Bugün[16 Aralık 2025]
itibarı ile 14.942 başlık/FaRk ile birlikte,
14.942 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(48/61)


- SESİMİZİ YÜKSELTMEK ile/değil/yerine/>< SÖZÜMÜZÜ YÜKSELTMEK


- YÜKSELTMEK:
SESİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÖZÜNÜ


- SESLİ DÜŞÜNME ile/<>/ne yazık ki SÖYLENME


- SESSION/UNION vs. TO UNITE


- SESSİZ ADÂLET ile/ve SESLİ ADÂLET

( Para. İLE/VE Yöneticiler. )

( QUIET JUSTICE vs./and VOICED JUSTICE
Money. WITH/AND Directors. )


- SESSİZLİK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- SEVAP/"SEVABIYLA" ile/ve/değil SAVAB(DOĞRU)/SAVABIYLA(DOĞRUSUYLA)


- SEVDİĞİN ile/değil/yerine GÜVENDİĞİN


- SEVECENLİK = ŞEFKÂT = COMPASSION[İng.] = MISÉRICORDE[Fr.] = BARMHERZIGKEIT, MITGEFÜHL[Alm.] = MISERICORDIA[Lat.]


- SEVENE ile/ve/||/<> SEVMEYENE

( Hay hay. İLE/VE/||/<> Bay bay[İng. < bye bye] )


- SEVGİ:/=/<
"ANTLAŞMAK" değil/yerine NEDENSİZ DE

( Sevgi, antlaşmak değildir,
Nedensiz de sevilir.
Bazen küçük bir an için
Ömür bile verilir. )


- SEVGİ:
"İNANMA" değil EDİM


- SEVGİ > İTİDAL ve/||/<>/< ADÂLET

( Kişide/Kişiye. VE/||/<>/< Toplumda. )


- SEVGİ:
İYİLİK ve/||/<> MERHAMET ve/||/<> NEŞE ve/||/<> SAKİNLİK


- SEVGİ [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- SEVGİ:
YANLIŞLARI ÖRTMEK İÇİN değil ZORLUKLARI AŞMAK İÇİN


- SEVGİ ve/<> AHLÂK

( Sevgini ahlâka bağla, sevgi seni bulsun! )


- SEVGİ ile/ve/değil/||/<> BİR BAŞKASINDA, KENDİ


- SEVGİ ile/ve/<> DAYANIŞMA

( LOVE vs./and/<> SOLIDARITY )


- SEVGİ ve/<> DÜZEN ve/<> İLERLEME

( İlkemiz. VE/<> Temelimiz. VE/<> Amacımız. )


- SEVGİ ile/ve/<> GÜZELLİK

( Sevdiğinden dolayı güzel bulmak, güzel olduğundan dolayı sevmek. )


- SEVGİ ve/||/<>/> HAK

( Ailede. VE/||/<>/> Toplumda. )


- SEVGİ ile/ve/||/<> KAYRA/LÜTÛF/İHSAN

( ... İLE/VE/||/<> Tanrısal. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Sevgi, ayırmanın, ayrımların reddidir. )

( Dünyanın eylem durumundaki sevgi olduğunu bir kez anlarsak, ona tamamen farklı bir gözle bakarız. )

( Sevgide, belirli bir düşünce kaynaklı ve/ya da dayanaklı, beklentili bir duygulanım durumu var olabilir fakat koşulsuz sevgide hiçbir düşünce, beklenti olmaksızın, olumlu ya da olumsuz, her koşulda sevmek vardır. )

( KOŞULSUZ SEVGİ, "EĞER"siz, "ÇÜNKÜ"süz, "AMA"sız; "KARŞIN'LI/RAĞMEN"li SEVGİ'dir! )

( Ayırd etme, ayrılık "düşünce ve duygusu" olmadığında, buna SEVGİ diyebiliriz. )

( Eğer, ne bir gövde, ne bir zihin, hatta ne de tanık, fakat bunlardan tümüyle öte olduğumuz düşüncesini sürekli taşırsak, zihnimizin berraklığı artacak, isteklerimiz saflık kazanacak; eylemlerimiz, merhametli ve sevecen olacaktır. Bu iç arınması, bizi başka bir dünyaya, gerçek ve korkusuz sevgi dünyasına götürecektir. )

( Sevgide yabancılar yoktur. )

( Sevgide "bir" bile yoktur, "iki" nasıl olabilsin? )

( Sevgi, yaradılışın önünde gelir. )

( Gerçek ve sevgi, kişinin asıl doğasıdır. Akıl ve gönül, onun paylaşım araçlarıdır. )

( Sevgi, mutluluktan çok, gelişmeyi; bilincin ve var oluşun genişleyip derinleşmesini ister. Bunu her ne engellerse acıya neden olur. Sevgi, acıdan çekinmez. )

( Anlayabiliriz ki bilmek, sevmektir. Sevmek de bilmektir. )

( Kendini ifade etmek, teyit etmek, zorlukları yenmek, sevginin doğasıdır. )

( Sevgi ve sevginin ilham ettiği yapma gücü[irâde] olmadıkça, hiçbir şey yapılamaz. )

( Sevginin doğal sonucu, itaattir. )

( Sever de dinlersek, o da bizi kendine alır. )

( Kişi, sevdiğini omzuna alır da yine de yorulmaz. )

( Sevgi, tutkunluk ve düşkünlük göstermez. Düşkünlük ise sevgi değildir. )

( Sevgi, tembel değildir ve berraklık da yönetir. )

( Aşırı "sevgi", boşlama/ihmal doğurur. )

( Sözleri ve davranışları doğru, erdem ve görüş sahibi kişiyi tüm dünya sever. )

( In love there are no strangers. )

