Bugün[10 Temmuz 2025]
itibariyle 29.581 başlık/FaRk ile birlikte,
29.554 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(11/120)


- AYAKKABI BAĞCIKLARINI:
BAĞLAMAK ile/değil/yerine/> MIKNATIS

( ... İLE )


- AYAKKABI / KALOŞ[Yun.]/GALOŞ

( Sağlık kurumları, müzeler vb. yerlerde özel bölümlere girerken ayakkabıya geçirilen ince ve şeffaf kılıf. | Tabanı tahtadan yapılmış deri ayakkabı. )


- AYAKKABI ile KASKAL(/LAMAK)

( ... İLE Eski ayakkabı. )


- AYAKKABI/BAŞMAK ile AYAKAPI

( ... İLE Fener-Balat'taki kapı. )


- ... AYAKLARI ile/ve/||/<>/> ... AĞIZLARI


- AYAK/PA[Fars.]:
PATİ ile/||/<> PATİK ile/||/<> PATİKA ile/||/<> PABUÇ ile/||/<> PAYTAK ile/||/<> PAYİDAR ile/||/<> PİYADE[< PAYADAK] ile/||/<> PİYON[< PEDON]

( Kedi, köpek için ön ayak. İLE/||/<> Küçük çocuk ayakkabısı. İLE/||/<> Keçi yolu. İLE/||/<> Ayakkabı. İLE/||/<> Eğri bacak. İLE/||/<> Ayakta durmak. İLE/||/<> Yaya. İLE/||/<> Yaya. )


- AYAKTA DURACAK DURUMUNUN OLMAMASI ile/ve/||/<>/< YAŞAMDA DURACAK NEDENLERİNİN OLMASI


- AYAKTA DURMAK/DURABİLMEK ile/ve/<>/< KİŞİSEL YÖNETİM VE GELİŞİM


- AYAKTA DURMAK ve/fakat/||/<>/>/< HAYATTA KALMAK

( Yeterince gücün olmayabilir/kalmayabilir. VE/FAKAT/||/<>/>/< Nedenlerin vardır ve yeterince çoktur. )


- AYAKTA UYUYAN ile/değil/yerine/>< AYAKTA DURAN


- AYAKTAYKEN ile AYAK ÜSTÜ

( ... İLE Oturmadan, ayakta durarak, kısa sürede. )


- AYAN-BEYAN (ORTADA OLMAK)

( Kanıt gerektirmemek. )


- AYAN/AYÂN[Ar. < İYÂN] ile ÂYAN/Â'YÂN[Ar. < AYN]

( Belirli, açık. İLE Gözler. | İleri gelenler. | Meşrûtiyet dönemlerinde danışma meclisi niteliğindeki Âyan Meclisi üyeliği yapmış kişilerin her biri. )


- AYAR SİMETRİSİ
ile/ve/||/<>
AYAR GRUBU
ile/ve/||/<>
KONFİGÜRASYON UZAYI
ile/ve/||/<>
DENKLİK SINIFI

( Bir kuramın fiziksel olmayan simetrilerine verilen addır. Bir kuramda bazı ayar dönüşümleri yapıyorsak ve gözlemlenebilen fiziksel nicelikler bundan etkilenmiyorsa deriz ki, kuram belirli bir ayar simetrisine sahiptir. [Newton'un klasik mekaniği, tüm evrenin ötelemeleri altında simetriktir. Evrendeki maddeyi bir metre yukarı (bunun yerine kendi favori yönünüzü de seçebilirsiniz) taşıdığımızda evren yine bildiğimiz evrendir. Hiçbir şey değişmemiştir. Bundan dolayı Newton mekaniğinin öteleme simetrisi vardır diyebiliriz.]

İLE/VE/||/<>

Ayar dönüşümlerinin oluşturduğu gruptur. Bunun için ayar dönüşümlerinin bazı özellikleri sağlaması gerekir (bunlara grup belitleri/aksiyomları denir):
– Birim öğe. [Sisteme hiçbir işlem yapmayan bir simetri vardır.]
– Ters öğe. Bir simetri dönüşümünün etkilerini geri alabilecek bir simetri dönüşümü vardır. [Newton mekaniğinde tüm evreni bir metre yukarı kaydırdık. Sonra da bir metre aşağı kaydırdık. Aşağı kaydırma işlemi, yukarı kaydırma işleminin tersidir. Ve birbirine ters olan dönüşümlerin art arda uygulanması birim elemanı verir.]
– Kapalılık. [Art arda uygulanan ayar dönüşümlerinin de bir ayar dönüşümü olması gerekir.]
– Birleşme özelliği. [Birer ayar dönüşümü olsun ve art arda uygulansın. 'dan önce ikilisini uygulamakla 'dan sonra ikilisini uygulamak arasında fark yoktur.]

İLE/VE/||/<>

Bir kuramın izin verdiği tüm hallerin bir kümesidir, uzayıdır.

İLE/VE/||/<>

Bir kümenin birbirine denk [birbirine denk demek bir denklik bağıntısıyla birbirine bağlı olmak demektir] olan öğelerinin oluşturduğu kümedir. )


- AYAR ile AĞYAR

( Bir iş ya da davranışta gereken ölçü. İLE Başkaları, yabancılar/eller. | Dışında/ki, hariç, haricinde/ki. )

( Tanımdaki/ifadedeki gereklilik kuralı: Parçalarını bulunduran, dışındakilere engel olan. [Efrâdını câmi, ağyarını mâni.] )


- ÂYAR değil AYAR


- AYARLAMAK ile AYARTMAK

( TO ARRANGE vs. TO ENTICE/SEDUCE/TEMPT )


- AYARLAMAK ile/ve/<>/değil DENK GETİRMEK


- AYARLAYAN ile/ve/değil/||/<> AYARTAN


- AYARTICI ile KIŞKIRTICI


- AYAZ ile/ve/||/<> BOĞAZ

( Lokman Hekim, 32 temel hastalık belirlemiş. 16'sının, soğuktan; 16'sının da "yeme-içme"den kaynaklandığını görmüş. Üşütmemeyi ve çok yememeyi yeğlemeliyiz. )


- AYAZMA[< Yun.][Hristiyanlıkta]

( Hristiyan'larda okunmuş kutsal su. | Şifalı/kutsal su/kaynak/pınar. )


- AYDA ile AYDA

( Dünyanın uydusu olan ayda. İLE Dört haftalık süre. )


- AYDIN ile/ve/||/<> ÖNDER


- AYDINLAMACI değil AYDINLANMACI


- AYDINLANMA:
AYDINLIĞI "DÜŞLEYEREK" değil KARANLIĞIN BİLİNCINE VARARAK


- AYDINLANMA/HAK(K)'I BULMAK:
DERVİŞ OLMAKLA ile/ve/||/<> ÂŞIK OLMAKLA ile/ve/||/<> İNSAN OLMAKLA


- AYDINLANMA >< AYDINLANMA İSTEĞİ


- AYDINLANMA ile/ve MİLÂD


- AYDINLANMA ile OLGUNLAŞMA

( Olgun olanlar daha çok deneyim birikimine sahip olanlardır. )

( AYDINLANMA: Aklını kullanabilme cesâreti. )

( Tüm aklını aydınlanmaya ulaşma amacına yöneltmiş ve tüm duygusal zevklerden arınmış kişiye, "akıntıya karşı giden kişi" adı verilmiştir. Çünkü, o kişi, sonsuzluğun sevincine ulaşmak için, dünya yaşamının korkunç dalgalarıyla boğuşmaktadır. )

