Bugün[10 Temmuz 2025]
itibariyle 19.061 başlık/FaRk ile birlikte,
19.061 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(77/78)


- 100/60 MUMLUK değil 100/60 WATT'LIK


- YÜZ VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YOL VERMEK


- YÜZEYEL değil YÜZEYSEL


- YÜZEYSEL ile/değil/yerine/>< ANSİKLOPEDİK


- YÜZEYSEL ile/değil/yerine/>< YETERİNCE


- YÜZLEŞME ile/ve/değil/yerine TANIŞMA


- YÜZSÜZLEŞMEK değil/yerine/>< YÜZLEŞMEK

( Ya hatalarımızla yüzleşiriz ya da hatalarımızla yüzsüzleşiriz. )


- ... YÜZÜNDEN ile/ve/değil/yerine ... NEDENİYLE


- YÜZYILLARA GÖRE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÖNEMLERE GÖRE


- ZAAF/ÂCZİYET değil/yerine/= DÜŞKÜNLÜK/GÜÇSÜZLÜK


- ZAAF[Ar.] değil/yerine/= DÜŞKÜN/LÜK


- ZAAF ile/ve/değil/yerine/<> EĞİLİM


- ZAAF ile/ve/değil EKSİK


- ZAAF ile/ve/değil/yerine SINIR(LAMA)


- ZAAFİYET ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HASSASİYET


- ZABIT KÂTİBİ değil/yerine/= TUTANAK YAZMANI


- ZABIT/ZAPT/ZABT[Ar.] değil/yerine/= TUTANAK


- ZABT-U-RABT[Ar.]/DİSİPLİN[İng.] değil/yerine/= SIKIDÜZEN


- ZAFER ile/ve/değil/<>/< ÇABA

( Süreçsiz, sonuç olmaz! )

( Tatmin, elde edilende değil çabada yatar. Zafer de, tüm çabayı ortaya koymaktır. )


- ZAFER ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SEFER

( Sonuç. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Süreç. )


- ZAFER[Ar.] değil/yerine/= UTKU


- ZAFER/YENİLGİ değil/yerine SEFER


- ZÂHİREN[Ar. + Fars.] değil/yerine/= GÖRÜNÜŞTE


- AŞK:
ZÂHİRÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BÂTINÎ


- ZÂHİRÎ MUAMELE[Ar.]/SCHEINGESECHAEFT[Alm.] değil/yerine/= GÖRÜNÜŞTEKİ İŞLEM


- ZAHMET OLMAZSA ile/değil SAKINCASI YOKSA


- ZAHMET değil/yerine/= GÜÇLÜK


- ZAHMET değil/yerine/= SIKINTI, EZİYET, RAHATSIZLIK | ZOR, GÜÇ | YORGUNLUK


- ZAHMET/Lİ ile/ve/değil/||/<>/> RAHMET/Lİ

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> "Zahmet"i, zevk edinmek. )

( Zahmet ile Rahmet arasında, sadece bir nokta fark vardır. )


- ZÂKİR ile/değil/>< GÂFİL

( [zikrettiğini] Bilen. İLE/DEĞİL/>< Bilmeyen. )


- ZAKKUM[Ar.] değil/yerine/= AĞIAĞACI/AĞIÇİÇEĞİ

( Zakkumgillerden, çiçekleri beyaz ya da pembe renkli, çoğunlukla kurumuş dere yataklarında kendin kendine yetişen, ağılı bir bitki. )

( NERIUM OLEANDER )


- ZÂLİM[Ar.] değil/yerine/= KIYINÇÇI


- ZÂLİM ile/değil/yerine LEVVÂM

( Başkasına kötülük. İLE/DEĞİL/YERİNE Kendine, [kendini geliştirmek üzere] "yüklenme". | Özeleştiri. )

( Zâlime uyan ve/ya da susan, zâlimden beterdir. )


- ZÂLİMCE değil/yerine/= KIYINÇLA


- ZAMAN ALGISINDA:
24 SAAT ile/ve/değil/yerine/<> (HER) AN

( Kesikli süreklilik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Kesiksiz süreklilik. )

( Güneşe ve güne göre. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> İnternette. )

( Doğal. İLE/VE/<> Yapay. )

( Dengeli. İLE/VE/<> Dengesiz. )

( Doğal sınırların güvenliği ve güvencesinde. İLE/VE/<> Şişirilmiş "sınırsızlığın" ve ucların uçurumunda. )


- ZAMAN:
| BEKLERKEN ve/||/<> KORKARKEN ve/||/<> KEDERLİYKEN ve/||/<> SEVİNÇLİYKEN/NEŞELİYKEN |
ve/değil/yerine/||/<>/<
SEVERKEN

( [ [çok] "Yavaş". VE/||/<> "Hızlı". VE/||/<> "Uzun". VE/||/<> "Kısa". | VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Sonsuz. )


- ZAMAN GEÇİRMEK ile/değil/yerine ZAMANI DOLDURMAK


- ZAMAN GEÇTİKÇE:
YÜZSÜZLEŞEN değil HATALARIYLA YÜZLEŞEN


- ZAMAN VE ENERJİ TÜKETİMİMİZ:
"NASIL GÖRÜNDÜĞÜMÜZ" ile/değil/yerine NASIL GÖRDÜĞÜMÜZ


- ZAMAN VE ZEMİNDE NESNE değil BİRLİKTE OLUŞMAYLA

( Özdek/nesne, zamanı gerçekleştiren devinimdir. )


- ZAMAN VERDİM ile/değil/yerine SÜRE KOYDUM


- ZAMAN ve ZEMİN(BAĞLAM) ile/ve/değil/yerine/||/<> ZİHİN ve ZEMİN(KOŞULLAR)

( Bir şeyin(/durumun/olgunun/olayın), öyle olması ya da olmamasındaki, az ya da çok oranında(etmenliliğinde) olmasındaki belirleyiciler. )

( Dış. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> İç. )

( İkincil. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Birincil. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Zamlanmış AN. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE ÂN'ın ÂN'a geçtiği AN'daki AN! )

( "Anlamlı" bir yaşam sunar. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Mutlu bir yaşam sunar. )

( Dirimlilik içinde. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Sürekli dirimlilik ile. )

