Tüze(Hukuk) ve Türe/Adâlet'teki
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 14.942 başlık/FaRk ile birlikte,
14.942 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(41/61)
- ...'NIN ...:
YALANCI/SI ile/değil AKTARICI/SI
- NÎRÂN ile/ve/<> ZÎFÂN ile/ve/<> KURBÂN
( Canını, ateşe. İLE/VE/<> Malını, misafire. İLE/VE/<> Yakınını, Allah'a. )
- NİŞÂN[Fars.] ile -NİŞÂN[Fars.]
( İz, belirti. | İşaret, fabrika işareti. | Yara izi. | Amaç, hedef, vurulması istenilen nokta. | Vurulacak noktaya silahı çevirme. | Sevgililik işareti. | Bu işareti takmak üzere yapılan tören. | Hatıra için dikilen taş. | Tuğra. | Taltif için verilen madalya. | Ferman. İLE "duran, dikilen, kalan" gibi anlamları gelerek bileşik sıfatlar yapar.[HATIR-NİŞAN: Unutulmayan, akılda kalan.] )
- NİŞÂN ile NÎSÂN[Süryanice]
( İz, belirti. | İşaret. İLE Nisan ayı. )
- NİSBÎ ile KISMÎ
- NISF[Ar.]/NİM[Fars.] ile/ve/||/<>/> ADL/ADÂLET
( Bir şeyin yarısı. İLE/VE/||/<>/> Hakkın/payın doğru dağıtılması, ait olduğu yere/kişiye teslim edilmesi. )
- NISF ile/ve/||/<> CERH
( Yarım. İLE/VE/||/<> Yarmak. )
- NİSPET ile GÖRELİLİK/İZÂFET
( Bir değişkenin bir sabite oranı. İLE İki değişkenin birbirine bağlı oranı. )
( Birinin değişkenliğinde. İLE İkisinin de değişkenliğinde. )
( RATIO vs. RELATIVITY )
- [NİTELİĞİN GÖSTERGESİNDE]
DOST ile ÂŞIK
( Kavgada belirli olur. İLE Vedâda belirli olur. )
- NİTELİK ile/ve ANLAM
( vs./and/||/<> MEANING )
- NİTELİK ile AYIRT EDİCİ NİTELİK
( QUALITY vs. TRAIT )
- NİTELİK ile/ve DENGE
( QUALITY vs./and BALANCE )
- NİTELİK ile/ve DERİNLİK
( QUALITY vs./and DEPTH )
- NİTELİK ile/ve DOZ
( QUALITY vs./ve DOSE )
- NİTELİK ve/<>/> FELSEFE
( QUALITY/ATTRIBUTE and/<>/> PHILOSOPHY )
- NİTELİK ile/ve GEÇERLİLİK
( QUALITY vs./and VALIDITY )
- NİTELİK ile/ve İKİLİ NİTELİK
( QUALITY vs. COUPLE/DOUBLE QUALITY )
- NİTELİK ile KAPASİTE
( QUALITY vs. CAPACITY )
- NİTELİK ile/ve/değil/||/<>/< KAPSAM
- NİTELİK ile/ve/değil KENDİLİK
( Sıfat. İLE/VE/DEĞİL Ad. )
( Siz, sadece kendinizsinizdir. )
( Adjective. VS./AND Name. )
( [not] QUALITY vs./and/but SELF )
- NİTELİK = KEYFİYET = QUALITY[İng.] = QUALITÉ[Fr.] = QUALITÄT, BESCHAFFENHEIT[Alm.] = QUALITAS[Lat.] = POIOTES[Yun.] = CALIDAD[İsp.]
- NİTELİK ile/ve KUDRET
( QUALITY vs./and CAPABLE )
- NİTELİK NİCELİK
( QUALITY
QUANTITY )
- NİCELİK ile/ve/||/<>/> NİTELİK ile/ve/||/<>/> ÖLÇÜ
( Bölünebilir olan. İLE/VE/||/<>/> Bölünemez olan. İLE/VE/||/<>/> ... )
( "Kaç?" sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> "Nasıl?"[Ne asıl? < KEYFE] sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> ... )
( Nicelik olmadan, nitelik olmaz! Nitelik olmadan da nicelik! )
( Altın, altınlık niceliğinde, altınlık niteliklerini barındırır. )
( QUANTITY vs./and/||/<>/> QUALITY vs./and/||/<>/> MODERATION )
( ... ile/ve/||/<>/> GUNA ile/ve/||/<>/> ... )
( KEMMİYET ile/ve/||/<>/> KEYFİYET ile/ve/||/<>/> MİYAR )
- NİTELİK ile/ve/||/<>/> OLANAK
- NİTELİK ile ÖZELLİK
( QUALITY vs. FEATURE )
- NİTELİK ile SINIR
( QUALITY vs. BOUNDARY )
( ... ile JIANGJIE )
- NİTELİK ile SIRADÜZEN
( QUALITY vs. HIERARCHY )
- NİTELİK/LER ile/ve BOYUT
( QUALITY vs./and DIMENSION )
- Nitelikli soru sorabilmek için DİNLE!!!
