
P ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 20.964 başlık/FaRk ile birlikte,
20.943 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(20/85)
- DEĞER ile/ve/||/<> AYAR
- DEĞER ile/ve/<> BAĞIL DEĞER
( ... İLE/VE/<> Bir aritmetik sayısının, önüne (+) ya da (-) imleri yazıldıktan sonraki değeri. | Bir sayının, rakamlarından her birinin, bulunduğu basamağa göre aldığı değer. )
- DEĞER ve/=/||/<> EMEK
- DEĞER ile/ve/<> GELENEK
( VALUE vs./and/<> TRADITION )
- DEĞER ile/ve GELENEK
( VALUE vs./and TRADITION )
- DEĞER ile/ve/<>/= GEREKSİNİM
( VALUE vs./and/<>/= NEED )
- DEĞER ile KARŞILIK
( VALUE vs. EQUIVALENT )
- DEĞER = KIYMET = VALUE, WORTH[İng.] = VALEUR[Fr.] = WERT[Alm.] = VALOR[Lat., İsp.]
- DEĞER ile KRİTER
( WORTH vs. CRITERION )
- DEĞER ile/ve/<> KULLANIM DEĞERİ
( THE VALUE vs./and/<> THE VALUE IN USE )
- DEĞER ile/ve/<>/< KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<>/< PAYLAŞIM DEĞERİ ile/ve/<>/< DEĞİŞİM/SOYUT DEĞERİ ile/ve/<>/< ÜRETİM DEĞERİ ile/ve/<>/< ARTI DEĞERİ
- DEĞER = MERIT[İng.] = MÉRITE[Fr.] = VERDIENST[Alm.] = MERITUS[Lat.]
- DEĞER ile/ve/<> NİYET
( VALUE vs./and/<> INTENTION )
- DEĞER ile/ve/<> SİMGE
( VALUE vs./and/<> SYMBOL )
- DEĞER ile/ve/değil TESPİT
- DEĞER ile/ve/||/<> YARAR
- DEĞER ile/değil YÖN
( [not] VALUE vs./but DIRECTION )
- DEĞERİ OLMAYAN ile/ve/değil DEĞERİNİ ÖLÇME OLANAĞI BULUNMAYAN
- DEĞERİ, ÜCRETİ yerine EDERİ
- DEĞER/İNİ BİLMEK:
SAHİP OLMADAN ÖNCE ile SAHİP İKEN ile KAYBETTİKTEN SONRA
( )
( )
( )
( )
- DEĞERİNİ BİLMEK ile ELİNDE TUTMAYA ÇALIŞMAK
( TO KNOW THE VALUE OF ... vs. TRYING TO HOLD )
- DEĞER/İNİ BİLMELİ!
- DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!
( DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!
Kırlangıç, bir adama âşık olmuş.
Penceresinin önüne konmuş, tüm cesâretini toplamış, tüylerini kabartmış,
güzel durduğuna iknâ olduktan sonra...
Küçük, sevimli gagasıyla cama vurmuş.
Tık... tık... tık...
Adam, cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle ugraşıyormuş. Bir
meşgulmüş, bir meşgulmüş! Kimmiş, onu işinden alıkoyan?
Minik bir kırlangıç!
Heyecanlı kırlangıç, telâşını bastırmaya çalışarak, deriiin bir soluk
almış, şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış:
- Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini, niçinini sorma. Uzun
zamandır, seni izliyorum. Bugün, cesâret buldum konuşmaya.
Lütfen, pencereyi aç ve beni içeri al. Birlikte yaşayalım.
Adam birden parlamış.
- Yok daha neler?
- Durduk yerde sen de nereden çıktın şimdi? Olmaz alamam! demiş.
Gerekçesi de sersemceymiş:
- Sen kuşsun! Hiç kuş insana aşık olur mu?
Kırlangıç mahçup olmuş. Başını önüne eğmiş.
Ama pes etmemiş, bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek
bir kez daha şansını denemiş:
- Adam, adam! Haydi aç artık şu pencereni.
Al beni içeri! Ben, sana dost olurum. Hiç canını sıkmam.
Adam, kararlı; adam, ısrarlı:
- "Yok, yok ben seni içeri alamam" demiş. Biraz da kabaymış,
sözü kısa kesmiş:
- "İşim gücüm var, git başımdan!"
Aradan bir zaman geçmiş. Kırlangıç, son kez adamın penceresine gitmiş:
- "Bak! Soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda.
Aç şu pencereyi, al beni içeri! Yoksa, sıcak yerlere göç etmek zorunda
kalırım. Çünkü, ben ancak sıcakta yaşarım. Pişman olmazsın, seni
eğlendiririm. Birlikte yemek yeriz, bak hem sen de yalnızsın!
Yalnızlığını paylaşırım..." demiş.
Bazıları, gerçekleri duymayı sevmezmiş. Adam, bu yalnızlık sorununa
içerlemiş. Pek bir sinirlenmiş.
- "Ben, yalnızlığımdan memnunum!" demiş... Kuştan, onu rahat bırakmasını
istemiş. Düpedüz kovmuş. Kırlangıç, son denemesinden de başarısızlıkla
çıkınca, başını önüne eğmiş, çekip gitmiş.
Yine aradan zaman geçmiş. Adam, önce düşünmüş, sonra itiraf etmiş:
- "Hay benim akılsız başım" demiş.
- "Ne kadar aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir
dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim ki? Şimdi böyle
kös kös oturacağıma, zevkli vakit geçirirdik birlikte."
Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş.
Yine de kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş:
- "Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir. Ben de onu
içeri alır, mutlu bir yaşam sürerim."
Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş. Gözü
yollardaymış. Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş. Ama...
Onunki hiç görünmemiş!
Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna.
Kırlangıç, yokmuş!
Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda, danışmak
ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş.
Olanları anlatmış. Bilge kişi, gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:
- "Kırlangıçların yaşamı, altı aydır..."
* * * * *
Yaşamda bazı fırsatlar vardır, yalnızca bir kez elimize geçer ve
değerlendiremezsek uçup gider.
