
M ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 29.456 başlık/FaRk ile birlikte,
29.431 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(14/119)
- BAŞKA'NIN ile BAŞKAN'IN
- BAŞKA-NIN ile BAŞKAN-IN
- BAŞKASI İLE GELEN MUTLULUK
ile/ve/değil/||/<>/>
BAŞKASI İLE GİDEN MUTLULUK
- BAŞKASINA:
BIRAKMA ile/ve/<> "YIKMA"
- BAŞKASINA SÖYLEDİĞİN/SÖYLEYEBİLDİĞİN ile ANCAK/SADECE KENDİNE SÖYLEYEBİLECEĞİN
( (ABLE) TO SAY/TELL SOMETHING TO OTHERS vs. ONLY ABLE TO SAY TO YOURSELF )
- BAŞKASINI "KANDIRMAK" değil KENDİNİ YADSIMAK
- BAŞKASININ, BİZİ KEŞFETMESİ ile/ve/>/değil/yerine KENDİNİ KEŞFETME
( Beşer. İLE/VE/>/DEĞİL/YERİNE İnsan. )
- BAŞKASININ SORUSU ile/değil/yerine KENDİ SORUN
- BAŞKASIYLA PAYLAŞTIĞIN/PAYLAŞABİLDİĞİN ile ANCAK/SADECE KENDİN YAŞAYABİLECEĞİN
( (ABLE) TO SHARE WITH OTHERS vs. ONLY YOU ABLE TO EXPERIENCE )
- BASKI (YAPMAK) ile AĞIRLIK (KOYMAK)
- BASKI ile/ve/değil/yerine/<> HAKİMİYET
- BASKI ile/ve/||/<>/> KORKU
- BASKI ile/ve/değil/||/<>/< REKABET
- [ne yazık ki]
BASKICI/LIK ile/ve/||/<> DAYATMACI/LIK
- BASKILAMA ile BASTIRMA
- BASKILAYICI TUTUM ile/değil/yerine SINIRLAYICI TUTUM
- BASKIN/HAKİM GEN ile/ve/<> SAKLI GEN
( Kişinin geni olduğu gibi, dünyanın da geni, insandır. )
( DOMINANT GENE vs./and/<> RECESSIVE GENE )
- BASKIN GEN ile/ve/||/<> ALTGIN GEN
( DOMINANT GENE vs. RECESSIVE GENE )
- BASKIN ile/ve/||/<> EGEMEN
- BASKIN ile/ve/değil/||/<> ÖNE ÇIKAN
- BAŞLAMAK İÇİN ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> BAŞLAMAMAK/YAPMAMAK İÇİN
( "En" doğru zamanı beklemek. İLE/VE/||/<>/> [bazen/çoğunlukla] Olumsal/keyfî "bahane" (olabilir). )
- BAŞLAMAK ve/<> BAŞARMAK
( Başlamak, başarmanın yarısıdır. )
( Her iş, başlayana kadardır. )
- BAŞLANGIÇ:
EYLEM ile/ve/değil/||/<>/< ÖRTÜK EYLEM
- BAŞLANGIÇ MİT/LERİ ile/ve KURULUŞ MİT/LERİ ile/ve KURTULUŞ MİT/LERİ ile/ve KURTARICI MİT/LER ile/ve SON/KIYÂMET MİT/LERİ ile/ve YENİDEN DİRİLİŞ MİT/LERİ ile/ve GELECEK/ESKATOLOJİ MİT/LERİ ile/ve ÜTOPYA/CENNET MİT/LERİ ile/ve BAŞLANGIÇ/KOZMOGONİ MİT/LERİ ile/ve NEDENSELLİK/ETYOLOJİ MİT/LERİ ile/ve AHLÂK MİT/LERİ ile/ve PSİŞİK MİT/LER
- BAŞLANGIÇ ve/||/<> EMEK
- BAŞLANGIÇ ile/ve/||/<>/> GELİŞİM
- BAŞLANGIÇ ile/ve/değil KAYIT TARİHİ, RESMİYET KAZAN(DIR)MA
- BAŞLANGIÇ ile/ve/||/<> KÖKEN ile/ve/||/<> DOĞUM
- BAŞLANGIÇ ile MAYA
( BEGINNING vs. ORIGIN )
- BAŞLANGIÇ ile/ve/||/<>/> ORTA ile/ve/||/<>/> SON
- BAŞLANGIÇ ile/ve TÜRDEŞLİK
- BAŞLANGIÇ ve/=/||/<>/> VARSAYIM
- BAŞLANGIÇ ile/ve/||/<> ZEMİN
- BAŞLIK PARASI ile/ve !DRAHOMA
( Erkek tarafı, gelin için verirdi. İLE/VE Kız tarafı, erkek için verirdi. [Musevilik'te.] )
- BASMA ile BASMAK
( Basmak eylemi. | Gazete, dergi, kitap vb. bası ile hazırlanmış yazılı şeyler, matbua. | İskambil kâğıdı ile oynanan bir oyun. | Üzerinde bası ile yapılmış renkli biçimler bulunan pamuklu kumaş. | Bu kumaştan yapılan. | Yerin alçalmasıyla bu yeri örten deniz sularının yükselmesi, çekilme karşıtı. | Basılmış, matbu. | Gübre, tezek. İLE Gövdenin ağırlığını verecek bir biçimde ayak tabanını bir yere ya da bir şeyin üzerine koymak. | Küçük çocuklar ayakta durabilmek. | Bir şeyi, üzerine kuvvet vererek itmek. | Sıkıştırarak yerleştirmek. | Bası işi yapmak, tabetmek. | Örtmek, bürümek, kaplamak. | Bir şey üzerinde kalıp, mühür vb.yle iz yapmak. | Baskın yapmak. | Yaş almak. | Dumanın, sisin vb. çevreyi kaplaması, çökmesi. | Basınç yaparak sıvı ve gazları itmek. | Kümes hayvanları kuluçkaya yatması. | Uygunsuz vaziyette yakalamak. | Bir şeyin etkisinde kalıp eziklik, üzüntü ve ağırlık duymak. )
- BAŞMAK ile/ve/||/<> BAŞMAKLIK
( ... İLE Camide ayakkabı konulan yer. | Sultanın anne, kız kardeş, kız ve hasekilerine bağlanan ödenek, has. )
- BASS ile BASS
( Levrek. İLE Bas [ses/gitar vb.] )
- BASSO[Jap.] ile BASSO[İt.]
( Çinli Zen ustası Ma-tsu'ya (709-788) Japonya'da verilen ad. İLE En kalın erkek sesi. | En kalın sesli orkestra çalgısı. )
- BAŞTACI değil BAŞ TÂCI
- BAŞTAN ANLATMAK ile/yerine SORULURSA ANLATMAK
( EXPLAINING AT THE BEGINNING vs. EXPLAINING IF SOMEBODY ASKS
EXPLAINING IF SOMEBODY ASKS instead of EXPLAINING AT THE BEGINNING )
- BAŞTAN BAŞA ile BOYDAN BOYA
- BAŞTAN ÇIKARMAK ile/ve YOLDAN ÇIKARMAK
- BAŞTAN ÇIKMAK ile/ve/||/<>/> YOLDAN ÇIKMAK
- BAŞTAN DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> ZAMANINDA DÜŞÜNMEK
- BAŞTAN SONA, SONDAN BAŞA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SOLDAN SAĞA, SAĞDAN SOLA / YUKARIDAN AŞAĞI, AŞAĞIDAN YUKARI
- BAŞTAN SONA ile TÜMEVARIM
- BASTIRILMA ile/ve/<> DIŞLANMA
- BASTIRILMIŞ/LIK ile/ve VAZGEÇMİŞ/LİK
( Kişiler, neden/nasıl vazgeçerler?
( Why people give up? )
Hızlı sonuç beklediklerinden dolayı...
( Expect fast results... )
Kendilerine inançlarını kestiklerinden dolayı...
( Stop believing in themselves... )
Geçmişe saplanıp kalmalarından dolayı...
( Get stuck in the past... )
Hatalarında yaşadıklarından dolayı...