( Love is the refusal to separate, to make distinctions.
Once you have understood that the world is love in action, you will look at it quite differently.
Unconditional love is, unless "IF", "BECAUSE", "BUT". ( If you stay vs. the idea that you are not the body nor the mind, not even their witness, but altogether beyond, your mind will grow in clarity, your desires - in purity, your actions - in charity and that inner distillation will take you to another world, a world of truth and fearless love.
Truth and love are man's real nature and mind and heart are the means of its expression.
More than happiness, love wants growth, the widening and deepening of consciousness and being. Whatever prevents becomes a cause of pain, and love does not shirk from pain.
When the sense of distinction and separation is absent, you may call it love.
To know is to love and to love is to know.
Love does not cling; clinging is not love.
Without love, and will inspired by love, nothing can be done.
It is in the nature of love to express itself, to affirm itself, to overcome difficulties.
Love is not lazy and clarity directs. )

( [not] LOVE vs./and/but UNCONDITIONAL LOVE
UNCONDITIONAL LOVE instead of UNCONDITIONAL LOVE )


- SEVGİ ve/||/<>/>/< ÖZÜNE YOLCULUK


- SEVGİ ve/||/<>/< RIZÂ


- SEVGİ ve/||/<> SIĞINMA


- SEVGİ ve/||/<> SÜCÛD


- SEVGİ:
PLATON'U ile/ve/daha çok/||/<>/< HAKİKATİ

( "Platon'u severim fakat hakikati daha çok severim." - Aristoteles )


- SEVGİDE:
"İSPAT" değil İKNÂ


- SEVGİDE:
KOŞULSUZLUK ve/||/<> HESAPSIZLIK ve/||/<>
SÜREKLİLİK ve/||/<> VEREREK BAŞLAMAK(< ALMA DÜŞÜNCESİNİN/BEKLENTİSİNİN OLMAMASI)


- SEVGİNİ PAYLAŞMAK değil SEVGİNİ DIŞLAŞTIRMAK/YANSITMAK

( İçindeki sevgiyi paylaşamazsın fakat karşılığını/yansımasını çeşitli (doğru/uygun) araçlarla/yöntemlerle gösterebilirsin. )


- SEVGİNİN:
"AŞIRISI" değil/olmaz BİLİNÇSİZİ


- [ne yazık ki]
SEVGİSİZ/LİK ile/ve/||/<> İLETİŞİMSİZ/LİK ile/ve/||/<> İLGİSİZ/LİK

( [kişileri] Geçimsiz yapar. İLE/VE/||/<> Birbirine düşman eder. İLE/VE/||/<> Güzellikleri yok eder. )

( [ne yazık ki] Bireyleri sevemeyenler, "insanlık" kavramına sığınır... )


- [ne yazık ki]
SEVGİSİZLİK ve/||/<>/> KAYITSIZLIK


- SEVİLMEK ile/ve/değil/<> ANLAŞILMAK


- SEVİNÇ:
İYİ ŞEYLER OLDUĞUNDA ve/||/<> KÖTÜ ŞEYLER OLMADIĞINDA

( Her zaman. VE/||/<> Çoğunlukla ve/ya da bazen. )


- SEVİYE[Ar.] değil/yerine/= DÜZEY


- SEVİYESİZ/KARŞILIKSIZ/TUTARSIZ İDDİA ile/yerine/değil SEVİYELİ İDDİA

( [not] INCONSISTENT ASSERTION vs./but ASSERTION IN OUTSTANDING
ASSERTION IN OUTSTANDING instead of INCONSISTENT ASSERTION )


- SEVİYESİZLEŞME ile/ve/||/<>/> YOZLAŞMA


- ŞEVK ve/||/<> ŞEHVET


- SEVMEK:
SIRADIŞI ŞEYLER YAPMAK değil SIRADAN ŞEYLERİ, ÖZENLE YAPMAK


- SEVMEK ile/ve/+/||/<>/>/< (DAHA ÇOK) SEVMEYİ İSTEMEK/YEĞLEMEK


- SEVMEK ile/ve/<> DEĞER VERMEK

( TO LOVE vs./and/<> TO APPRECIATE )


- SEVMEK ve/=/||/<>/< GÜVENMEK

( Sevmek, güvenmektir. )


- SEVMEK ile/ve KORUMAK

( TO LOVE vs./and PROTECTION )


- SEVMEK ve/||/<>/> SEVDİRMEK ve/||/<>/> SEVİNDİRMEK


- SEVMEMEK ile/değil/yerine/>< SEVMEK

( Ölmek. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< ("Istırap") Yaşamak. )


- SEVME/SEVGİ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< İŞİNE YARAMA

( Çoğunlukla, kişilerin ne kadar işine yarıyor/yaramıyorsak, bizi o kadar çok/az "severler". )


- SEVR "ANTLAŞMASI" değil/yerine LOZAN ANTLAŞMASI

( 1920 değil/yerine 1923 )

( )


- ŞEY ile/ve/||/<> İSİM


- ŞEYHÜLİSLÂM (OLABİLMEK)

( En az 35 yıl hizmet ve ilmî çalışma gerektirir. )

( Medreseyi tamamladıktan sonra...
Kasabada/Şehirde Kadı Yardımcılığı > Küçük Şehir Kadılığı > Büyük Şehir Kadılığı > Üsküdar Kadılığı > Eyüp Sultan Kadılığı > Galata Kadılığı > İstanbul Kadılığı görevlerinden sonra Rumeli Kazaskeri olunur ve en son Anadolu Kazaskeri olduktan sonra ancak Şeyhülislâm olunurdu. )

( İlk Şeyhülislâm, Celâlzade Hızır Bey'dir. [Fatih Sultan Mehmet döneminde] )

( En uzun süre Şeyhülislâm'lık görevi yürütenler: Ebû Suud [29 yıl], Molla Fenârî [24 yıl], Zembilli Ali Efendi [23 yıl], Yahya Efendi [18,5 yıl]. )

