
P ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 20.964 başlık/FaRk ile birlikte,
20.943 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(4/85)
- AHŞAP DİREKLİ CAMİ ile/||/<> ALTI DAYANAKLI CAMİ ile/||/<> SEKİZ DAYANAKLI CAMİ ile/||/<> TEK KUBBELİ CAMİ ile/||/<> İKİ YARIM KUBBELİ CAMİ ile/||/<> DÖRT YARIM KUBBELİ CAMİ ile/||/<> FEVKÂNÎ(YÜKSEK/YÜKSELTİLMİŞ) ile/||/<> SELÂTİN[< SULTAN] ile/||/<> ULU CAMİ/MESCİD-İ CUMA[İRAN\'DA]
( Örtü bölümünü taşıyan ahşap direklere sahip cami biçimi.[Çok sayıda direkle taşınan ahşap çatılı bu yapılar, genellikle XIII. yüzyıl Anadolu Selçuklu mimarlığında ve sonrasında inşâ edilen bir yapıdır.] İLE/||/<> Merkezi planlı, üzerini örten büyük kubbesi altı sütun ya da paye tarafından taşınan cami biçimi. İLE/||/<> Merkezi planlı, büyük kubbesi sekiz paye ya da sütunça olan cami biçimi. İLE/||/<> İbâdet mekânının tamamını ya da tamamına yakın bölümünü kubbenin örttüğü cami biçimi. İLE/||/<> Merkezi planlı, büyük kubbesi ana eksen üzerindeki iki yarım kubbe tarafından desteklenen cami biçimi. İLE/||/<> Merkezi planlı, büyük kubbesi dört yandan birer yarım kubbe ile desteklenen cami biçimi. İLE/||/<> Bulunduğu yerin eğimi ya da çevresindeki yapıların durumu yüzünden, bir alt yapı üzerine oturtulan camiler. Alt katta genellikle gelir getiren dükkanlar bulunur. İLE/||/<> Sultanlar tarafından yaptırılan büyük camilere Selatin Camii denir. İLE/||/<> Her kentin ya da büyükçe yerleşme merkezinin en büyük camisi.[Cuma namazının topluca kılınması yanı sıra cemaatin bir araya gelmesini gerektiren durumlarda kullanılır.] )
- AHŞAP ile/ve/||/<> KÖRAĞAÇ
( ... İLE/VE/||/<> Kontratablada orta katı oluşturan ve genellikle yumuşak ağaçlardan hazırlanan bölüm. | Kontratablanın orta kısmında tabla kalınlığının en az yarısını oluşturan, yumuşak ağaçlardan değişik yöntemlerle elde edilen masif ağaç tabakası. )
- AHÛ[Ar.] ile ÂHÛ[Ar.]
( Kardeş. | Dost. İLE Ceylan, karaca. | Güzellerin gözü. )
- AHVÂL-İ ŞAHSİYE[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL DURUMLAR
- AHZ U KABZ ile/||/<> AHZ U İTÂ
( İki sözcük de almak anlamına gelir. İLE/||/<> Alıp verme. )
- AHZ[Ar.] ile İTTİHÂZ[Ar.]
- AHZÂR[Ar. < HAZER] ile AHZAR[Ar.]
( Endişeler, ihtiyatlar. İLE Yeşil. )
- AİDİYET "DUYGUSU" değil AİDİYET
- AIKIDO ile/ve JAİNİZM
( AIKIDO: "AI"=UYUM, "KI"=ENERJİ, "DO"=YOL/YÖNTEM --- ENERJİYİ UYUMLANDIRMA YÖNTEMİ/YOLU
Aikido, fiziksel ve zihinsel denge oluşturma yöntemidir.
Aikido, diğer tarafın gücünü kendine yönelik kullanabilmektir.
Aikido, %100 savunma odaklı ve bir ya da daha fazla yönden gelen her türlü saldırıya karşı kullanılabilecek bir uygulama sanatıdır.
Aikido, fizik kurallarını göz önünde bulundurarak saldırganın gücünden uygun biçimde yararlanır.
Aikido, önsezi, zamanlama, hareketlerin doğru uygulanışı, dairesellik, rakibin gücünü ele geçirip bunu ona yönelik kullanma, soluklamanın verdiği güç, doğru tutuşlar ve oldukça yüksek bir konsantrasyon ister.
Aikido, önemli temel güdülenmeleri, ahlâki standartları ve asil tarzıyla tanınır.
Aikido, kendi kendimizi sürekli olarak geliştirme ve kesin zafer üzerine kuruludur.
Aikido, rakibi etkisiz durarak getirerek var olmaya devam eder.
Aikido: Savaşmadan Kazanmak: "Uyum Kuralı"
Aikido'nun içinde yatan asıl anlam, Enerji, Anlık/Zihin ve Gövde'nin uyumudur.
Aikido'nun öncelikli özelliği enerjinin terbiye edilmesidir.
Aikido'nun ayırt edici özelliği, hareketler ve tekniklerdeki yumuşak akıcılıktır.
Aikido'nun başlangıcı savunma, devamı tekniktir.
Aikido'nun zihinsel kaynakları ikiye ayrılır:
1- Doğu kültürünün din ve Şintoculuk, Konfüçyusçuluk, Taoculuk ve Budizm gibi felsefe akımlarına dayanan ahlâkî değerleri;
2- Daha uygulamalı olan ve kolaylıkla uygulanan ahlâki değerler.
Aikido'nun ahlâkî anlayışında savunma asla saldırganı yok etme ya da ciddi biçimde yaralama amacını taşımaz.
Aikido'ya dayalı bir strateji üç ahlâki aşamayı içerir:
1- Algılama,
2- Değerlendirme,
3- Karar verme ve tepki gösterme
Aikido hareketleri, ileri derecede bir koordinasyon sonucu oluşan, sertlik ve şiddet içermeyen, akıcı ve esnek hareketlerdir.
Aikido'da el, bilek tutuşları ve düz vuruşlar[atemi] o kadar serttir ki, rakip daha fazla acıyı engellemek için teslim olmayı yeğler.
Aikido'ya dayanan bir strateji aynı zamanda ahlâkî bir yaklaşım ve düşünce tarzı gerektirir.
Aikidoka'nın[Aikido çalışan kişi] ahlâkî bir yaklaşım içinde olması gerekir.
Savunmanın asıl amacı saldırganı yok etmek değil onu yönlendirmek ya da etkisiz duruma getirmektir.
Aikido'da ego ya da kahramanlık yoktur.
Aikido, Sensei[üstad] Morihei Ueshiba (1883 - 1963) tarafından geliştirilmiştir.
Aikido, efendilerin savunmacı sanatı olarak tanımlanır.
Gerçek ustalar, çevrelerinin kendini denetlemesine izin vermeyendir. )
( Bazı Aikido Terimleri
Aikidoka: Aikido yapan kişi.
Aikikai: Aiki topluluğu. Bu sözcük, kurucu tarafından Aikido'nun yaygınlaştırılması için oluşturulmuş organizasyon için kullanılır.
Dan: Siyah kemer derecesi.
Dojo: İdman yapılan yer.
Doşhu: Yolun başı anlamında kullanılır. Aikido'nun başında bulunan kişiye verilen unvandır. (Şu anda doşu MORİHEİ UESHİBA'nın torunu olan MORİTERU UESHİBA'dır.)
Fukhişhidoin: Eğitmenin yardımcısı anlamına gelen resmî bir ad.
Gi: Eğitim giysisi.
Hakama: Siyah ya da lacivert renkte, genellikle siyah kemer sahibi olmuş Aikido'cularca giyilen, parçalı etek.
Hambu Dojo: Organizasyonun merkezi dojosunu belirten terimdir. Genellikle Aikido Dünya Karargahları'nı belirtir. (AİKİKAİ)
Hanmi: Üç gensel duruş.
