Bugün[08 Temmuz 2025]
itibariyle 554 başlık/FaRk ile birlikte,
553 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

- 18 ve/<>/> 40:
Hak ve söz sahibi olma eşikleri.


- ABARTMAK ile/değil/yerine/>< AZALTMAK


- ABARTMAK ile/ve/değil/<> DURMAYI BİL(E)MEMEK/BECEREMEMEK


- AD ile/ve TAKMA AD

( İSİM ile/ve MAHLAS/MÜSTEÂR[< ÂRİYYET], LÂKAB )

( NAME vs./and NICKNAME )


- AĞIZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAK

( Daha az konuşmak üzere/için. İLE/VE/||/<>/< Daha çok dinlemek üzere/için. )

( Bir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İki. )


- AĞIZDAN ÇIKACAK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK ile/ve/||/<>/< AĞIZDAN ÇIK(A)MAYABİLECEK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK

( Bir şey ki, yapmasan da olur, YAPMA! Bir şey ki, söylemesen de olur, SÖYLEME! )


- AHLÂK ve/<>/> GÜZELLİK


- AHLÂK ile/ve/<> SÖZ

( MORALS vs./and/<> WORD/PROMISE )


- AHLÂKÎ OLGU değil OLGULARIN, "AHLÂKÎ" "YORUMLARI"

( Yoktur. | Vardır. )


- AHLÂKIN GÜZELLEŞMESİ ile/ve/<> RIZKIN GENİŞLEMESİ


- AKIL:
SESİN YÜKSEKLİĞİNDE değil SÖZÜN İNCELİĞİNDE


- AKILLA TARTMAK ile/değil/yerine KALPLE DİNLEMEK


- AKLIMA GELMİYOR ile/ve/değil AKLIMA GETİREMİYORUM


- AKLIN" KULLANDIĞI KAVRAMLAR DİL ve/||/<> KAVRAMLARIN/DİLİN KULLANDIĞI "AKIL"/ZİHİN/KİŞİ


- [daha önce] "ALTINI ÇİZMEK(/ÇİZDİKLERİMİZİN)" ile/ve/değil/yerine/sonra/||/<>/< ÜSTÜNÜ ÇİZMEK


- AMAÇ/HEDEF:
"DAĞIN DORUĞUNDA" değil DAĞIN ARDINDA

( Dorukta olursa gözünde büyür fakat ardında olursa o "zorlu süreç", aşılabilecek yola dönüşür dinleyen için. )


- AMATÖR/LÜK ile PROFESYONEL/LİK

( Genel kabul ile tanımlanan. )

( Sanatta, tam tersi! )


- AN ile/ve/||/<>/> ANI


- ANADOLU HİSARI(GÜZELCEHİSAR/YENİCEHİSAR) ile/ve ANADOLU HİSARI

( Kale. [65 x 80 m.lik bir alanı kaplar. Duvarları 2.5 m. kalınlığındadır. 3 kulelidir.] İLE/VE Semt. [Adını bu kaleden almıştır] )


- ANLAM BİLİMİ ile DİL BİLİMİ ile YAZIN/EDEBİYAT BİLİMİ ile GÖK BİLİMİ ile HALK BİLİMİ ile İŞ BİLİMİ ile TOPLUM BİLİMİ ile TOPRAK BİLİMİ ile YER BİLİMİ/ARZİYAT

( İlim, gücümüz; iman, kılıcımız; sükût da delinmez zırhımız olsun! )


- ANLAM BÜTÜNLÜĞÜ ile/ve PARÇA PARÇA ELE ALIŞ

( MEANING INTEGRITY vs./and HANDLE IN PIECE BY PIECE )


- ANLAM SANATLARI'NDA:
İLHAM ile/ve/<> TEVRİYE[< VERÂ] ile/ve/<> İSTİHDAM ile/ve/<> MUGALATA-İ MANEVİYE ile/ve/<> TENÂSÜB[< NİSBET] ile/ve/<> LEFF Ü NEŞR ile/ve/<> TECÂHÜL-İ ÂRİF[/ÂNE/ÎN] ile/ve/<> HÜSN-İ TA'LÎL[< İLLET] ile/ve/<> SİHR-İ HELÂL ile/ve/<> İRSÂD ile/ve/<> MÜBALAĞA ile/ve/<> TEZAD ile/ve/<> İSTİĞRÂK[< GARK][GULÜVV] ile/ve/<> TEKRÎR[< KERR] ile/ve/<> RÜCÛ ile/ve/<> TEFRÎK[< FARK] ile/ve/<> KAT' ile/ve/<> TERDÎD[< REDD] ile/ve/<> İLTİFÂT ile/ve/<> TELMİH ile/ve/<> İRSÂL-İ MESEL

( İki ya da ikiden fazla anlamı olan bir sözcüğü, bir mısra ya da beyitte tüm anlamlarıyla kullanma sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, birden fazla anlamı olan bir sözcüğü, anlamlarından sadece yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetme sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, bir sözcüğü hem gerçek, hem mecaz anlamlarını kastederek kullanma sanatı. İLE/VE
Anlamı birden fazla olan sözcük ve deyimleri beyitin anlamını değişik biçimlerde açıklanabilecek biçimde kullanma sanatı. İLE/VE
Bir konuyla ilgili birden fazla sözcüğü bir mısra ya da beyitte sıralama amacı gütmeden kullanmak. İLE/VE
Bir beyitte yer alan, birbiriyle ilgili sözcüklerin sıralanmasıyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir anlam inceliği yaratmak ya da bir lâtife yapmak amacıyla, bilinmiyormuş ya da başka türlü biliniyormuş gibi gösterme sanatı. İLE/VE
Nedeni bilinen bir olayı, düşsel ya da gerçekdışı ve güzel bir olaya bağlama yoluyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir sözcüğü ya da söz öbeğini hem kendinden önceki sözcüklerin sonunda, hem sözcüklerin başında anlamlı olacak biçimde kullanma. İLE/VE
Bir mısranın secî ya da uyağını bir iki sözcükle ima etme sanatı. İLE/VE
Bir sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi abartılı biçimde az ya da çok göstererek ve lâtifeli bir biçimde anlatma. İLE/VE
İki duygu/düşünce/hayal arasındaki birbirine karşıt özellikleri birarada söyleme. İLE/VE
Över gibi görünerek yermek, yerer gibi görünerek övme sanatı. İLE/VE
Söyleyişi güçlendirmek için belirli bir anlamdaki sözcüğü ya da söz öbeğini yineleme sanatı. İLE/VE
Bir sözün anlamını, bir kavramın gücünü pekiştirmek için, o sözden/kavramdan cayar gibi görünüp cayılmış görünen sözü/kavramı daha güçlü biçimde belirtmek. İLE/VE
İki şey arasındaki farkı belirtmek. İLE/VE
Söyleyişin gücünü artırmak için, sözü [mısrayı, satırı] yarıda kesmek. İLE/VE
Sözü, beklenmedik, çarpıcı bir sonuca bağlama sanatı. İLE/VE
Şiirde bir duygulanma ya da duygu değişikliğiyle şiirdeki konuyu değiştirmeden seslenilen kişiyi ya da varolanı değiştirmek. İLE/VE
Bilinen bir olay, kişi ya da nükte, fıkra, atasözünü dolaylı biçimde anlatma, ima etme sanatı. İLE/VE
Bir düşünceyi pekiştirmek amacıyla bir atasözü ya da o değerde bir söz öbeğini alıntılamak/kullanmak. )


- ANLAMA ile/ve YORUMLAYICI ANLAMA


- ANLAMIN:
KAYMASI ile İÇİNİN BOŞALMASI

( İkisi de, kavramın dizgesinden/bağlamından çıkmasıyla oluşmaya başlar. )


- ANLAMSIZ ile/ve/||/<> GEREKSİZ ile/ve/||/<> OLANAKSIZ


- ANLAŞILABİLİR/LİK ile/ve/||/<>/< YALIN/LIK


- ANLATIM/AKTARIM:
YASALARLA ile/ve/<>/> MESELLERLE ile/ve/<>/> MİSALLERLE ile/ve/<>/> MASALLARLA ile/ve/<>/> KAVRAMLARLA

( Hz. Musa ve döneminde/dilinde. İLE/VE/<>/> Hz. İsa ve döneminde/dilinde. İLE/VE/<>/> Hz. Muhammed ve döneminde/dilinde. İLE/VE/<>/> Âriflerin dilinde. İLE/VE/<>/> Filozofların dilinde. )

( Tevrat'ın dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> İncil'in dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> Kur'ân-ı Kerîm'in dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> Âriflerin dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> Filozofların dili/usûlü/üslûbu. )

( Herkese, herkes için. İLE/VE/<>/> Yetişkinlere, yetişkinler için. İLE/VE/<>/> Gençlere, yetişkinlere, yetişkinler için. İLE/VE/<>/> Çocuklara, gençlere, yetişkinlere, sanatçılara. / Yetişkinler ve sanatçılarla. İLE/VE/<>/> Bilgelik aşkı olan herkese, bilgelerle, filozoflarla. )


- ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ, ANLAMAYANA DAVUL-ZURNA AZ ile/ve/<> BİR TÜMCE YETER SÖZDEN ANLAYANA, DESTAN YAZSAN FARK ETMEZ, SÖZDEN ANLAMAYANA


- ARDIÇ OTU ile AYRIK OTU ile BEŞPARMAK OTU ile BOĞAN OTU ile CANAVAR OTU ile ÇOREK OTU ile DALAK OTU ile DELİCE OTU(RYE GRASS) ile EĞRELTİ OTU[Lat. NEPHRODIUM FILIX MAS] ile ENGEREK OTU ile GEYİK OTU ile GÜZELAVRATOTU[Lat. ATROPA BELLADONNA] ile İDRİS OTU ile KANARYA OTU ile KELEBEK OTU ile KENE OTU/HİNT YAĞI AĞACI ile KÜSTÜM OTU ile MELEK OTU ile MERCAN OTU ile NEVRUZ OTU ile ÖKSE OTU ile PİSİPİSİ OTU ile TAŞKIRAN OTU ile YÜKSÜK OTU[Lat. DIGITALIS PURPUREA] ile ACI OT ile SÜTLÜ OT


- ÂRİF ile/ve ZARÂFET


- AŞIRI YORUMA KAÇMADAN! ile/ve/değil/||/<>/< ELDEN/DİLDEN GELDİĞİNCE


- AŞK ve/||/<>/> ŞAİR/ŞİİR

( Aşkın dokunuşlarıyla herkes şair olur. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> ŞİİR

( Aşk (bile), şiirin bahanesidir. )

( ... İLE/VE/||/<>/> Birinin unuttuğunu, öbürüne unutturmayan söz. )


- AŞKTA:
"SÖNMEK" ile/değil/yerine/>< "YANMAK"

( Yok. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Var. )


- AT, O "ADAMI"! ve/||/<>/> AT, O ADIMI!


- ATEŞ ÇİÇEĞİ[Lat. SALVIA SPLENDENS] ile ATLAS ÇİÇEĞİ ile ÇADIR ÇİÇEĞİ ile ÇUHA ÇİÇEĞİ ile GÜZELHATUN ÇİÇEĞİ HANIMELİ(HONEYSUCKLE) ile ITIR ÇİÇEĞİ ile İPEK ÇİÇEĞİ ile KAHKAHA ÇİÇEĞİ/GÜNDÜZ SEFASI ile KOHLERIA ÇİÇEĞİ ile KÜPE ÇİÇEĞİ ile LÂVANTA ÇİÇEĞİ ile MAHMUR ÇİÇEĞİ ile MUM ÇİÇEĞİ ile PEYGAMBER ÇİÇEĞİ ile SALON ÇİÇEĞİ ile SARAY ÇİÇEĞİ ile TELGRAF ÇİÇEĞİ ile YAYLA ÇİÇEĞİ ile YILAN ÇİÇEĞİ ile YILDIZ ÇİÇEĞİ ile ÖLMEZ ÇİÇEK ile GELİNCİK ÇİÇEĞİ(POPPY)[Lat. FRITILLARIA IMPERIALIS]


- AYNA:
| DOĞA NESNELERİ ve/||/<> NESNELER | ve/||/<> KİŞİ/İNSAN ve/||/<> YAZI


- AYNADA:
YÜZÜNÜ GÖRMEK ile/ve/değil/yerine ÖZÜNÜ GÖRMEK

( [istersen] Cama bak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Can'a bak! )


- AYNI DİLİ KONUŞMAK ve/||/<> AYNI DURUMU/HÂLİ PAYLAŞMAK


- AYNI ile/değil/yerine/>< AYNA

( Çevremizdekilerin [bazı/çoğu olumsuz/kötü/yanlış] zihniyle[düşünce, duygu, davranış, değer, deneyim ve dil] aynı olmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çevremizdekilere yapmayabileceklerimizle[ihtiyârımızla] [etkin ve yetkin] ayna ve örnek olmak. )


- AZÂMET ile/ve ZARÂFET


- BAHANE <> GÜZELLİK


- BAHTİYÂR ile/>< İHTİYÂR

( Bir söz ki, bir gönlü, bir ömür bahtiyâr eder;
Bir söz ki, bir gönlü, bir günde ihtiyâr eder. )


- BAŞAK ile SAKSIGÜZELİ

( ... İLE Damkoruğugillerden, yaprakları etli, çiçekleri başak biçiminde bir süs bitkisi. )

( ... cum COTYLEDON UMBILICUS )


- BAZEN ve BAZI "DURUMLARI/KABULLERİ":
"KURMAK/SÜRDÜRMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YIKMAK/BOZMAK


- BAZI) DUYGULARI/NI:
SÜREKLİ YAŞAMAK/DUYUMSAMAK ile/ve/değil YOĞUN YAŞAMAK/DUYUMSAMAK


- BEDR-İ KEMÂL[Ar.] ile BEDR-İ KÂMİL[Ar.]

( Bir yazı çeşidi/tarzı. İLE Ayın ondördüncü gecesi. )


- BEHİYE[< BEHÂ]:
GÜZEL


- BELLEK YİTİMİ ile DUYUM YİTİMİ ile ACI YİTİMİ ile SÖZ YİTİMİ ile HAREKETLERDEKİ DÜZENSİZLİK

( ZIYÂ-İ HÂFIZA ile ZIYÂ-İ HİSS ile ZIYÂ-İ ELEM ile ZIYÂ-İ KELÂM ile ZIYÂ-İ İNTİZÂM )

( AMNÉSIE avec ANESTHÉSIE avec ANALGÉSIE avec APHASIE avec ATAXIE )


- BENZETME:
AYRINTILI ile KISALTILMIŞ ile PEKİŞTİRİLMİŞ ile GÜZEL(BELİĞ)

( )


- [BİLGİ/SÖZ]
"KULAĞINDAN":
GİRMEYEN ile GİRİP-ÇIKAN ile ZİHNİNE[/"KALBİNE"] ULAŞAN

( Hiçbir biçimde dinlemeyen/anla(ya)mayan. İLE Anlasa/Dinlese de unutan, kayıtsız kalan. İLE Tutan/kaydeden, dönüştüren, işleyen, uygulayan. )


- BİLGİLERİ/DEĞERLERİ:
KAYIP (ETMEK) ile/değil/yerine/>< KAYIT (ETMEK)


- BİLGİLİK/ANSİKLOPEDİ[Yun.] ile SÖZLÜK


- BİLGİNİN:
BAŞLANGICI ile/değil/yerine SÜRECİ

( Uzmanlaştığını ve doruğa çıktığını sanmak. İLE/DEĞİL/YERİNE İşin başında olduğuna inanır. )


- BİLGİNİN DOĞRULUĞU ile/ve BİLGİNİN GÜZELLİĞİ

( İdrakte. İLE/VE Estetikte. )

( RIGHTNESS OF THE KNOWLEDGE vs./and BEAUTY OF THE KNOWLEDGE )


- BİLME ve/> ANLAMA ve/> YORUMLAMA

( Yapabilmek. VE/> Varolmak. VE/> ... )

( ... VE/> Kişiye, tarihe, topluma, kültüre ait herşeye bakarak, kişiden hareketle kişiye/kişilere bakarak kavrama yöntemi. VE/> ... )

( Bilen kişi, varolanı savunur; cahil kişi, cesur olur. )


- BİLMEDİĞİMİZ SÖZCÜKLER İÇİN SÖZLÜĞE BAKMAK ile/ve/<>/yerine [ÖZELLİKLE] BİLDİĞİMİZ SÖZCÜKLER İÇİN SÖZLÜĞE BAKMAK

( TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR UNKNOWN WORDS vs./and/<> TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR [ESPECIALLY] KNOWN WORDS
TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR [ESPECIALLY] KNOWN WORDS instead of TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR UNKNOWN WORDS )


- BİLMEK ile/ve/||/<>/> ANLAYABİLMEK ile/ve/||/<>/> (BİRİNE) ANLATABİLMEK ile/ve/||/<>/> (ÇOCUĞA) YALIN ANLATABİLMEK


- BİLMEMEK ile/ve/değil EDEB

( TECÂHÜL-İ ÂRİFÂNE: Çok iyi bildiği halde bilmiyormuş/cahilmiş gibi görünmek. | [edediyat] Bilinen bir şeyi, edebî bir nükte ile bilinmiyormuş ya da başka türlü biliniyormuş gibi gösterme sanatı. )

( [not] NOT TO KNOW vs./and/but BREEDING )


