
Saygı ve Sevgi'deki FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 4.383 başlık/FaRk ile birlikte,
4.375 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(4/19)
- BATI'LILAŞMA ile/ve/değil/yerine MODERNLEŞME
- BATKI/HÜSRAN ile PİŞMANLIK
- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BAĞ DERSEK
( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bağ olur. )
- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> HAYIR(!) DERSEK
( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Hayır olur. )
- BAYTÂR/BEYTÂR[Ar.]/VETERİNER
( Hayvan hekimi. )
- [BAZI/ÇOĞU DURUM/SORUN/HATA/ZORLUKTA]
"(BEN) İNSANIM" ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< "İNSANIM" DÜŞÜNCESİNE/SÖZCÜĞÜNE SIĞINMIŞSIN/KAÇMIŞSIN/SAKLANMIŞSIN
- BAZI "DAVRANIŞLAR/TUTUMLAR":
APTALLIK/TAN / BİLGİSİZLİK/TEN ile/ve/değil/||/<>/< "DURUŞUNU/ÇİZGİNİ" BOZMAMAK/TAN/EŞİĞİ GEÇMEMEK/TEN
- BAZI KAVRAMLARI:
KOPYALA-YAPIŞTIR değil/yerine TEKRAR TEKRAR DA OLSA YAZMAK
- [ne yazık ki]
BAZI KİŞİLERİN, HATALARI/SUÇLARI:
"ÇUVALA BASMASI" ile/ve/||/<> "DUVARA ASMASI"
( Kendilerininkileri. İLE/VE/||/<> Bizimkileri/seninkileri. )
( Özellikle daha büyük olanlarını. İLE/VE/||/<> Özellikle daha küçük olanlarını. )
- BAZI "KÖPRÜLERİ" ile/ve/||/<> BAZI "KÖPRÜLERİ"
( Geçmek gerek. VE/||/<> Yıkmak gerek. )
- BİR/BAZI ŞEY/LER YAPMAK:
BİRİLERİYLE/BAŞKALARIYLA ve/||/<>/> BİRİLERİ/BAŞKALARI İÇİN
- BAZI ŞEYLERİ ...
UNUTMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine/>
HİÇ YAŞAMAMAK/YAŞAMAMAYA ÇALIŞMAK
- BAZI "SÖZ(CÜK)LERİN/DEYİMLERİN":
"KULLANIMINDA" ve/||/<>
KİŞİLERİN/ÇALIŞANLARIN "DUYDUKLARI/ANLADIKLARI"
ile/değil/yerine/><
DAHA İYİSİ
( "O, benim işim/sorunum değil!":
"Yardım etmeye yanaşmayacağımızı belirtmiş olmak ya da kısaca/doğrudan "Hayır!" demiş olmanın yararı/değeri yoktur. ve/||/<>/> "Sadece, kendim için çalışırım."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yapamayacağımızı söylemek ya da daha sonra yapabileceğimizi, yardım edebileceğimizi söylemek.
"Onu daha önce denemiştik.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "tarihi bağlam sunma"nın ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Buna katılmak istemiyorum" ya da "Ben herşeyi bilirim", "Sen/siz, hiçbir şeyi bilmezsiniz"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yeni bir yaklaşım için her zaman bir yer vardır.
"Onun için bütçemiz yok/uygun değil.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "ekonomik" sıkıntılardan söz etmenin ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Başını önüne eğ ve senden beklenileni yap!"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Her zaman büyük düşünceler oluşturulabilir/bulunabilir ya da daha düşük bütçelerle de çok fazla şey yapılabilir.[Çalışanların yaratıcılığını ve üretimini engellememek gerekir.]
"Ben (size) söylemiştim.":
Kişiler, düşünce ve girişimlerinin kötü bir düşünce olduğunu düşünür ve o konuda bir daha hiçbir şey yapmamaya başlarlar. ve/||/<>/> "Bugüne kadar bize karşı davranmış olduklarını düşündürür."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Çözümü, bu sözü hiçbir zaman, zemin ve koşulda kullanmamaktır ya da sadece susabilmeyi becermektir.
"İşleyişe uygun değil!":
Konuşmaların, gevezelik ya da saçma olduğunu, süreçten uzak kalındığını düşündürtür. ve/||/<>/> "Burada, işlerin yürümesi için tek bir yol bulunmaktadır."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Kurallar, kesin sonuçlar anlamına gelmediğinden dolayı, işleyiş, gelişmeyi engelliyorsa o engelleri değiştirmek/düzeltmek gerekir. )
- BECERİ:
SÖYLEMEK değil/yerine DİNLEMEK
( Dinlemeyenler, öğrenemezler.
Öğrenemeyenler, bilemezler.
Bilemeyenler, olamazlar. )
- BECERİ ile/ve BAŞARI
( Başarının tek şartı sadece samimi ve ciddi istektir. )
( Gereksiz olana gösterilen sürekli ve kararlı direnç, başarının sırrıdır. )
( Başarıncaya kadar denemeye devam edin! )
( Başarı, ancak yorulmaksızın doğru çabaları göstererek kazanılır. )
( Alçakgönüllü yaşama biçimi olanlar, başarıya ulaşır. )
( Başarıyı en kötü biçimde kullanmak, onunla övünmektir. )
( Kişi, başarı için gerekli olan özelliklere yeterli ölçüde sahiptir. )
( Memnuniyet verici sınırlama. Başarı. )
( Anımsanması gerekeni anımsamak, başarının sırrıdır. )
( SKILL/ABILITY vs./and SUCCESS
Earnestness is the only condition of success.
