
M ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 29.456 başlık/FaRk ile birlikte,
29.431 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(25/119)
- CONNECTION vs. PROPORTION
- CONSCIOUS vs. CONSCIENTIOUS
- CONSIDER vs. CONTEMPLATE vs. MEDITATE vs. PONDER vs. RUMINATE vs. THINK
- CONSIOUSNESS vs./and PARADIGM
- CONSOLIDATION vs. INTEGRITY
( BÜTÜNLEŞME ile BÜTÜNLÜK )
- CONSPICUOUS vs. EMINENT vs. DISTINGUISHED vs. NOTICEABLE vs. OUTSTANDING vs. PROMINEN vs. REMARKABLE vs. SALIENT vs. STRIKING
- CONTEST vs. CONTEST
( Yarışma. İLE Tartışma, iddia/laşma, çekişme. )
- COOK vs. COOKER
- ÇÖP ile ÇÖP ile ÇÖP ile ÇÖPİK/ŞÖPİK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Herhangi bir şeyin dibindeki çökelti. | Değersiz kişi. İLE Tutmaç parçası. İLE Herhangi bir şeyin tortusu ya da sıkıldıktan sonra geriye kalan bölümü. İLE Meyve yendikten sonra geriye kalan ve atılan bölüm. )
- ÇÖP ve/<> KİLO
( Ancak/sadece kişinin/insanın oluşturdukları. )
- ÇÖP ile POSA
- [ne yazık ki]
!ÇÖP ATMAK =/||/<> !"ÇÖP BIRAKMAK"
- ÇÖPE değil/yerine GERİ DÖNÜŞÜME
- COPERNIC ile/ve/değil İBN ŞÂTIR
- ÇÖP/LÜK ile/değil MİDE!
( Mide çöplük değildir! "Atılmasın/günah" diye (gereksiz/fazladan) yemek de mideyi çöplük durumuna düşürür. Yiyecekler atılması gerekiyorsa atılmalıdır/atılabilmelidir. )
- ÇORAP:
"MUZ" değil MUS
- ÇORAP ile BENÎK
( ... İLE Çoğu zaman çorap yapılan adi ipek. )
- ÇORAP[Fars. < CURAB] ile PATİK
- ÇORAP:
SICAK TUTAR ile/ve/||/<>/< SOĞUKTAN KORUR
- ÇORBA:
ŞİFÂ ve/||/<>/< CİLÂ
( Ten'e. İLE/VE/||/<>/< Batın'a. )
- ÇORBA YAPMAK ile HELVA YAPMAK
- ... değil ÇÖREKOTU
- ÇÖREKOTU değil ÇÖREOTU
( ... DEĞİL Düğünçiçeğigillerden bir bitki ve susam iriliğindeki siyah tohumu. )
- ÇÖRƏK[Azr.] = EKMEK[Tr.]
- CORONA[Lat.] ile/ve/||/<> COROLLA[Lat.]
( Taç. İLE/VE/||/<> Küçük taç. )
- CORUM ile ÇORUM
( Balık akını. | Uskumruların, büyük balıklardan korkarak, kıyıya sığınması durumu. İLE Türkiye'nin bir ili. )
- COŞKU ile DİDİŞME
- COŞMAK ile/ve/<> KOŞMAK
- COSMOS ile/ve TOPOS
( Küreyi/küreleri kapsayan. İLE/VE Kürenin içindekileri kapsayan. )
- COŞUNTU/HEYECAN ve/||/<>/< OLASILIK/İHTİMAL
- ÇÖZME GÜCÜ = AYIRMA GÜCÜ
- ÇÖZMEK ile/değil GİDERMEK
- ÇÖZMEK ile/ve/değil/yerine SÜZMEK
- ÇÖZÜLME ile/ve/||/<> DAĞILMA/DAĞILIM ile/ve/||/<> ERİME
( İki ya da daha fazla nesnenin bağdaşık moleküler karışımı. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Bir gaz, sıvı ya da katının, başka bir gaz, sıvı ya da katı içinde kimyasal bir değişikliğe uğramadan bağdaşık olarak dağılması. | İki ya da daha fazla nesnenin bağdaşık moleküler karışımı. )
( ... vs. DISTRIBUTION, DISPERSION, DISSIPATION vs. SOLUTION )
( ... vs. İNTİŞAR vs. İNHİLÂL )
- ÇÖZ(ÜL)ME/Sİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇÖZÜM/LE(N)ME/Sİ
( Tüm durum, sorun, koşul ve ayrıntıları, çözemeyebiliriz fakat çözebiliriz. )
- ÇÖZÜLMÜŞ/LÜK ile/ve/||/<> AŞILMIŞ/LIK
- ÇÖZÜM "BULMAK" ile ÇÖZÜM "YARATMAK"
- ÇÖZÜM:
ÇÖZMEK" değil/yerine/||/<>/< ÇÖZÜMLEMEK
- Çözüm için DİNLE!!!
- ÇÖZÜM ORTAKLIĞI ile YATIRIM ORTAKLIĞI
- ÇÖZÜM ÜRETMEK ile/ve ÇÖZÜM OTURTMAK
( FINDING SOLUTION vs. FIX THE SOLUTION )
- ÇÖZÜM ile/ve AÇIKLAMA
( SOLUTION vs./and EXPLANATION )
- ÇÖZÜM ile/ve/||/<>/< ANLAMAK
- ÇÖZÜM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARA ÇÖZÜM
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yukarı çekersek, ayak açıkta kalır. Aşağı çekersek, omuz. Neşeli kişiler, çözüm üreterek[dizlerini karnına çekerek] rahat uyur. )
- ÇÖZÜM ile ÇARE
( Genel ya da kavramsal bir olguya işaret eder. İLE Belirli bir olgu ya da soruna işaret eder. )
( Çare/ler...
Bbiledegil.blogspot.com.tr/2015/02/careler.html )
( ... ile BEYÂRİŞ )
( SOLUTION vs. WAY/HELP )
- ÇÖZÜM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇÖZÜMLEME
( Çözümleme/sorgulama(analiz), her durum/konu/ayrıntı için söz konusuyken; ("kökten/toptan") "çözüm", her durum için olanaklı değildir.
Sorumluluğumuz ve önceliğimiz de
çözmek değil çözümlemektir.
Çözümleme varsa çözüm ya da ara çözüm de yakınında bir yerde bulunacaktır. )
- ÇÖZÜM ile/ve/||/<> DÜZENLEME
- ÇÖZÜM ile İDEAL
( SOLUTION vs. IDEAL )
- ÇÖZÜM ile/ve OYUN
( SOLUTION vs./and GAME )
- ÇÖZÜM = SOLUTION[İng.] = SOLUTION[Fr.] = LÖSUNG[Alm.] = SOLUZIONE[İt.] = SOLUCIÓN[İsp.]
