
Osmanlı Türkçe'sindeki FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 4.925 başlık/FaRk ile birlikte,
4.923 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(19/21)
- TALEL[Ar.] ile CESED[Ar.]
- TALEPNÂME[Ar.] değil/yerine/= İSTEMBELGE
- TAL'Î[Ar.] ile/>< TÂLİ'[Ar. < TULÛ] ile/>< TÂLÎ[Ar. < TÜLÜVV] ile/>< TÂLİH[Ar. < SÂLİH]
( Çiçek tozuna ait, çiçektozu ile ilgili. İLE Hedefin arkasına düşen ok. | Doğan, tulû eden. | Tâlih, kısmet, baht. İLE Sonradan gelen, bir şeyin arkası sıra giden. | İkinci derecede olan. | Kur'ân okuyan. | [mantıkta] Sonurtu.[Fr. CONSÉQUENT] İLE Yaramaz, yararsız. )
- TALİH ile/ve/= TA'Lİ(İKİNCİL)
- TALÎK[Ar.] ile TA'LÎK[Ar. < ALAK | çoğ. TÂ'LÎKAT]
( Güleryüzlü. | Düzgün söz söyleyen. İLE Asma/asılma. | Bir şeye bağlı gösterme. | Geciktirme, askıda bırakma/bırakılma. | Belirli bir zamana bırakma, te'hîr. | Hat sanatında bir yazı biçimi. )
- TÂLİK[Ar. TA'LİK < ALAK] ile TÂLİK[Ar. TA'LİK] ile TALİKA[Bulg. TALİGA < Mac.] ile TÂLİK'UT TÂLİK(ÂT)[Ar.]
( Asma, asılma. | Bir koşul ile bağlama, bir konuyu başka bir konuya bağlı kılma. | Belirli bir zamana bırakma, geciktirme, erteleme. İLE Îran'da XI. ve XII. yüzyılda tevkî ve rikā' yazılarından geliştirilmiş bir yazı çeşidi.[Türkçe'de nestâlik yazıya da tâlik denmiştir.] İLE Dört tekerlekli, üstü kapalı bir çeşit hafif at arabası. İLE Bir kitabın bazı yerlerini açıklamak ve eleştirmek amacıyla sayfa kenarlarına konan ya da ayrıca bir risâle biçiminde yazılan notlar. )
- TALİKAT ile TARİKAT
- TA'LÎM[Ar. < İLM | çoğ. TA'LÎMÂT] ile TA'LÎN[Ar.]
( Öğrenme, öğretme, öğretim, öğretilme. | Okutma, ders verme/verilme. | Meşk ile yetiştirme. | Askerlik idmanı. | İdman, egzersiz. İLE Açığa vurma/vurulma. )
- TA'LÎM[Ar.] ile TELKÎN[Ar.]
- TA'LÎM(< İLM) ile TEMRÎN
( Aklı eğitmek, öğrenme, öğretim. İLE Alıştırma, idman yaptırma, egzersiz. )
- TALİP[< TALEP] ile/ve/||/<>/> TALİM
- TALİP[Ar.] ile TEŞNE[Ar.]
( İsteyen, istekli. | Genellikle evlenmek isteyen ve bu isteğini evleneceği kişiye bildiren. İLE Susamış. | Çok istekli. )
- TA'LİYE[Ar.] ile TAHLİYE[Ar. < HALÂ, HALVET, HALV]
( Bir şeyi yükseltme. İLE Boşaltma, boş bırakma. | Serbest bırakma, salıverme. )
- TALTİF[Ar. < LÛTF çoğ. TALTÎFÂT] değil/yerine/= ÖDÜLLENDİRME
( LÛTUFLAR, İHSANLAR)] ile ABCDEF ( GÖNÜL OKŞAMA, GÖNLÜ HOŞ ETME ] YUMUŞATMA,YUMUŞATACAK BİR İLÂÇ KULLANMA ] RÜTBE, NİŞAN, MAAŞ ARTIRIMI GİBİ ŞEYLERLE SEVİNDİRME )
- TA'M[Ar. çoğ. TUÛM] ile TAM'[Ar. < TAM]
( Tama eden. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )
- TA'M[Ar. çoğ. TUÛM] ile TAMA'[Ar.]
( Yeme. | Tad, lezzet. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )
- TAMAM değil/yerine/= PEKİ/OLUR
- TAMÂMEN[Ar.] ile TAMÂMÎ[Ar.]
( Büsbütün. | Tam ve eksiksiz olarak, tümüyle. İLE Eksik tamamlamaya özgü, onunla ilgili. Tamamlayan, bölünmeyen. )
- TÂMÂT[Ar.] ile DAMAT[Ar.]
( Uygunsuz, saçmasapan söz. İLE ... )
- TAMİM[Ar.]/SİRKÜLER[Fr.] değil/yerine/= GENELGE | GENELEME/GENELLEŞTİRME
- TÂMİRHANE[Ar.] değil/yerine/= ONARIM YERİ
- TAMMÂ'[Ar. < TAMA] ile TAMA'[Ar.]
( Son derece tamah eden. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )
- TAMMÂT[Ar.] ile TÂMMÂT[Ar.]
( Anlamsız, uygunsuz, saçma sözler. İLE Kıyâmet. )
- TAMS[Ar.] ile TAMS[Ar.]
( Âdet görme, aybaşı. İLE Yok etme, belirsiz kılma. )
- TANBÛRÎ/TANBÛRÂNÎ[Ar.] ile TANBÛR-ZEN[Ar.]
( Tamburu çok güzel çalan mûsikî üstadı. İLE Tambur çalan. )
- TANE TANE/CEV CEV[Fars.]
( CEV CEV )
- TANSÎF[Ar. < NISF] ile TASNÎF[Ar. < SINIF | çoğ. TASNÎFÂT]
( Yarı yarıya bölme, iki eşit bölüme ayırma. İLE Sınıf sınıf, takım takım ayırma, sınıflama, bölümleme. | Eser ve kitap haline getirme. )
- TANZİM ile TERTİP
- TANZÎR[Ar.] ile TANZÎR[Ar. < NEZÂRET | çoğ. TANZÎRÂT]
( Tazelendirme, tazeleştirme. İLE Benzetme/benzetilme. | Bir şiirin anlamca, şekilce benzerini yapma. )
- TARAFEYN ile/||/>< VASATEYN
( Dışlar. İLE/||/>< İçler. )
( "a:b = c:d" orantısındaki "a" ve "d" İLE/||/>< "a:b = c:d" orantısındaki "b" ve "c" )
- TARH değil/yerine/= ÇIKARMA
- TARH ile TARH ile TARH
( Bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer. İLE Vergi koyma. İLE Çıkarma. )
- TÂRÎ[Ar. < TARÂVET] ile TÂRÎ[Ar. < TARÂ]
( Taze, tarâvetli. İLE Ansızın çıkan, birdenbire görünen. )
- TÂRİD[Ar. < TARD] ile TARÎD[Ar.]
( Kovan, tardeden. İLE Kovulmuş, çıkartılmış, matrûd. )
- TÂRİF[Ar.] ile TARÎF[Ar. < TURFA] ile TA'RÎF[Ar. < İRFÂN | çoğ. TA'RÎFÂT] ile TAHRÎF[Ar.]