( 131 Şeyhülislâm'ın 21'i şairdi. Ancak beşinin Divân'ı elimizdedir. )

( Bu makam, Kanuni Sultan Süleyman zamanında, saltanattan sonra gelen yer olarak sayılmıştır. )

( [HİZMET-İ/MAKAM-I/MANSIB-I/MESNED-İ İFTÂ'] )


- SEYİR[Ar.] ile/değil/yerine GİDİŞAT


- ŞEYLERİ:
HAYAL ETTİĞİMİZ GİBİ GÖRMEK yerine (ONLARI) OLDUKLARI GİBİ GÖRMEK

( Hayal ettiklerinizin varlığını reddetmeniz daha akıllıca olurdu. )

( Eğer kendinizi her zaman sınamazsanız, gerçek ile hayali ayırt edemezsiniz. )

( Sizi kendinize karşı kör eden, sizin davranışlarınızdır. )

( Düşüncelerinizi ve duygularınızı, sözlerinizi ve eylemlerinizi yakından izlemedikçe ve nedenini ve nasılını bilmeden sizde meydana gelen değişimlere hayretle bakmadıkça, gerçeğe vardığınızı nasıl söyleyebileceksiniz? )

( Düşünülüp hayal edilebilen hiçbir şeyin kendiniz olamayacağını bir kez anladığınızda, imgelemelerinizden kurtulmuş olursunuz. )

( You would be wiser to deny the existence of what you imagine.
If you do not test yourself all the time, you will not be able to distinguish between reality and fancy.
It is your behaviour that blinds you to yourself.
How do you know that you have realised unless you watch your thoughts and feelings, words and actions and wonder at the changes occurring in you without your knowing why and how?
Once you have understood that nothing perceivable, or conceivable can be yourself, you are free of your imaginations. )

( THE THINGS: TO SEE WHAT EVER THEY ARE, AS BEING instead of TO SEE HOW YOU IMAGINE/DREAM )


- SEYYANEN[Ar.] değil/yerine/= EŞİT OLARAK


- SEYYANEN[Ar. + Fars.] değil/yerine/= EŞİTÇE


- SEYYİÂT[< SEYYİE] değil/yerine/= KÖTÜLÜKLER | SUÇLAR, GÜNAHLAR | KÖTÜLÜĞE KARŞILIK ÇEKİLEN SIKINTILAR


- SEYYİAT ile/değil/yerine/>< HASENAT


- SEYYİD BEY ve/||/<> ADÂLET

( Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın 1., 2., 3. Dönem İzmir ve 22 Ekim 1916'da Ayan Âzâsı, II. Dönem İzmir Milletvekili ve V. İcra Vekilleri Heyeti ile I. TC Hükûmeti'nde Adâlet Bakanı.[1873 - 08 Mart 1925] )


- SEYYİE[Ar.] değil/yerine/= KÖTÜLÜK


- SEZGİ ile/ve APAÇIK GÖRMEK

( INTUITION vs./and TO SEE OBVIOUS )


- SEZGİYİ HAREKETE GEÇİRMEK ile/ve SEZGİYİ OLGUNLAŞTIRMAK

( ACTING THE INTUITION vs. RIPENING THE INTUITION )


- SGK'DA:
4A ile 4B ile 4C


- SHAME vs. ABSTAIN


- SHAPE/FORM vs./and CONTENT


- SHAPE/MORPH and ORDER/REGULARITY


- SHARING vs./and APPROACHING


- SHARING vs./and SOLIDARITY


- [not] SHARING vs./and TO LIVE/FEEL THE SHARING


- SHOCK vs. BEING SHOCKED


- SHOOT vs./and SPARK


- ŞİÂ'[Ar. < ŞUÂ] ile ŞÎA/ŞİYA/EŞYÂ[Ar.]

( Işın, güneşten ya da başka bir ışık kaynağından uzanan tel ışıklar. | Vektör. İLE Taraflılar, yardımcılar (topluluğu). | Hz. Ali taraflısı. | Şiîlik. )


- ŞİAR ile ŞİYAR


- SICAĞI SICAĞINA (HALLETMEK)


- SICAK SAVAŞ" ile SOĞUK SAVAŞ

(

Sıcak Savaş ile Soğuk Savaş Arasındaki Farklar

Özellik Sıcak Savaş Soğuk Savaş
Tanım Doğrudan askeri çatışmaların yaşandığı savaş türüdür. Doğrudan askeri çatışma olmadan siyasi, ekonomik ve teknolojik mücadelelerin yaşandığı çatışma durumudur.
Koşullar
  • Açık düşmanlık ve çatışma durumu.
  • Askeri birlikler ve silahlar etkin olarak kullanılır.
  • Sivil toplum, doğrudan etkilenir.
  • Doğrudan, askeri çatışma yoktur.
  • Propaganda, casusluk, ekonomik yaptırımlar ve vekâlet savaşları yaygındır.
  • Taraflar, dolaylı yollarla mücadele eder.
Çatışma Türü Doğrudan askeri çatışmalar. Dolaylı mücadeleler (siyasi, ekonomik, teknolojik).
Askeri Operasyonlar Etkin ve yaygın. Sınırlı ya da dolaylı (vekâlet savaşları).
Can Kaybı Yüksek. Düşük ya da dolaylı.
Fiziksel Tahribat Yaygın ve doğrudan. Sınırlı ya da yok.
Araçlar Silahlar, askeri birlikler. Propaganda, casusluk, ekonomik yaptırımlar.
Örnekler I. ve II. Dünya Savaşları, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı. ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş. [1947-1991]
)


