
P ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 20.964 başlık/FaRk ile birlikte,
20.943 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(11/85)
- BASAR ile/ve/<> BASÎRET
( Dış/organik gözler. İLE/VE/<> İç göz, "kalp" gözü. | Hakk'tan görüş, seziş. )
- BAŞARI İÇİN YAŞAMAK ile/değil/yerine YAŞAMI/NI SÜRDÜRMEK
- BAŞARI (ÖYKÜSÜ) ile/ve/||/<> BAŞARISIZLIK (ÖYKÜSÜ)
( )
- BAŞARI:
SABIR ve/+/x/||/<>/> ÇALIŞMA ve/+/x/||/<>/> İSTİKRAR ve/+/x/||/<>/>
DENEME ve/+/x/||/<>/> KOŞULLAR ve/+/x/||/<>/> ZAMAN, ZEMİN
- BAŞARI:
ZEKÂ ve/değil/||/<>/< SORUNLARLA UĞRAŞMAKTAN VAZGEÇMEYEREK
- BAŞARI ve/<>/< ÇABA
- BAŞARI ile DEĞER
( Başarılarınızı değerlerinize bağlarsanız, başarısızlıklarınızı da değerlerinize bağlarsınız. )
- BAŞARI ve/=/||/<>/>/< MUTLULUK
- BAŞARI ile/ve/||/<>/< ÖTEKİLERİN BAŞARISI
( Başarıya ulaşmanın en hızlı yolu, ötekilerin başarısına (da) yardımcı olmaktır. )
( The fastest way to succeed is to help others succeed. )
( SUCCEED vs./and/||/<>/< OTHERS SUCCEED )
- BAŞARI ve/||/<>/>/< ÖZGÜVEN
- BAŞARI ile/ve PARA KAZANMAK/SAHİBİ OLMAK
- BAŞARI ile/değil/ne yazık ki SONUÇ MERKEZLİLLİK/ODAKLILIK
( Bir şeyin/durumun, "çoğunluk" tarafından istenmesi, kabul görmesi, başarı değildir/olamaz! )
- BAŞARI = SUCCESS[İng.] = SUCCÈS[Fr.] = ERFOLG[Alm.] = SUCCESSO[İt.] = ÉXITO[İsp.]
- ARKADAŞ:
BAŞARIDA ile/ve/||/<> ÜZÜNTÜDE
( Sayısını öğreniriz. İLE/VE/||/<> Niteliğini öğreniriz. )
- BAŞARILARDA ve/||/<> FELÂKETLERDE
( Gururu yenmek. VE/||/<> Ümitsizliğe direnmek. )
- BAŞARILI OLMAK İÇİN...:
YUMUŞAK ile/ve/||/<>/> MÂKUL ile/ve/||/<>/> DERİN ile/ve/||/<>/> ile/ve/||/<>/> YETERİNCE ile/ve/||/<>/> ŞIK ile/ve/||/<>/> KORKUSUZ ile/ve/||/<>/> SABIRLA ile/ve/||/<>/> FARKLI ile/ve/||/<>/> HOŞGÖRÜLÜ ile/ve/||/<>/> DÜRÜST ile/ve/||/<>/> DÜZENLİ ile/ve/||/<>/> AKILLI
( Konuş. İLE/VE/||/<>/> Ye. İLE/VE/||/<>/> Soluk al. İLE/VE/||/<>/> Uyu. İLE/VE/||/<>/> Giyin. İLE/VE/||/<>/> Hareket et. İLE/VE/||/<>/> Çalış. İLE/VE/||/<>/> Düşün. İLE/VE/||/<>/> Davran. İLE/VE/||/<>/> Kazan. İLE/VE/||/<>/> Biriktir. İLE/VE/||/<>/> Tüket. )
- BAŞARILI ile/değil/yerine DEĞERLİ
( Verdiğinden, fazlasını alır/almaya çalışır. İLE/DEĞİL/YERİNE Aldığından, fazlasını vermeye çalışır. )
- BAŞARISIZLIK:
YÜKSEK HEDEFLER KOYUP ULAŞAMAMAKTAN DOLAYI değil/ne yazık ki DÜŞÜK HEDEFLER KOYUP ULAŞMAKTAN DOLAYI
- BAŞARISIZLIK ile/değil/yerine/<>/></> BAŞARI
( Açıklama gerektirir. İLE/DEĞİL/YERİNE/<>/>> Sessizdir. )
( Başarı, "başarısızlık kaygısı"ndan uzak durabilmeyi bilmektir/yeğlemektir. )
- BAŞARISIZ/LIK ile/değil OLANAKSIZ/LIK / PARASIZ/LIK
- BAŞARMAK ile/ve/değil KAZANMA (İSTEĞİ/COŞKUSU)
- BAŞAT/BASKIN/DOMİNANT[İng.] ile/>< ÇEKİNİK/RESESİF[Fr. < RÉCESSIF]/RECESSIVE[İng.]
( Fenotipte baskın olan alel. İLE/>< Fenotipte baskın olmayan, çekinik alel. )
- BASBAYAĞI
( ALE-L-ÂDE )
- BAŞIBOŞ:
İŞSİZLER ile/ve/değil/<> DAHA İYİSİNİ YAPABİLECEK OLANLAR
- BAŞIBOŞ/SERSERİ ile/||/=/<> BAŞLAG/BOŞLAG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BASIG ile/||/<> BASINÇAK/BASINÇAQ ile/||/<> BASINDI ile/||/<> BASIKTI/BASIQTI ile/||/<> BASSIKTI/BASSIQTI
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Gece baskının yapılacağı yer. İLE/||/<> Baskı/eziyet altındaki kişi. İLE/||/<> Eziyet etti. İLE/||/<> Geceleyin saldırıya uğradı.[topluluk] İLE/||/<> Geceleyin saldırıya uğradı.[kişi] )
- BAŞIMIZA GELEN ile/ve/değil/||/<>/>/< NASIL TEPKİ VERDİĞİMİZ
- BAŞIN AĞIRLIĞINDA:
"ÖNE EĞİK BOYUNDA" ile/değil/yerine/>< DİK BOYUN
( )
- BASIN/MEDYA:
SİYASİ/EKONOMİK "GÜCÜN"/"İKTİDARLARIN"
değil
TOPLUMUN OLANAĞI/ÜRÜNÜ/HİZMETİ
- BAŞIN ve/=/||/<>/> BASIN (ÖNE EĞİLMESİN)
- BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ" ile/ve/değil GAZETECİLERİN SERBESTLİĞİ
( [not] FREEDOM OF PRESS vs./and/but FREEDOM OF JOURNALIST )
- BAŞIN/IZ SAĞOLSUN/KAYBINIZ İÇİN ÜZGÜNÜM[İng. < SORRY FOR YOUR LOSS] değil YARANIZ SAĞALSIN/İYİLEŞSİN
- BAŞINA GELECEK ile/ve/||/<>/> GÖZÜNE GÖRÜNECEK
- BAŞINA GELEN ile/ve/||/<>/< OLMAMASI GEREKEN
- BASINÇ ile/ve/<> OTOKLAV[Fr. < Lat., Yun.]
( ... İLE/VE/<> Vida ve civatalarla tutturulmuş, basit bir kapağı olan, iç basınca dayanıklı kap. | Laboratuvar işlerinde ve ameliyatlarda yararlanılan, her türlü araç ve gereçleri mikropsuzlaştırmak için kullanılan, basınçlı buhar kazanı. )
- BASINÇ/LI = PRESSURE[İng.] = PRESSION[Fr.] = DRUCK[Alm.] = PRESSIONE[İt.] = PRESIÓN[İsp.] = PRESSUS[Lat.] = HO PIESMOS[Yun.] = ZAĞD[Ar.] = FEŞÂR[Fars.] = DRUK[Felm.]
