Bugün[24 Ekim 2025]
itibarı ile 24.299 başlık/FaRk ile birlikte,
24.299 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(86/99)


- TEHDİT değil/yerine TEKLİF


- TEHDİT ile/değil/yerine TESPİT


- TEHDİT ile/ve/değil/yerine UYARI

( [not] THREAT vs./and/but WARNING
WARNING instead of THREAT )


- TEHDİT ile/ve/<> YASAK


- [ne yazık ki]
TEHDİT ETMEK ile/ve/değil/||/<>/< "ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERMEK"


- TEHDİTKÂR[Ar.] değil/yerine/= KORKUTULU/GÖZDAĞILI


- TEHEVVÜR[Ar. < HEVR] değil/yerine/= İLERİ ÖFKE/GAZAP, ÖFKELENME, KÖPÜRME


- TEHEYYÜÇ[Ar.] ile/ve/||/<>/> TEHYİÇ[Ar.]

( Coşma, heyecanlanma. İLE/VE/||/<>/> Coşturma, heyecanlandırma. )


- TEHİR/TAVİK[Ar.] değil/yerine/= GECİKTİRME | ALIKOYMA


- TEHLİKE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLASILIK


- TEHLİKELİ:
AÇLIK ve TEHDİTTE ile/ve/<>/>< TOKLUK ve GÜÇLÜLÜKTE

( (")Hayvanlar("). İLE/VE/<>/>< [bazı/"bilinçsiz"] "Kişiler". )


- TEHLİKE/Lİ["TELİKELİ" değil!] ile/ve RİSK/Lİ

( Tehlike, insana zarar verebilecek bir olgu gibi yorumlansa da, doğru davranış biçimleriyle aynı tehlike, ilerleme ve iç gelişme de sağlayabilir. )

( Tehlike, bilinci/zihni güçlendirir ve içsel barışın, başarının en önemli kuralı olduğunu kavramamızı sağlar. )

( DANGER/OUS vs./and RISK/Y )


- TEİN[Fr.] ile/ve/||/<> KAFEİN[Fr.]

( Çayda bulunan ve kafein niteliğinde olan etkili madde. İLE/VE/||/<> Kahve ve çayda bulunan etkili madde. )

( İÇMEMEYİ YEĞLİYORUZ!

Yediğimiz, "kâr"; yemediğimiz, yarar!
Yaptığımız, "kâr"; yapmadığımız, yarar!
Aldığımız, "kâr"; verdiğimiz, yarar!

(Bir şey ki, yemesen de olur... YEME!
Bir şey ki, içmesen de olur... İÇME!
[tüm abur-cuburlar, et ve tüm hayvansal "ürünler",
kahve ve de özellikle sigara!] )


- TEK BAŞINA YEMEK ile/yerine/değil BİRİ(LERİ)YLE (PAYLAŞARAK) YEMEK

( Her açıdan daha bereketlidir. )


- TEK BAŞINA YÜRÜMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> KARANLIKTA YÜRÜMEK


- TEK BOYUTLULUK ile/değil/yerine/> DERİNLEŞME


- TEK ÇOCUK ile KARDEŞİ OLAN

( 10 oturum/seans gerektirir. İLE 5 oturum/seans yeterlidir. )


- TEK DÜZE ile/ve/değil/||/<> TEK TİP


- TEK EL ve/değil/yerine/||/<>/> İKİ EL

( 'in, nesi var? VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> 'in sesi var! )


- TEK ELİNİ KALDIRMAK ile İKİ ELİNİ BİRDEN KALDIRMAK

( "Durumu" kabul etmek. İLE "Durumu" kabul etmemek. )


- TEK/BAZI) FİLOZOFLAR/DÜŞÜNÜRLER


- EV/MAĞAZA:
TEK KAPILI değil ÜÇ KAPILI

( Sibirya'da, her evin/mağazanın, üç kapısı bulunmaktadır. [Dışarıdan bir mekâna girdiklerinde, her kapı boşluğunda 10'ar saniye beklerler. -42 °C'den, +20 °C'ye girerken yaşanılan ısı farkının, gövde ve cilt üzerinde oluşturacağı olumsuz etkileri önlemek için alınan bir tedbirdir.] )


- TEK OTURUMLUK KİTAPLAR


- TEK TANRICI ile/değil TEK TANRILI


- TEK TİPLEŞTİRME" ile/değil ASGARİ KOŞULLAR


- TEK TÜK


- TEK TÜK

( TIP vs. FLY )


- TEK TÜK (OLMAK, KAZANMAK, RASTGELMEK)


- TEK YİYEN ile/ve/||/<> HAK YİYEN

( Tek ölür. İLE/VE/||/<> Zor/kötü ölür. )


- TEK YÖN ile/ve/||/<> KARŞIT/TERS YÖN ile/ve/||/<> ÇOKLU YÖN


- ÖZDEŞ(TEK YUMURTA) İKİZLERİ ile KARDEŞ(ÇİFT YUMURTA) İKİZLERİ

( MÜTÂEMET: İkiz doğurma. )

( Siyam İkizleri yazısı için burayı tıklayınız... )

( Her zaman aynı cinsiyete sahiplerdir. İLE Farklı cinsiyetlere sahip olabilirler. )

( Tek zigot oluşur. İLE İki zigot oluşur.
[İkisinde de göbek bağı bulunmaktadır. Çift yumurta ikizlerinde ayrı ayrı plasenta ve su kesesi varken bu durum, tek yumurta ikizlerinde farklılık göstermektedir. Tek yumurta ikizlerinde döllenmenin gerçekleştiği zamana göre plasentalarının ve su keselerinin ayrılıp ayrılmayacağı durumu farklılık göstermektedir. Döllenmenin, 1 ile 4 arasında gerçekleştiği durumlarda, ikizlerin ayrı ayrı su kesesi ve plasentaları olabilir. Ancak, 4 ile 8 gün arası döllenmelerde, su kesesi ve plasenta ortaktır.] )

( Bir yumurtanın döllendikten hemen sonra ikiye bölünerek ortaya çıkan iki göze öbeğinin gelişimiyle. İLE İki ayrı yumurtanın, iki ayrı spermle döllenmesinden oluşan. )

( IDENTICAL/MONOZYGOTIC TWINS vs. DIZYGOTIC TWINS )


- TEKABÜL[Ar. < KABL] değil/yerine/= EŞİTİ / KARŞI OLUM

( Birbirinin karşısında bulunan, birbirini karşılıklı olarak dışta bırakan kavram ya da yargı arasındaki bağlantı. )


- TEKÂMÜL[Ar. < KEMÂL] ile/ve/değil/||/<>/< TEKÂBÜL[Ar. < KABL]


- TEKÂSÜR[Ar. < KESRET] ile TEKÂSÜR[Ar. < KESR] ile TEKÂSÜL[Ar. < KESEL]

( Çoğalma.[bkz. TAADDÜD, TEKESSÜR] | Çok övünme. İLE [fiz.] Işınların sapıp kırılması, kırınım.[İng., Fr. DIFFRACTION] İLE Üşenme, tembellik; ilgisizlik. )


- TEKBENCİLİK = ENEİYE = SOLIPSISM[İng.] = SOLIPSISME[Fr.] = SOLIPSISMUS[Alm.] = SOLUS:YALNIZ, TEK, IPSE:BEN[Lat.]


