
Osmanlı Türkçe'sindeki FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 4.925 başlık/FaRk ile birlikte,
4.923 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(7/21)
- HALA/HÂLA[Ar. çoğ. HÂLÂT]/EME/BİBİ ile HÂLÂ[Ar.]["HAYLA" değil!] ile HALÂ'[Ar.]
( Babanın kızkardeşi/ablası. İLE Şimdi, henüz, süregiden. İLE Boşluk. | Ayakyolu, helâ. )
- HALÂK[Ar.] ile HALAK[Ar.] ile HALAK[Ar. < HALKA]
( Pay, hisse, nasip. İLE Paçavra, yıpranmış eski şey. İLE Halkalar. )
- HALÂK[Ar.] ile NASÎB[Ar.]
- HALAKA/HALKA[Ar.] ile HALAKA[Ar. < HÂLİK]
( Ortası boş, yuvarlak şekil, daire biçiminde olan şey. | Bir çeşit ufak, yağlı ve tuzlu simit. İLE Berberler. )
- HALÂKA ile/ve/||/<> İBDÂ'
( Bir şey aracılığıyla yaratmak. İLE/VE Örneksiz, malzemesiz yaratmak. )
( Gelenek. İLE/VE/||/<> Örneksiz olarak bir şey meydana getirme, yaratma. | Yeni ve güzel bir yapıt oluşturma. | Yoktan ortaya koyma, icâd. )
- HALAKAT[Ar. < HALKA | "ka" uzun okunur] ile HALÂKAT[Ar.]
( Halkalar. İLE Halukluk, iyi ahlâklılık. | Dümdüzlük, düzlük. )
- HÂLÂT[Ar. < HALET] ile HÂLÂT[Ar. < HALA] ile HALAT[Yun.]
( Durumlar, haller, suretler, keyfiyetler, nitelikler. | Meyl, muhabbet, aşk, visal. İLE Halalar. İLE Kenevirden yapılmış çok kalın ip. )
- HALB[Ar.] ile HALB[Ar.]
( Süt sağma. İLE Pençeleme, parçalama. | Birinin aklını başından alma. )
- HÂLE[Ar.] ile HÂLE[Ar. çoğ. HÂLÂT]
( Bazen ay ve güneşin etrafında görülen parlak daire, ay ağılı. İLE Annenin kızkardeşi, teyze. | Meme çevresinde bulunan koyu renkli daire. )
- HALEL ile/değil/yerine/>< HELÂL
- HALF/HALFE[Ar.] ile HALF[Ar.]
( Yemin etme. | Yemin. İLE Art, arka. | Kötü evlât. )
- HALF[Ar.] ile HALEF[Ar.]
- HALF[Ar.] ile KASEM[Ar.]
- HÂLÎ[Ar.] ile HÂLÎ[Ar.] ile HÂLİ'[Ar.] ile HALÎ'[Ar.] ile HALÎ[Fars., Ar.]
( Tenha, boş, sahipsiz yer. | Açık yer. İLE Hâle/duruma mensup. Şimdiki. İLE Boşanmış adam.[HÂLİA: Boşanmış bayan.] İLE Soyulmuş. | Kovulmuş. İLE Gamsız, uğraşsız/gailesiz, kayıtsız. | Evlenmemiş adam. )
- HALÎ[Ar.] ile MÂZÎ[Ar.]
- HÂLİB[Ar.] ile HÂLİB[Ar. çoğ. HALEBE/HÂLİBE(dişil)] ile HALÎB[Ar.]
( Sütçü. | Sidik borusu, üretra. İLE Aldatıcı, hilekâr. İLE Süt, taze süt. )
- HÂLİC[Ar.] ile HÂLİB[Ar.] ile HALÎC[Ar.]
( Pamuk eğiren. İLE Yerinden oynatma, sarsma, hareket ettirme. İLE Denizin büyük ırmak şeklinde, iki kara arasında uzayıp gitmiş olan bölümü. Doğal liman, boğaz, kanal.[HALÎC-İ İSTANBUL/DERSAADET: İstanbul Halici. | HALÎC-İ BAHR-İ SİYAH: Boğaziçi.] )
- HÂLİD/E[Ar.] ile HALÎDE[Ar.]
( Sonsuz, ebedî, daim. | Bir yıldan çok yaşayan ot/ağaç. İLE Dürterek bastırılmış, saplanmış. )
- HÂLİF[Ar.] ile HALÎF[Ar.] ile HALÎF[Ar. çoğ. HULEFÂ]
( Peşinden gelen. | Birinin yerine geçen. | Çürümüş, bozulmuş. İLE Yemin ederek birbiriyle sözleşen kişilerden her biri. İLE Arkadan/sonradan gelen, birinin yerine geçen. )
- Hâlik[Ar.] ile HÂLİK[Ar. < HELÂK] ile HÂLİK[Ar. çoğ. HALAKA] ile HALÎK[Ar.]
( Yaratan, yoktan var eden, yaratıcı, Allah. İLE Helâk olan, miskinlik içinde ölen. İLE Berber. İLE Traş edilmiş. )
- HALÎL[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HABİB[Ar.]
( Kendini sevdiren. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kendi sevilen. )
- HALÎL[Ar.] ile HALÎL[Ar. çoğ. AHİLLÂ, HULLÂN]
( Koca, zevç. İLE Samimi.[dost] | Hz. İbrahim. )
- HÂL/İM ile/ve/değil/||/<>/< HALÎM[Ar.]
( Durumum. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yumuşak huylu olan. )
- HÂLİS[Ar.] ile MAHZ[Ar.]
- HÂLİYEN[Ar.] ile HÂLİYEN[Ar. < HÂLÎ]
( Şimdiki zamanda/halde. İLE Boş olduğu halde, boş olarak. )
- HALİYYE[Ar. çoğ. HALİYYÂT] ile HÂLİYYE[Ar.]
