Bugün[09 Temmuz 2025]
itibariyle 9.674 başlık/FaRk ile birlikte,
9.664 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(33/40)


- SÖZ/KONUŞMA:
"UZAMASIN!" yerine/değil NE KADAR GEREKİYORSA O KADAR KONUŞMAK


- SÖZLERİNİ DUYURMAK İÇİN:
KİŞİLERİ TUTMAK değil/yerine ÇENEYİ TUTMAK


- SÖZLEŞME = MUKÂVELE[Ar.] = CONTRACT[İng.] = CONTRAT[Fr.] = VERTRAG[Alm.] = CONTRAER[İsp.]


- SÖZLEŞMEDE:
İYİ NİYET ve/||/<>/> SADÂKAT ve/||/<>/> İÇERİK

( Adının geçmesiyle. VE/||/<> İmza atarak. VE/||/<> Uygulayarak. )


- SÖZLÜK ile/ve/yerine/<> ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK

( İlk sözlük yazarı... Halil b. Ahmed [ö. 786] )

( DICTIONARY vs./and/<> ENCYCLOPEDIC DICTIONARY
ENCYCLOPEDIC DICTIONARY instead of DICTIONARY )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Güftâr. İLE/VE Güftâr-ı şirin. )

( "Bir sözü(sırrı) söylediğimde o bana malik olur, ben ona malik olamam". )

( "Sözünde doğru, işinde dakik olmalısın. Sözünde doğru olan kimsenin değeri artar, işinde dakik olan kimsenin de işi neticeye bağlanır". )

( Söz taşıyanların(su'ât) getirdiklerini kabul etmek büyük bir zulümdür. )

( Sözlerin öfkesini gözleyin, ağızdan çıkan sözleri kulaklarınız duysun. Sözlerle hiç kimseye zarar vermeyin. )

( En kolay olmayan şey: Söz Söylemek ve Söz Anlamak. )

( Balcının var bal tası, oduncunun var baltası. )

( Tatlı dil, yılanı bile deliğinden çıkarır. )

( Taşa geçer, kendime geçmez sözüm. )

( Huzur veren tek bir söz, yararı olmayan binlerce sözden daha yeğdir. )

( Bu sözler/şiirler, "Onlar benim!" diyenindir. )

( Sözden suret doğup ölür, dalga kendini tekrar denize götürür. )

( DEKLAMASYON: Sözü güzel söyleme, süslü sözlerle söyleme. )

( Âb-ı Hayat, kulakla içilir. )

( Âb-ı Hayat, su değil, Kâmil'in sözleridir. )

( WORD vs./and SWEET WORD )


- SÖZ(Ü) DİNLEMEK ile/ve/değil/yerine SÖYLENİLENİ/İSTENİLENİ YAPMAK/YAPABİLMEK


- SÖZÜ:
SÖYLEMEDEN ÖNCE ile/ve/||/<> SÖYLEDİKTEN SONRA

( Önünde dur! İLE/VE/||/<> Ardında dur! )


- [ne yazık ki]
"SÖZÜ/SORUYU, TARTMADAN SÖYLEMEK" ve/||/<>/> ALACAĞIN YANITTAN İNCİNMEMEK


- SÖZÜ "UZATMAK" ve/<> SABRI ZORLAMAK


- SÖZÜ:
YANLIŞ ANLAMA ile SAPTIRMA

( Anlamaya uğraşmayın! Yanlış anlamamanız yeter. )

( Yanlış düşüncelerden kurtulun, bu yeter. )

( Kendinize iyice bakın, tüm yanlış anlamalar ve yanlış düşünceler eriyip gideceklerdir. )

( Herkese, anlayabileceği kadar söz söyleyin. [Kellimünnâse alâ kader-i ukûlihim] )

( Bir sözü anlamak için, estetik bir hal gerek. )

( Don't try to understand! Enough if you do not misunderstand.
Get rid of wrong ideas, that is all.
Have a good look at yourself and all these misapprehensions and misconceptions will dissolve. )

( MISUNDERSTANDING vs. DISTORTION :THE SPEECH )


- SÖZÜN:
BELİRLEYİCİLİĞİ ile/ve/değil/<> BAĞLAYICILIĞI

( Söylediklerinize dikkat edin,
düşüncelere dönüşür...

Düşüncelerinize dikkat edin,
duygularınıza dönüşür...

Duygularınıza dikkat edin,
davranışlarınıza dönüşür...

Davranışlarınıza dikkat edin,
alışkanlıklarınıza dönüşür...

Alışkanlıklarınıza dikkat edin,
değerlerinize dönüşür...

Değerlerinize dikkat edin,
karakterinize dönüşür...

Karakterinize dikkat edin,
kaderinize dönüşür... )


- SÖZÜN:
ÇEŞİTLERİ ile/ve/<> DERECELERİ/DEREKELERİ

( ŞİİR

   ^


ATASÖZÜ, DEYİM [KELÂM-I KİBAR, VECİZE]

   ^

[dereceleri]


--- SÖZ ---[(bilgili ve bilinçli) kişinin ağzından çıkan]

[derekeleri]

   v

LÂF / KÜNGE / JÂJ[Fars.] [Evin içinden çıkan çer-çöp.]

   v

KÜFÜR [Ar. < KFR: Örtme, gizleme.]

   v

TARİZ [Birini eleştirme, küçük düşürme ya da alay etmek amacıyla söylenilmek istenileni tam tersi bir anlamda bir sözle, incelikle ve lâtîfeyle[espriyle] anlatma sanatı.]

   v

HİCV [Ar. < HECV: Yergi, yermek.]

   v

HERZ[Ar.: Anlamsız, boş, saçma. | Hakaret. ], YÂVE, TÜRREHÂT / HERZE/BESBÂS[Fars.] )


- SÖZÜNDEN ÇIKIL(A)MAYANLAR:
SU ile/ve/<> EKMEK ile/ve/<> ÖLÜM

( Çocuklukta. İLE/VE/<> Yetişkinlikte. İLE/VE/<> Yaşlılıkta. )