( The ripe ones had more experience behind them. )

( ENLIGHTENMENT vs. RIPEN )


- AYDINLANMA ile/ve/||/<>/> SÜKÛNET

( ENLIGHTENMENT vs./and/||/<>/> QUITENESS )


- AYDINLANMADA:
ATİNA ile/ve/||/<>/> BAĞDAT ile/ve/||/<>/> AMSTERDAM

( )


- AYDINLANMAK ve/||/<>/>/< ŞEFKÂT


- AYDINLANMIŞLIK(ENTELEKYA) ile/ve AKIL(REASON) ile/ve ORAN(RASYO)

( Ereğe bağlı akıl. İLE/VE Nedene/sebebe bağlı akıl. İLE/VE Tasıma/kıyasa bağlı akıl. )

( Ereğe ulaştırır. İLE/VE Hikmet sunar. İLE/VE Düzen sağlar. )

( INTELLECT vs./and REASON vs./and RATIO
Dependent in aim. WITH/AND Dependent in cause. WITH/AND Dependent in comparison.
Attains to the aim. WITH/AND Presents the philosophy. WITH/AND Obtains the regularity. )


- AYDINLARIN BİLGİSİZLİĞİ ile/ve/||/<> SANATÇILARIN SATKINLIĞI


- AYDINLATMA ile/ve/değil AYDINLANMA

( [not] ILLIMUNATION vs./and/but ENLIGHTENMENT )


- A'YEN[Ar.] ile ÂYEN, ÂHEN[Ar.]

( Büyük, iri gözlü. | Bakılan yer. | Çok açık, pek belirli. İLE Demir. )


- ÂYET (YAPIŞTIRMAK) ile/ve/||/<> KÜLTÜR (YAPIŞTIRMAK)


- ÂYET ile HADİS ile İCMÂ ile KIYAS

( Tefsir edilir. İLE Şerh edilir. )

( Âyet + Hadis = Nass )

( BELGÜ ile ... )


- AYGIN BAYGIN

( Bitkin. | Duyguda ölçüyü kaçırmış. | Kendinden geçercesine âşık, vurgun. )


- AYI ile/değil/yerine ARI

( Gibi yeme/oturma! İLE/DEĞİL/YERİNE Gibi çalış! )


- AYIKLAMA ile/ve/||/<> ÇIKARMA


- AYIKLAMA ile/ve/<>/> İŞLEME


- AY'IN GÖRÜNÜŞÜ:
KUZEY YARIMKÜREDE ile/>< GÜNEY YARIMKÜREDE

(

)

( Ay, Dünya'nın ekvatoruna yakın bir yörüngede dolanır ve Dünya'nın yörüngesinde dolanırken Ay'ın Güneş ışığı alan bölümünü görebiliriz. Dünya'nın herhangi bir noktasından Ay’a bakan neredeyse herkes, Ay'ın evrelerini aynı görmektedir ancak bir günde Dünya’nın farklı noktalarından çekilmiş Ay fotoğrafları farklı olabilir. Ay'a, Dünya’nın kuzey kutbundan bakan biri, güney kutbundan bakan birine kıyasla baş aşağı biçimde görecektir. Ekvatordaki biri ise Ay'ı, gün içinde çeşitli yönlerde görebilmektedir.

Dünya'nın ekvatorunda bulunan bir kişi, Dünya dönerken, Ay'ın doğudan doğup tam tepesinden geçerek batıda battığını gözlemlerdi. Bu noktada, ufka kıyasla ters bir yönelime sahip olacaktır. Yani ekvatorda yaşayan bir kişiye göre, Ay'ın hangi bölümünün en tepede olduğu zamana göre değişiklik göstermektedir.

Ekvatordan kuzeye seyahat edilirse Ay'ın yükseldiği ve gökyüzünde daha güneyde battığı gözlemlenir. Aynı biçimde, ekvatordan güneye gidilirse de Ay'ın, gökyüzünün kuzeyinde yükseldiği ve battığı gözlemlenir.

Bu durum, Dünya'nın yörünge düzlemine yakın olan öteki gök nesnelerinde[cirim] de görülür. Örneğin Jüpiter, Dünya'nın güney kutbundan nasıl göründüğüne kıyasla kuzey kutbundan baş aşağı bakabilir. Dahası, Jüpiter'in üzerinde bulunan çizgiler, Dünya'nın hem kuzey, hem de güney yarım küresinde ufkun yakınında yatay görünürken ekvatordan yükselirken dikey görünür.

instagram.com/ituastronomi
(Kaynak: planetary.org ve sciencefocus.com)

---

FaRkLaR Kılavuzu'nda...

FaRkLaR.net/sozluk/fark/58039

FaRkLaR.net/Doga )


- AYIN ...
"KARANLIK TARAFI/YÜZÜ"
değil
(DÜNYAYA GÖRE GÖRÜLEMEYEN)
ARKA TARAFI/YÜZÜ


- ÂYİNLERİN SAĞLADIKLARI:
ÂŞIK'IN, AŞKINI ARTIRMAK ile/ve GAFİL'İN GAFLETİNİ KALDIRMA


- AYIP "GÖRME"!

( Görürsen de ört! )


- AYIP (OLAN):
(")BİLMEMEK(") ile/ve/değil/||/<>/< ÖĞRENMEMEK


- AYIP OLMAZ/ARANILMAZ!:
TIPTA ile/ve/||/<> HUKUKTA ile/ve/||/<> SÖZLÜKTE ile/ve/||/<>
FELSEFEDE ile/ve/||/<> BİLİMDE ile/ve/||/<> SANATTA ile/ve/||/<> SPORDA ile/ve/||/<>
DOĞADA ile/ve/||/<> HAYVANLARDA ile/ve/||/<> BİTKİLERDE ile/ve/||/<>
NESNELERDE ile/ve/||/<> DİRİMBİLİMDE ile/ve/||/<>
ANLIKTA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<> USTA(AKILDA) ile/ve/||/<> TARİHTE ile/ve/||/<>
RIZÂDA ile/ve/||/<> GÜVENLİKTE ile/ve/||/<> İKİ KİŞİ ARASINDA ile/ve/||/<>
EŞEYSELLİKTE ile/ve/||/<> DÖRT DUVAR ARASINDA ile/ve/||/<> BATTANİYENİN ALTINDA


- AYIP >< AYIK


- AYIP ile/ve/< ISTIRAP


- AYIP[Ar. < AYB] ile/ve/<>/> KAYIP[Ar. < GAYB]


- AYIP ile/ve/değil/yerine SAÇMA


- AYIP ile/ve < TEZAD


- AYIP değil/yerine/= UYAT


- AYIRAÇ/BELİRTEÇ/MİYAR/REAKTİF ile AYIRAN ile AYIRICI ile AYIRMAÇ/FARİKA ile AYIRTI/ÇALAR/NÜANS

( Nesneleri kimyasal birleşime ya da ayrışıma uğratarak niteliklerini belirlemede kullanılan bileşikler. İLE Işığı yalın öğelerine ayırma özelliği olan. İLE Ayırma özelliği ya da gücü olan. | Yüksüz elektrik devrelerini açıp kapayan araç. İLE Bir şeyi benzerlerinden ayırt etmeye yarayan durum ya da öğe. İLE Aynı cinsten olan şeyler arasındaki ince fark. )


