Bugün[09 Aralık 2025]
itibarı ile 23.129 başlık/FaRk ile birlikte,
23.129 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(88/94)


- UZUN UZADIYA (KONUŞMAK/ANLATMAK)

( BAST, ALE-T-TAFSÎL )


- UZUN UZUN KONUŞMAK ile "UZATMAK"

( TO TALK AT LENGTH vs. TO PROLONG )


- UZUN YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine DERİN/DÜRÜST/DOĞRU YAŞAMAK


- ÜZÜNTÜ = KEDER = PAIN[İng.] = DOULEUR[Fr.] = SCHMERZ[Alm.] = DOLOR[Lat.]


- ÜZÜNTÜLÜ BİRİNE:
ACIMAK değil/yerine KIZMAK


- ÜZÜNTÜNÜN PAYLAŞIMI ve/||/<> SEVİNCİN PAYLAŞIMI

( Üzüntüyü azaltır. VE/||/<> Sevinci çoğaltır. )


- VAAD/VÂDE ile/ve BORÇ

( Vâde, söz demektir. )

( Sakın para için evlenmeyin! Çok daha uygun koşullarda borç bulabilirsiniz. )


- VAAD ile TAAHHÜT/D


- VAC/VAK/VACUUM ASSISTED CLOSURE[İng.] değil/yerine/= VAKUM YARDIMLI YARA KAPATMA, NEGATİF BASINÇLI YARA KAPATMA


- VACİB ile MUHTAR


- VÂCİBU'L-VUCÛD yerine KÂDİRU'L-MUHTÂR


- VÂCİB-ÜL VUCUD ve/||/<>/> VAHDET-İ VÜCUD

( Var oluşu gerekli olan. | Allah. VE/||/<>/> Varlığın tek oluşu. | Tasavvuf. )


- VÂCİD[Ar.] ile VÂCİZ[Ar.]

( Vücûda getirici/getiren. | Zengin. [Allah'ın sıfatıdır.] İLE Kısa. )


- VÂCİB ile KADÎM


- VACİB ile MÜMKÜN

( Varlığını kendinden alan. İLE Varlığını dışarıdan alan. )


- VA'D[Ar.] ile VÂD[Ar.]

( Söz verme, üstüne alma. | Yapılmasına söz verilen şey. İLE Oğul. )


- VÂDİ[Ar.]/KANYON[Fr. < CANYON]/KLÜZ[Fr. < CLUSE] değil/yerine/= KOYAK/KAPUZ/DAR BOĞAZ

( Bir akarsuyun kalkerli bir alanda oyarak oluşturduğu, bir kıvrımı keserek iki yandaki çukurlukları birleştiren, dar ve boğaz biçimindeki geniş aralık. )


- VAGON[Fr./İng. < WAGON] ile/ve/||/<> FURGON[Fr. < FOURGON]

( ... İLE/VE/||/<> Nesne vagonu. )


- VÂH[Ar.] ile VÂH/VÂHA[Ar. çoğ. VÂHÂT]

( Vâh, yazık, ay. İLE Çöl ortasında suyu ve yeşilliği olan yer. )


- VAHDET ile/ve/<> TEVHÎD

( Olgu/durum. İLE/VE/<> İlke/kavram. )

( Durum. İLE/VE/<> Eylem. )

( ... İLE/VE/<> Kendinden memnun olmak. )

( TEVHÎD'E GEL, TEVHÎD'E
ZİKR ET! HAKK'I, HER YERDE )

( İnsan - İnsan ilişkisi. İLE/VE/<> İnsan - Tanrı ilişkisi. )


- VAHDET-EL VÜCÛD ile/ve/||/>/< VAHDET-EL MEVCÛD

( Çeşitlilik. İLE/VE/||/>/< Aynılaşma. )


- VAHDET-İ ŞUHÛD ile/ve/||/<>/hem de VAHDET-İ KUSÛD ile/ve/||/<>/hem de VAHDET-İ MEVCÛD ile/ve/||/<>/hem de VAHDET-İ VUCÛD

( UNITY OF WITNESSING vs./and/||/<>/also UNITY OF INTENTION vs./and/||/<>/also UNITY OF EXISTENCE vs./and/||/<>/also UNITY OF BEING )


- VAHDET-İ VUCUD ile HEPTANRICILIK/TÜMTANRICILIK/PANTEİZM

( HAKK <> DOĞA ile HAKK > DOĞA )


- VAHDET-İ VÜCÛD ile/ve VAHDET el-VÜCÛD


- VAHDET-İ VUCUD ile VAHDET-İ ŞÜHÛD


- VAHDET-İ VÜCÛD ile VAHDET-İ VÜCÛD


- VAHİ[Ar.] ile/değil/>< VAHİY[Ar.]

( Boş, saçma. İLE/DEĞİL/>< Tanrı tarafından, bir buyruk ya da düşüncenin, peygambere bildirilmesi. )


- VÂHİD ile/ve ÂHİD/AHÂD

( Bir, ikincisi düşünülemeyen. Sıfat. İLE/VE Tek. Zât. )


- VÂHİD[Ar.] ile FERD[Ar.]


- VÂHİD[Ar.] ile MÜNFERİD[Ar.]


- VÂHİD[Ar.] ile VAHÎD[Ar.] ile FERÎD[Ar.]


- VAHİDİYETTE KESRET ile KESRETTE VAHİDİYET ile KESRETTE VAHİD

( Kesreti saklayamazsın fakat birliği/tevhidi istediğin kadar saklayabilirsin. )

( Asıl tevhid, kesretten sonraki tevhiddir. )

( İş, bu kesreti tevhid etmektedir. )

( Kesreti saklayamazsın fakat birliği, tevhidi istediğin kadar saklayabilirsin. )


- VAHİH değil VAHİY


- VÂHİM[Ar. < VEHM] ile VAHÎM[Ar. çoğ. VİHÂM, VAHÂMÂ]

( Kuran, kuruntulu. İLE Ağır, sonu tehlikeli, çok korkulu. )


- VAHİY DİNLERİ ile/ve EVRENSEL DİNLER


- VAHİY ile HADİS(-İ KUTSÎ)


- VAHS/VEHS[Ar.] ile VAHZ[Ar.]

( Ayak altında çiğneme. | Kırma. İLE Çimdikleme. | Sivri bir şey batırarak acıtma. | Isırma, sokma. )


- VAHŞET ile/ve VAHÂMET["VEHÂMET" değil!]


- VAHŞÎ[Ar.] ile Vahşî[Ar.]