- SÖZÜNÜ BİLMEYEN ÇAVUŞLAR ile/ve/||/<>/> BOKU/NU AVUÇLAR


- SPOR ile/ve/değil HAREKET


- STAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/> EFSANE

( Hem işinde, hem de magazinde "iyi olan." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> İşinde iyi olan fakat magazinde "kötü olan." )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Yaşar... | Şair Sanatçımız, Yaşar... | Radyo Programı - Nisan 2016 )


- SİTEP/STEP[İng.] değil/yerine/= ADIM


- STRATEJİK ile/değil KAYPAK


- STRATEJİ/K değil/yerine/= YOLİZLEM/LİK / YOLİZLEMSEL


- STRES ile/değil/yerine/>< TUTKU

( İstemediğin bir şey için çok çalışmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevdiğin bir şey için çok çalışmak. )


- STRES ile/değil/yerine/>< TUTKU

( İnanmadığımız bir iş üzerine çok çalışmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İnandığımız bir iş üzerine çok çalışmak. )


- ŞU ANDA VE BURADA, ...:
NE OLUYOR? ve/||/<>/> DUYULARIM NELER? ve/||/<>/> NASIL DAVRANIYORUM/DAVRANABİLİRİM? ve/||/<>/> YARARLI/YARARIMA OLAN NEDİR? ve/||/<>/> NE/LER YAPABİLİRİM?


- SU, BU ile/ve BUZ

( Su, alçakgönüllülüğü simgeler. )

( [Kafkas] ÇIGAL ile/ve ... )

( [Kofti] MU ile/ve ... )

( ZÜLÂL(Saf, hafif, soğuk, güzel, tatlı su.) İLE/VE ... )

( ... ile/ve YAH )

( WATER vs./and ICE )

( EAU avec/et GLACE )

( WASSER mit/und EIS )

( AGUA con/y HIELO )

( ACQUA con/e GHIACCIO )


- ŞU KADARI:
"YETER" ile/ve/değil (YETMİYORSA DA/YETMEYECEKSE DE) YETSİN!


- ŞU/O KİTABI:
"OKUMANIZI, TAVSİYE EDERİM"
ile/ve/||/<>
"OKUMAYANI, TASFİYE EDERİM"


- ŞU KONU(LAR)DA:
"BEN BİLE" HATA/YANLIŞ YAPIYORUM değil BEN DE HATA/YANLIŞ YAPABİLİYORUM


- SU KOYVERMEK ile YELKENLERİ SUYA İNDİRMEK


- ŞU ÖZELLİKTEN ile/ve/<> ŞU YÜZDEN ile/ve/<> ŞU YÖNDEN

( MİN-HAYS ile/ve/<> MİN-VECH ile/ve/<> MİN-CİHET )


- SU TESTİSİ, SU YOLUNDA KIRILIR ile/değil/yerine GÖRGÜLÜ KUŞLAR, GÖRDÜĞÜNÜ İŞLER


- SU TESTİSİ ile/ve/||/<>/> SU YOLU


- SU ÜZERİNE ile/ve/<> BUZ ÜZERİNE

( Yazı yazılmaz! İLE/VE/<> Mühür kazınmaz! )


- SU ve/||/<>/> DELİ

( Akar. VE/||/<>/> Bakar. )


- SU ile/ve/değil/||/<>/>/ne yazık ki "İNAT"

( Doğada. İLE/DEĞİL/||/<>/>/NE YAZIK Kİ İnsanlaşamamış olanda. )

( İkisinin de önünde hiçbir şey duramaz! )


- SUÇ ORTAKLIĞI ile/ve/||/<>/< SIÇ ORTAKLIĞI


- [ne yazık ki]
!SUÇ ve/||/<>/> CEZA


- SUÇ ile/ve/değil/||/<>/< KIRIK CAMLAR KURAMI

( "Suçlarla mücadeleyi nasıl başardınız?" sorusuna,
New York'un efsane Belediye Başkanı Giuliani'nin yanıtı şöyle olmuştu.

Metruk bir bina düşünün, binanın camlarından biri kırıldığında, o camı hemen tamir ettirmezseniz, kısa sürede, yoldan geçen herkes eline bir taş alıp, binanın tüm camlarını kırar. Benim yaptığım şey, ilk cam kırıldığında onu hemen tamir ettirmek oldu. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.

Çünkü siz bunu yapmadığınızda kişiler, o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, öteki camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.

Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş. Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış.

Kırık Cam Kuramı, ABD'li suç psikologu Philip Zimbardo'nun 1969'da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmişti.

Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı.

Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı.

Olup bitenleri gizli kamerayla izledi.

Bronx'taki otomobil, üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı.

Ötekine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı.

Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi, sağlam kalan otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdılar. Daha ilk darbe indirilmişti ki, çevredeki kişiler(zengin beyazlar) da olaya katıldılar. Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale geldi.

Demek ki, diyordu Zimbardo,
"İlk camın kırılmasına, ya da çevreyi kirleten ilk çöpe, ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz!"



SUÇ CENNETİ NASIL OLUŞUR?

Kırmızı ışıkta geçilmesini önleyemiyorsanız küçük suçlara engel olamazsınız.

Küçük suçlara engel olamazsanız, büyük suçları engelleyemezsiniz..

Sonuç itibariyle ülkeniz sanıkların suç işlemekten endişe duymadığı bir suç cennetine dönüşür. Bunun akabinde suçlularla mücadelede yılgınlığa düşen kanun koyucu sanıklara taviz/af anlamına gelen lehe kanunlar çıkararak adalet denklemindeki erozyonu hızlandırır.

Küçük suçların görüldüğü ceza mahkemelerine bakalım...

Sürekli HAGB (Hükmün Açıklanmasını Geri Bırakma) kararları verdiğimiz sanıkların birçoğu yeniden suç işleyerek mahkeme huzuruna gelmiyor mu?