Happo: Sekiz yön. HAPPO-UNDO (8 yön egzersizi) ve HAPPO-GIRI (kılıç ile sekiz yönde kesme.) (Burada anlaşılması gereken, gerçekten her yönde hareket edebilmektir.)
Hara: Gövdenin ağırlık merkezi. (Aikido teknikleri, olabildiğince kişinin hara bölgesinde yapılmalıdır.)
Jiyuwaza: Tekniklerin serbest biçimde uygulanması.
Kihon: Temel olan şey. Aikido'da genel olarak aynı teknik, farklı görülen farklı yollardan yapılabilir. Temeli, yani çekirdeği kavramak için KİHON'u iyi anlamak gerekir.
Kohai: Yeni öğrenci.
Kokyu: Soluk alma. Aikido'nun bir bölümü de KOKYU RYOKUYU, yani soluk alma gücünü geliştirilmesidir. Aikido'daki pek çok teknik, KOKYU HO yani soluk egzersizi olarak adlandırılır. Bu egzersizler, kişinin KOKYU RYOKUYU yani soluk gücünü geliştirmesini sağlar.
Ku: Boşluk. Bu boşluğun doğrudan fark edilmesi, aydınlanmadır. Bu Aikido'da bilinç açıklığının geliştirilmesi, değişen durumlara çabuk ve iç güdüsel yanıt verebilmektir.
Kumi Jo: JO (bir araç) ile eşleşerek yapılan çalışma. (eşli uygulama)
Kumi Tachi: Kılıçlı çalışma. (eşli uygulama)
Kyu: Beyaz kemer düzeyi/derecesi. ŞHODAN(1. DAN)'a kadar olan(6) derece.
Maai: Rakibe göre olması gereken, düzenli aralık, uzaklaşma ve zamanlamadır.
Masagatsu: Gerçek zafer.
Mudansha: Siyah kuşak derecesi olmayan öğrenci.
Nagare: Akmak. Aikido'nun amaçlarından biri de fiziksel güce, fiziksel güçle karşılık vermemeyi öğrenmektir. Asıl olan, uygulanan gücü yönünde, onu kendi avantajına olacak biçimde yeniden yönlendirerek hareket etmeye çalışmaktır.
Nage (Tori): Savunan. Tekniği yapan.
Randori: Serbest biçimde eğitim.
Rei: Selâm ver!
Sempai: Eski öğrenci.
Sensei: Öğretmen.
Shikaku: Ölü açı. Rakibin atağına devam etmesinin çok zor olduğu ve sizin de rakibinizin hareket ve dengesini kolaylıkla kontrol edebildiğiniz pozisyon. Aikido'nun ilk aşaması, ŞHİKAKU'yu yerleştirebilmektir.
Shindoi: Öğretmen, eğitme anlamına gelen resmî bir ad/unvan/başlık.
Shodan: Siyah kemerde ilk derece (1. dan)
Sukashiwaza: Saldırganın sizi sarmasına ya da vuruşuna başlamasına olanak vermeden yapılan teknikler.
Sutemi: Birinin, tekniğin uygulanması için kendini bırakmasıdır.
Tai No Tenkan: 180 derece dönmeyi kapsayan yalın dönüşler. (Harman uygulaması)
Tai Sabaki: Gövde hareketi.
Taijutsu: Gövde sanatları, silahsız çalışma.
Takasumu Aiki: Aiki'nin (ruh, zekâ ve evrensel enerjinin uyumu) sonsuz (bitmek bilmeyen) üretken savaş sanatı " anlamına gelen kurucunun bir sloganıdır. Aikido'da yeni teknikler yaratmak olanaklıdır.
Tatami: Minder.
Tege Tana: El kılıcı ya da elin kenarı.
Tenkan: Özellikle gövdenin 180 derece döndüğü dönüş hareketi.
Tori: Uzaklaştırma, uzağa alma, elinde bıçağı alma, elinden alma.
Uchi Deshi: Dojo’nun içinde yaşayan ve kendini eğitmene, dojonun bakım ve temizliğine adamış öğrenci (Kimi zaman, dojonun Sensei'sinin kişisel işlerine de yardım eder.)
Uke: Saldıran. Tekniği alan.
---
Morihei Ueshiba: Aikido'nun kurucusu (1883-1969)
O-Sensei Morihei Ueshiba: Hocaların hocası, büyük öğretmen.
Shihan: Hocaların hocası (usta eğitmen) anlamına gelen resmî bir ad.
Ueshiba Kısshomaru: Aikido'nun kurucusunun oğlu.
Ueshiba Moriteru: Kurucunun torunu, şuan yolun başında olan kişi doşhu.
)
- AİLE BASKISI ile/ve/||/<>/> MAHALLE BASKISI
- AİLE ve/||/<> ÇOCUK ve/||/<> ARKADAŞ
( Arkadaşını [tanımada/anlamada]. VE/||/<> Akrabayı [tanımada/anlamada]. VE/||/<> Sevgiliyi/eşi [tanımada/anlamada]. [ve sana zarar/yarar verip vermeyeceğinde] [PEK/KOLAY KOLAY YANILMAZ] )
- AİLE ile/ve/||/<>/> OKUL
( Sayın Şerif Mardin'in çalışmalarını, çeşitli yerli ve yabancı kaynakları (da) okumanızı salık veririz... )
- AİLE ile ZODRUGA
( ... İLE Bazı Balkan ülkelerinde rastlanan büyük aile tipi. Kırk ilâ seksen kişiyi kapsayan dört kuşağı içine alan topluluklar. [Aynı ekonomik düzene bağlılardır.] [Aile içindeki en yaşlı erkek ya da kadın, aile önderidir.] )
- AİLE/AĞIL/AVUL ile/ve SÜLÂLE[< SÜR-AİLE]/AKRABA
( Ateşten esen yel, aileyi simgeler. )
( ... ile/ve ÂL [Âl'i Sultan: Sultan çocukları. | Âl-i Osman: Osmanoğulları.] )
( OIKIA ile/ve ... )
( FAMILY vs./and RELATIVE )
( AİGA ile/ve ... )
- AİLEVİ[Ar.] değil/yerine/= OĞUŞSAL
- AİT OLMA ile/ve/||/<>/> BİREY OLMA ile/ve/||/<>/> BİRLİKTE OLMA
- AİT OLMAK ile/ve/||/<>/> CİDDİYE ALINMAK
- AİT OLMAK ile PARÇASI OLMAK
( TO BELONG TO vs. TO BE PART OF )
- AJİTASYON[Fr.] ile AJİTE[Fr.]["ACİTE/ACITE" değil!]
