Tüze(Hukuk) ve Türe/Adâlet'teki
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 14.942 başlık/FaRk ile birlikte,
14.942 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(25/61)
- HİMÂYE[Ar.] değil/yerine/= KORUMA/GÖZETME/ESİRGEME/KORUYUCULUK/GÖZETİM
- HİMÂYE/T ile/ve/||/<>/>/< HÂMİ
( Koruma, kollama. İLE/VE/||/<>/>/< Koruyucu. )
( Hâmisi olmadığımız hiçbir alanın himâyesinde olamayız. )
- HİMMET ile/ve/<>/< HİKMET ile/ve/<>/< HİZMET
( Yardım. İLE/VE/<> Bereket. İLE/VE/<> İç yardım. )
( İSLÂM: Allah'ın emirlerine tâzim, kullarına hizmet. )
( BABA, HİMMET! OĞLUM, HİZMET! )
( BİN'E HİZMET, BİR'DEN HİMMET )
( GÖRÜNMEYENE HİZMET
GÖRÜNENDEN HİZMET
[GÖRÜNENE HİZMET, GÖRÜNMEYENDEN HİMMET] )
( Onu bile, kurtuluşa erdirmek üzere hizmet et! )
( Hizmet edersen, himmet edilirsin! )
- HINBIL ile/değil HIMBIL
( Şişman ve uyuşuk kişi. | Aciz, zavallı. | Bir çeşit iskambil oyunu. İLE/DEĞİL Hizmetçi. | Eşek. )
- HINÇ/GAYZ ile İNTİKAM
( Zayıf olan, nefret etme ve intikam alma eğilimindedir. Tembel olduğundan da, yatışır ve bu düşüncelerden vazgeçer. )
( GAYZ ile ZAHL[çoğ. ZÜHÛL] )
- HINÇ ile/ve/||/<> !ÖÇ
( Zayıf olan, "alınır". "Alınan", kızar. Kızan, öfkelenir. İLE/VE/||/<> Daha zayıf olan, incinir. İncinen, gücenir. Gücenen, kinlenir. )
- HINZIR[Ar.] ile/değil HAYLAZ
( Yaramaz, haylaz. | Katı yürekli, kötü düşünen, gaddar. | Kurnaz, içten pazarlıklı olan. | Domuz. İLE/DEĞİL Hoşa gitmeyen davranışlarda bulunan kişi. | Çalışma gücü varken çalışmayan, aylaklık eden. )
- HIR-GÜR (ÇIKARMAK)
( Kavga çıkarmak/etmek. )
- HIRABE[Ar. harbe/savaşa giderken] değil/yerine/= YOL KESME
- HIRÇIN/LIK ile/değil/yerine ÇEVİK/LİK
- [ne yazık ki]
HIRÇIN/LIK ile/ve/||/<>/> ÇİRKEF/LİK
- HIRE vs. RENT
- HIRPALAMAK ile TARTAKLAMAK
( Örseleme. | Dövmek. | İtip kakmak, azarlamak ya da yıpratmak. İLE Çekerek ve iterek hırpalamak. )
- HIRS = AMBITIO[İng.] = AMBITION[Fr.] = EHRGEIZ, EHRSUCHT[Alm.] = AMBITIO[Lat.]
- HIRS" ile/değil/yerine/>< DÜŞÜNCE/DÜŞÜNMEK
- HIRS değil/yerine GEREKSİNİM
( Dünya, herkesin gereksinimine yetecek kadarını sunar; fakat herkesin hırsına yetecek kadarını değil. )
- [ne yazık ki]
HIRS ile/ve/||/<>/>/< TEERRÜB
( Sonu gelmeyen istek, aşırı tutku. | Öfke, kızgınlık. İLE/VE/||/<>/>/< Kendini zeki göstermeye çalışma. )
- HIRS değil/yerine/>< YASA
- HIRSIZ değil/yerine/></< HIRSSIZ
( Hırssız kişi, hırsızlığa gerek duymaz. )
- HIRSIZ / KAPKAÇÇI
( Kapıp kaçmak yoluyla hırsızlık yapan kişi. | Üstünkörü, gereken önem verilmeyen, baştan savma, alelade. )
- HIRSIZ ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> POLİTİK HIRSIZ
( Paramızı, şemsiyemizi, cüzdanımızı, bisikletimizi çalar. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Geleceğimizi, rüyalarımızı, yaşamımızı, emeğimizi, eğitimimizi, gülüşümüzü çalar. )
( Kişiyi seçer. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Kendimiz seçeriz. )
( Çoğunlukla polis tarafından yakalanıp cezalandırılır. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Polis tarafından korunur. )
- HIRSIZIN:
AFFI değil "AMAN"I OLMAZ!
- HIRSIZIN:
HIRSIZLIKTAN DOLAYI CEZALANDIRILMASI ile/ve/||/<> YAKALANMASINDAN DOLAYI CEZALANDIRILMASI
( Bugün. İLE/VE/||/<> 2000 yıl önce. )
- HIRSIZLARIN KAVGASI:
ÇALARKEN değil PAYLAŞIRKEN
- HIRSIZLIK ile/ve/||/<>/> KLEPTOMANİ[Fr.]