- Nitelikli soru sorabilmek için SUS!!!
- Nitelikli soru sorarak KONUŞ!!!
- NİTELİKLİ/KAPSAMLI YANIT ve/||/<>/>/< NİTELİKLİ SORU
- NİTELİKLİ YAŞAM İÇİN ...:
YARISI ile/ve/||/<> 2 KATI ile/ve/||/<> 3 KATI :) :) :) ile/ve/||/<> SINIRSIZ ve KOŞULSUZ
( Yemeğin. İLE/VE/||/<> Yürüyüş. İLE/VE/||/<> Gülüş. :) İLE/VE/||/<> Saygı ve Sevgi. )
- NİTELİKLİ ile NİTELİKSEL
- NİTELİKLİ ile/ve/<>/değil SEÇKİN
( [not] QUALIFIED vs./and/<>/but DISTINGUISHED )
- NİYE KONUŞUYORUZ? değil NEYİ KONUŞUYORUZ?
( Konuşmak/konuşabilmek esas ve önceliklidir. Bazı şeyler gerçekleşmeden, olumsuzlukları ve yetersizliklerin yaşanmasına fırsat vermemek üzere, konuşabilmek, doğadaki en güçlü ve olanaklı yetimizdir. Konuşmanın, "niye"si, "gereksizliği" vs. olmaz! )
- NİYE? ile/ve/||/<>/> ... DİYE
- NİYEMİŞ değil NİYEYMİŞ?/NİYE İMİŞ?
- NİYET BOZUKLUĞU ile/değil NİYET EKSİKLİĞİ
( [not] HAVE AN EVIL INTENTION vs./but LACK OF INTENTION )
- NİYET DİLLERİ ile/ve/<> GERÇEK DİLLER
( Amaca bağlandıkları zaman anlam oluşur. İLE/VE/<> Anlam, doğrudan üzerinde/içinde aranır/bulunur. )
( Arâmî, Âsır, Keldânî, Süryânî, İbrânî ve giderek Arâbî dillerin yapısı "niyet dili"dir. Bu kavram "niyete bağlı", "anlam/mânâ dili" niteliğini taşımaktadır. Niyet dillerinde yazı dili yalnızca ünsüzlerle kurulur ve okunurken ünlendirilir. Yunanca Hermes olarak kodlandırılmış olan sözcük aslen "HRM" olarak kodlanmakta ve "Hiram" diye ünlendirildiğinde "Nurlanmış" anlamına gelmektedir. )
( INTENTIONAL LANGUAGES vs./and/<> CORRECT LANGUAGES )
- [ne yazık ki]
"NİYET OKUMA" ile/ve/||/<> "AKIL OKUMA"
( İkisi de yanlıştır ve olanaksızdır. Hiçbir zaman, zemin ve koşulda yapılmamalıdır! )
- NİYET OKUMAK" ile/değil/yerine/>< ANLAMAYA ÇABALAMAK/ÇALIŞMAK
- NİYET "OKUMAK" ile/ve/||/<> "KİŞİLİK ÇÖZÜMLEMESİ"
- NİYET ile ...
( NİYET, MERAM | FİİL VE HAREKET | DÜNYA LEZZETLERİNİ TERK EDEREK İBADETLE ALLAH'A YÖNELMEK )
- NİYET ve/<>/= ABDEST
- NİYET ve/> ÂKIBET
- NİYET ile/ve AKLINDA TUTMAK
( INTENTION vs./and TO KEEP IN MIND )
- NİYET ile/ve AMEL
( Niyet, kalbin ubudiyeti. İLE Amel, azaların/uzuvların ubudiyeti. )
( Önce Niyet, sonra Amel. )
( Niyet hayır, akıbet hayır. )
( Niyet bâtın, amel zâhirdir. )
( Müminin niyeti amelinden üstündür. )
( NİYET: Âdet ile ibâdeti ayıran şey. )
- NİYET ile/ve/<> BAŞARI/MUVAFFAKİYET
( Kendinden/senden. İLE/VE/<> Oradan. )
( INTENTION vs./and/<> SUCCESS )
- NİYET ile/ve CİDDİYET
( INTENTION vs./and SERIOUSNESS )
- NİYET ile/ve/||/<>/> DİYET
- NİYET ile/ve EĞİLİM
( INTENTION vs./and TENDENCY )
- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM
( Niyet, eylemden önceliklidir. )
( Eylem, içtenliğin kanıtıdır. )
( Eylem, gerçeğin mihenk taşıdır. )
( Berraklık ve sevecenlik eylemdir. )
( Eylem konusunda tasa çekmeyin, aklınıza ve gönlünüze özen gösterin. )
( Gerçeği bulmak için günlük hayatınızın en küçük eylemlerinde gerçek olmalısınız. )
( Gerçek, samimi eylemin meyvesidir. )
( Kalbi değiştiren eylemdir. )
( Sağlam bir anlayışa sahip bir kişi, eylemden sakınmaz. )
( İmgenin ardında ve ötesinde olan idrak ve eylem gücüsünüz. )
( Eylem, gizli, bilinmeyen, bilinemez olandır. Sadece onun meyvesini bilebilirsiniz. )
( Hiç kimse, bir başkası adına eylemde bulunamaz. )
( Vazgeçme! Üşenme! Erteleme! )
( Nobody can act for another. )
( Do not give up! Do not dilatory! Do not delay! )
( Action is a proof of earnestness.
