
Z ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 29.581 başlık/FaRk ile birlikte,
29.554 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(81/120)
- NOSYON[Fr./İng. < NOTION] değil/yerine/= KAVRAM
( Bir şey üzerindeki gerekli bilgi, kavram. )
- NOT (ABLE TO) DETERMINE FROM OUT vs./and NOT (ABLE TO) DETERMINE BY ITSELF
- NOT ABLE TO TEACH vs./and NOT ABLE TO ADVICE vs./and NOT ABLE TO ADVISE
- NOT DEFINITION vs. NO DEFINITION
- NOT TO BE IN APPROPRIATE vs. NOT ENOUGH AS MUCH AS TO BE IN APPROPRIATE
- (NOT) TO INTEREST vs. NEARNESS/STRANGENESS
- NOT TO USE vs. TO DENY
- NOT TRUE vs. LIE
- NOT = NOTE[İng.] = SCOLIE[Fr.] = ANMERKUNG[Alm.] = SCHOLIUM[Lat.]
- NOTA değil/yerine/= KÜYGE, KÜĞGE, YÜĞGE
- NOTA[İt.] ile NOTA[İt.]
( Bir müzik sesini belirtmeye yarayan im. İLE Bir ülkenin, başka bir ülkeye ya da elçisine yaptığı bildiri. )
- NOTA'DAN, SENFONİ'YE ile/ve/||/<> ZERRE'DEN, OKYANUS'A
- KÂTİB-İ ÂDİL/NOTER[Fr. < NOTAIRE] ile/ve/||/<> HAKEM
- NOTER/LİK değil/yerine/= ONAYCI/ONAYMAN/ONAYTAY
- [not] NOTHINGNESS vs./and/ = maybe/also/or INTEGRITY
( HİÇLİK ile/ve/=/değil/yerine/belki/hem de/ya da BÜTÜNLÜK )
- NÖTR ile SAYDAM
- NÖTRAL[Fr./İng.] ile YANSIZ
( NEUTRAL )
- NÖTRALİZASYON (ETKİLEŞİMİ) ile/||/<> OKSİDASYON (ETKİLEŞİMİ)
( Asit ve bazın etkileşimi/tepkimesi. İLE/||/<> Bir nesnenin elektron kaybetmesi ya da oksijenle etkileşime/tepkimeye girme süreci. )
- NÖTRALİZASYON[İng. < NEUTRALIZATION] değil/yerine/= ETKİSİZLEŞTİRME/YANSIZLAŞTIRMA
- NÖTRON[Fr.] ile/ve PROTON[Yun.]
( Yaklaşık olarak proton ağırlığında ve elektrik yüklü olmayan bir atom parçacığı[yüksüz parçacık]. İLE Atom çekirdeğinde, her biri +1 pozitif elektrik yükü taşıyan atom parçacığı. | Hidrojen atomunun çekirdeği. )
( Kütleleri hemen hemen aynı olup, her biri yaklaşık 1.7 x 10¯²4 gramdır. )
- NOUVELLE ile/ve NOVELETTE ile/ve NOVELLA
- NOVA[Lat.] ile ...
( Parlaklığı birdenbire artan, değişen yıldız. )
- NSH değil/yerine PSH
- NÜANS ile ...
( Resim sanatındaki renk derecesi. )
- NÜANS ile FARK
- NÜCEBÂ[< NECÎB] ile ...
( RİCAULLAH(TANRI ERENLERİ) YA DA RİCÂL-ÜL-GAYB(GAYB ERENLERİ) DENİLEN 40 KİŞİYE VERİLEN AD, KIRKLAR )
- NÜFUS ARTIŞI ile/||/<>/>< KİŞİ SAYISININ AZALMASI
( )
( Haritayı görmek için burayı tıklayınız... )
- NÜFUS CÜZDANI değil NÜFUS KÂĞIDI/ÇOĞA/YURTTAŞ/VATANDAŞ KİMLİĞİ
- NÜFÛS[Ar. < NEFS] ile NÜFÛZ/İÇEGEÇİ[Ar.]
( Canlar. | Kişiler. İLE İçe geçme/işleme. | Sözü geçme/dinlenme. )
- NÜFÛZ EDİLEBİLİRLİK ile/ve/||/<> NÜFÛZ EDİLEMEZLİK
- NÜFÛZ ETMEK değil/yerine/= İÇEGEÇMEK/İÇİNE İŞLEMEK
- NÜFÛZ ile/ve/||/<> DUHUL
- NUH'UN ÇOCUKLARI:
SÂM/SHEM[İng./İbr. ŞEM] ile/ve/||/<>/> HÂM ile/ve/||/<>/> YÂFES / JAPHETH[İng.] / YEFET/YAFET[İbr.]
( Ad/isim, ün/şöhret. [Semitik < Shem] İLE/VE/||/<>/> Sıcak/karanlık/yanık tenli.[Ham'ın "soyunun", "siyah ırk"ı temsil ettiği "iddiası", bazı Batı'lı sömürgeci yaklaşımlarda çarpıtılarak kullanılmıştır.] İLE/VE/||/<>/> Genişlemek/yayılmak. )
- NUHLE[Ar.] ile NUHRE[Ar.]
( Din şubesi, mezhep. | Çeyiz, düğün hediyesi. İLE Kemik dokusunun çürümesi. )
- NÜHÛL[Ar. < NAHL] ile NÜHÛR[Ar. < NAHR] ile NÜHÛR[Ar. < NAHR] ile NÜHÛR[Fars.]
( Arılar, bal arıları. | Çok zayıflı, arıklık, lâgarlık. İLE Kurbanlar. İLE Akarsular, çaylar, ırmaklar. İLE Göz. )
- NUKABÂ ile NÜCEBÂ ile HALÎFE ile MÜRŞİD
( Reis ya da vekil. İLE Pak olan kimse, erenler. İLE Temsil etmeye, talebe yetiştirmeye yetkisi olan. İLE Hak yolunun kılavuzu. )
( Yaşam, bizi bilinçlendirir fakat mürşit bizi farkında kılar. )
( Mürşit'in her sözü dinlenir, bir tek sözü dinlenmez: "Mukabeleye gelinmeye" )
( ... ile ... ile ... ile TERSÂ-BEÇE )
- NÜKET[Ar. < NÜKTE] ile NÜKHET/NEKHET[Ar.]
( Nükteler, herkesin anlayamayacağı ince, zarif, anlamlı sözler. İLE Koku. | Ağız kokusu. )
- NÜKLEER değil/yerine ÇEKİRDEKSEL
- NÜKLEOPLAZMA değil/yerine/= ÇEKİRDEK SIVISI
- NÜKTE ile ...