Yaşamda bazı kişiler vardır, sadece bir kez karşımıza çıkar, değerini
bilemezsek kaçıp gider. Ve asla geri gelmezler. )
- DEĞERLENDİRME YAPMAK ve/için/< HAKİKATLERİ BİLMEK
- DEĞERLENDİRME ile/ve/> ANLAMLANDIRMA
- DEĞERLENDİRME ile DEĞER-LENDİRME
- DEĞERLENDİRME ile HESAPLAMA
( TO ESTIMATE vs. TO RECKON )
- DEĞERLENDİRME ile NİTELENDİRME
( TO ESTIMATE vs. TO CHARACTERIZE/TO DESCRIBE )
- DEĞERLENDİRMELİ!
- DEĞERLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- DEĞER/LER ile/ve/<> KAVRAM/LAR
( Uğruna yaşanılacak kavramlar. İLE/VE/<> ... )
( VALUE/S vs./and/<> CONCEPT/S )
- DEĞER/LER ile/ve/<> TARİH
( VALUE/S vs./and/<> HISTORY )
- DEĞER/LER ile/ve/<> TARİH
( VALUE/S vs./and/<> HISTORY )
- DEĞERLERİ BELİRLEMEK değil/yerine/< DEĞERLERİN, BİZİM İÇİN DEĞERİ
- DEĞERLERİMİZİ, ÇÖP DURUMUNA DÜŞÜRMEK değil/yerine ÇÖPLERİMİZİ, DEĞER DURUMUNA ÇIKARMAK
- DEĞERLİ OLAN BİR ŞEYİ/ŞEYLERİ SEVMEK ile/ve/<>/değil/yerine DEĞERİ SEVMEK
( [not] TO LOVE WHICH ARE VALUED vs./and/<>/but TO LOVE THE VALUE
TO LOVE THE VALUE instead of TO LOVE WHICH ARE VALUED )
- DEĞERLİ OLDUĞUNDAN ÖNEMLİ ile/değil/yerine ÖNEMLİ OLDUĞUNDAN DEĞERLİ
- DEĞERLİ TAŞ/CEVHER ile/ve/<> GANG[Alm.]
( ... İLE/VE/<> Bir maden cevherini, bir değerli taşı saran değersiz madde. )
- DEĞERLİ/LİK / DEĞERSİZ/LİK ile/ve/değil/yerine/<> GEÇERLİ/LİK / GEÇERSİZ/LİK
- DEĞERLİLİK ile/ve/||/<> YARATICILIK
- DEĞERSİZ ile YALIN/BASİT
( KIYTIRIK: Değersiz, bayağı, basit. )
( WORTHLESS vs. SIMPLE )
- DEĞERSİZ/"KÜÇÜK" GÖRMEK ile/değil UZAK(LAŞMIŞ) OLMAK
( [not] TO SEE WORTHLESS/LITTLE vs./but TO (HAD) BEEN FARAWAY )
- DEĞERSİZLEŞİR ile/ve/||/<> YOLDA KALIR ile/ve/||/<> YALNIZLAŞIR ile/ve/||/<> TÜKENİR ile/ve/||/<> BİLGİSİZ SAYILIR
( Her durumunu anlatan. İLE/VE/||/<> Herkese güvenen. İLE/VE/||/<> Her sırrını açığa vuran. İLE/VE/||/<> Her becerisini ortaya döken. İLE/VE/||/<> Her bildiğini söyleyen. )
- [ne yazık ki]
DEĞERSİZLEŞTİRME ile/ve/||/<> AŞAĞILAMA ile/ve/||/<> SUÇLAMA
- DEĞERSİZLEŞTİRMEK ile/değil ÖNCELİK (BELİRLEMEK)
- DEĞERSİZLİK ile/değil/sadece REDDEDİLMEK
- DEĞİM/LİYÂKAT ile HAK EDİŞ
- DEĞİŞEN ile/ve/değil DÖNÜŞEN
( Doğa. İLE/VE/DEĞİL Zekâ. )
- DEĞİŞEREK DEVAM ETMEK ile/ve/||/<>/> DEVAM EDEREK DEĞİŞMEK
- DEĞİŞİM:
KIRILINCA ile/ve/||/<> KANDIRILINCA ile/ve/||/<> ÇOK FAZLA ŞEY ÖĞRENİNCE ile/ve/||/<> ÂŞIK OLUNCA ile/ve/||/<> ZORDA/ZORUNDA KALINCA
- DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM:
ZORLUKTA VE ZORLANDIĞIMIZDA ile/ve/||/<> YETERİNCE GÖRDÜĞÜMÜZDE ile/ve/||/<> İSTEYECEK KADAR ÖĞRENDİĞİMİZDE ile/ve/||/<> YAPABİLECEK KADAR ALDIĞIMIZDA
- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/>/< AÇILIM
- DEĞİŞİM ile/ve/> ANLAM KAZANMAK
- DEĞİŞİM ile DEĞİŞİNİM
( ALTERATION/VARIATION vs. MUTATION )
- DEĞİŞİM ile DEĞİŞİNİM/MUTASYON
( Bir süreç içindeki değişikliklerin tümü. | Yeni döllerin, atalarına tıpatıp benzememesini sağlayan özelliklerin tümü. | Üretilen malların, başka mallar ya da para karşılığı takası. | Bir niceliğin, birbirinden ayrı değerler alması ya da böyle iki değer arasındaki ayrım. | Rüzgârın yön değiştirmesi. İLE Doğada ve toplumda, niteliksel değişmelerin, yavaş yavaş değil birdenbire olması, bir şeyin, ortam ve koşullarını bulduğunda, birdenbire nitelik değiştirmesi. )
( ALTERATION/VARIATION vs. MUTATION )
- DEĞİŞİM ile/ve/değil/||/>< DEVİNİM
- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/> DEVRİM
- DEĞİŞİM ile HAREKET
- DEĞİŞİM ile/ve/||/<> SÜREKLİLİĞİ
- DEĞİŞİM ile/ve/||/<> ZORUNLULUK
- DEĞİŞİMDE:
KATILAŞMIŞLIK değil/yerine AKILLANMIŞLIK
( Canı çok acıyarak. DEĞİL/YERİNE Yeterince/çok şey öğrenerek/bilerek. )
- DEĞİŞİM'DE:
ÖZ ile/ve/<> HAL/LER ile/ve/<> HEM ÖZ, HEM HAL/LER
( Başkalaşım [tagayyür]. İLE/VE/<> Değişim [tahavvül]. İLE/VE/<> Gelişim [tekâmül]. )
- DEĞİŞİMİN:
KURBANI OLMAK değil/yerine/>< USTASI OLMAK
( [not] TO BE VICTIM OF CHANGE vs./but BEING MASTER OF CHANGE
BEING MASTER OF CHANGE instead of TO BE VICTIM OF CHANGE )
- HAZ:
DEĞİŞKEN ile/değil/yerine DEVİNGEN
( Gövdede ve gövdeye yönelik.[keyif] İLE/DEĞİL/YERİNE Zihinde ve zihne yönelik.[zevk] )
- DEĞİŞKEN ile/ve/değil/||/<>/< OLASILIK
- DEĞİŞKEN/PARAMETRE ile/ve/||/<> ETMEN/FAKTÖR
- DEĞİŞME ile/ve/değil BİR BAŞKA OLMA
( Sizi, eskisi gibi kullanamadıklarında, değiştiğinizi "söylerler". )
( [not] ALTERATION vs./and/but BEING AN OTHER )
- DEĞİŞTİRMEK ile/ve DÖNÜŞTÜRMEK
( Dıştakileri. İLE/VE İçtekileri/Kendini. )
( İnsanı. İLE/VE Toplumu. )
- DEĞİŞ(TİR)MEYE ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine/< ANLAMAYA ÇALIŞMAK
- DEĞNEK ile ÇÖTELE
( Tehlikeyi belirtmek için dikilen değnek. )
- DEĞNEK ile/değil ISTAKA/İSTAKA[İt. < Cerm.]
