
M ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 29.431 başlık/FaRk ile birlikte,
29.431 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(20/119)
- BORBAG ile BORBADI
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Erteleme, geciktirme. İLE Adam, işi savsakladı, üzerine düşünmedi. )
- BORÇ ALMAK/ALAN ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> EMİR ALMAK/ALAN
- BORÇ-HARÇ (İŞİNİ HALLETMEK)
- BORÇ PARA:
KENDİ ile/ve/değil ZAMAN
( Verilen ve alınacak borç para, paranın kendi değil kişiye kazandıracağı zamandır. Verilecek paranın oranına göre düşünülmemelidir! )
- BORÇ ile ALACAK
( GARÎM[çoğ. GUREMÂ], DÂİN[Ar. < DEYN | DÜYÛN(çoğulu): Borçlar. ]: Alacaklı. )
( DEBT vs. THE CREDIT )
- BORÇ ile BORÇ/BORŞ
( Ödenmesi gerekli para ya da başka bir şey. | Birine yönelik bir şeyi yerine getirme gerekliliği. İLE Pancar, lahana vb. konularak yapılan sebze çorbası. )
- BORÇ ile/ve/değil/yerine "EMÂNET"
- BORÇ ile KARZ-I HASEN
( ... İLE Faizsiz verilen borç. )
( MUHÎL: İhale eden, havale eden. | Borcunu başkasının borcuna nakleden. )
( MUKRİZ[< KARZ]: Borç/ödünç veren. )
- BORÇ ile KREDİ
( DEBT vs. CREDIT )
- BORÇ ile MİNNETTARLIK
( DEBT vs. GRATEFULNESS )
( ... cum GRATIA SEU GRATITUDO )
- BORÇ ile/değil/yerine ÖDEME/İTA[Ar.]
( DEYN[çoğ. DÜYUN] ile/değil/yerine VEFÂ )
( [not] DEBT vs./but LOYALTY
LOYALTY instead of DEBT )
- BORÇLU OLMAK/KALMAK ile ALTTA/ALTINDA KALMAK
- BORÇLU/LUK ile/ve SORUMLU/LUK
- BORCUNU ÖDEMEK:
ÖNCELİKLE ...
TEK TARAFLI BİR DURUM ile/ve/değil/||/<>/< ÖZELLİKLE BORÇLU İÇİN(KENDİ İÇİNDE) BİR RAHATLAMA(YÜKSÜZLÜK)
- BORCUNU/"VERGİNİ":
"ÖDEMEMEK" ile/değil/yerine ÖDEYEMEMEK
- BORCUNU ÖDE(YE)MEMEYE:
"BAHANE" değil/yerine/>< ÇARE
( Onursuz kişinin "davranışı". DEĞİL/YERİNE/>< Onurlu kişinin tutumu. )
- BORDERLINE KİŞİLİK ÖRGÜTLENMESİ ile/ve/||/<>/>/< YÜKSEK/DÜŞÜK BORDERLINE KİŞİLİK ÖRGÜTLENMESİ
- SINIRDA/BORDERLINE ile BIPOLAR
( )
- BORDUZ = BOSTAN | SEBZE/MEYVE BAHÇESİ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BÖREK il/ve/||/<>/> ÇÖREK
- BÖREK-ÇÖREK
- BÖRİ ile/ve/||/<> BÖRK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kurt. İLE Başlık. )
- BÖRK değil/yerine/= KALPAK[Tataristan'da]
- BORU ile/ve/değil/yerine/||/<> HORTUM
- BORU ile/değil/yerine/>< SORU
- BOŞ BİÇİM
( EMPTY MORPH )
- BOŞ DURMAK değil/yerine KOŞTURMAK
- BOŞ DÜŞÜNCE ile/ve/<> KÖR TUTUM/DAVRANIŞ
- BOŞ (BATIL) İNANÇ = SUPERSTITION[İng., Fr.] = ABERGLAUBE[Alm.] = SUPERSTITIO[Lat.]
- BOŞ KİŞİ ile/değil/yerine NİTELİKLİ KİŞİ
( Kişiyle uğraşır. İLE/DEĞİL/YERİNE İşiyle uğraşır. )
- BOŞ KONUŞMAK ile/değil/yerine/>< AÇIKSÖZLÜLÜK
- BOŞ KONUŞMA(MA)K ile BOŞUNA/BEYHÛDE[Fars.] KONUŞMA(MA)K
( Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkûm olmaktır. )
( HERZE[Fars.]: Boş lakırdı, saçma. )
- BOŞ OTURMAMALI!
- BOŞ SANDALYE ile/ve/||/<> ÇİFT SANDALYE
- BOŞ SÖZ:
SÖYLEMEMEK ile/ve/değil SÖYLEME LÜKSÜ BULUNMAMA/OLMAMA
- BOŞ SÖZ ile/ve/değil DEDİKODU
- BOŞ SÖZ ve/||/<>/>/< VAKİT HIRSIZLIĞI
- [ne yazık ki]
BOŞ SÖZ ile/ve/||/<>/> YANLIŞ DAVRANIŞ-TUTUM
- BOŞ YER BIRAKMAK ile İŞARET/SİMGE KULLANMAK
- BOŞ ZAMAN değil BOŞA GEÇEN ZAMAN
- BOŞ ZAMANINDA GÖRÜŞMEK ile/değil GÖRÜŞMEK İÇİN ÖZEL ZAMAN YARATMAK
- BOŞ ZAMANLARINDA SENİNLE KONUŞANLAR
ile/değil/yerine/><
SENİNLE KONUŞMAK İÇİN ZAMAN AYIRANLAR
- BOŞ/LUK ile/ve/||/<> BELİRSİZ/LİK
- BOŞ ile/değil/yerine/>< HOŞ
( Yakından bakarsak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Uzaktan bakarsak. )
- [ne yazık ki]
BOŞ ile/ve/||/<> İDDİALI
- BOŞ ile TENHA
- BOŞ ile/ve/||/<> YANLIŞ
- BOŞA GİDEN ile/ve/||/<> BOŞA GÖTÜREN
- BOŞA GİTME" ile "GÜMBÜRTÜYE GİTME"
- BOŞA KOYSAN DOLMUYOR, DOLUYA KOYSAN OLMUYOR ile AŞAĞI TÜKÜRSEN SAKAL, YUKARI TÜKÜRSEN BIYIK
- BOŞA ile/ve/değil/||/<>/< BOŞUNA
- BOŞANMA İSTEĞİ ile/ve/<> KARŞILIKLI BOŞANMA İSTEĞİ
- BOSE-EINSTEIN YOĞUNLAŞMASI ile/ve/||/<>/> SIVI ile/ve/||/<>/> KATI ile/ve/||/<>/> GAZ ile/ve/||/<>/> PLAZMA
( SU: Parçacıklardan daha da yüksek miktarda enerji çıkardığımızda, olanaklı minimum enerji seviyesi.[Tüm parçacıkların hepsi bir bütün gibi, tamamen aynı yöne doğru "büyük bir dalga" halinde hareket eder.][Mutlak sıfır derecesine çok çok yakın derecelerde soğutulan atom topluluğudur.[mutlak sıfır = 0 Kelvin ya da −273,15°C'dir]. Mutlak sıfır civarında, parçacıklar, aynı enerji seviyesine düşerek kümeleşmeye başlarlar. Kafasına buyruk ve bireysel hareket eden parçacıklar yoktur; hepsi "aynı" kimliğe bürünmüşlerdir ve bir küme durumunda "tek bir atommuşçasına" hareket etmeye başlar.] İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> 0 derecede.[Buz] İLE/VE/||/<>/> 100 derecede.[Buhar] İLE/VE/||/<>/> Nesnenin aşırı ısınması sonucu, iyonların ve elektronların serbestçe dolaşabildiği durum. )
( )
( )
( )
( )
