
Bilim'deki
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 7.911 başlık/FaRk ile birlikte,
7.906 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(22/33)
- MÜCERREP[Ar.] değil/yerine/= DENENMİŞ, SINANMIŞ
- MÜCESSEM[Ar.] değil/yerine/= BELİRMİŞ OLAN
( Nesne/cisim/madde durumunda olan. | Somut bir varolanda, tam olarak belirmiş olan. )
- MÛCİBE[Ar.] ile MU'CİBE[Ar.]
( Olumlu. İLE Şaşılacak, taaccüb olunacak. )
- MÜCİDD[Ar. < CİDD] ile MÛCİD[Ar. < VÜCÛD] ile MÜCÎZ[Ar. < İCÂZET] ile MÛCİZ[Ar. < VECZ, VÜCÛZ]
( Çok çalışan. İLE Yeni bir şey oluşturan, icâd eden, vücut veren. | Düşünce ve anlam yaratan. İLE İzin veren, icâzet veren. İLE Kısaltan, îcâz eden. | Kısa, toplu. )
- MÛCİT/KÂŞİF değil/yerine/= GELİŞTİRİCİ/BULUCU/ORTAYA ÇIKARAN
- MUCİZE[Ar. < ACZ] ile TANSI, TANSUK
( ACİZ BIRAKAN, TANSI, TANSUK, ALLAH'IN EMRİYLE PEYGAMBERLER TARAFINDAN YAPILAN VE HALKI HAYRETTE BIRAKAN HÂRİKULÂDE İŞLER, HAREKETLER, HALLER )
- MÜDÂFAA[Ar.]/DEFANS[İng. < DEFENCE] değil/yerine/= SAVUNMA/SAVUNU
- MÜDAHALE EDEMEMEK ile/değil TAHAMMÜL EDEMEMEK
- MÜDAHALE ile/değil BEKLENTİ
- MÜDÂHİL ile/ve/<> NÜFÛZ
- MÜDÂMÎ[Ar.] ile MÜDÂNÎ[Ar.]
( Durmadan içki içen. İLE Yakın, eş, benzer. )
- MUDİL[Ar. çoğ. MUDİLÂT] ile MUDİLL[Ar. < DALÂLET]
( Güç, zor, çetin. İLE Doğru yoldan çıkarıp eğri yola saptıran, dalâlete düşüren. )
- MUDİL[Ar.] değil/yerine/= KARMAŞIK, GÜÇ, ÇETİN
- MÜELLEF[Ar. < ÜLFET] ile MÜELLİF[Ar. < ÜLFET]
( Kitap olarak oluşturulmuş, te'lîf edilmiş. | Yazılmış, toplanmış. | Bir yazı tarzı. | Uyumlu. İLE Kitap yazan, yapıt/eser sahibi. | Uyum gösteren, imtizâc ettiren. )
- MÜESSİR[Ar.] değil/yerine/= ETKİLİ
- MÜEYYED[Ar. < EYD] ile MÜEYYİD[Ar. < EYD]
( Güçlendirilmiş, sağlam, te'yîd edilmiş. | Doğrulanmış. | Yardım gören. İLE Güçlendiren, te'yîd eden. | Doğrulayan. | Yardım eden. )
- MÜFÂD[< FEVD] ile MÜFÂZ[< FEYZ]
( Kavram, anlam. İLE Bol, bereketli. )
- MÜFÂREZE[Ar.] ile MÜFÂRIK[Ar. < FARK] ile MÜFERRAK[Ar. < FARK]
( Bir şeyden kesilip ayrılma. İLE Ayrılan, ayrılmış, müfârakat eden. İLE Ayrılmış, tefrîk edilmiş. )
- MUFASSAL[Ar.] değil/yerine/= AYRINTILI
- MÜFETTİŞ[Ar.] değil/yerine/= DENETMEN
- MÜFLİH[< FELÂH] ile ...
( FELÂH BULAN, HİDÂYETE ERDİRİLEN, SELÂMETE ÇIKAN )
- MÜFREDAT[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRETİM İZLENCESİ
- MÜFREDAT[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRETKE
- MUGALATA[Ar.] değil/yerine/= YANILTMACA
( Yanıltmak için, yanıltacak yolda söz söyleme. | Başkasını yanıltmak için, doğru olmadığı bilinerek yapılan uslamlama ve çıkarsama. )
- MUGALEBE[< GALEBE]/TEGALÜB ile ...
( GALEBE ÇALMAYA, ÜSTÜN GELMEYE UĞRAŞMA | GALİP, ÜSTÜN )
- MUĞLAK ile MÜPHEM ile MECHUL ile MUAMMA
( Anlaşılması güç, anlaşılmaz, karışık, çapraşık. İLE Belirsiz. | Açık ve seçik olmadan. İLE Bilinmeyen. İLE Şiir sanatında harflerle yapılan bilmece/ler. )
- MUĞLAK[Ar.] ile/değil/yerine/>< MUTLAK[Ar.]
( Anlaşılmaz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Salt, saltık, kesinlikle. )
- MUHADDAB[Ar. < HAD] ile MUHÂTAB[Ar. < HUTBE]
( Boyanmış, tahdîb olunmuş. İLE Kendine söz söylenilen. | İkinci kişi. | Eskiden, Şeyhülislâm tarafından, medresede yetişmiş kişiler arasından seçilen ve huzur derslerine katılan, en çok dört kişiden biri. )
- MUHÂFAZA[< HIFZ] < SAKLAMA, KORUMA, KAYIRMA
- MUHAFAZAKÂR[Ar., Fars.] değil/yerine/= TUTUCU
- MUHÂKEME ile/ve/||/<>/> MÜZÂKERE
- MUHAKKAK Kİ ... ile/değil/yerine HERHALDE ...
