Bugün[10 Temmuz 2025]
itibariyle 29.456 başlık/FaRk ile birlikte,
29.431 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(21/119)


- BURHAN ve İRFAN


- BURHAN-I LİMMÎ ile/ve BURHAN-I İNNÎ

( Fizik. İLE/VE Matematik. )

( Niçin? İLE/VE Nasıl? )

( Tabii. İLE/VE Tâlimî. )

( Zihinde. İLE/VE Hem zihinde, hem dışarıda. )

( Aposteriori. İLE/VE Apriori. )


- BURJUVA/Zİ değil/yerine/= KENTSOYLU/LAR / KENTLİ

( Ortaçağ Avrupası'nda tüccarlara verilen ad. | Orta durumlu halk. )


- BURKİNA FASO'DA:
YOL SORMA ve/<> HAL-HATIR SORMA

( Herhangi birine yol soracak olursanız, önce tokalaşırlar. Hal-hatır sorarak, size gideceğiniz yeri tarif eder ve sonra tekrar tokalaşarak ayrılırlar. )


- BURMA ile BURMA ile BURMA

( Burmak. | Burularak yapılmış altın bilezik. Burulmuş, burularak yapılmış, kıvrılmış. | Yaşken burularak kurutulan ot. | Kuru incir. | Sarığıburma. İLE Musluk. | Kapı tokmağı/kolu. İLE Myanmar/Birmanya. [ülke] )


- BURMAK/BURMAQ ile BURUTMAK/BURUTMAQ ile BURIŞ(BURUŞMA) ile BURKI/BURQI ile BURKITMAK/BURQITMAQ ile BURKIG/BURQIG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kokma. | Buharının yükselmesi. İLE buharlanmasına neden olmak. İLE Kırışıklık.[deride ya da kumaşta] İLE Kırışık/buruşuk. İLE Buruşturmak. İLE Deride ya da benzer bir nesnede oluşan kırışıklık/buruşma. )


- BURNU BÜYÜK/LÜK ile/değil/yerine SEÇKİN/LİK


- BURNUNU SOKMAMALI!


- BÜROKRASİ ile/ve/ne yazık ki/<>/>< YOLSUZLUK


- YASTIKÇIK/KESE/TORBA/BURSA[Lat. < BURSA SYNOVIALIS] ile Bursa

( Eklem bölgelerinde bulunan, içi sıvı dolu küçük kesecikler. [Kaslar, tendonlar ve kemikler arasındaki sürtünmeyi azaltarak hareketi kolaylaştırır.] İLE Türkiye'de, Marmara bölgesindeki bir il. | M.Ö. II. yüzyılda kurulan kent, Prusias[Bitinya Kralı] adını almış ve zamanla Bursa biçiminde değişmiştir. )


- BURUN ile BURUN ile BURUN ile BURUNG ile BULUNG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Burun. İLE Dağın doruğu. | Herhangi bir şeyin ilk parçası. İLE Ön. İLE Olanağı bulunan en uzak noktaya göre kabul edilen ok atım uzaklığı. İLE Köşe. )


- BÜRÜNME ile/ve/değil/yerine ÖRTÜNME


- BUS = PUS
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- BÜŞİNÇEK[Kençek] = SALKIM
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Üzüm salkımı. )


- BÜŞRÂ[Ar.]/MÜJDE değil/yerine/= SEVİNÇLİ SAVA/ÇAV(HABER)


- BÜST ve/<> ANIT-KİTÂBE

( Şili'nin başkenti Santiago'da da,
bir ATATÜRK anıt-kitabesi vardır.

ATA'mızın anıtı, Las Condes Belediyesi tarafından dikilmiş ve
Apaquindo Caddesi'nde yer alıyor.
Anıt, 3 - 3.5 m. yüksekliğindeki bir duvar üzerinde bulunan
ATATÜRK büstü ve yanındaki ay-yıldızdan oluşuyor.

Anıt üzerindeki kitabenin çevirisi...

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu,
Vatanının fedâkâr ve sadık hizmetkârı,
Benzeri olmayan kahraman,
İnsanlık idealinin canlı timsali.

Tüm hayatını, Türk milletine vakfetmiş,
Milletine, kendi ruhunun ateşini vermiştir.

Anısı, milletinin ruhunu ateşli tutan,
Sönmez bir meşale olarak yaşamaktadır. )


- BÜST ile/||/<> SFENKS ile/||/<> EQUESTERİAN

( İnsanın gövdesinin başını ya da göğüsten yukarısını gösteren heykel. İLE/||/<> Başı ve gövdesi farklı türlerden (genellikle başı kadın ve gövdesi aslan gibi) olan fantastik yaratık. İLE/||/<> Atlı portre. Batı sanatında resim ve heykel alanında soylu ya da önemli kişileri betimlemek için kullanılmış bir portre türü.[En başarılı örneklerini Rönesans'ta Donatello ve Verrocchio'nun yapıtlarında gördüğümüz bu tür portreler, modeli onurlandırıcı ve yüceltici bir anlam taşırdı.] )


- BUSTULI ile ISPANAK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Dağ ıspanağı. İLE ... )


- [BU/ŞU/O] ANLAMI:
"TAHSİL ETMEK" ile/ve/||/<>/>/< ZEVK ETMEK


- BU/ŞU/O SÖZ/DÜŞÜNCE/DAVRANIŞ:
DOĞRU MU? ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLANAKLI MI?


- BÜT ile BÜT
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Soyluların oğullarının ya da kızlarının perçemine takılan büyük ve değerli bir türkuvaz. İLE Soylu birinin yolladığı armağanı getiren kişiye verilen bahşiş. )


- BÜTÇE YÖNETİMİNDE:
NAKİT ile/ve/<> TAHAKKUK


- BÜTÇE/M SIKINTILI ile/değil BÜTÇE/M SINIRLI


- BÜTE ile BÜTGÜ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Çok. İLE Dışkı, kaka.[Yalnızca çocuklar için kullanılır.] )


- BÜTÜGE = PATLICAN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- BÜTÜN BUNLAR değil BUNLARIN HEPSİ/TÜMÜ


- BÜTÜN CANLI ORGANİZMALAR ile/ve/değil/||/<>/> TÜM VAR OLANLAR


- BÜTÜN:
PARÇALARIN BİRARADALIĞI ile/ve/||/<> BAŞLANGICI, ORTASI VE SONU OLAN


- BÜTÜN "VARLIK/LAR" değil TÜM VAROLANLAR


- BÜTÜN ile/ve BAĞLANTILI

( COMPLETE vs./and CONNECTED/RELATED )


- BÜTÜN ile/||/<>/= BÜTÜN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Herhangi bir şeyin güvenilir ve sağlam olanı. İLE/||/<>/= Parçaların biraradalığı. )


- BÜTÜN ile/ve/<> BÜTÜNSEL

( ... cum MILVUS MIGRANS )


- BÜTÜN ile/ve DÜZEN/SİSTEM


- BÜTÜN ile/ve/||/<> GÖRÜNMEYEN


- BÜTÜN ile/ve/değil/<> PARÇA

( Bir kavramın, bireylerinin toplamı, bütünü vermez. )