- BİN ZAHMET ile/değil/yerine/></< BİR HOŞ SÖZ


- BİR ADIM (İLE) ile/ve/<> BİR "SÖZ"(ÜN) (İLE)

( Karşına geçer/geçebilir. İLE/VE/<> Düşmanın olabilir. )


- BİR/KAÇ KONUYU/SORUNU:
AÇMAK/AÇMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/||/<>/> AŞMAK/AŞMAYA ÇALIŞMAK


- BİR KONU/OLGU/DURUM/YAZI/SÖZÜ ANLAMAK ile/ve/değil/yerine (ONU) YAŞAMAK


- BİR OLAY/DURUM:
ÖNCESİNDEKİ DÜŞÜNCE/SÖZ/YORUM ile/değil/yerine SONRASINDAKİ DÜŞÜNCE/SÖZ/YORUM


- BİR ŞEYİN, "YAPILAMAZ" OLDUĞUNU SANMAK ve/||/<>/> O ŞEYİN, YAPILIRKENKİ GÜRÜLTÜSÜYLE UYANMAK


- BİR ...:
SÖZCÜK ve/||/<> DUYGU ve/||/<> KİŞİ

( Kararı/nı değiştirebilir. VE/||/<> Yaşamı/nı değiştirebilir. VE/||/<> Seni/kişiyi değiştirebilir. )


- BİR TANE DAHA RİCA EDEYİM değil/yerine ÇOK GÜZELMİŞ[Bir tane daha alabilirsem memnun olurum tabii anlamında]


- KONUŞMAK:
"BİRBİRİMİZE" ile/değil BİRBİRİMİZLE


- BİREŞİM/TEVHİD:
SEVGİLİNİ, HERŞEYDE/HER YERDE GÖRMEK değil/yerine HERŞEYDE/HER YERDE, SEVDİĞİNİ ANIMSAMAK

( Bir yâr için ağyâra minnet ettiğim ayıb eyleme
Bağ-ı bân bir gül için bin hâra[dikene] hizmetkâr olur )


- BİREYSELLİK ve/<>/>/< EDEB

( Yalnız kalmayı da göze alabilmek. VE/<>/>/< Yapmamayı öncelleyebilmek ve tercih edebilmek. )


- (BİRİNİ, BİR ŞEYİ) "GÜZEL BULMAK" ile/değil/yerine GÜZELİ BULMAK

( Yanılabilirsin. İLE/DEĞİL/YERİNE Yanılmazsın. )


- BİRİNİN ...:
NE DEMEK İSTEDİĞİNİ ANLAMAK(/ANLAMAYA ÇALIŞMAK)
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
NE DEDİĞİNİ ANLAMAK(/ANLAMAYA ÇALIŞMAK)


- BİRLİK ile/ve/||/<>/>/< DENGE


- BİYOGRAFİ ile/ve PSİKOBİYOGRAFİ

( Tanımlama. İLE/VE Açıklama. )


- BOŞ SÖZ ve/||/<>/>/< VAKİT HIRSIZLIĞI


- BULAŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<> YANKILA(N)MA


- BU/ŞU/O SÖZ/DÜŞÜNCE/DAVRANIŞ:
DOĞRU MU? ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLANAKLI MI?


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YÜCE/LİK


- CAMGÜZELİ

( Evlerde süs olarak yetiştirilen, kırmızı çiçekler açan, bir tür kınaçiçeği. [Lat. IMPATIENS SULTANİ] )


- CANIMIZI, TEN EYLEMEK/SANMAK/VARSAYMAK ile/değil/yerine/>< TENİMİZİ, CAN EYLEMEK


- ÇAYIRGÜZELİ

( Buğdaygillerden bir bitki türü. [Lat. EROGROSTIS MAJOR] )


- ÇAYIRGÜZELİ ile ÇAYIROTU

( Buğdaygillerden bir bitki türü. İLE Buğdaygillerden küçük bir çayır otu. )

( EROGROSTIS MAJOR cum PHLEUM PRATENSE )

( ... avec FLEOL )


- ÇAYIRGÜZELİ ile ÇAYIRSEDEFİ ile ÇAYIRTİRFİLİ

( Buğdaygillerden bir bitki türü. İLE Düğünçiçeğigillerden, sulak yerlerde yetişen, kökü iç sürdürücü olarak kullanılan bir bitki. İLE Baklagillerden, hayvan yemi olarak yetiştirilen bir bitki. )

( EROGROSTIS MAJOR cum THALICTRUM cum TRIFOLIUM PRATENSE )


- CEMAL:
GÜZELLİK ile/ve YÜZ


- ÇIKAR >< GÜZEL/LİK


- ÇİRKİN ile/değil YETERİNCE GÜZEL DEĞİL


- ÇOCUKLARA:
KONUŞMAYI "ÖĞRETMEK" ile/ve/değil/yerine DİNLEMEYİ GÖSTERMEK/ÖĞRETMEK


- ÇOK BİLGİLİ OLMAK ile/ve/||/<>/> ÇOK GÜZELLİK VE ACI GÖRMEK/YAŞAMAK


- ÇOK BİLMİŞLİK ile/ve/değil/<> HADDİNİ/AMACINI AŞAN, ANLAMSIZ(GEREKSİZ/YERSİZ) SÖZ/KONUŞMA


- ÇOK DÜŞÜNME" ile/ve/değil/yerine İYİ/DOĞRU/YETERLİ/NİTELİKLİ DÜŞÜNME

( Çok düşün(ül)memeli, iyi/doğru/yeterli/nitelikli düşün(ül)meli! )

( [not] TO THINK MUCH vs./and/but TO THINK WELL/RIGHT/ENOUGH/QUALIFIED
TO THINK WELL/RIGHT/ENOUGH/QUALIFIED instead of TO THINK MUCH )


- ÇOK GÜZELSİN! DEMENİN:
ÖNCESİ ile/ve/||/<>/> SONRASI

( )

( "Çok Güzelsin!" Demenin Etkileri... yazısı için burayı tıklayınız... )


- ÇOK SÖZ ile/ve/<> ÇOK MAL

( Yalansız olmaz. İLE/VE/<> Haramsız olmaz. )


- ÇOK SÖZ ile/yerine TOK SÖZ

( Sözü çoğaltan, perdeyi kalınlaştırır. )

( MANY WORD vs. FULL WORD
FULL WORD instead of MANY WORD )


- DAHA GÜZEL değil/yerine BAŞKA/AYRI BİR GÜZEL


- DAHA/EN) KORKUNÇ/VAHİM OLAN:
SOKAKTAKİ KARGAŞA ile/değil DİLDEKİ KARMAŞA

( Yaşamdaki en korkunç "durum" ya da deneyim, birini çok sevmektir.
[Sevgi kadar değerli bir duygunun nesi, nasıl korkunç olabilir? O sevgimizin yoğunluğunun o kişiyi kendimizden kaçırma olasılığının artırması ve ölümünün duyulmasından dolayı her an için geçerli ve etkisi yüksek olan çok korkutucu bir durumdur.] )


- DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!

( DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!

Kırlangıç, bir adama âşık olmuş.

Penceresinin önüne konmuş, tüm cesâretini toplamış, tüylerini kabartmış, güzel durduğuna iknâ olduktan sonra...

Küçük, sevimli gagasıyla cama vurmuş.

Tık... tık... tık...

Adam, cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle ugraşıyormuş. Bir meşgulmüş, bir meşgulmüş! Kimmiş, onu işinden alıkoyan?

Minik bir kırlangıç!

Heyecanlı kırlangıç, telâşını bastırmaya çalışarak, deriiin bir soluk almış, şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış:

- Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini, niçinini sorma. Uzun zamandır, seni izliyorum. Bugün, cesâret buldum konuşmaya. Lütfen, pencereyi aç ve beni içeri al. Birlikte yaşayalım.

Adam birden parlamış.

- Yok daha neler?

- Durduk yerde sen de nereden çıktın şimdi? Olmaz alamam! demiş.

Gerekçesi de sersemceymiş:

- Sen kuşsun! Hiç kuş insana aşık olur mu?

Kırlangıç mahçup olmuş. Başını önüne eğmiş. Ama pes etmemiş, bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek bir kez daha şansını denemiş:

- Adam, adam! Haydi aç artık şu pencereni. Al beni içeri! Ben, sana dost olurum. Hiç canını sıkmam.

Adam, kararlı; adam, ısrarlı:

- "Yok, yok ben seni içeri alamam" demiş. Biraz da kabaymış, sözü kısa kesmiş:

- "İşim gücüm var, git başımdan!"

Aradan bir zaman geçmiş. Kırlangıç, son kez adamın penceresine gitmiş:

- "Bak! Soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda. Aç şu pencereyi, al beni içeri! Yoksa, sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım. Çünkü, ben ancak sıcakta yaşarım. Pişman olmazsın, seni eğlendiririm. Birlikte yemek yeriz, bak hem sen de yalnızsın! Yalnızlığını paylaşırım..." demiş.

Bazıları, gerçekleri duymayı sevmezmiş. Adam, bu yalnızlık sorununa içerlemiş. Pek bir sinirlenmiş.

- "Ben, yalnızlığımdan memnunum!" demiş... Kuştan, onu rahat bırakmasını istemiş. Düpedüz kovmuş. Kırlangıç, son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca, başını önüne eğmiş, çekip gitmiş.

Yine aradan zaman geçmiş. Adam, önce düşünmüş, sonra itiraf etmiş:

- "Hay benim akılsız başım" demiş.

- "Ne kadar aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim ki? Şimdi böyle kös kös oturacağıma, zevkli vakit geçirirdik birlikte."

Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş. Yine de kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş:

- "Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir. Ben de onu içeri alır, mutlu bir yaşam sürerim."

Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş. Gözü yollardaymış. Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş. Ama... Onunki hiç görünmemiş!

Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna. Kırlangıç, yokmuş!

Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda, danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş.

Olanları anlatmış. Bilge kişi, gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:

- "Kırlangıçların yaşamı, altı aydır..."

* * * * *

Yaşamda bazı fırsatlar vardır, yalnızca bir kez elimize geçer ve değerlendiremezsek uçup gider.

Yaşamda bazı kişiler vardır, sadece bir kez karşımıza çıkar, değerini bilemezsek kaçıp gider. Ve asla geri gelmezler. )


- DERİNLİK ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK


- DEVE ile/ve/||/<> "ASLAN" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BEBEK


- DEVRİK TÜMCE/CÜMLE ile/ve/yerine (DÜZGÜN/DOĞRU) TÜMCE/CÜMLE


- DEYİM ile/ve/||/<> TERİM


- DİKEN YARASI ile/ve/||/<>/> GÜL KOKUSU

( Ayağında. İLE/VE/||/<>/> Göğsün[d]e. )

( Olmayan. İLE/VE/||/<>/> Süremez. )


- DİKKAT ÇEKMEK ile/ve/değil/yerine ÖNEMİNİ BELİRTMEK


- DİKKAT:
KENDİMİZE ile/ve/||/<> SÖZÜMÜZE

( Yalnızken. İLE/VE/||/<> Yalnız değilken. )


- DİL (BİLGİSİ) YAZIP KONUŞMAK ile/ve/değil KONUŞUP, DİL (BİLGİSİ) YAZMAK

( TASHÎF[Ar. < SAHF | çoğ. TASHÎFÂT]: Yazı yazarken sözcüğü yanlış yazma, yanılıp yanlış sözcük yazma. )


- DİL:
GÖNÜL "KARIŞTIRAN" ile/ve/||/<> ZİHİN KARIŞTIRAN


- DİL ve/||/<> BELLEK ve/||/<> YAŞAM


- DİL ve/=/||/<>/>/< EDEB


- DİL ve/||/<> SANAT ve/||/<> AHLÂK

( Kişilerin, düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek üzere, işaret ya da sözcüklerle yaşadıkları anlaşma. VE/||/<> Kişinin, hem kendine, hem de hemcinslerine yönelik 'iyilik' ülküsüne yaklaşma çabası ile hak-ödev bağlantısı çerçevesinde kurduğu ilişkiler manzumesini ve bunları belirleyen kurallar düzeni. VE/||/<> Yarar kaygısından git gide uzaklaşıp 'güzellik' değerlendirişine, elden geldiğince uygun ürün ortaya koymanın anlamını dışavurmanın yolu yordamıdır. )

( Dilde, mucize olmaz. )


- DİL ile/ve/değil/||/<>/> ÜSLÛP


- DİLDEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TELDEN


- DİLİ, DOĞRU KULLANMAK:
HER VATANDAŞIN/KİŞİNİN GÖREVİ ve/||/<>/> KENDİNE VE TOPLUMA YAPTIĞI YATIRIM


- DİLİ ÖĞRENMEK/ÖĞRETMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< DİLİ KULLANMAYI ÖĞRENMEK/ÖĞRETMEK


- DİL'İN:
ÇEŞİTLERİ ile/ve/||/<>
LEHÇELERİ ile/ve/||/<> ŞİVELERİ ile/ve/||/<> AĞIZLARI

( ŞİVE[Fars.]: Söyleyiş özelliği. | Naz, eda, cilve. | Ağız. )

( ... İLE/VE/||/<> Bir dilin, bilinmeyen, çok eski dönemlerinde, kendinden ayrılmış kolları. İLE/VE/||/<> Bir dilin, izlenebilen tarihi dönemlerinde ayrılmış kolu. İLE/VE/||/<> Herhangi bir şivenin, daha çok, söyleyiş[telaffuz] özelliklerine bağlı olarak oluşan yerel kolları. )

( VARIANTES vs./and/||/<> DIALECTE vs./and/||/<> PATOIS vs./and/||/<> ACCENT )


- (DİLİN) DİLBİLGİSİ ile/ve/<>/değil/yerine AKLIN DİLBİLGİSİ


- DİNLEMEK ve/+/||/<>/>/< YAZMAK(NOT ALMAK)


- DİNLEYEN ile/ve/||/<> OKUYAN

( Ne düşüneceğini öğrenir. İLE/VE/||/<> Nasıl düşüneceğini öğrenir. )


- DİRENG[Fars.] ve/||/<> ÂRÂM[Fars.]

( Dayanç/sabır. | Bekleme, gecikme, tutma, dinlenme. VE/||/<> Rahat/yerinde durma. | Eğlenme, dinlenme. | Yerleşme, karar kılma. )

( BÎ-ÂRÂM: Rahat durmayan. | Sürekli dönen gezegenler. )


- DİRETMEK ile/değil/yerine/>< DİRİLTMEK


- ...DIR'IN İŞLEVİ:
NE OLDUĞUNU TANIMLAMADA ile/değil NE OLMADIĞINI TANIMLAMADA

( Bigi yoksa kişisel bir iddia olarak kalır. İLE Ancak, veriye/bilgiye dayanarak kullanılabilir. )

( Bir konunun/durumun/ayrıntının, ne olduğunu "tanımladığımızdaki" ["...dır"] karşılığı ile ne olmadığı ya da ne olmayabileceğini belirttiğimizdeki anlamı, etkisi bir/aynı değildir. Ne olmadığını/olmayabileceğini ["... değildir"] belirttiğimizde [fazla] tartışma konusu bulunmayabilir fakat ne olduğu "iddia edilirse" çok fazla tartışma ve ayrışma konusu doğabilir/olabilir. )


- DIŞ "GÜZELLİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İÇ GÜZELLİK


- DOĞA ve/<> KÜLTÜR

( Birincil düzen/doğa. VE/<> İkincil düzen/doğa. )

( Işığı, gölgeyle terbiye eden. VE/<> Noktayı, virgülle devam ettiren. )


- DOĞAÇLAMA ile KOMPOZİSYON


- DOĞRU SORULARIN YANITLARI ile/ve/||/<> DOĞRU YANITLARIN SORULARI


- DOĞRU/YANLIŞ ile İYİ/KÖTÜ ile GÜZEL/ÇİRKİN/YÜCE

( Genelde kötü ve iyi, bir âdet ve gelenek meselesidir ve sözcüklerin nasıl kullanıldığına göre, ya sakınılır ya da hoş karşılanır. )

( Mükemmel olmayanı, mükemmel olan uğruna seve seve fedâ edersek, iyi ve kötü "tartışmaları" artık olmayacaktır. )

( Kötülük, hiçbir zaman hem iyiliği, hem de kendini tanıyamaz; iyilikse eğitildikçe zamanla hem kendine, hem de kötülüğe ilişkin bilgilerle donanır. )

( YÜCE: Fizik ya da metafizik güçlerden koruyan. )

( Usually the bad and the good are a matter of convention and custom and are shunned or welcomed, according to how the words are used. )

( RIGHT/WORNG vs. GOOD/BAD vs. NICE[/BEAUTIFUL]/UGLY )


- DOĞRU/YANLIŞ ile İYİ/KÖTÜ ile GÜZEL/ÇİRKİN/YÜCE


- DOĞRULUK ve/||/<>/>/< AŞK

( Kalemimiz olsun. VE/||/<>/>/< Mürekkebimiz olsun. )


- DOKUMA ve/||/<>/>/< OKUMA


- DRAM[Fr. < DRAME]/DRAMA ile TRAJEDİ[Fr. < Yun. TRAGEDIE]

( Sahnede oynanmak için yazılmış oyun, drama. | Acıklı, üzüntülü olayları, bazen güldürücü yönlerini de katarak konu alan sahne oyunu ya da televizyon filmi. | Tiyatro yazını. | Acıklı olay. İLE Konusunu efsanelerden ya da tarihsel olaylardan alan, acıklı sonuçlarla bağlanan bir tür tiyatro yapıtı, facia. | Üzücü iki [ve üzeri] olmazın biraradalığı. )


- YALAN:
DÜNYADA ve/||/<> SİYÂSETTE ve/||/<> TİCARETTE ve/||/<> FELSEFEDE ve/||/<> EDEBİYATTA ve/||/<> GAZETECİLİKTE ve/||/<> GENÇLİKTE

( Vefâ. VE/||/<> Vaad. VE/||/<> Reklam. VE/||/<> Safsata. VE/||/<> Mecaz. VE/||/<> Haber. VE/||/<> Aşk. )


- İNCELİK:
DÜŞÜNCEDE ile/ve/||/<> DUYGUDA ile/ve/||/<> DİLDE

( Derinlik yansıtır. İLE/VE/||/<> Sevgi oluşturur. İLE/VE/||/<> Güven yansıtır. )


- DÜŞÜNCEMİZİ DEĞİŞTİREBİLMEK:
"ZAAFİYET" değil MEZİYET


- DÜŞÜNCENİN, GELİŞİGÜZEL "KULLANILIŞI" ile/değil/yerine/>/>< FELSEFE


- DÜŞÜNCEYİ:
SÖZDE/YAZIDA BIRAKMAK ile/değil/yerine UYGULAMAYA SOKMAK

( Bir düşüncene(/düşünceye/ilkeye/mirasa), ancak, sen sahip çıkarsan (uygular ve devam ettirirsen), bir anlam/değer kazanır/sın ve/ya da kazandırır/sın. )


- DÜŞÜN(E)MEMEK değil/ne yazık ki/< "DÜŞÜNMEYİ İSTEMEMEK"


- DÜŞÜNMEDEN KONUŞMAK ve/ne yazık ki/||/<>/> SONRADAN DÜŞÜNMEK ZORUNDA KALMAK


- DUYARLILIK ile/ve İMGELEM

( DUYUSALLIK + DUYGUSALLIK = DUYARLILIK )

( SENSITIVITY vs./and IMAGINATION )


- DUYGULANIM = TEESSÜR = AFFECTION[İng., Fr.] = AFFEKT, AFFEKTION[Alm.] = CARIÑO[İsp.]