( [kökeni/etimolojisi] ZEMAN[Ar.]: Eskime, bir nesne üzerinde sürenin geçmesi. > ZAMAN: Süre, eskiye, geçmişe karışan süre. [Ar.] Somut bir anlamı varken, gerçek bir nesneyi yansıtırken soyutlaştı. İki nesne arasında, birinden ötekine giderken geçen süreye, eskiye karışan süreye zeman denirken sonraları vakt anlamında soyut bir varlığı yansıtır oldu. )

( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Göktanrı dili.(N) )

( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Bilginin kaynağı. (N) | [Özdek/Madde'nin kaynağı (H).] (HN) )

( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Akıllı enerji. )

( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Dişil ve eril enerji olarak ikili sistemi yansıtır. )

( [Sümer Türkçesi'nde]... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Gök Tanrı. )

( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Evrenin başlangıcının simgesi. )

( Zaman, AN'ların birbirini izlemesidir. )

( Zaman sonsuzdur, ama sınırlıdır; ebediyet ise şimdi'nin zerresindedir. )

( Zaman içindeki ebediyet sadece tekrarlanıştır. )

( Zaman, yalnızca, bilinçte varolur. )

( Zaman, bizi zamanın dışına götüremez. )

( Zamanın getirmiş olduğunu, yine zaman götürecektir. )

( Zaman, içindeki bir deneyimdir ama deneyimleyen zaman-ötesinde. )

( Zamansızlık içinde, "ebediyen" sözcüğünün bir anlamı yoktur. )

( Batmayan güneşi bulanlar için zaman diye bir şey yoktur. )

( Zamansız olan, zamanı bilir; zaman ise zamansız olanı bilmez. )

( Zaman-ötesi olana ancak zaman-ötesi olanla erişilebilir. )

( İnandığınızı yapın ve yaptığınıza inanın. Başka her şey enerji ve zaman savurganlığıdır. )

( Nasıl, okyanusun her bir damlası okyanusun tuzunu taşırsa, öylece her AN da ebediyetin lezzetini taşır. )

( Bir kez, Şimdi'de iyice yerleşirseniz, gideceğiniz başka yer olmaz. )

( Anımsanan ile yaşanan an arasında, bir an'dan bir an'a gözlemlenebilen bir temel fark vardır. Yaşanan an, zamanın hiçbir noktasında, anımsanan olamaz. İkisi arasında, sadece yoğunluk değil çeşit farklılığı vardır. Yaşanan an, hiçbir yanılgıya yer vermeyecek biçimde öyledir. )

( Yaşanan an gerçektir, halbuki anımsananda bir hayli kararsızlık ve belirsizlik vardır. )

( Yaşanan anı eşsiz kılan nedir? Apaçıktır ki, sizin mevcut olduğunuz duygusu. Bellekte ve beklentide, bunun gözlem altındaki bir zihinsel hal olduğu hakkında açık ve belirgin bir duygu vardır; yaşanan anda ise bu duygu en başta, bir hazır bulunuş ve farkında oluş duygusudur. )

( ÂN-I GAYRI MUNKASİM: BÖLÜNEMEYECEK OLAN AN! )

( Mutlak, zamandan öncedir. )

( Bellek ve beklenti olmadıkça zaman da yoktur. )

( El'in sermayesi. [Kendinin olmayan] ["Allah'a ait olan"] )

( Ne içindeyim zamanın
Ne de tümüyle dışında
Yekpâre, geniş bir ÂN'ın
Parçalanmaz akışında )

( Yüzünü toprağa indir dem-be-dem Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem )

( Dem, bu demdir, dem, bu dem! Dem, bu demdir, dem, bu dem! )

( An, bu andır, an, bu an! An, bu andır, an, bu an! )

( BÎ HENGÂM[Fars.]: Vakitsiz. )

( CARPE DIEM: GÜNÜ/ÂNI/YAŞANANI YAŞA/YAKALA! [Lat.] [günlük yaşa değil!] )

( HAKUNA MATATA: AN'I YAŞA! [Kenya dilinde] )

( CHRONOS ile/ve/||/<>/değil/yerine CAIROS )

( Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.

Ahmet Hamdi TANPINAR )

( ZAMAN'ı...
Durdurmak istiyorsan... ÖPÜŞ!
Duyumsamak istiyorsan... YAZ!
Bırakmak istiyorsan... SOLUK AL!

ZAMAN'da...
Yolculuk yapmak istiyorsan... OKU!

ZAMAN'dan...
Kaçmak istiyorsan... MÜZİK DİNLE! )

( Zaman, herşeyin aynı anda olmasını engellemek için doğanın kullandığı araçtır. )

( Time is endless, though limited, eternity is in the split moment of the now.
Time exists in consciousness only.
Time is a succession of moments.
Time is an inner experience but the experiencer is timeless.
The absolute precedes time.
What time has brought about, time will take away.
The timeless can be reached only by the timeless.
Time cannot take us out of time.
Just as every drop of the ocean carries the taste of the ocean, so does every moment carry the taste of eternity.
The timeless knows the time, the time does not know the timeless.
Eternity in time is mere repetitiveness.
In the timeless the words 'for ever' have no meaning.
Without memory and expectation there can be no time.
Once you are well-established in the now, you have nowhere else to go.
Do what you believe in and believe in what you do. All else is a waste of energy and time.
Between the remembered and the actual there is a basic difference which can be observed from moment to moment. At no point of time is the actual the remembered. Between the two there is a difference in kind, not merely in intensity. The actual is unmistakably so.
The actual is real, while there is a good deal of uncertainty about the remembered.
What makes the actual unique? Obviously, it is your sense of being present. In memory and anticipation there is a clear feeling that it is a mental state under observation, while in the actual the feeling is primarily of being present and aware. )

( An olmadan, zaman olmaz; ancak, sonsuz zaman olmadan da ân'a ilişkin düşünüş olmaz. )

( ZAMAN ve/değil/yerine/||/<>/< AN

Kaygının neden oldukları, olabilecekleri ve ortadan kaldırılmasındaki araç ve çözümlerin merkezinde, zaman ve algı yönetimi bulunur.