( Bekâr bayan. İLE İbâdet sırasında raks etme, el şaklatma gibi durumları helâl sayan bir tarikat. )
- HALK[Ar.] ile BER'[Ar.]
- HALK[Ar.] ile HALK[Ar. < HÂLÎ]
( Yaratma, yaratılma. | İcat. | Bireyler. | Kişilerden bir bölük. İLE Boğaz. | Traş etme. )
- HALK[Ar.] ile İHTİLÂK[Ar.]
- HALK[Ar.] ile KESB[Ar.]
- HALK[Ar.] ile NÂS[Ar.]
- HALL[Ar.] ile HALL[Ar.]
( Çözme, çözülme, karışık bir sorunun içinden çıkma, karar verip sonuca varma. | Eritme. | Çözümleme/tahlil/analiz. İLE Sirke. )
- HALLÂK/HÂLIK[Ar.] ile HALLÂK[Ar.]
( Berber. İLE Halk edici, hâlik. )
- HALLÂL[Ar.] ile HALLÂL[Ar.]
( Çözen, çâre bulan, halleden. İLE Sirke yapan kişi. )
- HALLÎ[Ar.] ile HALLÎ[Ar.] ile HÂLLİ[Ar.]
( Çözümleyerek, çözümleme ile ilgili. İLE Sirke ile ilgili. İLE Kuvvetli. | Zengin. )
- HALT[Ar.] ile LÜBS[Ar.]
- HÂLÛK[Ar.] ile/değil HALÛK[Ar.]
( Sıçan otu. | Mercimek ocağı. İLE İyi huylu, ahlâklı, insaniyetli, geçim ehli olan. )
- HÂM[Fars.] ile HAM[Fars.]
( Pişmemiş, olmamış, çiğ. | İşlenmemiş, üzerinde çalışılmamış. | Boş, nâfile, beyhûde. | Terbiye, deneyim görmemiş, acemi. İLE Eğri, bükülmüş. )
- HAMÂKÂT[Ar.] ile HAMÂSET[Ar.]
( Ahmaklık. İLE Yiğitlik, kahramanlık, cesaret. | Dinleyenleri etkilemek ya da heyecanlandırmak amacıyla yapılan abartılı anlatım. )
- HAMÂKAT[Ar.] ile RAKÂ'AT[Ar.]
- HAMD[Ar.] ile İHMÂD[Ar.]
- HÂME[Ar.] ile HÂME[Ar.]
( Başın üst bölümü, tepesi. Kafatası. İLE Kalem. )
- HÂMÎ[Ar. < HUMAT] ile HÂMÎ[Fars.]
( Koruyan, koruyucu, sahip çıkan, gözeten, himâye eden. İLE Hamlık, gevşeklik. )
- HÂMİD[Ar.] ile HÂMİD[Ar. < HAMD | çoğ. HÂMİDÎN, HÂMİDÛN, HUMMÂD] ile HAMÎD[Ar. < HAMD]
( Koru sönmediği halde alevi sönen ateş. İLE Hamdeden, şükreden. İLE Allah'ın adlarından. | Övülmeye değer. )
- HAMÎL[Ar.] ile DAMÎN[Ar.]
- HÂMİL[Ar.] değil/yerine/= TAŞIYAN
- HAMİLE[Ar. çoğ. HAVÂMİL] ile HAMÎLE[Ar. çoğ. HAMÂİL]
( Gebe. İLE Kılıç bağı, kılıç kayışı. | Nusha, muska, tılsım. )
- HAMÎS[Ar.] ile HÂMİS[Ar.] ile HÂMİŞ[Ar.]
( Beşinci. | Öncü, artcı ve öteki merkezlerden oluşan büyük ordu. İLE Beşinci, dördüncüden sonra gelen sayı. İLE Mektubun altına eklenen yazı. | Yazmalarda, sayfaların kenarında/etrafında bulunan boşluk/lar. )
- HAMİYYETİN GEREKTİRDİĞİ GAZAB[Ar.] ile HİKMETİN GEREKTİRDİĞİ GAZAB[Ar.]
- HÂMÛŞ/SÂKİT[Ar. < SÜKÛT]/SAMUT[Fars.] ile HAMÛŞ/HAMUŞ/HÂMUŞ/HÂMÜŞ[Fars.]
( Susmuş, sessiz. | Mevlânâ'nın bazı gazellerinde kullandığı takma adı/mahlası. İLE "HÂMÛŞ" sözü/sözcüğünün hafifletilmiş ve çeşitli kullanımları. [çoğ. HÂMÛŞÂN: Mevlevi mezarlıklarına verilen ad] )
- HÂN[Fars.] ile HÂN[Fars.] ile HÂN[Fars.] ile -HÂN[Fars.]
( Hükümdar, hakan. İLE Kervansaray, otel. | Büyük kentlerde, serbest mesleklerde çalışanların, oda ya da daire tutup çalıştıkları birkaç katlı yapı. | Dükkân, meyhane. İLE Yemek sofrası, üstüne yemek konulan tepsi, sini. | Aşçı dükkânı. | Yemek. İLE Okuyan, okuyucu, çağıran. )
- HANÂN[Ar.] ile HÂNÂN[Fars. < HÂN]
( Yürek yufkalığı, acıma, merhamet. İLE Hükümdarlar, hanlar. )
- HANDÂN[Fars.] ile HÂNDE-KÂR[Fars.] ile HANDE-RÎZ[Fars.] ile HANDE-RÛY[Fars.] ile HANDE-ZEN[Fars.]
( Gülen, gülücü, güler, sevinçli. | Sürekli gülen. İLE Gülen, gülücü. İLE Gülüp duran. İLE Güleryüzlü. İLE Gülen. )
- HANDERÎS[Ar.] ile HANDE-RÎZ[Ar.]