( HERKESİN ANLAYAMADIĞI İNCE ANLAM, İNCELİK, İNCE ANLAMLI, ZARİF VE ŞAKALI SÖZ )
- NÜKTE ile KİNÂYE
- NUMEN ile A PRIORI
( Düşünülebilirler. İLE Dolaysız doğrulanabilirler. )
- NÜMİSMATİKTE[Fr. NUMISMATIQUE < Lat. < NUMISMA / Yun. < NOMISMA]:
KAVRAMLAR ile TERİMLER ile TARİHÇE
( Metal paraları inceleyen bilim dalı. )
( )
( )
- NUR ve/||/<> HİDÂYET(KILAVUZLAMA)
( Tevrat'ta. / İncil'de. / Kur'ân-ı Kerîm'de. / Kişide. )
( PHILO ve/||/<> SOPHOS )
- NUR ve/<> HİDÂYET(KILAVUZLAMA)
( Sevgi. VE/<> Adâlet. )
( Dışarıda adâlet, içeride sevgi. )
- NUR ile/ve/<> ŞEFKÂT
( İlâhî sevgi. İLE/VE/<> ... )
- NURLANMIŞ ve/||/<> ONURLANMIŞ
( Şehit. VE/||/<> Gazi. )
- NUS değil NUSH[Ar.](ÖĞÜT/NASİHAT)
- NÜSK/NÜSUK ile İBÂDET
- NUSRAT["NUSRET" değil!] ve/||/<>/>/< ERTUĞRUL
( Çanakkale'deki mayın gemimizin adı. VE/||/<>/>/< Japonya'ya gidip de dönemeyen gemimizin adı. | Tayyareci İsmail Efendi'nin, Kahire'ye gitmek üzere havalanan fakat Kaz Dağı'na düşen uçağının, Çanakkale Zaferi sırasında onarılarak mayınların gözlenmesini sağlayan Yüzbaşı Cemal'in uçtuğu uçağa verilen ad. )
( ve/||/<>/>/< )
- NÜTASYON/NUTATION değil/yerine/= ÜĞRÜM, DÖNDERGEÇ, BAŞ SALLAMALARI
( Yer'in dönme ekseninin, yaptığı koni devinimi boyunca dalgalanması. )
- NUTFE ile/ve/<>/> ALAKA ile/ve/<>/> MUDĞA
- NUTKUN TUTULMASI ile BASİRETİN BAĞLANMASI
- NUTUK ATMAK ile NUTUK ÇEKMEK
- NUTUK/HİTÂBE/DİSKUR değil/yerine/= SÖYLEV/SÖYLERGE
( ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABI
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet
muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.
Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraatini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, tüm dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın, tüm kaleleri zapt edilmiş, tüm tersanelerine girilmiş, tüm orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Tüm bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler.
Millet, fakr u zarûret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen;
Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
ATATÜRK
(Nutuk, 20 Ekim 1927)
)
- NÜVE ile ÖZ | ÇEKİRDEK, GÖZE HÜCRE
( ÖZ | ÇEKİRDEK, HÜCRE )
- NÜZHE[Ar.] ile NÜZHET[Ar.]
( Kanuna benzer bir saz. İLE Neşe, eğlence, eğlenilecek yerlere gidip gezme. | Tazelik, sevinç, ferahlık. )
- NÜZL[Ar. çoğ. ENZÂL] ile NÜZÛL[Ar.]
( Konak yeri. | Misafir için hazırlanan yemek. İLE Aşağı inme. | Konağa inme, konaklama. | İnme, felç. )
- NÜZÛL-RÜCÛ ile HUBÛT-SU'ÛD
- O DA HAKLI, O DA, O DA ile/değil/yerine HER BİRİNDE, HAKLILIK PAYI VAR
- O DELİK DEĞİL ile/değil O, DELİK DEĞİL
- O DÖNEMDE, ... ile/değil O DÖNEM DE, ...
( Dahi anlamındaki "de" ayrı yazılır! Lütfen! Sadece biraz (daha) özen! )
( Konfüçyüs: "Eğer konuşulan dil doğru değilse, o zaman söylenilen şey, söylenilmek istenen şey olmaz. O zaman, yapılması gereken yapılmaz ve eğer işler yapılmadan kalırsa, maneviyat ve sanat bozulur. O zaman, adâlet, sahtekârlıkla yürür. Eğer bu olursa, kişiler, kendini umutsuz bir karmaşanın içinde bulur. Bu nedenle, söylenilen şey, her şeyden önemlidir ve bu konuda dikkatsizlik yapılmamalıdır." )
- O TARİHTE ile/ve/||/<> O DÖNEMDE
- O ZAMAN ile/ve BU SEFER
- O ZAMAN ile/ve/yerine O HALDE
- O ZAMAN ile/ve/değil/yerine O TAKDİRDE
- O ile VA ile OB OB
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bir buyruğun yerine getirilmesinin reddedildiğini belirten ilgeç. İLE Birinin başka birine verdiği buyruğun yadsınmasına ilişkin ikinci kişinin kullandığı bir reddetme ilgeci. İLE Bir şey hakkında palavra atana ve kanıtlayamayana söylenen söz. )
- O³ ve/<> O²
( Küp ve/<> Kare )
- ÖBEK ile GÖBEK
- ÖBEK = GROUP[İng.] = GROUPE[Fr.] = GRUPPE[Alm.] = GRUPO[İsp.]
- OBJE[Fr./İng. < OBJECT] değil/yerine/= NESNE
- OBJEKTİF["OBJEKTİV" değil!]/OBJECTIVE[İng.] değil/yerine/= NESNEL | MERCEK DÜZENEĞİ
- OBJEKTİF[Fr./İng.] değil/yerine/= MERCEK
( Fotoğraf makinesi, mikroskop, dürbün vb. optik araçlarda nesnelerden gelen ışınları alıp ekran üzerine aktaran mercek ya da mercek düzeni. | Nesnel[subjektif] karşıtı. )
- OBJEKTİF değil/yerine/= NESNEL
- OBJEKTİF ile/ve/||/<>/> TELEOBJEKTİF
( Fotoğraf makinesi, mikroskop, dürbün vb. optik araçlarda nesnelerden gelen ışınları alıp ekran üzerine aktaran mercek ya da mercek düzeni. İLE/VE/||/<>/> Çok uzağı gösteren mercek. )
- OBLIGATION vs. IF NOT BE, WILL NOT
- [not] OBLIGATION vs./and RESPONSIBILITY
- OBRİGADO[Lat.] ile OBRİGADA[Lat.]
