
Osmanlı Türkçe'sindeki FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 4.925 başlık/FaRk ile birlikte,
4.923 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(5/21)
- DER-MİYÂN[Fars.] ile DER-NİYÂM[Fars.]
( Ortada, arada. İLE Kında, kılıfta, kına sokulmuş. )
- DERVÂ/DERVÂH[Fars.] ile DERVÂ[Fars.]
( Şaşkın, hayran. | Başaşağı asılmış, ters. | Gerekli/lâzım, zorunlu/zarûrî. İLE Hastalıktan yeni kurtulup yeterince kendine gelemeyen. | Sağlam, muhkem. | Doğru, gerçek. | Ayıp, utanma. | Cesâret, şecâat. | Sertlik, kabalık. )
- DESTÂN[Fars.] ile DESTÂN[Fars.]
( Eller. İLE Öykü/hikâye, kıssa. | Hîle, mekr, tezvîr. [Fr. ÉPOPÉE] )
- DESTAN[Fars.] ile KISSA[Ar.]
- DEVÂM[Ar.] ile DEVÂN[Ar.]
( Sürekli/daim olma, bir halde bulunma, sürme. | Sebat. | Bir işe, bir me'muriyete gidip gelme. İLE Koşan, seğirten, hızlı yürüyen. | Koşarak, hızla/sür'atle. )
- DEVÂM[Ar.] ile HULÛD[Ar.]
- DEVÂT[Ar.] ile/ve/=/||/<> DEVÎT[Ar.]
( Divit. Hokkadaki mürekkebe batırılarak yazı yazmaya yarayan ve değişik ucları olan bir kalem türü. )
- DEVİR[Ar.] ile TESELSÜL[Ar.]
( Dönme, dönüş. | Aktarılma. | Bir malın mülkiyetini ya da bir mal üzerindeki hakkı bir başkasına geçirme. | Bir görevin birinden bir başkasına geçmesi. | Sürekli ve düzenli değişme, çevrim. | Bir hareket, birbirinin aynı olan ve eşit zamanlarda yapılan başka hareketlerden oluştuğunda hareketlerin her biri ya da bunların yapılması için geçen her zaman aralığı, periyot. | Dolaşma. İLE Zincirleme. | Birbirine bağlı, birbiri ile ilgili şeylerin oluşturduğu dizi, sıra, silsile. | Birden fazla kimsenin bir borçtan dolayı sorumlu olması. )
- DEVLET[Ar.] ile MÜLK[Ar.]
- DEVLETLÜ RE'FETLÜ ile RİF'ATLÜ ile SAÂDETLÜ
( Seraskerelere verilen unvan. İLE Askerlikte binbaşılarla, mülkiyede üçüncü rütbe sahiplerinin unvanı.[SÂLİSE] İLE Askerlikte albay/miralay ile korgeneral[birinci ferik], sivilde vezir ile mîrülümerâlık rütbeleri arasındaki kişilerin resmî unvanı. )
- DEVLETLÜ ile DEVLETLÜ İNÂYETLÜ ile DEVLETLÜ NECÂBETLÜ ile DEVLETLÜ RE'FETLÜ ile DEVLETLÜ SEMÂHATLİ ile DEVLETLÜ SİYÂDETLÜ ile DEVLETLÜ UTÛFETLÜ[< UTÛF: Şefkât göstermek.]
( Sultanlara hitapta kullanılan unvan. | Refâh, saâdet ve nîmet sahibi, vezir ve müşir gibi büyük rütbe sahiplerine verilen unvan. İLE Sarayın kızlarağasına verilen unvan. İLE Şehzâdeler hakkında kullanılan unvan. İLE Seraskerelere verilen unvan. İLE Şeyhülislâmlar hakkında kullanılan unvan. İLE Mekke şerîfine, Hz. Muhammed'e intisâb şerefinde bulunan kişilere hitapta kullanılan unvan. İLE Vezirlere, müşirlere, sultan damatlarına verilen unvan. )
- DEVLETLÜ ile/ve ŞEVKETLÜ ile/ve ASÂLETLÜ ile/ve İSMETLÜ
( Sultanlara hitapta kullanılan unvan. | Refâh, saâdet ve nîmet sahibi, vezir ve müşir gibi büyük rütbe sahiplerine verilen unvan. İLE/VE Azamet ve heybet sahibi sultanlar için kullanılırdı. İLE/VE Yabancı elçilere verilen unvan. İLE/VE Derece bakımından yüksek kimselere, sultan ve şehzâdelerin hanımlarıyla kızlarına verilen bir unvan. )
- DEVR[Ar.] ve/||/<> DAİM[Ar.]
- DEVRALMAK[Ar.] değil/yerine/= GEÇİRALMAK
- DEYN[Ar.] ile KARZ[Ar.]
- DÎDE[Fars.] ile -DÎDE[Fars.]
( Göz. | Gözcü. | Gözbebeği. | Gözucu. | Gözün nuru. İLE Görmüş, görülmüş.[LÜTUF-DÎDE: Lütuf/incelik görmüş.] )
- DİH[Fars.] ile -DİH[Fars.] ile DÎH[Fars.]
( Köy, karye. | Tek renkli, kenarları gümüş ya da altın motifli kumaş. İLE Veren, verici.[ÂRÂM-DİH: Rahatlık veren. | HACLET-DİH: Utanç verici.] İLE Köy, karye. )
- DÎK[Ar. çoğ. DİYEKE, EDYÂK] ile DÎK[Ar.] ile DİK[Tr.]
( Horoz. İLE Dar olma, darlık. İLE Yatay bir düzleme göre yerçekimi doğrultusunda bulunan, eğik olmayan. | Yatık durmayan, sert. | Sert, kalın, tok selen. | Sert bakış. | Ters, aksi söz. | Kaba, yersiz davranış. | Birbirine dikey olan doğrulardan oluşmuş. )
- DİL[Fars.] ile DÎL[Fars.] ile | [Tr.] DİL[Fars.] ile DİL[Fars.]
( Gönül, yürek/kalb. İLE Nokta. | Gönül, kalb. | Mandıra, ağıl. İLE | Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan, etli, uzun, hareketli örgen. Tat alma örgeni. İLE Kişilerin, düşündüğünü ve duyduğunu bildirmek için sözcüklerle ya da işaretlerle yaptıkları anlaşma. Lisan. )
- DIL ile/||/<> ŞEBÎH Bİ'L-MUAYYEN
( Kenar. | Üçüncü ve daha yüksek dereceden kök. İLE/||/<> Paralel kenar. )
- DİLÂRÂ[Fars.] ile/ve/||/<>/> DİLBER[Fars.]
( Gönül alan/kapan/okşayan/dinlendiren, güzel genç kız. İLE/VE/||/<>/> Gönlü alıp götüren, çok güzel/alımlı yetişkin/olgun güzel kadın. )
( Hakkı, hakikati[dolunay] temsil eden. İLE/VE/||/<>/> Hakikate[dolunaya] benzetilen. )
( Hakikat. İLE/VE/||/<>/> Mârifet. )
- DİLBAZ[Fars.] ile/ve/||/<> DİLBER[Fars.] ile/ve/||/<> DİLRUBA[Fars.]
