Bugün[10 Temmuz 2025]
itibariyle 29.456 başlık/FaRk ile birlikte,
29.431 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(61/119)


- KAZA ile HATA ile YEĞLEME/TERCİH

( 1 KEZ ile 2. KEZ ile 3. KEZ )


- KAZA değil/yerine/= İLÇE


- KAZÂ/KADÂ ile/ve/||/<>/> KADER/KADAR

( Gereksinim. İLE/VE/||/<>/> Ölçü. )

( Gerekeni/gereksinimi ölçülendirmek. )

( Tekil. İLE/VE/||/<>/> Çoğul. )

( Kaderin gerçekleşmesi/vukû bulması, bilinmesi, görülmesi. İLE/VE/||/<>/> Bilinmez. )

( Göz. İLE/VE/||/<>/> Bakış/bakma. )

( Zorunluluk/cebr. İLE/VE/||/<>/> Özgürlük[seçenek/yeğleme]. )

( Tümel. İLE/VE/||/<>/> Tikel. )

( Var oluş/olan. İLE/VE/||/<>/> Bilgi. )


- KAZA ile KAZA ile KAZA

( İstem dışı ya da umulmayan bir olay dolayısıyla birinin, bir nesnenin ya da bir aracın zarara uğraması. | Zamanında kılınmayan namazı ya da tutulmayan orucu sonradan yerine getirme. İLE Yargı. | Kadılık görevi. İLE İlçe, kaymakamlık. )


- KAZÂ ile/ve/<>/> TESÂDÜF ile/ve/<>/> İSTİKRAR

( 1 kere olursa. İLE/VE/<>/> 2 kere olursa. İLE/VE/<>/> 3. kez olursa. )


- KAZAK ile KAZAK ile KAZAK[Fr. < CASAQUE]

( Kazakistan Cumhuriyeti'nde yaşayan Türk soylu halk ya da bu halktan olan kişi. | Güney Rusya'da yaşayan, Slavlaşmış bir topluluk ve bu topluluktan olan kişi. İLE Rusya'da ve İran'da ayrı bir sınıf oluşturan atlı asker. | Karısına söz geçirebilen, dediğini yaptırabilen erkek, kılıbık karşıtı. İLE Baştan geçirilerek giyilen, genellikle kollu, örme üst giysisi. )


- KAZAN ile/ve/<> ESKİ KAZAN

( Kazanka Irmağı'nın bir büklüm yaparak Volga'ya karıştığı topraklarda kurulmuştur. İLE/VE/<> Bölgeyi ikiye bölen Kazanka Irmağı'nın 45 km. kuzeyinde yer alıyordu. )

( Türk geleneklerine göre, Kazan, "Birleşme"yi simgeler. )


- KAZAN ile KAZAN

( Çok miktarda yemek pişirmeye ya da bir şey kaynatmaya yarayan büyük, derin kap. | Buhar makinelerinde, kalorifer tesisatında, suyun kaynatıldığı büyük derin kap. İLE Tataristan. )


- KAZANA/NA YANAŞIRSAK ve/||/<> KÖTÜYE YANAŞIRSAK

( Karası bulaşır. VE/||/<> Belâsı bulaşır. )


- KAZANAMAMAK ile KAYBETMEK

( NOT ABLE TO EARN/WIN vs. TO LOSE )


- [bazen] [ya/hem]
"KAZANÇ"/"KÂR"
ile/ve/değil/yerine/bazen/hem de/ya da/||/<>
DENEYİM/ÖĞRENME/YARAR

( "Hep mi ben kazanacağım/"kazanmalıyım"?",
Sadece benim mi yolum sürekli açık olacak/"olmalı"?
[eksik/fazla/özensiz] Yapmasam da olmaz mı?
[eksik/fazla/özensiz] Söylemesem/konuşmasam da olmaz mı? )


- KAZANÇ ile/ve/değil KAZANIM ile/ve/değil KÂR ile/ve/değil ÇIKAR


- KAZANÇ/KÂR ile/değil/yerine YARAR/FAYDA

( Ne denli güzel ve kârlı olsa da, hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. )

( Yaptığımız/söylediğimiz/yediğimiz. İLE/DEĞİL/YERİNE Yapmadığımız/söylemediğimiz/yemediğimiz. )

( RİBH/RIBH ile ... )

( PROFIT vs. BENEFIT )


- KAZANÇ'TA:
TİCARET ile/ve/yerine ÜRETİM


- KAZANILMIŞ YETİLER ile/ve İŞLETİLEBİLİR YETİLER ile/ve GELİŞTİRİLEBİLİR YETİLER

( OBTAINED FACULTIES vs./and OPERATABLE FACULTIES vs./and IMPROVABLE FACULTIES )


- KAZANIM ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DONANIM

( "Kâr". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Yarar. )


- KAZANIM ile/ve ELDE EDİŞ

( BENEFIT vs./and TO GET/OBTAIN )


- Kazan'ın 20 km. kadar dışında bulunan bir tapınak, her bir kubbesinde bir tanesi yer alan ay, haç, yıldız ve öteki birçok dinin simgeleri ile tüm dinleri biraraya toplamak iddiasındadır.


- KAZANMA ile "HAKLILIK"

( Kazanmak, haklılık gibi bir beklentili, yanlı sonuç çıkarmaz! )


- KAZANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> KATILMAK


- KAZANMAK" ile/değil/yerine/>< TARTIŞMAK

( "Kazanmak için başlanılmış" tartışma, kaybetmenin ilk adımıdır. )


- KAZANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAŞAMAK


- KAZARA değil/yerine/= KAZAYLA/İSTEMEDEN


- KAZASKER MUSTAFA İZZET EFENDİ ile YESERİZÂDE KAZASKER MUSTAFA İZZET EFENDİ


- KAZI ile KAZI ile KAZI/HAK[Ar.]

( Bir yeri kazma işi, hafriyat. İLE Yer altındaki tarihsel değeri olan şeyleri, yapıları ortaya çıkarmak amacıyla arkeologlarca toprağın belirli kurallara ve yöntemlere göre kazılması, araştırılması. İLE Maden, ağaç, taş üzerine, elle yazı ya da biçim oyma, kazı. | Kâğıttaki yazıyı kazıma, kazı )


- KÂZIM ile/ve/||/<>/> KÂZÎM

( Öfkesini tutan. [ara sıra] İLE/VE/||/<>/> Öfkesini tutan. [sürekli] )


- KÂZIM ve/||/<>/> NÂZIM

( Öfkesini tutan. VE/||/<>/> Düzenleyen, düzene koyan, tertip eden. )


- KÂZIM/KEZÎM[Ar. çoğ. KÂZIMÎN] ile KAZIM/KAZIMA["ka" uzun okunur]

( Kızgınlığını, öfkesini, hırsını yenen. İLE Kemirici.[hayvan] )


- KAZMA ile KİRİZMA[Yun.]

( Herhangi bir araçla toprağı açmak, oymak. | Bu yolla çukur, kuyu, yol vb. oluşturmak. İLE Toprağı derince kazarak altını üstüne getirme. )


- KEBÂD[Ar.] ile KEBBÂD[Ar.]

( İri limon. İLE Ağaç kavununa benzer bir çeşit büyük ve yumuşak bir limon.[dilim dilim kesilerek tatlısı yapılır] )


- KEBED değil/yerine/= DİK DURMAK | MEŞEKKÂT


- KEBİKEÇ = DÜĞÜNÇİÇEĞİ[Fars.]