( Bütün, parçaların toplamından daha fazla birşeydir. )

( ZIRNIK[Fars. < ZIRNÎH]: Sıçanotu, arsenik madeni ile kükürt karışığı bir madde. | Herhangi bir şeyin en küçük, önemsiz ve işe yaramaz parçası. )

( PIECE vs./and ENTIRE/WHOLE )

( ... ile/ve/değil/<> BERH: Parça, az şey, hisse, nasip. | Su birikintisi. | Şimşek. | Yaş odunun yanarken çıkardığı yaşlık. | Balık. )

( HOLON ile MEROS )


- BÜTÜN ile/değil TOPLAM


- BÜTÜN ile/değil/yerine TÜM

( Parçası bulunur. İLE/DEĞİL/YERİNE Parçası bulunmaz. )

( Nitelikse. İLE/DEĞİL/YERİNE Nicelikse. )

( Tekse. İLE/DEĞİL/YERİNE Çoksa. )

( Bütün, ("Parçaların biraradalığı", "Bütünlük", "Entegrasyon/Integration/Integrity") anlamını taşıyan bir sözcüktür. Tüm ise, (ingilizce "Whole/All") ile karşılık bulur. Parça parça olsa da, çeşitli oranlarda eksiklikler de olsa istisnasız ve ayırımsız, tamamıyla/tümüyle kapsamadır.

Bütün elmalar, bütün insanlar, bütün arabalar, bütün kitaplar, olmaz! Parçalarının ayrı ayrı kullanılma durumu olmayanlar için gereksiz/yersiz/fazladan bir sözcüktür "bütün".

Bir saksıdaki çiçeğin tüm yaprakları söz konusuysa, "bütün yapraklar" denildiğinde, --her sözcüğün, kendi anlamını taşıdığı bilgisiyle--, ucu sararmış/kırılmış, bir parçası kopmuş yapraklar devredışı bırakılmış olur, ki biz tamamını, hepsini demek istiyoruzdur.

"Bütün parçalar" diyemeyeceğimiz ve
"Bütünden Gelim/Bütüne Varım" olamayacağı gibi! )


- BÜTÜNCÜL ile/ve/||/<> BÜTÜNLEŞİK


- BÜTÜNCÜL ile/ve/||/<> ORGANİK


- BÜTÜNLENME ile/ve/||/<> TAMAMLANMA


- BÜTÜNLENME ile/ve/||/<> TAMLANMA

( )


- BÜTÜNLEŞMEK ile BOYUN EĞMEK


- Bütünlük için DİNLE!!!


- Bütünlük için SUS!!!


- BÜTÜNLÜK ile/ve/||/<> BİREŞİM/TEVHİD


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> BÜTÜNCÜLLÜK


- BÜTÜNLÜK ile/ve/değil DİREYSEL/ORGANİK BÜTÜNLÜK

( Parçaların biraradalığı/birliği. İLE/VE/DEĞİL Uyum. )


- BÜTÜN/LÜK ile/ve/||/<> DİZGESEL/LİK


- BÜTÜNLÜK ile/ve DOKUNULMAZLIK

( INTEGRITY vs./and IMMUNITY )


- BÜTÜNLÜK ile ESRİME

( ... İLE Esrime, duyulur olanlardan, bir başka deyişle tikel şeylerden başlayıp derece derece iç algıya ve iç algıdan da geçip bir an için bile olsa yokluğa dalmak, aslına kavuşmak demektir. )


- BÜTÜN/LÜK ve/||/<> GÜVENİLİR/LİK


- BÜTÜNLÜK ile/ve/değil/||/<>/< GÜZELLİK


- BÜTÜNLÜK ile/ve/||/<> HAKİKAT


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> İÇ İÇELİK


- BÜTÜNLÜK ve/<> IŞILTI


- BÜTÜNLÜK ve/<> IŞIMA


- BÜTÜN/LÜK ile/ve KENDİ/LİK

( ENTIRE/INTEGRITY vs./and THE SELF/NESS )


- BÜTÜN/LÜK ile KENDİNİ TEKRARLAYAN


- BÜTÜN/LÜK ile/||/<> KUŞATICI/LIK


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> SÜREKLİLİK


- BÜTÜNLÜK ile/değil TÜMEL


- BÜTÜNLÜK ile YOĞUNLAŞMA/KONSANTRASYON

( INTEGRITY vs. CONCENTRATION )


- Bütünlüklü KONUŞ!!!


- BÜTÜNSEL ile BÜTÜNLÜKLÜ


- BÜTÜNSELLEŞTİRME ile İNDİRGEME

( TO COMPLETE/COMPLETION vs. TO REDUCE )


- BUVALDUR/EFLATUN[Ar. < Yun.] ile KIZILŞAP

( Açık mor renk. | Bu renkte olan. İLE Açık mor/eflatun renk. | Bu renkte olan. )


- BÜVET/BÜĞET ile BÜVET[< Fr.]

( Su birikintisi, gölcük. İLE Yiyecek ve içecek şeyler satılan küçük büfe. )


- BUY-I GÜL[Fars.] değil/yerine/= GÜL YAĞI


- BUYRUK/BUYUR ile/değil/||/<>/> (")BUYURUN(")

( Belirli bir davranışta bulunmaya zorlayıcı söz, emir. | İLE/DEĞİL/||/<>/> İnceliğin ve/ya da anlayışın en üst seviyede olduğunu yansıtmak üzere kullanılan söz ya da kinâyeli söz. | Nispetli bir davranış ya da tutumla ve gerisi suskunlukla yansıtılan/gösterilen, ikinci sözcüğü tek sözcük olan[olarak kullanılan] bir karşıt pekiştirme[oxymoron]. )


- BUYRUK/EMİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DİLEK/TEMENNİ


- BÜYÜCÜLER ile/ve/<> ARA VAROLAN/LAR

( Evrenin, "büyücülerden" ve "ara varolanlardan" temizlenmesini, kelâm sağlamıştır. )


- BÜYÜCÜ/LÜK" / "SİHİRBAZ/LIK" /"KÂHİN/KEHÂNET" ile/değil YANILTICI/LIK / İLÜZYON/İST


- BÜYÛD[Ar.] ile BÜYÛT[Ar. < BEYT]

( Yok olma. İLE Mesken, hane, ev, oda, oba. )


- BÜYÜĞÜN İÇİNDEKİ KÜÇÜK ile/ve/değil/yerine KÜÇÜĞÜN İÇİNDEKİ BÜYÜK


- BÜYÜK BURUN/LULUK ve/||/<>/> BURNUNUN DİBİNDEKİ FIRSATLARI/GERÇEKLERİ GÖREMEME


- BÜYÜK ...:
ÇATIŞMALAR ile KARŞITLIKLAR ile GERİLİMLER

( BÜYÜK ÇATIŞMALAR/KARŞITLIKLAR/GERİLİMLER - AKIL - DİNİ "İNANÇ/İMAN" )