Steady resistance against the unnecessary is the secret of success. )
- BEDAVAYA GETİRMEYE ÇALIŞMAK ile/değil PARASIZLIK(TAN)
- BEDENDE (OLMAK) ile/ve/değil BEDENDEN (OLMAMAK)
- BEDEVÎ ile/değil/yerine/>< MEDENÎ
- BEĞENİP BEĞENMEMEK değil/yerine BECERİP BECERMEMEK
( Yapılması gerekenlerin ya da düşünülmesi gerekenlerin, beğenilip beğenilmemesi değil becerip becerememek ya da ne kadar becerebildiğindir öncelikli(önemli) olan. )
- BEĞENMEME:
HER KOŞULDA ile HİÇBİR KOŞULDA
- BE-HEME[Fars.]-HÂL[Ar.] değil/yerine/= MUTLAKA, ELBETTE
( MUTLAKA, ELBETTE )
- BEKÂ ve/||/<>/>/< VEFÂ
- BEKÇİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAHÇIVAN[Fars. < BAĞÇEVAN] OLMAK
- BEKLEME:
GEVŞEK ile/ve/||/<> SIKI ile/ve/||/<> SAF
- BEKLEMEDİĞİMİZ KİŞİDEN ile/>< BEKLEDİĞİMİZ KİŞİDEN
:GELDİĞİNDE/GELİRSE
( "Olumsuz" olarak "değerlendirilir/yorumlanır". İLE/>< Olumludur. )
- BEKLEMEK ve/> SORGULAMA
- BEKLENTİ değil/yerine HİZMET
- BEKLENTİ değil KENDİNDEN KAÇIŞ
( Merkezden uzaklaşmak. )
- BEKLENTİDE/İSTEKTE:
YENİ/Sİ ile/ve/<> DAHA FAZLASI/ÇOK
- BEKLENTİYİ YÖNETMEYE ODAKLANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> ÇÖZÜM ÜRETMEYE ÇABALAMAK
- BELİRLEME ile/ve SINIRLAMA
( DESIGNATION vs./and LIMITING )
- BELİRLEYİCİ ile/ve/||/<> ÖNCELİKLİ
- BELİRSİZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRTÜK
- BELİRSİZ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BELİRGİN/LİK
( Zihnin baş edemediği ve neredeyse her an tükenebileceği tek durum. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Zihnin ve sürecin rahatlayabildiği ve yaşayabildiği tek durum. )
- BELİRSİZLİK <>/>< BÜTÜNLÜK
( INDEFINITENESS <>/>< INTEGRITY )
- BELİRSİZ/LİK ile/ve/=/||/<> DEĞERSİZ/LİK
- BELİRTME ile BİLDİRME
( TO STATE vs. TO NOTIFY )
- BELLEMEK ile/yerine SORGULAMAK/DÜŞÜNMEK
( Sormaz ki bilsin, sorsa bilir; bilmez ki sorsun, bilse sorar. )
( TO MEMORIZE vs. INTERROGATE/TO THINK
INTERROGATE/TO THINK instead of TO MEMORIZE )
- BEN İSTEDİM DİYE değil SEN İSTER İSEN
- BEN:
"ŞUYUM/BUYUM, BU/ŞU KADARIM!" ile/ve/değil/yerine/||/<>/></>/< BEN'İM
- BENCİL/LİK ile/değil/yerine BİREYSEL/LİK
- BENCİLLİK ile/>< ELEŞTİRİ
- [ne yazık ki]
BENCİL/LİK ile/ve/<>/değil SORUMSUZ/LUK
- BENİ ANLAMADIN değil DEDİĞİMİ ANLAMADIN
- BEN-İM:
BENLİK ile/ve/değil ÖZNE
( Kendini merkeze koymak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Başkalarından/ötekilerden ayrı olan. )
- BENİMSEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KARŞI ÇIKABİLMEK
- BENLİK TUTUMUNDA:
KİM OLMADIĞIMIZ ile/ve KARŞIT OLDUKLARIMIZ
- BEN/LİK >< ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK
( NEFS >< TEVÂZÛ )
- BENMERKEZCİ/LİK ile/ve/değil/||/<> BENMERKEZLİ/LİK
- BENMERKEZCİ/LİK ile/değil/yerine/>< EVRENSELLİK
- BERABERCE değil BİRLİKTE
- BEREKET ile/ve/||/<> BOLLUK
- BEREKETLİ[Ar.] değil/yerine/= ARTAĞAN
( Mutluluk, meymenet, saadet. | Nimette bolluk ve iyilik. )
- BERHÛD[Fars.] ile/değil/yerine/>< BERFEND[Fars.]
( Saçmasapan söz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güzel söz. | Derin yer. )
- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]
( Berraklık ve yardımseverlik elele gider - her biri hem öbürüne muhtaçtır, hem de öbürünü güçlendirir. )
( Ayna, güneşi çekmek için hiçbir şey yapamaz. O sadece parlaklığını koruyabilir. )
( Durumunuzu berrak bir biçimde görelim, bu berraklık, bizi serbest[sorumlu özgür] duruma getirecektir. )
( Bizi, insan yapacak olan, berraklık ve yardımseverliktir. )
( Clarity and charity go together - each needs and strengthens the other.
The mirror can do nothing to attract the sun. It can only keep bright.
See clearly your condition, your very clarity will release you.
It is 'clarity and charity' that make us human. )
( Aydınlık, açık. | Duru, temiz. İLE Tüm çizgileri belirgin olan, gözün tüm ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen. | İyi duyulan ses. | Kesintilerden sonra geri kalan miktarda olan, safi. | Açık seçik olan, anlaşılmaz yanı bulunmayan. | Tenis, masa tenisi gibi oyunlarda servis atışlarında topun karşı sahaya geçerken fileye değdiğini belirtmek için kullanılan bir söz. )
( LIMPID vs./and CLEAR )
- ... değil BEŞİBİRLİK
- BESLEMEK ve/||/<> DESTEKLEMEK
- BESLENME ile TUTUNMA
- BETELENMEK = KARŞI GELMEK, DİKLEŞMEK, KAFA TUTMAK
- ... BİÇİMİNDE DÜŞÜNMEK ile ... BİÇİMİNDE BAKMAK
- BİÇİMLENDİRME (GİRİŞİMİ/ÇABASI) ile/ve/<>/değil/yerine YÖNLENDİRME (GİRİŞİMİ/ÇABASI)
- BİÇTİĞİN ve/||/<>/>/< EKTİĞİN
( "Biçtiğimizi" beğenmiyorsak, "ektiğimize" bakmalıyız! )
- BÎ-GÂNE değil/yerine/= KAYITSIZ, İLGİSİZ
- BIKMAK ile KANIKSAMAK
- BİL ile/ve/değil/||/<>/> BEN/O OL DA BİL
- BİLÂDER değil BİRÂDER[Fars.]
- BİLDİĞİMİZİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLMEDİĞİMİZİ
( Bilmeyelim! İLE/VE/||/<>/< Bilelim! )
- BİLDİĞİN GİBİ ile/ve BİLDİĞİN KADAR
( Hiçbir şey bildiğin/gördüğün gibi/kadar değildir/olmayabilir. )
- BİLDİĞİNİ:
YAPMAZSAN ile/değil/yerine YAPARSAN
( Sadece zihnin, bir miktar/bölüm bilir. İLE/DEĞİL/YERİNE Her/bir yerin (tam) bilir/yetkindir. )
( Yetersizdir. İLE/DEĞİL/YERİNE Yeterlidir. )
- BİLENİN/BİLGENİN/USTANIN/HOCANIN, HER:
[hem] YAPTIĞI/NI ile/ve/<>/||/değil/yerine/hem de DEDİĞİ/Nİ
( Yapma. İLE/VE/<>/||/DEĞİL/YERİNE Yap. )
- BİLEREK / BİLMEYEREK ile/ve/||/<> İSTEYEREK / İSTEMEYEREK ile/ve/||/<> DOĞRUDAN / DOLAYLI
- BİLEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK BİLDİKLERİNMİZ
- BİLGE ve/||/<> ALÇAKGÖNÜLLÜ
( Herkesten farklı olduğumuzu kavrayabilecek kadar. VE/||/<> Kimseden daha iyi olmadığımızı sürekli anımsayabilecek kadar. )
( ÂRİF ve/||/<> MÜTEVÂZI )
( WISE and/||/<> MODESTY )
- BİLGE/LİK:
NE İSTEDİĞİNİ BİLEN/BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/< NE İSTEMEDİĞİNİ BİLEN/BİLMEK
- BİLGELİK ile/ve/||/<> AYDINLANMA
( Başkalarının bilgisi. İLE/VE/||/<> Kendini tanıma. )
- BİLGELİK ve BAŞKALARINI KARALAMAMAK
- BİLGELİK ve/||/<> CESÂRET ve/||/<> ÖLÇÜLÜLÜK
( Bilgelik, aklın; Cesaret, kalbin; Ölçülülük, duyguların kontrolüdür. )
- BİLGE/LİK ve/||/<> GÖNÜLLÜ/LÜK
- BİLGELİK ve/=/||/<> KARŞILIKSIZ HİZMET
- BİLGE/LİK ile/ve/||/<>/>/< YALIN/LIK
- BİLGİ AHLÂKI ile/ve/<> TEFEKKÜR AHLÂKI
( MORALS OF KNOWLEDGE vs./and/<> MORALS OF THINKING )
- BİLGİ ÇOKLUĞU ile/ve/değil/yerine ANLAYIŞI GELİŞTİR(EBİL)MEK
- OLGUN/LUK:
BİLGİ İTİBARİYLE
ve/||/<>
BİLGELİK İTİBARİYLE
ve/||/<>
DURUM/KOŞULLAR İTİBARİYLE
ve/||/<>
AYDINLATMA İTİBARİYLE
( KEMÂL-İ İLİM ve/||/<> KEMÂL-İ İRFÂN ve/||/<> KEMÂL-İ HÂL ve/||/<> KEMÂL-İ İRŞÂD )
- BİLGİ SAHİBİ OLMA ile/ve/||/<>/> GEÇERLİ YARGILAMA/YORUMLAMA(MEŞRÛ MUHAKEME)
- BİLGİ ÜRETMEK ile/ve/değil/||/<>/< BİLGİ DOĞURMAK
- BİLGİ/VERİ/HABER:
[ne yazık ki]
YOKSA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< VARSA
( "Asıp kesme." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Saygı, sevgi, şefkat, merhamet, anlayış. )
- BİLGİ ve/||/<>/> BİLİM ve/||/<>/> DAYANÇ(SABIR) ve/||/<>/> YETİNME
( Anamal/sermaye. VE/||/<>/> Silah. VE/||/<>/> Giysi. VE/||/<>/> Kazanç. )
- BİLGİ ile/ve BİRİKİM
( Kişiler, başağa benzer. İçi boşken havadadır, doldukça eğrilir. )
( Bilgi tohumdur. Bire yüz verir. Verdigi yüzün her biri bir tohumdur ki, sana bilgelik, torunlarına da ilham verir. )
( Deneyimi olmayan kavram yetersiz, kavramı olmayan deneyim boştur. )
( Zihinsel bilgi sürecinde 5 aşama:
1. Genel deneyim.
2. Özel deneyim.
3. Olgusal Bilim.
a. Deney ve Gözlem,
b. Kuram oluşturma,
4. Günlük Bilim.
5. Aşkın Bilimler. )
( KNOWLEDGE vs./and ACCUMULATION )
- BİLGİ ile/ve/=/||/<>/< DÖNÜŞ(TÜR)EBİLMEK
- BİLGİ ve/<> EMEK/EYLEM
( İşe taşınmayan bir bilgi, kişinin sahip olduğu bir bilgi değildir. )
- BİLGİ ve/||/<>/> ERDEM ve/||/<>/> MUTLULUK ve/||/<>/> BİLGELİK
- BİLGİ ile/ve/<>/= İLİŞKİ
( KNOWLEDGE vs./and/<>/= RELATION )
- BİLGİ ve/||/<>/> İYİLİK ve/||/<>/> KARARLILIK
( Kuşkudan kurtarır. VE/||/<>/> Istırap çekmekten kurtarır. VE/||/<>/> Kaygıdan kurtarır. )
- BİLGİ =/||/<> NE YAPMAYABİLECEĞİNİN BİLGİSİ
- BİLGİ ve/<> TAMLIK
( KNOWLEDGE and/<> COMPLETENESS )
- BİLGİLENMEK ile/ve/değil/yerine BİLGİ İŞLEMEK
- BİLGİLİ ile/ve/<>/değil EDİB
- BİLGİLİ ile/ve/<>/>/< İLGİLİ
- BİLGİLİ/BİLGİSİZ ile/değil KIBLELİ/KIBLESİZ
( Kişiyi, bilgisinden çok, niyeti/yönelimi/yaklaşımı belirler. )
- BİLGİN (OLMAK) ile/ve/değil/||/<>/> AKILLI (OLMAK)
( Başkalarının bilgisiyle (de) olabiliriz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Ancak, kendi aklımızla olabiliriz. )
- VERİNİN/BİLİNİN/BİLGİNİN:
DAĞITIMI ile/ve/||/<> DENETİMİ