- DÜZELTME ile/ve/değil/<>/> GELİŞTİRME


- DÜZEN ve/<> GÜZELLİK ve/<> UYUM

( ORDER and/<> BEAUTY and/<> HARMONY )


- DÜZYAZININ GELİŞMESİ ile/ve/||/<> ARAÇLARIN, TEKNİKLEŞTİRİLMESİ


- EDEB ile/ve/||/<> AHLÂK ile/ve/||/<> MATEMATİK

( İnsanlığın gelişimindeki/tarihindeki üç önemli eşik. )


- EDEB ve/<>/= DİL

( BREEDING and/<>/= LANGUAGE )


- EDEB ile/ve EMNİYET


- EDEB ile/ve/<> HAYÂ

( : ZİNNÛREYN )


- EDEB ve/> İLİM

( Edep, ilimden önce gelir. )


- EDEB ve/<>/> İMAN ve/<>/> İLİM ve/<>/> AMEL ve/<>/> İHLÂS


- EDEB ve/=/<> İRFAN


- EDEB ile/ve/<> SAMİMİYET

( Ne kadar samimi olunsa da edebten uzaklaşmamak gerekir! )


- EDEB ile/ve USÛL


- EDEB ile/ve/<> ZARÂFET


- EDEBÎ (OLAN) ile/ve/||/<>/>/< EBEDÎ (OLAN)


- EDEBÎ ve/> EBEDÎ


- EDEBİYAT ile/ve TARİH

( Bilim olarak görülmese de her âlimin bilmesi gerekir. )


- EDEB(SİZ/LİK) ile/ve AHLÂK(SIZ/LIK)

( İçte. İLE/VE Dışta. )

( [olmaması] Ayıptır. İLE/VE Suçtur. )

( [olmaması] Açıkça yapılır. İLE/VE Gizlice yapılır. )

( [olmamasında] Utanmaz. İLE/VE Utanır. )

( [olmamasında] İğrenilir. İLE/VE Kızılır. )

( Kavramsal/kurumsal/meslekî. İLE/VE Kişisel. )

( Çoğul. İLE/VE Tekil. )


- EDEPLİ:
FELSEFECİ ve/||/<> MATEMATİKÇİ ve/||/<> HUKUKÇU

( Ancak, felsefeci, matematikçi ve hukukçular edeplidir.[Ancak, dile hâkim olabildikleri ve sorgulayabildikleri oranda.] [Ne hareketi/sporu temel/öncelikli alan, ne bilimsel tutarlılığı olan, ne de sanatsal duyarlılığı ile sınırları/nı aşan.] )


- EDEPSİZLERE SUSMAK değil EDEBEN SUSABİLMEK


- EFSANE[Ar.] değil/yerine/= GÜZELLEME


- EKMEK ve/||/<> KÂĞIT

( Gövdenin beslenmesinde. VE/||/<> Zihnin/gönlün beslenmesinde. )


- EMİR ile/ve EDEB

( Emir, edebten üstündür. )


- EN ANLAMLI YEMİN ile EN BÜYÜK İNTİKAM ile EN ADİ SÖZ ile EN İYİ YANIT

( Söz vermek. İLE Affetmek. İLE "Seni hiç sevmemiştim." İLE Gülüp geçmek. )


- EN BÜYÜK "GÖSTERİŞ": DOĞALLIK


- EN GÜZEL/ÖZEL YER/LER

( * KAŞMİR )


- ENERJİ ile/ve/değil/yerine KENDİNİ DENETLEYEBİLEN(KONTROL EDEBİLEN) ENERJİ


- ESTETİK değil/yerine/= GÜZELDUYU


- EVET DERİM/DEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAYIR DİYEMEM(EK)

( Özellikle de sevdiğin birinden alabileceğin "evlilik teklifi"ne... )


- EVLİLİK:
GELECEĞİN TAAHHÜDÜ değil İLİŞKİ SÜRESİNCE SÖZLEŞME

( Birlikteliğin toplumsallığı, kurumsallığı ve kuramsallığı olan "evlilik", [dişil ya da eril fark etmeksizin] İNSAN için, koşullara/olanaklara bağlı, itibarî olan ve [doğal koşullarda olmayanlar için ve özellikle kentlerde yaşayanlarda] zorunlu olmayan bir süreç ya da kabul olarak değerlendirilmektedir.

Eşeysel birlikteliğin, kentlerde, eskisi gibi belirleyici/bağlayıcı olması ise pek fazla devrede olmayabilmektedir. )


- EZELDE ve/||/<>/> GÜZELDE

( Nokta. VE/||/<>/> Saklı. )


- FaRkLaR (Kılavuzu/"Sözlüğü") ile/ve/<> FARKINDALIK

( DiFfeReNCeS GUIDE/"DICTIONARY" vs./and/<> AWARENESS )


- FARKLILIKLAR VE ÇİRKİNLİKLER ile/yerine FARKLILIKLAR VE GÜZELLİKLER


- Fars ile FARS[Fr.]

( İran'ın güneybatısında oturan halk ya da bu halktan olan kişi. İLE İlkel, yalın güldürme öğelerinden yararlanan, kimi kez inanılırlığın sınırını aşan, güldürmeyi amaç edinen oyun. )


- FELSEFE:
İYİLİK ve/<> GÜZELLİK ve/<> DOĞRULUK


- FELSEFE ve/||/<> ANAHTAR KAVRAMLAR


- FELSEFE/BİLİM/FİZİK/DOĞA:
"DİYOR Kİ" ... değil İLKELERİ/YASALARI/ZORUNLULUKLARI ÇERÇEVESİNDE ...

( Anlamı ve ayrıntıları kişiselleştirmeden! Öykünce/fabl çeşidine katmadan/düşürmeden! )


- FELSEFEYİ ANLAMAK ile/ve/||/<> FELSEFE İLE ANLAMAK


- FESAHAT[Ar.] ile/ve/||/<> FETAHAT[Ar.] ile/ve/||/<> FETAKAT

( Dilin açıklığı. İLE/VE/||/<> Birinin kapıyı/kutuyu vb. açması. İLE/VE/||/<> Bir nesnenin gevşeyip açılması. )


- GELİŞİGÜZEL "ÇOK ANLAMLILIK" ile/değil/yerine ÇOK ANLAMLILIK


- GELİŞİGÜZELLİK ile/ve KEYFÎLİK

( CASUAL vs./and ARBITRARINESS )


- GELİŞMİŞ/LİK ve/||/<>/> YALINLAŞ(TIRIL)MIŞ/LIK

( Yalınlaşmak/yalınlaştırabilmek, gelişmişliğin, en son durumudur. )


- GİRİŞ-GELİŞME-SONUÇ ile/ve/değil/yerine/||/<> SÜREÇ-SONUÇ / USÛL-ESAS

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Süreç olmadan(düşünülmeden/konuşulmadan), sonuca; yöntem(usûl) olmadan, asıl(esas) konuya geçilemez/değinilemez! )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Konuşuruz[konuşmalıyız!], etkin susmak üzere; susarız[susabilmeliyiz!], yetkin konuşmak üzere! ["Söyleyerek" değil söyleşerek/konuşarak!] )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Tümdengelim yapabilmek için tümevarımsal düşünmüş olmak gerekir! )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Anlamak için konuşmak; konuşmak için dinlemek; dinlemek için de susabilmek gerekir! [Anlamanın iki temel koşulu: 1. Nötr olmak/olabilmek. | 2. (Nitelikli) Soru sormak.] )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Algı düzenimizi (paradigmamızı) düzeltmek/değiştirmek/geliştirmek üzere, zaman zaman/sık sık "fabrika ayarlarımıza" dönmek gerekir. [Yaşamın ve özellikle de gündelik yaşamın/konuların hızına/yoğunluğuna (fazla) kapılmamak için!] )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Çıkarlarımıza yönelik/uygun olarak, "kazanın" "doğurduğuna" inanma eğilimi gösterirken; sonuç odaklı/merkezli olmamak üzere, "kazanın" "öldüğünü" kabul edebilme ve düşünme gücünü kullanmaya cesâret etmemiz gerekir. )


- GİRİŞ ile/ve/||/<>/> GELİŞME ile/ve/||/<>/> SONUÇ


- GÖRKEM:
BAKILANDA ile/ve/değil/||/<>/< BAKIŞTA


- GÖRÜNTÜ ile/ve GÜZELLİK

( Rüya. İLE/VE Gerçek. )

( APPEARANCE vs./and BEAUTY )


- GÖRÜNTÜNÜN/MANZARANIN:
EN ÇİRKİNİ/KORKUNCU ile/değil/yerine/>< EN GÜZELİ

( Somurtan bir "yüz". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gülen bir yüz. :) )

( Gülen İnsan Yüzünün Görsel FaRkLaR'ı için burayı tıklayınız... )

( Kara delik. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güneş. )

(

ile/değil/yerine/><

)


- GÖSTERMEK ile/ve/değil/yerine/<> SİMGELERLE/ÖYKÜLERLE/MASALLARLA ANLATMAK


- GÖZ:
GÜNEŞ ve/<> GÜZELLİK


- GÜÇ ile/ve GÜZELLİK

( Kendinden. İLE/VE/||/<>/> Yansıma. )

( POWER vs./and BEAUTY )


- GÜDÜLENMEDE/HAREKETE GEÇMEDE:
[bazen/biraz] HEYECAN/COŞKU/ÜMİT ile/ve/bazen/biraz da/||/<> OLANAK


- BİR ŞEY/BİRİ:
GÜLDÜRMEYEN/GÜLDÜRMÜYORSA > GÜLÜP GEÇMEK


- GÜLÜN (DAHA) GÜZELİ ve/||/<>/> DOSTUN (DAHA) GÜZELİ ve/||/<>/> İNSANIN (DAHA) GÜZELİ

( Çiçek veren. VE/||/<> Vefâsı uzun süren. VE/||/<> Selâm veren ve gülümseyen. :) )


- GÜPGÜZEL


- GÜZEL AHLÂK ve/=/<> İLİM


- GÜZEL/ÇİRKİN diye bir şey yok!

( There is no "BEAUTIFUL"/"UGLY"! )


- GÜZEL DEĞİL değil BAKILIŞI (YETERİNCE) GÜZEL DEĞİL


- GÜZEL GENÇ ve/||/<> GÜZEL YAŞLI

( Doğanın yapıtıdır. VE/||/<> Sanatın yapıtıdır. )


- GÜZEL GÜZEL (ÇALIŞMAK, KONUŞMAK, OYUN OYNAMAK)


- GÜZEL İNSAN değil/yerine İNSANDAKİ GÜZELLİK


- GÜZEL KUR'AN OKUYOR değil AĞZI KUR'AN'A YAKIŞIYOR


- GÜZEL OLAN, SEVGİLİDİR değil/yerine SEVGİLİ OLAN, GÜZELDİR


- GÜZEL (OLAN) ile/değil İSTEDİĞİM GİBİ (OLAN)

( [not] THE BEAUTIFUL vs./but WHICH/WHAT I WOULD LIKE TO )


- GÜZEL OLANLAR:
DURUNCA/SUSUNCA ile/ve/yerine KONUŞUNCA ile/ve/yerine HEM DURUNCA/SUSUNCA, HEM KONUŞUNCA


- GÜZEL SÖZ ile/ve GÜZEL EYLEM


- GÜZEL ile/ve/değil AHSEN

( ... İLE/VE/DEĞİL Güzellerin güzeli. | Kaybedilemeyecek derecede güzellik. )


- GÜZEL ile/ve/değil DİKKAT ÇEKİCİ

( Güzel ol, âşık bol! )


- GÜZEL ile/ve/değil ETKİLEYİCİ

( Tümüyle güzellik yoktur! Her zaman, 1 [ya da 2 yanı] baskındır/etkiler ve ona göre ilgi görür. )


- GÜZEL = GÖZ-EL = BEAUTIFUL[İng.] = BEAU[Fr.] = SCHÖN[Alm.] = KALOS[Yun.] = HERMESO/SA, BELLO[İsp.]


- GÜZEL ile/ve/değil "HAVALI"


- GÜZEL ile HOŞ


- GÜZELDE/GÜZELLİKTE ARANANLAR:
BAKIŞIM/LI(SİMETRİ/K) ve ORANTI/LI(EURYTMIE) ve UYUM/LU(HARMONİ/K)

( DÜZGÜN ve DÜZENLİ ve DİZGELİ ve AÇIK/LIK/PARLAK/LIK(CLARITAS/MUŞÂ'ŞÂA) )


- GÜZELE, GÜZEL DEMEM, GÜZEL, BENİM OLMADIKÇA yerine/değil GÜZELE, GÜZEL DERİM, GÜZEL, BENİM OLSUN DİYE! / BENİM OLAN, GÜZEL OLSUN DİYE!


- GÜZELİ SEVMEK ile/ve/değil/yerine/<> GÜZELLİĞİ SEVMEK


- GÜZELLİĞİN DÖRT TÜRÜ


- GÜZELLİĞİN:
İDRAKİ ile/ve/<> İFADESİ

( Ancak sendeki güzellik kadar. İLE/VE/<> Ancak sendeki güzellik kadar. )


- GÜZELLİK FELSEFESİ ile SANAT FELSEFESİ


- GÜZELLİK:
İZLENİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YAŞANILAN


- GÜZELLİK:
MANTIK'TA ile ESTETİK'TE

( Doğruluk. İLE Güzellik. )

( GÜZEL: Amacı olmayan amaçlılık. )


- GÜZELLİK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- GÜZELLİK YAPMAK ile KIYAK GEÇMEK


- GÜZEL/LİK ve AHLÂK


- GÜZELLİK ile/ve/hem de AKIL

( Güzellik ondur, dokuzu don-dur. )

( Güzele kırk günde doyulur, iyi huyluya kırk yılda doyulmaz. )

( Güzel bürünür, çirkin görünür. )


- GÜZELLİK ve/=/< ARINMA

( BEAUTY and/=/< PURIFICATION )


- GÜZELLİK ile/ve/||/<>/>/< AŞK

( GÜZELLİK: Aşkın olmadığı yerde ne işim var?! VE AŞK: Güzelliğin olmadığı yerde ne işim var?! )

( ... İLE/VE/||/<>/>/< Güzelliğe duyulan özlem. )

( BEAUTY and/<> LOVE )


- GÜZEL/LİK ile BAKIMLI/LIK

( BEAUTINESS vs. WELL CARED )


- GÜZELLİK = BEAUTY[İng.] = BEAUTÉ[Fr.] = SCHÖNHEIT[Alm.] = PULCHRITUDO[Lat.]