( Yeni. İLE Az bulunan, nadir, zarif şey. | Etraflıca anlatma, bildirme. | Bir maddeyi tüm gerekli noktalarını içine alır biçimde bir ibâre ile anlatma. İLE ... )
- TARİF[Ar.] ile/ve/||/<> TASVİR[Ar.]
( Ne[< kavram.] İLE/VE/||/<> Nasıl[< bilim]. )
( DEFINITION vs./and/||/<> DESCRIPTION )
- TARÎH[Ar.] ile/değil/< TÂRİH[Ar. < ERH | çoğ. TEVÂRÎH]
( İşe yaramadığından dolayı bir yana atılmış şey. İLE/DEĞİL Tarih. )
- TARÎK[çoğ. TURUK] ile TÂRİK[Ar. < TERK] ile TA'RÎK[Ar. < ARAK] ile TA'RÎK ile TÂRÎK[Fars.] ile TAHRİK[Ar.]
( Yol. | Usûl. | Meslek. | Vasıta, neden. | [tas.] Bir velînin Allah'a ulaşması için tuttuğu yol. İLE Terk eden, bırakan, vazgeçen. İLE Terlet(il)me, tere yatırılma. İLE Uğma. İLE Karanlık. İLE ... )
- TÂRİYE[Ar.] ile TA'RİYE[Ar.] ile TARİYY/TARİYYE[Ar.]
( Ansızın gelen belâ. İLE Soyma, soyulma, çıplaklaştırma. İLE Körpe, yaş, taze. | Yumuşak ekmek. )
- TÂR U PÛD[Ar.] değil/yerine/= ARIŞ[Fars. < ERŞ/EREŞ] İLE ARGAÇ[Ar.]
( İplik ve atkı. )
( TÂR: İplik, tel. | PÛD: Argaç, dokumada, enlemesine atılan atkı. )
- TAS[Ar.] ile TA'S[Ar.] ile TAŞ
( Su kabı. İLE Yok olma, kaybolma. İLE Ufak kaya parçası. )
- TASAVVUR(KAVRAM) ile/ve/||/<> TASDİK(YARGI) ile/ve/||/<>/< İHTİYÂR ve İRÂDE
( Yargısız kavram. İLE/VE/||/<> Yargı ile birlikte bulunan kavram. Yargı/hüküm içermesi gereken kavram/tasavvur. İLE/VE/||/<>/< ... )
( Kavram. İLE/VE/||/<> Önerme + Çıkarım. İLE/VE/||/<>/< ... )
( NEDİR? - HANGİ? ile/ve/||/<> HEL - LİME ile/ve/||/<>/< ... )
( MA - EYYU ile/ve/||/<> -MIDIR? - NİÇİN? ile/ve/||/<>/< ... )
( - Felsefecilere(hukemaya) göre Tasavvur:
* Çıplak/salt/yargısız tasavvur[Tasavvur-ı sazic]
* Yargıyla birlikte bulunan tasavvur[Tasavvur mea hükm(in)]
- Kelâmcılara(mütekellime) göre Tasavvur:
Tasavvurat-ı Selâse + Hüküm = Kaziye = Tasdik )
- TASAVVUR[Ar.] ile TEVEHHÜM[Ar.]
- TASDİ[Ar.] değil/yerine/= CAN SIKMAK, BAŞ AĞRITMAK, TEDİRGİN ETMEK
- TASDİK ile TAKDİR
- TASDİYE[Ar.] ile TASFÎH[Ar. < SAFH | çoğ. TASFÎHÂT]
( El çırpma, alkış. İLE El çırpma, alkışlama. | Yassıltma, yufka haline getirme, yaprak yaprak yapma. )
- TASFÎH[Ar. < SAFH | çoğ. TASFÎHÂT] ile TASFÎR[Ar. < SAFÎR | çoğ. TASFÎRÂT]
( El çırpma, alkışlama. | Yassıltma, yufka haline getirme, yaprak yaprak yapma. İLE Islık çalma, ıslıkla seslenme. | Sarartma, sarıya boyama. )
- TASFÎR[Ar. < SAFÎR | çoğ. TASFÎRÂT] ile/değil TASVÎR[Ar. < SÛRET | çoğ. TASVÎRÂT, TESÂVÎR]
( Islık çalma, ıslıkla seslenme. | Sarartma, sarıya boyama. İLE/DEĞİL Resmini yapma. | Resim, şekil, sûret. | Yazıyla tarif etme. )
- TASFİYE ile/ve/||/<> BERTARAF
- TASFİYE[Ar.] değil/yerine/= SİLİĞLEM
- TASFİYE ile/ve/||/<> TAKDİS ile/ve/||/<> TEZKİYE
( Nefsi. İLE/VE/||/<> Kalbi. İLE/VE/||/<> Aklı. )
- TASFİYE ile/ve/||/<>/> TESFİYE ile/ve/||/<>/> TEZKİYE
( ( Nefsi. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Aklı. ) )
- TASHÎH[< SIHHAT] ile ...
( SAĞLIĞINI İADE ETME, İYİLETME | YANLIŞI DOĞRULTMA, DÜZELTME | YANLIŞ DÜZELTİLME )
- TASHÎH[Ar. < SIHHAT]["TAHSİH" değil!] ile DÜZELTME/DÜZELTİ
- TASHİH ile/ve/||/<>/> TENKİD
- TASIM = KIYAS/TASMİM[Ar.] = SYLLOGISM[İng.] = SYLLOGISME[Fr.] = SYLLOGISMUS[Alm.] = SYLLOGISMOS[Yun.] = SILOGISMO[İsp.]
- TAS'ÎR[Ar.] ile TA'SİR[Ar. < USR | çoğ. TA'SÎRÂT] ile TA'SÎR[Ar. < ASR | çoğ. TA'SÎRÂT] ile TA'SÎL[Ar. < ASEL]
( Kibirlilik yüzünden konuşurken, yüzünü başka tarafa çevirip karşısındakinin yüzüne bakmama. İLE Güçleştirme/güçleştirilme. İLE Suyunu sıkma. İLE Tadlandırma. )
- TA'SÎRÂT[Ar. < TA'SÎR] ile TA'SÎRÂT[Ar. < TA'SÎR]
( Güçleştirmeler. İLE Suyunu sıkmalar. )
- TASMÎT[Ar. < SEMT] ile TASMÎT[Ar.]
( Gazel ya da kasideyi, musammat denilen tarzda düzenleme. Uyaklı/kafiyeli beyitleri dört bölüm olarak düzenleme. İLE Susturma. )
- TATBÎKAN[Ar.] ile TATBÎKÎ[Ar.]
( Uygulayarak. İLE Tatbikata ait, tatbik, uygulama ile ilgili. )
- TA'TÎS[Ar. < ATSE] ile TA'TÎŞ[Ar. < ATŞ]
( Aksırtma. İLE Susatma/susatılma. )
- TAVÂHİN[Ar. < TÂHİNE] ile TAVÂHÎN[Ar. < TÂHÛN, TÂHÛNE]
( Öğütücü dişler, azı dişleri. İLE Su değirmenleri. | Öğütülmüş şeyler. )
- TAVAZZÛ'[Ar. < VUZÛ] ile TAVAZZUH[Ar. < VUZÛH]
( Abdest alma. İLE Açıklanma, açıklığa kavuşma, aydınlanma. )
- TAVÎL/TAVÎLE[Ar. < TÛL | çoğ. TIVÂL] ile TAVÎLE[Ar.]