( Güzel söz söyleyen, konuşkan. | Konuşmasıyla kandıran. İLE/VE/||/<> Alımlı, güzel kadın. İLE/VE/||/<> Gönül çalan, gönül hırsızı. )
- DİMÂ'[Ar. < DEM] ile DİMÂĞ[Ar. çoğ. EDMİGA]
( Kanlar. İLE Beyin. | Akıl, şuur. [Fars. HÛŞ] )
- DİMNE[Ar.] ile Dimne[Ar.]
( Süprüntülük. İLE Çakal adı.["Kelîle ve Dimne" adlı öykü kitabındaki] )
- DÎN[Ar. çoğ. EDYÂN] ile DÎN[Ar.]
( Allah'a inanma ve bağlanma. İLE Her Güneş ayının 24. günü. | Kalemi korumakla görevli sayılan melek. )
- DÎN[Ar.] ile ŞERÎ'AT[Ar.]
- DİRÂYET[Ar.] ile 'ILM/İLM[Ar.]
- DİRENG[Fars.] ve/||/<> ÂRÂM[Fars.]
( Dayanç/sabır. | Bekleme, gecikme, tutma, dinlenme. VE/||/<> Rahat/yerinde durma. | Eğlenme, dinlenme. | Yerleşme, karar kılma. )
( BÎ-ÂRÂM: Rahat durmayan. | Sürekli dönen gezegenler. )
- -DİSÂR[Ar.] ile DİSÂR[Ar.]
( Eklendiği sözcüğe çokluk, bolluk anlamı verir.[MERHAMET-DİSÂR: Çok merhametli.] İLE Üste giyilen kaftan, giysi. | Yatak çarşafı. )
- DÎVÂN[çoğ. DEVÂVÎN] ile DÎVÂN[Fars. < DÎV: Dev. | Şeytan. | Cin.]
( Büyük meclis. İLE Devler. )
- DİVÂN-I MUHASEBAT[Ar.] değil/yerine/= SAYIŞTAY
- DÎZ[Ar.] ile DİZ[Ar.] ile | DİZ[Tr.]
( Renk. İLE Kale, sur. İLE Bacakların ortasındaki eklem yeri. Kaval, baldır ve uyluk kemiğinin birleştiği yer. | Bazı şeyleri araya koyma, dizme buyruk kipi. )
- DOĞU/MAŞRIK[Ar. < ŞARK] ile MAĞRİP/MAĞRİB[Ar. < GARB]
( DOĞU, GÜNEŞİN DOĞDUĞU TARAF )
- DUÂ'[Ar.] ile MES'ELE[Ar.]
- DUÂ[Ar.] ile NİDÂ'[Ar.]
- DÜCNE[Ar. çoğ. DÜCEN, DÜCÜNÂT] ile DÜCÜNNE[Ar. çoğ. DÜCÜNÂT]
( Karanlık, kapalı hava. İLE Bulut, kat kat olma, karanlık. | Yağmur yağma. )
- DUH[Fars.] ile DÛH[Fars.]
( Kız. | Hasır otu, hasır sazı. | Havâi fişek. İLE Otsuz, çıplak arazi, yer. Yapraksız ve meyvesiz ağaç. | Tüysüz, çıplak baş ve yüz. | Hasırotu. )
- DUHÛL[Ar.] ile DÜHÜL[Ar.]
( İçeri/içine girme. İLE Davul. )
- DÜMBÂL/E[Fars.] ile DÜNB/E[Fars.]
( Kuyruk. İLE Kuyruk. )
- DUMÛR[Ar.] ile DUMÛR[Ar.]
( Hastalıktan bir örgenin kuruması. | Zayıflıktan/açlıktan hayvanın karnının içeri çökmesi. İLE Bir örgenin beslenememesinden dolayı kuruyup kalması, körelme. )
- DÜNÜVV[Ar.] ile KURB[Ar.]
- DÜNYA[Ar.] ile/değil/yerine/||/<>/> YERYÜZÜ / ACUN / YERTİNÇ
- DÛR[Ar. < DÂR] ile DÛR[Fars.]
( Evler. | Bölgeler. İLE Uzak. [DÛR-BÎN: Uzağı gören. | Dürbün.] )
- DÛR-BÎN[Fars.] ile DÛR-NÜMÂ/Y[Fars.]
( Uzağı/ileriyi/geleceği gören. İLE Uzağı gösteren. )
- DURR[Ar.] ile ŞERR[Ar.]
- DURR[Ar.] ile SÛ'[Ar.]
- DÜRÜST[Fars.] değil/yerine/= DOĞRU
- DÜŞES ile DÜŞEŞ[Fars. DÜ: İki. + ŞEŞ: Altı.]
( Büyük ve önemli bir toprak parçasını yöneten yüksek rütbeli soylu. | Bazı devletlerde prensten sonra gelen en yüksek soyluluk gösteren san. İLE Zarla oynanan oyunlarda, atılan zarlardan her ikisinin de altı benekli olan yüzlerinin üste gelmesi. | Umulmayan iyi bir rastlama. )
- DÜSÛR[Ar.] ile DÜSÜR[Ar. < DİSÂR]
( Mahvolma, eseri kalmama. İLE Üste giyilen kaftanlar, giysiler. | Yatak çarşafları. )
- DÜZ[Ar.] ile DÛZ[Ar.]
( Yatay durumda olan. Eğik ve dik olmayan. | Eğri ya da kıvrımlı olmayan. İLE Dikici, diken. [ÇUVALDIZ < CÜVÂL-DÛZ: Çuval dikmeye özgü iğne.] )
- E[Ar.] ile -E[Ar.]
( Elif harfinin üstün ve ince okunan şekli. İLE Arapça sözcükleri dişil/müennes yapmaya yarar. )
- EB'AD[Ar. < BA'D] ile EB'ÂD[Ar. < BU'D]
( Daha uzak. İLE Uzaklıklar, uzunluklar. )
- EBÂET[Ar. çoğ. ÂBÂ] ile EBÂİD[Ar. < EB'AD]
( Kamışlık.[yer] | Kamış. İLE En uzak.[yerler] | Yakın olmayan.[akraba] )
- EBÂRİK[Ar.] ile EBÂRÎK[Ar. < İBRİK]
( Kumlu, balçıklı.[yer] | Alaca atlar. İLE İbrikler, su kapları. )
- EBCEL[Ar.] ile EBCER[Ar.]
( İri yapılı adam. İLE Büyük ve çıkık karınlı adam. )
- EBDÂN[Ar. < BEDEN] ile EBDÂN[Fars.]
( Gövdeler, tenler, nesneler. İLE Kavim, kabile. | Lâyık. )
- EBEDİYET[Ar.] değil/yerine/= SONSUZLUK
- EBEDİYETE İNTİKAL[Ar.] ETMEK değil/yerine/= SONSUZLUĞA GÖÇ ETMEK
- EBHAL[Ar. < BUHL] ile EBHÂR[Ar. < BAHR] ile EBHAR[Ar.]
( Daha/en/pek cimri/pinti/hasîs. İLE Denizler. İLE Ağzı/soluğu kötü kokan. )
- EBÎ[Ar.] ile EBİR/EBR[Ar.]