Geleceğin olumsuzu olan ve "Ya ..." ile başlayan düşünce, söz ve kaygıların yanlışlığı ve yanıltıcılığını da ancak yoğunlaşılması gereken iki düşünce üzerinde/n aşabiliriz. Birincisi, en az %51 olmak üzere, ŞU AN'da ve BURADA bilincinin yanı sıra, ikinci olarak, %46-48 oranında da geleceğin belirgin ve olumlu bakışı olan "... İSTİYORUM." düşüncesi ve sözüyledir. Tabii, tortuları, bahaneleri, mazeretleri, yani "... da"/"... ama" sözlerinin tamamen devre dışı tutulmasıyla.

Geçmişin olumsuzu olan "Keşke ..." düşünce ve sözü, hiçbir zaman düşünülmeyeceği gibi, geçmiş ve değişmezliğini ancak geçmişin olumlu deneyimlerini, "İyi ki ..." düşünce ve sözüyle, isabet kaydedilmiş, olumlu durumlar, kayıtlar, süreç ve sonuçlarla dengeleyebiliriz.

"Belirsiz" olan geleceğin belirli kılınmasını da, "Değişmez" olan geçmişin tatminkârlığını da şu anda ve buradaki bilincimiz belirlemektedir. Yaşanmış ve "değişmez" olanların pişmanlığı ya da yaşanmamış ve "belirsiz" olan belirginliğini, ancak ve ancak şu anda ve buradaki %99'lara çıkarılabilecek düşünce, eylem ve tutumlarımızla, direncimizle[ihtiyârımızla] belirleyip, geri kalan sürecin de isteklerimizle/istencimizle[irâde] doldurulması, anlamsız ve değersiz kaygıların ortadan kalkması, daha verimli bir yaşam ve kendilik deneyiminin verimliliğiyle taçlanacaktır.

Kaygının ortadan kalkmasındaki en önemli yani öncelikli bilgi ve uygulama, pek alışık olmasak bile mutlaka sürekli anımsanması ve devrede tutulması gereken, bilinemeyecek olanların varolduğu ve bilinemeyecekleri yönündeki teslimiyet ve tevekkülümüzdür. Bu, ilk başta ve çoğumuz için pek geçerli ve olanaklı "görülmese" bile hep birlikte yaşıyor olduğumuz halde, her birimizin, "kendini öncelikli ve ayrıcalıklı görerek", "sürekli ve tek kazananın kendimiz olması gerektiği" "düşüncesi/zannı", tavrı ve tutumu kadar yanlış ve yanıltıcı, bir başka ötekileştirici ve birbirimizden uzak düşürücü büyüklükte bir tutum olamaz.

Bir başka kaygı verici ve büyük yanlışlardan biri de, hepimizin, kendi ve yakınları için, aynı anda, "en"leri istemesi, dilemesi ve dile getirmesidir. Herşeyin "en güzeli"ni, "en baştakini/tepedeki"ni, "en değerlisi"ni, "en başarılısı"nı, "en güçlüsü"nü, "en büyüğü"nü, sürekli diline dolamış bir birey ve toplum için de refah ve ferah söz konusu değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır.

Olan biten herşeyin uclarında ve uçurumlarında dolaşmanın, iddia sahibi olmanın, bir anlamının, bir değerinin olmayacağını, teknolojinin hızlı gelişimi ve konforun artmasındaki yanılgının taşıdığı, ne ve "ne kadar" yaşanılacak olursa olsun, her şeyi ve herkesi, sonuç odaklılıkla, süreci, bir şeyleri, başlamadan bitirmenin peşinde koşulduğu, yaşamın, tavında, kıvamında, hızlı gitmek yerine yavaş yaşamanın değeri bilinmediği, önceliği yaşanmadığı sürece daha da anlamsız bir kartopu-çığ ilişkisine döneceğini görememenin bedelleri, her ne kadar istenilmese de ne yazık ki, gerçek anlamda "kaygılanmamızı" gerektirecek çok büyük sorunların oluşacağına ve çığ altında kalarak, ezilerek yok olunacağına bir kanıttır.

"En büyük" ya da tek kaynağı "merak" olan, ancak sonuçların değer gördüğü niteliksiz "sorgulamaların" da ne içeriği, ne süreci, ne de sonucu, kişileri ve toplumları hiçbir nitelikli sonuca götürmeyeceği gibi, kendi, yakınları, vatanı, toprağı, bayrağı, sancağı, dili ve geleceği için "kaygılanılması" gereken bir durumu da ortaya sermektedir.

"Geleceği/ni merak eden/ler,
fallara değil mezarlıklara baksın!"


Bireysel ve toplumsal olarak "kaygılanmak" durumunda kalacağımız olumsuz durumları, zihnimizin üst köşelerinde, kenarda tutmak üzere, tekrar kaygının çözümlerine yönelik kişisel yönetim bilgilerimize geri dönelim...



Kaygı DEĞİL/YERİNE Saygı - B (bile değil) )

( [daha iyi olabilmek için zihnin yönlendirilmesi gereken] Olumsuz/sorunlu/yetersiz/hasta(lıklı) vb. durumlarda. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Olumlu/mutlu/yeterli durumlarda. )

( [Odaklanılması gereken] Daha az. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Daha çok. )

( )

( En mutsuz kişi, geçmiş ve/ya da geleceğe (fazla) odaklı olandır. )

( TARFET-ÜL-AYN: Bir kere göz açıp kapayıncaya kadar olan AN.
ÂNÂT, LÂHZE: An. Göz ucu ile bir kere bakıncaya kadar geçen zaman.
VEHLE: Dakika, An. ["O günün vehrinde" DEĞİL "O günün vehlinde"] )

( RÛZİGÂR/ZAMAN ile/ve/<>/değil/yerine DEM )

( [not] TIME vs./and/<>/but MOMENT )

( TEMPS avec/et/<> MOMENT, NUANCES )

( ZEIT mit/und/<> MOMENT )

( TEMPUS cum/et/<> ... )

( TIEMPO con/y/<> MOMENTO/RATO )

( TEMPO con/e/<> ATTIMO/MOMENTO )

( KALA ile/ve/<>/değil/yerine ZEN )

( ... ile/ve/<>/değil/yerine LAN )


- ZAMAN ile/ve/değil EŞİK


- ZAMAN değil/yerine/= SÜREY


- ZAMANDA OLUR değil ZAMANLA OLUR


- ZAMANI ARTIRMAK ile/ve/<>/değil ETKİ ALANINI GENİŞLETMEK


- ZAMANI GELDİĞİ ZAMAN ... değil ZAMANI GELDİĞİNDE ...


