Bugün[17 Kasım 2025]
itibarı ile 7.020 başlık/FaRk ile birlikte,
7.020 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(17/29)


- LEKE ile İZ

( ŞAİBE[< ŞEVB] )


- LENDUHA ile ...

( Çok iri ve kaba şey. )


- ADESE[Ar.]/LENS[İng.] değil/yerine/= MERCEK

( İçinden geçen koşut ışınları, düzenli bir biçimde birbirine yaklaştıran ya da birbirinden uzaklaştıran, camdan ya da ışık kırıcı herhangi bir maddeden yapılmış, genellikle küresel yüzeylerle sınırlanmış saydam cisim. )


- LENTO[İt.] ve LENTO[Fr.]

( [müzik] Bir parçanın, ağır çalınacağını anlatır. | Bu tempoda çalınan parça. İLE Kapı ve pencerelerin üstüne yerleştirilen, ağaç, taş ya da beton kiriş, üst eşik, boyunduruk/yük. )


- LESEPASE ile/ve PRATİKA

( Sınırı geçmek için verilen yazılı izin. İLE/VE Gemilere verilen giriş ve çıkış izni. )


- LEV ile LEVA

( Romanya para birimi. İLE Bulgar para birimi. )


- LEVEL[İng.]/SEVİYE[Ar.] değil/yerine DÜZEY


- LEVHA[Ar.]/TABELA[İt. < TABELLA] ile ARMADURA[İt. < ARMATURA]

( Bir yere asılmak için yazılmış yazı, safiha. Üzerinde tanıtıcı, belirtici bir yazı, açıklama, işaret ya da resim bulunan, tahta ya da sac parçası. | Hastahane, yatılı okul, askerî birlik gibi toplu yemek verilen yerlerde, günlük yemek için çıkarılan erzakın türünü, miktarını gösteren çizelge. | Hastahanelerde her hastanın gündelik yemek ve ilacının yazıldığı kâğıt. İLE Gemide direklere takılı halatları bağlamak için küpeştenin iç tarafında bulunan delikli ve çubuklu levha. )


- LEVHA[Ar.] ile ANTERLİN/ENTERLİN[Fr.]

( ... İLE Basımcılıkta, satır aralarını denkleştiren ince kurşun levha. )


- LEYBIL[İng. < LABEL] değil/yerine/= ETİKET


- LİBRE ile ...

( Fransa'da 500 gr., İngiltere'de 454 gr. gelen ağırlık ölçüsü. )


- LIMOUSINE ile/değil HUMVEE

( Uzun, konforlu araç. İLE/DEĞİL Çok uzun, konforlu araç. )


- LİNOTİP[İng.] değil/yerine/= DİZGİ MAKİNESİ

( Basımevinde, harfleri dizen ve satırları, blok durumunda döken makine. )


- LİRA ile LİRA[< İt. Altın para]

( Telli bir çalgı. İLE Yüz kuruş değerinde, Türkiye para birimi. )


- LİSTE[İng. < LIST] yerine DİZİN/DİZELGE/DÖKÜM


- LİTRE ile RATL

( ... İLE Litreye yakın bir sıvı ölçeği. )


- LOBUT[Ar. < NEBBUT]["LABUT" değil!] değil/yerine SOPA

( Kalın, kısa ve düzgün sopa. | Kol gücünü geliştirmek için kullanılan jimnastik aracı. [gürgenden] | Bovling oyununda devrilmesi amaçlanan, alt bölümü geniş, üst bölümü tek boğumlu, çeşitli malzemeden yapılmış hedef. )


- LOCA[Fr. < İt.] ile LOÇA[İt.]

( Bazı izleyicilerin oturdukları özel bölüm. | Masonların, toplantı yeri. İLE Gemilerin baş bodoslamalarının iki yanında, çapayı içine alabilen ve güverteye açılan demir zincirin geçtiği delik. )


- LOĞ/YUVAK/YUVGU/YUVGUZ ile/değil/yerine/= SİLİNDİR[Fr. < Yun.]/ÜSTÜVANE[Ar.]

( Alt ve üst tabanları birbirine eşit dairelerden oluşan bir nesnenin eksenini dikey olarak kesen, birbirine koşut iki yüzeyin sınırladığı cisim. | Metalleri inceltmek, kumaşları parçalatmak, kâğıt üzerine baskı yapmak gibi işler için sanayide kullanılan merdane. | Motorlu taşıtların motorunda, pistona güçlü bir itiş sağlamak ve gaz karışımının yandığı ya da patladığı yer. | Yollarda, toprak damlarda, yeri bastırmak ya da tarlalarda, toprakları ezmek için gezdirilen taş silindir. )


- LOJİSTİK = HESAP = LOGISTIC[İng.] = LOGISTIQUE[Fr.] = LOGISTIK[Alm.] = LOGISTIKE[Yun.]


- LOKOMOTİF[Fr. < LOCOMOTIVE] değil/yerine/= ÖNYEDEN


- LOKSTAY/LOXTAY ile KUMAŞ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Üzerinde sarı pullar olan kırmızı renkte süslü bir Çin kumaşı. İLE ... )


- LONGYİ:
PASO ile/<> HTA MEİN

( [Myanmar'da] Erillerin giydiği etek. İLE/<> Dişillerin giydiği etek. )


- LOSTRA[İt.] ile ...

( Ayakkabı boyama. )


- LUÇNUT[Kençek]/KÖÇNÜT/KÖÇÜT ile HİZMET
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Buğday ve benzeri bitkilerin temizlenmesine yardım etme.[Köylüler birbirine köle ya da hayvan yollayarak harman dövme işinde yardımlaşır.] İLE ... )


- LÜKS ile/ve/||/<>/> İSRAF


- LÜMİNESANS ile ...

( Işıldama. )


- LUP[İng. < LOOP] değil/yerine/= DÖNGÜ


- LÜZUM ile/ve/||/<> ELZEM


- LUZÛMİYYE ile İTTİFÂKIYYE

( Gereklilik bildiren.(Eğer Güneş doğarsa gündüz olur). İLE Rastlantı bildiren.(Eğer insan düşünense, eşek de anırandır). )


- MAL/MÜLK/MADDİ ZENGİNLİK değil/yerine/= OD, OCAK


- MAÂZIR[Ar. < ME'ZER] ile MAÂZIR[Ar. < MA'ZERET] ile MAÂZÎR[Ar. < Mİ'ZÂR]

( Sığınılacak yerler. İLE Mâzeretler. İLE Perdeler. )


- MAÇA[İt.] ile MAÇA[İt.]

( Oyun kâğıtlarında, mızrak ucuna benzer, ayaklı siyah benek, pik. İLE Döküm parçasında, içi boş kopya elde etmek için kullanılan kum, maden ya da ergimiş durumdaki döküm maddesine dayanıklı başka bir maddeden yapılmış dolgu kalıp. )


- MACAR FORİNTİ ile PENGÖ

( ... İLE İkinci Dünya Savaşı sonuna değin kullanılan, Macar para birimi. )


- MADALYA[İt.] ile MADALYON[İt.]

( Yararlık gösterenlere, yarışlarda ve sergilerde derece alanlara ödül, bazen de önemli bir olay dolayısıyla, ilgililere, andaç olarak verilen metal nişan. İLE İçine küçük resim, saç teli gibi andaçlar konulan, bona zincirle asılan, genellikle değerli metalden yapılmış, türlü biçimde süs eşyası. )


- MADAM RÉCAMIER KOLTUK ile JOSEPHINE KOLTUK


- MADDE ile/ve/||/<>/> CİSİM ile/ve/||/<>/> SÛRET

( Yayılan. İLE/VE/||/<>/> Maddenin biçim almış durumu. İLE/VE/||/<>/> ... )


- MADDE ile/ve SÛRET

( Cins. İLE/VE Fasıl. )

( MADDE: Olma ve olmama olanağı. )


- MADDEN değil MADDETEN[Ar.]/EYCE


- MADDİ MALLAR değil/yerine/= EYCİL TAVARLAR


- MADEN ile/ve/||/<> MADEN-İ ENVÂR[< NUR]


- MADEN/TAŞ/LİNYİT[Fr. < Lat.] KÖMÜRÜ ile/değil ODUN KÖMÜRÜ

( Madenleri odunla, maden kömürüyle ya da linyit kömürüyle eritmek olanaklı değil/di. İLE/DEĞİL Maden, ancak odun kömürüyle eritilebilir/di. )

( Bileşimindeki karbon oranı %60-70 olan, kahverengi ya da siyah, taşıl kömür. İLE Odunun kömürleştirilmesiyle elde edilen, kalori değeri düşük kömür, mangal kömürü. )

( Jeolojik dönemler boyunca dönüşüme uğrayarak büyük bir kalori gücü kazanan, bitki fosillerinden oluşan doğal yakıt. İLE/DEĞİL Odunun, kömürleştirilmesiyle elde edilen, kalori değeri düşük kömür. )

( ... ile/değil ÂLÂS )


- MAGÂNİM[Ar. < MAGNEM] ile MAGÂRİM[Ar. < MAGREM]

( Ganimetler, düşmandan ele geçirilen mallar. İLE Ödenilecek borçlar, diyetler. )


- MAĞAZA ile/ve/<> REYON[Fr. < RAYON]

( ... İLE/VE/<> Bir mağazanın yalnız bir tür eşya satılan bölümü. )


- MAĞŞUŞ[Ar.] değil/yerine/= KARIŞIK


- MÂH[Fars.] ile MÂH[Fars.]