( Sürekli ve tutarsız hareketler. İLE Sürekli ve tutarsız davranışları olan kişi. )
- AJİTASYON[Fr./İng. < AGITATION] ile ANAFİLAKSİ[Fr. < ANAPHYLAXIE]
( Kışkırtma, kışkırtı, körükleme, çırpıntı, çalkalama, duygu sömürüsü. | Sürekli ve tutarsız hareketler. İLE Aşırı duyarlılık/tepki. )
- AJİTASYON[Fr./İng. < AGITATION]["ACITASYON" değil!] değil/yerine/= KIŞKIRTMA/KIŞKIRTI/KÖRÜKLEME ÇALKALAMA | ÇIRPINTI | DUYGU SÖMÜRÜSÜ | HUZURSUZLUK | ÇALKALAMA
- AJİTATÖR/PROVOKATÖR/MUHARRİK[Ar.] değil/yerine/= KIŞKIRTICI
- AK/ÇA-PAK/ÇA
- AKAÇ ile AKAK ile AKI ile AKILGA ile AKIM ile AKINDIRIK ile AKINTI ile AKIŞKANLAŞTIRICI ile AKITMALIK ile AKMA ile AKMALIK
( Birikmiş suları akıtmaya yarayan boru, oluk ve benzeri araç. | Temel düzeyindeki suları toplayıp yapıların uzağına akıtan, yeraltı su borusu. İLE Su, hava, duman gibi akışkan şeylerin geçip gitmesine yarayan, her tür yol, akımlık. İLE Işık kaynağının, 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi/akısı.[Akı birimi, lümen'dir.] İLE Suların akması için bir duvarda bırakılan düşey yarık. İLE Üslûp niteliği taşımayan sanat görüşü, çığır. | Hava, su gibi akışkan maddelerin ya da elektrik gibi kuvvetin, herhangi bir yöne doğru yer değiştirmesi, çereyan. İLE Ağaç sakızı, reçine. İLE Eğim. İLE Beton akışkanlaştırıcı. İLE Çatı kaplama işlerinde, yedirmelik ya da kurşun şerit ile örtülü birleştirme ya da tonoz geçmesi. İLE Bir gerece uygulanan gerilme sabit kaldığı halde şekil değiştirmenin artması. İLE Sokak ve bahçe yollarının iki yanında ya da ortasında, suların akıp gitmesi için yapılan oluk. )
- AKADEMİ ve/||/<> BÜROKRASİ
( [süreklilik/güvence/düzenlilik] Bilgide. VE/||/<> Devlette. )
- AKAJU[Por. < Fr. < ACAJOU] değil/yerine/= MAUN[Amerika yerlilerinin dilinden]
( Maun. | Maundan yapılmış. | Maun renginde olan. )
- AKAK ile/ve ŞEV[Fars.]
( Eğimi ve inişi fazla olan yer. İLE/VE Yokuş, bayır, meyilli yer. )
- AKÂKİR
( Eczacı/lık. | Bitki kökü. )
- A'KAL[Ar. < AKIL ] ile ÂKAL[Fars.]
( [daha/çok/pek] Akıllı. İLE Çer-çöp. )
- AKALAZİ[Fr.] değil/yerine/= SİNDİRİM BORUSUNDAKİ BİR BÖLÜMÜN, ÖTEKİ BÖLÜMLERLE UYUŞAMAMASI
- AKALAZYA ile VAJİNUSMUS
( Kasın fiziksel olarak gevşeyememesi. İLE Vajina kaslarının zihinsel olarak rahat bırakılmaması. )
- AKALEM ile/||/<> AKALEM
( Saltanat sancağı. İLE/||/<> Yedi Osmanlı saltanat sancağından birinin adı. )
- AKAM[Ar.] ile AKAM[ka uzun okunur]
( Kısırlık. İLE Kısır, çocuksuz. | Tedavi olanağı bulunmayan hastalık. [ÂKIM: Kısır. | Verimsiz.] )
- AKÂMET[Ar.] değil/yerine/= BAŞARISIZLIK
( Kısırlık, verimsizlik. | Başarısızlık, sonuçsuzluk. )
- AKANTOLİZ[Fr.] ile AKANTOZ[Fr.] ile AKANTOSİTOZ[Fr.]
( Deri dokusu bozukluğu. İLE Üst deride bir katmanın kalınlaşması. İLE Alyuvarların yapısal bozukluğu. )
- AKÂR ile/||/<> AKÂRÂT ile/||/<> AKÂRÂT-I VAKFİYE/VAKFİYYE ile/||/<> BÂD-İ HEVÂ ile/||/<> MECCÂNEN
( Gayrimenkullerden kirâ yoluyla sağlanan gelir. İLE/||/<> Gelir sağlayan gayrimenkuller. İLE/||/<> Vakıf gayrimenkuller; evler, dükkânlar ile bunların getirdiği gelir. İLE/||/<> Kayıt dışı, önceden belirlenenin dışında gelen gelir. | Bedava, parasız. İLE/||/<> Ücretsiz, parasız, karşılıksız. )
- AKAR ve/||/<>/> BAKAR
( Su. VE/||/<>/> Deli. )
- AKARİB < AKREB
( Zehirli ve tehlikeli hayvancıklar. )
- AKATAFAZİ[Fr.] değil/yerine/= PARAFAZİ/PARAPHASIA[İng.] değil/yerine/= SİNTAKTİK AFAZİ/SYNTACTIC APHASIA[İng.]
( Sözsel anlatım bozukluğu. İLE Sözcük bulma güçlüğü. İLE Sözdizimsel dil yitimi. )
- AKATİZİ[Yun.] değil/yerine/= OTURUR DURUMDA KALAMAMA
- AKCİĞER
SİGARA:
(")İÇİLEN(") ile/değil/yerine/></< İÇİLMEYEN
( )
- AKD/AKİD[Ar.] ile/ve/||/<> ÂKİD[Ar. çoğ. AKADE]
( Bağ, bağlama, düğümle(n)me, bağlanma. | Sözleşme, kararlaştırma. | Kurma, düzme. | Nikâh. | Düzyazıyı, koşuğa çevirme. İLE/VE/||/<> Sözleşmenin/nikâhın tarafları, sözleşen kişi/ler. | Çeviriyi yapan. )
- AKELALİ[Fr.] değil/yerine/= BEBEĞİN BAŞSIZ DOĞMASI
- AKI/AQI ile/||/<> AKI (YAGAK)/AQI (YAGAQ)
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Eli açık, cömert. İLE İyi ceviz. )
- AKÎB[Ar. < AKEB] ile ÂKİB[Ar.]