( Baba. İLE Bulut. )
- EBLAG[Ar. < BELİĞ] ile EBLAK[Ar. < BALIK]
( Olgunluk derecesine çok yakın olan, dah beliğ, en fasîh. İLE Alaca, bulaca. | Rengârenk. | Alabacak at. )
- EBLEC[Ar.] ile EBREC[Ar.]
( Açık kaşlı. | Nurlu, parlak, vuzuhlu. İLE Gözünün akı çok fakat güzel gözlü kişi. )
- EBLEH[Ar. < BELÂHET] ile EBLEK[Fars.]
( Pek akılsız, ahmak, bön, alık. İLE Alacalı. )
- EBNÂ[Ar.] ile ZÜRRİYET[Ar.]
- EBTAL[Ar. çoğ. EBÂTIL] ile EBTÂL[Ar. < BATTÂL]
( En boş, beyhûde. İLE Yiğitler, dövüşken erler. )
- EBTALE[Ar.] ile EDHAZA[Ar.]
- ECEL[Ar. çoğ. ÂCÂL] ile ECELL[Ar. < CELÎL]
( Belirli olan süre/vâde. Ömrün sonu, hayatın son anı. İLE Çok büyük, en ulu. )
- ECEL[Ar.] ile MÜDDET[Ar.]
- ECHEL[Ar. < CÂHİL] ile ECHER[Ar.]
( Çok cahil. | Nâdân, aksi kişi. İLE Son derece güzel hanım. | Gündüz iyi görmeyen, kamaşık gözlü adam. )
- ECİR/ECR[Ar. < UCÛR] ile ECÎR[Ar. < ECR]
( Bir iş/hizmet karşılığında verilen şey. | Âhirete ait ödül/mükâfat, sevap. | Ücret. İLE Ücretle çalışan, gündelikçi. )
- ECİRGAT ile AMELE
- ECLA'[Ar.] ile ECLÂ[Ar. < CELÎ]
( Kısa dudaklı ve miskin adam. İLE Pek belirli, çok âşikâr. )
- ECMA'U[Ar.] ile CEM'[Ar.]
- ECZEM[Ar. < CÜZÂM] ile ECZEM[Ar.]
( Cüzâmlı, miskinlik illetine uğramış olan. | Parmakları ya da eli kesik kişi. İLE Burnu kesilmiş. )
- EDÂ[Ar.] ile İBLÂĞ[Ar.]
- EDEBÎ (OLAN) ile/ve/||/<>/>/< EBEDÎ (OLAN)
- EDEBİYAT[Ar.] ile YAZIN
- EFDAL[Ar. < FÂDIL/FÂZIL] ile EFDÂL[Ar. < FAZL]
( Daha erdemli/fazîletli. | En üstün/âlâ. İLE Fazlalar/ziyâdeler. | İyilikler, ihsanlar, meziyetler, lütûflar. )
- EFFAK[Ar.] ile EFFÂK[Ar. < İFK]
( Ticaret için tüm dünyayı gezen. İLE Fazla iftirâ eden. )
- EFHÂM[Ar. < FEHM] ile EFHAM[Ar. < FEHÎM]
( Zihinler, anlamalar, idrâkler. İLE En ulu, çok şeref sahibi, daha fehâmetli. )
- EFHÂS[Ar. < FAHS] ile EFHÂZ[Ar. < FAHZ]
( Herşeyin içi/boşlukları. İLE Yakın akrabalar. )
- EFHÂS[Ar.] ile EFHÂZ[Ar. < FİKR]
( Daha fakir ve muhtaç. İLE Düşünceler. )
- EFLÂK[Ar. < FELEK] ile EFLÂK[Ar. < FİKR]
( Gökler, semâlar, felekler, küreler, zamanlar. | Bahtlar, tâlihler, kaderler. İLE Osmanlı döneminde, merkezi Bükreş olan, iki memleketten bir kısım. )
- EFRA'[Ar.] ile EFRÂH[Ar. < FERH] ile EFRÂH[Ar. < FERAH]
( Vesveseli, kuruntulu. | İşi gücü olmayan. İLE Piliçler. | Piçler. İLE İç açıklıkları, sevinmeler. )
- EFRÂS[Ar. < FERES] ile -EFRÂZ/FİRÂZ[Fars.]
( Atlar, beygirler, kısraklar. İLE Kaldıran, yükselten. )
- EFRÛZ[Fars.] ile -EFRÛZ[Fars.]
( Parıltı, şûle. İLE Aydınlatan, parlatan. | Tutuşturan, yakan. )
- EFSÂNE CÛ/Y[Fars.] ile EFSÂNE GÛ/Y[Fars.]
( Efsâne arayan/arayıcı. Boş vakit geçirmek isteyen. İLE Masal söyleyen, saçmasapan söyleyen. )
- EFSÂNE ile/||/<> ESÂTİR ile/||/<> KISSA ile/||/<> HİKÂYE ile/||/<> HABER ile/||/<> MASAL
( Güzelliğin ileri derece etkileyici niteliği. İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... )
( ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> Kendi deneyimini anlatmak. İLE/||/<> İkinci elden aktarmak/anlatmak. İLE/||/<> Olmuşu aktarmak/anlatmak. İLE/||/<> ... )
- EFSÛN[Fars.] ile EFZÛN[Fars.]
( Gözbağcılık, "büyü", "sihir", arpağ. İLE Fazla, çok, yukarı, aşkın. )
- EFŞÜRDE[Fars.] ile EFŞÜRE[Fars.]
( Sıkılmış, posası çıkarılmış şey. İLE Öz, uşâre. )
- EFZÂ'[Ar. < FEZÂ] ile -EFZÂ/-FEZÂ[Fars.] ile EFZAH/EFDAH[Ar. < FAZÎH] ile EFZÂR[Fars.]
( Korku ile bağırmalar. İLE Artıran, çoğaltan. İLE Daha/pek rezil. İLE Ayakkabı, kundura. | Gemi yelkeni. | Sanatçıların kullandıkları aletler. | Yemeğe konulan baharat. )
- EGVÂL[Ar. < GUL] ile EGVÂR[Ar. < GAVR]
( Büyük kazalar, felâketler. | Şeytanlar, türlü şekil alan periler. | Gulyabaniler, gövdesi olmayan hayvanlar. İLE Dipler, çukurlar. Sonlar. )
- EHAD[Ar.] ile EHADD[Ar. < HADD]
( Tek, bir, ilk sayı. İLE Daha keskin. )
- EHÂLÎ/AHÂLİ[Ar. < EHL] ile EHÂLÎL[Ar. < İHLÎL]
( Bir mahallede/semtte/kasabada/köyde yerleşip oturanlar. | Halk, umûm. İLE Penis deliği. )
- EHASS[Ar. < HASİS] ile EHASS[Ar. < HÂSS]
( Daha cimri, çok pinti. | Çok/en bayağı. İLE En özel. | Başlıca. )
- EHRAM/PİRAMİT değil/yerine/= ...
- EHVÂ'[Ar. < HEVÂ'] ile EHVÂL[Ar. < HEVL] ile EHVÂR[Fars.]