- BOŞGUT = ÇIRAK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BOŞLAMA/İHMAL ile VURDUMDUYMAZLIK
- BOŞLAMAK ile/ve/||/<> BOŞVERMEK
- BOŞLUĞUN OLMAMASI ile/ve/||/<> BİTİŞİKLİK ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜK
- BOŞLUK DOLDURMAK ile/ve/||/<> BOŞLUK TAMAMLAMAK
- BOŞLUK DOLDURMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> TAMAMLAMAK
- BOŞLUK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- BOŞLUK ile/ve/değil ARALIK
- BOŞLUK ile/değil/yerine AŞKIN
( [not] FREE vs./but TRANSCENDENT
TRANSCENDENT instead of FREE )
- BOŞLUK" ile "KÂBUS"
- BOŞLUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KALAN
- BOŞLUK ile KOFUL
( ... İLE Bitki gözeleri yaşlandıkça, plazmalarında oluşan ve içi göze suyu ile dolu olan boşluk. )
- BOŞLUK ile/ve/<> KÜTLE
- BOŞLUK ile/ve/||/<> SU
- BOŞLUK ile/ve/<> VAROLAN/VARLIK
- BÖSMEK ile BÖSÜG ile BÖSGEÇ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Dövmek. İLE Dayak. İLE Çörek. )
- BOSNA PİRAMİTLERİ'NDE:
GÜNEŞ ile/ve/||/<> AY
( Düz. İLE/VE/||/<> Basamaklı. )
( 8 piramit bulunmaktadır. En yükseği, 220 m.'dir.[12.000 yıl önceye tarihlendirilmektedir.] )
- BOSTAN[Fars. < BUSTAN] değil/yerine/= KAVUNLUK
- BOSTÂNCIYÂN/BOSTÂNİYÂN
( Saray teşkilâtında, sultan saraylarının korunması ile görevli olanlar, bostancılar. )
- BOŞU BOŞUNA (YAPMAK, EYLEMEK)
- BOTANİK değil/yerine/= BİTKİBİLİM
- BOTOKS ile DOLGU
( "Clostridium botulinum" adlı bakteriden elde edilen kimyasaldır. İLE Hiyalüronik asitten oluşan bir jel. )
- BOW vs. BOW
( Yay. İLE Eğmek/eğilmek. )
- BOY BOY ÇARŞAF ÇARŞAF (YAYIMLAMAK)
- BOY ile BOY
( Bir şeyin tabanı ile en yüksek noktası arasındaki uzaklık. | Bir yüzeyde, en sayılan iki kenar arasındaki uzaklık. | Uzunluk. | Yol, ırmak, deniz kıyısı. | Kumaş için ölçü. İLE Ortak bir atadan türediklerine inanan, birbiriyle kan yakınlığı bulunduğuna inanarak evlenmeyen, toplumsal ve ekonomik ilişkilerini anaerkil ve/ya da ataerkil anlayışa uygulayan, geleneksel topluluk. Kabile, klan. )
- BOY[Oğuz] ile BOY[Oğuz]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Çemen. İLE Kavim, boy, cemaat, reht. )
- BOYA ile/değil/yerine KINA[Ar. < HİNNÂ]
( ... İLE Kına ağacının kurutulmuş yapraklarından elde edilen, saç ve elleri boyamakta kullanılan toz. )
- BOYA ile TOPRAK BOYA
( Renk vermek, dış etkilerden korumak için eşyanın üzerine sürülen ya da içine katılan renkli nesne. | Resim yapmak için kullanılan kuru, sulu ya da yağlı boya. | Aldatıcı görünüş. | Yazmak için kullanılan mürekkep. İLE İçinde demir oksidi bulunan renk, kiremit kırmızısı. | Minerallerden elde edilen boyar nesne. )
- BOY/BACAK BOYU ile/ve/||/<>/> BİSİKLET KADRO SEÇİMİ
( )
- BOYKOT ile/ve/<> ZARAR ETTİREREK KARŞILIK VERME
- BOYLAM DEĞERLENDİRMEDE:
HADLEY SEKSTANTI ve/||/<> H-4 KRONOMETRESİ ve/||/<> TELESKOP
- [BÖYLE/ŞÖYLE/ÖYLE]
"HİSSEDİYORUM" değil (")SEZİYORUM(")
- BÖYLE ve/||/<>/> BU DA VAR
ve/||/<>/>
GİBİ ve/||/<>/> OLABİLİR ve/||/<>/> DEĞİL ve/||/<>/> BİLE DEĞİL
( VARLIK - YOKLUK
[ l - O ]
Herhangi bir şeyden bahsedebilmemizin olanaklılığı ve/ya da tüm koşulları, ancak, varoluşla ve varolanların bilgisi ile başlar/başlatılabilir. Herhangi bir verinin de bir değer ya da nitelikli bilgi olabilmesi için varoluş kaynağına ve
ilkesine yönelmiş olma zorunluluğu söz konusudur. Varoluştan bağımsız bir bilgi de söz konusu değildir.
Varolan/bilimi[ontoloji] olmadan, bilgi/bilim[epistemoloji] olmaz!
Varolanların değerinin bilinmesi ve anımsanması ise ancak o durumun, olanağın, nesnenin ya da kişinin kaybında ve/ya da yokluğunda söz konusudur. Fakat yaşamımızdaki, gövdemizdeki ve zihnimizdeki varolanların değerini bilmek içinse sahip olduklarımızın ya da ötelediğimiz ilişkilerin kaybını beklememiz gerekmemektedir.
"El duası olmadan, dil duası olmayacağını" anlayarak ve anımsayarak, bir şeylerin yaşanmasında ya da sahip olunmasında, kaygı duymanın anlamsızlığını da fark etmemizi, zamanında, araç ve olanaklarımız yerindeyken harekete geçmemiz sağlar.
İnsanın, kendini tanıma, gelişme ve gerçekleştirme sürecinde, aile, çevre, okul aracılığıyla edindiği eğitim ve öğrenim aşamaları bulunmaktadır. Bu süreçteki tüm bilgi, kayıt ve deneyimlerimizi, ekmek/sandöviç arası malzemesine benzetip, tüm bu süreç boyunca, bu malzemenin, yani bilgi ve deneyimlerimizin etrafında olmazsa olmazlarımız bulunmaktadır.
Bu olmazsa olmazlarımızın, kullanılagelenleri olarak en değerli ve öncelikli olanı, Sağlık ve Özgürlük'tür. İkinci sırada, Zaman ve Enerji'mizdir. Üçüncü sırada da, Bilgi ve Farkındalık'tır.
Uygulanagelenleri olarak, en değerli ve öncelikli olanı, Doğa ve Doğallık, ikinci sırada, Uyum ve Bütünlük'tür. Üçüncü sırada da, Gelişim ve Değişim'dir.
Bunların hepsinin temelinde, kaynağında, kökeninde ise
KOŞULSUZ SAYGI ve SEVGİ
bulunmaktadır.