( Şarap, yıllanmış şarap. İLE Gülüp duran. )
- HÂNE[Ar. < HÂNÂT] ile HÂNE[Fars.]
( Meyhane. İLE Ev. | Bir şeyin bölündüğü, ayrıldığı kısımlardan her biri. | Basamak.[matematik] | Hayâlî me'vâ. | Türk müziğinde bir müzik parçasının oluşturulduğu lâhnî topluluklara verilen bir ad. | Halk şairlerinin beyte verdikleri ad. )
- HÂNE[Fars.] ile/değil/yerine/||/<>/< BASAMAK
- HANEF[Ar.] ile HAYF[Ar.]
- HANİ[Ar.] ile HANİ[Yun.] ile HÂNİ'[Ar.] ile HANİ[Ar.]
( Nerede, ne oldu, nerede kaldı? | Ötekinin daha önceden bildiği bir şey kendine anımsatılmak istendiğinde kullanılır. | Verilen sözü anımsatan sözün başına getirildiğinde sitem anlatır. | Kimi zaman "bari" anlamında kullanılır. | "Doğrusunu söylemek gerekirse", "Kaldı ki, üstelik" anlamlarında kullanılır. İLE Hanigillerden, Akdeniz'de yaşayan, alaca kırmızı renkli orta büyüklükte bir balık.[Lat. SERRANUS CABRILLA] İLE Boşanmış.[ikisi için de] İLE Diyarbakır iline bağlı ilçelerden biri. )
- HÂNİF[Ar.] ile HANÎF[Ar. çoğ. HUNEFÂ]
( Küskün, dargın. | Gururlu. İLE İslâm dinine sımsıkı bağlı bulunan kişi. )
- HANÎS[Ar.] ile HÂNİS[Ar.]
( Yemini bozup altından çıkmayan. İLE Ettiği yemini yerine getirmeyen. )
- HANÛT[Ar.] ile HÂNÛT[Ar.]
( Ölüyü ilâçlamakta/tahnît etmekte kullanılan ilâç. İLE Dükkân. | Meyhane. )
- HAR[Fars.] ile HÂR[Fars.] ile HÂR[Fars.] ile HÂR[Ar.][Fars.]
( Eşek. İLE Diken. İLE Hor, hakir, aşağı, bayağı. | Yiyici, yiyen. İLE Yıkılmış. )
- HARÂM[Ar.] ile MAHZÛR[Ar.]
- HARÂM[Ar.] ile SUHT[Ar.]
- HARÇ[Ar. < HARC] ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< HARAÇ[Ar. < HARÂC]/BAÇ[Fars. < BÂC]
( Harcanan para. | Yükseköğrenim öğrencilerinin ödemek zorunda olduğu katkı payı. İLE Bir yerden, birinden zorbalıkla alınan para. )
- HARCIRAH[Ar.] değil/yerine/= YOLLUK
- HARD[Ar.] ile KASD[Ar.]
- HARDAL[Ar.] ile HARDALA[Ar.]
( Sofrada kullanılan. İLE Hardal tanesi. )
- HAREKET[Ar.] ile IZDIRÂB[Ar.]
- HAREKET[Ar.] ile NUKLE[Ar.]
- HAREM[Ar.] ile HAREM[Ar.]
( Herkesin girmesine izin verilmeyen, saygıdeğer ve kutsal yer. | Hac zamanında ihrâma girilen yerden itibaren Kâbe'ye doğru olan bölüm. | Önceleri, saraylarda ve büyük konaklarda bulunan hanımlar dairesi. | Nikâhlı hanım, zevce. İLE "mefâilün"den "me"yi atarak "fâilün" sözcüğünü "mef'ûlün"e çevirme. )
- HARF-KEŞ[Ar.] ile HARF-ZEN[Ar.]
( Yazı yazan, çizgi çeken. | Saçmasapan konuşup can sıkan. İLE Çalçene, geveze. )
- HARÎ[Ar.] ile HÂRÎ[Ar.]
( Lâyık, müstahak. İLE Horluk, hakirlik. )
- HÂRİB[Ar.] ile HARÎB[Ar.] ile HÂRİB[Ar. < HARÂB]
( Kaçan, firar eden. İLE Yağma olunmuş, soyulmuş, talan edilmiş. İLE Yıkan, harâb eden. | Haydut, yol kesen. )
- HÂRİC[Ar.] ile HÂRİC[Ar.] ile HARÎC[Ar.]
( Dış, dışarı. | Dışarı çıkan, dışarıda, dışta. | Hiç ilgisi olmayan kişi. İLE Suçlu, günah işlemiş. İLE Dar, ensiz. | Kuşatılmış. )
- HÂRİC-İ KISMET değil/yerine/= BÖLÜM
- HÂRİD[Ar.] ile HARÎD[Ar.] ile HARÎD[Ar.]
( Öfkeli, hiddetli, kızgın. İLE Tek, ayrı. İLE Satın alma. )
- HÂRİF[Ar.] ile HARÎF[Ar. < HİRFET] ile HARÎF
( Yemiş toplayan. İLE Meslektaş, sanat arkadaşı. | Herif, adi ve bayağı adam.| Teklifsiz dost. İLE Sonbahar, güz. )
- HARÎK[Ar.] ile CAHÎM[Ar.] ile NÂR[Ar.] ile SA'ÎR[Ar.]
- HÂRIK[Ar.] ile HÂRIK[Ar.]
( Yırtıcı, yırtan. İLE Yakan, yakıcı. | Yanan, tutuşmuş. )
- HARÎK[Ar.] ile HARÎK[Ar.]
( Yangın, ateş. İLE Hadım. )
- HARÎKA[Ar.] ile HÂRİKA[Ar. < HAVÂRIK] ile HÂRİKA[Ar.]