( Uzun. | Çok süren. İLE Hayvan katarı, birbiri ardına bağlanmış bir sıra hayvan. | At ahırı. | Çayıra koyuverilen hayvanın ayağına bağladıkları ip, tavla ipi. )
- TÂVİZ[Ar.] değil/yerine/= ÖDÜN
- TA'VÎZ[Ar. < İYÂZ] ile TA'VÎZ[Ar. < İVÂZ | çoğ. TA'VÎZÂT]
( Nazara ve başka kötülüklere karşı takılan muska. İLE Bedel verme, karşılık olarak bir şey verme/verilme. | [kimya] Bir cismin, bir başkası yerine geçmesi. )
- TAVL[Ar.] ile FAZL[Ar.]
- TA'YÎN[Ar. < AYN] ile TAHÎN[Ar.]
( Ayırma, belirli etme. | Bir memuriyete koyma. | Tayın, asker ekmeği. | Erzak. İLE Öğütülmüş tahıl. | Darı unu. | Şekerle karıştırılarak helvası yapılan öğütülmüş susam. )
- TAYİN ile/ve TAHSİS
( Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma. | Atama. İLE Bir şeyi, bir kişiye ya da bir yere ayırma. )
- TAYŞ[Ar.] ile SEFEH[Ar.]
- TAZACCU'[Ar.] ile TAZACCUR[Ar.]
( Üşenme, gevşek davranma. İLE İç sıkılması, sıkıntı. )
- TA'ZÎL[Ar.] ile TA'ZÎL[Ar. çoğ. TA'ZÎLÂT]
( Bir hastanın güzel ve inandırıcı sözlerle teselli edilmesi. İLE Ayıplama. )
- TA'ZÎR[Ar. < ÖZR | çoğ. TA'ZÎRÂT] ile TA'ZÎR[Ar. çoğ. TA'ZÎRÂT]
( Esassız özür bildirme, vesile ve bahane arama. İLE Azarlama. | Suçluyu suçuna göre sözle azarlama. )
- TAZLÎL/TADLÎL[Ar.] ile TAZLÎL[Ar. < ZILL]
( Dalâlete düşürme, doğru yoldan çıkarma, azdırma, ayartma. İLE Gölgelendirme, gölgelendirilme. )
- TE[Ar.] ile TE[Ar.]
( Osmanlı abecesinin dördüncü harfi. | Ebced hesabında 400 sayısının karşılığıdır. İLE Kadar, dek, değin. )
- TEABBÜD ve TEDEBBÜR
- TEÂDÜL[Ar.] değil/yerine/= DENKLEŞME, DENKLİK, BİRBİRİNE DENK OLMA
- TEALİMİYYÛN ile/ve/||/<> TABİÎYYÛN ile/ve/||/<> İŞRAKİYYÛN ile/ve/||/<> MENAZİRÛN
( Matematikçiler. İLE/VE/||/<> Fizikçiler. İLE/VE/||/<> Aydınlanmacılar. İLE/VE/||/<> İbn Heysem'ciler. )
- TEÂSÜR[Ar.] değil/yerine/= GÜZEL GEÇİNME, DİRLİK ETME
- TEÂSÜR[Ar.] ile TEÂSÜR[Ar. < ÜSR]
( Güzel geçinme, dirlik etme. İLE Bir şeyin güçleşmesi, güç olma. )
- TEBA'[Ar.] ile TEBAA[Ar. < TÂBİ]
( Uyma, tâbi olma. İLE Uyruk, bir devletin hükmü altında bulunan kişi/ler. )
- TEBÂDÜL[Ar. < BEDEL] ile TEBÂDÜR[Ar. < BÜDÛR | çoğ. TEBÂDÜRÂT]
( Birbirine bedel olma, birbirinin yerini tutma, değişme. İLE Ansızın akla gelme. | İki şairin birbirinden habersiz olarak aynı şiiri söylemesi. )
- TEBAHHUR[Ar. < BAHR] ile TEBAHHUR[Ar. < BUHÂR | çoğ. TEBAHHURÂT]
( Deryalanma, denizleşme. | Bir şeyin içine dalma ve pek derinine varma. | Bir ilimde derinleşme, uzmanlık kazanma. İLE Buğulanma, buğu haline girme. | Tütüslenme. )
- TEBÂR[Ar.] ile TEBÂR[Ar.]
( Yok olma, bitme. İLE Asıl, soy. )
- TEBÂYÜN ile/||/<> TEDÂHUL
( Farklılık, iki ya da daha fazla sayı arasında herhangi bir ortak kat ya da bölen ilişkisinin bulunmaması. İLE/||/<> Girişimlik, iki ya da daha fazla sayının aynı anda birbirinin katları olması durumu. )
- TEBDÎL[Ar.] ile İBTÂL[Ar.]
- TEBDÎL[Ar.] ile İTYÂN Bİ-GAYRİHİ[Ar.]
- TEBDİL-İ HAVA[Ar. < HEVÂ] değil/yerine/= HAVA DEĞİŞİKLİĞİ
- TEBEDDÜN[Ar.] ile/değil TECESSÜM[Ar.]
( "Bedenlenme". İLE/DEĞİL Boyut kazanma, nesneleşme. | Görünmeye başlama, belirme. | Göz önüne gelme, canlanma. )
- TEBEHHÜL[Ar.] ile TEBEHHÜR[Ar.]
( Okumak/tahsil için sıkıntı çekme. İLE Kısa ve sık soluk alma. )
- TEBELLÜL[Ar.] ile TEBELLÜR[Eski Türkçe < BİLLÛR]
( Islanma, nemlenme. İLE Billurlaşma. [Fr. CRISTALLISATION] )
- TEBERRU'[Ar. < BURÛ | çoğ. TEBERRUÂT] ile TEBERRÛ/TEBERRÂ[Ar. < BERÂ]
( Bağış, bağışlama. İLE Uzaklaşma, uzak durma, çekilme. | Sevmeyip yüz çevirme. [>< TEVELLÂ] )
- TEBESSÜL[Ar.] ile TEBESSÜR[Ar.]
( Yüz asma, somurtma, yüzünü ekşitme. İLE Sivilce çıkması. )
- TEBESSÜM :) ve/<> TEFEKKÜR ve/<> TEŞEKKÜR ve/<> TEZEKKÜR
( GÜLÜMSEME ve/<> DÜŞÜNME ve/<> KIVANÇ ve/<> ANMA/ANIMSAMA/TEKRAR )
- TEBEZZÜL[Ar.] ile TEBEZZÜR[Ar.]
( Yarılma. İLE Sporlanma. )
- TEBHÎL[Ar. < BAHAL, BUHL] ile TEBHÎR[Ar. < BUHÂR | çoğ. TEBHÎRÂT] ile TE'BÎR[Ar.]
( Biri için hasis, pinti deme. İLE Buğu haline getirme. | Tütsüleme, tütsülendirilme. | Etüvden geçirme. İLE Aşılama.[Ağaç.] )
- TEB'ÎD[Ar. < BU'D] ile TE'BÎD[Ar. < EBED | çoğ. TE'BÎDÂT]
( Uzaklaştırma, uzaklaştırılma, uzağa sürme. | Kovma. İLE Sonsuzlaştırma/ebedileştirme. )
- TE'BÎS[Ar.] ile TEB'ÎZ[Ar.]