( Bir diğerinin arkasından gelen. İLE Önce. )
- AKİBET değil ÂKIBET
- AKİD/AKİT ile/||/<> AHKÂM ile/||/<> BERÎÜZ-ZİMME ile/||/<> MATÛK ile/||/<> UHDE
( Sözleşme, bir sözleşmede taraf olan kişi. İLE/||/<> Hükümler. İLE/||/<> Zimmetten ya da borçlardan kurtulmuş, temize çıkmış. İLE/||/<> Azat olunmuş, azatlı. İLE/||/<> Birinin üzerinde olan iş, sorumluluk. )
- AKÎDE ile AKİDE
( İlke, iman, dini inanış. | [Sultanlar, bayramlarda akîde şekeri kestirirmiş. Yeniçeri ağalarına gönderirmiş ve şeker kabul edilirse sorun olmadığı fakat padişaha geri gönderilirse "sorunlarımız var" anlamına gelirmiş.] İLE Şekerin kaynatılarak katılaşması yolu ile yapılan, renkli ve kokulu, ağızda güç eriyen şeker, akide şekeri. )
- ÂKİF[Ar. çoğ. ÂKİFÂN, AKÛF] ile/ve/||/<> ÂRİF[Ar. < İRFAN | çoğ. UREFÂ]
( Sebât eden. | İbâdet eden. İLE/VE/||/<> Bilen, bilgili, irfan sahibi.[(Bildiğinin, yapacağının ve söyleyeceğinin) Zamanını ve zeminini] )
- AKIL "ALMAYI İSTEMEMEK" değil/yerine/> "AKLINI BAŞINA TOPLAMAK"
( Kimseden "akıl almak" istemiyorsan, aklını başına topla! )
- AKIL:
ANLAYAN değil İLİŞKİLENDİREN
- AKIL-BALİĞ değil ÂKİL-BALİĞ
- AKIL:
BÜTÜNSEL ile/ve/değil/||/<>/< BÜTÜNLEYİCİ
- AKIL ve EL ve/||/<>/> DÜŞÜNCE ve EYLEM
- AKIL-FİKİR (ERDİREMEMEK)
- AKIL-FİKİR SAHİBİ OLMA(MA)K ile İFLÂH OLMA(MA)K
- AKIL [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- AKIL:
(KENDİ/BAĞIMSIZ) "YÜRÜYEN" değil YÜRÜTÜLEN
- AKIL:
ÖLÇÜLEBİLİR ile/ve/değil/||/<>/< ÖLÇEN/R
- AKIL [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- AKIL [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- AKIL:
SESİN YÜKSEKLİĞİNDE değil SÖZÜN İNCELİĞİNDE
- AKIL-SIR (ERDİREMEMEK)
- AKIL VERMEK ile/ve/değil/yerine BİLDİKLERİNİ ANLATMAK
- AKIL:
YAŞTA ile/ve/değil/||/<>/< BAŞTA
- AKIL ve/||/<> AHLÂK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÂDÂB ve/||/<> AŞK
( REASON and MORALS and JUSTICE and ... and LOVE )
- AKIL ile/ve/> ÂKİL
( Us. İLE/VE/> Yiyen. | Aklı başında. )
( ... İLE/VE/> Kendi "aklını", evrenin aklıyla birleştirmiş/bütünleştirmiş kişi. )
- AKIL ile/ve/||/<>/> AKIL
( Ay üstü. İLE/VE/||/<>/> Ay altı. [İnsanda]. )
- ÂKIL <> AK(I)L <> MAKÛL
- AKIL ve/için/||/<>/< AKLIN SERÜVENİNİN İZLENMESİ
- AKIL ve/||/<>/< AMAÇ
( INTELLECT and/||/<>/< TELOS )
- ÂKİL ile/ve ÂŞIK
- AKIL ve BEDEN
( İnsan hem kafasını [Hüvelbâtın]ını, hem de bedenini [hüvezzahir]ini kullanabilmelidir. )
- AKIL ile/ve/değil/||/<>/>/< BİLGİ
( "Monolog". İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Diyalog. )
- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET
( Akıl kavramsal olup akla; Bilgi simgesel olup sezgiye; Hikmet mistik olup iç görüye ve iç deneyime hitap eder. )
( Aklın bilgiye ve hikmete kavuşması, neredeyse tüm uygarlıklarda ortak olarak Güneş, Işık, Nur simgeleri ile belirtilmektedir. )
( Genç ve kuvvetli iken uyanmayan ve uyandığı zaman çaba göstermeyen, böylelikle tembelliğe ve karar yoksunluğuna düşen kişi, hiçbir zaman hikmet yolunu bulamaz. )
( Gölgesinin, bir kişiyi izlemesi gibi, saf olan akılla konuşan ve davranan kişiyi de sevinç izler. )
( Uyanmak için bir şoku beklemeyen, akıllıdır. [ki bu çok sert olabilir] )
( Herşeyin akılla kavranamayacağını akıl edemeyen, akılsızdır. )
( Hikmetin dili, simge ve sükûttur. )
( HİKMET: Cehaleti kaldıran herşey! )
( HİKMET: Kuramsal aklın erdemi. )
( Wise is he who does not wait for a shock, which can be quite rude. )
( REASON vs./and/||/<> KNOWLEDGE vs./and/||/<> WISDOM )
- AKIL ile/ve/<> BİLİNÇ(ŞUUR)
( Akıl, bilincin, birincil aracıdır. )
( Yıkılmaya uygun/lâyık bir "akla" sahip ol! )
- AKIL ile CEHÂLET
( Akıllı olduğu için şeytanı ahmağa tercih ederim ama şeytana uymam. )
( Akılsız dostun olacağına, akıllı düşmanın olsun. )
( Eğer akıl resmedilebilseydi güneş karanlığa gömülürdü; cehalet resmedilebilseydi gece onun yanında aydınlık kalırdı. )
- AKIL ile/ve DAYANÇ/SABIR
( REASON vs./and PATIENCE )
- AKIL ve/<> DİL ve/<> BEN
( Aklın dili sözcükler, gönlün dili muhabbettir. )
( Akıl, hiçbir zaman gövdede durmaz. Neyi, nereyi seviyorsa orada gezer durur. )
( REASON and/<> LANGUAGE and/<> I/ME )
- AKIL ile/ve/<> DOĞA
( Doğa, kolayı değil en kolayı tercih eder. )
( REASON vs./and/<> NATURE )
- AKIL ile/ve/<> DÜZEN/TERTİP
( AKIL: Bağ, Bağlamak. Uygun olanı, uygun olana bağlamak. )
( AKIL: Bilinen(ler)den hareket edip bilinmeyen(ler)i tespit etmek. )
( Akıl, eşik(te)dir/berzah(ta)dır. )
( Akıl yorulmazsa gövde zor yorulur. )
( REASON vs./and/<> ARRANGEMENT )
- AKIL ile/ve/<>/= EYLEM
( Kişi, eylem varolanıdır. )
( AKIL: Eylemler(imiz)e düzen verme/katma. )
( REASON vs./and/<>/= ACTION )
- AKIL ile/ve/değil FAAL AKIL
( [not] REASON vs./and/but ACTIVE REASON )
- AKIL ile/ve/||/<> FİKİR
( Varolanları[mevcudu] bilmek. İLE/VE/||/<> Varlığı[vucudu] bilmek. )
- AKIL ve/<> GAYRET
- AKIL ve/||/<> GÖRME ve/||/<> DUYMA ve/||/<> KONUŞMA
( CAMİ: CEBRAİL ve/||/<> AZRAİL ve/||/<> MİKAİL ve/||/<> İSRAFİL )