( ... İLE/VE/||/<>/> Gereksinim duyulmayan nesneleri çalma hastalığı. )
- HIRSIZ/LIK / OGRI[dvnlgttrk] ile/ve/değil "UYANIK/LIK"
( SİRKAT ile/ve/değil ... )
- HIRSIZ/LIK ile/değil/yerine/>< VARSIL/LIK / ZENGİN/LİK
- HIRSIZLIK ile YAĞMA
- [ne yazık ki]
"HIRSIZ/LIK" ile/ve/<> "YOLSUZ/LUK"
( [yapan] Fakir ise. İLE/VE/<> Zengin ise. )
- HİS (ETMEK) ile/değil/ne yazık ki ZANNETMEK
- HİS SESİNE değil HİSSESİNE
- HISIM ile HIŞIM
( Evlilik yoluyla birbirine bağlı olan kişiler, yan soy. İLE Öfke. )
- HİSSE SAHİBİ/HİSSEDAR değil/yerine/= PAY İYESİ/PAYDAŞ
- HİSSE SENEDİ ile PAY BELGİTİ
- HİSSE ile MAHFÛZ HİSSE
( ... İLE Miras bırakanın isteğiyle bile ortadan kaldırılamayan pay/hisse. )
- HİSSETMEK ile/değil ÇAĞRIŞIM
- HİSSETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DEĞERLENDİRMEK
- HİSSETMEK(") ile/değil KEŞFETMEK
- HİSSETTİRİYOR ile/ve/değil/||/<>/< YANSITIYOR
- HİSS-İ SELÎM/İLHÂMÂT-I RABBÂNÎ/BON SENS[Fr.] değil/yerine/= SAĞDUYU
- HİSSÎ ile/ve HAKÎKÎ
( ... İLE/VE İlletini aramak/bulmak. )
- HİSSİYAT ile/ve HADSİYAT
- HISTORIC vs. HISTORICAL
- HISTORY vs. TRADITION
- HİTÂB/EN ile/değil İTHÂF/EN
- HİTÂM değil/yerine/= SON, NİHÂYET | BİTME, TÜKENME | MÜHÜRÜN, BASILDIĞI KÂĞITTA KALAN İZİ
- HIYANET/İHANET[Ar.] değil/yerine/= SATKINLIK/SATINÇ
- HIYÂNET ile İSABETSİZLİK
- HİYERARŞİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HETERARŞİ
( Dikey (ilişki). İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yatay (ilişki). )
- HIZ REKORU ile/değil HIRS REKORU
- HIZ ile/ve/||/<>/> HAZ
( Kişinin en büyük baş belâları. )
- HIZ ve/=/||/<>/> SORUN
( SPEED/VELOCITY and/=/||/<>/> PROBLEM )
- HİZÂYA GELMEK/GETİRMEK değil/yerine/= YOLA GELMEK/GETİRMEK
- HİZAYA GELMEK değil/yerine/= DÜZ SIRA OLMAK
- HIZINI YAVAŞLATMAK değil HIZINI AZALTMAK ya da YAVAŞLAMAK
- HİZİPLEŞMEK[Fr. < CLIQUE] ile HIRLAŞMAK
- HIZLANDIRICI ile/ve KOLAYLAŞTIRICI
( SPEEDER vs./and FACILITATER )
- HIZLI DÜŞÜNMEK ile/ve/değil DÜŞLEMEK / HAYAL (ETMEK)
- HIZLI GİTMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZAĞA GİDEBİLMEK
( [... için/istiyorsak ...]
Yalnız gidilmeli. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Birlikte gidilmeli. )
- HIZLI MODA ile/değil/yerine/>< YAVAŞ MODA
( )
( Gerçek Bedel[The True Cost] ve Irmak Mavisi[River Blue] belgesellerini de izleyelim, bilgilenelim, bilinçlenelim, çevremize duyuralım! )
- HIZLI ÖRGÜTLEN(EBİL)ME ile/ve/değil/<> NİTELİKLİ ÖRGÜTLENME
- HIZLI YAZMA/YAZIM ("GEREKSİNİMİ") ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< "HIZLI GÖNDERME GEREKLİLİĞİ" YANILGISI
( Hızlı yazabiliriz. [gereksinim değildir!] Fakat her zaman hataları denetleyebilir ve düzeltebiliriz. Sorun, hızlı yazmakta değil hızlı gönderme yanılsamasında ve ne yazık ki davranış sorumsuzluğu, okuyuculara kayıtsızlık, "kendi rahatını tüm olası okuyuculara dayatma" vb. olarak açıklanabilir. )
- HIZLILIK ve/<> TEKNİK ve/<> GÜÇLÜLÜK ve/<> ESNEKLİK
- HİZMET[bkz. HİDMET, HİDEMÂT] değil/yerine/= İŞ GÖRME, GÖREV
- HİZMET:
REHBETEN[Ar.] ile/değil/yerine/>< RAĞBETEN[Ar.]