( Yabanî, insandan kaçan. | Ürkek, korkak. | Merhametsiz, duygusuz. İLE Uhud Gazâsı'nda, Hz. Hamza'yı öldüren köle. )


- VAHŞ/VAHÎŞ[Ar.] ile VAHŞ[Ar. çoğ. VAHŞÂN, VUHÛŞ]

( Dört ayaklı hayvanlarda görülen bir hastalık. İLE Yabani, ürkek, insandan kaçan hayvan. | Issız, tenha yer. )


- [Ar.] VAHŞ[çoğ. VUHÛŞ] ile VUHÛŞ-İ BERRİ

( Yabani hayvanlar. İLE Karada yaşayan yabani hayvanlar. )


- VAÎD[Ar.] ile VÂİZ[Ar. < VA'Z | çoğ. VÂİZÂN, VU'ÂZ]

( Birini iyiliğe sevk ve kötülükten uzaklaştırmak için korkutma, yıldırma. İLE Dini öğütlerde bulunan.[ibâdet yerlerinde] )


- VAK'A ile/ve VAKIA

( Olay, olgu. İLE/VE Gerçeklik. [Düştüğü gibi.] )

( Tekrarlanmayan. İLE/VE Tekrarlanabilir olan. )


- VAK'A ile/ve VAKIA

( Tekrarlanmayan. İLE/VE Tekrarlanabilir olan. )


- VAKD[Ar.] ile VAKT/VAKİT[Ar. çoğ. EVKAT]

( Ateşin yanması, tutuşması. İLE Vakit, zaman. | Saat, günün çeşitli saatleri. | Mevsim. | Uygun zaman. | Boş zaman. | Geçim. | Çağ, zaman. | Fırsat. | Belirli/belirtilen zaman. )


- VAKF-I MÜŞTEREK ile VAKF-I MEVKUF


- VAKFİYE/VAKIFNÂME ile/ve/||/<> VELÂYET/TEVLİYET ile/ve/||/<> MÜTEVELLİ/NÂZIR


- VÂKÎ[Ar.] ile VÂKİ'[Ar. < VUKU'] ile VAKİH[Ar.]

( Koruyan, saklayan. | Önleyici tedbir, ilâç. İLE Olan, düşen, olagelen, rastlayan, vuku' bulan. | Geçen, geçmiş olan. İLE Edepsiz, utanmaz, hayâsız. )


- VÂKIÂ[Ar.] ile VÂKIA[Ar. çoğ. VÂKIÂT] ile VAKİA[Ar. çoğ. VAKAYİ']

( Gerçek, gerçi, her ne kadar. İLE Olmuş bir iş, vuku' bulmuş, gerçek. | Düş, rüya. | Cenk, savaş. İLE Olay, vak'a, hadise. )


- VAKIF TEMELLERİ/AMAÇLARI:
HAYRAT ile/ve/||/<> AKARAT ile/ve/||/<> VAKIF

( Düşünsel/fikrî temel. İLE/VE/||/<> Amaç/gaye aracı/vasıtası. İLE/VE/||/<> Yaşamsallık/hayatiyet ve hukuksallık. )


- VAKIF[Ar. < VAKF: Duruş, durma.]/TESİS ile DERNEK/CEMİYET

( Bir mülkü kamu yararına -satılmamak kaydıyla- sonsuz olarak tahsis etmek. İLE Çıkarlarını savunmak, belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere kurulan yasal topluluk. )

( FOUNDATION vs./and ASSOCIATION )


- VAKIF ile/ve/||/<> İRSÂDÎ VAKIF


- VAKIF ile/||/<> VAKFİYE

( Kişiler ya da kurumlarca kurulmuş, yasayla görev ve yetkileri belirlenen tüzel kişilik. İLE/||/<> Herhangi bir malı vakfeden (vâkıf) tarafından, vakfın yönetimi ile ilgili hazırlanmış. Nizamnâme. Vakıf senedi de denilen vakfiyeler, kadılık siciline işlendikten sonra kesinleşirdi. )


- VAKIF ile VÂKIF (/OLMAK)

( Para, mülk. İLE Bilmek. | Vakfeden. Bir şeyi, vakıf haline getiren. )


- VAKİT ile/ve AKİT


- VAKİT ile/ve/<> NAKİT

( TIME vs./and/<> CASH MONEY )


- VAKSİN/VACCINE[İng.] değil/yerine/= AŞI


- VAKSİNASYON/VACCINATION[İng.] değil/yerine/= AŞILAMA


- VAKUM/VACUUM[İng.] değil/yerine/= HAVASIZ BOŞLUK


- VAKÜOL/VACUOLE[İng.] değil/yerine/= KOFUL


- VALABİ ile KAYA VALABİSİ


- VALEYBOL değil VOLEYBOL


- VALF[İng.] değil/yerine/= VANA


- VÂLİ ve/||/<> VELÎ ve/||/<> HÂMİ ve/||/<> RÂB

( [Koruyucu] Dışta. VE/||/<> İçte. )

( Maddî koruyucu. VE/||/<> Manevî koruyucu. )


- VÂLİD ile/ve/<> VÂLİDE


- VÂLİD[Ar. < VİLÂDET] ile VÂLİDE[Ar.]

( Baba. İLE Ana, doğuran. )


- VALİDE ÇEŞMESİ / BEZMİÂLEM SULTAN ÇEŞMESİ ile VALİDE ÇEŞMESİ / GÖKSU ÇEŞMESİ ile VALİDE ÇEŞMESİ

( Maçka'da, Spor Caddesi'ndedir. İLE Küçüksu iskelesinde, Küçüksu Kasrı karşısındadır. İLE Aksaray meydanında, Valide Sultan Camisi yanındadır. )

( Sultan Abdülmecid, annesi Bezmiâlem Sultan'ın anısı için yaptırtmıştır. [1839] İLE Sultan III. Selim, annesi Mihrişah Sultan anısı için yaptırtmıştır. [1806] İLE 1871'de, Sultan II. Mahmud'un eşi Pertevniyal Sultan tarafından. [Pertevniyal Sultan Çeşmesi adıyla da bilinir.] )


- VALİDE/PERTEVNİYAL SULTAN CAMİSİ ile VALİDE SULTAN CAMİSİ / YENİ CAMİ

( Aksaray meydanının köşesindedir. İLE Eminönü'ndedir. )

( Sultan Abdülaziz, annesi Pertevniyal Sultan anısı için yaptırmıştır. [1871] İLE 1590'da, Sultan III. Murad'ın eşi Safiye Sultan tarafından başlatılmıştır. Sultan IV. Mehmed'in annesi Turhan Hatice Sultan tarafından tamamlanmıştır. [Plânları Mimar Davud Ağa tarafından, tamamlanması Mimar Mustafa Ağa tarafından.] )


- VALLÂHİ ile/ve BİLLÂHİ ile/ve TALLÂHİ

( Üçüncü derece yemin/kasem. İLE/VE İkinci derece yemin/kasem. İLE/VE Birinci derece yemin/kasem. )


- VANTUZ ile VAKUM

( Çekip emmeye yarayan şişe vb. alet; çekmen. | Çeşitli hayvanlarda yer değiştirmeye, kendini bir yere bağlamaya ya da yutmaya yarayan örgen. İLE Havası alınmış. | Basıncı düşürülmüş. )


- VAPORİZASYON/VAPORIZATION[İng.] değil/yerine/= BUHARLAŞ(TIR)MA


- VAPUR ile/ve/||/<> BANDIRMA VAPURU

( )


- VAPUR ile GEMİ/KEMİ[dvnlgttrk]

( MELLÂH: Denizci, gemici, kaptan. )

( [Kofti] ... ile KAY )

( SÂBÎHA[< SİBÂHAT], SEFÎNE[çoğ. SEFÂİN, SÜFÜN] )

( STEAMER vs. SHIP )

( ... ile SEFİNE )


- VAR DA MI ile YOK DA MI
YOK?