- SİCİL[Ar.] değil/yerine/= KÜTÜK


- SİCİL ile SİLSİLE


- ŞİDDET" &gt;&lt;/< "İKTİDAR"

( "iktidarın bitmeye başladığı yerde, şiddet başlar." )


- ŞİDDET ve/||/<> KÜFÜR

( [ne yazık ki] Kalbinde, muhabbet olmayanın (b)elinde. VE/||/<> Aklında, düşünce olmayanın dilinde. )


- ŞİDDET değil/yerine/>< ÖZEN


- ŞİDDET =/||/<>/>/< ÖZENSİZLİK


- [ne yazık ki]
ŞİDDET ve/||/<> TERBİYESİZLİK


- ŞİDDET[Ar. < ŞEDD] değil/yerine/= YEĞİNLİK

( Yeğin olma durumu. | Bir etkinliğin ya da bir gücün derecesi. | Bir ses çıkarılırken algılanan ve titreşimlerin genliğinden kaynaklanan özellik. )


- ŞİDDET ile/ve/değil/||/<>/< ZORLAMA


- [ne yazık ki]
ŞİDDETİN MEŞRÛLAŞTIRILMASI ile/ve/<> ÖTEKİLEŞTİRME


- ŞİDDETLE değil/yerine HARARETLE


- [ne yazık ki]
ŞİDDETTE:
"YASA" ile "SUÇ"

( "Devlet uygularsa". İLE Kişi işlerse. )


- [ne yazık ki]
ŞİDDETTEN DOLAYI ... ile/ve/değil/ne yazık ki/<> "BİZİM/SEN"İN "SESSİZLİĞİNDEN/TEPKİSİZLİĞİNDEN DOLAYI ..."


- SIDK ile/ve HAK

( Önermenin gerçekliğe uygunluğu. İLE/VE Gerçekliğin önermeye uygunluğu. )


- ŞİFÂ ile/ve/||/<>/> SADRA ŞİFÂ


- ŞİFÂHÎ BEYAN değil/yerine/= SÖZLÜ AÇIKLAMA


- SIFAT ile NİTELİK

( CAPACITY vs. QUALITY )


- SIFAT-I NOKSAN ile/değil/yerine/||/<>/>< SIFAT-I KEMÂL

( Bilgisizlik/cehalet. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Bilgililik/bilgelik. )

( Cehl. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< İlim. )


- SIFFEYN/SIFFİN SAVAŞI:
KARDEŞ KAVGASI ile/ve/değil/||/<>/>/< DEVRİM KARŞITLARIYLA DEVRİM ÇATIŞMASI ve/sonra tekrar/||/<>/> KARŞI DEVRİM


- 0[SIFIR]:
"YUTAN" ile/ve/değil/||/<>/< DURAN/DURDURAN / ARA


- SIFIR ile/ve/değil/yerine/||/<> SINIR


- ŞİFRE OLARAK KALMASI GEREKEN ile/ve DEŞİFRE EDİLMESİ GEREKEN

( HAS TO BE CIPHER/CODE vs./and HAS TO BE DECIPHERED )


- [hem] ŞİFRELEME ile/ve/değil/yerine/hem de/<>/>/< VERİYİ/BİLGİYİ GİZLEME

( [not] CODING vs./and/but/also/<>/>/< STEGANOGRAPHY
STEGANOGRAPHY instead of CODING )


- SİGARA İÇEN ile/ve/değil/<> İÇİREN/İÇTİREN/İÇTİRTEN

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Etkin/Edilgin/Ettirgen. )

( [ne yazık ki] İçmeyenler. İLE/VE/DEĞİL/<> İçenler ve içmeyenler. )


- (SİGARA) "YASAĞI" değil SINIRLAMASI/KISITLAMA/SI

( Yürürlüğe giren yasa, bir "YASAK" koyma değildir! Toplum yaşamında ve kişiler arasında düzenin sağlanması, hakların korunması için ortak kullanım alanı kuralları uygulanmak zorundadır. Sigarayla ilgili düzenleme, kişilerin bulunmak zorunda/durumunda olduğu -kapalı ya da açık- ortamlarda sigara kullanıcılarının keyfî uygulamalarına izin vermemek üzerinedir. Bu durumdan rahatsız olan/olabilecek kişilerin haklarının korunması üzerine de bu tür kısıtlamalar getirilmesi gerekmiştir. "YASAK" olarak ifade edilen durum, "sigara içme yasağı" değil belirli ortak kullanım alanlarında keyfî tutumda bulunulmasına engel olabilmek üzere ve çevrenin rahatsız edilmemesine yöneliktir. Doğrudan, genel bir "içmeme yasağı" getirilmemiştir. "YASAK"[< YASA][yasaya/kanuna bağlı olan] sözcüğü ve kullanımının da, kişiler [içen-içmeyen, rahatsız olan/lar] arasında anlaşamamazlık/ihtilâf [ya da olası çatışma durumunda] toplum ve devlet tarafından kabul ve onay görmüş, uyumlu bir düzen sağlanabilmesi üzerine, gereken koşulların, yazılı ve tüzel(hukukî) bir karşılığının bulunması üzerinedir. Birlik ve bütünlüğü, sürdürülebilirliği sağlayabilmenin göstergesi ve dayanakçası olarak, "YASA" ve yasal gereklilik, işlevini yerine getirmek üzere uygulanmaktadır. Kişi, kendi evinde istediği gibi [çırılçıplak] dolaşabileceği halde dışarıda/sokakta, ortak alanlarda dolaşamayacağı gibi. Bu durumu anlayan ve kabul edebilen tütün kullanıcıları, tütün ürünleri kısıtlamasının da bir uzlaşım ve çözüm gerektirdiğini rahatlıkla anlayacak ve kabul ediyor olacaklardır. )


- SİGARAYLA MÜCADELEDE:
"ZORLAMA" değil/yerine MERAK ETMESİNİ SAĞLAMA

( Burayı tıklayarak izleyiniz... )


- SIĞINMA ya da BUNALIM


- SIĞINMACI ile/ve/||/<> GÖÇMEN ile/ve/||/<> MÜLTECİ

( ASYLUM SEEKER vs./and/||/<> MIGRANT vs./and/||/<> REFUGEE )


- SIĞINTI ve/||/<>/> SIKINTI


- SİGORTA[İt.]/ASFALYA[Yun.] değil/yerine/= KORUNÇ


- SİGORTA[İt.] ile REASÜRANS[Fr.]