( Korkarak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İsteyerek. )
- HİZMET SÖZLEŞMESİ değil/yerine/= İŞGÖRÜ SÖZLEŞMESİ
- HİZMET:
| YARARLANILAN ile/ve/<> ETKİLENİLEN | ile/değil/yerine KATILINAN
- HİZMET ve HAKK
( HİZMET İLE BULANLAR BULDU HAKK'I
HİZMETSİZ KİMİN VAR, KİMDE HAKKI )
- HİZMET ile/ve/||/<> İZZET
( ... İLE/VE/||/<> Büyüklük, yücelik, ululuk. )
- HİZMET ve/||/<>/>/< KENDİNİ YOK ETMEK
- HİZMETİN:
[ne yazık ki]
KÖTÜ İŞLEMESİ ile/ve/||/<>/< GEÇ İŞLEMESİ ile/ve/||/<>/< İŞLEMEMESİ
- HOAX[İng.] değil/yerine/= ALDATMACA
- HOD -ile
( Kendi, esasen, bizzat. )
- HÖDÜK/LÜK ile/ve/değil/<> GÜDÜK/LÜK
( Görgüsüz, kaba, anlayışı kıt kişi. İLE/VE/DEĞİL/<> Eksik yanı olan, tamamlanmamış, kısa. | Kuyruğu kesik ya da kopmuş. | Yetersiz, sonuç vermemiş. )
- HOPE vs. ANTICIPATE vs. EXPECT vs. ENVISAGE vs. ENVISION
- HOR GÖRME ve/<> KISKANMA
( Fakirsen. VE/<> Zenginsen. )
- HOŞ OLMAYAN ile/ve/değil/||/<>/> YAKIŞMAYAN
- HOŞ SÖZ ile/ve/<> HOŞ EYLEM
( NICE WORD vs./and/<> NICE ACTION )
- HOŞ VE ETKİLİ KONUŞMAK:
"FEDÂKÂRLIK" değil GEREKLİLİK
- HOŞGÖRÜ/İYİGÖRÜ = MÜSAMAHA, TESAMUH = TOLERANS[İng. < TOLERANCE] = TOLÉRANCE[Fr.] = TOLERANZ[Alm.] = TALERANTIA < TOLERARE[Lat.]
- HOŞGÖRÜ ile/ve/değil KORUMA
- HOŞGÖRÜ ile/ve TAHAMMÜL
- HOŞNUT/LUK ile/ve/<> RIZÂ/RÂZI
- HOSTILITY ile/değil/yerine/>< HOSPITALITY
( Düşmanlık. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Konukseverlik. )
- HOŞUNA GİTME/ME ile/ve İŞİNE GELME/ME
- HOW? vs. HOW MUCH?
- HUBB[Ar.] ile/değil/yerine/>< HUBB[Ar.]
( Aldatıcı, kurnaz, hilekâr. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevgi. )
- HUBÛR[Ar.] ile HUBÛR[Ar. < HABER]
( Sevinç, neşe/sürûr. | Bilginler, âlimler, fakihler, zekiler, anlayışlıklar.[< HİBR: Öğretmen. | Mürekkep. | Yahudi/İsrailoğulları bilgini.] İLE Haberler, havâdisler. )
- HÜCCET ile DELİL
- HÜCCET ile/||/<> HÜCCET-İ ŞERİYE/ŞERİYYE
( Delil. İLE/||/<> Şeriyye mahkemelerinden sırf mülk taşınmazlar için verilen belge. )
- HÜCUM (ETMEK) değil/yerine/= SALDIRI (SALDIRMAK)
- HUDÛD[Ar. < HADD] ile HUDÛD[Ar. < HADD]
( Sınırlar, uclar, bucaklar. İLE Yanaklar. | Yer kazmalar, yeri yarmalar. )
- HUDUS ile/ve/||/<> ZAMAN ile/ve/||/<> NİSAP ile/ve/||/<> GÜN ile/ve/||/<> RES ile/ve/||/<> KÂBE ile/ve/||/<> NEŞV-Ü-NEMÂ ile/ve/||/<> KAST VE NİYET ile/ve/||/<> HÜKÜMLER ile/ve/||/<> BEKÂ ile/ve/||/<> MEŞRÛ TASARRUF
- HUDUT[Ar.] değil/yerine/= SINIR
- HÜKM-İ İLÂHİ -ile
( İNSAN ELİYLE AŞILANAN | SUN-U İLÂHİ )
- TÜZE/HUKUK:
BAŞLANGIÇTA ile/ve/değil/||/<>/> GÜNÜMÜZDE
- HUKUK DÜZENİ ile/ve/||/<>/< DÜNYA GÖRÜŞÜ
- HUKUK:
ZORUNLULUK ile/ve/değil/||/<>/< GEREKLİLİK
- HUKUK ile/ve/||/<>/>/< HUDÛD
- [ne yazık ki]
HUKUKSUZ/LUK ve/> ACIMASIZ/LIK
- HUKUKSUZLUK ile/ve/||/<> AYIP
- HUKUKSUZ/LUK ve/> KAYITSIZ/LIK
- HUKUKTA, KARDEŞLİK değil KARDEŞLİK HUKUKU
- HUKUKU:
DELMEK ile/değil/yerine DEĞİŞTİRMEK
- HUKUK'UN:
KÖRELTİLMESİ değil/yerine/>< YAYGINLAŞTIRILMASI
- HUKUK'UN YAYGINLAŞTIRILMASI ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜĞÜN GÜVENCESİ
- HÜKÜM ile NİSPET ile HÜKÜMSEL NİSPET
( Hükme götürecek biçimde ilişki kurmak. )
- HÜKÜMDAR[Ar. + Fars.] ile HAKAN[< KAĞAN]
( Sultan, kral, hakan gibi taht sahibi devlet başkanı. İLE Türk, Moğol ve Tatar hanları için "hükümdarlar hükümdarı" anlamında kullanılan bir san. | Osmanlı sultanlarına verilen san. )
- HÜKÜMDAR ile/değil/yerine/=/<> İLHAN
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/=/<> Bir ilhanlığın başında bulunan hükümdar/imparator. | İran Moğollarında hükümdarın sanı. )