- VAR ETMEK ile/değil İDRAK ETMEK


- VAR OLAN ve/<> GÖRÜNMEYEN VAR OLAN

( Evrendeki her şey. VE/<> İnsan. )


- VAR/OLANI:
TÜKETMEK ile/ve/değil/yerine/<>/< YÖNETMEK


- VAR OLMAK ile/ve/||/<>/> KİŞİ/İNSAN OLMAK

( Doğada. İLE/VE/||/<>/> Ancak, başka bir insan ile. )


- VAR OLUŞUMUZ:
"DÂVÂ" İÇİN ile/değil/yerine/>< SEVGİ/SEVİ İÇİN


- VAR ile "VAR OĞLU VAR"


- VAR ve/||/<> VAR'IN BİLGİSİ ve/||/<> VAR'IN PAYLAŞILABİLİRLİĞİ

( Vardır. VE/||/<>/> Bilinebilir. VE/||/<>/> Her zaman, zemin ve koşulda. )


- VARDA[İt.] ile VARDAKOSTA[İt.] ile VARDA BANDIRA

( Dikkat et, savul, destur! İLE Kıyıları koruyan gemilere verilen ad. | İriyarı ve gösterişli kadın. İLE İşaretçi er. )


- VARGI ile YARGI

( Verilen bir önermeden, çıkarsama yoluyla varılan sonuç. İLE Kavrama, karşılaştırma, değerlendirme gibi yollara başvurularak, kişi, durum ya da nesnelerin eleştirici bir biçimde değerlendirilmesi.[HÜKÜM] | Yasalara göre mahkemece bir olay ya da olgunun doğuşuna etken olan nedenlerin de göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi sonucu verilen karar.[KAZA] )

( RESULT vs. JUDGE )


- VARI YOKLAMAK ile YOKU YOKLAMAK

( "TO MAKE NONEXISTENCE" TO THE "EXISTENCE" vs. "TO MAKE NONEXISTENCE" TO THE "NONEXISTENCE" )


- VÂRİD ile SU BULMA GÖREVLİSİ


- VÂRİDÂT[Ar. < VÂRİDE] ile/değil/yerine ESİN/İLHAM

( Yıllık/aylık gelir. | Hatıra gelen, içe doğan şeyler. İLE/DEĞİL/YERİNE Etkilenme, çağrışım ya da içe doğmayla akla gelen, yaratıcı düşünce, duygu. )


- VARILAN/VARILACAK:
MEKÂN/MAHAL ile/ve/<> HAL(RIDVAN)


- VARİS[Fr. VARICE] ile VÂRİS[Ar. < VERÂSET]

( Toplardamar genişlemesi. [Daha çok bacaklarda görülür] İLE Kalıt/miras sahibi. )


- VARİYANT[İng. < VARIANT / Fr. < VARIANTE] değil/yerine/= DEĞİŞİKLİK, DÖNEMEÇ


- VARİYETE/VARIETY[İng.] değil/yerine/= ÇEŞİTLİLİK


- VARLIĞIN BİLİNCİ ile/ve BİLİNCİN VARLIĞI

( CONSCIOUSNESS OF THE EXISTENCE vs./and EXISTENCE OF THE CONSCIOUSNESS )


- VARLIK BİLGİSİ ile/ve/= ALLAH'IN BİLGİSİ

( ONTOLOGY vs./and/= KNOWLEDGE OF GOD )


- VARLIK BİLİM BİLGİ BİLİM


- VARLIK FELSEFESİ/VAHDET-İ VÜCÛD ile/ve/sonra/> BİRİCİK OLMAK

( İlk felsefe. İLE/VE/SONRA/> En son. )


- VARLIK İLKELERİ ile/ve/> VAROLUŞ NİTELİKLERİ


- VARLIK/AD "OLUŞTURUCULUK/VERİCİLİK" ile/ve/değil/||/<>/> AKIL


- VARLIK SIRADÜZENİ(HİYERARŞİSİ) ile/ve BİLGİ SIRADÜZENİ(HİYERARŞİSİ)

( EXISTENCE HIERARCHY vs./and KNOWLEDGE HIERARCHY )


- VARLIK-BİLGİ TASAVVURU ile/ve AHLÂK TASAVVURU

( Varlık ve Bilgi Tasavvuru olmayanın, Ahlâk Tasavvuru olmaz. )

( Ahlâk, kendimiz ve başkalarıyla kurduğumuz ilişkiler bütünüdür. )

( Ahlâk: İnsanla/kişilerle ilgili bilgileri birleştirmek. )

( Ahlâk: Ödev sorumluluğu. )

( )

( EXISTENCE-KNOWLEDGE IMAGINATION vs./and MORALS IMAGINATION )


- VARLIK-BİLGİ TASAVVURU ile/ve AHLÂK TASAVVURU

( Varlık ve Bilgi Tasavvuru olmayanın Ahlâk Tasavvuru olmaz. )


- VARLIK-VAROLAN-ANLAM/BİLGİ


- VARLIK/VAROLUŞ ve/||/<> HAK ve/||/<> HAREKET


- VARLIK ile ARA-VARLIK(NOUS)


- VARLIK ve/<> DARLIK


- VARLIK ve/= DİRENÇ[+]/DİRÂYET[YETENEK]


- VARLIK ile/ve MÜRİD


- VARLIK ile/ve VARLIK OLARAK VARLIK

( ... ile/ve MİN-HAYSU-HÜVE-HÜVE )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Anlamın olduğu yerdir. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Anlam aranmaz/bulunmaz. )

( Nedeni, kendinde olan. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Nedeni, dışarıda olan. )

( Aklın alanında/sınırlarında. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Zihnin alanında/sınırlarında. )

( VARLIK [< BARLIK] [Türkçe'de V ile başlayan sözcük yoktur.] )

( Tektir. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Çoktur. )

( Varlık, ölçülebilir ile ölçülemezin; sınırlı ile sınırsızın; oranlanabilir ile oranlanamazın harmanıdır. )

( Kendi özüne bağlı olarak varoluş! )

( Varlığın, görünüşte ne başlangıcı ne de sonu vardır, çünkü o her an yeniden başlar. )

( Evrende, herhangi bir şey, ancak, ilişkileriyle varlaşır. )

( Birlik, barış ve varlık üretir. )

( Kendiyle çelişkide olanın, varlığı yoktur. Ya da anlık bir varlığı vardır ki, bu da aynı anlama gelir. )

( Varlaşma, ilişkilerin belirmesi; değişme, ilişkilerin değişmesi; gelişme, ilişkilerin çözülerek, ilgili nesne, olay, olgu için daha üst bir konumda, yeniden kurulmasıdır. )