- BASINÇÖLÇER ile BASIÖLÇER
( Hava basıncını ölçerek, yer yükseltilerini ve hava değişimlerini saptamak için kullanılan aygıt, barometre. İLE Buharın ya da herhangi bir gazın bulunduğu kabın, yüzeyine yaptığı basıncı belirleyen aygıt, manometre. | Akışkanların basıncını ölçen aygıt. )
( )
( BAROMETER vs. MANOMETER )
- BAŞINDAN ...:
"SALMAK" değil SAVMAK
- BASIP GİTMEK
- BASİRET ile/<> BASİRETSİZLİK ile/<> AYMAZLIK
( Yanlış yapmadan önce düşünmek. İLE/<> Yaparken, düşünmemek. İLE/<> Yanlış yapabileceğini düşünmemek. )
- BASÎRET[Ar.] ile 'ILM/İLM[Ar.]
- [ne yazık ki]
BASİRETSİZLİK ve/||/<>/> İHÂNET
( Sorumluları "yoksa". VE/||/<>/> Sorumluları bulunamaz. )
- BASİT ile BİRLİK
( SIMPLE vs. UNITY )
- BASÎT ile/||/<> MÜFRED ile/||/<> MÜREKKEB
( Yüzey. | Üç boyutluların, nesnelerin yüzeyi. İLE/||/<> Basit, mürekkeb/birleşik olmayan. | Rakam ya da en büyük basamağı dışındaki basamaklarının tamamı "sıfır" olan sayı. | Terim. | Birim. İLE/||/<> Birleşik. | Basamakları "sıfır"dan farklı olmak kaydıyla iki ve daha fazla basamaklı sayı. )
- BASİT ile MÜREKKEB
- BASİT/KÜÇÜK/ÖNEMSİZ HATA ile/ve/değil/yerine/||/<> BENİM ÖZENSİZLİĞİM/DİKKATSİZLİĞİM!
- BASİTLEŞTİRME ile DEĞERSİZLEŞTİRME
( TO SIMPLIFY vs. TO LOSE ITS VALUE )
- BASİTLEŞTİRME ile/ve/değil DÜŞÜNCE
( [not] TO SIMPLIFY vs./and/but TO THINK )
- BASİTLİK ile/değil SIĞLIK
- BAŞKA ALTERNATİF değil ALTERNATİF (ya da BAŞKA ÇÖZÜM)
- BAŞKA (BİR ÇÖZÜM) ile/ve/değil YENİ (BİR ÇÖZÜM)
- BAŞKA BİR ...:
"DÜNYA" değil YAŞAM (BİÇİMİ)
( Yoktur. DEĞİL Vardır, olanaklıdır. )
- BAŞKA BİR KONU ile/ve/değil/yerine/ya da/||/<>/< SUSABİLMEK
- BAŞKA ile/ve/||/<>/> ÖZGÜRLEŞME
- BAŞKALARI ...:
BİZİMLE YÜRÜYEBİLİR ve/fakat BİZİM İÇİN YÜRÜ(YE)MEYEBİLİR
- BAŞKALARINA "EFENDİLİK" ile/değil/yerine/>< KENDİMİZE EFENDİLİK
( "Güç" gerektirir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güçlü olmayı gerektirir. )
- UTANMA:
BAŞKALARINDAN ile/ve/<>/değil/yerine KENDİNDEN
- BAŞKALARINI AFFETMEK ile/ve/||/<>/< KENDİNİ AFFETMEK
( Affetmek, bir mahkûmu serbest bırakmaktır ve o mahkûmun kendin olduğunu keşfetmektir. )
( AFFEDELİM!!!
Lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur:
"Bir yaşam deneyimine katılmak ister misiniz?"
Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul
ederler. "O zaman" der öğretmen. "Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da
söz verin"
Öğrenciler bunu da yapar. "Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın
hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!"
Öğrenciler, bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah
hepsinin sıralarını üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendine
meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:
"Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates
alın,o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun."
Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının
torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendine "Peki şimdi ne olacak?" der gibi bakan öğrencilerine
ikinci açıklamasını yapar:
"Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz
otobüste, okuldayken sıranızın üstünde? Hep yanınızda olacaklar."
Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış
olan öğrenciler şikâyete başlar:
"Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor."
"Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, kişiler, tuhaf bakıyor bana artık. Hem sıkıldık,
Hem yorulduk!"
Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:
"Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır
yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz,
halbuki affetmek, en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir. )
( Kendini affetmeyen kişinin, tüm kusurları affedilebilir. )
( FORGIVE THE OHTERS vs./and/||/<>/< FORGIVE THE SELF )
- BARIŞ(TIR)MAK:
BAŞKALARINI ile/ve/değil/<> KENDİNİ (KENDİNLE)
( Zaman zaman. İLE/VE/<>/DEĞİL Her zaman. )
- BAŞKALARINI ÇÖZMEYE ÇALIŞMAK ve/||/<>/> KENDİNİ DÜĞÜMLEMEK
- BAŞKALARINI DÜŞÜNMEK ile/değil/yerine BAŞKALARINI DA DÜŞÜNMEK
- KANDIRMA:
BAŞKALARINI ile/ve/değil/||/<>/< KENDİNİ
- BAŞKALARINI) SUÇLAYAN ile/||/<> KENDİNİ SUÇLAYAN | ile/||/<> KİMSEYİ SUÇLAMAYAN
( [Gidilecek yolu ...]
Çoktur. İLE/VE/||/<> Yarısı kalmıştır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çok azı kalmıştır. )
- BAŞKALARININ (")TERBİYESİZLİĞİ(") ile/değil/yerine/>< KENDİ TERBİYEN
- BAŞKALARIYLA KIYASLAMA ile/değil/yerine/>< BAŞKALARINI ÖRNEK ALMA
- BAŞKALAŞIM ile/ve/||/<> (")CANLANMA(")
- BAŞKALDIRI ile/değil/yerine ELEŞTİRİ
- BAŞKAN ile/ve/||/<> DANIŞMAN ile/ve/||/<> MUHTAR
( Dernek, vakıf, parti, enstitü, belediye, spor kulübü vb. gibi, "başkanlık" konumu ile sürdürülen kurum ve kuruluşlarda, "Başkan" olarak görev yapan kişinin, öteki yönetim kurulu üyelerinden hiçbir farkı, önceliği ya da üstünlüğü yoktur ve de ol(a)maz! Sadece, üstlenmiş olduğu geçici görevinde, biraz daha sorumluluk ve çok büyük bir fark ya da ayrıcalık oluşturmayacak bazı küçük ama önemli yetkileri bulunmaktadır. Bu, sınırsız ve sonsuz olmayan "yetkilerini" de, öncelikle ve tamamen, kurumun/kuruluşun ve yönetim kurulunun ne yapacakları değil ne gibi yanlışlıkların, eksikliklerin kalmaması, sorunların daha az çıkması yönünde, bilgi ve deneyim artılarını, kurum/kuruluş ve topluma sunacağı hizmeti amacıyla kullanmak durumundadır. Söz ya da karar verme makamı diye bir üstünlüğü de söz konusu değildir. Ortak alınmış/alınacak olan uygulama, yürütme kararlarında, oy fazlalığının bulunması, kişisel isteği ya da çıkarları yönünde değil sadece toplumun ortak çıkarları yönünde kullanılmak üzere, biraz daha fazla olan bilgi ve deneyimiyle, olası yanlış karar ve uygulamalara engel olabilmesi içindir. Dolayısıyla, bir şeyleri kendilerine sormak ya da izin istemek gibi bir üstünlükleri de söz konusu değildir. Fakat ne yazık ki, "Aman, işimiz ve aramız bozulmasın" kaygısıyla, kişiler, olması ve yapılması gereken süreçlerde sessiz kalır ve bu da başkanlık görevinde bulunan kişinin yetkilerini aşmasına, kötüye kullanmasına ve bu yanlışlara göz yumulmasına kadar gitmektedir. Bu tıkanıklığın giderilmesi için de başta, yönetim ve yürütme kurulu olmak üzere, tüm üyelerin ve vatandaşların, kişi değil kavram, kurum ve hizmet esaslı bir çalışma sürecinde olunduğunu anımsaması gerekmektedir.