( İstekler, arzular, şehvetler, hevesler, meyiller. İLE Korkular, dehşetler. İLE Şaşkın, sersem, alık. )
- EKÂME Bİ'L-MEKÂN[Ar.] ile GANİYE Bİ'L-MEKÂN[Ar.]
- EKSEN/MİHVER[Ar. çoğ. MAHÂVİR] ile/<> ORTAY
( Bir cismi, iki eşit parçaya bölen, gerçek ya da sanal çizgi. | Üzerinde bir pozitif yön varsayılan sonsuz doğru. | Dingil. İLE/<> [mat.] Bir düzlem şeklin aynı yöndeki koşut tüm kirişlerini eşit parçalara bölen çizgi. | Bir uzayı, bir yüzeyi, iki eşit parçaya bölen çizgi/düzlem. )
( MİHVER ile/<> ... )
- EKTÂR[Ar. < KETER] ile EKTÂR/AKTÂR[Ar. < KUTR]
( Şerefler, haysiyetler. Hasepler, nesepler. Mertebeler, dereceler. İLE Taraflar, yanlar. )
- EKVÂS[Ar. < KEVS] ile EKVÂZ[Ar. < KÛZ]
( Yaşmaklar. İLE Kadehler, kâseler, bardaklar. )
- el-KÂDİR 'ALE'Ş-ŞEY'İ[Ar.] ile el-MÂLİK LEHÛ[Ar.]
- ELÂ[Ar.] ile ELA[Ar.]
( Başlama ve tenbih edatı.[Nazımda ve sözün başında kullanılır.][ELÂ'dan sonra EY nidâsı gelir.] İLE Sarıya çalar kestanerengi.[göz] )
- EL-BURHÂN ile CEDEL ile HATÂBE(T) ile ŞİİR ile MUĞÂLATA/SAFSATA
( İspat. Kesin sonuç olmak amacıyla kesinlik taşıyan öncüllerden oluşturulan kıyas. İLE Diyalektik. Yaygın olarak bilinen önermelerden oluşan kıyas. İLE Retorik. Güvene bağlı olarak kabullenilen(makbûlât) önermelerden oluşan kıyas. İLE Poetik. İnsan ruhunu mutluluğa ya da mutsuzluğa yöneltici etkisi olan önermelerden oluşan kıyas. İLE Sofistik. Gerçeğe benzer ya da yaygınlık kazanmış yalan ya da kuruntudan oluşan önermelerden oluşan kıyas. )
( Safsata Türleri )
- ELBÜRZ[Ar.] ile ELBÜZ[Ar.]
( Kafkas sıradağlarının en yükseği. | Hakkında türlü hûrafeler anlatılan Kaf Dağı. | Uzun boylu, yakışıklı. İLE Yüce, yüksek, bâlâ. | Kafkas Dağı'nın tepesi. )
- ELEM[Ar.] ile VEC'[Ar.]
- ELEM[Ar.] ile VESAB[Ar.]
- ELİBBÂ[Ar. < LEBÎB] ile ELİFBÂ/ELİFBE[Ar.]
( Akıllı, olgun, kâmil kişiler. İLE 33 harften oluşan Osmanlı abecesi. | Bir şeyin başlangıcı. | Bir örgü motifi. )
- ELİF:
İBTİDÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İSTİVÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İNFİRÂD[Ar. < FERD] ile/ve/||/<> İNKITÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İSTİĞNÂ[Ar.] ile/ve/||/<> ÜLFET[Ar.]
- ELİF ile/||/<> LÜTFEN
- ELİNİN KÖRÜ değil/< ÖLÜNÜN GÛRU(MEZARI)[Fars.]
- ELMA'/ELMAÎ[Ar.] ile ELMAH/ELMAHÎ[Ar.]
( Pek zeki, çok anlayışlı. İLE Her gördüğü şeyi, incelemeye/tetkike, araştırmaya meraklı. )
- ELMA'Î[Ar.] ile LEVZÂ'Î[Ar.]
- ELTAF[Ar. < LATÎF] ile ELTÂF[Ar. < LÛTF]
( Daha/pek lâtif, güzel, hoş. İLE İyilikler, iyilikseverlikler, nezâketler. )
- EM[Ar.] ile EV[Ar.]
- EMÂLÎC[Ar. < ÜMLÛC] ile EMÂLÎS[Ar. < İMLÎS/E]
( Uzun yapraklı otlar/fidanlar. İLE Otsuz ve susuz çöller. )
- EMÂRÂT[Ar. < EMÂRE] ile EMÂRET[Ar. < EMR] ile EMÂRİD[Ar. < EMRED]
( Nişanlar, eserler, deliller, alâmetler. İLE Emirlik, beylik, prenslik. | Emir'in hali ve sıfatı. İLE Bıyıkları terlememiş gençler. )
- EMÂRE[Ar.] ile/ve/||/<> ESAM/E[< ESÂM/İ / İSİMLER][Ar.]
( Belirti. İLE/VE/||/<> Adlar/isimler. )
- EMCÂD[Ar. < MECÎD] ile EMCED[Ar. < MECÎD]
( Onur, şeref, haysiyet sahibi olanlar. İLE Daha/pek çok onur, şeref, haysiyet sahibi olan. )
- EMED[Ar.] ile EMEDD[Ar. < MEDD]
( Son, nihâyet. İLE Daha/pek uzun, sürekli. )
- EMED[Ar.] ile GÂYE[Ar.]
- EMEL[Ar.]/AMAÇ[Fars.] ile/ve EREK
( Zorunluluk/lar ile. İLE/VE Keyfî. )
- EMHÂR[Ar. < MEHR] ile EMHÂR[Ar. < MÜHR] ile EMHÂL[Ar. < MEHL]
( Nikâh bedelleri, ayrılma durumunda, hanım eşe verilecek, nikâhta kararlaştırılan para vs. İLE Taylar, at yavruları. İLE Bir şeyin yapılması için verilen fazla zamanlar, mühletler, vâdeler. )
- EMÎN[Ar.] ile ME'MÛN[Ar.]
- EMİR[Ar.] değil/yerine/= BUYRUK/BUYURU
- EMLÂ'[Ar. < MELÂ] ile EMLAH[Ar. < MELÎH] ile EMLÂH[Ar. < MİLH]
( Bölükler, kalabalıklar, cemaatler. İLE Son derece güzel, en melâhatli, pek melîh. İLE Tuzlar. )
- EMNİYET ÂMİRİ değil/yerine/= GÜVENLİK BUYRANI
- EMNİYET[Ar.] STOKU[İng./Fr. STOCK] değil/yerine/= GÜVENLİK YIĞIMI
- EMR/EMİR[Ar.] ile HABER[Ar.]
- [önce] (NEHY-İ ANİ'L) MÜNKER[Ar.] ile/ve/sonra/||/<>/>/>< (EMR-İ) BİL MÂRUF[Ar.]