- GÜZELLİK ile/ve BİLEŞİK


- GÜZELLİK ile/ve/||/<> BÜTÜNSEL KAVRAYIŞ


- GÜZELLİK ile/ve/değil/yerine CÂZİBE


- GÜZEL/LİK >< ÇİRKİN/LİK

( HÜSN >< KUBH )


- GÜZELLİK ile/ve/< DÜZEN

( GÜZELLİK: GERÇEĞE ÖZGÜ İNCELİĞİN PARLAKLIĞI [HAKİKATİN ŞÂŞA-İ LETÂFETİ - RECAİZÂDE EKREM BEY] )

( BEAUTY vs./and/< ORDER )

( YOUMEI ile/ve/< ... )


- GÜZEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÜZGÜN/LÜK


- GÜZELLİK ile/ve EDÂ


- GÜZELLİK ile/ve/<> EDEB

( Güzeli güzel yapan edeptir, edep ise güzeli sevmeye sebeptir. )


- GÜZELLİK ile/ve/<> EDEB


- GÜZELLİK >< FAZLALIK

( Güzellik, fazlalıklardan arınmışlıktır. )


- GÜZEL/LİK ile İDDİALI GÜZEL/LİK


- GÜZEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> İLGİNÇ/LİK


- GÜZELLİK ile/ve/<> İNCELİK


- GÜZELLİK ile/ve/değil IŞILTI

( Güzel yüzün, süse/boyaya/makyaja gereksinimi yoktur/olmaz! [Fars. Hâcet-i meşşâta nîst rûy-ı dil-ârâmrâ - Hâfız-ı Şirâzî] )


- GÜZELLİK ile/ve/||/<> ÖZELLİK

( BEAUTY(TIFERET[Kabala]) vs. FEATURE )


- GÜZELLİK ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜK

( Güzellik, özgür kılar. )


- GÜZELLİK ile/ve/||/<> SEVDÂ

( Güzelliğin beş para etmez, bende/onda bu sevdâ olmasa. )


- GÜZEL/LİK ile/ve SÜRÜKLEYİCİ/LİK

( BEAUTY vs./and FASCINATING )


- GÜZELLİK ve VASIF

( BEAUTY and QUALITY )


- GÜZEL/LİK ile YETERLİ/LİK

( BEAUTY/NESS vs. SUFFICIENCY )


- GÜZEL/LİK ile/ve/<>/>< YÜCE/LİK ile/ve/<>/>< YALIN/LIK (GELİŞMİŞ/LİK)

( Hz. Muhammed. İLE/VE/<>/>< Hz. Âlî. )


- GÜZELLİKTE:
3 BEYAZ ve/<> 3 SİYAH ve/<> 3 KIRMIZI

( Ten, diş ve el. VE/<> Göz, kaş ve kirpik. VE/<> Yanak, dudak ve tırnak. )


- HASEN[Ar.] değil/yerine/= GÜZEL


- HATTAT'IN/"USTA"NIN YAZDIKLARININ, ...:
HEM KENDİNİN, HEM DE HERKES TARAFINDAN OKUNABİLENLERİ ile/ve/||/<> SADECE KENDİNİN OKUYABİLDİKLERİ ile/ve/||/<> NE KENDİNİN, NE DE BAŞKASININ OKUYABİLDİKLERİ


- HAYAL GÜCÜ:
TEKRARLAYICI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YARATICI

( IMAGINATION: PRODUCTIVE instead of/vs./||/<>/> REPRODUCTIVE )


- HAZIRLIKSIZ ... ile/değil/yerine/>< HAZIRLIKLI ...


- HERŞEYİ YAZMAK ile/ve/değil/yerine YAZILABİLDİĞİ KADAR/INI YAZMAK


- HİÇKİMSEYLE KONUŞ(A)MAYACAĞIN/PAYLAŞ(A)MAYACAĞIN DÜŞÜNCELER/SÖZLER[KONULAR, OLAYLAR, OLGULAR, KAVRAMLAR] ile/ve/<> KENDİNİN (BİLE) DÜŞÜNMEK İSTEMEYECEĞİN DÜŞÜNCELER/SÖZLER[KONULAR, OLAYLAR, OLGULAR, KAVRAMLAR]


- HIZLI OKUMA ile/değil ANLAYARAK HIZLI OKUMA


- HOŞ SÖZ ile/ve/<> HOŞ EYLEM

( NICE WORD vs./and/<> NICE ACTION )


- HOŞ VE ETKİLİ KONUŞMAK:
"FEDÂKÂRLIK" değil GEREKLİLİK


- HOŞNUT/LUK ile/ve/<> RIZÂ/RÂZI


- HUZUR/BARIŞ/BİRLİK/DİRLİK SAĞLA(T)MAK:
SÖZLERLE ile/ve/<>/> YAPILANLARLA ile/ve/<>/> VAROLUŞLA

( Ne söylemeyeceğini bilerek. İLE/VE/<>/> Ne yapmayacağını bilerek. İLE/VE/<>/> (hiçbir şey söylemesen ve yapmasan bile) Varoluşun, yeterlidir![ve de bunu sürekli anımsayarak!] )


- SUSABİLMEK/SUSABİLEN:
İCÂBEN ile/ve/değil/||/<>/< EDEBEN


- İÇİNİ DOLDURMAK ve/||/<>/> ARDINI GETİRMEK


- İHTİYÂR ve/||/<> EDEBİ KORUMA/MUHAFAZA, SÜRDÜRME


- İKİ YIL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ALTMIŞ YIL

( Konuşabilmek için gerekli zaman. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Susabilmek ve susabilmeyi anlayabilmek için geçen [ya da bu kadar uzun sürmeyebilecek] zaman. )


- İKİNCİL KAYNAKLARLA:
ÇÖZÜMLEME değil/yerine BETİMLEME

( İkincil kaynaklarla, belki betimleyici(tasvirî) çalışmalar yapılabilir fakat çözümleyici(tahlilî) çalışmalar yapılamaz! )


- İLİM-İRFAN ve FİKİR-FELSEFE ve GÜZEL SANATLAR


- İMLÂ ile/ve/||/<> İHYÂ


- İMTİNÂ (ETMEK) ile/ve/||/<>/>/< İHTİYÂR (ETMEK)


- İNANMA +/+/+ BİLME +/+/+ DÜŞÜNME +/+/+ GÜZELLİK

( Din. + Bilim. + Felsefe. + Estetik. )


- İNCELİK ile/ve/||/<> DOĞRULUK ile/ve/||/<> GÜZELLİK

( Belde değil dilde. İLE/VE/||/<> Sözde değil özde. İLE/VE/||/<> Yüzde değil yürekte. )


- İNCELTME (SİMGESİ) ile/ve/||/<>/< İNCELİK

( İzlemek için burayı tıklayınız... )


- İNSAN/KİŞİ:
KENDİ OLAN ile/ve/||/<> ARASINDA (SIKIŞIP) KALAN ile/ve/||/<> ÂŞIK OLAN


- İNSAN/LIK ve/<>/= GÜZEL AHLÂK

( İNSAN: Doya doya, insanlığını yaşayan. )


- İNSAN/LIK ve/<>/= GÜZEL AHLÂK


- İPE-SAPA (GELMEZ İŞ/SÖZ/HAREKET/DAVRANIŞ)

( BÎ-SER Ü BÛN )


- Sonuçta diyerek son sözü kendine ait kılmadan KONUŞ!!!


- İSTEDİĞİNİ/AĞZINA GELENİ" "SÖYLEMEK" ile/değil/yerine/>/>< İSTEMEDİĞİN SÖZLERİ DUYMAK (ZORUNDA KALMAK/KALIR)


- İSTİKLÂL MARŞI ve/||/<>/< MEHMET ÂKİF ERSOY

( Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim, milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı;
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.

Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar -ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, İlahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!

Mehmet Âkif ERSOY )


- İYİ ile/ve DOĞRU ile/ve GÜZEL

( Duyu ve duygu. İLE/VE Düşünce. İLE/VE Duyu ve duygu ve düşünce. )

( Davranış. İLE/VE Düşünce. İLE/VE Bütünlük. )


- İYİ ile/ve/<> GÜZEL

( Ayrıntıdır/ayrıntılardadır. İLE/VE/<> Bütündür/bütünlüktedir. | İyilerin biraradalığı/toplamıdır. )


- İYİCENE, GÜZELCENE değil İYİCE, GÜZELCE


- İYİ/GÜZEL DİLEKLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- İYİLEŞMEK ile/ve/değil/||/<>/< (DAHA) İYİ HİSSETMEK

( Kişiler, çoğunlukla, psikoloğa/psikiyatriste, iyileşmeye değil "(daha) iyi hissetmek" üzere giderler. )


- İYİLİK:
SÖZ İLE ve/||/<> VERMEK İLE ve/||/<> DÜŞÜNCE İLE

( Güven oluşturur. VE/||/<> Sevgi oluşturur. VE/||/<> Derinlik oluşturur. )


- KABUKİ ile/ve BUNRAKU

( Geleneksel Japon tiyatrosu. İLE/VE Kukla tiyatrosu. )


- KABUL ETMEK ile GÜZEL GÖRMEK(TAHSÎN[< HÜSN])

( TO ACCEPT vs. TO SEE NICE )


- KADÎM SANAT değil KADÎM KÜLTÜRLERİN SANATI

( Tiyatro[< değişim] )


- KÂĞIT ve/||/<>/> GAZETE ve/||/<>/> ROMAN

( [olmasaydı, ...] Kapitalizm olmazdı. VE/||/<>/> Ulus olmazdı. VE/||/<>/> Birey olmazdı. )

( "Kitap, Kütüphane, Yazı, Okuma Kültürü, Yayıncılık" Konulu Kitaplar )


- KÂĞIT ve/||/<>/> KİTAP

( Gibi sessiz. VE/||/<>/> Gibi dolu. [olmayı yeğle(yebil)menin önemi/önceliği] )


- İYİ DÜŞÜN!:
KALBİ ve/||/<>/>/< KAPIYI ve/||/<>/>/< SON SÖZÜNÜ

( Kırmak yerine. VE/||/<>/>/< Çarpmak yerine. VE/||/<>/>/< Söylemeden önce. )


- KALEM TÜKETMEK ile/ve/değil/daha çok/+/||/<>/&gt;&lt;/< SİLGİ TÜKETMEK


- KALP KIRMAK değil/yerine/>< ÖZÜR DİLEMEK

( Zulm eder. DEĞİL/YERİNE/>< Feth eder. )


- KAVRAM/LAR ile/ve/||/<> SÖZCÜK/LER

( Mantıkta, en küçük birim. İLE/VE/||/<> Dilde, en küçük birim. )

( KAVRAM: Bilincin dilbilgisi. )

( Şeylerin kavramı, sözcüklerin anlamı olur. )

( Kavram, her defasında üretilmesi gerekli olandır. )

( Kavram, tekil şeylerin özünü değil şeylerdeki evrensel öğeyi açıklar. )

( Kavram, zaman ile ilişki içinde değil zamansal olmayan varoluş [bengilik] türü altında kavranmalıdır. )

( Kavramlar, dışsal nesnelerin imgesi değildir. )

( Her kavram, bütünsel bir süreçtir ya da sürecin bütünselliğidir. )

( Düşünen her bir kişi için, kavram gereksinimi vardır ve bunlar, dünyanın neresinde ve ne zaman üretilirse üretilsin, artık, insanlığın malıdır. )

( Kavramlar dünyasına giren her kişi, evrensellikle bağ kurmuştur. Bunun ayırdında olmak, aydınlanmaya başlamak demektir. )

( Sözcük, bir köprüdür. )

( Sözcükler, bizi ancak kendi sınırlarına kadar götürebilir. )

( Sözcükler, gerçekleri iletmez, onları işaret eder. )

( Sözcükler, işaret eder ama açıklayamaz. )

( Sözcükler ve sorular, zihinden gelir ve bizi orada tutar. )

( Sözcük ile anlamı arasındaki bağlantı nedeniyle, sözcükler değerlilerdir ve eğer kişi, sözcüğü çok büyük bir dikkatle incelerse, kavramın ötesine geçerek, onun kökenindeki deneyime ulaşır. )

( Kişilik ötesine geçtiğinizde artık sözcüklere gereksiniminiz olmaz. )

( Sözcükler olmayınca anlaşılacak ne kalır? Anlama gereksinimi, yanlış-anlamadan doğar. Söylediğim/iz doğrudur fakat size göre o sadece bir kuram. Onun, doğru olduğunu nasıl anlayabileceksiniz? Dinleyin, anımsayın, düşünün, gözünüzde canlandırın. Ve günlük yaşamınızda uygulayın! Bana/bize/ona sabır gösterin ve herşeyden çok, kendinize sabır gösterin, çünkü tek engeliniz kendinizsiniz.

Yol, sizden geçerek kendinizden öteye götürür. Siz, sadece belirli, özel olanın gerçek, bilinçli ve mutlu olduğuna inandıkça ve ikilem ötesi gerçeği, hayal ürünü bir soyut kavram olarak red ve inkâr ettikçe, benim/bizim sadaka verir gibi, kavramlar ve soyutlamalar dağıttığımı/zı düşüneceksiniz. Fakat bir kez kendi varlığınız içindeki gerçeğe dokundunuz mu, o zaman, size en yakın ve en sevgili olanı tarif etmekte olduğumu/zu göreceksiniz. )

( Without words, what is there to understand? The need for understanding arises from misunderstanding. What I say is true, but to you it is only a theory. How will you come to know that it is true? Listen, remember, ponder, visualise, experience. Also apply it in your daily life. Have patience with me and, above all have patience with yourself, for you are your only obstacle.

The way leads through yourself beyond yourself. As long as you believe only the particular to be real, conscious and happy and reject the non-dual reality as something imagined, an abstract concept, you will find me doling out concepts and abstractions. But once you have touched the real within your own being, you will find me describing what for you is the nearest and the dearest. )

( The word itself is the bridge.
Words can bring you only unto their own limit.
Words do not convey facts, they signal them.
Words indicate, but do not explain.
Words and questions come from the mind and hold you there.
Words are valuable, for between the word and its meaning there is a link and if one investigates the word assiduously, one crosses beyond the concept into the experience at the root of it.
Once you are beyond the person, you need no words. )

( Sözcükler, hem tarihsel süreçte dikey, hem de farklı alanlarda, yatay kullanımları nedeniyle çok değişik anlamlara sahip olabilirler. )

( Kavramları/karşılıkları, kişilerde(zihinlerinde) bulunmayan, sadece sözel seviyedeki "düşünme" ve "kullanımlar", kişiler arasında, iletişim kazalarına, anlaşmazlıklara ve/ya da doğrudan şiddete kaynak oluşturur. )

( Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin! )

( ... İLE/VE/||/<> Sabitlenemeyeni, sabitlemek. )

( Kavramlar, aklın görüleridir. )

( CONCEPTS vs./and/<> WORDS )

( CONCEPTUS cum/et/<> ... )

( ... ile/ve/<> YAN )

( MEFHUM ile/ve/<> KELİME )

( DER BEGRIFF mit/und/||/<> ... )


- KAVRAYIŞ ve/||/<>/> KAPSAYICILIK


- KAYNAĞA/KİTABA/SÖZE/SÖYLEYENE GÜVENMEK ile/ve/değil/yerine ANLAMA GÜVENMEK

( [not] TO TRUST TO SOURCE/BOOK/WORD vs./and/but TO TRUST TO MEANING
TO TRUST TO MEANING instead of TO TRUST TO SOURCE/BOOK/WORD )


- KEMÂL ve/||/<>/< GÜZELLİK


- KEMÂL ve/||/<>/< KELÂM

( Olgunluğumuz/olgunlaşmamız(kemâlimiz], sözlerimizin altındadır/ardındadır.
[Kemâlimiz, kelâmımızın altındadır.] )


- KEMÂL ve/||/<>/< KELÂM


- KEMÂL'İ TAHSİL ve GÜZEL'İ MÜŞÂHEDE

( Kemâlât, geçtiğimiz yolu unutmayıp, oraya kişileri götürmek üzere geri dönmektir. )


- KENDİ YAZAN ile YAZDIRAN


- KENDİLİĞİNDENLİK ile DOĞAÇLAMA


- KENDİNİ ...:
"AKLAMAK" ile/değil/yerine/>< YOKLAMAK

( Kendini tanımayan, bilgisiz/cahil. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kendini tanıyan, bilge. )


- KENDİNİ YETİŞTİRME ile/ve/||/<> KENDİNİ GELİŞTİRME


- KİNÂYE-İ BAÎDE ile KİNÂYE-İ HAFÎFE ile KİNÂYE-İ KARÎBE ile KİNÂYE-İ VÂZIHA

( Uzak bir ipucuna dayanan dokundurma/kinâye. İLE Dokundurmalı söz, şiir. İLE Yakın bir ipucuna dayanan dokundurma/kinâye. İLE Başka bir anlama gelme olasılığı bulunmayan apaçık dokundurma/kinâye. )


- KIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GÖNÜL ALMAYI (DA) BİLMEK

( Herkesin yapabildiği/yapabileceği. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bazılarının yapabildiği/yapabileceği. )


- KİŞİ ve/||/<>/> BAŞ OYUNCU

( Her birey, yaşamının baş oyuncusudur. )


- KİŞİLERİN/İNSANIN GÜCÜ ile/ve/||/<>/< SÖZCÜKLERİN GÜCÜ

( Sözcüklerin gücü anlaşılmadan, kişinin gücü anlaşılmaz. )

( Kişi, dilinin ardında gizlidir. )

( Söz(cük)leri/ni ve tutumunu değiştir... Dünya/n değişsin! )


- KİŞİNİN:
ANLAYACAĞI DİL ile/ve/değil/yerine/||/<>/> "KENDİ DİLİ"

( Aklına ulaşı(lı)r. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> "Kalbine" ulaşı(lı)r. )


- KİŞİNİN:
(")ÖZ GEÇMİŞİ(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÖZ GEÇMİŞİ


- KİŞİSEL) YORUM ile/ve/değil/yerine/<> NESNELLİK

( Yorum niteliğindeki hiçbir yaklaşım/açıklama, nesnellik iddiasında bulunamaz. )


- KİTAP ile/ve/||/<>/> KİTAP SEVDÂSI VE AŞAMALARI

( )

( KİTAP SEVDÂSI AŞAMALARI...