( Bir şeyin ya da birinin, herhangi bir yönden, ileride karşılaşabileceği zararı gidermek için, önceden ödenen önödeme karşılığında, bu işle uğraşan kuruluşla yapılan bağlnatı sözleşmesi. | Bu tür sözleşmeleri yapan şirket. | Özellikle elektrik devresinde, akım çok güçlü olduğunda, eriyerek, güvenliği sağlayan, kazayı önleyen nesne ya da düzenek. İLE Bir sigorta ortaklığının, sigorta ettiği paranın bir bölümünü, olabilecek zarara karşı, başka bir ortaklığa yeniden sigorta ettirmesi işi. )

( INSURANCE vs. REINSURANCE )


- SİGORTA ile/ve/<> TEDBİR


- SİGORTALAYAN SİGORTALANAN


- ŞIK[Ar. < ŞIKK] ile ŞIK[Fr. < CHIC]

( İkiye bölünmüş şeyin bir parçası. | Bir işin, iki yönünden her biri. | Seçenek. İLE Güzel, zarif, modaya uygun. | Güzel, modaya uygun giyinmiş olan. | Yerinde, uygun. )


- ŞIK[Ar. < ŞİKK] ile ŞIK[Fr. < CHIC]

( Seçenek. İLE Güzel, zarif, modaya uygun. | Güzel, modaya uygun giyinmiş olan. | Yerinde, uygun. )


- ŞİKÂYÂT ile/değil HİKÂYÂT

( Bizimki şikâyât değil, hikâyât. )


- ŞİKÂYET ETMEK/SÖYLENMEK değil/yerine NE YAPABİLECEĞİNİ VE NASIL YAPABİLECEĞİNİ DÜŞÜNMEK VE EYLEME GEÇMEK


- [ne yazık ki]
ŞİKÂYET ile İSRAF ile SIRADÜZENSİZLİK[ANARŞİ] ile BASKI/İSTİBDÂD ile İFRÂD-TEFRÎT
değil/yerine/><
KANAAT ile İNFAK ile HUZUR/SELÂMET ile ADÂLET ile İSTİKÂMET

( [ne yazık ki]
Bilgisizlik + Yoksulluk >= Şikâyet İLE
Bilgisizlik + Varsıllık >= İsraf İLE
Bilgisizlik + Özgürlük >= Anarşi İLE
Bilgisizlik + Güç >= Baskı/İstibdâd İLE
Bilgisizlik + Din >= İfrâd - Tefrit İLE

DEĞİL/YERİNE/><

Bilgi/(b)ilim + Yoksulluk >= Kanaat İLE
Bilgi/(b)ilim + Varsıllık >= İnfâk İLE
Bilgi/(b)ilim + Özgürlük >= Huzur, Barış/Selâmet İLE
Bilgi/(b)ilim + Güç >= Adâlet İLE
Bilgi/(b)ilim + Din >= Yön/İstikâmet )


- ŞİKÂYET ile GAMMAZLAMA

( TO COMPLAIN vs. TO SQUEAL/SNITCH )


- ŞİKÂYET ile/ve/değil/yerine HAYRET

( COMPLAINT vs./and ASTONISHMENT/AMAZEMENT
ASTONISHMENT/AMAZEMENT instead of COMPLAINT )


- ŞİKÂYET ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/&gt;&lt;/>/< HİKÂYET

( Yaşanılmış bir sorun üzerine konuşulduğunda, o konuya değinmenin gereği, sorunun kendini değil daha sonraki durum ve/ya da süreçlerde, kişinin, davranış-tutumlarını ve dilini düzeltmesine, gelişerek değişmesine katkıda bulunulacak biçimde düşünülmeye/konuşulmaya çalışılmasıdır. Biri, bir sorundan konu açıyorsa, bunu, o sorundan "şikâyet ediyor" olarak değil daha sonrası için bir çözüm arıyor ve/ya da sunuyor olarak düşünmek/konuşmak ve algılamaya çabalamak gerekir. Bir serzeniş ya da isyan olarak algılanmamalıdır.

Bu tür durumlarda, ötekine bilgi vererek, değinilecek konu/sorun için, "Benimki/bizimki*, bir şikâyât değil hikâyât![olan-bitenin öyküsü/hikâyesi]" biçiminde, öncelikle, kişinin kendinde ve daha sonra çevresinde, adâleti ve dengeyi sağlamasına destek vermek üzere, çevresiyle olan iletişimini ve ilişkisini sürekli kılmak üzere, bir bilgi verilir ve/ya da açıklama/anımsatma/uyarı yapılır.

[ * "Bizimki" sözü/sözcüğü, "bu konuda/alanda, bu ayrıntılarda, ben ve benim gibi düşünenler" olarak/anlamında ve bencilliğe/tekbenciliğe düşülmemesi için kullanılır. ] )


- ŞİKÂYET ile/ve/<> İHBAR


- ŞİKÂYET ile İSPİYON


- ŞİKÂYET ile/ve/değil/yerine RİCÂ

( [not] COMPLAINT vs./and/but REQUEST
REQUEST instead of COMPLAINT )


- ŞİKÂYET[Ar.] ile SERZENİŞ[Fars.]/TAKAZA[Ar.]