- BİLGİNİN EFENDİSİ ile/ve/||/<>/< ÇALIŞMANIN KÖLESİ
- BİLGİSEVER/LİK(/AKILSEVERLİK/DİLSEVERLİK/ÖLÇÜSEVERLİK) ile/ve/||/<>/> BİLGELİKSEVER/LİK
( PHILOLOGOS and/||/<>/> PHILOSOPHIA )
- BİLGİSİZLİK/CEHALET ve/> İHMAL
- BİLİM İLE DİN İLİŞKİSİ "YORUMLAMASINDA":
ÇATIŞTIRMACI/LIK ile ONAYLAYICI/LIK ile GEÇİŞLİ/LİK ile BİRLİKTE/LİK
( Üst-alt. İLE Yanyana. İLE Teğet/paralel. İLE Kesişim.[bazı noktalarda ve belirli oranlarda] )
- BİLİM TERİMİ/KAVRAMINDA:
1924 ve/<>/< 1837
( Kuvantum kuramının ortaya çıkmasıyla, artık, bilim, önü açık, önceden kestirilemeyen bir düşünme tarzı olarak görülmeye başlamıştır. [Burada, büyük oranda, kast edilen, doğa bilimleri, özellikle de fiziktir.] VE/<>/< "Deneysel Bilimlerin Tarihi"(Bilimsel History of Experimental Science) [William Whewels] kitabının yayımlanmasıyla, science[bugünkü anlamdaki bilim] terimi, tarihsel gelişimi de dikkate alınarak artık ayrı bir bilme yöntemi, tarzı olarak tanımlanmış ve kullanılmaya başlanmıştır. )
- (B)İLİM ve/||/<> ZİKİR ve/||/<> AŞK
( Aklın gereği/terbiyesi/zekâtı. VE/||/<> Sözün gereği/terbiyesi/zekâtı. VE/||/<> Gönlün gereği/terbiyesi/zekâtı. )
- (B)İLİM'DE 3 KARIŞ:
1. KARIŞ ve/||/<>/>/< 2. KARIŞ ve/||/<>/>/< 3. KARIŞ
( Kibirlendirebilir. VE/||/<>/>/< Alçakgönüllü yapar. VE/||/<>/>/< Hiçbir şeyin bilinmediği bilinir. )
- BİLİMDE ve ADÂLETTE
( Doğrulanabilirlik değil yanlışlanabilirlik esastır. VE Şüpheden, sanık yararlanır. )
- BİLİMDEN/İLİMDEN YARARLANANLAR:
SORAN ile/ve/||/<> YANITLAYAN ile/ve/||/<> DİNLEYEN ile/ve/||/<> SEVGİSİ/İLGİSİ OLAN
- BİLİMSEL TUTUM/DURUŞ ve/||/<> FELSEFÎ ANLAYIŞ ve/||/<> SANATSAL/ESTETİK DUYARLILIK ve/||/<> HAREKETLİ(SPORCUL) YAŞAM
( Hayret. VE/||/<> Hayranlık. VE/||/<> Aşk. VE/||/<> Coşku. )
- BİLİM/SEL ile/ve KAVRAM/SAL
- BİLİNÇ ve/<> ADÂLET
( Kişide. VE/<> Toplumda. )
- BİLİNÇ ile/ve ANLAYIŞ
( CONSIOUSNESS/AWARENESS vs./and PARADIGM )
- BİLİNÇ ile/ve/değil/||/<>/< BİRİKİM
- BİLİNÇ ile/<> HUKUKUN YAYGINLAŞTIRILMASI
- BİLİNÇ ve/=/:/||/<>/>/< ŞU ANDA VE BURADA
- BİLİNÇ = ŞUUR = CONSCIOUSNESS[İng.] = CONSCIENCE[Fr.] = BEWUSSTSEIN[Alm.] = CONSCIENTIA[Lat.] = SYNEIDESIS[Yun.] = CONCIENCIA[İsp.]
- BİLİNCİ ...:
[ne yazık ki]
BELİRLİ BİR YAŞTA KALMAK
ile/değil/yerine/><
BELİRLİ BİR YAŞTA DURDURMAK
- BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERLİLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇSİZ YETERLİLİK
( [ BİLİNÇSİZ YETERLİLİK
^
BİLİNÇLİ YETERLİLİK
^
BİLİNÇLİ YETERSİZLİK
^
BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ] )
( Conscious incapacity. WITH/AND/||/<>/> Conscious sufficiency. WITH/AND/||/<>/> Unconscious sufficiency.
[ UNCONSCIOUS SUFFICIENCY
^
CONSCIOUS SUFFICIENCY
^
CONSCIOUS INCAPACITY
^
UNCONSCIOUS INCAPACITY ] )
- BİLİNÇ/ŞUUR ve/||/<>/>/< SORUMLULUK
- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN
( Sonsuzdur. İLE/VE/||/<>/> Sonsuzlukların sonsuzluğudur. )
( Bilinenlerin hepsi, bilinmeyenleri işaret eder. )
( Bilinen üzerine bir kez daha bilgi aramak anlamsızdır. )
( Bilinmeyen, tüm "olmuştu ya da olmuş olabilirdi" ve "olacak ya da olacaktı"ları içerir. )
( Bilinenin, tam ve doğru bilgisidir bizi bilinmeyene götürecek olan. )
( Bilinenin içinde yaşamak bağımlılıktır, bilinmeyenin içinde yaşamak özgürleşmedir. )
( Bilinmez olan hakkında ancak sessizlik konuşur. )
( Zihin ancak bildiği hakkında konuşabilir. )
( Eğer bilinebilir olanı gayretle incelerseniz, o eriyip gider, geriye bilinmez olan kalır. )
( "Bilinmeyeni" bilmek için önce, bilineni bilmek gerek. )
( I do not claim to know what you do not.
It is the full and correct knowledge of the known that takes you to the unknown.
To live in the known is bondage, to live in the unknown is liberation.
Of the unknowable only silence talks.
The mind can talk only of what it knows.