( Teşekkür ederim. İLE Teşekkür ederim. )
( Brezilya'lı erkeklerin kullanımı. İLE Brezilya'lı kadınların kullanımı. )
- OBSERVATION vs. OBSERVANCE
- ZULMET-İ CEHL-İ İLTİZAM[Ar.]/OBSKÜRANTİZM[İng. < OBSCURANTISM] değil/yerine/= BİLMESİNLERCİLİK
- OBSTINACY vs.
- OBSTRUCTIVE vs. OBSTINATE vs. OBDURATE vs. DISOBEDIENT vs. MULISH vs. REALCITRANT vs. STUBBORN
- OBSTRUSIVE vs. OBSTRUCTIVE
- ÖBÜRSÜ değil ÖBÜRÜ
- OBUZ ile OY OBUZ ile OBUZLUG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Engebeli, bozuk arazi. İLE Sarp arazi. İLE Arazisi sarp olan ülke. )
- ÖÇ değil ÖC
( Kötü bir davranış ya da sözü cezalandırmak için kötülükle karşılık verme isteği ve eylemi, intikam. )
- ÖÇ ile/ve/||/<> ÖD
( Acı, öfke. İLE/VE/||/<> Öd, safra. )
- OCAK ile KÜLHAN[Fars.]/CEHENNEMLİK
( ... İLE Hamamları ısıtan, hamamın altında bulunan kapalı ve geniş ocak. )
(
)
- OCAK ile PARSEL[Fr. < PARCELL]
- OCAK ile/ve/||/<>/> SOFRA
- OÇAK/OÇAQ ile/ve/||/<>/> OÇAKLIK/OÇAQLIK
- ÖD/SAFRA KESESİ ile SİDİK/İDRAR KESESİ
( ... ile MESÂNE )
( ... ile ÂB-DÂN )
( GALL BLADDER vs. URINARY BLADDER )
- OD ile KIVILCIM
( ... ile ŞERARE[çoğ. ŞERER] )
( ÂTEŞ ile ÂYİJ, ÂYÎJEK )
( FLAME vs. SPARK )
( TEJAS ile ... )
- ÖD ve/||/<> KOLEDOK[Fr. < CHOLEDOQUE]
( Safra. VE/||/<> Safra kanalı, öd kanalı. )
- ÖD ile ÖD ile ÖT
( Safra. İLE Hz. Muhammed'in ruhaniyetine işarettir. İLE Kuşların ötmesi. | [argo] Konuşmak/konuşturmak, itiraf etmek/ettirmek[ötmek/öttürmek]. )
- OD ile/ve/=/||/<>/< OT
( Ateş. İLE/VE/||/<> Toprak üstündeki bölümleri odunlaşmayıp yumuşak kalan, ilkbaharda bitip bir iki mevsim sonra kuruyan küçük bitkiler. | Ateş. )
- ODA [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- ODA [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- ODAK ile TEMEL
( FOCAL POINT vs. BASE )
- ODAKLANMA ile/ve ADANMA
( FOCUSING vs./and TO BE DEVOTED )
- ODAK/LANMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNCELİK/LENDİRME
- ODAK(LANMAK İÇİN):
OKU ile/ve/||/<>/> DÜŞÜN ile/ve/||/<>/> ANLA ile/ve/||/<>/> KONUŞ
- ODAKLAŞMAK değil ODAKLANMAK
- ODASINA:
"ÇEKTİ" ile/değil/yerine/>< ÇAĞIRDI
- ODD vs. EVEN
- OR/ODDS RATIO[İng.] değil/yerine/= GÖRELİ ORAN
- ÖDEME ile/||/<> APEL[FR. < APPEL]
( ... İLE//||/<> Bankacılıkta, şirket sermayesinin ödenmeyen bölümü için yapılan ödeme çağrısı. | Briçte, oyuncunun ortağından oynamasını istediği kâğıt. )
- ÖDEME ve/||/<>/> AVİSTO[İt. < A VISTA]
( ... VE/||/<>/> Ödenmesi gereken poliçelere yazılan ve "görüldüğünde" anlamına gelen bir terim. )
- ÖDEME ile CEREME/CERİME
( ... İLE Başkası tarafından yapılan ya da kaza sonucu ortaya çıkan zararı ödeme. )
- ODEON[Fr.] ile ODİTORYUM[Lat.]
( Eski Yunan'da, müzisyenlerin konser verdiği, basamaklı yer. İLE Dinleme salonu. )
- ÖDEŞMEK ile/ve/<> BOY ÖLÇÜŞMEK
- ÖDEV ile/değil/yerine ERDEM
( "Yükleme." İLE/DEĞİL/YERİNE "Yüklenme." )
- ÖDEV ile/ve/||/<> GÖREV
- ÖDEV = VAZİFE = DUTY[İng.] = DEVOIR[Fr.] = PFLICHT[Alm.] = DEON, KATHETON[Yun.] = OFFICIUM[Lat.] = DEBER[İsp.]
- ODGUÇ ile OTUNG ile OTUNGLUK/OTUNGLUQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yanan odun parçası. İLE Odun. İLE Odunluk. )
- ODİT/AUDIT ile/||/<> ODİTÖR/AUDITOR
( Dinleyiciler. İLE/||/<> İşitsel. )
- ODON-/ODONT-/ODONTİA- ile/||/<> GİNGİV-/GİNGİVO- ile/||/<> ULE-/ULO- ile/||/<> CEMENTO-
( Diş, dişli. Diş biçiminde, diş tedavisi, dişin durumu. İLE/||/<> Diş etleri ile ilgili. İLE/||/<> Diş etleri ile ilgili, skarla ilgili. İLE/||/<> Diş sementumu ile ilgili. )
- ODUG ile ODUGLUK/ODUGLUQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Uyanık[uyumayan]. İLE Uyanıklık ya da bilinçlilik. )
- ÖDÜN VERMEK ile/ve/||/<> AĞIR BEDELLER ÖDEMEK
- ÖDÜN VERMEK ile/değil/yerine ÖNCELİK YÖNETİMİ
- ODUN = HAŞEB = BOIS
- ODUNLU, ODUNSU = HAŞEBÎ = LIGNEUX
- OEDIPUS:
ŞİŞ AYAK ile/ve/||/<> BİLEN AYAK(KİŞİ)
( )
- OF ŞOR[İng. < OFF SHORE] değil/yerine/= KIYI BANKACILIĞI
- OFFEROR ile OFFEREE
( İcapçı. İLE Kabulcü. )
- ÖFKE GÜCÜ" ve "İSTEK/ARZU GÜCÜ" | ile/ve/değil/yerine/<>/> DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE/AKIL GÜCÜ
( Öfkeni, akılla yenemiyorsan, kendini, insandan sayma! )
( Öfkenin her zaman bir nedeni vardır fakat iyi bir nedeni yoktur. )
- ÖFKE:
KUDRET ile/ve/değil/yerine ŞECAAT
- ÖFKE = ANGER[İng.] = COLËRE[Fr.] = ZORN[Alm.] = ira[Lat.]