( ... İLE/DEĞİL Bilardo oyununda kullanılan değnek. | Basımevlerinde, kitap formalarını kırmak, katlamak için kullanılan, tahtadan yapılmış küçük araç. )
- DEH[Fars.] ile DEH/DÂH[Fars.]
( İyi, güzel. | Saf, sıra. İLE On[10]. [Ar. AŞR] )
- DEHÂ ile/ve/değil TUTKU
( [not] GENIUS vs./and/but PASSION )
- DEHÂN[Fars.] ile DEHEN[Fars.]
( Ağız. İLE Ağız. )
- DEHLİZ[Fars.]/KORİDOR[Fr. < CORRIDOR] değil/yerine/= GEÇENEK
- DEHÛN[Fars.] ile DEH-ÜM[Fars.]
( Ezber okuma, anımsama. İLE Onuncu. )
- DÉJÀ VU[Fr./İng.] değil/yerine/= SANKİ GÖRDÜM SANISI
- DEJENERASYON/DEGENERATION[İng.] değil/yerine/= YOZLAŞMA | BOZUNMA
- DEKADANS[Fr., İng. < DECADENCE] değil/yerine/= ÇÖKÜŞ, GERİLEME
- [Yun.] DEKAGRAM ile DEKALİTRE ile DEKAMETRE
( Bir kilonun yüzde biri.[dag] İLE On litrelik oylum ölçü birimi.[dal] İLE On metre uzunluğunda bir ölçü birimi.[dam] )
- DEKLARASYON değil/yerine/= BİLDİRİM
- DEKLARE (ETMEK) değil/yerine/= BİLDİRMEK
- DEKOR[İng.] değil/yerine/= KURULGU
- DELÂLÂT[Ar.] ile DELÂLET[Ar.]
( Yol göstermeler, kılavuzluklar. İLE Gösterme, yol gösterme, kılavuzluk. | İz, işâret. )
- DELÂLET ile DALÂLET
- DELÂLET ve HİDÂYET
- DELGEÇ/ZIMBA[Ar.] ile DELGİ/MATKAP
( Mukavva, kâğıt, kayış, maden gibi şeylerde delik açmaya yarayan araç. İLE Maden, tahta, taş vb. üzerinde delik açmaya yarayan araç. )
- DELİ DOLU (YAŞAMAK/DAVRANMAK)
- DELİ OLMAK ile/ve/değil/||/<>/< ZIRVA BULABİLMEK
( "Deliyim" demek bir şey değil. Önemli olan, zırva bulabilmek. )
- DELİ ile/değil/yerine/<>/>< AKILLI
( Sadece, aklı başında olanlar, deli olduklarını kabul ederler. )
( Dışından, kendi kendine konuşunca. İLE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< İçinden, kendi kendine konuşunca. )
- DELİ ile AKILSIZ
- DELİ ile/değil/yerine "AKLI DALGALI"
- DELİ ile/değil DENÎ
- DELİ ile DÎVÂNE
( Dîvan'dan, bir söz çıkar, âleme sığmaz. Dîvâne'den bir söz çıkar, Dîvân'a sığmaz. )
( "Ârifim ben!" diye hiçbir kimseye ta'n etme sen,
Defter-ü-divâna sığmaz söz gelir, dîvâneden!
[ Bâyezîd-i Bistâmî, bir tımarhanenin önünden talebeleriyle birlikte geçiyormuş.
Onlara ders vermek üzere hekime sorar:
"Sen akıl hastalıklarına çare buluyorsun, günah derdine de bir çâre var mı?"
Hekim, başını kaşıya dursun,
bir deli yanıt verir:
"İstiğfar kökünü tövbe yaprağıyla karıştırmalı,
gönül havanına koyup tevhid tokmağıyla dövmeli,
insaf eleğinden eleyip gözyaşıyla hamur etmeli,
aşk ateşinde pişirip muhabbet balıyla karıştırmalı
ve kanaat kaşığıyla da gece gündüz yemeli!"