- TEK-ÇOK PARADOKSU ile/ve SONLU-SONSUZ PARADOKSU


- TEKDÜZELİK ile KANIKSAMAK


- TEKDÜZELİ/LİK ile/değil KURALLI/LIK


- TEKE TEK (MÜCADELE ETMEK)


- TEKE, ÜMİT (TRABZON, 1980) :

( Gümüşhane Doğarspor'dan transfer edildi ve 6 sezon (2000 - 2006) Sarıyer S.K. de tescilli kaldı. Bu süre içinde 109 lig, 3 kupa olmak üzere 112 resmi ve ayrıca 62 özel maçla birlikte toplam olarak 174 müsabakada forma giydi. Lig maçlarında 42, kupa maçlarında 3 ve özel maçlarda 22 olmak üzere takımına 67 gol kazandırdı. Giresunspor'a transfer ederek Sarıyer'den ayrıldı. )


- TEKEBBÜR[Ar. < KİBR] değil/yerine/= BÜYÜKLENME, KİBİRLENME, ÇALIM, KURUM


- TEKEFFÜL[Ar.] değil/yerine/= YÜKÜMLENME

( Bir şeyin sorumluluğunu üzerine alma. | Kefil olma. )


- TEKEL İSKELESİ :

( Çayırbaşı'nda deniz kenarında Tekel Kibrit Fabrikasından yük alan çektirmelerin yanaştığı ve yine özel şahıslara ait taka ve çektirmelerin Kibrit yapımında kullanılmak üzere getirdikleri ağaç küçüklerini boşalttıkları iskele idi. Fabrika kapatıldıktan sonra iskele özelliğini kaybetti. İskele halen Marmara ve Boğazlar Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından kullanılmaktadır. )


- TEKEL KİBRİT FABRİKASI ile/ve/||/<> TÜRKAY KİBRİT FABRİKASI

( Eskiden Büyükdere, sonradan Çayırbaşı sınırları içinde kalan Tekel Kibrit Fabrikası 1909 yılında açılan ve 1930 yılına kadar faaliyetine devam eden Nektar Biracılık Limited Şirketi'ne ait arsa üzerine 1930'lu yıllarda kuruldu. Fabrika, Elbe Ormanında içinde bulunduğu 325 dönümlük büyük bir alan içinde kurulmuş olup Bahçeköy Caddesi üzerindedir. İlçenin ikinci büyük sanayi kuruluşu olan Tekel Kibrit Fabrikası 1988'de kapatılarak Gönen'e nakledildi. Binaları ise yine tekele ait depo olarak kullanılmaktadır (bkz. Nektar Bira Fabrikası, Tekel Bira Fabrikası ve Elbe Ormanı).

İLE/VE/||/<>

Özel teşebbüse ait ilk kibrit fabrikası olan Türkay Kibrit Fabrikası (Kav Kibrit de denilmektedir) İstinye Dereiçi Bölgesinde idi. Uzun yıllar faaliyetine devam ettikten sonra şehir dışına çıkarıldı. )


- TEKEL YANI PARKI :

( Çayırbaşı Mahallesindedir. 1.155,13 m²'lik bir alanı kapsamakta olup 427,78 m²'lik yeşil alana sahiptir. )


- TEKELİOĞLU, CENK S. (İST. 1973) :

( THY kulübünden kaleci olarak Sarıyer altyapısına transfer edildi. Yaş gruplarında oynadıkta sonra profesyonel takım kadrosuna alındı ve 6 sezon (1994 - 2000) içinde 43 lig, 37 amatör lig, 53 PAF ligi ve 6 kupa maçı olmak üzere 139 resmi ve 47 özel maçla birlikte toplam olarak 186 maçta oynadı. Lig maçlarında 46, amatör lig maçlarında 47, PAF ligi maçlarında 85 ve kupa maçlarında 10 olmak üzere resmi maçlarda 208 ve özel maçlarda 40 olmak üzere toplam olarak 248 gol yedi. Kombassan Konyaspor'a transfer ederek Sarıyer'den ayrıldı. Çeşitli profesyonel kulüpte teknik eleman olarak görev aldı. Manejerlik şirketi bulunuyor. )


- TEKELLÜF[Ar.] değil/yerine/= YAPMACIK

( Zahmet veren bir iş görme, güçlüğe katlanma. | Bir işi gösterişli bir biçimde yapmaya çalışma, özenme. | Gösteriş. )


- TEKEMMÜL[Ar. < KEMÂL] değil/yerine/= YETKİNLEŞME

( KEMÂLE GELME, KEMÂL BULMA, OLGUNLAŞMA )


- TEKER TEKER

( ALE-L-İNFİRÂD )


- TEKER TEKER, BİRER BİRER, İKİŞER İKİŞER, ÜÇER ÜÇER


- TEKERLEME ile İNDİRGEME


- TEKESSÜF/TEKÂSÜF[Ar. < KESÂFET] ile TEKEŞŞÜF[Ar. < KEŞF]

( Sıklaşma, koyulaşma, yoğunlaşma. İLE Pusuya yatma, gizlenme. )


- TEKGÜL, TACETTİN (1928 - 2010) :

( Sarıyer Spor Kulübü'nde 4 dönem başkanlık 2 dönem yönetim kurulu üyesi olarak görev aldı. Kulübün Divan Kurulu üyesiydi. Adalet Partisinde Sarıyer İlçe Başkanlığı yaptı. Ayrıca pek çok dernekte sosyal faaliyetlerde bulundu. )


- TEKİL ile/değil BİRİCİK

( [not] SINGULAR vs./but UNIQUE )


- TEKİL[Ar.] ile TE'KÎL[Ar.]

( Sözcüklerde bir varolanı ya da çekimli eylemlerde bir kişiyi bildiren biçim. [><ÇOĞUL] İLE Yedirme, yedirilme. )


- TE'KÎL[Ar.] ile TEK/İL

( Birine yedirme, yedirilme. İLE Tek olan, teklik. )


- TEKİL/LİK ile/ve/değil/||/<>/< ÖZGÜN/LÜK


- TEKİNEL, A. NECLA (BÜYÜKDERE,1921 - 2015) :

( Büyükdereli olup hukukçu ve siyasetçidir. İ. Ü. Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Meslek hayatına avukat olarak başladı. D.P. saflarında siyasete başladı ve İlçi Başkanlığı, İl Genel Meclisi Üyeliğinde bulundu. 1957'de Demokrat Partiden İstanbul Milletvekili seçildi. 27 Mayıs 1960 İhtilali ile Yassıada'da yargılandı. Yasaklı dönemi atlattıktan sonra tekrar siyasi çalışmalara başladı ve 17. Dönem (1983 - 1987) Doğruyol Partisinden İstanbul Milletvekili seçilerek TBMM girdi. )


- TEKİNEL, İSMAİL HAKKI (EDİRNE, 1926 – 1992) :

( İ.Ü. Hukuk Fakültesini bitirdi. Çeşitli yelerde hâkim olarak görev yaptı. 1961 genel seçimlerinde Adalet Partisinden İstanbul Milletvekili olarak TBMM girdi. 12 Eylül 1980 darbesi ile görevi sona erdi. Devlet Bakanlığı yaptı. )


- TEKİT[Ar.] değil/yerine/= GÜÇLENDİRME, SAĞLAMLAŞTIRMA | ÜSTELEME

( Bir düşünce ya da istek üzerinde durmak, direnmek, ısrar etmek. | Sayrılık, hastalığın yeniden ortaya çıkması, nüks etmesi, depreşmesi. )


- TEKKE ÇEŞMESİ (SARI BABA ÇEŞMESİ, ÇARŞI ÇEŞMESİ) :

( Yenimahalle Caddesi üzerinde ve Sarıyer Hamamının az ilerisindedir. Çeşmenin ne zaman kim tarafından yapıldığı bilinmiyor. Çeşme eskiden Dergâh olan Sarı Baba Tekkesi ön duvarı dibinde yapıldığı için Sarı Baba Çeşmesi olarak da anılıyordu. Çeşme önceleri Vakıf Memba suyundan akış alırken, son birkaç yıldan beri Aralık Suyu, Yerli Su ve Ayazma sularının bir araya getirilmesi ile elde edilen sudan akış olmaktadır. )


- TEKKE ve ÇORBA

( Tekkeyi bekleyen çorbayı (da) içer! )


- TEKKE ile/ve HÂN-KAH[Ar.]/HÂNGÂH[Fars.]