( "Tılsımlı söz". Yazma kitapları güve yememesi için yazılan tılsım. )


- KEÇECİ-ZÂDE İZZET MOLLA ve/||/<>/> KEÇECİ-ZÂDE FUAD PAŞA

( Babası. VE/||/<>/> Oğlu. )

( 1786 - Ağustos 1829 VE/||/<>/> 1814 - 12 Şubat 1869 )


- KEDİ-KÖPEK (GİBİ OLMAK)


- KEDİ ile/ve/||/<> JEOGLİF

( Peru'nun başkenti Lima'nın 400 km. güneyinde, Palpa ve Nazca kasabaları arasından bulunan bu jeoglif, yüksek ve kurak bir arazide yer almaktadır.

Bazı yerel jeogliflere benzerlik gösterse de, uzmanlar, Nazca çizgilerinin, Nazca kültürü tarafından MS. 400 ve MS. 650 tarihleri arasında yapıldığını düşünüyor.

Yüzlerce karmaşık figürün bulunduğu bu çizgilerde basit hatlarla tasarlanmış örümcek, maymun, köpek, balık, kertenkele gibi figürler göze çarpmakta ve tüm bu çizgiler, 80 km2.'den daha fazla bir alanı kaplamaktadır. )

( image )


- KEFE ile/ve/||/<> KESE


- KEFFÂRET[Ar.] ile KEFÂLET[Ar.]

( Örtücü ve imhâ edici. | Bir mecburiyet altında ya da yanlışlıkla işlenmiş günahı affettirmek ümidiyle şeriata uygun olarak verilen sadaka ya da tutulan oruç. | Günahtan arınma. İLE Kefillik, birine kefil olma. )


- KEHÂNET[AR.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< ALÂMET[AR.]


- KEHÂNET ile ÖNGÖRÜ

( SOOTHSAYING/PREDICTION/PROPHECY/AUGURY vs. FORESIGHT/PRUDENCE )


- KEHF[Ar.] ile KEYF[Ar.]

( Mağara. İLE Araçlı "duyum"/haz.[bkz. 6532] )


- KEK ile KEK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Öc almak, intikam peşinde koşmak. İLE Sıkıntı, güçlük. )


- KEKELEME ile/ve/değil/||/<>/< GEVELEME


- KEKİK ile/ve/||/<> ANUK


- KEKİK ile İZMİR KEKİĞİ

( THYME cum OREGANO )


- KEKİK ile/ve TARHANA/EŞEK KEKİĞİ

( ... İLE/VE Daha serttir. )


- KEKİK ile/ve/||/<> ZAHTER


- KEL BAŞ >< ŞİMŞİR TARAK


- KEL ile FODUL


- KEL/AYPANG[Çigil][< divanlugatturk] ile/ve/değil/||/<> KÖSE


- KELÂM ile/ve/||/<> AKAİD/AKÎDE

( Amacı dinî olmakla birlikte temellendirmesi akılsal olan bilim dalı. İLE/VE İnanca ilişkin ve sem'î[ilgili dinin kutsal metninden alınma] kanıtlara dayalı bilim dalı. )

( Matematik mutlak, fizik mukayyettir. Akaid mutlaktır. )

( NESEF-İ AKAİD'ini okumanızı salık veririz. [TAFTAZÂNİ'nin şerhinden yararlanılabilir.] )


- KELÂM ve/||/<>/< ARAP DİLBİLGİSİ/GELENEĞİ/ANLAYIŞI


- KELÂM ve/<> AŞK


- KELÂM ve FIKIH ve İRFAN


- KELÂM ve İNSAN

( Kelâm, kelâm oluşu bakımından tektir. Bölünme kelâmda değil, konuşulan şeydedir. Emir, yasaklama, haber verme ve istemek kelâmda tektir. )

( [İbn. Arabî, Fütuhât-ı Mekkiye] )


- KELÂM ve/<> İRFAN


- KELÂM ile/ve/<> İRFAN ile/ve/<> BURHAN


- KELÂM[Ar.] değil/yerine/= SÖZLEM


- KELÂM ile/ve TASAVVUF


- KELÂMÂT-I DİNNİYE ile/ve/değil/yerine/<>/> KELÂMÂT-I FENNİYE


- KELÂMCILAR ile/ve/||/<> BÂTINÎLER ile/ve/||/<> FİLOZOFLAR ile/ve/||/<> SÛFÎLER


- KELÂMCILAR ile/ve/||/<> SÛFÎLER ile/ve/||/<> İŞRÂKİLER ile/ve/||/<> MUHAKKİKLER


- KELÂM'IN:
İHMÂLİ değil/yerine/>< İMÂLİ

( Kelâmın imâli, ihmâlinden evlâdır. )

( Kelâmın imâli, mümkün olmaz ise ihmâl olunur. / Kelâm, imâl olunmazsa, ihmâl olunur. )


- KELEBEK BİÇİMİNDE/KELEBEKSİ KOROLLA = TÜVEYC-İ FERÂŞÎ = COROLLE PAPILIONACÉE


- KELEBEK ile FELFELEK

( ... İLE Küçük bir kelebek türü. | Hurmagillerden, kestane büyüklüğündeki yemişi, şerit düşürücü nitelik taşıyan Asya bitkisi. )

( ... cum ... | ARECA CATECHU )


- KELEBEK/KEPELİ[dvnlgttrk] ile KRAL KELEBEĞİ

( İspanya'dan Rusya'ya kadarlık coğrafyada 500 tür varken sadece Türkiye'de 400 tür kelebek bulunmaktadır. )

( TENÂSÜH: Bazı hayvanların kurttan kelebek haline dönüşmesi durumu. )

( "Türkiye'nin Kelebekleri" (Ahmet BAYTAŞ) kitabını incelemenizi salık veririz. )

( Kelebek ile ... )

( Kelebekler, arka ayakları ile koku alır ve duyargaları, dokunma ile etkinleşir. )

( BUTTERFLY vs. ... )

( EL MARIPOSA con ... )


- KELEBEK ile/ve/||/<> MAYMUN

( ["zihni" ve "düşünme sürecimizi/hızımızı" anlatmada]
Batı'da[Yunan]. İLE/VE/||/<> Doğu'da. )


- KELEPÇE[Fars. < KELEBÇE] ile/ve/||/<>/> PRANGA[İt. < BRANCA]

( El bileklerine takılan. İLE/VE/||/<>/> Ayak bileklerine takılan. )


- KELİME HAZİNESİ[Ar.] değil/yerine/= SÖZ AĞIŞI/DAĞARCIĞI/VARLIĞI


- KELLİ FELLİ değil KERLİ FERLİ

( Saçı olmayan ve yarmak. DEĞİL Güç/kuvvet ve erk/iktidar. )


- KEMAL/OLGUNLUK ve/<>/> ÖZGÜR/LÜK


- KEMÂL ile/ve BEKÂ


- KEMÂL ile BEKÂ


- KEMÂL ve/||/<>/< GÜZELLİK


- KEMÂL ve/||/<>/< KELÂM

( Olgunluğumuz/olgunlaşmamız(kemâlimiz], sözlerimizin altındadır/ardındadır.
[Kemâlimiz, kelâmımızın altındadır.] )


- KEMÂL ve/||/<>/< KELÂM


- KEMÂL ve SÛRET

( Hareket eden maddedeki olanakların dışa çıkması. VE Her kemâl bir sûretin açığa çıkmasıdır. | Mâhiyetin maddeyle bitişmiş halidir. )


- KEMAL ile/ve/<> TÜMEL


- KEMÂL ve/> ZEVÂL


- KEMÂLÂT ve/< CEMİYET


- KEMÂL'İ TAHSİL ve GÜZEL'İ MÜŞÂHEDE

( Kemâlât, geçtiğimiz yolu unutmayıp, oraya kişileri götürmek üzere geri dönmektir. )