- ÇÖZÜM ile/ve SONUÇ
( SOLUTION vs./and CONSEQUENCE/RESULT )
- ÇÖZÜM ile/ve/değil/yerine/> SÜREKLİ/ESASLI/KALICI/KÖKLÜ/GERÇEK ÇÖZÜM
( Bir olay ya da kişinin bir durumu/sorunu ile sınırlı/özel kalabilen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Sürekli ve her koşulda, herhangi bir özel durumla sınırlı kalmayacak sürekli/kalıcı olan. )
( Seninle. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Senden sonra da! )
( Ne olduğu. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Ne/nasıl[ne/yin asıl] olması gerektiği. )
( [not] SOLUTION vs./and/>/but CONTINUAL/REAL SOLUTION
CONTINUAL/REAL SOLUTION instead of SOLUTION )
- ÇÖZÜM ile/ve TEDBİR
( SOLUTION vs./and PRECAUTION )
- ÇÖZÜM ile YANIT
( Geciken yanıt yanlış yanıttır. )
( Bir sorunun doğru çözümü, onun ancak evrensel, tarafsız bir araştırma ve sorgulama içinde çözümlenmesiyle bulunabilir. )
( Her sorunun kökeni geçmişte, çözümü gelecektedir. )
( SOLUTION vs. ANSWER/RESPONSE
Delayed response is wrong response.
Only in the dissolution of the problem in the universal solvents of enquiry and dispassion, can its right solution be found. )
- ÇÖZÜM ile YÖNEYLEM
( ... İLE Karmaşık sorunların çözümünde ve incelenmesinde, bilimsel ve özellikle matematiksel yöntemlerin uygulanışı. )
- ÇÖZÜMLEME ile/ve/||/<> AÇIKLAMA
- ÇÖZÜMLEME/ANALİZ ile/ve ELEŞTİRİ
( ANALYSIS vs./and CRITIQUE )
- ÇÖZÜMLEME ile ETKİLE(N)ME
( ANALYSIS vs. TO (GET) EFFECT )
- ÇÖZÜMLEME ve/> GELİŞTİRME
- ÇÖZÜMLEME ile/ve ÖZGÜRLEŞTİRME
( TO ANALYSE vs./and TO FREE )
- ÇÖZÜMLEME ile/ve RAHATLATMA
( TO ANALYSE vs./and TO RELIEVE/RELAX )
- ÇÖZÜMLEME ile/ve SERİMLEME
- ÇÖZÜMLEME = TAHLİL[Ar.] = ANALYSIS[İng.] = ANALYSE[Fr.] = ANALYSE[Alm.] = ANALYSIS < ANALYEIN[Yun.] = ANALIZAR[İsp.]
- ÇÖZÜMLEME ile/ve/||/<>/> TRANSAKSİYONEL ÇÖZÜMLEME
- ÇÖZÜMLEMELER('İ)
- ÇÖZÜMLER ÜZERİNE KONUŞMAK ve/||/<>/> ÇÖZÜM ÜRETİR
- ÇÖZÜMSEL ile/ve/değil/||/<> ÇÖZÜMLEYİCİ
- ÇÖZÜMSÜZ ÇATIŞKI = TESAVİ-İ NAKİZEYN = ANTINOMY[İng.] = ANTINOMIE[Fr.] = ANTINOMIE[Alm.] = ANTI-NOMIA[Yun.]
- ÇÖZÜMSÜZLÜK ile/ve/> ÇARESİZLİK
( Çözümsüzlük hiçbir zaman çözüm değildir/olamaz! [kabul edilemez/edilmemeli, gözardı edilemez/edilmemeli, boş verilemez/verilmemeli, ertelenemez/ertelenmemeli!] )
- Çözümü KONUŞ!!!
- ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASI DEĞİLSEK, SORUNUN BİR PARÇASIYIZDIR ile/ve/||/<> YAŞAMAKLA MEŞGUL OLMAZSAK, ÖLMEKLE MEŞGUL OLURUZ
- ÇÖZÜMÜNÜN BASİT/KOLAY OLMASI/OLMAMASI ile/ve/değil/yerine BİR ÇÖZÜMÜNÜN (VAR) OLMASI
- ÇÖZÜNÜRLÜK ÇARPIMI ile ÇÖZÜNÜRLÜK ÇARPIMI SABİTİ[Kçç] ile ÇÖZÜNÜRLÜK EĞRİSİ
( 25 °C'ta suda az çözünen tuzların, doygun çözeltilerindeki denge sabiti.[CaF2]<>Ca²+(aq) + 2F(aq) dengesinde, çözünürlük çarpımı sabiti Kçç = [Ca²+][F¯]²'dir.] İLE Çok az çözünen bir tuzun, doygun bir çözeltisinde, denge durumunu tanımlayan, sayısal bir sabit. İLE Doymuş çözeltide, çözünmüş madde miktarının, sıcaklığa karşı çizilen grafiği. )
- ÇRAVAKA
( Dört yüce gerçek. )
- CRISIS vs. SYNDROME
- CÜBBE ile CÜBBE
( [Tasavvuf'ta] Siyahtır. Nefs ile ilişkisizliği simgeler. İLE/VE/||/<> [Hukuk'ta...] Yakanın yeşil bölümü, hukuk davalarını, kırmızı bölümü ise ceza davalarını simgeler. Kamu hizmeti olduğundan cepleri, bağımsız olduğundan düğmeleri yoktur. Siyah rengi yasaların yetkesini, sarı rengi ise adâlete hizmet eden bu mesleğin ağırlığını simgeler. )
- ÇUBULMAQ[UTLUK] ile ELMA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kurutulmuş elma. İLE ... )
- CÜCE BUĞDAY ile/değil/yerine BUĞDAY
- CÜCE/LİK ile/>< YÜCE/LİK
- CÜCÜK ile CÜCÜK
( Filiz, tomurcuk. | Soğanın ortası. İLE Kümes hayvanlarının yavrusu, civciv. | Kuş yavrusu. )
- ÇÜÇUNEK/XUÇUNEK ile KAVUN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Üzeri çizgili bir kavun.[tatlı ve hoş kokulu] İLE ... )
- CÛD ile (CÛD-İ) KEREM ile (CÛD-İ) SEHÂ ile SADAKA
( El açıklığı. cömertlik. | Taşmak, dışlaşmak. | İstenilmeden vermek. İLE/VE/||/<>/> İstenildiğinde vermek. İLE/VE/||/<>/> Gerektiği kadar, ölçüsünde vermek. İLE/VE/||/<>/> Manevi olarak vermek. )
- ÇUHADAR ile/değil/||/<> ÇAŞNIGİR/ÇEŞNİGİR
( Saray hizmetinde yüksek derecede bir memurluk. | Sultanın giyeceklerine bakan görevli. İLE/||/<> Sarayda sofra hizmetlerine bakanlara verilen ad. )