- AKIL ve/<> GÜVEN
( REASON and/<> TRUST/CONFIDENCE )
- AKIL ile/ve/<> HAKİKAT
( Akıl çırpınıp âciz kalacak ki, hakikat, bu aczin sonunda meydana çıksın. )
( REASON vs./and/<> TRUTH )
- AKIL ve/<>/>/< HAYAL
( Akıl ile düzenlenir. VE/<>/>/< Hayal ile yapılır. )
( Olanlar. VE/<>/>/< [sen / kendi/n] Yarat!(tıkların). )
( Düzenler. VE/<>/>/< Yaratır. )
( Tümel. VE/<>/>/< Tikel. )
- AKIL ve HİKMET
- AKIL ile/ve/||/<>/< İHTİYÂR
- AKIL ve İLİM/BİLİM ve İBÂDET
( Bu 3 alanda tatil[< ÂTIL] olmaz. )
- AKIL ile/ve/değil/<> İMAN SAHİBİ
( Tartışır. İLE/VE/DEĞİL/<> Tartışmaz. )
- AKIL ile/ve İSTİDLÂL
( a) Felsefe, b) Kelâm )
- AKIL ile/ve/<> KALP
( Su. İLE/VE/<> Toprak. )
( Kalbi ayrı olanların, aklı bir olmaz. )
( Water. VS./AND/<> Land/Soil. )
( REASON vs./and/<> HEART )
- AKIL ile/ve/<> KALP
- AKIL ile/ve/||/<> KANIT
- AKIL ile/ve/değil/yerine KULLANILAN/UYGULANAN AKIL
- AKIL ve/< MAKULÂT ve/< MEKULÂT ve/< MAHSUSÂT[ZAHİRÎ VE BÂTINÎ]
- AKIL ve/değil/<> MERHAMET
( Tüm dünya, sana hizmet etse doymazsın. VE/DEĞİL/<> Kişi[sen], dünyaya rahmet ederse(n), tüm dünya doyar. )
- AKIL ve/||/<> MERKEZ ve/||/<> GÜNEŞ ve/||/<> ATEŞ ve/||/<> PİRAMİT ve/||/<> TENNÛRE ve/||/<> TANDIR ve/||/<> RAHMAN/RAHİM
- AKIL ve METAFİZİK
( REASON and METAPHYSICS )
- AKIL ve/<> MUHAYYİLE ve/<> İMAN
( Zihnin yetilerine doymadıkça, muhayyile alanına (pek) geçilemez. )
- AKIL ile/ve/> NAKİL
( Önce. İLE/VE/> Sonra. )
( Evvel. İLE/VE/> Müevvel[< te'vil][yoruma açık]. )
- AKIL ile/ve NAZAR
( el-NAZAR: Düşünmek aklın bilinmeyenden bilinmeyene doğru yaptığı harekettir. )
( LOCKE[YANSI/REFLEKSİYON] ile DESCARTES )
( Bkz. H. ZİYÂ ÜLKEN - İSLÂM DÜŞÜNCESİ - ÜLKEN YAY. )
- AKIL ve/||/<>/>/< OLANAK
( Yaşam, akıl ettiğin ve olanakların kadardır. [geliştirip değiştirebilme gücü/olanakları sende olmak üzere] )
- AKIL ile/ve/<> ORTAK AKIL
( Aklınızı kullanma cesâretini gösteriniz! )
( REASON vs./and/<> COMMON REASON )
- AKIL ile/ve RIZÂ
- AKIL ile/ve/<> SEZGİ
( Dışı kavrar. İLE/VE/<> İçi kavrar. )
( Varolana düzen verir. İLE/VE/<> ... )
( Açıklayıcı, düzenleyici. İLE/VE/<> Yaratıcı. )
- AKIL ile/ve STRATEJİ
( REASON vs. STRATEGY )
- AKIL ile/ve/||/<> TANRI
- US/AKIL ve/<> TARİH/SEL/LİK
( REASON and/<> HISTORICAL/NESS )
- AKIL ile/ve VAHİY
( Mum ile güneş aranmaz, akılla da vahiy tartılmaz. )
- AKIL ile/ve YANSIZLAŞTIRMA
( REASON vs./and NEUTRALIZING )
- AKIL ile/ve/||/<> ZİHİN
( Bireşimsel/tevhîdî olan. İLE/VE/||/<> Ayrımsal olan. )
( Bütünleştirir. İLE/VE/||/<> Parçalar. )
( Tümel/rahman. İLE/VE/||/<> Tikel/rahim. )
( Bağıntıları verir. İLE/VE/||/<> Duyuları verir. )
- AKILDA KESİNLİK ile/> DUYULARDA KESİNLİK
( DEFINITENESS IN REASON vs./and/<> DEFINITENESS IN SENSES )
- AKİLEN[Fr.] değil/yerine/= KARTAL BURUN
- AKIL/KAVRAM ile/ve/||/<>/> TEFEKKÜR/TERTİB ile/ve/||/<>/> MÂRİFET ile/ve/||/<>/> İLİM
( İki şey/işaret/alâmet arasında bağlantı/ilişkilendirme/birleştirme. İLE/VE/||/<>/> Düşünceleri belirli bir düzen içinde sağlamak. | İşaretleri/alâmetleri düzenlemek. İLE/VE/||/<>/> Kavramlar arası ilişkiler ya da her iki kavram arasındaki ilişki. İLE/VE/||/<>/> Tümel çıkarım/yargı. )
- AKILLA DÜŞÜNÜLENLER:
DUYULUR OLANLAR ve/<> DUYULUR OLMAYANLAR
- AKILLA TARTMAK ile/değil/yerine KALPLE DİNLEMEK
- AKILLANMAK ve/||/<>/< AKIL ALMAK
- AKILLI ÇALIŞKANLAR ile/ve AKILLI TEMBELLER ile/ve
AKILSIZ ÇALIŞKANLAR ile/ve AKILSIZ TEMBELLER
( Ödüllendirilmeli! İLE Teşvik edilmeli! İLE Ceza verilmeli! İLE Kovmalı! )
( Takdir etmeli! İLE Dikkat etmeli! İLE İkaz etmeli! İLE Terk etmeli! )
( [+ +] ile [+ -] ile
[- +] ile [- -] )
- AKILLI OLMAK ile/ve/değil/yerine YETERİNCE AKILLI OLMAK/DAVRANMAK
- AKILLI-USLU (DİNLEME(ME)K, KONUŞMA(MA)K)
- AKIL/LI ile/ve/||/<>/> ERDEM/Lİ
( Akıllı kişiler, sudan hoşlanır. Erdemli kişiler, dağlardan zevk alır.
Akıllılar kıpır kıpırdır, erdemliler dingindir.
Akıllılar neşelidir, erdemlilerse uzun ömürlüdür. )
- AKILLI ile/ve "GÖZÜNDEN AKILLI"
( Ancak görünene/gördüğüne yönelmiş (zavallı) zihinlerin/kişilerin, kavramsalların alanına girdiklerinde nasıl da insafsızca genellemeler yaptıklarına dikkat ediniz! )
- [ne yazık ki]
AKILLILARIN DURUMU ile/ve/||/<> APTALLARIN TUTUMU
( [ne yazık ki] Sürekli, kuşku içinde. İLE "Küstahça, kendinden emin." )
- AKILLILIK:
"SÜREKLİ SUSKUN OLMAK"
değil
NE ZAMAN, NEREDE VE NE KADAR SUSACAĞIMIZI BİLMEK
- AKIL-MANTIK
- AKILSIZ BAŞ ve/||/<>/> AYAK
( Akılsız başın cezasını, ayaklar çeker. )
- AKILSIZ İLERLEMEK değil AKLI AŞARAK İLERLEMEK
- AKILSIZ"/"KAFASIZ" ile YETERSİZ(/DÜŞÜNCESİZ)
- AKIM ile/ve/<> REOSTA[Fr.]
( ... İLE/VE/<> Elektrik akımının yeğinliğini azaltıp çoğaltmaya yarayan aygıt. )
- AKIM ile/ve/değil/yerine/||/<> UYANIŞ
- AKIN AKIN (GİTMEK)
( FEVC-Â-FEVC )
- AKINCI/GAZİ[Ar.] ile/ve/||/<> MÜCAHİT[Ar.]
( [ne yazık ki]
[!savaşta]
Sınırların dışına gidenler. İLE/VE/||/<> Sınır içinde savunmada kalanlar. )
- AKİNEZİ[Yun.] ile AKİNETİK[Fr.]