- KEMÂNE ile KEMÂNE ile KEMÂNE ile KEMÂNE

( Keman ve kemençe yayı. İLE Bir tür halk çalgısı. İLE Delgi ya da küçük torna çevirmek için kullanılan ok yayı biçimindeki araç. İLE Ahşap gemilerde talimarın üst ucundaki kıvrım.[TALİMAR[İt. < TAGLIAMARE]: Baş bodoslamasından omurgaya kadar uzanan, cıvadra donanımına desteklik etmek amacıyla konulan ekleme.] )


- KEMER değil/yerine/= KAYIŞ


- KEMER ile Kemer ile Kemer

( Bele dolayarak toka ile tutturulan, kumaş, ya da metalden yapılan bel bağı. | Etek, pantolon vb. giysilerin bele gelen bölümü. | Emniyet kemeri. | Tümsekli. | Kemiklerden oluşan yay biçimindeki yapı. | Katmanlı kayaçlarda bir kıvrımın kabarık tepe yeri, tekne karşıtı. | İki sütun ya da ayağı birbirine üstten yarım çember, basık eğri, yonca yaprağı vb. biçimlerde bağlayan ve üzerine gelen duvar ağırlıklarını, iki yanındaki ayaklara bindiren tonoz bağlantı. | Özellikle yolculukta kullanılan, üzerinde altın, para yerleştirmeye yarar gözleri olan kuşak. İLE Antalya iline bağlı ilçelerden biri. İLE Burdur iline bağlı ilçelerden biri. )


- KEMİK YANGISI ile/ve KIKIRDAK DOKUSU YANGISI ile/ve EKLEM YANGISI ile/ve EKLEM SIVISI İÇEREN KESELERİN YANGISI

( OSTEOMİYELİT ile/ve POLİKONDRİT ile/ve ARTRİT ile/ve BURŞİT )


- KEMİK ve/||/<> FREN ve/||/<> İNSAF


- KEMİRGEN ile ...

( RODENT )


- KEM-TER değil/yerine/= AŞAĞIDA BULUNAN, HAKÎR, İTİBARSIZ | EKSİK

( AŞAĞIDAN BULUNAN, HAKÎR, İTİBARSIZ | EKSİK )


- KENARA KOYMAK ile YABANA ATMAK


- KENAR(IN)DA/Kİ ile/ve/değil/||/<>/< YAN(IN)DA/Kİ


- KENARIYA değil KENARA


- KENÇ LİYÜ ile SOFRA
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Hakan'ların şölenleri ya da bayramlarda kurulan, herkesin gönlünce, yağmalarcasına yemek yediği bir sofra. İLE ... )


- KENÇ ile/||/<> KENCE

( Genç. İLE/||/<> En küçük/son çocuk, "tekne kazıntısı". )


- KENÇEK ile KENÇEK SENGİR
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir Türk kavmi. İLE Taraz[Talas] yakınlarındaki bir kentin adı.[Kıpçak/Qıfçâq sınırıdır.] )


- KENDİ BAŞINA OLAN ile KENDİNE YETEN


- KENDİ BAŞINA ile/ve/değil TEK BAŞINA


- KENDİ DIŞINDAKİ DÜNYAYI: BİLMEYEN >< BİLEN ile İÇ DÜNYASINI: BİLMEYEN >< BİLEN

( Câhil. >< Âlim. İLE Gâfil. >< Ârif. )


- KENDİ:
"DIŞINDAKİNLER" değil KENDİ DIŞINDAKİLER


- KENDİ DÜNYANDA YAŞAMAK ile/ve/değil/yerine KENDİ DÜNYANI YAŞAMAK

( Sizi tutsak etmiş olan, kendi hakkınızda beslediğiniz fikirdir. )

( Bizi içeri kilitlemiş olan kapı, aynı zamanda bizi dışarı bırakacak olan kapıdır. )

( Bazıları. [Çoğunlukta olsa da herkes değil.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Herkes. )

( The idea you have of yourself that keeps you in bondage.
The door that locks you in, is also the door that lets you out. )

( [not] TO LIVE THE PERSONAL LIFE vs./and/but TO LIVE IN THE PERSONAL LIFE
TO LIVE IN THE PERSONAL LIFE instead of TO LIVE THE PERSONAL LIFE )


- KENDİ DÜNYASINDA OLAN ile/ve/değil KENDİ DÜNYASI OLAN


- KENDİ DÜNYASINDA OLMAK/OLAN ile/ve "KENDİNİ BEĞENMİŞ"LİK

( Olgun kişi, kendini beğenmiş değildir ve işlerinde âdil ve tutarlıdır. )

( NAHVET[Ar.]: Kibir, gurur, böbürlenme. Kendini beğenme. )


- KENDİ FİYATINI VERMEK ile KANDIRMAK/"KAZIKLAMAK"


- KENDİ GİBİ OLMAYANDAN UZAKLAŞMA ile/ve KENDİ GİBİ OLMAYANI DIŞLAMA


- KENDİ HAKKIN ile/ve/değil/yerine/||/<> KİŞİ(İNSAN) HAKLARI


- KENDİ İÇİN KILMA ile/değil/yerine BELİRLEME


- KENDİ İÇİNDE BİRLİK ile DIŞ DÜNYA İÇİN AYRIŞMA (VE YÖNETİMİ)

( Kendinizi olduğunuz gibi görün, dünyayı da olduğu gibi göreceksiniz. )

( Ben gövdeyim fikrini yok edin, o zaman iç ve dış bir olacak. )

( Birlik özgürleştirir, özgürlük birleştirir. )

( Kendini şimdi ve burada ve bir olarak bilmek yeter. )

( Yaşamınızdaki en önemli şeye -kendinize- bölünmez dikkatinizi verin. )

( Kendinizden doğrudan haberdar olmadığınızdan, sadece ikinci elden, olağan söylentilere dayanan fikirleriniz vardır. )

( Sizin dünyanın içinde değil, dünyanın sizin içinizde olduğunu idrak etmekle işe başlayın. )

( Bir kez kendi içinizde bütünleşirseniz dıştaki bilgi size kendiliğinden akar. )

( Değeri olan hiçbir şey size dıştan gelmez; konuyla ilgili olan ve belirgin edici olan ancak sizin kendi duygu ve anlayışınızdır. )

( Aradığınız, içinizdedir. )

( Her zaman içinize dalın, derinleşin, içinizi arayın. )

( Ancak dünyadan kurtulmuş olduğunuz zaman dünyada mutlu olabilirsiniz. )

( Kendinize dikkatle ve devamlı bakın - bu yeter. )

( Sizinle olana ulaşmaya gereksiniminiz yoktur. )

( Unity liberates. Freedom unites. )

( See yourself as you are and you will see the world as it is.
Destroy the wall that separates, the "I-am-the-body" idea and the inner and the outer will become one.
Enough to know oneself as one is, here and now.
Give your undivided attention to the most important in your life. Yourself!
Begin by realising that the world is in you, not you in the world.
Having no direct knowledge of yourself, you have mere ideas; all mediocre, second-hand, by hearsay.
Once you are inwardly integrated, outer knowledge comes to you spontaneously.
Nothing of value can come to you from outside; it is only your own feeling and understanding that are relevant and revealing.
Go ever deeper into yourself, seek within
You can be happy in the world only when you are free of it.
Look at yourself steadily - it is enough.
You need not reach out for what is already vs. you. )

( INTEGRITY IN THE SELF vs. SEPERATION TO OUT WORLD [AND MANAGEMENT] )


- KENDİ İÇİNDE BİRLİK ile DIŞ DÜNYA İÇİN AYRIŞMA (VE YÖNETİMİ)


- KENDİ İŞİNİ YAPTIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İŞİNİ KOLAYLAŞTIRMAK


