
Aşk'taki FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 1.217 başlık/FaRk ile birlikte,
1.216 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(3/6)
- BİSİKLET ve/<> BİRLİK
- BİSİKLET ve/<> BÜTÜNLÜK
- BİSİKLET ve/<> COŞKU
- BİSİKLET ve/<> DAYANIŞMA
- BİSİKLET ve/<> GÜLÜMSEME
- BİSİKLET ve/<> HEYECAN
- BİSİKLET ve/||/<> MUSTAFA KEMAL
( )
- BİSİKLET ve/<> MUTLULUK
- BOĞULMAK ile/ve/||/<> BOCALAMAK
- BOLLUK >< KITLIK
( )
- BU GECE GEL ya da/ne yazık ki/||/<>/> GELİR ECEL
- BÜTÜNLÜK
( INTEGRITY )
- Bütünlük için DİNLE!!!
- Bütünlük için SUS!!!
- BÜTÜNLÜK ile/ve/||/<> BİREŞİM/TEVHİD
- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> BÜTÜNCÜLLÜK
- BÜTÜNLÜK ile/ve/değil DİREYSEL/ORGANİK BÜTÜNLÜK
( Parçaların biraradalığı/birliği. İLE/VE/DEĞİL Uyum. )
- BÜTÜNLÜK ile/ve DOKUNULMAZLIK
( INTEGRITY vs./and IMMUNITY )
- BÜTÜNLÜK ile ESRİME
( ... İLE Esrime, duyulur olanlardan, bir başka deyişle tikel şeylerden başlayıp derece derece iç algıya ve iç algıdan da geçip bir an için bile olsa yokluğa dalmak, aslına kavuşmak demektir. )
- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> İÇ İÇELİK
- BÜTÜNLÜK ve/<> IŞILTI
- BÜTÜNLÜK ve/<> IŞIMA
- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> SÜREKLİLİK
- BÜTÜNLÜK ile/değil TÜMEL
- BÜTÜNLÜK ile YOĞUNLAŞMA/KONSANTRASYON
( INTEGRITY vs. CONCENTRATION )
- Bütünlüklü KONUŞ!!!
- BÜTÜNSEL ile BÜTÜNLÜKLÜ
- BÜYÜK ARMUTLU ile/ve KÜÇÜK ARMUTLU
- CAHİL:
BİLMEYEN değil/ne yazık ki BİLMEK İSTEMEYEN, BİLMEMEKTEN "MUTLU OLAN"
- ÇALIŞTIĞIN YERİ/İŞİ SEVMEK ile/ve/ya da/||/<> SEVDİĞİN YERDE/İŞTE ÇALIŞMAK
( Sevdiğin işi yaparsan, çalışmış sayılmazsın. )
- CAN ve/<> COŞKU
( LIFE and/<> EXUBERANCE, VIGOUR, ENTHUSIASM )
- CAN-I GÖNÜL (-DEN SEVMEK/YAPMAK)
- CEHÂLET ile/ve CESÂRET
( Cesaret, akıldan gelirse cesârettir. Bilgisizlikten gelirse cehalettir. )
( IGNORANCE vs./and COURAGE )
- CENNET ve/<>/= HİZMET
- CESÂRET/CESUR ve/<> AZİM/Lİ
- CESÂRET:
KORKUNUN YOKLUĞU ile/ve/değil/+/||/<>/< BENCİLLİĞİN BULUNMAMASI
- CESÂRET:
"SEÇTİKLERİMİZ" değil VAZGEÇTİKLERİMİZ
- CESÂRET ile/ve ATILGANLIK
( BAHÂDIR: Yiğit, cesur. )
( COURAGE/BRAVERY vs./and DASH/AUDACITY )
( COURAGE avec/et ... )
( MUT mit/und ... )
( COR/CUER[: Yürek/kalp.] ile/ve ... )
( DENUEDO/VALOR con/y ... )
( CORAGGIO con/e ... )
( ... ile/ve THRASYTES )
- CESÂRET ile/ve/<> AYKIRILIK
- CESÂRET değil BUNALIM
- CESÂRET ile/ve/değil CAHİL CESÂRETİ
( [not] COURAGE vs./and/but IGNORANT COURAGE )
- CESÂRET ile/ve/değil/||/<> GÖZDEN ÇIKARMAK
- CESÂRET ile/ve/<> GÜÇ
( Birini çok sevmek ile. İLE/VE/<> Biri tarafından çok seviliyor olmak ile. )
( COURAGE vs./and/<> POWER )
- CESÂRET ile/ve/||/<>/> GÜÇ ile/ve/||/<>/> MUTLULUK
( En kısa sürede özür dileyerek. İLE/VE/||/<>/> En kısa sürede affederek. İLE/VE/||/<>/> En kısa zamanda unutarak. )
- CESÂRET ve/<> GÜVEN
( COURAGE and/<> CONFIDENCE )
- CESÂRET ile İNTİKAM
( İntikama yönelik çaba, cesâretten değil acziyettendir. )
- CESÂRET ile/ve/<>/değil İSTEKLİLİK
( [not] COURAGE vs./and/<>/but WILLINGNESS )
- CESÂRET ile/değil KABA/LIK
- CESÂRET ile/ve KARARLILIK
( COURAGE vs./and DECISIVENESS/STABILITY )
- CESÂRET ve/<> MAHÂRET/BECERİ
- CESÂRET ile/ve/||/<>/> OLASILIK/RİSK/MUHÂTARA[Ar. < HATAR]
( Almaya cesâret edemediğimiz riskleri alanlar, yaşamak istediğimiz yaşamı yaşar. )
( COURAGE vs./and/||/<>/> RISK )
- CESÂRET = ŞECÂ'AT, CESÂRET[Fars., Ar.] = COURAGE[İng., Fr.] = FORTITUDO[Lat.] = MUT[Alm.] = HË ANDREIA[Yun.] = CORRAGIO[İt.] = VALOR[İsp.] = MOED[Fel.] = MOD[Dan.] = MUJYESTVO[Rus.]