- AYIRD ETMEK/EDEBİLMEK ile/değil/yerine AYIRMAK


- AYIRDEDİLEMEZLİK ile/ve/||/<> ÖZDEŞLİK


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Ayırt edebilme bağımlılıklardan kurtuluşa götürür. )

( Ayırt edebilme yeteneği, bizi bağımlılıklardan kurtuluşa, tutkusuzluğa götürecektir; bu durum ise doğru davranışı, eylemi sağlayacaktır; doğru davranış ise bizi gerçek var oluşumuza ulaştıran içsel köprüyü kuracaktır. )

( Ayırt etme ve ayrılık duygusu olmadığında, buna sevgi diyebilirsiniz. )

( Olgun kişi toplulukları düzenleyerek neyi birbirinden ayırması gerektiğini bilir. )

( Kişinin kendi için doğru olanı ayırd etmesi ve sıkı çalışması er ya da geç ödüllendirilecektir. )

( Kişi durumunun mükemmel olduğunun ve hatta daha da ilerleyeceğinin ayrımına varmalıdır. )

( Farkındalık her şeyin ötesidir - hem varlığın, hem yokluğun. )

( Farkına varın ki, her ne olursa, size, sizin tarafınızdan, sizin aracılığınızla olur ve siz, her ne algılarsanız, onun yaratanı, tadına varanı ve yok edenisiniz. )

( Önemli[öncelikli] olan, yalnızca farkındalıktır, onun içerdikleri değil. )

( Tam farkındalık halinde temas kurulmuştur. )

( Bir ilişki kurmak ve sürdürmek için, doğrudan eylemle ifade edilen sevecen bir farkındalık hali gereklidir. )

( Yeni ve özel bir farkındalık biçimi gerekmez. )

( Kişinin gönlünü görebilecek berrak içgörüye sahip olmadıkça ayırt edemezsiniz. )

( Kendi hakkınızdaki farkındalığınızı derinleştirin ve genişletin, o zaman tüm hayırlar ve lütûflar akacaktır. )

( Şimdi yapılmakta olan ayırt edebilme ve ihtirassız olma uygulaması, zamanı geldiğinde meyvesini verecektir. )

( Tüm gereksiniminiz, varoluşunuzun, bir sözlü beyan şeklinde değil, fakat her an mevcut bir gerçek olarak farkında olmaktır. )

( Varoluşunuzun farkındalığı, gerçek varlığınızı görmenizi sağlayacaktır. )

( Sadece var olduğunuzun farkında olun ve farkında kalın. )

( Discrimination leads to detachment. )

( In full awareness the contact is established.
Discrimination will lead to detachment; detachment will ensure right action; right action will build the inner bridge to your real being.
Awareness is beyond all - being as well as not-being.
Awareness itself is all important, not the content of it.
Deepen and broaden your awareness of yourself and all the blessings will flow.
You cannot, unless you have a clear insight into the heart of person.
Be aware that whatever happens, happens to you, by you, through you, that you are the creator, enjoyer and destroyer of all you perceive.
For establishing and maintaining relationship affectionate awareness expressed in direct action is required.
No new, or special kind of awareness is needed.
Discrimination and dispassion practised now will yield their fruits at the proper time.
All you need is to be aware of being, not as a verbal statement, but as an ever-present fact.
The awareness that you are, will open your eyes to what you are.
Just be aware that you are and remain aware. )

( DISTINGUISH/NESS, DISCRIMINATION vs./and/<> AWARE/NESS )


- AYIRICI AKIL ile/ve UYGULAMALI AKIL ile/ve KURAMSAL AKIL

( Yararlı-Zararlı. İLE/VE İyi-Kötü. İLE/VE Doğru-Yanlış. )


- AYIRMA ile/ve KAYIRMA


- AYIRMA ile/ve/değil/yerine PAYLAŞIM


- AYIRMA ile/ve/||/<> YALINLAŞTIRMA ile/ve/||/<> ARA ÇÖZÜM/LER ARAMA/BULMA

( Düşüncenin, bilgilerin, nesnelerin, kavram, olay ve olgular üzerinde en temel uygulanması gerekenlerin başında, onları bütün olarak görebilmenin yanı sıra ve ötesinde, ayırma bilgisi, becerisi ve oranı bulunmaktadır.

Bilmek ya da bilinebilenler, ancak küçültme ya da ayırma bilgi ve becerisiyle elde edilebilirler. Bu işin ustalığı da, her ustalığın temelinde bulunan çıraklık sürecinde gerçekleşir ve kaynağını, gücünü çıraklık döneminden alır. Bu bilgi, deneyim ve dönem, kalfalıkta ve ustalıkta bile olunsa, tüm sürecin neredeyse tamamıdır.

Birleştirme bilgi ve becerisi olarak tanımlanan ustalık, yetkin çıraklıktır. Hatta ustalık diye bir şeyden bile söz edilemeyecek kadar tek bir bilinç ve beceridir. Kişinin, bisiklet kullanmayı bir kere öğrenmesinden sonra, yaşam boyunca bir daha bisiklet kullanmayı öğrenmeye gerek kalmaması, kendinin değil, suyun kaldırma gücündeki gibi, kendiliğindenliğiyle, doğasıyla sağlanır. Zihnin ya da bilincin devrede olması ile değil, beynin ya da öte bir bilincin devrede olmasıyla, bilinç merdiveninde görülen, bilinçsiz bilinçlilik ya da yeterlilik ile sağlanır.

Karmaşık olan ya da öyle "algılanan" süreçlerin çözümü de, onları, oldukları yapıda değil, küçülterek ya da çok haneli sayıdan oluşan bir bölmenin, tek haneli bir sayıya doğru yalınlaştırılması ile gerçekleşir.

Çözümsüz "görünen" durumların da çözümü, köklü/kökten çözüm arayışı değil ara çözüm üretebilmektir. Yaşamımızda, karşılaşılabilecek sonsuz olumlu ya da olumsuz olasılıktaki durum ve süreçler için bazen ya da çoğunlukla, bir düşünce ya da nesneden, ödün vermeden ya da bir parçasından vazgeçmeden, bir şey elde etmek ya da yetersiz/olumsuz sürecin devam etmesine göz yumarak, bir sonuç ya da çözüm oluşturmak olanaklı değildir.

Ne herhangi bir düşünce ya da bir durum için, ne de kaygının sona erdirilmesi, olumsuz ya da yetersiz koşulların tamamen ortadan kalkma "beklentisi" ya da "dileği" ile sağlanamayacağından dolayı, ayırmayı, yalınlaştırmayı ve ara çözümler üretmeyi bilmek, becermek gerekmektedir.


