Bugün[09 Temmuz 2025]
itibariyle 579 başlık/FaRk ile birlikte,
572 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(3/4)


- KIRILMAMA NOKTASINDAKİ KİŞİ İÇİN SÖYLENİLECEK OLAN:
[ya] KALPSİZ ile/ya da GÜÇLÜ


- KİŞİLERİ:
[ne yazık ki]
!"DENEMEK/SINAMAK" değil/yerine/>< KONUŞMAK

( "Denenilen" şeyin sonucunu "elde ettirir" belki fakat o kişiyi mutlaka ve sonsuza kadar kaybettirir. DEĞİL/YERİNE/>< Kişiyi kaybetmemek/kazanmak için özellikle de yakın olduğumuz kişileri denememek/sınamamak gerekir. Çeşitli oyunlar yaparak, tuzaklar kurarak elde edilen "bilgi/sonuç" geçersizdir. Aslolan ise her koşulda, en olumsuzu söylemek bile olsa konuşmayı yeğlemektir. )


- KİŞİLERİ KONUŞMAK ile/değil/yerine KİŞİLERLE KONUŞMAK


- KİŞİLERİN:
İLK SÖYLEDİKLERİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SON YAPTIKLARI


- Kişisel Gelişim'in için KONUŞ!!!


- Kişisel Yönetim'in için KONUŞ!!!


- Kişiye KONUŞ!!!


- Kitaplı KONUŞ!!!


- KIZMAK ile/değil DOĞRUDAN SÖYLEMEK

( [not] TO GET ANGRY vs./but TO SAY DIRECT )


- KIZMAK ile HOMURDANMAK

( TO GET ANGRY vs. TO GRUMBLE )


- KOLAY(LIKLA) SÖYLEMEK ile/ve/değil/<> İNAN(M)IYOR OLMAK


- KOMÜNİKASYON değil/yerine/= İLETİŞİM


- KON! UÇ! ve KONUŞ!!!


- KONFERANS[Fr./İng. < CONFERENCE] değil/yerine/= KONUŞMA/KONUŞTAY


- KONUŞ ve/||/<>/> EĞLEN ve/||/<>/> TARTIŞ ve/||/<>/> KORU

( Arkadaş gibi. VE/||/<>/> Çocuk gibi. VE/||/<>/> Eş gibi. VE/||/<>/> Kardeş gibi. )


- KONUŞABİLECEĞİN BİRİ ile/ve/>/değil/yerine SUSUŞABİLECEĞİN BİRİ


- Konuşacağız da ne olacak? demeden KONUŞ!!!


- Konuşamayanları anlamak için SUS!!!


- KONUŞAN/KONUŞABİLEN/KONUŞABİLECEK OLAN ile SÖYLEYEN/SÖYLEYEBİLEN/[SADECE BİR ŞEY/LER] SÖYLEME HAKKI OLAN

( Yetkin/bilgili olan/lar. İLE Bilgisiz olan/lar. )

( KAİL(< KAVL): Söyleyen. | Râzı olmuş. | İnanmış, aklı yatmış. )


- KONUŞKAN/LIK ile/ve/<> CANDAN/LIK


- KONUŞLAN(DIR)MAK ile/değil KONUMLAN(DIR)MAK


- KONUŞMA ANI/ ZAMANI ile ...

( MOMENT OF SPEECH )


- KONUŞMA BOZUKLUĞU/SORUNLARI ile KEKELEMEK

( ... cum BALBÛT )


- KONUŞMA DİLİ ile/ve YAZI DİLİ

( Konuşurken (belki) yeterince dikkat edilemeyebilir fakat yazarken sözcüklere, dile ve Türkçe'mize sahip çıkabiliriz! )


- KONUŞMA SIRASINDA:
KAYITLI BAŞLIKLARA UYABİLMEK ile/ve/||/<> SÖZLERİN/BAŞLIKLARIN, DİNLEYİCİYE NE KADAR UYUP UYMAYACAĞI


- KONUŞMA ile/ve KOŞMA


- KONUŞMA ile/ve/< MUHÂVERÂT[Ar. < MUHÂVERE]

( ... İLE/VE Karşılıklı konuşma/lar. )


- KONUŞMADA/ANLATIMDA:
(KİŞİYİ) "KESMEK"/"DÜZELTMEK" değil/yerine (KİŞİNİN) SÖZÜNÜ "KESMEK"/"DÜZELTMEK"


- KONUŞMA/DA:
"YORGUNLUK" ile/değil/yerine GELİŞİM/DÖNÜŞÜM


- KONUŞMAK İÇİN SIRA BEKLEMEK değil/yerine DİNLEMEK


- KONUŞMAK/YAZMAK ile/ve/yerine/değil/hem de YAPMAK/UYGULAMAK

( Bir kişinin bir şey yapıyor ya da yapmıyor gibi görünmesi çoğu zaman yanıltıcıdır. )

( [not] TO TALK/WRITE vs./and/but/also TO DO(/MAKE)/TO APPLY
TO DO(/MAKE)/TO APPLY instead of TO TALK/WRITE
What a man appears to do, or not to do, is often deceptive. )


- KONUŞMAK ile/ve ANIMSAMAK/ANIMSATMAK

( TO TALK vs./and TO REMEMBER )


- KONUŞMAK ile ANLATMAK

( Herhangi bir şey üzerine. İLE Konuya ya da kişilere bağlı olarak. )


- KONUŞMAK ve/||/<> ÇALIŞMAK


- KONUŞMAK ile/ve/değil/< DİNLEMEK


- KONUŞMAK DÜŞÜNMEYİ BİLMEK


- KONUŞMAK ve EYLEM

( Kişi, konuşmadan önce eyleme geçer ve [ancak] daha sonra eylemine göre konuşur. )

( Düşünce goncadır, dil tomurcuk, eylem ise bunların ardındaki meyve. )

( TO TALK and ACTION )


- KONUŞMAK ile/değil/yerine GEREKTİĞİ KADAR KONUŞMAK

( Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkûm olmaktır. )

( Lisanen konuşmak, halen anlaşmak! )

( Konuşmama gereksinimi/n kadar, konuşma gereksinimini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşma gereksinimi/n kadar, konuşmama gereksinimini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşmama gereği kadar, konuşma gereğini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşma gereği kadar, konuşmama gereğini anımsayarak KONUŞ!!! )

( [not] TO TALK vs./but TO TALK IN NECESSITY
TO TALK IN NECESSITY instead of TO TALK )


- KONUŞMAK ile/yerine GEREKTİĞİ KADAR KONUŞMAK

( İTNAP: Sözü boş yere uzatmak. )

( TO TALK vs. TO TALK IN NECESSITY
TO TALK IN NECESSITY instead of TO TALK )


- KONUŞMAK ile/ve İLETİŞİM

( TO TALK vs./and COMMUNICATION )


- KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine KANITLAMAK

( [not] TO TALK vs./and TO PROVE
TO PROVE instead of TO TALK )


- KONUŞMAK ile SÖYLEŞMEK


- KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/<> SUSMAK

( Sessizlikle Bilgelik, Davranışlarla Krallık. )

( Konuşmak gereksinim olabilir fakat susmak sanattır. )

( Kişiye/insana, konuşmayı öğrenebilmesi için iki yıl, dilini tutmasını öğrenebilmesi için altmış yıl gereklidir. )

( Yarışılamaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Yarışılabilir. )

( Yaşam, konuşanların birbiriyle dalaşı, susanların ise barışıyladır. )

( Dışarıdakileri(nesneleri/kişileri/olayları/olguları/durumları) değiştirmek/geliştirmek istiyorsan... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> İçeriyi/içerdekileri/yaşamını(zihnindekileri) yani kendini değiştirmek/geliştirmek istiyorsan... )

( Konuşan, susabilenin hizmetkârıdır. )

( Wisdom by silence, royalty by behaviours. )

( [not] TO TALK vs./and/but/<> TO BE SILENT
TO BE SILENT instead of TO TALK )

( ... ile/ve/değil/yerine/<> HÖSMEK )


- Konuşmama hakkını korumak için SUS!!!


- Konuşmamak için SUS!!!


- Konuşmamak yerine KONUŞ!!!


- KONUŞMAMAK ile/değil/yerine YERİNDE/KARARINCA/UYGUN KONUŞMAK

( [not] NO TALKING vs./but TO TALK IN RIGHT PLACE/APPROPRIATE/REASONABLE
TO TALK IN RIGHT PLACE/APPROPRIATE/REASONABLE instead of NO TALKING )


- KONUŞMAMAK ile/değil/yerine YERİNDE/KARARINCA/UYGUN KONUŞMAK

( Bir insan ne kadar çok gürültü yaparsa, sözleri de o kadar çok sessizdir. )

( [not] NO TALKING vs. TO TALK IN RIGHT PLACE/APPROPRIATE/REASONABLE
TO TALK IN RIGHT PLACE/APPROPRIATE/REASONABLE instead of NO TALKING )


- KONUŞMAMAK değil/yerine YERİNDE/KARARINCA/UYGUN KONUŞMAK


- KONUŞMA(MA)NIN:
"ANLAMSIZLIĞI" ile/ve/değil/yerine/<> "GEREKSİZLİĞİ"

( Konuşmak, kişinin, her koşul ve zamanda, en öncelikli yeti ve eylememidir. Dolayısıyla, kendi isteksiz ya da kopuk olduğumuz durumlar için "konuşmanın gereği yok" şeklinde düşünülmemeli ve konuşulmamalıdır. Anlamsızlığı, isabetsizliği, yersizliği/zamansızlığı olabilir fakat "gereksizliği" diye bir durum söz konusu olmadığı gibi bu ["niyetteki/kasıttaki"] söz de söylenemez/söylenmemelidir. )