Büyük çoğunluk için yaşamın tamamı, bu dönemle sınırlı kalmış, bilgi ve (b)ilim süreci olarak, az ya da çok bilgi, kayıt, yorum ve deneyimle tamamlanmış ya da tamamlanacak olmasının yanı sıra, bu süreci aşmak isteyenler için bir sonraki ve üst aşaması/dönemi olan, (d)olgun insan olma ve kendini gerçekleştirmek üzere, bilgelik(irfan/hikmet) ile sürdürme bilincine ve dönemine girilir.
Bilgi ve bilim bilinci ve dönemi, dört şeyi bilme süreci içinde devam eder. Bir şeyin, içini ve dışını, öncesini ve sonrasını [zâhir, bâtın, evvel, âhir] bilmekle tanımlanır. Bilgelik dönemi ise bu dörde ek olarak, iki şeyi daha bilmekle, bilinen her bir şeyin, zaman ve zeminini bilmekle ve İlm-i Siyâset ile gerçekleşir.
[ İlim ile İrfan arasındaki FaRkLaR için...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/7688 ]
Bu, dönemsel deneyimlerin ve donanımların temelinde, içinde ve/ya da dışında, paralelinde, ötesinde düşünülmeye ve yaşanmaya çalışıldığında ise ortada, ancak tek bir bilgi ve bilinç söz konusudur. VAR(OLAN) Bilinci ve Deneyimi.
Varolan[mevcud] bilinci, iki ve dört kavramdan oluşan düşünce, bakış, algılama, yorumlama, değerlendirme sürecinde bulunarak, bilinç ve yoğunlaşma isteğine göre değişmek üzere belirlenen ilk iki [Böyle ve Bu da var] ve sonraki dört sözcük/kavram [... gibi. | ... olabilir. | ... değil. | ... bile değil.] aracılığıyla, yaklaşık 3 ilâ 6'şar aylık sürede ve süreçte gerçekleşebileşecek işler kadar, ayrı ayrı çalışılarak gerçekleşebilir.
Zihnin, bu bilince alışması ve yeniden yapılandırılması için 3 ilâ 6 boyunca, gördüğümüz tüm nesnelere ve kişilere, tüm olaylara; duyduğumuz, bildiğimiz ve düşündüğümüz tüm olgu ve kavramlara, sadece, "Böyle" gözlüğü takılarak, Böyle'nin yanına, önüne, ardına, başka hiçbir düşünce, bilgi, sözcük yanaştırılmadan düşünülmesi ve çalışılması gerekmektedir. Çalışılan "Böyle" sözcüğü ve döneminden sonra, yine herşeye, sadece, "Bu da var" gözlüğü takılarak bakılması, düşünülmesi ve çalışılması gerekmektedir.
Bu çalışmalar sonrasında ise dört kavrama daha geçilebilecektir. Öncelikle, gördüğümüz, duyduğumuz, bildiğimiz ve düşündüğümüz her bir şey, kişi, durum, süreç, imge, simge, kavram ya da ad/etiketin yanına, sadece, "... gibi." gözlüğü takılarak çalışılması gerekecektir. Sonrasında ise yine aynı koşullar ve süreyle, "... olabilir." gözlüğü takılarak çalışılması gerekecektir. Bu iki sözcükten sonra yine aynı koşullar ve süreyle fakat daha farklı bir zihin oluşturabilecek olan değilleme sürecinde, herşeyin yanına/sonuna "... değil." gözlüğü takılarak bakılacaktır. Bu sürecin dengelenmesi içinse dördüncü kavram olan "... bile değil." gözlüğü takılarak çalışılacaktır.
Varoluş bilincinin kapsayıcılığının yanı sıra, yetersizliği ya da sınırlılığı da söz konusudur. İşleyişi, "ya, ya da" "0 l" "mantığı/algısı" ya da "Newton Fiziği" ile düşünülebilen varoluş bilinci, doğa, fizik, matematik ve laboratuvarda geçerlidir.
OLuş bilincinde ise bir şeyin, ne ve ne kadar olduğundan çok ve ötesinde, şu/bu/o koşulda/biçimde olabilmesinin yanı sıra, hem belirli bir koşul, zaman ve zeminde olmakla birlikte, hem de belirli bir koşul, zaman ve zeminde olmayarak, ne belirli, ne de belirsiz bir koşul, zaman ve zeminde de bulunmadığı bilgisi ile "hem, hem de | ne, ne de" "mantığı/algısı" ya da "Kuvantum Mekaniği" ile tanımlanmaktadır. Bu bilinçte, sadece, "OLmak, OLan ya da OLuş" söz konusudur.
Tüm varoluşun, insanın, bilincin, süreçlerin ve sonuçların, herşeyin karşısında, Yokluk [O] alanı ve durumu söz konusudur. Dolayısıyla, herşeyin başında ve sonunda, yokluğu düşünmek, yok olmayı, bulun(a)mamayı, göz önünde tutmak durumundayızdır. Fakat bu bilgi ve bilinçle de bunu bilmenin ötesine geçmek zorunda olduğumuzdan dolayı, yokluğu da hem bilip, hem gözardı edebilecek kadarıyla "yok etmek", ne tek bilgi, ne de tüm bilgi ya da gerçeklik olarak kabul etmek isabetli olmayacağından dolayı, yok'un, yokluk ile ilişkisini, kendiyle sağlayamayacağımızdan dolayı da burada, elimizde kalan ve kullanılabilecek tek bilgi, "bile değil" kavramı ve sözcüğüdür. "Bile değil" bile olsa, onu kullanıyor olmak da bir varoluş alanı ve durumu oluşturacağından dolayı, "bile değil"i de "bile değil" ile devam ettirmek, bunları da yine ancak tekrar "bile değil" ile devam ettirmek ve sonsuza kadar, azalarak ve küçülerek, yok olarak gidebilecek tek kavram olan "bile değil", devam ettirilerek ve doğada, durabilerek; insanda ise susabilerek, tüm "süreç ve sonuç", "algı", "yorum", "kavramsallık", "ilkesellik", "evrensellik", "birlik" ve "bütünlük" deneyimlenir.
[Durmayabilmek ve susmayabilmek ise hâlâ insana özgülüğüyle ve ayrıcalığıyla, düşündüğünü düşünebilen, kuvantumsal ve sabit olmayan bir bilinç olmasından dolayı, insanın, zihninde, dilinde ve elinde olmaya, kısır döngü ya da nereye doğru ilerlediği bilinemeyecek eliptik bir döngü şeklinde devam eder durur.]
YOK(LUK)
[ xOx ] [ bile değil ]>[ bile değil ]>[ bile değil ] >[ bile değil ] >[ bile değil ]>[ bile değil ] ~ ]
^
|
|
OL(UŞ)[ hem O[yok] l[var] , hem de l[var] O[yok] ve ne O[yok] , ne de l[var] "mantığı/algısı" ]
( Şu/bu/o, şöyle/böyle/öyle, şu/bu/o kadar, şu/bu/o zamanda, zeminde, koşulda/biçimde, sınırlan(dır)madan ve çerçevelen(dir)meden,
herhangi bir şey(le) olmadan ve olmayan!