Delinin bu sözü bittikten sonra, Bâyezid-i Bistâmi şöyle der:
"Ârifim ben!" diye hiçbir kimseye ta'n etme sen,
Defter-ü-divâna sığmaz söz gelir, dîvâneden!] )
( Harabât ehlini hor görme şâkir
Defîneye mâlik vîrâneler var )
( Defter-i irfâna sığmaz söz gelir divâneden - İsmail Güleç )
- DELİ ile/değil DONANIMLI
( Sadece aklı başında olanlar, deli olduklarını kabul ederler. )
- DELİ ile GÖZÜKARA
- DELİ[< TELÜ < TİLVE] ile/değil MECZUB
( "Deliyim!" demek, bir şey değil. Önemli olan, zırva bulabilmekte! )
( Delileri, zihinlerini yorarak sınarlardı. Zihin yorulunca kendini bırakır, delilik hali varsa böylece meydana çıkardı. )
( Delilerin sınavı, posteki saymaktı. )
( Akl-ı maaş'tan kayan. İLE Akl-ı maad'dan kayan. )
( Maddî ve siyasi iradedeki boşluk artırır. İLE Manevî alandaki boşluk artırır. )
- DELİ ile MİSTİK
( Zihnin altında ezilirsek. İLE Zihni aşabilirsek. )
- DELİ ile/ve//||/<>/>/< SUÇLU
( Gördün deli, dön geri. )
- DELİ ile VELÎ ile ÖLÜ
( Kendini kurtarmış. İLE Kendini kurtarmışlıkla birlikte bir başkasını daha kurtarabilme olanağı/kudreti bulunan. İLE ... )
( [Sürekli] Anlaşılmaya çalışan. İLE/VE Anlamaya çalışan. İLE Anlayabileceği bir şeyi kalmayan. )
( ... İLE Ermiş, seven, dost, sahip. | Tüm işlerini, Allah'a sunan kişi. İLE ... )
( Akıl, baştan çıkarsa. İLE Dünya, senden çıkarsa. İLE Sen, dünyadan çıkarsan. )
- DELİCE ile/ve/değil/||/<>/< ÇOCUKÇA
- DELİCİ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< VERİCİ/LİK
- DELİK DEŞİK (ETMEK)
- DELİK ile/değil/yerine AÇIKLIK
- DELİK ile AYRIK
- DELİK ile ÇİZİK
- DELİK[Tr.] ile DELÎK[Ar.]
( Dar/küçük açıklık. İLE Gül tohumu. )
- DELİK ile/ve/değil/< GEDİK/RAHNE[Fars.]
- DELİK ile KESİK
- DELİK ile OYUK
- DELİK ile YARIK
- DELİK ile YURDU
( ... İLE İğne deliği. )
- DELİL/REHBER değil/yerine/= KILAVUZ
- DELİL ile/ve/||/<>/> DEVİR
- DELİL ile/ve İSPAT/İSBAT
( Önermeleri, kıyası sağlayacak biçimde düzenlemek. İLE/VE ... )
( PROOF vs./and TO PROVE )
- DELİL ile/ve/||/<> MÜLHAK DELİL
( … İLE/VE/||/<> 16 delil çeşidi bulunmaktadır. bkz. İslâm Hukuku Nazariyatı - Sava Paşa] )
- DELİLİK ile AMOK
( ... İLE Öldürücü delilik. [Malezya'da] )
- DELİ/LİK ile/ve/değil/||/></ne yazık ki BİLGİSİZ/LİK / CAHİL/LİK
( Akıl, kişiyi terk etmişse. İLE/VE/DEĞİL/||/>
- DELİ/LİK ile ÇILGIN/LIK
( MAD/NESS vs. CRAZY/NESS )
- DELİ/LİK ile ÇILGIN/LIK
( INSANE vs. CRAZY )
- DELİLİK ile/değil/yerine GÜVENİLİR "DELİLİK"
- DELİ/LİK ile VELİ/LİK
( Deli, kendi deli olduğu gibi başkasını da delirten. İLE Veli, başkasını ihyâ eden. )
( İnsan aklı bırakırsa Deli, akıl insanı bırakırsa Veli. )
( "Deliyim!" demek, bir şey değil. Maharet, zırva bulabilmekte! )
( Velîlik, altın; nebîlik, gümüş kerpiçtir. İlâhî zevk ve saltanat makamına "Altın kerpiç", Peygamber'in, kişileri davet etmek için indiği tenezzül makamına da "Gümüş kerpiç" denilmiştir. )
- DELİLLER [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- DELİLLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- DELÎLU'L-HİTÂB[Ar.] ile FEHVA'L-HİTÂB[Ar.]
- DELİRMEK ile/ve/||/<> BELİRMEK
- DELİRTME değil/yerine/>< BELİRTME
( Zihnin başedemediği tek şey belirsizliktir. Eğer yakınlarımızı "delirtmek" istemiyorsak, ancak zihnimizden/düşünce(ler)mizden/niyetimizden/yaklaşımımızdan ve/ya da durumumuzdan çevremizi haberdar ederek buna engel olabiliriz. Konuşmayarak, "susmayı"/"az konuşmayı" bir "beceri/fark" görerek iletişim ve paylaşım içinde olamaz, ortak alanda, birlikte hareket edemeyiz. )
- DELİSİ OLMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> NANKÖRÜ OLMAK
( Ulaşamadıklarının. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Ulaştıklarının. )
- DELİSİ OLMAK/OLAN ile/değil/yerine DÜŞKÜN
- HEZEYAN[Ar.]/DELÜZYON/DELUSION[İng.] değil/yerine/= SANRI
- DEM[Ar. çoğ. DİMÂ'] ile DEM'[Ar.] ile DEM[Ar.]
( Kan. İLE Gözyaşı. Gözyaşı dökme. İLE Soluk/nefes. | İçki. | An, vakit, saat, zaman. )
- DEMANS ile/||/<> DELİRYUM
( Bellek ve bilişsel işlevlerde kalıcı bozulma. İLE/||/<> Ani başlayan bilinç bulanıklığı ve dikkat bozukluğu. )
- DEMEDİKLERİMİZİ DEMESİNLER ile/değil/yerine/||/<>/< "İSTEDİKLERİNİ DESİNLER"
- DEMİR ile/ve ATEŞ
- DEMİR ile BAKIR/TUNÇ[< TUÇ]/NUHAS[Ar.]