- ZAMANI:
NEREDE GEÇİRDİĞİMİZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NASIL GEÇİRDİĞİMİZ

( Gövdemizle ilişkilidir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Anlığımızla(zihnimizle) ilişkilidir. )

( Nicelikseldir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Nitelikseldir. )


- ZAMANI ÖLDÜRMEK" ile/değil "ZAMANI DEĞERLENDİRMEK"


- ZAMANIM YOK" ile/ve/değil/||/<> "ÖNCELİĞİM DEĞİL"


- ZAMAN(IM) YOK ile/değil ÖNEM VERMİYORUM


- ZAMANIN:
ALTI ile/değil/yerine/>< ÜSTÜ

( Helâk. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Vakit. )


- ZAMANIN EL VERDİĞİNCE değil ZAMAN EL VERDİĞİNCE

( "ZAMANIN EL VERDİĞİ KADAR" demek üzereyken "ZAMANIN" diye başlayıp bu sözü kullandıktan sonra bir anda zihne başka bir sözün gelmesiyle hızla yön değiştirerek ifadenin bozulmasıyla oluşur. [Dli yanlış kullanmaktan değil bazen konuşma koşullarının çoklu etkileri altında sözcükler arasında karmaşalar yaşanabilir.] )


- ZAMANIN "RUHU" değil/yerine ZAMANIN "PETEKLERİ"


- ZAMANINI:
"ÇALMAK" ile/değil ALMAK


- ZAMANI/VAKTİ HARCAMAK değil/yerine ZAMANI/VAKTİ KULLANMAK


- ZAMANSIZLIK ile/ve/değil/||/<> ZAMANSIZLIK

( Düşüncesi/kavram. İLE Bireyin ayırabileceği sürenin bulunmamasındaki "gerekçe/bahane/mazeret". )


- ZAMİR[Ar.] değil/yerine/= ADIL


- ZAMK[Ar. < ŞAMG] değil/yerine/= TUTKAL/YAPIŞTIRICI


- ZAMLI SÛRE değil ZAMM-I SÛRE

( "Zamm-ı Sûre okunur." DEĞİL Zamm-ı Sûre yapılır. )


- ZAN:
"ÖNE SÜRÜLEBİLECEK BİR ŞEY"
değil
ANCAK, KABUL EDİLECEK BİR ŞEY


- ZAN ile/değil ATIF


- ZAN ile/ve/değil/yerine/<> GÖRÜ


- ZAN ile/ve/değil/||/<>/> İTHAM


- ZAN ile/ve/değil KABUL

( [not] SURMISE vs./and/but ACCEPTANCE )


- ZAN ile/ve/değil/yerine KANAAT


- ZAN değil/yerine/= SANI


- ZAN ile/ve/değil/yerine/<>/>< SEN


- ZAN değil/yerine/>< ZEN


- ZANBAK değil ZAMBAK

( Doğruları aşağıdaki biçimdedir! "..." bulunan yerlerde ayrık(yanlış) halini düşününüz! )

( YAZIM(İMLÂ) KILAVUZU! | KÖKENBİLİM/ETİMOLOJİ )

( Masumiyeti simgeler. )

( LILIUM )


- ZANLI değil/yerine/= ÖN SANIK


- ZAN(N) ile/değil/yerine/>< İLM/İLİM


- ZAPPING[İng.] değil/yerine/= GEÇGEÇ


- ZARÂFET:
"GÖZE BATMAK" değil/yerine/>< AKILDA VE GÖNÜLDE KALMAK


- ZARAR/HASAR:
CANA ile/değil/yerine MALA


- ZARAR/ZİYAN değil/yerine/= DOKUNCA/EKSİÇIKAR


- ZARAR ile/değil/yerine DAHA AZ ZARAR


- ZARAR ile/değil/yerine KARAR

( Çoğu. İLE/DEĞİL/YERİNE Azı. )


- ZARAR ile/değil/yerine SAKINCA


- ZARARI, AZA İNDİRGEMEK değil ZARARI, AZA İNDİRMEK


- ZARARIN TAZMİNİ değil/yerine/= DOKUNCANIN GİDERİLMESİ


- ZARARINA ile/değil KÂRINDAN VAZGEÇEREK


- ZARARLI/YANLIŞ/KÖTÜ/GÜNAH/HARAM AMA ... ile/değil/yerine ... VE ZARARLI/YANLIŞ/KÖTÜ/GÜNAH/HARAM


- ZARARLI SABİT GELENEĞE SAPLANMA değil/yerine/>< YARARLI SABİTİN TAKLİDİ


- ZARARSIZ OLMAK ile/ve/değil/yerine/<> HİZMET ETMEK


- ZARB değil/yerine/= ÇARPI


- ZARF değil/yerine/= SARMIK


- ZARİ ZARİ[Fars.] değil/yerine/= HÜNGÜR HÜNGÜR/İNLEYEREK (AĞLAMAK)


- ZARÎF değil/yerine/= GÜZEL, ŞIK, ZARÂFETLİ | NÂZİK, İNCE, YAKIŞIKLI | İNCE NÜKTELİ, İNCE NÜKTELERLE KONUŞAN


- ZARUNLU:
ZARURÎ ile/ve/değil ZORUNLU

( Bazı/çoğu sözler hatalı seslendirildikleri için değil konuşurken, birbirine yakın ya da eş iki sözcüğü bir anda söyleme ya da birini söyleyecekken ani bir karar ve hızla ötekine geçme sonucu çıkan söz(cük)lerdir. )


- ZÂT:
BİLİNMEZ değil TEK BİLİNEN

( ... DEĞİL Şüphe edil(e)meyen tek şey. )


- ZÂTEN ŞÖYLEYDİ değil/yerine DAHA ÖNCE DE ŞÖYLEYDİ


- ZÂTEN" değil/yerine BİLİNDİĞİ GİBİ/MÂLUM


- ... ZÂT-EN değil/yerine/>< ... BİLİYORSUNUZ


- ZÂTEN ... ile/değil/yerine BİRİNCİSİ, ...


- ZÂTEN ... ile/değil/yerine HATTA ...


- ZÂTEN ... ile/değil/yerine NASIL OLSA ...