- ÖFKE ile/ve/değil/yerine/>< ANLAMA
( Öfkenin olduğu yerde anlama, anlamanın olduğu yerde öfke barın(a)maz. )
- ÖFKE ile/değil BATKI/HÜSRAN
- ÖFKE ile/ve/değil/||/<>/< ÇARESİZLİK
- ÖFKE/GADAP ile CELÂLLENME
( Hiçbir şeyi gözü görmeyecek biçimde kızmak. İLE Haksızlığa karşı haklı olarak gösterilen tepki. )
- ÖFKE ile/değil/yerine/>< GÜLÜMSEME :)
( Öfkenin uzaklaştırdığını, gülücükler geri getiremez. )
- [hem] "ÖFKE" ile/ve/hem de/||/<>/>< "HAYRANLIK"
- ÖFKE ile/ve/||/<> HIRS
( [gelirse/yönetilemezse ...]
Akıl gider. İLE/VE/||/<> Edep gider. )
- ÖFKE yerine HÜZÜN
- ÖFKE ile/ve/||/<>/> KAYGI
- ÖFKE ile/değil/yerine/>< ÖKE
- ÖFKE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAĞLIKLI ÖFKE
- ÖFKE ile/ve/ne yazık ki/> SALDIRI
- ÖFKE ile/değil/yerine/>< ŞECÂAT
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Haksızlığa karşı olan öfke. | Yiğitlik, yüreklilik. )
( Öfkeyi, şecaate çeviren, merhamettir. )
( Merd-i kıptî, şecaat arz ederken sirkatin söylermiş. )
- ÖFKE ile/değil/yerine/>< ŞEFKÂT
( Uzaklaştırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yakınlaştırır. )
- ÖFKE ile/ve/||/<>/> SUÇLULUK DÜŞÜNCESİ/DUYGUSU
- ÖFKE ile/<> SUSMA/SÜKÛT
( Kızmış olduğunun göstergesidir. İLE/<> Kırılmış olduğunun göstergesidir. )
- ÖFKE ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< "TEPKİ"
- ÖFKE ile/ve/> UTANMAK
( Öfke gelir, göz kararır; öfke gider, yüz kızarır. )
( SCHALTER mit SCHALTER mit SCHALTER )
- ÖFKE ile/ve/değil/||/<>/< YOK SAYILMA
- [ne yazık ki]
ÖFKE ile/ve/||/>/<>/>< ZARAR
( Öfkeyle kalkan, zararla oturur. )
- ÖFLEYİP PÜFLEMEK / OFLAYIP PUFLAMAK
- OG ile/||/<> ÖG
( Ovmak. İLE Öğütmek. )
- OĞ ile OĞURÇAK ile OĞURDAK ile OĞRAK ile OĞUR
( An. İLE/VE/||/<>/> Salise. İLE/VE/||/<>/> Saniye. İLE/VE/||/<>/> Dakika. İLE/VE/||/<>/> Saat. )
- OGAR ile OR ile OY
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Alnında beyaz bir leke olan.[at] İLE Rengi parlak kırmızımsı kahverengi ile koyu sarı arasında olan.[at] İLE Kül renginde.[at] )
- ÖGE(UNSUR) ile MUTLAK
( Daha altına inilemeyen. İLE ... )
( ELEMENT vs. ABSOLUTE )
- ÖGE/ÖĞE ile/ve/||/<>/> BİLEŞİK ile/ve/||/<>/> TEK GÖZELİ/HÜCRELİ ile/ve/||/<>/> CANLI ile/ve/||/<>/> ÇOK GÖZELİ/HÜCRELİ ile/ve/||/<>/> İNSAN
( Kimyasal olarak ayrıştırılamayan saf nesneler. İLE/VE/||/<>/> Bir ya da daha fazla ögenin kimyasal olarak birleşmesiyle oluşur. İLE/VE/||/<>/> Bir gözeden oluşan organizmalar. İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> Birden fazla gözeden oluşan organizmalar. İLE/VE/||/<>/> ... )
- ÖĞE ile PARÇA
( ELEMENT vs. PART )
- ÖĞELER, UNSURLAR, ELEMENTLER = CEVÂHİR-İ BASÎTE = ORGANES ÉLÉMENTAIRES
- ÖĞELER ile LANTAN DİZİSİ
( Kimyasal yollarla daha yalın maddelere ayrıştırılamayan maddeler. İLE Atom numarası 57 ile 71 arasındaki, seyrek bulunan elementlerin oluşturduğu grup. )
( Element Keşiflerinin Ülke Tablosu )
( ELEMENTS vs. LANTHANIDE SERIES )
- ÖĞELERİN/ELEMENTLERİN YAPILARI:
FİZİKİ ile/ve/||/<> KİMYEVİ
(
AKTİNYUM | ||||||||||
ALTIN | ||||||||||
ALÜMİNYUM | ||||||||||
AMERİKYUM | ||||||||||
ANTİMON | ||||||||||
ARGON | ||||||||||
ARSENİK | ||||||||||
ASATATİN | ||||||||||
AZOT | ||||||||||
BAKIR | ||||||||||
BARYUM | ||||||||||
BERKELYUM | ||||||||||
BERİLYUM | ||||||||||
BİZMUT | ||||||||||
BOR | ||||||||||
BROM | ||||||||||
ÇiNKO | ||||||||||
CiVA | ||||||||||
CURiYUM | ||||||||||
DEMİR | ||||||||||
DİSPROSYUM | ||||||||||
EINSTEINYUM | ||||||||||
ERBİYUM | ||||||||||
EUROPYUM | ||||||||||
FRANSİYUM | ||||||||||
FERMİYUM | ||||||||||
FLOUR | ||||||||||
FOSFOR | ||||||||||
GADOLİNYUM | ||||||||||
GALYUM | ||||||||||
GERMANYUM | ||||||||||
GÜMÜŞ | ||||||||||
HAFNİYUM | ||||||||||
HAHNYUM | ||||||||||
HELYUM | ||||||||||
HİDROJEN | ||||||||||
HOLMİYUM | ||||||||||
İNDİYUM | ||||||||||
İRİDYUM | ||||||||||
İTTERBİYUM | ||||||||||
İTRİYUM | ||||||||||
İYOD | ||||||||||
KADMİNYUM | ||||||||||
KALAY | ||||||||||
KALSİYUM | ||||||||||
KALİFORNİYUM | ||||||||||
KARBON | ||||||||||
KLOR | ||||||||||
KRİPTON | ||||||||||
KURCHATOVVUM | ||||||||||
KROM | ||||||||||
KOBALT | ||||||||||
KSENON | ||||||||||
KURŞUN | ||||||||||
KÜKÜRT | ||||||||||
LANTAN | ||||||||||
LAWRENCİYUM | ||||||||||
LİTYUM | ||||||||||
LUTESYUM | ||||||||||
MANGAN | ||||||||||
MAGNEZYUM | ||||||||||
MENDELEVYUM | ||||||||||
MOBİLBEN | ||||||||||