- KONUŞMAMAYI, KONUŞMAYA YEĞLEYEN (OLMAK) ile/ve/değil/yerine KONUŞMAYI, KONUŞMAMAYA YEĞLEYEN (OLMAK)

( Konuşmak (bile) (belki) birçok/bazı konuları/sorunları halletmeye yetmeyebilir fakat konuşmayarak hiçbir çözüm bulunmaz! )

( [not] PREFER NOT TO TALK INSTEAD OF TO TALK vs./and/but PREFER TO TALK INSTEAD OF NOT TO TALK
PREFER TO TALK INSTEAD OF NOT TO TALK instead of PREFER NOT TO TALK INSTEAD OF TO TALK )


- KONUŞMA/SÖZ ile/ve DİL

( * Her konuşmanın öznesi vardır. - Dil'in yoktur.
* Her konuşmanın muhatabı vardır. - Dil'in yoktur.
* Her konuşmanın şimdisi vardır. - Dil'in zamanı yoktur.
* Her konuşma, bir şeye dairdir. - Dil, herşey hakkındadır. )

( Dil, konuşur; kişi, dile uyduğu kadar konuşur. )

( Hareket halindekilere konuşulmaz, duranlara/duranlarla konuşulur. )


- KONUŞMAYA DEĞER KİŞİLERLE KONUŞMAMAK ile/ve/<> KONUŞMAYA DEĞMEZ KİŞİLERLE KONUŞMAK

( Kişileri kaybettirir. İLE/VE/<> Söz(cük)leri kaybettirir. )


- KONUŞ(MAY)ABİLECEKLERİMİZ ile/ve/||/<> KONUŞ(MAY)ABİLECEĞİMİZ KADARIYLA KONUŞ(MAY)ABİLECEKLERİMİZ


- KONUŞMAYAN/KONUŞAMAYAN ile/değil/yerine SUSAN/SUSABİLEN

( Bilgisiz/cahil, bazı/birçok şey(ler)i bilmeyen/algılayamayan/anlayamayan/kavrayamayan. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilen, farkındalıklı. )


- KONUŞMAYAN/KONUŞAMAYAN ile/değil/yerine SUSAN/SUSABİLEN

( Bilgisiz/cahil, bazı/birçok şey(ler)i bilmeyen/algılayamayan/anlayamayan/kavrayamayan. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilen, farkındalıklı. )


- KONUŞMAYI BİLMEK ve/= DÜŞÜNMEYİ BİLMEK


- KONUŞTURAN/KONUŞULAN REKLÂM ile/ve/<>/değil/yerine SATTIRAN REKLÂM


- KONUSU OLMAK ile PARÇASI OLMAK

( TO BE A SUBJECT OF vs./and TO BE PART OF )


- KONUŞULABİLİR HİKMET ile KONUŞULAMAZ HİKMET

( Hikmetin dili, simge ve sükûttur. )


- Konuşurken duraksamamak için SUS!!!


- KOŞUL BELİRTMEK / SORU SORMAK


- Koşulsuz KONUŞ!!!


- KÖTÜMSERLİK değil/yerine/>< KONUŞABİLMEK

( Konuşabilirsek, "kötümserlik" oluşmaz. )


- [ne yazık ki]
"KÜÇÜK ŞEYLERİ KONUŞMAMAK" ve/||/<>/>/ne yazık ki BÜYÜK ŞEYLERİ KONUŞAMAMAK


- KÜSMEK ile/değil/yerine KONUŞMAMAK

( "Görüşmemek, birarada olmamak üzere". İLE/DEĞİL/YERİNE Görüşme, birarada olma durumu söz konusudur. )


- Lâtif KONUŞ!!!


- LOGOS = LEGEIN[Yun.] = SÖYLEMEK, KONUŞMAK, DEYİ


- MANYETİK ETKİLEŞİM ile/ve/<> ZAYIF ETKİLEŞİM


- MARDİN ÇÖREĞİ ile/ve/<> PAYLAŞIM


- MARKA YÖNETİMİ ile/ve/||/<> MARKA İLETİŞİMİNİ YÖNETMEK


- MEKÂNİK DAYANIŞMA ile/ve DAYANIŞMA


- MESAJ değil/yerine/= İLETİ/BİLDİRİ

( Bir devlet büyüğünün, bir sorumlunun, belirli bir nedenle ilgililere gönderdiği bildiri. | Yazı ya da sözle verilen, gönderilen bilgi. | Yazı ya da sözle anlatılması amaçlanan duygu ya da düşünce. )


- METİN OKUMALI KONUŞMADA:
"AŞAĞIDA" değil BİRAZ/AZ SONRA


- Metîn ol! sonra KONUŞ!!!


- MEVZUBAHİS[Ar.] değil/yerine/= SÖZ KONUSU


- MÜBAHASE[Ar.] değil/yerine/= KONUŞMA


- MUHATAP[Ar.]["MUHATTAP" değil!] değil/yerine/= KONUŞULAN/KONUŞUK


- MÜLÂKAT[Ar. < LİKA] değil/yerine/= SÖYLEŞİ/GÖRÜŞME


- MÜLÂKAT[Ar.]/RÖPORTAJ[Fr. < REPORTAGE][ROPÖRTAJ değil!] değil/yerine/= SÖYLEŞİ/GÖRÜŞKÜ


- MUSAHABE[Ar.] değil/yerine/= KONUŞMA, GÖRÜŞME


- Ne bileyim diyorsan düşünüp, öğrenip, bilebileceğini anımsa ve ona göre KONUŞ!!!


- NE ZAMAN KONUSU AÇILINCA değil NE ZAMAN KONUSU AÇILIRSA


- NEDEN/AÇIKLAMA:
ŞU ile/ve/<> ŞÖYLE


- NEFES NEFESE değil/yerine/= SOLUK SOLUĞA


- NEFES ve/> NEFS ve/> NEFİS


- NESNESİNE/KONUSUNA GÖRE İLİM ile/ve AMACINA GÖRE İLİM


- Neyi, nasıl ve ne zaman söyleyeceğini bilmediğin için SUS!!!


- Nitelikli soru sorarak KONUŞ!!!


- NUTUK/HİTÂBE/DİSKUR değil/yerine/= SÖYLEV/SÖYLERGE

( ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABI


      Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

      Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.

Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.

İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır.

Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraatini düşünmeyeceksin!

Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.

İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, tüm dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.

Cebren ve hile ile aziz vatanın, tüm kaleleri zapt edilmiş, tüm tersanelerine girilmiş, tüm orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Tüm bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.

Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler.

Millet, fakr u zarûret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.



      Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen;
Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!



ATATÜRK

(Nutuk, 20 Ekim 1927)

)


- NUTUK:
İÇ KONUŞMA ve/||/<> DIŞ KONUŞMA

( Düşünme/düşünce. VE/||/<> Dil/söz. )


- Öğrendikten sonra KONUŞ!!!


- OKUNACAKLAR ile/ve/<> KONUŞULACAKLAR

( GOING TO READ vs. GOING TO TALK )


- OLAN/OLACAK OLAN ile "ŞU/ŞÖYLE OLURSA, ŞU/ŞÖYLE OLUR" DÜŞÜNCESİ

( BEING/WILL BE vs. THE IDEA OF "IF THAT HAPPENS, HAPPENS LIKE THAT" )


- OLDUĞUN GİBİ GÖRÜNMEK/KONUŞMAK ile/ve/<> GÖRÜNDÜĞÜN/KONUŞTUĞUN GİBİ OLMAK

( Kendinizi olduğunuz gibi bilmek için tüm fikirlerden vazgeçiniz. )

( TO VISUALIZE LIKE HOW/WHAT YOU ARE vs./and/<> TO BE LIKE HOW/WHAT YOU ARE
To know yourself as you are, give up all ideas. )


- OLGUN KİŞİ:
"GÜZEL SÖZ SÖYLEYEN" değil SÖYLEDİĞİNİ YAPAN VE YAPABİLECEĞİNİ SÖYLEYEN


- Omurgalı KONUŞ!!!


- Önce söz ver sonra KONUŞ!!!


- Önce susmayı öğren! sonra KONUŞ!!!


- Öngörülü KONUŞ!!!


- Önkabulsüz KONUŞ!!!


- Önsüz KONUŞ!!!


- O'nsuz KONUŞ!!!


- O'nunla birlikte KONUŞ!!!


- ONUN/SENİN "İÇİN" KONUŞMAK ile/yerine ONUN/SENİN YERİNE KONUŞMAK


- Önünü-Ardını düşün de KONUŞ!!!


- Önyargısız KONUŞ!!!


- Oranlı KONUŞ!!!


- Orantılı KONUŞ!!!


- Örnek alarak KONUŞ!!!


- Örnek olarak KONUŞ!!!


- ORTAK AKLIN, ...:
SÖYLEME ÇIKIŞI ve/||/<>/> GÖRÜNÜŞE ÇIKIŞI

( Tüze[hukuk]. VE/||/<>/> Tüzel kurumlar. )


- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine DAYANIŞMACI ORTAKLIK


- Öteduyumsal/uzaduyumsal/telepatik KONUŞ!!!