( Varlığın ve yokluğun ötesinde, hakiki olanın sonsuzluğu yatar. )

( Varlığın, kendi hakkında bilinçli olması gerekmez. )

( Her ne görürseniz, o gördüğünüz, sürekli olarak sizin kendi varoluşunuzdur. )

( Bilincinde olmadığım bir şeyin, "var olmadığı"nı söylemek, tümüyle yanlıştır. )

( Bilinçli deneyiminiz dışında, var olduğunu iddia ettikleriniz, eldeki bilgilerden çıkarılmış sonuçlardır. )

( Bildiğinizi, sonuna kadar araştırın, inceleyin! Varoluşunuzun, bilinmeyen katmanlarına ulaşacaksınız. )

( VARLIK: İçerik(mahiyet) olarak harf, dışlaşmış(tezahür etmiş) olarak rakam. )

( Dış dünyada bulunan varolanların biçimleri, zihinde, kavramlar olarak bulunur. )

( Gerçek var oluşumuzun derin katmanlarına ulaştıkça, zihnimizin, yüzeydeki oyunlarının bizi pek az etkilediğini göreceğiz. )

( Varoluşta, süreklilik olamaz. )

( Kişi, kendi emeğinin varolanıdır. )

( Varlığın dört biçimi/yansıması:
* VUCUD-İ AYNÎ
* VUCUD-İ ZİHNÎ
* VUCUD-İ HATTÎ/KİTABÎ
* VUCUD-İ LİSANÎ/İBARÎ )

( VARLIK:
* Özne-nesne ilişkisinde somut(vucûd fi'l-a'yân [Ar.])
* Zihnî (vucûd fi'l-ezhân [Ar.])
* Sözlü (vucûd fi'l-ibâre [Ar.])
* Yazılı (vucûd fi'l-kitâbe [Ar.]) )

( VUCÛD-U HARİCÎ: Varoluşunu, benim istencime/irâdeme borçlu olmayan. )

( VARLIK: Ne yapacağının araçlarını bilmek açısından bilmek. )

( Bütünlük. İLE/VE/DEĞİL/<> Parça. )

( İlkeseldir. İLE/VE/DEĞİL/<> Olmayabilir. )

( Becoming has, apparently, no beginning and no end, for it restarts every moment.
What contradicts itself, has no being. Or it has only momentary being, which comes to the same.
Beyond being and not-being lies the immensity of the real.
Being need not be self-conscious.
To say that what I am not conscious of does not exist, is altogether wrong.
What you claim exists outside conscious experience is inferred.
Whatever you see it is always your own being that you see.
Investigate what you know to its very end and you will reach the unknown layers of your being.
When you reach the deep layers of your true being, you will find that the mind's surface-play affects you very little.
There can be no continuity in existence. )

( Bâtın. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Zâhir. )

( [not] EXISTENCE vs./and/but/||/<>/> PRESENCE )

( HEN TO ON )

( CUNZAI ile/ve ... )


- VARLIK ile/ve/<> VAROLAN ile/ve/<> TİN

( Hakk. İLE/VE/<> Halk. İLE/VE/<> Hüve. )


- VARLIK ile/ve VAROLMA ile/ve YOKLUK

( Akla ilişkindir. İLE/VE Zamana ilişkindir. İLE/VE Zemine/mekâna ilişkindir. )

( ... İLE/VE Gerçeklik alanıdır. İLE/VE Gerçeklik kavramıyla karşılanamaz. )


- VARLIK ile VAROLUŞ


- VARLIK ve VAROLUŞ ve İNSAN


- VARLIK ile/ve YOK VARLIK

( ... İLE/VE Tin. )

( Sadece kişi, yoktan varolur. )

( ONTOS ON >< UK ON )


- VARLIK ile/ve/değil/<> YOKLUĞUN VARLIĞI

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> İnsan. )


- VARLIK ile/ve/<> YORUMLANMIŞ VARLIK

( ... İLE/VE/<> Dil. )


- VARLIKBİLİM = MEHBAS-İ VÜCUT = ONTOLOGY[İng.] = ONTOLOGIE[Fr., Alm.] = ONTOLOGIA[Lat.] = ON, ONTOS[Yun.]


- VARLIKLAR/HER "VARLIK" değil VARLIK(VUCUD) ya da HER VAROLAN(MEVCUD)


- ... VARLIKLARINI SÜRDÜRÜYOR değil ... VAROLUŞLARINI SÜRDÜRÜYOR


- VARLIKSAL ile/ve/değil VAROLUŞSAL


- VARLIK-VAROLAN-ANLAM/BİLGİ


- VAROLAN BİLİM(ONTOLOJİ) ile/ve VARLIK FELSEFESİ


- VAROLAN BİLİMİ ile/ve/||/<> UYGULAMALI VAROLAN BİLİMİ


- VAROLAN/VAROLUŞ GÜDÜSÜ:
AZ ENERJİ HARCAMA ile/ve ÇOK ENERJİ DEPOLAMA

( Kişi, ikisinin de dengesini kuran/sağlayandır. )


- VAROLAN/MEVCÛD ile/ve/=/||/<>/> BİLİNEN/MALUM


- VAROLAN/VAROLUŞ ile/ve GEÇİCİ VAROLAN/VAROLUŞ

( EXISTENCE vs./and TEMPORARY EXISTENCE )


- VAROLAN ile/ve/<> OLANAKLI ile/ve/<> OLASILIKLI

( MEVCUT ile/ve/<> MÜMKÜN ile/ve/<> MUHTEMEL )


- VAROLAN ile/değil OLUMSUZLANMIŞ VAROLAN


- VAROLAN ile/ve/<> VAR OLMASI GEREKEN ile/ve/<> HAYAL ETTİĞİNİ/N GERÇEKLEŞTİR(İL)ME(Sİ)

( Bilim. İLE/VE/<> Felsefe. İLE/VE/<> Sanat. )


- VAROLAN ile VAROLUŞ


- VAROLANBİLİMİ ile/ve/||/<>/> BİLGİBİLİMİ

( ONTOLOGY vs./and/=/||/<>/> EPISTEMOLOGY )


- VAROLAN'IN(MEVCUDUN) DÖRT NEDENİ:
MADDÎ ile SURÎ/BİÇİMSEL(FORMEL) ile FAİL/ETKER ile GÂÎ/SONSAL


- VAROLANIN/NESNENİN:
YÜKLEM ALABİLMESİ ile/>< YÜKLEM ALAMAMASI

( Varlık. İLE/>< Yokluk. )


- VAROLANLAR ile/ve ARA-VAROLAN/LAR(NOUS)

( Önce gerçek varlığınıza dönün ve sevginin yüreğinden harekete geçin. )


- AD(İSİM):
VAROLANLARA VERİLİŞİNE GÖRE ile/ve/<> VAROLANLARIN SAYISINA GÖRE

( Özel ad. | Tür adı. İLE/VE/<> Tekil ad. | Çoğul ad. )