( Ay. | Yılın 1/12'si. İLE Geçersiz [para]. | Rezil, münâfık, alçak. )


- MAHÂFİL[Ar. < MAHFİL] ile MAHÂFİR[Ar. < MİHFER/E]

( Oturulacak, görüşülecek yerler, toplantı yerleri. | Büyük camilerde, sultanlara ya da müezzinlere ayrılmış etrafı parmaklıkla çevrilmiş olan yerler. İLE Hattatların, yanlışı kazımakta kullandıkları, bir çeşit kalemtraş. | Beller. Kazmalar. )


- MAHCUR[Ar.] değil/yerine/= KISITLI


- MAHFAZA[Ar.] değil/yerine/= KORUNCAK


- MAHFÛZ[Ar. < HIFZ] ile MAHFÛZ[Ar.]

( Saklanmış, hıfz olunmuş. | Korunmuş, gözetilmiş. | Gizlenmiş. | Ezberlenmiş. İLE Alçalmış. )


- MAHFUZ[Ar.] değil/yerine/= KORUNAN/KORUNMUŞ/SAKLANMIŞ/SAKLI


- MAHFUZ[Ar.]["MAFUZ" değil!] değil/yerine/= SAKLANMIŞ/KORUNMUŞ

( MAHFUZEN: Gözaltında olarak. )


- MAHİYET[Ar.] değil/yerine/= İÇYÜZ


- MAHİYET[Ar.] değil/yerine/= ÖZLÜK/İÇYÜZ

( Bir şeyin durumu. | Kişi. )


- MAHKÛM ETMEK ile/ve/yerine ELEMEK


- MAHLÛL[Ar. < HALL] ile MAHLÛL[Ar.]

( Çözülmüş, dağılmış, hallolunmuş. | Erimiş, eritilmiş, eriyik. | Sahipsiz maaş ya da memurluk. | Mirasçısı bulunmayan ve hükümete kalan miras. İLE Delinmiş, öbür tarafına işlenmiş olan şey. )


- MAHLUL[Ar.] değil/yerine/= ÇÖZÜLMÜŞ/DAĞILMIŞ


- MAHMUZ[Ar.] değil/yerine/= ÇIKINTI

( Tavukgillerin ve bazı kuşların ayakları ardında bulunan, boynuz yapısındaki sivri uzantı. | Eski tür savaş gemilerinde, su kesimi altında, ileriye doğru uzanan, karşısındaki gemiyi batırabilen uzantı. | Köprü ayaklarında, basıncı azaltmak için suyun geldiği ve gittiği yanlardaki çıkıntı. )


- MAHPUS[Ar.] değil/yerine/= KAPATILMIŞ

( Kapatılmış, hapsedilmiş. | Bir çeşit tavla oyunu. )


- MAHREF[Ar.] ile MA'REF[Ar.]

( Yemiş sepeti. İLE Yüzün, sürekli açık görünen yeri/yerleri. )


- MAHRUKAT[Ar.] değil/yerine/= YAKIT/YAKACAK


- MAHRUT[Ar.] değil/yerine/= KONİ


- MAHSÛR[Ar.] değil/yerine/= KISIĞ


- MAHSÛR[Ar. < HASR] ile MAHSÛR[Ar.] ile MAHZUR[Ar.]

( Yorulmuş, feri gitmiş göz. İLE Kuşatılmış, muhâsara edilmiş. | Sınırlanmış, belirli edilmiş, hasredilmiş. | Men edilmiş. | Sıkıştırılmış, tazyik edilmiş. İLE Sakınılacak, korkulacak şey. | Engel. | Sakınca. )


- MAHSÛS[Ar. < HİSS] ile MAHSÛS[Ar. < HUSÛS | çoğ. MAHÂSÎS, MAHSÛSÂT] ile MAHZÛZ[Ar. < HAZZ]

( Duyumsanan, hissedilen. İLE Başkasında bulunmayan, sadece bir kişiye ait olan. | Birine ayrılmış olan. | Lâyık. | Ayrı, müstakil, başlı başına. | Özel olarak. | İsteyerek, bile bile. | Şakadan. İLE Hoşlanmış, haz etmiş. )


- MAHZÛR[Ar. < HAZR] ile MAHZÛR[Ar. < HAZER]

( Haram edilmiş, yanına yaklaşılması yasak edilmiş, haram. İLE Sakınılacak, korkulacak şey. | Engel. | Sakınca. )


- ENGEL/SAKINCA/MAHZUR[Ar.] ile ENGEL/SAKINCA/BEİS[Ar.]


- MAİ[Ar. < MA: Su.] değil/yerine/= MAVİ/GÖKÇE


- MAKADÎR[Ar. < MİKDÂR/MAKDÛR] ile MAKADİR[Ar. < MAKDERET]

( Miktarlar, kısımlar. İLE Kudretler, kuvvetler. )


- MAKADÎR-İ MÜŞTEREKE[Ar.] ile MAKADÎR-İ MÜTENÂSİBE[Ar.]

( Aynı ölçü ile ölçülebilen miktarlar. İLE Orantılı çokluklar. )


- MAKARA ile ÇARK

( PULLEY vs. WHEEL )


- MAKARA ile MANDAR[Yun.]

( ... İLE Gemilerde kullanılan küçük makara. )


- MAKARA ile TURNO[İt. ]

( ... İLE Tek dilli, bir tekerlekli makara. )


- MAKAS/SINDI ile AYMAKAS

( ... İLE Üst ve alt başlıkları bir hilâl biçimi oluşturacak biçimde farklı eğrilikte bükülerek düzenlenmiş makas. [Alt ve üst başlıkların arasında köşegenler bulunur.] )


- MAKBUZ[Ar.] değil/yerine/= ÖDENDİ BELGESİ


- MAKET HELİKOPTERDE:
4 KANALLI ile/ve/<>/> 6 KANALLI

( )


- MAKİNA ile/ve/değil/||/<>/< ÇARK


- MAKİNA ile/ve/değil MEKANİZMA


- MAKİNE'DE:
DÖRT AŞAMA ve/||/<>/> DÖRT KİŞİ

( )


- MAKOSEN değil MOKASEN


- MAKRO- ile MEGA- ile MİKRO-

( İri, büyük. İLE Büyük, -milyon. İLE Küçük .... )


- MAKSÛR/E[Ar. < KASR] ile MAKSÛRE[Ar. çoğ. MAKASÎR]

( Kısalmış/kısaltılmış, kasr olunmuş. | Alıkonulmuş. | Bir şeye ayrılmış. | Bazı Arapça sözcüklerin sonunda bulunan "Y" biçiminde yazılan Elif harfi. İLE Camilerde, etrafı parmaklıklı yüksek yer.[Biraz daha yüksek olursa "mahfil" denilir.] )


- MAKTA'[Ar. < KIYÂS] ile MAKTAA[Ar.]

