
Bilim'deki
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 7.911 başlık/FaRk ile birlikte,
7.906 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(6/33)
- BİLGİ ile/ve BİRİKİM
( Kişiler, başağa benzer. İçi boşken havadadır, doldukça eğrilir. )
( Bilgi tohumdur. Bire yüz verir. Verdigi yüzün her biri bir tohumdur ki, sana bilgelik, torunlarına da ilham verir. )
( Deneyimi olmayan kavram yetersiz, kavramı olmayan deneyim boştur. )
( Zihinsel bilgi sürecinde 5 aşama:
1. Genel deneyim.
2. Özel deneyim.
3. Olgusal Bilim.
a. Deney ve Gözlem,
b. Kuram oluşturma,
4. Günlük Bilim.
5. Aşkın Bilimler. )
( KNOWLEDGE vs./and ACCUMULATION )
- BİLGİ ve/<> BİTGİ/BİTKİ
( Organiklerdir. )
- BİLGİ ile/ve/||/<>/> DENEYİM ile/ve/||/<>/> YARATICILIK
( )
( KNOWLEDGE vs./and/||/<>/> EXPERIENCE vs./and/||/<>/> CREATIVITY )
- BİLGİ ile/ve/=/||/<>/< DÖNÜŞ(TÜR)EBİLMEK
- BİLGİ/VERİ ile/ve/<> DÜŞÜNCE/FİKİR
- BİLGİ ve/<> EMEK/EYLEM
( İşe taşınmayan bir bilgi, kişinin sahip olduğu bir bilgi değildir. )
- BİLGİ ile/ve/<> GEREKÇELENDİRİLMİŞ BİLGİ(EPİSTEMOLOJİ)
( Bilgi, erdem; erdem de mutluluk üretir. )
( Türkçe Çağdaş Epistemoloji Sözlüğü yazısı için burayı tıklayınız... )
( KNOWLEDGE vs./and/<> EPISTEMOLOGY )
- BİLGİ ile/ve/<>/= İLİŞKİ
( KNOWLEDGE vs./and/<>/= RELATION )
- BİLGİ ve/||/<>/> İYİLİK ve/||/<>/> KARARLILIK
( Kuşkudan kurtarır. VE/||/<>/> Istırap çekmekten kurtarır. VE/||/<>/> Kaygıdan kurtarır. )
- BİLGİ ve/||/<> KİŞİ
( Bilgi, kendine kayıtsız kalana acımaz. )
- BİLGİ = KNOWLEDGE, COGNITION[İng.] = CONNAISSANCE[Fr.] = die ERKENNTNIS, die KENNTNIS[Alm.] = COGNITIO[Lat.] = HË GNÕSIS[Yun.] = CONOCIMIENTO[İsp.]
- BİLGİ =/||/<> NE YAPMAYABİLECEĞİNİN BİLGİSİ
- BİLGİ ve/||/<>/>/< NEDEN
- BİLGİ ve/= ORTADAN KALKMIŞ/LIK
- BİLGİ ile/ve/||/<>/> PROMPTOKRASİ
- BİLGİ ve/> SEVGİ ve/> VERGİ
( Bilmeyen sevemez. )
( KNOWLEDGE and/> LOVE and/> DUTY
Whom cannot love if does not know. )
- BİLGİ ve/<> TAMLIK
( KNOWLEDGE and/<> COMPLETENESS )
- BİLGİ ile/ve/||/<>/> TAVTİA
( ... İLE/VE/||/<>/> Anlatılacak amacı destekleyecek biçimde, önceden bazı sözler söylemek. )
- BİLGİ/VERİ ile/ve/değil/yerine YAKLAŞIK BİLGİ
( Ulaştıklarımız, bilgi değil ancak yaklaşık bilgidir. )
- BİLGİ ile/ve/||/<> ZORUNLULUK BİLİNCİ
- BİLGİBİLİM/GNOSEOLOJİ[Fr.] ile/değil/yerine EPİSTEMOLOJİ
- BİLGİÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGE
( Bildiğini zannetme, gereksiz/yararsız/yersiz bilgi sahibi olma, zamansız/bağlantısız paylaşma çabası. Bilgi obezi.[Malûmat-füruş/luk] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Âlim. Derin ve geniş bilgilere sahip olan. )
( [Söz(cük)lerin...] Gerçek anlamlarını kullanarak anlaşırlar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Mecaz anlamlarıyla anlaşırlar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Kinâye yoluyla anlaşırlar. )
( Bilge olmaya cesaret et![Sapere aude!] / Aklını kullanma cesaretini göster! )
( PEDANT vs. SCHOLAR )
- BİLGİDE/BİLİMDE/BİLİMSELLİKTE,
DÜŞÜNCEDE/UYGULAMADA/YAŞAMDA:
DOĞRULANABİLİRLİK ile/ve/değil/||/<>/< YANLIŞLANABİLİRLİK
( Karl Popper )
- BİLGİ'DE:
KANIT/DELİL ile/ve KEŞİF
- BİLGİDE/BİLİMDE, ALANDA/KONUDA ASLOLAN/ÖNCELİKLİ OLAN:
"BİLMEMİZ GEREKEN" ile/ve/||/değil/yerine/>< TAKİP EDEBİLMEMİZ/ETMEYE ÇALIŞMAMIZ
- BİLGİLENMEK ile/ve/değil/yerine BİLGİ İŞLEMEK
- BİLGİLİ ile/ve/<>/değil EDİB
- BİLGİLİ ile/ve/<>/>/< İLGİLİ
- BİLGİLİ/LİK ile/ve/||/<>/> SOĞUKKANLI/LIK
- BİLGİN (OLMAK) ile/ve/değil/||/<>/> AKILLI (OLMAK)
( Başkalarının bilgisiyle (de) olabiliriz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Ancak, kendi aklımızla olabiliriz. )
- BİLGİN ile/ve/değil/<>/> BİLGE
( Âlim. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Ârif. )
( Bilge, kendi bilincinde, insan doğasının sezgisel bilgi ve uygulayımsal bilgisini birleştirmiş kişidir. )
( Bilge kişi yaşamını, bir çiçeğin özünü alıp onun kokusuna ve güzelliğine zarar vermeksizin uçup giden bir arı gibi sürdürür. )
( Bilge kişi tedbirli, içine kapanık ve ölçülüdür. )
( Su yolları yapan kişiler, o suları kontrolleri altına alır; marangozlar, ağaçlardan nasıl yararlanacaklarını bilir; bilge kişiler de aynı biçimde kendi zihnini kontrol eder. )
( Karşılaştığı konuları bir acelecilik içinde değerlendirmeye ve çözümlemeye çalışan kişi, doğruluk yolunda değildir. Bilge kişi, herşeyi acele etmeden huzur içinde düşünür ve değerlendirir. Bu kişi, Gerçek'i korur, Gerçek de onu. )
( Çok konuşan kişiye değil, huzur içinde korkusuzca konuşan kişiye "Bilge" adı verilir. )
( BİLGE: Seni, sana bildiren. )
( Bilgin ol ki, kişileri, "büyük" görme. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Bilge ol ki, kişileri, "küçük" görme. )
( [not] SCHOLAR vs./and/but/<>/> WISE )
- BİLGİNİN:
BAŞLANGICI ile/değil/yerine SÜRECİ
( Uzmanlaştığını ve doruğa çıktığını sanmak. İLE/DEĞİL/YERİNE İşin başında olduğuna inanır. )
- VERİNİN/BİLİNİN/BİLGİNİN:
DAĞITIMI ile/ve/||/<> DENETİMİ
- BİLGİNİN DOĞRULUĞU ile/ve/<> DOĞRULUĞUN BİLGİSİ
- BİLGİNİN EFENDİSİ ile/ve/||/<>/< ÇALIŞMANIN KÖLESİ
- BİLGİNİN ELDE EDİLİŞİ ile/ve/<> BİLGİNİN PAYLAŞIMI/AKTARIMI
( Sahip olduğunuz herşeyi, her kimin gereksinimi varsa, onunla severek paylaşın. )
( Share willingly and gladly all you have with whoever needs. )
( OBTAINING OF THE INFORMATION vs./and/<> SHARING/TRANSMISSION OF THE INFORMATION )
- BİLGİNİN:
ELDE EDİLİŞİ ile/ve/||/<> İFADE EDİLİŞİ
- BİLGİNİN GÜVENİLİRLİĞİ ile/ve (GÜVENİLİR) BİLGİYE SAHİP OLANIN GÜVENİLİRLİĞİ
- BİLGİNİN:
GÜVENİLİRLİĞİ ile/ve/<> ZORUNLULUĞU
- BİLGİ'NİN:
KAYNAĞI ve/ YÖNTEMİ ve/ ÖLÇÜTÜ ve/ DEĞERİ
( SOURCE and METHOD and CRITERION and VALUE/WORTH :[ ... OF THE INFORMATION] )
- BİLGİNİN:
NESNESİ/MADDESİ ile/ve/||/<> BİÇİMİ/SÛRETİ
- BİLGİNİN:
ÖĞELERİ ile/ve BİÇİMİ
( Maddî. İLE/VE Aklî. )
- BİLGİNİN/VERİNİN:
ÖZDEŞLİĞİ ile/ve/||/<> TEMSİLİ ile/ve/||/<> TASVİRİ ile/ve/||/<> İNŞÂSI
- BİLGİNİN VE ÜNİVERSİTENİN ÖNCELİKLİ İŞLEVLERİNDE:
ARAŞTIRMA ve/||/<>/> AKTARIM
- BİLGİSAYAR:
VERİ ve/+ PROGRAM > ÇIKTI
ile/ve/değil/||/<>/>
VERİ ve/+ ÇIKTI > PROGRAM
( "Yapay zekâ"ya kadarki bilinç/yaklaşım/teknoloji. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> "Yapay zekâ" bilinci/yaklaşımı/teknolojisi. )
- BİLGİSELLİK KİPİ
( EPISTEMIC MODALITY )
- BİLGİSEVER/LİK(/AKILSEVERLİK/DİLSEVERLİK/ÖLÇÜSEVERLİK) ile/ve/||/<>/> BİLGELİKSEVER/LİK
( PHILOLOGOS and/||/<>/> PHILOSOPHIA )
- BİLGİSİZ ile/<>/>< ZEKİ
( Kendini, "mükemmel görme"ye eğilimli. İLE/<>/>< Yeteneklerini, "hafife alma"ya eğilimli. )
- BİLGİSİZ/CAHİL ile/değil/yerine/>< USLU/AKILLI
( Çaban bile boş. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dursa da hoş. )
- BİLGİSİZLİĞİN "ESÂRETİ" ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLGELİĞİN BEREKETİ
- [ne yazık ki]
BİLGİSİZLİĞİN/BİLGİSİZLERİN:
KABALIĞI ile/ve/||/<> KALABALIĞI
- BİLGİSİZLİK:
BİLMEMEK ile/ve/değil/ne yazık ki/+/||/<>/< ANLAMAYA DİRENMEK
- BİLGİSİZLİK/CEHALET >< BİLİMSEL TUTUM ve BAĞNAZLIK >< FELSEFİ ANLAYIŞ ve GÜÇ/ŞİDDET >< SANATSAL DUYARLILIK
- BİLGİSİZLİK/CEHALET ve/> İHMAL
- [ne yazık ki]
BİLGİSİZLİK SÜRECİ VE SONUCU:
DEMOKRASİ ile/ve/||/<>/> OLİGARŞİ ile/ve/||/<>/> TİRANLIK
- BİLGİSİZLİK ile/ve/||/<>/> BELİRSİZLİK
- BİLGİSİZ/LİK / CAHİL/LİK ile/ve/||/<>/>/< "DUYGUSAL/LIK"
- BİLGİTEY(LİSE) ile/ve/<>/> BİLİMTEY(ÜNİVERSİTE)
- BİLGİYE ERİŞİM:
GÖZLEM ve/+/||/<>/>/< SEZGİ ve/+/||/<>/>/< FARKINDALIK
- BİLGİYE GİDİŞ ve/||/<> KAYNAĞA DÖNÜŞ
- [ne yazık ki]
BİLGİ YETERSİZLİĞİ ve/||/<>/> ÖNYARGI
- BİLGİYİ:
KULLANMAK ile/ve/<> DÜZENLEMEK
( INFORMATION: TO USE vs./and TO ORGANIZE )
- BİLİG ile BİLİG ile BİLİG ile BİLİŞ ile BİLSİKTİ ile BİLTÜRDİ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bilgi [ilm]. İLE Bilgelik [hikmet]. İLE Us [akıl]. İLE Veri[malumat]. İLE Bilinir/bilindi. İLE Bilgilendirdi. )
- BİLİM:
(1543) ve/||/<>/> 1834/1870 ve/||/<>/> 1924 - 1930 arasında
- BİLİM ALANI ile/ve BİLİM DALI
- BİLİM:
BİLİNMEYENDEN, BİLİNEBİLECEK OLANA YAPILAN YOLCULUK değil BİLİNENDEN, BİLİNMEYENE YAPILAN YOLCULUK
- B/İLİM ve/<> KÜLTÜR COŞKUSU
( WISSENSCHAFT und/<> BILDUNG )
- BİLİM DEĞERLERİNDE:
GÖZLEM/VERİ/OLGU ÖBEĞİNDE DESTEKLENME ve/||/<>/> DENEYE DUYARLILIK ve/||/<>/> KURAMA DUYARLILIK ve/||/<>/> MATEMATİKSELLİK ve/||/<>/> YARARLILIK-İŞLEVSELLİK ve/||/<>/> GERÇEKLİĞİ BETİMLEYEBİLME
- BİLİM:
EKLEMLİ ile/ve/değil/<> SIÇRAMALI
- (B)İLİM İÇİN GEREKENLER:
GURBET ve/||/<> SABIR ve/||/<> KILAVUZ/ÜSTAD ve/||/<> FAKR-U ZARÛRET
- BİLİM İLE DİN İLİŞKİSİ "YORUMLAMASINDA":
ÇATIŞTIRMACI/LIK ile ONAYLAYICI/LIK ile GEÇİŞLİ/LİK ile BİRLİKTE/LİK
( Üst-alt. İLE Yanyana. İLE Teğet/paralel. İLE Kesişim.[bazı noktalarda ve belirli oranlarda] )
- BİLİM/İLİM ile SİYASET
( İlim artıran, dert artırır. )
( İlmin en yükseği, aczini ve özrünü bilmektir. )
- BİLİM İNSANI değil/yerine/= BİLİMCİ
- BİLİM/KİŞİ/İNSAN:
EŞİKLER ve/||/<> ARALIK
- BİLİM KİŞİSİ:
BİLİR ve/||/<>/> KANITLAR ve/||/<>/> DİKKAT EDİLMESİNİ İSTER
( Sanmaz. VE/||/<>/> İnandırmaya çalışmaz. VE/||/<>/> Güvenilmeyi beklemez. )
- (B)İLİM:
KÜÇÜK ZİHİNLERİ ile ORTA ZİHİNLERİ ile İLERİ ZİHİNLERİ
( Kibirlendirir. İLE Şaşırtır. İLE Alçakgönüllü yapar. )
- BİLİM MERKEZLİ TASNİF ile HİKMET MERKEZLİ TASNİF
- BİLİM TARİHİ ile/ve DÜŞÜNCE TARİHİ
( HISTORY OF SCIENCE vs. HISTORY OF IDEA/THOUGHT )
- BİLİM TARİHİ ile/ve DÜŞÜNCE TARİHİ
( HISTORY OF SCIENCE vs. HISTORY OF IDEA/THOUGHT )
- BİLİM TARİHİ'NDE:
J.J SÉDILLOT ve/||/<> L.A SÉDILLOT
( Baba. VE/||/<> Oğul. )
( "Fuat Sezgin ile Bilim Tarihi Üzerine" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )
- BİLİM TERİMİ/KAVRAMINDA:
1924 ve/<>/< 1837
( Kuvantum kuramının ortaya çıkmasıyla, artık, bilim, önü açık, önceden kestirilemeyen bir düşünme tarzı olarak görülmeye başlamıştır. [Burada, büyük oranda, kast edilen, doğa bilimleri, özellikle de fiziktir.] VE/<>/< "Deneysel Bilimlerin Tarihi"(Bilimsel History of Experimental Science) [William Whewels] kitabının yayımlanmasıyla, science[bugünkü anlamdaki bilim] terimi, tarihsel gelişimi de dikkate alınarak artık ayrı bir bilme yöntemi, tarzı olarak tanımlanmış ve kullanılmaya başlanmıştır. )
- BİLİM VE SANAT'TA ÜÇ DÖNEM:
KLASİK ile/ve/||/<>/> MODERN ile/ve/||/<>/> MODERN SONRASI(POSTMODERN)
( 600 - 1600 arası. İLE/VE/||/<>/> 1600 - 1950 arası. İLE/VE/||/<>/> 1950 ve sonrası. )
- BİLİM VE TEKNOLOJİ TOPLUMU ile BİLİMSEL OKURYAZARLIK
( Bilimin ve teknolojinin toplumdaki rolünü inceleyen bir dal. İLE Bireylerin bilimsel bilgiyi nasıl anlayıp yorumlayabileceklerini, bilimsel kanıtları nasıl değerlendirebileceklerini ve bilimsel bulguları nasıl kullanarak bilinçli kararlar verebileceklerini inceler. )
- BİLİM ile/ve AÇIKLAMA
- BİLİM ile/ve AHLÂK ile/ve DİN
( KANT'IN ÜÇ SORUSUNDA: NE BİLEBİLİRİM? ile/ve NE YAPMALIYIM? ile/ve NEYİ ÜMİT EDEBİLİRİM? )
- BİLİM ile AKSİYOMATİK ZEMİN
- BİLİM ile/ve BİLİM FELSEFESİ
- BİLİM ve/||/<>/> BİLİMİN BİLİMİ
( )
- BİLİM ile/ve BİLİMSEL
( Bilimsel çalışma sözlüksüz, haritasız ve tarihsiz yapılmaz! )
( Bilim/ilim hayretle başlar. )
( Bilim, yalnızca cehaletimizin sınırlarını geriye iter. )
( Bilim/ilim olasılıklara dayanmaz. )
( Bilim hakikatlerle uğraşmaz, tümel ilişkilerle uğraşır. )
( Bilimi destekleyen de, engelleyen de bilim olabilir/olur. )
( Amelsiz ilim, kitap yüklü eşeğe benzer. )
( Edep olmadan ilim olmaz. )
( İlim, bir ağacın meyvesini yetiştirmek gibidir. O meyveyi yemedikten sonra, ha yetiştirmişsin, ha yetiştirmemişsin. )
( İlmî birikimde katkısı olanlar, sevinmek ve övünmek hakkına sahiptir. )
( İlmin en yükseği, aczini ve özrünü bilmektir. )
( İlmin kral yolu yoktur. )
( İlim hâle inkılâp edince ses çıkmaz. )
( İlimler, konularının birbirinden ayrılmasıyla sağlanır. )
( Takdir edilmeyen ilim, göç eder. )
( Dış[zahir] ve iç[bâtın] tüm ilimler, ahlâkın arkasındadır. )
( BİLİM/BİLİMDE/BİLİMSELLİKTE:
(ÖNCELİKLE) VAR OLANIN[MEVCUD/ONTOS] ve/||/<>/> DOĞANIN ve/||/<>/> DOĞAL)
NESNE ve/||/<>/> OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(VE ANCAK DAHA SONRA) ÜRETİLMİŞ NESNELERİN
(VE EN SON OLARAK) KİŞİLERİN ve/||/<>/> TOPLULUKLARIN ve/||/<>/> TOPLUMUN/TOPLUMLARDA YAŞANMIŞ/YAŞANAN/YAŞANABİLEN
OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(ÖNCEDEN TANIMLANMIŞ ve/||/<>/> BELİRLENMİŞ BİR YÖNTEM ve/||/<>/> ARACA BAĞLI OLARAK)
(İSTİDLÂLÎ/RASYONEL [AKIL İLE])
ÖLÇÜLÜ ve/||/<>/> ÖLÇÜLEBİLİR/ÖLÇÜMLENEBİLİR
NEDENSEL ve/||/<>/> KAVRAMSAL ve/||/<>/> ELEŞTİREL (OLANAK ve/||/<>/> SINIRLARI İÇİNDE)
KANITLI ve/||/<>/> DÜZENLİ ve/||/<>/> TUTARLI (BİR BİÇİMDE)
KAMUSAL/LIK ve/||/<>/> TEKRARLANABİLİR/LİK ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK ve/||/<>/> PAYLAŞILABİLİR/LİK (KOŞULLARINDA)
TANIM ve/||/<>/> İŞLEV ve/||/<>/> YARARA (KONU OLABİLEN/OLABİLECEK)
VERİ ve/||/<>/> BİLİ ve/||/<>/> BİLGİ/Sİ )
( Science merely pushes back the frontiers of our ignorance. )
( SCIENCE vs./and SCIENTIFIC )
- BİLİM ile/değil/yerine BİLİMSEL BİLGİ
- BİLİM ile/ve/değil/||/<>/< BİLİNEN
- BİLİM ile/ve/||/<> BİRİKİM
- BİLİM ile/ve/değil DİSİPLİN
- BİLİM ile/ve/<> DOĞA
( SCIENCE vs./and/<> NATURE )
- BİLİM ile/değil DOĞA FELSEFESİ
- BİLİM ile/ve/<> FELSEFE
( Şey üzerine düşünme. İLE/VE/<> Düşünme üzerine düşünme. )
( Şeylerin/eşyanın zihinde/akılda oluşan sûreti/bilinci. İLE/VE/<> Bilincin bilinci. )
( Dış/zahir. İLE/VE/<> İç/bâtın. )
( Açık-seçik kavramların bilinci[< bilgisi]. )
( Nesne, olay/olgu ya da durumlara, nesnelerle bakar. İLE/VE/<> Kavramlara, kavramlarla bakar. )
( FELSEFE: Varolanı açıklama bilimi. )
( Uygulayıcı. İLE/VE/<> Sorgulayıcı. )
( Süreci araştırmak. İLE/VE/<> Başı, süreci ve sonu araştırmak. )
( [başlangıç] Vardır. İLE/VE/||/<>/>< Yoktur. )
- BİLİM ile/ve/değil FELSEFE-BİLİM
- BİLİM ve/||/<> FELSEFE ve/||/<> DİN
( Zihnin yürüyüşü. VE/||/<> Aklın yürüyüşü. VE/||/<> Özün/ruhun yürüyüşü. )
- BİLİM ile FEN
- BİLİM ile/ve GEÇERLİLİK
- BİLİM ile/ve GELENEK
- BİLİM ile/ve İLİM
( + DÜZEN(KOZMOS) + NEDENSELLİK + ÖLÇME * MATEMATİK * DİLSEL + HESAP ETMEK * GEOMETRİ * ARİTMETİK * ŞİİR * MÜZİK + KEŞİF * GÖZLEM * KAYIT (İLK KAYIT: MISIR RASATHANELERİ M.Ö. 2500) + TAKLİT )
( İLİM: Yaşamın ahireti. )
- BİLİM = İLİM = SCIENCE[İng., Fr.] = WISSENSCHAFT[Alm.] = SCIENZA[İt.] = CIENCIA[İsp.]