( ... İLE/VE Tekkenin büyüğü. )


- TEKKE[Ar. < KESR]["TEKE" değil!] ile/değil/< TEKYE[Ar. < VEKÂ | çoğ. TEKÂYÂ]

( ... İLE Dayanma. | Güvenme. | Tekke, dergâh, hankâh, zâviye. )


- TEKLEME ile/ve/||/<> TAKILMA

( Sık fideleri seyrekleştirmek. | Motorda pistonun birinin çalışmaması. | Nesnenin bozulup tutukluk yapması. | Kalbi düzenli çalışmama. | Kekelemek. İLE/VE/||/<> ... )


- TEKLEŞME ile TEKELLEŞME

( Tek duruma gelme. | Ünsüz tekleşmesi. İLE Tek başına sahip olma. )


- TEKLEŞTİRME ile/değil/yerine/>< BİREŞTİRME/TEVHİD


- TEKLİ KONUŞMA / SALT DİYALOG ile/değil/yerine ÇOKLU KONUŞMA/DİYALOG

( İdeolojiye gider. İLE/DEĞİL/YERİNE Felsefeye gider. )


- TEKLİF [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- TEKLİF ile/ve/<> DAVET

( PROPOSAL vs./and/<> INVITATION )


- TEKLİF ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖLÇÜT


- TEKLİFSİZ BİRLİKTELİK ile/ve NEDENSİZ BİRLİKTELİK


- TENKÎD:
TEKLİFSİZ değil/yerine/>< TEKLİFLİ

( Teklîfsiz tenkîd, tahrîptir; tahrîbat ile tamîrât yapılmaz... )


- TEKME-TOKAT


- TEKME ile/değil ÇİFTE

( İnsanda. İLE/DEĞİL Hayvanda. )

( Öne/ileri doğru. İLE/DEĞİL Geriye doğru. )


- TEKNE ile TEKNE ile TEKNE

( Türlü işlerde kullanılmak için çoğu ağaçtan ya da taştan yapılan, uzun ve geniş kap. | Sızdırabilir ya da sızdırmaz olarak yapılmış, levhaları bir parçadan oluşmuş, kulpları ve kulp delikleri bulunan, bir ya da iki kişi tarafından taşınabilir üstü açık bir ambalaj türü. | Ut, tambur vb. çalgılarının sesi yükselten oyuk ve şişkin parçası. İLE Bir tür küçük deniz taşıtı. Geminin omurga, kaburga ve kaplamadan oluşan temel bölümü. İLE Katmanlı kayaçların içeri doğru çukur, alçak bölümü, ineç, kemer karşıtı. | Bölge, havza. )


- TEKNECİK DERESİ :

( Maden Mahallesinin doğu tarafından, Kaynak Suyu civarı, Hamdi Paşa Çiftliği ile Faruk Sezerer Çiftliğinin alt kısımlarından çıkarak; Taşocağı önünden Orta Çeşmeye kadar geliyor, buradan Sarıyer (Mercimek) deresine akış veriyordu. Sarıyer deresinin büyük kolu idi. Bu derenin üzeri de kapatıldı. )


- TEKNECİK DERESİ :

( Havantepe'nin kuzey yamacının alt ve Zümrütevler yerleşim bölgesinin üst kısımlarından çıkarak, Ortaçeşme Caddesini geçerek Atabey sokaktan Sarıyer deresine akış yapardı. 1980'li yıllarda derece büyük künklerle Sarıyer deresine bağlandı ve dere üstü kapatılarak sokak kazanıldı. )


- TEKNİK DİL/JARGON ile/ve ÖNYARGI

( JARGON vs./and PREJUDICE )


- TEKNOKRASİ ile/ve/||/<> TEKNOKRAT

( Sanayi, ekonomi ve devlet yönetiminin politikacılar değil uzmanlar, teknisyenler ve uygulayımcılar tarafından yönetilmesine dayanan düzen. İLE/VE||/<> Teknokrasiden yana olan. | Teknokrasi içinde yer alan, yönetici konumundaki mühendis, mimar, teknisyen, iktisatçı vb. çalışanların ortak adı. | Ekonomik mekanizmaların kuramsal incelenmesine dayanan ancak insan etkenini her zaman yeterince göz önünde bulundurmayan devlet adamı ya da memur. )


- TEKNOLOJİ ile/ve/<> BAĞIMLILIK


- TEKNOLOJİYİ TAKİP ETMEK ile/ve TEKNOLOJİYİ KULLANMAK

( İleriden. İLE/VE Geriden. )

( FOLLOW THE TECHNOLOGY vs./and TO USE THE TECHNOLOGY
Forward. WITH/AND Backward. )


- TEKRAR ve/<> BELLEK GÜÇLENDİRMESİ


- TEKRAR ile NÜKS


- TEKRAR ile/ve PEKİŞTİRME

( REPETITION vs./and TO CONSOLIDATE )


- TEKRAR ile/ve PEKİŞTİRME

( REPETITION vs./and TO CONSOLIDATE )


- TEKRAR/TEKRÎR[Ar.] (ETMEK) değil/yerine/= YİNELEME

( "Yineleme, istismar edilmiş çocuğun, dilsiz dilidir." - Judith L. HERMAN )


- TEKRARLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< İRDELEMEK


- TEKTİR ile/değil TEKDİR

( Tek olduğunu belirtme, kesinleştirme. İLE/DEĞİL Azarlama. )


- TEKZİP[Ar.] değil/yerine/= YALANLAMA


- TEL TEL, İNCE İNCE (AYIRMAK)

( LİF LİF )


- TELÂFİ ile/ve/||/<> PANZEHİR


- TELÂKİ[Ar. < LİKA] değil/yerine/= KAVUŞMA


- TELÂKİ[Ar. < LİKA] ile TELÂKKİ[Ar. < LİKA | çoğ. TELÂKKIYYÂT]

( Birbirine karşı gelip buluşma, karşılaşma, birbirine ulaşma, birleşme. İLE Alma, kabul etme. | Kişisel görüş/anlayış. )


- TELÂKKİ[Ar. < LİKA | çoğ. TELÂKKIYYÂT] ile TERAKKİ[Ar. < RAKY | çoğ. TERAKKİYÂT]

( Alma, kabul etme. | Kişisel görüş/anlayış. İLE Yukarı kalkma, yükselme. | İlerleme. | Hallerde, makamlarda ilerleme. )


- TELÂŞ/TELÂŞE[Ar.] ile ÜRKÜ/PANİK[Yun.]


- TELÂŞ ile/değil/yerine/>< GAİLE/UĞRAŞ


- TELÂŞ ile/yerine HEYECAN


- TELA'SÜM[Ar.] değil/yerine/= KEKELEME

( Yanıt verilecek yerde veremeyip kekeleme. | Saçmasapan yanıt verme, kemküm etme. | Dil dolaşma. )


- TELA'SÜM[Ar.] ile TELÂZUM[Ar.]