- VAROLDUĞUNDAN DOLAYI DÜŞLENEN ile/ve/||/<> DÜŞLENDİĞİNDEN DOLAYI VAR OLACAK OLAN


- VAROLMA ile VARLIK

( Kişinin elindedir. İLE Üzerine düşünülebilecek/söylenilebilecek herşeyin bulunduğu ve hiçbir şeyin bulunmadığı. )


- VAROLUŞ NESNESİ ile/ve VAROLUŞ ÖZNESİ

( EXISTENCE OBJECT vs./and EXISTENCE SUBJECT )


- VAROLUŞ ile/ve/değil/<> VAROLAN

( Varolan, olasıların en iyisidir. )

( Saf varoluşta, parça fikri yoktur. )

( Varoluş başlangıçsızdır ve sonsuzdur. )

( In pure being the very idea of the particular is absent. )


- VAROL-UŞSAL değil VAR OLUŞSAL


- VAROLUŞ'TA:
KUŞKULANILAMAZLIK ile/ve KANITLANAMAZLIK


- VAROLUŞUNDAN RÂZI OLUNMUŞ/LUK ile AHLÂKINDAN RÂZI OLUNMUŞ/LUK

( RÂZİYE ile/ve MARZİYE )


- VAROLUŞUNDAN RÂZI OLUNMUŞLUK ile/ve/<>/>/< AHLÂKINDAN RÂZI OLUNMUŞLUK

( RÂZİYE ile/ve/<>/>/< MARZİYE )


- VARSAYIM = FARAZİYE = HYPOTHESIS[İng.] = HYPOTHÉSE[Fr.] = HYPOTHESE[Alm.] = SUPPOSITIO[Lat.] = HYPOTHESIS[Yun.]


- VARSAYISAL değil SAYISAL


- VARSAYISAL değil VARSAYIMSAL


- VARSILLIK/ZENGİNLİK(") ile/ve/değil/||/<>/> VARLIK/SERVET

( Bağırır. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Fısıldar. )


- VARSIL/LIK(ZENGİN[Fars. < SENGİN]/LİK) ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/&gt;&lt;/< YOKSUL/LUK(FAKİR/LİK)

( Malı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>

( Rezilliğin yardımcısı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>

( )

( Paranın satın alamayacağı bir şeye sahip olana kadar varsıl değilizdir. )

( "Beş parasızmış" gibi yaşadıklarından dolayı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>

( Yoksulluğu över. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>

( )


- VAR/VARLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< O


- VARYABL/VARIABLE[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞKEN


- VARYANT/VARIANT[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞKE/N


- VARYANT[Fr.] ile VARYASYON[Fr.]

( Bir yol şebekesi üzerinde, belirli bir noktadan ayrılarak başka bir noktadan aynı yolla birleşen ikinci derecedeki yol. | Bir metnin, bir yapıtın, aslından az çok ayrılan değişik biçimlisi. İLE [müzik] Çeşitleme. | [dirimbilim] Değişim. )


- VARYASYON//VARIATION[İng.] yerine ÇEŞİTLE(N)ME, DEĞİŞİK


- VAŞAK ile AVRASYA VAŞAĞI


- VAŞAK ile İBER VAŞAĞI

( )


- VAŞAK ile KANADA VAŞAĞI

( )

( )

( LYNX cum LYNX CANADENSIS )


- VAŞAK ile KARAKAL VAŞAK


- VAŞAK ile/ve UŞEK/ÜŞEK

( ... İLE/VE Küçük vaşak. )


- VASAT[Ar.]/MEDIA[İng.] değil/yerine/= BESİYERİ, ORTAM, ORTA


- VASATÎ HATÂ[Ar.] ile VASATÎ MÜRABBAÎ HATÂ[Ar.]

( [matematikte] Herhangi bir şeyin müteaddit ölçülerinin vasatîsi olan rakamı beher ölçü miktarını temsil eden rakamdan çıkarmak sûretiyle elde edilen farklar toplamının ölçü adedine bölümünden elde edilen ± hatâ miktarı. [Fr. ERROR MEDIUS] İLE Herhangi bir şeyin müteaddit ölçülerinin vasatîsi olan rakamı beher ölçü miktarını temsil eden rakamdan çıkarmak suretiyle elde edilen farkların kareleri toplamının kökünün ölçü adedine bölünmesinden elde edilen ± hatâ miktarı. [Fr. ERROR MEDIUS METUENDUS] )


- VASÎ[< VESÂYET | çoğ. EVSIYÂ'] ile VÂRİS[< VERÂSET | çoğ. VERESE]

( Bir yetimin/öksüzün ya da akılca zayıf, hasta birinin malını yöneten kişi. | Vefât etmiş birinin vasiyetini yerine getirmekle yükümlü olan kişi. İLE Kendine kalıt/miras kalan kişi/ler. )


- VASÎ[Ar. < VESÂYET | çoğ. EVSIYÂ'] ile VÂSİ/VÂSİA[Ar. < VÜS'AT]

( Bir yetimin/öksüzün ya da akılca zayıf, hasta birinin malını yöneten kişi. | Vefât etmiş birinin vasiyetini yerine getirmekle yükümlü olan kişi. İLE Geniş, engin, açık, enli, bol. )


- VASİ ile VÂSİ

( Mirası yöneten. İLE Geniş, engin. )


- VÂSİ'[Ar. < VÜS'AT] ile VASÎ[Ar. < VESÂYET | çoğ. EVSIYÂ']

( Geniş, açık, enli, bol. | Allah'ın adlarından biri. İLE Bir ölünün vasiyetini yerine getirmeye memur edilen kişi. | Bir yetimin ya da akılca zayıf ve hasta olan bir kişinin malını idare eden kişi. | Hz. Ali. [İmamiye mezhebine göre] )


- VÂSIB[Ar.] ile VASIB[Ar.]

( Sürekli, yerinde duran. İLE Hasta. )


- VAS(I)F değil/yerine/= ÖZELLİK, NİTELİK | ÖVME


- VAST[Ar.] ile VASAT[Ar.]


- VATAN:
MEZAR ve/||/<> İNSAN ve/||/<> DİL ve/||/<> DÜZEN/NİZAM ve/||/<> TARİH ve/||/<> DESTAN/LAR ve/||/<> GAZÂVATNÂME ve/||/<> TÜRKÜ VE AĞIT ve/||/<> NİNE VE NİNNİ ve/||/<> ROMAN ve/||/<> HATIRAT


- VATANINI SEVMEK ve/||/<> ALLAH'I SEVMEK


- VATANSEVER(/PERVER) değil/yerine/= YURTSEVER


- VATM[Ar.] ile VATY[Ar.]

( Ayakla çiğneme. | Perdeyi salıverme. İLE Ayakla çiğneme. | Birleşme, birlikte olma, eşeysel ilişkiye girme. )


- VATNAJÖKULL ile/ve/<> LANGJÖKULL ile/ve/<> HOFSJÖKULL

( Kuzey Kutbu'nda ve İzlanda yakınlarındaki üç büyük buzul. )


- VATOZ ile DİKENLİ/İĞNELİ VATOZ

( ... İLE Karayipler'de yaşarlar. )

( Köpekbalıklarından, sırtında büyük dikenleri olan, kuma gömülü olarak yaşayan bir balık. İLE ... )

( RAJA CLAVATA cum ... )


- VATOZ ile HAYALET VATOZ


- VAV[Ar.] ile VÂ[Ar.] ile VA'[Ar.] ile VÂ[Ar.]