- ZÂT[Ar.]-EN[Fars.][<>/||/>< SIFAT-EN] değil/yerine/=/: ÖZCE, ÖZ OLARAK, ÖZÜ İTİBARİYLE["doğrusu" değil!]
[<>/||/>< SIFATEN: görünüşçe, görünüş olarak, görünüşü itibariyle]

( NOUMENON vs./||/<>/>< PHENOMENON )

( I vs./||/<>/>< ME )


- ZÂTEN ile/değil/yerine ŞİMDİLİK/HENÜZ


- ZÂTEN ile/ve/değil/yerine YİNE DE


- ZATÜRRİE/PNÖMONİ değil/yerine BATAR

( Akciğer yangısı/iltihabı. )

( PNEUMANIA )

( PNEUMONIE )


- ZAVALLILAR ile/değil/yerine/>< KİŞİLER

( Sadece, güc(ün)e/olanaklar(ın)a "saygı gösterir". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Herkese saygı gösterir.
Çoğunlukla dedikodu yapar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Düşüncelerini açıkça paylaşır.
Sadece, çıkarları olduğunda yardımseverdir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kibar ve her zaman yardımseverdir.
Gösterişin hastasıdır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gösterişi sevmez.
Kolay söz verir, nadiren tutar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Verdikleri sözü tutmak için çabalar.
İlgi manyağıdır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Alçakgönüllüdür. )


- [ne yazık ki]
ZAVALLILIK:
PARAYLA OLAN ile/ve/değil/<> PARAYLA OLMAYAN


- ZÂVİYE değil/yerine/= AÇI


- ZÂYİ/ZİYAN[Ar., Fars.] değil/yerine/= YİTİK/KAYIP/ZARAR


- ZAYİAT değil/yerine/= YİTİKLER


- ZAYIF ya da GÜÇLÜ ile/değil/yerine ZEKİ

( İntikam alır. YA DA Affeder. İLE/DEĞİL/YERİNE Görmemezlikten gelir. )


- ZAYIF/GÜÇSÜZ OLANI:
"CEZALANDIRMAK" değil KAYITSIZLIK


- ZAYIF "YAPAY ZEKÂ" YAKLAŞIMI
ile/değil
GÜÇLÜ "YAPAY ZEKÂ" YAKLAŞIMI


- ZAYIF ile/değil DUYARLI/LIK


- ZAYIF ile/ve/değil GÜDÜK


- ZAYIF ile/değil NAİF


- ZAYIF ile/ve/değil/||/<> SAVUNMASIZ


- ZAYIFLAMAK ile/ve/değil/||/<> KEMERİN/LASTİĞİN ZAYIFLAMASI


- | ZAYIF/LAR ile/ve/<> "ZEKİ/LER" |
ile/değil/yerine/><
GÜÇLÜ/LER

( | İntikam alırlar. İLE/VE/<> Başkasını umursamazlar, yok sayarlar. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Affederler. )

( [not] | Revenges. vs./AND/<> Don't cares the others. | vs./BUT/>< Forgives. )

( [not] | WEAK/S vs./and/<> "SMART/S" | vs./but/>< POWERFULL/S )


- KAYGI:
ZAYIFLAŞTIRICI ile/ve/değil/yerine/||/<> KOLAYLAŞTIRICI

( ANXIETY:
DEBILITATIVE vs. FACILITATIVE )


- ZAYIF/LIK ile/ve/değil/yerine GÜÇSÜZ/LÜK

( [not] WEAK vs./and/but POWERLESS
POWERLESS instead of WEAK )


- ZAYIFLIK" ile/değil KİŞİLİKLİ/OMURGALI KALMAYI YEĞLEMEK


- ZAYIF/LIK ile/ve/değil NARİN/LİK


- ZAYIF/LIK ile/değil NEZÂKET / ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK


- ZEBSE değil SEBZE


- ZEHİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< İLÂÇ

( Kullanım/uygulama/katkı oranındadır. )

( Zehiri [ya da ilâcı], zehir/ilâç yapan, dozudur.
DOSIS FACIT VENOMIUM[Lat.] )


- ZEHİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ŞİFÂ


- ZEHİRLİ/TOKSİK KALORİ değil/yerine TOK KALORİ


- ZEKÂ GÖSTERGESİ:
YANITLAR(IY)LA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SORULAR(IY)LA


- ZEKÂ:
(HIZLI) (İSÂBETLİ) "BİRLEŞTİRME/BAĞLANTILANDIRMA/KESKİNLEŞTİRME" BİLGİSİ ile/ve/değil/||/<> AYIRMA BİLGİSİ/YETİSİ


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Birleştirme/bağlantılandırma üzerine ve becerisi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ayırabilme, dışarıda bırakabilme üzerine ve becerisi. )

( Kendini düşünür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< [Önce kendiyle birlikte] Başkalarını da düşünür. )

( Sunulmuş/bahşedilmiş olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kişinin kuracağı. )

( Dün zekiydim, dünyayı değiştirmek isterdim. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum. )

( "Savaşta". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Barış için! )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bağ. | Eskiden, develerin ayağına bağladıkları bağ. | Kendini, gereksinimi duyulan şeyi, kendi aracılığıyla elde edilen özel bir sıfatla kayıtlandırmış zât. )

( )

( Sözel/yazınsal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Matematik. )

( Dilin becerisi/hüneri. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Dilin freni. )

( Yakını gösteren ışık/huzme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Uzağı gösteren ışık/huzme. )

( Ne yapacağını "bilmek", istenç/irâde[yapma bilgisi/gücü/isteği]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ne yapmayabileceğini bilme[bilgisi/gücü/isteği], direnç/ihtiyâr. )

( Kısa sürede [kazanırsa/belki/kısmen] "kazan[dır]ır". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Orta ve uzun sürede kazan[dır]ır. )

( )

( [Kişileri ...] Ayrıştırır, uzaklaştırır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Birleştirir, buluşturur. )

( [öteki ucu] Asalaklık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Aptallık. )

( Keskinleştirmek üzere. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yetkinleştirmek üzere. )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Hind felsefesindeki temel kavram RTA, Yol (Rota, route, road) anlamına gelmektedir. Ratio'nun kaynağı olan Ratis ise, Lâtince'de, bağ çubuklarını boylarına göre düzlemektir, denk etmektir. Eski Yunan'da, muntazam dizilmiş kolye anlamında, "cosmos", düzenli evren ("Cosmos") ile, akıl, dil, "Logos (uyumlu dil ve Akıl)", "Nomos", "Ethos" [yüce değerlere yönelme] arasındaki eşdeğerlik demektir. Japonların "Kannagara no michi"si, Arapların "Şeria"sı da aynı, doğru yol, anlamındadır. )