( Bulamaç, yulaf vs. lapası. | Acı, sızı. İLE Olanakların üstünde olup kişide hayret uyandıran. İLE Ateş, od. )
- HARÎM[Ar.] ile HARÎM[Ar.]
( Saygısız, çekinmez, kayıtsız. İLE Biri için kutsal olan şeyler. | Harem dairesi, harem. | Evin içi gibi başkasına kapalı olan yer. | Bir evin civârı. | Avlu. | Ortak, şerîk. | Hacıların, hac zamanında büründükleri örtü. )
- HARÎRÎ/HARÎRİYYE[Ar.] ile Harîriyye[Ar.]
( İpekle ilgili, ipekten yapılmış. İpek gibi yumuşak. | Güzel sanatlarda kullanılan ve Semerkand'da ipekten yapılan bir kâğıt cinsi. İLE Seyyit Ahmet-ür-Rufâî tarafından kurulan Rufâiyye tarikatının şubelerinden biri.[kurucusu: Ebü-l-Hasan Aliy-ül-Harîrî'dir.] )
- HÂRİS[Ar. < HARS] ile HÂRİS[Ar. < HİRÂSET] ile HÂRİS ile HARÎS[Ar. < HIRS] ile HÂRİŞ[Fars.]
( Çiftçi, ekinci, harâset eden. İLE Bekçi, gözcü, koruyan, koruyucu, muhâfız. İLE Son derece hırslı olan. İLE Hırslı, tamahkâr, bir şeye çok düşkün, gereğinden fazla istekli. İLE Kaşıma, kaşınma. )
- HARÎZ[Ar.] ile HARÎZ[Ar.]
( Güçsüz, tâkatsiz. İLE Saklanmış, hıfzolunmuş. )
- HARK[Ar.] ile HARK[Ar.]
( Yarıp yırtma, yırtılma. | Su akacak yarık, ark. İLE Yakma. )
- HARP/CENK değil/yerine/= SAVAŞ
- HARP ile/ve/değil MUHAREBE
( Bütünü. İLE/VE/DEĞİL Çarpışma. )
- HARR[Ar. çoğ. HARÛR] ile HÂRR/E[Ar.]
( Sıcaklık, sıcak, harâret. İLE Kızgın, sıcak, yakıcı, harâretli. )
- HARS[Ar.] ile KEZİB[Ar.]
- Hârûn[Ar.] ile HARÛN[Ar.]
( Musa peygamberin büyük kardeşi.[AARON] | Bağdad halifelerinden Hârûn-ür-Reşîd. İLE Harın, ilerleyecek yerde duran ya da geri giden hayvan. | Sokak kedilerinin en büyüğü. )
- HAŞÂHİŞ[Ar. < HAŞHÂŞ] ile HAŞÂİŞ/HAŞÂYİŞ[Ar. < HAŞÎŞ]
( Haşhaşlar. | Gelincikgillerden, kapsüllerinden, afyon, tohumlarından da yağ çıkarılan bitki. İLE Kuru otlar. )
( PAPAVER SOMNIFERUM cum ... )
- HASÂİS[Ar. < HÂSSİYYET] ile HASÂİS[Ar. < HASÎSE]
( Bir şeye, birine özgü/has olan nitelikler/keyfiyetler. İLE Kötü, fenâ, alçak huylar/tabiatlar. )
- HASÂRET[Ar.] ile HASÂRET[Ar. çoğ. HASÂRÂT]
( Zarar, ziyan. İLE Sıvık, sulu şey. Koyulaşıp katılaşma. )
- HASBETEN[Ar.] ile HASBÎ[Ar.]
( Karşılıksız, parasız, bedava. İLE Karşılıksız, parasız, bedelsiz, bedava. | Gönlüllülükle, beklentisiz, Allah rızâsı için yapılan iş, hizmet, emek, katkı. )
- HASEBİYLE değil/yerine/= NEDENİYLE
- HASEN[Ar.] ile 'ADL[Ar.]
- HASEN[Ar.] değil/yerine/= GÜZEL
- HASEN[Ar.] ile HASENE[Ar.]
- HASEN[Ar.] ile MUBÂH/MÜBÂH[Ar.]
- HASÎB[Ar.] ile HASÎB[Ar.] ile HÂSİB[Ar.]
( Ucuzluk, bolluk yer. | Hayır sahibi, eli açık, cömert. İLE Değerli, itibarlı, saygın/muhterem, yetenek sahibi. | Sayman, muhasebeci. | Allah'ın sıfatlarından. İLE Hesap eden/edici. )
- HÂSİF[Ar. < HUSÛF] ile HASÎF[Ar.]
( Sararmış, rengi, parlaklığı kalmamış. İLE Aklı başında, olgun, hasâfetli. )
- HÂSILA[Ar.] ile/ve/<> HÂSILAT[Ar.]
( Bir işten elde edilen sonuç. Elde edilen kazanç. | Sonuç, netice. İLE/VE/<> Herhangi bir işten husûle gelen şeyler, temettü', yarar/fayda, îrât, vâridat, gelir, kazanç. | Ürün. )
- HAŞÎM[Ar.] ile HÂŞİM[Ar.]
( Gösterişli, haşmetli. | Ezen, yaran, kıran, parçalayan. İLE [Çorba vb. şeylere] Kuru ekmek kırıntısı doğrayan. )
- HAŞİN[Ar.] değil/yerine/= KATI, KESKİN, SERT, KIRICI
- HASÎR[Ar.] ile HÂSİR[Ar. < HASRET] ile HÂSİR[Ar. < HASÂR | çoğ. HÂSİRÂN, HÂSİRÎN, HÂSİRÛN] ile HÂSÎR[Ar.]