( ... İLE Atom numarası: 29 | Atom ağırlığı: Cu = 63,54 )
( Bakır/Bronz/Demir üretimin tarihsel gelişimi: M.Ö. 20.000: Cilâlı Taş Devri M.Ö. 10.000: Buzul çağının sona ermesi. M.Ö. 6.000: TÜRKİSTAN/ANO'da bakır devri. M.Ö. 5.500: ELAM'da bakır devri. M.Ö. 5.000: MISIR'da bakır devri. M.Ö. 4.500: TÜRKİSTAN/ULU-KEM'de bronz devri. M.Ö. 2.000: MISIR'da bronz devri. M.Ö. 1.200: MISIR'da demir devri. M.Ö. 1.200: TRUVA'da demir devri. )
( IRON vs. COPPER )
- DEMİR ile ÇELİK
( ... İLE Demire, %2 karbon katılarak. / Karbon oranının azaltılmasıyla. )
( HESPAIDOS: Demir tanrısı. )
( LAHOR ÇELİĞİ )
( IRON vs. STEEL )
( ... ile PULAT )
- DEMİR ile/ve/değil/||/<>/< EMİR
( "Emir, demiri keser." )
- DEMİR ile HERDA
( ... İLE Hurda demir. )
- DEMİR ile İĞDEMİR
( ... İLE Marangozlukta, ağaç delmek için kullanılan çelik araç. )
- DEMİR ile METAL
- DEMİR ile/ve/<> NALÇA[Ar., Fars.]
( ... İLE/VE/<> Ayakkabıların altına çakılan demir. )
- DEMİRDEN KORKAN, TRENE BİNMESİN/BİNMEZ ile ALIŞMAMIŞ GÖTTE, DON DURMAZ
- DEMİRHİNDİ ile ARUBAT
( Baklagillerden, sıcak iklimlerde yetişen bir ağaç. | Bu ağacın meyvesi. | Bu meyveden yapılan şerbet. | Pinti, hasis. )
- DEMİRKAPI ile DEMİRKAPI ile DEMİRKAPI
( Sarayburnu'nda bulunan deniz surları kapılarından biriydi. [Demiryolu yapımı sırasında yıkılmıştır.] İLE Eyüp'te bir semt. İLE Hoca Paşa mahallesi. )
( Haçlılar ile Osmanlılar'ın İstanbul'u alırken kente girdikleri kapılardan biri. İLE ... İLE ... )
- DEMOGRAFİ/K / DEMOGRAPHY/DEMOGRAPHIC[İng.] değil/yerine/= ÇOĞA BİLİMİ
- DEMOKRASİ:
DİSİPLİN REJİMİ ile/değil DİSİPLİNLİ REJİM
- DEMOKRASİ değil/yerine/= ELERKİ
- DEMOKRASİ ve/||/<> GÜVENLİK ve/||/<> EKONOMİ ve/||/<> İKLİM
- DEMOKRASİ ile/ve TEMSİLÎ DEMOKRASİ
( 500 kişiye kadar uygulanabilen. İLE/VE Temsilcilerle uygulanabilen. )
- DEMOKRATİK TOPLUMUN GEREĞİNDE:
ÖLÇÜLÜLÜK ve/||/<> ZORLAYICI TOPLUMSAL GEREKSİNİM ve/||/<> SON ÇÖZÜM İLKESİ
- DEMORALİZE OLMAK/ETMEK değil/yerine/= ÖZCÜL GÜCÜNÜ YİTİRMEK/BOZMAK
- ÖZGÜRLEŞMEK:
...DAN ile/ve/||/<>/> ... İÇİN ile/ve/||/<>/> KENDİNDEN
- DENEME-YANILMA ile/ve/bazen/ne yazık ki DENEME-"YAMULMA"
- DENEME-YANILMA değil/yerine YAŞANMIŞLIKLARDAN DERS ALMAK
- DENEMEK > TAKLİT ETMEK değil/yerine/></> DÜŞÜNMEK
( En acı olan. > En kolay olan. DEĞİL/YERİNE/<>/> En akıllıca olan. )
- DENEMEK ile/ve SINAMAK
( TO TEST vs./and TO EXAMINE )
- DENENEBİLİR/LİK ile/ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK
- DENETİMCİ/LİK ile/ve/<> KATILIMCI/LIK
- DENETİM/KONTROL ile/ve/<> HAKİMİYET
( CONTROL vs./and/<> SOVEREIGNTY/DOMINATION )
- DENETİMLİ SİNİRCE/NEVROZ ile DENETİMSİZ SİNİRCE/NEVROZ ile ÇILDIRI/PSİKOZ
( İdeoloji. İLE Psikiyatrik. İLE Kendi sınırlarını da aşarsa. )
- DENETLEME:
ÜRETİM ÜZERİNDEN ile/ve/değil/||/<>/< TÜKETİM ÜZERİNDEN
- DENEY [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- DENEY ile TEST
( Bilimsel bir gerçeği göstermek, bir yasayı doğrulamak, bir varsayımı kanıtlamak amacıyla yapılan işlem. İLE Birinin, bir topluluğun doğal ya da sonradan kazanılmış yeteneklerini, bilgi ve becerilerini ölçmeye ve anlamaya yarayan sınama. | Doğru yanıtın, seçenekler arasından bulunmasına dayanan bir sınav türü. | Biyolojik bir işlevi ya da değişmez bir niteliği incelenen bireyin tepkisini, örnek olarak alınan normal bireyinkiyle karşılaştırarak ölçmeye ve değerlendirmeye yarayan yoklama. | Bir hastalığın varoluşunu ve niteliğini anlamak için yapılan laboratuvar araştırması. )
( EXPERIMENT vs. TEST )
- DENEYİM [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- DENEYİM [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- DENEYİM YAŞAYAN BENLİK ile/ve/<> GÖZLEMLEYEN BENLİK
( Gerçek benliğin bulunabilmesi için sahte olanın terk edilmesi zorunludur. )
( Düşüncelerinizi, duygularınızı, sözlerinizi ve eylemlerinizi gözleyin. )
( A man who is intense in his experience will radiate confidence and courage.
The false self must be abandoned before the real self can be found.