- BİLİM ile/ve/değil KABUL GÖRMÜŞ BİLİM
- BİLİM ile/ve KELÂM
( Kelâm ilmi, öteki ilimlerin şemsiyesidir. )
- BİLİM ve/< KORKU
- BİLİM ile/ve KÜLTÜR
- BİLİM ve/=/> ÖNGÖRÜ
- BİLİM ve/<> SANAT
( Nesneler için. VE/<> İnsan için. )
( Bilim/ilim olmaksızın, sanat, bir hiçtir!
[Lat.][Ars sine scienta nihil est!] )
( Bir kuşun, iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar, uçar ve özgür olur. Uçamayanlar ise "tavuk" olur... "Tavuk toplum", önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz. )
- BİLİM ile/ve/<> SANAT (VE HAYAL ETME (YETİSİ)[MUHAYYİLE])
( Olanı kavramak. İLE/VE/<> "Olmayanı" getirmek. )
- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE
( İnsan olmayan her şeyden söz eder. İLE/VE/||/<> İnsanı anlatır. İLE/VE/||/<> Kişinin varoluşunu anlatır. )
( Varolan. İLE/VE/||/<> Var olması gereken. İLE/VE/||/<> Hayal ettiğini/n gerçekleştir(il)me(si). )
( Herhangi bir işi: Bilimsellikle başlat, sanatsallıkla destekle, felsefeyle tamamla! )
( Sanatın özü, içsel bir deneyimi iletebilmek için dış formları kullanmaktır. )
( Sanatı olmayan millet, her zaman dilencidir. )
( Sanat: Mekânı/zamanı iyi kullanmak. | Görüp göstermek. )
( Birleştirmek/birlikte tutmak gerekiyor. )
( MİFTÂHÜ'S-SAÂDE ve MİSBÂHÜ'S-SİYÂDE )
( FELSEFE: Aklı kullanma sanatı. )
( The essence of art is to use the outer form to convey an inner experience. )
( Sanat, dekoltedir. )
( Sanatın yolu, sanattır. )
( SANAT: Ben'in, yaratıcı gücünü keşfetmek. )
( Sanat, bir şeyi, başka bir şey olarak görme çabasıdır. | Başka bir şey olma olanağı tanımaktır. )
( Felsefe, kimsenin, itibar edip etmemesine, itibar etmeyendir/etmemektir. )
( Felsefe, olan ile olması gereken arasındaki kavramsal düzendir. )
( Felsefe, düşüncenin merdiveni ve mirâcıdır. )
( Felsefe, ekinin/kültürün bilincine varmaktır. )
( ya, ya da[0 / I] İLE/VE/||/<> hem, hem de İLE/VE/||/<> hem, hem de | ne, ne de )
( "Öğrenilmiş sanat" olmaz! )
( Felsefenin en büyük özelliği, hakikat dışındaki herşeyden uzak tutabilmesidir. )
( Felsefe, üçlülük üzerinedir/üzerindendir. )
( Felsefe, mantık bilimidir. )
( FELSEFE = MUHABBET'ÜL/İSÂR'ÜL HİKMET )
( PHILO SOPHOS:
BİLGELİĞİ SEVMEK değil TANRI'YI SEVMEK )
( Her şeyi kaybetmiş sayılmayız. Her şeyi gösteren müziğimizi/sanatımızı kaybetmediğimiz sürece... )
( Verinin/bilinin/bilginin iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. İLE/VE/||/<> Zekânın iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. İLE/VE/||/<> Aklın iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. )
( SCIENCE vs./and/||/<> PHILOSOPHY vs./and/||/<> ART )
- BİLİM ile/ve SEVGİ
- BİLİM ve/||/<> ŞİİR
( Aklın şiiri. VE/||/<> Kalbin bilimi. )
- BİLİM ile/ve/||/<> SÖZDE BİLİM ile/ve/||/<> BİLİM OLMAYAN
- BİLİM ile/ve SU
( Bilim, Su ile simgelendirilmiştir. )
- BİLİM ile/ve/||/<> TARİH
( BİLİM TARİHİ KILAVUZU - NOBEL YAY. )
( Tanrının yapıp etmelerini inceler. İLE/VE/||/<> Kişinin yapıp etmelerini inceler. )
( Türleri inceler. İLE/VE/||/<> Kişileri konuş(tur)ur. )
- BİLİM ile/ve TEEMMÜL
- BİLİM ile/ve/||/<> TEKNİK
( ... İLE/VE/||/<> Bir sanat, bir bilim, bir meslek dalında kullanılan yöntemlerin hepsi. | Fizik, kimya, matematik vb. bilimlerden elde edilen verileri iş ve yapım alanında uygulama. | Bu uygulamaya dayanan, bu uygulamaya ilişkin. | Yol, beceri, yöntem. )
( SCIENCE vs./and/||/<> TECHNICS )
- BİLİM ile TEKNOLOJİ
( SCIENCE vs. TECHNOLOGY )
- BİLİM > TEKNOLOJİ > KONFOR(MİZM)
- BİLİM ve/||/<>/< TÜMEVARIM
- BİLİM ve YAŞAM
( Cinslerle. VE Bireylerle. )
- BİLİM ile/ve/||/<> YÖNTEM
- BİLİM ile/ve YORUMBİLİM/HERMENEUTİK
- (B)İLİM ve/||/<> ZİKİR ve/||/<> AŞK
( Aklın gereği/terbiyesi/zekâtı. VE/||/<> Sözün gereği/terbiyesi/zekâtı. VE/||/<> Gönlün gereği/terbiyesi/zekâtı. )
- BİLİMADAMI ile/ve/değil BİLEN KİŞİ
- BİLİMBİREYİ BENZETMELERİNDE:
"KARINCA" ile/ve "ÖRÜMCEK" ile/ve "ARI"
( Toplar ve istif eder. / Bazı bilimkişileri için geçerlidir. İLE/VE Örer ve bekler. / Bazı bilimkişileri, kurgular ve bekler. İLE/VE Toplar, özümser ve sunar. / Bazı bilimkişileri, olguları toplar, kuram içinde üretir ve sunar. )
( FRANCIS BACON - NOVUM ORGANON )
- BİLİMBİREYİ ile/ve/değil/yerine DOĞA FİLOZOFU
( Bugünkü anlamda "Bilim" sözcüğünün kullanımı ilk kez ancak 1837 civarında kullanılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla 1837 öncesi uğraşlara "doğa felsefesi" ve bu alanda çalışma yapanlara "bilimkişisi" değil "doğa filozofu" tanımı kullanılmaktadır. )
( Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir. )
( ... ile/ve/değil PERİPATETİK | MEŞŞAİ )
( Görüşmelerimiz sırasında, ... tutarlı bir biçimde, "bilgi kişisi" sözcüklerini kullanıyor ya da bu kavrama göndermeler yapıyordu. Ama bununla ne demek istediğini hiç açıklamamıştı. Bunu, ona sordum.
"Bilgi kişisi, öğrenimin zorluklarına katlanmayı göze almış kişidir," diye yanıtladı. "Acele etmeden, bocalamadan, erk ve bilgi gizlerinin sökülmesi, çözülmesi yolunda, gidebileceği son aşamaya varmış olan bir kişidir."
"Her isteyen, bilgi kişisi olabilir mi?"
"Hayır, herkes olamaz."
"Bilgi kişisi olmak için insan ne yapmalıdır öyleyse?"
"Dört doğal düşmanına meydan okuyup onları yenmelidir."
"O dört düşmanını yenen bir kişi, bilgi kişisi olur mu?"
"Evet. Ancak, dört düşmanının her birini yenebilen kişiye, 'bilgi kişisi' denir."
"Bu düşmanları yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur mu?"
"Hepsini yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur."
"Bu düşmanlarla savaşıma geçmeden önce, yapılması gereken başka şeyler yok mudur?"
"Yoktur. Her isteyen, bilgi kişisi, olmayı deneyebilir ama çok azı gerçekten başarır bu işi -doğal bir şey bu-. Bilgi kişisi olma yolunda karşılaşılan düşmanlar, gerçekten korkunç şeylerdir; çoğu kişi, yenik düşer onlara."
"Nasıl düşmanlar bunlar, ... ?