- BÜYÜK ÇÖKÜŞ/LER ile/ve/<> !SAVAŞ


- BÜYÜK DEVLET BAŞKANLARI ile/<> BÜYÜK BİLGİNLER

( Bilginlerle düşüp kalkanlar. İLE/<> Devlet başkanlarıyla düşüp kalkmayanlar. )


- BÜYÜK DEVLET ile/ve/değil/yerine KÜÇÜK DEVLET


- BÜYÜK DÖNGÜLER ile/ve/+/||/<> KÜÇÜK/İÇ/ALT DÖNGÜLER


- BÜYÜK DÜŞÜNÜRLER ile EN BÜYÜK DÜŞÜNÜRLER

( [yanlışlarını] Bilirler. İLE Bilirler fakat "kabul etmezler". )


- BÜYÜK EL ÖRTÜLERİ ile/ve/<> ORTA EL ÖRTÜLERİ


- BÜYÜK HATA:
BİR ŞEYE/KİŞİYE, GEREĞİNDEN FAZLA DEĞER VERMEK ile/ve/değil/<> KENDİNE, HAK ETTİĞİNDEN DAHA AZ DEĞER VERMEK


- (BÜYÜK) "HİKAYE" değil SÜREÇ


- BÜYÜK GÖZELER/HÜCRELER ile/ve/<> KÜÇÜK GÖZELER/HÜCRELER

( MAGNO ile/ve/<> PARVOSEÜLER )

( )


- BÜYÜK KONUŞMA ile/ve/değil/||/<> İDDİA


- Büyük konuşmamak için DİNLE!!!


- BÜYÜK/KÜÇÜK ile/ve/||/<> ARD ARDALIK ile/ve/||/<> YAN YANALIK


- BÜYÜK PATLAMA ve/||/<>/> SİMETRİ KIRILMASI ve/||/<>/> KÜTLE


- BÜYÜK RESİM ile/ve/||/<> BÜTÜNCÜL BAKIŞ


- BÜYÜK SAYIDA değil ÇOK SAYIDA


- BÜYÜK SELÇUKLU YÖNETİMİ'NDE

( * VEZİR(SAHİB) / BAŞBAKAN
(ULEM KÖKENLİ, BÜROKRAT GİBİ VE GENELLİKLE İRAN'LI, BÜTÇENİN %10'UNU ALIRDI)

* DİVÂN-I A'LÂ / BAKANLAR KURULU

* DİVÂN-I İSTÎFÂ / MÂLİYE BAKANLIĞI
MÜSTEVFÎ / MÂLİYE BAKANI

* DİVÂN-I İŞRÂF - SAYIŞTAY
MÜŞRİF

* DİVÂN-I ÂRZ - SAVUNMA BAKANLIĞI
ÂRIZ - SAVUNMA BAKANI

DİVÂN-I İNŞÂ VE TUĞRA / DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
MÜNŞÎ/TUĞRÂÎ - KÂTİPLER/DEBÎR

İNŞÂ: YAZIŞMA/DİPLOMASİ
----------
ATABEG - LALA/LIK (DAR ANLAMDA) (DİVAN'A KATILIRDI)
NÂİBU'S-SALTANA / SULTAN VEKİLİ
( TÜRKİYE SELÇUKLULARI'NDA )


- BÜYÜK ŞEYLER ile/ve/değil/yerine KÜÇÜK ŞEYLER

( Yok olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Sürekli[bâki] kalır. )


- BÜYÜK SÖZ ile/ve/||/<> BEYLİK SÖZ


- BÜYÜK SÖZ yerine HİKMETLİ SÖZ


- TAŞ:
BÜYÜK ile/ve/||/<> KÜÇÜK

( Değirmen döndürür. İLE/VE/||/<> Bacak sildirir. )


- BÜYÜK TERİM ile/ve ORTA TERİM ile/ve KÜÇÜK TERİM

( Özne. İLE/VE Neden. İLE/VE Sonuç. )

( Kıyasın varlıkbilimi ve fiziği. )


- BÜYÜK YANLIŞLARIN/HATALARIN/SUÇLARIN:
"NEDENİ" ile/ve/<>/> BEDELİ


- BÜYÜK YERİN ile/ve/değil/yerine/||/>< KÜÇÜK YERİN

( Küçük konuşmacısı [olmak]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Büyük konuşmacısı [olmak]. )


- BÜYÜK ZEKÂ ve/<> BÜYÜK SORUNLARI

( ...VE/<> Kusursuzluk arayışı/çabası/tutkusu/hayranlığı/beklentisi. )


- BÜYÜK ile GENİŞ


- BÜYÜKELÇİ(SEFİR[Ar.]/SEFÂRET)/LİK ile/ve/||/<> KONSOLOS[Yun.]/LUK / ŞEHBENDER[Fars.]

( VİSKONSÜL: Konsolos yardımcısı. )

( Ülkesinin, öteki ülkelerin başkentinde sadece bir tane olan, temsil etmekte olduğu ülkenin en büyük yetkisine sahip diplomatik kurumudur.[Çoğunlukla ve olağan koşullarda vize ve pasaport işlemleri yapılmaz.] İLE/VE/||/<> Ülkesinin, öteki ülkelerdeki ticari çıkarlarını korumakla sorumlu, diplomatik olmayan resmi kurumlardır.[Diplomatik özelliği bulunmayan resmi görevlerin yapıldığı, resmi kurumdur. Genellikle, pasaport, evlilik, doğum ve ölüm gibi işlemler yapılmaktadır.][Konsolosluk arşivleri ile binalarının dokunulmaz hakları vardır.] )

( Kendi ülkesini başka ülkede temsil eden en üst düzeydeki devlet görevlisidir, diplomattır.[Görevli oldukları ülkelerde, vatandaşı oldukları ülkenin devlet başkanının temsilcisidir. Ülkesiyle görevli oldukları ülkeler arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri ilişkileri geliştirmeyi hedefler.] İLE/VE/||/<> Konsolosluk yöneticisinin unvanı, ülkelere göre farklılık gösterir.[Bulundukları kentin yetkili yöneticisiyle ilişki durumundadır. Konsolosluktaki görevlilerin diplomatik temsil hakkı yoktur.] )

( AMBASSADOR vs./and CONSUL )


- BÜYÜKLER FİZİĞİ ile/ve/||/<> KÜÇÜKLER FİZİĞİ

( [BOZULMA(DISTURBANCE)] İhmal edilebiliyorsa. İLE/VE/||/<> İhmal edilemiyorsa. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Parçalar arasındadır. DEĞİL Küçüğü olmayan büyük(lük)tür. )

( Büyük, küçülebilendir. )

( Büyüğün büyüklüğü, küçüğünü düşünmesindedir, sevmesindedir. )

( Ne kadar seviyor ve düşünüyorsa o kadar büyüktür. )

( Kişi, maneviyatta büyümezse, isterse 500 yıl yaşasın, yine çocuktur. )

( Yaşayanın değil, düşünenin ve anlayanın yaşı büyüktür. )

( Büyük, küçüğü sevmeye memurdur. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YÜCE/LİK