- MUHAKKIK[< TAHKİK] ile MÜTETEBBİ
( Konuyu delilleriyle bilen, açıklayan. İLE Bir konuyu dikkatle araştıran, irdeleyen, araştırıcı. )
- MUHÂL[Ar.] değil/yerine/= OLANAKSIZ, OLMAZ, OLMAYACAK
- MUHÂLLİM[Ar. < HİLM] ile MUALLİM[Ar. < İLM]
( Sakin. Yavaş kılan, halîm eden. İLE Öğreten, öğretmen, hoca, tâlim ettiren. | Muallim Naci'nin, 1886'da basılmış, Tercemân-ı Hakîkat gazetesinin edebî sayfasındaki şiirlere yazdığı tenkitleri topladığı bir yapıtı. )
- MUHAMMEN[Ar.] değil/yerine/= ÖNDEYİLENEN
- MUHARRİK[< HAREKET] ile MÜTEHARRİK[< HAREKET]
( Tahrik eden, harekete geçiren, oynatan. | Kışkırtan, ayartan, dürten. İLE Hareket eden, kımıldayan, oynayan. )
- MUHARRİK[Ar. < HARÎK] ile MUHARRİK[Ar. < HARK] ile MUHARRİK[Ar. < HAREKET]
( Yakan, tahrîk eden. İLE Çok yakan. | Çok hareket eden. | Pek susatan. İLE Hareket ettiren, oynatan. | Kışkırtan, ayartan, dürten. | [fels.] Devitken. | [kimya] Karmaç. )
- MUHARRİK ile/ve MÜTEHARRİK
( Hareket ettirici. İLE/VE Hareket eden. )
- MUHARRİR ile KÂTİP
- MUHASSAL[Ar. < HUSÛL] ile MUHASSAL[Ar. < HUSÛL]
( Elde edilmiş, hâsıl edilmiş, tahsîl olunmuş. | Sözün kısası, işin sonu, hâsılı, hulâsa. İLE Elde edilen sonuç. | [fizik] Bileşke. )
- MUHAŞŞİ[Ar.] ile MUHAŞŞİ'[Ar.] ile MUHAŞŞÎ[Ar. < HAŞYET]
( Hâşiye yazayan, hâşiyeleyen. İLE Kibirlinin, kibrini kıran. İLE Korkutan, haşyete düşüren. )
- MUHAYYEL[Ar. < HAYÂL] ile MUHAYYER[Ar. < HAYR]
( Hayal kurulmuş, tahayyül olunmuş. İLE Seçmeli, beğenmeye bağlı. | Beğenilmediğinde geri verilen eşya. | Türk müziğinin en eski ve en çok kullanılan makamlarından. )
- MUHAYYİL[Ar. < HAYÂL] ile MUHAYYİR[Ar. < HAYRET] ile MUHAYYİR[Ar. < HAYR]
( Hayal kuran, tahayyül eden. İLE Şaşırtan, hayret veren, hayrette bırakan. İLE İki şey arasında tercih edilmesini serbest bırakan. )
- MUHAYYİLE ile MÜTEHAYYİLE
- MUHAYYİLE ile/ve MÜVEHHİME
( Hayal yetisi. İLE/VE Vehim yetisi. )
( Yanyana koyar. İLE/VE Sıraya koyar. )
- MUHÂZÂT[Ar.] ile MUHÂZÂT[Ar. < HİZÂ]
( Yüz yüze gelme. İLE Aynı hizâda bulunma, karşı durma/olma. )
- MUHÂZÎ[Ar. < HİZÂ] ile MUHÂZÎ[Ar. < HİZÂ] ile MUHAZZİ'[Ar.] ile MUHÂDİ'[Ar. < HAD, HID]
( Birbirinin karşısında ve aynı sırada bulunan. | Paralel. İLE Birbirinin karşısında bulunan, karşı sırada bulunan. İLE Ot ve saman kesmeye yarayan bir çeşit tarım makinesi. İLE Hile yapan, aldatan. )
- MUHDES ve/||/<> MANZUM ve/||/<> MALÛL ve/||/<> MAKÛL ve/||/<> MAHDUT ve/||/<> MÜSPET
- MUHDESÂT, MUHDESÛN[< MUHDES] değil/yerine/= SONRADAN MEYDANA GELMİŞ, ESKİDEN OLMAYAN, YENİ ŞEYLER, MODERN, İHDÂS EDİLMİŞ
- MÜHENDİS MİMAR ile RESSAM MİMAR
( ENGINEER ARCHITECT vs./and/<> ARTIST ARCHITECT )
- MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ değil/yerine/= ÖLÇMENLİK ALAN DALI
- MÜHENDİS/LİK ile/ve/<> MİMAR/LIK
( ... ile/ve/<> BENNÂ )
( ... ile/ve/<> DÜLGER )
( ENGINEER vs./and/<> ARCHITECT )
- MÜHENDİSLİKLERDE:
İŞLETME ile EKONOMİ ile ENDÜSTRİ
( )
- MÜHEYYİÇ[Ar.] değil/yerine/= COŞTURUCU
- MUHTAÇ OLMAK/İHTİYAÇ DUYMAK değil/yerine/= GEREKSİNMEK/GEREKSİNME DUYMAK
- MUHTASAR[Ar. < HASR] ve/> MÜFÎD[Ar. < FEYD]
( Kısaltılmış, ihtisâr edilmiş. VE/> İfade eden, anlatan. | Anlamlı. | Yararlı. )
- MUHTASAR ile TELHİS
( Elemeli. İLE Elemesiz. )
( ... İLE Özet, özetleme, kısaltma. | Sadrazamın bir sorunu kendi düşünceleriyle birlikte özet olarak yazıp sultana sunduğu kâğıt. )
- MUHTEMEL["MUTEMEL" değil!][Ar.] değil/yerine/= OLASI
- MUHTEREM[Ar. < HÜRMET] ile SAYGIDEĞER/SAYIN
( Saygıdeğer, sayın, ihtirâm olunmuş. )
- [ne yazık ki]
!MUHTERİ ile/değil/yerine/>< MUCİT
( Yeni bir şey yaratan, icat eden. | Yalanlar uydurarak birine iftirada bulunan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yeni bir buluş ortaya koyan. | Yaratıcı, yaratan. )
- MUHTEVÂ/LI / MUHTEVİYAT / MAZRUF[Ar.] yerine İÇERİK/Lİ
- MUİD ile ...
( Medreselerde talebeye dersi tekrar eden öğretmen yardımcısı. )
- MUİN ile/ve/||/<> HİMMET ile/ve/||/<> MÜZAHERET ile/ve/||/<> NUSRET
( Çoğunlukla alt seviyedeki kişinin yardımı.[Alttaki kişi, yukarı yardım/muavenet eder.] İLE/VE/||/<> Yukarıdan aşağıya yardım.[Yetkili kişi, aşağı yardım/himmet eder.] İLE/VE/||/<> Yandan, eş makamdan yardım.[Meslektaş, meslektaşına aynı güç ve konumdakine yardım eder.] İLE/VE/||/<> Lojistik yardım. )
- MÜJDE ile/ve/<> ÜMİT
- MUKÂBERE[Ar.] ile/ve/||/<> MUÂNEDE[Ar.] ile/ve/||/<> MÜCÂDELE[Ar.] ile/ve/||/<> MÜNÂZARA[Ar.] ile/ve/||/<> MUÂKEDE[Ar.] ile/ve/||/<> MUŞÂABE[Ar.] ile/ve/||/<> MUGÂLATA[Ar.]