( Kesilen yer, bir şeyin kesildiği yer, eski kamış kalemlerin, yontulduktan sonra üzerine yatırılıp uclarının kesildiği, sert ağaçtan ya da kemikten yapılan alet. | [mat.] Kesit. | Bir gazel ya da kasîdenin son beyti. İLE Üzerinde kamış kalemin ucu kesilerek düzeltilen kemik, şimşir ya da madenden yapılmış alet. )


- MAKTÛ'/MAKTÛA[Ar. < KAT | çoğ. MAKATÎ'] ile MAKTÛA[Ar. < KAT | çoğ. MAKTÛAB]

( Kesilmiş, kat olunmuş. | Değeri biçilmiş, pazarlıksız. | Götürü. İLE Gazete, dergi ve benzeri şeylerden kesilmiş parça. [Fr. COUPURE] )


- MAKYAJ ile/ve/değil BOYA

( [not] MAKE-UP vs./and PAINT )


- MAKYAJ[Fr.] değil/yerine SÜSLEM / YÜZ BOYAMA


- MAL ALMAK ile MAL ÇEKMEK


- MAL "TAKASI" ile/ve KÜLTÜR "TAKASI"


- MAL ve/||/<> ARKADAŞLIK ve/||/<> AŞK

( [Değeri yoktur!] Cömertlik yoksa. VE/||/<> Vefâ yoksa. VE/||/<> Karşılık yoksa. )


- MAL/META ile/değil/yerine CAN


- MAL ile/ve/||/<> DEĞER/TUTAR/SEMEN[Ar. çoğ. ESMÂN]


- MAL ile/ve/||/<> EMTİA

( Birinin, tüzel kişinin sahip olduğu, taşınır ya da taşınmaz varolanların tümü. İLE/VE/||/<> Alınıp satılabilen, her türlü tecim nesnesi. )


- MAL ile/ne yazık ki/>< KAPAROZ

( ... İLE/NE YAZIK Kİ/>< Yolsuzca ya da zorla elde edilen mal. )


- MÂL[Ar. çoğ. EMVÂL] ile -MAL[Ar.]

( Bir kişinin tasarrufu altında bulunan değerli ve gerekli şey. | Varlık, servet. | Para, nakit, gelir. | Tüccar eşyası. İLE "Süren, sürülen, takılan, sarılan" anlamlarıyla oluşumlar yapar.[RÛ-MÂL: Yüz süren.] )


- MAL ile MARDA[Yun.]

( ... İLE Değerini kaybetmiş[ıskarta(İt.)] mal. )


- MALA[Fars.] değil/yerine/= SÜRGÜ

( Harç alıp sürmeye yarayan, çoğu üçgen biçiminde, yassı, demirden, tahta saplı, duvarcı ve sıvacı aracı. )


- MALEZYA ve/<> PALMİYELER

( İlk kez, 1860'da, Sri Lanka'dan getirilerek yetiştirilmeye başlanılan Palmiyeler, Malezya'nın en önemli ihraç kalemlerindendir.[Bir yıl içinde, 2 milyon hektar alandan, 7 milyon ton palmiye yağı elde edilmektedir.] )


- MÂLÎ[Ar.] ile MÂLÎ[Ar.] ile MALİ[Ar.] ile MÂLİH[Ar.]

( Malla, parayla ilgili. | Devlet, gelir ve giderlerinin yönetimine ait. İLE Çok fazla. | Dolu. İLE Afrika'da bir ülke. İLE Tuzlu. )


- MALİ'DE:
PAMUK ve MISIR

( Mısır ve pamukta, dünyanın en önemli (nitelikli) pamuk üreticisi.[Pamuk, ne kadar inceyse o kadar makbuldür.] )


- MÂLİYET ile/ve/değil BEDEL


- MALTIZ[< Malta Adası] ile Maltız

( Çoğunlukla yemek pişirmekte kullanılan, içinde ızgarası bulunan, ayaklı ve taşınır ocak. İLE Malta Adası halkından olan kişi. )


- MALZEME[Ar.] değil/yerine/= GEREÇ


- MALZEME ile/ve/||/<> MAL

( Ara ürün ve kullanım. İLE/VE/||/<> Sonsal ürün ve kullanım. )


- MALZEME ile/ve POTANSİYEL

( MATERIAL/SUPPLIES vs./and POTENTIAL )


- MALZEME ile/ve VERİ


- MAMÜL değil MAMUL


- MA'NÂ[Ar. çoğ. MAÂNÎ] ile MÂNÂ[Ar.]

( Anlam. | İç, iç yüz. | Düş/rüya. | Akla yakın neden. İLE Eş, benzer. )


- MANCA/RE[İt.] ile MANGIA/RE[İt.]

( MANCA: Fiiil çekimi. ([o] eksik/yok.) [Zaman eksik.(Manca il tempo.)]
MANCARE: Mastar fiil. eksik olmak / özlemek vb. [Voglio mancare di nulla["Hiçbir şeyden yoksun kalmak istemiyorum." ("Her şeyim olsun istiyorum." / "Hiçbir eksik istemiyorum.")]

İLE

MANGIARE: "Yemek yemek" fiili.
MANGIA: [o] yer/yiyor [anlamında çekimi] )


- MANCANA[İt.] değil/yerine/= FIÇI

( Gemilerde, içme suyu konulan, büyük, yassı fıçı. )


- MANCINIK[Ar. < MANCANIK] ile SCORPIONE

( Top yapımının bilinmediği çağlarda, kale kuşatmalarında, ağır taş gülle fırlatmakta kullanılan basit bir savaş aracı. | Çıkrık. İLE ... )


- MANÇU ile ÜCRET
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir zanaatkâra verilen ücret.[Başka bir ücreti anlatmak için kullanılmaz.] İLE ... )


- MANDAL[Ar.] ile MANDAL[Ar.]

( Kapı, pencere kanadı, dolap kapağı gibi şeyleri kapalı tutmaya yarayan, döner tahta ya da metal parça. | İpe serilen çamaşırı tutturmak için kullanılan yaylı kıskaç. İLE Ud, keman gibi çalgıların tellerini geren düğme. )


- MANEVRA[Fr.] değil/yerine/= DÖNÜŞ/HAREKET

( Bir aygıtın işleyişini düzenleme, yönetme eylemi ya da biçimi. | Geminin bir yere yanaşmak ya da bir yerden çıkmak için yaptığı hareket. | Lokomotifin, katar katmak ya da katar dağıtmak için ileri geri giderek hattan hasa geçmesi. | Hareket, gidiş-geliş. | Asker birliklerini, savaşa hazırlamak amacıyla, arazi üzerinde yapılan geniş ölçüde savaş denemesi, tatbikat. | İstenilen amaca ulaşmak için tutulması gereken yol. )


- MANGIR ile MANGİZ[Romence]

( İki buçuk para değerinde, bakırdan yapılmış sikke. | Para. İLE [argo] Para. )


- MÂNİ[Ar.]/ENGEL[Fars. :Parazit.] değil/yerine/= ENGEL


- MÂNİ/MÂNİA[Ar.] ile MÂNİ[Ar.] ile MANİ[Fr. < Yun. MANİA]

( Engel. İLE 1.,2. ve 4. mısraları uyaklı(kâfiyeli) halk şiiri. İLE Tutku, düşkünlük, saplantı, taşkınlık. )


- MÂNİ[Ar.] değil/yerine/= ÖNLEYİCİ/ENGEL


- MANİKA[İt. < MANICA] değil/yerine/= BACA[Fars. < BÂCE]

( Gemilerde, ambarlara ve makine bölümüne hava vermek için güverteye açılan baca. )


- MANİPLE[Fr.] ile/ve/=/<> MANİPÜLATÖR[Fr.]

( Telgraf imlerini göndermek için bir devredeki akımı kesmekte ya da yeniden vermekte kullanılan aygıt. | Roma ordusunda, 60 ya da 120 erden ibaret bölük. | Bazı papazların ayinlerde sol kolun bileğine yakın taktığı süslü şerit. İLE/VE/=/<> Manipleyi kullanan kişi/görevli. | Maniple. )


- MANOMETRE[Fr. < Yun. MANOS: Seyrek, yumuşak. | METRON: Ölçü.] değil/yerine/= BASIÖLÇER


- MANTAR[Yun.] ile KÖK MANTAR

( Mantarlardan, içinde zehirlileri de bulunan, silindir bir gövde ve üst tarafı şapka biçiminde olan ilkel canlıların genel adı. [Lat. FUNGI] | Esnek ve sudan hafif olduğundan şişe tapası, cankurtaran simidi, cankurtaran yeleği, ayakkabı tabanı ve daha birçok şeyin yapımında kullanılan, su geçirmeyen, meşe ağacı tabakası. | Bu tabakadan yapılan şişe tapası. | Kaldırıma araçların park edilmesini engellemek amacıyla zemine gömülmüş mantar biçiminde beton yükselti. | Çocukların özel tabanca ile patlattıkları barutlu nesne. | Hayvanların burun ucu. | Uydurma söz, yalan. | Mantar hastalığı. | Mantar hastalığına neden olan mikroskobik canlı. İLE Meşe, çam ve fındık vb. ağaçların köklerinde yerleşen, iplik görünüşünde bir mantarın emeciyle, kökün ortak yaşama biçimindeki birleşmesinden oluşan mantar. )