( Feri gitmiş, donuklaşmış göz. | Hasret çeken. İLE Hasret çeken, merâmına nail olmayan. | Çıplak, silahsız, eliboş, savunmadan âciz. İLE Zarara, ziyana uğrayan. İLE Hasır. | Söyler ya da okurken dili tutulan. )
- HASM[Ar.] ile HASM[Ar. çoğ. HUSÛM]
( Kesme, kesip atma, kesin olarak hal ve fasletme. İLE Düşman. | Karşı taraf, muhâlif. )
- HASNÂ[Ar.] ile HASNÂ'[Ar.]
( Namuslu bayan. İLE Güzel bayan. )
- HASR[Ar.] ile HASR[Ar.]
( Sıkıştırma, dar bir yerin içine alma. | Hereketten men etme, etrafını çevirme. | Mahsus kılma/kılınma. | Vakfetme, tahsîs etme. | Zaman ayırma. | Konuşurken ya da okurken tutulup kalma. İLE Böğür. | Bel. )
( HÂSIRA: Boş bögür. )
- HASR[Ar.] ile İHSÂR[Ar.]
- HASRET[Ar.] ile/değil HASLET[Ar.]
( Özlem. İLE Huy, doğa, mizac. )
- HAŞR[Ar.]-KALKMAK/KOPMAK
( Gizlendiği yerden ortaya çıkmak.[HA-ŞA-RA > HA-ŞA-RE: Açıkta olmayan. Gizlendiği yerden çıkan.] İLE/VE/||/<> Oturduğu/görüldüğü yerden kalkmak.[Kıyam, kıyamet.] )
- HÂSS[Ar. çoğ. HAVÂS] ile HÂSS[Ar. < HİSS] ile HASS[Ar.] ile HASS[Ar.]
( Özel, mahsus. | Hükümdarın kendine özgü olan. | Saf, hâlis. | Osmanlı döneminde, devletin büyüklerine ayrılan ve yıllık geliri yüzbin akçadan yukarı olan arazi. İLE Hisseden, duyan. İLE Birini bir işe teşvik etme, kandırıp ayartma. İLE Alçak, adi. | Marul. )
- HÂSS[Ar.] ile HUSÛS[Ar.]
- HASTAHANE[Fars.] değil/yerine/= SAĞALTAY
- HASTE[Fars.] ile HÂSTE[Fars.] ile HÂSTE[Fars.]
( Hasta, rahatsız, sayrı. İLE Ayağa kalkmış. | Uzanmış. İLE İstenilmiş, istenilen. )
- HAŞYET[Ar.] ile İTTİKÂ[Ar.]
- HAT ile HAD
- HAT ile/||/<> HATT MÜSTAKÎM
( Çizgi. İLE/||/<> Doğru. | Varsayılan iki nokta arasını bağlayan en kısa çizgi. )
- HATÂ'[Ar.] ile Hatâ[Ar.]
( Yanlış, yanlışlık, yanılma. | Günah. | Kusur, kabahat. İLE Kuzey Çin. )
- HATÂ[Ar.] ile HATA'[Ar.]
- HATÂ[Ar.] ile/değil HATTÂ[Ar.]/DAHASI ile/değil HATTA
( Yanlış. İLE Dahası. İLE Sınırda[hat üzerinde]. )
- HATA'[Ar.] ile LAHN[Ar.]
- HATALU'L-LİSÂN[Ar.] ile ZELEKU'L-LİSÂN[Ar.]
- HATÂR[Ar.] ile HATAR[Ar. çoğ. HATARÂT]
( Çadır eteklerine bağlanan parça. | Bir şeyin etrafını çevreleyen pervaz, çember gibi şeyler. İLE Tehlike. )
- HATAR ile/ve/> HAVF
( Tehlike. İLE/VE/> Korku. )
- HATÂT[Ar.] ile HATÂT[Ar.] ile HATTÂT[Ar.]
( Cilt yangısından/iltihabından meydana gelen kabukların soyularak iyi olanları. İLE Bağırma, çığırma. İLE El yazısı çok güzel olan sanatkâr. Hatt[güzel yazı] sanatçısı. )
- HATÂYÎ[Ar.] ile Hatâyî[Ar.]
( Hatay kumaşı. | Süslemede/tezhipte açılmış nilüferi andıran bir çiçek motifi. | Tezhipte, merkezini hatâyî denilen çiçek motifi işgal etmek üzere birbirine geçmiş spiral dallardaki çiçek motiflerinden oluşan süsleme tarzı. | Güzel sanatlarda kullanılan ve Çin'de pirinçten yapılan bir kâğıt cinsi. İLE Hatay'a ait, Hatay ile ilgili. )
- HÂTEM[Ar.] ile Hâtem[Ar.]
( Mühür, üstü mühürlü yüzük. İLE Arap kabîleleri arasında tanınmış "Tayyi" kabîlesine mensup ve cömertliğiyle ünlü olan "İbnü Abd-illâh Bin Sa'd"ın takma adı. | Çok cömert. )
- HÂTEMÎ[Ar.] ile HÂTEMÎ[Ar.]
( Hâtem'e mensup. İLE Mühürle ilgili. | Mühür yapan. )
- HATF[Ar.] ile HATF[Ar.]
( Ölüm, ölme. İLE Kapma, aşırma, çalma. | Şimşeğin göz kamaştırması, gözü alması. )
- HÂTİB[Ar.] ile HATÎB[Ar. çoğ. HUTEBÂ]
( Hitâbeden, söz söyleyen. İLE Camide hutbe okuyan. | Düzgün konuşan. )
- HATÎ'E[Ar.] ile İSM[Ar.]
- HATÎR/HATTÂR/HATÛR[Ar.] ile HATÎR[Ar.]
( Hilekâr. İLE Şan ve şeref sahibi. | Yüce, ulu. | Tehlikeli, muhataralı. )
- HÂTIR[Ar.] ile NAZAR[Ar.]