- ÇUKUR ile/ve/||/<> KARANLIK
- ÇULSUZ ile/ve/||/<> PAÇOZ ile/ve/||/<> ÇAPULCU/PLAÇKACI
( Giysisiz. İLE/VE/||/<> Kefal türünden bir balık. | [argo] Fahişe. İLE/VE/||/<> Düzene aykırı davranışlarda bulunan, düzeni bozan. | Yağmacı. )
- CUMA GÜNÜ değil CUMA('LARI)(TOPLANILAN) GÜN
- CÜMBÜR-CEMAAT değil CUMHUR-CEMAAT (GİTMEK)
- CUMBURLOP (DİYE ATLAMAK/DALMAK)
- CUMHURİYET ANITINDA:
PIETRO CANONICA ve/||/<> SABİHA ZİYA
( )
- CUMHURİYET[Ar.] ile/ve ELERKİ/KAMUERK
- CÜMLE yerine TÜMCE/SÖZEY
- CÜMLE/TÜMCE ile KAZİYE
( Dilbilimde. İLE Mantıkta. )
- ÇÜN ile PES
- CUNDA[< İt.] ile Cunda/Alibey
( Yatay serenlerin, iki başı. İLE Edremit'te bulunan ada. )
( SEREN: Yelkenli gemilerde, üzerine dört köşe yelken açmak ve işaret kaldırmak için direğe yatay olarak bağlanan gönder. | Konut yapılarında, menteşe ve kilidin takıldığı, düşey konumdaki kalın parça. )
- ÇÜNKÜ-NİYE/NEDEN? yerine NİYE/NEDEN? ÇÜNKÜ ...
- ÇÜNKÜ < İÇİN Kİ
- CÜNÛN ile FÜNÛN ile SÜKÛN
( Coşkunluk. [Aşkın öncesi]. İLE İlim. [Aşkın ortası]. İLE Sakinlik. [Aşkın sonu]. )
- CUP CUP (YÜZMEK)
- ÇÜR ile ÇÜRGÜ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yarar, kazanç. İLE Çocuğa çişi olup olmadığını sormak. )
- CURCUNA ile DEBDEBE
( Musikîde hızlı bir usûl. İLE ... )
- CÜRET ile/ve/değil/||/<> BİLGİSİZLİK
- CÜRET ile/değil/yerine CESÂRET
( [not] INSOLENCE | IMPUDENCE vs./but COURAGE )
- CÜRET ile/ve/<> KÜSTAHLIK
- CÜRM[Ar.] ile/değil CİRM[Ar.]
( Suç. İLE/DEĞİL Oylum/hacim, nesne/cisim. )
- CÜRMÜN KADAR YER YAKARSIN değil CİRMİN KADAR YER YAKARSIN
( CÜRM: Suç.
CİRM: Oylum/hacim, nesne/cisim. )
- CÜRÛF[Ar.] ile CÜRÜF[Ar.]
( Maden posası, dışık. Erimiş malzemelerin yüzeyindeki safsızlık. İLE Yar, uçurum. )
( SCUM vs. ... )
( ABSCHAUM/SCHAUM/SCHLACKEN mit ... )
( ÉCUMER avec ... )
- ÇÜRÜK-ÇARIK (MALZEMELER KULLANMAK)
- CÜRÜM ile/değil CİRİM(ECRÂM)
( Suç. İLE/DEĞİL Kütle/oylum[hacim]. )
- CÜRÜMDAŞ[Ar.] değil/yerine/= SUÇ ORTAĞI
- ÇÜRÜME ile/ve/||/<> ARDAK
( ... İLE/VE/||/<> Ağaçlarda, mantarların oluşturduğu bir tür çürüme başlangıcı. )
- ÇÜRÜME ile/ve/<>/değil PÖRSÜME
- ÇURUNGA = ÜFLEMELİ MÜZİK ARACI
- ÇÜRÜTÜLEBİLİR ile/değil AŞILABİLİR
- CURVE ile CURVILINEAR
( Eğri. İLE Eğri çizgisel, eğrisel. )
- ÇUVGA ile ÇUVGA[KIFÇAK VE OĞUZ]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Gideceği yere çabuk ulaşmak isteyen habercinin yol boyunca değiştirdiği, aktarma yaptığı atlar. İLE Keşif yapan kişi, kılavuz. )
- CÜZDAN(/LI) değil/yerine VİCDAN(/LI)
- CYCLONE vs. HABIT
- D:
"VİTAMİNİ" değil HORMONU
- VİTAMİN:
D2(ERGOKALSİFEROL) ile/ve/||/<> D3(KOLEKALSİFEROL)
( D vitamini, metabolizma için gerekli olan kalorisiz bir organik nesnedir. Yağlarda çözünür ve yağ dokusunda depolanır. İkisi de D vitamininin etkin biçimine dönüştürülür. D vitamini, sağlık için gerekli olan birçok süreçte yer alır. Kas gücünü artırır, bağışıklık düzenini güçlendirir, yangıyı önlemeye yardımcı olur, ince bağırsakta kalsiyum emilimini artırır, kemik oluşumu, bileşimi, büyümesi ve onarımı için gerekli olan yeterli kalsiyum ve fosfat seviyelerinin korunmasına yardımcı olur. İkisi de karaciğerde kalsifediol'e metabolize edilir. Bu nesne, böbreklere geçer ve D vitamininin etkin biçimi olan kalsitriolün salınmasını sağlar. Gıdalardan D vitamini alımı düşük olduğundan, birçok uzman takviye almayı önermektedir. Yeterli dozlar konusunda düşünce birliği yoktur. Ayrıca güneş koruyucu olmadan her gün 10-15 dakika güneşlenmek D vitamini seviyesini artıracaktır. D3 vitamininden daha az kararlı olan D2 vitamini, nem ve ısıya daha duyarlıdır. D3 vitamini gövdedeki kalsitriol seviyesini D2 vitamininden daha fazla artırmaktadır. Uzmanlar, gövde tarafından daha iyi emildiğinden, D3 vitamini desteği önermektedir. )
( Bitki kökenlidir. İLE/VE/||/<> Ultraviyole ışığın kolesterol üzerindeki etkisi ile ciltte üretilir. )
( Tahıllar gibi çoğu gıdada az oranda bulunur. İLE/VE/||/<> Yağda çözünen bir vitamindir. Gıda yoluyla alınabildiği gibi güneşlenme yoluyla da deride üretilir. )
- AMELİYAT:
DA VINCI İLE ile/değil/yerine OLAĞAN
- DABB[Ar.] ile DÂB[Ar.]