( INTELLIGENCE vs./and/but/||/<>/< REASON/RATIO
REASON/RATIO instead of INTELLIGENCE )

( [nicht] INTELLIGENZ mit/und/||/<>/< VERNUNFT )


- ZEKÂ[Ar.] değil/yerine/= ANLAK


- ZEKÂ ile/ve/değil AYIRDINDALIK

( [not] INTELLIGENCE vs./and/but DISTINGUISHNESS )


- ZEKÂ değil/ne yazık ki BOŞLAMA(İHMAL)

( Çocukların, telefonda/tablette oyun bulup oynaması, zeki olduğunu değil ne yazık ki, boşlandığını gösterir. )


- ZEKÂ ile/ve/değil CESARET


- ZEKÂ ile/ve/değil/+/||/<>/> DEHÂ

( Belirli bir alanda uzmanlaşma. İLE/VE/DEĞİL/+/||/<>/> Uzmanlıklar arasında örgütlenmeyi sağlama. )

( [not] INTELLIGENCE vs./and/but/+/||/<>/> GENIUS )


- ZEKÂ ile/ve/<>/değil EDEP/EDEB


- ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< EMEK


- ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NAMUS


- ZEKÂ ile/ve/değil/||/<> ÖNCELİK (VERME[ME]K)


- ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ŞEFKÂT

( [karşısında] Eğiliriz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Diz çökeriz. )


- ZEKİ KİŞİLERİN, İŞE ALINMA AMACI:
NE YAPACAKLARINI SÖYLEMEK ile/değil/yerine İŞVERENLERİN, NE/LER YAPACAĞINI/YAPABİLECEĞİNİ SÖYLEMELERİ


- ZEKÎ[< ZEKÂ), ZEKİYYE değil/yerine/= TEMİZ, HÂLİS, HÂLİ TEMİZ OLAN KİMSE | AKLINI SAFLAŞTIRMIŞ, ARI, DURU HALE GETİRMİŞ KİŞİ


- ZEKİ ile/ve/değil/yerine/<>/< BİLGE

( [Sorunu] Çözümleyen/çözen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/< Önleyen. )

( Nerede aptal olacağını biliyorsan, yeterince zekisin demektir. )


- ZEKİ ile/ve/değil/||/<> PİSLİK


- ZEKÎ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< SİNSİ


- ZELÎL[Ar. < ZİLLET] değil/yerine/= AŞAĞILANAN/HOR GÖRÜLEN

( HOR, HAKİR, ALÇAK, AŞAĞI TUTULAN, AŞAĞILANAN )


- DEPREM / ZELZELE/ZİLZÂL/ZELZAL/ZÜLZAL[Ar.] değil/yerine/= YER SARSINTISI/YER SARSAN


- ZEMBEREK[Fars.] değil/yerine/= YAY

( Saatlerin çeşitli parçalarını harekete geçiren yay. | Kapılara takılan yaylı kapama düzeneği. | Çelik ya da pirinçten yapılmış ok. )


- ZEMHERÎ değil/yerine/= KARAKIŞ


- ZEMİN[Ar.] değil/yerine/= TABAN/YER


- ZEN BUDİZM/İ değil ZEN


- ZENAAT değil ZANAAT


- ZENCİ[Ar.]/SİYAHÎ[Fars. + Ar.] ile/değil/yerine/<> KARAŞIN

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/<> Rengi karaya çalan, esmer kişi. )


- ZENCİ/FELLAH[Ar.] değil/yerine/= SİYAH/KARA TENLİ


- ZENGİN ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< HESAPSIZ


- ZENGİN ile/değil/yerine VARLIKLI

( Yılmaz Özdil'in, Mustafa Koç yazısı için burayı tıklayınız... )


- ZENGİNLİK:
[ya] ÇOK PARA ile/değil/yerine/ya da/>< ÇOK DOST

( Belki ikisinden biri olur fakat ikisi birden olmaz! )

( Dostlarım! Dünyada, dost yoktur! )


- ZENGİNLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAŞARI


- ZENGİNLİK ile/ve/<>/değil/yerine BOLLUK


- ZENGİN/LİK ile/ve/değil/yerine/||/< ENGİN/LİK


- ZENGİNLİK ile/değil "GÖSTERİŞ"


- ZERÂFET değil ZARÂFET(KİYÂSE/T: Akıllıca davranış, akıllılık.)


- ZEREFŞAN[Fars.] değil/yerine/= HALKÂR[Fars.]

( Bezeme, süsleme. İLE Sulu altınla gölgeli tarzda yapılan süsleme.[Klasik tezhip çeşitlerinden biri] )


- ZERK[Ar.] değil/yerine/= İÇİTİM

( Bir sıvıyı, şırınga ile verme. )


- ZERRE[Ar.]/MOLEKÜL[Fr.] değil/yerine/= PARÇACIK/TOZAN

( Çok küçük parçacık. | Öğe ya da bileşikleri oluşturan ve onların özgül niteliklerini gösteren en küçük birim. | [fiziksel kimya] Bir ya da birkaç çekirdek ya da elektronlu yapı. | Bir bütünün, en küçük parçası. )


- ZERRE değil/yerine/= TOZAN


- ZERRİN[Fars.] değil/yerine/= FULYA

( Altından yapılmış. | Altın rengi, sarı. | [bitki] Fulya. )


- ZERZEVÂT değil SEBZEVÂT


- ZERZEVÂT/SEBZEVÂT[Fars.] değil/yerine/= GÖVERİ/GÖVERTİ


- ZEVÂHİRİ[Ar.] KURTARMAK değil/yerine/= GÖRÜNÜŞÜ KURTARMAK


- ZEVÂT değil/yerine/= KİŞİLER


- ZEVÇ değil/yerine/= EŞ/KOCA


- ZEVCE[Ar.] değil/yerine/= EŞ/KARI


- ZEVEBAN[Ar.] değil/yerine/= ERGİME


- ZEVK:
ALIŞILAGELMİŞLİK değil/yerine KENDİLİĞİNDENLİK


- ZEVK ile/ve/değil/<> ÖRTÜ

( Anlayana. İLE/VE/<>/DEĞİL Anlamayana. )