Action is the touchstone of reality.
Clarity and charity is action.
You need not worry about action, look after your mind and heart.
Action is hidden, unknown, unknowable. You can only know the fruit.
A man of steady understanding will not refrain from action. )
( INTENTION vs./and/<>/>/< ACTION )
- NİYET ile/ve EYLEM
( Eylem, içtenliğin kanıtıdır. )
( INTENTION vs./and ACTION )
- NİYET EYLEM
- NİYET ve/||/<> GAYRET ve/||/<> DİRÂYET[YETENEK]
- NİYET ile GELİŞİGÜZEL/LİK, GÖRELİ/LİK
- NİYET ile/ve/<> GEREKSİNİM
( INTENTION vs./and/<> NEED )
- NİYET ve/> GİRİŞİM
- NİYET ile/ve/||/<> GİZEM
- NİYET ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HEDEF
- NİYET +/=/> İDRAK +/=/> İLİM
- NİYET ve/>/< İDRAK ve/>/< İMAN
- NİYET ve/< İDRAK ve/< İMAN
- NİYET ile/ve İRÂDE
( INTENTION vs./and WILLPOWER )
- NİYET ile/ve İRÂDE
( Kişi, Ahsen-i Takvim'dir, iradesi elindedir. İsterse yakasını bu âlemden kurtarır, isterse içine düşer. )
- NİYET ve İSTEK/TALEP
- NİYET ile/ve/||/<> İZLENİM
- NİYET ve/||/<>/> KARAR ve/||/<>/> UYGULAMA
( INTENTION and/||/<>/> DECISION and/||/<>/> APPLICATION )
- NİYET ile KASIT/AMD
( INTENTION vs. PURPOSE )
- NİYET ile KASTETMEK
- NİYET ile/ve KIBLE
- NİYET ile/ve KIBLE
- NİYET ve/||/<>/< MECÂL
- NİYET ve/||/<> NAZAR ve/||/<> MÂNÂ-İ HARF ve/||/<> MÂNÂ-İ İSİM
- NİYET ve/<> NAZAR(BAKIŞ AÇISI)
( INTENTION and/<> PARADIGM )
- NİYET ve/<> TERCİH
- NİYET ile/ve ÜSLÛB
- NİYET ile/ve/değil YAKLAŞIM
( [not] INTENTION vs./and/but APPROACH )
- NİYET ile/ve YÖN
( INTENTION vs./and DIRECTION )
- NİYET ile/ve YÖNELİM
( INTENTION vs./and TO TEND )
- NİYET YÖNELİM
- NİYET ile/ve/<> YÖNELİM/EĞİLİM/MEYL
- NİYET ile/ve YÖNELİŞ
- NİYET ile/ve/<> YÖNTEM
- NİYETİN BEDELİ ile BİLGİSİZLİĞİN BEDELİ
( EQUIVALENT OF INTENTION vs. EQUIVALENT OF IGNORANCE )
- NİYET/Lİ/LİK ile/ve EREK/Lİ/LİK / AMAÇ/LI/LIK
( Akıllı kişi, amacı niyette görür. )
( Niyet, amacı gösterir. )
( Niyet hayır, âkıbet hayır. )
( INTENTION vs./and AIM/PURPOSE/GOAL )
( MEYELÂN ile/ve GÂYE )
- NİYETSİZLİK ile/değil/yerine AKSAKLIK
- NİYETSİZ/LİK ile/ve TERBİYESİZ/LİK
- KUŞKU:
NİYETTE ile/ve/||/<> AMAÇTA
( Yola çıkarmaz. İLE/VE/||/<> Yol aldırtmaz. )
- NİYET'TE:
SAMİMİYET, İÇTENLİK, YAKINLIK
ve
TUTUM'DA:
RESMİYET, MESAFE, CİDDİYET
( SINCERELY, SINCERITY, NEARNESS :ON INTENTION and SOLEMNITY, DISTANCE, SERIOUSNESS :ON ATTITUDE )
- NİZÂ'[< NEZ] ile/değil/yerine/>< NİZÂM[NAZAME]
( Bilgi, güce tâbi olursa/tutulursa. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güç, bilgiye tâbi olursa/tutulursa. )
( Çekişme, kavga. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İncileri, ipe dizmek. )
- NİZAM[Ar.] değil/yerine/= DÜZEN
- NİZAM-I ÂLEM ile ...