- HATM[Ar.] ile HATM[Ar.]
( Hâlis. | Hüküm ve kaza gerektirme, icab ettirme. | Sağlamlaştırma. İLE Kuş gagası. | Burun.[insanda ve hayvanda] )
- HATM[Ar.] ile RESM[Ar.]
- HATM[Ar.] ile TAB'[Ar.]
- HATT[Ar. çoğ. HUTÛT] ile HATT[Ar.]
( Çizgi. | Satır. | Yol. | Yazı. | Buyruk/ferman, sultan yazısı. | Sıra, saf. | Gemiler için hareket istikameti olarak belirtilen taraf. | Yalnız uzunluğu olan boyut/buut. | Gençlerde terleyen bıyık/sakal. | Parmağın onikide biri olan bir ölçü. İLE Aşağı inme/indirme. | Oyunda taş çıkarma. )
- HATTA[Ar.]["HATA" değil!] değil/yerine/= DAHASI
- HATT-I MÜBAS değil/yerine/= TEĞET
- HÂV[Ar.] ile PÜRZ[Ar.]
( Şeftalide olduğu gibi bazı meyvelerin üstündeki ince tüy. | Çuha ve benzeri kumaşların ters yüzünde bulunan tüy. İLE Kumaş tüyü/hâvı. )
- HAVA[Ar.] değil/yerine/= GÜNZEL | EZGİ | KALIK
- HAVALE ile İHÂLE
- HAVÂSS[Ar. < HÂSSE] ile HAVÂSS[Ar. < HASS/HASSA]
( Duygular, hasseler. İLE Hassalar, keyfiyetler. | Saygın/muhterem olanlar. | Bazı manevi etkiler için okunan dualar. )
- HAVF[Ar.] ile/ve/||/<> HAŞYET[Ar.]
( Bilmediğinden korkmak. İLE/VE/||/<> Bildiğinden korkmak. )
( Gayb olan Allah'tan "korkmak". İLE/VE/||/<> Hâzır olan Allah'tan "korkmak". )
- HAVF[Ar.] ile HEL'A'[Ar.] ile FEZ'A[Ar.]
- HAVF[Ar.] ile HEVL[Ar.]
- HAVF[Ar.] ile REHBE[Ar.]
- HAVF[Ar.] ile VECEL[Ar.]
- HAVRÂ[Ar. çoğ. HÛR] ile HAVRA[İbr.]
( Âhû gözlü. İLE Yahudilik tapınağı, sinagog. | Çok gürültülü yer. )
- HAVZ[Ar.] ile HAVZ[Ar.] ile HAVZ[Ar. çoğ. HİYÂZ]
( Etrafı çitle çevrili yer. İLE Suya girme. | Sakınılacak işe girişme. İLE Havuz. )
- HAVZA[Ar.] ile HAVZA[Ar.]
( Bir hükümetin idaresi altında bulunan ülkelerin tümü. İLE Açık ve düz olan deniz kıyısı. | Dağ ya da tepelerle sınırlanmış, aynı denize, göle ya da ırmağa akan bölge. | Kenar, yan, taraf. | Memleket. | Maden bölgesi. | [yerbilim] Tekne. )
- HAYA[Fars.] ile HAYÂ'[Ar.] ile AYA
( Erbezi, husye/husâ, testis. İLE Utanma, utanç. | Namus, edep. | Günahtan kaçınma. İLE Avuç içi. )
- HAYAL ile VEHİM
- HAYÂT[Ar.] ile 'IYŞ[Ar.]
- HAYÂT[Ar.] ile KUDRET[Ar.]
- HAYÂT[Ar.] ile NEMÂ[Ar.]
- HAYÂT[Ar.] ile RÛH[Ar.]
- HAYBE/T[Ar.] ile HEYBET[Ar.]
( Boş, işe yaramaz, anlamsız iş. İLE Korku ve saygı uyandıran görünüş. )
- HAYR[Ar.] ile HAYR[Ar.]
( İyilik, iyi, yararlı iş, yarar. İLE İyi, yararlı, yarar, hayırlı. )
- HAYR[Ar.] ile MENFA'AT[Ar.]
- HAYR[Ar.] ile Nİ'MET[Ar.]
- HAYR[Ar.] ile SALÂH[Ar.]
- HAYRET[Ar.] ile DEHŞ[Ar.]
- HAYS[Ar.] ile HAYZ[Ar. çoğ. HİYÂZ]
( Saygı, itibar. | İlgi. İLE Bayanlarda aybaşı durumu. )
- HAYY[Ar.] ile HAYEVÂN[Ar.]
- HAYYÂL[Ar.] ile HAYYÂL[Ar. < HAYL]
( Hileci, dalavereci. İLE At yetiştiren, at terbiyecisi. )
- HAYYİZ[Ar.] ile/ve/||/<>/> TAHAYYÜZ[Ar.]
( Mekân, mevki, sâha. İLE/VE/||/<>/> Yer tutma, önemli bir yeri olma, saygıya/hürmete, îtibâra nâil olma. | [nesneler için] Boşlukta bir yer tutma, yer işgal etme. )
- HAZÂ[Ar.] ile HAZA'[Ar.]
( Bu, şu, o. İLE Kesme. | Kesip yarma. )
- HAZAR[Ar.] ETMEK ile ÇEKİNMEK
- HAZAR[Ar.] ile Hazar[Ar.]
( Sabit meskeni olanların oturdukları memleket. | Barış ve güven. İLE Deniz. | Hazar Denizi çevresinde yaşamış eski bir Türk boyu ya da bu boydan olan kişi. )
- HAZER[Ar.] ile İHTİRÂZ[Ar.]