( Dwell on mistakes... )
Gelecekten korktuklarından dolayı...
( Fear the future... )
Değişime direndiklerinden dolayı...
( Resist the change/alteration... )
Güçlerinden vazgeçtiklerinden dolayı...
( Give up the power... )
Güçsüzlüklerine inandıklarından dolayı...
( Believe in their weaknesses... )
Dünyaya sahip oldukları zannından dolayı...
( Feel the world owes them something... )
Başarıyı istemekten çok, hata yapma korkularından dolayı...
( Fear failure more than desire success... )
Nelerin olanaklar içinde olduğunu görememelerinden dolayı...
( Never visualize what is possible... )
Kaybedecek şeylerinin çok olduğu zannından dolayı...
( Feel they have something to lose... )
Fazla çalışmaktan dolayı...
( Overwork... )
Sorunlarının sadece kendilerine özgü ve biricik olduğunu zannetmelerinden dolayı...
( Assume their problems are unique... )
Geri dönmenin ve geri dön işaretinin,
hata yaptıkları anlamına geldiğini zannetmelerinden dolayı...
( See failure as the signal to turn back... )
Kendilerini, üzgün, güçsüz, acınası hissetmelerinden dolayı...
( Feel sorry for themselves... )
)
- BASTIRMAK ile/ve/<> GÖZARDI ETMEK
- BASTIRMAK ile ÜSTÜNÜ ÖRTMEK
- BASUT ile BASUT
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yardım. İLE Yardımcı, destekçi. )
- BASYA[Lat. < BASIA]
( Sapotgillerden, tohumlarından sabunculukta kullanılan bir yağ elde edilen, Asya'da yetişen bir ağaç. )
- BATA-ÇIKA (BUGÜNLERE GELMEK)
- BATAKLIKTA SİNEK AVLAMAK değil/yerine BATAKLIĞI KURUTMAK
- BATARYA[İt. < BATTERIA] ile BATARYA[İt. < BATTERIA]
( En küçük topçu birliği. | Savaş gemilerinde borda topları ve bunların bulunduğu güverte parçası. İLE Pil. | Birkaç aygıtın bir araya getirilerek belirli bir biçimde eklenmesinden oluşan takım. )
- BATHÂ'[Ar. çoğ. BİTÂH] ile BATÎHA[Ar.]
( Çakıl taşlı büyük dere. | Mekke'de dağ arasında bulunan bir dere. | Dağ arasındaki dere. | Mekke-i Mükerreme. İLE Sazlı, kamışlı dere. )
- BATI AVRUPA'DA AYDINLAR:
KİLİSE ile/ve/<> RAHİPLER
( Aydınlar, Batı Avrupa'da, dinî–ilmî-felsefî-siyasî bir dizge olarak Kilise'nin yerini alan kapitalist-emperyalist–pozitivist yaşam görüşünün rahipleri olarak yükselmişlerdir. )
- BATI FELSEFESİ ile/ve/yerine ZİHİN FELSEFESİ
( WEST PHILOSOPHY vs./and MIND PHILOSOPHY
MIND PHILOSOPHY instead of WEST PHILOSOPHY )
- BATİ[Ar.] değil/yerine/= YAVAŞ, AĞIR
- BATICI ile/ve/değil/yerine/||/>< BATILI
- BÂTIL[< BUTLÂN] değil/yerine/= BOŞ, BEYHÛDE | ÇÜRÜK | ZEMİNİ OLMAYAN
( BOŞ, BEYHÛDE | ÇÜRÜK | ZEMİNİ OLMAYAN )
- BÂTIL[< BUTLÂN] ile/değil/yerine/>< HAK
- BÂTIL ile/ve YANLIŞ
- BÂTIL ile ZULÜM
( Kendi dışında haklılık kabul etmeyen. İLE Sonuçları. )
- BATI/LI(coğrafya) = KEDİN, KURIYAKI = WEST/ERN[İng.] = OUEST, OCCIDENT/AL[Fr.] = DER WESTEN/WESTLICH[Alm.] = OCCIDENTE/OCCIDENTAL(E)[İt., İsp.] = OCCIDENS/OCCIDENTEM[Lat.] = HE DÜZIS/PROS HELION DÜZIN[Yun.] = el-ĞARB/ĞARBÎ[Ar.] = BÂKHTER/Î[Fars.] = HET WESTEN/WESTELIJK[Felm.]
- BATILILAŞMA ile "DEJENERASYON"
- BATI'LILAŞMA ile/ve/değil/yerine MODERNLEŞME
- BATI/LI(uygarlık) = GARB/Î = OCCIDENT/AL[İng., Fr.] = DAS ABENDLAND/ABENDLÄNDISCH[Alm.] = OCCIDENTE/OCCIDENTAL(E)[İt., İsp.] = VESPER, OCCIDENS, TERRÆ OCCIDENTEM VERSUS SITÆ[Lat.] = HE PROS HELIOU DÜSMAS[Yun.] = el-MAĞRİB[Ar.] = GARBÎ[Fars.] = HET AVONDLAND/S[Felm.]
- BATIN/BATN[Ar. çoğ. BUTÛN, EBTÂN] ile BÂTIN[Ar. çoğ. BEVÂTIN] ile BATÎN[Ar.]
( Karın. | Nesil, soy. İLE İç. | İç yüz. | Gizli, görünmeyen nesne. | Tanrı. | İçteki. | Çukur, kuytu yer. İLE Büyük karınlı. | Uzak yer. )
- BÂTIN ve/<> EDEB
- BATI-NIN ile BÂTIN-IN
- BATÎR[Ar.] ile BÂTİR[Ar.] ile BÂTİR[Ar.]
( Nalbant. İLE Keskin kılıç. İLE Turna. )
- BATKI/HÜSRAN ile PİŞMANLIK
- BATKI/SİTEM[Fars.] ile YAKINMA/SERZENİŞ[Fars.]
- BAYAT, DURMUŞ
( STALE[İng.] )
- BAYGIN ile/değil/yerine/>< AYGIN
- BAYICI ile BOĞUCU
- BAYIK/BAYIQ[Oğuz] = SÖZ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Doğru söz. )
- BAYILMAK ile/ve/değil/yerine/<>/> AYILMAK
- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BAĞ DERSEK
( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bağ olur. )
- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> HAYIR(!) DERSEK
( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Hayır olur. )
- BAYKAL GÖLÜ ve/<> LENA IRMAĞI
( ... VE/<> Baykal Gölü'nden doğup 4400 km. sonra kuzey buz denizine dökülen ve dünyanın en uzun 11. ırmağıdır.[Yılda 540 km³ suyu denize akıtır. İrili ufaklı, 240.000 su kütlesiyle buluşur.][Lena ve kolları, tam 50.000 km² alanı kaplar.][Genişliği bazen 40 km.'ye ulaşır.] )
( ... VE/<> 1000 yıldır aynı yolu çizmektedir. Üzerinde herhangi bir baraj ya da bir elektrik santrali yapılmamıştır. Böylece, ekoloji, dünyanın bu bölgesinde korunmaktadır. 67 milyon yaşında olan Lena'nın suyu hâlâ içilebilir ve dünyanın en temiz ırmağıdır. )
( ... VE/<> Kışın, 210 gün boyunca donar. Üzerinde açılan yoldan trafik işler. Bu caddeye, "Yakut Asfaltı" derler. )
- BAYKAL GÖLÜ ile/ve TANGANİKA GÖLÜ
( Sibirya'da. İLE/VE Tanzanya'da. )
( [dünyadaki] En derin göl. İLE/VE İkinci en derin göl. )
( Baykal Gölü'nün suyu, rahatlıkla içilebilecek kadar temizdir. İLE/VE ... )
( Baykal Gölü'nün, 31.000 km²'lik alanı, 23.000 km³'lük hacmi vardır.[Dünyadaki tüm ırmaklar Baykal Gölü'ne aksa, bu hacmi, ancak bir yılda doldurabilirmiş.] )
- BAYKUŞ (PUHU KUŞU) ile ARUSEK
( Eril baykuş. İLE Dişil baykuş. )
( Baykuşların 14 boyun omurları vardır. [Memelilerin iki katı.] )
( Kafalarını 360 derece çeviremezler fakat 270 dereceye kadar çevirebilirler. )
( Bilgeliğin ve güzel sanatların simgesi. | Sanatın yaratıcısı. İLE/VE ... )
( ile ... )
( Orman, dağ ve kayalıklarda yaşarlar. İLE ... )
( Uzunluğu 65 cm. olan ve sırtı koyu kahverengi bir kuş. İLE ... )
( )
( BÛH/BÛHE, BÛM/BÛME, BÜLBÜL-İ GENC[mecaz], CUĞD ile BÛHE[çoğ. BEVÂHE] )
( KÛF, ÂKÛ, BÛM ile ... )
( STRIGIFORMES: STRIX[< Yun.]: Baykuş. | Tiz sesli.