( Nazm sözlükte, incileri bir ipe dizmek anlamına gelir. Terim olarak ise, bir şeyi/şeyleri aklın gerektirdiği, zorunlu kıldığı başka bir şeye delalet edecek biçimde tertip etmek demektir. )
- NİZÂSIZ VE FÂSILASIZ değil/yerine/= ÇEKİŞMESİZ VE ARASIZ
- [not] NO TALKING vs. TO TALK IN RIGHT PLACE/APPROPRIATE/REASONABLE
- NOKTA ve/||/<>/>/< BİR(LİK)
- NOKTA-İ NAZAR değil/yerine/= GÖRÜŞ/BAKIŞ AÇISI
- NOKTALAMA ile/ve/||/<> HAREKE
( Latin abecesinde. İLE/VE/||/<> Arap abecesinde. )
( İnsanlık, bir gün...
(,) Virgülü kaybetti:
Söyledikleri, birbirine karıştı.
(.) Noktayı kaybetti:
Düşünceleri, uzayıp gitti. Ayıramadı onları.
(!) Ünlem işaretini kaybetti bir gün de:
Sevincini, öfkesini, tüm duygularını kaybetti.
(?) Soru işaretini kaybetti bir başka gün:
Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.
(:) İki noktayı kaybetti başka bir gün:
Hiçbir açıklama yapamadı.
Yaşamının sonuna geldiğinde...
Elinde sadece (") tırnak işareti kalmıştı...
“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca."
Alex Kanevsky )
- NONSENSE/FOOLISH vs. STUPIDITY
- NORMAL vs. COMMON
- NORMAL vs. USUAL/ORDINARY
- NORMAL ile DOĞAL
( NORMAL vs. NATURAL )
- NOSYON[Fr./İng. < NOTION] değil/yerine/= KAVRAM
( Bir şey üzerindeki gerekli bilgi, kavram. )
- NOT (ABLE TO) DETERMINE FROM OUT vs./and NOT (ABLE TO) DETERMINE BY ITSELF
- NOT ABLE TO TEACH vs./and NOT ABLE TO ADVICE vs./and NOT ABLE TO ADVISE
- NOT DEFINITION vs. NO DEFINITION
- NOT TO BE IN APPROPRIATE vs. NOT ENOUGH AS MUCH AS TO BE IN APPROPRIATE
- (NOT) TO INTEREST vs. NEARNESS/STRANGENESS
- NOT TO USE vs. TO DENY
- NOT TRUE vs. LIE
- NOTA[İt.] ile NOTA[İt.]
( Bir müzik sesini belirtmeye yarayan im. İLE Bir ülkenin, başka bir ülkeye ya da elçisine yaptığı bildiri. )
- KÂTİB-İ ÂDİL/NOTER[Fr. < NOTAIRE] ile/ve/||/<> HAKEM
- NOTER/LİK değil/yerine/= ONAYCI/ONAYMAN/ONAYTAY
- [not] NOTHINGNESS vs./and/ = maybe/also/or INTEGRITY
( HİÇLİK ile/ve/=/değil/yerine/belki/hem de/ya da BÜTÜNLÜK )
- NÖTR ile SAYDAM
- NÜFUS CÜZDANI değil NÜFUS KÂĞIDI/ÇOĞA/YURTTAŞ/VATANDAŞ KİMLİĞİ
- NÜFUS NÜFÛZ
- NÜFÛZ EDİLEBİLİRLİK ile/ve/||/<> NÜFÛZ EDİLEMEZLİK
- NÜFÛZ ile/ve/||/<> DUHUL
- NÜKTE ile KİNÂYE
- NÜMİSMATİKTE[Fr. NUMISMATIQUE < Lat. < NUMISMA / Yun. < NOMISMA]:
KAVRAMLAR ile TERİMLER ile TARİHÇE
( Metal paraları inceleyen bilim dalı. )
( )
( )
- NUR ve/<> HİDÂYET(KILAVUZLAMA)
( Sevgi. VE/<> Adâlet. )
( Dışarıda adâlet, içeride sevgi. )
- NUR ile/ve/<> ŞEFKÂT
( İlâhî sevgi. İLE/VE/<> ... )
- NUTFE ile/ve/<>/> ALAKA ile/ve/<>/> MUDĞA
- NUTKUN TUTULMASI ile BASİRETİN BAĞLANMASI
- O DA HAKLI, O DA, O DA ile/değil/yerine HER BİRİNDE, HAKLILIK PAYI VAR
- O DÖNEMDE, ... ile/değil O DÖNEM DE, ...