( V harfinin adı. Osmanlı abecesinin yirmidokuzuncu harfidir.[Ebced hesabında 6 sayısının karşılığıdır.] İLE "Vah, yazık!" anlamına gelerek esef, hayıf, hasret gibi sözcüklerle kullanılır.[VÂ-HAYFÂ: Eyvah! Yazık!] İLE Çakal. İLE "Geri, arkada" anlamına gelerek birleşik sözcükler yapar.[VÂ-MÂNDE: Geride kalmış, geride.] )


- VAZ CAYDIM değil VAZGEÇTİM


- VA'Z/VAAZ/VAAD[Ar.] ile VAZ'[Ar. çoğ. EVZÂ'] ile VÂZ[Ar.]

( Bir kişiye, kalbini yumuşatacak, kendini iyiliğe sevk edecek biçimde söz söyleme. | Dini öğüt. İLE Koyma, konulma. | Belirleme, tayin etme. | Kurma, icad etme. | Bir şeye ad koyma. | Meydana getirme. | Duruş, tavır, hareket. İLE Bırakma, terk. )


- VAZCAYMAK" değil VAZGEÇMEK ya da CAYMAK


- VAZGEÇ! ile/ve/||/<> VAZGEÇME!

( Dünyadan. İLE/VE/||/<> Kendinden! )


- KİŞİ(İNSAN) HAKLARI:
VAZGEÇİLEMEZ ve/||/<> DEVREDİLEMEZ


- VAZGEÇMEK ile/ve/||/<> GAMBİT[İt. < GAMBETTO: Çelme takma, ayağa takma. < GAMBA: Bacak.]

( ... İLE/VE/||/<> Satrançta, oyuncunun, açılışta ya da süreçte, amaçlı olarak piyon ya da bir ya da birkaç taşından vazgeçmesi. )

(

Satrançtaki Gambit Açılışları

"Gambit" sözcüğü Türkçe'de çoğunlukla gambit olarak bırakılır; teknik bağlamda Açılış fedâsı da kullanılabilir.

İngilizce Türkçe Açıklama
Queen's Gambit Vezir Gambiti (Vezir Açılış Fedâsı) Beyaz, d4 ardından c4 sürerek c piyonunu fedâ edip merkezde üstünlük kurmayı hedefler.
King's Gambit Şah Gambiti (Şah Açılış Fedâsı) Beyaz, e4'ten sonra f4 oynayıp f piyonunu fedâ ederek hızlı gelişim ve saldırı arar.
Evans Gambit Evans Gambiti İtalyan Açılışı içinde b4 piyon fedâsıyla hızlı taş gelişimi amaçlanır.
Danish Gambit Danimarka Gambiti Beyaz, birkaç piyonu fedâ ederek çok hızlı gelişim ve açık hatlar elde etmeye çalışır.
Benko Gambit (Volga Gambit) Benko Gambiti (Volga Gambiti) Siyah, vezir kanadında piyon fedâ eder; uzun vadede açık hatlar ve kaleler için baskı fırsatları doğar.
Smith-Morra Gambit Smith-Morra Gambiti Sicilya Savunması’na karşı beyaz c3 piyonunu fedâ eder; gelişim temposu kazanmak ister.
Scotch Gambit İskoç Gambiti İskoç Açılışı içinde piyon fedâsına dayalı keskin bir varyanttır.
Latvian Gambit Letonya Gambiti Siyah, e5 sonrası f5 sürerek agresif ama riskli bir fedâ yapar.
Özel adlı açılışlarda [Evans, Benko, Smith-Morra gibi] adlar genellikle çevrilmez; “gambit” bölümü, Türkçe'ye bazen “Açılış fedâsı” olarak aktarılır.
)


- VAZGEÇMEYELİM ve ERTELEMEYELİM ve
ÜŞENMEYELİM

( TO GIVE UP vs. TO POSTPONE/DELAY )


- VAZÎ'[Ar. < VAZ] ile VAZ'Î/VAZ'İYYE[Ar.] ile VAZÎH[Ar. < VUZÛH]

( Alçak, bayağı, âdî, aşağı. İLE Onunla ilgili, vaz'a mensup. İLE Apaçık, besbelirli, meydanda. )


- VÂZI'[Ar. < VAZ] ile VÂZIH[Ar.]

( Koyan. | Temelini koyan, kuran, yapan, hazırlayan. İLE Açık, meydanda, belirli, kapalı olmayan söz/tümce. )


- VAZÎFE[Ar.] değil/yerine/= ÖDEV/GÖREV; İŞ


- VAZİYET ETMEK değil VÂZ-I YED ETMEK

( ... DEĞİL Duruma el koymak. )


- VAZO[İt. < VASO]/SÜRÂHÎ[Ar.] değil/yerine/= SULUK/DOLÇA

( ... İLE/DEĞİL İçecek koymaya yarar, cam, plastik vb.den yapılan kap. )


- VAZOMOTOR/VASOMOTOR[İng.] değil/yerine/= DAMAR DEVİNIMSEL


- VAZORÖLAKSASYON/VASORELAXATION[İng.] değil/yerine/= DAMAR GEVŞEMESİ


- VAZOSPAZM/VASOSPASM[İng.] değil/yerine/= ANİ DAMAR KASILMASI


- VECÂ-İ BATN ile VECÂ-İ CENB ile VECÂ-İ MEFÂSIL

( Karın ağrısı, kuru buruntu. İLE Göğsün yan tarafındaki ağrı. İLE Eklem ağrıları. )


- VECÂR/VİCÂR[Ar. çoğ. EVCİRE, VÜCÜR] ile ...

( Kurt, aslan gibi yırtıcı hayvan yatağı, in. )


- VECD ile/ve VÜCÛD

( 12. İLE/ve Sevilenin sevene ikramı. / Bulmak. Zatın kendini kendinde bulması. )

( Zatın sıfatları açısından kendini kendinde bulması. )


- VECEL[Ar.] ile EMEL[Ar.]


- VECHE[aslı VİCHE] değil/yerine/= YAN, TARAF, SEMT | YÜZ


- VECHE ile CEPHE/CEBHE

( ... İLE Alın (yüz). | Savaş bölgesi. | Taraf, yön. )


- VECÎ[Ar. < VECÂ] ile VECÎH[Ar. çoğ. VÜCEHÂ]

( Ağrıtıcı, sızlatıcı. İLE Bir kavmin ulu'su, büyüğü, başkanı. | Güzel, hoş, lâtif. | Uygun/münasip. )


- VEDA'[Ar.] ile VEDÂ[Ar.] ile VEDA[Sans.]