- [ne yazık ki]
ÖTEKİLEŞTİRMEDE:
AYRIMCILIK ile/ve/<> NEFRET (SÖYLEMLERİ/TUTUMLARI)


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<> EŞİTLİK ve/||/<> DAYANIŞMA/KARDEŞLİK

( Aydınlanmanın doğurduğu ilkelerdir. Bunların, topluma yansıması, toplumda karşılık bulması, bir devrim niteliğinde olmakla birlikte, tarihî bir birikimi de gösterir. )

( LIBERTE et/||/<> EGALITE et/||/<> FRATERNITE )

( LIBERTY and/||/<> EQUALITY and/||/<> FRATERNITY/BROTHERHOOD )


- PANPAN ile/<> MAYDAY

( [denizcilikte] Yardım gereksiniminin, yaşamsal olmadığı durumlarda kullanılır. İLE/<> Çok acil ve yaşamsal tehlike durumlarında yardım için kullanılır. )


- PATLAYANA KADAR ile/değil/yerine DOYANA/DOYACAK KADAR


- PAYLAŞIM ile/ve DAĞITIM

( SHARING vs./and DISTRIBUTION )


- PAYLAŞIM ile/ve DAYANIŞMA

( SHARING vs./and SOLIDARITY )


- PAYLAŞIM ve/> DÖNÜŞÜM

( SHARING and/> TRANSFORMATION )


- PAYLAŞIM ile/ve/||/<> İŞLEM ile/ve/||/<> ARŞİV

( Verilerin ve özellikle de e-postaların düzenlenmesinde gerekli olan, öncelikli ve işlevsel en üst üç bölüm/leme. )


- PAYLAŞIM ile/ve/değil PAYLAŞIMI YAŞAMAK

( [not] SHARING vs./and TO LIVE/FEEL THE SHARING )


- PAYLAŞIM ile/ve/<> SAYGINLIK


- PAYLAŞIM ile/ve YAKLAŞIM

( SHARING vs./and APPROACHING )


- [ne yazık ki]
PAYLAŞIMSIZ/LIK ile/değil/< "DOYUMSUZ/LUK"


- Paylaşım için DİNLE!!!


- Paylaşım için SUS!!!


- Pençen yok! KONUŞ!!!


- Rikkatli KONUŞ!!!


- RİVÂYET[Ar.] değil/yerine/= SÖYLENTİ


- Safsatasız KONUŞ!!!


- SAKİN/LİK ile/ve/<> KETUM/LUK

( Etkili ve yaratıcı bir konumdaysa, kişi ketum olmalıdır. )


- SANA (DA) BİR ŞEY SÖYLENİLMİYOR değil/yerine NE SÖYLEYECEĞİNİ (İYİ) BİLMEK

( Ne söylediğini ve haddini iyi bilirsen beklemediğin tepkiler de almazsın. )


- Sanatsal duyarlılıkla KONUŞ!!!


- ŞARKI OKUMAK/SÖYLEMEK ile/yerine/değil ŞARKI İCRÂ ETMEK


- SATIR'DAN ile/ve/yerine SADIR'DAN (OKUMAK/KONUŞMAK)


- Saygılı KONUŞ!!!


- SAZ ŞAİRLERİ ile ORTAÇAĞ OZANLARI ile AŞKA DAİR KISA KOŞUKLAR SÖYLEYENLER

( MINSTRELS vs. JONGLEURS vs. MADRIGALISTS )


- SEDÂ/SÂDÂ (ÇIKARMAK):
DİŞLERİN ISLIKLI SESİ YOLUYLA ile/ve DİLİN HAREKET ETTİRİLMESİ YOLUYLA ile/ve DAMAĞIN BÜZÜLMESİ YOLUYLA ile/ve DUDAKLARIN BİRBİRİNE BASTIRILMASI YOLUYLA ile/ve BURUNDAN SOLUMA YOLUYLA


- SES-SOLUK (ÇIKARMAMAK/ÇIKARMASIN/ÇIKARMIYOR)


- SESLENDİRME ile SÖYLEME

( Aktarım. İLE Kendinden. )

( GET VOICED vs. SAYING )


- SESLİ DÜŞÜNME ile/<>/ne yazık ki SÖYLENME


- Sessiz KONUŞ!!!


- SEVGİ ile/ve/<> DAYANIŞMA

( LOVE vs./and/<> SOLIDARITY )


- SEVGİ ve/||/<> İLETİŞİM

( Kişinin/kişinin, en temel, öncelikli/olmazsa olmaz iki gereksinimi. )


- Sevgilinle KONUŞ!!!


- [ne yazık ki]
SEVGİSİZ/LİK ile/ve/||/<> İLETİŞİMSİZ/LİK ile/ve/||/<> İLGİSİZ/LİK

( [kişileri] Geçimsiz yapar. İLE/VE/||/<> Birbirine düşman eder. İLE/VE/||/<> Güzellikleri yok eder. )

( [ne yazık ki] Bireyleri sevemeyenler, "insanlık" kavramına sığınır... )


- Sevgiyle KONUŞ!!!


- SEVİLMEK ile/ve/değil/<> ANLAŞILMAK


- ŞİKÂYET ETMEK/SÖYLENMEK değil/yerine NE YAPABİLECEĞİNİ VE NASIL YAPABİLECEĞİNİ DÜŞÜNMEK VE EYLEME GEÇMEK


- SIKÇA KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine ANIMSATMAK


- SİMGESEL/LİK ile/ve/<> AŞKIN/LIK

( Aşkınlığın imgesi. İLE/VE/<> Aşkınlığın gerçekleşmesi. )

( Simgelerin hem örtücü, hem de açıcı özellikleri vardır. )

( SYMBOLIC/NESS vs./and/<> TRANSCENDENTAL/NESS )


- SIRTINDAN VURAN('A) ve/<> ARKANDAN KONUŞAN('A)

( Kızma! Ona güvenip arkanı dönen sensin! VE/<> Darılma! Adam yerine koyan sensin! )


- SIZLANMA ile SÖYLENME/SOKRANMA


- Sıkıntılı olanları dinle ve çaresiyle KONUŞ!!!


- Sızlanma! KONUŞ!!!


- SOKRATES'İN DEDİKLERİ ile/ve/ya da SOKRATES ÜZERİNDEN SÖYLENİLENLER/"SOKRATES'E SÖYLETTİRİLENLER"


- SOLİDARİST/SOLİDARİZM/SOLİDARİTE[Fr.] değil/yerine/= DAYANIŞMACI/LIK


- SOLUK ALMA/İNHALASYON[İng. < INHALATION] ile/ve/değil/< SOLUK VERME/EKSHALASYON[İng. < EXHALATION]

( TEBEHHÜR: Kısa ve sık soluk alma. )

( ŞEHÎK[< ŞEHKA] ile/ve/değil/< ZEFÎR )


- SOLUK ALMALI!


- SOLUK ÇEŞİTLERİ ve/||/<>/> SOLUK EGZERSİZLERİ!!!

( Kimyacı Lavoisier, 1781'de yanmanın oksijenle olanaklı olan kimyasal bir işlem olduğunu ortaya koyar, ayrıca oksijenin soluk alma yoluyla gövdede yandığı anlaşılır.


FaRkLaR [Karıştırılmaması Gerekenler]

- TRACT: Solunum sistemi.
( Solunum sistemi, sağ ve sol olmak üzere iki akciğerden oluşur ve bunlar mediastin ile ayrılırlar. )
( Toplardamar kanını atardamar kanına çevirirler. )

- SAĞ AKCİĞER ile/ve SOL AKCİĞER
( 3 lob vardır.[üst-orta-alt] İLE/VE 2 lob vardır.[üst-alt] )

- YARIKLAR ile/ve LOBLAR

- ANAXIMENES

- SOLUK BORUSU ile YEMEK BORUSU

( WEASAND/TRACHEA with ESOPHAGUS )

- SOLUK DELİĞİ ile/ve/<> SOLUK YOLU
( [Ar.] MENFES ile/ve/<> HANÇERE, MİZMÂR[Ar.] )

- SOLUK ile İLK SOLUK(GASPING)

- SOLUK ile SOLUK VERMEK

( Derin ve sakin şekilde solunum ile canlılık artar, o da beyni etkiler ve zihnin arınmasına ve istikrar bulmasına ve derin düşünmeye elverişli hale gelmesine yardım eder. )
( Tekrarlama, soluğunuza istikrar kazandırır. )
( [Ar.] NEFES, ŞEHÎK ile ZEFÎR )
( BREATH(ING)/INHALE with EXPIRATION/EXHALE )
( With deep and quiet breathing vitality will improve, which will influence the brain and help the mind to grow pure and stable and fit for meditation. )
( Repetition will stabilise your breath. )

- SOLUK ALMA ile/ve/değil SOLUK VERME
( [Ar.] ŞEHÎK[< ŞEHKA] ile/ve/ ( TEBEHHÜR: Kısa ve sık soluk alma. )

- TENEFFÜS-İ CİLDÎ ile TENEFFÜS-İ KASABÎ ile TENEFFÜS-İ SAFÎRÎ ile TENEFFÜS-İ SINÂÎ ile TENEFFÜS Bİ-L-HEVÂ
( Deri solunumu. İLE
Trake solunumu. [biyolojide] İLE
Havanın soluk borularına girdiği ya da çıktığı sırada doğal olmayan ses. (tıp'ta) İLE
Boğazdan açılan yapay bir delik aracılığıyla sayrının soluk alması. (tıp'ta) İLE
Hava ile solunum. )
( TENEFFÜS[< NEFES]: Nefes, soluk alma; Yorgunluk almak için dinlenme; Tan yeri ağarma; Deniz suyunun dalga ile sahile vurması. )

- AĞIZDAN SOLUK ALMAK ile/yerine BURUNDAN SOLUK ALMAK

- EUPNE ile APNE

( Solunumun normal hali. İLE Solunumun durması. )

- APNE ile ASFİKSİ
( Solunumun durması. İLE Oksijen yetersizliğinden dolayı boğulma. )

- HIPOPNE ile HIPERPNE
( Solunum derinliğinin azalması(yüzeysel solunum). İLE Solunum derinliğinin artması. )

- TAKIPNE ile BRADIPNE
( Solunum sayısının artması. İLE Solunum sayısının azalması. )