- KENDİ KENDİNE DÜŞÜNMEK ile KENDİ ÜZERİNE DÜŞÜNMEK

( Düşünceleri denetleme/dayanakça gereksinimi duymadan. İLE Düzenli, uyumlu ve bütünlüklü. )

( Bırak çeşitli düşünce/duygu kuşları başının üzerinden uçsunlar. Sen ancak başının üzerinde yuva yapmamalarını sağla!/[sağlayabilirsin!] )


- KENDİ KENDİNE GELİN-GÜVEY OLMAK ile KENDİN ÇALIP, KENDİN OYNAMAK


- KENDİ KENDİNE) HÜKÜM VERMEK değil/yerine İSTİŞÂRE


- KENDİ KENDİNE KONUŞMAK ile SAYIKLAMAK

( Zihinsel bozukluklarda. İLE Uykuda ya da hastalıkta. )


- KENDİ KENDİNE KONUŞMAK ile/değil "SESLİ DÜŞÜNMEK"

( Denetleyemeden. İLE/DEĞİL Farkındalıkla. )

( ... İLE/DEĞİL Kişi bazen farkında olmadan da düşündüklerini seslendirebilir. )

( Durumu iyice tartın ve düşünmekten sakın kaçınmayın. )


- KENDİ KENDİNE ile/ve/değil KENDİ YAPISI GEREĞİ


- KENDİ KENDİNE ile/ve KENDİNDEN KENDİNE


- KENDİ KENDİNİ değil KENDİ KENDİNE


- KENDİ KİŞİSEL ...SI değil KENDİ DÜŞÜNCESİ/KARARI/EŞYASI VB. ya da KİŞİSEL DÜŞÜNCESİ/KARARI/EŞYASI VB.


- KENDİ YAPISI ile ÖZNİTELİK


- KENDİ YAZAN ile YAZDIRAN


- KENDİ ...:
ZAVİYEM(/DEN BAKINCA) değil/yerine/= AÇIM(/DAN BAKINCA)


- KENDİ ile/ve/||/<>/> KENDİNE


- KENDİ ile/ve/ne yazık ki KENDİNE YABANCI/UZAK OLAN KENDİ

( THE SELF vs./and THE SELF WHICH THE SELF STRANGE/FARAWAY )


- KENDİ ile/ve "KENDİNİN" YANISIRA KENDİ


- KENDİLERİ YANARLAR ve BİZİ DE AYDINLATIRLAR


- KENDİLİĞİN BÖLÜNMESİ(ŞİZOFRENİ) ile ÇOKLU KİŞİLİK BOZUKLUĞU

( Gerçeklerle olan ilişkilerin büyük ölçüde azalması, düşünce, duygu ve davranış alanlarında önemli bozulmaların ortaya çıkması vb. belirtiler gösteren bir akıl hastalığı. İLE ... )

( el-İNKİSÂM el-NEFSÎ ile ... )

( SCHIZOPHRENIE avec ... )


- KENDİLİĞİNDENLİK ile DOĞAÇLAMA


- KENDİLİĞİNDEN/LİK ile İSTER-İSTEMEZ

( ... ile ÇARNAÇAR )


- KENDİLİĞİNDENLİK ve ÖKE/DEHÂ

( SPONTANEOUSLINESS, SPONTANEITY and GENIUS )

( SPONTANÉ et ... )

( ZIFA ve TIANCAI )


- KENDİLİĞİNDENLİK ile/ve/||/<>/= RASTGELELİK

( 1983 - Anton Zeilinger[20 Mayıs 1945] )


- KENDİLİĞİNDENLİK ile/ve/||/<> SUYUN KALDIRMA GÜCÜ


- KENDİLİĞİNDENLİK = TAVİYET = SPONTANEITY[İng.] = SPONTANÉITÉ[Fr.] = SPONTANEITÄT[Alm.] = SPONTANEUS[Lat.] = ESPONTANEIDAD[İsp.] = TZU-JAN[Çince]


- KENDİLİĞİNDENLİK ile/ve/||/<> YARATICILIK ile/ve/||/<> ÜRETİCİLİK ile/ve/||/<> KENDİNİ ÜRETİM(POLİTERASYON)


- KENDİLİK ÇEKİRDEĞİ ile/ve/||/<> OTİZM

( WINNICOTT > STERN > MAHLER )


- KENDİLİK EDİMLERİ ile/ve/||/<> BAŞKALARININ TEPKİLERİNE ÖZGÜ BEKLENTİLER ile/ve/||/<> BAŞKALARININ EDİMLERİ ile/ve/||/<> KENDİLİĞİN, KENDİLİĞE KARŞI EDİMLERİ(İÇE YANSITMA)


- KENDİLİK EVRELERİ'NDE:
0-2 ve/||/<>/> 2-6 ve/||/<>/> 7-15 ve/||/<>/> 15-30 AY

( Ortaya çıkmakta olan kendilik. VE/||/<>/> Çekirdek kendilik. VE/||/<>/> Öznelerarası kendilik. VE/||/<>/> Sözel kendilik. )


- KENDİLİK:
KAYITLARIMIZDA ile/ve/||/<>/< BELLEĞİMİZDE


- KENDİ/LİK ile/ve/= BÜTÜN/LÜK


- KENDİLİK ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEN


- KENDİLİK ile/ve/||/<>/> KENDİLİK EVRELERİ


- KENDİLİK ile/ve/||/<> KENDİLİK NESNESİ


- KENDİLİK ile/ve KENDİNİ SÜRDÜRME

( "SELF-NESS" vs./and TO KEEP ON SELF )


- KENDİLİK ile/ve/||/<>/> KİMLİK ile/ve/||/<>/> KİŞİLİK

( Mizaç, karakter, deneyim ve sınırsız algıdaki çeşitliliğin birlikteliğinin yansıması. [benlik kimliği] İLE/VE/||/<>/> Düzenin ve/ya da çevrenin etkisi/katkısı ile oluşturulmuş olan. İLE/VE/||/<>/> Kişinin, takip ederek ve farkındalıkla oluşturduğu. )

( Kişi, davranışları ve kişiliğinin doğru kalması için zor ya da keyifsiz görevlerden kaçmamalıdır. Ayrıca elde ettiklerinin, hırsını öldürmemesine de özen göstermelidir. )

( Nasıl, bir gövde, ışığın yolunu kestiğinde gölge görünürse, öylece, saf "öz [kendini] farkındalık" durumu da "ben-bedenim" düşüncesiyle engellendiği zaman "kişi" ortaya çıkar. )

( Sizdeki kişi ile birlikte kalın ve size neler olduğunu gözlemleyin. )

( Bilinenin bileni'ni, yani gerçek kimliğinizi bulun. )

( Kişilik, dilde yansır. )

( SABIR GEREK EVVELÂ,
SONRA TAHAMMÜL,
SONRA TENEZZÜL,
SONRA İLİM, İRFAN GEREK,
SONRA AŞK, ŞEVK GEREK,
SONRA YOKLUK,
EN SONUNDA KİŞİLİK! [OLUŞUR] )

( Personality reflects on language. )

( Exactly as a shadow appears when light is intercepted by the body, so does the person arise when pure self-awareness is obstructed by the 'I-am-the-body' idea.
Stay with the person and watch what happens to you.
Find out who you are, the knower of the known. )

( SELF/NESS vs./and/< IDENTITY vs./and/< PERSONALITY )


- KENDİ/LİK ile/ve/sonra/> ÖTEKİ

( THE SELF/NESS vs./and/then OTHER )