İLE/VE/||/<>
Kişi, kurum ve kuruluşlara hizmet etmekte olan danışmanlar, kendilerine danışılan konuların uygulayıcısı durumunda değildir ve bu durumda bırakılamaz. Olası uygulamalardaki, girilmeyecek, sapılmayacak yönleri ve yolları işaret etmekle görevlilerdir. Ne yapılması hakkında, bilgi ve deneyim aktarımında bulunurlar fakat önerdikleri alanda daha fazla bilgili diye, işi ya da süreci, danışmana bırakmak gibi bir tutum ya da beklenti sergilenemez.
İLE/VE/||/<>
Halk tarafından seçilerek ve belirli bir dönem, koşul, sorumluluk, yetki ve görevlerle sınırlı kalmak üzere, yaşanılan bölgenin ilk yönetimsel yetkilisi olarak, bölgedeki ne yapılacaklarla değil ne yapılmayacaklarla, neyin, ne kadar süre ve koşulda, eksik ya da sorunlu kalmamasını sağlamak üzere, ihtiyâr heyeti desteği ile işbirliğinde bulunan kişidir. "Muhtar" sözcüğü, "Hayır!" kökünden gelerek, kendi ya da yakın çevresinin irâdesiyle değil ne yapılmayacağının ya da engel olunacağının bilgisine sahip olan kişi, ihtiyârını devrede tutan kişi anlamına gelmektedir. Fiziksel olarak yapılması gereken işlerde de belediye başkanını, güvenlik amacıyla da vali, kaymakam, polis, jandarma gibi ilgili kurum ve yetkililerle daha yakın ve doğrudan ilişki içinde olma görevindelerdir. Kaymakam ve valilerden daha alt bir yetki ve konumda olsalar da, belediye başkanından sonra değil önce gelirler. )
- BAŞKA'NIN ile BAŞKAN'IN
- BAŞKA-NIN ile BAŞKAN-IN
- BAŞKASI İLE GELEN MUTLULUK
ile/ve/değil/||/<>/>
BAŞKASI İLE GİDEN MUTLULUK
- BAŞKASINA:
BIRAKMA ile/ve/<> "YIKMA"
- BAŞKASINI "KANDIRMAK" değil KENDİNİ YADSIMAK
- BAŞKASININ, BİZİ KEŞFETMESİ ile/ve/>/değil/yerine KENDİNİ KEŞFETME
( Beşer. İLE/VE/>/DEĞİL/YERİNE İnsan. )
- BAŞKASININ SORUSU ile/değil/yerine KENDİ SORUN
- BAŞKASIYLA PAYLAŞTIĞIN/PAYLAŞABİLDİĞİN ile ANCAK/SADECE KENDİN YAŞAYABİLECEĞİN
( (ABLE) TO SHARE WITH OTHERS vs. ONLY YOU ABLE TO EXPERIENCE )
- BASKI (YAPMAK) ile AĞIRLIK (KOYMAK)
- BASKI ile/ve/değil/yerine/<> HAKİMİYET
- BASKI ile/ve/||/<>/> KORKU
- BASKI ile/ve/değil/||/<>/< REKABET
- [ne yazık ki]
BASKICI/LIK ile/ve/||/<> DAYATMACI/LIK
- BASKILAMA ile BASTIRMA
- BASKILAYICI TUTUM ile/değil/yerine SINIRLAYICI TUTUM
- BASKIN ile/ve/||/<> EGEMEN
- BASKIN ile/ve/değil/||/<> ÖNE ÇIKAN
- BAŞLAMAK İÇİN ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> BAŞLAMAMAK/YAPMAMAK İÇİN
( "En" doğru zamanı beklemek. İLE/VE/||/<>/> [bazen/çoğunlukla] Olumsal/keyfî "bahane" (olabilir). )
- BAŞLAMAK ve/<> BAŞARMAK
( Başlamak, başarmanın yarısıdır. )
( Her iş, başlayana kadardır. )
- BAŞLANGIÇ:
EYLEM ile/ve/değil/||/<>/< ÖRTÜK EYLEM
- BAŞLANGIÇ MİT/LERİ ile/ve KURULUŞ MİT/LERİ ile/ve KURTULUŞ MİT/LERİ ile/ve KURTARICI MİT/LER ile/ve SON/KIYÂMET MİT/LERİ ile/ve YENİDEN DİRİLİŞ MİT/LERİ ile/ve GELECEK/ESKATOLOJİ MİT/LERİ ile/ve ÜTOPYA/CENNET MİT/LERİ ile/ve BAŞLANGIÇ/KOZMOGONİ MİT/LERİ ile/ve NEDENSELLİK/ETYOLOJİ MİT/LERİ ile/ve AHLÂK MİT/LERİ ile/ve PSİŞİK MİT/LER
- BAŞLANGIÇ ile/>< BİLİNÇ
( Başlangıca en yakın olan, bilince, en uzak olandır. )
- BAŞLANGIÇ ile/ve/||/<>/> GELİŞİM
- BAŞLANGIÇ ile MAYA
( BEGINNING vs. ORIGIN )
- BAŞLANGIÇ ile/ve/||/<> ZEMİN
- BAŞLI BAŞINA (ELE ALMAK)
- BAŞLI BAŞINA ile TAMAMEN
- BAŞLI BAŞINA ile BAMBAŞKA
- BAŞLIK PARASI ile/ve !DRAHOMA
( Erkek tarafı, gelin için verirdi. İLE/VE Kız tarafı, erkek için verirdi. [Musevilik'te.] )
- BASMA ile BASMAK
( Basmak eylemi. | Gazete, dergi, kitap vb. bası ile hazırlanmış yazılı şeyler, matbua. | İskambil kâğıdı ile oynanan bir oyun. | Üzerinde bası ile yapılmış renkli biçimler bulunan pamuklu kumaş. | Bu kumaştan yapılan. | Yerin alçalmasıyla bu yeri örten deniz sularının yükselmesi, çekilme karşıtı. | Basılmış, matbu. | Gübre, tezek. İLE Gövdenin ağırlığını verecek bir biçimde ayak tabanını bir yere ya da bir şeyin üzerine koymak. | Küçük çocuklar ayakta durabilmek. | Bir şeyi, üzerine kuvvet vererek itmek. | Sıkıştırarak yerleştirmek. | Bası işi yapmak, tabetmek. | Örtmek, bürümek, kaplamak. | Bir şey üzerinde kalıp, mühür vb.yle iz yapmak. | Baskın yapmak. | Yaş almak. | Dumanın, sisin vb. çevreyi kaplaması, çökmesi. | Basınç yaparak sıvı ve gazları itmek. | Kümes hayvanları kuluçkaya yatması. | Uygunsuz vaziyette yakalamak. | Bir şeyin etkisinde kalıp eziklik, üzüntü ve ağırlık duymak. )
- BAŞTACI değil BAŞ TÂCI
- BAŞTAN AŞAĞI
- BAŞTAN AŞAĞIYA değil BAŞTAN AŞAĞI
- BAŞTAN BAŞA (SARMAK, DOLAŞMAK)
( SER-Â-PÂ, SER-TE-SER )
- BAŞTAN BAŞA ile BOYDAN BOYA
- BAŞTAN ÇIKARMAK ile/ve YOLDAN ÇIKARMAK
- BAŞTAN ÇIKMAK ile/ve/||/<>/> YOLDAN ÇIKMAK
- BAŞTAN DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> ZAMANINDA DÜŞÜNMEK
- BASTIRILMA ile/ve/<> DIŞLANMA
- BASTIR(IL)MAK ile SİNDİR(İL)MEK
( TO (GET) SURPASS vs. TO (GET) CROUCH DOWN )
- DUYGU:
BASTIRILMIŞ ile/ve/||/<> REDDEDİLMİŞ
- BASTIRILMIŞ ile/ve GİZLİ
- BASTIRILMIŞ/LIK ile/ve VAZGEÇMİŞ/LİK
( Kişiler, neden/nasıl vazgeçerler?