( Kertenkele. İLE Şan ve şeref. )
- DADI/TAYA[Fars. < DÂYE] ile/ve DÂDÛ/LÂLÂ[Fars.]
( Bayan çocuk bakıcısı. | Süt annesi. İLE/VE Bay çocuk bakıcısı. | Şehzâdelerin özel eğitmenleri. | Sultanların, vezirlerine seslenirken kullandıkları bir söz. )
- DAĞ FARESİ ile ÇAYIR FARESİ
( )
- DAĞ OLMAK ile/değil/yerine VADİ OLMAK
( Yağmur yağar ama akar gider. İLE/DEĞİL/YERİNE Yağmuru toplar, göl olursun. )
- DAG[Argu] ile/ve/||/<>/> TEGUL[Oğuz]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- DAĞ ile/ve/değil/yerine/<>/>/>< BAĞ
( Bakmazsak/özenmezsek. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>/>< Bakarsak/özenirsek. )
- DAĞ ile BÎSÜTÛN
( Şîrîn'in emriyle, Ferhad'ın deldiği dağ. Bugün Bağdat ile Hamedan arasında Kirman Şâh'ın 30 km. doğusunda kalır. Dik, kayalık ve sarp bir dağdır. )
- DAĞ ile/değil/yerine/>< DENİZ
( Uzaklaştırır, ayırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yakınlaştırır, birleştirir. )
- DAĞ ve/||/<>/> KAR
( Dağına göre kar... )
- [NE] DAĞ ne de KASABA
- DAĞ ile TEPE
( ŞİMRÂH: Dağ tepesi. )
( BÎSÜTÛN: Âşık Ferhad'ın, sevgilisi Şîrîn'in emriyle Kermanşah civarında deldiği dağ. | Gökyüzü. )
( Sevgili Ersin Alok'un çektiği dağ fotoğraflarını görmek için burayı tıklayınız... )
( )
( En yüksek dağlar:
Mauna Kea (Hawaii) 10.200 m.
Everest (Nepal) 8848 m.
K2 (Kaşmir) 8611 m.
Kangchenjunga (Nepal) 8600 m.
Makalu (Nepal) 8481 m.
Dhaulagiri (Nepal) 8172 m.
Nanga Parbat (Kaşmir) 8126 m.
Annapurna (Nepal) 8078 m.
Gasherbrum (Kaşmir) 8068 m.
Gosainthan (Tibet) 8013 m. )
( CEBEL[çoğul > CİBÂL] ile ... )
( KÛH ile ... )
( MOUNTAIN vs. HILL )
- DAĞ ile TÛR
( ... İLE Hazreti Musa'nın ilâhi tecelliye mazhar olduğu dağ. )
- DAĞ/DA BAYIR/DA
- DAĞILIM ile AYIRMA
( DISPERSION vs. ALLOCATION )
- DAĞILIM ile DAĞITIM
( DISPERSION vs. DISTRIBUTION )
- DAĞILIM/DAĞILMAK ile/ve/değil/||/<>/< YAYILIM/YAYILMAK
- DAĞILMA ÖZELLİĞİ ile/ve BİRLEŞME ÖZELLİĞİ
- DAĞILMA ile/ve/> SEYRELME
- DAĞILMAK değil/yerine/>< DALMAK
- DAĞINIK ile PİS
( MESSY vs. DIRTY )
- DAĞINIK/LIK ile BİÇİMSİZ/LİK
( MESSY/MESS vs. UNSHAPELINESS )
- DAĞITIM ile/ve/<> BÖLÜŞÜM
- [ne yazık ki]
DAĞITMAK/DAĞILMAK ile/ve/||/<> SAVURMAK/SAVRULMAK
- Dâğıstân[Ar.] ile DÂĞISTAN[Ar.]
( Kafkas dağlarının kuzeyinde ve Hazar Denizi'nin batı kıyısında bulunan bir bölge. İLE Dağlık yer. )
- DAĞLAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< FARKLAR
- DAĞLARA-TAŞLARA
- DAHA "AKILLI" OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DAHA DİSİPLİNLİ OLMAK
- DAHA AZ DÜŞÜN! ile/ve/<> DAHA ÇOK DÜŞÜN!
( [Düşündüğün...] Kendini, kötü hissettiriyorsa/hissett(ir)diğinde. İLE/VE/<> Kendini, iyi hissettiriyorsa/hissett(ir)diğinde. )
- DAHA ÇOK İNANAN:
CAMİLERDE ve/değil/||/<> HASTAHANELERDE
- DAHA ÇOK OLANI ARAMAK değil/yerine DAHA AZ OLANIN TADINI ÇIKARMAK
- DAHA ÇOK SARILMA:
DÜĞÜNLERDE ve/değil/||/<> OTOGARLARDA
- DAHA ÇOK SEVEN ile/ve/||/<>/< DAHA AZ SEVEN
( Sevdiğine ve hemen hemen her söylediğine/istediğine/kararına, onu kaybetmemek için "Olur." der. İLE/VE/||/<>/< Bu nedenle de ilişkiyi yönetir. )
- DAHA GENÇ ile DAHA GENÇ
( Henüz yaşlanmamış. İLE Yaşı daha az. )
- DAHA GÜZEL değil/yerine BAŞKA/AYRI BİR GÜZEL
- DAHA "İYİ"/"KÖTÜ" değil/yerine NEŞE
- DAHA İYİ DUYMAK/DİNLEMEK ile/ve/||/<>/> BAĞ KURMAK
- DAHA İYİ OLAN ile/ve/||/<> DAHA İYİ HİSSETTİREN
- DAHA KOLAY ile/ve/||/<>/> EN KOLAY
( [ne yazık ki]
Kolay/rahat/hızlı kazanılan paranın tüketilmesi. İLE/VE/||/<>/> Başkasının/vatandaşın/emekçinin parasının "tüketilmesi". )
- DAHA/EN) KORKUNÇ/VAHİM OLAN:
SOKAKTAKİ KARGAŞA ile/değil DİLDEKİ KARMAŞA
( Yaşamdaki en korkunç "durum" ya da deneyim, birini çok sevmektir.