Hatta bu olay yargıçların bilinçaltındaki Adli dejenerasyon algısı nedeniyle sanığın kişiliğine bakılmaksızın tüm suçlar için HAGB uygulanması bir hakmış gibi algılanır ve onuncu kez HAGB kararı vermek alışkanlık durumunu alır.

Buna karşın mağdur ise adâlete olan güveni sarsılmış ve kaderine boyun eğmek zorunda kalmıştır. Artık önünde iki seçenek vardır, ya intikamını kendi almalı ya da ateşi içine gömmelidir.

Sanık, ise hukuk sistemini test ettiği ilk eylemden büyük bir zaferle çıkmış ve suç işlemenin korkulacak bir şey olmadığının idraki ile yeni suçlar için yola koyulmuştur.

İşlediği her suç kendine güven tazeletmiş ve bu statünün verdiği korku ile de topluma yönelik bir sindirme hareketine başlamıştır...

Mafya ve çeteleşmenin yolunu açan işte bu tablodur.

Bu yüzden diyoruz ki, devlet yani kamu otoritesi bir kural koymuşsa onun takibini dört koldan yapmak zorundadır. Bundan daha önemlisi, devlet, koyduğu kuralların takibini yapmayan kamu görevlisini takip etmekle işe başlamalıdır.

Takibin takibini yapmazsınız, Devlet, muz cumhuriyetine döner.
Okulda, iş yerinde, sokakta, yolda ya da deniz kenarında...

Kişiler, kamu otoritesinin kendi koyduğu kuralları büyük bir titizlikle takip ettiği kanaatine varmalı ve bunu bilinçaltına adeta kazımalıdır.

Bilinçaltına yerleşen bu algı, kişilerin karakteri olur ve kurullara saygı bilinci gelişir. Olması gereken de budur.

Bu sayede kişiler, en küçük sorunlarda bile yasaları ihlâl etmeyi ve suç işlemeyi değil hukuk önünde hesaplaşmayı ilke edinir.

Ancak uygulanana cezaların, mağdurlar için tatmin edici bir nitelik sunması koşuluyla...

Unutmayalım...

Küçük hataları görmemezlikten gelmişseniz, bilin ki, daha büyükleri yoldadır. )

( )


- SUÇ ile PAY


- SUÇ ile UFAK SUÇ/ZELLE[Ar.]

( ... İLE Sürçüp kayma. | Yanılma, yanlış. | Ufak suç. )


- SUÇ ile YANLIŞ(HATÂ) ile KABAHAT/KUSUR ile AYIP

( CRIME vs. MISTAKE )


- SUÇLAMA ile/ve/değil/||/<> AYIPLAMA


- [ne yazık ki]
SUÇLAMA ile/ve/<> DIŞLAMA


- [ne yazık ki]
!SUÇLAMA ile !KARALAMA


- [ne yazık ki]
"SUÇLAMA" ile/ve/||/<> "KÖTÜLEME"


- SUÇLAMAK ile/değil/yerine DEĞERLENDİRMEK


- SUÇLAMAK ile/değil/yerine SORUMLU OLMAK


- SUÇLULUK ile/değil/yerine SUSLULUK


- ...'NIN:
"SUÇLUSU" ile/ve/değil/yerine/<>/< SORUMLUSU


- SÜHÛLET ile SUHÛNET

( Kolaylık. | Yumuşaklık, naziklik. | Uygun ortam. İLE Sıcaklık. )


- SUÎ MİSÂL, MİSÂL DEĞİLDİR! ile/ve/||/<> KEM ÂLETLE, KEMÂLÂT OLMAZ!

( Âlât ile hâsıl olur insâna kemâlât
Ermedi kemâlâta şu kim oldı kem-âlât )


- SÛ-İ TEDBÎR ile/değil/yerine/>< HÜSN-ÜTEDBÎR

( Yanlış tutulan yol, yanlış tutum. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İyi düşünülerek tutulan yol, doğru tutum. )


- SÜKSE[Fr.]/SUCCESS[İng.] değil/yerine/= BAŞARI | GÖSTERİŞ, İLGİ ÇEKECEK DURUM


- SÜKÛN/SÜKÛNET değil/yerine/= DİNGİNLİK/DURGUNLUK/SESSİZLİK


- SÜKÛN SÜKÛT


- SÜKÛN ve/<> UYUM, BÜTÜNLÜK

( UYUM: Hareketin dinginliği. )

( QUIETNESS and/<> HARMONY, INTEGRITY )


- SÜKÛN ile/ve YOKLUK

( QUIETNESS vs./and NON-BEING )


- Sükûn/et için DİNLE!!!


- Sükûn/et için SUS!!!


- SÜKÛNET ile ...

( ZİHNİN HUZURU | DURGUNLUK, DİNGİNLİK | RAHAT )


- SÜKÛNET ile/ve/||/<> HAKİMİYET


- SÜKÛNET ve/<>/= MUTLULUK

( Evrensel bir nimet olan sessizlikten zevk alabilenler dünyanın en mutlu kişileridir. )

( QUIETNESS and/<>/= HAPPINESS )


- SÜKÛN/ET[Ar.] / SAMA[Sansk.] ile/ve/> SEKÎN/E(T)/ŞEKİNAH[İbr.]