( Why people give up? )
Hızlı sonuç beklediklerinden dolayı...
( Expect fast results... )
Kendilerine inançlarını kestiklerinden dolayı...
( Stop believing in themselves... )
Geçmişe saplanıp kalmalarından dolayı...
( Get stuck in the past... )
Hatalarında yaşadıklarından dolayı...
( Dwell on mistakes... )
Gelecekten korktuklarından dolayı...
( Fear the future... )
Değişime direndiklerinden dolayı...
( Resist the change/alteration... )
Güçlerinden vazgeçtiklerinden dolayı...
( Give up the power... )
Güçsüzlüklerine inandıklarından dolayı...
( Believe in their weaknesses... )
Dünyaya sahip oldukları zannından dolayı...
( Feel the world owes them something... )
Başarıyı istemekten çok, hata yapma korkularından dolayı...
( Fear failure more than desire success... )
Nelerin olanaklar içinde olduğunu görememelerinden dolayı...
( Never visualize what is possible... )
Kaybedecek şeylerinin çok olduğu zannından dolayı...
( Feel they have something to lose... )
Fazla çalışmaktan dolayı...
( Overwork... )
Sorunlarının sadece kendilerine özgü ve biricik olduğunu zannetmelerinden dolayı...
( Assume their problems are unique... )
Geri dönmenin ve geri dön işaretinin,
hata yaptıkları anlamına geldiğini zannetmelerinden dolayı...
( See failure as the signal to turn back... )
Kendilerini, üzgün, güçsüz, acınası hissetmelerinden dolayı...
( Feel sorry for themselves... )
)
- BASTIRMAK ile/ve/<> GÖZARDI ETMEK
- BASTIRMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< TUTMAK
- BASTIRMAK ile ÜSTÜNÜ ÖRTMEK
- BAŞUCU ile BAŞ UCU
- BATA-ÇIKA (BUGÜNLERE GELMEK)
- BATAKLIKTA SİNEK AVLAMAK değil/yerine BATAKLIĞI KURUTMAK
- BATERİ[Fr. < BATTERIE] değil/yerine/= DAVUL
( Orkestrada vurmalı çalgı takımı, davul. )
- BATHÂ'[Ar. çoğ. BİTÂH] ile BATÎHA[Ar.]
( Çakıl taşlı büyük dere. | Mekke'de dağ arasında bulunan bir dere. | Dağ arasındaki dere. | Mekke-i Mükerreme. İLE Sazlı, kamışlı dere. )
- BATI FELSEFESİ ile/ve/yerine ZİHİN FELSEFESİ
( WEST PHILOSOPHY vs./and MIND PHILOSOPHY
MIND PHILOSOPHY instead of WEST PHILOSOPHY )
- BATİ[Ar.] değil/yerine/= YAVAŞ, AĞIR
- BATICI ile/ve/değil/yerine/||/>< BATILI
- BÂTIL[< BUTLÂN] değil/yerine/= BOŞ, BEYHÛDE | ÇÜRÜK | ZEMİNİ OLMAYAN
( BOŞ, BEYHÛDE | ÇÜRÜK | ZEMİNİ OLMAYAN )
- BÂTIL[< BUTLÂN] ile/değil/yerine/>< HAK
- BÂTIL ile ZULÜM
( Kendi dışında haklılık kabul etmeyen. İLE Sonuçları. )
- BATI/LI(coğrafya) = KEDİN, KURIYAKI = WEST/ERN[İng.] = OUEST, OCCIDENT/AL[Fr.] = DER WESTEN/WESTLICH[Alm.] = OCCIDENTE/OCCIDENTAL(E)[İt., İsp.] = OCCIDENS/OCCIDENTEM[Lat.] = HE DÜZIS/PROS HELION DÜZIN[Yun.] = el-ĞARB/ĞARBÎ[Ar.] = BÂKHTER/Î[Fars.] = HET WESTEN/WESTELIJK[Felm.]
- BATILILAŞMA ile "DEJENERASYON"
- BATI'LILAŞMA ile/ve/değil/yerine MODERNLEŞME
- BATI/LI(uygarlık) = GARB/Î = OCCIDENT/AL[İng., Fr.] = DAS ABENDLAND/ABENDLÄNDISCH[Alm.] = OCCIDENTE/OCCIDENTAL(E)[İt., İsp.] = VESPER, OCCIDENS, TERRÆ OCCIDENTEM VERSUS SITÆ[Lat.] = HE PROS HELIOU DÜSMAS[Yun.] = el-MAĞRİB[Ar.] = GARBÎ[Fars.] = HET AVONDLAND/S[Felm.]
- BATIN/BATN[Ar. çoğ. BUTÛN, EBTÂN] ile BÂTIN[Ar. çoğ. BEVÂTIN] ile BATÎN[Ar.]
( Karın. | Nesil, soy. İLE İç. | İç yüz. | Gizli, görünmeyen nesne. | Tanrı. | İçteki. | Çukur, kuytu yer. İLE Büyük karınlı. | Uzak yer. )
- BATIN ile BÂTIN
( Karın[bağırsak bölgesi]. İLE İç; gizli. )
- BATIN ile BÂTIN
( Karın. | Soy, kuşak, nesil. İLE İç. | Gizli. | Gözle görülmeyen. )
- BATI-NIN ile BÂTIN-IN
- BATÎR[Ar.] ile BÂTİR[Ar.] ile BÂTİR[Ar.]
( Nalbant. İLE Keskin kılıç. İLE Turna. )
- BATKI/HÜSRAN ile PİŞMANLIK
- BATKI/SİTEM[Fars.] ile YAKINMA/SERZENİŞ[Fars.]
- BATKI/İFLAS ile KONKORDATO[İt. < CONCORDATO]
( Borçlarını ödeyemediği mahkeme kararı ile tespit ve ilân olunan iş adamının durumu. | Yenilgiye uğrama, değerini yitirme. | İşlevini ya DA görevini yapamama. İLE Antlaşmalı iflas. | Papalık makamıyla başka hükûmetler arasında yapılan antlaşma. )
- BATTI ÇIKTI
- BAYEZİD YANGIN KULESİ değil OSMANLI TOPU('nun dikilmiş hali)
( Mimar Krikor Amira Balyan [1828] )
( İstanbul Üniversitesi bahçesindedir. )
( 85 m. yüksekliktedir. Gözcülerin bulunduğu bölüm 68 m.'dedir. [180 basamaklıdır] )
( Dış çevresi 43.70 m., iç çevresi 11.20 m.'dir. )
- BAYGIN ile/değil/yerine/>< AYGIN
- BAYICI ile BOĞUCU
- BAYILMAK ile/ve/değil/yerine/<>/> AYILMAK
- BAYILMAK ile KENDİNDEN GEÇMEK
( İGMÂ )
- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BAĞ DERSEK
( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bağ olur. )
- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> HAYIR(!) DERSEK
( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Hayır olur. )
- BAYNAK/BAYNAQ[Oğuz] = DIŞKI, GÜBRE
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BAYRAK ile/ve/||/<>/< SANCAK/LİVA[Ar. çoğ. ELVİYE]
( Bir ulusun, belirli bir topluluğun ya da bir örgütün simgesi olarak kullanılan, renk ve biçimle özelleştirilmiş, genellikle dikdörtgen biçiminde kumaş. | Öncü. | Simge. İLE/VE/||/<>/< Bayrak. | Çoğunlukla askeri birliklere verilen, yazı işlemeli, kenarları saçaklı ve gönderli bayrak. | Osmanlı yönetim örgütünde, illerle ilçeler arasında yer alan yönetim bölümü, mutasarrıflık. | Gemilerin sağ yanı. )
( Vatanı simgeler. İLE/VE/||/<>/< Dili(mizi) simgeler. )
( Simgelerin işlevi, anlamı ve değeri çok büyüktür. Bayrak ve Sancak gibi.