- KENDİLİK ile/ve/değil/yerine/||/<> TARİHSELLİK


- KENDİ/M ile/ve/değil/||/<>/< YAPMAYABİLME OLANAĞI/BİLGİSİ/BİLİNCİ / İHTİYÂR/IM


- KENDİMİ AŞMAM GEREK DÜŞÜNCESİ
ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/<
HİZMETİNİ ARTIRMAK VE SÜRDÜRMEK


- KENDİMİ DÜŞÜNMEM GEREKİYOR değil DÜŞÜNMEYE, KENDİMDEN BAŞLAMAM GEREKİYOR


- "KENDİMİ TANIYORUM" YANILGISI değil/yerine KENDİNİ TANIMAK


- KENDİ/MİZ) İÇİN ile (KENDİ/MİZ) OLARAK


- KENDİ/MİZ ile/ve/değil/||/<>/< "KEDİ"/MİZ

( Zihnimiz, anlam ve değer dünyamız. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Sorumlu olduğumuz ve bakımını sürdürmek zorunda olduğumuz sevgili gövdemiz(/"çocuğumuz"/"kedimiz"). )

( Biz, gövdemiz ya da gövdemizdekiler(örgenlerimiz) değiliz. Birlikte fakat ayrı ayrı düşünmek durumundayız. Kendimizi, gövdemize indirgememek ve özdeşleştirmemek durumundayız. )

( image )

( Kendimizi ve "kedimizi(gövdemizi)" geliştirmek üzere 11 yaşam önerisi...

1- Ne yaparsak yapalım, hiçbir işimizde acele etmemeyi, her yaptığımıza, söylediğimize ve yiyip içtiğimize yüksek özen göstererek...
(Yediğimizi içerek; içtiğimizi yiyerek(çiğneyerek)!]

2- "Kâr" ile yarar arasındaki farkı sürekli anımsayarak kârın değil yararın önemli/öncelikli olduğunu anlayarak ve anımsayarak, yaptığımızın "kâr", yapmadığımızın yarar olduğu üzerinden düşünerek ve yaşayarak...
(Yaşamın, "zihin <> dil <> bellek" üçgeninde yapılandığını ve yaşayabileceğimizi bilerek ve sürekli anımsayarak.)
(Bir alan hakkında çoğu şeyi, çoğu şey hakkında da bir şeyi bilmeye çaba göstererek.)

3- Kendimiz başta olmak üzere adâlet ve rızâ üzerine kurulu bir yaşam kurmayı daha çok önemseyerek olmazsa olmazların ve karıştırılmaması gerekenleri sürekli anımsayarak...

[Olmazsa olmazlar:
(Kullanılagelenler)
1- Sağlık ve özgürlük
2- Zaman ve enerji
3- Bilgi ve farkındalık

(Uygulanagelenler)
1- Doğa ve doğallık
2- Uyum ve bütünlük
3- Gelişim ve değişim

Karıştırılmaması Gerekenler:
1- Genel ile Özel
2- Birincil Olanlar ile İkincil Olanlar
3- Araç ile Amaç
4- Süreç ile Sonuç
5- Kuram ve Uygulama
6- Korku ve Kaygı

4- Hareketten(spordan), felsefi anlayış, bilimsel tutum ve sanatsal duyarlılıktan uzak düşmeden, her düşündüğü, söylediği ve yaptığında yöntemin(usûl) ve üslûbun, içerikten/esastan önce olduğunu sürekli anımsayarak ölçü ve orandan olabildiğince yararlanarak...

(Zihnimizi, davranışlarımızı ve yaşamımızı, "alış-veriş" değil veriş-alış üzerine kurmayı yeğleyerek.)

5- Kendimizin gövde (ya da herhangi bir organımız) olmadığını, gövde ve zihnin birlikte fakat ayrı ve bütün olduğunu öncelikle anlayarak ve sürekli anımsayarak.
(Kendimizi tanımanın ve gerçekleştirmenin altı alanında,
[ Soluk | Beslenme | Psikoloji | Fizyoloji | Eşeysellik | İletişim ]
daha etkin ve yetkin bilgi sahibi olarak kendimizi ve yaşamı yönetmemizle!...)
(Nesnelere, kişilere[özellikle çocuğuna] ve kendimize tapmadan yaşamanın önemiyle birlikte alaycılıktan uzak durarak...)

6- Geçmişin olumsuzu olan "Keşke ..."lere ve geleceğin olumsuzu olan "Ya ..."lara zihnimizde ve yaşamımızda yer vermeyip zamanın değil ân'ın farkındalığıyla yaşamak üzere zihnini ve yaşamını tekrar düzenleyerek...
(Kaygı değil [koşulsuz] saygı ve sevgi üzerine yaşamayı öğrenerek ve yeğleyerek...)

7- Yaşamı, "ya, ya da" "mantığı" ile [0 - I] olarak değil "hem, hem de; ne, ne de" "mantığı" ile geleceğe don biçmeden, her şeyin başlangıcında %50-50'de durduğumuzu ve 1 ile 99 arasında yaşayabileceğimizi ve ifade edebileceğimizi yeğleyerek...
(Yaşamımızdaki azaltacaklarımız, bırakacaklarımız ve çoğaltacaklarımız üzerine daha çok düşünerek ve uygulayarak...)
(Küçük hesaplara değil ayrıntılara öncelik vererek...)

8- En başta ve özel olarak kendimizi, daha sonra da anne-babamızı, başkalarını ve geçmişimizde olan bitenleri affetmeyi yeğleyerek...
("Başımıza gelenleri" değil onlara nasıl tepki vereceğimizi yeterince düşünerek, öncelik vererek [olumsuzluk muhasebesi ve önceliği yapmadan] ve özen göstererek...)
(Sorunun değil çözümün parçası olmayı yeğleyerek...)

9- İşleri ve sorumlulukları, ona(şuna/buna) bırakarak/yıkarak değil kendimiz üstlenerek!...
(Bir yakınımız, dostumuz ve komşularımızla el birliği, dayanışma içinde olarak imece yöntemiyle düşünerek ve daha çok çalışarak...)

10- Karbon ayak izimizin azal(tıl)acağı, çevrenin ve doğanın dengelerine katkıları ve artıları yüksek olan, uygarlığın ve teknolojinin en yalın göstergesi/aracı olan bisikleti, bireysel işlerimizde ve toplumsal alanlarımızda daha fazla kullanarak!...

11- Çeşitli olay/olgu, durum ve koşullarda, genelleyici, indirgeyici, özdeşleştirici düşünemeyeceğimiz ve köktenci, toptancı, sonuç odaklı, keyfî "çözüm" ve yaklaşımlarda olamayacağımızı anımsayarak... )


- KENDİMİZİ:
DEV AYNASINDA GÖRMEK ile/değil/yerine/>< DEVÂ AYNASINDA GÖRMEK


- KENDİMİ/Zİ TATMİN ETMEK/EDEMEMEK değil KENDİMİ/Zİ TATMİN ETMEK/EDEMEMEK


- KENDİMİZİ:
"YÜCELTMEK" değil/yerine DÜZELTMEK


- KENDİMİZİ/ZİHNİMİZİ:
(")UYUŞTURMAK(") ile/değil/yerine/>< MEŞGUL ETMEK


- KENDİMİZLE İLGİLİ ile/ve/değil/||/<> KİŞİNİN KENDİYLE İLGİLİ


- KENDİMLE OYNUYORUM değil KENDİ KENDİME OYNUYORUM


- Kendin için DİNLE!!!


- Kendin için SUS!!!