Sadece OLMAK, OLAN ya da OLUŞ! )
^
|
|
VAR(OLAN)
[ ya O ya da l "mantığı/algısı"]
[- BÖYLE | BU DA VAR ]
||/>
[ ... GİBİ >
... OLABİLİR >
... DEĞİL >
... BİLE DEĞİL ]
------------------------------------------------
(D)OLGUN/KÂMİL İNSAN
S~ KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ~S
[OLGUNLUK/KEMÂL]
--------------------------------------
^
|
|
İNSAN
| KENDİNİ TANIMA SÜRECİ |
(GELİŞİM)
-------------------------------------
[OLMAZSA OLMAZLAR]
[Kullanılagelenler]
1.) SAĞLIKÖZGÜRLÜK
2.) ZAMAN ve ENERJİ
3.) BİLGİ ve FARKINDALIK
----------------------------------
| TÜM BİLGİ ve DENEYİMLER |
----------------------------------
[Uygulanagelenler]
1.) DOĞA ve DOĞALLIK
2.) UYUM ve BÜTÜNLÜK
3.) GELİŞİM ve DEĞİŞİM
-------------------------------------------------
|KOŞULSUZ SAYGI ve SEVGİ|
-------------------------------------------------
)
( Sigorta Sözcükler/Kavramlar İLE/VE/||/<>/> Varoluşsal Sözcükler/Kavramlar )
- BOY-POS
- BOYUN EĞMEK ile BAŞ KESMEK
- BOYUN EĞMEK ile/ve BELİRLENMEK
- BOYUN EĞMEK ile/değil DAYANÇ/SABIR ETMEK
( İNHİNA: Eğrilme, bükülme. | Baş eğme. )
( [not] TO SUBMIT vs./but PATIENCE )
- BOYUN EĞMEK ile/ve/||/<> DONUP KALMAK
- BOYUN EĞMEK ile TESLİMİYET
- BOYUN EĞMEK ile TESLİMİYET
- BOYUN OMURLARI ile/ve/<> SIRT OMURLARI ile/ve/<> BEL OMURLARI
( TORTİKOLİS: Eğri boyunlu olma durumu. )
( TAHADDÜB[Ar. < HADEB]: Kamburlaşma, dışarı doğru çıkıntı oluşması. )
- BOYUN ile/ve/<> OYUN
( Boyun kırılırsa, "Bu OYUN" biter. )
- BOYUNDURUK ile/ve/||/<> CENDERE
- BOYUT" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAĞLAM
- BOYUT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEĞİŞKEN
- BOYUT ile/ve/<> DERİNLİK
- BOYUT ile/ve EVREN
( DIMENSION vs. UNIVERSE )
- BOYUT ile/ve KESİRLİ BOYUT
- BOYUT ile/ve/değil ÖLÇÜ/EBAT
( [not] DIMENSION vs./and/but SIZE )
- BOZDOĞAN[< BOZULGAN] ile BOZDOĞAN
( Bozdoğan/Valens Su Kemeri. İLE Bir doğan türü. | Yeniçeriler tarafından kullanılan ve atların eyerlerinde asılı duran altı toplu gürz. )
( ... cum FALCO AESALON )
- BOZKIR/STEP[İng.,Fr.,Alm. < STEPPE] ile Bozkır
( Kurakçıl otsu bitkilerden oluşan, sıcak ve ılıman iklimlerdeki ağaçsız doğal alan. | Soğuk kış ve kurak yaz mevsiminin görüldüğü, bitki örtüsünün kısa, boz renkli olduğu, genellikle kurakçıl otsuların yer aldığı ağaçsız geniş alan. İLE Konya iline bağlı ilçelerden biri. )
- BOZMA ile/ve/<>/değil ÇARPITMA
( TAHRİF ile/ve/<>/değil ... )
- BOZMA değil/yerine/>< DÜZELTME
( İFSÂD[< FESÂD] değil/yerine/>< ISLAH[< SULH] )
- BOZMADAN ile/ve/değil/yerine/<> KORUYARAK
- BOZMAK ile/değil GENİŞLETMEK
- BOZON/LAR ile/ve/||/<> FERMİYON/LAR
( Tam spinli. İLE/VE/||/<> Yarım spinli. )
( İşlenebilir, içine girilebilir/nüfûz edilebilir. İLE/VE/||/<> İşlenemez, içine girilemez/nüfûz edilemez. )
( Birleşerek. İLE/VE/||/<> Dışlayıcı. )
( Glüyon.[kuvvet/alan] İLE/VE/||/<> Elektron. )
( Sürekli nicelik. İLE/VE/||/<> Süreksiz nicelik. )
( Özdeşmiş gibi davranma. İLE/VE/||/<> Özdeş değilmiş gibi davranma. )
( Korunum ilkelerinin yazım olanaksızlığı. İLE/VE/||/<> Korunum ilkelerinin yazım olanaklılığı. )
( Güç taşıyıcı parçacıklar [fotonlar]. İLE/VE/||/<> Nesneyi oluşturan parçacıklar. [elektronlar, protonlar] )
- BOZUK PLAK (GİBİ) ile/ve/||/<> TEMCİT PİLAVI (GİBİ)
- BOZUKLUK ile/ve/ya da/||/<> İŞLEVSİZLİK
- BOZUKLUK ile/ve/değil/||/<>/< RAHATSIZLIK
- BOZULMA/TAGAYYÜR[Ar. < GAYR] ile/ve/değil ÇÜRÜME
- BOZULMA ile/ve/||/<>/> ÇÜRÜME ile/ve/||/<>/> ÇÖZÜLME ile/ve/||/<>/> PARÇALANMA ile/ve/||/<>/> DAĞILMA
- BOZULMA" ile/ve/değil/> GELİŞİM ile/ve/değil/> DEĞİŞİM
- BOZULMA ile/değil SAPMA
- BRACHISTOCHRONE EĞRİSİNDE:
EN KISA YOL ile/ve/değil/||/<>/< EN KISA ZAMAN
- BRADIPUS ile/ve AĞUSTOS BÖCEĞİ/ORAKBÖCEĞİ
( En yavaş hayvan. İLE/VE 17 yıl toprak altında ağaç kökleriyle beslenerek yaşarlar. Havanın 17 ºC olduğu günün gecesi çiftleşmek üzere dışarı/yüzeye çıkarlar. 2 günde ağaçların tepesine ulaşmaya çalışırlar. Büyük bir çoğunluğu iki hafta içinde ölür. [Orman zemini için büyük bir azot kaynağıdır.] )
( ... İLE Yeraltındaki geçirdikleri süre boyunca kendi dışkılarını kullanarak, sellerden korunmalarını sağlayacak su geçirmez hücreler inşa ederler. [Buna karşın yumurtaların %98'i, çatlama zamanı gelmeden telef olur.] )
( ... İLE Amerika'nın doğusunda yaşarlar. )
( ... İLE Sadece erilleri, sıcak yaz gecelerinde "şarkı" söyler. [Bazı türlerde ses şiddeti 120 desibele kadar çıkabilir. Sesleri 2 km. öteden duyulabilir.] )
( ... İLE "Topraktan çıkarak hayat bulma" betimlemesi nedeniyle birçok kültürde yeniden doğuşu ve ölümsüzlüğü ifade eder. [Taoculuk'ta, ruhu (TSIEN) simgeler.] )
( [kökeni/etimolojisi] ... ile MAGICICADAS[< MAGOS: Sihirbaz] [Yıllık yaşam döngülerini bir asal sayıya denk getirdiklerinden dolayı bu adla betimlendirilmişlerdir.] )
( ... ile AVUSTRALYA'DA BULUNANLAR: AĞUSTOS BÖCEĞİ ve AVUSTRALYA AĞUSTOS BÖCEĞİ ve ÇİZGİLİ AĞUSTOS BÖCEĞİ ve TÜYLÜ AĞUSTOS BÖCEĞİ ve İDRAR KESELİ AĞUSTOS BÖCEĞİ )
( ... vs. CRICKET )
- BRAGG KLEEMAN KURALI/YASASI ile BRAGG PIERCE YASASI
( bkz. 36819 İLE Bir öğenin X ışınları için atomik soğurma katsayısı, öğenin atom numarası ve X ışınlarının dalga boyuna bağlıdır. )
- BRAGG (KLEEMAN):
KURALI ile/ve/||/<> YASASI/DENKLEMİ ile/ve/||/<> KIRINIMI/YANSIMASI
( Bir öğenin alfa tanecikleri için durdurma gücünün atom ağırlığının kareköküyle ters orantılı olduğunu ifade eden deneysel kural. İLE/VE/||/<> Bir kristal düzlemine çarptığında, farklı düzlemlerden yansıyan, yüksek şiddetli paralel X ışınları demetleri arasındaki yapısal girişim, yol uzunluğundaki fark dalga boyunun tam katlarına eşit olduğu zaman 2d.sin0 = n.λ [Bragg denklemi] ile oluşur. Burada, d; kristal düzlemleri arasındaki mesafe, 0, ışın demetinin gelme ve yansıma açısı [Bragg açısı], λ, X ışınlarının dalga boyu ve n; bir tam sayıdır. Bu, Bravais Yasası olarak da bilir.