- [ne yazık ki]
BÜYÜK SORUN/YANILSAMA:
"ACI ÇEKMEMEK" ve/||/<>/>/< "KENDİMİZİ KANDIRMAK" / KANDIRDIĞIMIZI/KANDIRABİLECEĞİMİZİ ZANNETMEK


- BÜYÜME ile/ve/değil ÇOĞALMA

( [but] TO GROW vs./and/but INCREASE )


- BÜYÜME ile ÇOĞALMA


- BÜYÜME ile/ve/<> GELİŞME

( TO GROW vs./and/<> TO DEVELOP )


- BÜYÜME ile/ve/değil/||/<> GENLEŞME


- BÜYÜME" ile/ve/değil/yerine HAREKET


- BÜYÜMEK ile/ve/||/<>/>/< "ÇOCUKLAŞABİLMEK"

( )

( İçindeki çocuğa sarıl! Sana, insanı anlatır... )

( Zamanın etkisi. İLE/VE/||/<>/>/< Kişinin becerisi. )


- BÜYÜMEK ile SEMİRMEK (MEYVE VERMEK)

( TO GROW vs. TO GIVE FRUIT )


- BUYURGANLIK ile/değil TOPLUMSALLIK


- BUYURUM

( IMPERATIVE )


- BÜYÜTMEK ile/ve/değil/||/<>/< YETİŞTİRMEK

( Gövdeyi. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Zihni. )

( Bitkiyi/hayvanı/beşeri(kişiyi). İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< İnsanı/kişiliği. )


- BUZ ile BUZ NOKTASI ile BUZ TON

( Yoğunluğu 0,92 g/mL., e.n. 0 °C olan, renksiz, donmuş ya da katı su. İLE Kelvin sıcaklık ölçeğinde, buzun e.n. 273,15 °K. | Su ve buzun standart atmosfer basıncında, dengede olduğu sıcaklık. İLE Bir ton 0 °C'deki buzun 0 °C'deki suya erimesi için gerekli ısı biriminin kuramsal sayısı. )


- BUZ ile BUZLUK/BUZLUQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Buz. İLE Yazın kullanılmak üzere içine buz doldurulan yer. )


- BUZ ile/<> "SİYAH BUZ"

( Genellikle, kara fırtınası biter bitmez, yollar, asfaltın çıplak yüzüne kadar temizlenir. Bu temizlikten sonra, yollar, ıslakmış gibi görünür ama gerçekte, yol, "siyah buz" olarak adlandırılan ince bir buz tabakası ile kaplanmıştır. Siyah buz, her zaman görülemeyen, şeffaf ama çok kaygan bir buz tabakasıdır. )


- BUZ ile/ve SU

( Üzerine damga yapılmaz! İLE/VE Üzerine yazı yazılmaz! )


- BUZAĞI["BUZA" değil!] ile/<>/> DANA ile/<>/> DÜVE ile/<>/> İNEK ile/<>/> TOSUN ile/<>/> BOĞA/KELE ile/<>/> ÖKÜZ ile/<>/> SIĞIR

( Yeni doğmuş, ana sütüyle beslenen sığır yavrusu. İLE/<>/> İneğin, sütten kesildikten sonra 15 aylığa kadar olan yavrusu. İLE/<>/> Doğum yapmamış dişi inek yavrusu. İLE/<>/> 2 yaş ve üzeri dişi sığır. İLE/<>/> Danalıktan yeni çıkmış 15 - 24 ay arasındaki genç boğa. | [mecaz] Sağlıklı, tıknaz delikanlı. İLE/<>/> 2 yaş ve üzeri erkek boğa/sığır. İLE/<>/> Kısırlaştırılmış/burulmuş boğa. İLE/<>/> Geviş getirenlerden, boynuzlu büyükbaş evcil hayvanların genel adı. )

( VEAL vs./<>/> CALF vs./<>/> HEIFER vs./<>/> COW vs./<>/> STIRK vs./<>/> BULL vs./<>/> OX/OAF vs./<>/> CATTLE )

( VATSA ile/<>/> DAM ile/<>/> BACHHIYA ile/<>/> GO/GOU ile/<>/> BACHHRA ile/<>/> VRSABHA ile/<>/> PRSTHA ile/<>/> GAAY/BAIL [PASHU/GODHAN] [AGHNYA: Öldürülmemesi gereken, kesilmeyecek olan.] )


- BUZDAĞI ile/ve/||/<>/> EKİNSEL/KÜLTÜREL BUZDAĞI

( Easy to see: Gör(ül)mesi kolay ve olanaklılar...
Dil, Giysi, Yiyecek-İçecek, Yazın(Edebiyat), Güzel Sanatlar, Toplumsal davranışlar, tatiller ve şölenler...

Not easy to see: Gör(ül)mesi kolay olmayanlar...
İnanç ve zanlar, Aile rolleri, Otorite ilişkisi, Öz kavramı, Çekirdek değerler, Tavırlar, Yanlılıklar/taraflılıklar, Gövde dili, Güzellik düşünceleri, Yorumlar, Açık /Temiz olma/kalma, Okula yönelik tutum, Aile değerleri, Eşeysel roller, Yönetme/yürütme kuralları, Sağlık ve Tıbba yaklaşım, Mizah, Gurur, Adâlet düşüncesi ve duygusu, alçakgönüllülük, Çevre bilinci, Yarışabilme, İş ahlâkı, Çocuklaşabilme çabaları, Kabuller, Düşünce örüntüleri, Jestler, Kişisel alan, Estetik... )

( ... ile/ve/||/<>/> )


- BUZDAĞININ:
GÖRÜNEN BÖLÜMÜ ile/ve GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ

( Gördüğümüz, olan değildir. )

( Görünüşler, aldatıcıdır. )

( Adı değiştirebiliriz fakat gerçek yine kalır. )

( Appearances are deceptive. )

( What you see is not what is.
You may change the name, but the fact remains. )

( VISIBLE PART OF ICEBERG vs./and INVISIBLE PART OF ICEBERG )


- BUZDOLABINDA SAKLANMASI GEREKEN SEBZELER ile/değil/yerine BUZDOLABINDA SAKLANMAMASI GEREKENLER

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Kabak, soğan, patates, sarımsak. )


- BÜZGEN ile/ve/<> BÜZÜK

( Kasılarak, gövdedeki herhangi bir deliği açan ya da kapayan, çember biçimindeki kasların genel adı. İLE/VE/<> Toplanarak büzülmüş. | Kalınbağırsağın sona erdiği yer, anüs. | [argo] Yüreklilik, cesâret. )


- BUZI ile YANIK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Ekmeğin üzerinde oluşan yanık. İLE ... )


- BUZUL DAĞLARI ile/değil SAYDAM BUZUL DAĞLARI

( ... İLE/DEĞİL En tehlikeli olan buzul dağları. [Eğer buzul içindeki su erir ve çatlaklar da tekrar donarsa saydam buzul oluyor.] [Titanik, saydam buzul dağlarından birine çarparak batmıştır.] )