( Hoşnutsuzluk belirten söz ya da yazı, sızlanma, yakınma. İLE Başa kakma, sitem etme. )


- ŞİKÂYET ile/ve/değil/yerine/||/<> TESPİT


- ŞİKÂYET[Ar.] ile/değil YAKINMA

( Uyumsuzluk yaratıyor, sonra da yakınıyorsunuz. )

( You create disharmony and then complain! )

( [not] TO COMPLAIN vs./but COMPLAINING )


- ŞİKÂYETÇİ/MÜŞTEKÎ[Ar.] değil/yerine/= YAKINAN


- SİKE SİKE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÖKE SÖKE (AL[DIR]MAK/YAP[TIR]MAK)


- ŞİKESTE[Fars.] değil/yerine/= DARGIN, KIRILMIŞ/KIRGIN

( Kırılmış, kırık. | Yenilmiş, yenik düşmüş. | Gücenmiş, kırgın, kederli. )


- SİKİK ile "SİKİNDİRİK"


- SIKINTI ile/> BUNALTI


- SIKINTI ile/ve/> ÇÖZÜMLER / ÇARE/LER

( DERMAN ARAR İDİM, DERDİME
DERDİM, BANA DERMAN İMİŞ

BURHAN ARARDIM, ASLIMA
ASLIM, BANA BURHAN İMİŞ )

( "Çare/ler" yazısı için burayı tıklayınız... )

( I was seeking the recipe to my trouble...
I saw that, my trouble was the recipe...

I was seeking the evidence to my essense...
I saw that, my essense was the evidence... )

( DISTRESS/BOREDOM vs./and/> REMEDY )


- SIKINTI ile/ve/değil/<> SAKINCA


- SIKINTI ile/ve/> SIRADANLAŞTIRMA


- SIKIŞTIRMAK ile KISTIRMAK


- [ne yazık ki]
SIKIYA ile/ve/||/<> SIKILMAYA GELEMEMEK


- SIKLAŞTIRMA ile SIKILAŞTIRMA


- ŞIK/LIK ile GÜZEL/LİK

( SMARTNESS vs. BEAUTINESS )


- SİLA ile SILA[Ar. < VASL]

( Safiyet, ahlâklılık, erdem. Normlar. İLE Bir süre ayrı kaldığı bir yere ya da yakınlarına kavuşma. Memleketine gitme, yakınlarına ulaşma. | Gurbetteki bir kimse için doğup büyüdüğü ve özlediği yer. | Bahşiş, hediye. | Rabıt sigâsı.[ulaç, bağ-fiil][Fr. GERONDIF] )


- SİLDİRME HAKKI ile/ve/||/<> ÇEVRİMİÇİ UNUTULMA HAKKI


- SILENCE vs. QUIETNESS


- SİLİ ile SİLİ

( Arı, temiz. İLE İffetli. )


- SİLİP ATMAK ile SİKİP ATMAK


- SİLLE-TOKAT


- SİLMEK(") ile/ve/değil/||/<>/< (")ÇİZMEK(")


- ŞIMARMAK ve/<> SÖMÜRMEK


- ŞİMDİ YAPACAĞIMIZ GİBİ değil BİRAZDAN YAPACAĞIMIZ GİBİ


- SİMGE:
CANLI ve/||/<>/> CANLANDIRICI


- SİMGE ile/ve/<> KAVRAM

( SYMBOL vs./and/<> CONCEPT )


- SİMGE ile KAVRAM

( SYMBOL vs. CONCEPT )


- SİMGE ile/ve/||/<>/> MAZMUN


- SİMGEBİLİM = SYMBOLICS[İng.] = SYMBOLIQUE[Fr.] = SYMBOLIK[Alm.]


- SİMGESEL DÜŞÜNME ile/ve/> DÜŞÜNCENİN, KENDİNİ ÖRMESİ


- SİMGESEL YAPI(/BİLİNÇ) ile/ve/<> KAVRAMSAL YAPI(/BİLİNÇ)

( Mahal. İLE/VE/<> Mekân. )

( Yaşanır. İLE/VE/<> Kuşatır. )

( Açıklanamaz.[Anlamlandırılır.] İLE/VE/<> Açıklanabilir. )


- SIMILAR vs. REASON


- (not SIMILAR WITH) SIMILAR TO


- SIMPLE vs. USUAL


- SIMPSON AÇMAZI ile/ve/||/<> YABANCI DÜŞMANLIĞI AÇMAZI


- SIN vs. SHAMEFUL


- SINAMA ile/ve/||/<>/> SAĞLAMA


- SINAMA ile SINAYIŞ

( Değerini anlama, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için birini, bir nesneyi ya da bir düşünceyi yoklamak, denemek. | Bilgisini, yeteneğini, yeterliliğini ya da niteliğini yoklamak. İLE Sınama eylemi ya da biçimi. )


- SINAMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<> İNDİRGEMEK


- SİNDİREMEMEK/HAZMEDEMEMEK ile/ve/<> TESLİM OLAMAMAK


- SİNDİRMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEZDİRMEK


- SINIF/LAMA ile/ve/||/=/<> SINIR/LAMA

( CLASSIFICATION vs./and/||/=/<> LIMITING )


- SINIFLANDIRMA HATALARI:
BÜTÜNLEME ile/ve/||/<> İNDİRGEME

( FALLACY OF COMPOSITION vs./and/||/<> FALLACY OF DIVISION )


- SINIR KAVRAMLAR ile/ve İLİŞKİSEL KAVRAMLAR


- SINIR KOYMAK ile/ve HAKİMİYET ALTINDA TUTMAK


- SINIR ile/ve/||/<> ARA


- SINIR ile/ve/<>/değil/yerine ÇERÇEVE


- SINIR ile/ve/<> DİP


- SİNİR ile/ve/||/<> GÜÇ ile/ve/||/<> VAJİNA/PENİS/PARA

( "Düşünüyorum, dinliyorum, okuyorum, anlıyorum ve gelişmek istiyorum" düşünce ve çabası içinde olan [dişil ya da eril] her bireyin, zorunlu olan paylaşım ve dayanışmayla bazı şeylerden yararlanmak[/istifade etmek] ve birbirine zarar vermemek üzere nitelikli bir yaşam sürmek için uzaklaşması, terk/istifâ etmesi gerekenlerdir. )


- SINIR = HAT/HADD, HUDUT = LIMIT[İng.] = LIMITE[Fr., İsp.] = GRENZE[Alm.] = LIMITIS[Lat.] = PERAS[Yun.]