( Günah ve kötü şeyler[in yapılmaması]. İLE/VE/||/<>/>/>< Herkesçe bilinen, tanınan, belirli, sanlı. | Şeriatın uygun gördüğü, beğendiği ve buyurduğu[nun yapılması]. )
- EMSÂL[Ar. < MESEL] ile EMSÂL[Ar. < MİSL]
( Destanlar, öyküler, kıssalar. İLE Örnekler, nümûneler. | Eş, benzer. | Eşler, benzerler. | Katsayı. Kaç katı/misli alınacağını bildiren sayı. )
- EMSAL[Ar.]/COEFFICIENT[İng.] değil/yerine/= KATSAYI
- EMSÂL ile NUMUNE
( BENZER ile ÖRNEK )
- EMYÂH[Ar. < MÂ] ile EMYÂ/EMYÂN[Fars.]
( Sular. İLE Para kesesi/çantası. )
- ENÂM[Ar.] ile NÂS[Ar.]
- ENÂT[Ar.] ile HİLM[Ar.]
- ENÂT[Ar.] ile TU'EDE[Ar.]
- ENBÂR[Ar. < NİBR] ile ENBÂR[Fars.]
( Anbarlar. İLE Dolu, yığın, küme. | Güç vermek üzere ekinlere dökülen çer-çöp, gübre. )
- ENBÂZ[Ar. < NEBEZ] ile ENBÂZ[Fars.]
( Takma adlar, lâkaplar. İLE Ortak, eş. )
- ENDÂD[Ar. < NİDD] ile ENDÂD/ENZÂD[Ar. < NADAD/NAZAD] ile ENDÂHT[Fars.]
( Benzeyenler, eşler, misiller, nazîrler. İLE Onurlu ve düzenli kişiler. | Toprak tabakaları. İLE Atma, atış, atılma. | Silah atma, boşaltma. )
- ENFÂL[Ar. < NEFEL] ile ENFÂR[Ar. < NEFÎR]
( Ganimetler, düşmandan alınan mallar, emeksiz kazançlar. İLE Kalabalıklar, halk, cemâatler. )
- ENHÂ'[Ar. < NAHV] ile ENHÂR[Ar. < NEHR]
( Taraflar, yanlar, cihetler. | Yollar. İLE Irmaklar, çaylar. )
- ENİS ile/ve/||/<> KURBİYET
- ENÎSE ile ENÎSE[Fars.] ile ENÎŞE[Fars.]
( Ateş, od. İLE Donmuş, pekişmiş nesne. İLE Hafiye. | Câsus. | Dalkavuk. )
- ENİŞTE[Fars. < ANGUŞTE] ile GÖRÜMCE[Fars. < KÖRÜMÇİ < KÖRÜM[:Görmek, bakmak.]
( Varsıl çiftçi, kodaman. | Ablanın/kız kardeşin kocası. İLE Gelin bakmaya giden kadın. )
- ENKAS[Ar.] ile ENKAZ[ka uzun okunur!][Ar. < NUKZ]
( Daha/pek/çok eksik. İLE Binâ yıkıntıları, moloz. | Eski hayvanların artıkları. )
- ENKERE MİN-HU KEZÂ[Ar.] ile NEKAME MİN-HU KEZÂ[Ar.]
- ENKERE[Ar.] ile NAKAME[Ar.]
- ENSÂB[Ar. < NESEB] ile ENSÂB[Ar. < NUSUB]
( Soylar, baba tarafından akrabalar/hısımlar. | Logaritma cetvellerinin sayıları. [CEYB(SINUS), TECEYB(COSINUS), MÜMÂS(TANGENT), TAMAM MÜMÂS(COTANGENT), KATI'(SÉQUENCE), TAMAM KATI'(COSÉQUENCE)] İLE Belâlar, şerler. | Putlar, heykeller. )
- ENSÂF[Ar. < NISF] ile ENSAF[Ar. < İNSÂF]
( Yarımlar, yarılar. İLE Daha/pek insaflı. )
- ENSÂL[Ar. < NESL] ile ENSÂR[Ar. < NÂSIR]
( Soylar, evlâtlar, sülâleler. İLE Yardımcılar/muavinler, koruyucular/müdâfîler. )
- ENSÂL[Ar. < NESL] ile ENZÂL[Ar. < NEZL/NEZÎL]
( Soylar, evlâtlar, sülâleler. İLE Soysuzlar, alçaklar, aşağılıklar. )
- ENSÂR[Ar. < NÂSIR] ile ENZÂR[Ar. < NAZAR]
( Yardımcılar/muavinler, koruyucular/müdâfîler. İLE Bakışlar, bakmalar. )
- ENZÂL[Ar. < NEZL/NEZÎL] ile ENZÂR[Ar. < NAZAR]
( Soysuzlar, alçaklar, aşağılıklar. İLE Bakışlar, bakmalar. )
- ER[Ar.] ile ER[Ar.] ile ER[Tr.] ile Er.[kimya]
( Eğer, ise, olsa, olur ise. İLE Erken. İLE Erkek. | Aşamasız asker. | Yiğit, kahraman. | İşini iyi bilen, yetenekli. İLE Erbiyum'un simgesi. )
- ERÂNİB[Ar. < ERNEB] ile ERÂNÎB[Ar. < ERNEBE]
( Tavşanlar. İLE Burun ucları. )
- ERÂZÎ/ARÂZÎ[Ar.] ile ERÂZİL[Ar. < ERZEL]
( Yerler, topraklar. İLE Reziller, namussuzlar, yüzsüzler. )
- ERBAÂ'[Ar.] ile ERBAA[Ar.]
( Çarşamba günü. İLE Dört. )
- ERBÂB[Ar. < RABB] ile ERBÂB[Fars.]
( Sahipler, mâlikler. | Becerikli, ehil, muktedir. İLE Ulu, başkan, reis. )
- ERCÂ[Ar. < RECÂ] ile ERCÂ[Ar.] ile ERCAH[Ar. < RÂCİH]
( Taraflar, yönler. İLE Daha çok istenilen, ricâ edilen. İLE Üstün, uygun, tercihe uygun. )
- ERDEB/İRDEB[Ar.] ile ERDEB[Ar.]
( Arap şehirlerinde kullanılan ve İstanbul kilesiyle 9 kileyi karşılayan bir ölçek. İLE Savaş. )
- ERES[Ar.] ile ER'ES[Ar.]
( Çiftçilik, çiftçi olma. İLE Başı büyük, kocakafa. )
- ERHAM[Ar. < RAHÎM] ile ERHÂM[Ar. < RAHM]
( Daha/pek merhametli. İLE Döl yatakları. | Akrabalar, hısımlar. )
- ERİL YALANCI EŞEYSEL BOZUKLUK[Ar.] ile DİŞİL YALANCI EŞEYSEL BOZUKLUK[Ar.] ile ANORMAL EŞEYSEL GELİŞİM[Ar.]
( Erillik göstergesi/örgeni baskın gelen hünsâ. İLE Dişillik göstergesi/örgeni baskın gelen hünsâ. İLE [hukukta] Erillik ya da dişillik örgenlerinden her biri kendinde bulunan fakat bu örgenlerden birinin etkinliği, hareketi ve oluşumu ötekine baskın gelmediği ya da önde olmadığı gözönünde bulundurularak durumu belirgin olmayan hünsâ. )
( HÜNSÂ-Yİ RECÛLÎ ile HÜNSÂ-Yİ NİSÂÎ ile HÜNSÂ-İ MÜŞKÎL )
- ERÎS ile ERÎS[Fars.] ile ERİŞ[Fars.]