OWL[< İng.][Sesinin yansımasından türetilmiştir.], STRIGIFORMES vs. ...
OWLET: Ufak baykuş, kukumav, baykuş yavrusu. )
( BUBO BUBO[< ULULATIO: Feryat çığlıkları.] cum ... )
( LA LECHUZA con ... )
- BAYLARDA:
AYAKTA İŞEMEK ile/yerine OTURARAK/ÇÖMELEREK İŞEMEK
- BAYRAĞI/SANCAĞI TAŞIMALI!
- BAYRAK ile/ve/||/<>/< SANCAK/LİVA[Ar. çoğ. ELVİYE]
( Bir ulusun, belirli bir topluluğun ya da bir örgütün simgesi olarak kullanılan, renk ve biçimle özelleştirilmiş, genellikle dikdörtgen biçiminde kumaş. | Öncü. | Simge. İLE/VE/||/<>/< Bayrak. | Çoğunlukla askeri birliklere verilen, yazı işlemeli, kenarları saçaklı ve gönderli bayrak. | Osmanlı yönetim örgütünde, illerle ilçeler arasında yer alan yönetim bölümü, mutasarrıflık. | Gemilerin sağ yanı. )
( Vatanı simgeler. İLE/VE/||/<>/< Dili(mizi) simgeler. )
( Simgelerin işlevi, anlamı ve değeri çok büyüktür. Bayrak ve Sancak gibi.
Bayrağımız, toprağımızı, vatanımızı ve özgürlüğü simgeler! Sancağımız ise o topraklardaki varlığımızın/birliğimizin göstergesi olan dilimizi!
Bayrak düşerse vatan kaybedilmiş sayılmaz ama Sancak düşmüşse herşey kaybedilmiş demektir! )
( )
( RÂYET/ALEM )
- BAYRAK ile UÇUN
( ... İLE Bayrağın gönder/uçkurluk karşısındaki kenarı. )
- BAYRAKTA:
UÇKURLUK ile/ve/||/<>/> UÇUM
( Direğe yakın olan ve ipe bağlı olan eni. İLE/VE/||/<>/> Öteki taraftaki eni. )
- BAYRAM:
ÂRİF OLMAYANLARA ile/ve/değil/||/<>/< ÂRİFLERE
( Seyran. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Bayram. )
- BAYRAM:
ARİFE GÜNÜ ile/ve/||/<>/< BUĞDAY GÜNÜ
( [Bayramın ...] Bir gün öncesi. İLE/VE/||/<>/< İki gün öncesi. )
- BAYRAM:
SEVİNDİĞİN KADAR ile/ve/değil/||/<>/< SEVİNDİRDİĞİN KADAR
- BAYRAM-SEYRAN
- BAYRAM ile/ve/değil/||/<>/< BAYRAM ÖZLEMİ
- BAYRAM ile POTLAÇ[Fr. < POTLATCH < K. Amerika yerli dilinden]
( ... İLE Amerikan yerlilerinin birbirine armağanlar verdikleri dinsel bayram. )
- BAYTÂR/BEYTÂR[Ar.]/VETERİNER
( Hayvan hekimi. )
- BÂZ[Ar.] ile BÂZ[Ar.] ile BA'Z[Ar.]
( Geri, gerisin geriye. | Tekrar, yeniden. İLE Doğan, şahin, şeh-bâz. | Açık. | Oynatıcı, oynayan. | Tekrar, geri, yine. | Bir kulaç boyu. | İniş. | Fark etme, ayırma. | Sel uğrağı. | Yan taraf. | Karış. | Dönük. | Şarap. | Haraç. İLE Bir şeyin küçük parçası. | Birkaç, bir miktar, bir kısım, bir takım. )
- BÂZ[Fars.] ile BÂZ[Fars.] ile -BÂZ[Fars.] ile BAZ[Fr./İng. < BASE]
( Bir kulaç boyu. | Karış. İLE Doğan. Yırtıcı kuş. | Açık. | Ayırma. Temyiz etme. | İniş. İLE Yeniden, tekrar oynatan, oynayan, geri ve arka tarafa doğru ... gibi anlamlara gelir. [Sözcüğün sonuna ya da baş tarafına getirilerek kullanılan bir "ek"tir.] İLE Temel. | Bir asitle birleştiğinde bir tuz oluşturan nesne. )
- BAZ[İng./Fr. < BASE]/ALKALİ[Fr. < ALCALI] değil/yerine/= TABAN | ACIT
- BAZAL METABOLİZMA HIZININ:
AZALMASI ile/değil/yerine/>< ARTMASI
( Az sayıda öğünle fazla miktarda beslenme, bazal metabolizma hızını azaltmaktadır. [İstenilen bir durum değildir.] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Az az ve sık sık beslenme, bazal metabolizma hızını artırır.[Bazal metabolizma hızının artması, gövdemizde gerçekleşen sindirim ve emilim metabolizmalarının daha düzenli işleyişe sahip olmasını sağlar.] )
( BAZAL METABOLİZMA HIZI: Gövdenin, fiziksel anlamda dinlenme halinde iken gövdenin çalışması için harcanan enerji miktarı. )
- BAZEN ve BAZI "DURUMLARI/KABULLERİ":
"KURMAK/SÜRDÜRMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YIKMAK/BOZMAK
- (BAZEN/BAZI ŞEYLERİ) ALMAMALI, KABUL ETMEMELİ!
- Bazen/bazı durumlarda) Adam sansınlar diye DİNLE!!!
- Bazen/bazı durumlarda) Adam sansınlar diye SUS!!!
- Bazen/bazı durumlarda) Konuşulacak yerde SUS!!!
- (BAZI) "ATASÖZÜ" değil/yerine AT, O SÖZÜ!
( "Kızını dövmeyen, dizini döver." DEĞİL/YERİNE ... )
- BAZI AYRINTILARA DEĞİNME:
YANLIŞ ANLAŞILMAMASI İÇİN ile/ve/değil/||/<>/< BOŞLUK KALMAMASI/BIRAKMAMAK İÇİN
- BAZI ŞEYLERİ ...