- HİPOVENTİLASYON ile HİPERVENTİLASYON
( 1 dakikada akciğerlere giren hava miktarının azalması. İLE 1 dakikada akciğerlere giren hava miktarının artması. )

- ANOKSİ ile HİPOKSİ
( Dokuda oksijen(O2) yokluğu. İLE Dokuda oksijen(O2) azalması. )

- ANOKSEMİ ile HİPOKSEMİ
( Kanda oksijen(O2) yokluğu. İLE Kanda oksijen(O2) azalması. )

- HİPERKAPNİ ile AKAPNİ ile HİPOKAPNİ
( Kanda ve dokuda karbondioksit(CO2) artması. İLE Kanda ve dokuda karbondioksit(CO2) yokluğu. İLE Kanda ve dokuda karbondioksit(CO2) azalması. )

- HAPŞIRMAK ile ÖKSÜRMEK
( [Ar.] NAHNAHA: Öksürük. | Hırıltılı soluma. )
( TO SNEEZE/STERNUTATION with TO COUGH )

- HAPŞIRMA ile AKSIRMA

- SUÂL-İ DÎKÎ ile SUÂL-İ KELBÎ

( Boğmaca öksürüğü. İLE Durup durup gelen şiddetli öksürük. )

- HIÇKIRIK: Çok yemek yeme ya da sinirsel bir nedenle ve istemsiz olarak diyafram kasının kasılmasıyla hava akciğerlere geçerken boğazdan çıkan ve düzgün aralıklarla yinelenen ses.
( FUÂK, ŞEHÎK[Ar.], NUHÂT: Hıçkırma. | HICCUP[İng.] | SCHLUCKAUF[Alm.] | HOQUET/SANGLOT[Fr.] | SINGHIOZZO[.] | [İt.] | HIPO[İsp.] )

- NEHM[Ar.]: Horlayarak soluma, hırıltılı soluk alma.

- SOLUK DARLIĞI/DİSPNE
( [Ar.] ZÎK-I NEFES ile/ve ZÎK-İ SADR[: Göğüs darlığı.] )
( DYSPNEA )

- SOLUK BORUSU YANGISI(İLTİHABI): TRAKEİT


 

Solunum, sağlıklı olma ve iyileşmede temel anahtarlardan birisidir ve soluk almadan tam olarak yararlanmak için tüm yeteneklerimizi kullanmamız gerekir. "İnsanlara kendiliğinden iyileşmeye ulaşabilmeleri için tek bir şey yapmalarını söylemek zorunda kalsaydınız söyleceğiniz şey ne olurdu?" diye sorulsa şu yanıtı vermek gerek. "Soluğunuzla çalışın!"

  Bazı soluk alma tekniklerini gözden geçirelim;

1.) Soluk Alma Gözlemi: Soluk alma sistemlerinden en basit olanı onu gözlemlemek, herhangi bir şekilde etkilemeye çalışmadan soluk alma temponuzu zihninizle izlemekten başka bir adım atmamaktır. Bunu sağlamak için;
1) Rahat bir pozisyonda dik, gözleriniz hafif kapalı olarak oturun.

2) Dikkatinizi soluğunuza yoğunlaştırın ve mümkünse aşamalar arasındaki değişiklikleri takip ederek, içe çekip dışa vererek soluk temponuzun ritmini izleyin.
Bunun her gün beş dakika boyunca uygulanması yerinde olur. Dikkatinizi soluk temponuzda yoğunlaştırıp onu izlemekten başka bir amacınız olmamalı. Soluğunuz nasıl değişirse değişsin, titreşimler çok küçük olsa bile, onları izlemeye devam edin. Bu temel bir meditasyon biçimi, bir gevşeme yöntemi ve beden ile zihni uyumlaştırmaya başlamanın bir yoludur.

  2.) Dışa Vererek Başlama : Soluk alma süreklidir, başı ya da sonu yoktur, ama doğrusu, bir soluğun içe çekerek başladığı, dışa vererek sona erdiği gibi bir düşüncemiz de vardır. Bu yaklaşımı tersine çevirmeye çalışalım. Beş dakikalık Soluk Alma Gözlemi`nin sonunda bunu deneyin. Yine, dikkatinizi onu etkilemeye çalışmadan soluk almaya yoğunlaştırın, ama soluğu dışa vermeyi her yeni soluğun başlangıcı olarak deneyin. Bunu sadece bir dakikalığına yapın. Bu şekilde tersine çevrilmiş soluk almanın ne kadar farklı olduğunu göreceksiniz. Soluk almaya dışa vererek başladığınız zaman, kendinizi soluğunuza çok daha yakın hissedip, pasif biçimde izlemektense aktif biçimde onunla içiçe olduğunu düşünebileceksiniz.

Bu yön değişikliğini yapmanın önemli bir psikolojik nedeni var: Soluğu dışa vermeyi denetleme potansiyeliniz soluğu içe çekmeyle kıyaslandığında daha fazladır. Çünkü ciğerlerinizden çıkan havayı sıkıştırmak için kaburgalarınız arasındaki iradenizle yönlendirdiğiniz kasları kullanabilirsiniz ve bu kas sistemi havayı içeri çekerken kullanılandan çok daha güçlüdür. Dışarı daha fazla hava verdiğinizde, kendiliğinden içeriye daha fazla hava alırsınız. Solunum, derinleştirmek istenilir bir şeydir ve bunu yapmanın en kolay yolu da soluğu dışa vermeyi her ayrı soluğun ilk kısmı olarak düşünmeye başlamak, soluğu içe çekme konusunda hiçbir kaygı duymamaktır. Çin abecesinde "soluk"un iki parçası vardır; bunların birisi "dışa verme", diğeri ise "içe çekme" anlamına gelir ve dışa verme önce gelmektedir.

  3.) Kendinizi Soluğunuza Bırakma : Bu egzersiz en iyi biçimde sırt üstü yatarken yapılır, böylece uyurken ya da yeni uyanmış bir halde de denemek isteyebilirsiniz.
1) Gözlerinizi kapatın, kollarınızı bedeninizin yanında tutun ve dikkatinizi onu etkilemeye çalışmadan soluk almanızda yoğunlaştırın.
2) Şimdi soluğunuzu her içeri alışınızda evrenin rüzgarının size doğru estiğini, her dışarı verdiğinizde ise geri çekildiğini hayal edin. Soluğun pasif alıcısı olduğunuzu düşünün. Evrenin soluğu sizin içinize girdikçe, bırakın bu soluk, el ve ayak parmaklarınızın uçlarına kadar bedeninizin her parçasına işlesin.
3) Soluğu on defa dışa verip içe çekmeniz süresince algılamanızı durdurmaya çalışın. Bu işlemi günde bir defa yapın.

  4.) Gevşeme Soluğu : Dilinizi yoga pozisyonuna getirin;
Diinizin ucunu üst ön dişlerinizin iç yüzeyine değdirin, sonra minesine, dişiniz ile ağzınızın üstü arasındaki yumuşak dokuya dayanana kadar dişlerinizin üstüne kaydırın. Tüm egzersiz boyunca dilinizi orada tutun. Tamamen ağzınızdan, duyulabilir bir ses çıkararak (bir whoosh sesi), dışarı soluk verin ve soluk alın. Ağzınızı kapatın ve (içinizden) 4'e kadar sayarak sakince burnunuzdan içeri soluk alın. Sonra soluğunuzu 7'e kadar sayarak tutun. Son olarak, sekize kadar sayıp ağzınızdan ses çıkararak soluk alın. Bu bir soluk döngüsünü oluşturur. Toplam dört defa tekrarladıktan sonra her zamanki gibi soluk alın. Diliniz o haldeyken dışa soluk vermekte zorlanıyorsanız dudaklarınızı büzmeyi deneyin; bunu yapmayı kısa sürede öğrenebilirsiniz. Egzersizi yapma hızınız burada önemli değildir. Önemli olan, "içe çek, tut, dışa ver" şeklindeki 4-7-8 oranını takip etmektir. Soluğunuzu rahatça uzun bir süre tutabilmeniz sizi sınırlayacağından, sayınızı buna göre ayarlayın. Bu egzersizi yaparken yavaşlatabilirsiniz, ki bu da istenilir bir şeydir. Bunu en azından günde iki defa yapın.

Gevşeme Soluğu`nu herhangi bir yerde yapabilirsiniz, ancak bir yerde oturuyorsanız dik durmaya çalışın. Akşamları yatağa giderken, uyumadan hemen önce yapmanızı salık veririz. Gece uyanırsanız da tekrar uyumanızı, düşüncelerinizden kopup duygusal çalkantılar yaşamamanızı sağlar. Ayrıca sinir sistemine harika etkilerde bulunur. Özel olarak da, içselleşmiş kaygıyı azaltıp, sindirim, dolaşım ve diğer sistemlerin daha uyumlu biçimde işlemesini sağlayarak sempatik-parasempatik sinir sisteminin faaliyetlerinin hızını düzenliyor. Bu çalışmanın yararları süreç içinde ve katlamalı olarak ortaya çıkar, en sonunda tüm sinir sisteminin daha sağlıklı biçimde işlemesini sağlar. Ayrıca kan basıncının yükselmesi, ellerin üşümesi, bağırsakların tahriş olması, kalp aritmileri görülmesi, düzensiz anksiyete ve panik ile birçok yaygın hastalıkta da özel bir tedavi işlevi görür. Bu yöntem en etkili ve süreli gevşeme yöntemlerinden biridir.