( Zihnin sessizliği, gürültüden/düşünceden arınmışlığı. İLE/VE/> Kalbin sessizliği. )

( Simge bulunmayan bilinç. İLE/VE/> İmge bile bulunmayan bilinç. )

( Sükûnet ve durağanlık, yarar sağlar. )

( Kişi, güvenle içinden gelen sese kulak vermelidir. )

( Dik arka, derin iç sükûnetin simgesidir. )

( Düşünmek için sükûnete gereksinim vardır. )

( Zevk, sükût etmeyi öğrendikten sonra başlar. )

( Sekine'nin yaşama geçirilmesi, zaman-mekân-imkân ile olanaklıdır. Bengidir(ebedi). Belirli zaman, belirli mekân ve belirli imkânların elverdiği ölçüde yaşama geçirilir. )

( QUIETNESS vs./and/> PEACE )


- SÜKÛNET ile SÜKÛT

( Durum. İLE Tutum. )

( Öteye ulaşmak için uyanık bir sükûnete ve sessiz dikkate gereksiniminiz var. )

( Sakinlik, hareketsizlik. İLE Sessizlik. )

( Sükût, Allah'ın ihsanıdır. )

( Sükût, kazanç mahâlidir; konuşma ise sarf mahâli. )


- ŞÜKÜR NEDENİNİ ARTIRMAK ...
PENCEREDEN DIŞARI BAKMAK ZORUNDA DEĞİLSEK-KENDİ BAŞINA TUVALETE GİDEBİLİYORSAK-YEDİĞİMİZ/İÇTİĞİMİZ HER LOKMAYI/YUDUMU SORUNSUZ YUTABİLİYORSAK


- ŞÜK(Ü)R ile ...

( GÖRÜLEN İYİLİĞE GÖSTERİLEN MEMNUNLUK, MİNNETTARLIK (ŞÜKR LİSÂNEN, ŞÜKR KALBEN, ŞÜKR FİİLEN) )


- Sükût için DİNLE!!!


- Sükût için SUS!!!


- SUKUT["ku" uzun okunur] ile SÜKÛT[Ar.]

( Düşme, aşağı inme. | Sarkma. | Büyük bir görevden ayrılma. | Çocuğun eksik ya da ölü olarak doğması. İLE Susma, söz söylememe. )


- SÜKÛT[Ar.] değil/yerine/= SUSKU


- SÜKÛT ile UZLET


- SULH[Ar.] değil/yerine/= BARIŞ

( Barış, barışma, barışıklık. | Rahatlık. | Uyuşma, uzlaşma. )


- SULH ile/ve/<> İSLÂM

( Barış. [Ötekindeki kaynakla buluşma.] İLE/VE/<> Barış. [Kendinde/ki, kaynakla buluşma.] )


- SULH ve/<> SALÂH

( Barış. VE/<> Kurtarıcı eylem. )


- SULH ve/||/<> SÜKÛN


- SULHPERVER/SULHÇU[Ar., Fars.] değil/yerine/= BARIŞSEVER/BARIŞÇIL


- SULTANIN:
GEREKLİLİĞİ ile/ve/||/<> ÜSTÜNLÜĞÜ ile/ve/||/<> TEKLİĞİ ile/ve/||/<> KUTSALLIĞI


- SULULUK ile "SULULUK"

( Sulu olma durumu. İLE Yersiz şakalar yapma ya da kadınlara tatsız iltifatlarda bulunma durumu. )


- SUMSUK ile SÜMSÜK ile SÜMSÜK

( Yumruk. | Yumrukla vurma. İLE Uyuşuk davranan, miskin, aptal, mıymıntı, sünepe, pısırık. İLE Sümsükgillerden, sivri gagalı, kısa bacaklı deniz kuşu. )

( SÜMSÜKGİLLER: Leyleksiler takımının, kanatları, kuyrukları çok uzun deniz kuşları sınıfı. )

( ... cum ... cum SULABASSANA )


- SUNAY AKIN ve/||/<> OYUNCAK MÜZESİ

( Sunay Akın VE/||/<> Oyuncak Müzesi )


- SÜNEPE ile DALKAVUK/YALAKA

( BASBASA: Köpeğin, kuyruğunu sallayarak sokulması. | Dalkavukların hali. )


- SÜNEPE/LİK ile/değil/yerine ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK


- SÜPER EGO ile/değil ÜST BEN


- ŞÜPHELENDİRMEMEK ile/ve/<>/değil/yerine KARIŞMAMAK


- SUR'A[Ar.] ile SURÂH[Ar.] ile SURÂH[Ar.]

( Güreşte, çoğunlukla ters dönmüş olan. İLE Çığlık, feryad. İLE Delik, gedik. )


- SÜRAT[Ar.] değil/yerine/= HIZ

( Alınan yolun, harcanan zamana oranı. | Çabukluk. | Bir hareketten doğan güç, şiddet. )


- SÜRDÜRMEK ile/ve/değil/||/<> YÜRÜTMEK


- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ile/ve/< GELENEK


- SÜRDÜRÜLEBİLİR/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YENİLENEBİLİR/LİK

( [not] SUSTAINABILITY vs./and/but/||/<>/> REGENERABILITY
REGENERABILITY instead of SUSTAINABILITY )


- SÜREÇ İŞÇİLİĞİ ve/||/<> SÜREKLİLİK


- SÜREÇ/YOL:
SABIR İLE ve/||/<>/> NİYAZ İLE


- SÜREÇ ile/ve/||/<>/< DAYANÇ/ÇIDAM/SABIR

( Ancak, anlayış, aydınlatır. )

( PROCESS vs./and PATIENCE )


- SÜREÇ ile/ve/<> MÜCADELE


- SÜREÇ ile/ve/||/<>/> SERENCÂM[Fars.] ile/ve/||/<>/> İNSİCÂM[Ar.]