"Hiçbir sorun, onu yaratan 'bilinç seviyesi'yle çözülemez." )


- AYIRMAK/AYIRABİLMEK ile/ve/>/= TOPARLAMAK/TOPARLAYABİLMEK

( TO SEPARATE vs./and/>/= TO (BE ABLE TO) PACK/SUMMARIZE )


- AYIRMAK ile/değil/yerine AYRICALIK/LAR (TANIMAK)


- AYIRMAK ile KOPARMAK

( TO SEPARATE vs. TO BREAK OFF )


- AYIT/HAYIT

( Mineçiçeğigillerden, Akdeniz çevresinde yetişen, mavi, beyaz ya da menekşe renginde çiçekler açan, 1-2 metre boyunda bir ağaççık.[Lat. V. AGNUS CASTUS] )


- AYKIRI ile/ve/değil/yerine/<>/< AYRI


- AYKIRI ile HAYKIRI


- AYKIRI ile/ve/değil/||/<>/< ORANTISIZ


- AYKIRI/LIK / KARŞITLAMLI = MUFÂRIK[Ar.] = TENÂKUZ[Fars.] = PARADOX[İng.] = PARADOXE[Fr.] = WIDERSINNING/KEIT, PARADOX/IE[Alm.] = PARADOSSO[İt.] = PARADOX[İsp.] = PARADOXON[Lat.] = PARADOKSOS[Yun.] = PARADOX[Felm.]


- AYKIRI/LIK ile/ve/değil/yerine/<>/< AYRI/LIK

( [not] INCONGRUITY vs./and/but/<>/< DISTINCT
DISTINCT instead of INCONGRUITY )


- AYLA ile/||/<> AYLA QILGIL/KILGIL ile/||/<> AYLOK AYLOK/AYLOQ AYLOQ[Oğuz]
< DİVÂNÜ-LUGÂTİT-TÜRKTE/N]

( Böylece, bu suretle. İLE Böyle yap. İLE Böyle böyle. )


- AYLAKLIK ile ÇALIŞMAMAK


- AYMAZLIK ile/ve/değil/||/<>/< BOŞLAMA/İHMAL


- AYNA:
CAM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< CAN

( Kendi yüzünü görmek isteyenin baktığı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Özünü görmek isteyenin baktığı. )


- AYNA:
| DOĞA NESNELERİ ve/||/<> NESNELER | ve/||/<> KİŞİ/İNSAN ve/||/<> YAZI


- AYNÂ[Ar. < ÎYN] ile AYNA[Fars.] ile AYNA[Ar.]

( İri ve güzel gözlü. İLE Işığı yansıtan, varolanların görüntüsünü veren, cilâlı ve sırlı cam. İLE Atların diz kapağı. )


- AYNA ile/ve/||/<> DİKİZ AYNASI

( )


- AYNA ile KÖRLER PAZARINDA AYNA


- AYNADA:
YÜZÜNÜ GÖRMEK ile/ve/değil/yerine ÖZÜNÜ GÖRMEK

( [istersen] Cama bak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Can'a bak! )


- AYNALA(N)MA ve/||/<> ONAYLA(N)MA


- AYNA/LA(N)MAK ile/ve/değil/||/<>/< SAHİPLENMEK/MUSAHİPLİK


- AYNEN ile/ve/||/<> HOMOJEN


- AYNEN ile/ve/||/=/<> KESİNLİKLE


- AYNEN ile/ve TAMAMEN

( EXACTLY vs./and COMPLETELY )


- AYNI AÇIDAN BAKMAK ile/ve/||/<>/>/< AYNI ACIDAN BAKMAK


- AYNI ANDA DOĞRU ile/ve/değil/yerine AYRI AYRI/TEK TEK DOĞRU


- AYNI ANDA ile/ve/değil/||/<> MİLİSANİYELER İÇİNDE


- AYNI DİLİ KONUŞMAK ve/||/<> AYNI DURUMU/HÂLİ PAYLAŞMAK


- AYNI DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRLİKTE DÜŞÜNMEK


- (AYNI/FARKLI) HATALAR İÇİN:
"KİMSEYE GÜVENMEMEK" ile/değil/yerine İKİ KEZ GÜVENMEMEK


- [ne yazık ki]
"AYNI KEFEYE KOYMAK" ve/||/<> "AYNI POTADA ERİTMEK"

( İkisi de bireyler ve toplumlar için çok yanlıştır ve yapılmamalıdır! )


- AYNI ÖĞÜNDE YENEBİLENLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- AYNI ŞEYİ(AYRINTIYI/KONUYU):
KONUŞUYORUZ ile/ve/değil/||/<>/> SÖYLÜYORUZ


- AYNI YÖNDE ile/ve/||/<> PARALEL


- AYNI ZAMANDA ile/ve/değil AYRICA


- AYNI ZAMANDA ile/ve/değil/yerine ÜSTELİK


- AYNI ile/değil/yerine/>< AYNA

( Çevremizdekilerin [bazı/çoğu olumsuz/kötü/yanlış] zihniyle[düşünce, duygu, davranış, değer, deneyim ve dil] aynı olmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çevremizdekilere yapmayabileceklerimizle[ihtiyârımızla] [etkin ve yetkin] ayna ve örnek olmak. )


- AYNI ile AYNÎ

( Benzer. | Başkası değil, yine o. | Aralarında ayrım olmayan. | Eski durumunda kalmış, değişmemiş. İLE Para olarak değil nesne/eşya olarak verilen/bağışlanan. )


- AYNİ[Ar.] ile AYNÎ[Ar.] ile AYNÎ[Ar.]

( Hep o, başkası değil. | Tıpkısı. İLE Gözle ilgili. İLE Para olarak değil, maddî/eşya olarak verilen. )


- AYNI ile/değil/!= BENZER

( [not] SAME vs./but/!= SIMILAR )


- AYNÎ ile İNFÂKÎ ile EKLİ


- AYNILAŞ(TIR)MAK değil/yerine/>< FARKLILAŞ(TIR)MAK

( Rekâbet edilirse. DEĞİL/YERİNE/>< Cesâret edilirse. )


- AYNILAŞTIRMAK ile/değil/yerine/>< FARKLILIKLARIN KABULÜ


- AYNI/LIK ile PARALEL/LİK


- AYN/ILIK ile/ve/||/<>/>< FARK/LILIK

( Yakınlaştırır. İLE/VE/||/<>/>< Geliştirir. )


- AYNİYAT[Ar.] değil/yerine/= ÖZDEK


- AYNİYET ile ANALOJİ

( SAMENESS vs. ANALOGY )


- AYNİYET[Ar.] değil/yerine/= AYNILIK, ÖZDEŞLİK


- AYNİYET ile MİN VECH


- AYOL" değil/< (H)AY OĞUL


- AYRI AYRI İŞLER ve AYRI AYRI KİMLİKLER


- AYRI BİR "SANAT" ile/ve/değil/||/<>/< AYRI BİR SEVİYE


- AYRI-GAYRI (OLMAMA/SI)


- AYRI-GAYRI ile/ve GÂFİL OLMAMAK


- AYRI ile/ve GAYRI ile/ve ŞEBİH


- AYRICALIK (BEKLENTİSİ) ile/ve/değil/yerine NEZÂKET


- AYRICALIK ile "AĞIRLIK"


- AYRICALIK ile/ve/değil/yerine FARK

( [not] PRIVILEGE vs./and/but DIFFERENCE
DIFFERENCE instead of PRIVILEGE )


- AYRIK DÜZENLER/SİSTEMLER ile/ve/||/<>/> SÜREKLİ DÜZENLER/SİSTEMLER


- AYRIK ile AYRIM

( Ayrılmış. | Ayrı tutulan, başkalarına benzemeyen. | Kuraldışı, müstesna. İLE Ayırma eylemi. | Bir kişi ya da nesnenin, ötekilerle karış(tırıl)mamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, fark. | Alt bölüm. | Cinsleri ve türleri birbirinden ayıran ana karakter. | Ayrılma noktası. | Bir ya da daha çok sahne içinde geliştirilip, olayın tamamlanmış bir parçasını veren film bölüğü. )