- HÜKÜMDAR["KRAL/PAPA"]:
"YASALARLA BAĞLANMIŞ/SINIRLANDIRILMIŞ DEĞİLDİR" ve/||/<> AKILLA BAĞLANMIŞ/SINIRLANDIRILMIŞ DEĞİLDİR
( LEGIBUS SOLUTUS et/||/<> RATIONE ALLIGATUS )
- HÜKÜMDARLIK değil HÜKÜMRANLIK
- HÜKÜMET ile HANEDAN
( GOVERNMENT vs. DYNASTY )
- HÜKÜMLÜ ile YÜKÜMLÜ
- HÜKÜMRAN[Fars.] değil/yerine/= EGEMEN
- HÜKÜMRANLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
DİSİPLİN ile/ve/> YÖNETİMSELLİK
- EZCÜMLE/HULÂSA[Ar.] değil/yerine/= ÖZET/LE [bkz. ZÜBDE] | KISACA )
- HÜLLE ile HÜLLE ile HÜLLE ile HÜLLE ile HÜLLE ile HÜLLE ile HÜLLE ile HÜLLE[Ar. < HOL] ile HÜLLE[Ar. < HULLE]
( Haller, durumlar. İLE Cennette giyilecek giysi. İLE Sazdan yapılan, kulübe. İLE Tandır bacası. İLE Kâğıt lira. İLE Abartmalı konuşma. İLE Hülleyi gerçekleştirmek. | Bir işte geçici çözüm için hileye başvurmak. İLE Gölgelik. İLE Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )
- HUMAN vs. HUMAN IN HUMANITY
- HUMAR[Ar.] ile/değil/yerine SERSEMLİK
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE İçki ya da uyku sersemliği. )
- HÜNER:
BİLMEK ile/ve/değil/<> İÇİNDE YAŞAMAK
- HURDA/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AVADANLIK
- HÜRMET ve HADD
- HÜRMET ile/ve/||/<> İTİBAR
- HÜSN-Ü NİYET değil/yerine/= SAĞİSTEM
( İyi niyet. )
- HÜSRANINI BELİRTMEK/BİLDİRMEK:
"TEPKİ" ile/değil PAYLAŞIM
- HUSÛSÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE:
ÖLÜYE AİT ile/ve/||/<> DİRİYE AİT
( Miras. İLE/VE/||/<> Ceza hukuku. || Muamelât[Medenî, Borç ve Ticaret Hukuku] || Evlilik/İzdivaç )
- HUSUS/U ile/ve/||/<>/> HUKUK/U
- HÜVİYET ile/ve/||/<>/> HÜRRİYET
- HUY ile/ve/||/<>/> OYUN/U
- [NE YAZIK Kİ]
HUYSUZ ile/ve/||/<>/> GEÇİMSİZ
- HUYU-SUYU (ANLAŞILMAMAK)
- HUZUR/BARIŞ/BİRLİK/DİRLİK SAĞLA(T)MAK:
SÖZLERLE ile/ve/<>/> YAPILANLARLA ile/ve/<>/> VAROLUŞLA
( Ne söylemeyeceğini bilerek. İLE/VE/<>/> Ne yapmayacağını bilerek. İLE/VE/<>/> (hiçbir şey söylemesen ve yapmasan bile) Varoluşun, yeterlidir![ve de bunu sürekli anımsayarak!] )
- HUZUR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAM
- HUZUR ile/ve/||/<>/< DÜZEN
- HUZUR ve/<> SEVİNÇ
- HUZUR ile/ve SÜKÛN
- HUZURSUZLUK ile/ve/<> SIKINTI
( Dıştakilerden kaynaklı. İLE/VE/<> İçeride olanlar. )
- HZ. İBRAHİM ile/ve HZ. İSHAK ile/ve HZ. YAKUP ile/ve HZ. MUSA ile/ve İSRAİLOĞULLARI
( Ahid. İLE/VE And. İLE/VE Yasa/Akıl. İLE/VE Yollar. İLE/VE İşler. )
- HZ. MUHAMMED('İN):
"GÖLGESİ YOK/TU" değil KENDİNİ GÖVDE OLARAK DÜŞÜNMEZ/Dİ
- I vs. ME/TOOL/VEHICLE
- İADE[Ar.] ETMEK değil/yerine/= GERİVERİ/GERİ VERMEK/ÇEVİRMEK
- İADE ve/> İKÂME
- İADE[Ar. < AVD] >< MÜSÂDERE[Ar. < SUDÛR | çoğ. MÜSÂDERÂT]
( Geri gönderme/çevirme. | Eski/önceki durumuna getirme. | Karşılık yapma. | Birinci dizenin son sözcüğünü, ikinci dizenin başında tekrarlayarak yazılan şiir. >< Tanzimat'tan önce, herhangi suçlu birinin malının, hükümetçe, sultan adına alıkonulması. | Yasak bir şeyin, yasaya uygun olarak alıkonulması/zabtı, zoralım. )
( CONVERSION/RETURN >< CONFISCATION )
- İADE ile/değil SINIRDIŞI ETME
( GERİ GÖNDERMEME İLKESİ[NON REFAULEMENT] )
- İADE ile/ve/||/<> TEÂKÜB ile/ve/||/<> TECEDDÜD
- İÂNE ile İÂRE ile İÂŞE ile İBÂTE
( Yardım. | Yardım amacıyla toplanan para. İLE Eğreti verme, ödünç verme. İLE Yedirip içirme, besleme, bakma. İLE Barındırma. )
- İBÂDET ile/ve RIZÂ
- İBÂHÂ ve/||/<>/>/< BERÂET-I ZİMMET
( İkisi de asıl ve öncelikli olandır. Belirleyici ve bağlayıcı olandır. )
- İBÂRÂTLAR ile/ve İŞÂRÂTLAR ile/ve LETÂİF/LER ile/ve HAKÂİK/LER ile/ve MESEL/LER
- İBKA'["ka" uzun okunur] ile İBKÂ[Ar.]