[Sevgi kadar değerli bir duygunun nesi, nasıl korkunç olabilir? O sevgimizin yoğunluğunun o kişiyi kendimizden kaçırma olasılığının artırması ve ölümünün duyulmasından dolayı her an için geçerli ve etkisi yüksek olan çok korkutucu bir durumdur.] )
- DAHA ÖZEL ALGILA/YORUMLA! ile/ve/<> DAHA GENEL DÜŞÜN
( Kendini, iyi hissettiğinde. İLE/VE/<> Kendini, kötü hissettiğinde. )
- DAHA SONRA AKLIMA GELMEZ değil DAHA SONRA AKLIMA GELMEZSE/GELMEYEBİLİR
- DAHA "STERİL ZAMAN/DA" değil/yerine/= DAHA UYGUN BİR ZAMAN/DA (DİYELİM)
- DAHA) ("ÜST") GÜCE[OLANAKLARA/KİŞİLERE] TAPARLIK ile/ve/değil/yerine/||/<> ÖYKÜNME
( Düşük bilgi/bilinç seviyesindeki ya da çıkarcı kişilerin(zihinlerin), iyiliğ(in)e yönelimde, güdülenmesini ve kötülüğ(ün)e başvurmada da kendini tutmasını sağlatan en etkili/etkin iki durum/tutum. )
- DAHA ... ile/ve (fakat)/ne yazık ki/||/<>/>< DAHA ...
( "Daha yüksek binalarımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha kısa sabrımız var.
"Daha geniş otoyollarımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha dar bakış açılarımız var.
"Daha büyük evlerimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha küçük ailelerimiz var.
"Daha çok ev gereçlerimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az zamanımız var.
"Daha çok eğitimimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az sağduyumuz var.
"Daha fazla bilgimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az bilgeliğimiz var.
"Daha çok uzmanımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha çok sorunumuz var.
"Daha çok ilacımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az sağlığımız var.
"Daha çok mal varlığımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az değerlerimiz var.
"Daha rahat geçinmeyi öğrendik." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Yaşam kurmayı öğrenemedik.
"Daha büyük işler yaptık." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha iyi işler yapamadık.
"Daha çok harcıyoruz." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az şeye sahibiz.
"Daha fazla satın alıyoruz." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az hoşnut kalıyoruz.
"Daha fazla söylüyoruz." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az konuşuyoruz.
Daha çok nefret ediyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az seviyoruz.
Daha az gülüyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha çok somurtuyoruz.
Daha çok sigara, alkol, şeker tüketiyoruz. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha savurganca para harcıyoruz.
Daha hızlı araba kullanıyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha çabuk kızıyoruz.
Daha geç saatlere kadar oturuyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha yorgun kalkıyoruz.
Daha az okuyor, daha çok televizyon izliyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az şükrediyoruz.
Yaşamımıza, yıllar kattık. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Yıllarımıza, yaşam katamadık.
Uzayı fethettik. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< İç dünyamızı fethedemedik.
Havayı temizledik. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Ruhumuzu kirlettik.
Atoma hükmettik. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Önyargılarımıza hükmedemedik.
)
- [ne yazık ki]
"DAHA FAZLASI" değil/yerine/>< GEREKLİ/YETERLİ OLAN
( En büyük suçlar ve hatalar, gerekli olanı değil daha fazlasını elde etmek için işlenir. )
- DAHİ ile DÂHİ
( Bile. İLE Yaratıcı gücü olan kişi. )
( ... İLE Bir Milletin Bekâsı - Teoman Duralı... )
- DÂHİ ile/ve DEVRİMCİ
( Dâhi kişi, başkasına da dehâ aşılayabilen kişidir. )
- DÂHİL[Ar.] OLMAK değil/yerine/= İÇİNDE YER ALMAK/KATILMAK
- DÂHİYÂNE ile/ve/||/<>/> ÂHİYÂNE
- DAHİYÂNE[Ar.] değil/yerine/= ÖKECE
- DÂ'-İ DALTON[Ar.]/DALTONISM[İng.]/AKROMATOPSİ[Yun] değil/yerine/= RENK KÖRLÜĞÜ
- DAİRE[Ar. çoğ. EDVÂR] değil/yerine/= DEĞRE/YÜRÜTKE
- DAİRE ile/ve OLANAK/KAPASİTE
- DAİRE[Ar.] ile/değil/=/||/<>/< SONSUZ/ÇOK KÖŞELİ/LİK / SONSUZ KENARLI ÇOKGEN
- DAİREDE:
İÇ ALAN ile/ve/<> DIŞ ALAN
- DAİRESEL YÖRÜNGE ile/ve/||/<>/> ELİPTİK YÖRÜNGE
( Aristoteles. İLE/VE/||/<>/> Kepler. )
- DAKİK DİL ve/||/<>/> SAHİH TASAVVUR
- DAKKA" ile/değil DAKİKA
( Kapı çalıcı. | Kapı kapı dolaşan, eşik aşındıran. İLE Bir saatin altmışta biri ya da altmış saniyenin toplamı. )
- DAKKA[Ar. > DAKKÂK] ile/ve/||/<>/> DUKKA
( Kapı çalıcı. | Kapı kapı dolaşan, eşik aşındıran.[daḳḳa: Bir şeyi kırıp ufalamak. | Kapıyı çalmak.] İLE/VE/||/<>/> Birinin kapısını çalanın kapısı çalınır.[Men dakka dukka] )
- DAKTİLODA/KLAVYEDE:
A KLAVYE/DVORAK ile F KLAVYE ile E KLAVYE ile Q KLAVYE
( Klavyede, harflerin bulunduğu sol üst köşeye göre ad alırlar. )
( Hiyeroglif klavyesi... http://discoveringegypt.com/egyptian-hieroglyphic-writing/hieroglyphic-typewriter )
(
ile
)
( What I learned about languages just by looking at a Turkish typewriter )
( İHSAN SITKI YENER KİMDİR?
Liseyi, 1942 yılında, İzmir Ticaret Lisesi'nde bitirdi. Ortaokul yıllarında, daktiloda on parmak yazı yazmaya başlayan İhsan Sıtkı Yener, 1940'lı yıllardan itibaren standart klavye konusunda çalışmaya başladı.
Yüksek öğrenimini, 1946 yılında, İstanbul'da Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde tamamladı. Aynı yıl, Sultanahmet Lisesi'nde daktilografi öğretmenliği yaptı. Yüksek Lisans için ABD'ye giderek New York Üniversitesi'nde “Ölçme ve Değerlendirme” konusunda yüksek lisans yaptı ve aynı yıl doktorasını tamamladı.