- CESÂRET ile/ve/değil/yerine ŞEHÂMET
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Akıllıca olan cesâret. )
( [not] COURAGE vs./and/but REASONAL COURAGE
REASONAL COURAGE instead of COURAGE )
- CESÂRET ile/ve/||/<>/>/< TESLİMİYET
- CESÂRET ile/ve YÜREKLİLİK
( COURAGE vs./and BRAVENESS )
( ... cum/et ANIMOSITAS )
- CESÂRET ile/değil YÜZSÜZ/LÜK
- ÇEVRE İÇİN YAŞAMAK değil/yerine ÇEVRE İLE BİRLİKTE YAŞAMAK
- [ne yazık ki]
"ÇEVREDEKİLER İÇİN" AŞK ÜZERİNE YANLIŞ "SÖZLER":
GENÇLİKTE ile OLGUNLUKTA/YAŞLILIKTA
( "Henüz yaşın erken". İLE "Bu yaştan sonra". )
- CEZBE ve/<> HİZMET
- ÇİÇEK MUHABBETÇİÇEĞİ
( Muhabbetçiçeğigillerden, çiçekleri yeşilimtırak beyaz, güzel kokulu bir süs bitkisi. )
( RESEDA ODORATA )
- CİCİM AYLARI ile/ve/> GEÇİM AYLARI
- ÇIKAR ile/değil/yerine HİZMET
- ÇOCUK DÜŞÜNCESİ ile/değil/yerine ŞİZOİD DÜŞÜNCE ile/değil/yerine BİRLİK DÜŞÜNCESİ
- ÇOĞALTMA ile/ve ZENGİNLEŞTİRME
( DIFFRACTION avec/et ... )
( TEKÂSÜR/TEKSÎR[< KESRET] ile/ve ... )
- ÇOĞUNLUK/AZINLIK değil/yerine HEP BİRLİKTE
- ÇOK SEVMEK değil/yerine SEVMEK
( Neyi çok[gereğinden fazla] seversek, canımızdan olduran odur. )
- ÇOK SEVMEK ile/değil/yerine SEVMEK
- ÇOK YEMEK ile/değil/yerine YEMEYİ SEVMEK
( [not] TO EAT MUCH vs. TO LOVE TO EAT
TO LOVE TO EAT instead of TO EAT MUCH )
- ÇOKLUK ile/ve/<>/= BİRLİK
- COŞKU ile DİDİŞME
- COŞKU ve ŞİMDİ/LEŞTİRME
- Coşkulu KONUŞ!!!
- COŞKUNLUK ile CEZBE
- CUMHUR MÜEZZİNLİĞİ'NDE:
HAYYE ALE'S-SALÂH'A KADAR ile/ve HAYYE ALE'S-SALÂH'LA BİRLİKTE
( Bir müezzin. İLE/VE Tüm müezzinler ayakta olmak üzere, cemaatle birlikte. )
( Genellikle, Hüseynî makamında okunur. )
- CÜRET ile/değil/yerine CESÂRET
( [not] INSOLENCE | IMPUDENCE vs./but COURAGE )
- DAHA ÇOK SEVEN ile/ve/||/<>/< DAHA AZ SEVEN
( Sevdiğine ve hemen hemen her söylediğine/istediğine/kararına, onu kaybetmemek için "Olur." der. İLE/VE/||/<>/< Bu nedenle de ilişkiyi yönetir. )
- DAHA/EN) KORKUNÇ/VAHİM OLAN:
SOKAKTAKİ KARGAŞA ile/değil DİLDEKİ KARMAŞA
( Yaşamdaki en korkunç "durum" ya da deneyim, birini çok sevmektir.
[Sevgi kadar değerli bir duygunun nesi, nasıl korkunç olabilir? O sevgimizin yoğunluğunun o kişiyi kendimizden kaçırma olasılığının artırması ve ölümünün duyulmasından dolayı her an için geçerli ve etkisi yüksek olan çok korkutucu bir durumdur.] )
- DAL ile DAL ile DAL ile DAL ile DAL ile DAL ile DAL ile DAL
( Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri. | Kol, bölüm. | Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların biraraya gelmesiyle oluşan birlik, şube. İLE Arka, sırt. | Kol. | Boyun, ense. İLE Çıplak, yalın. İLE Zaman belirten sözcüklerin karşısına getirildiğinde sözcüğün anlamını güçlendirir. İLE Arap abecesindeki yazaç/harf. İLE Suda derinlere doğru ilerlemek. İLE Düşlemek, düşünmek, dalmak. İLE Bir tür Hint yemeği. )
- DALÂLET ile FAZLA/ZİYÂDE AŞK
( Fazla aşk/tutku, kişiyi birçok hatanın eşiğinde tutar. )
( Beşerin böyle dalâletleri var, Kendi yapar, kendi tapar. )
( ABERRATION vs./< TOO MUCH LOVE )
- DALGA GEÇMEK İÇİN GÜLMEK ile/değil SEVDİĞİNDEN DOLAYI GÜLMEK
- DANIŞMA ve/||/<>/> DAYANIŞMA
( Bin bilsek de bir bilene danışmak gerek. )
- DARILMAK ile/değil/yerine/>< SARILMAK
- DAVÂ ile/ve/değil/yerine HİZMET
- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> DİNGİNLİK
( PATIENCE vs./and/<> INERTIA )
- DAYANÇ'TA/SABIR'DA:
METÂNET ile HOŞGÖRÜ ile DUA ile GÖZYAŞI ile HASRET ile AŞK
( Acıya sabredersek. İLE Kişilere sabredersek. İLE Dileğe sabredersek. İLE Duygulara sabredersek. İLE Özleme sabredersek. İLE Sevgiye sabredersek. )
( Madem görüyorsunuz... O zaman, hoşgörün!