Düşmanlar konusunda konuşmak istemedi. Bu konuyu anlamam için daha çok zaman olduğunu söyledi. Sözü değiştirmemek amacıyla benim bir bilgi kişisi olup olamayacağımı sordum. Bunu kimsenin kestiremeyeceğini bildirdi. Ama bir bilgi kişisi olup olamayacağımı gösteren herhangi bir ipucu bulunup bulunmadığını ısrarla sorunca, bunun, o dört düşmanla savaşımımın sonucuna bağlı olduğunu -onları yenebiliyor muyum yoksa onlara yeniliyor muyum- ama o savaşımın sonucunu şimdiden bilmesinin olanaksızlığını belirtti.
"Savaşımın sonucunu görebilmek için büyü yapmak ya da fala bakmak olanaklı mıdır?" diye sordum. Hiçkimsenin, ne araç kullanırsa kullansın, bu savaşımın sonucunu önceden bilemeyeceğini, kesin bir dille anlattı. Neden olarak da bilgi kişisi olmanın, geçici bir şey olduğunu gösterdi. Bu noktayı açıklamasını istediğimde, yanıtı şöyle oldu:
"Bilgi kişisi olmak sürekli değildir! Bir kişi, tam olarak bilgi insanı olamaz. Ancak, çok kısa bir an için olunuverir. Dört düşmanı yendikten sonra!"
"Söylesene, nasıl düşmanlar bunlar?"
Yanıt vermedi. Yine üsteledim ama konuyu değiştirdi ve başka şeyler anlatmaya başladı.
( Ertesi gün... )
Gitmeye hazırlanıyorken, birden, bilgi kişinin düşmanlarını yine sormak geldi içimden. Uzun süre uzakta kalacağımı, söyleyeceklerini yazarsam, bu konuları düşünme fırsatını bulabileceğimi anlatarak onu ikna etmeye çalıştım.
Bir süre, ikircikli, bekledi; sonra konuşmaya başladı:
"Bir kişi, öğrenmeye başlayınca, amaçlarının neler olduğunu kesin olarak bilmez. Başka bir niyeti vardır, amaçları belirgin değildir. Hiçbir zaman gerçekleşemeyecek ödüller ummaktadır. Çünkü, öğrenmenin "zorluklarını" bilmiyordur henüz."
"Yavaş yavaş öğrenmeye başlar -önceleri azar azar, sonra da büyük parçalar halinde-. Çok geçmeden, düşünceleri çatışır. Öğrendiği şey, umduğu, düşlediği gibi çıkmamıştır; bu durum, onu korkutur. Öğrenim, hiç de beklendiği gibi olmamıştır. Öğreniminin her adımı, yepyeni görevler yükler kişiye; kişinin korkuları, acımasızca birikir, baş kaldırır. Bir savaş alanına döner yaşamı.
"İşte, doğal düşmanların birincisiyle böyle karşılaşılır: Korkuyla! Yenmesi güç, hain, korkunç bir düşmandır korku. Tüm yol boyunca saklanır, ummadığın yerlerde, sinsi sinsi bekler seni. Eğer, onu karşında gördüğün zaman, kaçmaya başlarsan, unut artık bilgiye ulaşmayı."
"Korkup kaçan kişiye ne olur?"
"Bir şey olmaz. Ama öğrenemez bir daha. Korkusunu göğüslemesi, korkusuna karşın, öğrenme yolunda, bir adım daha ilerlemeyi göze alması gerekir. Bir adım daha, bir adım daha. Korkuyla dolmalı... Evet! Ama korksa da ilerlemeyi sürdürmeli, durmamalı! Bu işin yöntemi böyledir! Bu birinci düşmanın, pes edeceği bir an gelecektir. Kişiye, güven gelir. Niyeti daha da güçlenir. Öğrenmeyi, öyle korkutucu bir şey gibi görmez artık."
"Bu sevinçli an gelince, birinci doğal düşmanını yendiğini çok iyi bilir kişi."
"Hemen mi olur bu, yoksa, azar azar mı?
"Azar azar olur ama korkusunun kaybolması çabuk olur. Birdenbire olur."
"Ama yeni bir şeyler gelirse başına, yine korkmaz mı kişi?"
"Hayır. Korkusunu, bir kez yitirmeyegörsün. Kişi, artık yaşamında korku nedir bilmez. Korkunun yerini, zihin berraklığı alır -korkuyu silen bir zihin berraklığı-. Artık, o kişi, ne istediğini biliyordur; o isteklerini nasıl doyuracağını da biliyordur. Yeni öğrenimleri kazanmak için adımlarını nasıl atması gerektiğini sezer; her şey apaçık çıkmıştır ortaya. Artık, hiçbir şey saklı değildir bu kişiden."
"Bu da, ikinci düşmanın karşısına çıkarır onu: Berraklık! Ulaşılması, o denli zor olan zihin berraklığı, korkuyu kovar ama kör eder insanı aynı zamanda."
"Kişinin, kendinden kuşku duymasına yol açar, istediği şeyi yapabileceği inancını verir ona. Çünkü, o kişi, artık, herşeyi apaçık görebilmektedir. Berraklığın yüreklendirdiği kişi, bir türlü durmak bilmez. Ama büyük bir hata yapmaktadır. Bu işin, bir eksik yanı vardır. Kişi, kendini bu sözde erke bırakırsa, ikinci düşmanına boyun eğmiş sayılır. Ve öğrenme diye bir şey kalmaz. Sabırlı olması gereken yerde aceleci olacak ya da acele edilmesi gereken yerde sabırlı olmayı yeğleyecektir. Zaman gelecek, artık, yeni bir şey öğrenme yetisini yitirecektir."
"Bu tür bir yenilgiye uğrayan kişiye ne olur? Ölür mü?"
"Hayır, ölmez. İkinci düşmanı, bu kişinin, bir bilgi insanı olma çabasını kösteklemiştir; artık, bu kişi, bilgi insanı olmayı istemek yerine, devingen, kıvrak bir savaşçı olmayı yeğleyebilir. Ya da soytarı olmayı. Ne var ki, kendine pek pahalıya mal olan o berraklık, hiçbir zaman karanlığa ve korkuya dönüşmeyecektir. Yaşam boyunca, her şeyi açıkça görecektir ama yeni bir şey öğrenemeyecektir, öğrenme özlemi çekmeyecektir."
"Ama yenilmemek için yapabileceği bir şey yok mudur?"
"Korkuyu nasıl aşmışsa yine öyle yapmalıdır. Berraklığa, meydan okumalıdır. Elde ettiği berraklığı, önünü daha iyi görüp yeni adımlarını ona göre atmak için kullanmalıdır. En önemlisi de, berraklığının, bir yanlışlık sonucu ortaya çıktığını düşünmelidir. Ve öyle bir an gelecektir ki, bu berraklığın, gözleri önündeki bir noktadan başka bir şey olmadığını anlayacaktır. Böylece, ikinci düşmanını da yenmiş olacaktır. Artık, hiçbir şeyin, ona zarar veremeyeceği bir yere ulaşacaktır. Bu, bir hata olmayacaktır. Bu, gerçek bir erk(güç) olacaktır."
"Bu yere ulaşınca, ardından koştuğu erke, sonunda kavuştuğunu bilecektir. Ne isterse yapar artık bu erkle. Dostu, onun buyruğundadır artık. Ne isterse, yasa odur. Çevresinde ne varsa görmektedir. Ne var ki, üçüncü düşman dikiliverir karşısına: Erk!
"Düşmanların en güçlüsüdür erk. En doğal şey, ona boyun eğmektir. Öyle ya... O kişinin buyruğunda değil midir erk!? Buyurur; kimi sakıncaları göze ala ala, kendi yasalarını, kendi yapar. Çünkü, buyruk ondadır."
"Bu durumdaki biri, yaklaşmakta olan üçüncü düşmanın, pek farkına varmaz. Bir bakmışsın, birdenbire, haberi bile olmadan yitivermiş savaşımı. Düşmanı, onu, kıyıcı, tutarsız bir adam haline getirivermiş..."
"Erkini yitirir mi?"
"Hayır, berraklığını da erkini de hiçbir zaman yitirmez."
"Bilgi kişinindan farkı nedir, öyleyse?"
"Kendi erkine yenilen bir kişi, onu, doğru dürüst yönlendiremeden ölür gider. Yazgısının üstüne, yük gibi biner erki. Böyle biri, kendini yönetemez ve bilmez erkini, ne zaman ya da nasıl kullanması gerektiğini."
"Bu düşmanlardan birine yenilirsen, bu kesin bir yenilgi mi demektir?"
"Evet, kesin yenilgi olur bu. Bu düşmanlardan biri, insanı yenmeyegörsün, artık yapılabilecek bir şey kalmaz."
"Örneğin, erke yenilen bir kişi, yanlışını görerek, durumu düzeltebilir mi?"
"Düzeltemez. Bir kere yenilmeyegörsün, işi bitmiştir artık."
"Ya geçiciyse erke aldanması; ya erki teperse zamanında?"
"Savaşım sürüyor sayılır o durumda. Hâlâ 'bilgi insanı' olmaya çalışıyor demektir bu. Artık, hiç çabalamıyorsa, kendini koyuverirse yenilmiş olur bu kişi ancak."
"Ama bir insan yıllarca korkuya yenik düşebilir ve sonunda korkusunu yenebilir."
"Hayır, doğru değildir bu. Korkuya kapılırsan, korkuyu yenemezsin; çünkü, öğrenmekten ürküyorsundur, öğrenmek için çaba göstermiyorsundur. Ama korkusunun içinde yıllar boyunca sürdürürse öğrenme çabasını, ola ki, korkusunu yenebilir. Çünkü, kendini, korkuya tümüyle bırakmamıştır."
"Üçüncü düşmanı nasıl yeneriz?"
"Ona karşı çıkarak. Bile bile... Kendimizin olmadığını kavrayarak. Tüm öğrendiklerimizi, dikkatle ve inançla kullanarak, sürekli olarak sınırlarımızı zorlamayarak... Kendimizi denetleme durumunda, berraklığın ve erkin, hatalardan da kötü olduğunu görebilirsek, her şeyi denetimimiz altında bulundurduğumuz bir noktaya erişebiliriz. İşte, o noktada, erkimizi nasıl ve ne zaman kullanabileceğimizi biliriz. Üçüncü düşmanı böylece yenmiş oluruz."
"Bu da kişiyi, öğrenim yolculuğunun sonuna getirir. Bir de ne görürsün! Sonuncu düşman, karşına dikilmiş durmaktadır: Yaşlılık! Düşmanların en acımasızıdır bu. Hiçbir zaman, tümüyle yenemeyeceğimiz bir düşman... Sürekli olarak savaşıp uzak tutmaya çalışmaktan başka yapılacak bir şey yoktur."