( Parkinson sendromunun belirtileri. İLE Akinezi hastalığına tutulmuş olan. )
- AKINTI ile SIZINTI
( FLOW vs. LEAK/OOZE )
- AKINTI ile/ve/||/<>/> TAKINTI
- AKIŞLI/LIK ile/ve/||/<> GEÇİCİ/LİK
- AKİT ile ÂKİT
( Sözleşme, bağıt, mukavele. | Nikah. İLE Bir işi, karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri, bağıtçı. )
- AKİTTE:
TASAVVUN SURETİYLE BEYİ ile/ve/||/<> TEVLİYET ile/ve/||/<> TERÂBUH ile/ve/||/<> TEHASSÜR ile/ve/||/<> ŞİRKET ile/ve/||/<> İKÂLE ile/ve/||/<> MÜBÂDELE ile/ve/||/<> SARF ile/ve/||/<> TEVEHHÜP ile/ve/||/<> SULH ile/ve/||/<> BORÇ ile/ve/||/<> TEATİ ile/ve/||/<> HIYAR ile/ve/||/<> SELEM ile/ve/||/<> MEŞRÛİYET KEYFİYETİ ile/ve/||/<> RIZÂ VE MUVAFAKAT >< FUZÛLÎ
- AKKUPPRESSÖR[Lat.] değil/yerine/= PARMAK MASAJI İLE SAĞALTIM
- AKLA BÜRÜME ile/ve/değil/||/<> SORUMLULUK ALMAYI REDDETME
- AKLA GELENİ ÖLDÜR ve/<>/< O, ÇÖL DİYORSA ÇÖLDÜR
- AKLA-HAYALE (GELMEYEN)
- AKLAYIP PAKLAMAK / AKLANIP PAKLANMAK
- AKLEDİLEBİLEN ile ALGILANABİLEN
( RATIONALIZED vs. PERCEIVED )
- AKLI BAŞINDALIK ile/ve/<> YALNIZLIK
- AKLÎ BİRLİK ile/ve SİYASÎ BİRLİK
( LOGICAL UNITY vs./and POLITICAL UNITY )
- AKLI BOŞ ile/değil/yerine AKLI BAŞINDA
( [(")anllatıklarından(")] "öykü" dinleriz. İLE/DEĞİL/YERİNE Yaşam(ay)ı öğreniriz. )
- AKLI, DUYGULARA ARAÇ KILMAK ile/değil DUYGULARI, AKLA ARAÇ KILMAK
( [not] TO MAKE VEHICLE THE REASON FOR FEELINGS vs./but TO MAKE VEHICLE THE FEELINGS FOR REASON )
- AKLI-HAVSALASI (ALMAMAK)
( HAVSALA[Ar.]: Kuş kursağı. | Mide. | Anlayış, akıl, zihin. | Leğen.[biyolojide] )
- AKLI:
KAYBETMEK değil "TERK" ETMEK
- AKL-I SELÎM değil/yerine/= SAĞDUYU
- AKL-I TEMYİZÎ ile/ve AKL-I TECRİBÎ
- AKLIM GİTTİ" ile/değil BİLMİYOR/SUN / DÜŞÜNMÜYOR/SUN
- AKLIMA GELMİYOR ile/ve/değil AKLIMA GETİREMİYORUM
- AKLIN AHLÂKI ve/||/<> KALBİN AHLÂKI
( Mantık. VE/||/<> Edep. )
- AKLIN AŞINMASI ile/ve/değil/yerine AKLIN AŞILMASI
( Akıl, taş kadar maddî; taş da, akıl kadar manevîdir. )
( REF Ü REF )
- AKLIN DİLİ ile/ve/<> GÖNLÜN DİLİ
( Düzyazı. İLE/VE/<> Şiir. )
- AKLIN:
DÜZEN VERİCİLİĞİ ile/ve/||/<> İŞLEM GÖRÜCÜLÜĞÜ
- AKLIN HAYALİN (DURMASI/ALMAMASI)
- AKLIN İLKELERİ ile/ve AKLIN İŞLEVLERİ
( * ÖZDEŞLİK [birliği verir]
* ÇELİŞMEZLİK [çokluğu verir]
* 3.[ÜÇÜNCÜ] DURUMUN/ŞIKKIN OLANAKSIZLIĞI [değeri verir]
ile/ve
* TÜMEVARIM
* TÜMDENGELİM )
( PRINCIPLE OF THE REASON vs./and FUNCTIONS OF THE REASON )
- AKLIN İLKESİ ile/ve AKIL
( PRINCIPLE OF THE REASON vs./and REASON )
- AKLIN" KULLANDIĞI KAVRAMLAR DİL ve/||/<> KAVRAMLARIN/DİLİN KULLANDIĞI "AKIL"/ZİHİN/KİŞİ
- AKLIN NİTELİKLERİ:
HİKMET ve KUDRET ve SEVGİ/ŞEFKÂT ve ADÂLET
( Bunları içermeyen hiçbir söz, davranış/tutum, akılsal değildir/olamaz. )
- AKLIN SESİ ve/||/<> KALBİN SESİ ve/||/<> MİDENİN SESİ
( Herhangi bir işi yapmadan önce ve yaparken, üçünün sesi de olmalı ve olabildiğince orantılı, dengeli ve uyumlu olmalıdır. )
- AKLIN ile/ve/||/<>/> AKIL VE AHLÂKIN ile/ve/||/<>/> YARGICIN ile/ve/||/<>/> ADÂLETİN ...:
BULUNMAMASI
( Ahlâkı ortadan kaldırır. İLE/VE/||/<>/> Toplum bölünür. İLE/VE/||/<>/> Adâleti ortadan kaldırır. İLE/VE/||/<>/> Devleti ortadan kaldırır. )
- AKL(IN)A" GÖRE "AKIL" ile/değil/yerine AKIL
- UĞRAŞMAK:
AKLINDAKİLERLE ile/ve/||/<> GÖNLÜNDEKİLERLE
( Gündüzleri. İLE/VE/||/<> Geceleri. )
- AKLINI, BAŞINA TOPLAMAK" ile/ve "AYAĞINI, DENK ALMAK"
- AKLINI BEĞENDİĞİMİZ BİRİNİN ...
ve/||/<>
AKLINI KULLANMAYAN BİRİNİN ...
( Görüntüsünü nerak etmeyelim. VE/||/<> "Görüntüsünden" etkilenmeyelim. )
- AKLININ BAŞINA GELMESİ ile/değil/yerine/>< AKLI BAŞINDA DAVRANMAK
- AKLİYE ile/ve/||/<> ASABİYE
- AKNÂ[Ar.] ile AKNA'[Ar.]
( İnce, yumru burunlu. İLE En çok kanaat eden. )
- AKOLİ[Fr.] ile AKOLİOZ[Fr.]
( Karaciğerin, safra salgısını durdurması. İLE Mantarların neden olduğu bir deri sayrılığı. )
- AKOMODASYON[Fr.] değil/yerine/= UYUM
- AKORİ[Fr.] değil/yerine/= GÖZ BEBEĞİNİN DOĞUŞTAN BULUNMAMASI
- AKRÂ[Ar.] ile AKRA'[Ar.]
( Arkalar, sırt. İLE Başındaki saçlar dökülmüş, dazlak. | Çıplak dağ. )
- AKRABA FARKINDALIĞI ile/||/<> AKRABA SEÇİLİMİ ile/||/<> AKRABALIK KATSAYISI
( Bir bireyin akrabalarını, türün öteki bireylerinden ayırt edebilme becerisi. İLE/||/<> Tür içindeki bireylerin yalnızca kendi uyum başarılarına yönelik değil aynı zamanda akrabalarının uyum başarısına yönelik olarak da deneyimlediği seçilim türü.[Akrabaların yaşamda kalıp üreyebilmesi, bireylerin kendi tarafından paylaşılan genlerin de başarısı olduğundan dolaylı uyum başarısı ile ilişkilidir.] İLE/||/<> İki bireyin akrabalık bağını belirten tanım.[r = n(0.5)L tanımı ile belirlenir. Denklemde r akrabalık katsayısı, n ortak genlerin yüzde cinsinden tanımı, L ise mayoz sayısı ya da kuşak bağlantısını simgeler. Farklı kuramlarda, farklı ve daha kapsayıcı denklemlere denk gelmek de olasıdır.] )
- AKRABA ile/değil/ne yazık ki "AKBABA"
- AKRAN[Ar.] değil/yerine/= YAŞIT/ÖĞÜR/BÖĞÜR/BOYDAŞ/TAYDAŞ[halkta]
( Yaşça yakın, yaşıt, boydaş, taydaş. | Öğrenmiş, alışmış. | Alışılmış, yadırganmaz olmuş, menus. | Takım, fırka, zümre. )
- AKREBİN:
KISKACI ve/||/<> KUYRUĞU
( [Zehirsiz] Kalın ise. VE/||/<> İnce ise.
[Zehirli] İnce ise. VE/||/<> Kalın ise. )
- AKREP ile AKREBEK
( ... İLE Küçük akrep. )
- AKREP ile ARİZONA AKREBİ
- AKREP ile ÇÖL AKREBİ
- AKREP ile GEJDÜM[Fars.]