( Beyaz boncuk. İLE Ayrılma, ayrılış. İLE Kutsal Hint metini. )


- VEDÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VEFÂ


- VEDÎ[Ar.] ile VEDÎ'[Ar. < VEDA]

( İşeme bittikten sonra çıkan su. | Arabistan'ın bazı yerlerinde alınan vergi. İLE Başkasının malını saklamakla görevli kişi. )


- VEDÛD ile ...

( Çok şefkatli, kendine çok sevgi beslenilen. | Tanrı'nın bir isim-sıfatı; seven, sevginin kaynağı. )


- VEGAN YAŞAMDA/BİLİNÇTE:
| "AZALTMACILIK" ya da "AŞAMACILIK" | değil/yerine/>< 6 İLKE

( )


- VEHBÎ İLİM ile KİSBÎ İLİM


- VEHÇE değil VECHE


- VEHHÂB[< VEHB] değil/yerine/= ÇOK HÎBE EDEN, FAZLA BAĞIŞLAYAN, KARŞILIKSIZ VEREN


- VEHİM/VEHM ile/değil/yerine/>< FEHİM/FEHM

( Kuruntu. İLE Anlama, düşünme. )


- VEHİM[çoğ. EVHÂM] ile MİSAFİR-İ GAYBİ

( Kuruntu, yersiz korku. Şüphe, tereddüt. İLE Zaman zaman kişinin aklına gelen kötü düşünceler.[Gelip geçicidir!] )


- VEHM ile/ve VEHİM/VÂHİME

( Kuruntu. İLE/VE Tekil/tikel anlamları tespit eden güç. )

( ... avec/et FACULTE ESTIMATIVE )


- VEJETERYANVEJETARYEN


- VEKTÖR[İng. < VECTOR ][Fr. < VECTEUR] değil/yerine/= BİLEŞKE | YÖNEY | TAŞIYICI

( Doğrultusu, yönü, uzunluğu belirli olan ve bir ok imiyle gösterilen doğru çizgi. | Büyüklüğü ile yönü olan nicelik. | Enfeksiyon etkenini bir konaktan diğerine aktaran genellikle eklem bacaklı, omurgalı ya da omurgasız taşıyıcı dirimli. )


- VEKTÖR ile/ve/değil/||/<>/< VEKTÖR UZAYI

( )

( Bir vektör, vektör uzayının öğesidir. )


- VEL-HÂSIL/VEL-HÂSIL-I KELÂM değil/yerine/= KISACASI/SÖZÜN KISASI


- VELÂYET:
ÖZGÜRLÜK ve/<> ÖZGÜNLÜK


- VELÂYET ile/ve VESÂYET

( Korunma. İLE/VE Sakınma. )

( GUARDIONSHIP vs./and TUTORSHIP/TUTELAGE/CUSTODY )


- VELÂYET-İ ÂMME ile VELÂYET-İ HASSA


- VELÂYETTEN KURTULMAK ile/ve VESÂYETTEN KURTULMAK

( VARESTE[Fars.]: Kurtulmuş. )


- VELED-İ BENÂT[Ar.] ile VELED-İ BENÎN[Ar.]

( Dişil çocukların eril ve dişil çocukları. İLE Eril çocukların eril ve dişil çocukları. )


- VELED-İ KALB ile ...

( KALP ÇOCUĞU, MÂNEVÎ HAL )


- VELEV[Ar.] değil/yerine/= İSTER, İSTERSE, OLSA DA, KALDI Kİ, DİYELİM Kİ, HATTA


- VELÎ[Ar.] ile/ve/= DOST[Fars. < DÜST]

( KIYIM-KIYIM, KIYIL Kİ, DOST ÖNÜNE ÇIK(ABİL) )


- VELİYY[çoğ. EVLİYÂ] ile VELÎ[Fars. < VELÂYET]

( Allah'ın 99 adından biri. | Sahip. | Bir çocuğun her türlü hareketinden ve durumundan sorumlu olan kişi. | Ermiş, eren. İLE Velâkin, ammâ, fakat. )

( "ve er"in kısaltması Ve, eğer. İLE "Sahip, usta, mâlik" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar.[DÂNİŞ-VER: Âlim. | SUHAN-VER: Şair, edip.] )


- VELOSİTE/VELOCITY[İng.] değil/yerine/= HIZ


- VEN ile/ve/<> VENÜL

( Kanı, kalbe doğru götüren toplardamarlar. İLE/VE/<> Kılcal damar yatağı ve bir ven arasında kan taşıyan kan damarı. )


- VENÜS:
SABAH TANRISI ile/ve AKŞAM TANRISI

( Aşk. İLE/VE Savaş. )


- VENUS URANIA ile/ve/||/<> VENUS PANDEMUS

( Saf Aşk. İLE/VE/||/<> Duygularla olan. )

( Gökte. İLE/VE/||/<> Yerde. )


- VER PİYAZI, ÇEK AYAZI ile ...


- VERÂ'/VERÂ[Ar.] ile VER'A[Ar.] ile VERÂ[Ar. çoğ. VERÂYÂ] ile VERA'[Ar.]

( Arka, geri, öte. | Başka, gayri. | Kıç, geri, dübür. İLE Korkaklık. İLE Halk, mahluk; âlem, kâinat. İLE Haramdan kaçınma. )


- VERANDA[Fr. < Port.] ile/||/<> TERAS[Fr. < TERRASSE]/TARAÇA/AYAZLIK

( Daha çok ayrı yapıların zemin katında yer ile aynı seviyede ya da biraz yükseltilmiş, ön cepheyi kaplayan, üzeri bir çatıyla örtülü, yanları açık ya da camlı büyükçe sundurma. İLE/||/<> Apartmanlarda ya da evlerde en üst katın üç tarafı ve üstü açık olan bölümü. )


- VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ değil/yerine/= KALITÇILIK VE GEÇİNÇ VERGİSİ


- VERBAL/NON-VERBAL değil/yerine/= SÖZEL/SÖZEL OLMAYAN


- VERDİĞİN ŞEYLERİ "GÖRMEMEK" ve/||/<>/>/< VEREBİLECEĞİN ŞEYLERİ ARTIRMAK


- VERE ile VERDİ

( Bir kalenin ya da berkitilmiş bir yerin teslimi. İLE Bir borudan, bir saniyede geçen suyun ya da bir iletken telden bir saniyede geçen elektriğin miktarı. )


- VEREBİLİNİR değil VERİLEBİLİR


- VEREM(BCG) AŞISI ile ÖTEKİ AŞILAR

( GALOPAN: Hızla ilerleyen verem. )

( TUBERCULOSIS[Bacillus Calmette-Guérin] cum OTHER VACCINES )


- VEREM ve/||/<> VEREM/KOH BASİLİ(MİKROBU)[< R. Koh adından]


- VEREM" ile/değil VEREYİM


- VEREN EL, ALAN ELDEN ÜSTÜNDÜR" değil ALAN EL, VEREN ELDEN ÜSTÜNDÜR/ÜSTTEDİR


- VERESİYE/YAPASIYA KADAR değil/yerine VERENE/YAPANA KADAR


- [ne yazık ki]
VERGİ KAÇIRMAK değil/yerine VERGİDEN KAÇINMAK


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( BİLGİ: İnsan aklı sınırıları içerisinde evreni ve doğayı anlama çabası. )