( Dahi anlamındaki "de" ayrı yazılır! Lütfen! Sadece biraz (daha) özen! )
( Konfüçyüs: "Eğer konuşulan dil doğru değilse, o zaman söylenilen şey, söylenilmek istenen şey olmaz. O zaman, yapılması gereken yapılmaz ve eğer işler yapılmadan kalırsa, maneviyat ve sanat bozulur. O zaman, adâlet, sahtekârlıkla yürür. Eğer bu olursa, kişiler, kendini umutsuz bir karmaşanın içinde bulur. Bu nedenle, söylenilen şey, her şeyden önemlidir ve bu konuda dikkatsizlik yapılmamalıdır." )
- O TARİHTE ile/ve/||/<> O DÖNEMDE
- O ile VA ile OB OB
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bir buyruğun yerine getirilmesinin reddedildiğini belirten ilgeç. İLE Birinin başka birine verdiği buyruğun yadsınmasına ilişkin ikinci kişinin kullandığı bir reddetme ilgeci. İLE Bir şey hakkında palavra atana ve kanıtlayamayana söylenen söz. )
- ÖBEK ile GÖBEK
- ÖBEK ile/ve/||/<> ZİNCİR
- OBLIGATION vs. IF NOT BE, WILL NOT
- [not] OBLIGATION vs./and RESPONSIBILITY
- OBSERVATION vs. OBSERVANCE
- OBSTINACY vs.
- OBSTRUCTIVE vs. OBSTINATE vs. OBDURATE vs. DISOBEDIENT vs. MULISH vs. REALCITRANT vs. STUBBORN
- OBSTRUSIVE vs. OBSTRUCTIVE
- ÖÇ ile/ve/||/<> ÖD
( Acı, öfke. İLE/VE/||/<> Öd, safra. )
- ODA [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- ODA [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- ODAK ile TEMEL
( FOCAL POINT vs. BASE )
- ODAKLANMA ile/ve ADANMA
( FOCUSING vs./and TO BE DEVOTED )
- ODAK/LANMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNCELİK/LENDİRME
- ODAK(LANMAK İÇİN):
OKU ile/ve/||/<>/> DÜŞÜN ile/ve/||/<>/> ANLA ile/ve/||/<>/> KONUŞ
- ODALARDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ORALARDA
( Işıksız olmak... )
( )
- ODASINA:
"ÇEKTİ" ile/değil/yerine/>< ÇAĞIRDI
- ODD vs. EVEN
- ÖDEME ile CEREME/CERİME
( ... İLE Başkası tarafından yapılan ya da kaza sonucu ortaya çıkan zararı ödeme. )
- ÖDEŞMEK ile/ve/<> BOY ÖLÇÜŞMEK
- ÖDEV ile/değil/yerine ERDEM
( "Yükleme." İLE/DEĞİL/YERİNE "Yüklenme." )
- ÖDEV = VAZİFE = DUTY[İng.] = DEVOIR[Fr.] = PFLICHT[Alm.] = DEON, KATHETON[Yun.] = OFFICIUM[Lat.] = DEBER[İsp.]
- ODUG ile ODUGLUK/ODUGLUQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Uyanık[uyumayan]. İLE Uyanıklık ya da bilinçlilik. )
- ÖDÜN VERMEK ile/değil/yerine ÖNCELİK YÖNETİMİ
- OFFEROR ile OFFEREE
( İcapçı. İLE Kabulcü. )
- OFİS[İNG. < OFFICE] değil/yerine/= YAZIHANE
- ÖFKE GÜCÜ" ve "İSTEK/ARZU GÜCÜ" | ile/ve/değil/yerine/<>/> DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE/AKIL GÜCÜ
( Öfkeni, akılla yenemiyorsan, kendini, insandan sayma! )
( Öfkenin her zaman bir nedeni vardır fakat iyi bir nedeni yoktur. )
- ÖFKE:
KUDRET ile/ve/değil/yerine ŞECAAT
- ÖFKE = ANGER[İng.] = COLËRE[Fr.] = ZORN[Alm.] = ira[Lat.]
- ÖFKE ile/ve/değil/yerine/>< ANLAMA
( Öfkenin olduğu yerde anlama, anlamanın olduğu yerde öfke barın(a)maz. )
- ÖFKE ile/değil BATKI/HÜSRAN
- ÖFKE ile/ve/=/||/<> BİR ATIMLIK BARUT/OK
- ÖFKE ile/değil/yerine/>< GÜLÜMSEME :)
( Öfkenin uzaklaştırdığını, gülücükler geri getiremez. )
- [hem] "ÖFKE" ile/ve/hem de/||/<>/>< "HAYRANLIK"
- ÖFKE ile/ve/||/<> HIRS
( [gelirse/yönetilemezse ...]