( Çiftçi, ekinci. İLE Zeki, uyanık, akıllı, uslu. İLE Bilek. | Endâze, arşın. )
- ERMÂ'[Ar. < REMH] ile ERMÂH[Ar. < REMH]
( Çok güzel ve cilveli olan.[sevgili] İLE Vuruşlar, darbeler. | Mızraklar, süngüler.[< RUMH] )
- ERŞ-MUKADDER[Ar.] ile ERŞ-İ GAYR-İ MUKADDER[Ar.]
( Ölüme neden olmayarak kesilen ya da kullanılamaz duruma getirilen örgenlere özgü, miktarı belirli olan diyet. İLE Ölüme neden olmayan ve miktarı belirli olmayan örgenler için bilirkişinin takdir ve tayinine bırakılan diyet. )
( ERŞ[Ar. çoğ. URÛŞ]: Sakatlanan bir örgen için neden olan kişiden alınan şerî diyet, kan pahası. | Satılık malın, kusuru dolayısıyla değerinden indirilen para. )
- ERŞ[Ar. çoğ. URÛŞ] ile ERS[Ar.]
( Sakatlanan bir örgen için kesenden alınan diyet, kan pahası. | Satılık malın kusuru dolayısıyla değerinden indirilen para. İLE Gözyaşı. )
- ERS[Fars.] ile ERZ/ERZİŞ[Fars.] ile ERZ/ERÜZ[Ar.][Fars.]
( Gözyaşı. İLE Değer, kıymet, kadir ve îtibar. İLE Pirinç.[hubûbat] )
- ERVA'[Ar.] ile ERVÂH[Ar. < RÛH]
( Çok güzel genç. | Son derece cesur ve yiğit. İLE Canlar, yaşamın cevher"ler"i. )
- ERZE[Ar.] ile ERZE[Ar.]
( Çam ağacı. İLE Samanlı sıva çamuru. | Çamdan çıkarılan zift. | Eski yönteme göre yeryüzünün bölündüğü yedi iklim.[yedi parçadan birinci iklim, ekvatora yakın olan bölge.] | Çam. )
- ESÂBİ'[Ar. < ISBI] ile ESÂBÎ'[Ar. < ÜSBÛ] ile ES'ABÎ[Ar.]
( Parmaklar. İLE Haftalar. İLE Gayet güzel ve beyaz göz. )
- ESÂKIF[Ar. < ÜSKUF] ile ESÂKİF[Ar. < ESKEF]
( Piskoposlar, metropolitler. İLE Eskiciler, kunduracılar, köşkerler. )
- ES'ÂR[Ar. < SI'R] ile ES'ÂR[Ar. < SU'R]
( Satılan şeylerin bilinen fiyatları, narhlar. İLE Yiyecek-içecek artığı. )
- EŞ'ÂR[Ar. < Şİ'R] ile EŞ'AR[Ar. < ŞAİR]
( Ölçülü/vezinli ve uyaklı/kâfiyeli sözler. | Kıllar.[< ŞA'R] İLE En/daha güzel şiir okuyan. )
- ESÂS[Ar.] ile ESÂS[Ar. çoğ. ESÂSÂT]
( Döşeme, minder gibi ev eşyası. İLE Asıl, temel, dip, kök. | Doğruluk, gerçek. )
- EŞBÂH[Ar. < ŞEBÂH] ile EŞBÂH[Ar. < ŞİBH/ŞEBÎH]
( Kişiler, nesneler, gövdeler. | Büyük kapılar. | Uzaktan görünen şeyler, hayaller, karaltılar. İLE Nazîrler, misiller, benzeyenler, eşler. | İbn-i Nüceym ile İbn-i Vekîl'in "Furû"a, Süyûtî'nin "nahv"e ait ünlü eserleri.[el-eşbâh ve-n-nezâir] )
- EŞCA'[Ar. < ŞECÎ] ile EŞCÂR[Ar. < ŞECER]
( Daha şecâatli, en cesur ve yiğit. İLE Ağaçlar. )
- ESEF[Ar.] ile GAMM[Ar.] ile HASRET[Ar.]
- EŞEK[Ar.] ile EŞEKK[Ar.]
( Hayvan. İLE Çok şek sahibi, fazla ikircikli, tereddüd eden. [SEPTİK] )
- ESEN ile ESEN[Fars.]
( Sağlık/lı. İLE Kolay. )
- ESER[Ar.] ile ESER[Ar. çoğ. ÂSÂR]
( Serçe kuşu. İLE Nişan, iz, alâmet. | Te'lif. | Basılmış kitap. | Hadîs-i şerîf. | Tarih, vakayi kitabı. | Bir kimsenin meydana getirdiği şey. | Te'sir. )
- ESFÂ[Ar.] ile ESFÂR[Ar. < SEFER] ile ESFÂR[Ar. < SİFR]
( En saf/temiz. İLE Yolculuklar, yola gidişler. | Düşmana karşı gidişler. İLE Büyük kitaplar, ciltler. )
- EŞFAK[Ar. < ŞEFÎK] ile EŞFÂK[Ar. < ŞAFAK]
( Daha şefkatli, çok merhametli. İLE Şefkatler, merhametler, acımalar. )
- EŞGAL[Ar. < ŞUGL] ile EŞGAL[Ar. < MEŞGUL] ile EŞKÂL[Ar. < ŞEKL]
( İşler. İLE Çok işi olan. İLE Şekiller, biçimler, sûretler, tarzlar. )
- ESHÂ'[Ar.] ile ESHÂ'[Ar. < SAHÎ]
( Rengârenk, türlü türlü. İLE Daha cömert, eli açık, sahî. )
- EŞHÂ[Ar. < ŞEHÎ] ile EŞHÂR[Fars.]
( En çok sevilen, sevilerek/istekle yenilen şey. İLE Kalye taşı denilen radyom hamızı. | Nişadır. )
- EŞHEL[Ar.] ile EŞHER[Ar. < ŞEHÎR]
( Koyun gözlü, elâ gözlü adam, kırmızı ile karışık koyu mavi, elâ.[dişili/müennes ŞEHLÂ] İLE En/pek ünlü, çok iyi tanınmış. )
- ESÎL[Ar.] ile ESÎL[Ar.]
( Uzun, dolgun ve parlak yüz. | Doğru şey. İLE Şerefli ve otoriter kişi. )
- ESÎNE[Ar.] ile ESİNNE[Ar. < SİNÂN]
( Kirişin bir katı. | Yalın kat tasma. İLE Kılıçlar. | Süngüler. | Bileği taşları. )
- ESÎR[Ar. < Yun.] ile ESÎR[Ar. çoğ. ÜSERÂ]
( Evreni dolduran ve tüm cisimlere işleyen, fizikçilere ışık, harâret ve elektrik gibi şeylere aktarım aracılığı hizmeti gördüğü varsayılan, tartısız, esnek ve akıcı hafif bir cisim. İLE Savaşta düşman eline düşen kimse, tutsak. | Kul, köle. | Düşkün, vurgun. )
- EŞİTLİK = MÜSÂVÂT = EQUALITY[İng.] = ÉGALITÉ[Fr.] = GLEICHHEIT[Alm.] = AEQUALITAS[Lat.] = IGUALDAD[İsp.]