- MANTAR ile MANTAR ile MANTAR ile MANTAR ile MANTAR

( Bitkilerde koruyucu doku olarak görev yapan ve ana maddesi süberin olan ölü hücrelerden oluşan tabaka. İLE Mikroskobik ya da makroskobik olan parazit, saprofit ya da simbiyoz olarak yaşayan, klorofilsiz, öteki canlılar için zehirli ya da zehirsiz olan canlı yapı. İLE Esnek ve hafif olduğundan, şişe tıpası, cankurtaran simidi/yeleği, ayakkabı tabanı ve daha birçok şeyin yapımında kullanılan, geçirimsiz, meşe ağacı tabakası. | Bu tabakadan yapılan şişe tıpası. İLE [hayvanlar] Burun ucu. İLE Çoğunlukla yüzde, deri üzerinde, koyu kızıl ya da mor renkte oluşan bir deri sayrılığı. | Bazı mantarların yol açtığı bitki ya da hayvan hastalığı. )

( LİKEN: Mantar ve alglerin morfolojik ve fizyolojik bir bütün halinde meydana getirdikleri simbiyotik organizmalar. )

( [argo] MANTARLAMAK: Aldatmak, yalan söylemek. )

( MUSHROOM vs. PILEUS )

( FUNGİ cum ... )


- MANTAR(/LAMAK)" ile/değil/yerine/>< KANTAR/TERAZİ (ÖLÇÜ/T)


- MANTI ile MANTI[İt.]

( İçine malzeme konularak, küçük pohçalar biçiminde dürülmüş hamur parçalarıyla hazırlanan yemek. İLE Gabya serenini kaldıran halat ve makara. )


- MANYETİK[Fr. < Yun.] =/<>/< MANYETİT[Fr. < Yun.] =/<>/< MIHLADIZ/MIKNATIS[Yun.]

( Mıknatısla ilgili., kendinde mıknatıs özellikleri bulunan. =/<>/< Mıknatıs özelliği olan doğal demir oksidi. [Fe3O4] =/<>/< Demiri ve daha başka bazı metalleri çeken demir oksit. | Demiri çekme özelliği taşıyan ya da sonradan bu özelliği kazanan her türlü madde. )


- MANYETİZMA ile MEKANİZMA


- MANYETO[Fr. < Yun.] ile/ve/<> MANYETOMETRE[Fr.]

( Sürekli bir mıknatısın manyetik alanıyla indüklenen elektrik üreteci. İLE/VE/<> Manyetik momentleri ve manyetik alanların momentlerini ölçmeye, karşılaştırmaya yarayan aygıt. )


- MANYEZİT[Fr. < Lat.] = LÜLETAŞI/ESKİŞEHİRTAŞI/DENİZKÖPÜĞÜ

( Doğal magnezyum silikat. = Kolayca yontulup işlenen, beyaz renkli doğal magnezyum silikat. )


- MARKA YARATMAK ile/ve MARKA YAŞATMAK


- MARKER değil/yerine/= BELİRTİCİ


- MARKETİNG[İng.] yerine PAZARLAMA


- MARŞ[Fr. MARCHE < Cerm.] ile MARŞ

( Askerlikte, yürüyüşe geçmek için verilen komut. | Ritmi, yürüyen birinin ya da topluluğun adımlarını anımsatan müzik parçası. | Bir topluluğu simgelemek için düzenlenmiş müzik parçası. İLE Otomobil, kamyon gibi motorlu araçlarda, motoru işletme düzeneği. )


- MAS[Ar.] değil/yerine/= SOĞURMA/EMME


- MASA ile/ve/değil EŞİK


- MAŞA ile GELBERİ

( ... İLE Büyük ocaklardan, ateşi dışarı çekmek için kullanılan uzun saplı demir araç. | Tırmık. | Ağaç dallarını budamak için kullanılan ağır demir. )


- MAŞA ile ÖLÇER

( ... İLE Ateşi karıştıracak demir kol. )


- MASADA ile/ve/değil/yerine YERDE

( Daha çok yenilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Yeterince, gerektiği kadarı yenilir. )


- MASERASYON ile ...

( Su içinde kalma sonucu, suda kalan örgenin aldığı durum. | Katı nesneyi su içinde bırakarak, eriyecek parçalarını ayırma. )


- MASİF[Fr.] değil/yerine/= SOM

( Kütlesi, görünürdeki tüm oylumu kaplayan, kaplama ya da doldurma olmayan. )


- MASKARA[Ar., İt.] ile SOYTARI/KAŞMER

( Eğlendirici, sevimli, güldürücü. | [söz] "Onursuz, rezil!" | Şölen maskesi. | Kirpik boyası, rimel. İLE Söz ve davranışlarıyla halkı güldürüp eğlendiren kişi. | Hileci, yaltak kişi. )


- MASKE değil/yerine/= YAPAY YÜZ

( Boyalı karton, kumaş, plastikten yapılmış olan, tanınmamak için kullanılan yapma yüz. | Korunmak için özel olarak yapılmış, yüze geçirilen şey. | Yüz ve boyun güzelliği için cilde sürülen krem, macun vb. | Gerçek duyguları ya da bir şeyin gerçek görünüşünü gizleyen, aldatıcı görünüş, davranış. | Kişinin oynadığı rol ya da hem kendine, hem de çevresine yönelik takındığı davranış. )


- MASKOT[Fr.] değil/yerine/= "UĞURLU" EŞYA

( Uğur getireceğine inanılan şey. | Uğur sayılan kişi ya da hayvan. )


- MAŞRAPA/MAŞRABA[< MEŞÂRİB)(aslı MİŞREBE] ile KAP

( Metal, toprak vb.'den yapılmış, ağzı açık, kulplu, küçük kap. [bkz. MEŞREB, MEŞREBE] )


- MA'SÛM[Ar. < İSMET] ile MASÛN[Ar. < SAVN]

( Suçsuz, kabahatsiz. | Küçük çocuk. İLE Saklanmış. | Korunmuş, korunan, sıyânet olunmuş. | Sâlim, sağlam. )

( INNOCENT vs. PROTECTED )


- MA'SÛR[Ar. < USRET | çoğ. MA'SÛRÂT] ile MA'SÛR ile MÂSÛR[Fars.] ile MAHSÛR

( Zor, güç. İLE Sıkılmış, suyu ya da yağı alınmış şey. İLE Birbirine katılmış şey. İLE Kuşatılmış, muhâsara edilmiş. | Sınırlanmış, belirli edilmiş, hasredilmiş. | Men edilmiş. | Sıkıştırılmış, tazyik edilmiş. )


- MASURA[Fars. < Yun.] ile ...

( Karton, tahta ya da plastikten yapılan, üzerine şerit, iplik vb. sarılan koni ya da silindir. | Çeşme zıvanası. | Bir akarsu ölçü birimi. )


- MÂT[Fars.] ile MAT[Fr.]

( Satranç oyununda yenilme. İLE Parlak olmayan, donuk. )


- MÂT[Fars.] ile MAT[Fr.] ile MAT[İng.] ile MAT.

( Oyunlarda, taraflardan birinin yenilgisi. İLE Parlak olmayan, donuk. İLE Keçe, hasır. Üzerinde yatmaya/yer hareketleri yapmaya yarayan sağlam ve yumuşaklaştırıcı nesne. İLE Matematiğin kısaltması. )


- MAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ŞİŞME YATAK


- MATAFORA[İt.] ile ...

( Sandalları asmaya yarayan ve gemilerin bordalarında bulunan dikmelere verilen ad. İLE ... )


- MATAFYON[İt.] değil/yerine/= DELİK

( Yelkenlere ve tentelere açılan delik. )


- MATAFYON[İt.] değil/yerine/= DELİK

( Yelkenlere ve tentelere açılan delik. )


- MATARA[Ar. < MİTHARE] ile MADARA[Fars.]