Akıl gider. İLE/VE/||/<> Edep gider. )
- ÖFKE yerine HÜZÜN
- ÖFKE ile/ve/||/<>/> KAYGI
( ANGER vs./and/||/<>/> ANXIETY )
- ÖFKE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAĞLIKLI ÖFKE
- ÖFKE ile/ve/ne yazık ki/> SALDIRI
- ÖFKE =/||/<> SAMAN ALEVİ
- ÖFKE ile/değil/yerine/>< ŞECÂAT
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Haksızlığa karşı olan öfke. | Yiğitlik, yüreklilik. )
( Öfkeyi, şecaate çeviren, merhamettir. )
( Merd-i kıptî, şecaat arz ederken sirkatin söylermiş. )
- ÖFKE ile/değil/yerine/>< ŞEFKÂT
( Uzaklaştırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yakınlaştırır. )
- ÖFKE ile/ve/||/<>/> SUÇLULUK DÜŞÜNCESİ/DUYGUSU
- ÖFKE ile/<> SUSMA/SÜKÛT
( Kızmış olduğunun göstergesidir. İLE/<> Kırılmış olduğunun göstergesidir. )
- ÖFKE ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< "TEPKİ"
- ÖFKE ile/ve/> UTANMAK
( Öfke gelir, göz kararır; öfke gider, yüz kızarır. )
( SCHALTER mit SCHALTER mit SCHALTER )
- ÖFKE ile/ve/değil/||/<>/< YOK SAYILMA
- [ne yazık ki]
ÖFKE ile/ve/||/>/<>/>< ZARAR
( Öfkeyle kalkan, zararla oturur. )
- ÖGE(UNSUR) ile MUTLAK
( Daha altına inilemeyen. İLE ... )
( ELEMENT vs. ABSOLUTE )
- ÖĞE ile PARÇA
( ELEMENT vs. PART )
- ÖĞRENİLECEK OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TERK EDİLECEK OLAN
- ÖĞRENİLEMEZ ile/ve ANLAŞILAMAZ
( NOT ABLE TO LEARN vs./and NOT ABLE TO UNDERSTAND )
- ÖĞRENİLEN ÖZGÜRLÜK ile/değil/yerine ÖZGÜRLÜK
( [not] LEARNED FREEDOM vs./but FREEDOM
FREEDOM instead of LEARNED FREEDOM )
- [ÖĞRENİYORUZ/ANLIYORUZ]
OKUDUĞUMUZU ile/ve/<> DUYDUĞUMUZU ile/ve/<>
GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
HEM DUYUP, HEM GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
TARTIŞTIĞIMIZI ile/ve/<> DENEYİMLEDİĞİMİZİ ile/ve/<>
ANLATTIĞIMIZI/ÖĞRETTİĞİMİZİ
( %10 ile/ve/<> %20 ile/ve/<> %30 ile/ve/<> %50 ile/ve/<> %70 ile/ve/<> %80 ile/ve/<> %95 )
( [WE LEARN, WHAT WE]:
READ vs./and/<> HEAR vs./and/<> SEE vs./and/<> SEE & HEAR vs./and/<> DISCUSS vs./and/<> EXPERIENCE vs./and/<> TEACH )
- ÖĞRENME ile/ve/<>/yerine ANLAMA
( Yapmak, onu bildiğini göstermektir. )
( Bir şeyi iyi anlayın, ulaşmışsınız demektir. )
( Öğrenmek, bildiğini fark etmektir. )
( Tekrarın etkili olabilmesi için anlamlı bir biçimde ve istekle yapılması gerekir. )
( Okuyarak ve/ya da gözlemleyerek ve/ya da deneyimleyerek. İLE/VE/<>/YERİNE Severek. )
( Understand one thing well, and you have arrived. )
( TO LEARN vs./and/<> MEANING
MEANING instead of TO LEARN )
- ÖĞRENME ile/ve/||/<>/> PAYLAŞMA
- ÖĞRENME ile/ve/değil/<> SÜZME
- ÖĞRENMEK ile/ve/<>/> "KALPTE BULMAK"
- ÖĞRENMEK ile/değil/yerine/||/<>/< KAVRAMAK
- [ne yazık ki]
ÖĞRENMEME ve/||/<>/> ÖĞRENİLEN YANLIŞLARDAN VAZGEÇMEME ve/||/<>/> YENİDEN ÖĞRENMEME
- ÖĞRETECEĞİN KADAR ile BİLMEN GEREKTİĞİ KADAR
( Leblebi kadar öğretebilmek için top kadar bilmek gerek. )
( Öğreteceğin kadar bilirsen öğretemezsin. )
( Bilmiyorsan, Öğret! )
( Öğrenmenin tek yolu uygulamadır. )
( Bir günde olmaz ama bir gün[de] olur. )
( Aramakla bulunmaz fakat bulanlar arayanlardır. )
( Arayan aradığı sürece ayrı kaldı çünkü aradığı kendindeydi. )
( AS MUCH AS TO TEACH vs. AS MUCH AS TO KNOW HOW MUCH YOU NEED
The only way to learn is by practice. )
- ÖĞRETEN ile/ve/||/<>/> ÜRETEN
- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜŞÜNMELERİNİ SAĞLAMAK
- ÖĞRETMEK ile/ve/<> FARK ETMEK/ETTİRMEK
( Öğretmek, başkalarına senin kadar iyi bildiklerini anımsatmaktır. )
( EACH ONE, TEACH ONE )
( TO TEACH vs./and/<> TO AWARE/TO MAKE SOMEBODY AWARE OF )
- ÖĞRETMENİ OLALIM! ve/||/+/<>/>/< ÖĞRENCİSİ OLALIM!