- SINIR ve/||/<>/> HAYIR


- SINIR ile/ve/||/<>/> İHLÂL ile/ve/||/<>/> İZ


- SINIR ile/ve/||/<> KIYI ile/ve/||/<> UFUK ile/ve/||/<> YERYÜZÜ ile/ve/||/<> GÖKYÜZÜ ile/ve/||/<> KÜRE ile/ve/||/<> ARAF ile/ve/||/<> EŞİK ile/ve/||/<> BAĞLAÇ ile/ve/||/<> KURGU

( Önemli eşikler ve sınırlar. )


- SINIR ve/<> MERKEZ/ÇEKİRDEK

( LIMIT and/<> CENTER/NUCLEUS )


- SINIR ile/ve/<> SINAMA


- SİNİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SINIR


- SINIR ile SON

( BORDER/BOUNDARY vs. END )


- İSTENÇ/İRÂDE VE SİNİRBİLİM DENEYLERİNDE:
LIBET ile/ve/||/<> HAGGARD VE EIMER ile/ve/||/<> HAYNES ile/ve/||/<> FRIED


- SİNİRCE ile/değil/yerine KORUYUCULUK

( TAASSUB ile/değil/yerine MUHAFAZAKÂRLIK )


- SINIRLAMA/KISITLAMA ile/<> GİZLİLİK


- SINIRLAMA ile/ve/<> BÖLÜMLEME


- SINIRLAMA ile/ve/<> ÇERÇEVELEME

( LIMITING vs./and/<> TO FRAME )


- SINIRLAMA ile/ve/< İNDİRGEME

( INTERFERENCE vs./and/< REDUCTION )


- SINIR/LAMAK ile/ve/<> "BAĞLAM/AK"

( LIMITING vs./and/<> "TO CONNECT" )


- SINIRLAMAK ile/ve/<> BELİRLEMEK

( LIMITING vs./and TO DETERMINE )


- SINIRLAMAK ile/ve/<> DIŞTALAMAK

( LIMITING vs./and/<> TO EXTERNALIZE )


- SINIRLANDIR(IL)MA ile/ve/||/<>/> YÖNLENDİR(İL)ME


- SINIRLANDIRMA ile/ve/değil/||/<>/< ÇERÇEVELENDİRME


- SINIRLANDIRMA ile/ve/değil KAPSAMA


- SINIRLANDIRMA ile/ve/değil/yerine KONUMLANDIRMA


- SINIRLANDIRMA ile/ve (ÖZEL) YÖNLENDİRME


- SINIRLANDIRMA ile/ve/||/<>/> SİNİRLEN(DİR)MEME


- SINIRLANDIRMADA:
YASALILIK ve/||/<> GEÇERLİLİK(MEŞRÛİYET) ve/||/<> TOPLUMSAL GEREKLİLİK


- SINIRLARI BİLMEK ile/ve/değil/yerine EŞİKLERİ BİLMEK


- SINIRLARI BİLMEK ile/ve/değil/yerine öncelikle EŞİKLERİ BİLMEK


- SINIRLARI GENİŞLETMEK ile EŞİĞİ YÜKSELTMEK


- SINIRLI TUTMAK ile/ve/değil/||/<>/< YETİNMEK


- SINIRLI YORUM ile/ve/||/<> DAR YORUM


- SINIRLI ile/ve KISITLI

( LIMITED vs./and RESTRICTIVE )


- SINIRLI ile/ve/||/<> SINIRLAYICI


- SİNİR/Lİ ile/ve/değil TELAŞ/LI


- SİNİRLİLİK ile/ve/<>/değil İSYAN


- SİNİRLİ/LİK ile/ve/değil/<> TEPKİSEL/LİK


- SINIRSIZ ile SINIRLANAMAYAN

( LIMITLESS/UNLIMITED/BOUNDLESS vs. NOT POSSIBLE TO LIMIT/BOUND )


- SINIRSIZ ile SONSUZ

( Mekânda. İLE Zamanda. )

( Bir gövdede odaklanmış, sonsuz olanız. )

( Sonsuz, bölünemez. )

( Sonsuz, sonsuzdan büyük ya da küçük olamaz. )

( Sonsuzluk, nicelik değildir. )

( In place. VS. On time. )

( UNLIMITED vs. INFINITE )

( INTERMINATUM vs. INFINATUM )


- SİNN-İ İNHİTÂT değil/yerine/= ÇÖKKÜNLÜK DÖNEMİ


- SİNOD ile SENSİNOD

( Diyakosluk'ta din işlerini konuşmak üzere toplanan kilise meclisi. İLE Eski Rus kilisesi büyük meclisi. )


- SİNSİ/LİK ile/ve/değil/<> BİLGİSİZ/LİK


- SIR [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- SIR [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- SIR:
"ÜSTÜ ÖRTÜLEN" değil PAYLAŞIL(A)MAYAN


- SIR ile/değil/yerine/>< AKIL


- SIR ile/ve/||/<> DOSTLUK

( Bir şeyi anlatmamak isteyişimizde başlar. İLE/VE/||/<> Her şeyi anlatmak isteyişimizde başlar. )


- SIR ile/ve/<> "KOKU"


- SIR ile/ve SINIR


- SIR ile/ve/değil SINIR


- SIRADANLAŞMA ile/ve/||/<> NORMALLEŞME


- SIRADANLAŞMAK ile/ve/değil/yerine/<>/>< "UYUM SAĞLAMAK/GÖSTERMEK"


- SIRADÜZEN(HİYERARŞİ) YETKİSİ ile/ve/||/<> VESÂYET YETKİSİ


- SIRADÜZENSİZLİK ile/ve/||/<> KARMAŞA

( ANARCHY vs. CHAOS )


- SİRÂYET ile/ve/<> NÜFÛZ


- ŞİRB[Ar.] ile ...