( Yanıt verilecek yerde veremeyip kekeleme. | Saçmasapan yanıt verme, kemküm etme. | Dil dolaşma. İLE Birbirini gerektirme ilişkisi. )


- TELÂUB[Ar. < LA'B] ile TELÂ'UB[Ar. < LA'B]

( Oynama, oynaşma.[bkz. MÜLÂABE(< LA'B, LU'B')] İLE Oynama, oyunla uğraşma, eğlenme. | Yemeklerin ağızda tükürükle karışması. | Salyanın akması. )


- TELEF[Ar.] (ETMEK) ile/ve/||/<> HEBÂ[Ar.] (ETMEK)

( Hayvanın yok edilmesi, öldürülmesi. | Boş yere tüketme, yıpratma. İLE/VE/||/<> Hiçbir işe yaramadan yok olma, boşa gitme. )


- TELEF[Ar.] ile/ve/||/<> ZİYAN[Fars.]

( Boş yere tüketme, yıpratma. İLE/VE/||/<> Zarar. )


- TELEFON ÂDÂBI


- TELEFONUN KAYBI ile CÜZDANIN KAYBI ile KENDİNİ KAYBETME

( 15 dakikada fark ediliyor. İLE 4 saatte fark ediliyor. İLE Farkında bile olunmuyor. )


- TELEFONUN SESİ yerine TİTREŞİMİ

( VIBRATION instead of SOUND :ON MOBILE PHONES )


- TELEPATİ değil/yerine/= UZADUYUM


- TELEPORTATİON İLE DENSE CODİNG İLE CRYPTOGRAPHY ile/||/<> KUANTUM İLETİŞİM

( Kuantum bilgi transfer protokolleri. )

( Formül: |ψ⟩AB → |ψ⟩C )


- TELEVİZYON (İZLEMEK)
ile/ve/değil/yerine/><
KİTAP (OKUMAK)

( )


- TELEVİZYON[Fr./İng.] ile/ve/değil/yerine GÖSTERGE/GENEL AĞ/İNTERNET[İng.]

( BİZİM ÇOCUKLARIN PUTU
KÖŞEDEKİ KARAKUTU
EHL-İ KÜFÜR ÇEKTİ ŞUTU
KALEMİZE GOL EYLEDİ )

( Gün boyunca televizyon izlesen, bir sayfa kitap okumak kadar değeri/etkisi/katkısı olmaz. )

( Vericiden iletilen dalgaların görüntü ve ses olarak görünmesini ve duyulmasını sağlayan aygıt, televizyon alıcısı. İLE Bilgisayar ağlarının birbirine bağlanması sonucu ortaya çıkan, herhangi bir sınırlaması ve yöneticisi olmayan uluslararası bilgi iletişim ağı. )


- TELHÎSEN[Ar.] ile TELHÎSÎ/TELHİSÇİ[Ar.]

( Özet olarak, kısaltılarak.[HÜLÂSETEN] İLE Bâbıâlî'den, sultana yazılacak şeylerin özetini çıkaran görevli. )


- TE'LÎF[Ar.] ile/ve/||/<> TASNÎF[Ar.]

( Birbiriyle ilişkisi yokmuş gibi sanılan, uzak, dağınık verileri toparlar. İLE/VE/||/<> Sınıflamak.[Var olan verileri kullanışlı duruma dönüştürür.] )


- TE'LÎF[< ÜLFET] ile TERKİB[< RÜKÛB | çoğ. TERKÎBÂT]

( Uzlaştırma, barıştırma. İLE Birkaç şeyi birleştirip karışık bir şey meydana getirme. | Birkaç şeyden meydana getirilmiş şey. | [dilb.] Birleştirme.[Fr. COMPOSITION] | Takım. | [kimyada] Sentez. )


- TELİM-TERTİP


- TEL'ÎN[Ar.] değil/yerine ANLAYIŞ/HOŞGÖRÜ


- TELİN[Ar.] değil/yerine/= KARGIMA, KARGIŞ

( !Kargıma, lânet okuma, lânetleme. )


- TELKÂRÎ ile TELKARİ

( Tel durumundaki gümüşü, altını örerek ya da bir şey üzerine kakarak yapılan iş. | Gümüş ya da altını ince teller durumuna getirip örerek yapılan (takı vb.). | Gümüş ya da altın tellerden yapılmış motiflerle süslü olan. İLE Beypazarı. )


- TELKİH[Ar.] değil/yerine/= AŞILAMA


- TELKÎM[Ar. < LEMS] ile TELKÎN[Ar. çoğ. TELKÎNÂT]

( Lokma verme/yedirme[/verilme/yedirilme]. İLE Düşünce/fikir aşılama, kulağına koyma. | Yeniden Müslüman olan kişiye iman esaslarını anlatma. | Ölü gömüldükten sonra imamın söylediği dini sözler. )


- TELKİN değil/yerine/= SÖZGÜ


- TELKÎN[Ar.] ile/değil/yerine/= TALKIN

( Bir duyguyu, bir düşünceyi aşılama. İLE/DEĞİL/YERİNE/= Ölü gömüldükten sonra, mezar başında, imamın söylediği (dinî) sözler. )


- TELKİN ile/ve/<> TEMKİN


- TELKİN ile/ve/değil/||/<>/> TERCİH


- TELKİN ile/değil TESKİN


- TELLERİ(MİZİ) KARDEŞ EYLEMEK ve/||/<>/> SAZI(MIZI) DÜZENLEMEK


- TELLİ BABA ÇEŞMESİ :

( Telli Baba Türbesi bahçesine bir hayırsever hanım tarafından yapıldı (H.1975). Kitabesinde şöyle yazıyor: Besmeleyle açalım suyu/ Şifa dileyelim Allah'tan/ Hayırsever hanıma/ Bu suyu Telli Babanın/ Ruhuna bağış yapılmıştır. 1975". )


- TELLİ BABA :

( Rumelikavağı Telli Tabya mevkiinin üst tarafında yola yakın yerde bulunan bir yatırdır. Yatırın mezarı Hacı Nimet Abla (Özden) tarafından onarılarak türbe haline getirildi. Türbe içindeki mezarda kimin yattığı kesin olarak bilinmiyor. Mezarda, Türk balıkçı gencine aşık olan bir Rum rahibe kızın bulunduğu öteden beri söylencesi yaygındır. Rahibe kız Rumelikavağı'ndaki manastırdan deniz yolu ile kaçarken, kayığının batması üzerine boğularak ölmüş, cesedi bu mevkide kıyıya vurmuş ve bulunduğu yerin az yukarısında gömülmüş. Telli Tabya'dan esinlenilerek üzerine gelin teli konmuş. Telli gelin, Telli Baba olup çıkmış. Bir başka söylem ise Telli Tabya'da bekçilik yapan bir ermişin ölmesi üzerine buraya gömülmüş olması nedeni ile Telli Baba denildiğidir. )


- TELLİ-DUVAKLI


- TELLİ TABYA BURNU :

( Telli Tabya mevki Yenimahalle ile Rumelikavak arasındaki en uç nokta, yani çıkıntıya Telli Tabyaburnu denilmektedir. )


- TELLİ TABYA ÇEŞMESİ :

( Yenimahalle Rumelikavak arasında bulunan ve halen değişik biçimde işlevini sürdüren Telli Tabya'nın bahçesi içinde olduğu Ata Tarihinde bildirilen çeşmenin (H.1230, M.1815), bugün mevcut olmadığı bilinmektedir. )