- EŞKA["ka" uzun okunur] ile EŞKAH[Ar.]
( Daha/en/pek şakî, haydut. İLE Al renkli at. | Kızıl donlu hayvan. | Kırmızı yüzlü adam. )
- ESKAL[Ar. < SIKAL]["ka" uzun okunur] ile ESKAL[Ar. < SAKİL]
( Ağır yükler/şeyler. İLE Daha sakil, en ağır. | En çirkin. | Kaba, can sıkıcı. )
- EŞK-BÂR[Fars.] ile EŞK-RÎZ[Fars.] ile EŞK-VER[Fars.]
( Çok gözyaşı döken, ağlayan. İLE Gözyaşı döken, ağlayan. İLE Gözyaşı döken, ağlayıcı. )
- ESKEF[Ar. çoğ. ESÂKİF] ile ESKEFE[Ar.]
( Eskici, kunduracı, köşker. İLE Eşik, kapının basamağı. )
- ESMÂ'[Ar. < İSM] ile ESMÂ'[Ar. < SEM] ile ESMAH[Ar.]
( Adlar. İLE Kulaklar, kulak işitmeleri. İLE En semahatli, eli açık, pek cömert. )
- ESMÂ ile/ve/||/<> EŞRÂ/T
- ESMÂR[Ar. < SEMER] ile ESMÂR[Ar. < SİMER] ile ESMÂR[Fars.]
( Meyveler. İLE Gece masalları, kıssalar, öyküler. İLE Mersin ağacı. )
- ESNÂ'[Ar. < SİNY] ile ESNA'[Ar.] ile ESNÂH[Ar. < SİNH] ile ESNÂN[Ar. < SİNN]
( Ara, aralı, vakit, sıra. İLE "Efdal" gibi "bülent, yüksek". İLE Asıllar, kökler. İLE Dişler. )
- EŞNÂ[Ar. < ŞENÎ] ile EŞNA'[Fars.]
( Daha/pek şenî, fenâ, kötü ve çirkin. İLE Çok değerli mücevher. | Yüzgeç, yüzücü. )
- ESRE[Ar.] ile ESRE[Ar.] ile ÖTRE[Ar.]
( Arap yazısında/harflerinde bir ünsüzün, dar, düz ve kısa okunacağını gösteren im. İLE Eski zamanlardan söylenilegelen bilgi ve haberlerin sonucu. İLE Arap yazısında, bir sesin yuvarlak, dar ve kalın[u], Türkçe'de de yuvarlak[o, ö, u, ü] okunacağını gösteren im. )
- EŞREF[Ar. < ŞERÎF] ile Eşref[Ar.]
( Daha/pek/en şerefli/onurlu. İLE Hicivleriyle tanınmış şair.[Eserleri: Hasbihal, İran'da Yangın Var, İstimdat, Deccâl, Külliyât-ı Eş'âr. 1846 - 1911] )
- ESTÂR[Ar. < SİTR] ile ESTÂR[Ar. < SATR]
( Örtüler, perdeler. İLE Yazı sıraları, dizileri. )
- EŞTÂT[Ar. < ŞETÎT] ile EŞTÂD[Fars.]
( Takımlar, sınıflar, fırkalar, çeşitler, nevîler. İLE Güneş ayının 26. günü. | O güne memur sayılan melek. | Zend'de bir sûrenin adı.[Zerdüşt] )
- EŞVÂK[Ar. < ŞEVK] ile EŞVÂK[Ar. < ŞEVK]
( Şiddetli istekler/arzular, neşveler. İLE Bitkilerin dikenleri. | Kemiklerin uzamaları. )
- EŞYA[Ar.] değil/yerine/= BUYUM, TÜYEK, ARIBERİ
- EŞYÂ'[Ar. < ŞEY] ile EŞYÂ'[Ar. < ŞÎA] ile EŞYÂH[Ar. < ŞEYH]
( Nesneler, varolanlar. | Çamaşır, yolcunun sandığı/bavulu/sepeti, evin masası, koltuğu, perdesi vb. nesneler. İLE Bölükler, yardımcılar, cemâatler. İLE Yaşlılar, ihtiyarlar. )
- ETÂ FULÂNUN[Ar.] ile CÂE FULÂNUN[Ar.]
- ET'İME-İ LEZÎZE[Ar.] ile/ve ET'İME-İ NEFÎSE[Ar.]
( Lezzetli yemekler. İLE/VE Çok hoş yemekler. )
- ETRA'[Ar.] ile ETRÂH[Ar. < TERAH]
( Dere gibi akan su. İLE/VE Kaygılar, tasalar, gamlar, kederler. )
- ETRÂF[Ar. < TARAF] ile ETRÂF[Ar. < TÜRFE]
( Yanlar, uclar, kıyılar. İLE Zarif ve nazik şeyler. )
- EVÂN[Ar. çoğ. ÂVİNE] ile EVÂM[Ar.]
( Vakit, zaman, çağ. İLE Borç, ödünç. | Renk, boya. )
- EVC[Ar. çoğ. EVCÂT] ile EVC[Ar.]
( Yüce, yüksek bir şeyin en yüksek noktası, doruk. İLE Segâh dörtlüsünün ırak perdesindeki şeddi ile uşşak dörtlüsünün karışmasından oluşan eski bir makamdır. )
- EVCÂ'[Ar. < VECÂ] ile EVCÂR[Ar.]
( Ağrılar, sancılar, acılar, sızılar. İLE İçinde gizlenmek üzere oluşturulan çukurlar, siperler. )
- EVCEL[Ar.] ile EVCER[Ar.]
( Çok korkak. İLE Çok çekingen. )
- EVHÂ[Ar.] ile VEHÂ[Ar.]
- EVRÂD[Ar. < VİRD] ile/ve/||/<> EZKÂR[Ar. < ZİKR]
( Okunması âdet olunan dini dualar. | Her zaman, dilde ve ağızda dolaşan sözler. İLE/VE/||/<> Anmalar, anımsamalar/hatırlamalar, bildirmeler, söylemeler. | Zikirler. )
- EVRE[Tr.] ile EVRE[Ar.]
( Bir olayda/işte birbiri ardınca görülen/beliren, gelişen değişik durumların her biri. Aşama, safha, merhale, faz. İLE Giysinin/esvabın dış yüzü. )
- EVSA'[Ar. < VÂSÎ] ile EVSÂH[Ar. < VESAH]
( Dahe/pek geniş/açık/enli/bol. İLE Kirler, pislikler. )
- EVSÂM[Ar. < VESM/VEŞM] ile EVSÂM[Ar. < VASM]
( Gövde üzerine bir iğne ile kara bir tozdan yapılan resimler, şekiller ya da yazılan yazılar, döğmeler. İLE Ayıplar, utanmalar, arlar, hayâlar. )
- EVSÂT[Ar. < VASAT] ile EVSAT[Ar. çoğ. EVÂSİT]
( Ortalar. İLE Bir şeyin ortası. | Ortadaki. | Orta, orta halli. | Yüksek ile alçak arası. | Türk müziğinin büyük usûllerindendir. )
- EVTÂR[Ar. < VATAR] ile EVTÂR[Ar. < VETER]
( Gereksinimler, gerekli olanlar. İLE Yaya gerilmiş ipler, kirişler, teller. | Bir eğimin iki ucuna bağlanan düz çizgiler. )
- EVVEL[Ar.] ile KABLE[Ar.]