- AYRILABİLECEK OLAN ile/ve/||/<> AYRI OLABİLECEK OLAN


- AYRILABİLİR OLAN/LAR ile/ve/değil/||/<>/< AYRILAMAZ OLAN/LAR


- AYRILACAK ZAMAN ve/||/<> VERİLECEK SELÂM

( Vefâ bilmeyene zaman ayrılmaz/ayrılmamalı. VE/||/<> Değer bilmeyene selâm verilmez. )


- AYRILIK:
YAKAR ve/||/<>/> YIKAR


- AYRILIK ile/ve/<> SAYRILIK/HASTALIK ile/ve/<> ÖLÜM


- AYRILIK/BOZUŞMA değil/yerine/>< BİRLİK

( Ölümdür/memattır. DEĞİL/YERİNE/>< Yaşamdır/hayattır. )

( TEFRİKA[< FARK] değil/yerine/>< İTTİHAD[< VAHDET] )


- AYRILIKLARDA, UNUTABİLMEK İÇİN:
ZAMAN ile/ve/ya da BAŞKA BİRİ

( Ayrılıklar umutsuzluğa düşürmesin. Bir daha buluşmak için bir elveda gereklidir. )

( Buluşmak, dost olanlar için kaçınılmazdır. )


- AYRILMA ile AYRIŞMA


- AYRILMA ile/ve KOPUŞ/KOPMA

( [bir şeyi/kavramı/durumu/olayı] Süreç ve sonucun(un) birlik ve bütünlüğüyle görerek tanımlama ve/ya da değerlendirme. İLE/VE Süreç merkezli/odaklı (aşırı) "yorum"/"okuma". )

( Davranış ve tutum, yeğleme/tercih. İLE/VE Durum. )

( Kişide. İLE/VE Nesnelerde.[Benzetme olarak, tırnak içinde] )

( Tekrar biraraya gelebilme, buluşabilme olanağıyla. İLE/VE Bir daha birleşmemek üzere. )

( "AYRIŞMA"yı da karşılıklılık/işteşlik durumu olduğundan dolayı AYRILMA ile birlikte ya da ayrı ayrı kullanmak olanaklı olduğu gibi bunlarla da karıştırmamak gerekiyor. )

( DEVIATION vs./and TO BREAK OFF )


- AYRILMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AYILMAK


- AYRILMAK ile/ve UZAKLAŞMAK

( TO LEAVE vs./and TO DIGRESS )


- AYRILMIŞ ile DUL

( ... ile BÎVEGÎ [BÎVE-ZEN: Dul hanım.] )

( ... ile SEYYİBE )


- AYRIM/AYRILIK = FASL-I KARİP = DIFFERENCE[İng.] = DIFFÉRENCE/DIVERSITÉ[Fr.] = DIFFERENZ/VERSCHIEDENHEIT[Alm.] = DIFFERENTIA/DIVERSITAS[Lat.] = DIAPHORA[Yun.] = DIFERENCIA[İsp.]


- AYRIM (NOKTASI):
KAVŞAK ile/ya da/||/<> MAKAS ile/ya da/||/<> ÇATAL


- AYRIM ile AYIRIM

( DISTINGUISH vs. DIFFERENTIATION )

( ... ile VİBHAGA )


- AYRIM <>/> ÇATIŞKI <>/> BİREŞİM


- AYRIM ve/||/<> DENGE


- AYRIM/FARK ile/ve/değil/||/<> ORAN


- AYRIM ile/ve/<>/||/değil ÖTEKİLEŞTİRME


- AYRIM ile/ve SINIR

( DISTINGUISH vs./and BOUNDARY )


- AYRIM ile/ve/||/<>/< VERİ


- [ne yazık ki]
AYRIMCILIK ile/ve/||/<> NEFRET


- AYRIMLAR İÇİNDEKİ BÜTÜNLÜK


- AYRIMLI BİRLİK ile/ve AYRIMLI BİR ile/ve AYRIMSIZ TEK

( ALE-L-ITLAK: Genel olarak bir kayıtla bağlı olmayarak. | Ayırdetmeden, ayırmadan, salt olarak. )


- AYRIMLI ÖZDEŞLİK ile/ve/<> BİREŞİM(TEVHİD)


- AYRIMSAMA ile/ve/||/<> YENİDEN ÜRETME ile/ve/||/<> TANIMA


- AYRINCA ile/değil/yerine ÖNCÜL


- AYRINCA(Ar. İSTİSNÂ) ile/ve/||/<> ÖZEL ile/ve/||/<> BİREYSEL/MÜNFERİT


- AYRINTI ile AÇIKLAMA

( TEFERRUAT ile TAFSİLAT )


- AYRINTI ile AYRIM

( DETAIL vs. DIFFERENTIATION )


- AYRINTI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< (BİR/ALT) BAŞLIK


- AYRINTI ile/ve DERİNLİK

( DETAIL vs./and DEEPNESS )


- AYRINTI ile/ve/||/<> GELECEK


- AYRINTI ile İNCELİK

( DETAIL vs. DELICACY )


- AYRINTI ile NÜANS

( ... İLE Resim sanatında renk ayrıntısı. )

( DETAIL vs. NUANCE
... WITH Color detail in art. )


- AYRINTICILIK ile/ve/||/<> TİTİZLİK


- AYRINTILAMA

( ELABORATION )


- AYRINTI/LAR ile/ve/yerine TEMEL İLKE/LER

( DETAIL/S vs./and BASIC PRINCIPLE/S
BASIC PRINCIPLE/S instead of DETAIL/S )


- AYRIŞIK/HETEROJEN[İng., Fr.] (KARIŞIMLAR) ile/ve/||/<>/>< BAĞDAŞIK/MÜTECÂNİS[Ar.]/HOMOJEN[İng., Fr.] (KARIŞIMLAR)

( Gözle ayırt edilebilen farklı fazlardan oluşur. İLE/VE/||/<>/>< Tek bir fazda homojen bir biçimde dağılmış nesnelerden oluşur. )


- AYRIŞMA ile/ve/değil/||/<>/> ÇOĞALMA


- AYRIŞMA/AYRILMA ile/değil/yerine FARKLILAŞMA ile/değil/yerine BİREYLEŞME

( Gölgeden çıkma. İLE Benliğinin ve ötekinin farkındalığıyla yaşayabilme. İLE Tek başına yaşayabilme, tek başına karar alabilme. )


- AYRIŞMA ile/ve/değil/yerine/<>/>< KATILMA

( İFTİRÂK ile/ve/değil/yerine/<>/>< İŞTİRÂK )


- AYRIŞMAK değil/yerine BULUŞMAK


- AYRIŞTIKLARIMIZ ile/değil/yerine BULUŞTUKLARIMIZ(BULUŞABİLECEKLERİMİZ)


- AYRIŞTIRMAK ile/ve/||/<> BAĞIMSIZLAŞTIRMAK


- AYRIŞTIRMAK ile/değil/yerine KAYNAŞTIRMAK


- [ne yazık ki]
AYRIŞ(TIR)MAK ile ÖTEKİLEŞ(TİR)MEK


- [ne yazık ki]
AYRIŞ(TIR)MAK ile/ve/<> YABANCILAŞ(TIR)MAK


- AYRIYET(T)EN değil AYRICA


- AYRIYKEN/AYRIYSAK ile/değil/yerine/>< BİRLİKTEYKEN/BİRLİKTEYSEK

( Yerlerdeyiz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ayaktayız. )


- AYRU ile/||/<> AYRUK/AYRUQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Değilse. İLE Başka/gayr. )


- AYSBERG[İng. < ICEBERG] değil/yerine/= BUZDAĞI


- AYTA = HİTABE[Ar.] = DECLAMATION[İng.] = DÉCLAMATION/HARANGUE[Fr..] = DEKLAMATION[Alm.]