( Bildiği hâlde inkâr etmek. İLE/VE/||/<> Bilmediği halde iddia etmek. İLE/VE/||/<> Doğrunun tespiti için başkasıyla tartışmak. İLE/VE/||/<> Doğrunun tespiti için kendiyle ya da başkasıyla tartışmak. İLE/VE/||/<> Konuşmaksızın kendiyle tartışmak. İLE/VE/||/<> Bilimsel bir konuyu, yalnızca doğrunun tespiti için tartışmak. İLE/VE/||/<> Bilimsel bir konuyu, yalnızca râkibi alt etmek için tartışmak. )
- MUKADDİME[İBN HALDUN] NÜSHALARINDA:
TUNUS ile/ve/<> MISIR ile/ve/<> ÜÇÜNCÜSÜ
- [ne yazık ki]
MÜKÂLEBE[< KELB] ile/değil/yerine/>< MÜKÂLEME[< KELÂM]
( Dalaşma. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Konuşma. | Antlaşma. )
- MUKANNEN[Ar. < KANUN] ile MUAYYEN[Ar. < AYN]
( Belirli, şaşmaz. İLE Belirli, tâyin edilmiş. | Kararlaştırılan. )
- MUKANNEN[Ar. < KANUN] ile MUKANNİN[Ar. < KANUN]
( Belirli, şaşmaz. İLE Yasa yapan. )
- MUKANNEN[Ar. < KANUN] ile YAKÎN[Ar. < YAKN]
( Belirli, şaşmaz. İLE Kesin, kesinlik. )
- MUKARRER[Ar. < KARÂR | çoğ. MUKARRERÂT] ile MÜKERRER[Ar. < KERR | çoğ. MÜKERRERÂT]
( Kararlaşmış. | Sağlam, şüphesiz. | Anlatılmış, bildirilmiş. İLE Tekrarlı, tekrarlanmış. )
- MUKARRİ'[Ar.] ile MUKARRİH[Ar.] ile MUKARRİR[Ar. < KARÂR | çoğ. MUKARRİRÎN]
( Başa kakan, azarlayan, paylayan, takri' eden. İLE Yara açan ilaç. İLE Yerleştiren, sabit kılan. | Anlatan, bir maddeyi, etraflıca anlatan. | Medresede, dersi tekrar ederek anlatan müderris yardımcısı. | Huzur hocası.[Ramazan ayında, sultanın huzûrunda ders vermek, Kur'ân-ı Kerim'i tefsir etmekle görevli müderris.] )
- MUKARRİR ile MUALLİM ile MÜDERRİS
( OKUTMAN/ÖĞRETİM GÖREVLİSİ ile DOKTOR/DOÇENT ile PROFESÖR )
- MUKAYESE[Ar.] değil/yerine/= KARŞILAŞTIRMA
( Akıl ve zariflikte, çokluk iddiasında bulunma. | Benzeterek ya da karşılaştırarak değerlendirme, kıyaslama. )
- MUKAYYED[Ar. < KAYD] ile ...
( KAYITLI, BAĞLI, BAĞLANMIŞ | BİR İŞE ÖNEM VEREN | KAYDOLUNMUŞ, DEFTERE GEÇMİŞ )
- MÜKELLEFİYET[Ar.] ile YÜKÜM/LÜ/LÜK
( Yapılması zorunlu olan iş ya da bir işi yapma zorunluluğu. | Mükemmel hazırlanmış, külfetle süslenmiş olan. )
- MUKNİ[Ar.] değil/yerine/= İNANDIRAN
- MÜLÂHAZA[< LÂHZ] değil/yerine/= DİKKATLE BAKMA | İYİCE DÜŞÜNME, DÜŞÜNÜŞ | DÜŞÜNCE
- MÜMEYYEZ[Ar. < MEYZ] ile MÜMEYYİZ[Ar. < MEYZ]
( Seçilmiş, ayrılmış, temyiz edilmiş. İLE Seçen, ayıran, temyîz eden. | Bir kurumda, yazıcıların yazdıkları yazıları düzelten kâtip. | Sınavda bulunup öğrencinin bilgisini sınayan kişi. )
- MÜ'MİN ile MUHAKKİK(TAHKİK EHLİ)
( Elinden ve dilinden emin olan/olunan/olma. İLE ... )
( Mü'minin yüzü güleç olur. )
- MÜMKÜN OLAMAZ değil/yerine/= OLANAKSIZ
- MÜNÂKAŞA[< NAKŞ] ile/değil/yerine İSTİŞÂRE[< ŞÛRÂ]
( Atışma, çekişme. | Tartışma. | İrdeleme. İLE/DEĞİL/YERİNE Yazılı olarak bildirilmesini isteme. )
( Polemik, tartışma, "söz dalaşı" ya da atışma değil "yazılı olarak tartışma, değerlendirme" anlamına gelmektedir.
Eski deyimiyle de, "Yazı ile bildirilmesini isteme" anlamına gelen, İSTİŞ'ÂR[çoğ. İSTİŞ'ÂRÂT] kullanılmaktaydı.
Sözlü iletişimde, zihni ve düşünceyi, kavramı ya da olguyu aktarma ve paylaşmada ve özellikle de düşünce ayrılıklarındaki savların konuşulması ve tartışılmasında, yetersizlik ve (kolay/tam) takip edilemezlik durumu oluşur/oluşabilir.
Buna engel olmak için, düşünülen, savunulan şey üzerindeki savların ve ayrıntıların, yazılı olarak sunulması, olası savrulmaları da engelleyebileceği yöntem(ler)le yani yazıyla çözülebilir.
Ayrışma/tartışma konusu, yazılı olarak sunulduğunda ya da alındığında, hem kişinin kendi düşüncelerini ve ayrıntılarını, yazı aynasında tekrar (tekrar) değerlendirilebilmesi, hem de ötekinin sözünü/savını doğru/yetkin/kapsamlı takip edebilme ve anlayabilme olanağı sağlanmış olur.