( Aralarında birlik olan, belirli bir düzen ya da zaman içinde tekrarlanan, ilerleyen, gelişen olay ve hareketler dizisi. İLE/VE/||/<>/> Bir işin sonu. | Başına gelen. | Olay/vak'a. İLE/VE/||/<>/> Düzgünlük, tutarlık, bağdaşım. )


- SÜREÇTE (OLMAK) ve/||/<> AKIŞTA (OLMAK)


- SÜREK:
NEŞE ve/<> MİZAC ve/<> MEŞREB


- SÜREKLİ İLİŞKİ ile/ve/değil/en azından DÜZENLİ İLİŞKİ

( Kur(a)mayabilirsin. İLE Kurabilirsin. )

( Düzen/siz. İLE Düzen-siz. )


- SÜREKLİ OLAMAYACAK OLANI, SÜREKLİ KILMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine SÜREKLİ OLABİLİR OLANI, SÜREKLİ KILMAYA ÇALIŞMAK

( Gövdesel. İLE/DEĞİL/YERİNE Zihinsel. )


- SÜREKLİ "TESPİT" ile/||/<>/> YAKINMA


- SÜREKLİ:
"TOPLARSAK" ile/değil/yerine/>< PAYLAŞIRSAK

( Hiçkimseye yetmez. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Herkese yeter. )


- SÜREKLİ/DAİMA ile/ve/||/<> AŞIRI/LIK


- SÜREKLİ/LİK, DEVAM ile/ve TEKRAR

( Tekrarlama, soluğunuza istikrar kazandırır. )

( Tekrara neden olan arzudur. )

( Arzunun olmadığı yerde tekrarlamalar da olmaz. )

( Repetition will stabilise your breath.
It is desire that causes repetition.
There is no recurrence where desire is not. )

( CONTINUAL/CONTINUITY vs./and REPETITION )


- SÜREKLİLİK ile/ve/<> DUYARLILIK(HASSASİYET)


- SÜREKLİLİK ile/ve/değil/||/<> İLERLEME


- SÜREKLİLİK ile/ve/<> ÖLÜMSÜZLÜK


- SÜREKLİ/LİK ile SONSUZ/LUK

( Süreklilik sadece duyulardadır, gerçeklikte değildir. )

( CONTINUITY vs. ETERNITY )

( İSTİMRÂR ile ... )


- SÛRETLERİ KAVRAMADA:
ZİHİN/AKIL değil HAYAL


- DAYANÇ/SABIR:
SÜREYE ile/ve/değil SÜRECE


- SÜRPRİZ[Fr./İng.] değil/yerine/= ŞAŞIRTI


- SÜRT(ÜN)MEK ile DEĞMEK

( TEDELLÜK ile ... )

( RUB vs. TOUCH )


- SÜRTÜŞME ile/ve/değil ÇEKİŞME


- SÜRTÜŞME ile/değil/yerine SÜRTÜNME


- SÜRÜDEN:
AYRILAN ile/değil/yerine/>< AYRI OLAN

( Kurt kapar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kurtulur. )


- SÜRÜNÜN PARÇASI OLMAK ile/değil/yerine/>< BÜTÜNÜN PARÇASI OLMAK


- SÜRÛR[Ar.] ile NEŞE/SEVİNÇ | TESKİN/TESELLİ


- SÛS[Ar.] ile SÛS[Ar.]

( Huy, tabiat.[TIYNET] | Meyan kökü. İLE Güve. | Kurtçuk. )


- SUSABİLMEK/SÜKÛT ve/||/<> PERHİZ/REJİM ve/||/<> NEŞE ve/||/<> COŞKU


- SUSABİLMEK ile/ve/||/<> ANLAŞMAK

( Susmak, anlaşmak değildir. Ancak, [gerektiğinde/gerektiği kadar] susabiliyor olmak, anlaşmayı sağla(tı)r. )


- SUSABİLMEK ve/||/<> GÜLÜMSEYEBİLMEK :)

( Tüm sorulara, en iyi yanıt. VE/||/<> Tüm durumlara, en iyi karşılık. )


- SUSAN ile/değil/yerine SUSABİLEN


- SU/SIVI DOLU ŞİŞEYİ, ÇANTAYA ...:
YAN/TERS KOYMAK değil/yerine/>< AĞZI, YUKARI GELECEK ŞEKİLDE DİK KOYMAK


- SUSKUN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SUSAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SUSABİLEN


- [ne yazık ki]
SUSKUNLUĞU/NU ANLAMAMAK ve/||/<>/> SÖZLERİ/Nİ DE ANLAMAMAK


- SUSKUN/LUK ile/ve/değil DURGUN/LUK


- SUSKUN/LUK ile/fakat/ne yazık ki "GEVEZE/LİK"

( [Her zaman] Bilgeliğin belirtisi değildir. İLE/FAKAT/NE YAZIK Kİ Aptallığın belirtisidir. )


- SÜSLEMEK ve/> TAÇLANDIRMAK


- SÜSLÜ ile KIRNAK

( ... İLE Çalımlı, süslü kişi. | Güzel, titiz. | Cilveli, oynak. | Boylu boslu. | Çevik. | Cariye. )


- SÜSLÜ ile KOKET[Fr. < COQUETTE]

( ... İLE Güzel görünmeye çalışan, süse düşkün, kırıtan kadın. )


- SÜSLÜ/LÜK ile/değil/yerine/||/<>/< BAKIMLI/LIK

( SÜRRE DEVESİ GİBİ SÜSLENMEK )


- SUSMA ile/ve SUSUŞMA


- SUSMAK ile/ve/<>/değil/yerine DÜŞÜNMEKTE OLDUĞUNU BELİRTMEK


- SUSMAK ile/ve/değil GEREKENİ YAPMAK


- SUSMAK ile/ve/değil/yerine SUSABİLMEK

( Kişi, susuyorsa; ya çok az şey biliyordur ya da çok fazla. )

( [not] TO BE SILENT vs./and ABLE TO BE SILENT
ABLE TO BE SILENT instead of TO BE SILENT )


- SUSMAYALIM! ve/||/<> BEKLEMEYELİM!