ANLADIKTAN SONRA YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine YAŞADIKTAN SONRA ANLAMAK
- BAZI AYRINTILARI ...:
ÖĞRENDİKTEN SONRA YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine YAŞADIKTAN SONRA ÖĞRENMEK
( [not] TO REALIZE SOMETHING BEFORE TO LEARN vs./and/but TO LEARN SOMETHING BEFORE TO REALIZE
TO LEARN SOMETHING BEFORE TO REALIZE instead of TO REALIZE SOMETHING BEFORE TO LEARN )
- BAZI BEYİN/PSİKOJENİK HASTALIKLAR ile/ve/||/<>/> YARATICILIK
- BAZI BİLGİLER YA DA KENDİMİZLE İLGİLİ (BAZI) BİLGİLER:
(")ÖVÜNMEK İÇİN(") ile/ve/değil/||/<>/< BİLİNMESİ VE FARKINDA OLUNMASI İÇİN
- BAZI BİLGİLERİN SUNUMUNDA:
TAÇLANMAK ile/ve/değil/<>/></< TAŞLANMAK
( Taşlanılmadan, taçlanılmaz! )
- BAZI BÖCEK TAKIMLARI'NDA:
ANOPLURA ile COLEOPTERA ile DERMAPTERA ile DIPTERA ile HEMIPTERA ile HYMENOPTERA ile ISOPTERA ile LEPIDOPTERA ile ODONATA ile ORTHOPTERA ile SIPHONAPTERA ile TRICHOPTERA
( Kanatsız dış parazitlerdir. Ağız parçaları emici tiptedir. Küçük, yassılaşmış gövdeleri vardır. Gözler indirgenmiştir. Bacakların tarsus bölümleri, deriye tutunmak için tırnak şeklindedir. Yarı-başkalaşım geçirirler. Konağa özgü parazitlerdir. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti kalın ve derimsi, bir çifti zarsı]. Zırh şeklinde dış iskeletleri vardır. Ağız parçaları ısırıcı ve çiğneyicidir. Tam başkalaşım görülür. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti derimsi, bir çifti zarsı] ya da kanatsızlardır. Ağız parçaları ısırıcı tiptedir. Gövdenin arkasında kıskaç şeklinde uzantılar vardır. Yarı-başkalaşım görülür. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti kısmen derimsi, bir çifti zarsı]. Ağız parçaları delici ya da emici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. İLE Zarsı iki çift kanatları vardır. Baş hareketlidir. Ağız parçaları çiğneyici ya da emicidir. Dişillerin arkasında zehir iğnesi vardır. Tam başkalaşım vardır. Birçoğu sosyal yaşam sürer. İLE İki çift zarsı kanatları vardır [bazı evreleri kanatsız]. Ağız parçaları çiğneyici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. Oldukça sosyal hayvanlardır. İLE Küçük pullarla kaplı iki çift kanatları vardır. Dil şeklinde olan uzun ve kıvrık ağız parçası emici tiptedir. Tam başkalaşım görülür. İLE İki çift zarsı kanatları vardır. Ağız parçaları çiğneyici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti derimsi, bir çifti zarsı]. Ağız parçaları ısırıcı ve çiğneyici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. İLE Gövde yanlardan basık ve kanatsızdır. Erginleri, kuşlardan ve memelilerden kan emerler. Ağız parçaları delici ve emici tiptedir. Bacakları sıçrayıcı tiptedir. Tam başkalaşım görülür. İLE İki çift, kıllı kanatları vardır. Ağız parçaları çiğneyici ya da yalayıcı tiptedir. Tam başkalaşım görülür. Sucul larvaları ipek ağ örerler ya da ipekle kum, çakıl ve odun parçalarını birleştirerek evcik inşa ederler. )
( Bit. İLE Kıt kanatlılar. İLE Kulağa kaçanlar. İLE Sinekler, sivrisinekler. İLE Gerçek tahtakurusu, kati tahtakurusu. İLE Karıncalar, arılar, eşekarıları. İLE Beyaz karıncalar. İLE Kelebekler, güveler. İLE Kızböcekleri, Teyyare böcekleri. İLE Cırcırlar, Çekirgeler, Peygamberdeveleri. İLE Pireler. İLE Evcikli böcekler. )
( Yaklaşık Tür Sayıları: 2.400 ile 500.000 ile 1.000 ile 120.000 ile 55.000 ile 100.000 ile 2.000 ile 140.000 ile 5.000 ile 30.000 ile 2.000 ile 7.000 )
( Amazonlar'da, 200.000'in üzeri çeşit, böcek bulunmaktadır. )
( ABC Adaları Mercan kayalıklarında, 800 balık türü, 8000 kabuklu ve omurgasız türü bulunmaktadır. )
- [BAZI/ÇOĞU DURUM/SORUN/HATA/ZORLUKTA]
"(BEN) İNSANIM" ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< "İNSANIM" DÜŞÜNCESİNE/SÖZCÜĞÜNE SIĞINMIŞSIN/KAÇMIŞSIN/SAKLANMIŞSIN
- BAZI "DAVRANIŞLAR/TUTUMLAR":
APTALLIK/TAN / BİLGİSİZLİK/TEN ile/ve/değil/||/<>/< "DURUŞUNU/ÇİZGİNİ" BOZMAMAK/TAN/EŞİĞİ GEÇMEMEK/TEN
- BAZI DAVRANIŞLAR/DURUMLAR/NESNELER:
"HAVA ATMAK İÇİN" ile/ve/değil/||/<>/< HOŞLANDIĞINDAN DOLAYI
- BAZI DEĞERLERİ/İLKELERİ:
"ALMIŞ/ALMAMIŞ" OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> ANLAMIŞ OLMAK
- BAZI DURUMLARDAKİ YENİLGİNİN KESİNLİĞİNDE:
ÖYLE "YENİL(MEK)" Kİ ile/ve/değil/||/<>/> DÜŞMANIN KAZAN(A)MAMASI
- BAZI DURUMLARIN/ENGELLERİN/SIKINTILARIN:
"SEL GİBİ GEÇMESİ" ve/||/<> "YEL GİBİ ESMESİ"
( "Derelerde/n". VE/||/<> "Tepelerde/n". )
- BAZI DUYGULAR/DURUMLAR:
DİLLENDİR(E)MESEK DE ... ile/ve/değil/||/<>/>/< DİLLENDİRİRSEK
( ... de (")olur("). İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Bambaşka[tatlı/değerli/etkil(eşiml)i/karşılıklı/coşkulu/sevimli/sevecen] olur. )
- BAZI) DUYGULARI/NI:
SÜREKLİ YAŞAMAK/DUYUMSAMAK ile/ve/değil YOĞUN YAŞAMAK/DUYUMSAMAK
- BAZI KAVRAMLARI:
KOPYALA-YAPIŞTIR değil/yerine TEKRAR TEKRAR DA OLSA YAZMAK
- BAZI KESİNLİKLERDE:
HENÜZ BİLEMEDİĞİMİZ değil BİLEMEDİĞİMİZ
- [ne yazık ki]
(BAZI) KİŞİLER:
"KABA" değil ÜZGÜN
- BAZI KİŞİLER
[ÖTEKİNE SAYGI GÖSTEREN]:
[ne yazık ki]
YER/YAŞAR ve YEDİRMEZ/YAŞATMAZ | YEMEZ/YAŞAMAZ ve YEDİRMEZ/YAŞATMAZ ile/ve/değil/yerine/||/>< YER/YAŞAR ve YEDİRİR/YAŞATIR ile/ve/değil/yerine/||/>< YEMEZ/YAŞAMAZ ve YEDİRİR/YAŞATIR
- BAZI KİŞİLER(E/DEN):
UZAK DUR(!)MAK ile/ve/değil/yerine/||/<> (FAZLA) YAKIN OLMAMAK
- [ne yazık ki]
BAZI KİŞİLERİN, HATALARI/SUÇLARI:
"ÇUVALA BASMASI" ile/ve/||/<> "DUVARA ASMASI"
( Kendilerininkileri. İLE/VE/||/<> Bizimkileri/seninkileri. )
( Özellikle daha büyük olanlarını. İLE/VE/||/<> Özellikle daha küçük olanlarını. )
- BAZI "KÖPRÜLERİ" ile/ve/||/<> BAZI "KÖPRÜLERİ"
( Geçmek gerek. VE/||/<> Yıkmak gerek. )
- BAZI SEBZELER:
TARLADA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SAKSIDA
( )
- BİR ŞEY/BAZI ŞEYLER) BİLİYOR OLMAK ile/ve/değil/yerine (DERİNLEMESİNE) BİLİYOR OLMAK
( [not] TO KNOW (SOMETHING) vs./and/but TO KNOW (DEEPLY)
TO KNOW (DEEPLY) instead of TO KNOW (SOMETHING) )
- BAZI ŞEYLER KOLAYLAŞIYOR ile/ve/değil/||/<>/< GÜÇLENİYORUZ
- BİR/BAZI ŞEY/LER YAPMAK:
BİRİLERİYLE/BAŞKALARIYLA ve/||/<>/> BİRİLERİ/BAŞKALARI İÇİN
- BAZI ŞEYLERİ:
ÇIRPINARAK SİLMEK ile/değil/yerine/>< BİR ÇIRPIDA SİLMEK
- (BAZI ŞEYLERİ) UNUTABİLMELİ!