- TELLİ TABYA DALYANI :

( Telli Tabya'nın batı tarafından kurulan bu dalyan çok uzun zamandan beri kurulmuyor. )


- TELLİ TABYA :

( Yenimahalle ile Rumelikavak arasındaki burun başındadır. Tabya'ya "Deli Tabya" da denilmektedir. Bazı eserlerde Mliton denilen Telli Tabya Sultan Abdülmecid döneminde (1839 - 1861) Fransız Mimar Tavsan'a yaptırılmıştır. Tabya yapıldığından beri savunma amaçlı kullanıldı. II. Dünya Savaşı sırasında (1939 - 1946) Telli Tabya, Anadolukavağı arasında, deniz yüzeyinden deniz dibine doğru, denizaltı mania ağları çekildi. Bu ağlar çeliktendi. Birinci hat Teli Tabya'dan Anadolukavağı'na doğru, ikinci hat Anadolukavağı'ndan Telli Tabya'ya doğru denizin ortasına çekildi. Gemilerin geçmesi için iki hat arasında 60 - 70 metre açık kapı bırakıldı. Liman kontrol cihazlarının gelişmesi üzerine ağlar kaldırıldı. Kontrol amaçlı tesisler terk edildi. )


- TELMÎH ile/ve TENÂSÜB ile/ve SEBK-İ HİNDÎ

( ... İLE ... İLE XVII. yüzyılda, Divan şiirinde başlayan, karmaşık mazmunlara, imge oyunlarına, güç anlaşılır, alışılmadık benzetmelere dayanan, süslü bir anlatım biçimi. )


- TELSEREN, OSMAN (İST. 1914 - 1987) :

( Madenlidir. Uzun süre Maden ve daha sonra da Sarıyer Merkez Mahallesi Muhtarı olarak görev yaptı. )


- TEMA[İt.]/THEMA[İng.] değil/yerine/= ANA DÜŞÜNCE, İZLEK

( Bir sanat yapıtında, işlenilen, geliştirilen ana düşünce. )


- TEMÂRUZ[Ar. < MARAZ] değil/yerine/= SAYRIMSAMA, KENDİNİ HASTA GİBİ GÖSTERME


- TEMAS[Ar.]/KONTAK[Fr./İng. < CONTACT] değil/yerine/= DEĞME/DOKUNMA, BAĞLANTI

( Karşıt elektrik taşıyan iki maddenin birbirine dokunması. | Motorlu araçları çalıştırmaya yarayan düzenek. | Bağlantı, ilgi. | Akıl sağlığı yerinde olmayan, dengesiz. )


- TEMAS[Ar.] değil/yerine/= DEĞME/DEĞİNTİ/DOKUNMA/DOKUNUŞ


- TEMAS[Ar.] değil/yerine/= DEĞME, DOKUNMA | İLİŞKİ | BAĞLANTI

( Değme, değinti, dokunma, dokunuş. | Buluşup görüşme, ilişki kurma, ilişki. | Değinme, sözünü etme. | Gidip gelme, ulaşım, bağlantı. )


- TEMÂŞÂ[Fars.] ile MANZARA

( Bakıp izleme. | Gezme[KONTEMPLASYON, İng. CONTEMPLATION] İLE Bakılan, izlenen. )


- TEMAYÜL" (ETMEK/EDEMEMEK) ile/değil TAHAYYÜL (ETMEK/EDEMEMEK)


- TEMAYÜL ile/değil TEAMÜL

( Eğilim/yönseme. İLE/DEĞİL Bir yerde öteden beri olagelen davranış. | Tepkime. | Uygulama/pratik. )


- TEMBEL ile/değil/yerine/>< DERTLİ

( Uyanık iken uyuyan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Uykudayken uyanan. )


- TEMBEL ile/ve/değil/||/<>/< HANTAL


- TEMBEL değil/< HAREKETE GEÇİRİLEMEYEN


- TEMBEL ile HAYLAZ/HAYTA/HAYMANA

( ... İLE Hoşa gitmeyen davranışlarda bulunan kişi. | Çalışma gücü varken çalışmayan, aylaklık eden. )

( HAYTA: Osmanlılar'ın ilk dönemlerinde, eyalet askerlerinin uc boylarında görevli sınıflarından biri. | Serseri, külhanbeyi, kabadayı. )


- TEMBEL ile SÜNEPE/SÜMSÜK/MENDEBUR[Fars.]

( ... İLE Kılıksız ve uyuşuk, sümsük. )


- TEMBELLİK YAPMAMAK ile/ve TEMBELLİK YAPAMAMAK

( Bilginin, ilmin yetersizliğinden. İLE/VE Aklın yetersizliğinden. )


- TEMBELLİK ile/ve/değil ALIŞKANLIK


- TEMBEL/LİK ile/ve/<> ATÂLET


- TEMBEL/LİK ile/ve/<> AYLAK/LIK

( TENBEL[Fars.]: Tembel, üşengeç, ağır davranan. )

( Tembele iş emredersin, ahmağa söz söylersin, o da sana hemen akıl verir. )


- TEMBEL/LİK ile/ve/<> BEZGİN/LİK


- TEMBELLİK ile/ve/<> ÇALIŞMAMAK

( Tembellik gövdenin aptallığı; aptallık da, zihnin tembelliğidir. )

( Tembel olursan hakkını alamazsın; kızgın olursan hakkın üzerine sabredemezsin. )

( Tembellik her kötülüğün anasıdır. )

( BENŞ ile/ve/<> ... )


- TEMBELLİK ile/değil/yerine/>< DAYANÇ/SABIR


- TEMBELLİK ile DÜŞÜNÜR/SANATÇI "TEMBELLİĞİ"

( Yıkıcı. İLE "Tembellik" sonrası, yapıcı, yaratıcı ve dönüştürücü bir ürüne götürebilecek türden. )


- [ne yazık ki]
TEMBEL/LİK ile/ve/değil/||/<> ELİNDEKİNİN DEĞERİNİ BİLMEZ/LİK


- TEMBELLİK ile/ve/<>/değil İŞ BEĞENMEMEZLİK


- TEMBELLİK ile/ve/değil/<> "KENDİNE"(KEYFİNE/RAHATINA) GÖRE DÜŞÜNME


- TEMBEL/LİK ile/ve/<> MİSKİN/LİK


- TEMBELLİK ile/ve/değil ÖNCELİK


- TEMBEL/LİK ile/ve/||/<> SEDANTER[FR. < S&EACUTE;DENTAIRE SÉDENTAİRE]

( ... İLE/VE/||/<> Düzenli fizikî hareketliliğin olmadığı, tembel ve hareketsiz yaşam tarzı süren. )


- TEMBEL/LİK ve/<>/|| SEVGİSİZ/LİK


- [ne yazık ki]
TEMBELLİK ile/ve/değil/||/<>/< "SONRA YAPARIM" (ÖLÇÜSÜZLÜĞÜ)


- TEMEDDÜH[< MEDH] değil/yerine/= BÖBÜRLENME, KENDİNİ ÖVME


- TEMEDDÜN[Ar. < MEDENİYET] değil/yerine/= UYGARLAŞMA | KENTLEŞME


- TEMEL BÜYÜKLÜKLER:
KÜTLE ile/ve/||/<> IŞIK ile/ve/||/<> SICAKLIK ile/ve/||/<> AKIM ile/ve/||/<>
MOL ile/ve/||/<> UZUNLUK ile/ve/||/<> ZAMAN


- TEMEL DEĞERLER ve/||/<>/< TEMEL ÇELİŞKİLER


- TEMEL SORUN ile/ve YAYGIN TEMEL SORUN

( BASIC PROBLEM vs./and COMMON BASIC PROBLEM )


- TEMEL ile/ve/değil BAĞLAM


- TEMEL ile/= "BAZ"(< BASE[İng.])