[Âşık Veysel] )
- DAYANIKLILIK ile/ve DAYANIŞMA
( ENDURANCE vs./and/<> SOLIDARITY )
- DAYANIŞMA ile/ve/<> GÜVEN
( Kişiler, kendilerine değil birbiriyle dayanışma içindelerse güven duyabilir ve yansıtabilir. [özellikle de eşler ve ortaklar!] )
( Aslanlar [ve birçok güçlü görünen hayvan] bile tek başına yeterli güçte değildir. Ancak birlikte ve dayanışmayla ayakta kalırlar. )
( Loncaları inceleyiniz. )
( SOLIDARITY vs./and/<> TRUST/CONFIDENCE )
- DAYATMA değil/yerine/>< DAYANIŞMA
- DEĞER ile/ve/<> NİYET
( VALUE vs./and/<> INTENTION )
- DEĞERLİ OLAN BİR ŞEYİ/ŞEYLERİ SEVMEK ile/ve/<>/değil/yerine DEĞERİ SEVMEK
( [not] TO LOVE WHICH ARE VALUED vs./and/<>/but TO LOVE THE VALUE
TO LOVE THE VALUE instead of TO LOVE WHICH ARE VALUED )
- DEĞİLLEME ve BÜTÜNLÜK
( NEGATION and INTEGRITY )
- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine ZENGİNLEŞTİRMEK
- DEHÂ ile/ve/değil TUTKU
( [not] GENIUS vs./and/but PASSION )
- DELİ ile/ve/değil ÂŞIK
- DEMİR ile/ve/değil/||/<>/< EMİR
( "Emir, demiri keser." )
- DENEYİMLENİLEBİLECEK OLANIN "İSTENİLMESİ/BEKLENİLMESİ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENEYİMLEMEKTE OLUNAN
- DENGE ile/ve/<> DİNGİNLİK
- DENGELEYİCİLİK ile/ve BÜTÜNLÜK
- DENGELİ ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜKLÜ
- DENKLİK ile/ve/<> BÜTÜNLÜK
- DEPREM ve/||/<> YANGIN
( )
- DERDİNE:
TÂLİP ile/ve/||/<>/> TÂLİM
- DERİN DÜŞÜNMEK(TEFEKKÜR) ile/ve UYUMAK
( Uykunun karanlığı bile tazeleyici ve gençleştiricidir. )
( Uyanıkken bilinçlisiniz; uyurken sadece canlısınız. )
( FİKR-İ AMÎK[Ar. < UMK]: DERİN DÜŞÜNCE )
( CONTEMPLATION vs./and TO SLEEP
Even the darkness of sleep is refreshing and rejuvenating. )
- DERTLERİ "ÇOK/BÜYÜK" OLAN ve/||/<>/> GÜLÜŞÜ SICAK OLAN :)
- DERTLİ ile/ve/<> EDİP ile/ve/<> ÂŞIK ile/ve/<> ÂRİF
( [Derdini] Yalın anlatan. İLE/VE/<> Hoş anlatan. İLE/VE/<> Haliyle anlatan. İLE/VE/<> Gülümseyişiyle örterek anlatan. )
- DESTEK ile/ve/<> DAYANIŞMA
( SUPPORT vs./and/<> SOLIDARITY )
- DEVAM ETMELİ!
YAŞAMAYA ve/||/<>/> SEVMEYE ve/||/<>/> GÜLMEYE :)
- DEVLET:
ÖZGÜRLÜK ve/||/<> TUTKU ve/||/<> GENEL ve/||/<> ÖZEL ve/||/<> NESNEL ve/||/<> ÖZNEL
( Devlet, özgürlükle tutkunun, genelle özelin, nesnelle öznelin bireşimini[/tevhîdini] sağlar. [Devlet, sadece, bürokratik ve politik bir örgüt değildir!] )
- DİL ve/<> BİRLİK
- DİL ve/<> İLİM ve/<> TEFEKKÜR ve/<> TAKVÂ
- DİL ve NİYET
- BİRLİK:
DİLDE ve/||/<> DÜŞÜNCEDE ve/||/<> İŞTE
- Diline hizmet edenlerle KONUŞ!!!
- DİN:
İMAN ve/<> ÜMİT ve/<> AŞK
- DİN ile/ve ASKERİYE
- DİN ve/<> YAŞAM ve/<> ETKİNLİK ve/<> İŞBÖLÜMÜ-İŞBİRLİĞİ
- DİNÇ/LİK ile/ve DEVİMSEL/LİK[DİNAMİK/LİK]
- DİNÇ/LİK ile/ve/<>/ya da DİNGİN/LİK
( TENDÜRÜST/TÜVANA/ZİNDE ile/ve/<>/ya da ... )
( ... ile/ve/<>/ya da SAKİN )
- DİNGİNCİLİK ile/ve BİLİNEMEZCİLİK
( QUIETISM vs./and AGNOSTICISM )
- DİNGİNCİLİK ile/ve VAROLUŞÇULUK
( QUIETISM vs./and EXISTENTIALISM )
- Dinginliği DİNLE!!!
- Dinginliğin için DİNLE!!!
- Dinginliğin için SUS!!!