( Sürekli kılma, devamlı, daim, bâki. | Yerinde, önceki durumunda bırakma. | Sınıf geçememe. İLE Ağlatma. )
- İBKA'[Ar.] ile/ve/||/<>/> LAĞV[Ar.]
- İBN YUNUS ile KEMALEDDIN İBN YUNUS
( Mısır'da, Fatimî döneminde yaşayan, büyük astronom ve matematikçi. Halife için hazırladığı Zicü'l-Hakimî astronomi tarihindeki önemli ziclerden kabul edilir. Bu zicte, ayrıca, trigonometrik işlevlerin algoritmasında, ilerlemeler görülür. )
- İBN ile/||/<> İBNİYE/İBNİYYE ile/||/<> İBNÂN ile/||/<> VELED ile/||/<> VELEDÂN
( Oğul, erkek çocuk. İLE/||/<> Ölenin oğlunun kızı ya da oğlunun oğlunun kızıdır. İLE/||/<> İki çocuk. İLE/||/<> Oğul [gayri müslimler için]. İLE/||/<> Çocuklar [gayri müslimler için]. )
- İBRÂ/TEBRİYE[Ar.] değil/yerine/= AKLAMA, TEMİZE ÇIKARMA
- İBRÂ ile BERAAT
- İBRA ile İBDÂ'/İBZA
( Alacaklının, hakkından kısmen ya da tamamen vazgeçmesi. | Borçtan kurtarma, aklama. İLE Kârı tamamen kendine ait olmak üzere bir kimseye sermaye vermek. [VİDAA: Verilen sermaye. | MÜBDÎ: Sermaye veren. | MÜSTEBZÎ: Sermaye alan.] | Sorulan soruya güzel yanıt verme. | Kandırma. )
- İBRET ALAN ile İBRET ALMAYAN
( Bulunduğu derecenin üzerine çıkar/tılır. İLE Bulunduğu derecenin altına düşer/düşürülür. )
( İbret alınır. İLE İbret olur. )
- İBRET (ALMAK) ile/ve/||/<> DERS (ALMAK)
( Kötü sonuç veren bir olgudan alınan ders. İLE/VE/||/<> İzlenmesi gereken bir durum. )
( İBRET/TÂBİR < UBÛR[: Dar geçit.] İLE/VE/||/<> ... )
( Görülenden, yaşanandan aktarma. İLE/VE/||/<> Duyulandan, düşünülenden aktarma. )
- İBRET[Ar.] değil/yerine/= ÖĞÜTÖRNEK
- İBRETLE BAKMAK ile/ve/||/<>/> HİKMETİ ARAMAK
- İBZA ile İBZÂ'
- İBZA ile İBZÂL
- İBZÂL[Ar.] ile İBZÂR[Ar.]
( Esirgemeyip bol bol harcama ve kullanma. İLE İsraf. )
- İÇ BÜTÜNLÜK ile/ve TUTARLILIK
( INNER INTEGRITY vs./and CONSISTENCE )
- İÇ DENETİM ile/ve/<> BAĞIMSIZ DENETİM
( İç denetçiler ve bağımsız denetçiler, finansal kontrollerin etkinliği konusunda ortak paydalardır. İki taraf da etik kurallar ve profesyonel standartlara bağlı kalmaktadır. Bununla birlikte şirketle olan ilişkileri ve çalışma amaçları konusunda büyük farklılıkları bulunmaktadır.
İç denetçiler, şirketin bir parçasıdır. Hedefleri, profesyonel standartlar, yönetim kurulu ve üst yönetim tarafından belirlenmiştir. Birincil müşterileri, yönetim ve yönetim kuruludur. Bağımsız denetçiler, şirketin bir parçası değildir ancak şirket tarafından tutulur. Hedefleri, öncelikli olarak, yasalar tarafından belirlenir ve birincil müşterileri yönetim kuruludur.
İç denetçilerin çalışma amaçları çok kapsamlıdır. Şirket hedeflerine ulaşılmasına ve operasyonlar, risk yönetimi, iç kontrol ve yönetişim süreçlerini iyileştirmeye yardımcı olurlar. Şirketin her yönüyle -finansal ve operasyonel- ilgili olarak, iç denetçiler, kontrollerin ve süreçlerin sürekli gözetimi ve değerlendirilmesi etkinliklerinin bir sonucu olarak geleceğe odaklanır. Aynı zamanda, her türde yolsuzluk ve hilenin de önlenmesi ile ilgilidir.