- BAZI ŞEYLERİ ...
UNUTMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine/>
HİÇ YAŞAMAMAK/YAŞAMAMAYA ÇALIŞMAK
- BAZI SORUNLARIN:
(ÜSTÜNE/İÇİNE) SİNMESİ ile/ve/değil/||/<>/< (YETERİNCE) SİNDİRİLEMEMİŞ OLMASI
- BAZI "SÖZ(CÜK)LERİN/DEYİMLERİN":
"KULLANIMINDA" ve/||/<>
KİŞİLERİN/ÇALIŞANLARIN "DUYDUKLARI/ANLADIKLARI"
ile/değil/yerine/><
DAHA İYİSİ
( "O, benim işim/sorunum değil!":
"Yardım etmeye yanaşmayacağımızı belirtmiş olmak ya da kısaca/doğrudan "Hayır!" demiş olmanın yararı/değeri yoktur. ve/||/<>/> "Sadece, kendim için çalışırım."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yapamayacağımızı söylemek ya da daha sonra yapabileceğimizi, yardım edebileceğimizi söylemek.
"Onu daha önce denemiştik.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "tarihi bağlam sunma"nın ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Buna katılmak istemiyorum" ya da "Ben herşeyi bilirim", "Sen/siz, hiçbir şeyi bilmezsiniz"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yeni bir yaklaşım için her zaman bir yer vardır.
"Onun için bütçemiz yok/uygun değil.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "ekonomik" sıkıntılardan söz etmenin ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Başını önüne eğ ve senden beklenileni yap!"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Her zaman büyük düşünceler oluşturulabilir/bulunabilir ya da daha düşük bütçelerle de çok fazla şey yapılabilir.[Çalışanların yaratıcılığını ve üretimini engellememek gerekir.]
"Ben (size) söylemiştim.":
Kişiler, düşünce ve girişimlerinin kötü bir düşünce olduğunu düşünür ve o konuda bir daha hiçbir şey yapmamaya başlarlar. ve/||/<>/> "Bugüne kadar bize karşı davranmış olduklarını düşündürür."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Çözümü, bu sözü hiçbir zaman, zemin ve koşulda kullanmamaktır ya da sadece susabilmeyi becermektir.
"İşleyişe uygun değil!":
Konuşmaların, gevezelik ya da saçma olduğunu, süreçten uzak kalındığını düşündürtür. ve/||/<>/> "Burada, işlerin yürümesi için tek bir yol bulunmaktadır."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Kurallar, kesin sonuçlar anlamına gelmediğinden dolayı, işleyiş, gelişmeyi engelliyorsa o engelleri değiştirmek/düzeltmek gerekir. )
- (BAZI TANINMIŞ) FİLOZOF ve BİLGİNLER
( * ORPHEUS: Antik Yunan'ın mitolojisini -mitini değil, mitinin lojisini, bilimini- oluşturan ve öğreten.
( Orpheus, Fenike dilinde Nur anlamına gelen Aur, Yunanca'da Arpha ile şifa anlamına gelen Rafae sözcüklerinden oluşmuştur ve "Nur ile şifa veren" anlamına gelmektedir. )
* HERMES: Hermes Trimegistes(Üç kere bilge Hermes).
( TRIMEGISTES (3 KEZ BİLGELİK): SEMÂVÎ ve ARZÎ ve KALBÎ )
( Hermes'in Mısır dilindeki adı Thot'tur. )
( İdris sözcüğünün anlamı terzidir. )
( Hermes sözcüğü Ermes, Hermis ve Heramis biçimlerinde söylenildiği gibi, Anadolu Türkçesi'ne de Ermiş olarak girmiş ve Tanrı'ya kavuşma durumunun bir adı olarak benimsenmiştir. Böylece tasavvufun en temel kavramı ve amacı, "ermiş" olmuştur. )
( Hermetik Öğreti'nin etkisi altında gelişmiş İbrani ve Arabi kültürlerde, "İbrani Kabalası ve Zohar'da, Arabi Ebced ve Hurufilik'te" görülen sessiz harflerin sayılarla eşleştirilmesi ve yerlerinin değiştirilerek anlama kombinasyonları oluşturulması geleneği Hermetik'tir. )
* HERAKLEİTOS: Filozof.
( Herakleitos'a göre Evren, var olanları tüm içeriği bakımından sürekli bir oluş içinde değişmektedir. )
( Herakleitos'a göre, kişiler, duyular ve görüngüler tarafından aldatılmaktadır, bunun için bilge insan mutluluğa ve doyuma giden yolda us'u izlemelidir. )
* HERAKLEİTOS: Filozof.
( Parmenides'te "Doğa", "Var olan" anlamına gelir. )
* PROTOGORAS: Filozof.
( Hakikatin ölçüsü insandır; insandan bağımsız saltık bir hakikat yoktur. )
* DEMOKRİTOS: Filozof.
( Demokritos'a göre metafiziksel araştırmanın hedefi bilgi kazanmaktır; törel hedef ise mutluluğu, ansal barış ya da huzuru kazanmaktır. )
* ARKHILOKHOS: Şair.
* SAPPHO: Şair.
* ALKAIOS: Şair.
* SOLON: Kanun koyucu, hukukçu. (Yedi Bilge'den).
* THALES (M.Ö. 600): Doğa ve felsefe bilimcisi. Suyu ilk arke olarak nitelendirmiştir. İyonya Mektebi denilen ünlü okulun kurucusu, Yedi Bilge'nin birincisi ve astronomi bilginlerindendir. Güneş tutulmasının olduğunu keşfetmiştir.
( Aristoteles tarafından Thales'in ilk filozof olarak kabul edilmesinin nedeni, Thales'in düşünceyi teolojiden doğa üzerine yöneltmesidir. Başka bir deyişle, evrende olan bitenin bilgisini kişinin kendi düşüncesi, becerisi ve çabasında aramayı, bunun için doğaüstü hiçbir güce gereksinim duymamayı, zihinsel düzeyde Thales başlatmıştı. Bu, kişinin inandan/dogmadan akla yükselmesinin bir göstergesidir. )
* ANAKSIMANDROS: Astronomi ve coğrafya bilginidir.
* PYTHAGORAS: Filozof ve geometri bilgini, sayı mistiği-matematikçi-felsefeci.
( Pİ: 3,1416, THA: İlk ilke, GORAS: Karanlıktan aydınlığa çıkaran, aydınlatan, RA'ya kavuşturan. )
( Matematikte (pi) ile gösterilen, "Çember uzunluğunun çemberin çapına oranı"ndan çıkartılan sabit bir sayıdır.
Pi sayısı sınırlı sonsuzluğu ifade etmekle, bilginin kesin değil ama yaklaşık olarak doğruluğunu belirtmekte.
Pi sayısı rasyonel tamsayılara karşın irrasyonel ve aşkın bir sayıdır.
Geometriye ait bir ifadenin matematiksel anlatımı.
Pythagoras'ın mistisizmindeki kavramsallığı, sınırlı sonludan sınırsız sonsuza akıl yoluyla bağ kurma çabasıdır. Başka bir deyişle, sonlu ve karşıtı sonsuzun akıl aracılığı ile armonik bir bütünlük olarak kavranma denemesidir. )
( Piramit: PY-RA-MYTH )
* AISOPOS: Ünlü Kinik, bir öykücü.
* PINDAROS: Şair.
* AISKHYLOS: Tragedya mucidi.
* SOPHOKLES: Dram yazan şairlerin birincisidir.
* ARISTOPHANES: Komedya şairi.
* HERODOTOS: Tarihçilerin babası. (Şeyhü'l-Müverrihîn)
* THUKYDIDES: Tarihçi.
* KSENEPHON: Filozof, tarihçi.
* METON: Matematikçi | Astronomide "Altın Dönem" denilen ondokuz senenyi keşfetmiştir.