"İşte, bu dönemde, kişi, hiçbir şeyden korkmaz; zihni berraktır, sabırsız değildir -tüm erkleri denetimi altındadır-. Ne var ki, bu dönem, aynı zamanda, boyun eğmeyen bir dinlenme isteğinin ortaya çıktığı bir dönemdir. Bir yere uzanmak, unutmak isteğine bırakırsa kendini; yorulur yorulmaz, sürdürdüğü çabayı bırakırsa, son olanağını kaybetmiş olur. Titrek, yaşlı bir yaratık durumuna sokuverir onu düşmanı. Çekilme arzusu, tüm berraklığını, erkini ve bilgisini bastırır."
"Ama kişi, silkinir de yorgunluğundan sıyrılır, yaşamının gereklerini sürdürürse, bu son yenilmez düşmanıyla savaşımda bir an bile olsa başarılı olursa, işte o zaman 'bilgi insanı' olmuş demektir. Berraklığın, erkin ve bilginin egemen olduğu bu an, yeterlidir onun için." )
- BİLİMCİ ile/ve/<>/> ÖKE ile/ve/<>/> BİLGER ile/ve/<>/> BİLGEN ile/ve/<>/> BİLMEN ile/ve/<>/> YETİLBEY ile/ve/<>/> BİLİMBEY
( Biliminsanı, akademisyen. İLE/VE/<>/> Doktor. İLE/VE/<>/> Yardımcı doçent. İLE/VE/<>/> Doçent. İLE/VE/<>/> Profesör. İLE/VE/<>/> Dekan. İLE/VE/<>/> Rektör. )
- BİLİM'DE ...
( * OLGU VE OLAYLARDA TUTARLILIK ORANININ FAZLALIĞI
* DAHA FAZLA OLAYI AÇIKLAYAN/KUŞATAN KURAMLAR
* DOĞAL SÜREÇLERDEKİ ÖNGÖRÜSÜ YÜKSEK OLAN KURAMLAR
* BİR BİLİMSEL KURAM İNŞA EDİLDİĞİNDE, VAROLAN KURAMLARIN AÇIKLAYAMADIĞI OLGULARI AÇIKLAMA GÜCÜ GÖSTERİYORSA VAROLAN KURAMLARIN YERİNE YEĞLENİR
* İSTİSNALARI AZ OLAN KURAMLAR ÖTEKİLERE YEĞLENİR
* DAHA AZ KARMAŞIK VE BASİT OLAN KURAMLAR YEĞLENİR
* ÖNGÖRÜSÜ YÜKSEK KURAMLAR YEĞLENİR
* KURAMIN YENİ ARAŞTIRMALARA OLANAK SUNMASI ARANIR )
- (B)İLİM'DE 3 KARIŞ:
1. KARIŞ ve/||/<>/>/< 2. KARIŞ ve/||/<>/>/< 3. KARIŞ
( Kibirlendirebilir. VE/||/<>/>/< Alçakgönüllü yapar. VE/||/<>/>/< Hiçbir şeyin bilinmediği bilinir. )
- BİLİM/BİLİMDE/BİLİMSELLİKTE:
(ÖNCELİKLE) VAR OLANIN[MEVCUD/ONTOS] ve/||/<>/> DOĞANIN ve/||/<>/> DOĞAL)
NESNE ve/||/<>/> OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(VE ANCAK DAHA SONRA) ÜRETİLMİŞ NESNELERİN
(VE EN SON OLARAK) KİŞİLERİN ve/||/<>/> TOPLULUKLARIN ve/||/<>/> TOPLUMUN/TOPLUMLARDA YAŞANMIŞ/YAŞANAN/YAŞANABİLEN
OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(ÖNCEDEN TANIMLANMIŞ ve/||/<>/> BELİRLENMİŞ BİR YÖNTEM ve/||/<>/> ARACA BAĞLI OLARAK)
(İSTİDLÂLÎ/RASYONEL [AKIL İLE])
ÖLÇÜLÜ ve/||/<>/> ÖLÇÜLEBİLİR/ÖLÇÜMLENEBİLİR
NEDENSEL ve/||/<>/> KAVRAMSAL ve/||/<>/> ELEŞTİREL (OLANAK ve/||/<>/> SINIRLARI İÇİNDE)
KANITLI ve/||/<>/> DÜZENLİ ve/||/<>/> TUTARLI (BİR BİÇİMDE)
KAMUSAL/LIK ve/||/<>/> TEKRARLANABİLİR/LİK ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK ve/||/<>/> PAYLAŞILABİLİR/LİK (KOŞULLARINDA)
TANIM ve/||/<>/> İŞLEV ve/||/<>/> YARARA (KONU OLABİLEN/OLABİLECEK)
VERİ ve/||/<>/> BİLİ ve/||/<>/> BİLGİ/Sİ
- BİLİMDE KEŞİF:
HAKİKAT değil MÂRİFET
- BİLİMDE:
KLASİK ile/ve/<> MODERN ile/ve/<> POSTMODERN
( Belirlilik. İLE/VE/<> Belirsizlik. İLE/VE/<> Karmaşa. )
( Newton Fiziği. İLE/VE/<> Kuantum Fiziği. İLE/VE/<> Kaos kuramı. )
( Başlangıç koşulları sonucu belirler. İLE/VE/<> Olasılıkların toplamı %100 belirlidir. İLE/VE/<> Başlangıç koşullarındaki küçük farklar, sona doğru çok büyük farklar oluşturabilir. )
- BİLİMDE YERALAN ile/ve/değil BİLİMDE DE YERALAN
- BİLİMDE ve ADÂLETTE
( Doğrulanabilirlik değil yanlışlanabilirlik esastır. VE Şüpheden, sanık yararlanır. )
- BİLİMDEN/İLİMDEN YARARLANANLAR:
SORAN ile/ve/||/<> YANITLAYAN ile/ve/||/<> DİNLEYEN ile/ve/||/<> SEVGİSİ/İLGİSİ OLAN
- BİLİME BAŞLANGIÇTA:
KONU ve YARAR
- BİLİME İNANMAK değil BİLİMİ/BİLİMSELLİĞİ ÖNCELİKLİ KILMAK/TUTMAK
( Bilim/bilimsellik, olay, olgu ve kavramları değerlendirmede/yorumlamada/konuşmada, olmazsa olmaz, aslolan ve öncelikli olanın, yanlı ya da keyfî davranmayarak, kendini/birini/kişiyi merkeze almadan (bu tavır ve tutumu anımsayarak/anımsatarak, göstererek), dayanakçalı düşünerek, konuşarak ve davranarak sağlanabilir/gösterilebilir. )
( Bilim/bilimsellik, doğrulanabilirlik ya da kanıt üzerinden değil yanlışlanana kadar doğru kabul etme gerekliliği ilkesiyle işleyen ve sürdürülebilen bir araç, yaklaşım ve tutumdur. )
- BİLİM/İLİM ile İKTİSAT
- BİLİMİN GELİŞİMİNDE:
AKADEMİLER ve ARAŞTIRMA MERKEZLERİ ve MÜZELER(KÜLLİYE)
- BİLİM'İN:
TANIMI ile/ve KONUSU ile/ve SORUN ALANI ile/ve AMACI
( BİLİM/BİLİMDE/BİLİMSELLİKTE:
(ÖNCELİKLE) VAR OLANIN[MEVCUD/ONTOS] ve/||/<>/> DOĞANIN ve/||/<>/> DOĞAL)
NESNE ve/||/<>/> OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(VE ANCAK DAHA SONRA) ÜRETİLMİŞ NESNELERİN
(VE EN SON OLARAK) KİŞİLERİN ve/||/<>/> TOPLULUKLARIN ve/||/<>/> TOPLUMUN/TOPLUMLARDA YAŞANMIŞ/YAŞANAN/YAŞANABİLEN
OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(ÖNCEDEN TANIMLANMIŞ ve/||/<>/> BELİRLENMİŞ BİR YÖNTEM ve/||/<>/> ARACA BAĞLI OLARAK)
(İSTİDLÂLÎ/RASYONEL [AKIL İLE])
ÖLÇÜLÜ ve/||/<>/> ÖLÇÜLEBİLİR/ÖLÇÜMLENEBİLİR
NEDENSEL ve/||/<>/> KAVRAMSAL ve/||/<>/> ELEŞTİREL (OLANAK ve/||/<>/> SINIRLARI İÇİNDE)
KANITLI ve/||/<>/> DÜZENLİ ve/||/<>/> TUTARLI (BİR BİÇİMDE)
KAMUSAL/LIK ve/||/<>/> TEKRARLANABİLİR/LİK ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK ve/||/<>/> PAYLAŞILABİLİR/LİK (KOŞULLARINDA)
TANIM ve/||/<>/> İŞLEV ve/||/<>/> YARARA (KONU OLABİLEN/OLABİLECEK)
VERİ ve/||/<>/> BİLİ ve/||/<>/> BİLGİ/Sİ
)
- BİLİMİN UCUNDA ve/||/<>/> DİLİMİN UCUNDA
- BİLİMKURGU ile ÖNGÖRÜ
- [ne yazık ki]
(B)İLİMLE (B)İLGİLENENLERE:
"OKUMUYOR" ile/ve/||/<> "ÇALIŞMIYOR" ile/ve/||/<> "AÇGÖZLÜ" ile/ve/||/<> "İDEALSİZ"
( [ne yazık ki] Uğraşmayana "dedikleri". İLE/VE/||/<> Meşgul olana "dedikleri". İLE/VE/||/<> Hem (b)ilimle, hem ticaretle uğraşanlara "dedikleri". İLE/VE/||/<> Ne (b)ilimle, ne de ticaretle uğraşanlara "dedikleri".[Bu dedikodulara kulağımızı tıkamayı öğrendiğimiz oranda başarıyı elde ederiz.] )
- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET
( Bilgisi.[hikmetin] İLE/VE/+/||/<>/> Kendi.[hikmetin] | İlmi, yaşama geçirme bilgisi. )
( [konunun] Öncesi[Evvel] | Sonrası[Âhir] | İçi[Bâtın] | Dışı [Zâhir] İLE/VE/+/||/<>/> Zamanı | Zemini )
( 4N İLE/VE/+/||/<>/> 2N )
( Nasıl?[Ne asıl?] | Niye?[Neye?] | Nereden? | Nereye? İLE/VE/+/||/<>/> Nerede? | Ne zaman? )
( Nasıl? İLE/VE/+/||/<>/> Niçin?[Ne için?] )
( Önü | Arkası | Sağı | Solu İLE/VE/+/||/<>/> Alt/ı ve üst/ü )
( Dört yön İLE/VE/+/||/<>/> Taban ve tepe )
( Yön İLE/VE/+/||/<>/> Konum )