9- Kitapları/nı, sonraki kuşağa bırakma...
8- Kitap biriktirme...
7- Yeniden keşfetme...
6- Kitaba yer/gereksinim yok...
5- Kitaplardan beklenilenin dayanılmaz hayal kırıklığı... ["Ben bir kitap yazayım da görsünler!"]
4- Kitapları, kişilerle etkileşimde olmanın yerine koyma...
3- Kimlik olarak kitaplar...
2- Kitap aşkı...
1- Kitapların keşfi... )


- KONTROLÜ SONDA YAPMAK ile/yerine KONTROLÜ BAŞTA VE SÜREKLİ YAPMAK

( TO CONTROL AT THE END vs. TO CONTROL AT THE BEGINNING AND CONTINUOUSLY
TO CONTROL AT THE BEGINNING AND CONTINUOUSLY instead of TO CONTROL AT THE END )


- KONUŞMADA/ANLATIMDA:
(KİŞİYİ) "KESMEK"/"DÜZELTMEK" değil/yerine (KİŞİNİN) SÖZÜNÜ "KESMEK"/"DÜZELTMEK"


- KONUŞMAK/KONUŞ(A)MAMAK ile/ve/||/<>/> KAVUŞMAK/KAVUŞ(A)MAMAK


- KONUŞMA/SÖZ ile/ve DİL

( * Her konuşmanın öznesi vardır. - Dil'in yoktur.
* Her konuşmanın muhatabı vardır. - Dil'in yoktur.
* Her konuşmanın şimdisi vardır. - Dil'in zamanı yoktur.
* Her konuşma, bir şeye dairdir. - Dil, herşey hakkındadır. )

( Dil, konuşur; kişi, dile uyduğu kadar konuşur. )

( Hareket halindekilere konuşulmaz, duranlara/duranlarla konuşulur. )


- KONUŞMAYAN/KONUŞAMAYAN ile/değil/yerine SUSAN/SUSABİLEN

( Bilgisiz/cahil, bazı/birçok şey(ler)i bilmeyen/algılayamayan/anlayamayan/kavrayamayan. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilen, farkındalıklı. )


- KONUŞUNCA/KONUŞTUKÇA ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< SUSUNCA/SUSTUKÇA/SUSABİLDİKÇE

( Köle/yiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/


- KOŞUK ile GÜZELLEME

( ... İLE Halk yazınında, konusu sevi olan, lirik bir koşuk türü. | Şen, sevinçli duyguları anlatan türkülerde özel bir ezgi. )


- [ne yazık ki]
KÖTÜ KULLANIM ile/ve/||/<>/> KÖTÜYE KULLANIM

( "Bir alışveriş, bir fiş." şeklinde, fazladan/gereksiz açıklama yapmak, uyarıda bulunmak. İLE/VE/||/<>/> "Ama bunu söylemenize gerek yok ki! Ben yapınca alışverişi, ZÂTEN/SONUÇTA alıyorum satış fişi." şeklinde [soluksuz/beklemeksizin/düşünmeksizin] "yanıt vermek." )

( Bir kişinin, neyi bilip bilmediğini ve/ya da o an/dönem için anımsayıp anımsamadığını "belirlemek", beklentisi içinde olmak, dilin/ifadenin kötü kullanılmasıdır. [Hiçkimsenin, neyi bilip bilmediği, isteyip istemediği ya da yapıp yapamayacağı, hiçbir zaman, zemin ve koşulda bilinemez!] İLE/VE/||/<>/> Sözcüklerin yetersiz ve kötü kullanımıyla birlikte "niyet okumak" ya da genelleyici/indirgeyici/özdeştleştirici/köktenci/toptancı/sonuç odaklı bir yargı ifadesi ise sürecin ve ilişkinin tükenmesine neden olacak/olmuş bir kötüye kullanımdır. [Güç ve baskı uygulama isteği ve/ya da nedeniyle olduğu/olabileceği gibi sorumluluktan kaçmak gibi çok çeşitli anlamsız/gereksiz nedenlerden de kaynaklanmaktadır.] )

( [... olduğunu/olacağını] "biliyorsun/biliyordun." İLE/VE/||/<>/> "ZÂTEN"/"SONUÇTA"/"ASLINDA" biliyorsun/biliyordun." )

( Dünyadaki Yaşamın Tehlikede Olduğunun 21 Kareyle Kanıtı )


- KÖTÜYÜ, DOĞRUDAN GÖSTERMEK/ANLATMAK ile/ve/değil/yerine KÖTÜYÜ, DAHA KÖTÜSÜNÜ GÖSTEREREK GÖSTERMEK/ANLATMAK


- KÜÇÜLMEK ile/değil/yerine İNCELMEK


- KÜFÜR ile HÂCİRE[Ar. | çoğ. HEVÂCİR]

( ... İLE Terbiye sınırlarını aşan küfür. | Günün en sıcak zamanı. )


- KUĞU:
Güzelliğini sergilemekten, su içmeyi bile boşvererek/unutarak susuzluktan ölmüş.


- [ne yazık ki]
KULLANILMAYAN METİN/KİTAP ||/<>/> MEZAR


- KÜLTÜR:
KÂĞIT ÜZERİNE ile/ve/||/<>/< KÂĞIT DIŞINDAKİ NESNELERLE


- KÜLTÜR ORTAKLIĞI ve/||/<> ORTAMI


- KÜLTÜR ile/ve/||/<> GELİŞİM ODAKLI DEĞERLER KÜLTÜRÜ


- KÜLTÜR ile/ve/değil/yerine İNSANLIK/İNSANLIĞIN KÜLTÜRÜ

( [not] CULTURE vs./and/but CULTURE OF HUMANITY
CULTURE OF HUMANITY instead of CULTURE )


- KUR'ÂN-I KERÎM:
BAŞAT TAVIR ile/ve/<> REVNAK[Fars.][: Parlaklık, güzellik, tazelik, süs.]


- KURTULMAK ile ÖZGÜRLEŞMEK

( Özgürleşme, kişinin kendi kendine empoze etmiş olduğu yanlış fikirlerden kurtulmasıdır. )

( Bir canlı varolan, kurtuluşun onun ulaşabileceği bir yerde olduğunu bir kez işitir ve anlarsa, asla unutmayacaktır. )

( Liberation is of the self from its false and self-imposed ideas.
Once a living being has heard and understood that deliverance is within his reach, he will never forget, for it is the first message from within. )

( DELIVERANCE, EXTRICATION vs. TO BECOME FREE )

( PRAJNA ile ... )

( NECÂT ile HÜRRİYET )


- KÜTÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/< FİDE/FİDAN

( Büyük ve "güçlü". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>

( Cansızdır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>


- LÂ EDRÎ ile ANONİM/YAZARI BİLİNMEYEN


- LÂTÎF ile/ve/<> EDÎB

( İnce/zarif. İLE/VE Sınırını bilen. )


- MAKYAJ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÜLÜMSE/MEK

( Kişinin en güzel/iyi/büyüleyici/olmazsa olmaz/değerli/etkili/sınırsız/sürekli makyajı, gülümsemesidir. )


- MANEVİYÂT:
KABALIKTAN > ZARÂFET'E


- MASAL ile/ve/<> MESEL ile/ve/<> MİSAL ile/ve/<> HAKİKAT

( Tevrat'ta/Mesnevî'de. İLE/VE/<> İncil'de. İLE/VE/<> Kur'an'da. İLE/VE/<> Hikmet'te. )


- MASALLAR:
ÇOCUKKEN ile/değil/yerine BÜYÜYÜNCE

( Uyuyana kadar. İLE/DEĞİL/YERİNE Uyanana kadar. )


- MASALLAR:
ÇOCUKLARA ile/ve/||/<> YETİŞKİNLERE

( Uyutmak için. İLE/VE/||/<> Uyandırmak için. )


- MASLAHAT ve/||/<>/> SANAT


- MATEMATİK ile/ve/||/<>/> MÜHENDİSLİK ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL/SOSYAL BİLİMLER

( Çocuk bilimi. İLE/VE/||/<>/> Genç bilimi. İLE/VE/||/<>/> Yetişkin bilimleri. )


- MEŞRÛ ve/||/+/<>/> MAKUL ve/||/+/<>/> MASUM

( Tütün[sigara vb.], çevremizdeki en çok maruz kaldığımız ve en sorunlu dayatmalardandır ne yazık ki. Tabii, bizim izin/fırsat vermememiz dışında! )


- MEYDAN OKUNAMAZLAR:
YEL ve/||/<> SÖZLÜK ve/||/<> MASUM/SEVGİ


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Tarih öncesine dayanan efsane. Dirimli öykü. Şiirsel felsefe. | Geleneksel olarak yayılan ya da toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren, tanrı, tanrıça, evrenin doğuşu ile ilgili imgesel, alegorik bir anlatımı olan halk öyküsü. İLE/VE/<>/> Mitleri, doğuşlarını, anlamlarını yorumlayan, inceleyen bilim. | Bir ulusa, bir dine, özellikle Yunan, Latin uygarlığına ilişkin mitlerin, efsanelerin tümü. )

( Antik Yunan'da Ksenophanes (M.Ö. 565-470), Homeros ve Hesiodos'un tanrısal mitos anlatımlarını eleştirmiş ve yadsımıştır. Bu eleştiri sonucunda mitler, din ve metafizikten arındırılmış ve bağımsız bir mitos öğretisi ortaya çıkmıştır. Ancak yaşamdan yansıtılarak oluşturulmuş mitoslar, bu kez, yaşamdan kopuk ansal kurgular biçimini almıştır. )

( Toplumların yaratıp yaşattığı mitler, geleneği yaşatmakla birlikte, özlem, umut ve beklentilerin yansıtıldığı bir geleceğin dünyası niteliğine de bürünmektedir. Bu tür mitler, gerçek yaşamın zorlukları karşısında bunalan bireylerin, özledikleri yaşamı kurmayı gelecek kuşaklara bıraktığı birtakım tasarımlar niteliğindedir. Bireysel olarak ele alındığında mitos dönemi, ana rahminden konuşmanın başlamasına kadar geçen ve bebeklik süreci olarak adlandırılan döneme karşılık gelmektedir. )

( Bir mit duygusal bağlılık yönünden içi boşaldığında masala dönüşür. Duyguları etkileme gücünü yitirir. Ansal yorumlama ile de kurgu biçimini alır. )

( Mit ilk önce metafiziksel kozmogoni ile aşılmıştır. Artık mitsel simgeler arasındaki anlamlı bağ (ritus) yerini düşünceler arasındaki anlam bağına, mantık'a(düşünbiçim) bırakmıştır. Metafiziksel kozmogoni bir yandan felsefi spekülasyon biçimini alırken öte yandan miti dine dönüştürmüştür. Dinsel mit ise "tarih bilinci" ile aşılmıştır. Kişinin varoluşu, tarihsel bilinç yoluyla, gerçek ve olgusal kavranışına yükselmiştir. )

( Paganist (putperest) mitler, kişinin karşısında eşyayı, doğa parçalarını ve hayvanları yüceltmiş ve kutsallaştırmıştır. Buna karşın imgesel (imgetapar, hayalperest) mitler, doğaüstü imgeleri kişinin karşısında yüceltmiş ve kutsallaştırmıştır. Aydınlanmaya temel oluşturan mitler ise, insan yaşamını ve özellikle insan aklının tutsaklıktan ve yanılsamadan kurtuluşunu simgelemiş olanlardır. Ezoterik okullar bu tür mitlerden yararlanmışlardır. )

( Yaşamdan yansıtılarak oluşturulmalarına karşın mitler tarihsel değildir. Bir başka deyişle, tarihsel bir zaman ve mekân göstermezler. Mitlerin zamanı ve mekânı aşkındır. Mitler okunduğunda ya da ritüel eşliğinde canlandırıldığında, kişi mitsel zaman ve mekâna geçer. Mite katılır ve onu coşkuyla yaşar. Tarihsel olaylar bir kere olur ve geri dönüşsüzdür. Oysa mitler, canlandırılıp yaşanabilir. )

( Günümüzde, psikolojide ortaya çıkan gelişmeler, insan davranışlarının arkasında simgesel (arketipal) bir altyapının etkin olduğunu ortaya çıkarttığı için, mitos yeniden önem kazanmıştır. Artık mitosa, bir zamanlar olmuş bitmiş fantastik masallar gözüyle bakılmamakta, aksine, yaşayıp gelen ve halen yaşamakta olan, insan davranışlarını etkileyen ve yaşamın anlamlandırılmasında etkinliği olan bir öğe gözüyle bakılmaktadır. )

( Mitosu, bireyin duygu ve hayal dünyasında oluşan, gelişen bir psişik gereksinim olarak ele aldığımızda, modern toplumların modern mitlerin halen önemini koruduğu anlaşılmaktadır. )

( Mitoloji, evrendeki(insandaki/doğadaki) kaderi araştırma işidir. )

( Mitoloji, kişinin bulunduğu yeri anlamlandırma işidir. )

( Mitler yazıldıklarından itibaren mit olmaktan çıkmaya başlamıştır. )

( Mitte tipoloji yoktur, arkeler vardır. )

( Mitler, düzyazıya döküldüğü anda doktrindir. )

( Sanatçıların hazinesi. İLE/VE/||/<>/> Filozofların hazinesi. )


- MÜBAHASE[Ar.] değil/yerine/= KONUŞMA


- MÜFİT[Ar.] değil/yerine/= YARARLI | ANLATAN


- MÜREKKEP "YALAMAK" ile "OKUMAK"

( Âharlanmış kağıt bezir işi mürekkebi emmediği için yanlış yazıldığında ıslatarak silmek mümkündür. Hattatlar ellerini tükürükleyerek ya da yalayarak yanlışlarını düzelttiklerinden "mürekkeb yalamak" deyimi ortaya çıkmıştır. )


- MÜTEŞABİH ile/ve/değil/||/<> MESEL


- MÜTEŞEBBİH:
"BENZER" ile/ve/değil/||/<>/< ŞÜPHE


- NÂSİL[Ar. < NESAK] ile NÂSİR[Ar. < NESR] ile NASÎR[Ar. < NASR] ile NASL[Ar. çoğ. NİSÂL, NUSÛL] ile NASR[Ar.]

( Kıl dökücü ilâç. İLE Yayan, saçan. | Düzyazı/nesir yazan. İLE Yardımcı, nusret eden. İLE Ok, kargı, temren gibi şeylerin ucundaki sivri demir. İLE Yardım. | Üstünlük. )


- NAZÎRE ile KİNÂYE


- NE YAPARSAK/YAZARSAK YAPALIM/YAZALIM,
HİÇBİR KONUDA:
ACELE ETME(YELİM)! ve/||/<>/> ÖZEN GÖSTER(ELİM)!

( )


- NERGİSZAMBAĞI = GÜZELHATUNÇİÇEĞİ

( Soğanla üretilen, iri ve güzel çiçekli bir süs bitkisi. )

( AMARYLLIS )


- NESNENİN "GÜZELLİĞİ" ve/||/<>/> YETKİN/LİK

( Kendini oluşturan bölümlerle birlikte, göstermiş olduğu uyumdur. VE/||/<>/> Bir şeyin, kendi kavramıyla uygunluğu. )

( Doğa, en yüce uyum ve yetkinliktir. )


- NEZÂKET ile/ve/<> EDEB


- ...'NIN "İSTEDİĞİ" / "BEKLEDİĞİ" ile/değil/yerine/>< DAVET ETTİĞİ


- NİYET ile GELİŞİGÜZEL/LİK, GÖRELİ/LİK


- NİYET ve/||/<> NAZAR ve/||/<> MÂNÂ-İ HARF ve/||/<> MÂNÂ-İ İSİM


- ODAK(LANMAK İÇİN):
OKU ile/ve/||/<>/> DÜŞÜN ile/ve/||/<>/> ANLA ile/ve/||/<>/> KONUŞ


- ÖĞRETEN ile/ve/||/<>/> ÜRETEN


- ÖĞÜT ile/ve/||/<>/> ESİNLENME


- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<> (İYİ/YETERLİ/NİTELİKLİ) ÖRNEK

( Yolu, uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Yolu, kısa ve etkilidir. )


- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRNEK

( Yolu/süreci uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu/süreci kısa ve etkilidir. )


- ÖKE/DEHÂ ve/||/+/<>/> GÜZELLİK


- OKUMAYA DEĞER ŞEYLER YAZMAK ve/||/<> YAZILMAYA DEĞER ŞEYLER YAŞA(T)MAK


- OLAY ve/değil/||/=/<>/< BETİMLENEN


- OLAY ve/<> GELİŞİGÜZEL/LİK


- OLGUN KİŞİ:
"GÜZEL SÖZ SÖYLEYEN" değil SÖYLEDİĞİNİ YAPAN VE YAPABİLECEĞİNİ SÖYLEYEN


- [önce] İÇ YÜZ(Ü) ve/<> [sonra] SON SÖZ(Ü)

( [önce] Öğren/bil. VE/<> [sonra] Söyle. )


- ÖNCELİK ve/||/<>/>/< İNCELİK


- ÖNGÖREBİLDİĞİMİZ ...:
ORANDA ile/ve/||/<> DOĞRULTUDA


- ONUN-BUNUN (SÖZÜYLE HAREKET ETMEK)


- ONUN/SENİN) GÜZELLİĞİNE BAKMAK ile/değil/yerine GÜZELLİĞE BAKMAK


- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<>/> DOĞRULAMA


- OTOBİYOGRAFİ ile/ve APOJELİK


- OTORİTE SANSÜRÜ ile/değil/yerine/< OTO SANSÜR


- ÖVÜNMEK İÇİN ile/değil/yerine (BİR) (DAMLA) (DAHA) İYİLİK/GÜZELLİK OLSUN DİYE

( İyiliğimizi yaptık, Good4Trust.org denizine attık...