Bağımsız denetçilerin öncelikli misyonu, şirketin yıllık finansal raporları hakkında bağımsız bir fikir vermektir. Raporların, genel kabul edilmiş muhasebe standartlarına uygunluğunu, şirketin finansal bildirimleri tarafsızca yaptıklarını, belirli dönemdeki operasyonların sonuçlarının doğru olarak gösterildiğini değerlendirirler.
İç ve bağımsız denetçiler, periyodik olarak ortak paydalarını tartışmak; tamamlayıcı yetkinlikler, deneyim alanları ve bakış açılarından yararlanmak; birbirinin çalışma amaçları ve yöntemlerini anlamak; denetim kapsamı ve programını tartışmak; raporlara, programlara ve çalışma kâğıtlarına erişmek ve risk alanlarını ortaklaşa değerlendirmek amacı ile toplanmalıdır. Yönetim kurulu, güvence için gözetim sorumluluklarını yerine getirmek ve denetim sürecinin bütününün etkinliğini ve verimliliğini artırmak amacı ile iç ve bağımsız denetim çalışmalarını koordine etmelidir. )
- İÇ DÜZEN ve/||/<>/< NEDENSELLİK BAĞLARI
- EGEMENLİK:
İÇ ile/ve/||/<> DIŞ ile/ve/||/<> EVRENSEL
- İÇ ETMEK ile/ve/||/<>/> HİÇ ETMEK ile/ve/||/<>/> PİÇ ETMEK
- İÇ SES" değil SEZGİ
- İÇ TUTARLILIK ile/ve/<> İÇ BÜTÜNLÜK
( Mantık. İLE/VE/<> Şiir. )
- KOŞULLAR:
İÇ ile/ve/||/<> DIŞ ile/ve/||/<> GENEL ile/ve/||/<> ÖZEL ile/ve/||/<> KİŞİSEL ile/ve/||/<> FİZİKSEL ile/ve/||/<> ZİHİNSEL ile/ve/||/<> ZORUNLU ile/ve/||/<> İTİBARİ ile/ve/||/<> YAKIN ile/ve/||/<> UZAK
- İÇ ve/=/<> ZİHİN/DÜŞÜNCE
- ÎCÂB[< VÜCÛB][çoğ. ÎCÂBÂT] -ile
( GEREK, LÂZIM GELME | BİR SÖZLEŞME İÇİN İLK SÖYLENEN SÖZ | OLUMLAMA/AFFIRMATION[İng.] )
- SUSABİLMEK/SUSABİLEN:
İCÂBEN ile/ve/değil/||/<>/< EDEBEN
- İCÂBEN ile ALÇAKGÖNÜLLÜLÜKLE
- İCÂB-I HÂL[Ar.] değil/yerine/= DURUM GEREĞİ/İSTERİ
- ÎCÂR ile/||/<> İCÂRE ile/||/<> MECÛR
( Kiraya verme. İLE/||/<> Kira, gelir. İLE/||/<> Kiraya verilen şey, kiralanan. )
- İCAZ ile/ve/||/<> İCÂZET
( Az sözle çok şey anlatma. İLE/VE/||/<> İzin, onay, onaylama. )
- İCÂZET ile HİLÂFET
- İCÂZET ile/değil İZAHAT
( Olurlama, yetki. İLE/DEĞİL Açıklama. )
- İCÂZET[Ar.]/DİPLOMA[Fr./İng.] değil/yerine/= İZİN | ESKİ BİR YAZI TÜRÜ
- İCBÂR/CEBRETME[Ar.] değil/yerine/= ZORLA(N)MA
- İCBÂR[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İCRÂ[Ar.]
- İCBÂR ile/değil/yerine İTİBÂR
- İÇE ATMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> HİÇE ATMAK/ALMAK
- İÇERİK DEĞER ile/ve/<> KÜLTÜREL DEĞER
( İç değerimizi bilmeliyiz, ona güvenmeliyiz ve günlük yaşantımızda istek ve korkularımızı fedâ ederek bunu belirgin kılmalıyız. )
( We must know our inner worth and trust it and express it in the daily sacrifice of desire and fear. )
( CONTENT VALUE vs./and/<> CULTURAL VALUE )
- İÇERİK = CONTENT[İng.] = CONTENU[Fr.] = INHALT[Alm.] = CONTENUTO[İt.] = CONTENIDO[İsp.]
- İÇERİK ile/ve/||/<> DEĞER
- İÇERİK ile/ve İDDİA
( CONTENT vs./and ASSERTION )
- İÇERİK ile/ve/||/<> İŞLEYİŞ
- İÇERLEME = INDIGNATION[İng., Fr.] = ENTRÜSTUNG[Alm.] = INDIGNATIO[Lat.]