Watch over your thoughts, feelings, words and actions. )
( Yoğun bir deneyim yaşayan kişi, güven ve cesâret yayar. )
( SELF IN EXPERIENCE vs./and/<> SELF IN OBSERVATION )
- DENEYİM:
YAŞLANARAK değil YAŞAYARAK
- DENEYİM ve ANIMSATMA
( Deneyimi aktaramazsınız fakat yol gösterebilir ve anımsatabilirsiniz. )
( EXPERIENCE and REMIND )
- DENEYİM ile/ve BİRİKİM
( Doğrudan deneyim, tek geçerli doğrulamadır. )
( Geçmiş deneyimlere göre davranmayalım, yeniden deneyelim. )
( Tüm deneyim, imgelemeden doğmuştur. )
( Direct experience is the only valid confirmation.
All experience is born of imagination. )
( EXPERIENCE vs./and ACCUMULATION )
- DENEYİM ile/ve/||/<>/> DÜZENLEYİCİ DENEYİM
- DENEYİM ve/||/<>/> KENDİLİK
- DENEYİM ile/değil KUŞKUCULUK
( Bazı kisiler, yavaş yavaş, inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve tamamen kuşkucu olmayı öğrenir. Bu süreç gerçekleştiğinde de artık çok geçtir. Ne yazık ki, (bazı) "zihinlerin", "deneyim" dediği şey budur. Aklıyla bağlantısını kaybetmiş bir kişi, "deneyimli" olarak tanımlar kendini. )
- DENEYİM ile/ve PAYLAŞIM
( EXPERIENCE vs./and SHARING )
- DENEYİM ile/değil/yerine/> ÜMİT
( Ümit, her zaman, deneyimi yener. )
- DENEYİM ile/ve/değil/||/<>/< YÖNTEM
( Bireysel. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Bilimsel. )
- DENEYİME AÇIK/LIK ile/ve/<> DIŞADÖNÜK/LÜK
- DENEYİMLEMEK ile/ve/<> GÖZLEMLEMEK
- DENEYİMLENİLEBİLECEK OLANIN "İSTENİLMESİ/BEKLENİLMESİ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENEYİMLEMEKTE OLUNAN
- ÖĞRENME:
DENEYSEL ile/ve/||/<> ZİHİNSEL
- DENGE ile/ve/||/<> DENETİM
- DENGE ile DENKLEM
- DENGE ile/ve/<> DİNGİNLİK
- DENGE ile EŞİTLİK
- DENGE ve/<> HUZUR
- DENGE ile/ve/||/<> JİROSKOP/GYROSCOPE[İng.]
- DENGE ve/||/<>/> KONFOR[=> ÇÜRÜME] ve/||/<>/> SORUN ve/||/<>/> KARMAŞA ve/||/<>/> ÇÖZÜMLER/ÇARELER
( En "dengeli" ya da eşit durum, ölümdür. VE/||/<>/> En konforlu durum, çürümedir ve mezarlıktadır. VE/||/<>/> En büyük/ciddi "sorunlar" ile harekete geçilir. VE/||/<>/> En hareketli ortamlarda karmaşa ve kargaşa oluşur. VE/||/<>/> Daha iyi/nitelikli/isabetli çözümler oluş(tur)maya başlarız. )
- DENGE ve/||/<> SÜKÛNET
- DENGELEYİCİLİK ile/ve BÜTÜNLÜK
- DENGELİ ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜKLÜ
- DENGELİ ile/ve/||/<> İYİLEŞTİRİCİ
- DENGESİZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DALGALI
- MİZAÇ:
DENGESİZ ile/ve DENGELİ
( 8 ile/ve 1 )
- DENGESİZ ile/değil DENGİ(/N/M) DEĞİL
- DENGİNİ ARAMAK/ARAYAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ ARAMAK/ARAYAN
( "Küçük zihinliler". DEĞİL/YERİNE İleri zihinliler. )
- DENİZCİLİK ile ÜSKÜDAR VAPURU FACİASI
( )
- DENİZDE YÜZÜP DEREDE BOĞULMAK ile/<> DİMYAT'A, PİRİNCE GİDERKEN, EVİNDEKİ BULGURDAN OLMAK
- DENKLİK ile/ve/<> BÜTÜNLÜK
- DENSİZ/LİK ile/ve/<> DALLAMA/LIK ile/ve/<> DANGALAK/LIK ile/ve/<> DALYARAK/LIK
- DENSİZ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< HEVESLİ/LİK
- DENSİZ/LİK ile/ve/<> PATAVATSIZ/LIK
- DEONTOLOJİ/DEONTOLOGY[İng.] değil/yerine/= DAVRANIŞ KURALLARI BİLİMİ MESLEK AHLÂKI BİLİMİ, DAVRANIŞ KURALLARI BİLİMİ
- DEPARTMAN değil/yerine/= BÖLÜM | ANA BİLİM DALI
- DEPO/KÖMÜRLÜK değil/yerine EV/OFİS/APARTMAN/PARK
- DEPREM, ÖLDÜRMEZ ve/||/<> KUSURSUZ CİNAYET YOKTUR
( [ne yazık ki]/[fakat] Kötü yapı öldürür. VE/||/<> Kusurlu soruşturmalar vardır. )
- DEPREM ve/||/<> YANGIN
( )
- DEPREMDE:
ÇÖKMEK ile/ve/||/<> KAPANMAK ile/ve/||/<> TUTUNMAK
(
)
- DEPREMDE:
P DALGASI ile/ve/> S DALGASI
- DEPREMDE:
RICHTER ÖLÇÜMÜ ile/ve/yerine MMS[Moment Magnitude Scale-Moment Büyüklüğü Ölçeği]
( 600 km.lik mesafede meydana gelen sismik dalgaları ya da titreşimi ölçer. İLE/VE/YERİNE Depremin açığa çıkardığı enerjinin ifade edilmesidir. Fayın iki parçası arasındaki kayma mesafesini etkilenen toplam alanla çarpar. )
( Deprem nedir?
Yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayına denir.
Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak biçimde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.
Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yer yuvarı içinde ne biçimde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili öteki konuları inceleyen bilim dalına "sismoloji" denir.
Magnitüd(büyüklük) ve şiddet arasındaki fark nedir?