Dolayısıyla, "polemiğe girmeyelim" deyimi, tam aksine,
""bu konuda, polemik yapmalıyız" şeklinde ve daha doğrusu da "bunu, karşılıklı olarak yazılı biçimde sunmalı ve tartışmalıyız" biçiminde olmalıdır. )
( CRITIQUE avec POLEMIC )
- MÜNÂKASA[Ar. < NOKSÂN | çoğ. MÜNÂKASÂT] ile MÜNÂKAŞA[Ar. < NAKŞ | çoğ. MÜNÂKAŞÂT] ile MÜNÂKAZA[Ar. < NAKZ]
( [alışveriş, ihâle gibi işlerde] Eksiltme. İLE Atışma, çekişme. | Tartışma. | İrdeleme. İLE İki sözün birbirini tutmaması, bir önceki sözün öteki ucu olan söz. )
- MÜNÂKÂŞA ile/değil/yerine/||/> MÜNÂZARA/MÜKÂLEME ile/değil/yerine/||/> İSTİŞÂRE ile/değil/yerine/||/> MÜZÂKERE
- MÜNÂZAA[Ar. < NEZ | MÜNÂZAÂT] ile MÜNÂZARA[Ar. < NAZAR]
( Ağız kavgası, çekişme. İLE Kurallara uygun olarak karşılıklı konuşma. | Bilimsel tartışma. )
- MÜNÂZARA[Ar.] ile MÜZÂKERE/KENGEŞ[Ar.]
( Kurallara uygun olarak karşılıklı konuşma. | Bilimsel tartışma. İLE Bir konuyla ilgili görüşme, danışma. | Sözlü sınav. | Etüt, mütalaa. )
- MÜNDEMİÇ[Ar.] değil/yerine/= İÇKİN
- MÜNEVVER[Ar. < NÛR] ile MÜNEVVİR[Ar. < NÛR]
( Aydınlatılmış, parlatılmış, nurlandırılmış, tenvîr edilmiş. | Aydın kişi. İLE Aydınlatan, parlatan, nurlandıran, tenvîr eden. )
- MÜNKİR[< NEKR] değil/yerine/= İNKÂR EDEN, KABUL ETMEYEN
- MUNSALİH[Ar.] ile MUNSARİH[Ar. < SARÂHAT]
( Barış/sulh üzere olan. İLE Açık, meydanda. )
- MUNTAZAM[Ar.] değil/yerine/= DÜZGÜN/DÜZENLİ
- MÜNTEHÂ[Ar. < NİHÂYET] ile MÜNTEHÎ[Ar. < NİHÂYET]
( Bir şeyin varabildiği en uzak yer, son derece, son kerte, nihâyet bulmuş. | Son uc. | Yazıcıoğlu Ahmet Bîcan'ın dini, tasavvufî düzyazı yapıtı. İLE Sona eren, biten, nihâyet bulan. | Son, en son. | Bir şeyi tamamlayan. )
- MÜPTEDİ[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRENMEYE YENİ BAŞLAYAN
- MURÂD[< REVD] ile ...
( ARZU, İSTEK, DİLEK | MAKSAT, MERAM )
- MÜREKKEB[Ar. < RÜKÛB | çoğ. MÜREKKEBÂT] ile MÜREKKİB[Ar. < RÜKÛB]
( İki ya da daha çok şeyin karışmasından meydana gelen, terkîb edilmiş. | Bileşik. | Yazı mürekkebi. İLE Bileşiği meydana getiren. | Bileşen. )
- MÜREKKEP "YALAMAK" ile "OKUMAK"
( Âharlanmış kağıt bezir işi mürekkebi emmediği için yanlış yazıldığında ıslatarak silmek mümkündür. Hattatlar ellerini tükürükleyerek ya da yalayarak yanlışlarını düzelttiklerinden "mürekkeb yalamak" deyimi ortaya çıkmıştır. )
- MÜRÜVVET ve/||/<>/>/< MUHABBET
- MÜŞÂHEDE (ETMEK) değil/yerine/= GÖZLEM/LEMEK
- MÜŞÂHEDE[Ar. < ŞUHÛD] değil/yerine/= GÖRME | GÖZLEM
- MÜŞÂHEDE ve/<> MÜKÂŞEFE
( Görmek. VE/<> Perdeyi açmak. )
- MÜŞAHHAS[Ar. < ŞAHS] ile MÜŞAHHIS[Ar. < ŞAHS]
( Tanınmış, teşhîs edilmiş. | Kişi görünümüne girmiş, kişileşmiş. | Somut. İLE Taslağın adını koyan, teşhîs eden. )
- MUSARRA'[Ar. < SAR] ile MUSARRAH[Ar. < SARÂHAT]
( İki mısrası uyaklı olan beyit. İLE Açıkça söylenilmiş, belirtilmiş, apaçık. )
- MÜSBİT[Ar. < SÜBÛT] ile MÜSBİT[Ar.]
( İsbât eden/edici. İLE Yara ve hastalıktan dolayı pek halsiz kalan. )
- MÜSEBBEB[Ar. < SEBEB] ile MÜSEBBİB[Ar.]
( Sebep olunarak oluşturulan. İLE Sebep olan. | İcâd eden. )
- MÜSELLESE[Ar.] ile MÜSELLESÎ[Ar.]
( Oksijen, hidrojen ve karbondan olan. İLE Üçgen biçiminde olan, müselles. )
- MÜSEMMEN[Ar. < SEMN] ile MÜSENNEM[Ar.]
( Sekiz renkli. | Sekizli, sekiz parçadan oluşan. | Sekizgen.[Fr. OCTOGONE] | Değer biçilmiş ya da biçilen değer karşılığında satılmış şey. | Sekizer mısrâlı bendlerden oluşan şiir/nâzım. İLE Ev çatısı şeklinde olan. | Kabartma, kabartmalı olarak hakkedilmiş olan. )
- MÜŞKÜLPESENT[Ar., Fars.] değil/yerine/= GÜÇ BEĞENEN, GÜÇBEĞENİR, TİTİZ
- MÜSPET/MÜSBET ile MENFÎ
( Olumlu. İLE Olumsuz. )
- MÜSTAHDES[Ar.] ile MÜSTAHDİS[Ar.]