( Değişken/araz. İLE/VE/+/||/<>/> Sabit/mutlak. )
( Akıl ile. İLE/VE/+/||/<>/> Akıl ve/+ gönül ile. )
( Görü. İLE/VE/+/||/<>/> Öngörü. )
( İdrak. İLE/VE/+/||/<>/> İz'an. )
( İdrak. İLE/VE/+/||/<>/> İlmi/ni idrak. )
( Rükû İLE/VE/+/||/<>/> Kıyam/Secde )
( Çevre İLE/VE/+/||/<>/> Çekirdek )
( Küre/Daire/Çember İLE/VE/+/||/<>/> Merkez/Nokta )
( Doğrusal. İLE/VE/+/||/<>/> Dairesel. Döngüsel. )
( Sözlük. İLE/VE/+/||/<>/> Kılavuz. )
( "Yatay". İLE/VE/+/||/<>/> "Dikey". )
( "Dikey". İLE/VE/+/||/<>/> "Yatay". )
( "Yabancı"/"tanıdık"/"uzak". İLE/VE/+/||/<>/> Tanıdık/yakın. )
( Sözcükler[Terimleri/Kavramları] | Tarih[/Tarihçesi] | Doğası[Kimyası/Biyolojisi/Anatomisi] | İşlevselliği[Fizik/Fizyoloji] İLE/VE/+/||/<>/> Koşullar[Zamanı ve Zemini(Yeri/Mekânı)] )
( Önce İLE/VE/+/||/<>/> Sonra )
( Âlim İLE/VE/+/||/<>/> Ârif )
( ben İLE/VE/+/||/<>/> BEN )
( Sıfat İLE/VE/+/||/<>/> Zât )
( Gövde İLE/VE/+/||/<>/> Öz )
( Gövde İLE/VE/+/||/<>/> Göz )
( Beden ilmi. İLE/VE/+/||/<>/> Ledün ilmi. )
( İlmin marifeti. İLE/VE/+/||/<>/> Marifetin ilmi. )
( Marifetin ilmi. İLE/VE/+/||/<>/> İlmin marifeti. )
( Tekillerin idrâki. İLE/VE/+/||/<>/> Tümellerin idrâki. )
( Müşkil çözer. İLE/VE/+/||/<>/> Akıl üretir. )
( Nesneyi/maddeyi idrak becerisi yüksek kişiler. İLE/VE/+/||/<>/> Nesneyi/maddeyi ve anlamı/mânâyı idrak becerisi yüksek kişiler. )
( İlm-i Hudurî. İLE/VE/+/||/<>/> İlm-i Husulî. )
( Tasdik[Yargı] İLE/VE/+/||/<>/> Tasavvur[Kavram] )
( Görerek/gözlemleyerek. İLE/VE/+/||/<>/> İşiterek/dinleyerek. )
( Düşünce ve gözlem ile. İLE/VE/+/||/<>/> Katılım ve sezgi ile. )
( Sözlük. İLE/VE/+/||/<>/> Kılavuz. )
( Yazı/şekil ile. İLE/VE/+/||/<>/> Gelenek ile. )
( Veri/ler ile. İLE/VE/+/||/<>/> Bilgi/bilgelik ile. )
( Nesneyi bilmek. İLE/VE/+/||/<>/> Kendini bilmek. )
( Yanıtlar ile. İLE/VE/+/||/<>/> Sorular ile. )
( Bilinebilecekleri ve yapılması gerekenleri bilmek. İLE/VE/+/||/<>/> Kaçınılması/yapılmaması gerekenlerden kaçınmak. )
( Cehâleti gideren. İLE/VE/+/||/<>/> Gafleti gideren. )
( Evreni tanımaya ve tanıtmaya çalışır. İLE/VE/+/||/<>/> İnsanı tanımaya ve tanıtmaya çalışır. )
( Doğayı tanımaya ve tanıtmaya çalışır. İLE/VE/+/||/<>/> İnsanı tanımaya ve tanıtmaya çalışır. )
( Herkes/e. İLE/VE/+/||/<>/> Bazıları/na. )
( İsteyene. İLE/VE/+/||/<>/> Hak edene. )
( Herkes bilebilir. İLE/VE/+/||/<>/> Bazıları bilir. )
( "40 yaş öncesi". İLE/VE/+/||/<>/> "40 yaş sonrası". )
( Bilmenin/bilginin sonucu. İLE/VE/+/||/<>/> Bilmenin/bilginin kendi. )
( Bilmek. İLE/VE/+/||/<>/> Bilmekten, [sürekli] "bilme"ye geçmek. )
( Kişi, bilmediğiyle karşılaşınca oluşmaya başlar. İLE/VE/+/||/<>/> Kişi, kendiyle karşılaşınca oluşmaya başlar. )
( Sizin araştırmalarınızla... İLE/VE/+/||/<>/> Birlikte paylaşımlarımızla... )
( Aramakla bulunabilir. İLE/VE/+/||/<>/> Aramakla bulunmaz. [Fakat bulanlar, aramış olanlarıdır!] )
( Fikri hür, vicdanı hür. İLE/VE/+/||/<>/> İrfanı hür. )
( Her yerde ve her şeyde. İLE/VE/+/||/<>/> Bizde! [ Bilim, doğanın her köşesinde var; görmesini bilirsek! İrfan/kültür, sokakta dolanır; almasını bilirsek! ] )
( Hem Doğu'da, hem Batı'da. İLE/VE/+/||/<>/> [daha çok] Anadolu'da ve Doğu'da! )
( Bazen birden, bazen zamanla kazanılır! İLE/VE/+/||/<>/> Zamanla kazanılır. )
( Yeterince çalışılırsa, -neredeyse- mutlaka! İLE/VE/+/||/<>/> Belki! )
( Çeşm-i insaf gibi kâmile mîzân olmaz
Kişi noksanını bilmek gibi irfân olmaz. )
( Kendini bilmek ve Dıştakini/Gayrıyı bilmek İLE/VE/+/<> İlm'ul-ilim ve - İlm'un Nefs )
( İlimde marifet zât'ı bilmektir. Eşyanın(nesnenin) akılda hasıl olan(meydana gelen) suretine ilim denir. Hariçten kattı nazarla malûma ilim denir. )
( İhvân-ı Safâ, "Fasl fî ecnâsi'l-ulûm" başlığı altında ilimleri, -Riyâzî, -Dinî ve -Felsefî olmak üzere üç ana grupta toplamıştır. )
( Nasıl/nelerin konuş(ul)abileceğini öğretir. İLE/VE/+/||/<>/> Nasıl/neleri konuşmayacağını ve susabilmeni gösterir. )
( Maluma bakar. İLE/VE/+/||/<>/> Mazerete bakar. )
( Tâbi ol! İLE/VE/+/<> Talip ol! )
( Bilgi[episteme]. İLE/VE/+/||/<>/> Bilgelik/irfan[gnosis]. )
( Genel rahmet. İLE/VE/+/||/<>/> Özel rahmet. )
( Geçmiş. İLE/VE/+/||/<>/> Gelecek. )
( Bileşikleri(mürekkebât) idrâktir. İLE/VE/+/<> Yalını(basît) idrâktir. )
( Mutlaktır. İLE/VE/+/<> Bilgisizlikten sonraki bir duruma özeldir. )
( Mutlaktır. İLE/VE/+/<> Yokluğun(adem) aracılık ettiği iki idrâkin sonucudur. )
( Mutlaktır. İLE/VE/+/<> Riyâzet yoluyla elde edilir. )
( Yöntemi zordur. İLE/VE/+/<> Yöntemi kolaydır. )
( İhtilâfı çoktur. İLE/VE/+/<> İhtilâfı azdır. )
( Neden-delili[burhân-i limmî] ile elde edilir. İLE/VE/+/<> Nasıl-delili[burhân-i innî] ile elde edilir. )
( Seni/onu, başkasına bildiren. İLE/VE/+/||/<>/> Seni, sana bildiren. )
( İrfan öğretisi, insanlığı bir bütün olarak algılayıp insanlık değerlerine nerede olursa olsun, duyarlı olmayı öğretir. )
( Nesnesinde tutan. İLE/VE/+/||/<>/> Özneyi/kişiyi değiştiren. )
( Bilgisizliğe karşıdır. İLE/VE/+/||/<>/> Bağnazlığa karşıdır. )
( Bilge kişi, nutuk atan değil sabırlı olan, kin ve korkudan kurtulmuş olandır. )
( FERZÂN[Fars.]: İlim ve hikmet/irfan. )
( Kitaplarla. İLE/VE/+/||/<>/> İnsanla[kişilerle]. )
( İçtekileri, dışa alma, dışta görme/gösterme bilgisi. İLE/VE/+/||/<>/> Dıştakileri, içe alma, içte yaşama bilgisi. )
( Bildiğini, duyduğunu/gördüğünü, deneyini anlatır/aktarır. İLE/VE/+/||/<>/> Yaşadığını, deneyimlediğini paylaş(tır)ır. )
( Bilgisizlerin/cahillerin davet edildiği. İLE/VE/+/||/<>/> Bilenlerin davet edildiği. )
( Celâl'den. İLE/VE/+/||/<>/> Cemâl'den... )
( Zorunluluk. İLE/VE/+/||/<>/> Anlayış. )
( "Cehennem". İLE/VE/+/||/<>/> "Cennet". )
( Dıştakileri bilme. İLE/VE/+/||/<>/> Var olarak [amaca ve olgunluğa] dönüşerek bilme. )
( Parçaları bilme. İLE/VE/+/||/<>/> Bütünü/bütünlüğü bilme. )
( Nesneleri bilme. İLE/VE/+/||/<>/> Durumları bilme. )
( Kuramsal/teorik. İLE/VE/+/||/<>/> Uygulayımsal/pratik. )
( Göz ile, gözlemleyerek, araştırarak. İLE/VE/+/||/<>/> "Burun" ile, "koklayarak". )
( Dıştakiler, koşullar, durumlar, ayrıntılar. İLE/VE/+/||/<>/> İçselleştirme, saygı, çaba ve özen. )
( EPISTEME ile/ve/+/||/<>/> GNOSIS )
- BİLİM/LER ve DİZGESELLİK
- BİLİM(LER)DE:
EVRİM ile/ve/değil/||/<>/< DEVRİM
- BİLİM/MATEMATİK/TARİH/HUKUK ...