Magnitüd(büyüklük), depremin kaynağında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü; şiddet ise depremin yapılar ve insan üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Depremlerin ardından açıklanan 4.1, 5.6, 3.2 gibi sayılar, depremin büyüklüğüdür.
Depremin magnitüdü (büyüklüğü) nasıl ölçülür?
Depremin magnitüdü, belirli bir zaman diliminde kaydedilen sismogram üzerindeki deprem dalgalarının genliğinin logaritması olarak tanımlanır.
ML (Richter Ölçeği): 1930 yılında Charles Richter tarafından geliştirilmiştir ve dalga genliğinin logaritması olarak tanımlanır. Açıklanan ölçümlerde depremin farklı dalgalarına göre MB, MS, MW ve MD olarak verilen büyüklükler Richter ölçeğine göre hesaplanan diğer büyüklük birimleridir.
Depremin şiddeti nedir?
Depremin yer yüzeyindeki etkileri depremin şiddeti olarak tanımlanır. Şiddetin ölçüsü, kişilerin deprem sırasında uykudan uyanmaları, mobilyaların hareket etmesi, bacaların yıkılması ve toplam hasar gibi çeşitli kıstaslar göz önüne alınarak yapılır. Şiddeti tanımlamak için birçok ölçek geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygın olarak kullanılanı Değiştirilmiş Mercalli Şiddet Ölçeğidir (Modified Mercalli (MM) Intensity Scale). Bu ölçek, Romen rakamları ile belirlenen 12 düzeyden oluşur. Hiçbir matematiksel temeli olmayıp tamamen gözlemsel bilgilere dayanır.
P ve S dalgası nedir?
P dalgası: Kayıtçılara ilk ulaşan deprem dalgasıdır. Hızı kabuğun yapısına göre 1.5 ile 8 km/sn arasında değişir. Tanecik hareketleri yayılma doğrultusundadır (boyuna dalga). Yıkım etkisi düşüktür.
S dalgası: Kayıtçılara ikincil olarak ulaşan deprem dalgasıdır. Hızı P dalgası hızının yüzde 60'ı ile yüzde 70'i arasında değişir. Tanecik hareketleri yayılma doğrultusuna dik ya da çaprazdır (enine dalga). Yıkım etkisi yüksektir.
Artçı Deprem(Aftershock) nedir?
Ana depremi izleyen daha küçük sarsıntılar dizisidir.
Artçı Depremler(Aftershocklar) ne kadar süre ile devam eder?
Belirli bir süresi yoktur, 1 ay da olabilir 2 yıl da...
Depremin süresi ne kadardır?
Bir ile doksan saniye arasında değişir.
Depremler önceden belirlenebilir mi?
Var olan koşullarda depremin önceden belirlenmesi olanaksızdır.
Fay nedir?
Yer kabuğunu oluşturan kayaçların bir yüzey boyunca kırılması ve oluşan iki parçanın birbirine göre göreceli olarak yer değiştirmesidir.
Kuzey Anadolu Fay Hattı nedir?
Doğu'da Karlıova ile Batı'da Mudurnu vadisi arasında Doğu-Batı doğrultusunda bir yay gibi uzanır. Dünyanın en etkin ve en önemli kırık hatları arasında yer alan Kuzey Anadolu fay hattının uzunluğu yaklaşık 1200 km.'dir; genişliği ise 100 m ile 10 km arasında değişir.
Deprem olan her yerde fay var mıdır?
Eğer yoksa bile yeni bir tane oluşmuştur.
Deprem nerelerde oluşur?
Deprem herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda oluşabilir. Genel olarak depremlerin kabuğu oluşturan levhaların sınırlarında oluştuğu söylenilebilir. Dünyanın çeşitli yerlerinde benzer nitelikte depremlerin tekrarlandığı gözlemlenmiştir ve bu kesiler hep levha sınırlarıdır. Depremlerin yoğun olarak gözlendiği bölgeler yeryüzünde üç ana kuşak oluşturur.
Kuşak (Pasifik Deprem Kuşağı): Şili’den kuzeye doğru Güney Amerika kıyıları, Orta Amerika, Meksika, ABD’nin batı kıyıları ve Alaska’nın güneyinden Aleutian Adaları, Japonya, Filipinler, Yeni Gine, Güney Pasifik Adaları ve Yeni Zelanda’yı içine alan en büyük deprem kuşağıdır. Yeryüzündeki büyük depremleri %81'i bu kuşak üzerinde gerçekleşir.
Kuşak (Alpine): Endonezya'dan (Java-Sumatra) başlayıp Himalayalar ve Akdeniz üzerinden Atlantik Okyanusu’na ulaşan kuşaktır. Yeryüzündeki büyük depremlerin %17'si bu kuşakta oluşur.
Kuşak (Atlantik): Bu kuşak, Atlantik Okyanusu ortasında yer alan levha sınırı (Atlantik Okyanus Sırtı) boyunca uzanır.
Türkiye’de kaydedilen en büyük deprem hangisidir?
Aletsel dönemde ülkemizde kaydedilen en büyük deprem 26 Aralık 1939 Erzincan'da olmuştur. Gece yarısı olan depremde yaklaşık 33 bin kişi yaşamını kaybetmiştir.
Dünyada kaydedilen en büyük deprem hangisidir?
1900'den bu yana kaydedilen en büyük deprem, 22 Mayıs 1960'ta, Şili'de olmuştur (Magnitud= 9.5 Mw).
Yeryüzünde en az sallanan kıta hangisidir?
Depremi en az olan kıta, Antarktika'dır. )
(
)
- DEPREM/ZELZELE ile/||/<> ÜGRÜMEK
( Alttan, yukarı doğru vuran. İLE/||/<> Yerin ileri geri gitmesi ya da geminin sağa sola sallanması/sendelemesi. )
- DEPRESİF ile MELANKOLİK
( [günümüzde] Hem erilde, hem dişilde. İLE [eskiden][daha çok] Dişilde. )
- DEPRESSION vs./and DISTRESS/BOREDOM
- DEPRESYON/KRİZ değil/yerine/= BUNALIM, ÇÖKÜNTÜ
- DEPRESYON ile MELANKOLİ ile HİSTERİ/K["İSTERİK" değil!]