  5.) Uyarıcı Soluk : Bu egzersiz gevşetici olmaktan ziyade uyarıcıdır. Dolayısıyla bu teknikten kendinizi uyuşuk ya da zihinsel bakımdan tembel hissettiğiniz zamanlarda canlanmak amacıyla yararlanabilirsiniz. 1) Dik durarak ve gözleriniz kapalı olarak rahatça oturun ve gevşeme soluğunda tanımlandığı şekilde dilinizi yoga pozisyonuna getirin.
2) Ağzınızı hafif kapalı tutarak burnunuzdan hızla soluk alıp verin. Soluğu içe çekme ve dışa verme eşit sürede ve kısa olmalı, köprücük kemiğinin hemen üstünde, boynunuzdaki kasların ve diyaframınızın gerildiğini hissetmelisiniz. (Hareketliliği hissetmek için ellerinizi bu bölgelere koymayı deneyin.) Göğsün hareketi, hava basan bir körük gibi hızlı ve mekanik olmalıdır. Aslında bu egzersizin Sanskrit adı da "körük soluğu" anlamına gelmektedir. Hem içe çekerken hem dışa verirken soluk alışınızın sesi duyulmalıdır. Eğer rahat olarak yapabiliyorsanız hızı saniyede üç devire çıkarabilirsiniz.

Bu egzersizi ilk denemede sadece onbeş saniye süreyle yapın, daha sonra her zamanki gibi soluk alın. Her seferinde süreyi beş saniye kadar artırın ve tam bir dakikaya ulaşmaya çalışın. Bu gerçek bir egzersizdir. Dolayısıyla kullandığınız kasların yorulduğunu hissedebilirsiniz. (Kuşkusuz bu egzersiz kaslarınızı kuvvetlendirecektir.) Ayrıca başka birşeyi daha hissetmeye başlayacaksınız: Her zamanki gibi soluk almaya döndüğünüzde bedeninizde belli belirsiz ama kesin bir enerji hareketi olacaktır. Belki, bunu kollarınızda bir titreme ya da karıncalanma olarak hissedebilirsiniz. Bunun yanında kendinizi daha uyanık hissedebilir ve yorgunluğunuzun kalmadığını görebilirsiniz. Bu olay, aşırı karbondioksit vermenin sonucunda psikolojik değişikliklere yol açan, hızlı hızlı ve derin soluk alma durumu değildir. Körük soluğunu tam bir dakika sürdürebilmeniz durumunda, bunu öğleden sonraları, kendinizi canlandıracak kafeinli bir içecek yerine deneyin. Bu yöntemin yararını özellikle araba kullanırken uyuklamaya başladığınız durumlarda da görürsünüz. Ayrıca bu egzersizi üşüdüğünüzü hissettiğiniz zaman kendinizi ısıtmak için kullanabilirsiniz. Bu egzersizi ne kadar çok yaparsanız, onun yarattığı enerjinin o kadar çok farkında olursunuz.

 

 

Bu sistemleri bir kere daha gözden geçirelim ve bundan sonraki günlük yaşantınızda nasıl kullanabileceğinizi özetleyelim.

Soluk Gözlemi gevşemenize yardımcı olacak bir meditasyon pratiğidir ve soluk alma tekniği yoga geleneğinin eski bir tekniğidir. Düzenli yapma alışkanlığını edinirseniz kendi adınıza büyük bir kazanç olacaktır. Günde beş dakika yapılması istenmişti bu nefes gözleminin tanımında ancak istediğiniz kadar yapmakta da tabii ki serbestsiniz. Bu uygulamayı sabahları beş dakika yapmanızı özellikle salık veririm. Bu süreyi artırırsanız kendinize daha uygun şekillerde düzenleyebilirsiniz.

Soluğu tersine çevirme tekniği, soluk alma kapasitenizin gelişmesine katkıda bulunarak sağlığınızı genel olarak olumlu yönde etkileyecektir. Bu tekniği günde bir dakika yapmanız salık verilmişti fakat her aklınıza gelişinde ya da her boş zaman bulduğunuzu düşündüğünüzde de yapabilirsiniz. Bunu beş dakikalık Soluk Gözlemine dahil etmeniz de olanaklıdır.

Kendinizi Soluğunuza Bırakma tekniğinde, günde bir defa yapmanız istenilen zihinde canlandırma oyunu da her yerde ve her zaman yapılabilir, yalnız gece yatmaya gittiğinizde ya da sabah ilk uyandığınızda yattığınız yerden yapmak daha kolayınıza gelebilir.

Gevşeme Soluğu, her biri dört soluk alıp vermeden oluşan en az iki seansı gerektirmektedir. Bu egzersizi günde iki kere ve sekiz devire çıkarmanız daha yerinde olur. Kuşkusuz bu egzersizi kendinizi kaygılı, morali bozuk ya da fiziksel bir sıkıntı çektiğiniz herhangi bir zamanda da yapabilirsiniz, fakat iki seansı zorunlu bir asgari ölçü olarak benimsemenizde ısrar etmek gerekir. Bu egzersizlerden birini sabahları, doğal olarak meditasyon konumuna getirdiğnden, meditasyon yapmadan önce de tercih edebilirsiniz.
Uyarıcı Soluk da her zaman yapılabilir. Kendinizi uyuşuk ya da zihinsel açıdan tembel hissettiğiniz zamanlarda canlanmanız açısından son derece yararlı bir egzersizdir ancak bunu her koşulda günde en az bir defa yapmanızı öneriyorum. Gevşeme Soluğu`ndan önce yapmak da sizi daha kolay biçimde bir meditasyon ortamına getireceğinden sabah ritüellerinizle birleştirmeniz de uygun olacaktır.

Bu beş soluk egzersizini şu şekilde düzenleyebiliriz:

Sabah :
Uyarıcı Soluk
Gevşeme Soluğu (uyarıcı soluğun hemen arkasından)
Soluk Gözlemi (asgari beş dakika ve gevşeme soluğunun hemen arkasından)
Soluğu İçe Çekme ve Dışa Vermeyi Tersine Çevirme

Yatarken :
Kendinizi Soluğunuza Bırakma (on soluk)
Gevşeme Soluğu (on soluğun hemen arkasından)

Bunların hepsi on dakika bile sürmezken, sağlığınızda önemli gelişmeler sağlamanıza yarayabilir. Bu sistemleri seveceğinizi ve gece seansından sonra harika bir uykuya dalacağınızı düşünüyorum. Soluk alma çalışmasının yararlarının günlük uygulamalara bağlı olduğunu, yavaş yavaş ve katlamalı biçimde artarak görüldüğünü unutmayın.

 

 

ANDREW WEIL`in
"8 HAFTADA İDEAL SAĞLIK"
adlı kitabından


 

 

 


 

SOLUK ALMANIN GÜCÜ : Sağlığın temeli, sağlıklı bir kan dolaşımıdır. Çünkü dolaşım sistemi oksijen ve besinleri vücudun tüm hücrelerine taşıyan sistemdir. Sağlıklı bir dolaşım sistemine sahipseniz, uzun ve sağlıklı bir yaşamınız olacak demektir. Sistemin çevresi dolanımdaki kandır. Bu sistemin kontrol düğmesi nedir? Kontrol düğmesi soluk almadır. Bedeninize uygun şekilde oksijen verebilirseniz; bu oksijen her hücrenin elektriksel sürecini uyaracaktır.

Bedenin nasıl çalıştığına biraz daha yakından bakalım. Soluk almak sadece hücrelerin oksijenlenmesini kontrol etmez, aynı zamanda bedeni koruyan beyaz hücreleri içeren lenf(akkan) sıvısının akışını da ayarlar. Lenf sisteminin görevi nedir? Bazıları onu vücudun kanalizasyon sistemi olarak düşünürler. Şimdi lenf sisteminin nasıl çalıştığına bakalım. Kan kalpten atardamarlar aracılığıyla ince, geçirgen kılcal damarlara pompalanır. Kan kılcal damarlara oksijen ve besin taşır ve bunlar hücrelerin etrafında bulunan akkana(lenf sıvısına) geçirilir. Hücreler gereksinimi olan şeyleri bilecek kadar akıllı ya da çekicidir. Hücre kendi sağlığı için gerekli olan besin ve oksijeni alır, bir kısmı tekrar kılcal damarlara dönecek olan toksinleri(zehirleri) dışarı atar. Fakat ölü hücreleri, kan proteinlerini ve öteki zehirli maddeleri dışarı atma görevi lenf sisteminindir. Lenf sistemi de derin soluk almakla eyleme geçirilebilir.

Hücrelerin oksijen miktarını kısıtlayan fazla sıvı ve çok miktardaki toksik madde; lenf sistemi tarafından dışarıya atıldığı için bedenin hücreleri lenf sistemine bağlıdır. Sıvı, kan proteinleri hariç, ölü hücreleri ve diğer zehirli maddeleri nötralize ve tahrip eden lenf bezlerinin içinden geçer. Lenf sistemi ne kadar önemlidir? Lenf sistemi yirmi dört saat çalışmazsa, hücrelerin etrafında oluşan fazla sıvı ve kan proteinleri yüzünden insan ölür.

Kalp, dolanımdaki kanın pompasıdır, fakat lenf sistemi böyle bir pompaya sahip değildir. Lenflerde kalbin görevini, kas hareketleri ve soluk alma yerine getirir. Etkin bir lenf ve bağışıklık sistemiyle birlikte sağlıklı bir kan dolaşımına sahip olmak istiyorsanız; bu sistemleri harekete geçirecek şekilde derin soluk almak zorundasınız.

Meşhur bir lenf uzmanı olan Dr. Jack Shields son zamanlarda bağışıklık sistemi üzerinde ilginç çalışmalar yapmıştır. Shields insan bedenin içine koyduğu kameralarla lenf sistemini temizleyen uyarıcıların neler olduğunu gözlemiştir. Bu görevi en iyi şekilde diyaframa alınan derin soluğun yerine getirdiğini görmüştür. Derin soluk, vakum gibi kan dolaşımı aracılığıyla lenfi çeker ve bedenin toksinleri yok etme hızını artırır. Gerçekten de derin soluk ve alıştırmalar bu süreci on beş kat daha hızlandırabilir.