( Yeni bulunmuş, yeni ortaya atılmış. İLE Yeni bir şey bulan/bulucu. )
- MÜSTAHKEM[Ar. < HÜKM] ile MÜSTAHKİM[Ar. < HÜKM]
( Sağlamlaştırılmış, sağlam, istihkâm edilmiş, istihkâmlı. İLE Sağlamlaştıran, istihkâm eden. )
- MÜSTAHREC[Ar. < HURÛC] ile MÜSTAHRİC[Ar. < HURÛC]
( Çıkarılmış, bir şeyden çıkarılmış, alınmış, bir kitaptan alınmış, istihrâç edilmiş. İLE Çıkaran, istihrâc eden. | Simgeden, anlam çıkarma gücünde olan. )
- MÜSTEB'İD[Ar. < BU'D] ile MÜSTEBİDD[Ar. < İSTİBDÂD]
( Uzak gören, uzak sayan. İLE Hükmü altında bulunanlara, söz hakkı ve hareket rahatlığı vermeyen, istibdâdda bulunan, despot. )
- MÜSTEDELL[Ar. < DELÂLET] ile MÜSTEDİLL[Ar. < DELÂLET]
( Bir kanıt ile ispat edilmiş, istidlâl olunmuş. İLE Kanıt ile ispat edilen. )
- MÜSTEDREK[Ar. < DERK] ile MÜSTEDRİK[Ar. < DERK]
( Arapça'da, bir ölçü/vezin. İLE Anlamak isteyen, istidrâk eden. )
- MÜSTEFÂD[Ar. < FEYD] ile MÜSTEFÂZ[Ar. < FEYZ]
( Kazanılmış, kâr edilmiş. | Anlaşılmış. İLE Dağılıp yayılmış. )
- MÜSTEFHEM[Ar. < FEHM] ile MÜSTEFHİM[Ar. < FEHM]
( Anlaşılan. İLE Anlamak isteyen, soran. )
- MÜSTE'HİR[Ar. < İSTİ'HÂR] ile MÜSTEHİLL[Ar. < ÂRİYYET]
( Olanaklı ve kabil olmayan şey. | Anlamsız, saçma şey. İLE Ödünç alan, istiâre eden. )
- MÜSTEMİ'[Ar. < SEM | çoğ. MÜSTEMLÎN] ile MÜSTEMİRR[Ar. < MÜRÛR]
( Dinleyen, dinleyici, işiten, istimâ eden. | Bir okula, sadece dinleyici olarak devam eden. İLE Uzayıp giden, istimrâr eden. | Sürekli, devamlı. )
- MÜŞTEMİL[Ar.] ile KAPSAYAN, İÇEREN, ŞÂMİL OLAN
( KAPSAYAN, İÇEREN, ŞÂMİL OLAN )
- MÜSTENKİF[Ar.] değil/yerine/= ÇEKİMSER
- MÜSTENKİH[Ar.] ile MÜSTENKİR[Ar.]
( Ağız koklayan. | İnceleyen, araştıran. İLE İnkâr eden. )
- MÜSTEŞRİK[Ar.]/ŞARKİYATÇI/ORYANTALİST[Fr., İng.] değil/yerine/= DOĞUBİLİMCİ
- MÜSTEVÎ[Ar.] değil/yerine/= DÜZLEM
- MUTÂ'/A[Ar. < TAV] ile MU'TÂ[Ar. < ATÂ]
( Boyun eğilen, itaat olunan, başkalarının kendine itaat ettikleri. İLE Verilmiş, îtâ olunmuş. | Veri. )
- MUTÂBAKAT(Mantık) ile/ve TAZAMMUN ile/ve İLTİZAM
( Hakikat.(Dil) İLE Mecaz. İLE Kinâye. )
( Kuşatma. İLE/VE İçerme. )
( Kavramla nesnenin örtüşmesi. İLE/VE Bir kısmı dışarıda kalırsa. İLE/VE Bir anlamın bir kavrama bitiştirilmesi. )
( Mantık mutabakat üzerine yapılır. İLE/VE Tazammun ve iltizam ile edebiyat yapılır. )
( İnsan: Hayvan-ı Nâtık.(Kök) İLE İnsan: -Hayvan, -Nâtık.(Akıl) İLE Gerekli görme.(Çağrışım ile karıştırılmamalı) (İnsan: "İlim ve yazma kabiliyeti olandır.") )
( Vaz'i Lafzî Delâlet. )
( Vaz: Sesi anlama bitiştirme. )
- MÜTALAA ETMEK değil/yerine/= İRDELEMEK
- MUTÂLİ'[Ar. < TULÛ | çoğ. MUTÂLİÎN] ile MUTÂLİÎN[Ar. < MUTÂLİ]
( Kitap okuyan, mütâlâ eden. İLE Kitap okuyanlar, mütâlâa edenler. )
- MÜTEBÂDİL[Ar. < BEDEL] ile MÜTEBÂDİR[Ar. < BÜDÛR]
( Birbirinin yerine geçen, tebâdül eden. | Sıra ile değişen. | [geometri] Karşılıklı. İLE Birdenbire akla gelen. | Üstün, birinci olmak için çırpınan. )
- MÜTEBAHHİR[Ar.] değil/yerine/= GENİŞ/DERİN BİLGİSİ OLAN
- MÜTECESSİS[Ar.] değil/yerine/= MERAKLI
- MUTEDİL[Ar.] değil/yerine/= ILIMAN/ILIMLI
- MÜTEFEKKİR[Ar.] değil/yerine/= DÜŞÜNÜR
- MÜTEFEKKİRE ve/<> TERTİB
- MÜTEFENNİN[Ar. < FENN] değil/yerine/= TEKNİK BİLGİ SAHİBİ, FEN BİLGİNİ
- MÜTEFER'İN[Ar.] ile MÜTEFERRİ'[Ar. < FER]
( Firavunlaşan, firavun tavrı takınan, firavun kesilen. | Kibirli. İLE Bir kökten ayrılan, dal budak salan, tefeccür eden. | Bir kökle ilgili olan. )
- MÜTEFERRİK[Ar.] değil/yerine/= AYRILMIŞ, DAĞINIK
- MÜ'TEFİK[Ar.] ile MÜTTEFİK[Ar. < VEFK]
( Tersine dönen, dönmüş. İLE Bağlaşmış, birleşmiş, antlaşmış. | Düşüncede birlikte olan. )
- MÜTEHÂLLİL[Ar.] ile MÜTEHÂLLÎ[Ar. < HALL]
( Bozulan, tahallül eden. | Araya giren, araya sokulan. İLE Hallolmuş, erimiş, çözülmüş, tahallül eden. )
- MÜTEHANNİ[Ar.] ile MÜTEHANNİN[Ar.]