Yener, 1946 yılında öğretmenliğe başladığı sırada, Türk dilinin özelliklerine göre yapılmış bir daktilo icat etme çalışmalarına başladı. "On parmak için ideal Türk Klavyesi"ni, 1955 yılında kabul ettirdi ve 1974 yılında tüm daktiloların F klavye olmasını sağladı. )
( Ümit Kıvanç'ın, "F klavye, Türkiye'de yapılmış tek düzgün iştir" yazısı için burayı tıklayınız... )
( )
( Bilgisayarınızda klavyeler tanımlanmışsa "Alt + Shift" komutu ile direkt olarak geçiş yapabilirsiniz. Aynı klavyeyi ister F, ister Q olsun, hem F, hem Q olarak kullanabilirsiniz. )
( F klavyenin mucidi İhsan Sıtkı Yener, yaşamını kaybetti - 02 Eylül 2016 )
( )
( )
( Q klavyeyi oluşturan: Christopher Latham Sholes (1867) )
( "Neden Q (QWERTY) Klavye Kullanmaktan Vazgeçemiyoruz?" yazısı için burayı tıklayınız... )
- DAL/FINDIK ile/ve/||/<>/> ÇOTANAK
( ... İLE/VE/||/<>/> Üzerinde çok sayıda fındık bulunan dal. )
- DAL ile DAL ile DAL ile DAL ile DAL ile DAL ile DAL ile DAL
( Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri. | Kol, bölüm. | Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların biraraya gelmesiyle oluşan birlik, şube. İLE Arka, sırt. | Kol. | Boyun, ense. İLE Çıplak, yalın. İLE Zaman belirten sözcüklerin karşısına getirildiğinde sözcüğün anlamını güçlendirir. İLE Arap abecesindeki yazaç/harf. İLE Suda derinlere doğru ilerlemek. İLE Düşlemek, düşünmek, dalmak. İLE Bir tür Hint yemeği. )
- DALDAN DALA (ZIPLAMAK)
- d'ALEMBERT İLKESİ ile/ve/<> d'ALEMBERT AÇMAZI/PARADOKSU
( m kütleli bir nesne üzerine etkiyen birden fazla dış kuvvetler, cisme, a ivmesi kazandırdığında, uygulanan kuvvetlerin vektörel toplamının F büyüklüğü, ma'ya eşittir. Eğer -ma; etkin kuvvet ya da iç kuvvet olarak kabul edilirse, bu kuvvetlerle sistemin iç kuvvetlerinin toplamı eşittir ve F - ma = 0 ile gösterilir. İLE/VE/<> İlk hızı sıfır ya da düzgün hareket eden, ağdalı olmayan ve sıkıştırılamaz çok büyük kütleli bir akışkan içinde bir doğru boyunca sabit hızla hareket eden bir cisme hiçbir kuvvet etkimez. )
( 1752 )
- DALGA BOYLARI ile/ve DALGA GENLİĞİ
( Işığın rengini oluşturur. İLE/VE Işığın şiddetini[intensity] ya da parlaklığını[brightness] oluşturur. )
- DALGA:
DALGA BOYU ile/ve/||/<> DÖNGÜ/PERİYOT ile/ve/||/<> SIKLIK/FREKANS ile/ve/||/<> GENLİK
- DALGA-DÜMEN
- DALGA GEÇMEK İÇİN GÜLMEK ile/değil SEVDİĞİNDEN DOLAYI GÜLMEK
- DALGA GEÇMEK ile/ve/değil/||/<>/< BİLMEMEK
- DALGA GEÇMEK ile/ve/değil CİDDİYE ALMAMAK
( Ciddiye almayabilirsiniz fakat dalga geçmek gerekmiyor! )
- DALGA GEÇMEK ile/değil/yerine (SADECE) TAKLİT ETMEK
( Bozarak, yamultarak tekrar/taklit. İLE/DEĞİL/YERİNE Birinin davranışını/tutumunu, sözünü/sesisini gerçeğine en yakın durum çabasıyla tekrarlama. )
( Olumsuz. İLE/DEĞİL/YERİNE Olumlu ya da nötr. )
( Gereksiz, yersiz, anlamsız. İLE/DEĞİL/YERİNE Belirli bir ölçüde kabul görebilecek kadar/biçimde. )
- DALGA ile/ve/||/<> CHICAMA DALGALARI
( Dünyada yasa ile korunan ilk dalgadır. Bir kilometre boyunca yapı yetkisi verilmemektedir. Peru'dadır. )
( )
- DALGA ile KARINTI
( ... İLE Geminin yanından vurarak gemiyi sarsan dalga. | Anaforlarda oluşan çevrinti. )
- DALGA ile/ve/<>/hem de/ne de/>< PARÇACIK
( Enerjiyi bir ortamda taşıyan titreşimler. İLE/VE/||/<>/hem de/ne de/>< Kütlesi ve hızı olan nesne.[Nesneyi oluşturan temel birimler.] Nesneyi oluşturan temel birimler. )
- DALGA ile TSUNAMI
( Gel-git etkisiyle, havayla, rüzgârla ya da çeşitli doğal nedenlerle denizde oluşan dalga. İLE Denizaltındaki yer sarsıntısından ileri gelen büyük dalga. )
( AZİYY[çoğ. EZÂVÎ] ile ... )
- DALGALI/ALTERNATİF AKIM ile DOĞRU AKIM ile KUVVETLİ AKIM ile ZAYIF AKIM
( Belirli ve eşit zaman aralıkları ile yeğinliği aynı değer ve yönde olarak değişen elektrik akımı. İLE İletken bir devre üzerinde, hep aynı yöne doğru giden elektrik akımı. İLE Aydınlatmada ve makinelerin çalıştırılmasında kullanılan akım. İLE Yapıda, zil, telefon, anten, yangın ihbar düzeni gibi iletişim aygıtlarını işletmekte yararlanılan akım. )
- DALGI/GAFLET ile/ve/||/<> HADSİZLİK
- DALGI/GAFLET ile YANLIŞ(HATÂ) ile YANILGI/SAPKI/SAPINÇ/DALÂLET
( Kişi, yanlışları olup da bunları düzeltmezse, bunları benimsemiş demektir. )
( Gaflet de bir nimettir. )
- DALGI/GAFLET[Ar.] ile/ve/<>/değil/yerine BOŞLAMA/İHMAL[Ar.]