- İÇERME ile/ve/<> KAPSAMA
( Ayrıştırıcı/ayrıştırılmış. İLE/VE/<> Birleştirici/birleşik. )
( İçine almak, içinde bulundurmak. | Bir şeyin, başka bir şeyin varoluşunu gerektirmesi, birinin ötekini ister istemez düşündürmesi. İLE/VE/<> Sınırları içine başka konuları ya da anlamları alma durumu. )
( Bir kümenin/öbeğin/başlığın altında, belirli olan bir parçayı/üyeyi işaret etmek. İLE/VE/<> Bir kümenin/öbeğin/başlığın altında, olası dışarıda kalmış/kalabilecek parçalarına/üyelerine işaret etmek. )
( İçtekileri işaret eder. İLE/VE/<> Dıştaki çerçeveleyenin sınırlarını işaret eder. )
( TO CONTENT vs./and/<> TO CONTAIN )
( İHTİVÂ ile/ve/<> ŞÜMÛL )
- İÇGÖRÜ KAZANDIRMA ile/ve/||/<> FARKINDALIK
- İÇGÜDÜ ile/ve/değil NİYET
( [not] INSTINCT vs./and/but INTENTION )
- İÇİN İÇİN (AĞLAMAK/GÜLMEK/ÜZÜLMEK/DÜŞÜNMEK)
- ... İÇİN değil ... İÇİN GEÇERLİDİR
- OL!:
İÇİNDE ve/||/<> KIÇINDA ve/||/<> BAŞINDA ve/||/<> YANINDA
( Tarlan varsa. VE/||/<> Teknen varsa. VE/||/<> İşin varsa. VE/||/<> Eşin varsa. )
- İÇİNDE OLMAK ile/ve PARÇASI OLMAK
( TO BE IN IT vs./and TO BE PART OF )
- İÇİNDE ile/ve/değil/||/<>/>/< İÇİNDEKİ İÇİNDE(FİH-İ MA FİH)
- İÇİ/NDE ile/ve/||/<>/> SONRASI/NDA
- İÇİNDEN SÖYLENİLMESİ GEREKEN ile AĞIZDAN DIŞARIYA ÇIKMASI/ÇIKMAMASI GEREKEN
- İÇİNE GİRMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İNCELEMEK
- İÇİNİ DOLDURMAK ve/||/<>/> ARDINI GETİRMEK
- SİMGE:
İÇKİN ile/ve/||/<> AŞKIN
- İÇKİN/IMMANENT ile/ve TİNSEL/AŞKIN/TRANSANDANS
( İçrek/Ezoterik bilgi. İLE/VE Evrenselin bilgisi. )
( AŞKINSAL/TRANSANDANTAL: Ampirik deneyimi ya da matematiği vb. olanaklı kılanlar.
* Uzay - Zaman
* İmgelemin/Muhayyilenin Şemaları
* Kategoriler(Şemaların birliği)
* Saf akıl kavramları/muhakemeyi olanaklı kılanlar]
(Bunların hepsi saf ya da apriori olarak [ampirik olmayan olarak] var olanlar.)
(Kendinde şey[Ding an sich] ya da Tanrı, Ruh gibi numen değillerdir.)
(Ampirik olanı belirleyen olarak var olabilenler.)
(Ampirik deneyimin teşrihi[Alm. Zergliederung] üzerinden, anlamlı bir biçimde konuşulabilenler.)
Zergilederung (İng. Dissection): Ampirik deneyimin şerh edilmesi üzerinden söz konusu deneyimi olanaklı kılan unsurların açığa çıkarılması. )
- İCMÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İTTİFAK[Ar.]
- İCMÂ ile/ve/II TEVÂTÜR
( Fıkıh'ta. İLE/VE/II Hadis'te. )
- İCRÂ ve/> İHYÂ
- İCRÂ ile/ve/||/<> İNFAZ
- İCRÂ[Ar.] değil/yerine/= YÜRÜTME
- İCRAAT[Ar.] değil/yerine/= İŞ YAPMA; UYGULAMALAR
- İCRACI ile DÜZENLEYİCİ(KOMPOZİTÖR)
- İCRÂÎ KURUL ile/ve/||/<>/< İSTİŞÂRÎ KURUL
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<> "İYİ-KÖTÜ" BİRLEŞTİRMESİ
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> NORMALLEŞTİRME
- İÇSELLEŞTİRME ile ÖZÜMSEME
- İÇSELLEŞTİRME ile/> SÜREKLİLİK/SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
- İÇSEL/LİK ile/ve/||/<> İLKESEL/LİK
- [ne yazık ki]
İÇTEN PAZARLIKLI ile ÇIKARCI
- İÇTEN PAZARLIKLI ile İKİYÜZLÜ
- İÇTENPAZARLIK/ÇI ile/ve/||/<> YALAN/CI
- İCTİBÂ ile/ve/||/<>/> İSTİFÂ ile/ve/||/<>/> İHTAR ile/ve/||/<>/> İSTİNÂD
( Seçme. | Toplama. İLE/VE/||/<>/> Affını isteme. | Bir işten kendi isteğiyle çekilme. İLE/VE/||/<>/> Anımsatma. | Dikkatini çekme, tenbih. İLE/VE/||/<>/> Dayanma. | Güvenme. | Senet, delil, hüccet sayma. )
- İCTİHÂD[< CEHD]/İÇTİHAT ve İSTİNBÂT