If you diligently investigate the knowable, it dissolves and only the unknowable remains. )
( Bilinmeyenler, bilinenlerden her zaman çok daha fazladır. Her bilinen, yine bilinmeyenleri daha çok artırarak gelişir, ilerler. )
( Bilmediğiniz şeyi bildiğimi iddia etmiyorum. )
( KNOWN vs./and/||/<>/> UNKNOWN )
- [ne yazık ki]
"BİLİNMEYEN CENNET"
ile/"değil"/"yerine"
"BİLİNEN CEHENNEM"İ YEĞLEMEK
- BİLİNMEYENLE İLGİLENMEK ile/ve/<>/değil/yerine BİLİNENLE İLGİLENMEK
( [not] TO BE INTERESTED IN KNOWN vs./and/<>/but TO BE INTERESTED IN UNKNOWN
TO BE INTERESTED IN UNKNOWN instead of TO BE INTERESTED IN KNOWN )
- BİLİNMEZ:
NEYİN, NEYE DENK GELECEĞİ ve/||/<> KİMİN, KİME YÂR/DÜŞMAN OLACAĞI
- EMPATİ:
BİLİŞSEL ile/ve/||/<>/> DUYGUSAL
- BİLME YÖNTEMİ ile/ve/||/<> ANLATIM YÖNTEMİ
- BİLME ve/> ANLAMA ve/> YORUMLAMA
( Yapabilmek. VE/> Varolmak. VE/> ... )
( ... VE/> Kişiye, tarihe, topluma, kültüre ait herşeye bakarak, kişiden hareketle kişiye/kişilere bakarak kavrama yöntemi. VE/> ... )
( Bilen kişi, varolanı savunur; cahil kişi, cesur olur. )
- BİLME ile/ve/||/<>/> ÖRTÜK BİLME/SEZGİ
- BİLMEK ile/ve/değil/yerine BECERMEK
- BİLME/K ile/ve/değil BİLGİSİNE SAHİP OLMA
- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK
( Bilmek, olmak demektir. )
( Bilmek, dış dünyayı, insancaya çevirmektir. )
( Doğaya tam itaatte, çaba(zorlanma) yoktur. )
( Bilinçli deneyimlerin bütünlüğü doğadır. )
( Doğayı sadece bilinç olarak görmek, farkındalıktır. )
( Gerçek doğamızı aramak için kendi içimize, derinlere daldığımızda, fark edeceğiz ki, sadece gövdemiz ufaktır ve sadece belleğimiz sınırlıdır; ama yaşamın ucsuz bucaksız okyanusu bizimdir. )
( Kişi, bildiği şeyi bildiğini bilmeli. Bilmediği şeyi bilmediğini bilmelidir. Gerçek bilgi işte budur. )
( Konuşanlar bilmiyor, bilenler konuşmuyor. )
( Bilin, ki güçlü olun, güçlü kalın! )
( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THE NATURE
To know is to be.
In complete obedience to nature there is no effort.
Seeing nature as mere consciousness is awareness.
The totality of conscious experiences is nature.
Science merely pushes back the frontiers of our ignorance.
As you dive deep into yourself in search of your true nature, you will discover that only your body is small and only your memory is short; while the vast ocean of life is yours. )
- BİLMEK ile/ve/<> FARKINDALIK
( Su. İLE/VE/<> Elektrik. [Herhangi birini tercih edemezsiniz. İkisi de aynı anda olmak durumundadır.] )
( Her gün, bir şey öğrenmek. İLE/VE/<> Her gün, "zihnimizdeki" bir bilginin/kaydın (daha) gitmesine, unutulmasına fırsat vermek. )
( Bilme; olma ve sevme'nin de yanısıra gerçek doğamızın bir yansımasıdır. )
( Yalnızca, eyleyenler bilir, bilenler de eyler. )
( İdrak edeceğiz ki, bilmek, sevmektir; sevmek de bilmektir. )
( Farkındalık, tüm zamanı ve uzayı içerir. )
( Kişi, bilmediğini ayağının altına alsa, başı, göğe erer. )
( Bilmek, belirlemektir. )
( Knowing is a reflection of your true nature along vs. being and loving.
Awareness contains all space and time. )
( TO KNOW vs./and/<> AWARENESS )
- BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< HÂL'DEN, HÂL'E GEÇEREK BİLMEK
- BİLMEK ile/ve/=/||/<> HESAPLAYABİLMEK
- BİLMEK ile/ve/> KAVRAMAK
( TO KNOW vs./and/> TO COMPREHEND )
- BİLMEK ile KENDİNİ BİLMEK
- BİLMEK ile/ve/<> KUDRET SAHİBİ OLMAK
- BİLMEK ile/ve/<> ÖZÜ BİLMEK
( Bilmek, özü bilmektir. )
( Lezzet meyvenin suyunda yani anlamındadır, tortusunda yani şeklinde değildir. )
( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THE ESSENCE )
- BİLME(ME)K ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK(/TEVÂZÛ)
( Alçakgönüllülükten başarı doğar, üstün kişi sonuna dek yılmadan devam eder. )
( Alçakgönüllülüğü elden bırakmayın. )
( Alçakgönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler, en yüksek düşüncelerdir. )
( Alçakgönüllü yaşama biçimleri olanlar, başarıya ulaşır. )
( Ancak olgun kişinin alçakgönüllülüğü alçakgönüllülüktür. )
( Çalışkan ve alçakgönüllü kişiler, şansı yakalayacaktır. )
( Kaynak ve meziyetlerin açığa vurulması yerine sadelikle alçakgönüllülük salık verilir. )
( Dağ, alçakgönüllülüğü simgeler. )
( Fazla alçakgönüllülük gösterme, gerçek sanarlar. )
( Kişinin, bilgiden yana nasibi yoksa, zihni/gönlü, alçakgönüllülüğe râzı olmaz. )
( Fazla alçakgönüllüğün sonu, ortalama/vasat kişilerden öğüt/nasihat dinlemektir. )
( (NOT) TO KNOW vs./and MODESTY )
- BİLMEMEK ile/ve/ne yazık ki/<>/> BİLMEYE/DÜŞÜNMEYE YANAŞMAMAK
- BİLMEYENLERİN "ALKIŞI" değil/yerine/>< BİLENLERİN "ELEŞTİRİSİ"
- BİLMEZİN ATTIĞI TAŞ ile/ve/değil DOSTUN ATTIĞI GÜL YAPRAĞI
( [belki/bazen] Canımızı [fazla] acıtmaz. İLE/VE/DEĞİL Can dayanmaz. )
- BİLMİYORUM ile/ve/||/<>/> NEREDEN BİLİYORUM?