- HAZF[Ar.] ile İKTİSÂR[KASR]
- HÂZİM[Ar. < HEZÎMET] ile HAZÎM[Ar.]
( Hezîmete uğratan, zafer kazanan, galip. İLE Sarhoş. )
- HÂZIM[Ar.] ile HÂZIM[Ar.]
( Hazmeden, hazimli, ihtiyatlı, akıllı, işinde gözü açık, sağlam olan. İLE Sindiren/sindirici, hazmettiren. )
- HÂZİN[Ar. < HİZÂNE | çoğ. HUZZÂN] ile HAZÎN[Ar. < HÜZM]
( Hazine muhafızı, hazinedar, bekçi. İLE Hüzünlü, mahzun olarak, kederli, gamlı. | Hüzün verici. | Acıklı, üzüntü veren, dokunaklı. )
- HÂZÎZ[Ar.] ile HÂZÎZ[Ar.]
( Mutlu, mes'ud. İLE En aşağı, zîr. | Dağ eteği.[>< EVC: Zirve, doruk.] )
- HAZM[Ar.] ile HAZM[Ar.]
( Kesin karar, sebat, direnme. | Doğru ve sağlam oy ve karar. İLE Midedeki yiyecekleri eritme, sindirme. )
- HAZÛL[Ar.] ile HAZÛR[Ar. < HAZER]
( Kimsesiz, yardımsız kalarak herşeyden mahrum sürünme. İLE Çok çekingen/dikkatli. )
- HAZZ[Ar.] ile HAZ/HAZZ[Ar. çoğ. HUZÛZ, HUZÛZÂT] ile HÂZ[Ar.]
( Kesme, kısaltma. | Kazıma, yırtma, silme. İLE Hoşlanma, zevklenme, sevinç, memnunluk. Hoşa giden duygulanım, hoşlanma. | Bir şeyden duyusal ya da tinsel sevinç duyma. | Sürdürülmesi istenilen ılımlı ve doygunluk veren coşku. | Baht, tâlih, nasip, saadet, kıymet. İLE Kir, pas. )
- HAZZ[Ar.] ile KISM[Ar.]
- HAZZ[Ar.] ile NASÎB[Ar.]
- HEDİYE[Ar.]/PEŞKEŞ[Fars.] değil/yerine/= ARMAĞAN
( MUNUS[Lat.]: Armağanlaşmak. )
- HEDY[Ar.] ile BEDENE[Ar.]
- HEDY[Ar.] ile BEYÂN[Ar.]
- HEFT-HÂN[Fars.] ile HEFT-HÂN[Fars.]
( "Yedi konaklık yol": Rüstem ile İsfendiyar'ın geçtikleri yol. İLE "Yedi sofra": Nev'î Zâde Atâî'nin tasavvuf niteliğinde olan bir mesnevîsi.[1627] )
- HELÂHİL-NİSÂR[Ar.] ile HELÂHİL-RÎZ[Ar., Fars.]
( Öldürücü zehir saçan. İLE Öldürücü zehir saçan. )
- HELÂL[Ar.] ile MÜBÂH[Ar.]
- HEM-DEM[Fars.] ile HEM-DEST[Fars.]
( Sıkı fıkı, canciğer arkadaş. İLE Kuvvet kudrette beraber olan, el ele veren. | Ortak. | Kumaş dokuyuculukta bir çırağa, artık tek başına çalışabilecek seviyeye geldiğini bildiren beratı veren kişi. )
- HEMM[Ar.] ile GAMM[Ar.]
- HEMM[Ar.] ile HİMMET[Ar.]
- HEMM[Ar.] ile İRÂDE[Ar.]
- HEMM[Ar.] ile KASD[Ar.]
- HEMZ[Ar.] ile LEMZ[Ar.]
( Örtülü ayıplama. İLE İthâm ederek ayıplama. )
- [ ’ ](Hemze) ile [ ‘ ](Ayn)
- HENÎ'[Ar.] ile MERÎ'[Ar.]
- HER BİR/BEHER[Fars.] ile BEHER/BEHERGLAS[Alm. < BECHER/GLAS]
( Her bir. İLE Silindir biçiminde cam deney çubuğu. )
- HERKELE[Ar.] ile HERGELE[Ar.]
( İnce, zarif, hoş. | Hoşluk, incelik. İLE Eşek sürüsü. | Binek ve taşıta alışmamış [akıllı] hayvan. | Terbiye ve görgüden uzak, bayağı, aşağılık kişi. )
- HESAP[Ar. < HİSBE]/CALCULUS = ÇAKILTAŞI
( Çakıltaşlarını saymaktan gelir. )
- HEVÂ[Ar.] ile ŞEHVET[Ar.]
- HEYBE[Ar. < AYBE] ile HEYBET[Ar.]
( Omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim ya da halıdan yapılmış iki gözlü torba. | Omuza geçirilebilen tek gözlü bir çanta türü. | Eril üreme örgeni.[Güney İkizdere -Rize'de] İLE Korku ve saygı uyandıran görünüş. )
- HEYBET[Ar.] ile CELÂLET[Ar.]
- HEYET[Ar.]/KOMİTE[Fr. < COMITE][İng. COMMITTEE] değil/yerine/= KURUL
- HEY'Î[Ar.] ile HEYÎ[Ar.]
( Astronomi ile ilgili. İLE Madde, varolan. )
- HEZEL[Ar. < HEZL] ile MİZÂH[Ar.]
( Çevresindekileri neşelendirmek amacıyla yazılan ya da söylenilen söz. | Bir şiiri ya da şiir parçasını şakalı bir anlatıma çevirme. İLE Eğlendirme, güldürme ve birinin davranışına, incitmeden takılma amacını güden ince alay. | Gerçeğin güldürücü yanlarını ortaya koyan yazın türü. )
- HİBÂ[Ar.] ile HİBÂ[Ar. çoğ. AHBİYE]
( Vergi. | Bahşiş. | Bayana kocasından kalan hisse. İLE Keçeden ya da abadan yapılmış göçebe çadırı, oba. )
- HİBB[Ar.] ile HİBB[Ar.]