"DİYOR Kİ / ŞUNU/BUNU SÖYLÜYOR" değil BİLİMSEL/MATEMATİKSEL/TARİHSEL/HUKUKSAL AÇIKLAMASI/KARŞILIĞI ŞU/BU
- BİLİMSEL ARAŞTIRMA ile/ve/<> FELSEFİ SORGULAMA
- BİLİMSEL BİLDİRİ ile MAKALE
- BİLİMSEL BİLGİ ile/ve BİLİMSEL TUTUM
- BİLİMSEL/İLMÎ (ÇALIŞMA) ile AKADEMİK (ÇALIŞMA)
( AKADEMİK: Bir akademide söylenilebilecek kadar çok sanatlı ve bilgince olan. )
( Kader Birliği kitabını [- Philipp Schwartz] okumanızı salık veririz. )
( KAÇ SAAT ÇALIŞIYORSUN?
Seksen yaşını aşmış bir akademisyenin, odasındaki duvarda fotoğrafı asılı duran hocası ile arasında geçen bir konuşma, belki de başarısının sırrını, başka bir deyişle ilmin görkeminin sırrını veriyordu:
"Günde kaç saat çalışıyorsun?"
Vereceği rakamın etkisinden emin olan akademisyen, ikirciksiz şöyle der:
"Onyedi saat hocam!"
Yüzünü ekşiten hocası,
"Günde onyedi saat çalışarak âlim olamazsın!"
diye karşılık verince şaşıran akademisyen:
"Peki hocam! Âlim olmam için günde kaç saat çalışmam gerekiyor?" diye sorar.
Hocası'nın yanıtı ilginç, bir o kadar da çarpıcıdır:
"Benim hocam günde 26 saat çalışırdı;
ben ancak 25 saat çalışabiliyorum;
senin de âlim olmak için günde en az 24 saat çalışman gerek!" )
- BİLİMSEL DEĞER:
KONUSUYLA ile/değil SORUSUYLA
- [ne yazık ki]
| KİŞİSEL(KENDİNİ İSPAT) "...DIR!"I
ile
TAHMİN "...DIR!"I |
ile/değil/yerine/><
BİLİMSEL "...DIR!"
( KOŞAÇ: Ad tümcelerinde özne ile yüklemi birleştiren, yükleme güçlü olasılık, olumluluk, olumsuzluk, süreklilik, kesinlik kavramları veren -dır / -dir eki ya da değil sözcüğü. )
- BİLİMSEL ETİK ile BİYOETİK
( Bilimsel araştırmalarda uyulması gereken etik ilkeleri içerir. İLE Biyolojik ve tıp bilimlerinin etik yönlerini inceleyen bir dal. )
- GERÇEKLİK:
BİLİMSEL ile/ve/||/<>/< DÜŞÜNSEL
( Dışta. İLE/VE/||/<>/< İçte. )
- BİLİMSEL İLETİŞİM ile BİLİMSEL ELEŞTİREL DÜŞÜNME
( Bilimsel bulguların ve fikirlerin etkili bir biçimde aktarılması ve paylaşılması. İLE Bilimsel bilgilere karşı eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmayı ve bu bilgileri değerlendirmeyi gerektirir. )
- BİLİMSEL KURAM ile/ve/||/<>/> BİLİMSEL YÖNTEM
- BİLİMSEL TERİM ile BİR BİLİM DALINA AİT TERİMLER
( SCIENTIFIC TERM vs. NOMENCLATURE )
- BİLİMSEL TUTUM/DURUŞ ve/||/<> FELSEFÎ ANLAYIŞ ve/||/<> SANATSAL/ESTETİK DUYARLILIK ve/||/<> HAREKETLİ(SPORCUL) YAŞAM
( Hayret. VE/||/<> Hayranlık. VE/||/<> Aşk. VE/||/<> Coşku. )
- BİLİMSEL TUTUM ve/<> BİLİMSEL TARTIŞMA
- BİLİMSEL YAYINCILIK ile AKADEMİK DOĞRULUK/DÜRÜSTLÜK[Fars.]
( Bilimsel bulguların yazılı olarak yayınlanması ve paylaşılması süreci. İLE Bilimsel araştırmalarda dürüst ve etik davranmayı gerektirir. )
- BİLİMSEL YÖNTEM ile/ve/değil/yerine/<>/< BİLİMSEL TUTUM
- BİLİMSEL ile/ve/değil ÇIKARIMSAL
- BİLİMSEL ile/ve/||/<> EVRENİN BİLİMSELLİĞİ
- BİLİMSEL ile/ve FELSEFÎ
( Chronos. İLE/VE Cairos. )
- BİLİMSEL ile/ve/<> GELENEKSEL
- BİLİM/SEL ile/ve KAVRAM/SAL
- BİLİMSEL ile/ve/<>/değil/yerine OLANAKLI
- BİLİMSEL/LİK YANINDA/KARŞISINDA:
[ne] SALTANAT ne de SANAT
- BİLİMSEL/LİK ile/ve/değil BİLİMLER
- BİLİM/SELLİK ile/ve/değil/< YÖNELİM/SELLİK
- BİLİMSELLİKTE:
DOĞRULANABİLİRLİK ile/ve/değil/<> YANLIŞLANABİLİRLİK
- BİLİMSELLİKTE:
"YANLIŞLANAMAZLIK" ile/değil YANLIŞLANABİLİRLİK
- BİLİMTEY = MEDRESE = UNIVERSITY[İng.] = UNIVERSITÉ[Fr.] = UNIVERSITÄT[Alm.] = UNIVERSITÀ[İt.] = UNIVERSIDAD[İsp.]
- BİLİMTEY'DE:
SANATÇI YETİŞTİRMEK ve/||/<>/< SANATÇININ DEĞERİNİ BİLMEK
- BİLİNÇ ile/ve/<> BİLİNCİN BİLİNCİ
( Konuşmak. İLE/VE/<> Yazmak. )
- BİLİNÇ ile/ve/değil/||/<>/< BİRİKİM
- BİLİNÇ ile/ve/değil/||/<>/< DOLANIKLIK
- BİLİNÇ ve/=/||/<> EDİM/EYLEM ve/=/||/<> OLANAK/LI/LIK
- BİLİNCE AÇIK ve/||/<> ANLAŞILIR
- BİLİNCİ ...:
[ne yazık ki]
BELİRLİ BİR YAŞTA KALMAK
ile/değil/yerine/><
BELİRLİ BİR YAŞTA DURDURMAK
- BİLİNCİN:
DOĞASI ile/ve/<> NİTELİKLERİ ile/ve/<> KÖKENLERİ ile/ve/<> İŞLEVLERİ
- BİLİNCİN YADSINMASI ile/ve/değil/<> BİLİNCİN, İÇERİĞİNİN YADSINMASI
- BİLİNÇLİ" YEĞLEME/TERCİH ile/değil/yerine YEĞLEME/TERCİH
( Bağlam, "bilinçli" olup olmamak üzerinden değil bir karar ya da davranışın/tutumun, "yönelimli, amaçlı, kasıtlı" olduğunu belirtmek üzere "yeğlemek" tek başına bunu karşıladığından, yeterli ve geçerli olduğundan, farkındalık yansıttığından, "yeğlemenin/tercihin" önüne yeğlemeyi "güçlendireceği/destekleyeceği" varsayılan/sanılan bir sözcük daha gerekmemektedir/kullanılmamalıdır. )
- BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERLİLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇSİZ YETERLİLİK
( [ BİLİNÇSİZ YETERLİLİK
^
BİLİNÇLİ YETERLİLİK
^
BİLİNÇLİ YETERSİZLİK
^
BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ] )
( Conscious incapacity. WITH/AND/||/<>/> Conscious sufficiency. WITH/AND/||/<>/> Unconscious sufficiency.
[ UNCONSCIOUS SUFFICIENCY
^
CONSCIOUS SUFFICIENCY
^
CONSCIOUS INCAPACITY
^
UNCONSCIOUS INCAPACITY ] )
- BİLİNÇ/ŞUUR ve/||/<>/>/< SORUMLULUK
- BİLİNEBİLİR OLDUĞU ZANNEDİLEN/İDDİA EDİLEN ile/değil/yerine BİLİNEBİLİR OLAN
- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN
( Sonsuzdur. İLE/VE/||/<>/> Sonsuzlukların sonsuzluğudur. )
( Bilinenlerin hepsi, bilinmeyenleri işaret eder. )
( Bilinen üzerine bir kez daha bilgi aramak anlamsızdır. )
( Bilinmeyen, tüm "olmuştu ya da olmuş olabilirdi" ve "olacak ya da olacaktı"ları içerir. )
( Bilinenin, tam ve doğru bilgisidir bizi bilinmeyene götürecek olan. )
( Bilinenin içinde yaşamak bağımlılıktır, bilinmeyenin içinde yaşamak özgürleşmedir. )
( Bilinmez olan hakkında ancak sessizlik konuşur. )
( Zihin ancak bildiği hakkında konuşabilir. )
( Eğer bilinebilir olanı gayretle incelerseniz, o eriyip gider, geriye bilinmez olan kalır. )
( "Bilinmeyeni" bilmek için önce, bilineni bilmek gerek. )
( I do not claim to know what you do not.
It is the full and correct knowledge of the known that takes you to the unknown.
To live in the known is bondage, to live in the unknown is liberation.
Of the unknowable only silence talks.
The mind can talk only of what it knows.