- BİN ZAHMET ile/değil/yerine/></< BİR HOŞ SÖZ
- BİNDİĞİM/İZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLDİĞİM/İZ
( Gövdemiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Zihnimiz. )
- BİR ARAYA GELMEK ile/ve/||/<>/> BİR ARADA DURMAK ile/ve/||/<>/> BİRLİKTE ÇALIŞMAK
( Başlangıç. İLE/VE/||/<>/> İlerleme. İLE/VE/||/<>/> Başarı. )
- BİR DÜŞÜNCEYİ "SAVUNAN" ile/değil/yerine/>< BİR DÜŞÜNCEYE SAHİP OLAN
( Ötekileştirir, ayrıştırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bizleştirir ve birleştirir. )
- KİŞİYİ/KİŞİLERİ:
"KÜÇÜMSEMEK" ile/ve/değil/||/<>/>< "BÜYÜK GÖRMEK"
( Ahlâksızlıktır. İLE/VE/DEĞİL/>< Bilgisizliktir. )
( Akılsızlık. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>< Korkaklık. )
- BİR KONUYU/DURUMU GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN:
[ya] OLANAK/LAR SAHİBİ OLMAK ile/ve/<>/ya da "DAMARINA" SAHİP OLMAK
- BİR KONUYU/OLGUYU:
KENDİNE("BANA") GÖRE DÜŞÜNMEK/ÇÖZÜMLEMEK/YORUMLAMAK ile/ve/değil/yerine O KAVRAMI (/N İÇİNDE) KONUŞMAK
- BİR NESNE/OLAY/OLGU/DURUM/KOŞUL İÇİN:
BİR "AD VEREBİLMEK", BİR ŞEY "DEMEK/DİYEBİLMEK"
ve/||/<>/<
O ...'YI DENEMEK
- BİR ŞEYDEN[ÜRÜN/HİZMET]) MEMNUN OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> (BİR ŞEYİN[ÜRÜN/HİZMET]) (SİZİN İÇİN) UYGUN OLMASI
- BİR ŞEYİ ELDE ETMEK İÇİN:
ÇABALAMAK ile/ve/sonra/ne yazık ki/||/<>/> KENARA ATMAK ile/ve/sonra/ne yazık ki/||/<>/> ANLAMAK
- BİR ŞEYİN/BİRİNİN, DEĞERİNİ BİLMEK ile/ve/||/<>/< KENDİ DEĞERİNİ BİLMEK
( Kendi değerimizi bilmezsek, başkası hiçbir zaman, zemin ve koşulda bilmez. )
- BİR TANE DAHA RİCA EDEYİM değil/yerine ÇOK GÜZELMİŞ[Bir tane daha alabilirsem memnun olurum tabii anlamında]
- BİR YANLIŞIN YAPILMASINDA VE YORUMLANMASINDA:
KAZÂ ile/ve/ne yazık ki/<>/> HATA ile/ve/ne yazık ki/<>/> YEĞLEME/TERCİH
( İlk kez olmuşsa. İLE/VE/<>/> İkincei kez olmuşsa. İLE/VE/<>/> Üçüncü kez oluyorsa. )
- BİR YERE ULAŞMAK ile/değil/yerine BULUNDUĞUN YERDE KALMAMAK
- BİR ile/ve/||/<> BİRLİK ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜK
( Allah. İLE/VE/||/<> Evren. İLE/VE/||/<> İnsan. )
( The god. VS./AND/||/<> The universe. VS./AND/||/<> The human. )
( ONE vs./and/||/<> UNITY vs./and/||/<> INTEGRITY )
- BİR ile BİRLİK ile BÜTÜNLÜK
- BIRAKMAK ile/ve/değil AŞMAK
- KONUŞMAK:
"BİRBİRİMİZE" ile/değil BİRBİRİMİZLE
- BİRBİRİMİZİ:
BİLEMEYİZ ancak KEŞFEDERİZ
- YAŞAMAK:
BİRBİRİMİZİ İDARE EDEREK ile/ve/değil/yerine/<> UZLAŞARAK (ORTAK NOKTALARDA/ALANLARDA BULUŞARAK)
- [ne yazık ki]
!"BİRBİRİNE DÜŞMEK" değil/yerine/>< BİRBİRİNİ DÜŞÜNMEK
- BİRBİRİNİ:
BİLMEK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAMAK
( Dinlemeyi/görmeyi/okumayı gerektirir. İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Tanışmayı gerektirir. )
- BİRBİRİNİ ETKİLEMEK ile/ve BİRBİRİNİ TAMAMLAMAK
- BİR'DEN BAŞLAMAK ve/||/<>/> BİRDEN BİRE BULMAK
- BİRDENBİRE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ZAMANLA
( Çok az şey. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Çoğu şey. )
- BİREŞİM/TEVHÎD ve/<> HİZMET
( Hüvviyete/Allah'a bağlamak. VE Herkese ve her şeye. )
- BİREŞİM/SENTEZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇÖZÜMLEME/ANALİZ
( Birleşik nesnelerin oluşturulması. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Nesnelerin bileşenlerine ayrılması. )
- BİREŞİM(TEVHİD) ve/||/<>/>/< KUŞKUDAN KURTULMAK
- BİREYSELLEŞME ile/ve/değil/<> BİREYLEŞME
( Toplumda. İLE/VE/DEĞİL/<> Psikolojide. )
( Bütünden/toplumdan/idealden pay alarak. İLE/VE/DEĞİL/<> Kişide[parçada]. )
- BİREYSELLİK ve/<>/> YEĞLEME/TERCİH
( Bireyselliğin olgunluğu/kemâli, yüklenilmiş ya da beklentili gerekçesi olmayan yeğlemedir/tercihtir. )
- BİRİ YARDIMCI OLSUN değil BELKİ BİRİ YARDIMCI OLUR
- BİRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DİRİ
- BİRİNİ BULMAK ile/ve/değil/yerine BİRBİRİNİ BULMAK
- BİRİNİ SEVMEK ile/ve/değil/||/<>/< KENDİNİ SEVMEK
- BİRİNİN:
"EŞİ/SEVGİLİSİ/DOSTU/ARKADAŞI/KARDEŞİ VS." OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< (SADECE VE YETERİNCE) SEVİYOR(/SEVGİNİ GÖSTERİYOR/YAŞIYOR/YAŞATIYOR) OLMAK
( [ne yazık ki] "Yetersiz" gelebilir. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Herşey için yeterlidir. )
- BİRİNİN ...:
NE DEMEK İSTEDİĞİNİ ANLAMAK(/ANLAMAYA ÇALIŞMAK)
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
NE DEDİĞİNİ ANLAMAK(/ANLAMAYA ÇALIŞMAK)
- BİRİNİN, SANA/ONA/BİZE ...:
NE/LER VERE(BİLE)CEĞİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< NELERDEN VAZGEÇEBİLECEĞİ
- BİRLEŞMEK ile/ve BİRLİĞİ SÜRDÜRMEK ile/ve BİRLİKTE ÇALIŞMAK
( Başlangıç. İLE/VE Gelişme. İLE/VE Başarı. )