- DİNGİNLİK (TERVİH)
- DİNGİNLİK ve DENGE
- DİNGİNLİK ile HAREKETSİZLİK
( Hareketsiz kalma, eylemde bulun; çünkü etkinlik hareketsizliğe üstündür; hareketsizlik manevi yaşamı köreltir. )
( Ayrılık ve görünümlerin bir ve bütün olduğunu kavramak için aklın sakinleştirilmesi ve dinginlik kazanması gereklidir. )
( INERTIA vs. MOTIONLESS )
- DİNGİNLİK ve/<> HAREKETTE DİNGİNLİK
- DİNLENMEK/DİYLEM ile/ve/<> DİNGİNLEŞMEK
( Dinleyen dinlenir. [başkaları da dinleyeni dinler!] Dinleyen dinlenir. [yorulmaz, dinginleşir ve gelişir!] )
- DİZGE ile/ve/<> BÜTÜNLÜK
( Aslında her biri öbürüdür. )
( SYSTEM vs./and/<> INTEGRITY
Each is the other, in truth. )
- DİZGE ile/ve/<> BÜTÜNLÜKLÜ DİZGE
( SYSTEM vs./and/<> SYSTEM IN INTEGRITY )
- DOĞA:
ÖZ ve/||/<> BİÇİMİN BİRLİĞİ
- DOĞRUDAN YARDIM ile/değil/yerine DOLAYLI YARDIM
( Politikacıdan gelir. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilgelerden gelir. )
- DOĞRULUK ve/||/<>/>/< AŞK
( Kalemimiz olsun. VE/||/<>/>/< Mürekkebimiz olsun. )
- DOĞRULUK ile/ve/||/<>/>/< YARDIM
- DOKUNMA COŞKUSU/TUTKUSU ile/ve/değil/yerine/<> GÖRME COŞKUSU/TUTKUSU
- DÖRT İSTEK:
AÇGÖZLÜLÜK ile/ve/||/<>/> ÇEKİŞME ile/ve/||/<>/> GÖSTERİŞ ile/ve/||/<>/> GÜÇ TUTKUSU
- DOST YÜZÜ ve/||/<> SALÂT-I DAİM
( Aşk, imamdır bize
Gönül, cemaat.
Dost yüzü, kıbledir.
Daimdir salât. )
- DOSTLUK ve/||/<> YARDIM
( Eli. VE/||/<> Seli. )
- DOYA DOYA (YEMEK/İÇMEK, SEVMEK/ÖPMEK)
- DOYUM ve/||/<>/< BÜTÜNLÜK
- DÜN/LER ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< GÜN/LER
( Unutulabilirler. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Yaşanılması gerekenler, yaşanılacaklar. )
( Unutulabilecek ve bağlamında unutulabilmesi gereken. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Yaşanılabilecek ve yaşanılması gereken. )
- DÜNYA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< AŞK/IM
( [Ne kadar büyük olsa da ...] (daha) Küçük. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< [Ne kadar küçük olsa da ...] (daha) Büyük. )
- DURGUN/LUK ile/ve/değil/yerine DİNGİN/LİK
- DURUP DURURKEN (AĞLAMAK, GÜLMEK VS.)
- DÜŞÜNCE ile/ve TUTKU
( IDEA vs./and PASSION )
- DÜŞÜNME = TEFEKKÜR = THINK[İng.] = PENSÉE[Fr.] = DENKEN[Alm.] = COGITARE, COGITATIO[Lat.] = NOEIN, DIANOIA[Yun.] = PENSAR[İsp.]
- DÜŞÜNMEK/TEFEKKÜR ile/ve ÖLÇÜNMEK/TEEMMÜLL[< EMEL]
( ... İLE/VE Gerek bir olayın sebeplerini daha çok çözümleme ve daha doğru anlamak gerekse bir hareket tarzının sonuçlarını, özellikle de yarar ile sakıncalarını irdelemek amacıyla, oluşmuş/oluşturulmuş 'yargı'nın, eleştirilmek üzere, 'askı'ya alınmasıdır. Aklın benzer addettiği duyuları, dolayısıyla da 'olaylar'ı belirli bir 'kavram şemsiyesi' altında 'düşünmek'tir. O belirli 'kavram' altında düşünülen duyulardan, böylelikle de 'olaylar'dan biriyle karşılaşıldığında 'olay'a denk düşen 'kavram'ı 'akıl'da 'uyandırmak'tır. )
( Fikir yürütme, düşünme. İLE/VE Katlanmalı, iyice, etraflıca düşünme, idrak. )
( Kişi, herşeyin tohumudur. Neyi tefekkür ederse onun tohumudur. )
( Kişiyi kurtaracak ilâçlar, aşk ve düşünmektir. )
- | "DÜŞÜNMEK" ve "İNANMAK" ve "SEVMEK" |
ile/ve/ne yazık ki/||/<>/>
EYLEMEK
( Çok fazla. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Çok az. )
- DUYGU ile/ve/<> COŞKU
( Kaynağı ve uyaranları, dışarıdan olanlara verilen geribildirim. İLE/VE/<> Kaynağı, içte/sende bulunanlarla verilen geribildirim. )
( İkincildir. İLE/VE/<> Birincildir. )
( FEELING vs./and EMOTION
EMOTION vs./and EXUBERANCE | EBULLIENCE )
- DUYGU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NİYET
- DUYGU ile/ve TUTKU
( EMOTION vs./and PASSION )
- DUYGUSAL BİRLİK ve/< İLKESEL BİRLİK
- DUYUMSAMA ile HEYECAN
( TO SENSE vs. EXCITEMENT )
- DÜZELTME ile/ve/değil/yerine/||/<>/< CESÂRET VERME
- DÜZELTME ile/değil/yerine ZENGİNLEŞTİRME
- DÜZENLİ/LİK ile/ve/<> BÜTÜNLÜK/LÜ/LÜK
- EDEBÎ ZENGİNLİK ile/ve FELSEFÎ FAKİRLİK
- EDEPSİZLİK" ile/değil/yerine COŞKU
- EDİLGİNLİK, TUTKU = PASSION[İng., Fr.] = LEIDENSCHAFT[Alm.] = PASSIO[Lat.]
- EĞLENCE ile/ve/<> HEYECAN
- EL SALLAMA! ve/||/<> BEL BAĞLAMA!