( Modern çağda. İLE Ortaçağda. İLE Antik çağda. )
( Daha çok kadınlarda görülen ortak hastalıklardan. )
( Dünyada her yıl, kadınların %10'u, beylerin %3-4'ü ciddi boyutta depresyona girmektedir. )
- DEPRESYON ile MUTSUZ OLMA
( )
- DERBENT[Fars. < DERBEND] ile DERBENT
( Geçit. | Dağ üzerindeki geçit boğazda bulunan karakol ve sınır üzerinde bulunan küçük kale. İLE Konya iline bağlı ilçelerden biri. )
- DERDE:
DERMAN ile/ve/değil/yerine/||/<> TESELLİ
- DERDE DEVÂ ile/ve/değil DERDE TESELLİ
- DERDİ ... ile ... DERDİ
- [ne yazık ki]
DERDİ DÜNYA OLAN ve/||/<>/> DÜNYA KADAR DERDİ OLAN
- DERDİN DERMANI(NA) ile KALBİN FERMANI(NIN YETME[ME]Sİ)
- DERDİNE:
TÂLİP ile/ve/||/<>/> TÂLİM
- DERDİNİ SÖYLEMEYENE, DERMAN BULUNMAZ ile/ve/||/<> AĞLAMAYAN ÇOCUĞA MAMA VERİLMEZ
- DERE TEPE (YÜRÜMEK)
- DERE ile/ve/<> ÇATAK
( Genellikle, yazın kuruyan küçük akarsu ve bunların yatağı. | İki dağ arasındaki uzun çukur. | Damlarda, yağmur sularını toplayarak oluğa veren çinko ya da kiremit yol. İLE/VE/<> İki dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı. | Yapışık, ikiz meyve. | Kavgacı. )
- DEREBEYCİLİK/FEODALİZM ile/ve/||/<>/< YAŞLILARIN YÖNETİMİ/GERONTOKRASİ
- DEREBEYLİK ile/değil/yerine/<>/> DEVLET
- DERECE/RADDE[Ar.] / KERTE/KERTİ[İt.] ile/ve/||/<> KERT ile/ve/||/<> İŞARET
( Gemi pusulasında kadranın ayrılmış olduğu on bir derece ve on beş dakika ölçüsünde bir açıya eşit olan otuz iki bölümden her biri. | Derece, radde[Ar.]. | İşaret için yapılmış çentik ya da iz, kerti. İLE Bir uçurumun ya da bir derinliğin keskin kenarı. İLE ... )
( DEGREE vs. ... vs. LEVEL )
- DERECE ile/ve DEĞER/LENDİRME
( DEGREE vs./and VALUE/EVALUATION )
- DERECE ile KERE/KEZ
( DEGREE vs. TIMES )
- DERECE ile SEVİYE
( DEGREE vs. LEVEL )
- DERECELENDİRİLEBİLİR ile DERECELENDİRİLEBİLİRLİK
( GRADABLE )
- DERGİ/GAZETE OKUMAK ZAMANINI VE YERİNİ BİLMEK[ARKADAŞ VE YAKINLARIN YANINDA değil!]
- DERGİ ile/ve DERGİ-KİTAP
( ... İLE/VE "COGITO", "US DÜŞÜN VE ÖTESİ" dergileri gibi. )
- DERGİ ile/ve KİTAP
- DERGİ ile/ve KİTAP DERGİ
( MEVKUTE: Süreli yayın. )
- DERİ[Yun.]/CİLT/CİLD[Ar.] ile CİLT
( Ten, deri. İLE Kitap kaplaması. )
- DERİ[Yun.] ile DERÎ[Ar.]
( İnsan ve hayvan gövdesini kaplayan, tüy/kıl ya da pulla kaplı örtü. İLE Farsça'nın düzgünü/fasîhi/sahîhi. | Havası iyi, yeşilliği bol olan dağ eteği. )
- DERİ[Yun.] ile DERİ
( Ten, cilt. İLE Dernek. )
- DERİ ile/değil !KÖSELE[Fars. < GOSÂLE]
- DERİMİZİN "RENGİ" değil/yerine DEĞERLERİMİZİN RENGİ
- DERİN BİR SOLUK ve/||/<> DERİN BİR ŞÜKÜR
- DERİN DERİN (DÜŞÜNMEK)
- DERİN DÜŞÜNME ve/<> TAHAMMÜL
( CONTEMPLATION and/<> ENDURANCE )
- DERİN DÜŞÜNMEK(TEFEKKÜR) ile/ve UYUMAK
( Uykunun karanlığı bile tazeleyici ve gençleştiricidir. )
( Uyanıkken bilinçlisiniz; uyurken sadece canlısınız. )
( FİKR-İ AMÎK[Ar. < UMK]: DERİN DÜŞÜNCE )
( CONTEMPLATION vs./and TO SLEEP
Even the darkness of sleep is refreshing and rejuvenating. )
- DERİN UYKU ile/||/<>/< ANILARIN YOKLUĞU
( Derin uykunun boşluğu tümüyle özel, belirli anıların yokluğundan dolayıdır. )
- DERİN/YOĞUN/GENİŞ DÜŞÜN(E)MEMEK ile/değil/<> BİLGİSİZLİK/DÜŞÜNCESİZLİK
( Bilgisizlik de, bilgi de zihindedir, gerçekte değil. )
( Bilgisiz olup, doğruyu savunacağına; bilgili olup, yanlışı savun! )
( [not] TO NOT (ABLE TO) THINK DEEP/INTENSIVE/WIDE vs./but/<> IGNORANCE/THOUGHTLESSNESS
Ignorance and knowledge are in the mind, not in the real. )
- DERİNLEŞME ile/ve/||/<> KALICILAŞMA
- DERİNLEŞTİRME ile/ve/||/<> DUYARLILAŞTIRMA
- DERKENAR
( Bir metnin hâmişlerine(kenarlarına) konuyla ilgili düşülen notlar. )
- ... "DERLER" ile/değil/yerine/||/<>/< ... DİYE SORARLAR
itibariyle 20.964 başlık/FaRk ile birlikte,
20.943 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(20/85)