[Ek: Bragg, ilk çalışmayı X ışınlarıyla yaptığından dolayı, tanımda sadece X ışınlarından bahsedilmesine karşın, tüm elektromanyetik ışın, yüklü tanecikler ve nötronlarla da aynı desenler oluşmaktadır.] İLE/VE/||/<> Bir kristal atomlarından tüm elektromanyetik ışınlar, yüklü tanecikler ve nötronların sadece Bragg açısında yapısal girişim oluşturduğu saçılma ya da kırınım. )
- BRAHMANLAR
( Keşişler ve din adamları. Tenleri beyazdır. )
- BRAHMANLAR ile/ve KŞATRİYALAR ile/ve VAYSYALAR ile/ve SUDRALAR ile/ve PARYALAR/DALİTLER
( Brahma'nın ağzından yaratılmış rahipler sınıfı. İLE/VE Brahma'nın kolundan yaratılmış soylular ve savaşanlar sınıfı. Krallar, savaşçılar ve soylular. [Tenleri kırmızımsıdır.] İLE/VE Brahma'nın kalçasından yaratılmış çiftçi ve tüccar sınıfı. İLE/VE Brahma'nın kalçasından yaratılmış hizmetkâr ve işçi sınıfı. İLE/VE Bu dört sınıf dışında kalanlar. )
- ŞUBE[Ar.]/BRANŞ[Fr. < BRANCHE] değil/yerine/= DAL/KOL/DALKOL
- [İt.] BRAVO ile/ve/||/<> BRAVA
( [başarıda/beğenide/değerlendirmede] Erkeklere söylenilen. İLE/VE/||/<> Kadınlara söylenilen. )
- BREMEN MAVİSİ ile BREMEN YEŞİLİ
( Mavi bakır karbona verilen ad. İLE Bazik maddelerin bakır sülfatla etkileşmesinden ya da bakırın havalandırılmasıyla elde edilen yeşil renkli pigment. )
- BRİFİNG değil/yerine/= ÖZETLEM
- BRİFİNG değil/yerine/= ÖZETLEM
- BROMFENOL MAVİSİ ile BROMOTİMOL MAVİSİ
( Formülü, C19H10Br4O5S, asidik şekli sarı, bazik şekli ise mavi olan, pH 3,0-4,6 aralığında kullanılan, suda çözünen, sarı renkli ve katı bir pH belirteci. İLE Formülü, C27H28Br2OS, mol kütlesi 624 g olan, kahverenkli kristal yapıda, pH 6,0-7,6 aralığında kullanılan, asit şeklinin rengi sarı, bazik şekli ise mavi renkli olan bir pH belirteci. )
- BRONŞİT ile/||/<> PNÖMONİ
( Bronşların yangılanması, öksürük ve balgam ile ilişkili bir solunum yolu sayrılığı. İLE/||/<> Akciğer dokusunun yangılanması, ateş ve öksürük ile ilişkili bir solunum yolu bulaşı. )
- BRONZ[Fr.] değil/yerine/= TUNÇ/ÇODIN[dvnlgttrk]
( Genellikle %1-10 kalay ve %90-99 bakırdan oluşan bir alaşım. [Günümüzde, kalay içermeyen alaşımlar için de bronz adı kullanılmaktadır. Alüminyum/manganez/berilyum bronzu gibi.] )
- BROWNIAN HAREKETİ:
1926 / 1928
- BRÜT ÜCRET ile/ve NET ÜCRET
- BU ANLAMDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOLAYISIYLA
- BU DA VAR ile/ve/||/<>/> YOK ARTIK
- BU DÜNYADA OLMAK ile/ve/değil/yerine BU DÜNYADAN OLMAMAK
- BU GECE GEL ya da/ne yazık ki/||/<>/> GELİR ECEL
- BU/ŞU/O "HÜKÜM", MUTLAK BUTLÂN İLE MALÛLDÜR ile/ve/||/<> İNSAN, NİSYAN İLE MALÛLDÜR
- Bu kadar konuşmaya gerek yok! demeden KONUŞ!!!
- BU NEDENLE ile/değil/yerine O BAKIMDAN
- BU/ŞU/O NE/DİR? ile/ve BU/ŞU/O NE İŞE YARAR?
( Çocukların sorusu. İLE Yetişkinin sorusu. )
( "WHAT (IS) THIS?" vs./and "WHAT WORTH OF THIS?
Children's question. WTIH/AND Adult's question. )
- BU ŞARKIYI BİL(M)İYORUM ile/ve/değil BU ŞARKININ SÖZLERİNİ BİL(M)İYORUM
- BÛ[Ar.] ile BÛ[Ar.]