( Nefsin, güç tüketerek bir şey elde etmesi. | Gücü, kuvveti yettiği kadar çalışma. | Fıkıh'ta, yed-i tûlâ sahibi, büyük din âlimlerinin, Kur'ân-ı Kerîm ve Ahâdis-i Nebevviye'ye dayanarak ortaya koydukları şer'î düstur. | Birinin, bir şeyden, anlam ve hüküm çıkararak, o iş hakkındaki düşüncesi, görüşü. İLE Bir söz ya da işten, gizli bir anlam çıkarma. Açık olmayarak, dolayısıyla, zımnen anlama. )
- İCTİHÂD:
I. DÖNEM/DEVİR ile/ve/||/<>/> II. DÖNEM/DEVİR ile/ve/||/<>/> III. DÖNEM/DEVİR
- İCTİHÂD ile EMSAL
- İCTİHAD ile FIKIH
( Dil + Anlam. Büyük din âlimlerinin Kur'ân-ı Kerim ve Hadis-i Nebeviyye'ye dayanarak vazettikleri karar. İLE -Fetva, -Mezhep, -Kanun, -Yargı )
- İCTİHAD ile İSTİDLÂL
- İCTİHAD >< TAHKÎK
- İÇTİHAT, İÇTİHÂD["İŞTİYAT" değil!] değil/yerine/= GÖRÜŞ; ANLAYIŞ/KAVRAYIŞ
( Görüş, özel görüş, anlayış, kavrayış. | Yasada ya da örf ve âdet tüzesinde uygulanacak kuralın açıkça ve ikirciksiz olarak bulunmadığı konularda, yargıcın ya da tüzecinin düşüncelerinden doğan sonuç. )
- İCTİMÂ-İ ŞERÂİT ve/||/<> İMTİNÂ-İ MEVÂNİ
( Koşulların, biraraya gelmesi. VE/||/<> Engellerin, ortadan kalkması. )
- İCTİMÂÎ/YYE[Ar.] değil/yerine/= TOPLUMSAL
- İCTİNÂB[Ar.] ile İMTİNÂ[Ar. < MEN]
( Sakınma, çekinme, uzaklaşma. İLE Çekinme, geri durma. | Olanaksızlık, olamayış. )
- İCTİNÂB/İHTİYAT[Ar.] değil/yerine/= SAKINMA, ÇEKİNME, UZAKLAŞMA
- İDAM" ETMEK/ETTİRMEK ile/değil/yerine/>< İDAME ETMEK/ETTİRMEK
- İDAM değil/yerine ADÂLET
( [not] DEATH PENALTY but JUSTICE
JUSTICE instead of DEATH PENALTY )
- İDÂM[Ar.] ile İ'DÂM[Ar. < ADEM]
( Katık, ekmeğe katık edilen şey. İLE Bir kimsenin yasa/yargı gereği ölümü. )
- [ne yazık ki]
İDAM ile/ve/değil/<> İTHAM
- İDARE ETMEK ile/değil/yerine ÇÖZÜM BULMAK
- İDARE ETMEK ile/ve/<> OYALAMAK
- İDÂRE[Ar.] İDÂME[Ar.]
- İDAREİ HUSUSİYYE[Ar.] değil/yerine/= İL ÖZEL YÖNETİMİ
- İDÂRÎ KOLLUK ile/ve/<> ADLÎ KOLLUK
( ... İLE/VE/<> Uzmanlık gerektirir. )
- İDÂRÎ ile İRÂDÎ
( Yönetimsel. İLE Yapma bilgisi/isteği. )
- İDDİA ETMEK/EDİLEN ile/değil/yerine İLERİ SÜRMEK/SÜRÜLEN
- [ne yazık ki]
"İDDİA (ETMEK)" ile/ve/değil/||/<>/>/< (")MASTÜRBASYON(")
- İDDİA ETMEK" değil "ÖNE SÜRMEK"
- İDDİA ETMEK ile/ve/değil/yerine/fakat/<> SÖYLEMEK
( Edilemez. İLE/VE/FAKAT/<>/DEĞİL/YERİNE Söylenilebilir. )
- İDDİA (ETMEK) ile TAAHHÜT (ETMEK)
- İDDİA MAKAMI değil/yerine/= SAVCILIK ORUNU
- İDDİA ile/ve BENCİLLİK
( Bencillik, parçanın adına ve bütünün zararına, açgözlülük etmek, ele geçirmek, biriktirmek demektir. )
( Tüm çatışmaların kökeninde "ben" ve "benim" fikirleri yatar. )
( Sadece kendi ötenize, egonuzdan öteye uzanmalısınız, o zaman onu bulacaksınız. )
( Bencillik, ıstırabın nedenidir. )
( Kendinin, gövde ve zihin olmadığını bilen bir kişi, bencil olamaz, çünkü bencillik nedeni olabilecek bir şeye sahip değildir. )
( Tek kötülük, budalalık ve bencilliktir. )
( Bencillik merkezi yok olduğu zaman, tüm haz arzusu ve ıstırap korkusu biter. )
( ASSERTION vs./and EGO
To be selfish means to covet, acquire, accumulate on behalf of the part against the whole.
The ideas of 'me' and 'mine' are at the root of all conflict.
You have only to reach out beyond yourself, and you will find it.
Selfishness is the cause of suffering.
A man who knows that he is neither body nor mind cannot be selfish, for he has nothing to be selfish for.
Stupidity and selfishness are the only evil.
When the center of selfishness is no longer, all desires for pleasure and fear of pain cease. )
(1996'dan beri)