* HIPPOKRATES: Tabâbeti diriltmiştir.
* PERIKLES: Kendi adıyla anılan bir ilerleme döneminin kurucusudur.
* ANAKSAGORAS: Atina'da felsefeyi ilk kurandır.
* SOKRATES: Filozof.
( GNOTHI SEATONU! )
( Sokrates dışta olan bitenden çok, insana, insan aklına ve onun kavramlarına yönelmekle, bilgi kuramcılığının temellerini atmıştır. )
* PLATON(EFLATUN): Filozof. Sokrates'in öğrencisi. Geniş omuzlu/göğüslü.
* ARİSTOTELES: Filozof. Platon'un öğrencisi.
( İSKENDER ÖNCESİ ARİSTOTELES ile İSKENDER SONRASI ARİSTOTELES )
* ARISTIPPOS: Tanınmış Kirene Okulu'nun kurucusudur ve Kirene'liler arasında en çok incelik sahibi olanıdır.
* PHIDIAS: Ünlü heykeltıraş.
* POLYGNOTOS: Ünlü ressam.
* DEMOSTHENES: Ünlü konuşmacı/hatip.
* EUKLEIDES: Ünlü geometri bilgini.
* ARKHIEMEDES: Ünlü geometri bilgini olup, yakıcı aynaları ve hidrostatikteki yasası ve burgusu ile olağanüstü ün kazanmıştır.
* KONFÜÇYÜS(KUNG-FU-TZU) (İ.Ö. 557-479): Öğretisi mistik değil, tamamıyla uygulamalı ahlâk öğretisidir. Bu öğreti dinsel ve metafizik hiçbir öğe taşımaz. )
- (BAZI) TROPİKAL MEYVELERİN[AVOKADO, MANGO, KİVİ VB.] YUMUŞATILMASINDA:
PİRİNCİN İÇİNE YATIRMAK ve/||/<> BUZDOLABININ ÜSTÜNE KOYMAK
- BAZI) VAHŞİ(ETÇİL/HEPÇİL) HAYVANLAR ile/ve/yerine (BAZI) UYSAL(OTÇUL) HAYVANLAR
( [bireylerin] Olumsuz yanlarını simgelerler. İLE/VE/YERİNE Olumlu yanlarını simgelerler. )
( )
- BAZI "YEL"LERİN, ...:
KAVURMADIĞI GÜL ile/ve/||/<> SAVURMADIĞI KÜL
BIRAKMAMASI
- BAZI YİYECEKLERİN:
DOKUNMASI ile/ve/değil/||/<>/< FAZLA GELMESİ
- BÂZÎ[Ar.] ile BÂZÎ[Ar.]
( Beğenmeyen, istihfâf eden, ağzıbozuk, küfürbaz. İLE Oyun, eğlence. )
- BAZI[Ar.] ile KİMİ, BİRTAKIM
- (BAZI/BELİRLİ YERLERE) GİTMEMELİ!
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL BİLGİLER [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL BİLGİLER [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL DURUMLAR [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL DURUMLAR [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL EŞYALAR [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL EŞYALAR [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- BAZİK TUZLAR ile BİLEŞİMİNDE HİDRAT BULUNAN TUZLAR
( Bileşiminde asit ve baz ağırlığı oranı normal tuza göre az, baz oranı normal tuza göre yüksek olan tuzlar. İLE Bileşiminde hidrat bulunan tuzlar. )
( BASIC SALT vs. HYDRATED SALT )
- BAZİLİKA ile/||/<> ŞAPEL ile/||/<> KATEDRAL
( Hristiyanlığa geçişte ve ilk Bizans devrinde ortaya çıkan bir kilise biçimi. Bu tip yapılar doğu-batı ekseninde oldukça çok sayıda yapılmış bir kilise gösterir. Doğu bölümünde yarım yuvarlak biçiminde uzanan dikdörtgen bir kilise planının önünde tören yapılan kısma benzeyen bir bölümü yer alır. Bazilikalarda orta nefi giriş mekânları bulunur. Narteks'in önünde ise atrium denilen bir avlu yer alır. İLE/||/<> Tek mekânlı küçük kilise. | Büyük bir kilise ya da katedralde bir kutsal kişiye adanmış dua mekânı. İLE/||/<> Piskoposluk kilisesi.[Genellikle boyut açısından normal kiliselerden daha büyüktür.] )
- Bazı durumları) Tecrübe ederek anlamak yerine SUS!!!
- ... BAZLI[< İng. BASE] değil/yerine/= TEMELLİ
- BB) KREM ile FONDÖTEN
( Günün her saatinde sürülebilen, günlük ve sade makyajda kullanabilecek renkli bir nemlendiricidir. Hafif kızarıklık ya da donuk bir cilt varsa BB krem daha iyidir. Cilt tonunu eşitleyerek kusurları gizlemeye yardımcı olur. Günlük makyajda ilk yeğlenilecek olmalıdır. Cilde doğal bir görünüm vererek cilt rengini eşitler. Öte yandan, güneş koruyucu özelliğine de sahip olduğundan, cildi güneş ışınlarından korur. Ayrıca, cildin parlamasını ve yağ dengesini kontrol altında tutar.
İLE
Genellikle BB kremden daha fazla kapsama alanı sunar. Daha lekeli bir cilt yapısı ya da gizlenmek istenen bölgeler varsa yoğun kapatıcılığı nedeniyle yeğlenmelidir. Kusursuz makyajın en önemli özelliğidir. Bu nedenle, ten makyajında yoğun kapatıcılık, pürüzsüz ve iddialı bir görünüm aranıldığında kullanılır. Günlük olarak kullanılması pek tavsiye edilmez. Daha yoğun bir içeriğe sahip olduğundan, her gün fondöten kullanmak cildi yoracak, yaşlanma belirtilerine neden olacaktır. Öte yandan, fondöten ya da BB krem fark etmeksizin, cilde makyaj uygulandığında iyice temizlemeyi boşlamamalıdır. )
- BE ile BE ile Be
( Türk abecesinin ikinci harfinin adı, okunuşu. İLE Ünlem. İLE Berilyum öğesinin simgesi. )
- BEBEĞİN, ANNE SÜTÜNÜ ...:
NASIL ALDIĞI ile/ve/||/<>/> NASIL SONLANDIRILDIĞI
- BEBEK BAKIMINDA, EN ÖNEMLİLER...
( BEBEĞİ, ÜŞÜTMEMEK VE DÜŞÜRMEMEK! )
- BEBEK/ÇOCUK ile APALAK
( ... İLE Tombul, gürbüz, iri bebek ya da küçük çocuk. )
- BEBEK/ÇOCUK GELİŞİMİNDE:
BAĞLANMA ile/ve/||/<>/> AYRIŞMA ile/ve/||/<>/> KİMLİK KAZANIMI
( 0 - 18 ay. İLE/VE/||/<>/> 18 - 36 ay. İLE/VE/||/<>/> 36 - 72 ay. )
- BEBEK YAPALIM MI? ile "BEBEK YAPALIM" MI?