- KENDİN OLABİLMEK ve/||/<>/> KENDİN KALABİLMEK


- [ne yazık ki]
"KENDİNDE":
!AYRICALIK/ÖNCELİK ("ARAMAK"/"BULMAK") ile !"ÖLÜMSÜZLÜK" ZANNETMEK ile !EGEMENLİK "KURMAK"

( Adâletten en uzakta olanların, en bilgisiz olanların ve kendinin en yüksekte olduğunu zannedenlerin, "kabul" ya da dayatmaları... )


- KENDİNDE DÜŞÜNCE ile/ve KENDİ İÇİN DÜŞÜNCE ile/ve KENDİNDE KENDİ İÇİN DÜŞÜNCE


- KENDİNDE KALMAK ile/ve KENDİNİ SÜRDÜRMEK


- KENDİNDE, KENDİNİ BİLMEK ile/ve KENDİNE, HESABINI VERMEK

( Aşk. İLE/VE Tefekkür. )

( Kişi, ne yaparsa kendi yapar, kendine yapar. )

( Eden kendine eder; yapan bulur ve çeker. Sürekli anımsa! Kazanmak, koca bir yaşam ister. Kaybetmeye ise anlık gaflet yeter. )

( TO KNOW THE SELF IN THE SELF vs./and TO ACCOUNT FOR THE SELF )


- KENDİNDE ŞEY ile/ve KENDİ İÇİN ŞEY

( NEFS'ÜL EMR ile/ve ... )

( DING AN SICH ile/ve FUR SICH )

( RES cum/et REBUS )


- KENDİNDE (VARLIK/ŞEY) ile/ve/||/<>/+ KENDİ İÇİN (VARLIK/ŞEY) ile KENDİNDE VE KENDİ İÇİN VARLIK

( EXISTENCE IN SELF vs. EXISTENCE FOR SELF vs. EXISTENCE IN SELF AND FOR SELF )


- KENDİNDE/SENDE VARSA ile/ve KENDİNDE/SENDE YOKSA

( Herkeste (de) vardır. İLE/VE Hiçkimsede yoktur. )


- | KENDİNDE ile/ve/+ KENDİ İÇİN | ile/ve/+/||/<>/> KENDİNDE VE KENDİ İÇİN


- KENDİNDE ile GİYDİRİLMİŞ

( ON SELF vs. TO DRESS )


- KENDİ/NDE ile/ve İÇİ/NDE

( İç gerçeğinizin çabası süresiz olarak sizinledir. )

( İçe yönelin ve öteye geçin. )

( İçsel serüveni bir yaşam biçimi olarak kabul etmedikçe, sizin için keşif olanaklı değildir. )

( Kurtuluş için gereksiniminiz olan, hemen ulaşacağınız yerdedir. )

( SELF/ONSELF vs./and INSELF
The grace of your inner reality is timelessly vs. you.
Go within, go beyond.
Unless you accept inner adventure as a way of life, discovery will not come to you.
What you need for salvation is already within your reach. )


- KENDİNDE ile/ve/||/<> İÇİNDE


- KENDİNDE ile/ve/>/değil KENDİNDEN


- KENDİNDE/LİK ile/ve/||/<> KALICI/LIK


- KENDİNDE/LİK ile/ve/||/<> KENDİLİĞİNDEN/LİK


- KENDİNDEN EMİN OLMAK ile/ve/değil KAYNAĞINDAN EMİN OLMAK


- KENDİNDEN KAÇMAK ile/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ KOVALAMAK/TANIMAK


- KENDİNDEN ile/ve/değil/||/<>/< KENDİLİĞİNDEN


- KENDİNE BİRİNİ BULMA ARAYIŞI/ÇABASI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ BULMA ARAYIŞI/ÇABASI


- KENDİNE DÖNÜŞTÜRMEK ile/değil/yerine KENDİNİ DÖNÜŞTÜRMEK


- FIRSAT VERMEK:
KENDİNE ve/||/<>/> ÖTEKİLERE ve/||/<>/> YAŞAMA ve/||/<>/> GELECEĞE


- KENDİNE GÖRE KISMET ile/ve AYRI KISMET


- KENDİNE GÖRE ile ÖZGÜN


- KENDİNE "HAK GÖRMEK" ile/>< ÖTEKİNE "ÇOK GÖRMEK"


- KENDİNE İYİ BAK! yerine KENDİNE İYİ BAKMAYA DEVAM ET![CHAT'TE:
K İ B D E]


- [ne yazık ki]
KENDİNE KARŞI OLMA ile/ve/değil/||/<>/< ANLAMSIZLIK


- KENDİNE KARŞIN KENDİ ile KENDİ AMA YİNE DE KENDİ


- KENDİNE OLAN ÖZGÜVEN değil ÖZGÜVEN (ya da KENDİNE OLAN GÜVEN)


- KENDİNE ÖZEL değil KENDİNE ÖZGÜ


- KENDİNE ÖZGÜN değil KENDİNE ÖZGÜ ya da ÖZGÜN


- KENDİNE SAHİP ÇIKMAK ile/ve/||/< ÇOCUKLUKTAN ÇIKMAK


- KENDİNE SAKLAMAK / KENDİNDE SAKLI TUTMAK ile/ve/değil/yerine İÇİNDE TUTMAK


- KENDİNE SÖYLEYEBİLDİĞİN ile/ve KENDİNE (BİLE) SÖYLEYEMEDİĞİN

( ABLE TO SAY TO YOURSELF vs./and (EVEN) NOT ABLE TO SAY TO YOURSELF )


- KENDİNE YAPILAN ile EŞİNE/ÇOCUĞUNA YAPILAN

( Affedebilirsin. İLE [pek/kolay kolay] Affetmezsin. )


- KENDİNE YAPILMASINI İSTEMEDİĞİNİ BAŞKASINA YAPMA!
ve/||/<>/>
BAŞKASINA (DA) YAPILMASINI İSTEMEDİĞİNİ KENDİNE (DE) YAPMA!


- KENDİNE YET(E)MEMEK ile/ve/değil/yerine KABUĞUNA SIĞ(A)MAMAK


- KENDİNE YONTMAK değil/yerine KENDİNİ YONTMAK


- KENDİNİ ...:
"AKLAMAK" ile/değil/yerine/>< YOKLAMAK

( Kendini tanımayan, bilgisiz/cahil. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kendini tanıyan, bilge. )


- KENDİNİ ANIMSAMAK ile/ve/<> KENDİNİ BİLMEK

( Kendini-anımsayış, zihindedir. Kendini-bilme ise zihnin ötesindedir. )

( Self­remembrance is in the mind, self-realisation is beyond the mind. )

( REMIND THE SELF vs./and/<> TO KNOW THE SELF )


- KENDİNİ ANIMSAMAK ile KENDİNİ BİLMEK

( Kendini-anımsayış zihindedir. Kendini-bilme ise zihnin ötesindedir. )


- KENDİNİ ANLATMAK ile/ve/değil/yerine (DİNLEYENE/ANLAMAK İSTEYENE) YARDIMCI OLMAK

( [not] TO EXPRESS THE SELF vs./and/but TO HELP [WHO REQUEST TO UNDERSTAND/LISTEN]
TO HELP [WHO REQUEST TO UNDERSTAND/LISTEN] instead of TO EXPRESS THE SELF )


- KENDİNİ ARAMAK ile/ve/<> KALICILIĞINI YAKALAMAK


- KENDİNİ AŞ!(MAK) ile/ve/değil/fakat/||/<>/< HADDİNİ AŞMA!(MAK)


- KENDİNİ AŞMAK ile/ve KENDİNDEN UZAKLAŞABİLMEK

( Eyleyerek/yaparak, bilerek. İLE/VE Bütünlükle ve unutabilme becerisiyle. )


- KENDİNİ AVUTMAK ile KENDİNİ KANDIRMAK


- KENDİNİ AZIMSAMAK değil/yerine/>< KENDİNİ ANIMSAMAK


- KENDİNİ, BAŞKALARINDAN KORUMAK ile/ve/değil/yerine BAŞKALARINI, KENDİNDEN KORUMAK