- TEMEL ile/||/<> KOŞUT(PARALEL)


- TEMEL ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI


- TEMEL ile/ve/||/<> TÖZ


- TEMEL:
"KARGAŞA/SI" değil KARMAŞA/SI


- TEMELLENDİRME ile/ve/<> DAYANDIRMA


- TEMELLUK[Ar. < MELK] ile TEMELLÜK[Ar. < MELK/MÜLK]

( Yaltaklanma, dalkavukluk. İLE Mülk edinme, kendine mâl etme, sahip olma. )


- TEMENNÎ[Ar.] değil/yerine/= DİLEME, DİLEK, İSTEK


- TEMERKÜZ[Ar. < MERKEZ] değil/yerine/= MERKEZ TUTMA | TOPLANMA | BİRİKME, YIĞILMA | [kimya] DERİŞME, KOYULAŞMA


- TEMESSÜK ile/||/<> VAKIF TEMESSÜKÜ ile/||/<> TAPU TEMESSÜKÜ ile/||/<> TEFVÎZ ile/||/<> CİHET-İ İTÂ-YI SENET ile/||/<> VAKF-I MÜSTESNÂ ile/||/<> MAZBÛT VAKIFLAR ile/||/<> MÜLHAK VAKIFLAR ile/||/<> TEVLİYET ile/||/<> MÜTEVELLİ ile/||/<> ile/||/<> MÜSTEGAL[ÇOĞ. MÜSTEGALLÂT] ile/||/<> MECLİS-İ İDÂRE

( Eski hukukta borç senedi. | Has, timar ve zeamet sahipleri ile mütevelliler tarafından verilen, miri ve vakıf arazide tasarruf yetkisini bildiren belge. İLE/||/<> Vakıf memurları tarafından eski tarihlerde verilen senet. İLE/||/<> Tapu memurları tarafından eski tarihlerde verilen senet. İLE/||/<> Para mukabilinde ya da satılan bir hak mukabilinde hükümet tarafından verilen. . İLE/||/<> Senetin veriliş nedeni, iktisâb. İLE/||/<> Vakıflar idaresinin müdahale ve mürakabesi olmaksızın, doğrudan doğruya mütevellileri tarafından idare olunan vakıflar. İLE/||/<> Yönetimi devlet tarafından ele alınmış vakıflar; bir vakıf iki biçimde mazbut vakıf olur; ya tüm vakıf yöneticileri ölmüştür ya da vakfeden kişi yönetici göstermemiştir. Bu durumda bu vakıfların yönetimi devlet tarafından ele alınır; devlet bu yönetimi Vakıflar Genel Müdürlüğü eli ile kullanır. İLE/||/<> Vakfın vakfiyesindeki şartlara göre vakfın işlerini gören (mütevellileri) tarafından yönetilen vakıflar. Vakıflar Genel Müdürlüğü denetimine tâbidir. İLE/||/<> Vakıf malları üzerinde kullanma yetkisi, vakıf işine bakma görevi. Bu görev sahiplerine mütevelli denir. İLE/||/<> Bir vakfın idaresine memur edilen kişi. İLE/||/<> Vakfa gelir getirmesi için tavanlı, damlı ve damsız vakfedilmiş olan mallar anlamına gelen müstegal kelimesinin çoğuludur. Çatısı bulunmayan arsa bağ bahçe gibi yerler. İLE/||/<> Yönetim kurulu, idare meclisi. )


- TEMEYYÜZ[Ar. < MEYZ]:
HALK ile/ve/||/<> BA'S

( Benzerleri içinde sivrilme, seçilir duruma gelme, kendini gösterme.[< MEYZ: Ayırmak, üstün tutmak.] )


- TEMHÎR[Ar. < MÜHR] ile TE'MÎR[Ar. < EMR]

( Mühürleme. İLE Vali olarak atama. )


- TEMİNAT AKÇESİ değil/yerine/= GÜVENCE PARASI


- TEMİZ-PAK/PİR Ü PAK[Fars.]


- TEMİZ TEMİZ


- TEMİZ ZİHİN ile/ve/<> TEMİZ GÖNÜL


- TEMİZE ÇIKARMAK ile/değil/yerine/>< TEMİZLENMEK


- TEMİZLENME ile/ve EVRİM


- TEMİZLİK ile/ve/<> DÜZEN/DÜZENLEME/TERTİP


- TEMİZ/LİK ve/<> GÜZEL/LİK


- TEMLİK[Ar.] değil/yerine/= MÜLK OLARAK VERME | BİR HAKKIN, BAŞKA BİRİNE GEÇİRİLMESİ


- TEMPLUM[Lat.] ile MÂBED[Ar.]

( Kesmek. İLE Küp. )


- TEMPO[İt.] ile DİZEM/RİTİM[Fr. < Yun.]

( ARSIS ve THESIS: Ritim tutulurken elin ya da ayağın kalkıp inmesi. )

( TEMPO vs. RHYTHM )


- TEMPORALİTE değil GEÇİCİLİK


- TEMSİLCİ DEMOKRASİ ile/yerine KATILIMCI DEMOKRASİ

( REPRESENTATIVE DEMOCRACY vs. PARTICIPATIVE DEMOCRACY
PARTICIPATIVE DEMOCRACY instead of REPRESENTATIVE DEMOCRACY )


- TEMYİZ KUDRETİ/HUKUKİ EHLİYET/CIVIL RESPONSIBILITY[İng.] değil/yerine/= AYIRTIM GÜCÜ


- TENÂFÜS[Ar. çoğ. TENÂFÜSÂT] ile TENEFFÜS[Ar. < NEFES]

( Kıskanma, haset etme, çekememe. İLE Soluk/nefes alma. | Yorgunluğu gidermek üzere dinlenme. | Okulda ders araları verilen dinlenme. | Tan yerinin ağarması. | Deniz suyunun dalga ile sahile vurması. )


- TENÂKUS[< NAKS] ile TENÂKUZ[< NAKZ]

( Azalma, eksilme. İLE Çelişme, karşıtlık. )


- TENÂSSUH[Ar.] ile TENÂSÜH[Ar. < NESH]

( Aklı başına gelme. Öğüt alma/dinleme. İLE Canlılığın sürekliliği inancı. Ölümden sonra yaşamın insandan insana, hayvandan insana ya da insandan hayvana geçmesi inancı. | Mirasçının, mirası almadan önce ölümüyle, miras malın onun mirasçılarına kalması. | Bazı hayvanların kurttan kelebek durumuna dönüşmesi. )


- TENÂSSUR[Ar. < NASRÂN] ile TENÂSUR[Ar. < NASR]

( Hıristiyan olma. İLE Yardımlaşma. )


- TENÂSÜB >< TENÂFÜR[< NEFRET]


- TENASÜP[Ar.] değil/yerine/= ORANLIK, ORAN/TI, UYMA, YAKIŞMA

( Aralarında uygunluk bulunma. | Birbiriyle ilgili söz ya da kavramların dizelerde toplanması sanatı. )


- TENÂZUR[Ar. < NAZAR]/SİMETRİ[Fr./İng.] değil/yerine/= BAKIŞIM


- TENBÂL[Ar.] ile TENBEL[Ar.]