( Sevgi, sevgili. | Yol arkadaşı.[çoğ. AHBÂB] İLE Hilekâr, aldatıcı, kurnaz. )
- HİBBE[Ar. < HİBEB] ile HİBE[Ar. < HİBÂT]
( Paçavra, kesilmiş kumaş parçası. İLE Bağışlama, bağış. )
- HİBE[Ar.] ile HEDİYE[Ar.]
- HİBE[Ar.] ile İ'TÂ'[Ar.]
( Mülk olarak vermek. İLE Vermek, bir şeyi, alıcısına ulaştırmak. )
- HİBE[Ar.] ile MİNHA[Ar.]
- HİBE[Ar.] ile Nİ'MET[Ar.]
- HICÂ[Ar.] ile 'AKL[Ar.]
- HİCÂ[Ar.] ile HİCÂ'[Ar.]
( Bilmece, bulmaca, yanıltmaca. İLE Hicvetme, yerme. )
- HİCÂB[Ar.] ile KİTMÂN[Ar.] ile İHFÂ'[Ar.] ile SETR[Ar.]
- HİCÂC[Ar.] ile HİCÂC[Ar. < HÜCCET]
( Gözün ikinci tabakası. İLE Kanıtlar/deliller, hüccetler, vesikalar, senetler. )
- HİCAL[Ar. < HACLE] ile HİCÂL[Ar. < HECL]
( Gelin odaları. İLE Çukurlar, uçurumlar. )
- HİCAP[Ar.] ile/ve/||/<> HÂCİP[Ar.]
( [örtülmesi gerekeni ...]
Örtmek. İLE/VE/||/<> Örten. )
- HİCÎR[Ar.] ile HİCR[Ar.]
( Huy, âdet, tabîat. İLE Ayrılık. | Sayıklama, saçmalama. )
- HİCRÎ ile/ve İSKENDERÎ ile/ve MİLÂDÎ ile/ve TÜRKÎ ile/ve FARSÎ/YEZDİGER ile/ve RAKAMLA ile/ve EBCED ile/ve LUĞAZ
- HİCV[Ar.] ile ZEMM[Ar.]
- HİDÂB[Ar. < HADEB] ile HİDÂB/HİZÂB[Ar.]
( Kanburluklar, yumruluklar. İLE Boya. | Kına. )
- HİDÂS[Ar.] ile HİDÂŞ[Ar.]
( Son, nihâyet, bitim. İLE Tırmalama. )
- HİDÂYET[Ar.] ile İRŞÂD[Ar.]
- HİDÂYET[Ar.] ile NECÂT[Ar.]
- HIFZ[Ar.] ile HİMÂYE[Ar.]
- HIFZ[Ar.] ile HIRÂSE[Ar.]
- HIFZ[Ar.] ile 'ILM/İLM[Ar.]
- HIFZ[Ar.] ile KİLÂE[Ar.]
- HIFZ[Ar.] ile Rİ'ÂYE[Ar.]
- HIFZ[Ar.] ile ZABT[Ar.]
- HİLÂLÎ ile/||/<> İHLÎLÎCÎ
( Hilâl biçimi. İLE/||/<> Oval. )
- HİLE[Ar. çoğ. HİLEL] ile/ve/<> DESİSE[Ar.]
( ... İLE/VE/<> Hile, oyun, el altından yapılan iş. )
( FENT )
- HÎLE[Ar.] ile TEDBÎR[Ar.]
- HİLM[Ar.] ile İMHÂL[Ar.]
- HİLM ile MÜLÂYİM
- HİLM[Ar.] ile VAKÂR[Ar.]
- HİLYE[Ar.] ile HEY'ET[Ar.]
- HİMÂYE[Ar.] değil/yerine/= KORUMA/GÖZETME/ESİRGEME/KORUYUCULUK/GÖZETİM
- HÎN[Ar.] ile SENE[Ar.]
- HİNDİSTAN[Ar.] ile HANDİSTÂN[Ar.]
( Ülke. İLE Maskara ve soytarıların derneği. | Lâtife, şaka. )
- HINSIR/HINSAR[Ar.] ile HINSÎR[Ar.]
( Serçe parmak. İLE Alçak. )
- HİRÂM[Ar. < HEREM] ile HİRÂM[Fars.]
( Piramitler, ihramlar. İLE Salınma, salınarak edâlı yürüme. )
- HİRFET ile/||/<> HAKKAK
( Osmanlı'da, kunduracılık, duvarcılık, demircilik, marangozluk, dokumacılık gibi küçük el sanatlarına verilen ad. İLE/||/<> Tahta, taş ya da maden üzerine yazı ya da biçim kazıyan sanatçı. )
- HIRS[Ar.] ile HIRS[Ar.]
( Takdir ve kıyas. İLE Ayı. )
- HİSÂB-I MÂLÛMÂT ile/ve/||/<>/> HİSÂB-I MECHÛLÂT
( Aritmetik. İLE/VE/||/<>/> Cebir. )
- HİSÂB-I ZİHNÎ ile HİSÂB-I SİTTİNÎ ile HİSÂB-I HİND
( ... İLE Bâbil'den gelen. İLE Hint'ten gelen.[bugünkü] )
- HİSÂBÜ'L-GUBÂR/HESÂB-I GUBÂR ile/ve/||/<> HİSÂB EL-HEVÂ/HEVAÎ
( Tahta ve toprak hesabı ya da toz hesabı. İLE/VE/||/<> Zihinsel hesap. )
itibariyle 4.925 başlık/FaRk ile birlikte,
4.923 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(7/21)