- ZEVKİNDE/LİK ile/ve/değil/yerine/<> KENDİNDE/LİK


- ZEVKİNİ ALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< HİKMETİNE ERMEK

( Lâf-ü-Güzâf ve kıl-ü-kâl kalktığında, geriye, zevk ve vicdan kalır. )


- ZEVRÂK[Ar.] ile/değil/yerine/= KAYIK

( Suya en dayanaklı olan sandal ağacından, hiç çivi kullanmadan yapılır. [Atatürk'ün kullandığı -fotoğraftaki- kayık.] İLE ... )


- ZEYBEK'TE:
"ALTTAN ÇIRPMA" değil ÜSTTEN ÇIRPMA


- ZEYİL[Ar.] değil/yerine/= EK

( Bir yazıya ek olarak katılan parça. | Bir yapıtı tamamlamak için sonradan yazılan ek yapıt. )


- ZEYNEL[Ar.] değil/yerine/= GÜZEL, HOŞ, ONURLU/ŞEREFLİ


- ZEYTİNYAĞI'NDA:
RİVİERA ile/ve/değil/yerine SIZMA

( )


- ZIA[Ar.] değil/yerine/= TARLA


- ZI'F[Ar.] değil/yerine/= İKİ KAT


- ZİFİRİ[Ar.] değil/yerine/= ÇOK KOYU


- ZİFİRİ değil/yerine/= KOPKOYU


- ZİFOS[Yun.] değil/yerine/= YERDEN SIÇRAYAN ÇAMUR


- ZIH[Fars.] değil/yerine/= KAYTAN/YAKA

( Giysilerin kol, yaka, etek vb. kenarlarına dikilen şerit ya da kaytan. | Pamuk sicim. | Marangoz işlerinde, ince kenar pervazı. | Sayfa çevresine çekilen çizgi. | Yelkeni yarı kapatmak için kullanılan örgü halat. )


- ZİHAYAT[Ar.] değil/yerine/= CANLI/YAŞAYAN


- ZİHİN HESABI değil/yerine/= AN SAYIŞI/USTAN SAYIŞ


- ZİHİN değil/yerine/= ANLIK


- ZİHİN ile/ve/değil/yerine BİRLEŞTİRİCİ/KAPSAYICI ZİHİN

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Koşullara karşı mücadele eden, başlangıçta düş kırıklığına uğrasa da zafere ulaşan, eylem halindeki sevgi. )


- ZİHİNDE:
OLGU değil [ya] NESNE [ya da] OLAY


- ZİHİNLE KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/<> "KALBİNLE" BAKMAK


- ZİHİNSEL SEZGİ ile/ve/değil AKILSAL SEZGİ

( Zihin, fukarâ olursa akıl, ukalâ olur. )


- ZİHNİ ve GÖNLÜ:
DAR OLAN ile/değil/yerine/>< ZENGİN OLAN

( Dünyayı da sunsan, "Daha yok mu?" der. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kuru ekmek de versen, şükreder. :) )

( Yüzünü asar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yüzü güler. :) )


- ZİHNİ YORMAK ile/değil/yerine ZİHNİ ZORLAMAK

( Körü körüne zorlukların üstüne gitmek şanssızlığa yol açar. Uyumlu zaman koşullarını beklerken gelişmelerle mutlu olun. )


- ZİHNİN ALTINDA EZİLİRSEK ile/değil/yerine/>< ZİHNİ AŞABİLİRSEK

( Deli oluruz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Veli oluruz. )


- ZİHNİN BURUŞMASI ile/değil/>< TENİN BURUŞMASI

( "Heyecanımızdan vazgeçmemizle".[Olmamalı!] İLE/DEĞİL/>< Yıllarla.[Olabilir.] )


- ZİHNİN:
"DOLULUĞU" ile/ve/değil/yerine/||/<> "YÜKLÜLÜĞÜ"


- ZİHNİN İSTEĞİ ile/ve/değil/||/<>/>/< TENİN İSTEĞİ


- ZİHNİN: "KÖLESİ OLMAK" değil/yerine/>< USTASI OLMAK


- ZİHNİNİ ...:
"YORMAK" değil KULLANMAK


- ZİKIYMET[Ar.] değil/yerine/= DEĞERLİ


- ZİKR (ETMEK) ile/değil ZERK (ETMEK)


- ZİLLET ile/değil/yerine/>< İZZET

( Hor görülme. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Büyüklük, yücelik, ululuk. )

( Hor görmeyi/göstermeyi[zilleti] "olağan/alışıldık" duruma getirmiş kişiler, izzetli kişilerden rahatsız olur ve onlara hakaret eder. )

( Eğer ahlâksızlığı meşrûlaştırmakla ilgili çabası olan için ahlâklı olanlar rahatsızlık verici olur. )

( Belirli düzen ve disiplinlerde "yaşayamayanlar" için düzenli olanlar, düşmandır. )


- ZİLLET ile/değil/yerine/>< MİLLET


- ZİLYET[Ar.] değil/yerine/= ELDECİ

( İyesi kendi olsun ya da olmasın, bir malı kullanmakta olan, elinde tutan kişi. )


- ZİLYET değil/yerine/= ELDECİ


- ZİMOJEN/ZYMOGEN[İng.] değil/yerine/= ÖN ENZİM


- ZİNCİR değil/yerine/= İRBAĞ


- ZİNDE[Fars.] değil/yerine/= DİNÇ/DİRİMLİ/DİRİ/SAĞLAM


- ZİNDE/LİK[Fars.] değil/yerine/= DİNGİN/LİK, DİNÇ/LİK


- ZINDIK KOKLATMAMAK değil ZIRNIK KOKLATMAMAK


- ZİNHAR[Fars.] değil/yerine/= SAKIN


- ZIPÇIKTI değil/yerine/= TÜREDİ


- ZIPLAMA ile/ve/değil/yerine SIÇRAMA


- ZIPLAMAK ile/değil ATILMAK


- YÜRÜMEK:
ZIPLAYARAK değil YAYLANARAK


- ZIRR[Ar. çoğ. ZURÛR] değil/yerine/= DÖĞME | TOMURCUK


- ZİRA[Fars.] değil/yerine/= ÇÜNKÜ


- ZİRÂAT değil/yerine/= TARIM


- ZIR/DELİ ile/değil DÂHİ

( Kişilerin/toplumun anlayamadıkları ve/ya da kabul edemedikleri. İLE/DEĞİL Deliliğini, topluma kabul ettire(bile)n. )