( Baba. İLE Koku. )
- BU ve/||/<> NEYSE
( İşaret edilen/edilecek kişi çok yakınımız olsa bile hiçkimse için, hiçbir zaman, zemin ve koşulda söylenil(e)mez!["Bu" sözcüğü, ancak nesneler için kullanılır!] VE/||/<> Konuşma sırasında, konular, konuşulanlar için söylenil(e)mez! )
- [ne yazık ki]
"BU/BUNA" ile/ve/||/<> "BUNLAR/A"
( Kişilere/topluluklara, hiçbir zaman ve zeminde/koşulda, "bu, bunlar" diye seslenilmez, örnek verilmez! Büyük yanlıştır! Çok ayıptır! )
- BUDA-DHARMA[Sansk.] = BUDA-DHAMMA[Palice]
( Aydınlanmış Bilgelik. )
- BUDALALIK ile/değil/yerine/>< "BUDA'LIK"
- BUDİZM'DE/Kİ TARİKATLAR:
SARI ile/ve SİYAH ŞAPKALILAR ile/ve KIRMIZI GRUP ile/ve ŞAPKASIZLAR
( Dalay Lama'nın başkanlığındadır. İLE/VE Karmapalar yönetir. İLE/VE ... İLE/VE ... )
- BUDUŞMAK/BUDUŞMAQ ile BUDMAK/BUDMAQ ile BUDUTMAK/BUDUTMAQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Nesnenin ikiye ayrılması. İLE Donmak, donarak ölmek. İLE Birinin donarak olmasına neden olmak. )
- BUGA = SARIG/BÖZ BUGA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Hindistan'dan getirilen bir ilaç.[Genellikle sarı ya da kızıl-kahve renktedir.] )
- BUĞDAY ve/<> BİSİKLET
( Uygarlığın en temel iki göstergesi. )
( Beyaz )
( ODYSSEUS )
( İlk buğday ya da buğdayın atası olarak kabul edilen buğday, Karacadağ (Urfa)'dandır. )
- BUĞDAY ile KARAKILÇIK BUĞDAYI
( ... İLE Kılçıkları siyah olan, kırmızı ya da beyaz, sert taneli buğday. )
- BUĞDAY ile KIZILCA
( ... İLE Kızıla çalan bir tür buğday. | Kızıla çalan, az kızıl. | Aşırı derecede, kızıl. )
- BUĞDAY ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< "NEFES"
( "Adam olmayı" simgeler. VE/||/<> Nefsi simgeler. )
- BUĞRA/CEMEL/BAÎR/LÖK ile/ve/||/<> MAYA
( Eril deve. | Damızlık deve. İLE/VE/||/<> Dişil deve. )
( ECMÂL[< ECMEL]: Eril develer. )
( LÖK: Yedi yaş üstü deve. [Lök gibi oturmak.] )
- BUGÜNKÜ AKLIM ile/ve/değil/yerine/<>/< DÜNKÜ YAPTIKLARIM
( Bugünkü aklım olsaydı, dünkü yaptıklarımı yapmazdım.
Ama dünkü yaptıklarımı yapmayabilseydim, bugünkü aklım da olmayabilirdi. )
- BUHARLAŞMA ile LÂTİFLEŞME
- BUHARLAŞMA ile/<>/>< SIVINMA
( Sıvı durumdan, buhar ya da gaz durumuna geçmek. İLE/<>/>< Gaz ya da buhar durumundan, sıvı durumuna geçmek. )
- BUHTE ile HECÎN
( Çift hörgüçlü deve. İLE Çift hörgüçlü ve çok hızlı koşan cins deve. | Tek hörgüçlü deve. )
( Develer hörgüçlerinde su değil, yağ depolar. Suyun depolandığı yer gövdeleridir, özellikle de kan dolaşım sistemleridir. )
( Develer, gövde ağırlıklarının %40'ını kaybedene kadar su kaybından zarar görmezler ve su içmeden 7 gün boyunca yaşayabilirler. İçtiklerinde bir kerede 225 litre kadar içerler. )
( Develer kızdıklarında, deve bakıcısı deveyi sakinleştirmek için ceketini deveye verir. Deve, elbisenin üzerinde tepinir, ısırır, parçalara ayırır. Kızgınlığı geçtiğinde bakıcısı ile tekrar uyum içinde yaşayabilirler. )
( Gebelik süreleri 345-375 gündür. İLE ... )
( Deve, kini simgeler. )
( Develerin gözlerini kuma karşı koruyan tam üç katlı bir göz kapakları vardır. )
( Çok hızlı giden atı, deve geçer. )
( VESÎC[Ar.]: Hızlı yürüyen deve. )
( MENHÛS[Ar.]: Kuyruğunun yanları uyuz olan deve. )
( BAHBAHA[Ar.]: Develerin çıkardığı ses, kükreme. )
( NEHEM[Ar.]: Deve homurtusu. )
( BEVÂNÎ[Ar.]: Deve ayakları. )
( İBLÂN[Ar.]: İki sürü deve. )
( EBÛ EYYÛB: Deve. )
( KUSVÂ/KASVÂ: Hz. Muhammed'i taşıyan deve. )
( ŞİKÂL[Ar.]: Devenin ayağının bağlandığı ip, bukağı, köstek; el ve ayak zinciri. | Devenin palanını bağlayan ip. )
( ile
)
( CEMEL, HUFF, İBİL[çoğ. ÂBÂL] ile MEHRÎ[çoğ. MEHÂRÎ] )
( ŞÜTÜR, ÜŞTÜR ile ...
ŞÜTÜREK: Küçük deve, devecik. | ŞÜTÜR-KÜRRE/ŞÜTÜR-PEÇE: Deve yavrusu. ile ... )
( CAMELUS cum CAMELLUS DROMEDARIUS )
- BÜK ile BÜK[Argu]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Fundalık. İLE Köşe. )
- BUKA/BUQA ile BUKAÇ/BUQAÇ ile BUKAÇ/BUQAÇ ile BUKAGU/BUQAGU ile BUKAK/BUQAQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Boğa. İLE Çömlek ya da güğüm.[EŞİÇ BUKAÇ/EŞİÇ BUQAÇ: Tencere-tava.] İLE Bir dağ geçidinin adı. İLE Hırsızlara vurulan pranga. İLE Kursak. )
- BÜKÂ-YI ŞEDÎD ile/değil/yerine BÜKÂ-YI SÜRÛR
( Hüngür hüngür ağlama. İLE/DEĞİL/YERİNE Sevinçten doğan gözyaşı. )
- BÜKEN ile BÜKRİ ile BÜKTEL
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Karpuz. İLE Herhangi bir şeyin eğrilmiş, bükülmüş durumu. İLE Orta boylu. )
- BUKLE değil KUPLE[İng. < COUPLE] [bunların yerine ÇİFT/BEYİT]
- BÜKMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DÖNÜŞTÜRMEK
- BÜKREŞ/BUCHRESTI[< Rom. BUCH:
Neşe.]:
Neşeli yerler.
- BÜKÜM/MÜKİM/MÜKİN = KADIN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BULA BULA (...YI [MI] BULMAK[?])
- BULAK/BULAQ ile BULAK/BULAQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Sırtı geniş at. İLE Bir Türk kavmi. )
- Bulamazsan "71'inci bir neden vardır! diye düşün öyle KONUŞ!!!