( Eğrilen, münhanî olan. İLE Çok göreceği gelen, özleyen. )
- MÜTEHARRIK[Ar. < HARK] ile MÜTEHARRİK[Ar. < HAREKET]
( Yırtılan, taharruk eden. İLE Hareket eden, kımıldayan, oynayan. | [felsefe, fizik] Hareketli, işler. )
- MÜTEHASSIS[Ar. < HUSÛS] ile MÜTEHASSİS[Ar. < HİSS]
( Bir işin bir alanını çok iyi bilen, uzman. | Sadece bir şeye ayrılmış, ayrı bir işte kullanılan. İLE Duygulanan, hislenen. )
- MÜTEHÂVİR[Ar.] ile MÜTEHÂVVİL[Ar. < HAVL]
( Birbiriyle konuşan, tehâvür eden. İLE Değişen, değişmiş, değişik, kararsız, tahavvül eden. | [matematik] Değişken. )
- MÜTEHAVVİL[Ar.]/PARAMETRE[Fr./İng. < PARAMETER] ile DEĞİŞKEN
( PARAMETER vs. VARIABLE )
- MÜTEHÂYYİL[Ar. < HAYÂL] ile MÜTEHAYYİR[Ar. < HAYRET | çoğ. MÜTEHAYYİRÎN]
( Hayâle dalan, hayal kuran, tahayyül eden. İLE Şaşmış, şaşırmış, hayrette kalan. )
- MÜTEKASSÎ[Ar.] ile MÜTEKAŞŞİ'[Ar. < KAŞ]
( Dikkatle araştıran, tekassî eden. İLE Balgam söktüren ilaç. | Balgam çıkaran hasta. )
- MÜTEMADİYEN ile BİTEVİYE ile NAMÜTENAHİ
- MÜTEMAHHIZ[< MÜTEMAHHIZÎN] ile İNANARAK, CAN VE GÖNÜLDEN ÇALIŞAN
- MÜTENÂSIR[Ar. < NÂSIR] ile MÜTENASSIR[Ar. < NASR] ile MÜTENÂSİR[Ar. < NESR] ile MÜTENÂSİL[Ar. < NESL]
( Yardımlaşan, birbirine yardım eden. İLE Hristiyan olan, tenassur eden. İLE Saçılan, intisâr eden. İLE Doğup büyüyen, tenâsül eden. )
- MÜTENÂZIR[Ar. < NAZAR] ile MÜTENAZZIR[Ar.]
( Birbirinin karşısında bulunan, birbirine bakan, tenâzur eden. | [mat.] Bakışık, simetrik. | [kimya] Bakışık. | [toplumb.] Karşılık. İLE Düşünerek dikkatle bakan, dikkatle bakarak düşünen. )
- MÜTENEBBÎ[Ar. < NEBE] ile MÜTENEBBİH[Ar. < NÜBH]
( Peygamberlik iddiasında bulunan, peygamberlik taslayan, yalancı peygamber. İLE Uyanan, uyanık, intibâh eden. | Uslanan, aklını başına toplayan. )
- MÜTEREDDİT[Ar.] değil/yerine/= İKİRCİKLİ
- MÜTEŞEBBİH:
"BENZER" ile/ve/değil/||/<>/< ŞÜPHE
- MÜTEŞEKKÎ[Ar. < ŞEKVÂ] ile MÜTEŞEKKİK[Ar.]
( Şikâyette bulunan, şikâyetçi, sızlanan. İLE Şekk[%50-50] ve şüphede kalan, şüpheden kurtulamayan. )
- MÜTEVÂZI değil/yerine/= ALÇAKGÖNÜLLÜ/GÖNLÜ YERDE/KOTKU
- MUTLAK DEĞERLİ ile/değil/yerine DEĞERLİ
- MUTLAK KABUL ETMEK ile/değil/yerine ÖNEMSEMEK
- MUTLAK (KAVRAMLAR) ile/ve/değil EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK (KAVRAMLAR)
- MUTLAK (KAVRAMLAR) ile/ve/değil EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK (KAVRAMLAR)
( Birbirinden ayrılamayan kavramların didişmesi. )
( [not] ABSOLUTE (CONCEPTS) vs./and/but DIALECTIC (CONCEPTS) )
- MUTLAK ve/=/||/<> ADEM
- MUTLAK[Ar.] değil/yerine/= SALT/SALTIK
- MUTLAK ile/değil/yerine UZLAŞILMIŞ
- MUTLAKA ile/değil ELBETTE
- MUTLAKA ile/ve/değil/yerine/||/<> KUŞKUSUZ
- MUTLAK/LIK ile/ve/||/<> BAĞLAYICI/LIK
- SALTIK/LIK / MUTLAK/LIK ile/ve/||/=/<> KOŞULSUZ/LUK
- MUTLU OLABİLMEK ile/ve "TAM OLABİLMEK"
- MUTLU OLMAK İÇİN GEREKEN "BENCİLLİK":
"SADECE KENDİNİ DÜŞÜNMEK" değil/yerine ÖNCELİKLE KENDİNİ DÜŞÜNEBİLMEK
- MUTLULUK "DUYGUSU" değil MUTLULUK
- MUTLULUK:
FİYATI OLANLARLA değil/yerine DEĞERİ OLANLARLA
- MUTLU/LUK ve/||/<>/>/< DİNGİN/LİK
- MUTSUZLUK MERKEZLERİ ile/ve/değil/yerine/>< MUTLULUK MERKEZLERİ
( 7. SAADET[SÜREKLİ MUTLULUK] MERKEZİ
------------------
6. YÜKSEK BİLİNÇ
5. KOŞULSUZ SEVGİ (BOLLUK)
4. SEVGİ
[mutluluk merkezleri]
ile/ve/değil/yerine/><
[mutsuzluk merkezleri]
3. GÜÇ
2. DUYGU
1. GÜVENLİK [en alt] )
- MUTSUZLUK NEDENLERİ'NDE:
CEHÂLET ve DALGI/GAFLET
- [ne yazık ki]
"MUTSUZ/LUK" ile/ve/||/<>/>/< "UMUTSUZ/LUK"
( Ahlâksızlık. İLE/VE/||/<>/>/< Küfür. )
- [ne yazık ki]
MUTSUZLUK:
"SAHİP OLAMADIKLARIMIZA ULAŞAMADIĞIMIZDAN DOLAYI" değil SAHİP OLDUKLARIMIZI UNUTMAKTAN DOLAYI
- MUTTALİ'[< TULÛ] değil/yerine/= ÖĞRENMİŞ, HABER ALMIŞ, BİLGİLİ, HABERDAR
- MUTTASIF[< VASF] ile ...