( Kervan gider, sen kalma geri! )
- BİRLEŞTİRİCİ ile AYRIŞTIRICI
( [söz/karar/tutum] Bir kesimi birleştirici olabilir ve fakat hiçbir kesimi ayrıştırıcı olmamalıdır. )
- BİRLEŞTİRME ile/değil BİRLİK
- BİRLEŞTİRME ile/ve/<> OLUŞTURMA
- BİRLİK, 4/4'LÜK NOTA ile 1/2'LİK, 1/4, 1/8, 1/16, 1/32, 1/64'LÜK NOTA
( Notaların başı. İçi boş daire biçimindedir. İLE Öteki tüm notalar bunun geometrik diziyle bölünmesinden oluşur. )
( 4/4'lük notanın yarı değerinde olan ikilik ya da 1/2'lik nota, yukarıdaki içi boş yuvarlağa bir kuyruk takılmasıyla belirlenir. Bunlardan iki tanesinin süre olarak toplamı birlik notanınkine eşittir. 1/64'lükten küçüğünün çalınması ve kulakla hissedilmesi kolay değildir. )
- BİRLİK:
KADÎM ile/ve/||/<>/> HÂDİS
( Zamanda, başlangıcı ve sonu olmayan. İLE/VE/||/<>/> Başlangıcı ve sonu olan. )
- BİRLİK ile/ve/değil/yerine AŞILMIŞ BİRLİK
- BİRLİK ile/ve AYRIM
( UNITY vs./and DIFFERENTIATION )
- BİRLİK ile/ve AYRIMLI BİRLİK
( UNITY vs./and DISCRIMINATED UNITY )
- BİRLİK ile/ve BEREKET
- BİR-LİK ile BİRLİK
( ONENESS vs. UNITY )
- BİR-LİK ile BİRLİK
( ONENESS vs. UNITY )
- BİRLİK ile/ve BÜTÜNLÜK
( Harekete bakıp dinginliği, dinginlikte hareketi anlamak, birliktir. )
( En küçük bir şey için tüm evren katkıda bulunur. )
( Birlik, özgürleştirir; özgürlük, birleştirir. )
( "Ben gövdeyim" düşüncesini yok edersek iç ve dış, bir olacaktır. )
( Duvarın ve onun iki tarafının da "burası" ya da "orası" gibi tanımlanamayacak tek bir alan olduğu idrak edilmeli. )
( Bir durum tanınıp anlaşıldığı anda, olaylar uygun karşılığı vermek üzere harekete geçecektir. )
( Ayrılık ve görünümlerin bir ve bütün olduğunu kavramak için aklın sakinleştirilmesi ve dinginlik kazanması gereklidir. )
( "Anlaşılmış olanlar"ın bütünlüğü (toplamı), bizim "nesne" dediğimizdir. Anlayanların bütünlüğü ise "evrensel zihin" dediğimizdir. )
( Kişisel gövdeniz bir parçadır ki onun içinde bütün harikülâde bir biçimde yansımaktadır. )
( Hareket eden'in içinde devinimsiz olan'ı, değişenin içinde değişmez olanı ayırt edebilmeyi öğrenelim, ta ki tüm farkların sadece görünüşte olduğunu ve birliğin gerçek olduğunu idrak edinceye kadar. )
( Mutlak bütünlüğün değişmezliği! )
( Doğruluk ve eylemin birliği! )
( HOLOGRAFİ[Yun. < HOLON]: Evren, üç boyutlu olan, bütünlük. )
( Toprağın üstündeki su, birliği simgeler. )
( Unity liberates. Freedom unites. )
( BÜTÜNLÜK: Kişinin kurtuluşu. )
( The entire universe contributes to the least thing.
Realise that the wall and both sides of it are one single space, to which no idea like 'here' or 'there' applies.
A situation has been cognised, events will move in adequate response.
The totality of the perceived is what you call "matter". The totality of all perceivers is what you call the "universal mind".
Your personal body is a part in which the whole is wonderfully reflected.
The immutability of absolute! )
( Bir'likten söz etmeyi ertele! Sen, henüz, hiç yerle bir olmamışsın. )
( UNITY vs./and INTEGRITY )
( HEN ile HOLON )
- BİRLİK ile/ve/<> BÜTÜNSELLİK
- BİRLİK ile/ve ÇELİŞİK BİRLİK
( UNITY vs./and CONTRADICTED UNITY )
- BİRLİK ile/ve CEZBE
- BİRLİK ile/ve ÇIKAR BİRLİĞİ
( UNITY vs./and UNITY FOR PROFIT )
- BİR/LİK ve/+ ÇOK/LUK | ve/||/<>/> TÜMEL/LİK
( | UNITY and/+ ABUNDANCE | and/||/<>/> UNIVERSAL )
- BİRLİK ile/ve/||/<>/>/< DENGE
- BİRLİK ile DONUKLUK
- BİRLİK ve DÜZEN ve KURALLILIK
- BİRLİK ile/ve FARKLAR
( Birlik altında olmayanlar, ayırd edilemez. )
- BİRLİK ile/ve FARK/LAR, FURKAN
( İçte. İLE/VE Dışta. )
( UNITY vs./and DIFFERENCES
Inside. WITH/AND Outer. )
- BİRLİK ile/ve FARKLILIK
- BİRLİK ile/ve KAVRAMSALLIK
- BİRLİK ve/||/<> NOKTA ve/||/<> AN ve/||/<> AŞK
( Varlığın ilkesi/zirvesi. VE/||/<> Mekânın ilkesi/zirvesi. VE/||/<> Zamanın ilkesi/zirvesi. VE/||/<> Göreliliğin ilkesi/zirvesi. )
- BİRLİK ile ÖZDEŞLİK
( UNITY vs. IDENTITY )
- BİRLİK ile/ve/<> ÖZGÜRLÜK
( Birlik özgürleştirir, özgürlük birleştirir. )
( Unity liberates. Freedom unites. )
( UNITY vs./and/<> FREEDOM )
- BİRLİK ile/ve/<> SINIR/HADD/DEN
( UNITY vs./and/<> LIMIT )
- BİRLİK ile/ve SÜREKLİLİK
( UNITY vs./and CONTINUITY )
- BİRLİK ile/ve UYUM
( Uyum, her zaman güçlüdür ve arıdır. )
( Uyum, her yanı kaplar ve onun huzuru asla bozulmaz; bu sükûn ve sessizlik gövdendir. )
( Her şeyden çok iç huzuruna gereksiniminiz var - ki bu iç ve dış arasındaki uyumu gerektirir. )
( Sevgi ve bilgelikle yarattığınız ve yarattıklarınıza bağımlı olmadığınız zaman, sonuç, barış ve uyumdur. )
( UNITY vs./and HARMONY
The harmony(sattva) is pure and strong always.