( Bebek sahibi olma ya da sevişme önerisi/sorusu. İLE Bebek semtine gitme önerisi/sorusu. )
- BEBEK ile/ve/<>/> ÇOCUK
( Ortalama 1 yaşına ulaşana kadar "Bebek", daha sonra "Çocuk" tanımına geçer. )
( ÇAĞA: Çocuk, bebek. )
( BABY vs./and/<>/> CHILD )
- BEBEK ile/ve/<>/> ÇOCUK ile/ve/<>/> ERGEN ile/ve/<>/> GENÇ ile/ve/<>/> ORTA YAŞ ile/ve/<>/> YAŞLI
( [yaş arası] 0-1 İLE/VE/<>/> 1-12. İLE/VE/<>/> 12-18. İLE/VE/<>/> 18-65. İLE/VE/<>/> 66-79. İLE/VE/<>/> 79-99.[Dünya Sağlık Örgütü'nün kabulü olarak] )
- BEBEK/ÇOCUK GELİŞİMİNDE İLİŞKİLER:
İKİLİ ile/ve/||/<>/> ÜÇLÜ ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL
- BEBEK/LİK EVRELERİ/NDE:
OTİSTİK ile/ve/> SİMBİYOTİK ile/ve/> AYRIŞMA VE BİREYLEŞME
( 0-2 ay. İLE/VE/> 2-5 ay. İLE/VE/> 6-30 ay. İLE/VE/> 30 ay sonrası. )
( NORMAL AUTISTIC PHASE vs./and/> NORMAL SYMBIOTIC PHASE vs./and/> SEPERATION-INDIVIDUATION PHASE )
- BEBEKTE:
BOŞLUK DUYUSU ile/ve/||/<> YÜKSEKLİK
- BEÇ[Macarca < BÉCS] TAVUĞU ile DAĞ TAVUĞU ile ORMAN TAVUĞU ile SUDAN TAVUĞU
( ile ... ile ... ile ... )
( Anavatanı, Afrika'dır. Boyları, 40 – 71 cm. ve ağırlıkları 700 - 1600 gram arasında değişir. İLE ... İLE ... İLE ... )
( Osmanlılar döneminde, Viyana'dan getirildiğinden dolayı Viyana tavuğu anlamına gelen "Beç Tavuğu" denilmiştir. "Beç", Osmanlı Türkçesi'nde, Viyana'nın adı olup Türkçe'ye, Macarca Bécs adından geçmiştir. İLE ... İLE ... İLE ... )
( NUMIDA MELEAGRIS cum ... cum ... cum ... )
- BECÂYİŞ[Ar.] ile TAKAS[Ar.]
( Karşılıklı yer değiştirme. İLE Değişim. | İki ülke arasında yapılan alışverişin, karşılıklı olarak malla ödenmesi. )
- BECEREMEDİM" ile/değil/yerine/>< OLMADI
- BECEREMİYORUM değil/yerine YÜZ VERME!
- BECERİ:
SÖYLEMEK değil/yerine DİNLEMEK
( Dinlemeyenler, öğrenemezler.
Öğrenemeyenler, bilemezler.
Bilemeyenler, olamazlar. )
- BECERİ ile/ve BAŞARI
( Başarının tek şartı sadece samimi ve ciddi istektir. )
( Gereksiz olana gösterilen sürekli ve kararlı direnç, başarının sırrıdır. )
( Başarıncaya kadar denemeye devam edin! )
( Başarı, ancak yorulmaksızın doğru çabaları göstererek kazanılır. )
( Alçakgönüllü yaşama biçimi olanlar, başarıya ulaşır. )
( Başarıyı en kötü biçimde kullanmak, onunla övünmektir. )
( Kişi, başarı için gerekli olan özelliklere yeterli ölçüde sahiptir. )
( Memnuniyet verici sınırlama. Başarı. )
( Anımsanması gerekeni anımsamak, başarının sırrıdır. )
( SKILL/ABILITY vs./and SUCCESS
Earnestness is the only condition of success.
Steady resistance against the unnecessary is the secret of success. )
- BECERİ ile/ve/||/<> TÂLİ(H)
( Kişide, ikisinin de bulunması gerek. )
- BECERİKSİZ/LİK ile/değil TİTİZ/LİK
( [not] CLUMSINESS/INCOMPETENCE vs./but FASTIDIOUSNESS/FUSSINESS )
- BECİT ile BECİDD[Fars.]
( Gerekli/lüzumlu. | Acele/ivedi. İLE Ciddi, gerçek. | Cidden, gerçekten. )
- BEDÂN[Ar.] ile BED'AN[Ar.]
( Fenâlar, yaramazlar, çirkinler. | Onunla. İLE Başlangıçta, ilk önce. )
- BEDAVAYA GETİRMEYE ÇALIŞMAK ile/değil PARASIZLIK(TAN)
- BEDÂVET ile/değil/yerine/>< HADÂRET
- BEDDUA[Ar.] değil/yerine/= KARGIŞ
- BEDEN[Ar.] değil/yerine/= GÖVDE
- BEDEN/VÜCUT[Ar.] değil/yerine/= YİN/ETYİN
- BEDENDE (OLMAK) ile/ve/değil BEDENDEN (OLMAMAK)
- BEDEVÎ[Ar.] ile Bedevî[Ar.]
( Göçebe. | Çölde yaşayan. [BEDÂVET: Bedevîlik, göçebelik.] İLE Seyyit Ahmed-ül-Bedevî tarafından kurulan tarikat. )
- BEDEVÎ ile/değil/yerine/>< MEDENÎ
- BEDÎHE[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/> REVİYYE[Ar.]
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bir konuda uzun uzun düşünmek. )
( İlk aşama. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Son aşama. )
- BEDÎHÎ:
TANIMLANABİLİR YAPIDA OLMAYAN ile/ve DELİL GETİRİLEBİLİR YAPIDA OLMAYAN
- BEDÎHİ/YAT[Ar.] ile/ve/||/<> BEDÎ'İ/YAT[Ar.]
( Apaçık olan. İLE/VE/||/<> Görkey/li. | Güzel, güzellik. Güzellik ölçülerine uyan, gözü gönlü okşayan, beğenilen. | Güzel sanatlar, sanat felsefesi. )
- BED-RÂM[Fars.] ile BED-RÂN[Fars.]
( Sert başlı at. | Sürekli/dâima. | Hoş, lâtif, yakışıklı, süslü. İLE İşleri kötü yöneten. | Çapkın. [kadın] | Orospu. )
- BEDR-İ KEMÂL[Ar.] ile BEDR-İ KÂMİL[Ar.]
( Bir yazı çeşidi/tarzı. İLE Ayın ondördüncü gecesi. )
- BEER YASASI
( Işının, madde tarafından soğurulması ile ilgili temel bir eşitlik. [A=abc; a=soğurganlık, b=hücre kalınlığı, c=derişim] )
- BEĞEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SARIL
( Facebook'ta. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< www.Good4Trust.org 'da. )
- BEĞENİ ile ÇEKEMEMEZLİK
- BEĞENİLMEK ve/||/<>/>/< KABUL EDİLMEK
- BEĞENİP BEĞENMEMEK değil/yerine BECERİP BECERMEMEK
( Yapılması gerekenlerin ya da düşünülmesi gerekenlerin, beğenilip beğenilmemesi değil becerip becerememek ya da ne kadar becerebildiğindir öncelikli(önemli) olan. )
- BEĞENMEME:
HER KOŞULDA ile HİÇBİR KOŞULDA
- BEĞENMEMEK ile GÖZÜ TUTMAMAK
- BEGIN(ING) vs. START(ING) vs. PRELUDE
- BEGINNING vs. PROCESS
- (not BEHAVE WITH) BEHAVE TOWARDS
- BEHAVIOUR vs./and STABLE BEHAVIOUR
- BE-HEME[Fars.]-HÂL[Ar.] değil/yerine/= MUTLAKA, ELBETTE
( MUTLAKA, ELBETTE )
- BEHİYE[< BEHÂ]:
GÜZEL
- BEİS[Ar. < BE'S]["BEYİS" değil!]/MAHZUR[Ar.] değil/yerine/= SAKINCA/DOKUNCA
- BEKÂ değil/yerine/= KALIM/KALICILIK
- BEKÂ ve/||/<>/>/< VEFÂ
- BEKÂR ile/ve/||/<>/> BAKAR
- BEKAR[Fr. < BÉCARRE] ile BEKÂR[Ar.] ile BÎ-KÂR[Fars.]