Bu bölümde anlatılanlardan sadece derin soluk almanın önemini anlayıp uygulamak bile beden sağlığını önemli oranda artırabilir. Yogada soluk almanın üzerinde bu kadar çok durulması bu yüzdendir ve derin soluk alma kadar bedeni temizleyen başka hiçbir şey yoktur.

Sağlıklı olmada soluk almanın çok önemli olduğunu kavramak için sağduyunun çok zorlanması gerekmez. Sadece önemi üzerinde biraz düşünmek yeterlidir. Nobel ödüllü Dr. Otto Warburg oksijenin hücrelere etkisi üzerinde çalışmıştır. Warburg sağlıklı ve normal hücrelere verilen oksijeni azalttığında; bu hücrelerin habis haline dönüştüklerini gördü. Daha sonra benzer bir çalışmada Dr. Harry Goldblatt hiçbir hastalığı olmadığı bilinen farelerin denek olduğu bir deney yaptı. Deneyinde yeni doğmuş farelerden alınan hücreleri üç gruba ayırdı. Deney tüpüne aldığı bir grubu otuz dakika oksijensiz bıraktı. Birkaç hafta sonra bu hücrelerin bir çoğu öldü, kalanlardan bir kısmının hareketleri yavaşladı ve geriye kalanlar da habis hücre görünümünü alacak şekilde yapılarını değiştirmeye başladılar. Bu arada diğer iki grup hücre de sürekli atmosferik koşullarda oksijen alabilecek şekilde deney tüplerinde incelemeye alındılar. Otuz gün sonra Dr. Goldblatt bu hücreleri üç ayrı grup fareye enjekte etti. İki hafta sonra iki normal grup hücrenin enjekte edildiği farelerde herhangi bir anormallik görülmedi. Ancak oksijensiz bırakılan hücrelerin enjekte edildiği farelerde habis büyümenin gerçekleştiği görüldü. Bir yıl sonra aynı fareler tekrar gözlendiğinde habis büyümenin devam ettiği, normal hücrelerin ise normal kaldığı gözlendi.

Bu deney bize ne anlatıyor? Araştırmacılar hücrelerde habis ya da kanser oluşumunda temel etkenin oksijen azlığı olduğuna inanmaktadırlar. Oksijen azlığının hücrelerin yaşam kalitesini etkilediği kesindir. Sağlığımızın kalitesi de hücrelerimizin kalitesine bağlıdır. Bu nedenle sağlık için ilk öncelik, soluk almaya verilmelidir.

Sorun birçok kimsenin nasıl soluk alınacağını bilmemesidir. Üç Amerikalıdan biri kansere yakalanmaktadır. Fakat yedi Amerikalı atletten ancak biri kansere yakalanmaktadır. Yukarıdaki deneyler bu durumu açıklığa kavuşturmaktadır. Atletler dolaşan kana en hayati elementi, yani oksijeni vermektedir. Bir diğer açıklama da lenf sisteminin hareketini uyararak bağışıklık sisteminin en üst düzeyde çalışmasını sağlamaktadır.

Sistemi temizlemek için en etkin soluk alma şekli nedir? Bir birim zamanda soluk alıyorsanız; dört birim zaman da içinizde tutmalısınız, iki birim zamanda dışarı vermelisiniz. Dört saniye soluk alıyorsanız; on altı saniye içinizde tutup, sekiz saniyede dışarı vermelisiniz. Soluğu niçin bir birimde alıp iki birimde veriyorsunuz? Lenf sistemi aracılığıyla toksinleri atmak için. Soluğu niçin dört birim tutuyorsunuz? Kan ve lenf sistemini tam olarak oksijenlendirmek için. Soluk alırken kan sisteminden vakumda olduğu gibi tüm toksinleri dışarı atabilmek için karın bölgesinin en altına soluk almaya başlanmalıdır.

Spordan sonra ne kadar açlık hissedersiniz? Beş kilometre koştuktan hemen sonra oturup kocaman bir biftek mi yersiniz? Şüphesiz hayır. Spordan hemen sonra derin derin soluk alırız. Çünkü o anda bedenin en çok gereksinim duyduğu şey oksijendir. Bu nedenle sağlıklı yaşamanın ilk prensibi derin soluk almaktır. Günde en az üç defa yukarıdaki kurala göre on derin soluk almalısınız. Soluk alışlar burundan, verişler ağızdan yapılmalıdır. Uzun süre soluk alacağım diye kendinizi zorlamamalısınız. Bu süre, zamanla yavaş yavaş artacaktır. Günde en az üç defa on derin soluk almaya başlarsanız; sağlığınızda büyük gelişmeler olacağını göreceksiniz. İyi soluk almanın sağladığı yararı sağlayacak hiçbir vitamin ilâcı ya da yiyecek yoktur.

Genel olarak soluk almanın uygun yollarından birisi de havayla alıştırma yapmak anlamına gelen aerobik yapmaktır. Koşmak güzel, fakat streslidir. Yüzmek mükemmeldir. Tüm bu alıştırmaları kurallara uygun olarak yapmak gerekir.

 

 

ANTHONY ROBBINS`in
"SINIRSIZ GÜÇ"
adlı kitabından


 

Beş duyu uzuvlarının her birinin ayrı işlevi olduğu gibi burun "soluk almak" içindir.
Ağızdan alınan ve verilen soluk, yanlış olup evrensel enerji kanallarının giriş noktası olduğu hatırlanarak meditasyon ve egzersizler haricinde de soluk burundan alınmalı ve verilmelidir... Bedenimizin yaşamsal gereksinimi olan prana (Ki,chi,evrensel enerji) ETERİK Bedene ait bir organ sistemi olan Sanskrit dilinde Nadi adı verilen kanallar vasıtası ile tüm bedende devinir. Nadilerin ana kanalı olan Sushumna Nadi omurga, omurilik boyunca kuyruk sokumuna dek uzanır. Sol burun deliğinden başlayan kanal(İda Nadi) soğuk ay enerjisini taşırken, sağ kanal olan Pingala Nadi ya da Surya Nadi sıcak güneş enerjisi olarak adlandırılan eril enerjiyi taşır. Bu iki enerjinin nadiler vasıtası ile döngülerini temin ettiği enerji girdaplarının dengede olması bedenin sağlığı ile birebir ilişkidedir. Enerji girdapları Chakra adı verilen 7 ana açılımda dönerler. Her bir girdap bir salgı bezini harekete geçirir ve dengede olmaları bu bezlere bağlı olan organların da dengede çalışmasını sağlar. Aşırı dönen herhangi bir girdap aşırı salgıya ve o organa bağlı hücrenin dejenerasyonuna sebep verir ki sonuç olarak bu dengesizliği haber veren hastalık ortaya çıkar. Girdapları dengede tutmak ; doğru soluk almak ve Tibet 5 li ayin çalışması ile mümkündür.

Soluk Çalışması

Evrensel enerjinin bedenimizde sağlıklı ve kesintisiz akabilmesi için;
- Dik ve düz bir omurga duruşuna gereksinim vardır.
- Ayrıca gevşek omuz ve boyun kaslarına da gereksinim vardır ki bu kaslar stres ve toksin birikiminden dolayı daima kasılmış durumda olduğundan bedende oksijenle taşınan prana, beyne yeterince ulaşamaz bu da farkındalık düzeyini düşürür.
- Burun deliklerini kullanmanın yanı sıra, tam kapasite tümü kullanılan ve temiz olan akciğerlere gereksinim de ilk şarttır.

Bebek Soluğu

Üç kısımdan oluşan akciğerlerimizin en alt bölümü yeterince ve doğru soluk almadığımızdan toksin biriktirir ve kapasitesi düşük prana devindirir.

Boşaltılmış ciğerlere;
- Üst karın şişirilerek alt ciğerin ilk alınan solukla doldurulması

- Ve sırası ile orta ciğerin kaburgaları yanlara iterek doldurulması

- Ve en son üst ciğer bölümünün omuzları yukarı iter şekilde doldurulması 4 sayısına denk düşecek şekilde alınması ile başlar.

- Verişte üst karın içeri çekilerek ilk alınan soluk salınır,

- Kaburgalar geriye çekilerek ikinci bölüm salındıktan sonra omuzların serbest bırakılıp gevşemesi ile son bulur.

Bu soluğa diafram soluğu da denir.


 

 

 


 

İki çeşit soluk vardır. Durağan soluk ve hareket halinde soluk. Durağan soluk: Akciğerlerin soluğu alması, vermesi, bir süre durduktan sonra tekrar alması ve vermesidir. Bu, yaşamak için bedenin yinelediği bir hareketler zinciridir. Bu eylemler dizisi durduğu anda yaşam da durur.

Hareket halinde solunum, konuşurken, zorlu hareketler yaparken, koşarken aldığımız soluktur. Bu durumda beden, daha çok solunum gereksinimi duyar. Ancak, yukarıda saydığımız eylemleri daha rahat ve iyi bir biçimde gerçekleştirebilmemiz için solunum kapasitemizin fazla olması gerekir. Zorlu hareketler yaparken, koşarken ya da spor yaparken, solunum kapasitemiz yeterli değilse çabuk yoruluruz. Yani, "kondisyon" denilen beden direncinin solunum kapasitesiyle yakından ilgisi vardır. Konuşmada da durağan soluktan daha çok soluğa gereksinim vardır. Çünkü sesi oluşturan, tonun yoğunluğunu ve sürekliliğini sağlayan güç soluktur.