( Bilgi, göklere uçabileceğimiz kanatlardır. )

( Yapmanız gereken şey farkında olmanın farkında olmaktır. )

( Tüm sonuçlarına katlanabilmektir. )

( Hiçbir uygarlık, varolan bilgiyle çatışmadan, bilgi üretemez. )

( KUTADGUBİLİG: Mutluluk/saadet veren bilgi, kutlu bilgi. Çinliler, ona Edebü'l-Mülûk der; Maçinliler, onu Enîsü'l-memâlik diye adlandırır. Bu meşrık ilinin büyükleri, buna doğruca Zînetü'l-ümerâ der.
İranlılar buna Şehnâme der, Turanlılar ise Kutadgu bilig diye anar. )

( )

( | Before AND/> After. AND/> Inside AND/> Outside |

vs./AND/+/<>/>/<

Time and place. )

( | [by] ... AND/> "What, where, when, who?" questions and answers. AND/> "How?" question and answers. |

vs./AND/+/<>/>

"Why?" question and answers. )

( | Letter, phoneme. AND/> Morpheme. AND/> Word. |

vs./AND/+/<>/>/<

Sentence. )

( [bilginin/kavramın/nesnenin/olgunun] | Öncesi VE/> Sonrası VE/> İçi ve dışı |

İLE/VE/+/<>/>/<

Zamanı ve Zemini )

( | Yazaç/harf. VE/> Hece. VE/> Sözcük. |

İLE/VE/+/<>/>/<

Tümce. )

( | ... VE/> "Ne, ne zaman, nerede, kim?" soruları ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. VE/> "Nasıl?" sorusuyla ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. |

İLE/VE/+/<>/>/<

"Neden?" sorusuyla ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. )

( DATA vs./and/<>/>/< INFORMATION vs./and/<>/>/< KNOWLEDGE vs./and/<>/>/< WISDOM, AWARENESS vs./and/<>/>/< ELEGANCE )


- VERİ ile/ve/||/<>/> BİLİ ile/ve/||/<>/> BİLGİ ile/ve/||/<>/> BİLGELİK/FARKINDALIK

(

Veri - Bili - Bilgi - Bilgelik/Farkındalık

Veri Bili Bilgi Bilgelik
Harf Hece Sözcük Tümce
Nokta Çizgi Biçim Tasarım
Sayı İşlem Sonuç Yorum
Nota Melodi Şarkı Beste
Hava Durumu Ölçümü Sıcaklık Çizeneği İklim Çözümlemesi Küresel Eğilimler
Ham nesneler Malzemeler Ürün Bilinirlik Yönetimi
Ham Veri Çizenek/Grafik Yazanak/Rapor İş Yönetimi
)

(

Örnek Alan Veri Bili Bilgi Bilgelik
Doğa Bilimleri 25°C, 30°C, 28°C, 26°C (sıcaklık değerleri) Ortalama sıcaklık: 27°C Yaz mevsiminde hava normalden daha sıcak. Gelecekte su kaynaklarını korumak için önlem alınmalı.
Sağlık 70 kg, 1.75 m, 120/80 mmHg, 90 kalp atışı/dakika VKİ: 22.86 (ortalama aralıkta) Kişi, sağlıklı kiloda ancak kalp sağlığı için hareket etmesi gerek. Sağlıklı yaşam tarzı, süreğen sayrılıkları önler.
İş Dünyası 100, 500, 300 (aylık satış rakamları) Ortalama aylık satış: 300 adet Satışlar, yaz aylarında artıyor. Stok ve pazarlama yönetimi, yaz aylarına göre ayarlanmalı.
Eğitim 70, 85, 90, 65 (sınav notları) Not ortalaması: 77.5 Matematikte başarılı, tarihte ek çalışma gerekli. Öğrenme biçimlerine uygun eğitim ön çalışmaları başarıyı artırır.
Finans 1000 TL, 1500 TL, 2000 TL (aylık gelirler) Ortalama aylık gelir: 1500 TL Gelir düzenli ancak tasarruf oranı düşük. Bütçe ayarlaması ve yatırım araçları değerlendirilmeli.
Trafik 50 km/s, 60 km/s, 70 km/s (araç hızları) Ortalama hız: 60 km/s Trafik hız sınırlarına uyulmuyor. Hız denetimi ve eğitimle kazalar azaltılabilir.
Tarım 10 kg, 15 kg, 20 kg (ürün verimleri) Ortalama verim: 15 kg Toprak niteliği düşük, ... gerekli. Sürdürülebilir tarım yöntemleriyle verim artırılabilir.
)

( DATA vs./and/||/<>/> INFORMATION vs./and/||/<>/> KNOWLEDGE vs./and/||/<>/> WISDOM/AWARENESS )


- VERİLENİ/SUNULANI:
"YUT" DİYE değil TUT DİYE!


- VERİLİ (ORTAK) AKIL ile/ve/> KURULU (ORTAK) AKIL

( Kültür. İLE/VE/> Uygarlık. )

( Nedenbilimsel. İLE/VE/> Erekbilimsel. )


- VERİLİ OLAN ile GERÇEK OLAN

( Gerçeğe varmış kişi, en içten kişidir. )

( Gerçeği arayışın kendi gerçeğin devinimidir. )

( Gerçeğin devam gereksinimi yoktur. )

( En iyi olan, yalnızca gerçek olandır. )

( Zaman ve uzay ile sınırlı ve bir tek kişi için geçerli olan, gerçek değildir. )

( Gerçek, herkes için her zaman geçerlidir. )

( Eğer anlatabilirseniz, o gerçek olan değildir. )

( Gerçeğe varış, kaynağı keşfetmek ve onda karar kılmaktır. )

( The realised person is the most earnest person.
The search for reality is itself the movement of reality.
Reality need not continue.
The real is your only good.
What is limited in time and space, and applicable to one person only, is not real.
The real is for all and forever.
If you can convey, it is not the real thing.
Realisation consists in discovering the source and abiding there. )

( BEING EMBEDED vs. BEING TRUE/REAL )


- VERİM / VERMİM/VERMEYİM" ile/değil VEREYİM / VERMEYEYİM


- VERİP VERİŞTİRME


- VERİRKEN:
AVUÇ AŞAĞIYA BAKAR BİÇİMDE UZATMAK yerine/değil AÇIK AVUÇLA (YUKARI BAKAR BİÇİMDE) UZATMAK


- VERİRSEN ALIRSIN değil VERİRSEN, ALIRSIN


- VERİVERMEK ile VERİ VERMEK


- VERİYİM değil VEREYİM


- VERMEK:
SELENİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAĞINI

( Az kişiye. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Çok kişiye. )


- VERMEK/VERİLMİŞ OLAN ile/ve/değil EMÂNET ETMEK/EDİLMİŞ OLAN