( Nefsimizin. VE/||/+/<>/>/< Vicdanımızın. )
( Bir yerde, biri bir başkasına bir şey öğretiyor ise orada, en az iki öğrenci vardır. )
- ÖĞRETMENİN/HOCANIN SAĞLAYABİLECEKLERİ:
EMNİYETİ SAĞLAMAK ile/ve BAŞLANGIÇTA UYGUN OLAN(LAR)I SUNMAK
- OĞUL -=
( Doğan demektir.
[ Önceleri erillikle sınırlı ya da "özdeş" değildi. ] )
- ÖĞÜT VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ/DOĞRU ÖRNEK OLMAK/GÖSTERMEK
( Yolu uzun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu kısa. )
( Kolay. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< "Kolay değil". )
- ÖĞÜT ile/ve/<>/>< HAKARET
( Bir insana, başkaları yanında verilen "öğüt", öğüt değil "küçük düşürme", "aşağılama" ya da "hakaret" olabilir/olur[bazen/çoğunlukla]. Kimseye ve de özellikle çocuklara, ne kıyas, ne de öğüt, doğru/uygun zaman, zemin ve koşullar oluş(turul)madıkça, yapılmamalıdır. )
- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<> (İYİ/YETERLİ/NİTELİKLİ) ÖRNEK
( Yolu, uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Yolu, kısa ve etkilidir. )
- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRNEK
( Yolu/süreci uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu/süreci kısa ve etkilidir. )
- ÖĞÜTMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/>< ÜRETMEK
- OH OLSUN ile/değil/yerine/>< O OLSUN
- [ne yazık ki]
"OHAL" > BU HAL
- OHAL'DE, (")ÖNLEMLER("):
ANAYASAL ve YASAL ve/ne yazık ki YASADIŞI
- OK ve YAY
( İlk Selçuklu sultanı, Tuğrul Bey, tüm resmî vesikalarında olduğu gibi gönderdiği mektupların başında yay ve ok işaretlerini koyar ve içine de kendi unvanlarını yazardı. Buna Tuğra deniliyordu. Sonraları bu ok ve yay işaretleri kaldırılmış ise de sultanların ad ve unvanlarını ok ve yay biçiminde gösteren tuğra yöntemi Osmanlı İmparatorluğu'nun sonuna kadar devam etmiştir. )
( Oku ileri atmanın yolu, yayı geri çekmektir... )
( ARROW and BOW/ARC )
- ÖKE/DEHÂ ve/||/+/<>/> GÜZELLİK
- OK/OQ ile OK/OQ / EV OKI/EW OQI ile OK/OQ ile OK/OQ ile OK/OQ ile OK/OQ ile OK/OQ ile OKÇI/OQÇI ile OQLUQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Ok. İLE Evin kirişi. İLE Mirasta düşen pay. İLE Bir malı bölüşürken ya da toprakları paylaşırken çekilen kuradaki pay. İLE [OK YILAN/OQ YILAN: Kendini hedefinin üzerine savuran yılan.] İLE Eylemlerin ardından gelen bir pekiştirme ilgeci. İLE Durum anlatan ifadelere eşlik eden bir ilgeç. İLE Okçu. İLE Sadak.[Okların içine konduğu kılıf.] )
- ÖKSÜZ değil/yerine/= ANNESİZ
- OKUMA YAPMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YORUM YAPMAK
- OKUMAK:
YOKSULLUKTA ve/||/<>/> VARSILLIKTA
( Varlık/servet[Ar.]. VE/||/<>/> Süs, ziynet/zinet[Ar.]. )
- OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/= DUYURMAK/İLETMEK
- OKUMAK ve/||/<> KONUŞMAK ve/||/<> YAZMAK