Bayrağımız, toprağımızı, vatanımızı ve özgürlüğü simgeler! Sancağımız ise o topraklardaki varlığımızın/birliğimizin göstergesi olan dilimizi!
Bayrak düşerse vatan kaybedilmiş sayılmaz ama Sancak düşmüşse herşey kaybedilmiş demektir! )
( )
( RÂYET/ALEM )
- BAYRAK ile UÇUN
( ... İLE Bayrağın gönder/uçkurluk karşısındaki kenarı. )
- BAYRAKTA:
UÇKURLUK ile/ve/||/<>/> UÇUM
( Direğe yakın olan ve ipe bağlı olan eni. İLE/VE/||/<>/> Öteki taraftaki eni. )
- BAYRAM:
ARİFE GÜNÜ ile/ve/||/<>/< BUĞDAY GÜNÜ
( [Bayramın ...] Bir gün öncesi. İLE/VE/||/<>/< İki gün öncesi. )
- BAYRAM:
SEVİNDİĞİN KADAR ile/ve/değil/||/<>/< SEVİNDİRDİĞİN KADAR
- BAYRAM-SEYRAN
- BAYRAM ile/= BADRAM
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Toplumun hep birlikte yaşadığı sevinç ve eğlence durumu. )
( badram yer/lâtif toprak: Çiçeklerle bezenmiş toprak/yer. )
- BAYRAM ile/ve/değil/||/<>/< BAYRAM ÖZLEMİ
- BAYRAM ile POTLAÇ[Fr. < POTLATCH < K. Amerika yerli dilinden]
( ... İLE Amerikan yerlilerinin birbirine armağanlar verdikleri dinsel bayram. )
- BÂZ[Ar.] ile BÂZ[Ar.] ile BA'Z[Ar.]
( Geri, gerisin geriye. | Tekrar, yeniden. İLE Doğan, şahin, şeh-bâz. | Açık. | Oynatıcı, oynayan. | Tekrar, geri, yine. | Bir kulaç boyu. | İniş. | Fark etme, ayırma. | Sel uğrağı. | Yan taraf. | Karış. | Dönük. | Şarap. | Haraç. İLE Bir şeyin küçük parçası. | Birkaç, bir miktar, bir kısım, bir takım. )
- BÂZ[Fars.] ile BÂZ[Fars.] ile -BÂZ[Fars.] ile BAZ[Fr./İng. < BASE]
( Bir kulaç boyu. | Karış. İLE Doğan. Yırtıcı kuş. | Açık. | Ayırma. Temyiz etme. | İniş. İLE Yeniden, tekrar oynatan, oynayan, geri ve arka tarafa doğru ... gibi anlamlara gelir. [Sözcüğün sonuna ya da baş tarafına getirilerek kullanılan bir "ek"tir.] İLE Temel. | Bir asitle birleştiğinde bir tuz oluşturan nesne. )
- BAZEN ve BAZI "DURUMLARI/KABULLERİ":
"KURMAK/SÜRDÜRMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YIKMAK/BOZMAK
- BAZEN ile/ve/||/<> YER YER
- BAZI AYRINTILARI ...:
ÖĞRENDİKTEN SONRA YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine YAŞADIKTAN SONRA ÖĞRENMEK
( [not] TO REALIZE SOMETHING BEFORE TO LEARN vs./and/but TO LEARN SOMETHING BEFORE TO REALIZE
TO LEARN SOMETHING BEFORE TO REALIZE instead of TO REALIZE SOMETHING BEFORE TO LEARN )
- BAZI BEYİN/PSİKOJENİK HASTALIKLAR ile/ve/||/<>/> YARATICILIK
- BAZI BİLGİLER YA DA KENDİMİZLE İLGİLİ (BAZI) BİLGİLER:
(")ÖVÜNMEK İÇİN(") ile/ve/değil/||/<>/< BİLİNMESİ VE FARKINDA OLUNMASI İÇİN
- BAZI BİLGİLERİN SUNUMUNDA:
TAÇLANMAK ile/ve/değil/<>/></< TAŞLANMAK
( Taşlanılmadan, taçlanılmaz! )
- [BAZI/ÇOĞU DURUM/SORUN/HATA/ZORLUKTA]
"(BEN) İNSANIM" ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< "İNSANIM" DÜŞÜNCESİNE/SÖZCÜĞÜNE SIĞINMIŞSIN/KAÇMIŞSIN/SAKLANMIŞSIN
- BAZI DAVRANIŞLAR/DURUMLAR/NESNELER:
"HAVA ATMAK İÇİN" ile/ve/değil/||/<>/< HOŞLANDIĞINDAN DOLAYI
- BAZI DEĞERLERİ/İLKELERİ:
"ALMIŞ/ALMAMIŞ" OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> ANLAMIŞ OLMAK
- BAZI DURUMLARDAKİ YENİLGİNİN KESİNLİĞİNDE:
ÖYLE "YENİL(MEK)" Kİ ile/ve/değil/||/<>/> DÜŞMANIN KAZAN(A)MAMASI
- BAZI DURUMLARIN/ENGELLERİN/SIKINTILARIN:
"SEL GİBİ GEÇMESİ" ve/||/<> "YEL GİBİ ESMESİ"
( "Derelerde/n". VE/||/<> "Tepelerde/n". )
- BAZI DUYGULAR/DURUMLAR:
DİLLENDİR(E)MESEK DE ... ile/ve/değil/||/<>/>/< DİLLENDİRİRSEK
( ... de (")olur("). İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Bambaşka[tatlı/değerli/etkil(eşiml)i/karşılıklı/coşkulu/sevimli/sevecen] olur. )
- BAZI) DUYGULARI/NI:
SÜREKLİ YAŞAMAK/DUYUMSAMAK ile/ve/değil YOĞUN YAŞAMAK/DUYUMSAMAK
- BAZI ESKİ ÖLÇÜLER
( 1 MERHALE = 45480 m.