( ... İLE Eğri kuyruklu akrep. )
( Yılan, düşmanlığı simgeler. )
( Türkiye'de 52 yılan türü bulunmaktadır. [Sadece 15'i zehirlidir.] )
( ZÂHİFE, ZEVÂHİF, ZÂHİFÂT: Sürüngenler. )
( MÂR-I SERMÂ-DÎDE: Kış geçirmiş yılan. )
- AKREP ile HİNT KIZIL AKREBİ
( ... İLE En zehirli akreptir. )
( ... İLE Hindistan'ın, orta ve güney bölgesinde yaşarlar. )
- AKREP ile KUM AKREBİ
- AKRİNİ[Fr.] değil/yerine/= BEZ SALGISININ YOKLUĞU
- AKRODİNİ[Fr.] değil/yerine/= NEDENİ BELİRSİZ ÇOCUK SAYRILIĞI
- AKROFOBİ[Fr.] değil/yerine/= YÜKSEKLİK KAYGISI
- AKROMAT ile/||/<> AKROMATOPSİ
( Renk körlüğüne sahip kişileri tanımlamak için kullanılan terim. İLE/||/<> Kısmen ya da tamamen renkli görme yoksunluğu.[Artan ışık duyarlılığı ve azalan görme keskinliği ile karakterize nadir görülen, ilerleyici olmayan bir görme bozukluğu.] )
- AKROMATİN[Yun.] ile AKROMATİZM[Fr.] ile AKROMATOPSİ[Fr.] ile AKROMAZİ[Fr.]
( Göze çekirdeğinin, ince ipliklerden yapılmış kromatinle boyanmamış kromozomları oluşturan parçası. İLE Mercek yoluyla elde edilen görüntünün yanındaki renklerin ortadan kaldırılması. İLE Renkleri ayıramama sayrılığı. İLE Derinin rengini yitirmesi, gözelerin renk tutmaması. )
- AKROMEGALİ[Fr.] değil/yerine/= ELLERDE, AYAKLARDA VE BAŞTA GÖRÜLEN AŞIRI BÜYÜME
- AKROMİ[Fr.] değil/yerine/= DERİNİN RENKSİZLEŞMESİ SAYRILIĞI
- AKROPATİ[Fr.] değil/yerine/= EL VE AYAK UCLARINDAKİ SAYRILIKLAR
- AKROSEFALİ[Fr.] değil/yerine/= KAFATASI BİÇİM BOZUKLUĞU
- AKROTER[Fr.] değil/yerine/= TABAN | TRABZANDA AYAKLIK BİÇİMİNDE SAĞLAMLAŞTIRMA ÖĞESİ | TABANDAKİ ÇIKINTILI BEZEME [MİMARLIK]
- AKROZOM ile/||/<> ANİZOGAMİ/HETEROGAMİ ile/||/<> ANJİYOSPERM
( Sperm gözesinin, göze zarının altında bulunan ve spermin ön[anterior] bölgesini kaplayan salgı keseciği. İLE/||/<> Bir cinsiyetin ötekinden daha büyük eşey gözesi[yumurta/sperm] ürettiği eşeyli üreme biçimi. İLE/||/<> Üreme örgenleri çiçeklerinde bulunan ve en yakın tarihte evrimleşmiş bitki öbeği. )
- AKRU/AQRU ile AKUR/AQUR ile ARAN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yavaşça. İLE Ahır. İLE Ahır. )
- AKŞAM YEMEĞİ ile/değil/yerine SABAH YEMEĞİ/TANGİ AS/AŞ[Kazakça]
( Yoksul gibi ye. İLE/DEĞİL/YERİNE Zengin gibi yap. )
( )
- AKŞAMIN "HAYR"I ile/değil/yerine SABAHIN "ŞER'İ"
- AKSAT[Ar.] ile AKSÂT[Ar. < KIST]
( Kuru ayaklı hayvan. İLE Hisseler, nasipler, paylar. )
- AKSATMAK ile/ve/||/<> İHMAL ETMEK
- AKSE[Fr.] değil/yerine/= SAYRILIK NÖBETİ
- AKŞEMSETTİN CAMİİ ile/ve AKBIYIK SULTAN CAMİİ (KIBLET'ÜL MESÂCİD CAMİİ)
( ... İLE/VE En uctaki cami.[Sultanahmet'ten Cankurtaran'a giden tren altgeçidinin yanındaki cami. İsmail Dede Efendi Evi'nin yolu üzerinde.] )
- AKSİLİK değil/yerine/= TERSLİK
- AKSIRIP TIKSIRMAK
- AKSİYOM ile GENELLEME
- AKSİYOM ile/ve PARADİGMA
- AKSİYOM ile TOTOLOJİ
- AKSON[Fr. AXONE < Yun.] ile/ve/||/<> DALLANTI/DENDRİT[Yun. < DENDRON: Ağaç.] ile/ve/||/<> SİNİR KAVŞAĞI/SİNAPS[İng. < SYNAPSE]
( Her bir sinir gözesinde 10.000'e kadar dendrit olabilir fakat sadece bir akson vardır. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Akson ve dendritler arasındaki sinirsel iletilerin gerçekleştiği yerler. )
( İnsan beyninde yaklaşık 5.000.000 km. akson, 1 katrilyon sinaps vardır. )
( Akson, küçük bir nöron hücresinden binlerce kat daha uzun olabilir. [Bazı kişilerde aksonların uzunluğu 1.5 metreyi bulabilmektedir.] [Zürafalarda bulunan en uzun akson 4.5 metre uzunluğundadır.] )
( Sinir gözelerinin uyarımını ileten plazma uzantısı. İLE/VE/||/<> Sinir gözesinin öteki sinir gözesinden alınan elektrokimyasal uyartının ve verinin gövdeye iletilmesini sağlayan, kısa, dal benzeri yapılar. İLE/VE/||/<> Sinir gözelerinin öteki sinir gözelerine, kas ya da salgı bezleri gibi sinir gözesi olmayan gözelere iletim olanağı tanıyan özelleşmiş bağlantı noktaları. İki sinir gözesi arasındaki iletişim bölgesi. )
- AKSONOMETRİ[Yun.] değil/yerine/= MİMARLIKTA BİR YAPIYI ÜÇ BOYUTUYLA GÖSTERMEYE YARAYAN GEOMETRİK ÇİZİM
- AKS-ÜL-AMEL değil/yerine/= TEPKİ
- AKSUNA[Lat.] değil/yerine/= VURGUN YİYEN DALGICIN, TEKRAR İNDİRİLMESİ GEREKEN SU DERİNLİĞİ
- AKTA[Ar.] ile AKTÂ'[Ar.]
( Eli kesik. İLE Kesmeler, kırılmalar. | İlgiyi kesmeler. | Beylik arâziler. )
- AKTARIM ile/ve PAYLAŞIM ile/ve DOLAŞIM
- AKTARIM ile/ve/değil/> ÜRETİM
- AKTARMAK ile/ve/<>/değil PAYLAŞMAK
( [not] TO TRANSMIT vs./and/<>/but TO SHARE )
- AKTARMAK ile/ve/değil/<> YANSITMAK
- AKTİN[Lat.] ile AKTİNİK[Fr.] ile AKTİNİT[Yun.]
( Gözenin lifli yapısında bulunan kasılgan protein. İLE Çeşitli nesnelerde kimyasal etki oluşturan ışınım. İLE Radyoaktiflerin genel adı. )
- AKTİNODERMATOZ[Fr.] ile AKTİNOGRAF[Fr.] ile AKTİNOLOJİ[FR./İNG.] ile AKTİNOMETRE[Fr.] ile AKTİNOMETRİ[Fr.] ile AKTİNOSKOPİ[Fr.] ile AKTİNOTERAPİ[Fr.] ile AKTİNOTROPİZM[Fr.] ile AKTİNYUM[Yun.]