( Konuşabilme olanağımız varken. VE/||/<> Değiştirme olanağımız varken. )


- SUS-PUS (OLMAK[SESSİZLEŞMEK/KONUŞAMAMAK])


- SUYA-SABUNA (DOKUNMA[MA]K)


- SUYU KULLANMAK:
MUSLUĞU AÇAR-AÇMAZ ile/yerine BİR MİKTAR SU AKITTIKTAN SONRA


- SUYU:
YEMEKTE İÇMEK değil/yerine YEMEKTEN 1 SAAT ÖNCE YA DA SONRA İÇMEK

( ÂB-HURDE: Su içen. )


- SUYUN, GÖVDEDEKİ VE ZİHİNDEKİ:
ARINDIRICILIĞI ve/<> DENGELEYİCİLİĞİ

( Çeşitli ve olası sıkıntı/yoğunluk durumlarında, banyo yapmanın, sıcak suyun ve ılık suyla tamamlamanın etkisinden/katkısından ve özelliğinden her zaman yararlanabilirsiniz... )


- SÜZMEK ile/ve TARAMAK


- TAAB ile TAB' ile TÂB[Fars.] ile -TÂB[Fars.]

( Yorgunluk. | Sıkıntı, zahmet, eziyet, meşakkat. | Sinirlerin zayıflığından dolayı kaslarda ve çeşitli yerlerde duyulan şiddetli sancı. | Tabiat, huy. | Damga, mühür basma. | Kitap basma. İLE Güç, kuvvet, tâkat. | Işık, parlaklık. | Harâret. | Tazelik. | Kıvrım, büklüm. | Sıkıntı, eziyet. | Öfke. | Kılıcın keskinliği. İLE "parlayan, parlatan, aydınlatan" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar. [ÂLEM-TÂB: Dünyayı aydınlatan.] )


- TAACCÜB[Ar. < ACEB] değil/yerine/= ŞAŞMA/ŞAŞAKALMA

( [bkz. TAHAYYÜR] )


- TAAHHÜT ile/ve/||/<>/> TEMÎNÂT


- TAAMMÜDEN[Ar.] değil/yerine/= KASTEN


- TAANNÜT[Ar.] değil/yerine/= DİRENME, DİRENİM


- TAARRUZ ile/ve/<>/değil/yerine TEYAKKUZ


- TAASSUB ile AKIL TUTULMASI


- TAASSUB ile/ve/değil BİLGİ/DENEYİM EKSİKLİĞİ


- TAASSUB ile/değil/yerine GELENEKSEL DEĞER/LER


- TAASSUB[Ar.] ile/değil/yerine ÖNCELİK


- TAASSUB ile TASALLUT

( Taassub, tasalluta dönüşmemelidir! )


- TAASSUB değil/yerine/>/>< TASAVVUF

( TASAVVUF: Taassubu yok eden neyse, o! )


- TAASSUB ile TUTUCULUK


- TAASSUP[Ar.]/BIGOTRY[İng.] değil/yerine/= BAĞNAZLIK


- TAAZZUM[< AZÂMET] ile BÜYÜKLÜK SATMA, KİBİRLENME | KEMİKLEŞME


- TABASBUS[Ar. < BASBASA]/MÜTEBASBIS değil/yerine/= YALTAKLANMA/YALTAK

( Birine hoş görünmek için onursuzca davranmak. )


- TAB-I MÜSTAKÎM ve/||/<> AKL-I SELÎM


- TÂBİ ile SEVMEK

( İkisinin de, "Nasıl?"ı olmaz/sorulmaz. )

( Tâbi olan ve seven, herşeyini sunar, hiçbir şey beklemez/sakınmaz. )


- TÂBİ ile/ve/değil/yerine UYUMLU


- TABİATIYLA değil/yerine/= DOĞAL OLARAK / KENDİLİĞİNDEN


- TABÎÎ değil/yerine/= DOĞAL/OLAĞAN


- TABLA[Ar.] ile LEVİ

( Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi. | Soba, mangal vb. şeylerin altına konulan metalden ya da tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık. | Bir şeyin düz ve geniş bölümü. | Ağaçtan ya da ağaç ürünlerinden hazırlanmış, büyük yüzeyli düzgün parça. | Genellikle Hindistan, Pakistan'da kullanılan, darbukaya benzer bir çalgı türü. | Denizcilikte, makaraların yüzlerini oluşturan dış bölümleri. İLE Etiyopya'da, kadınların, dudaklarına yerleştirdikleri tablalar.[Toplumsal konum, zenginlik, güç göstergesidir ve gurur kaynağıdır.] )


- TABU ile/ve/<> DOGMA


- TABU ile/değil GELENEK


- TABU ile/değil YASAK


- TÂCİL ile TÂCİR

( Hızlandırma, çabuklaştırma, tezleştirme. İLE Ticaretle uğraşan kişi. )


- TÂCİZ ile/değil TAVIR


- TÂCİZ[Ar.] değil/yerine/= USANDIRI, USANÇ


- TADA'DU'[< Dİ'DA] değil/yerine/= ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK GÖSTERME | HOR OLMA | VÎRÂN OLMA | "AKLINI KAYBETME"


- TADINI BİLMEK ile TADINI YAŞAMAK

( Deneyimlemiş olmak. İLE Deneyimin, zaman, zemin ve dengesini/dozunu doğru belirleyerek sürdürebilmek. )


- TAFRA[Ar.] değil/yerine/= SIÇRAMA

( Yukarıya sıçrama, atlama. | Yukarıdan atıp tutma. | İlimde, rütbe, derece alma. )


- TAFZİH[Ar.] değil/yerine/= REZİL ETME

( Birinin kötü yanlarını ortaya çıkarma. )


- [ne yazık ki]
TAGALLÜP[Ar.] değil/yerine/= ZORBALIK


- TAGAYYÜR[Ar. < GAYR] değil/yerine/= DEĞİŞME, BAŞKALAŞMA


- TAGVİYE[<> İGVÂ, çoğ. GAVÂYE] ile/değil TAKVİYE[< KUVVET]

( Baştan çıkarma, azdırma. İLE/DEĞİL Güçlendir(il)me. )


- TAHÂDU'[Ar. < HUD'A] ile TAHADDU'/TAHAZZU'[Ar. < HUDÛ'/HUZÛ'] ile TAHADDUR[Ar. < HIDR/HIZR] ile TAHAZZUR[Ar. < HÂZIR] ile TAHADDÜR[Ar. < HADER] ile TAHADDÜR[Ar. < HADR] ile TAHAZZÜR[Ar. < HAZER] ile TAHATTUR[Ar. çoğ. TAHATTURÂT]