NEODİM | ||||||||||
NEON | ||||||||||
NEPTUNYUM | ||||||||||
NİKEL | ||||||||||
NİOBYUM | ||||||||||
NOBELYUM | ||||||||||
OKSİJEN | ||||||||||
OSMİYUM | ||||||||||
PALLADYUM | ||||||||||
PLATİN | ||||||||||
PLUTONYUM | ||||||||||
PRASEODİM | ||||||||||
PROMETYUM | ||||||||||
PROTAKTİNYUM | ||||||||||
POLONYUM | ||||||||||
POTASYUM | ||||||||||
SAMARYUM | ||||||||||
SELENYUM | ||||||||||
SERYUM | ||||||||||
SEZYUM | ||||||||||
SİLİSYUM | ||||||||||
SKANDİYUM | ||||||||||
SODYUM | ||||||||||
STRONSİYUM | ||||||||||
RADON | ||||||||||
RADYUM | ||||||||||
RENYUM | ||||||||||
RODYUM | ||||||||||
RUBİDYUM | ||||||||||
RUTENYUM | ||||||||||
TALYUM | ||||||||||
TANTAL | ||||||||||
TEKNESYUM | ||||||||||
TERBİYUM | ||||||||||
TELLUR | ||||||||||
TİTAN | ||||||||||
TULYUM | ||||||||||
TORYUM | ||||||||||
URANYUM | ||||||||||
VANDANYUM | ||||||||||
VOLFRAM | ||||||||||
ZİRKONYUM |
- OĞLAK DÖNENCESİ ile/ve/>< YENGEÇ DÖNENCESİ
( Güney yarımkürede. İLE/VE/>< Kuzey yarımkürede. )
( Ekvator'un, 23° 26' güneyinden geçtiği varsayılan enlemdir. İLE/VE/>< Ekvator'un, 23° 26' kuzeyinden geçtiği varsayılan enlemdir. )
( 21 Aralık'ta.[Güneş, tam zenitte] İLE/VE/>< 21 Haziran'da.[Güneş, tam zenitte] )
( Güney Yarımküre'de yaz gündönümü.[Güney Yarımküre'de yaz gündönümü. | En uzun gün ve en kısa gece] İLE/VE/>< Kuzey Yarımküre'de yaz gündönümü[Kuzey Yarımküre'de yaz gündönümü. | En uzun gün ve en kısa gece] )
( Güney tropikal kuşağının kuzey sınırı. İLE/VE/>< Kuzey tropikal kuşağının güney sınırı. )
- ÖĞLEN (YEMEĞİ/TATİLİ/ARASI) değil ÖĞLE (YEMEĞİ/TATİLİ/ARASI)
( Halk dilinde. | Meridyen düzlemi.[NIFS-I NEHAR] DEĞİL Gün ortası.[Öğleden önce, öğleye doğru.] )
- OGRAK/OGRAQ ile
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kara yıgaç/Qara yıgaç adındaki bir sınır bölgesinde yaşayan bir Türk kavmi. İLE ... )
- SAYGI DUYMAK/GÖSTERMEK | DUYAN/GÖSTEREN:
ÖĞRENCİ(N)DEN değil ÖĞRENCİ(N/Y)E
- ÖĞRENİLECEK OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TERK EDİLECEK OLAN
- ÖĞRENİLEMEZ ile/ve ANLAŞILAMAZ
( NOT ABLE TO LEARN vs./and NOT ABLE TO UNDERSTAND )
- ÖĞRENİLEN ÖZGÜRLÜK ile/değil/yerine ÖZGÜRLÜK
( [not] LEARNED FREEDOM vs./but FREEDOM
FREEDOM instead of LEARNED FREEDOM )
- ÖĞRENİM/ÖĞRETİM ÜNİVERSİTESİ ile/ve/değil/yerine ARAŞTIRMA ÜNİVERSİTESİ
- [ÖĞRENİYORUZ/ANLIYORUZ]
OKUDUĞUMUZU ile/ve/<> DUYDUĞUMUZU ile/ve/<>
GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
HEM DUYUP, HEM GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
TARTIŞTIĞIMIZI ile/ve/<> DENEYİMLEDİĞİMİZİ ile/ve/<>
ANLATTIĞIMIZI/ÖĞRETTİĞİMİZİ
( %10 ile/ve/<> %20 ile/ve/<> %30 ile/ve/<> %50 ile/ve/<> %70 ile/ve/<> %80 ile/ve/<> %95 )
( [WE LEARN, WHAT WE]:
READ vs./and/<> HEAR vs./and/<> SEE vs./and/<> SEE & HEAR vs./and/<> DISCUSS vs./and/<> EXPERIENCE vs./and/<> TEACH )
- ÖĞRENME ile/ve/<>/yerine ANLAMA
( Yapmak, onu bildiğini göstermektir. )
( Bir şeyi iyi anlayın, ulaşmışsınız demektir. )
( Öğrenmek, bildiğini fark etmektir. )
( Tekrarın etkili olabilmesi için anlamlı bir biçimde ve istekle yapılması gerekir. )
( Okuyarak ve/ya da gözlemleyerek ve/ya da deneyimleyerek. İLE/VE/<>/YERİNE Severek. )
( Understand one thing well, and you have arrived. )
( TO LEARN vs./and/<> MEANING
MEANING instead of TO LEARN )
- ÖĞRENME ile/ve/||/<>/> PAYLAŞMA
- ÖĞRENME ile/ve/değil/<> SÜZME
- ÖĞRENMEK ile/ve/<>/> "KALPTE BULMAK"
- ÖĞRENMEK ile/değil/yerine/||/<>/< KAVRAMAK
- [ne yazık ki]
ÖĞRENMEME ve/||/<>/> ÖĞRENİLEN YANLIŞLARDAN VAZGEÇMEME ve/||/<>/> YENİDEN ÖĞRENMEME
- ÖĞRETECEĞİN KADAR ile BİLMEN GEREKTİĞİ KADAR
( Leblebi kadar öğretebilmek için top kadar bilmek gerek. )
( Öğreteceğin kadar bilirsen öğretemezsin. )
( Bilmiyorsan, Öğret! )
( Öğrenmenin tek yolu uygulamadır. )
( Bir günde olmaz ama bir gün[de] olur. )
( Aramakla bulunmaz fakat bulanlar arayanlardır. )
( Arayan aradığı sürece ayrı kaldı çünkü aradığı kendindeydi. )
( AS MUCH AS TO TEACH vs. AS MUCH AS TO KNOW HOW MUCH YOU NEED
The only way to learn is by practice. )
- ÖĞRETEN ile/ve/||/<>/> ÜRETEN
- ÖĞRETİLEMEYEN ile/ve ÖĞÜTLENEMEYEN ile/ve ÖNERİLEMEYEN
( NOT ABLE TO TEACH vs./and NOT ABLE TO ADVICE vs./and NOT ABLE TO ADVISE )
- ÖĞRETİM BİLGİSİ = FENN-İ TALİM-Ü TEDRİS = DIDACTICS[İng.] = DIDACTIQUE[Fr.] = DIDAKTIK[Alm.] = DIDACTICA[Lat.] = DIDASKEIN[Yun.] = DIDÁCTICO/CA[İsp.]