If you diligently investigate the knowable, it dissolves and only the unknowable remains. )
( Bilinmeyenler, bilinenlerden her zaman çok daha fazladır. Her bilinen, yine bilinmeyenleri daha çok artırarak gelişir, ilerler. )
( Bilmediğiniz şeyi bildiğimi iddia etmiyorum. )
( KNOWN vs./and/||/<>/> UNKNOWN )
- BİLİNEN ile/ve ORADA/BURADA BULUNMAYAN
( KNOWN vs./and UNCOMMON )
- BİLİNENİN BİLGİSİ ile BİLENİN BİLGİSİ
- BİLİNİR/LİK ile/ve/||/<>/>/< BELİRGİN/LİK
- BİLİNMESİ GEREKENLER ile/ve/> YAPILMASI GEREKENLER
- BİLİNMEYENLE İLGİLENMEK ile/ve/<>/değil/yerine BİLİNENLE İLGİLENMEK
( [not] TO BE INTERESTED IN KNOWN vs./and/<>/but TO BE INTERESTED IN UNKNOWN
TO BE INTERESTED IN UNKNOWN instead of TO BE INTERESTED IN KNOWN )
- BİLİNMEZ:
NEYİN, NEYE DENK GELECEĞİ ve/||/<> KİMİN, KİME YÂR/DÜŞMAN OLACAĞI
- BİLİNMEZ/LİK ile/ve/<>/>/< BELİRSİZ/LİK
- BİLİŞ ile/ve/||/<>/>/< ÜST BİLİŞ
( COGNITION vs./and/||/<> META COGNITION )
- EMPATİ:
BİLİŞSEL ile/ve/||/<>/> DUYGUSAL
- ÖNCELİK:
BİLİŞSEL/MANTIKSAL ile/ve/değil/||/<>/< VAROLUŞSAL
- BİLİYOR OLMAK ile/ve/<>/değil BELLEĞİN GÜÇLÜ OLMASI
- BİLME BİÇİMLERİ ile/ve/||/<> TİN BİÇİMLERİ
- BİLME/"BİLEBİLME":
(")UYKUDA(") DA ile/ve/||/<> "HAYVANSAL DÜRTÜLERDE(") DE
- BİLME:
"YETİSİ" ile/ve/||/<>/> YÖNTEMİ
- BİLME/İLİM YÖNTEMİNDE:
TARÎK-UL-HAVAS ile/ve/||/<>/> TARÎK-UN-NAZAR
( Doğrudan/zorunlu/doğal ve duyu/lar(ımız) ile. İLE Bilimsel yolla/araçlarla. )
- BİLME ZEVKİ ile/ve/<> ÖĞRENME ZEVKİ/SEVGİSİ
( Eğer uyanık ve zeki isek, her şeyden öğreniriz. )
( ZAİKA/ZEVK: Dil. )
( Öğrenmeye yönelik bir sevgi beslemeden, iyilik yapmaktan hoşlanmak, kişiyi, basitliğe götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, bir şeyi anlamaya çalışmak, kişiyi, karışıklığa götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, içtenliği istemek, kişiyi, zararlı sonuca götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, doğruluğu istemek, kişiyi, başkaldırıya götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, dayanıklı olmayı istemek, kişiyi, gereksiz davranışlarda bulunmaya götürür. )
( We learn from everything, if we are alert and intelligent. )
( PLEASURE OF TO KNOW vs./and/<> PLEASURE/LOVE OF TO LEARN )
- BİLME ve/> ANLAMA ve/> YORUMLAMA
( Yapabilmek. VE/> Varolmak. VE/> ... )
( ... VE/> Kişiye, tarihe, topluma, kültüre ait herşeye bakarak, kişiden hareketle kişiye/kişilere bakarak kavrama yöntemi. VE/> ... )
( Bilen kişi, varolanı savunur; cahil kişi, cesur olur. )
- BİLMECE ile/ve/değil/yerine/<> BULMACA
- [bilmecede] HECE:
"GECE" ile/değil/yerine/>< "GÜNDÜZ"
( Çözemeyene. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çözene. )
- BİLMEDİĞİNDEN KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLDİĞİNDEN KORKMAK
( HAVF ile/ve/değil/yerine HAŞYET )
- BİLMEK/BİLGİ ile/ve/+/||/<> GÖRGÜ
( Görgü, aşka göredir. )
( Görgülü kuşlar, gördüğünü işler. )
- BİLMEK:
GÖRÜ ile/ve/||/<> KAVRAM
( ANSHAUUNG mit/und/||/<> BEGRIFF )
- BİLMEK(İLİM):
DİL ile/ve/||/<> KALP ile/ve/||/<> GÖVDE
( Zikreden. İLE/VE/||/<> Şükreden. İLE/VE/||/<> Sabreden. )
- BİLMEK ve/<>/> ÂKIBET/SON
( Yeterli ve yetkin bilgiyle. VE/<>/> Değiştirilebilir. )
- BİLMEK ile/ve/<> ANIMSAMAK
( Bilmek, anımsamaktır. )
( TO KNOW vs./and/<> TO REMIND/REMEMBER
To know is to remind/remember. )
- BİLMEK ile/ve/değil/yerine ANLAŞILIR KILABİLMEYİ BİLMEK
( [not] TO KNOW vs./and/but TO KNOW TO GET COMPREHENSIBLE
TO KNOW TO GET COMPREHENSIBLE instead of TO KNOW )
- BİLMEK ile/ve ANLAŞILIR KILABİLMEYİ BİLMEK
- BİLMEK ile/ve/||/<>/> ANLAYABİLMEK ile/ve/||/<>/> (BİRİNE) ANLATABİLMEK ile/ve/||/<>/> (ÇOCUĞA) YALIN ANLATABİLMEK
- BİLMEK ile/ve/değil/yerine BECERMEK
- BİLMEK ile/ve/değil/||/<> BİLDİRİL(ME)MİŞ OLMA(MA)SI
- BİLMEK ile/ve BİLİNEBİLİRLİĞİ/Nİ BİLMEK
( TO KNOW vs./and TO KNOW THAT MIGHT KNOWN )
- BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/> BİLMENİN SÜREKLİLİĞİ/BİLMEKTE OLMAK
- BİLMEK ile/ve/<> BİR ŞEYİ BİLMEK
( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW A THING )
- BİLMEK ile/ve/> BULMAK ile/ve/> SUSMAK
( Çabuk iyileşmek istiyorsan ağzını kapalı tut! )
( Bilinmeden bulunmaz, bulduktan sonraki biliş de apayrıdır. )
( Kişi, ne kadar bilirse bilsin, bilmediği çok şey vardır. )
- BİLMEK ile/ve "ÇÖZMEK"
- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK
( Bilmek, olmak demektir. )
( Bilmek, dış dünyayı, insancaya çevirmektir. )
( Doğaya tam itaatte, çaba(zorlanma) yoktur. )
( Bilinçli deneyimlerin bütünlüğü doğadır. )
( Doğayı sadece bilinç olarak görmek, farkındalıktır. )
( Gerçek doğamızı aramak için kendi içimize, derinlere daldığımızda, fark edeceğiz ki, sadece gövdemiz ufaktır ve sadece belleğimiz sınırlıdır; ama yaşamın ucsuz bucaksız okyanusu bizimdir. )
( Kişi, bildiği şeyi bildiğini bilmeli. Bilmediği şeyi bilmediğini bilmelidir. Gerçek bilgi işte budur. )
( Konuşanlar bilmiyor, bilenler konuşmuyor. )
( Bilin, ki güçlü olun, güçlü kalın! )
( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THE NATURE
To know is to be.
In complete obedience to nature there is no effort.
Seeing nature as mere consciousness is awareness.
The totality of conscious experiences is nature.
Science merely pushes back the frontiers of our ignorance.
As you dive deep into yourself in search of your true nature, you will discover that only your body is small and only your memory is short; while the vast ocean of life is yours. )
- BİLMEK ile/ve/||/<> DÜŞÜNMEK
( BİLMEK:
GÖRÜ ile/ve/||/<> KAVRAM )
( ERKENNEN mit/und/||/<> DENKEN )
- BİLMEK ile/ve/değil EMANET ALMAK
- BİLMEK ile FARKINDALIK
( TO KNOW vs. AWARENESS )
- BİLMEK ile/ve/=/||/<> HESAPLAYABİLMEK
- BİLMEK ile/ve/||/<> KANITLAMAK
- BİLMEK ile/ve/> KAVRAMAK
( TO KNOW vs./and/> TO COMPREHEND )
- BİLMEK ile/ve/<> KUDRET SAHİBİ OLMAK
- BİLMEK ve/||/<>/>< MESAFE
- BİLMEK ile/ve/değil ÖĞRENİM YOLUYLA İNANDIRILMIŞLIK
- BİLME/K ile/ve/değil/<>/>< TANIMA/K
( Bazı olay/olgu/bilgi/durum/tutumları sadece biliyor olmak, tanımanın öteki ucudur/olabilir. )
- BİLMEK ile TANIMAK
- [hem] BİLMEK ile/ve/||/<>/>/</=/hem de YAPABİLMEK
( Bilmek, yapabilmektir! )
( Bildiklerimiz, yapabildiklerimizdir. )
( TO KNOW vs./and/||/<>/>/=/also ABLE TO DO )
- [hem] BİLMEK ile/ve/hem de/||/<>/> YAPMAK
( Yapmak, onu bildiğini göstermektir. )
( Bilmek, yapabilmektir. )
( Kişi, bildiklerini, yönetir/yönetmelidir: bilmedikleri tarafından yönetilir. )
( [ne yazık ki]
- Yapabilen istemiyor,
- İsteyen yapamıyor,
- Bilen yapmıyor,
- Yapan bilmiyor ve
Dünya böyle kötüye gidiyor...
Ascoli Piceno, İtalya [1529] )
( TO KNOW vs./and/also/||/<>/> TO DO )
- BİLMEMEK ile/ve/ne yazık ki/<>/> BİLMEYE/DÜŞÜNMEYE YANAŞMAMAK
- BİLMEMEK ile/değil DAHA/EN DOĞRU(YA YAKIN) OLAN TANIMI/BİLGİYİ DÜŞÜNMEK
- BİLMEMEK ile/ve/||/<>/> KABALIK
- BİLMEMEK ile/ve/değil/<> KABUL ETMEMEK/"EDEMEMEK"
- [ne yazık ki]
BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/< ÖNEMSEMEMEK
- BİLMEMEK ile/ve/||/<>/> UZAK DÜŞMEK
- BİLMEYE ÇALIŞMAK ile/ve/yerine/değil ANLAMAYA ÇALIŞMAK
( [not] TRYING TO KNOW vs./and/but TRYING TO UNDERSTAND
TRYING TO UNDERSTAND instead of TRYING TO KNOW )
- BİLMEYEN ile/değil/yerine BİLEN
( Direnir, isyan eder.[hemen hemen herşeye] İLE/DEĞİL/YERİNE Tâbi olur/olabilir.[doğaya, evrene, düzene, bilgiye, insana ...] )
- BİLMEYENLERİN "ALKIŞI" değil/yerine/>< BİLENLERİN "ELEŞTİRİSİ"
- BİLMEYİ BİLMEK ve/||/<> BİLGİ ÜRETİMİ ve/||/<> GÜVENİLİR BİLGİ ve/||/<> BİLGİNİN UYGULANMASI/KULLANIMI
- BİLMEYİ BİLMEK ile/ve/||/<> FELSEFE/SOYUTLAMA
itibariyle 7.911 başlık/FaRk ile birlikte,
7.906 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(6/33)