( Aldanmış gibi görünme. İLE Alçakgönüllülük gösterme. İLE Yeşilleşme, yeşil renk bağlama. İLE Hazır olma/bulunma. İLE Örtünmek, tesettür. | Uyuşma, uyuşturulma. İLE Yokuş aşağı inme. | Yukarıdan aşağı akıp gitme. İLE Sakınma, korunma, çekinme. İLE Anımsama, hatıra getirme/getirilme, unutulduktan sonra anımsanan şey. )


- TAHAKKÜM[Ar.] değil/yerine/= BASKI, ZORLAMA


- TAHAMMÜL EDEMEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ALIŞAMAMAK


- TAHAMMÜL ETMEK ile/ve/değil MÜSAMAHA GÖSTERMEK


- TAHAMMÜL[Ar.] değil/yerine/= DAYANMA, KATLANMA

( Nesnenin, güçlü, zorlayıcı dış etkenlere karşı koyabilmesi, dayanması. | Kişinin kötü, güç durumlara karşı koyabilme gücü, kaldırma, katlanma. )

( ... ile TITIKSHA )


- TAHAMMÜL ile/ve/değil/yerine/||/<> DİRENÇ/İHTİYÂR

( [not] ENDURANCE vs./and/but/||/<> RESISTANCE
RESISTANCE instead of ENDURANCE )


- TAHAMMÜL[Ar. < HAML | çoğ. TAHAMMÜLÂT] ile TAHAMMÜR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHAMMÜRÂT]

( Yüklenme, bir yükü üstüne alma. | Dayanma, katlanma. | Kaldırma. İLE Mayalanma, ekşime. )


- TAHAMMÜL ile TÂVİZ


- TAHAMMÜLFERSA[Ar. + Fars.] değil/yerine/= DAYANILMAZ


- TAHAMMÜL/SÜZLÜK ile/değil/yerine/>< HOŞGÖRÜ


- TAHÂRET[Ar.]/TAHİR ile/ve/||/<>/>/< NEZÂFET[Ar.]/NAZİF

( Fiziksel/gövdesel temizlik. İLE/VE/||/<>/>/< Davranış ve tutumlardaki temizlik, ahlâkî temizlik. )


- TAHÂRET[Ar.] değil/yerine/= TEMİZLENME | TEMİZLİK


- TAHARRÜŞ[Ar.] değil/yerine/= TIRMALANMA, KURCALANMA, AZDIRILMA


- TAHASSUN[Ar.] değil/yerine/= SIĞINMA

( Korunmak için bir yere çekilme. )


- TAHASSÜSÂT[< TAHASSÜS < HİSS] değil/yerine/= DUYGULANMA/DUYGULANIM

( DUYGULANMALAR, HİSLENMELER | KALPLE İSTEMEK )


- TAHFİF değil/yerine/>< TÂZİM


- TÂHİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/</> TAYYİB

( Temiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/ İyi, güzel, hoş. )


- TAHKİM[Ar.] değil/yerine/= GÜÇLENDİRME, BERKİTMEK

( Güçlendirme, sağlamlaştırma. | Antlaşmazlıkların, hakem yoluyla çözülmesi yöntemi. )


- TAHKİR ile/ve/> TAHRİK

( Aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma. İLE/VE/> Eşeysel isteği, duyguları uyandırma, artırma. | Bir kişiyi, kötü bir iş yapması için harekete geçirme, kışkırtma. | Yola çıkarma, hareket ettirme, kımıldatma. )


- [ne]
!TAHKİR ile/ya da/ne de/||/<>/>< TAKDİS


- TAHKİR ile/değil/yerine TENKİT/TENKİD

( Bir kaçıştır.[kendinden, utancından, küçüklüğünden] İLE/DEĞİL/YERİNE Bilmeyi zorunlu kılar. )


- TAHKİR ile/ve/||/<> TEZYÎF[< ZEYF]

( Aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma. İLE/VE/||/> Değersiz gösterme. | Alay etme. )


- TAHMİN ile/ve/değil TEMENNİ/DİLEK


- TAHRİBAT[Ar.] değil/yerine/= YIKIP BOZMA


- TAHRİK OLMAK ile AZMAK

( EXCITATION vs. TO EXCITE )


- TAHRİK[Ar.]/PROVOKASYON[Fr.] / PROVOCATION/PROVOKE[İng.]["PROVAKE" değil!] değil/yerine/= KIŞKIRTMA/KIŞKIRTI

( INCITEMENT / PROVOKE )


- TAHRİK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> TAHRİP


- TAHRİP ile/değil/yerine TENKİT/TENKİD

( Yıkma, kırıp dökme, harap etme, bozma. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir konuya özgü yazıyı ya da yapıtı, değer bakımından gözden geçirme, eleştirme. )


- TAHRÎS[Ar.] ile TAHRÎS[Ar. < HIRS | çoğ. TAHRÎSÂT] ile TAHRÎZ[Ar. < HIRZ | çoğ. TAHRÎZÂT] ile TAHRÎŞ[Ar. çoğ. TAHRÎŞÂT]

( İçinde bir şey saklanılan nesne. Ambar. İLE Hırslandırma/hırslandırılma. İLE Kışkırtma, kışkırtılma. İLE Tırmalama, tırmalanma. | Yakış kaşındırma, azdırma. )


- TAHT değil BAHT


- TAHTEŞŞUUR[Ar.] değil/yerine/= BİLİNÇALTI


- TAHZÎL[Ar.] ile TAHSÎL[Ar. < HUSÛL] ile TAHZÎR[Ar.]