- ÖĞRETİM'İN:
OLUMLU YANLARI ile/ve OLUMSUZ YANLARI
- ÖĞRETMEK ile/ve/<>/değil/yerine ANLA(T)MAK
( En iyi öğrettiğin şey en çok öğrenmen gereken şeydir. )
( Bir kişiye bilgimin bir bölümünü öğrettiğimde, o kişi, bunun öteki üç bölümünü öğrenemezse, dersimi bir kez daha yinelemem. )
( Hocanın derdi öğretmektir, küstürmek değil! )
( [not] TO TEACH vs./and/<>/but TO EXPLAIN
TO EXPLAIN instead of TO TEACH )
( JIAO ile/değil/yerine ... )
- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜŞÜNMELERİNİ SAĞLAMAK
- ÖĞRETMEK ile/ve/<> FARK ETMEK/ETTİRMEK
( Öğretmek, başkalarına senin kadar iyi bildiklerini anımsatmaktır. )
( EACH ONE, TEACH ONE )
( TO TEACH vs./and/<> TO AWARE/TO MAKE SOMEBODY AWARE OF )
- ÖĞRETMEK ve/||/=/<>/< ÖĞRENMEK
( Öğretirken kendini araya sokmazsın, öğrenirken ben varım demezsin. )
( Öğretirken alçakgönüllülük, öğrenirken o bile değil [tam teslimiyet!(bilgiye tabii! kişiye değil!)]. )
( [öğrenmek] 2 kere. VE/||/=/<>/< 1 kere. )
( TO TEACH and/||/=/<>/< TO LEARN )
- ÖĞRETMEN ile MÜRŞİT
( Öğretir. İLE Dertlendirir. )
- ÖĞRETMEN ile/ve/||/<>/> ÖĞRETİM ÜYESİ
( İlk ve orta derecede. İLE/VE/||/<>/> Evrenkentte/üniversitede/akademide. )
- ÖĞRETMENİ OLALIM! ve/||/+/<>/>/< ÖĞRENCİSİ OLALIM!
( Nefsimizin. VE/||/+/<>/>/< Vicdanımızın. )
- ÖĞRETMENİN/HOCANIN SAĞLAYABİLECEKLERİ:
EMNİYETİ SAĞLAMAK ile/ve BAŞLANGIÇTA UYGUN OLAN(LAR)I SUNMAK
- OGRUG ile OGRUG ile OGRUG/OVRUG/OWRUG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( İlk.[OGRUG SÜNGÜBİ: Boyundaki ilk omur.] İLE Vadinin kıvrımı. İLE Kenar, sivri çıkıntı. )
- OĞUL/OGUL[dvnlgttrk] ile/<> SÜTOĞUL
( ... İLE/<> Bir kadının, kendi çocuğu değilken emzirdiği ve kocasının da evlat olarak benimsediği erkek çocuk. )
- OGULÇUK/OGULÇUQ ile OGULMUK/OGULMUQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Rahim. İLE Fasulyenin etrafına sarıldığı, destekleyici düz çubuk, sırık. )
- ÖĞÜT VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ/DOĞRU ÖRNEK OLMAK/GÖSTERMEK
( Yolu uzun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu kısa. )
( Kolay. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< "Kolay değil". )
- ÖĞÜT ile/ve/||/<>/> ESİNLENME
- ÖĞÜT ile/ve/<>/>< HAKARET
( Bir insana, başkaları yanında verilen "öğüt", öğüt değil "küçük düşürme", "aşağılama" ya da "hakaret" olabilir/olur[bazen/çoğunlukla]. Kimseye ve de özellikle çocuklara, ne kıyas, ne de öğüt, doğru/uygun zaman, zemin ve koşullar oluş(turul)madıkça, yapılmamalıdır. )
- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<> (İYİ/YETERLİ/NİTELİKLİ) ÖRNEK
( Yolu, uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Yolu, kısa ve etkilidir. )
- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRNEK
( Yolu/süreci uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu/süreci kısa ve etkilidir. )
- ÖĞÜTMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/>< ÜRETMEK
- OGUZ ile OĞUZ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bir Türk kavmi. | Türkmen. )
( [Yirmiiki koldan oluşur.] kınık/qınıq
kayıg/qayıg
bayundur
eve/yeve/ewe/yewe
salgur
afşar
begtili
bugduz
bayat
yazgır
eymür
kara bölük/qara bölük
alka bölük/alqa bölük
igdir
üregir/yüregir
tutırka/tutırqa
ula yondlug
toger
beçenek
çuvuldar
çepni
çaruqlug )
- OH OLSUN ile/değil/yerine/>< O OLSUN
- OHAL'DE, (")ÖNLEMLER("):
ANAYASAL ve YASAL ve/ne yazık ki YASADIŞI
- OK AÇMAZI ile/ve/||/<> KOŞU YOLU AÇMAZI ile/ve/||/<> UZAY GEMİSİ AÇMAZI ile/ve/||/<> TANRILAR AÇMAZI
- OK ve YAY
( İlk Selçuklu sultanı, Tuğrul Bey, tüm resmî vesikalarında olduğu gibi gönderdiği mektupların başında yay ve ok işaretlerini koyar ve içine de kendi unvanlarını yazardı. Buna Tuğra deniliyordu. Sonraları bu ok ve yay işaretleri kaldırılmış ise de sultanların ad ve unvanlarını ok ve yay biçiminde gösteren tuğra yöntemi Osmanlı İmparatorluğu'nun sonuna kadar devam etmiştir. )
( Oku ileri atmanın yolu, yayı geri çekmektir... )
- OKB ile/<> OKKB
( Obsesif-Kompulsif Bozukluk İLE Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu )
( Kaygı bozukluğu biçimi. İLE/<> Kişilik bozukluğu biçimi. )
( Belirtilerin şiddeti, zamanla değişir. İLE/<> Belirtiler, aynı kalmaya eğilimlidir. )
( Kolaylıkla tespit edilebilir. İLE/<> Kolaylıkla tanımlanamaz. )
- ÖKE/DEHÂ ve/||/+/<>/> GÜZELLİK
- ÖKE = DÂHİ = GENIUS[İng.] = GÉNIE[Fr.] = GENIE[Alm.] = GENIUS < GIGNO:YARATIYORUM[Lat.] = GENIO[İsp.]