( Tamamlar. VE/||/<> Hazırlar. VE/||/<> Olgunlaştırır. )
- OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/< OKUYABİLMEK
- OKUMAYA DEĞER ŞEYLER YAZMAK ve/||/<> YAZILMAYA DEĞER ŞEYLER YAŞA(T)MAK
- OKUNACAKLAR ile/ve/<> KONUŞULACAKLAR
( GOING TO READ vs. GOING TO TALK )
- [ne yazık ki]
OKUYAN ile/ve/||/<> ANLAYAN
( Az. İLE/VE/||/<> Sınırlı/kıt. )
- OKYANUSU AŞMAK ve/ne yazık ki/||/<>/> DEREDE BOĞULMAK
- OLABİLECEKLER ile/ve/||/<>/>/< OLMASI GEREKENLER
- ... OLACAĞINI TAHMİN ETMİYORUM değil SANMIYORUM
- OLAĞANÜSTÜ DURUM/HAL ile/ve/<> SIKIYÖNETİM
- OLAGELEN ile/ve/> SÜREGİDEN
( Geçmişten bugüne. [değiştirip değiştirilememesi ayrı bir konu olmak üzere...] İLE/VE/> Geçmiş de (bazen/kısmen/tamamen) içinde olmak üzere, bugün de devam eden ve etmesi olası olan. )
- OL(A)MADIĞIMIZ GİBİ OLMAK/OLMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine OLDUĞUMUZ GİBİ OLMAK
- OLAN/HÂDİS ile/>< SONRADAN OLAN
( Öncesinde yokluk olan. İLE/>< Sonra olan. )
- OLAN/OLACAK OLAN ile "ŞU/ŞÖYLE OLURSA, ŞU/ŞÖYLE OLUR" DÜŞÜNCESİ
( BEING/WILL BE vs. THE IDEA OF "IF THAT HAPPENS, HAPPENS LIKE THAT" )
- OLAN ile/ve/||/<>/> OLAĞAN
- OLAN ile/ve/<>/||/hem de ÖLEN ile/ve/<>/||/hem de YANAN ile/ve/<>/||/hem de YENİLEN
( Hiçbirine, çözüm yoktur. )
- OLAN ile/ve/||/<>/>< OL(MA)MASI GEREKEN
- OLAN <>/>< OLMAYAN
( (olduğu) Kadar. <>/>< (olmadığı) Kader. )
( Yapar/yapıyor. <>/>< Bakar/bakıyor. )
( NOT BEING )
- OLAN ile/ve/||/<> ORAN
( MATTER vs./and/||/<>/and RATIO )
- OLAN ile YAPILAN
( BEING vs. DOING/MAKING )
- ... OLANAĞI ..:
SUNMAK ile/ve/||/<> TANIMAK
- OLANAK/İMKÂN ile/değil/yerine KİŞİ/İNSAN
- OLANAK ile/ve/||/<> BENZERLİK
- OLANAKLAR ve/||/<>/>/< GELİŞME HAKKI
- OLANAKLARIN/KAZANIMLARIN/SORUNLARIN:
İÇİNDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EŞİĞİNDE
(OLMAK/OLMAMAK)
- OLANAKLI ile/ve/değil YANLIŞ DEĞİL/OLMAYACAKTIR
- OLANAKLILAŞTIRMA ile/ve/||/<>/> KOLAYLAŞTIRMA
- OLANAKLILIK ile/ve/<> GEÇERLİLİK
- OLANAKLILIK ile/ve/<> GERÇEKLİK
- OLANI/ELDEKİNİ:
BEĞENMEMEK ile/ve/<>/değil/yerine DAHA İYİSİNİ İSTEMEK
- OLANI BİLİRİM/BİLEYİM ile/ve/||/<>/< OLMASI GEREKENİ (")BİLEBİLİRİM(")/BİLEYİM
( Aristoteles. İLE/VE/||/<>/< Platon. )
- OLANIN, ZARARI değil/yerine/>< OLMASI GEREKENİN, YARARI
- OLANLA(RLA) / OLDUĞU KADARIYLA:
TATMİN/MUTMAİN OLMA(MA)K ile/ve/değil/yerine/||/<> YETİNME(ME)K
- ...:
OLARAK GÖRMEMEK ile/ve/||/<>/< KABUL ETMEMEK
- OLASI (BİR DURUM/SÜREÇ/YANLIŞLIK/KAZA/SONUÇ) ile/ve/değil/yerine OLASI(LIKLI) (BİR DURUM/SÜREÇ/YANLIŞLIK/KAZA/SONUÇ)
- OLASI) BİR OLUMSUZLUĞU/KAYIBI:
"ESAS ALMAK" değil/yerine ...'YI DA ÖNGÖRMEK/DEĞERLENDİRMEK
- OLASILIĞI DÜŞÜNMEYE BAŞLAMAK ile/ve OLASILIĞIN YÜKSEK OLMASI
( TO BEGIN TO THINK ABOUT PROBABILITY vs./and HIGH PROBABILITY )
(1996'dan beri)