( Dönecek olana. VE/||/<> Dönmeyecek olana. )
- ELE GEÇİRMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< YÖNETEBİLMEK
( )
- ELEKTRİK[: TUTMAK] değil/yerine/= ÇINGI/ÇAKILGAN/YALDIRIK/SEYYÂRE-İ KEHRİBÂRİYE
- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine/<>/> DAYANIŞMA
- [önce] ELİMİZDEN GELEN ile/ve/sonra/||/<>/> ELİMİZDEN GİDEN
( Yap(alım)! İLE/VE/SONRA/||/<>/> (Fazla) Düşünmeyelim hatta umursamayalım. )
- EMÂNET ETMEK değil/yerine TEŞEKKÜR ETMEK
- EMİR EDEN ile/ve/yerine HİZMET EDEN
- EMİR-RİCA ile EMİR
- [ne yazık ki]
EN BÜYÜK BİLGİSİZLİK/CEHÂLET:
YAKINLARIMIZIN VE SEVDİKLERİMİZİN DEĞERİNİ BİLMEME/ANIMSAMAMA/"AZIMSAMA" ile/ve/||/<>/> BİZİ SEVENLERİN DEĞERİNİ BİLMEME/ANIMSAMAMA/"AZIMSAMA"
- EN BÜYÜK HAYAL değil/yerine EN BÜYÜK ZENGİNLİK
( "Zenginlik". DEĞİL/YERİNE Hayal. )
- EN BÜYÜK SORUNLAR:
KENDİNDEN MEMNUN OL(A)MAMA ile/ve/||/<> TATMİN OL(A)MAMA
- EN CESUR ve/||/<> EN GÜÇLÜ ve/||/<> EN MUTLU
( İlk özür dileyen. VE/||/<> İlk affeden. VE/||/<> İlk unutan. )
- EN HOŞ DUYGU:
BİRİNİN, YÜZÜNDEKİ GÜLÜMSEMENİN NEDENİ OLDUĞUNU BİLMEK :)
- EN KISA GECE ile EN UZUN GECE
( 21 - 22 Haziran İLE 21 - 22 Aralık )
( Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilür
Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat
Sâbit
En uzun geceyi, gökyüzüyle, yıldızlarla uğraşan, ne bilsin
Sen aşk derdine bağımlı olmuş kavuşamayan âşığa sor ki geceler, kim bilir kaç saat
)
( Şeb-i yeldâda uzar fecre kadar kıssa-i aşk
Ta ki Mecnûn bitirir nutkunu Leylâ söyler
Yahya Kemal Beyatlı )
( ... ile ŞEB-İ YELDÂ )
- EN SEVİMLİ/LER
( * YUNUS
* PAPAĞAN
* KAPLUMBAĞA )
- EN SEVMEDİĞİM (ŞEY) ile/değil/yerine PEK/HİÇ SEVMEDİĞİM (BİR ŞEY)
- EN YÜCE:
GÜLÜMSE(MEK)!
- EN YÜKSEK İBÂDET:
İNSAN(A)/KİŞİYE ve/=/<> HİZMET
( Bir çiçeği bile yetiştirsen, İNSAN'a hizmet etmiş olursun. )
- ENİS ile/ve/||/<> KURBİYET
- ERİNÇ, DİNGİNLİK = PEACE, REPOSE[İng.] = TRAQUILLITÉ[Fr.] = BERUHIGUNG[Alm.] = QUIETUS[Lat.]
- ERİNÇ/ORUNLUK/HUZUR ile/ve DİNGİNLİK
( BAYSAL: Erinç ve dinginlik içinde olan. )
- ERKİN KORAY ve/||/<>/> ZÜLFÜ LİVANELİ ve/||/<>/> HALUK LEVENT |
ve/||/<>/>
YAŞAR
( www.FaRkLaR.net/YASAR | www.yasaronline.net )
( )
( )
( )
( )
- ESÂRET değil/yerine CESÂRET
( Cesâret yoksa esâret vardır/oluşur. )
( [not] CAPTIVITY but COURAGE
COURAGE instead of CAPTIVITY )
- EŞDEĞERLİLİK ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜK
- EŞEYSEL BOŞALMA ile/ve HEYECANSAL BOŞALMA
( En doğal haliyle, gövdenin ve eşeysel örgenlerin fiziksel devinim ile gerçekleştiği yakınlık ve paylaşımın, titreme, sarsılma, penisten/vajinadan özel sıvının(belsuyu) dışarı çıkması gibi çeşitli dışavurumlar ve yoğunluklar yaşanması. İLE Bir düşüncenin/hayalin/projenin/işin gerçekleşmesi yönündeki enerjinin içinde bulunulan ana yaklaşması, geç kalma, bir aracı kaçırmada yaşanan heyecan gibi çok çeşitli özel durumlar ile yaşanabilen heyecanlar ve kendinden geçiş derecesindeki mutlulukların yaşanması durumu ve eşeysel uyarılma/yoğunluk ve boşalım deneyimi. )
( ŞEKKÂZ: İlişki sırasında girişten/duhûlden önce boşalan kişi. )
( SEXUAL EJACULATION vs./and EXCITABLE EJACULATION )
- EŞEYSELLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARKADAŞLIK/DOSTLUK
( BAHNÂME: Eşeysellik ilminden bahseden kitaplardır. [Daha önceleri tıp kitabı olarak çalışılmıştır.] )
(
ARKADAŞ-SEVGİLİ OLABİLMEK
Kişi, bazen arkadaşlarına sevgili gibi davranıyor. Sahipleniyor, kıskanıyor ama gırtlağına çökmeden. Tatlı tatlı flört ediyor ama sınırları aşmadan. Birlikte gülmekten ölüyor, çok ama çok eğleniyor, dağıtıyor, yerlere düşüyor, gecenin cılkını çıkarıyor ama o arkadaş ya, sevgili değil ya, hiç sorun olmuyor. Her şeyi konuşuyorlar, pek fazla sansür uygulamıyor, sürekli anlatıyorlar, fazlasıyla ilgili oluyor; kulaklarını kocaman kocaman açıp, dinliyor. En önemlisi de büyük bir coşkuyla sonsuza kadar yapılan işler üzerine konuşabiliyorlar, çünkü iş paylaşılabiliyor, birlikte benzer işler üretiliyor. Müthiş bir "zevkle" dedikodu yapabiliyor, hatta kendi karısını, kocasını, sevgilisini bile çekiştirebiliyor. Arkadaşlık, bu açıdan kişinin yaşamını sürdürebilmesi için büyük bir avantaj oluyor.Ama kişiler, sevgilisine her zaman arkadaş gibi davranamıyor. Bir kere, eleştiriler, haliyle bu kadar net dile getirilemiyor. Sevgiliyle bir arkadaşla konuşulduğu gibi her zaman rahat da konuşulamıyor. Tehlikeli sularda dolaşmaktan kaçınmak gerekiyor. Çünkü sonuçları var bunun, bedelleri var bunun, ödemek gerekiyor, burnundan fitil fitil getirebilir, dikkatli olmak gerekir, çünkü sevgililik onuru yaralanıyor. Kişiler, sevgiliyken, evliyken çok daha duyarlılaşıyor. En küçük davranışa bile "Bana bunu nasıl yapar?" oluyor. Oysa arkadaşının kaldırabileceği sınırlar çok daha geniş. Kişi, her zaman sevgiliyi dinlemek de istemiyor. Tüm gün başkalarını dinlemiş olduğundan sıkılmış oluyor, gına gelmiş oluyor. Ya da öteki, seni dinlemek istemiyor. Eve bir sessizlik çöküyor, "Tetiği ilk kim çekecek?" diye gergin bir bekleyişe giriliyor. Bir de tabii sevgiliyle ya da kocayla sabahlara kadar zıplanıp eğlenilemiyor. Kalabalık içinde işin içine baskalarının ne düşüneceği girdiğinden gerilim artıyor, "biz"i düşünmekten "ben" karambole gidiyor.