( [not] TO PROTECT THE SELF FROM OTHERS vs./and/but TO PROTECT OTHERS FROM THE SELF
TO PROTECT OTHERS FROM THE SELF instead of TO PROTECT THE SELF FROM OTHERS )


- KENDİNİ, BAŞKALARINDAN KORUMAK ile/ve/<>/değil BAŞKALARINI, KENDİNDEN KORUMAK

( [not] TO PROTECT THE SELF FROM OTHERS vs./and/<>/but TO PROTECT OTHERS FROM THE SELF )


- KENDİNİ BEĞENME ile KENDİNE YETERLİK

( EGOISM/EGOIST vs. NARSISISM/NARSISIST )


- KENDİNİ BEĞENMİŞ/LİK ile/ve/<>/değil "BURNU HAVADA/LIK"

( "Kaşları çok" dedikçe,
"Kirpiği ok" dedikçe,
Pek mi burnun büyüdü,
"Senin gibisi yok!" dedikçe? )


- KENDİNİ BİL(EBİL)MEK:
ALIRKEN ile/ve/değil VERİRKEN

( Kendini bilemezsin. İLE/VE/DEĞİL Kendini bulursun. )


- KENDİNİ BİLME BİLGİSİ ile/ve/değil/yerine HAKİKAT BİLGİSİ

( [not] KNOWING THE SELF vs./and/but WISDOM/KNOWLEDGE OF THE TRUTH
WISDOM/KNOWLEDGE OF THE TRUTH instead of KNOWING THE SELF )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve BAŞKALARINI BİLMEK

( Kendini bilmeyen, eli/başkasını nereden bilsin? )

( El arpa, biz saman
El yahşî, biz yaman )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve DOĞA AYNASINDA KENDİNİ BİLMEK


- KENDİNİ BİLMEK ve/> GÖZYAŞINI SİLMEK

( Kişi, kendini bilmekte/bilmekle doyuma ulaşır. )


- KENDİNİ BİLMEK ve/= KENDİN OLMAK/OLABİLMEK

( Başkası olma! Kendin ol! )

( GNOTHI SEAUTONU & NOSCE TE IPSUM )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve/||/<> KENDİNDEKİNİ, KENDİNDE BİLMEK


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve KENDİNİ, KENDİNDE BİLMEK

( Kaynağı kaynak olarak, görünüşü de görünüş olarak ve kendinizi yalnızca kaynak olarak görmek, kendini bilmektir. )

( Kendini-idrakin ön koşulu içtenliktir. )

( Kendini-idrakin ön koşulu mükemmellik değildir. )

( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )

( Kendi hakkınızda sağlam (geçerli) bir soru soramazsınız, çünkü kimin hakkında soru sorduğunuzu bilmiyorsunuz. )

( Kendinizi, olduğunuz halinizle bilin. )

( Kendi hakkınızda pek çok şey biliyorsunuz fakat bilen'i bilmiyorsunuz. )

( Bir şeyi, doğrudan ve sözsüz olarak bilmeden önce, bilen'i bilmeniz gerek. )

( Gövde ve zihin içinde olmadığınızı, fakat her birinin de farkında olduğunuzu bilmek, kendini-biliştir. )

( Ancak kendiniz olmakla kendinizi bilebilirsiniz. )

( Ne olduğunuzu bildiğiniz zaman aynı zamanda bildiğiniz olursunuz. )

( Kendi etkinliğinle, kendini inşâ edip, kendini olumlama. )

( To know the source as source and appearance as appearance, and oneself as the source only is self-realisation.
Earnestness is a precondition to self-realisation.
Earnestness precondition is not perfection.
Virtues and powers come vs. realisation, not before.
You cannot ask a valid question about yourself, because you do not know whom you are asking about.
Know yourself as you are.
You know so many things about yourself, but the knower you do not know.
Before you can know anything directly, non-verbally, you must know the knower.
To know that you are neither in the body nor in the mind, though aware of both, is already self-knowledge.
You can only know your self by being yourself.
When you know what you are, you also are what you know. )

( KNOWING THE SELF vs./and KNOWING THE SELF IN SELF )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve/değil/||/<> KENDİNİ TANIMAK

( Kendimizi bilmek için kendimiz olmalıyız. )

( Kendimizi aşmak için kendimizi bilmek durumundayız. )

( Kendini-idrak, elde edilebilecek bir şey olmaktan çok, anlaşılacak bir durumdur. )

( Kendimizi bilirsek, öteki her şey onunla birlikte gelir. )

( Kendimizi bilmeyi engelleyen, yalnızca zihindir. )

( Kendini bilişteki amaç, ne olmadığımız hakkındaki tam bilgidir. )

( Kendimizi iyice/yeterince bilmezken, başkasını nasıl bilebiliriz? )

( Kendimi bilmek ile tam olarak, neyi bilmiş olurum? Olmadıklarımızın hepsini. )

( Kendimizi bilmeyi öğrenelim, harikalar keşfederiz. )

( Kendimizi ne kadar daha çok bilirsek, o kadar daha az korkarız. )

( Kendimizi düzeltmeye gereksiniminiz yoktur - sadece kendi hakkımızdaki "düşüncelerimizi" düzeltelim. )

( Ne olduğumuzu bilmek için önce, ne olmadığımızı araştırmak ve bilmek durumundayız. )

( İşe, kendimizden ve kendimizle başlamak zorundayız - bu, değişmez yasadır. )

( Kendimizi, hiç durmaksızın gözlemleyelim, böylece, bilinç-dışı, bizim tarafımızdan, herhangi bir çaba harcanmaksızın, kendiliğinden, bilincimize akacaktır. )

( Kişinin, kendini yeterince tanımaması, çevresindekilerle çatışmasına neden olur. )

( Mutlak gerçek, mutlak sevgi, bencil olmamak, kendini-idrak için tartışılmaz etmenlerdir. )

( Sakin bir zihin, doğru bir idrak için şarttır, ki bu da kendini-biliş için gereklidir. )

( Ancak, kendini-biliş, yardımcı olabilir. )

( SEN, SENİ BİL, SEN SENİ
SORARLAR, SENDEN SENİ
ARARLAR, SENDE SENİ
BULMAZLARSA, SENDE SENİ
PATLATIRLAR ENSENİ ENSENİ )

( To know yourself, be yourself.
To go beyond yourself, you must know yourself.
Self-realisation is not an acquisition. It is more of the nature of understanding.
It is only your mind that prevents self-knowledge.
By self-knowledge means, full knowledge of what you are not.
Unless you know yourself well, how can you know another?
By knowing myself what exactly do I come to know? All that you are not.
Learn to know yourself and you will discover wonders.
The more you know yourself the less you are afraid.
Watch yourself ceaselessly and the unconscious will flow into the conscious without any special effort on your part.
To know what you are you must first investigate and know what you are not.
You must begin in yourself, with yourself - this is the inexorable law.
Absolute truth, love selflessness are the decisive factors in self-realisation.
A quiet mind is essential for right perception, which again is required for self-realisation.
Only self-knowledge can help you. )

( "Kendini Tanı! Böylece, tanrıların tüm gizemini ve evreni tanıyabileceksin"
"Gnothi seafton! Kai gnou ruzon ola ta mistria ton theon kai tou simpantos"
ΓNΩΘI ΣAYTON KAI ΘEΛEIΣ ΓNΩPIZOYN OΛA TA MYΣTHPIA TΩN ΘEΩN KAI TOY ΣYMΠANTOΣ

DELPH'teki Apollon Tapınağı'nda[Atina - Yunanistan],
Mâbed'den, Dışarı Çıkarken Okunabilen, Kapının Üstünde Yazan Yazı
[Ancak, doğayı, fizik ve kimyayı, matematiği tanırsan/anlarsan, evreni, tüm gizemleri ve kendini tanıyabilirsin.] )