- BUZUL ile PERİTO MORENO BUZULU


- BUZULLAR İÇİN İLK TÜRK TEMSİLCİ: ONUR SABRİ DURAK

( İTÜ Denizcilik Fakültesi öğretim görevlisi Onur Sabri Durak[Dr.], Antarktik Antlaşmalar Sekretaryası'nda Türkiye’yi temsil eden ilk biliminsanı olarak göreve başladı...[10 Ocak 2017] [devamı için burayı tıklayınız...] )


- C BANDI ile C BANTLAMA/KONSTİTUTİF HETEROKROMATİN

( Genellikle meteoroloji radarlarında kullanılan 3,75 ila 7,5 GHz dalga boyu arasındaki elektromanyetik tayftaki frekans aralığı. İLE Kromozomların genellikle sentromerik bölgeler ile heterokromatin yapı içeren öteki bölgelerin boyanmasında görevli, türlerin kromozomal olarak tanılanmasında, türler arasındaki genomik yakınlık derecelerinin belirlenmesinde, polimorfizm ve çeşitli kromozom mutasyonları çalışmaları ile karyotip çözümlemesinde en çok kullanılan boyama tekniği. )

( C-BAND vs. C BANDING/CENTROMERIC BANDING )

( BANDE C avec COLORATION DES BANDES C/MARQUAGE DES BANDES C )

( C-BAND mit C BANDERUNG )


- Çile çekmemek için SUS!!!


- C ile C

( Türk abecesinin üçüncü harfi. | Sınıflama ve sıralamalarda, maddelerin sırası harfle gösterildiğinde, üçüncü maddenin başına getirilen. | Nota imlerini harflerle gösterme yönteminde, "do" sesini gösterir. | Romen rakamlarında, 100 sayısını gösterir. İLE Karbon'un simgesi. | Elektrik sığasının simgesi. )


- C ile Ca ile C.G.S.[İng.][cm. | Gram | Second]

( Abecenin üçüncü harfi.[Sesbilim bakımından, dişeti damak ünsüzlerinin, ötümlüsüdür.] | Sınıflama ve sıralamalarda, maddelerin sırası, harfle gösterildiğinde, üçüncü maddenin başına getirilir. | Nota imlerini, harflerle gösterme yönteminde, "do" sesini gösterir. | Karbon öğesinin simgesi. | Celsius sıcaklık derecesinin simgesi [°C]. | Isınma ısısının simgesi. | Kapasitör ve kapasitesi simgesi. | Elektrik sığasının simgesi. | Elektrik yükü birimi, Kulomb'un simgesi. | Isıl sığanın simgesi. | %1 anlamındaki santi[10¯²] simgesi. | Kritik durum ve kristal duruma işaret etmek için alt indis olarak kullanılan simge. | Işık hızını belirtmek için kullanılan simge. | Romen rakamlarında, 100 sayısını gösterir. İLE Kalsiyum'un simgesi. İLE Santimetre, gram, saniye sözcüklerinin baş harfleri ile gösterilen birim düzeni. )


- ÇABA/GAYRET[Ar.] ile/ve/||/<>/< REKABET


- ÇABA HARCAMADAN ... ile/değil/yerine DAHA KOLAYCA ...


- ÇABA ile CABA

( Herhangi bir işi yapmak için ortaya konulan güç, zorlu, sürekli çalışma. İLE Bir şey ödemeden, para vermeden alınan şey. | Ek olarak. )


- ÇABA = EDEAVOUR[İng.] = EFFORT[Fr.] = BESTREBEN[Alm.] = CONATUS[Lat.]


- ÇABA ile/ve/değil/<>/< GİRİŞİM


- ÇABA ile/ve/||/<>/> GİRİŞİM


- ÇABA ile/ve İYİ NİYET


- ÇABA/GAYRET[Ar.] ile/ve/||/<> ÖZEN


- ÇABALAMAK ile/ve/<> DEBELENMEK


- ÇABUK ile/değil/yerine BİLENMİŞ


- ÇAD ile/ve UGANDA

( İkisinin de ulusal simgesi, ibikli, endemik bir kuştur. )


- ÇADIR ile/değil ÇERGE/ÇERGİ

( ... İLE/DEĞİL Derme çatma çadır. | Otağ. )


- CAFCAF/LI[Fars.] değil/yerine/= GÖSTERİŞ

( Ağız kalabalığı ile bir şeyi elde eden. | Karışık, gürültülü patırtılı, tehlikeli olan. )


- ÇAG ÇOG = GÜRÜLTÜ PATIRTI
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- CAĞ ile CAĞ ile CAĞ ile ÇAĞ

( Parmaklık, korkuluk. İLE Büyük bez. İLE Lavabo, banyo. İLE Zaman dilimi, vakit. | Yaşamın çocukluk, gençlik vb. dönemlerinden her biri, yaş. | Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası, dönem, devir. | Tarihin ayrıldığı dört büyük bölümden her biri, kurun. | Bir katmanın oluştuğu süre. )


- ÇAĞ ile/ve DÖNEM

( AGE vs./and PERIOD )


- ÇAĞ ile EKSEN ÇAĞI

( AGE vs. AXIAL AGE )


- ÇAĞ ile/ve KOŞULLAR

( AGE vs./and CONDITIONS )


- ÇAĞ ile/ve/değil/yerine SÜREÇ

( [not] AGE vs./and/but PROCESS
PROCESS instead of AGE )


- ÇAĞANOZ ile ÇALPARA

( ... İLE Parmaklara takılıp çalınan zil ya da buna benzer ses çıkarıcı araç. | Bir çeşit çağanoz balığı. )

( ... cum PORTUNUS PUBER )


- ÇAĞDAŞ ve/||/<>/< AĞDAŞ


- ÇAĞDAŞLIK:
TARİHSEL ile/değil DÜŞÜNSEL


- ÇAĞIN:
KUŞATMASI ile/ve/||/<> KUCAKLAMASI


- ÇAGIR ile ÇAGIR
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Meyve suyu[şıra]. İLE Şarap. )


- C-AĞIRLIKLI ...:
SES/GÜRÜLTÜ DÜZEYİ ile SES MARUZİYET DÜZEYİ

( Özellikle motor gürültüsü, makine gürültüsü, patlama sesi gibi gürültülerin ölçümünde kullanılan, 30-10.000 Hz arasını tekdüze ağırlıklandırmanın yapıldığı, desibel ölçeğinde ifade edildiğinde dBC etiketinin kullanıldığı gürültü düzeyi. İLE Deneğin maruz kaldığı gürültünün nicel ölçümlerinde C-ağırlıklandırma eğrisinin kullanılması. )

( C-WEIGHTED LEVEL/SOUND LEVEL vs. C-WEIGHTED SOUND EXPOSURE LEVEL (LCE) )

( NIVEAU DE PRESSION AOUSTIQUE PONDÉRÉE EN dB (C) | NIVEAU AOUSTIQUE PONDÉRÉE C avec EXPOSITION SONORE (LCE) )

( C-BEWERTETER SCHALLPEGEL mit C-BEWERTETER ABGESTRAHLTER SCHALLPEGEL )