( Tumturaklı konuşma. | Resmî bir yerde, üst seviyedeki kişiler karşısında söylenen ve oldukça kısa olması gereken söylev. [AYTA VURGUSU / ACCENT ORATOIRE] )


- AYTILDI ile/||/<> AYTINDI ile/||/<> AYTIŞ/AYTIG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Söz (başka bir şey de olabilir) ondan soruldu. İLE Söz sormayı kendi üzerine aldı. İLE Birinin sağlığını sormak ya da iki kişinin karşılıklı olarak birbirinin sağlığını sorması. )


- AYTIŞMAK[> EYTİŞİM] ile/ve/=/||/<>/< ATIŞMAK

( Atışmak. | Münazara. | Saz şairleri belirli bir ayak üzerine karşılıklı deyiş söylemek. İLE/VE/||/<>/< Birbirine karşılıklı söz söyleyerek tartışmak. | Saz şairleri belirli bir ayak üzerine karşılıklı deyiş söylemek. | Çocuk oyunlarında ebeyi ya da takımda olanları belirlemek için karşılıklı olarak adım atmak. | Ok vb. atarak yarışmak. )


- AYVA ile JAPON AYVASI

( CYDONIA OBLONGA cum CHAENOMELES SPECIOSA )

( Ayva, Farsça'da, "sulu" ve "mavi" demektir. )

( SEFERCEL ile ... )

( ÂBÎ, BİH/Î ile ... )


- AZ ANLAYAN ile ÇOK ANLAYAN


- [ne yazık ki]
AZ BİLME ve/||/ne yazık ki/<>/> ÇOK SAVUNMA


- AZ BİLMEK ve/değil/için/||/<>/< ÇOK OKUMAK/DİNLEMEK/DÜŞÜNMEK


- AZ (")ÇALAN(") ile/>< (")ÇOK(") ÇALAN

( Hapse girer. İLE/>< "Kariyer yapar." )


- AZ / ÇOK değil/yerine ORANTISIZ/ORANTILI


- AZ ENERJİ ve/<> DÜZEN


- AZ İLE YETİNMEK ile/ve/||/<>/>/< ÖLÇÜLÜLÜK

( TO BE CONTENTED WITH FEW vs./and/||/<>/>/< MODERATION )


- [ne yazık ki]
"AZ İLE YETİNME(ME)K" ve/||/<>/> ÇOK'U BUL(AMA)MAK


- Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!!

( "Demek ki"...
"Zâten", "herşey", "aslında" ve "sadece"
"sonuç" ile başlar/başlamış!



Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!!
"Zâten" diyerek, her "işine gelene/gelmeyene" bağlamadan KONUŞ!!!
"Aslında/esasında" "öyle/şöyle" (oldu/olacak) ise zamanında düşün de ona göre KONUŞ!!!
"Sadece/sırf" diyerek onca konuşulanı gözardı etmeden KONUŞ!!!

"Sonuçta" diyerek son sözü kendine ait kılmadan KONUŞ!!!
"Son tahlilde" deyince daha bir üst perdeden konuşmadığını bilerek KONUŞ!!!
"Temelde" olanın ne olduğuna iyi bak da ona göre sağlam KONUŞ!!!
"Normalde" diyerek tüm sürecin "anormal olduğu varsayımında ya da iddiasında bulunma"dan KONUŞ!!!
"Allah'tan" ise senin yetersiz diline/sözüne/onayına kalmayacağını anımsa da ona göre KONUŞ!!!
"Demek ki" ile her inancına ve kişisel sonuçlarına bağlamadan KONUŞ!!!
"Nasılsa" diyerek çıkarlarını öncellemeden KONUŞ!!!

"Ona bakarsan" diyerek sözü düşürmeden KONUŞ!!!
"Belki de" olasılıklarını düşünebiliyorsan birine ayrıcalık yapmadan KONUŞ!!!
"İlle de" o ya da öyle değil "koşulu" "koymadan/olmadan" KONUŞ!!!
"Kesinlikle... Kesinlikle..." diyerek kendi yetersizliğinin anlaşılacağını dikkate alarak KONUŞ!!!
"Diyelim ki" diyorsan doğru örnek seçerek KONUŞ!!!

"Ne var?" diyerek, ahmaklık etmeden KONUŞ!!!
"Ne var ki?" diyerek, "saf görünümlü" kurnaz olmadan KONUŞ!!!
"Ne peki?" diye anlaşılması çok basit olanı karmaşıklaştırmadan KONUŞ!!!
"Niye ki?" diyerek, hazırcı değil önce kendin düşün de ona göre KONUŞ!!!

"Elimde değil" diye kendini/başkalarını "kandır"(a)madığını bilerek KONUŞ!!!
"Ne bileyim" diyorsan düşünüp, öğrenip, bilebileceğini anımsa ve ona göre KONUŞ!!!

"Herkes"i katmadan KONUŞ!!!
"Hiç kimse" demeden KONUŞ!!!
"Hep"siz KONUŞ!!!
"Her zaman"a yaymadan KONUŞ!!!
"Hiçbir zaman" diye kestirip atmadan KONUŞ!!!

"Keşke ..." ile geçmişe dönmeye çalışmadan KONUŞ!!!
"Ya ..." ile belirsiz olanı belirlemeden KONUŞ!!!

"Böyle ... Böyle ..." demeden KONUŞ!!!
"Şey - şey - şey" demeden KONUŞ!!!
"Falan-filan" diye boşluğa bağlamadan KONUŞ!!!
"Bla-bla-bla" diye başka dilde kullanmadan KONUŞ!!!
"Dedi/Dedim" tekrarsız KONUŞ!!!

"Ben" diliyle kendini merkeze koymadan KONUŞ!!!
"Sen" diliyle kişileri katmadan, hedef almadan KONUŞ!!!
"Sen de" diyerek saldırmadan ve savunmadan KONUŞ!!!

www.FaRkLaR.net/KONUS )

( dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!! )

( image











)


- AZ ÖNCE SÖYLEDİM/BELİRTTİM GİBİ değil AZ ÖNCE SÖYLEDİĞİM GİBİ


- AZ VEREN değil/yerine ÇOK VEREN

( Candan. DEĞİL/YERİNE Maldan. )

( Az veren, canından; çok veren, malından olur. )

( Aldığımız, "kâr"; verdiğimiz, yarar! )


- AZ ile/değil/yerine ÖZ

( Deme! İLE De! )


- AZ ile YOK

( NEDRET ile ... )

( FEW vs. THERE IS/ARE NOT )


- A'ZÂ[< UZV]

( ÖRGENLER, ÜYELER )


- AZA ile/değil ARAZ

( Üye. | Örgen. İLE/DEĞİL İlinek. | Belirti. )


- A'ZÂ[Ar. < UZV] ile AZÂ'[Ar.]