( [not] TO KNOW YOURSELF vs./and/but/||/<> TO RECOGNIZE YOURSELF )

( ΓNΩΘI ΣAYTON KAI ΘEΛEIΣ ΓNΩPIZOYN OΛA TA MYΣTHPIA TΩN ΘEΩN KAI TOY ΣYMΠANTOΣ
Gnothi seafton! Kai gnou ruzon ola ta mistria ton theon kai tou simpantos )

( ... cum/et/||/<> NOSCE TE IPSUM )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve KENDİNİ TANIMAK

( Kendinizi bilmek için kendiniz olun. )

( Kendinizi aşmak için kendinizi bilmek durumundasınız. )

( Kendini-idrak, elde edilebilecek bir şey olmaktan çok, anlaşılacak bir haldir. )

( Kendinizi bilin, öteki her şey onunla birlikte gelir. )

( Kendimi bilmekle aslında tam olarak neyi bilmiş olurum? Olmadıklarınızın hepsini. )

( Kendinizi düzeltmeye gereksiniminiz yoktur - sadece kendi hakkınızdaki fikirlerinizi düzeltin. )

( Ne olduğunuzu bilmek için önce ne olmadığınızı araştırmak ve bilmek durumundasınız. )

( İşe kendinizden ve kendinizle başlamak zorundasınız - bu değişmez yasadır. )

( TO KNOW THE SELF vs./and TO RECOGNIZE THE SELF )


- KENDİNİ BİLMEMEK ile/ve/değil DENSİZLİK

( ... İLE/VE/DEĞİL Yakışıksız ve saygısızca davranma. )


- KENDİNİ BİLMEYİŞ/BULMAYIŞ:
> DÜŞMAN BULMAK ve/ya da/yoksa da DÜŞMAN YARATMAK


- KENDİNİ/BİRİNİ "DEĞERLENDİRİRKEN":
SAHİP OLMADIKLARI(N) İLE ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHİP OLDUKLARI/N İLE NELER YAPTIĞI(N)/YAPABİLDİĞİ(N)


- Kendini DİNLE!!!


- KENDİNİ EŞELE! ve KENDİNE SAKLA!


- KENDİNİ FEDÂ ETMEK ile/değil FEDÂKÂR OLMAK


- KENDİNİ GELİŞTİRMEK ve KABINI GENİŞLETMEK/DERİNLEŞTİRMEK

( Kendini aşmak isteyenler, "derler" deresinden geçmelidir. )


- KENDİNİ GELİŞTİRMEK ile/ve/<>/> KENDİNİ YETKİNLEŞTİRMEK

( En güçlü zincirin gücü bile, zincirin en zayıf halkası kadardır. )

( MÜTEEHHİB: Kendi kendini yetiştirmiş kişi. Otodidakt. )

( TO DEVELOPE THE SELF vs./and TO PERFECT THE SELF )


- KENDİNİ GELİŞTİRMEK ve/||/<>/> KUŞAĞINI YETİŞTİRMEK

( Bugün. VE/||/<>/> Yarın. )


- KENDİNİ GELİŞTİRMEK ile/ve/<> UNUTMAK


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME:
GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> EĞİLİMİ


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME:
GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> EĞİLİMİ


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> ONAYLANMA GEREKSİNİMİ


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> DİNGİNLİK


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/||/<> KENDİNE YETERLİK


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/> KENDİNİ, BAŞKASINDA GERÇEKLEŞTİRME

( TO REALIZE THE SELF vs./an/> TO REALIZE THE SELF ON SOMEONE )


- KENDİNİ:
GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/değil/||/<>/< BOŞLAMAMA/AZIMSAMAMA


- KENDİNİ "GERÇEKLEŞTİRMEK" ile/ve/|| KENDİNİ "AŞMAK"

( Gereksinimler sıradüzenini(piramidini) yukarı doğru yapılandırmak. İLE/VE/|| Gereksinimler sıradüzenini(piramidini) aşağı doğru kökleştirebilmek. )

( TAHKİK el-ZÂT ile/ve/|| ... )


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK ve/<>/>/< KENDİNİ GENÇLEŞTİRMEK


- KENDİNİ HAKLI ÇIKARAN >< DÜRÜST

( Kendini haklı çıkaran, dürüst değildir. )


- KENDİNİ HERKESTEN "ÜSTÜN GÖRMEK" ile/değil/yerine YALNIZLIĞINI KABUL ETMİŞ OLMAK


- KENDİNİ İSPAT (ETME ÇABASI) ile/değil/yerine KONUYU/DURUMU İSPAT


- KENDİNİ:
KANDIRMAK ile/ve/||/<>/> KAPTIRMAK


- KENDİNİ "KASMAK" ile/değil KENDİNİ KISMAK


- KENDİNİ:
KEŞFETMEK ve/||/<>/> GELİŞTİRMEK ve/||/<>/> YÖNETMEK ve/||/<>/> GERÇEKLEŞTİRMEK


- KENDİNİ KORUMA ile/ve/<>/değil VAROLUŞUNU SÜRDÜRME


- KENDİNİ:
KÖTÜ HİSSETTİĞİNDE ile/ve/<> İYİ HİSSETTİĞİNDE

( Daha özel algıla/yorumla! İLE/VE/<> Daha genel düşün! )


- KENDİNİ "KÜÇÜMSEME" ile/ve/=/||/<>/< ÖVÜNME


- KENDİNİ, NESNE KILMAK değil KENDİNİ KEŞFETMEK

( Alışılmış olana tutunduğunuz sürece keşif gerçekleşemez. )

( Yaşayan her şeyde kendinizi görün, o zaman, davranışlarınız, görüşünüzü ifade edecek. )

( Ne kadar çok keşfederseniz, o kadar daha keşfedilecek olan vardır. )

( Neyi keşfederim? Keşfedecek birşey bulunmadığını keşfedersiniz. )

( Kendini-keşifte ne şiddet vardır ne şiddetsizlik. )

( Özgürleşme, keşfetme özgürlüğü demektir. )

( Zihni sessiz tutun, keşfedeceksiniz! )

( Arzuları, ihtirasları terk edin, zihninizi sessiz tutun, keşfedeceksiniz. )

( Hatanızı keşfedin ve korkudan kurtulun. )

( Siz sadece kendinizsinizdir. )

( Ancak kendi farkındalığınız ve kendi çabanızla keşfettikleriniz sizin işinize her zaman yarayacak olanlardır. )

( Kendinizi düzeltmeye gereksiniminiz yoktur - sadece kendi hakkınızdaki fikirlerinizi düzeltin. )

( Discovery cannot come as long as you cling to the familiar.
See yourself in all that lives and your behaviour will express your vision.
The more you discover, the more there remains to discover.
What do I discover? You discover that there is nothing to discover.
There is neither violence nor non-violence in self-discovery.
Liberation is but the freedom to discover.
Keep your mind silent and you shall discover.
Abandon all desires, keep your mind silent and you shall discover.
Discover your mistake and be free of fear.
You are just yourself.
You need not correct yourself - only set right your idea of yourself. )

( [not] TO MAKE OBJECT THE SELF but DISCOVER THE SELF )


- KENDİNİ ... OLARAK:
TANIŞTIRMIŞ değil TANITMIŞ


- KENDİNİ ÖVEN ile/değil/yerine/>< KENDİNİ BİLEN


- KENDİNİ SAKINMAK ve/<> DAYANMAK


- KENDİNİ SAKLAMAK >< KIZMAK

( Kimse, kızdığında, kendini/özünü saklayamaz. )

Bugün[10 Temmuz 2025]
itibariyle 29.456 başlık/FaRk ile birlikte,
29.431 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(61/119)