( Yolculukta kullanılan, boyna ya da bele asılı olarak taşınan, genellikle metalden yapılmış su kabı. İLE Kötü, sevimsiz. )


- MATBAACILAR:
ERMENİ ile/ve/||/<>/> ACEM


- MATBAADA:
ÇİN ile/ve/||/<>/> UYGURLAR ile/ve/||/<>/> MOĞOLLAR

( ... İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> Altınorda üzerinden, Batı'ya doğru. )


- MATBÛ[Ar.] değil/yerine/= BASILI/BASILMIŞ


- MATBÛ ile/ve TAŞ BASKI/TAŞ BASMASI


- MATEMATİK/BİLİM EŞİKLERİ

( )

( "Dünyayı Değiştiren Kadın Matematikçiler"i görmek ve okumak için burayı tıklayınız... )


- MALZEME[Ar.]/MATERYAL[İng. < MATERIAL / Fr. < MATERIEL] değil/yerine/= GEREÇ


- MATHARE ile MATARA

( GUSÜLHÂNE, İÇİNDE YIKANILIP TEMİZLENİLECEK YER | SU KABI, MATARA )


- [Yun.] MATİZ ile MATİZ[argo]

( İki halatı, ek yeri kalınlaşmayacak biçimde birbirine ekleme işi. İLE [argo] Çok sarhoş. )


- MATKAP ile MURÇ[Erm.]

( ... İLE Betona delik açmakta kullanılan, sivri uclu bir aygıt. )


- MATMÛ'[Ar. < TAMA] ile MATMÛR[Ar.]

( Hırsla istenilen, tama olunmuş. İLE Toprak altına konulmuş, gömülmüş. )


- MATRİS[Fr.] ile MATRİS

( Hesap ve kumanda işlemlerini gerçekleştirmeye yarayan elektronik devre. | İstatistikte, bir elemanlar topluluğunun düzenlenmiş biçimi. | Gerçek ve karmaşık sayıların, dikdörtgen biçiminde tablosu. | Baskı yoluyla teksir için kullanılan, girintili çıkıntılı, metal ya da mukavva kalıp, baskı kalıbı. İLE ... )


- MATRUŞKA[Rusça] ile/ve/||/<> SOĞAN

( Tahtadan yapılmış iç içe bebeklerden oluşan süs eşyası. İLE/VE/||/<> ... )


- MÂÛN[Ar.] ile MAÛN[Ar.] ile MAUN[Amerika yerlilerinin dilinden]

( Malın zekâtı. | Yararlanılacak şey. | Eve gerekli olan şeyler. İLE Yardım, imdat. İLE Tespihgillerden, Hindistan ve Honduras'ta yetişen, büyük bir orman ağacı. | Bu ağacın, parlak kırmızımtırak renkte, sert ve iyi cilâlanan kerestesi. | Bu keresteden yapılan eşya. )

( ... cum ... cum SWIETENIA MAHAGONI )


- MAVİ PASAPORT ile YEŞİL PASAPORT ile KIRMIZI PASAPORT


- MAVİ[Ar.] değil/yerine/= GÖK, GÖKÇE


- MAVİMTIRAK değil/yerine/= GÖKÇEMSİ/GÖKÇEMTIRAK/GÖKÇÜL/GÖKŞİN


- MAVNA ile/ve KALYON


- MAYA ile AŞI


- MAYALANDIRMA(") ile/ve/<> (")ÇOĞALTMA(")


- MÂYE ile ...

( MAYA, ASIL VE GEREKLİ MADDE | ASIL, ESAS | PARA, MAL | İKTİDAR, GÜÇ | BİLGİ | DİŞİ DEVE )


- MAYISTRA[İt.] ile/değil/yerine YEL/RÜZGÂR/YELKEN

( Grandi direğinin en alt sereni ve bu serene çekilen yelken. | Kuzeybatı rüzgârı. İLE ... )


- MAYMUNCUK ile MAYMUNCUK

( Her kilidi açmaya yarayan, demirden, eğri ve sivri araç. İLE Küçük maymun. | Ergin evrede bağ üzümlerinin yaprak ve sürgünlerini, kurtçuk evresinde kökleri kemiren, parlak siyah kınkanatlı bir böcek. )

( ... cum ... | OTIORRHYNCUS PEREGRINUS )


- MAYNA[İt.] >< FORA[İt.]

( Yelkenleri indirmek için verilen komut. | Bırakılma, son verilme. >< Yelkenleri açtırmak için verilen komut. )


- MAYTAP[Fars. < MAHTÂB] değil/yerine/= HAVAİ FİŞEK

( Yandığında renkli ve parlak ışıklar saçan, şenlik gecelerinde yakılan havai fişek. )


- MAZÂRR[Ar. < MAZARRAT < ZARAR] ile MAZHAR[Ar. < ZUHÛR | çoğ. MAZÂHİR]["MASHAR/MASAR" değil!]

( Zararlar, ziyanlar. İLE Bir şeyin, göründüğü/çıktığı yer. | Nâil olma, onurlanma/şereflenme. | Bazı tekkelerde, oturarak uyunurken, dayanılan kısa değnek. | Bir çeşit tef. )


- MAZBATA[Ar.] değil/yerine/= TUTANAK


- MAZGAL[Yun.] değil/yerine/= DELİK

( Kale duvarlarında, iç yanı geniş, dış yanı dar delik. )


- MAZHARİYET ile ...

( ELDE ETME, NÂİL OLMA )


- MAZRÛF[< ZARF] değil/yerine/= ZARFLANMIŞ, ZARFA KONMUŞ | KALIPLI, KILIFLI | ZARFLI KÂĞIT


- MEÂSİR[Ar. < ME'SERE] ile MEÂZİR[Ar. < Mİ'ZER]

( Güzel yapıtlar, izler/nişanlar. İLE Peştemallar. )


- MEBHÛS[Ar.] ile MEBHÛS[Ar. < BAHS] ile MEB'ÛS[Ar. çoğ. MEB'ÛSÂN]

( Sözü geçmiş, bahs olunmuş. İLE Solugan, tık soluk kişi/hayvan. İLE Gönderilmiş, ba's olunmuş. | Peygamber olarak gönderilmiş. | Halk tarafından seçilerek, mecliste yer alan kişi, milletvekili. )


- MEBÎ'[Ar. < BEY] ile MEBÎT[Ar. < BEYT]

( Satılmış şey. İLE Gecelenecek yer. )


- MEBLAĞ[Ar.]["MEBLA" değil!] yerine TUTAR


- MEBLÛ/A[Ar. < BEL] ile MEBLÛL[Ar.]

( Yutulmuş, bel olunmuş. İLE Islanmış, ıslak. Nemli, yaş. )


- MEBRÛS[Ar.] ile MEBRÛZ[Ar.]

( Baras[: gövdede, yer yer beyaz ve alaca lekeler oluşturan ve tedavi kabul etmeyebilen hastalık] hastalığına tutulmuş olan. İLE Gösterilmiş, ibrâz olunmuş. | Açılmış mektup. )


- MEBSÛS[Ar.] ile MEBSÛS[Ar.]

( Yayılmış, dağılmış, saçılmış, herkese yayılmış, herkesçe duyulmuş. İLE Gösterilmiş. | Açılmış mektup. )


- MEÇ ile MEÇ[Fr.]

( Düz ve ensiz kılıç. İLE Saçın küçük tutamlar biçiminde değişik renklerde boyanmış durumu. )


- MECÂMİ'[Ar. < MECMA] ile MECÂMÎ[Ar.]

( Toplanılacak yerler, toplantı yerleri. İLE Dergiler. İLE ... )


- MECDÛL[Ar. < CEDL] ile MECDÛR[Ar.]

( Sağlam şey. | Bükülmüş. [Ar. "Kemikli ve yapısı sağlam kişi"] İLE Çiçek hastalığı çıkarmış olan. )


- MECELLE[Ar.] ile MECENNE[Ar.] ile MECERRE[Ar.]

( Kitap, dergi. | Tanzîmat'tan sonra, 1869-1876 yılları arasında, fıkıh ilminin, uygulamaya özgü olan bölümüyle ilgili olarak yayımlanmış ünlü eser. İLE Delilik, divânelik. | Kalkan, siper. İLE Samanyolu. )


- MECÎDİYE ile MECÎDİYE ALTINI ile MECÎDİYE ÇEYREĞİ ile ...

( Sultan Abdülmecit'in tahta çıkışının altıncı yılında [1844] onun adına kesilmiş olan altın ve gümüş sikkeler.[daha çok 20 kuruşluk gümüş sikkelere verilen bir addır] İLE Sultan Abdülmecit zamanında çıkarılmış altın Lira. İLE Beş kuruşluk gümüş para. )


- MECMÂ'[Ar. çoğ. MECÂMÎ'] ile MECMAA/MECMÛA[Ar.]