- OKIMAK/OQIMAQ ile OKIMAK/OQIMAQ ile OKIMAK/OQIMAQ/OGIMAK ile OKUT/OQUT
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Çağırmak. İLE Okumak. İLE Kusmak. İLE Bir yemeğe katılmaya ya da beyin huzuruna çıkmak üzere alınan çağrı/davet. )
- OKKA/KIYYE[Ar.] ile HOKKA
( Eski bir ağırlık ölçüsü birimi. (1283 gr.) (400 Dirhem = 1 Okka) )
- ÖKLİD GEOMETRİSİ:
YER/DÜNYA İÇİN değil GÖK İÇİN
- ÖKLİD ile LOBACHEVSKI ile RHEIMANN GEOMETRİLERİ
( Bir doğruya dışındaki bir noktadan bir paralel çizilebiliyorsa. İLE/VE Bir doğruya dışındaki bir noktadan hiç paralel çizilemiyorsa. İLE/VE Bir doğruya dışındaki bir noktadan birden çok paralel çizilebiliyorsa. )
( Bir üçgenin iç açılarının toplamı 180 derece ise. İLE/VE Bir üçgenin iç açılarının toplamı 180 dereceden küçük ise. İLE/VE Bir üçgenin iç açılarının toplamı 180 dereceden büyük ise. )
( ÖKLİD POSTULATLARI
1- Bir noktadan, bir noktaya, tek bir doğru çizilebilir.
2- Sonlu bir doğru, yine bir doğru olarak uzatılabilir.
3- Bir merkez ve bir mesafe, çemberi tanımlar.
4- Tüm dik açılar, birbirine eşittir.
5- Eğer bir doğru, iki doğruyu kesiyorsa iç açıları toplamı, iki dik açıdan küçük olan tarafta iki doğru kesişirler.
(Bir doğruya, dışındaki bir noktadan yalnız bir tek paralel doğru çizilebilir.[John Playfair]) )
- ÖKLİD ve/||/<>/> POSTULATLARI
( 1- Bir noktadan, bir noktaya, tek bir doğru çizilebilir.
2- Sonlu bir doğru, yine bir doğru olarak uzatılabilir.
3- Bir merkez ve bir mesafe, çemberi tanımlar.
4- Tüm dik açılar, birbirine eşittir.
5- Eğer bir doğru, iki doğruyu kesiyorsa iç açıları toplamı, iki dik açıdan küçük olan tarafta iki doğru kesişir.
(Bir doğruya, dışındaki bir noktadan yalnız bir tek paralel doğru çizilebilir.[John Playfair]) )
- OK/OQ ile OK/OQ / EV OKI/EW OQI ile OK/OQ ile OK/OQ ile OK/OQ ile OK/OQ ile OK/OQ ile OKÇI/OQÇI ile OQLUQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Ok. İLE Evin kirişi. İLE Mirasta düşen pay. İLE Bir malı bölüşürken ya da toprakları paylaşırken çekilen kuradaki pay. İLE [OK YILAN/OQ YILAN: Kendini hedefinin üzerine savuran yılan.] İLE Eylemlerin ardından gelen bir pekiştirme ilgeci. İLE Durum anlatan ifadelere eşlik eden bir ilgeç. İLE Okçu. İLE Sadak.[Okların içine konduğu kılıf.] )
- OKSİDAN/OXIDANT[İng.] değil/yerine/= OKSİTLEYİCİ
- OKSİDASYON/OKSİTLE(N)ME/OXIDATION[İng.] değil/yerine/= YÜKSELTGE(N)ME
- OKSİDATİF/OXIDATIVE[İng.] değil/yerine/= OKSITLEYEN
- OKSİJEN[Fr. < Yun. OKSYS: Ekşi. | GENNAN: Doğurmak.] ile OZON[Yun.]
( Hidrojenle birleşerek suyu oluşturan, atom ağırlığı 16, rengi, kokusu ve tadı olmayan, havada, %20 oranında bulunan bir gaz.[Sıvı ve katı hallerinde soluk mavi renk ile görünür.] [Simgesi: O] İLE Molekülünde üç atom bulunan oksijenden oluşan, ağır kokulu, gaz durumundaki basit öğe.[Simgesi: O3] )
- OKSİJEN ile/ve/||/<>/ KOKU
( "Oksijeni bilmem ama kokun şart!" )
- OKSİJENATÖR/OXYGENATOR[İng.] değil/yerine/= OKSİJENLENDİRICİ
- OKSİJENİZASYON/OXYGENATION[İng.] değil/yerine/= OKSİJENLENME
- OKSİMETRİ/OXIMETRY[İng.] değil/yerine/= OKSİJEN ÖLÇÜMÜ
- OKSİT ile MASİKO[Fr.]
( ... İLE Rengi, kırmızı ile sarı arasında değişen, doğal kurşun oksit.[Simgesi: PbO] )
- OKSİT[Fr. < Yun.] ile OKSİLİT[Fr. < Yun.] ile ONEJİT[Fr.]