Sevgiliyle başka bir koza yaratılıyor, o koza içine giriliyor. Hiç itirazım yok, o da güzel ama ayrı kategorilerdeki ilişkiler gibi sanki: Arkadaş olunca başka şeyler paylaşılıyor, sevgili ya da evli olunca başka şeyler paylaşılıyor. Bana daha iyisi, bu iki kategoriyi birleştirebilmek gibi geliyor. Bunun ideal bir şey olduğunu düşünüyorum: Arkadaş-sevgili olabilmek. Hem arkadaşın, hem de sevgilin gibi olabileceğin biri, hem arkadaşlığı, hem de sevgililiği paylaşabileceğin biriyle üretmek, gülmek, ağlamak, konuşmak, çekiştirmek çok daha heyecan verici geliyor. Kolay bir şeyden söz etmiyorum tabii. Arkadaş gibi zamanı geldiğinde geri çekilebilmek, uygun düştüğünde de sevgili gibi saldırabilmek, bu iki rolü birbirine karıştırmadan oynayabilmek her baba yiğidin harcı değil. Ama yapabilenler de yok değil. Yapabilenler mutluluğu ve güzellikleri yakalayabiliyor.
DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!
Kırlangıç, birine âşık olmuş.Penceresinin önüne konmuş, tüm cesaretini toplamış, tüylerini kabartmış, güzel durduğuna ikna olduktan sonra....
Küçük sevimli gagasıyla cama vurmuş.
Tık...tık...tık...
Adam, cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle ugraşıyormuş. Bir meşgulmüş, bir meşgulmüş! Kimmiş onu işinden alıkoyan?
Minik bir kırlangıç!
Heyecanlı kırlangıç, telâşını bastırmaya çalışarak, deriiin bir nefes almış, şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış:
- Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini, niçinini sorma! Uzun zamandır seni izliyorum. Bugün cesaret buldum konuşmaya. Lütfen pencereyi aç ve beni içeri al. Birlikte yaşayalım.
Adam, birden parlamış.
- Yok daha neler?
- Durduk yerde sen de nereden çıktın şimdi? Olmaz alamam! demiş.
Gerekçesi de sersemceymiş:
- Sen kuşsun! Hiç kuş, insana âşık olur mu?
Kırlangıç, mahçup olmuş. Başını önüne eğmiş. Ama pes etmemiş, bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek bir kez daha denemiş:
- Adam, adam! Haydi aç artık şu pencereni. Al beni içeri! Ben sana dost olurum. Hiç canını sıkmam.
Adam kararlı ve ısrarlı:
- "Yok, yok! Seni içeri alamam" demiş. Biraz da kabaymış, sözü kısa kesmiş:
- İşim gücüm var, git başımdan!
Aradan bir zaman geçmiş, kırlangıç, son kez adamın penceresine gelmiş:
- "Bak soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda. Aç şu pencereyi al beni içeri. Yoksa, sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım. Çünkü, ben ancak sıcakta yaşarım. Pişman olmazsın, seni eğlendiririm. Birlikte yemek yeriz, bak hem sen de yalnızsın! Yalnızlığını paylaşırım..." demiş.
Bazıları, gerçekleri duymayı sevmezmiş. Adam bu yalnızlık sorununa içerlemiş. Pek sinirlenmış.
- Ben yalnızlığımdan memnunum demiş. Kuştan onu rahat bırakmasını istemiş. Düpedüz kovmuş. Kırlangıç, son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca, başını önüne eğmiş, çekip gitmiş.
Yine aradan zaman geçmiş. Adam, önce düşünmüş, sonra kendine itiraf etmiş:
- "Hay benim akılsız başım!" demiş.
- Ne kadar aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim? Şimdi böyle kös kös oturacağıma, zevkli vakit geçirirdik birlikte.
Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş. Yine de kendi kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş:
- Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir. Ben de onu içeri alır, mutlu bir yaşam sürerim.
Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş. Gözü yollardaymış. Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş. Ama... Onunki hiç görünmemış!
Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna. Kırlangıç yokmuş!
Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş.
Olanları anlatmış. Bilge kışi, gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:
- Kırlangıçların ömrü altı aydır...
* * * * *
Yaşamda bazı fırsatlar vardır, sadece bir kez elimize geçer ve değerlendiremezsek uçup gider.