( Toplanılacak yer. | Kavuşulan yer, nokta. İLE Toplanılıp biriktirilmiş, düzenlenmiş şeyler. | Seçilmiş yazılardan oluşturulmuş yazma kitap. | Dergi. )


- MECMÂ[Ar.] değil/yerine/= YIĞINAK

( Bir şeyin biriktiği yer. | Bir şeyin, bir yerde çokça birikmesi, tecemmu, tahaşşüt. | Birgözeli bitkilerin biraraya gelerek oluşturdukları küme. )


- MECMÛ/A[Ar. < CEM] ile MECMÛA[Ar. çoğ. MECÂMÎ']

( Toplanmış, biraraya getirilmiş şey, tüm. | Bir yazı biçimi/tarzı. İLE Toplanılıp biriktirilmiş, düzenlenmiş şeyler. | Seçilmiş yazılardan oluşturulmuş yazma kitap. | Dergi. )


- MEC'ÛL[Ar.] ile ME'CÛR[Ar. < ECR]

( Ortaya/meydana çıkarılmış olan, yapılmış olan. İLE Ecr ve sevabı verilmiş olan. | Kiraya verilen şey. )


- MECZ değil MEZC

( ... DEĞİL Birbirine katmak, katıştırmak. )


- MEDÂR[Ar. < DEVR] değil/yerine/= DÖNENCE | DAYANAK


- MEDDAH İSMET (SOKAĞI) ile BEHÇET NECATİGİL (SOKAĞI)

( )


- MEFHAS[Ar. | çoğ. MEFÂHİS] ile ...

( Kuş yuvası. )


- MEFHÛM[Ar.] ile MEFHÛM[Ar. < FEHM | çoğ. MEFÂHÎM]

( Kömürleşmiş, kömür olmuş, fahim durumuna geçmiş. İLE Anlaşılmış, fehm olunmuş. | Sözden çıkarılan anlam, kavram. )


- MEFRAT[Ar.] ile MEFRED[Ar.]

( Pek/çok büyük. İLE Kocaman, iri, büyük. )


- MEFRÛG[Ar. < FERÂĞ | çoğ. MEFÂRÎG] ile MEFRÛK[Ar. < FARK | çoğ. MEFÂRÎK] ile MEFRÛK[Ar.]

( Başkasına bırakılmış, ferâgat edilmiş. İLE Ayrılmış, araya başka bir şey girmiş, tefrîk edilmiş. İLE Uğulmuş. | Safranla boyanmış şey. )


- MEFRUŞAT[Ar.] değil/yerine/= DÖŞEME

( Ev döşemek için gerekli eşya. )


- MEFRÛZ[Ar. çoğ. MEFRÛZÂT] ile MEFRÛZ[Ar. < FARZ]

( Ayrılmış, bölünmüş, ifrâz olunmuş. İLE Farz kılınmış. | Varsayılan, farz olunan. )


- MEFSÛH/A[Ar. < FESH] ile MEFŞÛ'[Ar.]

( Yürürlükten kaldırılmış, hükümsüz bırakılmış, fesh olunmuş. | İptal edilmiş, çalışmaz duruma getirilmiş. İLE Duyulmuş, yayılmış, açıklanmış, ifşâ edilmiş. )


- MEFSÛL[Ar. < FASL] ile MEFZÛL[Ar.]

( Ayrılmış, ayrışık, fasl olunmuş. İLE Fazla gelmiş olan, üstün gelen. )


- MEFSÛL[Ar. < FASL] ile MEFRÛZ[Ar. çoğ. MEFRÛZÂT]

( Ayrılmış, ayrışık, fasl olunmuş. İLE Ayrılmış, bölünmüş, ifrâz olunmuş. )


- MEFTÛH[< FETH] değil/yerine/= AÇILMIŞ, AÇIK, FETHEDİLMİŞ | ELE GEÇİRİLMİŞ


- MEFTÛL[Ar. < FETL] ile MEFTÛR[Ar. < FITRET] ile MEFTÛR[Ar. < FÜTÛR]

( Bükülmüş, kıvrılmış, fitil durumuna getirilmiş. İLE Yaratılmış, fıtretlenmiş. | Tabîî, cibillî. İLE Bezgin, bezmiş, kederli, ümitsiz. )


- MEGATON[Fr., İng.] ile MEGAVAT[Fr., İng.]

( Bir milyon ton değerinde kütle birimi. [Simgesi: Mt] | Nükleer bir bombanın ya da merminin gücünü ölçmeye yarayan birim. İLE Bir milyon vat değerinde elektrik güç birimi. [Simgesi: MW] )


- MEKÂN ile/ve HAYYİZ(TEHAYYÜZ)(YER KAPLAYAN)

( DİL ile/ve ... )


- MEKANİK ile/ve/||/<> KİNEMATİK[Fr. < CINEMATIQUE]

( ... İLE/VE/||/<> Nesnelerin hareketlerini yörünge, hız ve ivme vb. konular bakımından inceleyen mekanik kolu. )


- MEKANİK[Fr. < Yun.] ile MEKANİZE[Fr.] ile MEKANİZMA

( Kuvvetlerin özdekler ve devinimler üzerine etkisini inceleyen fizik dalı. | Denge ve devinim kurallarıyla ilgili. | El ya da makine ile yapılan. | [mecaz] Düşünmeden yapılan. İLE Savaş ve taşıma gereçleriyle donatılmış kıta ya da birlik. İLE Belirli bir sonuca ulaşmak için karmaşık bir biçimde düzenlenmiş organ ya da parçalar bileşimi, düzenek. | Örgenlerin işleyiş biçimi. | Ateşli silahların işlemesini sağlayan mekanik bölüm. | [mecaz] Oluş, ortaya çıkış, işleyiş. )


- MEKANİZMA ile/ve/||/<> İLKE

( vs./and/||/<> PRINCIPLE )


- MEKANİZMA ile/ve/||/<> ORGANİZMA

( Değer üretmez. İLE/VE/||/<> Değer üretir. )

( İşlev. İLE/VE/||/<> Eylem. )


- MEKARÎS[Ar. < MIKRÂS]["ka" uzun okunur] ile MEKARÎZ[Ar. < MİKRÂZ]["ka" uzun okunur]

( Kesecek aletler, makaslar. İLE Kesecek aletler, makamlar. )


- MEKİK[Fars.] ile/ve/<> SERÇİN[Fars.]

( El ya da otomatik dokuma tezgâhlarında, atkı ya da argaç denilen ve enine olan iplikleri, uzunlamasına olan arışların arasından geçirmeye yarayan masuralı araç. | Oya yapmakta kullanılan, kemik, ağaç ya da plastikten, iki ucu sivri, arasından iplik geçecek bir yarığı bulunan küçük araç. | Genellikle karın kaslarının güçlendirilmesi için yapılan gövde hareketi. | Uzay gemisi. İLE/VE/<> Mekik dili. | Seçme, seçkin olan. )


- MEKKEH ile MÜREKKEP
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Çin'den getirilen bir mürekkep.[Türk kitapları bu mürekkeple yazılırdı.] İLE ... )


- MEKNÛS[Ar.] ile MEKNÛZ/E[Ar.]

( Süpürülmüş. İLE Yere gömülü, hazinede saklı. )


- MEKNÛZ[< KENZ] değil/yerine/= YERE GÖMÜLÜ, HAZİNEDE SAKLI


- MEKRÛH[Ar. < KERH] ile/ve/değil/||/<>/< METRUK

( İğrenç. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Terk edilmiş. )


- MEKTUP ile/ve FERMAN

( BİTİK/G[Sözün yakalanıp saklandığı, muhafaza edildiği yer. | Sözün bittiği(türediği), ozlaştığı yer.] ile/ve YARLIĞ )


- MEKTUP ile SİRKÜLER

( ... İLE Birçok kişiye ulaştırılmak üzere çoğaltılmış mektup. )


- MEKYÛL ile ...

( Kile ve benzeri gibi ölçekle ölçülmüş. )


- MELÂİK[Ar. < MİL'AKA] ile MELÂİK/E[Ar. < MELEK]

( Tahta kaşıklar. İLE Melekler. )


- MELÂMİ'[Ar. < LEM'A] ile MELÂMÎ[Ar. < MELÂMET | çoğ. MELÂMİYYÛN] ile MELÂMİH[Ar. < LEMHA]

( Parıltılar. İLE Her türlü gösterişten uzak, dünya malından yüz çeviren, dervişliği, rintliği kendine ilke edinen kişi. Melâmiye tarikatından olan.[Hem tarikattir, hem de değildir | Ne tarikat, ne de değildir] İLE Lemhalar[: Bir kez bakma. | Parıltı, parlama.]. | Bir şeyin başka bir şeye benzeme noktaları. | Güzellik ya da çirkinlik yapıtları. )


- [Fr.] MELANİT ile MELANİT[< Lat.]