Tüm ekibi, iyilikleri ve emekleri için tebrik ediyoruz...

Biz de böylesi hoş bir düşünce ve girişim için tüm ekibe teşekkürlerimizle sarılıyor ve yansımalı/dönüştürücü iyiliklerimizi paylaşmaya devam ediyoruz...

İyiliksever arkadaşlar! Siz de bu birlikteliğe katılabilirsiniz...
www.Good4Trust.org )


- ÖZ ve/=/||/<>/>/< GÖZ ve/=/||/<>/>/< SÖZ

( Özü ağlamayanın, gözü ağlamaz. )

( Benzi sarı, gözleri yaş; hali bilen, dertli kar(ın)daş/arkadaş. )


- ÖZELLİK ile/ve GÜZELLİK

( SPECIALITY vs./and BEAUTY )


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/> AŞK (AHLÂKI) ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN

( Külün, bir daha ateşte yanmadığı gibi, kişi de aşkta yok(fânî) olmuşsa, ne kendi aklına, ne de başkasının aklına aldanır. )

( HİLMİ ZİYA ÜLKEN'in, "AŞK AHLÂKI" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )

( )

( Üzerinde en çok (")düşündüğümüz, konuştuğumuz, beklediğimiz, aradığımız(") ve (")ağladıklarımız(")... )

( FREEDOM and/||/<>/> MORALS OF LOVE and/||/<>/> WISDOM )


- ÖZGÜR/LÜK ile/ve GÜZEL/LİK

( FREEDOM vs./and BEAUTY )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<> KENDİLİĞİNDENLİK


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/<> YAPABİLME/EDEBİLME

( FREEDOM vs./and/<> ABILITY )


- PEK KONUŞMAMAK ile/değil/yerine/>/< (DAHA) AZ KONUŞMAK


- PİYES ve/> PERİPESİ

( ... VE Piyesi sonuçlayan olay. )


- PİYES[Fr. < PIÈCE] ile/değil/< SKEÇ["SİKEÇ" değil SIKEÇ][İng. SKETCH < Yun.]

( Oyunca. İLE/DEĞİL Daha çok radyodan yayınlanmak üzere hazırlanmış kısa oyun. )


- PİYES[Fr.] ile/ve TİYATRO

( ... İLE/VE Tiyatro, sanatların mâbedidir. )


- PUŞKİN ve/||/<> GOGOL ve/||/<> GONÇAROV ve/||/<> DOSTOYEVSKİ ve/||/<> TURGENYEV ve/||/<> TOLSTOY ve/||/<> ÇEHOV ve/||/<> GORKİ ve/||/<> ZAMYATİN ve/||/<> BULGAKOV ve/||/<> PASTERNAK

( 1799 - 1837 ve/||/<> 1809 - 1852 ve/||/<> 1812 - 1891 ve/||/<> 1821 - 1881 ve/||/<> 1818 - 1883 ve/||/<> 1828 - 1910 ve/||/<> 1860 - 1904 ve/||/<> 1868 - 1936 ve/||/<> 1884 - 1937 ve/||/<> 1891 - 1940 ve/||/<> 1890 - 1960 )

( )


- YÜRÜMEK:
RASTGELE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DENGİMİZLE

( Yaşam olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Şiir olur. )


- RASTGELE/LALETTAYİN değil/yerine/= GELİŞİGÜZEL


- RENKLİ GÖZ/LÜ ile GÜZELLİK


- SABIR:
"BEKLEME BECERİSİ" değil BEKLERKEN, DOĞRU DAVRANIŞ SERGİLEME


- SADÂKAT VE BAĞLILIK ve/||/<> FARKINDALIK VE ADÂLET ve/||/<> EDEB VE HAYÂ ve/||/<> FETA VE GÖNÜL

( HZ. EBÛ-BEKİR SIDDÎK ve/||/<> HZ. ÖMER el-FÂRUK/HATTÂB ve/||/<> HZ. OSMAN ZİNNUREYN ve/||/<> HZ. İMÂM-I ALİ )

( Çocukluk. VE/||/<> Gençlik. VE/||/<> Yetişkinlik. VE/||/<> Olgunluk. )


- ŞAHANE değil/yerine/= ÇOK GÜZEL, EŞSİZ, GÖRKEMLİ


- SAHİP OLMAK ve/||/>/< TERK EDEBİLMEK

( Ancak, sahip olunabilen, terk edilebilir. )

( Önemli[öncelikli] olan, en çok şeye sahip olmak değil en az şeye gereksinim duymaktır. )

( Bir şeye sahip olmak istiyorsan, onu, zihninden, dilinden ve gönlünden çıkarmalısın! )

( İstediğiniz bazı şeylere sahip olamamak, mutluluğun bir parçasıdır. )

( OWNERSHIP and/> ABLE TO LEAVE )


- SAHİP OLMAK ve TERK EDEBİLMEK

( Ancak sahip olunabilen terk edilebilir. )


- SAHNELEME ve/||/<>/> YAZMA


- SAMİMİYET ile AÇIKLIK ile SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK

( Açıklığı ve iyilikseverliği sayesinde hem çevresine, hem de sonuç olarak kendine yararlı olan biri simgelenir. )

( SINCERE | INTIMACY vs. OPENNESS vs. TRANSPARENCY )


- SANAT:
GEÇMİŞİ GERİ ALMAK ile/ve/değil/||/<>/> GELECEĞİ ÖNGÖREBİLMEK


- SANAT:
İÇTEN DIŞA ile/ve/değil/||/<>/< DIŞTAN İÇE


- SARIGÜZEL CADDESİ değil/< SARIGÖREZ CADDESİ


- SATHÎ[Ar.] değil/yerine/= YÜZEYSEL/GELİŞİGÜZEL/ÜSTÜNKÖRÜ


- SATIR ARASI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAĞLAM


- SAYGI ile/ve/<> EDEB

( ... ile/ve/<> HUMANITAS )

( RESPECT vs./and/<> PERTINENCE )


- SAYGISIZLIK ile/ve/değil EDEPSİZLİK

( [not] DISRESPECTFULNESS vs./and/but IMPERTINENCE )


- SAZ ŞAİRLERİ ile ORTAÇAĞ OZANLARI ile AŞKA DAİR KISA KOŞUKLAR SÖYLEYENLER

( MINSTRELS vs. JONGLEURS vs. MADRIGALISTS )


- ŞEKİLLENDİRMEK ile/ve/||/<>/> "YEŞİLLENDİRMEK"


- SEMPATİK ile/değil/yerine/<> YAKIŞIKLI/GÜZEL

( LIKABLE vs./and/<> HANDSOME/BEAUTIFUL )


- (SENİN) DEDİĞİN (GİBİ) OLSUN (DİYE) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖNLÜN OLSUN (DİYE)


- ŞERBET ile/ve/değil/||/<>/< "ŞERBET"

( Boğazdan akan. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Dilden dökülen. )


- YÜKSELTMEK:
SESİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÖZÜNÜ


- SEVDİKLERİMİZ VE VEFÂT EDENLER İÇİN:
AĞLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAMAK


- SEVGİ:
EDÂ ile/ve/||/<>/> SEDÂ


- SEVGİ:
SÖZ/SES ve/||/<> GÖZ ve/||/<> ÖZ

( Sevgi, gözden alınır, gözden verilir.
Sonra da, özden ve özden yaşanır. )

( Kaynağı sende olanı, başkasından bekleme! )


- SEVGİ ile/ve/<> GÜZELLİK

( Sevdiğinden dolayı güzel bulmak, güzel olduğundan dolayı sevmek. )


- SIFATIN, ...:
SÖZCÜKTEN ÖNCE KULLANILMASI ile SÖZCÜKTEN SONRA KULLANILMASI


- ŞİİR:
"DUYGULANMAK" İÇİN değil DUYUMSAMAK İÇİN


- ŞİİRDE, (")MANTIK("):
"YOK" değil ARANMAZ!


- ŞIK/LIK ile GÜZEL/LİK

( SMARTNESS vs. BEAUTINESS )


- SİMGE:
CANLI ve/||/<>/> CANLANDIRICI


- SİMGE = REMZ[çoğ. RÜMÛZ(ÂT)] = SYMBOL[İng., Alm.] = SYMBOLE[Fr.] = SYMBOLON[Yun.] = SIMBOLO[İsp.]


- SİMGESEL (ANLATIM) ile/ve/<> ÇOKLU (ANLATIM)

( Akıllı kişiler, canlı bir varolanın, dil ve sözle çizilerek anlatılmasını, boya ya da herhangi bir sanat yapıtıyla gösterilmesine yeğ tutar; akılla izleyemeyen kişilere ise sanat yapıtı daha uygun gelir. )

( SYMBOLIC (EXPOSITION) vs./and MULTIPLE (EXPOSITION) )


- SİNEMA ile/ve TİYATRO

( 2015 yılı Tiyatro ve Sinema İstatistikleri için burayı tıklayınız... )

( CINEMA vs./and THEATER )


- SINIR KAVRAMLAR ile/ve İLİŞKİSEL KAVRAMLAR


- SINIR ve/||/<>/> HAYIR


- SINIRLANDIRMA ile/ve/değil/||/<>/< ÇERÇEVELENDİRME


- SINIRLI TUTMAK ile/ve/değil/||/<>/< YETİNMEK


- ŞİRİN/LİK ile GÜZEL/LİK


- SİZ (DE) HÂLÂ ÇOK GÜZELSİNİZ değil SİZ (DE) HER ZAMAN ÇOK GÜZELSİNİZ


- SOHBET ve/<> BAHANE(GÜZELLİK)


- SOLUNUM ve/||/<>/> DOĞRU SOLUNUM ve/||/<>/> DİYAFRAMA ALMA

( Türkçe, soluk verirken konuşulan bir dildir. Konuşmanın etkili olabilmesi ve söyleyişin düzgün olabilmesi için, konuşan kişilerin, doğru solunum uygulamalarını biliyor ve kullanıyor olmaları gerekir. VE/||/<>/> İyi bir solunum, soluk alırken, akciğerlere yeterli ölçüde havayı alıp yorgunluk duymadan geri vermektir. [İyi bir solunum elde edebilmek için diyaframı kullanarak soluk almamız gerekmektedir.] VE/||/<>/> Akciğerleri çevreleyen kaburga kafesinin altında bulunan boşluğu kullanarak soluk almaktır. [Bebeklerin soluk alış-verişi, diyafram soluğuna, en iyi örnektir.] )


- SOMUTU AÇIKLAMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine SOYUTU ANLATIP SOMUTTAN ÖRNEK VERMEK


- AŞKI/MI / BENİ SORAN ...:
YARIM BULUR ve/||/<>/> YARIN BULUR ve/||/<>/> TAMAM OLUR

( Sen, bir tek gülerse/n tamam olur/um. )


- SORGULAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖZLEMLEMEK


- SORUN" ile/değil/yerine/>< VERİ


- SÖYLEMEK ile/ve KONUŞMAK

( Yılan imgesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Değnek imgesi. )

( dd İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> mdw )

( Sonuç [odaklılık]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Süreç ve sonuç [birlikteliği ve bütünlüğü]. )

( "Kendini merkeze alma" ve ötekileri önemsizleştirmeye neden olur/olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Ötekiyle birlikte kendini ve herkesin olası düşüncesini, durumunu/sürecini dikkate almayı gerektirir/sağlar. )

( [not] TO SAY/TELL vs./and/but/||/<> TO TALK
TO TALK instead of TO SAY/TELL )


- SÖYLENİLECEK SÖZÜ OLMAYANIN:
[ne yazık ki]
[ya] YÜKSEK SESİ ve/ya da/||/<> "ÖFKESİ"


- SÖYLEYİŞ/BİÇEM/ÜSLÛP:
YALIN/SADE ile YÜKSEK ile KARIŞIK


- SÖYLEYİŞ ve VURGU YANLIŞLARI


- SOYUTLAMA (YETENEĞİ/YETKİNLİĞİ/GÜCÜ) ile/ve/||/<> BENZETME/MECAZ (YETENEĞİ/YETKİNLİĞİ/GÜCÜ)


- SOYUTLANMA ve/<> GÜZELLİK


- SÖZ (ALMAK/VERMEK) ile/değil/yerine OLUR/ONAY (ALMAK/VERMEK)

( [not] TO GET/GIVE PROMISE vs. TO GET/GIVE APPROVAL/CONSENT
TO GET/GIVE APPROVAL/CONSENT instead of TO GET/GIVE PROMISE )


- SÖZ:
DİLLERDE ile/ve/||/<> GÖNÜLLERDE

( Destan olur. İLE/VE/||/<> Şiir olur. )


- SÖZ DİNLEMEK ile/ve/<> DİKKATE ALMAK

( Söylenilen ya da yapılması istenilen/beklenilen şeyin size [o an için] uymaması, o sözü/düşünceyi ya da durumu dikkate almamanızı gerektirmez. Gençlik/cehâlet düşünce ve tavırları olarak tepki gösterme eğiliminde olabilirsiniz fakat durum, söylenilen söze uyum gösterip göstermemekten çok [kulakardı etmek yerine] yeterince dikkate alıyor olmayı gerektirir. "Sırtına bir şey al/giy!" sözüne, hiç düşünmeden/değerlendirmeden, hızlıca "bana bir şey olmaz!", "gerek yok!", "sen yaşlı olduğun için söylüyorsun/önemsiyorsun" şeklinde yanıt vermek yerine yeteri kadar dikkate almakta yarar vardır. )


- SÖZ SÖYLEMEK ile/ve/||/<> ANLAMAK

( İrfan ister. İLE/VE/||/<> İnsan/kişi ister. )


- SÖZ VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÜVEN VERMEK

( Güven veriyorsan, ayrıca söz vermen gerekmez. )


- SÖZ ile/ve/<> ÇÖZÜM

( RIGHT WORD vs./and/<> CONSEQUENCE )


- SÖZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< EYLEM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< NİYET


- SÖZ ve/||/<>/>/< ÜMİT

( Sözün eşiği, ümidin eşiğidir. Bir yerde, söylenilecek söz var ise orada, ümit var demektir.
Sözümüz, ümidimizdir... )


- SÖZ ile/ve/<> YEMİN

( Doğru söz yeminden ileri! )

( HULF[Ar.]: Verdiği sözü tutmama, üzerinde durmama. | [mantıkta/matematikte] Saçmaya indirgeme. )


- SÖZCÜĞÜN:
"NEREDEN GELDİĞİ" ile/ve/değil/||/<>/< NEREYE DAYANDIĞI


- SÖZ(CÜK):
GERÇEK ile/ve/||/<>/> DEĞİŞMECE/MECAZ[Ar.] ile/ve/||/<>/>
DOKUNDURMA/KİNÂYE ile/ve/||/<>/> AÇIK/SARİH

( Çıkarımsal. İLE/VE/||/<>/> Hayal/Muhayyile. İLE/VE/||/<>/> Sezgi/Hads. İLE/VE/||/<>/> Apaçık. )

( Soğan. İLE/VE/||/<>/> Sarımsak. İLE/VE/||/<>/> Koku. İLE/VE/||/<>/> Yaygın koku. )

( )

( Söz(cük)leri/ni değiştir... Dünya/n değişsin...
)

( )

( LES TERMES VRAIS avec/et/||/<>/> LES TERMES S'APPLIQUANT PAR UNE EXTENTION LOGIQUE DE LEUR SENS avec/et/||/<>/> PAR ALLUSION avec/et/||/<>/> TERMES CLAIRES )


- SÖZCÜK PEŞİNDE KOŞMAK değil/yerine ANLAM PEŞİNDE KOŞMAK


- SÖZCÜKLERDEN, ANLAMA ULAŞMAK/"GİTMEK" ile/ve/<>/yerine/değil ANLAMDAN, SÖZCÜĞE ULAŞMAK

( Sözlerin ötesine geçmeye çalışın. )

( Sözler, gerçekleri yaratmaz; onlar ya tarif ya tahrif eder. )

( Sözün tamamı, anlamayana söylenilir. )

( Try to go beyond the words.
Words do not create facts; they either describe them or distort. )

( [not] GOING TO MEANING (BASED) FROM WORD vs./and/<>/but GOING TO WORD (BASED) FROM MEANING
GOING TO WORD (BASED) FROM MEANING instead of GOING TO MEANING (BASED) FROM WORD )


- SÖZCÜKLERİN ETKİSİ ve/||/<> KİŞİLERİN ETKİSİ


- SÖZCÜKLERİN:
KULLANIM BİLGİSİ ile/ve/değil/||/<> KULLANIM ÖZENİ


- SÖZ(CÜK)LERİ/Nİ ve/||/<> TUTUMU/NU DEĞİŞTİR...
DÜNYA/N DEĞİŞSİN!