Yaşamda bazı kişiler vardır, sadece bir kez karşımıza çıkar, değerini bilemezsek kaçıp gider. Ve asla geri gelmez. )
( [not] SEXUALITY vs./and/but/||/<>/< FRIENDSHIP
FRIENDSHIP instead of SEXUALITY )
- EŞEYSELLİK ile EŞEYSEL BİRLEŞME/BİRLİKTELİK
- ESİN ve/||/<>/> BESİN
- EŞLEME ile/ve/||/<>/> ROL DEĞİŞTİRME ile/ve/||/<>/> AYNA ile/ve/||/<>/> YARDIMCI TEKNİKLER
- ESRİME (TUTKU)
- ETKİSİNDE KALMAK ile/ve/||/<>/> YÜCELTMEK
- EVET DERİM/DEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAYIR DİYEMEM(EK)
( Özellikle de sevdiğin birinden alabileceğin "evlilik teklifi"ne... )
- EVLİLİK ile/ve/değil/<>/< AŞK
( Akit ile. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Ahit ile. )
( Tanık, rızâ, onay ister. İLE/VE/<>/< Ahde vefâ edecek bir kalp yeterlidir. )
- EVRENDE:
İKİLEM değil/yerine BÜTÜNLÜK
- EYLEM ve BİRLİK
( ACTION and UNITY )
- EYLEM ile/ve/değil/yerine BÜTÜNLÜK İÇİNDE EYLEM
( [not] ACTION vs./and/but ACTION IN THE INTEGRITY
ACTION IN THE INTEGRITY instead of ACTION )
- FAİZ ile HİZMET
( INTEREST vs. SERVICE )
- FAKİR OLUP DA SABRETMEK ile/ve/<> ZENGİN OLUP DA ŞÜKRETMEK
( İkisi de "pek kolay değil" diye "görülse/zannedilse" de asıl olan, her koşulda ve özellikle de uclarda ve uçurumlarda, yani maddî fakirlik ve zenginlikte, sabır göstermek ve şükrü edâ etmektir. )
- FAKİRİN CANI değil/yerine "ZENGİNİN" MALI
- FAKİRİN SABRI ile ZENGİNİN SABRI
( Gaflette olduğu halde, zevkte/neşede olmadığı halde, tüm olumsuz koşullara karşın istikâmet üzere devam etmek. İLE Çok yalnız olduğu, çok ikram ettiği halde bile taşkınlık yapmayarak istikâmet üzere devam etmek. )
- FANATİK değil/yerine/= BAĞNAZ/TUTKUN
- FARKINDALIK ile/ve/<> DAYANIŞMA
( AWARE/NESS vs./and/<> SOLIDARITY )
- FARKLI ile/ve ÖZEL
( DIFFERENT vs./and SPECIAL )
- FARKLILIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRLİK
( Dilde, anlatımda/aktarımda, parçalarda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Gerçeklikte/hakikatte. )
- | FAZLALIK ve GEREKSİZ | ile/değil/yerine CANIMIZ
( Kenara çekilen. VE Ardımızda olan/kalan. İLE/DEĞİL/YERİNE Yanımızda olan, yanında olduğumuz. )
- FAZLA/LIK ile/değil AŞKIN/LIK
- FEDÂ ile/değil/yerine/>< ELVEDÂ
( Sevene can fedâ; sevmeyene elvedâ. )
- FEDÂKÂRLIK > FERÂGAT > AŞK
- FEDERASYON[Fr./İng. < FEDERATION] değil/yerine/= ÜSTBİRLİK
- FELSEFE ve/||/<> AŞK ve/||/<> SANAT
( "Evet!" diyememektir. VE/||/<> "Hayır!" diyememektir. VE/||/<> Soruyu anımsayamamaktır. )
- FELSEFE ve/<> TUTKU
( Kişi, felsefeyi, ancak tutkuyla yaşama katar. )
- FERÂGAT AHLÂKI > AŞK AHLÂKI
- FERÂGAT ve/> İŞTİYÂK ve/> AŞK
- FIRSAT ile/ve/<> CESÂRET
- FİZİKSEL İŞ YAPMAK ile HİZMET ETMEK
- GECE ve DİNGİNLİK ve DİNLENMEK
- GELEN ile/ve/=/||/<> GİDEN ile/ve/=/||/<> KALAN
( Üçü de "Bir"! [Fark yoktur, "aranmaz"/bulunmaz!] )
( ['e ...]