( CARELESSNESS vs./and/<>/but NEGLIGENCE
NEGLIGENCE instead of CARELESSNESS )
- DALGIN BAKIŞ ile BAYGIN BAKIŞ
( Bakış yakındakine olsa da zihin/düşünceler uzakta/kine. İLE Bakış da, zihin de yakındakine. )
( İlgi, başka bir yerdekine. İLE İlgi, baktığında. )
- DALINI KIRMAMAK ve/||/<> GÜVENİNİ KIRMAMAK
( Ağaçtan, meyve almak istiyorsak... VE/||/<> Kişilerden, sevgi bekliyorsak... )
- DALKAVUK OLMAK değil/yerine DAL OLMAK
- DALKAVUK ile/değil/yerine/>< SOYTARI
( "Erke/kişiye/saraya". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Halka. )
- [ne yazık ki]
DALLAMA/LIK ile/ve/||/<>/> DALYARAK/LIK
- DALLI KÖK = CEZR-İ MÜTEŞA'İB = RACINE RAMEUSE
- DALMADAN ile/değil/yerine DAĞILMADAN
- DAL-TAŞAK (GEZMEK, DOLAŞMAK, ORTALIKTA GEZİNMEK)
- DALYA[< İt.] ile DALYA[< DAHL(İsveç'li bitkibilimci)]
( Bir şey sayılırken, birim olarak alınan sayıya gelince söylenilen uyarma sözü. İLE Yıldızçiçeği. )
( ... cum DAHLIA )
- DALYA[İt. < TAGLIA] ile JÜBİLE[Fr. < İbr.]
( Bir şey sayılırken, birim olarak alınan sayıya gelince söylenilen uyarma sözü. İLE Eski Ahit'e göre, Yahudilerde, elli yılda bir Tanrı'ya ve dinlenmeye ayrılan yıl. | Katoliklerde, Roma'ya Hacc'a gidenlerin, kilisece günahlarının tam olarak bağışlandığı yıl. | Evliliğin ellinci yılında düzenlenen kutlama şenliği. | Bir meslekte uzun süre başarılı olarak çalışanlar için düzenlenen tören. )
- DAMA ile/değil/yerine SATRANÇ
( 2000 sonrası. İLE/DEĞİL/YERİNE 2000 öncesi. )
- DAMAR ile/ve/||/<> KANAL
- DAMARDAN" değil/yerine DOĞRUDAN
- DAMINMAK: DAMLA DAMLA DAMLAMAK
- DAMLA ile/ve/<> DERYA
( Deryanın damlaya gereksinimi yoktur fakat damlayı kurtardım diye sevinir. )
( DAMLAMIZ DERYAYA SALDIK BİZ BUGÜN
DAMLA NİCE ANLAR
DERYA OLAN ANLAR
HAYVAN NİCE ANLAR
HAYRAN OLAN ANLAR )
- DAMLA ile/ve/||/<>/> GUTASYON
( ... İLE/VE/||/<>/> Bitkilerde su basıncının arttığı zamanlarda yapraklarda "hidadot" denilen özel yapılardan, ksilem özsuyunun damlalar durumunda dışarı çıkması. )
( )
- DAMLAYA DAMLAYA GÖL OLUR ile/ve/||/<> TAŞI DELEN, SUYUN GÜCÜ DEĞİL DAMLALARIN SÜREKLİLİĞİDİR
- DOĞRUYU BİLMEK/BULMAK:
...'DAN DOLAYI ile/ve/değil/yerine/||/<> ...'YA KARŞIN
- HOŞLAŞMAM/AK değil ...'DAN (PEK/HİÇ) HOŞLANMAM/HOŞLANMIYORUM
- ...DAN KALKARAK ile ...DAN HAREKET EDEREK
- ...'DA/N:
"NE ANLADIĞIN" ile/ve/değil "NE BEKLEDİĞİN"
- ...DAN SONRA:
GÖRÜŞÜRÜZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖRÜŞELİM
- DANDRUFF vs. BRAN
- DANGALAK/LIK ile ÂCİZ/LİK
- DANIŞMA ve/||/<>/> DAYANIŞMA
( Bin bilsek de bir bilene danışmak gerek. )
- DANIŞMAK ile/ve/||/<>/> BİLGİ VERMEK
- DANIŞMAN ile/ve/||/<> DANIŞAN
- DANIŞMAN ile/ve/değil/||/<>/< DANIŞILAN
- DANS EDELİM! ve/||/<> ŞARKI SÖYLEYELİM! ve/||/<> SEVELİM! ve/||/<> YAŞAYALIM!
( Hiçkimse izlemiyormuş gibi. VE/||/<> Hiçkimse dinlemiyormuş gibi. VE/||/<> Hiç incinmemiş gibi. VE/||/<> Dünya, cennetmiş gibi. )
- DANS ETMELİ!
- DANS:
YATAY İSTEK ve/||/<>/> DİKEY ANLATIM
- DANS = DANCE[İng.] = DANSER[Fr.] = TANZEN[Alm.] = BALLARE[İt.] = BAILAR/DANZAR[İsp.]
- DANS ile HABANERA
( ... İLE Çok kıvrak bir Küba dansı. | Bu dansın müziği. )
- DANS ile JIG
( ... İLE İrlanda ve İskoçya'ya özgü, hareketli bir dans türü. )
- DANS ile KADRİL[Fr. < QUADRILLE]
( Fransız kökenli bir dans. | Bu dansın müziği. )
- DANS ile KALİPSO
( ... İLE Jamaika'dan yayılmış iki zamanlı bir dans. | Bu dansın müziği. )
- DANS ile KAZASKA[Rusça]
( ... İLE Kaynağı Kafkasya olan ve hızlı oynanılan bir halk dansı. | Bu dansın müziği. )
- DANS ile MAZURKA[Slavca]
( ... İLE Polonya kökenli bir dans. | Bu dansın müziği. )
- DANS ile/ve/değil/<> OHYOKHAI
( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Yakutlar'a özgü bir Şaman uygulaması.
[Ohuokay ustasının çevresine toplanan halk, el ele tutuşarak büyük bir çember oluşturuyor ve ustanın sözlerini tekrarlayarak, hafif hafif öne ve arkaya eğilerek hareket edip güneşin doğduğu yönden, battığı yöne doğru dönerler.]
[Bu uygulamaya özgü, belirli bir müziği bulunmamaktadır.] )
- DANS ile SİRTO[Yun.]
( ... İLE Türk müziğinde, bir oyun havası. | Bir tür halk dansı. )
- DAR KAFALILIKTAN BIKTIM"
( "DAR KAFALILIKTAN BIKTIM"
1964 yılında, ABD'de bir öğretmen dergisinde, Alexander Cassandra imzalı bir yazı yayımlanır:
Bir fizik hocası ile öğrencisi, sınav sorusuna verilen yanıt hakkında antlaşmazlığa düşerler ve deneyimli öğretmen, Cassandra'nın hakemliğine başvururlar.