( Hakaret, horlama. İLE Bölüm bölüm ayırma, paralama. )
- TEBSÎL[Ar. < BASAL] ile TEBSÎR[Ar.]
( Soyup soğana çevirme/çevrilme. İLE Tarif ve açıklama. [kişinin gözünü açacak biçimde] )
- TEBSÎL[Ar. < BASAL] ile TEBZÎL[Ar. < BEZL]
( ... İLE Yarma, delme. | Bir uzvun suyunu boşaltmak üzere o yeri bir aletle delme işlemi. )
- TEBSÎR[Ar.] ile TEBŞÎR[Ar. < BEŞR | çoğ. TEBŞÎRÂT]
( ... İLE Müjde verme, müjdeleme, müjdelenme. )
- TEBSÎR[Ar.] ile TEBZÎR[Ar. < BEZR | çoğ. TEBZÎRÂT]
( ... İLE Tohumu saçıp dağıtma. | Har vurup harman savurma. )
- TEBZÎL[Ar. < BEZL] ile TEBZÎR[Ar. < BEZR | çoğ. TEBZÎRÂT]
( Yarma, delme. | Bir örgenin suyunu boşaltmak üzere o yeri bir araçla delme işlemi. İLE Tohumu saçıp dağıtma. | Har vurup harman savurma. )
- TECÂVÜL[Ar. < CEVELÂN | çoğ. TECÂVÜLÂT] ile TECÂVÜR[Ar.]
( Dolaşma, cevelân etme. İLE Komşu olma. )
- TECDÎL[Ar.] ile TECDÎR[Ar. < CEDERÎ]
( Yere vurma/yıkma. İLE Çocuğun çiçek çıkarması. )
- TECELLİ[Ar.] ile/ve/||/<> TAHAKKUK[Ar.]
- TECESSÜM[Ar.] ile TECESSÜS[Ar.]
( Boyut kazanma, nesneleşme. | Görünmeye başlama, belirme. | Göz önüne gelme, canlanma. İLE Olağan/basit merak. | Yoklama, araştırma, dikkat ve çabayla araştırma. | Bir şeyin iç yüzünü araştırıp sırrını çözmeye çalışma. | Gözetleme. )
- TECİL[Ar.] değil/yerine/= ERTELEME
- TECNÎS[Ar. < CİNÂS] ile TECDÎR[Ar. < CİNÂZE]
( İki anlamlı söz[mânî] söyleme, cinas yapma. İLE Ölüyü tabuta koyma. )
- TECRİBETEN[Ar.] ile TECRİBÎ[Ar.]
( Tecrübe ederek, deneyerek, sınayarak. İLE Deneme ile ilgili. )
- TECRİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TEHCİR
( Ayırma. | Birini dış dünyadan kopararak kendi durumuna bırakma. | Bulaşıcı hastalığın daha fazla canlıya bulaşmasını önlemek amacıyla sayrının öteki canlılarla olan ilişkilerinin en az seviyeye indirilmesi ya da kesilmesi. | Soyutlama. | Yalıtım. | Mahkûmu cezasını tek başına çekmesi için öteki hükümlülerden ayırma. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Göç ettirmek. )
- TECRÜBE SAHİBİ[Ar.] değil/yerine/= DENEYİM İYESİ
- TECRÜBE[Ar.] değil/yerine/= DENEYİM
- TECVİZ[Ar.] değil/yerine/= İZİN VERME
( Yapılmasını uygun bulma. )
- TECZÎ'[Ar.] ile/değil TECZİE[Ar. < CÜZ] ile/değil TECZÎR[Ar. < CEZR]
( ... İLE/DEĞİL Bölüm bölüm ayırma, bölme, doğrama, ufaltma. İLE Karekökünü alma, cezrini bulma. )
- TEDÂHÜL[Ar.] ile TEDÂVÜL[Ar.]
( Birbirinin içine girme. | Ödemede gecikme. | Yığılıp kalma, birikme. İLE Dolanım. )
- TEDARİK ile/ve TEMİN
- TEDARİK/Lİ ile TEDBİR/Lİ
- TEDÂVÜL[Ar. < DEVLET | çoğ. TEDÂVÜLÂT] ile TEDÂVÜR[Ar. < DEVR]
( Elden ele gezme, dolaşma, kullanılma. İLE Sıra ile yapma, karşılıklı yapma. )
- TEDBİR[Ar. < DÜBÛR] ile/ve TEMKİN[Ar. < MEKÂNET]
( Tedbirli ve mütevazı olun, şansı yakalarsınız. )
( Bir şeyi sağlayacak ya da önleyecek yol, yöntem, çözüm, çare. İLE/VE Bir işin sonunu düşünerek ölçülü, tedbirli davranma. | Ağırbaşlılık. | Hastalığın bir yere yerleşmesi. | İhtiyat, tedbir. )
( PRECAUTION vs./and COMPOSURE )
- TEDENNÎ[AR. < DENÂVET | ÇOĞ. DUNUVV] ETMEDEN ve/||/<>/> TEVELLÎ OLMAZ
( Yaklaşmak, aşağıya yakın olmak. VE/||/<>/> Dostluk, birini Allah rızâsı için sevme, dost edinme. )
- TEDENNÎ[Ar.] ile TENEZZÜL[Ar.]
( Gerileme, düşme. İLE Kendi durumundan daha aşağıdaki bir işi, bir durumu kabul etme. | Alçakgönüllülük gösterme. )
- TEDERRÜS[Ar. < DERS | çoğ. TEDERRÜSÂT] ile TEDESSÜR[Ar.]
( Ders alma, ders olarak okuma. İLE Elbise giyme. )
- TEDHÎN[Ar. < DUHAN] ile TEDHÎN[Ar. < DÜHN]
( Tütsüleme, dumanlama. İLE Güzel kokulu yağ sürme/sürülme. )
- TEDİYE[Ar.] değil/yerine/= ÖDEME
( Para vb. bir şey verme, ödeme. | Gerçekleşen bir alacağı para ile ödeme. )
- TEDRÎCEN[Ar.] ile/ve/||/<> TEDRÎCÎ[Ar.]
( Azar azar, giderek, gittikçe. İLE Derece derece, yavaş yavaş olan. )
- TEDVÎN[Ar. < DÎVÂN] değil/yerine/= DERLEM/E
( Dîvân şekline sokma. | Kitaplaştırma. | Yasalaştırma. [yazılı ve bütünlüklü duruma getirilen kurallar][İng. CODIFICATION] )
- TEEHHÜL[Ar. < EHL] ile TEEHHÜR[Ar. < TE'HÎR | çoğ. TEEHHÜRÂT]
( Ehlileşme. | Evlenme. İLE Sonraya, geriye kalma. | Gecikme. )
- TE'EKKEDENÎ'Ş-ŞEY'U[Ar.] ile ŞAKKA 'ALEYYE[Ar.]
- TEENNÜS[Ar. < ÜNS] ile TEENNÜS[Ar. < ÜNS]
( Dişil/müennes olma. | Kadın gibi hareket etme, kadınlaşma. İLE Alışma, Ünsiyet peyda etme. )
- TEESSÜF[Ar.] ile NEDEM[Ar.]