( Kısa boylu, bodur. İLE Tembel, üşengeç, ağır davranan. )


- TENBEL değil TEMBEL


- TENCERE ile/ve/||/<> PENCERE

( Eli olmamak. İLE/VE/||/<> Gözü olmamak. )


- YEMEK:
TENCEREDEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TABAKTAN


- TENDE OLMA(MA)K/KALMA(MA)K ile BEN'DE/BENDE OLMA(MA)K/KALMA(MA)K


- TENEFFÜS[Ar. < NEFES] ile TENEFFÜZ[Ar. < NEFZ]

( Soluk/nefes alma. | Yorgunluğu gidermek üzere dinlenme. | Okulda ders araları verilen dinlenme. | Tan yerinin ağarması. | Deniz suyunun dalga ile sahile vurması. İLE Nüfuzlu, sözü geçer olma. )


- TENEŞİR[Fars. < TENŞÜR] ile/ve/||/<> MUSALLA[Ar.] ile/ve/||/<> KATAFALK[Fr. < CATAFALQUE]

( Kırkından sonra azanı, teneşir paklar. )

( Üstünde ölü yıkanılan mermer/kerevet. İLE Namaz kılmaya yarayan, açık yer. | Camilerde, cenaze konulup önünde namaz kılınan yer. İLE Önünden geçilerek kendine saygı gösterilmek istenen ölünün tabutunun konulması için yapılmış yüksek yer. )


- TENEZZÜL ETME(ME)K ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İTİBAR ETME(ME)K


- TENFÎS[Ar. < NEFES | çoğ. TENFÎSÂT] ile TENFÎŞ[Ar. çoğ. TENFÎŞÂT] ile TENFÎZ[Ar. < NÜFUZ | çoğ. TENFÎZÂT]

( Soluklandırma/nefeslendirme, soluklandırılma. İLE Pamuk atma, yün ditme. İLE Hükmünü yürütme, nâfiz kılma. )


- TENGİS[Ar. < NAGS] ile TENGÎZ[Ar.]

( Hayatını kederli, tasalı kılma. İLE Zindeliğini sarsma, zindeliği sarsılma. )


- TENHA[Fars. :Yalnız.] değil/yerine/= ISSIZ/ÜCRA[< UCRA], KALABALIK OLMAYAN | YALNIZ, TEK


- TENİN:
"BESLENMESİ" ile/ve/<> DESTEKLENMESİ

( İçeriden. İLE/VE/<> Dışarıdan. )


- TENİS ESKRİM VE DAĞCILIK KULÜBÜ (TED) :

( 1936 yılında Prof. Dr. Muhterem Gökmen, Avni Şaşa, Mecdi Serdengeçti, Memduh Moran, Ali Sermet, Salih Köreairf, Cihat Teğin, Rıza Arseven, Prof. Dr. Orhan Safa, Aydın Arakon, Prof. Dr. İhsan Şükre Aksel, Vedat Abut, Rıza Derviş, Tevfik Ali Çınar ve Neşet Kavdoğan tarafından kuruldu. Dernek; tenis, eskrim, dağcılık, basketbol ve masa tenisi dallarında faaliyet göstermektedir. Dünyanın en popüler zemini olan rebound - ace kaplı 10 açık, 4 kapalı ve kış aylarında kullanılan 5 balon kortu var. 2003 yılında düzenlenen " İST. İstanbul Uluslararası Tenis Turnuvası" (İTF (Uluslararası Tenis Federasyonu) ve ATP (Profesyonel Tenisciler birliği) gözlemcileri, hakemleri ve yabancı sporcuların değerlendirmeleriyle dünyadaki 44 ülkede yapılan 129 Challenger turnuvası arasında birinci seçilerek "2003 Challenger Ödülü" nü aldı. İlhan Şükran Aksel, Prof. Dr. Muhterem Gökmen, Mecdi Serdengeçti, Şefik Yur, Germi Çapa, Erol Simavi, Avni Akman, Medeni Merk, Faruk Ebubekir, Prof. Dr. Behput Cevanşir ve Mehmet Tınaz başkanlık yaptılar. Prof. Dr. Behput Cevanşir Simge Başkan kabul edilmiştir. )


- TENKÎH[Ar. < NİKÂH çoğ. TENKÎHÂT] ile TENKİH[Ar. çoğ. TENKİHÂT]

( Nikâh etme/edilme, nikâh kıyma/kıyılma, evlendirme, evlendirilme. İLE Bir şeyin fazla ve gereksiz bölümlerini çıkartıp düzeltme, ayıklama, arıtma. | Hububatın taşını, toprağını ayıklama. | Me'mur maaşlarından indirme. )


- TENKİS[Ar. < NÜKS] ile TENKÎS[Ar. < NOKSAN | çoğ. TENKÎSÂT] ile TENKİZ[Ar.]

( Başaşağı etme/edilme. | Boşaltma. İLE Azaltma, kısma, indirme, eksiltme/eksiltilme. İLE Kurtarma. )


- TENKİT(MUAHEZE) ile ELEŞTİRİ

( Olumsuz eleştiri. İLE Hem olumlu, hem olumsuz olabilir. )


- TEN[Fars.]/SEL ile/ve/<> TİN/SEL ile/ve/<> TİN

( Ten, tinin zemini olamaz. )

( Giysi tenden, ten de candan habersiz! )

( Nedeni dışarıda olan. İLE Nedeni ve ereği/amacı kendinde olan. )

( Gövdenin dış yüzü, deri, cilt. | Gövde, vucut, beden. İLE/VE/<> İnsanın ve insanlığın toplam değeri, birikimi. )


- TENSİP[Ar.] değil/yerine/= UYGUN BULMA, YARAŞTIRMA


- TEŞBİH:
TENZİHSİZ ile/değil/yerine/>< TENZİHLİ

( Şizofrenik. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sanat. )


- MERKEZCİLİK:
TEO ile/ve/<>/> HOMO ile/ve/<>/> ETNO ile/ve/<>/> GEO ile/ve/<>/> EGO ile/ve/<>/> ECO


- TEOKRASİ ile/ve/||/<> ARİSTOKRASİ ile/ve/||/<> MONARŞİ ile/ve/||/<> ANARŞİ


- TEPE TAKLAK (OLMAK)


- TEPE ile KURGAN

( ... İLE İlk Çağ'da, mezar üzerine toprak yığılarak yapılan küçük tepe. | Tepe biçiminde mezar. )


- TEPEDEN İNME ile/ve/||/<> SONRADAN GÖRME


- TEPEDEN TIRNAĞA (BOYANMAK)


- TEPELEMEK yerine ANLAŞMAK VE/> ANTLAŞMAK


- TEPEÜSTÜ CAMİİ :

( Maden mahallesinin üst kısımlarında yapıldığı için bu ismi almıştır. Osmanlı mimarı stilinde yapılan caminin tarihi özelliği yoktur. )


- TEPEÜSTÜ ÇEŞMESİ (ÇAMLIK ÇEŞMESİ) :

( Maden Mahallesinin Tepeüstü mevkiinde, Zekeriyaköy yolunun solundaki sokaktadır. Çeşme 2002'de Sarıyer Belediyesince onarıldı. Uzun yıllar susuz kalan çeşmeye Nalbant Çeşmenin alt kısmındaki kaynak suyu bağlanarak su akışı sağlandı. Çeşmenin mahalle sakinlerince 1970'li yıllarda yapıldığı biliniyor. Mermer kitabesinde şöyle yazıyor: Bismillahirrahmanirrahim/ Biz her canlıya sudan hayat verdik". )