Solunum sorunu ülkemizde daha yeni yeni gündeme gelmekte. Oysa özellikle Doğu ve Uzakdoğu'ya bakacak olursanız soluğun binlerce yıldır gündemde olduğunu görürsünüz. Bu ülkeler, sağlık açısndan sık sık soluğun yardımına başvururlar ve tarih boyunca da başvurmuşlardır. Üzülerek söylüyorum, neredeyse yüzde doksanımız yanlış soluk alıyor. Yanlış soluk alınca da soluğunu yanlış kullanıyor. O kadar ki, sanatını solukla gerçekleştirmeleri gereken pek çok tiyatro ve opera sanatçısının soluğunu yanlış alıp, yanlış kullandıklarına tanık oldum. Yine üzülerek söylüyorum, ülkemizde, tiyatro ve opera sanatçısı yetiştiren kurumların bu konudaki eğitimi ya yetersiz ya eski yöntemlerle yapılmakta ya da hiç yapılmamaktadır.

Bunu söylemeye gerek yok sanırım, bir oyuncu ya da operacının en önemli donanımlarından biri sesi olmalıdır. İki sanatın da iyi, güzel ve etkileyici bir biçimde gerçekleşebilmesi için önde gelen ve ayrıcalıklı gereklilik sestir. Soluğunuz yeterli değilse bu yaşamsal gerekliliği nasıl elde edebilirsiniz? Yeterli sesi olmayan ya da sesini iyi bir biçimde kullanamayan opera ya da tiyatro santçısı, istediği kadar yetenekli olsun, sanatında yarım kalmıştır.

Yanlış soluk ya da soluğun yanlış alınması ne demektir? Soluğun, yalnızca göğüs bölgesine alınması demektir. Bunun nedeni de, soluk alış sırasında, bel ve mide kaslarımızın görevlerini yapmamalarıdır. Bu görevlerin neler olduğunu bir süre sonra göreceğiz. Soluğumuzu göğüse aldığımız zaman, havayı akciğerlerimizin üst kısmına almış oluruz. Bu da almamız gerekenden daha az oksijenin akciğerlerimize girmesini sağlar. Çünkü, akciğerlerimiz üstü dar, altı geniş bir koniye benzer. Soluğu göğüse aldığımız zaman akciğerlerimizin üçte birine ya da yarısına kadar dolmuş olur.

Soluğu doğru almak, konuşma açısından olduğu kadar sağlık açısından da çok önemlidir. Yanlış soluk, tansiyon, migren, astım ve psikolojik bunalım gibi pek çok sağlık sorununa neden olmaktadır.

Anımsamaya çalışın, en son ne zaman derin bir soluk aldınız? Belki de anımsamıyorsunuz bile. Yeni yapılan bir araştırmada, bir kişinin lenf bölgelerine kameralar yerleştrilmiş, kişi doğru ve derin soluk aldığı zaman, sanki bir maddeyi sabunlu suyla yıkar gibi, bu bölgelerin de yıkanıp temizlendiği gözlenmiş. Çok doğru, çünkü, alınan ve bedene dağılan madde oksijen. Bu nedenle de konunun uzmanları günde 2 litre su içmenin yanında, en az 6-7 kez derin soluk almanın gerekli olduğu görüşünde.

Soluğun yanlış alınıp, yanlış kullanılması konuşma açısından da çok önemli sorunlar doğurur. Soluğumuzu doğru alıp, doğru bir biçimde kullanamıyorsak tonsuz bir ses çıkar ağzımızdan. Bu da cılız bir sestir. Hele bir de gergin bir bedene sahipsek, özellikle gırtlak, omuz ve boyun kaslarımızda gerginlik varsa, güzel ve rahat bir ton elde edemeyiz. Kasların gerilip gevşemesi organlarımızın hareket etmesine neden olduğu için, soluk sese dönüşmeden önce, sayısız yolla değişikliğe uğrar. Bu nedenle, ses ve soluğun dengeli bir biçimde kullanılabilmesi için, kasların gergin olması bu eşgüdümü engeller. Bu engelleme soluğun, dolayısıyla sesin bozulmasına neden olur.

Konuşurken soluk ne zaman alınır? Soluk, cümle başında alınır. Eğer, tümce uzunsa, anlamı bölmeyecek bir virgülden sonra alınır. Soluk almanın bilincinden uzaksak, bize soluğu bilinçaltımız aldırır. Bilinçaltımızın da, soluk alma konusunda bize ne gibi sorunlar yaratacağı belli olmaz. Bu belirsizlik ve düzensizlik, soluğun yanlış kullanımı nedeniyle pek çok konuşma sorunu yaratır.

Sözgelimi, cümleye başladınız ve cümleyi bitirecek soluğunuz var, ama bilinçaltınız devreye girip size cümlenin ortasında soluk aldırabilir. Cümlenin ortasında alacağınız soluk, anlamı ikiye bölecektir. Sizi dinleyen kişi, anlamı toparlayana kadar siz ikinci cümleye geçtiniz, kişi ikinci cümlenin anlamını toparlayana kadar, siz üçüncü cümleye geçtiniz, belki de bilinçaltının gereksiz uyarısıyla üçüncü cümlenin de ortasında bir soluk aldınız. Böylece sizi dinleyen kişiyle sizin aranızda amansız bir yarış başlayacaktır. Dinleyen kişi, cümle anlamlarını derleyip toparlamakta güçlük çekeceğinden yorulacak ve sizi dinlemekten vazgeçecektir.

Ya da konuşma süreci içinde yeni bir cümleye başlayacaksınız ama, cümleyi bitirmek için yeterli soluğunuz yok. Cümle başında soluk almanız gerektiği halde, bilinçaltınız "Soluğun var, devam et" diyebilir. Soluk almadığınız için de cümlenin sonuna doğru soluğunuz tükenir ve sesiniz duyulmaz. Yani, cümlenin son bir ya da iki sözcüğünü söylememiş olursunuz. Oysa, Türkçe'de cümle sonları çok önemlidir. Çünkü yüklem, yani eylem cümlenin sonundadır. Oturdun mu? Geldin mi? Gittin mi? Aldın mı? Cümlenin sonunda soluğunuz tükendiğinde eylemi yok etmiş olursunuz, eylem yok olunca da anlamda önemli ölçüde zedelenme olur.

Bugüne kadar pek çoğumuz, soluğumuzu nasıl aldığımızı ve özellikle konuşurken onu nasıl kullanmamız gerektiğini düşünmemişizdir. Bu da çok doğal. Çünkü, şimdiye kadar hiç kimse bize, "Nasıl soluk alıyorsun?" gibi bir soru sormamıştır. Ama, sanıyorum, şu anda, yavaş yavaş, soluk alıp verme konusunda düşünmeye başladık.

Çeşitli çalışma ve araştırmalarla bedenimize doğru soluk almayı öğretip, soluk kapasitemizin genişlemesini sağlayabiliriz demiştim. Ancak, doğru soluk almayı bedenin işleyişi içine oturtmak az da olsa zaman alabilir. Doğru soluk sistemi, bedenin işleyişi içine oturduktan sonra kendi kendine çalışmaya başlar. Yani, kişi hiçbir zaman, "Acaba ben şimdi doğru soluk alıyor muyum ?" diye düşünüp, kendini sürekli bir denetim altında bulundurmamalıdır.

 

 

CAN GÜRZAP`ın
"KONUŞAN İNSAN"
adlı kitabından (YKY)


 

Solunum aletimizin ödevi iki yönlüdür: Bir yönü, soluk almadır, soluk alarak dışta bulunan hava akciğerlere çekilir ve besinlerin yanmasını sağlayan oksijenin kanla değinmesi elde edilir.

Diğer yönüyse, soluğu vermekle, bu yanmadan ortaya çıkan karbondioksidin dışarı atılmasıdır.

Soluk alma sırasında, hava, burun boşluğundan geçip gırtlak, soluk borusu ve iki kalın bronş aracılığıyla akciğerlere gider. Soluk verme sırasındaysa, tekrar aynı yolu izleyerek çıkar.

Solunum örgenlerinin sistemi, bir ağaç gövdesinin bir çok dallara ayrılmasına benzetilebilir. Gövde soluk borusu, iki kalın bronşa, onlar da, kendi aralarında bronş keseciklerine ayrılırlar. Akciğerler oldukça büyük iki örgendir. (Normal ağırlığı, baylarda 1300 gramdır.) Akciğer kesecikleri alanına havanın kanla değinmesi sırasında değişirler. Eğer kaba taslak bir benzetme yaparsak, diyebiliriz ki, akciğerler havayla dolduğu zaman genişleyip, havayı bıraktığı zaman daralan büyük bir süngere benzer. Akciğerler oylumunu kendi kendine büyültüp genişletemez.

Ancak bu genişletmeyi göğüs kafesi yönetir. Göğüs kafesi, vücutta omurganın, kaburgaların ve göğüs kemiğiyle bunları saran kasların oluşturduğu yürek ve akciğerleri koruyan boşluktur. Onun tabanı diyafram ile örtülmüştür. Diyafram alt yönü içbükey, üst yönü dışbükey durumunda çok yumuşak bir kastan yapılmış olup göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayırır. Kaburga kemiklerinin kıkırdakları ve göğüs kasları yardımıyla göğüs kafesi genişleyerek göğüs boşluğunun oylumu çoğalır. Bu sırada diyafram da aşağı doğru alçalarak bu boşluğu daha çok büyültür. Denilebilir ki, göğüs boşluğunun büyüyüp yükselmesi, kaburga kemiklerinin hareketiyle paralel biçimde, diyaframın hareketiyle de dikey biçimde olur.

Akciğerler "akciğer zarı" (plevra) ile örtülmüş olup onun üstü de kaburga kemikleriyle çevrilmiştir. Akciğer zarının her biri sağ ve sol olmak üzere iki yaprakçıktan meydana gelir. Bunlardan biri iç örgenler zarıdır ve akciğeri sarar; öteki çeper zarıdır, göğüs boşluğu çeperini kaplar. Bu iki yaprakçık, akciğer zarı veya plevra kovuğunu sınırlar.