( Örgenler/organlar, uzuvlar, üyeler. İLE Sabır. | Cenâze alayı. | Başsağlığı ziyareti. )


- AZA[Ar.] değil/yerine/= ÜYE


- AZAB ile/ve/<> HAZ


- AZÂB ile/ve/> LEZZET


- ÂZÂDE, HÜR, SERBEST değil/yerine/= ÖZGÜR


- ÂZÂDE[Fars.] ve ÂMÂDE[Fars.]

( Başıboş, erkin, serbest olarak. İLE Hazır. )


- ÂZÂDE ile HÜRRİYET


- AZALT ve/değil/yerine/||/<>/>/< BIRAK ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇOĞALT

( Yediğin yemeği...
Yemeğin tuzunu...
Yediğinin/içtiğinin şekerini...
Satın alacağın eşyaları...
Harcadığın parayı...
Boşa geçen zamanı...
Gözyaşlarını...
Kafaya taktıklarını...
Televizyon ve bilgisayar/internet başında harcadığın zamanı.
Telefonla uğraştığın süreyi...
Kişlerden beklentini...

VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/<

Hız yapmayı...
Şikâyet etmeyi...
Ertelemeyi, üşenmeyi ve "vazgeçmeyi"...
Çekingenliği...
Rezil olma "kaygısını"...
Alaycılığı...
Sabırsızlığı...
Çocuğuna taparlığı...
Mazeret üretmeyi...
Başkaları için yaşamayı...
"Yapamam" "düşüncesini"...
Bahaneleri...
Olumsuz düşünmeyi...
Olumsuz söz(cük)leri...
Surat asmayı...
Önyargıyı...
Kişileri ve kişiler üzerinden düşünmeyi/konuşmayı...
"Sen-ben" tartışmasını/davasını...
Herkesi eleştirmeyi...
Herkesi düzeltmeye çalışmayı...

VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/<

Özen göstermeyi...
Saygı göstermeyi...
Sevmeyi...
Selâm vermeyi...
Gülümsemeyi... :)
Olumlu düşünmeyi...
Vermeyi...
Sabrını...
Şükretmeyi...
Teşekkür etmeyi...
Su içme oranını/sıklığını...
Çocuklarla zaman geçirmeyi, oynamayı...
Özür dilemeyi...
Mazur görmeyi...
Alttan almayı...
İstikrarını...
Düş kurmayı...
Ayırmayı...
Yalınlaştırmayı...
Ara çözümleri...
Güzel söz söylemeyi...
Kitap ve sözlük okumayı... )

( )

( )


- AZALTICI TEDBİR/LER ile/ve/değil/yerine ÖNLEYİCİ TEDBİR/LER

( Ucuz, kolay. | Görünür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Pahalı, kolay olmayan. | Pek görünmez. )


- AZAL(T)MA ile/ve ÇOĞAL(T)MA

( TO DECREASE vs./and TO INCREASE )


- AZÂMET ile/ve ZARÂFET


- AZAP ile/ve/<> ASLINDAN AYRI DÜŞMEK


- AZAP ile AZAP

( Dünyada günah işlemiş olanlara, ahirette verilecek ceza. | Büyük sıkıntı, ezinç. İLE Çiftlik uşağı. | Anadolu beyliklerinde, donanmada kullanılan asker. )


- AZAP/AZEB ile/||/<> AZAP

( Anadolu beyliklerinde donanma askeri. İLE/||/<> Osmanlı Ordusu'nda hafif piyade olarak kullanılan asker sınıfıdır. Bir tarihsel terim olarak kökeni bilinmez. 14. yüzyıldan başlayarak donanmadaki bir askeri sınıfın adı olarak kullanılmıştır. İlk dönemlerde azaplar, yaya ve deniz azapları diye ikiye ayrılırken sonraları duyulan gereksinme gereğince sınır kalelerinde görev yapan kale azapları ortaya çıktı. Bu askerler, ön saflarda savaşırdı. Savaşlarda hafif okçu birliklerine gereksinim duyulduğunda 20 - 30 eve bir asker düşmek üzere Anadolu'nun bekâr ve güçlü gençleri azap olarak seçilirdi. Bu biçimde asker toplanmasına “azap çağırtmak” denirdi. Ücretlerini bulundukları sancak öder ve kendilerinden savaş sırasında vergi alınmazdı. Azaplar en önde yer alır ve düşman üzerine ok yağdırırdı. İstanbul'un alınması sırasında orduda 20 bin azap vardı. Kale ve deniz azaplarının varoluşu II. Mahmut dönemine kadar sürmüştür. Azaplar, başına kırmızı börk giyer, ok, yay, pala, kakan ve kargı gibi silahlar kullanırdı. Deniz azapları, 15. yüzyıldan başlayarak oluşturuldu. Unkapanı Köprüsü'nün Galata bölümünde bugün Azap kapı olarak anılan yerde tersanenin yanında kışlaları vardı. Orada konaklar ve eğitimlerini yaparlardı. )


- AZAP[Ar. < AZAB < İZB: Tat, lezzet.] değil/yerine/= EZİNÇ

( Şiddetli acı ya da sıkıntı. )


- AZAP değil/yerine/= EZİNÇ


- AZAP değil/yerine HESAP

( Haramdan gelen ile. DEĞİL/YERİNE Helâlden gelenin. )


- AZAP ile ISTIRAP


- AZAPHANE (DERESİ) değil AZEPHANE DERESİ

( İstanbul - Ankara yolunda. )


- AZAR/TEKDİR/TEVBİH değil/yerine/= KIZGI/PAYLAMA


- A'ZÂR[Ar. < ÖZR] ile ÂZÂR[Fars.] ile ÂZÂR[Fars.]

( Bahaneler, engeller, özürler. İLE Mart ayı. İLE İncitme, azarlama/tekdîr, kırılma. )


- AZAR ile/ve/değil/||/<>/< NAZAR

( Kime. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Ona. )


- AZAR[Fars.] değil/yerine/= PAYLAMA


- AZAR ile SAPARTA/ZAPARTA[İt.]

( ... İLE Gemi bordasındaki top çıkarılan dört köşe boşluk ve açıklık. | Bir batarya topun, birden ateş etmesi. | Azar, tersleme. )


- AZARLAMA ile/ve/değil/<> SORGULAMA


- AZARLAMAK/İTAP/TEKDÎR/TEVBÎH[Ar.] ile/ve/değil/yerine UYARMAK

( Nush ile uslanmayanı, etmeli tekdîr
Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir! )

( Dostun azarı, olgunluğa[kemâle] götürür. )

( Kendini "azarla", kimse, seni azarlayamaz. )


- AZ-ÇOK ile VAR-YOK

( LESS-MUCH vs. THERE IS/PRESENT - THERE IS NOT/ABSENT )


- AZ(DIR)MAK ile AYAKLAN(DIR)MAK


- AZDIRMAK ile/ve/değil/||/<>/< "BAŞTAN ÇIKARMAK"


- AZERİ değil AZERBAYCAN["AZERBEYCAN" değil!] TÜRKÜ/TÜRKÇE'Sİ


- AZI DİŞLERİ ile/ve/||/<>/> AKIL DİŞLERİ

( Öğütme dişleri. İLE/VE/||/<>/> Buluğ çağı ile yaklaşık otuz yaşları arasındaki gençlik dönemi arasındadır. Bundan dolayı bu dişlere, "akıl dişi" adı verilir. )

( DIRS[çoğ. ADRÂS] ile/ve/||/<>/> ... )