- EVVELA[Ar.] değil/yerine/= ÖNCE/İLKİN/ÖNCELİKLE/İLK ÖNCE
- EVVELDEN[Ar.] değil/yerine/= ÖNCEDEN/ÖNCELERİ/ESKİDEN
- EVVELİYAT[Ar.] değil/yerine/= ÖNCESİ
- EVZÂ'[Ar. < VAZ] ile EVZAH[Ar. < VÂZIH]
( Durumlar/haller, duruşlar, tavırlar, vaziyetler. İLE Çok açık. )
- EVZÂR[Ar. < VEZER] ile EVZÂR/EFZÂR[Fars.]
( Kaleler, hisarlar, sığınılacak yerler. | Galebeler, üstünlükler. | Dağlar. İLE Sanat/zanaat sahiplerinin kullandıkları aletler. )
- EYÂLÂT[Ar. < EYÂLET] ile EYÂLET[Ar.]
( Vâlîlerin yönetimi altında bulunan bölgeler. İLE Bir vâlînin yönetimi altında bulunan bölge. )
- EYLEM ile/||/<> EK EYLEM/MECHÛL ile/||/<> EYLEMLİK ile/||/<> ETKEN/EDEN ile/||/<> EDİLGEN EYLEM ile/||/<> BUYRUM ile/||/<> ORTAÇ/FERÎ FİL ile/||/<> GEÇİŞLİ/MÜTEADDÎ ile/||/<> GEÇİŞSİZ/LÂZIM ile/||/<> KİŞİSİZ/MEÇHUL
( ... İLE/||/<> Ad soylu dil birimlerinin yüklem işlevi üstlenmesini sağlayan eylem. İLE/||/<> Başlıca işlevi, eylemin belirttiği oluşu göstermek olan ad özellikli eylemsi. İLE/||/<> Etken biçimde oluşa katılan öğe. İLE/||/<> Öznenin, yapılan işin etkisi altında kaldığını belirten çatıyla kurulan eylem. İLE/||/<> Eylemin yapılması gerektiğini buyurarak anlatan isteme kipi. İLE/||/<> Eylemden türemiş, çoğunlukla ön ad/sıfat, bazen de ad olarak kullanılan eylemsi. İLE/||/<> Nesneyle kullanılan eylem. İLE/||/<> Nesnesiz kullanılan eylem. İLE/||/<> Kişi belirtisi olmayan eylem kipleri ile üçüncü tekil kişi çekimlerinde öznesi belirli olmayan eylem biçimleri için kullanılan bir tanım.+ Diller/Arapca )
- [ne yazık ki]
EZÂ[Ar.] ve/||/<> CEFÂ (ÇEK(TİR)MEK)[Ar.]
( İncinme, incitme, can yakma. İLE/VE/||/<> Büyük sıkıntı, eziyet. )
- EZ'AF[Ar. < ZAÎF] ile EZ'ÂF[Ar. < ZI'F]
( Daha/pek zayıf, dermansız, kuvvetsiz. İLE Bir şeyi, iki katı yapan fazlalıklar, katlar. )
- EZÂLEHU 'AN MEVZİ'İHÎ[Ar.] ile EZELLEHÛ[Ar.]
- EZ-BER[Fars.] ile EZ-DİL[Fars.]
( Zihinde tutma, unutmamaya çalışma. [EZ: -den. | BER: Göğüs. EZ-BER: Göğüsten.(Kalpten/kalbe anlamına!)]["ezberden" değildir/yanlıştır!] İLE Gönülden. )
- EZECC[Ar.] ile EZEBB[Ar.]
( İnce ve uzun kaşlı, kalem kaşlı. İLE Kaşlarının kılı çok ve saçı uzun olan. )
- EZEL[Ar.] ile EZELL[Ar. < ZELÎL]
( Başlangıcı olmayan geçmiş zaman, öncesizlik. İLE Daha/pek/çok aşağılık kişi. )
- EZHÂR[Ar. < ZAHR] ile EZHÂR[Ar. < ZEHRE/ZEHERE]
( Arkalar, sırtlar. | Yüzler, satıhlar. İLE Çiçekler. )
- EZHEL[Ar.] ile EZHER[Ar.]
( Pek dalgın ve unutkan. Gaflette çok bulunan. İLE Pek beyaz, güzel ve parlak. )
- EZİYET(CEVR) ile/ve/değil/||/<>/>/< ISTIRAP
( Fiziksel. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Zihinsel/düşünsel. )
- EZKÂ[Ar.] ile EZKÂ[Ar.]
( Daha/pek lekesiz, temiz, hâlis, erdemli. İLE Daha anlayışlı, çok zeki. )
- EZKİYÂ'[Ar. < ZEKÎ] ile EZKİYÂ[Ar. < ZEKÎ]
( Lekesizler, hâlisler, erdemliler. İLE Keskin fikirliler, anlayışlılar. )
- EZRA'[Ar.] ile EZRÂ'[Ar.]
( Pek düzgün/fasih. Sözü düzgün kişi. İLE Beyaz kulaklı siyah at. )
- F[Ar.] ve FÂ'[Ar.]
( Osmanlı abecesinin 23. harfidir. Ebced hesabında 80 sayısının karşılığıdır. İLE Atıf harfi olan. )
- FÂ[Ar.] ile FÂ[Ar.]
( Şartın yanıtı olan. İLE Atıf harfi olan. )
- FAAL FİİL ve AYNEL FİİL ve LÂ'MEL FİİL
( SAĞDAN SOLA!: Birinci/baştaki harf. VE İkinci/ortadaki harf. VE Üçüncü/sondaki harf. )
( VEZİN - MEVZUN )
- FÂCİ'[Ar. çoğ. FEVÂCİ] ile FÂCİR/E[Ar. < FÜCÛR | çoğ. FECERE/FÜCCÂR]
( Kişiyi dertli eden, keder veren, acıklı. İLE Kötü huylu. | Ayyaş, sefih. | Rezil, habîs, şerîr, şakî. | Yalancı. | Bayanlara düşkün bay, baylara düşkün bayan. )
- FAHİŞ[Ar.] değil/yerine/= ÖLÇÜYÜ AŞAN/AŞIRI
- FAHŞÂ'(FAHŞ/FÂHİŞ/FUHUŞ)[Ar.] ile FAHS[Ar.]
( Akıl ve mantığın kabul edemeyeceği söz ve iş. | Meşrû olmayan şehvâni haller, fuhuş, zinâ. | Verilen zekâttaki tamahkârlık. İLE Bir şeyin iç yüzünü araştırma/arama. )
- FÂİDE[Ar.] ile BEYÂN[Ar.]
itibariyle 4.925 başlık/FaRk ile birlikte,
4.923 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(5/21)