( Güneş ışınları etkisiyle oluşan bir deri sayrılığı. İLE Kaydedici ışınım ölçer. İLE Güneş ışınlarının insan gövdesindeki etkilerini inceleyen bilim dalı. İLE Işınım ölçer. İLE Işınım ölçümü. İLE Karanlık bir odada, ışık kaynağı ile aydınlatılan örgenlerin saydamlığının incelenmesi. İLE Mor ötesi ışınların sağaltım amacıyla kullanılması. İLE Bitkilerin tek yönden gelen ışık etkisiyle o yana doğru büyümesi. İLE Radyoaktif bir öğe. )
- FAALİYET[Ar.]/AKTİVİTE[Fr. < ACTIVITE | İng. < ACTIVITY] değil/yerine/= ETKİNLİK | EYLEM
- AKTOGRAF[Fr.] değil/yerine/= BİREYİN DAVRANIŞ ETKİNLİĞİNİN ZAMAN İÇİNDEKİ DAĞILIMINI ÖLÇMEYE YARAYAN DÜZENEK
- AKTÖRE = AHLÂK = MORALS[İng.] = MORALE[Fr.] = MORALE[Alm.] = MORALIDAD[İsp.]
- AKTÖRE/AHLÂK[Ar.] ile/ve/=/||/<> ETİK[Yun.]
( [Eylemin/davranışın/alışkanlığın ...] Eylemselliği. İLE/VE/=/||/<> Kuramsallığı.
Toplum tarafından kabul gören değerler ve davranış kuralları bütünü. İLE/VE/=/||/<> İnsan davranışlarının doğru ve yanlışını düzenli bir biçimde inceleyen felsefe dalı. )
( Toplumda, ateş, ahlâkî ve kültürel yapılanmayı, kişilerdeyse, bütüncül bilinci simgeler. )
( Ahlâk, ayırıcı aklın üzerindedir. )
( Ahlâk alanı, yeğleme alanıdır. )
( Ahlâk, düşünmeden ve kolaylıkla yapılandır/yaptıklarımızdır. [olumlu/olumsuz] )
( Kendi doğası ve evrensel ilkelerle uyum içinde olmak. )
( Dış[zahir] ve iç[bâtın] tüm ilimler, ahlâkın arkasındadır. )
( Ahlâk tamam olmayınca, ne ilmin değeri olur, ne de servetin. )
( Etik, ahlâkın metafiziği; ahlâk, etiğin fiziğidir. )
( Yaşamsal. İLE/VE/=/||/<> Felsefesi. )
( MORALS[< Lat.] vs./et/=/||/<> ETHICS[< Yun.] )
- AKUALAND[İng. < AQUALAND] değil/yerine/= SU BAHÇESİ
- AKUPUNKTUR değil/yerine/= İĞNELİEM
- AKUSMİ[Fr.] değil/yerine/= AKUSMATİK[Yun.]
( Seslerin doğru olarak algılanmasını engelleyen işitme sanrısı. İLE Dinleyicinin ses kaynağını göremeyeceği biçimde düzenlenmiş olan. )
- AKUŞÖR[Fr.] değil/yerine/= DOĞUM UZMANI, ERKEK EBE
- AKUSTİK[Fr./İng. < ACOUSTIC] değil/yerine/= YANKILANIM | YANKIBİLİM | İŞİTSEL, İŞİTME (YLE İLGİLİ) | SESBİLİM | SESSEL
( Sesin üretimini, denetimini, aktarımını ve etkilerini konu alan fizik kolu. | Kapalı bir yerde seslerin dağılımı. )
- ÂL ile/||/<> ÂL ile/||/<> ÂL ile/||/<> AL
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Hanların sancağını yapmak için kullanılan turuncu renkte, süslü bir kumaş.[Turuncu renge de âl denir.] İLE Hile, dalavere. İLE Alin arslân. İLE Al çüvit. | Parlak ve kırmızımsı turuncu renk. )
- AL ile/ve/değil/yerine /||/<>/< AS
( )
( [gereksinimin] Varsa. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yoksa. )
- ALÂ[Ar.] ile ALÂ, ALE[Ar.] ile A'LÂ ile ÂLÂ[Ar. < EYL] ile ÂLÂ[Fars.]
( Rütbece yükseklik, büyüklük, şeref, şan. İLE Üst, üzere. İLE [daha/çok/pek] Yüksek. İLE İhsanlar. İLE Kirleten. )
- ALA ile ALÂ ile ÂLÂ
( Karışık renkli. | Alabalık. | Açık kestane renginde olan, ela göz. | Kekliğin boynundaki siyah halka. İLE Üstün. İLE İhsanlar, bahşişler. | Kirleten. | Pekiyi. )
- ALA ile/||/<> ALA ile/||/<> ALA ile/||/<> ALA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Beyaz tenli kişi. İLE Kır at. İLE Sayrılıklı görünen kişi. "İnsanın alası içinde, atın alası dışında"[Kişi alası, içtin; yılkı alası, taştın.][Bu atasözü, ihanetini gizlemek için dalkavukluk yapan kişi için kullanılır.] İLE Fergâna'ya yakın bir yayla adı. )
- ALÂ[Ar.] ile/ve/=/||/<> BÂLÂ[Ar.]
( Rütbece yükseklik, büyüklük, şeref, şan. | Üst, üzere. İLE/VE/=/||/<> Yüksek, yukarı, üst, yüce. | Boy, uzunluk. )
- ALABORA[İt.] (OLMAK) değil/yerine/= TEPETAKLAK (OLMAK)
( Bir deniz teknesinin devrilecek kadar yan yatması ya da batması. )
- ALABRİGAN[Yun.] değil/yerine/= HAYDUT YÖNTEMİNCE/TARZI
- ALACAKLININ, ALACAĞINI, ALMAYA GİTMESİ değil/yerine BORÇLUNUN, VERECEĞİNİ, ALACAKLIYA GÖTÜRMESİ
- ALACALI-BULACALI
- ALAÇIK:
ÇARDAK ile/ve/||/<> ÇADIR
( Tarla, bahçe vb. yerlerde ağaç dallarından örülmüş barınak; alaçık. | Asma vb. bitkilerin dallarını sardırmak için direklerle yapılmış yer. İLE/VE/||/<> Keçeden yapılan çadır. )
- A'LÂF[Ar. < ALEF] ile ÂLÂF[Ar. < ELF]
( Hayvan yemleri. | Otlar, samanlar. İLE Binler. )
- ALAFRANGA[Fr.] ile ALAFRANSEZ[Fr.] ile ALAGREK[Fr.] ile ALAJAPONE[Fr.] ile ALAMAROKEN[Fr.] ile ALAMERİKAN[Fr.] ile ALANGLEZ[Fr.] ile ALARUS[Fr.] ile ALATURKA[Fr.]
( Avrupa biçimi. İLE Fransız biçimi. İLE Yunan biçimi. İLE Japon biçimi. İLE Fas biçimi. İLE Amerika biçimi. İLE İngiliz biçimi. İLE Rus biçimi. İLE Türk biçimi. )
- ALAK[Ar.] ile ÂLÂK[Ar.]
( Pıhtılaşmış kan. | Sülük. İLE Sakız. )
- ALÂKA[Ar.] değil/yerine/= İLGİ, İLİŞKİ, İLİNTİ
- ALÂKA[Ar.] ile MÜNÂSEBET[Ar.]
- ALALİ[Yun.] değil/yerine/= SÖZ OLUŞTURMA YETİSİNİN YOK OLUŞU
itibariyle 20.964 başlık/FaRk ile birlikte,
20.943 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(4/85)