1 FERSAH = 5685 m.
1 ESKİ MİL = 1895 m.
1 BERİD = 227 m.
1 KULAÇ = 1.89 m.
1 ZİRAİ MİMARİ (24 PARMAK) = 75.35 cm.
1 ARŞIN = 8 URUP = 68 cm.
1 ENDAZE = 65 cm.
1 URUP = 8.5 cm.
1 HAT = 0.268 cm. )
- BAZI KİŞİLER
[ÖTEKİNE SAYGI GÖSTEREN]:
[ne yazık ki]
YER/YAŞAR ve YEDİRMEZ/YAŞATMAZ | YEMEZ/YAŞAMAZ ve YEDİRMEZ/YAŞATMAZ ile/ve/değil/yerine/||/>< YER/YAŞAR ve YEDİRİR/YAŞATIR ile/ve/değil/yerine/||/>< YEMEZ/YAŞAMAZ ve YEDİRİR/YAŞATIR
- BAZI KİŞİLER(E/DEN):
UZAK DUR(!)MAK ile/ve/değil/yerine/||/<> (FAZLA) YAKIN OLMAMAK
- [ne yazık ki]
BAZI KİŞİLERİN, HATALARI/SUÇLARI:
"ÇUVALA BASMASI" ile/ve/||/<> "DUVARA ASMASI"
( Kendilerininkileri. İLE/VE/||/<> Bizimkileri/seninkileri. )
( Özellikle daha büyük olanlarını. İLE/VE/||/<> Özellikle daha küçük olanlarını. )
- BAZI ŞEYLER KOLAYLAŞIYOR ile/ve/değil/||/<>/< GÜÇLENİYORUZ
- BİR/BAZI ŞEY/LER YAPMAK:
BİRİLERİYLE/BAŞKALARIYLA ve/||/<>/> BİRİLERİ/BAŞKALARI İÇİN
- BAZI ŞEYLERİ:
ÇIRPINARAK SİLMEK ile/değil/yerine/>< BİR ÇIRPIDA SİLMEK
- (BAZI ŞEYLERİ) UNUTABİLMELİ!
- BAZI ŞEYLERİ ...
UNUTMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine/>
HİÇ YAŞAMAMAK/YAŞAMAMAYA ÇALIŞMAK
- BAZI SORUNLARIN:
(ÜSTÜNE/İÇİNE) SİNMESİ ile/ve/değil/||/<>/< (YETERİNCE) SİNDİRİLEMEMİŞ OLMASI
- BAZI "SÖZ(CÜK)LERİN/DEYİMLERİN":
"KULLANIMINDA" ve/||/<>
KİŞİLERİN/ÇALIŞANLARIN "DUYDUKLARI/ANLADIKLARI"
ile/değil/yerine/><
DAHA İYİSİ
( "O, benim işim/sorunum değil!":
"Yardım etmeye yanaşmayacağımızı belirtmiş olmak ya da kısaca/doğrudan "Hayır!" demiş olmanın yararı/değeri yoktur. ve/||/<>/> "Sadece, kendim için çalışırım."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yapamayacağımızı söylemek ya da daha sonra yapabileceğimizi, yardım edebileceğimizi söylemek.
"Onu daha önce denemiştik.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "tarihi bağlam sunma"nın ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Buna katılmak istemiyorum" ya da "Ben herşeyi bilirim", "Sen/siz, hiçbir şeyi bilmezsiniz"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yeni bir yaklaşım için her zaman bir yer vardır.
"Onun için bütçemiz yok/uygun değil.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "ekonomik" sıkıntılardan söz etmenin ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Başını önüne eğ ve senden beklenileni yap!"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Her zaman büyük düşünceler oluşturulabilir/bulunabilir ya da daha düşük bütçelerle de çok fazla şey yapılabilir.[Çalışanların yaratıcılığını ve üretimini engellememek gerekir.]
"Ben (size) söylemiştim.":
Kişiler, düşünce ve girişimlerinin kötü bir düşünce olduğunu düşünür ve o konuda bir daha hiçbir şey yapmamaya başlarlar. ve/||/<>/> "Bugüne kadar bize karşı davranmış olduklarını düşündürür."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Çözümü, bu sözü hiçbir zaman, zemin ve koşulda kullanmamaktır ya da sadece susabilmeyi becermektir.
"İşleyişe uygun değil!":
Konuşmaların, gevezelik ya da saçma olduğunu, süreçten uzak kalındığını düşündürtür. ve/||/<>/> "Burada, işlerin yürümesi için tek bir yol bulunmaktadır."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Kurallar, kesin sonuçlar anlamına gelmediğinden dolayı, işleyiş, gelişmeyi engelliyorsa o engelleri değiştirmek/düzeltmek gerekir. )
- (BAZI TANINMIŞ) FİLOZOF ve BİLGİNLER
( * ORPHEUS: Antik Yunan'ın mitolojisini -mitini değil, mitinin lojisini, bilimini- oluşturan ve öğreten.
( Orpheus, Fenike dilinde Nur anlamına gelen Aur, Yunanca'da Arpha ile şifa anlamına gelen Rafae sözcüklerinden oluşmuştur ve "Nur ile şifa veren" anlamına gelmektedir. )
* HERMES: Hermes Trimegistes(Üç kere bilge Hermes).
( TRIMEGISTES (3 KEZ BİLGELİK): SEMÂVÎ ve ARZÎ ve KALBÎ )
( Hermes'in Mısır dilindeki adı Thot'tur. )
( İdris sözcüğünün anlamı terzidir. )
( Hermes sözcüğü Ermes, Hermis ve Heramis biçimlerinde söylenildiği gibi, Anadolu Türkçesi'ne de Ermiş olarak girmiş ve Tanrı'ya kavuşma durumunun bir adı olarak benimsenmiştir. Böylece tasavvufun en temel kavramı ve amacı, "ermiş" olmuştur. )
( Hermetik Öğreti'nin etkisi altında gelişmiş İbrani ve Arabi kültürlerde, "İbrani Kabalası ve Zohar'da, Arabi Ebced ve Hurufilik'te" görülen sessiz harflerin sayılarla eşleştirilmesi ve yerlerinin değiştirilerek anlama kombinasyonları oluşturulması geleneği Hermetik'tir. )
* HERAKLEİTOS: Filozof.
( Herakleitos'a göre Evren, var olanları tüm içeriği bakımından sürekli bir oluş içinde değişmektedir. )
( Herakleitos'a göre, kişiler, duyular ve görüngüler tarafından aldatılmaktadır, bunun için bilge insan mutluluğa ve doyuma giden yolda us'u izlemelidir. )
* HERAKLEİTOS: Filozof.
( Parmenides'te "Doğa", "Var olan" anlamına gelir. )
* PROTOGORAS: Filozof.
( Hakikatin ölçüsü insandır; insandan bağımsız saltık bir hakikat yoktur. )
* DEMOKRİTOS: Filozof.
( Demokritos'a göre metafiziksel araştırmanın hedefi bilgi kazanmaktır; törel hedef ise mutluluğu, ansal barış ya da huzuru kazanmaktır. )
* ARKHILOKHOS: Şair.
* SAPPHO: Şair.
* ALKAIOS: Şair.
* SOLON: Kanun koyucu, hukukçu. (Yedi Bilge'den).
* THALES (M.Ö. 600): Doğa ve felsefe bilimcisi. Suyu ilk arke olarak nitelendirmiştir. İyonya Mektebi denilen ünlü okulun kurucusu, Yedi Bilge'nin birincisi ve astronomi bilginlerindendir. Güneş tutulmasının olduğunu keşfetmiştir.
( Aristoteles tarafından Thales'in ilk filozof olarak kabul edilmesinin nedeni, Thales'in düşünceyi teolojiden doğa üzerine yöneltmesidir. Başka bir deyişle, evrende olan bitenin bilgisini kişinin kendi düşüncesi, becerisi ve çabasında aramayı, bunun için doğaüstü hiçbir güce gereksinim duymamayı, zihinsel düzeyde Thales başlatmıştı. Bu, kişinin inandan/dogmadan akla yükselmesinin bir göstergesidir. )
* ANAKSIMANDROS: Astronomi ve coğrafya bilginidir.
* PYTHAGORAS: Filozof ve geometri bilgini, sayı mistiği-matematikçi-felsefeci.
( Pİ: 3,1416, THA: İlk ilke, GORAS: Karanlıktan aydınlığa çıkaran, aydınlatan, RA'ya kavuşturan. )
( Matematikte (pi) ile gösterilen, "Çember uzunluğunun çemberin çapına oranı"ndan çıkartılan sabit bir sayıdır.