- SÖZCÜKTEN, ANLAMA GİTMEK ile/yerine/değil ANLAMDAN, SÖZCÜĞE GİTMEK

( Sözlerin ötesine geçmeye çalışın. )

( [not] GOING TO MEANING (BASED) FROM WORD vs. GOING TO WORD (BASED) FROM MEANING
GOING TO WORD (BASED) FROM MEANING instead of GOING TO MEANING (BASED) FROM WORD )


- SÖZDEN ÖNCEKİ 3 EŞİK:
İYİLİK ve/||/<> İNCELİK ve/||/<> GEREKLİLİK


- SÖZ/EYLEM ile/ve/<> DOĞRU YER

( Meyvesiz sözler söyleyip, söylediklerini yaşamında uygulamayan kişi, güzel ve renkli görünen fakat kokusu olmayan bir çiçeğe benzer. )

( WORD/ACTION vs./and/<> RIGHT PLACE )


- SÖZ/EYLEM ile/ve/<> DOĞRU ZAMAN

( WORD/ACTION vs./and/<> RIGHT TIME )


- SÖZ/KONUŞMA:
"UZAMASIN!" yerine/değil NE KADAR GEREKİYORSA O KADAR KONUŞMAK


- SÖZLERİNİ DUYURMAK İÇİN:
KİŞİLERİ TUTMAK değil/yerine ÇENEYİ TUTMAK


- SÖZLÜ KÜLTÜR(/GELENEK) ile/ve/<> YAZILI KÜLTÜR(/GELENEK)

( Göçerlerin. İLE/VE/<> Yerleşiklerin. )

( [daha çok] Doğu'da. İLE/VE/<> Batı'da. )


- SÖZLÜK ÇALIŞMALI/OKUMALI!


- SÖZLÜK ÇALIŞMASI/OKUMASI:
HERKESİN HARCI ile/ve/değil/||/<>/< HERKESİN İHTİYACI


- SÖZLÜK ve YASA KULLANIMI/OKUMA GEREĞİ:
[hem] BİLMEDİĞİMİZ KAVRAMLAR/TERİMLER/YASALAR SÖZCÜKLER İÇİN
ile/ve/değil/hem de/||/<>/>/<
(")BİLDİĞİMİZ(") SÖZCÜKLER/KAVRAMLAR/TERİMLER/YASALAR İÇİN


- SÖZLÜK ile/ve/yerine/<> ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK

( İlk sözlük yazarı... Halil b. Ahmed [ö. 786] )

( DICTIONARY vs./and/<> ENCYCLOPEDIC DICTIONARY
ENCYCLOPEDIC DICTIONARY instead of DICTIONARY )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Güftâr. İLE/VE Güftâr-ı şirin. )

( "Bir sözü(sırrı) söylediğimde o bana malik olur, ben ona malik olamam". )

( "Sözünde doğru, işinde dakik olmalısın. Sözünde doğru olan kimsenin değeri artar, işinde dakik olan kimsenin de işi neticeye bağlanır". )

( Söz taşıyanların(su'ât) getirdiklerini kabul etmek büyük bir zulümdür. )

( Sözlerin öfkesini gözleyin, ağızdan çıkan sözleri kulaklarınız duysun. Sözlerle hiç kimseye zarar vermeyin. )

( En kolay olmayan şey: Söz Söylemek ve Söz Anlamak. )

( Balcının var bal tası, oduncunun var baltası. )

( Tatlı dil, yılanı bile deliğinden çıkarır. )

( Taşa geçer, kendime geçmez sözüm. )

( Huzur veren tek bir söz, yararı olmayan binlerce sözden daha yeğdir. )

( Bu sözler/şiirler, "Onlar benim!" diyenindir. )

( Sözden suret doğup ölür, dalga kendini tekrar denize götürür. )

( DEKLAMASYON: Sözü güzel söyleme, süslü sözlerle söyleme. )

( Âb-ı Hayat, kulakla içilir. )

( Âb-ı Hayat, su değil, Kâmil'in sözleridir. )

( WORD vs./and SWEET WORD )


- SÖZ(Ü) DİNLEMEK ile/ve/değil/yerine SÖYLENİLENİ/İSTENİLENİ YAPMAK/YAPABİLMEK


- SÖZÜ:
SÖYLEMEDEN ÖNCE ile/ve/||/<> SÖYLEDİKTEN SONRA

( Önünde dur! İLE/VE/||/<> Ardında dur! )


- SÖZÜ:
YANLIŞ ANLAMA ile SAPTIRMA

( Anlamaya uğraşmayın! Yanlış anlamamanız yeter. )

( Yanlış düşüncelerden kurtulun, bu yeter. )

( Kendinize iyice bakın, tüm yanlış anlamalar ve yanlış düşünceler eriyip gideceklerdir. )

( Herkese, anlayabileceği kadar söz söyleyin. [Kellimünnâse alâ kader-i ukûlihim] )

( Bir sözü anlamak için, estetik bir hal gerek. )

( Don't try to understand! Enough if you do not misunderstand.
Get rid of wrong ideas, that is all.
Have a good look at yourself and all these misapprehensions and misconceptions will dissolve. )

( MISUNDERSTANDING vs. DISTORTION :THE SPEECH )


- SÖZÜN:
BAĞLAYICILIĞI ile/ve/değil/yerine ETKİLEYİCİLİĞİ


- SÖZÜN:
BELİRLEYİCİLİĞİ ile/ve/değil/<> BAĞLAYICILIĞI

( Söylediklerinize dikkat edin,
düşüncelere dönüşür...

Düşüncelerinize dikkat edin,
duygularınıza dönüşür...

Duygularınıza dikkat edin,
davranışlarınıza dönüşür...

Davranışlarınıza dikkat edin,
alışkanlıklarınıza dönüşür...

Alışkanlıklarınıza dikkat edin,
değerlerinize dönüşür...

Değerlerinize dikkat edin,
karakterinize dönüşür...

Karakterinize dikkat edin,
kaderinize dönüşür... )


- SÖZÜN:
ÇEŞİTLERİ ile/ve/<> DERECELERİ/DEREKELERİ

( ŞİİR

   ^


ATASÖZÜ, DEYİM [KELÂM-I KİBAR, VECİZE]

   ^

[dereceleri]


--- SÖZ ---[(bilgili ve bilinçli) kişinin ağzından çıkan]

[derekeleri]

   v

LÂF / KÜNGE / JÂJ[Fars.] [Evin içinden çıkan çer-çöp.]

   v

KÜFÜR [Ar. < KFR: Örtme, gizleme.]

   v

TARİZ [Birini eleştirme, küçük düşürme ya da alay etmek amacıyla söylenilmek istenileni tam tersi bir anlamda bir sözle, incelikle ve lâtîfeyle[espriyle] anlatma sanatı.]

   v

HİCV [Ar. < HECV: Yergi, yermek.]

   v

HERZ[Ar.: Anlamsız, boş, saçma. | Hakaret. ], YÂVE, TÜRREHÂT / HERZE/BESBÂS[Fars.] )


- SÖZÜNDEN ÇIKIL(A)MAYANLAR:
SU ile/ve/<> EKMEK ile/ve/<> ÖLÜM

( Çocuklukta. İLE/VE/<> Yetişkinlikte. İLE/VE/<> Yaşlılıkta. )


- SÖZÜNÜN ARDINDA DURAN ile/ve/değil SÖZÜNÜ, KENDİ TAKİP EDEN


- SU KÜÇÜĞÜN, SÖZ BÜYÜĞÜN değil SUS KÜÇÜĞÜN, SÖZ BÜYÜĞÜN


- [ne yazık ki]
SUSKUNLUĞU/NU ANLAMAMAK ve/||/<>/> SÖZLERİ/Nİ DE ANLAMAMAK


- ŞUUR ve/||/<>/< ŞİİR ve/||/<>/< EŞAR

( Sızıntı. )


- TAKDİM[Ar.] değil/yerine/= TANITMA

( Bir şeyi, karşılıksız olarak birine verme, sunma. | Tanıtma, tanıştırma. | Öne alma, önceye alma. )


- TAKDİR[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GERİBİLDİRİM


- TAKDİR ile/ve/||/<> TEBRİK ile/ve/||/<> TALTİF


- TAM, DOĞRU VE DÜZENLİ YAZMAK ile/ve VURGULU KONUŞMAK


- TANIM ile/ve/||/<>/< TANIMIN TANIMI

( Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme ya da açıklama. İLE/VE/||/<>/< Her parçasını içinde barındırabilen/birleştiren, dışında kalanlara engel olan.[Efrâdını câmî, ağyârını mânî.] )


- TANRI APOLLON'A BAĞLANAN SANATLAR
ile/ve/||/<>/>
TANRI DIANISOS'A BAĞLANAN SANATLAR

( Plastik sanatlar. İLE/VE/||/<>/> Şiir, müzik, dans. )

( Birey. İLE/VE/||/<>/> Birleşme. )


- TARAMA ve/||/<>/> TANIMA


- TÂRİF[Ar.] ile TARÎF[Ar. < TURFA] ile TA'RÎF[Ar. < İRFÂN | çoğ. TA'RÎFÂT] ile TAHRÎF[Ar.]

( Yeni. İLE Az bulunan, nadir, zarif şey. | Etraflıca anlatma, bildirme. | Bir maddeyi tüm gerekli noktalarını içine alır biçimde bir ibâre ile anlatma. İLE ... )


- TARİF-İ LAFZÎ ile TARİF-İ İSMÎ ile TARİF-İ HAKİKÎ


- TARTIŞMAYI:
AÇMAK/AÇAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİTİRMEK/BİTİREN


- TAŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< TOPRAK

( Taş gibiydin. Çok gönül kırdın. Yeter!
Toprak ol! Üstünde hoş güller biter...

Mevlânâ )

( )

( Olsaydık, erirdik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Olduk, dayandık. )


- TASNİF ile/ve/||/<>/> TASHİH


- TEÂSÜR[Ar.] değil/yerine/= GÜZEL GEÇİNME, DİRLİK ETME


- TECELLİ ile/ve GÜZELLİK

( AHLÂK: Vahiy yoluyla gelen tecellî. )


- TEMİZ/LİK ve/<> GÜZEL/LİK


- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)

( Davranış-eylem. İLE/VE Düşünce-bilgi. VE/> Terkib. )

( Göze dayanır. İLE/VE Kulağa dayanır. VE/> Davranıştır. )

( İyi-kötü. İLE/VE Doğru-yanlış. VE/> Güzel. )

( Örnek gerektirir. İLE/VE Bilen/hoca gerektirir. VE/> "Kişi kendin bilmek", haddini bilmek gerektirir. )

( Her yerdedir. İLE/VE Belirli bir yerdedir. VE/> Her yer ve zamandadır. )

( Bütüncüldür. İLE/VE Sıradüzenseldir. VE/> Estetiktir. )

( Kalb-i selîm. İLE/VE Akl-ı selîm VE/> Zevk-i selîm. )

( TO TRAIN vs./and PRACTICE/EXERCISE/DRILL and/> MANNER
Behaviour-action. VS./AND Idea-knowledge. AND/> Compound.
Base on eye. VS./AND Base on ear. AND/> Behaviour.
Good-bad. VS./AND Right-wrong. AND/> Beautiful.
Needed example. VS./AND Needed teacher. AND/> To know the self.
Everywhere. VS./AND Define place. AND/> Everywhere and anytime.
Integral. VS./AND Hierarchical. AND/> Aesthetical. )


- TERCÜME-İ HAL[Ar.]/BİYOGRAFİ[Fr./İng.] ile/değil/yerine YAŞAM ÖYKÜSÜ


- TERS ile/değil/yerine/>< DERS

( [Almaya/anlamaya ...] Kapalıysa/k "gelir", ters. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Açıksa/k alır/ız her bir durumdan ders. )


- TEVFİK FİKRET ile/ve/||/<>/> ATATÜRK

( Kimseden ümmîd-i feyz etmem, dilenmem perr-ü-bâl
Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâirim,
İnhinâ tavk-ı esâretten girandır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdânı hür bir şâirim.

(Kimseden bir yarar ummam ben, dilenmem kol kanat.
Kendi boşluk, kendi gökkubbemde kendim gezginim.
Bir eğik baş, bir boyunduruktan ağırdır boynuma;
Fikri hür, irfânı hür, vicdanı hür bir şairim.)

Tevfik Fikret )

( )


- TİN:
DUYARLILIK ile/ve/||/<> HAYAL GÜCÜ ile/ve/||/<> İRÂDE


- TİTİZLİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÖZEN


- TİYATRO:
OYUNU, GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN ve/||/<> GERÇEĞİ, OYUNLAŞTIRMAK İÇİN


- TOHUM ve/||/<> MASAL

( [ölür] Ekilmezse. VE/||/<> Anlatılmazsa. )


- TOHUMUN:
YİTMESİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/< BİTMESİ/YEŞERMESİ


- TRAJEDİ ve KÖTÜMSERLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GÜLDÜRÜ ve İYİMSERLİK


- TÜM NESNE/ŞEY VE/YA DA KAVRAMLARIN/DEĞERLERİN ADI ile/ve/> İNSAN/KİŞİ ADI/ADLARI

( ALL MATTER AND/OR CONCEPTS/VALUES NAME vs./and/> HUMAN NAME/S )


- TÜRKİYE'NİN EN TEHLİKELİ YOLLARI ile/değil/yerine/>< DÜNYANIN EN GÜZEL YOLLARI

( Görmek için burayı tıklayınız... İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Görmek için burayı tıklayınız... )


- TUTTURMAK ile TUTTURMAK ile TUTTURMAK

( İnat etmek. İLE İsabet, ettirmek, yakalamak, başarmak. İLE İliştirmek. )


- UN TANESİ/PARÇASI ile/ve/||/<>/> PİRİNÇ TANESİ/PARÇASI

( Düşünce. İLE/VE/||/<>/> Sözcük/terim. )


- UNUTMAK/UNUTABİLMEK ile/ve/<> BIRAKMAK/BIRAKABİLMEK

( Unutmamak, bir anlamda putperestliktir. )

( LETE: Unutma yudumu. )

( Ledün ilmi, bilineni unutma ilmidir. )

( Olursak olacağız. Evvelinin evveli, ahirinin ahiri yok. Bu kadar yaş yaşadık, ne anladık? İstikbal dersen, bir saniye ilerisinden haberimiz yok, hepsi rüya. İyisi mi, hepsini unut! )

( Huzur, rahatlıktadır. Rahatlık ise unutmakla olur. )


- US/AKIL ile/ve/değil/||/<>/< BAĞLAM

( [not] RATIO vs./and/but/||/<>/< CONTEXT )


- ÜSLÛP ile/ve/||/<> USTURUP/LU[İt. < STROPA]

( Tarz. İLE/VE/||/<> Biçimine getirmek, uygun zamanı bulmak, denk düşürmek. )


- ÜSLÛP'TA:
BİREYSELLİĞİN YÜCELİĞİ ve GÜZELLİK SEVGİSİ


- UTANMAK ile EDEB

( SHAME vs. BREEDING )


- UYUMLU/LUK ile/ve GÜZEL/LİK

( HARMONY/HARMONIOUSNESS vs./and BEAUTY )


- UYUTMAK ile/ve/||/<> UYANDIRMAK

( Gövdeyi ameliyat etmek için gereklidir. İLE/VE/||/<> Zihni/ni "ameliyat etmek" için gereklidir. )


- VAROLAN ile/ve/değil/<> SÖZ KONUSU OLAN

( Bulunuş. İLE/VE Buluş. )

( ... İLE Fiziğin konusu olanları/olabilecekleri konu kılmaz. )

( Varlık, metafiziğin söz konusudur. )

( EXISTENCE vs./> CONTINUITY )


- VASIFLANDIRMA/TAVSÎF[Ar. < VASF] değil/yerine/= NİTELENDİRME, NİTELİKLERİNİ SÖYLEME | İLİM, BİLGİ


-
değil/yerine/><
, ve/||/<> . ve/||/<> ! ve/||/<> ? ve/||/<> :

( İnsanlık, bir gün...

(,) Virgülü kaybetti:
Söyledikleri, birbirine karıştı.

(.) Noktayı kaybetti:
Düşünceleri, uzayıp gitti. Ayıramadı onları.

(!) Ünlem işaretini kaybetti bir gün de:
Sevincini, öfkesini, tüm duygularını kaybetti.

(?) Soru işaretini kaybetti bir başka gün:
Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.

(:) İki noktayı kaybetti başka bir gün:
Hiçbir açıklama yapamadı.

Yaşamının sonuna geldiğinde...
Elinde sadece (") tırnak işareti kalmıştı...

“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca."