- TEPEYURT, DURSUN (GİRESUN, 1959) :

( Emekli Beden Eğitimi öğretmeni. İlk, orta lise ve yüksek öğrenimini İstanbul'da yaptı. 1981'de Sarıyer Orta Okuluna Beden Eğitimi Öğretmeni olarak atandı. 1983 yılında Sarıyer Spor Kulübü'nde atletizm antrenörlüğüne getirildi. Bu görevi ile birlikte, futbol okulunun da başına getirildi. 1987 yılında Enka Spor Kulübü atletizm antrenörlüğü görevini üstlendi. Enka Spor Kulübü antrenörlüğü görevini yürütürken atletizm milli takım antrenörlüğü ile görevlendirildi ve yıldız, genç ve büyükler atletizm milli takımlarını çalıştırdı. Çalıştırdığı atlerden Avrupa, Dünya ve Olimpiyat şampiyonları çıktı. 2019 itibariyle milli takımlardaki görevi devam ediyor. Sarıyer atletizm takımını çalıştırırken, Mutlu Çörten, Çiğdem Çemberci, Feride Sütçü, Demirhan Çemberci, Hüseyin Kav, Erkan Barlas, Halit Kılıç, Merve Aydın, Aslı Arık gibi pek çok milli sporcuyu Türk atletizmine kazandırdı. Halen Atletizm milli takımı başında antrenör olarak görev yapmaktadır. Uluslararası atletizm hakem olup, pek çok uluslararası panel ve seminerlere katıldı. Sarıyer Belediyesi Gençlik Spor Hizmetleri Spor Müdürlüğü Atletizm Temsilcisi olarak da görev yaptı. Sarıyer'de atletizme sevdiren ve pek çok atlet yetiştiren bir antrenördür. )


- TEPİK = !TEKME


- TEPİNMEK ile/ve/<> DİDİNMEK

( Ayaklarını hızla yere ya da bir şeye üst üste vurmak. | Öfke ve sevincini açığa vuracak davranışlarda bulunmak. | Gürültü etmek. | Direnmek. İLE/VE/||/<> Çok güçlük çekerek sürekli çalışmak. )


- TEPKİ (OLARAK) ile/değil/yerine KATKI (OLARAK)


- TEPKİ:
"ÖZGÜRLÜĞE KARŞI" değil ÖLÇÜSÜZLÜK/KEYFİYET PROPAGANDASINA KARŞI


- TEPKİ VERMEK ile TEPKİ GÖSTERMEK

( RESPOND vs. REACT )


- TEPKİ ile/ve/değil DEĞERLENDİRME

( [not] REACTION vs./and/but EVALUATION )


- TEPKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DIŞAVURUM


- TEPKİ ile/değil/yerine/>< DÜŞÜNMEK

( vs./and/||/<>/but/< TO THINK
TO THINK instead of REACTION )


- TEPKİ ile/ve/değil TEDİRGİNLİK


- TEPKİ ile/>< TEPKİ BOZUKLUĞU SENDROMU

( ... İLE/>< Beyin rahatsızlıklarıyla birlikte oluşan, tepki ve yanıt verme gibi yetileri aşırı derecede etkileyen bir sendrom. )

( REACTION vs./>< SPATIAL NEGLECT )


- TEPKİ ile TEPKİME

( vs./and/||/<> REACTION )


- TEPKİ ile TETİKLENME


- TEPKİ ile/ve/değil/yerine TUTUM

( [not] REACTION vs./and/but ATTITUDE
ATTITUDE instead of REACTION )


- TEPKİ ile/ve/değil/yerine TUTUM

( [not] REACTION vs./and/but ATTITUDE
ATTITUDE instead of REACTION )


- TEPKİ ile/değil/yerine/>< YANIT

( "Tepki" mi, yanıt mı?

Restoranın birinde, bir gün, aniden bir hamamböceği belirdi ve orada bulunan bir kadının üzerine çıktı.

Kadın, korkudan çığlık atmaya başladı.

Titreyen seleniyle ve panikle hamam böceğini üzerinden elleriyle atmaya çalışırken zıplamaya başladı.

Onun bu tepkisi bulaşıcı olmuştu, bulunduğu yerdeki kişiler de paniklemişti.

Kadın, sonunda hamam böceğini üzerinden atmayı başardı derken... Başka bir kadının üzerine düştü hamam böceği.

Şimdi aynı şeyleri yaşamak için sıra başka bir kadındaydı.

Garson, hemen imdatlarına koştu.

Bu nöbet değişiminde, bu sefer de hamam böceği garsonun üzerine düştü.

Garson, dimdik durdu, kendini toparladı ve gömleğindeki hamam böceğinin davranışlarını gözlemledi.

Kendine yeterince güvendiğini gördüğünde, hamam böceğini parmaklarıyla tutarak, restorandan dışarı çıkardı.

Curcunayı izlerken, zihnimde birkaç düşünce oluştu ve merak etmeye başladım. Kadınların bu tiyatral, abartılı hareketlerinden hamam böceği mi sorumluydu?

Eğer öyleyse neden garson rahatsız olmadı?

Durumu, mükemmele yakın bir biçimde, hiçbir kargaşa çıkarmadan çözümledi ve çözdü.

Buna neden olan, hamam böceği değildi. Hamam böceğinin neden olduğu rahatsızlığı o kadınların giderebilecek beceriyi göstermemesiydi. Onları bu denli rahatsız eden buydu.

Fark ettim ki, babamın, karımın/kocamın ya da patronumun bağırması değildi beni rahatsız eden. Bana bağırmalarıyla başlayan rahatsızlığımla başa çıkamamam ya da başa çıkmaya çalışmamamdı.

Yoldaki trafik değildi beni rahatsız eden. Trafik sıkışıklığıyla oluşan sıkıntılı durumu çözemeyecek olmamdı.

Yaşamımdaki kargaşayı yaratan neden, sorunun kendinden çok benim ona verdiğim tepkiydi.



Öyküden çıkarılabilecek bazı dersler:

Anladım ki, yaşamdaki olaylara doğrudan ve ani tepki vermemeliyim. Onun yerine, olaylara ve durumlara yanıt vermeliyim.

Kadınlar, hamam böceğine tepki verirken, garson ise yanıt verdi.

Tepkiler, içgüdüsel olarak gösterilen "davranışlarken", yanıtlar ise etraflıca düşünülerek oluşturulmuş tutumlardır.

YAŞAMI anlamanın çok daha iyi ve kolay yolu.

MUTLU olan biri, yaşamındaki her şeyin yolunda olmasından dolayı mutlu değildir.

MUTLU olmasının nedeni, yaşamındaki olaylara karşı tutumunun gereken ve isabetli olmasıdır. )

( [not] REACTION vs./but/>< RESPONSE
RESPONSE instead of REACTION )


- [ne yazık ki]
"TEPKİ" ile/değil/&gt;&lt;/< YANIT VEREMEMEK

( Yanıt veremeyen, tepki verir. )


- TEPKİSELLİK ile/değil/yerine İKNÂ


- TEPKİSELLİK ile/ve/değil/yerine İNANDIKLARINDAN VAZGEÇMEMEK


- TEPKİSİZLİK ile/ve/<> HAZIR-YANITLI OLAMAMA KAYGISI

Bugün[24 Ekim 2025]
itibarı ile 24.299 başlık/FaRk ile birlikte,
24.299 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(86/99)