( Diyez'li ya da bemol'lü bir sesin eski durumuna getirilmesini gösteren nota imi. İLE Evlenmemiş/evli olmayan kişi. İLE İşsiz, güçsüz.["BEKÂR" değil BÎ-KÂR'lar evi] )
- BEKÂRA, "KARI/KOCA" BOŞAMAK KOLAY GELİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DAVULUN SESİ, UZAKTAN HOŞ GELİR
- BEKÇİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAHÇIVAN[Fars. < BAĞÇEVAN] OLMAK
- BEKÇİ ile ASES ile ASESBAŞI
( Bir şeyi ya da bir yeri bekleyip korumakla görevli kişi. İLE Gece bekçisi. | Osmanlı döneminde, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasından önceki güvenlik görevlisi. İLE Yeniçeri Ocağındaki askerî görevinin yanı sıra, başkentin düzenini korumakla da yükümlü olan yirmi sekizinci ortanın çorbacıbaşısı. )
- BEKÇİ ile BEN-VÂN
( ... İLE Tarla/harman/ekin bekçisi. )
- BEKÇİ ile/||/<>/< PAZVANT
( ... İLE/||/<> Rumeli'de gece bekçilerine verilen ad. )
- BEKÇİ ile/ve/<> POLİS
( ... İLE/VE/<> Şehir. [Şehirleşmiş yaşamı, şehirde yaşama kurallarını takip eden.] )
( )
( Silah kullanabilir, kimlik sorabilir, parmak izi ve fotoğraf alabilir. İLE/VE/||/<>
Polisin yetkisinin olup da bekçilerin olmadığı durumlar...
* Önleme arama
* Denetim yapma
* İstihbarat toplama, iletişimin tespiti, teknik araçla izleme
* Suça el koyma
* İfade alma
* Olay yeri inceleme
* Adlî arama ve el koyma
* Gözaltına alma
* Kişilerin ikametgah ve ev adreslerinden ayrılmamalarını isteme
* Teşhis yaptırma
* Yer gösterme yaptırma )
( ... ile/ve/<> ÂCÂN )
- BEKÇİ ile/ve/değil/||/<> TÜRBEDAR
- BEKLEME:
GEVŞEK ile/ve/||/<> SIKI ile/ve/||/<> SAF
- BEKLEMEDİĞİMİZ KİŞİDEN ile/>< BEKLEDİĞİMİZ KİŞİDEN
:GELDİĞİNDE/GELİRSE
( "Olumsuz" olarak "değerlendirilir/yorumlanır". İLE/>< Olumludur. )
- BEKLEMEK ile NÖBET
- BEKLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNGÖRMEK
- BEKLEMEK ve/> SORGULAMA
- BEKLEMEK ve/> YORGUNLUK
- BEKLENMEYEN SINAV AÇMAZI ile KESTİRİM AÇMAZI
- BEKLENTİ SIRALAMASI:
"YÖNETİCİLERE GÖRE" ile/değil/yerine/>/>< ÇALIŞANLARA GÖRE
( )
- [ne yazık ki]
BEKLENTİ ile/ve/değil/yerine/> ANLAMDAN/DEĞERDEN UZAK DÜŞMEK
- BEKLENTİ ile/yerine ARAYIŞ
( Beklenti içinde olmamak esastır. )
( Anılardan ve beklentilerden doğan tahminler ve plânlarla avunmamalı. )
( EXPECTATION vs. SEEKING
SEEKING instead of EXPECTATION
Must not indulge in forecasts and plans, born of memory and anticipation. )
- BEKLENTİ ile/ve/<> BASKI
- BEKLENTİ ile/ve/=/||/<>/>/< BATKI/HÜSRAN
( EXPECTATION, ANTICIPATION and/>/= DISAPPOINTMENT )
- BEKLENTİ ile/yerine BEKLEMEK
( Beklenti içinde olmamak esastır. )
( EXPECTATION vs. TO WAIT
TO WAIT instead of EXPECTATION )
- BEKLENTİ yerine DAYANÇ/SABIR
( PATIENCE/FORBEARANCE instead of EXPECTATION, ANTICIPATION )
- BEKLENTİ ile/ve/||/<>/> DAYATMA
( Aralarında çok ince bir çizgi ya da geçiş vardır. )
- BEKLENTİ ile/ve/=/||/<>/>/< DERT
- BEKLENTİ değil/yerine/>< EYLEM
- BEKLENTİ ile/ve/<>/< EZBER / KALIP / KABUL
- BEKLENTİ değil/yerine HİZMET
- BEKLENTİ değil KENDİNDEN KAÇIŞ
( Merkezden uzaklaşmak. )
- BEKLENTİ ile/yerine ÖNGÖRÜ
( FORESIGHT instead of EXPECTATION, ANTICIPATION )
- BEKLENTİ ile/değil/yerine ÜMİT/UMUT
( Ümidiniz, zihninizde sessiz ve gönlünüzde sakin kalmakta yatar. )
( Düşük tut! İLE/DEĞİL/YERİNE Yüksek tut! )
( [not] EXPECTATION vs./but HOPE
HOPE instead of EXPECTATION )
- BEKLENTİ(DE OLMAK) değil/yerine/>< KABUL (ETMEK)
( Hiçbir şey için! DEĞİL/YERİNE/>< Her şeyi. )
( Expect(ation) (for) nothing but accept(ion) (for) everything! )
( not EXPECTATION but/>< ACCEPTION
ACCEPTION instead of EXPECTATION )
- BEKLENTİDE OLMA(MA)K ile/ve/değil/yerine/>< "RAHATLIK"
- BEKLENTİDE/İSTEKTE:
YENİ/Sİ ile/ve/<> DAHA FAZLASI/ÇOK
- BEKLENTİYE YANIT ARAMAK ile/yerine (SADECE ANLAMAK İÇİN/ÜZERE) SORU SORMAK
( Yeter ki, soru sormasını bil! Taşlar bile seninle konuşur. )
( TO SEARCH FOR EXPECTATION vs. TO ASK [JUST TO UNDERSTAND]
TO ASK [JUST TO UNDERSTAND] instead of TO SEARCH FOR EXPECTATION )
- BEKLENTİYİ YÖNETMEYE ODAKLANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> ÇÖZÜM ÜRETMEYE ÇABALAMAK
- BEKMES[Oğuz] = PEKMEZ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BEL BEL / MEL MEL (BAKMAK)
- BEL EVLÂDI ile/ve/<> YOL EVLÂDI ile/ve/<> NEFES EVLÂDI
- BEL ile BEL ile BEL ile BEL
( İm, işaret. İLE İnsan gövdesinde, göğüs ile karın arasında, daralmış bölüm. | Bu bölümün, sırtın altına denk gelen bölgesi. | Hayvanlarda, omuz başı ile sağrı arası. | Dağ sırtlarında, geçit veren çukur yer. | Atmık, meni. | Geminin orta bölümü. İLE Toprağı kazmaya ya da kirizma yapmaya yarayan, uzun saplı, ayakla basılacak yeri tahta, ucu sivri kürek ya da çatal biçiminde bir tarım aracı. İLE Ses şiddetiyle ilgili birim.[< Graham Bell] | İletişim teknolojisinde iki farklı güç ya da şiddet değerini ya da bir gücün, bir referans güce oranını karşılaştırmak için kullanılan bir logaritmik birim. İki güç değeri P1 ve P2 ise aralarındaki fark, N = log10[p2 / p1] kadardır. Simgesi: B, b )
- BELÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AŞK
( Bin. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bir. )
- BELÂ ile BELÂ-Yİ MÜBREM
( ... İLE Kaçınılmaz belâ. )
- BELÂ'DA:
ŞERİAT ile TARİKAT ile HAKİKAT ile MÂRİFET
( Sabreder. İLE Rızâ gösterir, şükr eder. İLE Nedenini araştırır, ilmini yapar. İLE Hizmet eder. )
- BELÂGAT ile/ve/||/<> BEDÂHET
( İyi konuşma, sözle inandırma yeteneği. | Söz sanatlarını inceleyen bilgi dalı. Retorik. | Konuya tüm yönleriyle kavrayarak, hiçbir yanlış ve eksik anlamaya yer bırakmayan, yorum gerektirmeyen, yapmacıklıktan uzak, düzgün anlatma sanatı. | Bir şeyde, gizli olan derin anlam. İLE/VE/||/<> Apaçık olma durumu. | Bir konuda, hazırlıksız konuşabilme yeteneği. )
itibariyle 29.456 başlık/FaRk ile birlikte,
29.431 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(14/119)