Pi sayısı sınırlı sonsuzluğu ifade etmekle, bilginin kesin değil ama yaklaşık olarak doğruluğunu belirtmekte.
Pi sayısı rasyonel tamsayılara karşın irrasyonel ve aşkın bir sayıdır.
Geometriye ait bir ifadenin matematiksel anlatımı.
Pythagoras'ın mistisizmindeki kavramsallığı, sınırlı sonludan sınırsız sonsuza akıl yoluyla bağ kurma çabasıdır. Başka bir deyişle, sonlu ve karşıtı sonsuzun akıl aracılığı ile armonik bir bütünlük olarak kavranma denemesidir. )
( Piramit: PY-RA-MYTH )
* AISOPOS: Ünlü Kinik, bir öykücü.
* PINDAROS: Şair.
* AISKHYLOS: Tragedya mucidi.
* SOPHOKLES: Dram yazan şairlerin birincisidir.
* ARISTOPHANES: Komedya şairi.
* HERODOTOS: Tarihçilerin babası. (Şeyhü'l-Müverrihîn)
* THUKYDIDES: Tarihçi.
* KSENEPHON: Filozof, tarihçi.
* METON: Matematikçi | Astronomide "Altın Dönem" denilen ondokuz senenyi keşfetmiştir.
* HIPPOKRATES: Tabâbeti diriltmiştir.
* PERIKLES: Kendi adıyla anılan bir ilerleme döneminin kurucusudur.
* ANAKSAGORAS: Atina'da felsefeyi ilk kurandır.
* SOKRATES: Filozof.
( GNOTHI SEATONU! )
( Sokrates dışta olan bitenden çok, insana, insan aklına ve onun kavramlarına yönelmekle, bilgi kuramcılığının temellerini atmıştır. )
* PLATON(EFLATUN): Filozof. Sokrates'in öğrencisi. Geniş omuzlu/göğüslü.
* ARİSTOTELES: Filozof. Platon'un öğrencisi.
( İSKENDER ÖNCESİ ARİSTOTELES ile İSKENDER SONRASI ARİSTOTELES )
* ARISTIPPOS: Tanınmış Kirene Okulu'nun kurucusudur ve Kirene'liler arasında en çok incelik sahibi olanıdır.
* PHIDIAS: Ünlü heykeltıraş.
* POLYGNOTOS: Ünlü ressam.
* DEMOSTHENES: Ünlü konuşmacı/hatip.
* EUKLEIDES: Ünlü geometri bilgini.
* ARKHIEMEDES: Ünlü geometri bilgini olup, yakıcı aynaları ve hidrostatikteki yasası ve burgusu ile olağanüstü ün kazanmıştır.
* KONFÜÇYÜS(KUNG-FU-TZU) (İ.Ö. 557-479): Öğretisi mistik değil, tamamıyla uygulamalı ahlâk öğretisidir. Bu öğreti dinsel ve metafizik hiçbir öğe taşımaz. )
- BAZI) VAHŞİ(ETÇİL/HEPÇİL) HAYVANLAR ile/ve/yerine (BAZI) UYSAL(OTÇUL) HAYVANLAR
( [bireylerin] Olumsuz yanlarını simgelerler. İLE/VE/YERİNE Olumlu yanlarını simgelerler. )
( )
- BAZI "YEL"LERİN, ...:
KAVURMADIĞI GÜL ile/ve/||/<> SAVURMADIĞI KÜL
BIRAKMAMASI
- BAZI YİYECEKLERİN:
DOKUNMASI ile/ve/değil/||/<>/< FAZLA GELMESİ
- BÂZÎ[Ar.] ile BÂZÎ[Ar.]
( Beğenmeyen, istihfâf eden, ağzıbozuk, küfürbaz. İLE Oyun, eğlence. )
- BAZI[Ar.] ile KİMİ, BİRTAKIM
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL BİLGİLER [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL BİLGİLER [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL DURUMLAR [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL DURUMLAR [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL EŞYALAR [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL EŞYALAR [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- BEBEĞİN, ANNE SÜTÜNÜ ...:
NASIL ALDIĞI ile/ve/||/<>/> NASIL SONLANDIRILDIĞI
- BEBEK BAKIMINDA, EN ÖNEMLİLER...
( BEBEĞİ, ÜŞÜTMEMEK VE DÜŞÜRMEMEK! )
- BEBEK BESLENMESİNDE:
BİBERON ile/değil/yerine EMZİRME
( Annenin zanları ile. İLE/DEĞİL/YERİNE Bebeğin gereksinimi kadarı ile. )
- BEBEK CAMİİ değil/< HÜMÂYUN-U ÂBÂD
- BEBEK/ÇOCUK GELİŞİMİNDE:
BAĞLANMA ile/ve/||/<>/> AYRIŞMA ile/ve/||/<>/> KİMLİK KAZANIMI
( 0 - 18 ay. İLE/VE/||/<>/> 18 - 36 ay. İLE/VE/||/<>/> 36 - 72 ay. )
- BEBEK YAPALIM MI? ile "BEBEK YAPALIM" MI?
( Bebek sahibi olma ya da sevişme önerisi/sorusu. İLE Bebek semtine gitme önerisi/sorusu. )
- BEBEK ile/ve/<>/> ÇOCUK
( Ortalama 1 yaşına ulaşana kadar "Bebek", daha sonra "Çocuk" tanımına geçer. )
( ÇAĞA: Çocuk, bebek. )
( BABY vs./and/<>/> CHILD )
- BEBEK ile/ve/<>/> ÇOCUK ile/ve/<>/> ERGEN ile/ve/<>/> GENÇ ile/ve/<>/> ORTA YAŞ ile/ve/<>/> YAŞLI
( [yaş arası] 0-1 İLE/VE/<>/> 1-12. İLE/VE/<>/> 12-18. İLE/VE/<>/> 18-65. İLE/VE/<>/> 66-79. İLE/VE/<>/> 79-99.[Dünya Sağlık Örgütü'nün kabulü olarak] )
- BEBEK/ÇOCUK GELİŞİMİNDE İLİŞKİLER:
İKİLİ ile/ve/||/<>/> ÜÇLÜ ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL
- BEBEK ile/ve/<> ÇOCUK/İN[Türkçe]
( Coşturur. İLE/VE/<> Eğlendirir. )
( Ortalama 1 yaşına ulaşana kadar "Bebek", daha sonra "Çocuk" tanımına geçer. )
( ... ile EN: Büyük çocuk, yetişkin kişi. )
( Çocuktan al haberi! )
( RADÎ'[< REDÂ/REZÂ]: Süt emen bebek. ile TIFIL[çoğ. ETFÂL] )
- BEBEK/LİK EVRELERİ/NDE:
OTİSTİK ile/ve/> SİMBİYOTİK ile/ve/> AYRIŞMA VE BİREYLEŞME
( 0-2 ay. İLE/VE/> 2-5 ay. İLE/VE/> 6-30 ay. İLE/VE/> 30 ay sonrası. )
( NORMAL AUTISTIC PHASE vs./and/> NORMAL SYMBIOTIC PHASE vs./and/> SEPERATION-INDIVIDUATION PHASE )
- BEBEKTE:
BOŞLUK DUYUSU ile/ve/||/<> YÜKSEKLİK
- BEBEKTE) EK GIDADA:
PİRİNÇ değil/yerine İRMİK / YULAF
- BECEREMEDİM" ile/değil/yerine/>< OLMADI
- BECEREMİYORUM değil/yerine YÜZ VERME!
- BECERİ:
SÖYLEMEK değil/yerine DİNLEMEK
( Dinlemeyenler, öğrenemezler.
Öğrenemeyenler, bilemezler.