( VASIFLANAN, KENDİNDE BİR HAL, BİR SIFAT, BİR VASIF BULUNAN, İTTİSÂF EDEN )
- MUVAFFIK[Ar. < VEFK] ile MUVÂFIK[Ar. < VEFK]
( Başarı kazandıran, muvaffak eden. İLE Uygun, yerinde. | [müzik] Bir makam. )
- MUVÂZAA[Ar. < VAZ] ile MUVAZZA'[Ar.] ile MUVAZZAH[Ar. < VUZÛH]
( Bir konuda bahse girişme. | Danışıklı dövüş. İLE Saygı gösterilmeyen kişi. İLE Açıklanmış, etraflıca anlatılmış, îzâh edilmiş, tavzîh edilmiş. )
- MUVÂZÎ[Ar. < VEZY] ile MUVAZZİH[Ar. < VUZÛH]
( Paralel. İLE Açıklayan, ayrıntılı olarak anlatan, îzâh eden. )
- MÜVECCEH[Ar. < VECH] ile MÜVECCİH[Ar.]
( Yüzü bir tarafa döndürülmüş, tevcîh edilmiş. | Herkesin teveccüh ettiği, makbul, uygun/münâsip. İLE [mat.] Doğrultman. )
- MÜVELLED[Ar. < VİLÂDET] ile MÜVELLİD[Ar. < VİLÂDET]
( Doğmuş, doğurulmuş, doğma. | Melez, kanı karışık. | Yok iken, sonradan ortaya çıkmış. İLE Doğuran, tevlîd eden. | Doğurtan, doğurtucu, ebe. | [kimya] Ortaya çıkan/çıkaran. )
- MÜZAKERE[Ar.] (ETMEK) değil/yerine/= GÖRÜŞLEŞME/K
- MÜZE:
"KORUMA/SERGİLEME YERİ" ile/değil/||/<>/< ESİNLENDİRME YERİ/ARACI
- MÜZİK ve/||/<> BEYİN
( )
- MÜZMİN[Ar.]/CHRONIC[İng.]/KRONİK[Fr.] değil/yerine/= SÜREĞEN/SÜREGEN
( Ne kadar süreceği belirli olmaksızın sürüp giden. | Uzun zamandan beri süren. | Uzun zamandan beri süren, uzun süreli olan (hastalık). )
- NÂİL OLMAK ile/ve/<> LÂYIK OLMAK/OLABİLMEK
- NÂİL[< NEYL] ile ...
( MURADINA EREN, ERMİŞ, ELE GEÇİREN | (OLMAK) ile ABCDEF ( ERİŞMEK )
- NAKİL (ETMEK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKIL (ETMEK)
- NAKŞ (ETMEK):
HARF[HRF] ile/ve/<> RAKAM[RKM] ile/ve/<> KİTAP/KETEBE[KTB]
( Üçünün de anlamı, "Kazıyarak nakşetmek"tir. )
- NAMAZ:
DÜŞÜNCE ve EYLEM BİRLİĞİ/BULUŞMASI
- NAMAZ ile/ve/||/<>/< AHLÂK
( [Zorunlu/Farz!] 5 vakit. İLE/VE/||/<>/< 24 saat boyunca, her an. )
- NANO TEKNOLOJİ ile/ve/<> SÜPER İLETKEN/LER
( )
- NANOTEKNOLOJİ ile BİYOTEKNOLOJİ
( Atomik ve moleküler seviyede nesnelerin manipülasyonu ile ilgilenen bir bilim dalı. İLE Canlıları ve biyolojik süreçleri kullanarak ürünler ve hizmetler üreten bir bilim dalı. Bu iki dalın kesiştiği noktada, nano ölçekte biyolojik düzenler ve cihazlar tasarlanmakta. )
- NARASYON/U değil/yerine/= ÖYKÜ/SÜ
- NASFET/NISFET[Ar.] değil/yerine/= HAK VE ADÂLETE UYGUNLUK
- NASİHAT ile/ve/değil/||/<>/< NASIL
- NASIL GÖRDÜĞÜNÜ DEĞİŞTİR ve/<>/> NASIL DEĞİŞTİĞİNİ GÖR
- NASIL KULLANIŞI değil NASIL KULLANILDIĞI
- NASIL YARARLANIRIM? değil/yerine/>< NASIL YARARLI OLABİLİRİM?
- NASIL? ile NE KADAR?
( HOW? vs. HOW MUCH? )
- NAZ ile/ve/||/<> CAZ
- NAZAR[Ar.] değil/yerine/= BAKMA, GÖZ ATMA | DÜŞÜNME | GÖZ DEĞME
- NAZAR ideğil/yerine/>< ÇALIŞMAK
( Nazar etme, ne olur; çalış, senin de olur! )
- NAZAR ile/ve İSTİDLÂL
- NAZAR ile/ve RASAT/RASAD
- NAZARDA, DAKİK ve/||/<> HALDE, RAKİK
( DAKİK-ÜL NAZAR, RİKKAT-ÜL HAL )
- NAZARÎ değil/yerine/= KURAMSAL
( TEORİK )
- [ne] ANLAŞILABİLİR ile/ve/||/<> [ne] KAVRANABİLİR ile/ve/||/<> [ne de] KABUL EDİLEBİLİR OLAN
- NE ARAYACAĞIMIZI BİLMEDEN ile/ve/||/<>/> NE BULACAĞIMIZI BİLMEMEK
- NE ATTIĞIMIZ ve/||/<> NE KATTIĞIMIZ
- [ne] AYNI/LIK ile/ve/değil/yerine/<>/ne de AYRI/LIK
- NE DEMEYE ...? ile/değil/yerine/||/<>/< NEDEN ...?
- NE DESEM/SÖYLESEM, ANLATAMAM (SANIRIM) ile/değil/yerine/||/<>/< SÖZCÜKLER, ANLATMAYA YETMİYOR
- NE HALİN/İZ VARSA GÖR/ÜN! ile/değil/yerine/||/<>/< NE HALİN/İZ VARSA GÜL/ÜN!
( "Gülmek, yaşamın en güzel eylemidir! Sizi bundan alıkoyan her ne varsa on(lar)dan vazgeçin!" )
- NE İÇİNDE? ile HANGİ YOLLA? ile NE İÇİN?
- [ne] İSTEMEK ne de DAYATMAK
- NE KADAR GERÇEKTİR? ile/değil NASIL BİR GERÇEK?