- TEESSÜR[Ar.] ile TEESSÜR[Ar. < ESR, ESÂRET | çoğ. TEESSÜRÂT]
( Oyalandırma, işten alıkoyma. İLE Kederli ve üzüntülü olarak duygulanma, içlenme. | Bir şeyin etkisini duyma. | Acı, keder duyma. )
- TEF[Fars.] ile TEF[Fars.]
( Zilli bir kasnağa geçirilmiş çalgı. İLE Sıcaklık[hararet]. | Buhar. )
- TEFAHHUS[Ar. < FAHS | çoğ. TEFAHHUSÂT] ile TEFAHHUŞ[Ar. < FUHŞ]
( İnceden inceye araştırma. İLE Açık saçık, âdî sözcükler kullanma, müstehcen bir biçimde konuşma. )
- TEFÂVÜD[Ar.] ile YARARLAŞMA, BİRBİRİNDEN YARARLANMA
( YARARLAŞMA, BİRBİRİNDEN YARARLANMA )
- TEFEKKUH[Ar. < FIKH] ile TEFAKKÜH[Ar.]
( Fıkıh öğrenme. | Fıkıhta çok bilgili olma. | Taakkul, tefehhüm. İLE Hoşlanma, şaşırma. | Pişman olma. | Yemiş toplama, yemiş yeme. )
- TEFEKKUH[< FIKH] ile/ve/<> TEFEHHÜM[< FEHM]
( Fıkıh öğrenme. | Fıkıhta çok bilgili olma. İLE/VE/<> Yavaş yavaş anlama, farkına varma. )
- TEFEKKÜR[Ar.] ile TEDEBBÜR[Ar.]
- TEFEKKÜR[Ar.] ile TEFAKKUR[Ar. < FAKR]
( Düşünme. İLE Fukaralaşma. )
- TEFEKKÜR ile/ve TEZEKKÜR
( FRONESİS ile/ve NOESİS )
- TEFEKKÜR ile TEZEKKÜR ile TEFAKKUH ile İTTİKA ile İSTİMA' ile YAKÎN
- TEFERREDE[Ar.] ile TEVAHHADE[Ar.]
- TEFERRUAT[Ar.] ile TAFSİLAT[Ar.]
- TEFERRÜS[Ar. < FERÂSET | çoğ. TEFERRÜSÂT] ile TEFERRÜŞ[Ar. < FERŞ] ile TEFERRÜZ[Ar. < İFRÂZ]
( Sezme, anlar gibi olma. İLE Yayılma, serilme. İLE Ayrılma. )
- TEFESSÜH[Ar. < FÜSHAT] ile TEFESSÜH[Ar. < FESH | çoğ. TEFESSÜHÂT]/SASIMA[Ar.]
( Açılma, genişleme. İLE Çürüme, çürüyüp dökülme, bozulma. | Bir nesnenin kokup dağılması. )
- TEFEVVUK[Ar.] değil/yerine/= ÜSTÜNLÜK, ÜSTÜN GELME
- TEFHÎM[Ar.] ile TEFHÎM[Ar. < FAHM] ile TEFHÎM[Ar. < FEHM | çoğ. TEFHÎMÂT]
( Kömürleştirme. İLE Büyük sayma, ta'zîm. | Bir harfi kalın okuma. İLE Anlatma/anlatılma, bildirme/bildirilme. )
- TE'FÎK[Ar. çoğ. TE'FÎKÂT] ile TEVFÎK[Ar.] ile TEVFÎK["TEYFÎK" değil!][Ar. < VEFK | çoğ. TEVFÎKAT]
( Yalan söyleme. | Yalan, iftira etme. İLE Elçilikle yollama. İLE Uydurma, uygunlaştırma. | Allah'ın yardımına kavuşma. | Bir kırılmada kırılan parçaları birbirine geçirme. | Tezat yapmadan, bir sözcüğün anımsattığı başka sözcükleri de aynı ibarede söyleme. )
- TEFKÎH[Ar.] ile TEFKİH[Ar. < FIKH]
( Hoşlandırma, hayrete düşürme. | Yemiş yedirme. İLE Fıkıh öğretme. | Öğretme, anlatma. )
- TEFRÎD[Ar. < FERD] ile TEFRÎT[Ar. < FART]
( Dünyadan geçip yalnız Allah ile meşgul olma, kendini Allah'a adama. | Elektriklenmemesi istenilen şeyi elektrik aktaran cisimlerden ayırma. İLE Tersine aşırılık, ortalamanın çok altında kalma. [>< İFRÂT] )
- TEFRÎH[Ar. < FERAH] ile TEFRÎH[Ar. < FERH]
( Ferahlandırma, gönül açma. İLE Korkusuz kalma. | Gelişme, filizlenme. | Yumurtadan çıkma zamanı. )
- TEFRÎK[Ar.] ile ŞA'B[Ar.]
- TEFRÎK[Ar.] ile TEFKÎK[Ar.]
- TEFRÎŞ, TEFRÎŞÂT[Ar. < FERŞ] değil/yerine/= DÖŞEME, DÖŞENME, DÖŞEMEÇ, YAYMA | EV EŞYASINI DÜZENLEME
- TEFTE[Fars.] ile TEFTÎH[Ar. < FETH | çoğ. TEFTÎHÂT]
( Kızmış, kızgın, hararetli. İLE Açma. | Geğirme. )
- TEFTÎK[Ar. < FETK] ile TEFTÎK[Ar. < FETK]
( Yarma, yarılma. İLE Ditmek, didilmek, tarayıp açmak.[yün, pamuk vb.] )
- TEGAVVÜL[Ar.] ile TEGAVVÜR[Ar. < GAVR]
( Renkten renge girme. İLE Derin/e dalma. | Bir şeyin aslını arama. )
- TEĞET/MÜMAS[Ar. < MÜMASS] ile/değil TEYİT
( Bir eğrinin yanından geçen ve ona ancak bir noktada değen doğru. İLE/DEĞİL Doğrulama. )
- TEHÂLÜF[Ar. < HALF] ile TEHÂLÜF[Ar. < HULF | çoğ. TEHÂLÜFÂT]
( Yargıcın iki tarafa da yemin verdirmesi. İLE Birbirine karşıt olma, birbirine uymama. | Aykırılık. )
- TEHEMTEN[Fars.] ile Tehem-ten[Fars.]