Alex Kanevsky )


- VERMEK:
SELENİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAĞINI

( Az kişiye. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Çok kişiye. )


- YAKIŞIKLI ile GÜZEL

( Baylar için kullanılır. İLE Bayanlar için kullanılır. Yüz güzelliği için özel bir sözcük vardır["Sabâhat"]. [Nadiren erkekler için de kullanılıyor.] ( Öz Türkçe'de "Göz-el"dir. Göze hitap eden. Zamanla "Güzel"e dönüşmüştür. )

( HANDSOME vs. BEAUTIFUL )


- YALAN ile/değil/yerine/>< DOĞRU

( [ne yazık ki] Yalan, öyle işlemiş ki bireylerin diline, "doğruyu söylemek gerekirse" diye bir kalıp "var". )

( Ocağını batırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Onurunu artırır. )

( Doğruları biliyorsak, yalanları dinlemek, eğlencelidir. )


- YALIN/LIK ve/<> GÜZEL/LİK

( SIMPLE/SIMPLICITY and BEAUTY )


- YANLIŞ ANLATIM ile/değil KARŞILIK BULMAMA


- YANLIŞ ANLATIM ile/değil YETERSİZ ANLATIM


- YANLIŞLARA AĞIT YAKMAK ile/değil/yerine/>< DOĞRULARI İNŞÂ ETMEK


- YANSITMAK ile/ve/||/<>/> YAYGINLAŞTIRMAK


- YAR/UÇURUM ve/||/<>/< -YOR

( ... VE/||/<>/>/< Şimdiki zaman eki olan "-yor"un geniş zamanlı, genelleyici ve orantısız kullanımı uçurumun kenarında olmak ya da uçurumdan düş(ür)mek gibidir. )


- YARARLI >< ZARARLI ile/ve/<>/> İYİ >< KÖTÜ ile/ve/<>/> DOĞRU >< YANLIŞ ile/ve/<>/> GÜZEL >< ÇİRKİN ile/ve/<>/> SEVAP >< GÜNAH

( Akl-ı temyizî. İLE/VE/<>/> Akl-ı amelî. İLE/VE/<>/> Akıl. Akl-ı Nazarî. İLE/VE/<>/> İç duyular. İLE/VE/<> Vicdan. )

( ... İLE/VE/<>/> Düşünce ve eylemin uygunluğu/uyumluluğu. İLE/VE/<>/> Kavram ve nesnenin uygunluğu/uyumluluğu. İLE/VE/<>/> Biçim ve içeriğin uygunluğu/uyumluluğu. İLE/VE/<> ... )

( Spor. İLE/VE/<>/> Felsefe/Ahlâk. İLE/VE/<>/> Bilim. İLE/VE/<>/> Sanat. İLE/VE/<> Din. )

( İyi, yarar ve hazın sürekliliği olarak yorumlanır. )

( İyilik konusunda, kişiler, dört bölümdür:
1. Herkesten önce yapanlar: Bunlar, kerîmdir;
2. Taklit yoluyla yapanlar: Bunlar, hakîmdir;
3. Engelleyenler: Bunlar, eşkiyâdır;
4. Hoşlandıklarından dolayı yapanlar: Bunlar, kötü niyetlilerdir. )

( Kendiniz için neyin iyi olduğunu bilmezken, başkaları için neyin iyi olduğunu nasıl bilebilirsiniz? )

( ... VS./AND/<>/> Appropriateness/harmony of thought and action. WITH/AND/<>/> Appropriateness/harmony of concept and object. WITH/AND/<>/> Appropriateness/harmony of shape and content. WITH/AND/<> ... )

( When you do not know, what is good for yourself; how can you know, what is good for others? )

( ... VS./AND/<>/> Ethic. VS./AND/<>/> Rational. VS./AND/<>/> Aesthetics. VS./AND/<> Religious. )

( Sport. VS./AND/<>/> Philosophy. VS./AND/<>/> Science. VS./AND/<>/> Aesthetics. VS./AND/<> Religion. )

( BEŞ AMAÇ/MAKÂSID-I HAMSE[Ar.]: (KORUNANLAR/SAĞLANANLAR)
CAN ile/ve/<>/> KUŞAK/NESİL ile/ve/<>/> AKIL ile/ve/<>/> MAL ile/ve/<>/> DİN )

( NÂFİ'[< NEFY] >< ZARAR/MAZARRAT ile/ve/<>/> HAYR >< ŞER ile/ve/<>/> SIDK >< KİZB ile/ve/<>/> HÜSN >< KABÎH ile/ve/<> SEVAB-GÜNAH )

( BENEFICIAL >< HARMFUL vs./and/<>/> GOOD >< BAD vs./and/<>/> RIGHT >< WRONG/TRUE >< FALSE vs./and/<>/> BEAUTIFUL >< UGLY vs./and/<> MERIT [IN RELIGION] )

( ... ile/ve/<>/> TO AGATHON[iyilik] ile/ve/<>/> ... ile/ve/<>/> TO KALLOS[güzellik]/KALON/TOKALON ile/ve/<>/> ... )

( ... ile/ve/<>/> SHIVAM ile/ve/<>/> SATYAM ile/ve/<>/> SUNDARAM ile/ve/<> ... )


- YARARLI ile DOĞRU ile İYİ ile GÜZEL ile SEVAP

( Akıl. İLE Ahlâk. İLE Estetik. İLE Din. )

( Kavram ve nesnenin uygunluğu. İLE Düşünce ve eylemin uygunluğu. İLE Biçim ve içeriğin uygunluğu. İLE ... )

( Kendiniz için neyin iyi olduğunu bilmezken, başkaları için neyin iyi olduğunu nasıl bilebilirsiniz? )

( İyilik konusunda, kişiler, dört bölümdür:
1. Herkesten önce yapanlar: bunlar kerimdir.
2. Taklid yoluyla yapanlar: bunlar hakîmdir.
3. Engelleyenler: bunlar eşkiyadır.
4. Hoşlandıklarından dolayı yapanlar: bunlar kötü niyetlilerdir. )

( DEMIURGE: İYİ İDEASI (TANRI VE DÜNYANIN MİMARI) )

( Rational. WITH Ethic. WITH Aesthetics. WITH Religious.
Appropriateness of concept and object. WITH Appropriateness of thought and action. WITH Appropriateness of shape and content. WITH ... )

( RIGHT vs. GOOD vs. BEAUTIFUL vs. MERIT [IN RELIGION] )

( SATYAM ile SHIVAM ile SUNDARAM ile ... )


- YAŞADIKLARIMIZI:
CİDDİYE ALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> Tİ'YE ALMAK


- YAŞAM:
MASAL ile/ve/||/<>/> ROMAN ile/ve/||/<>/> FIKRA

( Başlangıçta. İLE/VE/||/<>/> Yaşandıkça. İLE/VE/||/<>/> Anlattıkça. )


- YAŞAM:
"TASARRUF"
değil
ya İSRAF ya da/değil/yerine SARF


- YATAN ASLAN" ile/değil/yerine/>< GEZEN TİLKİ

( Gezen tilki, yatan aslana yeğdir. )


- YAZAR ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLGE

( Bir şeylerin üzerine yazar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> İnsana yazar. )


- YAZDIĞINI YAP!(MAK) ve/<> YAPTIĞINI YAZ!(MAK)

( Yapacağını yaz, yazdığını yap! )

( Yaşamak için ayağa kalkmıyorsan, yazmak için masaya oturma! )

( TO DO WHAT YOU WROTE and/<> TO WRITE WHAT YOU DO/DONE )


- YAZI VE NOKTALAMA ÖZELLİKLERİ ile/ve/||/<>/< SÖZCÜK VE BAĞLAM ÖZELLİKLERİ

( Yazanın bilgi, bilinç ve sorumluluğunda. İLE/VE/||/<>/< Söyleyenin/konuşanın bilgi, bilinç ve sorumluluğunda. )


- YAZILI OL(A)MAYAN KURALLAR ile/ve/değil KONUŞUL(A)MAYAN KURALLAR

( Gelenek-görenek, töre gibi sözel/şifâhî[Ar.] kurallar. İLE/VE/DEĞİL Bazı/birçok özel/ayrıntı konu ve kuralları. )


- YAZILI (OLAN/OLABİLİR/OLMALI) ile/ve/||/<> KAZILI (OLAN/OLABİLİR/OLMALI)

( Us'a/akıl'a. İLE/VE/||/<> Bulunç'a/vicdan'a. )


- YAZIN/EDEBİYAT (TARİHİ) ve/<>/|| MANEVİYAT (TARİHİ)


- YAZIN(EDEBİYAT) ve POLİTİKA |
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
FELSEFE ve SU

( İnandırma "gücü". VE Kandırma "gücü".
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/<
Uyandırma gücü/olanağı. VE Kaldırma gücü/olanağı. )


- YAPITI(KİTABI/YAZIYI), BİRİ(LERİ)NE:
"ARMAĞAN ETMEK" değil SUNMAK/İTHAF ETMEK

( Dünyaya verebileceğimiz en büyük armağan, kendi dönüşümümüzdür. )


- YAZMAK ve/=/||/<> BİRLİĞE GETİRMEK


- YAZMAK ile/ve/||/<>/>< YAŞAMAK


- YEĞLEMEK/TERCİH ETMEK ve/<> LÜTFEN ve/<>/+/||/> BÖYLE ve/<> BU DA VAR

( "Sihirli" sözcükler. VE/+/||/<>/> "Sigorta" sözcükler. )

( Dışsal ve ilksel. VE/+/||/<>/> İçsel ve sonsal. )

( Varoluşumuzda, tüm canlı/cansız nesne, bitki, hayvan ve insanla, gövdelerimizin aracılığıyla etkileşim, zihnimizin aracılığıyla da hem etkileşim, hem de daha ileri ve nitelikli bir etkileşim olan iletişim ilişkilerinde bulunuyoruz. Bu ilişkilerimizin başlangıç ve ortaklığı ise yetkin bir benzetmeyle, hiçbir ayrımın bulun(a)madığı bir . [NOKTA]'dan oluşmasıdır.

"Nokta"dan aşağı doğru açılan, büyüyerek ve genişleyerek dalgalanan bir çizgide, zihin ve enerjilerimizle, aşağı [yoğunluğa/kesâfete] doğru inen; yukarı [inceliğe/letâfete] doğru da yükselen bir aralıkta bulunuyor ve sürekli olarak çeşitli bilgi, bilinç seviyelerimizle, davranış-tutumlarımızdaki incelik ve kabalıklarla da aşağı ve yukarı bir salınımla, tekrar noktaya doğru geri dönmek [rücû] üzere yaşam yolculuğumuza devam ediyoruz.

Bu süreçte, az/çok ya da öteki varolanlara oranla daha "gelişmiş ya da geliş(e)memiş" varolanlar["insan"] olarak, kişiler arasındaki ilişkilerimizde de çeşitli bilgi ve bilinç farklarımızın ve tutumlarımız üzerinden sürdürdüğümüz yaşamamızda, bazı sözcüklerin önceliğini ve olumlu etkilerini görüyoruz. Bunları, etkileri ile "sihirli" ve hizmetleri itibariyle de "sigorta" sözcükler olarak kullanıyoruz. Bu sözcükler, bir piramit olarak düşündüğümüzde, sözcüklerin doruğunda yer alıyor.

Etkileri itibariyle neredeyse bir "sihir" olarak tanımladığımız bu sözcükler, kulağın duyacağı oranda seslendirilerek dışsal ve her düşünce ya da sözün, başında ya da sonunda, ilksel/öncelikli olarak kullanılmalarıyla gerçekleşiyor.

Yaşamı, (nitelikli) yaşam; bireyi, (nitelikli) insan yapan ve öteki var olanlardan ayıran en önemli(öncelikli) durum ve kavram, sadece insana özgü bulunan, yeğleme olanağıdır. "Yeğleme/tercih etme" farkındalığıyla sürdürdüğümüz tüm düşünme ve konuşma süreçleri, bize, olgular arasındaki ayrımda durabilme ve isabetsiz olabilecek ile isabetli olan arasındaki tutumu ya da kararı verme olanağını sağlatıyor. Yani, "Bu gece/sabah, uyumayayım ve şu işleri tamamlayayım." düşüncesi ve ayrımında, "Bu gece/sabah, uyumamayı ve işleri tamamlamayı yeğliyorum." sözü ile olası zorluklar karşısında olanakların artmasını, kontrol altında tutulması gereken gücün/olanakların, bizim elimizde olmasını sağlatıyor. Gün içinde, binlerce kez içinde bulunduğumuz bu ve bunun gibi ayrımlarda, farkındalığımızı devrede tutmamızı sağlayan yeğleme olanağımız, ilgili kararımızı, uygulamamızı, günümüzü ve yaşamımızı nitelikli seviyelere çıkarmakla birlikte, kaygılanmaya neden olabilecek "düşüncelerden" de alabildiğine uzaklaşabilmemizi sağlıyor.

İkinci "sihirli" sözcüğümüz olan "Lütfen" sözü/sözcüğünün kullanımı da, aramızdaki farkların, ayrımların yok olduğu noktadan düşünerek ve seslenerek söylememizi, aktarmamızı ya da paylaşmamızı sağlıyor. Bir emiri bile ricâya dönüştürebilen bir olanak sunuyor. Yani, bir yakınımıza, "Bana bir bardak su getir!" şeklindeki, "yakınlıktan ya da rahatlıktan" dolayı emir kipinde söyleyebileceğimiz sözü bile kendimiz düşünmek varken, yakınımızın, "sihirli sözcüğü söylersen getiririm" uyarısıyla, "Peki. Lütfen, bana bir bardak su getir." sözüyle bambaşka bir alana taşımış oluruz. Bu ve buna benzer/benzemez tüm örnek ya da durumlarda, Lüt(û)fen, dikkat ve incelikle(rikkatle) söyleyebileceğimiz sözlerin yeğlenmesindeki ve gereksiz yere kaygıların oluşmasına engel olabileceğini de her ânımızda ve kararımızda, her sözümüzde göstermenin niteliği ve verimliliğinden de uzak duramayız herhalde.

Yaşamda, çok çeşitli durumlar söz konusu ve olasılık içindeyken, pek kolay kaldıramayacağımız ve taşıyamayacağımız durum ve olaylarla da karşı karşıya geliriz. Bu durumlarda kullandığımız sözcükler ise "sigorta" sözcüklerdir.

Başımıza gelebilecek her türlü maddi/manevi kayıp, ölüm, önceki koşulların yitirilmesi gibi en zorlayıcı olanlarında ise gereken tüm eylemler gerçekleştirildikten ve sözler söylenildikten, ıstıraplar paylaşıldıktan, sözün yetmeyeceği ve aklın tükeneceği noktadan sonra eğer bir yerlerde sonlandırılmazsa büyük zarar göreceğimiz kesin durumlar için çözüm aracı olan "sigorta" sözcükler(imiz)den ilki "Böyle" sözü/sözcüğüdür.

Yaşamın belirli aralığında bulunan zorlu durumların ötesinde de çok sıradışı, rekor ya da istisnai olumlu/olumsuz olay ve olgularla da karşılaşabilir, görebilir ya da duyabiliriz. "Böyle" sözünün yetmeyeceği (çok) aşırı ya da aykırı durumlar için de imdada yetişen, elektrik tesisatındaki düzenek gibi, büyük zararlara neden olmaması için kurulan önlem ve sigorta aracı olarak, "Bu da var" sözü/sözcüğü kullanılmaktadır. Bu sözcüklerin özelliği ise bunları, ancak kendimize söyleyebilmek üzere içsel ve sonsal olmalarıdır.

Kaygının pek fazla oluşmamasını, bu sözcüklerin kullanımı ile de büyük oranda sağlamış oluruz. )

( LIKE THIS vs./and/+/<>/> THIS EXIST TOO )

( SAN AFTO ile/ve/+/<>/> AYTO YPARXEI EPISIS, AFTO İPARHİ EPİSİS )


- YIKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< AŞMAK


- YOK ETMEK" ile/ve/<>/değil/yerine TIRNAK İÇİNE ALMAK "..."


- YÜREKTEN ile/ve/||/<> YALIN


- ZAMANINDA YA DA ZAMANSIZ SÖYLENMİŞ SÖZLER ile/ve GERÇEK YA DA YANLIŞ SÖZLER ile/ve HOŞ YA DA ACI SÖZLER ile/ve YARARLI YA DA YARARSIZ SÖZLER ile/ve NAZİK VE GÜCENDİRİCİ SÖZLER

( WORDS AT THE RIGHT TIME OR UNTIMELY vs./and TRUE OR FALSE WORDS vs./and NICE/SWEET OR GRIEF WORDS vs./and BENEFICIAL OR USELESS WORDS vs./and POLITE AND OFFEND WORDS )


- ZARÂFET ve IŞILTI ve GÜZELLİK

( Zarâfet, devingen bir güzelliktir. )

( Zarâfet, doğa tarafından verilmeyen, ancak özne tarafından yaratılan güzelliktir. )

( Zarâfet, her zaman, yalnızca özgürlüğün devindirdiği biçimin güzelliğidir. )

( Her türlü güzellik, gerçek ve görünen devinimin yalnızca bir özelliğidir. )


- ZEVKİNE ERMEK ile/ve/||/<>/< ZEVK VERMEK


- ZİHİN(/DÜŞÜNCE) ve/||/<> DİL ve/||/<> YAŞAM(/UZAY)

( Ne ki, dilinde, aynı zihninde; ne ki, zihninde, aynı dilinde! )

( Dil, ne kadar zengin; zihin, o kadar engin. )

( "Dilin, Zihin Yapısı ve Kültür Üzerindeki Etkileri" başlıklı yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- ZİHİNLE KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/<> "KALBİNLE" BAKMAK


- ZİHNİNDE ve/=/||/<>/>/< DİLİNDE

( Ne ki, var zihninde; aynı var dilinde!
Ne ki, var dilinde; aynı var zihninde! )


- ZİHNİNİ ...:
"YORMAK" değil KULLANMAK


- ZORLA GÜZELLİK OLMAZ değil ZORLAMAYLA/ZORLAYARAK, GÜZELLİK OLMAZ


- ZORUNLULUK ve/||/<>/> GÜZELLİK

( Bazı/çoğu zorluk ve/ya da zorunluluklar, bazı/bazen güzelliklere yönelebilir ve/ya da dönüşebilirler. )


- ZÜBÜK ve/||/<> PIRT

( )