( Su hissesi, suya ait hak. Ekin ya da hayvan sulama nöbeti. )


- SIRÇA[Tr. < SIRIÇGA]/CAM[Fars. < KUPA] ile/ve/||/<>/> AYNA[Ar.]

( Cam, camdan yapılmış. İLE/VE/||/<>/> Camın sırlanmışı. )


- SIRF ile/ve HAKİKAT

( ONLY/MERE/SHEER vs./and TRUTH )


- ŞİRİN/LİK ile GÜZEL/LİK


- ŞİRİN/LİK ile/ve/||/<> MASUM/İYET


- ŞİRK ile/ve/||/<> KİBİR

( Tanrı'ya, başka bir şeyi/birini ortak koşmak. İLE/VE/||/<> Tanrı'ya, kendini ortak koşmak. )


- SİRKADİYEN ile SİRKALUNAR ile SİRKASEPTAN ile SİRKANUAL

( )


- SİRKAT[Ar.] ile/ve/||/<> KATAKULLİ[Fr. < FAIT ACCOMPLI][argo]

( Çalma, hırsızlık. İLE/VE/||/<> Yalan dolan, oyun, tuzak, düzen. )


- ŞİRKET SANI/UNVANI[Ar.] ile/ve/<> MARKA


- ŞİRKETLER, HİZMETLERİNDE:
UCUZ İSE ile/ya da/<> HIZLI İSE ile/ya da/<> NİTELİKLİ İSE

( Niteliksiz ve hızlıdır. İLE/YA DA/<> Ucuz ve niteliksizdir. İLE/YA DA/<> Pahalı ve yavaştır. )

( Dünyada, hiçbir şirket, bir işi, hem ucuz, hem hızlı, hem de nitelikli yapamaz. )


- SİRKÜLER değil/yerine/= DUYURUM


- SİRKÜLER ile SEKÜLER


- ŞİRRET değil/yerine/= KAVGACI/KAPIŞKAN


- SIRTINDAN VURAN('A) ve/<> ARKANDAN KONUŞAN('A)

( Kızma! Ona güvenip arkanı dönen sensin! VE/<> Darılma! Adam yerine koyan sensin! )


- SIRTINI DÖNMEK değil/yerine SIRTINI YASLAMAK


- ŞİŞİRME ile "ŞİŞİRME"/ŞİŞİRMECE

( Şişirme işi. İLE Baştan savma, kötü iş. )


- ŞİŞİRMEK ile/ve/||/<> KÖPÜRTMEK


- [ne yazık ki]
ŞİŞMAN/LIK ve/||/<>/> PİŞMAN/LIK

( Ağzımızı tutmazsak. VE/||/<>/> Dilimizi tutmazsak. )


- SİSTEM FELSEFESİ/FİLOZOFU ile PROBLEM(/SORUN) FELSEFESİ/FİLOZOFU


- SİSTEM = KAİDE, KÂ'İDE = SYSTÈME, MÉTHODE


- SİSTEM[İng., Fr.] ile/ve ŞABLON[Alm. SCHABLONE]

( Düzen. | Bir sonuç elde etmeye yarayan yöntemler düzeni. | Yol, yöntem. | Bir aracı oluşturan düzen, düzenek/tertibat. | Model, tip. | [felsefe] Dizge. İLE Üzerindeki harf ve biçimlerin çevre çizgileri kalem ucu girecek biçimde oyuk olan, bu çizgilerden kalemle istenilen biçim elde edilen, metal ya da plastikten cetvel. | Değişik alanlarda düzeltme, belirleme, ölçme, denetleme işlerinde kullanılan ve yaptığı işe göre yapısı değişen araç. | Çok kez tekrarlandığından, kanıksanmış basmakalıp örnek. )

( SYSTEM vs./and TEMPLATE )


- | SİSTEME AİDİYET ile SİSTEMSİZLİK | ile/yerine/değil SİSTEMLİ ÖZGÜRLÜK


- SİTE[Fr. < Yun.] ile POLİS[Fr. < Yun.]

( Daha çok, belirli meslek bireyi için yapılmış ya da belirli amaçlarla kurulmuş konutlar topluluğu. | İlkçağda, kendi yasalarıyla yönetilen, bir ya da birkaç kentten oluşan devlet. | Kent. İLE Kent. | Kent düzenini sağlayan yetkilendirilmiş güç. )


- SITUATION vs. CONSEQUENCE/RESULT


- SITUATION vs. FACT


- SITUATION vs. POSITION


- SITUATION vs. PROCESS


- SITUATIONS


- SIVAMAK ile SIVAMAK

( Sıva ile kaplamak, sıva vurmak. | Harcı bir yere vurmak. | Sıvar gibi bulaştırmak. | Okşamak, sıvazlamak. İLE Kol ya da paçayı yukarı çekip toplamak ya da kıvırmak. )


- SİVİL İTAATSİZLİK ile/ve/değil/||/<>/< BİREYSEL EYLEM