( İri yarı, boylu bolu yiğit. İLE Eski İran kahramanı Zal oğlu Rüstem'in takma adı. )
- TEHÎL[Ar.] ile TEHÎR[Ar. < AHAR]
( Konuğa, "hoş geldiniz!" demek olan "ehlen ve sehlen" tümcesini söylemek. | Ehliyetli kılma. | Lâyık, müstahak görme/görülme. | Ürkekliği giderme, alıştırma. İLE Erteleme, sonraya/geriye bırakma. )
- TEHİR[Ar. < AHAR | çoğ. TEHÎRÂT] ile TECÎL[Ar. < ECL | çoğ. TECÎLÂT]
( Erteleme, sonraya/geriye bırakma. İLE Belirli bir zamana kadar erteleme, sonraya/geriye bırakma. )
- TEKÂFFÎ/İKTİDÂ'[Ar. < KIDVE] ile TEKÂFÎ/TEKÂFÜ'[Ar. < KÜF]
( Uyma, tâbî olma. İLE Birbirinin dengi olma. )
- TEKÂLÜB[Ar. < KELB] ile TEKÂRÜB[Ar. < KURB]["ka" uzun okunur]
( Köpek gibi saldırma. İLE İki şeyin birbirine yakın olma durumu. | Yakınsama.[bkz. TAKARRÜB][İng., Fr. CONVERGENCE] )
- TEKÂSÜR[Ar. < KESRET] ile TEKÂSÜR[Ar. < KESR] ile TEKÂSÜL[Ar. < KESEL]
( Çoğalma.[bkz. TAADDÜD, TEKESSÜR] | Çok övünme. İLE [fiz.] Işınların sapıp kırılması, kırınım.[İng., Fr. DIFFRACTION] İLE Üşenme, tembellik; ilgisizlik. )
- TEKATTU'[Ar.] ile TEKATU'[Ar. < KAT] ile TEKATUR/TAKATTUR[Ar. < KATR, KUTUR, KATARÂN]["ka" uzun okunur]
( Bir sıtma nöbetinin düzenli aralıklara ayrılması. İLE Kesme, kesişme, çatışma. İki çizginin birbirini kesip geçmesi. İLE Damlama, damla damla dökülme. )
- TEKAÜD[Ar. < KUÛD]["ka" uzun okunur] ile TEKAVVÜT[Ar. < KUT]
( Karşılıklı oturma. | Emekliye ayrılma. | Emeklilik. İLE Azıklanma, beslenme, geçinme. )
- TEKAZZU'[Ar.] ile TEKAZZUH[Ar. < KUZAH]
( Çıbanın irinlenmesi. İLE "Alâim-i semâ', kavs-i kuzah" şeklini gösterme. )
- TEKEMMÜL ile/ve TEKÂMÜL
( Sonuç. İLE/VE Süreç. )
- TEKEMMÜM[Ar. < KÜMM] ile TEKEMMÜN[Ar. < KÜMÛN]
( Çarşafa bürünme. İLE Pusuya yatma, gizlenme. )
- TEKERRÜR[Ar.] ile/değil TEKÂBÜL[Ar.]
- TEKESSÜF/TEKÂSÜF[Ar. < KESÂFET] ile TEKEŞŞÜF[Ar. < KEŞF]
( Sıklaşma, koyulaşma, yoğunlaşma. İLE Pusuya yatma, gizlenme. )
- TEKESSÜR[Ar. < KESRET] ile TEKESSÜR[Ar. < KESR]
( Çoğalma, artma. İLE Kısılma. )
( EFZÂYİŞ ile ... )
- TE'KÎD[Ar. < EKD | çoğ. TE'KÎDÂT] ile TENKÎD[Ar. < NAKD | çoğ. TENKİDÂT]/İNTİKAD[doğrusu!]["ka" uzun okunur][Ar. çoğ. İNTİKADÂT]
( Sağlamlaştırma. | Üsteleme, bir iş için önceden yazılan bir yazıyı tekrarlama. | [dilb.] Pekiştirme.[Fr. INTESIF] İLE Bir konuya ait yazıyı ya da eseri değer bakımından gözden geçirme, eleştiri.[İng., Fr. CRITIQUE][İNTİKAD: Kalp parayı gerçeğindan ayırma. | Tenkîd.] )
- TE'KÎDEN[Ar.] ile TE'KÎDÎ[Ar.]
( Sağlamlaştırarak, te'kit yoluyla. İLE Te'kide ait, te'kit ile ilgili. )
- TEKİL[Ar.] ile TE'KÎL[Ar.]
( Sözcüklerde bir varolanı ya da çekimli eylemlerde bir kişiyi bildiren biçim. [><ÇOĞUL] İLE Yedirme, yedirilme. )
- TEKKE[Ar. < KESR]["TEKE" değil!] ile/değil/< TEKYE[Ar. < VEKÂ | çoğ. TEKÂYÂ]
( ... İLE Dayanma. | Güvenme. | Tekke, dergâh, hankâh, zâviye. )
- TEKLÎF[Ar.] ile İBTİLÂ'[Ar.]
- TEKLÎF[Ar.] ile TAHMÎL[Ar.]
- TEKRAR/TEKRÎR[Ar.] (ETMEK) değil/yerine/= YİNELEME
( "Yineleme, istismar edilmiş çocuğun, dilsiz dilidir." - Judith L. HERMAN )
- TEKSÎF[Ar. < KESÂFET] değil/yerine/= KOYU VE SIK YAPMA, BİR SIVIYI KOYULAŞTIRMA | DOKUMA VE SÂİREYİ SIKLAŞTIRMA | ŞEFFAFLIĞINI GİDERME | YIĞMA, TOPLAMA
- TEKSÎR[Ar. < KESR] ile TEKSÎR[Ar. < KESRET]
( Bir şeyi çok kırma, kırılma. İLE Çoğaltma/çoğaltılma. )
- TEKTİR ile/değil TEKDİR
( Tek olduğunu belirtme, kesinleştirme. İLE/DEĞİL Azarlama. )
- TELÂKİ[Ar. < LİKA] ile TELÂKKİ[Ar. < LİKA | çoğ. TELÂKKIYYÂT]
( Birbirine karşı gelip buluşma, karşılaşma, birbirine ulaşma, birleşme. İLE Alma, kabul etme. | Kişisel görüş/anlayış. )
- TELÂKKİ[Ar. < LİKA | çoğ. TELÂKKIYYÂT] ile TERAKKİ[Ar. < RAKY | çoğ. TERAKKİYÂT]
( Alma, kabul etme. | Kişisel görüş/anlayış. İLE Yukarı kalkma, yükselme. | İlerleme. | Hallerde, makamlarda ilerleme. )
- TELA'SÜM[Ar.] ile TELÂZUM[Ar.]
( Yanıt verilecek yerde veremeyip kekeleme. | Saçmasapan yanıt verme, kemküm etme. | Dil dolaşma. İLE Birbirini gerektirme ilişkisi. )
- TELÂUB[Ar. < LA'B] ile TELÂ'UB[Ar. < LA'B]
( Oynama, oynaşma.[bkz. MÜLÂABE(< LA'B, LU'B')] İLE Oynama, oyunla uğraşma, eğlenme. | Yemeklerin ağızda tükürükle karışması. | Salyanın akması. )
- TELÂZUM[Ar.] değil/yerine/= BİRBİRİNİ GEREKTİRME İLİŞKİSİ
- TELBİYE[Ar.] ile TERBİYE[Ar. < RÜBÜV]
( Hac sırasında hacıların "lebbeyk Allahümme lebbeyk" demesi. İLE Besleyip büyütme, beslenip büyütülme. | Eğitim. | Görgü. | Alıştırma. | Hafif cezalandırma. | Bazı yemeklere konulan limon, sirke, salça gibi şeyler. | Alıştırma.[hayvan] | Tavsiye, kayırma, koruma. )
- TELEF[Ar.] ile/ve/||/<> ZİYAN[Fars.]
( Boş yere tüketme, yıpratma. İLE/VE/||/<> Zarar. )
- TELE'LÜ'[Ar. < LÜ'LÜ] ile TELE'ÜV[Ar.]