( Doğal demir ve kalsiyum silikat. İLE Aslı pikrik asit olan patlayıcı bir madde. )


- MELDEK ile
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Keçeleşmiş olan. İLE ... )


- MEMSÛS[Ar.] ile MEMSÛS[Ar.]

( Dokunulmuş, mesolunmuş. İLE Emilmiş, sorulmuş, massolunmuş. | Baldır, incik. )


- MEMTÛL[Ar.] ile MEMTÛR[Ar.]

( Çekiçle döğülmüş, işlenmiş. İLE Üzerine yağmur yağmış. )


- MEMZÛC[Ar. < MECZ] değil/yerine/= KARIŞIK, KARIŞMIŞ


- MENÂFİ'[Ar. < MENFAAT] ile MENÂFÎH[Ar. < MİNFÂH]

( Yararlar, çıkarlar, menfaatler. İLE Körükler. )


- MENAJER[Fr. < MENAGE] ile/değil MENEJER[İng. < MANAGER]

( Yemek düzeninde [menaj], masada bulunması gereken araçların genel adı ve/ya da yedeklerinin bulundurulduğu küçük dolaplar. İLE/DEĞİL Yürütücü, yönetici, işgüder. )


- MENÂKÎR[Ar. < MİNKAR] ile MENÂKİR[Ar. < MÜNKER]

( Yırtıcı kuşların gagaları. | Taşçı kalemleri. İLE Günah ve kötü şeyler. )


- MENÂR[Ar. < NÛR] ile MENÂRE[Ar. < NÛR | çoğ. MENÂİR/MENÂVİR]

( Nur, ışık yeri. | Fener kulesi. | Yol işaretleri. İLE Minâre. | Işık kulesi. )


- MENÂT[Ar.] ile Menât[Ar.]

( Asma yeri, ilişip asılacak yer. İLE [Cahiliye döneminde] Kâbe'de, "Hüzeyl" ve "Huzâa" kabîlelerinin ma'bûdu olmak üzere konulan sanem. )


- MENEVİŞ/HÂRE[Fars.]/DALGIR[yerel] ile MENEVİŞ[Fars.]

( Bazı nesne, canlı, göz vb.nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler. | Üzerinde dalgalı çizgiler bulunan kumaş. | Yeni yapılan duvarların arasına harçla birlikte doldurulan taş parçaları. İLE Terementi ağacının tohumu. )


- MENFUR/MÜSTEKREH[Ar.] değil/yerine/= İĞRENÇ/TİKSİNÇ


- MENGENE[Yun.]/CENDERE[Fars.] değil/yerine/= KISKIÇ


- MENGÛŞ ile ...

( BEKTAŞİYYE'DE MÜCERRED BABALARIN KULAĞINA TAKTIĞI KÜPE )


- [Fr. < Yun.] MENİSK ile MENİSK

( Bir yüzü içbükey, öbür yüzü dışbükey olan mercek. İLE Bazı eklemlerde, kemik arasında bulunan kıkırdak bölüm. )


- MENKUB[Ar. < NAKB]["ku" uzun okunur] ile MENKÛB[Ar. < NEKBET]

( Delinmiş, oyulmuş. İLE Tâlihsiz, nekbete düşmüş. | Gözden ve mevkiden düşmüş. )


- MENKUL[Ar. < NAKL] ile ME'KÛL[Ar.]

( Nakledilmiş, bir yerden, bir yere taşınmış, taşınan. | Ağızdan ağıza geçmiş. [söz, haber, öykü] İLE Ekl olunmuş, yenilmiş şey, yiyecek. )


- MENKUL/E[Ar. < NAKL]["ku" uzun okunur] ile MENKUR[Ar. < NAKR]["ku" uzun okunur] ile MENKÛR[Ar. < NEKR | çoğ. MENÂKÎR]

( Bir yerden, bir yere taşınmış, taşınan. | Ağızdan ağıza geçmiş söz/haber/öykü. İLE Delinmiş, oyulmuş. İLE İnkâr olunmuş. )


- MENŞE'[Ar. < NEŞ'ET] ile MENŞER[Ar.]

( Bir şeyin çıktığı, neşet ettiği yer, esas, kök. | Yetişilen yer, bitirilen okul. İLE Dağıtılan, neşr edilen yer. )


- MENŞÛR[< NEŞR]/NEŞREDİLMİŞ değil/yerine/= AÇILMIŞ, YAYILMIŞ, DAĞITILMIŞ | PRİZMA


- MENTEŞE[Fars. < BENDKEŞE] ile/ve/||/<> TOPUK DEMİRİ

( Kapı, pencere, mobilya kapakları vb. açılır kapanır nesnelerde kullanılan, bir mille birbirine tutturulmuş, biri sabit, öbürü hareketli iki parçadan oluşmuş metal parça. İLE/VE/||/<> Kapı menteşelerinin altta kalan eril bölümü. )

Bugün[17 Kasım 2025]
itibarı ile 7.020 başlık/FaRk ile birlikte,
7.020 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(17/29)
SÖZLER

Nesnelerle uyum içinde yaşayın.

Kem âletle kemâlât olmaz.



TAŞLANMIŞ KOTLAR

Leyleğin yuvadan attığı yavruları; kot taşlama işçileri

İzlediğiniz her şey kadar gerçek, yaşamın vaad ettikleri kadar sıradan bir yaşamdı benimkisi… Sizin için rakam olan, yanındaki sıfırlarla çoğalttığınız yaşamlarımızı değişim rüzgârlarına yitirdik… Kaç bin olsun, kaç yüz daha ciddi bir kamuoyu yaratmak için bilemem ama birimizin canı, bir anlam ifade etmedikçe bizi unuttunuz… Biz yeni düzenin değişim rüzgârlarıyız... Soğuk esen ve insanı düzenin gerçekliği ile buz gibi çarpan… Şimdi yaşam hikâyelerimiz yerine ölümlerimizi konuşurken yakaladık sizi...

Bir gaz odasında kaybettim yaşamı... Değişimi vaat edenlere hizmet etmek için yola çıktığım kentin basık havasız bir atölyesinde ciğerime dolan zehirle yaşamak için çalışırken kaybettiniz beni... Beni ölüme götüren değişim rüzgârlarıydı...

Yeni düzende herkese yer vardı, katı olmadan buharlaşan yaşamlarımız adına inandık bu vaade… Bu vaatle avuttuk işsizlerimizi, topraksızlarımızı… Köylerimizden kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan gencecik bedenlerimizle çıktık yola… Zonguldak'tan, Siirt'ten, Erzurum'dan, Tokat'tan, Bingöl'den, Çorum'dan İstanbul'a gelmiştik… Öyle ışıklı öyle güzel caddelerden geçerek geldiğim köyümün benzeri varoşlardı… Ekmek için, ekmeğimin peşinde Sultançiftliği'nde, İkitelli'de, Küçükköy'de, Halkalı'da, Alibeyköy'de, ne 8 saat çalışmaya, ne sigortaya, ne sendikaya bakmaksızın binlerce saat çalıştık hep birlikte… Yaşama dair hatırladım tek şeyin çalıştığım tozlu atölyede, sıcak bir ev özlemiyle gün doldurduğumdur... Atölyede tek kanun vardı "işleri yetiştirmek için durmadan çalışmak"...

Sadece çalışmak için yaşadığımız İstanbul'da gizli bir elin sakladığı değişim rüzgârının sessiz yaprakları gibi kimseye dokunmadan giden yaşamlarımızı bu rüzgâr bir kez daha savurdu… Bilmem kaç ay dayanabildi ciğerlerim tozla karışık kum parçalarına… Her gün daha sert esen değişim rüzgârları sanki hep bana karşı esiyordu… Ne çok çalıştım günler boyu karanlık izbe bir atölyede… Elime tutuşturulan bir liralık ince sarı maskenin ne faydası vardı bilemedim... Üstelik bin kot yaptığımız günleri bilirim, ağrılarım arttı nefesim tıkandı… Doktora gitmek için ne sigorta ne para hiçbir çare bulamadım, bir esir kampına dönmüştü yaşam… ve esir kampının gaz odasında yaşamımı bırakıp gidemedim, köyüme çaresizce döndüm. Bir döşekte ölüme terk edilip, o büyük ilanların altında kaldı bedenim...