Bilemeyenler, olamazlar. )
- BECERİ ile/ve BAŞARI
( Başarının tek şartı sadece samimi ve ciddi istektir. )
( Gereksiz olana gösterilen sürekli ve kararlı direnç, başarının sırrıdır. )
( Başarıncaya kadar denemeye devam edin! )
( Başarı, ancak yorulmaksızın doğru çabaları göstererek kazanılır. )
( Alçakgönüllü yaşama biçimi olanlar, başarıya ulaşır. )
( Başarıyı en kötü biçimde kullanmak, onunla övünmektir. )
( Kişi, başarı için gerekli olan özelliklere yeterli ölçüde sahiptir. )
( Memnuniyet verici sınırlama. Başarı. )
( Anımsanması gerekeni anımsamak, başarının sırrıdır. )
( SKILL/ABILITY vs./and SUCCESS
Earnestness is the only condition of success.
Steady resistance against the unnecessary is the secret of success. )
- BECERİ ile/ve/||/<> TÂLİ(H)
( Kişide, ikisinin de bulunması gerek. )
- BEDÂN[Ar.] ile BED'AN[Ar.]
( Fenâlar, yaramazlar, çirkinler. | Onunla. İLE Başlangıçta, ilk önce. )
- BEDAVAYA GETİRMEYE ÇALIŞMAK ile/değil PARASIZLIK(TAN)
- BEDÂVET ile/değil/yerine/>< HADÂRET
- BED-BAHT değil/yerine/= MUTSUZ
- BEDDÂL[Ar.] değil/yerine/= BAKKAL
- BEDDUA[Ar.] değil/yerine/= KARGIŞ
- BEDEL ile ZEKÂT
- BEDEL-İ FERÂĞ ile/||/<> BEDEL-İ MİSL ile/||/<> BEDEL-İ MÜSEMMÂ ile/||/<> TAKDÎR-İ BEDEL ile/||/<> MUBÂDİL
( Mîrî arazi ve çifte kiralı [icareteynli] vakıf taşınmazlarının tasarruf haklarının devredilmesi karşılığı alınan para. İLE/||/<> Arazi hukukunda tasarruf hakkı karşılığı emsaline uygun ödenen para. İLE/||/<> Akitte tayin olunan bedel. İLE/||/<> Bir gayrimenkul malın emsaline göre bedelini takdir etme . İLE/||/<> Başkasının yerine getirilmiş, bir şeye bedel tutulmuş. )
- BEDEN[Ar.] ile BED'EN/BED'AN[Ar.]
( Gözde, nesne, ten. İLE Başlangıçta, ilk önce. )
- BEDEN[Ar.] değil/yerine/= GÖVDE
- BEDENDE (OLMAK) ile/ve/değil BEDENDEN (OLMAMAK)
- BEDEVÎ[Ar.] ile Bedevî[Ar.]
( Göçebe. | Çölde yaşayan. [BEDÂVET: Bedevîlik, göçebelik.] İLE Seyyit Ahmed-ül-Bedevî tarafından kurulan tarikat. )
- BEDEVÎ ile/değil/yerine/>< MEDENÎ
- BEDÎHİ/YAT[Ar.] ile/ve/||/<> BEDÎ'İ/YAT[Ar.]
( Apaçık olan. İLE/VE/||/<> Görkey/li. | Güzel, güzellik. Güzellik ölçülerine uyan, gözü gönlü okşayan, beğenilen. | Güzel sanatlar, sanat felsefesi. )
- BEĞEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SARIL
( Facebook'ta. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< www.Good4Trust.org 'da. )
- BEĞENİ ile UMURSAMAZLIK
( UMÛR[Ar.< EMR]: İşler, hususlar, maddeler, şeyler. | Önem verme, aldırma, üzerinde durma, iş sayma/edinme. )
- BEĞENİLMEK ve/||/<>/>/< KABUL EDİLMEK
- BEĞENİP BEĞENMEMEK değil/yerine BECERİP BECERMEMEK
( Yapılması gerekenlerin ya da düşünülmesi gerekenlerin, beğenilip beğenilmemesi değil becerip becerememek ya da ne kadar becerebildiğindir öncelikli(önemli) olan. )
- BEĞENMEME:
HER KOŞULDA ile HİÇBİR KOŞULDA
- BEGIN(ING) vs. START(ING) vs. PRELUDE
- BEGINNING vs. PROCESS
- BEGONVİL[< MICHEL BÉGON - 1690] ile/değil BUGENVİL[< LOUIS ANTOINE DE BOUGAINVILLE][Brezilya-1768]/CEMİLE[Kıbrıs'ta]
( ile/değil
)
( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- (not BEHAVE WITH) BEHAVE TOWARDS
- BEHAVIOUR vs./and STABLE BEHAVIOUR
- BE-HEME[Fars.]-HÂL[Ar.] değil/yerine/= MUTLAKA, ELBETTE
( MUTLAKA, ELBETTE )
- BEHİMÎ ile/değil/yerine/>< MEDENÎ
- BEHİYE[< BEHÂ]:
GÜZEL
- BEİS[Ar. < BE'S]["BEYİS" değil!]/MAHZUR[Ar.] değil/yerine/= SAKINCA/DOKUNCA
- BEK ile BEK[İng. < BACK] ile BEK[Fr. < BEC]
( Sert, katı. | Sağlam. İLE Savunma oyuncusu. İLE Hava gazı lambasının ucu. )
- BEKÂ ve/||/<>/>/< VEFÂ
- BEKÂR ile/ve/||/<>/> BAKAR
- BEKAR[Fr. < BÉCARRE] ile BEKÂR[Ar.] ile BÎ-KÂR[Fars.]
( Diyez'li ya da bemol'lü bir sesin eski durumuna getirilmesini gösteren nota imi. İLE Evlenmemiş/evli olmayan kişi. İLE İşsiz, güçsüz.["BEKÂR" değil BÎ-KÂR'lar evi] )
- BEKÂR ile/değil MÜCERRED
- BEKÂRET ile/ve/değil VAJİNUSMUS
- BEKÇİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAHÇIVAN[Fars. < BAĞÇEVAN] OLMAK
- BEKÇİ ile ASES ile ASESBAŞI
( Bir şeyi ya da bir yeri bekleyip korumakla görevli kişi. İLE Gece bekçisi. | Osmanlı döneminde, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasından önceki güvenlik görevlisi. İLE Yeniçeri Ocağındaki askerî görevinin yanı sıra, başkentin düzenini korumakla da yükümlü olan yirmi sekizinci ortanın çorbacıbaşısı. )
- BEKÇİ ile BEN-VÂN
( ... İLE Tarla/harman/ekin bekçisi. )
- BEKÇİ ile/ve/||/<>/< GÖZETİCİ ile/ve/||/<>/< KURTARICI (OLMAK/OLMAMAK)
- BEKÇİ ile/ve/<> POLİS
( ... İLE/VE/<> Şehir. [Şehirleşmiş yaşamı, şehirde yaşama kurallarını takip eden.] )
( )
( Silah kullanabilir, kimlik sorabilir, parmak izi ve fotoğraf alabilir. İLE/VE/||/<>
Polisin yetkisinin olup da bekçilerin olmadığı durumlar...
* Önleme arama
* Denetim yapma
* İstihbarat toplama, iletişimin tespiti, teknik araçla izleme
* Suça el koyma
* İfade alma
* Olay yeri inceleme
* Adlî arama ve el koyma
* Gözaltına alma
* Kişilerin ikametgah ve ev adreslerinden ayrılmamalarını isteme
* Teşhis yaptırma
* Yer gösterme yaptırma )
( ... ile/ve/<> ÂCÂN )
itibariyle 20.964 başlık/FaRk ile birlikte,
20.943 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(11/85)