- BULANIK ANLAM ile BULANIK ANLAMLI
( AMBIGUITY vs. AMBIGUOUS )
- BULANIK ile/ve/||/<> KARIŞIK
- BULANMA ile/ve/değil BUNALMA
- BULANMAK ile/||/<>/> BULAŞMAK
- BULAŞ/ENFEKSİYON ile/||/<> ENFLAMASYON/İNFLAMASYON
( Mikroorganizmaların gövdeye girmesi ve çoğalmasıyla oluşan sayrılıklar. İLE/||/<> Yangı. Gövdenin bir yaralanma ya da tahrişe karşı, zararlı uyarılara karşı verdiği savunma tepkisi. )
- BULAŞICI HASTALIKLAR ve/||/<> CELALETTİN ALGAN
( )
- BULAŞIK YIKAMADA:
AZ DETERJAN/SABUN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ DURULAMA
- BULAŞMA ile AKIŞ
( TO SMUDGE vs. FLOWING )
- BULAŞMA ile/değil KONTAMİNASYON
( ... İLE/DEĞİL Temiz bir yüzeye, ortama ya da dokuya, başka bir ortamdan, kirliliğin taşınması. )
( Kontaminasyon Yeri [Mikroorganizma Sayısı]
Parmak Ucu [20 100 adet /cm²]
Eller [1.000 6.000 adet /cm²]
Kol [100 4.500 adet /cm²
Ayak [100 1.000 adet /cm²]
Tükürük [1 milyon 100 milyon adet/ml]
Dışkı [Yüzlerce milyar adet/gram]
Burun Akıntısı [1 milyon 10 milyon adet/ml] )
( [not] TO SMUDGE vs./but CONTAMINATION )
- BULAŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<> YANKILA(N)MA
- BULAŞMAK ile/ve ULAŞMAK
( TO SMUDGE vs./and TO REACH )
- BÜLBÜL[< Fars., Ar. | çoğ. BELÂBİL, ANDELÎB] ile/ve ÖTLEĞEN/ÇALIBÜLBÜLÜ
( ... İLE/VE Çalıbülbülü. )
( MÜRG-İ SEHERÎ ile/ve ... )
( MÜRG-İ BÂG/BÂM/ÇEMEN/HEZÂR/HOŞ-HÂN/SEHER/SEHER-HÂN/SUBH/ŞEB-ÂHENG/ŞEBHÂN/ŞEB-HÎZ/TARAB, HÂKİSTER[mecaz] ile/ve ... )
( LUSCINIA MEGARHYNCHOS cum SYLVIA COMMUNIS )
- BÜLBÜL'ÜN:
"SESİ" ile/ve/değil/||/<>/< DERDİ
- BULGAMAK/BULGAMAQ ile BULGANMAK/BULGANMAQ ile BULGAYUK/BULGAYUQ ile BULGAMA ile BULGAK/BULGAQ ile BULGAŞ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bulandırmak. İLE Bulanma.[Suyun bulanması] İLE Bulanık. İLE Yağsız ve tatsız bulamaç.[yulaf lapası] İLE Yaklaşmakta olan bir düşmanın etkisiyle halkı saran korku ve kaygı. İLE Yaklaşmakta olan bir düşmanın etkisiyle halkı saran itaatsizlik durumu. )
- BULGU ile/ve/<> KANIT
- BULMAK ile/ve TESPİT ETMEK
- BULMAK ile/ve/<> UYANMAK
( TO FIND vs./and/<> TO AWAKE/AWARE )
- BULMAK ile/ve UYANMAK
- BULMAK ile YAKALAMAK
- BULMAK/BULMAQ ile BULDUKMAK/BULDUQMAQ / BULDUKTI/BULDUQTI ile BULDUZMAK/BULDUZMAQ ile BULDUNI[Kençek]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bulmak. İLE Nesne/nin bulunması/bulundu. İLE Bulmasını sağlamak. İLE İçine kuru ya da yaş üzüm konan tatlı. )
- BÜLÛĞ ile REŞİT
( En erken başlangıcı erilde 12, dişilde 9 yaşındadır. Sonu, ikisinde de 15-16'dır. [İklime ve kişiye göre değişebilir.] İLE Reşit olma yaşı, [yasalarca] 18 yaşını tamamlayıncadır. )
( SİNN-İ BÜLÛĞ ile REŞÎD[< RÜŞD] )
- BÜLÛĞA ERMEK ile/değil RÜŞTÜNÜ İSPAT ETMEK
- BULUN ile BULNAMAK/BULNAMAQ ile BULNATMAK/BULNATMAQ ile BULUNG ile BULUŞ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Tutsak. İLE Düşmanı tutsak etmek. İLE Tutsak almayı emretmek. İLE Köşe. İLE Başka birinin yaptığı işten birinin elde ettiği kazanç. )
- BULUNÇ/VİCDAN[Ar.]:
DIŞARIDA ile/değil/yerine/>< İÇERİDE
( İlâh. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ölçü. )
- BULUNÇ/VİCDAN ve/=/||/<> ÖLÇÜ/MİZAN
- BULUNÇ/VİCDAN[Ar.] ile/ve/<> BİLİNÇ
( CONSCIOUS vs./and/<< CONSCIOUSNESS )
- BULUNÇ/VİCDAN ve/||/=/<> TARİH
( Kişide. VE/||/=/<> Toplumda. )
- BULUNCU(VİCDANI), TATMİN ETMEK ile/ve/||/<> AKLI, İKNÂ ETMEK
( TO SATISFY THE CONSCIENCE/CONSCIOUS vs./and TO CONVINCE THE REASON )
- BULUNDURMA ile BİRİKTİRME
( KEEPING vs. COLLECTING )
- [ne yazık ki]
"BULUP DA BULAMAK"["BUNAMAK" değil!] ile/ve/||/<> "AZIP DA AZIMSAMAK"
- BULUŞ
( INVENTION )
- BULUŞ [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- BULUŞ [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- BULUŞ [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- BULUŞ ile YAKALAMA
( Ondokuzuncu yüzyılın en büyük buluşu, buluşun yöntemlerinin bulunmasıydı. )
( INVENTION vs. CATCH )
- BULUŞARAK, ANLAŞMAK ile/ve/||/<> ANLAŞARAK, BULUŞMAK
- BULUŞMA "NOKTASI" ile "KESİŞME NOKTASI"
- BULUŞMA = APPOINTMENT/MEETING[İng.] = RANDEVU/RENDEZ-VOUS[Fr.] = RENDEZVOUS/VERABREDUNG[Alm.] = APPUNTAMENTO[İt.] = CITA[İsp.]
- BULUŞMADA ve YAŞAMDA:
GEÇ ile/değil/yerine/>< ZAMANINDA ile/değil/yerine/>< (")ERKEN(")
( Kabul edilemez olan/olabilen. İLE/DEĞİL Geç kalınmış olan/olabilen. İLE/DEĞİL/YERİNE Zamanında olan/olabilen. )
( Unacceptable. VS. Late. VS. On time. )
( AT MEETING and LIFE:
[not] LATE vs./but ON TIME vs./but (")EARLY(") )
- BULUŞMAK:
NESNE(SİN)DE ile NESİNDE/NEDENİNDE
- BULUŞMAK ile/ve UYUŞMAK
( TO MEET vs./and TO HARMONIZE )
- BULUŞMALI!
- BULUT ve/||/<> BOYUT
- BULUT ve/<> FRAKTAL
- BÛM[Ar.] ile BÛN[Ar.]
( ... İLE Kolay. | Dip, nihâyet. | Rahim. )
- BUNALIM/KRİZ ile/ve/||/<> YARALANMA/VURUK/TRAVMA
- BUNALIM ile/değil BUNALTI
- BUNALIM ile/ve DUYARSIZLIK
- BUNALIM ile/ve KIRILMA
- BUNALIM ve/> KÖTÜLÜK
- BUNALIM/BUNGUN ile/ve SIKINTI/LI
( DEPRESSION vs./and DISTRESS/BOREDOM )
- BUNALIM ile/ve YORUM
- BUNDA, ANLAŞIL(A)MAYACAK ...:
"... BİR ŞEY Mİ VAR?" / ... NE VAR?" ile/değil/yerine/>< ANLAŞIL(A)MAYAN BİR ŞEY VAR MI?