( Parıldama. İLE Parıldama.[LEMEÂN: Parlama, parıldama. | Gazışı.(Fr. LUMINESCENCE)] )
- TELEMMÜS[Ar. < LEMS] ile TELEMMÜZ[Ar. < TİLMÎZ]
( El ile dokunma. İLE Öğrencilik/talebelik, çömezlik etme, öğrenci olarak devam etme. )
- TELHÎSEN[Ar.] ile TELHÎSÎ/TELHİSÇİ[Ar.]
( Özet olarak, kısaltılarak.[HÜLÂSETEN] İLE Bâbıâlî'den, sultana yazılacak şeylerin özetini çıkaran görevli. )
- TE'LÎF[Ar.] ile/ve/||/<> TASNÎF[Ar.]
( Birbiriyle ilişkisi yokmuş gibi sanılan, uzak, dağınık verileri toparlar. İLE/VE/||/<> Sınıflamak.[Var olan verileri kullanışlı duruma dönüştürür.] )
- TE'LÎF[< ÜLFET] ile TERKİB[< RÜKÛB | çoğ. TERKÎBÂT]
( Uzlaştırma, barıştırma. İLE Birkaç şeyi birleştirip karışık bir şey meydana getirme. | Birkaç şeyden meydana getirilmiş şey. | [dilb.] Birleştirme.[Fr. COMPOSITION] | Takım. | [kimyada] Sentez. )
- TE'LÎF[Ar.] ile TERTÎB[Ar.] ile TANZÎM[Ar.]
- TELİN[Ar.] değil/yerine/= KARGIMA, KARGIŞ
( !Kargıma, lânet okuma, lânetleme. )
- TELKÎM[Ar. < LEMS] ile TELKÎN[Ar. çoğ. TELKÎNÂT]
( Lokma verme/yedirme[/verilme/yedirilme]. İLE Düşünce/fikir aşılama, kulağına koyma. | Yeniden Müslüman olan kişiye iman esaslarını anlatma. | Ölü gömüldükten sonra imamın söylediği dini sözler. )
- TELKİN ile/ve/değil/||/<>/> TERCİH
- TELMÎ[Ar. < LEMEÂN | çoğ. TELMİÂT] ile TELMÎH[Ar. < MELH | çoğ. TELMÎHÂT]
( Parıldama, parıldatma/parıldatılma. | Renk renk yapma/yapılma. | Mısraları, Arapça, Farsça, Türkçe gibi çeşitli dillerde olan manzûme yapma. [MÜLEMMA'] İLE Söz arasında kastedilen bir şeyi belirli bir anlamla söyleme, açık söylememe, îmâlı konuşma. | İbârede bahsi geçmeyen bir kıssaya, fıkraya, atasözüne ya da ünlü bir şiire, bir söze işaret etme.["Çoktan aşmış o belki İzmit'i de" mısrasına "Atı alan Üsküdar'ı geçti" ibaresine telmih edilmesi gibi] )
- TELMİH[Ar.] ile/ve/değil/||/<> TEŞBİH[Ar.]
- TELVÎM[Ar. < LEVM | çoğ. TELVİMÂT] ile TELVÎN[Ar. < LEVN | çoğ. TELVÎNÂT]
( Azarlama/azarlanma, paylama/paylanma, çekiştirme/çekiştirilme. İLE Renk verme, boyama/boyanma. )
- TEMÂMEN LEHÛ[Ar.] ile TEMÂMEN 'ALEYHİ[Ar.]
- TEMAS[Ar.] değil/yerine/= DEĞME/DEĞİNTİ/DOKUNMA/DOKUNUŞ
- TEMÂSÜL ile/>< İHTİLÂF
( Benzeme, benzeyiş.[MÜŞÂBEHET] | Kesirsiz bölme, kabul etme. İLE Anlaşmazlık. )
- TEMÂSÜL[Ar. < MESL | çoğ. TEMÂSÜLÂT] ile TENÂSÜL[Ar. < NESL]
( Benzeme, benzeyiş.[MÜŞÂBEHET] | Kesirsiz bölme, kabul etme. İLE Birbirinden doğup üreme, türeme. )
- TEMAYÜL" (ETMEK/EDEMEMEK) ile/değil TAHAYYÜL (ETMEK/EDEMEMEK)
- TEMAYÜL ile/değil TEAMÜL
( Eğilim/yönseme. İLE/DEĞİL Bir yerde öteden beri olagelen davranış. | Tepkime. | Uygulama/pratik. )
- TEMÂYÜL[Ar.] değil/yerine/= YÖNSEME/EĞİLİM
( Belirli bir amaca ya da sonuca yönelen, etkinliğe dönüşmeyen etki gücü. )
- TEMEKKÜR[Ar. < MEKR] < HÎLE[Ar.]
- TEMELLUK[Ar. < MELK] ile TEMELLÜK[Ar. < MELK/MÜLK]
( Yaltaklanma, dalkavukluk. İLE Mülk edinme, kendine mâl etme, sahip olma. )
- TEMENNÎ[Ar.] ile İRÂDE[Ar.]
- TEMENNÎ[Ar.] ile ŞEHVET[Ar.]
- TEMENNİ[Ar.] ile/ve/||/<> TERECCİ[Ar. < RİCÂ]
( Dilek, istek. İLE/VE/||/<> Rica etmek, yalvarmak. | Ummak, umut etmek. )
- TEMEYYÜ'[Ar. < MEY | çoğ. TEMEYYÜÂT] ile TEMEYYÜH[Ar.]
( Sıvı/mâyi durumuna gelme/geçme, cıvıklaşma. İLE Sulanma. )
- TEMEYYÜZ[Ar. < MEYZ]:
HALK ile/ve/||/<> BA'S
( Benzerleri içinde sivrilme, seçilir duruma gelme, kendini gösterme.[< MEYZ: Ayırmak, üstün tutmak.] )
- TEMHÎL[Ar. < MEHL | çoğ. TEMHÎLÂT] ile TEMHÎR[Ar. < MÜHR]
( Zaman ve fırsat verme, sonraya bırakma, mühlet, mehil verme, erteleme. İLE Mühürleme. )
- TEMHÎR[Ar. < MÜHR] ile TE'MÎR[Ar. < EMR]
( Mühürleme. İLE Vali olarak atama. )
- TEMKÎN[Ar.] ile İKDÂR[Ar.]
- TEMKÎN[Ar.] ile TEMLÎK[Ar.]
- TEMRÎ[Ar.] ile TEMRÎH[Ar.] ile TEMRÎR[Ar. < MÜRR]
( Hurma seven. İLE Hafifçe sürme, uğuşturma. İLE Acılık verme/verilme. )
- TEMSİL ile TAKLİT
- TEMSİL ile/ve/||/<>/> TERSİM
- TENÂFÎ[Ar.] ile TEZÂD[Ar.]
( Aykırılık. İLE Zıtlık. )
- TENÂFÜR-İ HURÛF[Ar.] ile TENÂFÜR-İ KELİMÂT[Ar.]