( Oksijenli bir öğe ya da kökle bileşmesiyle oluşan madde. İLE Suyla birleştirğinde, oksijen açığa çıkaran, bileşiminde nikel ve bakır tozları bulunan, sodyum ve potasyum peroksit. İLE Hidratlı doğal oksit. )
- OKSİTLENME/OKSİDASYON ile KOROZYON
- OKSİTOSİN ile/ve/||/<> VAZOPRESİN
( Annelik içgüdüsü. Doğumla başlayan annelerde salgılanan hormon. İLE/VE/||/<> Babalık içgüdüsü. Doğumla başlayan babalarda salgılanan hormon. )
( Doğum ve emzirme süreçlerinde rol oynayan hormon. İLE/VE/||/<> Su dengesini ve kan basıncını düzenleyen hormon. )
( Sosyal bağları ve güven duygusunu artırır. İLE/VE/||/<> Stres tepkilerini ve saldırganlığı etkiler. )
( İkisi de peptid hormondur ve dokuz amino asitten oluşur. [Hipotalamustan salgılanır ve arka hipofizden salınır.] )
- ÖKSÜZ MEHMET PAŞA değil ÖKÜZ MEHMET PAŞA
- ÖKSÜZ değil/yerine/= ANNESİZ
- OKTAN[Fr.] ile OKTANT[Fr.]
( Petrolde bulunan, renksiz, sıvı durumunda olan hidrokarbon. İLE Yıldızların yüksekliğini ve açı uzaklığını gözlemeye yarayan araç. )
- OKTAV ile/ve/< GAM ile/ve/< AKOR(D)[< Lat. ADCORDIS: Akıl ve gönüle doğru.]
( İki Do arası. Sekiz sesten oluşan ses. İLE/VE Notaların baştan sona ve/ya da sondan başa tek solukta okunması. [ DO-RE-Mİ-FA-SOL-LA-Sİ--D0--Sİ-LA-SOL-FA-Mİ-RE-DO ] İLE/VE Üç ya da daha çok sesten oluşan üçlü aralıklar biçiminde dizilebilen her uyum. | En az üç sesin aynı anda çalınması. )
( Türk mûsikîsinde Akord Ney'e göre yapılır. )
( OCTAVE vs./and SCALE(/HEXACHORD) vs./and ACCORD )
- OKUL = BOŞ ZAMAN ([Yun.] SCHOLé = [eski İng.] SCOL = OKUL = ...
( SCHOLA )
- OKUL ile/ve/||/<>/>< YAŞAM
( Önce ders verir, sonra dener, sınav yapar. İLE/VE/||/<>/>< Önce sınav yapar, sonra [dene(yimle)terek] ders aldırır. )
- OKUMA YAPMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YORUM YAPMAK
- OKUMA ile/ve/||/<>/> UZMANLIK
- OKUMAK:
YOKSULLUKTA ve/||/<>/> VARSILLIKTA
( Varlık/servet[Ar.]. VE/||/<>/> Süs, ziynet/zinet[Ar.]. )
- OKUMAK ile/ve/||/<>/></< DİNLEMEK
( Kişileri ayrıştırır. İLE/VE/||/<>/>< Kişileri/toplulukları/toplumu birleştirir. )
- OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/= DUYURMAK/İLETMEK
- OKUMAK ve/||/<> KONUŞMAK ve/||/<> YAZMAK
( Tamamlar. VE/||/<> Hazırlar. VE/||/<> Olgunlaştırır. )
- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!
( Duyduğumu unuturum, gördüğümü anımsarım, okuduğumu anlarım. )
( Kurnaz kişiler, okumayı küçümser; basit kişiler, ona hayran olur; akıllı kişiler ise ondan yararlanır. )
( Okumak bir kişiyi doldurur, kişilerle konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır. )
( Kişi kendini yetiştirmek/terbiye etmek için okumalıdır! [Başkalarına bilgi satmak için değil!] )
( Kitap okumak, sevgilinin fotoğrafına bakmak gibidir. )
(
Büyük buluş! )
( )
( )
( Bir kitabı okurken geçen iki saatin, yaşamımın çoğu yılından daha dolu olduğunu fark edince, bir kişinin yaşamının ürkütücü hiçliğini düşünürüm.
Sabahattin Ali )
( "Okuma Alışkanlığı Üzerine" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )
( READING! and READING! and READING! )
- OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/< OKUYABİLMEK
- OKUMAYA DEĞER ŞEYLER YAZMAK ve/||/<> YAZILMAYA DEĞER ŞEYLER YAŞA(T)MAK
- OKUNACAKLAR ile/ve/<> KONUŞULACAKLAR
( GOING TO READ vs. GOING TO TALK )
- OKUYAN/YAZAN ile/ve/değil/yerine OKUR-YAZAR
- [ne yazık ki]
OKUYAN ile/ve/||/<> ANLAYAN
( Az. İLE/VE/||/<> Sınırlı/kıt. )
- ÖKÜZ ile/değil ÇITAK
( ... İLE/DEĞİL Boynuzları düzgün, ay biçiminde öküz. | Dağda yaşayan ve geçimini odun satarak sağlayan kişi. | Kaba, huysuz, kavgacı kişi. )
- OKYANUS/UMMAN[Ar.] değil/yerine/= ANADENİZ
- OKYANUS/FELEK/MUHÎT[< HAVT] değil/yerine/= ÇEVRE
( Herşeyi kuşatan. )
- OKYANUSU AŞMAK ve/ne yazık ki/||/<>/> DEREDE BOĞULMAK
- OLA DA BİLİR, OLMAYA DA BİLİR değil OLABİLİR DE, OLMAYABİLİR DE
- OLABİLDİĞİNCE ...:
KÜÇÜLTELİM!/AZALTALIM! ve/||/<> ARTIRALIM!
( Lokmalarımızdaki oranı. VE/||/<> Çiğneme sayımızı. )
- OLABİLDİĞİNCE ile/ve "ALABİLDİĞİNCE"
- OLABİLECEKLER ile/ve/||/<>/>/< OLMASI GEREKENLER
- OLABİLECEKLERİN OLMASI İÇİN UĞRAŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< OLMAYABİLECEKLERİN OLABİLMESİ İÇİN SABRETMEK
- OLABİLİR yerine ZAMAN GÖSTERECEK
- OLABİLİRLİK değil OLASILIK
itibariyle 29.581 başlık/FaRk ile birlikte,
29.554 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(81/120)