- AZI, GÖRÜP; "DÜNYAYA SAHİP OLACAĞIM(IZ)A" değil/yerine DÜNYAYI GÖRÜP AZA, SAHİP OLMAK


- AZI ile AZI

( Köpek dişlerinden sonra içeriye doğru, alt ve üst çenenin iki yanında beşer tane bulunan ve yiyecekleri öğütmeye yarayan dişlerin ortak adı, azı dişi, öğütücü diş. İLE Araçlarda ön ve arka yastıkları dingile bağlayan ağaç çivi. )


- AZIKLI = AZIĞI OLAN | YOKSULLARI DOYURAN


- AZİL[Ar. < AZL] değil/yerine/= YETKİKES


- AZİM ve/||/<>/> SEBAT ve/||/<>/> SABIR

( Başlarken. VE/||/<>/> Sürdürürken. VE/||/<>/> Bitirirken. )


- AZÎM/E[Ar. < AZAMET] ile ÂZİM[Ar. < AZM]

( Büyük, ulu, iri. İLE Niyetli, kesin karar veren. )


- AZIMSAMAK ile HAFİFE ALMAK


- AZIMSAMAK ile KÜÇÜMSEMEK

( UNDERESTIMATE vs. DESPISE )


- AZİMUT ile/ve/<> MANYETİK AZİMUT ile/ve/<> AZİMUT AÇISI ile/ve/<> AZİMUT PUSULASI

( Sabit bir nokta ya da kutup etrafında bir açıyla ölçülen konum, tepe noktası. İLE/VE/<> Manyetik kuzeye bağlı azimut. İLE/VE/<> Gök küresinin herhangi bir noktasıyla güney yönü arasındaki açı. İLE/VE/<> Herhangi bir gökcisminden kerteriz alarak, onun manyetik güney açısını belirlemek için kullanılan pusula. )

( AZIMUTH vs. MAGNETIC AZIMUTH vs. AZIMUTH ANGLE vs. AZIMUTH COMPASS )


- AZINA ile/değil AĞZINA


- AZINI AZIMSAMA!:
ATEŞ ve/||/<> DÜŞMAN ve/||/<> SAYRILIK ve/||/<> BİLGİ


- AZINLIK ile/değil ETNİK ÖBEK

( [not] MINORITY vs./but ETHNICAL GROUP )


- ÂZÎR[Ar.] ile ÂZÎR[Ar.] ile ÂZÎR[Ar.]

( Ağrı, sızı, akıntı, ıstırap. | Azar. İLE Özür, özür dileyen. İLE Biçilmiş ekinin tarlada satılması. )


- AZITMA ile/ve/değil/yerine/> KAZITMA


- AZITMAK ile DAĞITMAK ile TOZUTMAK


- MAHMUD:
AZİZ ve HÜDAİ

( HZ. ÜFTÂDE ve ÖMER FAKİRULLAH )


- AZÎZ[Ar.] ile AZÎZÎ[Ar.]


- AZÎZ[Ar.] değil/yerine/= MUHTEREM, SAYIN, İZZETLİ, ONURLU, GÜÇLÜ | SEVGİLİ


- AZMA ile AZMAK ile AZMAK ile AZMAK ile AZMAK ile AZMAK

( Azmak durumu/eylemi. | Melez. İLE Küçük su birikintisi, gölcük. | Bataklık. | İLE Taşkınlıkta ileri gitmek. İLE Denizin, ırmağın vb. kabarması, taşması. | Yaranın, hastalığın, etkili, tehlikeli duruma gelmesi. | Eşeysel uyarıların artması. İLE Çamaşırın artık ağartılamaz duruma ge(tiri)lmesi. İLE Hayvanların iki ayrı ırktan doğması. | Bitkilerin aşırı büyümesi. )


- AZMAK ile AZMAK ile AZMAK[< AĞIZMAK]

( Taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak. | Denizin, ırmağın kabarması/yükselmesi. | Etkili, tehlikeli duruma gelmek. | Eşeysel duyguları artmak. | Çamaşırın, artık beyazlatılamaz duruma gelmesi. | İki ayrı ırktan doğmak. [Katır, Liger, Tigon gibi.] İLE Yolunu kaybetmek/şaşırmak. İLE Su birikmiş çukur ya da hendek. | Aakarsu kenarlarında yağmurdan sonra tarlalarda, yollarda görülen küçük su birikintisi, gölcük, su toplanan çukurcuk. | Bataklık, sızlık, büyük su birikintisi. | Azmak[< aġızmaḳ: Akarsuyun denize döküldüğü yer.] )


- AZMAK[Azr.]/AZDIM = YİTMEK/KAYBOLMAK[Tr.]/KAYBOLDUM


- AZMAN (OLMAK) ile/değil/yerine/>< UZMAN (OLMAK)


- AZUK/AZUQ ile AZUK/AZUQ / MUNUK/MUNUQ ile AZUK/AZUQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Belirli olmayan. İLE Kaçan, yoldan çıkan kişi. İLE Azık, erzak. )


- AZUKLUG/AZUQLUG ile/ve/||/<>/> AZUKLUG/AZUQLUG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Azığı olan kişi. İLE/VE/||/<>/> Erzak olarak hazırlanan şey. )


- AZ/YETERSİZ KAZANÇ TUTUMLU OLMAK


- B KAT SAYISI[EINSTEIN KAT SAYILARI] ile B KAYNAĞI

( Atom ya da moleküllerin elektronik seviyeleri arasındaki geçiş olasılığını ve soğurma kat sayısı bulunduğu takdirde, ışıma kat sayısının da kendiliğinden bulunabileceğini gösteren Anm, Bmn, ve Bnm kat sayıları. Bir n durumundaki atomlar v frekanslı bir elektromanyetik ışınıma maruz kaldıklarında, hv enerjili bir foton soğurarak daha yüksek bir m enerji seviyesine geçiş yapabilirler. Bu geçişi yapan atomların sayısı; Bnm Nn.u(v) ile verilir. Burada, u(v), v frekanslı ışının enerji yoğunluğu, Nn; n durumundaki atomların sayısı, Bnm; soğurma için Einstein kat sayısıdır. Benzer biçimde, m durumundaki atomlar da ışınla etkileşebilir ve foton yayarak n durumuna geçiş yapabilirler. Bu değişimi yapan atomların sayısı, BnmNmu(v) ile verilir. m durumundaki atomlar da kendiliğinden, bir foton yayınıyla n durumuna geçiş yapabilir. Bu geçişi yapan atomların sayısı da AnmNmu(v) ile verilir. Bu kat sayılar arasında Bnm/Bmn = gm/gn bağıntısı vardır. Burada, gm ve gn; m ve n durumlarının istatistik ağırlıklarıdır. Isıl denge durumunda Bmn = Bnm ve Anm = 8 πv³/c³ Bnm = 8 πv³/c³Bnm dir.
İLE
Elektron tüplerinde anot için yüksek gerilim, ekran ızgara için de güç kaynağı. )

( EINSTEIN COEFFICIENTS vs. B-POWER SUPPLY )

( LES COEFFICIENTS avec LA SOURCE DE LÉNERGIE DE B, LA SOURCE-B )

( EINSTEINKOEFFIZIENT mit B-STROMVERSORGUNG )

Bugün[10 Temmuz 2025]
itibariyle 29.581 başlık/FaRk ile birlikte,
29.554 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(11/120)