(
Özellikle sözlük çalışması, dilin önemi, bireyin farkı ve değeri, yaşam hakkı, aşk, dostluk, psikoloji, ümit, hizmet, hukuksal süreç bağlamında ve daha çoğu bireysel (||/<>) toplumsal düşünce, duygu ve değerler açısından izlenilmesi gerekli olan, gerçek bir yaşam öyküsünün işlenilmiş olduğu etkileyici, ilginç ve harika bir film. )

( "Oxford İngilizce Sözlüğü'nü Olanaklı Kılan Şizofren Cerrah: William Chester Minor" ve James Augustus Henry Murray hakkındaki ve sözlük yazma sürecindeki ilişkiyi okumak için burayı tıklayınız... )


- ZIRH değil/yerine/= SAVUT


- ZIRT ile/değil/yerine/>< SIRT


- ZIRVA ile ZIRVA[Fars. < ZİRE-BÂ] ile/değil/yerine/>< ZİRVE/DORUK

( Zirvelerin, zırvalar ile işi olmaz. )

( Saçma, saçma sapan, boş, anlamsız söz. İLE Nohut ve çeşitli meyveler yapılan bir tür yemek. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dağın/tepenin en üst noktası. | Bir işte ulaşılan en üst aşama. )


- ZİRVE[Ar.]/ŞÂHİKA değil/yerine/= DORUK


- ZIT/KONTRAST değil/yerine/= KARŞIT


- ZIT ile/değil İHTİLÂF

( [not] OPPOSITE vs./but CONFLICT )


- ZIT değil/yerine/= KARŞIT


- ZIT ile/yerine/değil ÖBÜR UC


- ZIT ile/yerine/değil ÖBÜR/ÖTEKİ UC

( [not] OPPOSITE vs./but OTHER TIP
OTHER TIP instead of OPPOSITE )


- ZITLAR ile/değil/yerine FARKLAR

( Zıtlar vardır fakat zıtlık yoktur. )

( Zıtları, birbirinden farklı ve ayrı haller olarak düşünürüz. Değillerdir. )

( Zihnin ötesinde, tüm farklar biter. )

( Fark gözetmeyin ve ayrılmaz olanı ayırmayın. )

( There are opposites, but no opposition.
You imagine that they are distinct and separate states. They are not.
Beyond the mind all distinctions cease.
Make no distinction, don't separate the inseparable. )

( DIDD ile/değil/yerine FURKAN )

( ÂHŞÎG/ÂN ile/değil/yerine ... )

( [not] CONTRARIES/ANTONYMS vs./but DIFFERENCES
DIFFERENCES instead of CONTRARIES/ANTONYMS )


- ZIT/LAR değil/yerine UC/LAR!!!

( "Zıt" ve "zıtlık" kavramları, iki uc arasındaki ilişkiyi/süreci ifade eder.["lık" ekiyle üst bir soyutlama oluşur/oluşturulur]. İki ucta olanların varoluş biçimleri ve olgusallıkları sabittir.[Yorum/değerlendirme kabul etmez.] Aralarındaki ilişkiye zihnin katılımıyla bir anlam ve soyutlama yüklenir. Bu yükleme sonrasında elde ettiğimiz sonuç ise bir süre sonra -büyük bir yanılsamayla- zihnimizdeki haline indirgenerek ve tek tanım halini alarak kullanıma katılır. Daha sonra da kendi keşfimizmiş gibi ve hareket/düşünce bu sondan başlatılarak aktarıma/mirasa sokulur. [Buradaki ilişki ve geçişler gözlenmedikçe, sorgulanmadıkça da doğanın değişmez bir parçasıymışcasına zihnimizdeki başlangıç olarak yanlış kullanıma devam edilmektedir.] )

( Zıt'ı anlamak için Tezad ve Tenâkuz'u çok iyi anlamak ve aralarındaki ilişkiyi oturtmuş olmak gerekir! )

( Zıtlar vardır fakat zıtlık yoktur! )


- [ne yazık ki]
"ZITLAŞMA" ile/ve/değil İNATLAŞMA


- ZIT/LIK ile/değil İKİ/LİK

( [not] ANTONYM vs./but DICHOTOMY )


- ZIT/LIK ile/değil İKİ/LİK


- ZITLIK ile/değil SORUNSALLIK


- ZIT/LIK ile/ve/değil/yerine TAMAMLAYICI/LIK / TAMAMLAYICI/LAR

( [not] ANTONYM vs./and/but COMPLEMENTARY
COMPLEMENTARY instead of ANTONYM )


- ZİYÂ[Ar.] değil/yerine/= IŞIK/AYDINLIK


- ZİYÂDE[Ar.] değil/yerine/= ÇOK, DAHA ÇOK | ARTMA, ÇOĞALMA | ARTAN, FAZLA KALAN | ÇOK BOL | AŞIRI, FAZLA


- ZİYÂDE[Ar.] değil/yerine/= ÇOK/DAHA ÇOK


- ZİYÂDESİYLE değil/yerine/= OLAĞANDAN/GEREKENDEN ÇOK/AŞIRICA


- ZİYÂFET değil/yerine/= TOY, YEMEK, GÖRKEMLİ YEMEK


- ZİYARET:
"BASKIN" ile/değil SÜRPRİZ


- ZİYARET ETMEK değil/yerine/= GÖRMELİĞE GİTMEK


- ZİYÂRET değil/yerine/= GÖRMEYE/GÖRÜŞMEYE GİTME


- ZİYARET/Çİ değil/yerine/= GÖRMELİK/Çİ


- ZİYARETİN, "KISA"SI MAKBULDÜR ile/ve/değil/||/<>/< ZİYARETİN, "KISAS"I[KARŞILIKLI OLANI] MAKBULDÜR


- ZİYNET değil/yerine/= SÜS/BEZEK


- ZİYNET[Ar.] değil/yerine/= SÜS/BEZEK

Bugün[10 Temmuz 2025]
itibariyle 19.061 başlık/FaRk ile birlikte,
19.061 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(77/78)