( Alçaltma, bayağılaştırma. İLE Ele geçme/geçirilme, hâsıl etme. | Vergi toplama. | İlim öğrenme. İLE ... )


- TAKARRÜP[Ar.] değil/yerine/= YAKINLAŞMA/YAKLAŞMA/YANAŞMA


- TAKAYYÜT[Ar.] değil/yerine/= BAĞLI OLMA

( Bağlı olma, bağlanma. | Üstüne düşme, özen gösterme. )


- TAKBİH[Ar.] değil/yerine/= KINAMA

( Çirkin görme, beğenmeme. | Kınama. )


- TAKDİM[Ar.] değil/yerine/= TANITMA

( Bir şeyi, karşılıksız olarak birine verme, sunma. | Tanıtma, tanıştırma. | Öne alma, önceye alma. )


- TAKDİR EDİLMEK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAŞILMAK


- TAKDİR ile/ve DESTEK

( APPRECIATION vs./and SUPPORT )


- TAKDİR[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GERİBİLDİRİM


- BAŞARI GÖSTERGESİ:
TAKDİR (İLE) ile/ve/değil/yerine/< TAKLİT (İLE)


- TAKDİR ile/ve/<> TALTİF


- TAKDİR ile/ve/||/<> TASARRUF


- TAKDİR ile/ve TAYİN


- TAKDİR ile/ve/||/<> TEBRİK ile/ve/||/<> TALTİF


- TAKDİR ile/ve/<> TEŞHİS


- TAKDİS[Ar.] değil/yerine/= KUTSAMAK


- TAHKİR >< TAKDİS ile/değil/yerine/<>/< TAKDİR

( ... >< Sadece, Allah içindir. İLE/DEĞİL/YERİNE/<>/< ... )


- TAKI:
SAHTE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GERÇEK

( Varsıl taksa bile "gerçek". İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yoksul taksa bile "sahte". )


- TAKÎ değil/yerine/= DOĞRULUK İLKESİ


- TAKIK ile/değil/yerine ÂŞIK


- TAKILMA ile/ve TIKANMA ile/ve TUTUKLUK | ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İKİLEM


- TAKILMA ile/ve/||/<> BÜYÜTME

( image )


- TAKILMAK ile/ve SATAŞMAK


- TAKILMAK ile/değil/yerine ÜSTÜNDE DURMAK/ÖNEMSEMEK

( Takılmayan[bilen], "takılma" demez; ancak ve ne yazık ki takılan[bilmeyen], "takılma" der. )


- TAKİM[Ar.] ile TAKİMETRE[Fr. TACHYMETRE]

( Verimsiz duruma getirme, sonuçsuz bırakma, kısırlaştırma. | Mikrobundan arıtma. İLE Hareket durumundaki bir nesnenin hızını ölçmeye yarayan aygıt. )


- TAKINILDI ile/değil TAKILINDI


- TAKINTI ile/ve/<> BEKLENTİ


- TAKINTI ile/değil DONANIM


- TAKINTI ile/değil/yerine İLKELİLİK


- TAKINTI ile/değil RAHATLIK


- TAKINTI ile/ve SAPLANTI

( Takıntı, var olmayan ikiliği her yerde görmekte direnen zihninizdedir. )

( MONOMANİ: Zihnin tek bir şeye takılıp kalması biçimindeki akıl dengesizliği. )

( The catch is in your mind, which insists on seeing duality where there is none. )

( CATCH vs./and OBSESSION )


- TAKINTI ile TAKINAK

( Bir durum ve sorunla ilişkisi olan başka durum ya da sorun. | Bütünlemeye kalınan ders. | Küçük, önemsiz borç. | Bir şeye hastalık derecesinde düşkünlük. | İlişki kurulan kişi. İLE Bilince takılarak korku ve bunalım yaratan, kişinin çabalarına karşın kurtulamadığı düşünce. )


- TAKINTI" ile/değil/yerine TUTARLI OLMA (ÇABASI)


- TAKINTI ile TUTKU

( Geçmişin büyük kişileri, sadece yolu gösterir. Çaba göstermesi ve bu yolda yürümesi gereken kişi, kendimiziz. Derin derin düşünelim ve bu yolu izleyerek, tutkulardan ve yanılgılardan kurtulalım. )


- TAKINTI ile/değil YETKİNLİK


- TAKINTILI TUTKU ile/değil/yerine UYUMLU TUTKU


- TAKİP ETMEK ile DENETLEMEK


- TAKİP değil/yerine/= İZLEM


- TAKİPÇİ ile/ve TAKLİTÇİ


- TAKLİT ETMEK ile/yerine DİKKATE ALMAK

( COPYING vs. TO TAKE INTO CONSIDERATION
TO TAKE INTO CONSIDERATION instead of COPYING )


- TAKLİT ETMEK ile/ve/değil/yerine/<> ÖRNEK ALMAK


- TAKLİT:
(SADECE/BİR) DAVRANIŞ ile/ve/değil/||/<>/< KİMLİĞİNİ BULMA (ÇABASI)


- TAKLİT ile/ve/||/<> AKTARIM ile/ve/||/<> KALIT/MİRAS


- TAKLİT[Ar. < TAKLİD] ile/değil/yerine/>< ASIL[Ar. < ASL]

( Bir şeyin en ileri zıddı, taklididir. )

( Belirli bir örneğe benzemeye ya da benzetmeye çalışma, öykünme. | Birinin davranışlarını, konuşmasını tekrarlayarak eğlenme. | Benzetilerek yapılmış şey, imitasyon. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bir şeyin kendi, örnek, kopya karşıtı. | Kök, köken, kaynak. | Gerçeklik. | Soy, nesep. | Gerçek, esas. | Bir şeyin temelini oluşturan, ana. | Aranılan nitelikleri en çok kendinde toplamış olan. | Bir görevde sürekli bulunan, yedek karşıtı. | Gerçekten, gerçek olarak. )


- TAKLİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AYNALAMA


- TAKLİT ile/değil/yerine HAYRANLIK

Bugün[09 Temmuz 2025]
itibariyle 9.674 başlık/FaRk ile birlikte,
9.664 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(33/40)