"Git" dememek. İLE/VE/=/||/<> "Kal" dememek. İLE/VE/=/||/<> ... )
- GELİŞİMDE:
ZORUNLULUK ile/ve/<> CESÂRET
- GELİŞMİŞ ÜLKE:
YOKSULLARIN BİLE ARABAYA BİNDİĞİ ÜLKE
değil/yerine/><
VARSILLARIN BİLE OTOBÜSE BİNDİĞİ ÜLKE
- GENÇ OLMA İSTEĞİ/GENÇLEŞMEK değil/yerine DİNÇ OLMA İSTEĞİ/DİNÇLEŞMEK
- GEREKSİNİM ile/ve/değil/||/<>/< TAMAMLAYICI/LIK
- GEVREK GEVREK (GÜLMEK)
- GİRİFTÂR[Fars.] ile TUTKUN
- GÖLGE/LİK ile/ve/değil/||/<>/< BİLGE/LİK
- GÖNÜLLÜ/LÜK ile/ve/||/<> ADANMIŞ/LIK
- GÖRDÜĞÜNÜ "SEVMEK" ile/değil/yerine/>< SEVDİĞİNİ GÖRMEK
- GÖZ RENKLERİNDE:
SEVDÂ ile SERKÂ ile ŞEHLÂ ile ŞEVLÂ
( Siyah renkte. İLE Yeşil ya da mavi renkte. İLE Elâ ya da açık kahverengi renkte. [Gözlerin "iki ayrı yönde" gibi bakışı.] [Kadının en arzulu bakışı.] İLE Koyu kahverengi. )
- GÖZ ve/||/<>/> GÖNÜL[< GÖNENME/GÖNENÇ] ve/||/<>/> AYAK
( Gözden uzak(ırak) olan, gönülden/zihinden (de) uzak(ırak) olur. )
( Göz, dostu görendir. )
( DİLÂ: EY GÖNÜL )
( Göz, nereye bakar; gönül, oraya akar. VE/||/<>/> Gönül, nereye akar; ayak, oraya koşar. )
- GÖZDEN IRAK OLAN, GÖNÜLDEN IRAK OLUR
ile/ve/değil/yerine
GÖNÜLE GİREN, GÖZDEN UZAK OLSA NE OLUR
- GÖZLERİN DOLMASI ve/||/<> BOĞAZIN DÜĞÜMLENMESİ
- GÖZÜ KARA/LIK ile/değil/yerine CESÂRET
- GÜÇLEN(DİR)ME ile/ve/||/<>/< DEVİN(DİR)ME/HAREKETLEN(DİR)ME
- GÜÇLÜ OLMAK ile/değil/yerine/< MUTLU OLMAK
( Mutlu etmez. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Güçlü kılar. )
- GÜÇLÜ(") ile/ve/||/<> (")ZENGİN(") ile/ve/||/<> (")AKILLI(")
( Hırslarını yenen. İLE/VE/||/<> Durumundan memnun olan. İLE/VE/||/<> Herşeyden ve herkesten öğrenen. )
- GÜDÜ ile CEZBE
( İtim. İLE Çekim. | Tarikat ehlinin kendinden geçme durumu. )
- GÜL ve/||/<> BÜLBÜL
- GÜLME:
ŞAŞIRMA ve/||/<>/< DÜŞÜNME
- GÜLMEK ile KİKİRDEMEK
- GÜLMEK ile AYIPLAMA
- GÜLMEK ile/ve/değil EŞİK
( Gülmek, devrimci bir eylemdir. )
- GÜLMEK :) ile/ve/||/<>/>/< GÖZLERİNİN İÇİNİN GÜLMESİ :)
- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEMEK :)
( ... İLE/VE/<> En etkili/kolay/hızlı yapıt/eylem/ibâdet. )
( Sen gül ki, biz de gülelim! )
( Bir iyi hareket, bin iyi düşünceden
Bir gülüş de bin hareketten daha güçlüdür. )
( Gül ki, gül yüzünde güller açsın! )
( Gülmesini bilmeyen, dükkân açmasın! )
( Paranız yoksa, gülümsemeniz de mi yok? )
( Bir kişinin nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden akıl seviyesini anlarsın! )
( TEBEŞBÜŞ: Güleryüz gösterme. [küçükten büyüğe] )
( Gülün de, isterseniz beni paçamdan sürükleyin. )
( MÜBTESİM[< TEBESSÜM]: Gülümseyen, tebessüm eden. )
( Haydi! Bırak zihnindeki olumsuz kayıtları ve şu AN'a dön biraz! Ve bunu, sık sık tekralamaya çalışarak olan bitenlere, kişilere/çevrene/yaşama gülümse!... :) Sadece gülümse! :) (Herhangi bir nedeni/kaynağı olmaksızın, aklına geldikçe/getirerek gülümse!) :) Yaşam, vererek başlar ve sürdürülür. Verebilecek hiçbir şeyin olmasa/kalmasa bile, boşver sıkıntıları/saçmalıkları ve hiçbir zaman elinden alınamayacak olanı vererek, o, dünyanın en güzel manzarası olan gülümsemeni paylaşarak yaşa ve yaşat! Haydi! Tekrar tekrar gülümse!... :) )
( Seni güldürmeyen "şeye/duruma/soruna" gülüp geç. :) )
( Ne haliniz varsa gülün! )
( DIHK ile TEBESSÜM )
( LAUGHING vs. SMILING )
( HANDE )
- GÜLMEK ile/ve/değil/<> GÜLÜŞÜNE MEŞRÛ KAYNAK BULMAK/BULABİLMEK
( Umberto Eco'nun, Gülün Adı adlı kitabını okumanızı salık veririz. )
- GÜLMEK = SMILE/LAUGH[İng.] = RIRE[Fr.] = LACHEN[Alm.] = RIDERE[İt.] = REÍR[İsp.]
- GÜLMEK :) ile YÜKSEK SELENLE/SADÂYLA GÜLME/KAHKAHA[Ar.] :D )))
( En az iki biraraya getirilemezin ya da çelişkilerin buluşması durumunda zihnin bu durumla başa çıkamaması ve/ya da ağlanamaması/ağlayarak çözümlenemeyeceği durumlarda yaşanan fizyolojik ve zihinsel davranış/tutum/dışavurum/paylaşım. İLE Çelişkilerin çok fazla etkili olması durumlarında. )
( LAUGHING vs. LAUGHING LOUDLY )
- GÜLÜMSEME :) ve/=/||/<>/: İLÂÇ
( Kana, en hızlı karışan ilâç. )
- GÜLÜŞ(ÜN) < ACI(SI) değil/yerine ACI(NIN) > GÜLÜŞ(Ü)
( Olmamalı. DEĞİL/YERİNE Olabilir. )
- GÜNEŞ ile/ve/değil/||/<>/< KIŞIN DOĞAN GÜNEŞ
- GÜNLÜK KONUŞMALARIN SIRADANLIĞINDA/YALINLIĞIYLA:
AMAÇLI ile/ve/||/<> BİLEREK ile/ve/||/<> BİLMEDEN ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜKLÜ
( Reklam. İLE/VE/||/<> Evlilik. İLE/VE/||/<> Dostluk. İLE/VE/||/<> Sanat. )
( Kitlelere "oynanıyorsa". İLE/VE/||/<> Saygıyla bütünleşilecekse. İLE/VE/||/<> Sevgiyle yaklaşılıyorsa. İLE/VE/||/<> Susulabiliyorsa. )
( )
- GURUR:
"GÜÇLÜ" KILAR ve fakat MUTLU ETMEZ
itibariyle 1.217 başlık/FaRk ile birlikte,
1.216 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(3/6)