- NE OLDU? ile/ve NASIL OLDU? ile/ve NEDEN OLDU?
- NE OLDUĞUNUN BİR ÖNEMİ YOK değil ADINI, NE KOYDUĞUMUZUN BİR ÖNEMİ YOK/OLMAYABİLİR
- NE OLMALI? ile/değil NE OLSA GEREK?
- NE SORUSUZ YANIT ile/ve/||/<> NE DE YANITSIZ SORU
- NE VAR, NE YOK? ile/ve/||/<> NEYİ, NASIL BİLEBİLİRİZ?
- NE YAPACAĞINI BİLMEK
ile/ve/değil/yerine/<
NE YAPMAYABİLECEĞİNİ/YAPMAYACAĞINI! BİLMEK !!!
( Ne yapman gerektiğinden çok, önce ne yapmaman gerekiğini bil, yeter. Çoğu zaman ne yapman gerektiğini bilemeyebilirsin, fakat ne yapmaman gerektiğini her zaman çok iyi bilebilirsin. )
( İsabet ve kesinlik tutturulamayabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/< İsabet ve kesinlik üzerinedir, kolaylıkla sağlanabilir, tamamen uzlaşımsal ortak bir hareket noktası sunabilir. )
( Kendini gerçekleştirmiş, saygın ve önemli birine sormuşlar:
Nasıl bu noktaya geldiniz?
Yakınlarında bulunan bir kişiyi göstererek, herşeyi ondan öğrendiğini söylemiş.
Çevresindekiler hayret içinde ve inanamayarak demişler ki:
Nasıl olur? O işaret ettiğiniz kişi, her türlü, düzenbazlığı, yalanı, rezilliği yapan biridir.
Yanıt: Heh işte!
O ne yaptıysa ben yapmadım! )
( Bir şey ki, yapmasan da olur, YAPMA!
Bir şey ki, söylemesen de olur, SÖYLEME! )
( Irmağın derinliği, iki ayakla birden ölçülmez! )
( Bilme sanatı, neyi gözardı edeceğini bilmektir. )
( )
( [not] TO KNOW, WHAT TO DO vs./and/but TO KNOW, WHAT, NOT TO DO
TO KNOW, WHAT, NOT TO DO instead of TO KNOW, WHAT TO DO )
- NE YAPARSAK/YAZARSAK YAPALIM/YAZALIM,
HİÇBİR KONUDA:
ACELE ETME(YELİM)! ve/||/<>/> ÖZEN GÖSTER(ELİM)!
( )
- NE? ve/||/<>/>/< NASIL? ve/||/<>/>/< NEDEN? ve/||/<>/>/< NİÇİN?
( Hangi şey? VE/||/<>/>/< Ne asıl? VE/||/<>/>/< Ne'den? VE/||/<>/>/< Ne için? )
( Evren/doğa/nesne/insan. VE/||/<>/>/< Bilim. VE/||/<>/>/< Felsefe/Sanat. VE/||/<>/>/< Sanat/Felsefe. )
( Nedir sorusu, metafizik bir sorudur. )
( "What is?" question is metaphysical question. )
( Cosmos/nature/matter/human. VS./AND/||/<>/>/< Science. VS./AND/||/<>/>/< Philosophy/Art. VS./AND/||/<>/>/< Art/Philosophy. )
( WHAT? vs./||/<>/>/< HOW? vs./||/<>/>/< WHY? vs./||/<>/>/< WHAT FOR? )
- NEDEN:
400 değil 4YÜZSÜZ(/LÜK)
- NEDEN/AÇIKLAMA:
ŞU ile/ve/<> ŞÖYLE
- NEDEN/ETKEN - ETKİ ile NEDEN - TEPKİ
( Cansızlarda. İLE Canlılarda. )
- Neden ve nasılsız SUSuyorum!
- NEDEN?(NE'DEN?) ile NASIL?(NE ASIL?)
( Bilimin sorularıdır. )
( Önemli[öncelikli] olan, neyi yaşadığınız değil, nasıl yaşadığınızdır. )
( WHY? vs. HOW?
Questions of the science.
It's not the issue what you live, it is how you live. )
- NEDEN OLMA ile/ve/değil/yerine/||/<> ZEMİN HAZIRLAMA
- NEDEN OLMAK ile SAĞLAMAK
( Olumsuz durumlarda kullanılır. İLE Olumlu durumlar için kullanılır. )
- NEDEN OLMAK ile SAĞLAMAK
- NEDEN OLMAK ile YOL AÇMAK
- NEDEN OLMAK ile "YOL AÇMAK"
- NEDEN/SEBEP/MÜSEBBİB ile VESİLE
( CAUSE vs. MEANS )
- YANILGI:
"NEDEN" ile/ve/||/<> "BİLGİ" ile/ve/||/<> "ÖZGÜVEN"
- NEDEN ile/ve/||/<> AMAÇ
- NEDEN ile BAĞLANTI
( REASON vs. CONNECTION )
- NEDEN ile BAHÂNE[Fars.]
( ... İLE Neden, sebep, vesile. | Eksik, noksan, kusur, garaz. | Yalandan özür. )
( REASON vs. PRETEXT )
- NEDEN ile HİKMET
- NEDEN ile/değil İLLET
( ... İLE/DEĞİL Varoluş nedeni. )
- NEDEN = İLLET, SEBEP = CAUSE, REASON[İng.] = CAUSE, RAISON[Fr.] = URSACHE, GRUND[Alm.] = CAUSA, RATIO[Lat.] = CAUSA, RAZON[İsp.]
- NEDEN ile KANIT
( Tek kanıtınız kendinizsiniz. )
( REASON vs. PROOF
Your only proof is in yourself. )
- NEDEN ile/ve KENDİNİN NEDENİ
( Hiçbir şey, kendinin nedeni olamaz. )
( CAUSE vs./and CAUSE OF THE SELF )
( ... cum/et CAUSA SUI )
- NEDEN ile/ve KENDİNİN NEDENİ
( CAUSE vs./and REASON OF THE SELF )
( ... cum/et CAUSA SUI )
- NEDEN ile/ve "MADEN"
- NEDEN? ile/ve/<> NASIL?
( Bilimin sorularıdır. )
( Nedeni olan, nasıla katlanır. )
- NEDEN ile/ve/||/<>/> NEDEN ÖBEĞİ/GRUBU
itibariyle 7.911 başlık/FaRk ile birlikte,
7.906 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(22/33)