( İkisi de soru değil "soru" "kipinde"/"biçiminde", yukarıdan/dikey bir dille, yargı/yükleme sözleridir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Anlamaya çalışmak üzere ve anlayışla, yatay bir dille âdil/tarafsız/yüksüz/yargısız/nötr yaklaşım sözü/sorusu. )
- BUNU ALDIM <>/||/>/< BUNALDIM değil/yerine
YANLIŞIMIN/YANILSAMAMIN/OYUNUN FARKINDAYIM
- BUNUN/ONUN 'ANLAM'I YOK! ile/değil BUNUN/ONUN YARARI YOK!
- BUNUN/ŞUNUN/ONUN GİBİ ile/ve/||/<> BUNA/ŞUNA/ONA BENZER
- BÜNYESİNDE) BULUNDURMA ile (BÜNYESİNDE) BARINDIRMA
- BURAM BURAM (KOKMAK)
- BURAYA/KONUŞMAYA/KONUYA TEŞRİF ETTİ değil BURAYI TEŞRİF ETTİ(ŞEREFLENDİRDİ/ONURLANDIRDI)
- BURÇ değil GENELLEME
( Kişileri, burçlarına göre ayırmak ve tanımlamak, ciddi bir karşılığı bulunmayan, gerçekliklerden, yaşamın ayrıntılarından ve/ya da kendinden kaçışlara hizmet eden genellemelerdir. )
- BURÇAK/BURÇAQ ile BURÇAK/BURÇAQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bezelye, fasulye, bakla gibi şeylerin tanesi, tohumu. İLE Ter damlası. )
- BURGAÇ/EĞRİM/GİRDAP[Fars.] ile/ve/||/<> KISIR DÖNGÜ
- BURGAZADA ile/ve KAŞIK ADASI / "PİDE"[< PİTA] ADASI
( ... İLE/VE Burgazada'nın önünde bulunan küçük ada. )
( Tarihi kaynaklara göre bilinen ilk tarihsel olay, Büyük İskender'in komutanı Antigonos'un oğlu Dimitrios Polyerkides'in M.Ö. 298 yılında, babası adına Panarmos adasında bir kale inşa ettirmesi ve adaya Antigoneia adını vermesidir. İLE/VE ... )
( Bizans döneminde üç manastır yaptırılmıştır. )
( )
( )
- BURHAN ve İRFAN
- BURHAN-I LİMMÎ ile/ve BURHAN-I İNNÎ
( Fizik. İLE/VE Matematik. )
( Niçin? İLE/VE Nasıl? )
( Tabii. İLE/VE Tâlimî. )
( Zihinde. İLE/VE Hem zihinde, hem dışarıda. )
( Aposteriori. İLE/VE Apriori. )
- BURJUVA/Zİ değil/yerine/= KENTSOYLU/LAR / KENTLİ
( Ortaçağ Avrupası'nda tüccarlara verilen ad. | Orta durumlu halk. )
- BURKİNA FASO'DA:
YOL SORMA ve/<> HAL-HATIR SORMA
( Herhangi birine yol soracak olursanız, önce tokalaşırlar. Hal-hatır sorarak, size gideceğiniz yeri tarif eder ve sonra tekrar tokalaşarak ayrılırlar. )
- BURMA ile BURMA ile BURMA
( Burmak. | Burularak yapılmış altın bilezik. Burulmuş, burularak yapılmış, kıvrılmış. | Yaşken burularak kurutulan ot. | Kuru incir. | Sarığıburma. İLE Musluk. | Kapı tokmağı/kolu. İLE Myanmar/Birmanya. [ülke] )
- BURMAK/BURMAQ ile BURUTMAK/BURUTMAQ ile BURIŞ(BURUŞMA) ile BURKI/BURQI ile BURKITMAK/BURQITMAQ ile BURKIG/BURQIG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kokma. | Buharının yükselmesi. İLE buharlanmasına neden olmak. İLE Kırışıklık.[deride ya da kumaşta] İLE Kırışık/buruşuk. İLE Buruşturmak. İLE Deride ya da benzer bir nesnede oluşan kırışıklık/buruşma. )
- BURNU BÜYÜK/LÜK ile/değil/yerine SEÇKİN/LİK
- BURNUNU SOKMAMALI!
- BÜROKRASİ ile/ve/ne yazık ki/<>/>< YOLSUZLUK
- YASTIKÇIK/KESE/TORBA/BURSA[Lat. < BURSA SYNOVIALIS] ile Bursa
( Eklem bölgelerinde bulunan, içi sıvı dolu küçük kesecikler. [Kaslar, tendonlar ve kemikler arasındaki sürtünmeyi azaltarak hareketi kolaylaştırır.] İLE Türkiye'de, Marmara bölgesindeki bir il. | M.Ö. II. yüzyılda kurulan kent, Prusias[Bitinya Kralı] adını almış ve zamanla Bursa biçiminde değişmiştir. )
- BURUN ile BURUN ile BURUN ile BURUNG ile BULUNG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Burun. İLE Dağın doruğu. | Herhangi bir şeyin ilk parçası. İLE Ön. İLE Olanağı bulunan en uzak noktaya göre kabul edilen ok atım uzaklığı. İLE Köşe. )
- BÜRÜNME ile/ve/değil/yerine ÖRTÜNME
- BUS = PUS
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BÜŞİNÇEK[Kençek] = SALKIM
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Üzüm salkımı. )
- BÜŞRÂ[Ar.]/MÜJDE değil/yerine/= SEVİNÇLİ SAVA/ÇAV(HABER)
- BÜST ve/<> ANIT-KİTÂBE
( Şili'nin başkenti Santiago'da da,
bir ATATÜRK anıt-kitabesi vardır.
ATA'mızın anıtı, Las Condes Belediyesi tarafından dikilmiş ve
Apaquindo Caddesi'nde yer alıyor.
Anıt, 3 - 3.5 m. yüksekliğindeki bir duvar üzerinde bulunan
ATATÜRK büstü ve yanındaki ay-yıldızdan oluşuyor.
Anıt üzerindeki kitabenin çevirisi...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu,
Vatanının fedâkâr ve sadık hizmetkârı,
Benzeri olmayan kahraman,
İnsanlık idealinin canlı timsali.
Tüm hayatını, Türk milletine vakfetmiş,
Milletine, kendi ruhunun ateşini vermiştir.
Anısı, milletinin ruhunu ateşli tutan,
Sönmez bir meşale olarak yaşamaktadır. )
- BÜST ile/||/<> SFENKS ile/||/<> EQUESTERİAN
( İnsanın gövdesinin başını ya da göğüsten yukarısını gösteren heykel. İLE/||/<> Başı ve gövdesi farklı türlerden (genellikle başı kadın ve gövdesi aslan gibi) olan fantastik yaratık. İLE/||/<> Atlı portre. Batı sanatında resim ve heykel alanında soylu ya da önemli kişileri betimlemek için kullanılmış bir portre türü.[En başarılı örneklerini Rönesans'ta Donatello ve Verrocchio'nun yapıtlarında gördüğümüz bu tür portreler, modeli onurlandırıcı ve yüceltici bir anlam taşırdı.] )
- BUSTULI ile ISPANAK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Dağ ıspanağı. İLE ... )
itibarı ile 29.431 başlık/FaRk ile birlikte,
29.431 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(20/119)
🔒 Sınırlı Erişim
Tüm başlıkları görmek için üyeliğiniz/katılımınızı rica ediyoruz...
Giriş Yap / Üye Ol