( Kulağa hoş gelmeyen harflerin birarada bulunması.[nesterenlenmiş vb.] İLE Kulağa hoş gelmeyen sözcüklerin birarada bulunması.[uyumuşmuş vb.] )
- TENÂFÜS[Ar. çoğ. TENÂFÜSÂT] ile TENEFFÜS[Ar. < NEFES]
( Kıskanma, haset etme, çekememe. İLE Soluk/nefes alma. | Yorgunluğu gidermek üzere dinlenme. | Okulda ders araları verilen dinlenme. | Tan yerinin ağarması. | Deniz suyunun dalga ile sahile vurması. )
- TENÂKUS[Ar. < NAKS | TENÂKUSÂT] ile TENÂKUZ[Ar. < NAKZ]
( Azalma, eksilme. İLE Çelişme, kişinin bir sözünün öteki sözünü çürütmesi, öteki sözüne uymaması. Karşıtlık, zıddiyet. [bkz. MÜBÂYENET] )
- TENÂSSUH[Ar.] ile TENÂSÜH[Ar. < NESH]
( Aklı başına gelme. Öğüt alma/dinleme. İLE Canlılığın sürekliliği inancı. Ölümden sonra yaşamın insandan insana, hayvandan insana ya da insandan hayvana geçmesi inancı. | Mirasçının, mirası almadan önce ölümüyle, miras malın onun mirasçılarına kalması. | Bazı hayvanların kurttan kelebek durumuna dönüşmesi. )
- TENÂSSUR[Ar. < NASRÂN] ile TENÂSUR[Ar. < NASR]
( Hıristiyan olma. İLE Yardımlaşma. )
- TENÂSÜL[Ar. < NESL] ile TENÂSÜR[Ar.]
( Birbirinden doğup üreme, türeme. İLE Saçılma, serpilme. | Püskürme. )
- TENÂVÜL[Ar. < NEVL] ile TENÂVÜR[Ar.]
( Alıp yeme. İLE İri gövdeli kişi. )
- TENÂZUR[Ar. < NAZAR]/SİMETRİ[Fr./İng.] değil/yerine/= BAKIŞIM
- TENBÂL[Ar.] ile TENBEL[Ar.]
( Kısa boylu, bodur. İLE Tembel, üşengeç, ağır davranan. )
- TENCÎS[Ar. < NECÂSET] ile TENCİZ[Ar.]
( Kirletme, pisletme. İLE Sona erdirme; sonuçlandırma. )
- TENEBBÜ'[Ar. < NÜBÜVVET] ile TENEBBÜ'[Ar. < NEBEÂN] ile TENEBBÜH[Ar. < NEBÂHAT]
( Peygamberlik iddiasına kalkışma. İLE Yerden kaynama. İLE Uyanma, uykudan kalkma. | Gafletten kurtulma, kendine gelme, aklını başına toplama. | Uyarım.[Fr. EXCITATION] )
- TENEFFU'[Ar. < NEF | çoğ. TENEFFUÂT] ile TENEFFUH[Ar. < NEFH] ile TENEFFUH[Ar.]
( Yararlanma. İLE Şişme, kabarma. | Urlanma. İLE Boş laflarla gururlanma. )
- TENEFFÜL[Ar.] ile TENEFFÜR[Ar. < NEFRET]
( Nâfile namaz kılma ya da oruç tutma. İLE İğrenme, tiksinme. | [mecaz] Soğuma. )
- TENEFFÜS[Ar. < NEFES] ile TENEFFÜZ[Ar. < NEFZ]
( Soluk/nefes alma. | Yorgunluğu gidermek üzere dinlenme. | Okulda ders araları verilen dinlenme. | Tan yerinin ağarması. | Deniz suyunun dalga ile sahile vurması. İLE Nüfuzlu, sözü geçer olma. )
- TENEMMÜL[Ar. < NEML] ile TENEMMÜR[Ar. < NİMR | çoğ. TENEMMÜRÂT]
( Karınca gibi kaynama. | Gövdenin bir tarafının/örgeninin karıncalanması. İLE Kaplanlaşma, kaplan huylu olma. | Birini korkutmak için gümbürtülü ses çıkarma. | Korkutma. )
- TENESSÜH[Ar.] ile TENEZZÜH[Ar. < NÜZHET]
( Pek güzel, eşsiz, çok az bulunur olma. İLE Gezinti. )
- TENESSÜR[Ar. < NESR] ile TENEŞŞÜR[Ar. < İNTİŞÂR < NEŞR]
( Açılma, serpilme, yayılma. İLE Yayılma, dağıtma. | Üreme. | Gizli bir şeyin, ağızdan ağıza yayılması. | Genelleşme. | [fizik] Ayrılma,[Fr. DISPERSION]. | [kimya] Dağılım, yayınma, difüzyon. )
- TENEVVÜ'[Ar. < NEV | çoğ. TENEVVÜÂT] ile TENEVVÜR[Ar. < NÛR]
( Çeşitlenme, çeşitlilik. İLE Nurlanma, parlama, ışıldama. )
- TENEZZÜH[< NÜZHET] ile TENEZZÜL[< NÜZÛL]
( Gezinti. İLE Kendine aykırı düşen bir işi ya da durumu kabul etme, alçalma, inma. | Alçakgönüllülük, kibirsizlik. | Fiyatta düşme/inme, indirim. )
- TENFÎS[Ar. < NEFES | çoğ. TENFÎSÂT] ile TENFÎŞ[Ar. çoğ. TENFÎŞÂT] ile TENFÎZ[Ar. < NÜFUZ | çoğ. TENFÎZÂT]
( Soluklandırma/nefeslendirme, soluklandırılma. İLE Pamuk atma, yün ditme. İLE Hükmünü yürütme, nâfiz kılma. )
- TENGÂY[Fars.] ile TENGNÂ[Fars.]
( Boğaz, vadi. İLE Dar yer, geçit, boğaz. | Mezar. )
- TENGİS[Ar. < NAGS] ile TENGÎZ[Ar.]
( Hayatını kederli, tasalı kılma. İLE Zindeliğini sarsma, zindeliği sarsılma. )
- TENHİYE[Ar.] ile İZÂLE[Ar.]
- TE'NÎS[Ar. < ÜNÛSET] ile TE'NÎS[Ar. < ÜNS] ile TEN'ÎŞ[Ar.]
( Bir sözcüğü, dişil kılma. İLE Alıştırma/alıştırılma, mûnis kılma. İLE Yukarı kaldırma. | Sürçüp düşen kişiye kalkması için dua etme. )
- TENKÎH[Ar. < NİKÂH çoğ. TENKÎHÂT] ile TENKİH[Ar. çoğ. TENKİHÂT]
( Nikâh etme/edilme, nikâh kıyma/kıyılma, evlendirme, evlendirilme. İLE Bir şeyin fazla ve gereksiz bölümlerini çıkartıp düzeltme, ayıklama, arıtma. | Hububatın taşını, toprağını ayıklama. | Me'mur maaşlarından indirme. )
- TENKÎL[Ar. çoğ. TENKÎLÂT] ile TENKÎR[Ar. < NEKR | çoğ. TENKÎRÂT]
( Uzaklaştırma. | Örnek olacak bir ceza verme. | [birini] Tepeleme. İLE Bilinmeyecek, tanınmayacak duruma getirme. | Bir adı, nekre yapma.[Harf-i tarifsiz, elif-lâm'sız kullanma.] )
itibariyle 4.925 başlık/FaRk ile birlikte,
4.923 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(19/21)