- ÇAĞIRMAK ile/ve/değil/||/<>/< ÇAĞRIŞTIRMAK


- ÇAĞIRMAK ile/ve/<>/değil/yerine DAVET ETMEK

( [not] MESSAGE vs./and/<>/but TO INVITE
TO INVITE instead of MESSAGE )


- ÇAĞIRMAK ile/ve/değil/||/<>/< GELEBİLECEĞİ BİLGİSİNİ/HABERİNİ VERMEK


- ÇAĞLARI ve YÜZYILLARI ve DÖNEMLERİ

( EPOCHES/AGES/ERA vs. CENTURIES vs. PERIODS )


- ÇAĞMAK ile ÇAĞNAK

( Güneş ışığının vurması. İLE Döl kesesini dolduran ve dölütü içinde bulunduran sıvı, amnios suyu. )


- ÇAGMUR ile/= ÇAMGUR
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Şalgam. )


- ÇAĞRI ile ÇAĞRIM

( Birinin, bir yere gelmesini isteme, davet. İLE Yüksek bir sesin yetişebileceği kadarki uzaklık/mesafe. )


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/||/<>/> AKTARIM


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/<> BAĞLAM


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil/yerine/&gt;/&lt;/||/>< KAVRAM


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil/||/<>/< KOŞULLANMA


- ÇAĞRIŞIM = TEDAî = ASSOCIATION)[İng., Fr.] = ASSOZIATION[Alm.] = ASOCIACIÓN[İsp.]


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil/||/<>/< UYARAN


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil/||/<>/< UYDURMA


- ÇAĞRIŞTIRMA ile/ve/<> DÜŞÜNDÜRME


- CAHD[Ar.] ile KEZİB[Ar.]


- CAHİL:
BİLMEYEN değil/ne yazık ki BİLMEK İSTEMEYEN, BİLMEMEKTEN "MUTLU OLAN"


- Cahil kalmamak için DİNLE!!!


- Cahil kalmamak için SUS!!!


- CÂHİL ile/değil/yerine/||/>/>< ÂLİM ve ÂRİF

( "Keser atar." İLE/DEĞİL/YERİNE/>/>< Temkinli/ihtiyatlı konuşur. )

( [Her sözünde] Kendini aklar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>/>< Kendini yoklar. )

( Kişiyi, hedef yapar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>/>< Kişiye hitap eder. )

( "Cahil" dediğimizde, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir.

Yoksa, okumuş olanlardan, en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okuma bilmeyenlerden de hakikati gören, gerçek âlimler çıkabilir. )

( [Hatasını gösterdiğinde ...] Küfür ve hakaret eder. İLE/DEĞİL/YERİNE/>/>< Teşekkür eder. )

( (Kendi) "Sonuçlar"/ı ile hareket eder. İLE/DEĞİL/YERİNE/>/>< Süreçleri bilir ve takip eder. VE Hem süreç, hem sonuç birliği ve bütünlüğüyle hareket eder. )

( Bilmeyenle/câhille oturup pekmez yiyeceğine, bilenle oturup kuru ekmek ye. )


- CÂHİL ile CESUR

( Davranışlarını kontrol edemeyen. İLE Davranışın/ın sonunu hesap edememe. )


- CÂHİL ile/ve/ne yazık ki/||/<>/< GÂFİL

( Sen'i bilmeyen. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Ben'i bilmeyen. )

( Bilmediğini bilir. Bilmediğini kabul eder. Bu kabul, öğrenmeye yatkın kılabilir, en azından bilene saygı göstermeyi sağlayabilir. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Bilmediğini asla kabul etmez. Asla öğrenmeye yatkın değildir ve bilene saygı göstermez. )

( Şaşırabilme becerisini henüz yitirmeyen. Merak edebilir, soru sorabilir, eğitilebilme olanağı taşıyabilir. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Şaşırmaz, düşüncelerini sorgulamaz, hatalı olabileceğini kabul etmez, eğitime gereksinim duymaz. )

( Bilenlerin yanında eziktir, bilenin konumunu/yetkisini kabul eder ve genellikle bu konuma/yetkiliye pek de sorgulamadan bakar. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Kendi, tek başına yetkidir. Başkalarının yetkisinden, özellikle de bilenlerin yetki ve konumundan nefret eder. )

( Henüz gerçeklikten kopuk değildir. Gerçeği bilmese de sezgisel olarak gerçeğe yakındır. Gerçekle arasında köprü kurabilme becerisini yitirmemiştir. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Gerçeklikten tamamen kopmuştur. Kendi hayal dünyasında, safsata ile örülmüş yüksek duvarların ardında yaşar. Gerçeğe ulaşmak için gerekli tüm bağları reddeder. )

( Uyanabilir, uyandırılabilir. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Uyandırılamaz. )


- CÂHİL ile/ve/değil/||/<> GENÇ

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<> Cahil, [daha çok] bilmeyen değil, davranış ve tutumuna sahip olamayan demektir. Gençlerin/gençliğin de sorunu, bilgili ya da bilgisizlikleri değil davranışlarında aşırıya kaçabilmeleridir. )


- CAHİL ile/ve KABA

( Kişiyi/cahili, bilgili ya da bilgisizliğinden değil yaklaşımından tanırsınız/anlarsınız! )

( Erkeğin okumuşu Kâdı, kadının okumuşu cadı olurmuş. )

( IGNORANT vs./and RUDE
You recognize the person/ignorant by his/her approach but also not by knowledge, nor ignorance. )


- CÂHİL ile KÂMİL

( Uzak ol/dur! İLE Yakın ol/dur! )


- CAHİL ile/ve/||/<> "PİSLİK"


- CÂHİL ile/ve/<> ZÂLİM

( Sorgulamayan. İLE/VE/<> Sorgulatmayan. )

( Hiçbir şey, eyleme geçen cahillik kadar korkunç olamaz. )


- CAHİLİN AĞLAYIŞI ile/değil/yerine ÂLİMİN AĞLAYIŞI


- CAHİLİN, CEHALETİNE SUSMASI ile/= ÂLİMİN, İLMİNİ SAKLAMASI

( İkisi de kabul edilebilir ve doğru değildir! )


- CAHİLİN YAŞADIĞI/"DÜŞÜNDÜĞÜ" CEHALET ile BİLENİN YAŞADIĞI/"DÜŞÜNDÜĞÜ", ZANNETTİĞİ CEHÂLET

( Bilgisiz kişiye, hikmet dolu sözlerin yararı nedir? Kör bir kişiye, bir lambanın yararı nedir? )


- CAHİLLER ile ZEKİLER

( Kendilerini, mükemmel görmeye eğilimlilerdir. İLE Yeteneklerini, hafife almaya eğilimlilerdir. )


- CAHİL/LİK ile/ve/<> APTAL/LIK

( Elif'i, mertek zannetmek. [Bir şey bilmediği halde konuşanlar için kullanılan deyim. (Elif harfini ve bu kadar basit bir şeyi bile bilmeyecek kadar bilgisiz olma durumu.)][MERTEK: Eskiden evleri yaparken kullanılan dört köşe ya da yuvarlak kalınca ağaç gövdesi.] )