Harmony pervades; its peace is rocklike; this peace and silence are my body.
Above all you need inner peace - which demands harmony between the inner and the outer.
When you create, vs. love and wisdom, and remain unattached to your creations, the result is harmony and peace. )
- BİRLİK = VAHDET = UNITY[İng.] = UNITÉ[Fr.] = EINHEIT[Alm.] = UNITAS< UNUS[Lat.] = UNIDAD[İsp.]
- BİRLİKTE ÇÖKME ile BİTİM NOKTASI
( Aslında çözünür olan türlerin, çökmekte olan katının yüzeyinde ya da onunla birlikte sürüklenerek taşınması. İLE Titrasyonda son bir damlanın tepkimeyi tamamladığı, fiziksel değişmelere bakılarak titrasyonun son erdirildiği durum. )
( COPRECIPITATION vs. END POINT )
( KOPREZIPITATION mit ENDPUNKT )
- BİRLİKTE:
GÜLMEK ile/ve/<> AĞLAMAK ile/ve/<> SUSMAK
( Mutluluktur. İLE/VE/<> Dostluktur. İLE/VE/<> Aşktır. )
- BİRLİKTE HAREKET ETMEK ile/ve BİRLİKTE OLMAK
( Trinidad Tobago'nun ambleminde, "Birlikte Hareket Edersek Başarırız!" yazmaktadır. )
( BEHAVE TOGETHER vs./and BEING TOGETHER )
- BİRLİKTE OLMA GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/< BİREY OLMA GEREKSİNİMİ
- BİRLİKTE OLMAYALIM!:
SEVMEDİKLERİMİZLE ve/||/<> "UNUTAMADIKLARIMIZLA"
- BİRLİKTE:
YAŞAMAK ve/||/<>/> YAŞLANMAK
- BİRLİKTE ile/ve BİRLİK'TE
- BİRLİKTE ile/ve/değil KARŞILIKLI
- Birlikteliğin sürmesi için SUS!!!
- Birliktelik için SUS!!!
- BİRLİKTE/LİK ile/ve BASKIN/LIK
- BİRLİKTE/LİK ile/ve BERABER/LİK
( Zihinsel/düşünsel. İLE/VE Mekansal/fiziksel. )
( Dikey. İLE/VE Yatay. )
- BİSİKLET ve/<> ACİL YARDIM
- BİSİKLET ve/<> ARKADAŞLIK
- BİSİKLET ve/<> BİRLİK
- BİSİKLET ve/<> BÜTÜNLÜK
- BİSİKLET ve/<> ÇEVRE BİLİNCİ
- BİSİKLET ve/<> (DAHA) AZ TRAFİK SORUNU
( TRAFİĞİ TIKAMIYORUZ! TRAFİK, BİZİZ! )
- BİSİKLET ve/<> (DAHA) UZUN YAŞAM
- BİSİKLET ve/<> DAYANIŞMA
- BİSİKLET ve/<> DOĞALLIK
- BİSİKLET ve/<> GÜLÜMSEME
- BİSİKLET ve/<> MUTLULUK
- BİSİKLET ve/<> TRAFİK EĞİTİMİ/BİLİNCİ
- BİSİKLETİ, TEHLİKE YARATMAYACAK ŞEKİLDE KULLANMAK: [hem/öncelikle] KENDİ İÇİN ve/hem de ÇEVRESİ(NDEKİLER) İÇİN
- BİSİKLETTE:
(DAHA FAZLA) GÖRÜNÜRLÜK ile/ve/||/<>/> (DAHA YÜKSEK) GÜVENLİK
- BİTİMLİ/LİK ile/ve/<> BİTİMLİLİĞİNDE(Kİ) BİTİMSİZ/LİK
( İnsan dışındaki her şey/kavram/olgu/durum. İLE/VE/<> İnsan. )
- BİZ ile/ve ALÇAKGÖNÜLÜLÜK/TEVÂZÛ
- BİZİ:
KİMİN İNCİTTİĞİ ile/değil/yerine/>< KİMİN GÜLDÜRDÜĞÜ :)
- BİZİ SEVENİN:
NE/LER VERECEĞİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NE(LER)DEN VAZGEÇEBİLECEĞİ
- BİZİM:
GOETHE ve/||/<> YUNUS
- BİZİM OLAN:
"BİRİKTİRDİĞİMİZ" değil PAYLAŞTIĞIMIZ
- BÖBÜRLENMEK ve/||/<> HORULDAMAK
( Gündüz. VE/||/<> Gece. )
( "Uyanıkken". VE/||/<> Uyurken. )
- BOLLUK >< KITLIK
( )
- BÖLÜCÜLÜK ile/ve/||/<> !ÖTEKİLEŞTİRME
- BÖLÜNEMEZ/LİK ile/ve/değil TAHLİL EDİLEMEZ/LİK
- BÖLÜNMEK ile/değil/yerine/>< BÖLÜŞMEK
( Yok eder. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tok eder. )
( Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz.
Hat: Serçemeli Mustafa Necateddin el-Erzurumî (1912-1991) )
itibariyle 4.383 başlık/FaRk ile birlikte,
4.375 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(4/19)