Soru şöyledir:
"Bir binanın yüksekliğini, bir barometrenin yardımı ile nasıl bulursunuz?"
Öğrenci de bu soruya yanıt olarak,
"Barometreye bir ip bağlar, binanın çatısından aşağı sarkıtır ve barometrenin yere değdiği noktada ipi ölçerim" yazar.
Tabii ki, öğretmenin beklediği yanıt bu olmasa da binanın yüksekliğinin bu yöntemle ölçülebilirliği de ortadadır.
Cassandra, tartışmayı uzatmamak için öğrenciden hemen o anda bu soruyu başka bir yanıt ile yanıtlamasını ister.
Öğrenci, bu kez:
"Ama bir tek yanıt yok, pek çok yöntem var" diye yanıt verir.
Casandra, "Peki" der. "Düşünebildiğin kadar yanıt ver o zaman. Ama olanaklıysa yanıtların en az birinden fizik çalışmış olduğunu anlayalım."
Öğrencinin ilk yanıtı şöyle olur:
"Barometreyi çatıdan aşağı bırakırsınız ve bir kronometre ile kaç salisede yere çarptığını hesaplayıp x=1/2 x g x t2 formülü ile yüksekliği bulursunuz." Beklenilen yanıt bu olmasa da yanıt, fizik bilgisi içermektedir.
Öğrenci, yanıtlarını sıralamayı sürdürür: “Güneşli bir günde, barometreyi dik tutup gölgesini ölçersiniz ve sonra da binanın gölgesini ölçüp orantıyı barometrenin yüksekliği ile çarparsınız”
Bu yanıt da doğrudur.
Öğrencinin üçüncü yanıtı da şu olur: "Merdivenleri çıkarken, duvar boyunca barometrenin yüksekliğini defalarca işaretleyerek çıkar ve işaret sayısı ile barometrenin yüksekliğini çarparsınız"
Bu da doğrudur elbette ama dördüncü yanıt öğretmenlerin küçük dillerini yutmalarına neden olur; çünkü yanıttan öğrencinin fiziği çok iyi bildiği anlaşılmaktadır:
"Küçük bir ipe bağladığınız barometreyi önce yerde sonra da çatıda sallar ipin uzunluğu ve sallanma periyodları arasındaki farklarla Newton'un g katsayısını hesaplar, iki g katsayısı arasındaki farktan binanın yüksekliğini hesaplayabileceğiniz oranı bulursunuz"
Söylenilecek bir şey kalmamıştır, öğrencinin sınıfı geçtiği açıktır.
Öğrenci, yarattığı etki ile gülümser ve der ki: “Ama bence yapılacak daha doğru şey, kapıcıya gidip barometreyi hediye edip karşılığında binanın yüksekliğini söylemesini istemekten ibarettir.”
Hep beraber gülmeye başladılar.
Cassandra, hayranlıkla sorar öğrenciye:
"Peki, öğretmeninin senden beklediği yanıtı da biliyor musun?"
Öğrenci, alaylı bakışlarla yanıt verir:
"Evet, çatıda ve yerde hava basıncını ölçerek aradaki farktan hesaplamamız gerekiyor yazmamı bekliyordu"
Cassandra merakla şu soruyu sorar: "Peki madem istenilen yanıtı biliyordun, neden yazmadın?"
Öğrenci, omuzlarını silkerek şöyle der:
"Çünkü dar kafalılıktan bıktım."
Yaşamı, tek bilinmeyenli bir denklem gibi ele almak, altı boş kulağa hoş sloganlarla konuşup zamana göre kendini geliştirmeyen, saplantı slogan hükümlere göre yaşamak ve mevzî alıp dayatmaya çalışmak kolaycılığı hiçkimseyi ve de toplumları bir yere götürmez.
Yaşamda, soruların pek çoğunun tek bir yanıtı yoktur.
Başarının, çalışmaktan önce geldiği tek yer sözlüktür. )
- DAR YORUM ile/||/<>/>< GENİŞ YORUM
- DAR ile DÂR[Ar.] ile DÂR[Fars.]
( Ensiz. İLE Ev, yurt. İLE İdam mahkûmlarını asmak için dikilen direk. )
- DARALMA ile DARLAMA
- DARALMA ile/ve/||/<> SIKILAŞMA
( CONTRACTION vs. ... )
- DARALTILMIŞ OLAN ile ODAKLANILMIŞ OLAN
- DARALTMA ile İNDİRGEME
( TO NARROW vs. REDUCTION )
- DARB ile/ve MUTTASIL
( İki harfi birbirine katmak. İLE/VE ... )
- DARB ile/ve PEKİŞTİRME
- DARBE GENİŞLİĞİ ile DARBE GENLİĞİ
( Darbenin düşmeye başladığı an ile yükselme zamanının sonu arasındaki zaman farkı. İLE Bir darbenin, tam değeri, sayısal bir değer verildiğinde belirlenebilen tepe, ortalama, etkin, anî vb. değerleri ya da bunlardan biri. )
( PULSE WIDTH vs. PULSE AMPLITUDE )
( L'ÉTENDUE DU POULS avec L'AMPLITUDE DU POULS )
( PULSESBREITE mit IMPULSAMPLITUDE )
- DELGİ(MATKAP[Ar. < MİSKAB]): DARBESİZ ile/değil/yerine/> DARBELİ
( Delme işlemi yapılırken darbe uygulamaz. Delme işlemi yalnızca dönerek yapılır. Genelde basit tadilat işlemleri için kullanılır. Basit delik açma işlemleri ya da vidalama işlemleri için kullanımı yaygındır. [Eğer yüksek devire sahipse o zaman sert malzemelerin delinmesinde de kullanılabilir.] İLE/DEĞİL/YERİNE/> Sert malzemelerin delinmesi işleminde kullanılır. Delme işlemi dönerek ve aynı zamanda ileri geri hareketler ile gerçekleştirilir. Delme işlemi daha hızlı biçimde gerçekleştirilir. Delme işlemi çok daha kolay yapılır. [Beton ya da metal gibi oldukça sert malzemelerin delinmesinde darbeli matkap yeğlenilmelidir. Hem profesyonel, hem de basit tadilatlarda kullanılabilen araçlardır. Farklı watt gücünde olanları bulunur.] )
itibariyle 29.456 başlık/FaRk ile birlikte,
29.431 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(25/119)