( CAHİLLER...
* Her şeyde, hemen öfkelenir.
* Yararı olmayan şeylerden konuşur.
* Yersiz [yanlış yerlere] sadaka verir.
* Sırrı korumayıp açık ederler ve yayar.
* Dostunu ve düşmanını birbirinden ayıramazlar.
* Merhametsiz ve vicdansızlardır. Hoşgörü, onları bırakmıştır.
* Kindar olup, fitne ve fücûr çıkarmayı sever.
* İftira atmaktan, başkasının âhını almaktan kaçınmaz.
* Dedikodu ve yalanları çoktur.
* Güvenilmezdir, emanete ihanet eder.
* Dünya nimetleri için el-etek öpmeyi çok sever, utanmaz.
* Yoldaşını yarı yolda bırakır, yedikleri kaba etmekten çekinmez.
* Kalplerinde vefâ, diğergamlık, kadirşinaslık olmaz.
* Nezâket ve letâfet onlara hiç değmemiş, olmamış meyve misali hamdır!
* Edep, onları terk etmiştir! )

( IGNORANCE vs. STUPID/NESS )


- CAHİL/LİK ile/ve SARHOŞ/LUK


- CAHİLLİKTE ile/değil/yerine/&gt;&lt;/> BİLGELİKTE

( Bilgisizlik/deneyimsizlik, bir yerlere düşürür ya da "çıkarır/taşır". İLE/DEĞİL/YERİNE/> Varolmak, tek başına ve sürekli olarak yeterlidir. )

( [Gösterge] Kavrayamadığın şeyin "doğruluğuna inanmak". İLE/DEĞİL/YERİNE/> Kavrayamadığı şeyin cahili olduğunu bilmek. )

( Kin çoğalır. İLE/DEĞİL/YERİNE/> Sevgi çoğalır. )


- CÂHİZ[Ar.] ile CAHİZ/CAFİZ[Ar.]

( Cesaretli, gözüpek. İLE Katılar için kullanılan hacim ölçüsü. )


- CAJOLE vs. CANVASS vs. COAX vs. CONVINCE vs. PERSUADE vs. WHEEDLE


- ÇAK/ÇAQ ile ÇAK ÇOK/ÇAQ ÇOQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir şeyin kesin ve öz durumu. İLE Odun ve ceviz gibi şeylerin kırılması sırasında çıkan çatırdama sesi. )


- ÇAKILIŞ ile/değil/yerine/>< ÇIKIŞ


- ÇAKIR ile ÇAKIR

( Mavi hareli elâ göz. | Çakırdoğan. İLE Şarap. )


- ÇAKMAK ile ÇAKMAK ile ÇAKMAK

( Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası. | Çelik, taş ve tutuşacak maddeden yapılmış tutuşturma aygıtı. İLE Kuruyunca, kalın kabuk bağlayan, kabarcıklarla beliren ve genellikle yüzde çıkan bir deri hastalığı. İLE Vurarak sokup yerleştirmek. | Çivi ile tutturmak. | [argo] Kabul edilmeyecek bir şeyi, kurnazlıkla kabul ettirmek. | Vurmak. | Bir şeyi, başka bir şeye sürtmek, vurmak ya da çarpmak. | Sezinlemek. | İçki içmek. | Parıldamak, ışık vermek. )


- ÇAKMAK" ile/ve/||/<>/> "ÇAKOZLAMAK"


- ÇAKTIRMA(MA)K ile/ve RENK VERMEMEK


- ÇALANG = GEVEZE, KONUŞKAN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- ÇALIM/CAKA[İt. < GIACCA] ile ÇALIM

( Gösteriş, karşıdakini etkileme amacıyla yapılan davranış, kurum. İLE Kılıcın keskin yanı. | Bir şeyin, erebileceği uzaklık, erim. | Biraz benzeme, andırma. | Bir oyuncunun, topu, ayağından kaçırmadan, karşısındaki oyuncuları kıvrak hareketlerle aldatıp geçmesi. | Geminin su kesiminden aşağı bölümünün, baş ve kıç bodoslamasına doğru darlaşması. )


- ÇAL(IN)MA ile/değil KAÇIR(IL)MA

( Nesneler için geçerlidir. İLE/DEĞİL Canlılar[insan ve/ya da hayvan] için geçerlidir. )


- ÇALINMASIN DİYE değil/yerine SAHİP ÇIKMAK ÜZERE


- ÇALINTI ile/değil ALINTI


- ÇALIP-ÇIRPMAK


- ÇALIŞARAK ÇALIŞMAMAK ile/ve/||/<> ÇALIŞMAYARAK ÇALIŞMAK


- ÇALIŞKAN ile/ve/değil (İYİ) ÇALIŞAN

( [not] DILIGENT vs./and/but (WELL) WORKER )


- ÇALIŞKANLIK/SANAT ÜRETİMİ ile/ve/değil/||/<>/< İÇİNDEKİ "CANAVARI" GİZLEYEN UYGARLIK MASKESİ


- ÇALIŞKAN/LIK ile/ve/> ZEKİ/LİK

( Çalışkan ve alçakgönüllü kişiler, şansı yakalayacaktır. )

( Çalışan kişi, sürekli saf; tembel ise hilekârdır. )

( ... ile/ve/> BÂZIK )

( DILIGENCE vs./and/> TO BE INTELLIGENT )


- ÇALIŞMA SÜRESİ/SAATİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EMEK YOĞUNLUĞU/NİTELİĞİ


- ÇALIŞMA ile/ve/değil ARINMA


- ÇALIŞMA ile/ve/||/<>/< ELE ALMA


- ÇALIŞMA ile/ve ÜRETİM

( Siz çalışmayı sürdürün, tüm evren sizinle birlikte çalışacaktır. )

( İyi olanı isteyin, o zaman tüm evren sizinle birlikte çalışacaktır. )

( Çalışma ve bilgi elele yürümelidir. )

( Kişinin tek kazancı, çalıştığıdır. )

( Çalışan kişinin kimseye zararı dokunmadığı gibi, ondan hem milleti, hem de insanlık yararlanır. )

( Ya dünyayı bir oyun gibi görün ya da onun üzerinde var gücünüzle çalışın. Ya da ikisini de yapın. )

( Çalışmak zordur, gereksiz çalışmalardan kaçınmak ise daha da zordur. )

( Neye gereksiniminiz olduğunu en iyi siz bilirsiniz. )

( LABORARE ESTORARE: ÇALIŞMAK İBADETTİR! )

( WORKING vs./and PRODUCTION
Work on, and the universe will work vs. you.
You know best what you need!
Work and knowledge should go hand in hand.
Desire the good of all and the universe will work vs. you. )


- ÇALIŞMADA (KENDİNDEN/İŞLERİNDEN) ÖDÜN VERMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÖZVERİLİ ÇALIŞMAK


- ÇALIŞMAK:
HİÇ ERİŞEMEYECEKMİŞİZ GİBİ ile/ve/ya da/||/<> HERŞEYİ YİTİRECEKMİŞİZ GİBİ


- ÇALIŞMAK İÇİN DİNLENMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÇALIŞTIKTAN SONRA DİNLENMEK


- ÇALIŞMAK ile/ve/değil/||/<>/< AKILLICA ÇALIŞMAK

( )