Sigortasız, iş güvencesiz çalıştığım zaman boyunca başıma gelecekleri bilmedim, bildiğim zaman çaresiz, çocuklarımın gözleri önünde ölümü beklemeye başlamıştım, yavaş yavaş eriyerek… Işıltılı şehrin güzel mağazalarına yaraşan kotları beyazlatırken, ben yavaş yavaş eridim… Ben erirken siz bilinen markaların modası sandınız taşlanmış kotlarınızı almak için mağazalara girdiniz. Bilemezdiniz her kotta bir yaşam vardı. Şehirde binlerce işçi gece-gündüz birbirine karışan vardiyalarda çalışmıştık. Yeni bir dönem açılmıştı, ihracatta rekorlar, yerli taşeronlar ve çok uluslu firmalarla esen değişim rüzgârları vardı, bizden yana esti sandık, inanmak için tek neden "ekmek"ti. Ekmek kana bulandı; kocaman reklamlar, afişler arasında emeklerimizle özdeşleşen yaşamlarımız ufacık bir yer bulabildi sütunlarda...

Değişim rüzgârıyla yelkenlerini doldurup engin denizlere açılan, tekstil atölyelerinde, tersanelerde, maden ocaklarında, dökümhanelerde, fabrikalarda binlerce faili meçhulun ardında kalan emekleriyle ihracat şampiyonu olan işadamlarına, politikacılara ve yaşananlara susarak göz yuman vatandaşlara soramadım: Bizim yaşam nereye düşer?

Başak Ergüder



ÖLÇÜM ARAÇLARI

AKSELEROMETRE
( İvme ölçer. )

AREOMETRE:
( Sıvı ölçer. )

BAROMETRE
( Basınç ölçer. )

BOLOMETRE
( Işım ölçer. )

EBÜLYOSKOP
( Cisimlerin kaynama noktasını ölçer. )

GALVANOMETRE
( Miliamper/mikroamper gibi çok küçük elektrik akım değerlerini ölçer. )

HİGROMETRE/NEMÖLÇER
( Havanın nemini ölçer. )

HİPSOMETRE
( Yükselti ölçer. )

HİRAN/TELEMETRE
( Uzaklık ölçer. )

KLİNOMETRE/EĞİMÖLÇER
( Eğim ölçer. )

KRONOMETRE
( Süre ölçer. )

MANOMETRE
( Bası ölçer. )

ONDMETRE
( Dalga ölçer. )

STADYA
( İki nokta arasındaki mesafeyi ölçer. )

STETOSKOP
( Örgenleri dinlemekte kullanılır. )

OFTALMOSKOP
( Göz muayenesinde kullanılır. )

- METROLOJİ: Ölçüm bilimi.

- BIPM: Uluslararası Ağırlık ve Ölçüler Bürosu

- MİNA: Bilinen en eski ağırlık birimi.



RAKAM/NUMARA ÖNEKLERİ

Yotta(Y) = 1,000,000,000,000,000,000,000,000

Zetta(Z) = 1,000,000,000,000,000,000,000

Exa(E) = 1,000,000,000,000,000,000

Peta(P) = 1,000,000,000,000,000

Tera(T) = 1,000,000,000,000

Giga(G) = 1,000,000,000

Mega(M) = 1,000,000

Kilo(k) = 1,000

Hecto(h) = 100

Deca(da) = 10

Unit = 1

Deci(d) = 0.1

Centi(c) = 0.01

Milli(m) = 0.001

Micro(µ) = 0.000 001

Nano(n) = 0.000 000 001

Pico(p) = 0.000 000 000 001

Femto(f) = 0.000 000 000 000 001

Atto(a) = 0.000 000 000 000 000 001

Zepto(z) = 0.000 000 000 000 000 000 001

Yocto(y) = 0.000 000 000 000 000 000 000 001



KAĞIT ÖLÇÜLERİ

(mm. | inch)

Uluslararası Standartlar
A0 841×1189 | 33.11×46.81
A1 594×841 | 23.39×33.1
A2 420x594 | 16.54x23.39
A3 297×420 | 11.69×16.54
A4 210×297 | 8.27×11.69
A5 148×210 | 5.83×8.27
A6 105×148 | 4.13×5.83
A7 74×105 | 2.91×4.13
A8 52×74 | 2.05×2.91

B0 1000×1414 | 39.37×55.67
B1 707×1000 | 27.83×39.37
B2 500×707 | 19.68×27.83
B3 353×500 | 13.90×19.68
B4 250×353 | 9.84×13.90
B5 176×250 | 6.93×9.84

C0 917×1297 | 36.00×51.20
C1 648×917 | 25.60×36.00
C2 458×648 | 18.00×25.60
C3 324×458 | 12.80×18.00
C4 229×324 | 9.00×12.80
C5 162×229 | 6.40×9.0
DL 110×220 | 4.33×8.66

Kuzey Amerika
Ledger 431.8×279.4 | 17.0×11.00
Legal 215.9×355.6 | 8.50×14.00
Letter 215.9×279.4 | 8.50×11.00
Executive 184.1×266.7 | 7.25×10.5

İngiliz
Quarto 254×203 | 10.00×8.00
Foolscap 343×432 | 13.50×17.00
Crown 381×508 | 15.00×20.00
Large post 419×533 | 16.50×21.00
Demy 445×572 | 17.50×22.50
Medium 457×584 | 18.00×23.00
Royal 508×635 | 20.00×25.00
Elephant 508×686 | 20.00×27.00
Imperial 559×762 | 22.00×30.00



TIKANDI BABA

Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamış. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş. Herkes bir şeyler istiyor.

"Tıkandı baba, çay getir! Tıkandı baba, oralet getir!" vb.

Bu durum Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş.

Baba hele anlat bakalım, nedir bu "Tıkandı Baba" meselesi?

"Uzun mesele evlât" demiş, Tıkandı Baba.

"Anlat baba anlat, merak ettim" deyip çekmiş sandalyeyi. Tıkandı Baba da peki deyip başlamış anlatmaya...

"Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. 'Benimki de onlarınki kadar aksın' diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı.
Bu sefer içimden 'Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın' dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı. Ben yine açmak için uğraşırken Cebrail göründü ve 'Tıkandı Baba, tıkandı. Uğraşma artık' dedi.

O gün bu gün adım "Tıkandı Baba"ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz."

Tıkandı Baba'nın anlattıkları Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş. Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına...

"Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altına bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz."

Sultan Mahmut'un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba'ya baklavaları vermişler.

Tıkandı Baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis.

"Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim" diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş.

Yolda giderken "Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin gereksinimlerini gidereyim" demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya...

"Taze baklava, güzel baklava!"

Bu esnada oradan geçen bir Yahudi, baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı antlaşmışlar ve Tıkandı Baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin gereksinimlerinin bir kısmını karşılamış.

Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış, yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, öteki dilim öteki dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın...

Ertesi akşam, Yahudi, acaba yine gelir mi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye.

Sultan'ın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba yine baklavayı satıp evin öbür gereksinimlerini karşılamak için aynı yere gitmiş.

Yahudi, hiçbir şey olmamış gibi,

"Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım", demiş.

Tıkandı Baba da, "Peki" demiş ve antlaşmışlar. Tıkandı Baba'ya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam Tıkandı Baba'dan baklavaları satın almış.

Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut;

"Bizim Tıkandı Baba'ya bir bakalım" deyip Tıkandı Baba'nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama bir de ne görsün, Tıkandı Baba eskisi gibi darmadağın.

Sultan;

"Tıkandı Baba sana baklavalar gelmedi mi?" demiş.

"Geldi sultanım."

"Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?"

"Satıp evin gereksinimlerini giderdim, sağolasınız, duacınızım."

Sultan şöyle bir tebessüm etmiş.

"Anlaşıldı Tıkandı Baba anlaşıldı, hadi benimle gel", deyip almış ve devletin hazine odasına götürmüş.

"Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır, küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir" demiş.

Tıkandı Baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek.

Sultan;

"Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar" demiş ve askerlerden birini çağırmış.

"Alın bu adamı Üsküdar'ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin" demiş.

Padişahın adamları peki deyip adamı alıp Üsküdar'a götürmüşler.

"Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım", demişler. Baba,

"Niçin?" demiş. Askerler,

"Hele sen bir beğen bakalım" demişler.

Tıkandı Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline.

"Ne olacak şimdi?" demiş.

"Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı" demiş.

Tıkandı Baba taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş.

Askerler bu durumu Padişah'a haber vermişler. İşte o zaman, Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş;

"VERMEYİNCE MABÛD, NEYLESİN SULTAN MAHMUT"



Çeşmenizin suyu bol olsun.