- ÇALIŞMAK ile/ve BAŞLAMAK

( Her iş, başlayana kadardır! )


- ÇALIŞMAK ve/=/||/<> DUA/İBÂDET

( LABORARE EST ORARE: Çalışmak, duadır/ibâdettir. )


- ÇALIŞMAK ile/ve/||/<>/< KAPILANMAK

( ... İLE/VE/||/<>/< Bir işe girmek ve o işte devam etmek. | Bir işe girmek. )


- ÇALIŞMAK ve/<> KAZANMAK

( KÂSİB[< KESB]: Çalışıp kazanan. )


- ÇALIŞMAK ile/ve TEMBELLİK SONRASI ÇALIŞMAK

( ... İLE/VE Olumlu bir yaklaşımla, daha dönüştürücü, üretken bir çalışmaya dönüştürülebilir. )


- ÇALIŞMAK/ÇALIŞAN ve/||/<>/> SESSİZ/LİK

( Çalışanın sesi çıkmaz. )


- ÇALIŞMALI!


- ÇALIŞMAMAK değil/yerine/>< (B)AĞ KURMAK

( [not] NOT WORKING but NETWORKING
NETWORKING instead of NOT WORKING )


- ÇALIŞMA/MESAİ SAATLERİ:
20 ile 30 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 30 ile 40 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 40 ile 50 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 50 ile 60 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 60 ile 70 YAŞ ARASI

( 8 saat. İLE/VE
7 saat. + 1 saat. İLE/VE
6 saat. + 2 saat. İLE/VE
5 saat. + 3 saat. İLE/VE
4 saat. + 4 saat. İLE/VE
2 saat. + 4 saat. )

( Zorunlu ve fiziksel. İLE/VE
Zorunlu ve fiziksel. + Gönüllü ve zihinsel/toplumsal.
İLE/VE
Zorunlu ve yönetimsel. + Gönüllü ve toplumsal/eğitsel.
İLE/VE
Zorunlu ve yönetimsel. + Gönüllü ve toplumsal/eğitsel.
İLE/VE
Zorunlu ve yönetimsel. + Gönüllü ve eğitsel. )


- ÇALIŞMANIN SAĞLADIKLARI/KORUDUKLARI:
CAN SIKINTISINDAN ve/||/<> KÖTÜ ALIŞKANLIKLARDAN ve/||/<> YOKSULLUKTAN


- ÇALIŞMAYA ALIŞMAK ile/ve/||/<>/> ALIŞMAYA ÇALIŞMAK

( Okulda. İLE/VE/||/<> Yaşamda. )


- ÇALIŞTIĞIN YERİ/İŞİ SEVMEK ile/ve/ya da/||/<> SEVDİĞİN YERDE/İŞTE ÇALIŞMAK

( Sevdiğin işi yaparsan, çalışmış sayılmazsın. )


- ÇALKALA(N)MAK ile/ve/<>/değil SALLA(N)MAK


- ÇALKAN/ÇALQAN = ...
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Sayrılığın gövdedeki bir noktadan başka noktalara yayılması. )


- ÇALKANTI ile GULGULE

( Deniz ve gölde dalgalanma. | Çalkalanmış nesne. | Kalbur yardımıyla ayrılan çer çöp. | Coşku. | Kargaşa ve bunalımın yol açtığı düzensiz, karışık, sıkıntılı durum. İLE Her ağızdan bir ses çıkmasından meydana gelen, dalga dalga ortalığa yayılan karışık gürültü. )


- ÇALMAK ile/değil/yerine/>< ÇALIŞMAK

( image )


- ÇALMAK ile/ve/||/<>/> ÇAR ÇUR ETMEK


- ÇAM AĞACI/KÖKNAR ile/ve SÖĞÜT AĞACI ile/ve KAVAK AĞACI

( Sağlığı simgeler. İLE/VE ... İLE/VE ... )

( ... ile/ve BÎD ile/ve ... )

( FIR vs./and WILLOW vs./and POPLAR )

( ABIES cum/et SALIX cum/et POPULUS )


- CAM BARDAK'A, SICAK/KAYNAR İÇECEK DOLDURURKEN...

( Metal bir kaşık koyarak camın çatlaması/kırılması önlenebilir. )


- ÇAM "DEVİRMEK" ile/ve/<> "CEVİZ KIRMAK"


- CAM ile/değil CAN

( Yüzünü görmek isteyenin baktığı. İLE/DEĞİL Özünü görmek isteyenin baktığı. )


- CAM ile PAYREKS[İng.]

( ... İLE Sıcaklığa ve kimyasal etkilere dayanıklı bir tür cam. )


- CAMAAT[Azr.] = AHÂLİ/TOPLULUK[Tr.]


- ÇAMAŞIR SUYU ile KEZZAP[< Fars. TÎZ-ÂB(TÎZ: Tez, çabuk. | Keskin. | Sık.)]

( Sodyum hipoklorit. [NaClO] İLE Nitrik asit. [HNO3] )


- CAMBAZ değil CÂN-BÂZ[Fars.]


- CAMBUL/CUMBUL CUMBUL ile (")CIVIK(")

( Çok sulu yemek için kullanılan söz. İLE Fazla suyla karıştığından dolayı, biçimini korumayacak kadar sulanmış olan. | Soğuk ve can sıkıcı şakalar yapan. )


- CAMGÖZ ile "CAM GÖZ"

( Balık. İLE Takma gözlü. )

( Deniz kıyısına yakın yaşayan, boyu 1.5 m. kadar olan, bir tür köpekbalığı. İLE Gözü, takma olan. | Açgözlü. )


- CAMGÜZELİ

( Evlerde süs olarak yetiştirilen, kırmızı çiçekler açan, bir tür kınaçiçeği. [Lat. IMPATIENS SULTANİ] )


- CÂMİ'[Ar. < CEM çoğ. CEVÂMİ'] ile CÂMİ'[Ar. < CEM çoğ. CEVÂMİ'] ile Câmî[Fars.]

( CÂMİ: CEBRAİL + AZRÂİL + MİKÂİL + İSRÂFİL
( Beyin. + Göz. + Kulak. + Ağız. )

( Derleyen, toplayan, cem eden. | İçine alan, içinde bulunduran. İLE İçinde namaz kılınan ibâadet yeri. İçinde Cuma namazı kılınan mescit. İLE İran'ın XV. yy.da yetişmiş büyük mutasavvıf, mütefekkir ve âlim şâiri. )


- CÂMİ ile CUMA CÂMİSİ


- CAMİ ile DEFTERDAR CAMİİ[1541]
(NAZLI MAHMUT EFENDİ)

( )


- CAMİ ile/ve/değil/||/<>/= KÜLLİYE

Bugün[10 Temmuz 2025]
itibariyle 29.456 başlık/FaRk ile birlikte,
29.431 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(21/119)