Sonuç olarak akciğerlerin hareketi bir pompanın hareketine benzer. Göğüs kaslarının açılmasıyla kaburgalar ayrılıp diyafram alçalır ve zarlar da bu hareketi izlerler. Böylece akciğerler genişleyerek havayı çekerler. İkinci bir hareketle, çekilen havayı, göğüs kafesinin daralmasıyla dışarı verirler.

Yaşamımız sürüp giderken sürekli olarak soluk alıp veririz. Bu sırada soluk alırken solunum örgenlerimizin hareketini düşünmeyiz, bu iş kendiliğinden olur.

Halbuki topluluk karşısında söz söyleyenlerin alıştırmalarla solunumunu geliştirmesi kesinlikle gereklidir. Bunu herkes de yapabilir ve böylece onu isteminin kontroluna uyan bilinçli bir hareket haline koyar.

Solunum için yapılan alıştırmalar göğsün de kuvvetlenmesine ve genişlemesine yardım eder. Bunun için vücudun gelişmesi bakımından da yararlıdır. "Göğüs cimnastiği" toplum karşısında söz söyleyenlere büyük yararlar sağlar. Vücudu fazla yormamak ve soluk soluğa gelmemek şartıyla, koşmak ve merdiven çıkmak gibi, solunumun gelişmesine yardım eden çalışmalar yapılabilir.

Soluk alırken gözönünde tutulması gereken noktalar şunlardır:

Soluk: 1-derin, 2-sık, 3-çabuk, 4-düzenli, 5-sinirlenmeden, 6-gürültüsüz alınmalıdır.

Gürültülü soluk alma büyük bir kusurdur. Dinleyiciyi rahatsız eder ve bu halin önüne geçilemezse günün birinde söyleyicinin başarısızlığına neden olur.

Doğal solunumda ağız hep kapalı tutulmalı ve burundan soluk almalıdır. Burundan soluk alınırsa alınan hava ısınır ve temizlenir. Çünkü burun içindeki kıvrımlarla küçük kıllar süzgeç görevini görürler.

Ağızdan soluk almanın büyük zararları vardır. Böyle soluk almaya alışmış olanlar, tehlikeli olmamakla beraber, günün birinde ameliyat olmak zorunda kalırlar. (Koriza, ahtapot gibi) Özellikle ahtapotların önce sesi, sonra bellek, işitme, dişlerin çıkması, boy atma bakımından büyük zararları olduğu bilinir.

Bununla beraber, diksiyonda bazen ağızdan soluk almak da gerekir. Söyleyici söz söylerken her zaman gereken yerde soluk almak için ağzını kapayacak zaman bulamaz; öyle bir zaman gelir ki, duraklama zamanının kısaltılması gerekir. Sözün hareketi arttıkça duraklama zamanı daha kısalır ve gitgide solunum fazlalaşır ve o zaman burundan soluk almaya kalkışmak gülünç olur. Böyle hallerde ağızdan soluk almak gerekir.

İki türlü soluk alma vardır: 1- Diyaframa soluk alma. 2- Göğüse soluk alma. Diyaframa soluk alma, diyaframın alçalıp yükselmesiyle olur. (Çoğunlukla baylarda böyledir) Bu biçimde derin soluk alma, her zaman öğüt verilen bir biçimdir. Yalnız diyaframı aşırı bir halde kasıp gevşetmemelidir. Çünkü karın boşluğundaki bağırsaklara ve diğer örgenlere zarar verebilir. Bunun için yalnız diyaframa soluk almak da doğru değildir.

Göğüse soluk alma, kaburgaların alçalıp yükselmesiyle olur. (Çoğunlukla bayanlarda böyledir) Göğüse soluk almanın yukarı kesimiyle yapılanı hiç bir zaman öğütlenemez. Çünkü karnın içerisini sıkıştırır, çabucak yorgunluk ve soluk kesikliği verir. Göğüse soluk almanın aşağı kesimiyle yapılanı, diyaframın hafif büzülmesiyle olursa, en iyi olan biçimidir.

Bir hatip çoğunlukla, sözlerini ayakta söylediği için o durumda soluk alarak solunumunu ona göre ayarlar. Halbuki bir tiyatro oyuncusu bir çok değişen durumlarda soluk almak zorundadır. Solunumunu da ona göre düzenlemesi gerekir.

Sözün kısası, akciğerlerin alt kesimiyle soluk almaya alışmalıdır.

Soluk verme, solunumun ikinci zamanı olup soluk alma sırasında akciğerlere giren hava dışarı çıkar.

Soluk verirken onu tutumlu kullanmak, birden soluk vermemek gerekir. Bu çok önemli kurala uyulmadığı için söz söyleyenlerin çoğu soluklarını boşuna harcadıklarından çabuk yorulurlar.

Soluğu verirken söze başlamalıdır. Soluk vermenin sonunda olduğu gibi, soluk almanın sonunda da söz söylemek zararlıdır. Söze, soluk vermenin başlangıcında başlamalıdır. Şaşkınlığı anlatan tümcelere, çoğunlukla gürültüsüz bir soluk verdikten sonra başlanır. Bu gülmek için de böyledir.

Hiçbir zaman soluğun sonuna kadar söz söylenmemelidir. Çünkü solukla beraber ses de kuvvetini kaybeder ve "Bitiriş = Finale" duyulmaz bir hal alır. Halbuki söyleyici için pek çok soluk alma fırsatı vardır.

Soluk verme, her zaman eşit ve sarsıntısız olmalıdır. Böyle olmadığı zaman ses kulağa hoş gelmeyen bir keçi sesi gibi titrer. Bu ses titremesi göğüs solunumunda daha çok meydana çıkar.

Soluk verme bir tümcenin başındaki kadar, sonunda da yeterli olmalıdır ve söyleyici tümce sonlarını iyi, belirli söylemeye çalışmalıdır.

Günlük yaşantımızda, yani tüm diksiyon alıştırmalarının dışında, yukarıda söylenen kurallara uygun bir biçimde soluk almaya alışmak yararlıdır. Örgenlerimiz alışır ve söz söyleyen de soluk zorluğu ve ondan doğan yorgunluğu duymaz.

Solunumun sıklığı her kişinin gücüyle, anlatmak istediği duyguların şiddetine bağlı olduğundan belirli bir zamanda kaç kez soluk alıp vermek gerekeceğini tam olarak saptamak olanağı yoktur. Fakat halkın söz söylerken yeterli ölçüde soluk alıp vermediği bilinir.

Söz söylemeye başlamadan önce iyi bir soluk alıp verme tekniğine ulaşmamız gerekir. Sesi dinleyicilere ulaştıran soluktur. Eğer soluk zayıf olursa ses de zayıf olur. Eğer soluğun çıkışı çok bol olursa hem bir yarar sağlamaz, hem de söyleyiciyi çabuk yorar. Eğer soluk alıp verme düzensizse "sözakımı (le débid)" da eksik kesik, duraklamalarla anlamsız, sıkıcı olur. Solunum, söylenen bir parçanın durak yerlerini işaret eder ve söz söyleyenin yorulmasına engel olur.

 

Nüzhet ŞENBAY'ın "SÖZ VE DİKSİYON SANATI"
adlı kitabından (YKY)


 

SWAMI RAMA, RUDOLPH B., ALAN HYMES'ın - ÖTESİ yayıncılıktan
NEFES adlı kitabını okumanızı salık veririz.



BEBEĞiN SOLUK ALMAYA BAŞLAMASI:

Uterus içindeyken çocuğun hava yolları, akciğer alveolleri bir sıvı ile doludur(80-100 cc.). Bu sıvı amniyos sıvısı değildir. Alveolleri duvarından sızan plazma ultrafiltratı olarak kabul olunmaktadır. Son üç ayda oluşur ve alveollerin açılma ve gelişmesini sağlar. Vagus etkisi altında bir sphincter işlevi yapan larynx zaman zama açılır, hava yollarını dolduran suyun bir bölümü dışarı çıkar. Bu su ya yutulur, yutulamayan bölümü de amniyos suyuna karışır.

Çocuk doğumda kemik pelvisi geçerken büyük bir baskı altında sıkışır. Hava yollarını dolduran suyun 1/3'ü (özellikle üst hava yollarındaki su) ağız ve burundan dışarıya atılır.

Doğumla beraber, toraks baskıdan kurtulur, kendi elastik gücüyle açılır ve göğüs içinde ortaya çıkan negatif basınçla dışarıdan havanın trakeaya kadar girmesi sağlanır(7-42 ml.).

Yine toraksın genişlemesine bağlı olarak, lenf kanalları, kapillerler, venalar da açılır. Hava yollarından dışarı atılamayan suyun bir bölümü de, vegatif basıncın açtığı perivasküler lenfatiklere ve kapillerlere emilir(rezorbe olur). Alveollere kadar hava yollarında su kalmaz. Akciğerlerin tüm alanlarında rezorpsiyonun tamamlanması birkaç gün sürebilir.

Doğumla beraber vagus dominansının yerini sempatik tonus alır. Larenks ve pulmoner arter dallarındaki vazospazm çözülür. Kan, açılan ve direnci birden düşen pulmoner arterlere yönelerek, akciğerlerin açılmasına katkıda bulunur.

Alveolleri dolduran sıvı rezorbe olurken, alveol epitellerinin salgıladığı ve sürfaktan adı verilen maddeler alveollerin iç yüzünde ince bir film halinde rezorbe olmadan kalırlar. Fosfolipid-protein yapılı bu maddelerin işlevi, alveol içi yüzeysel gerilimi nötralize etmektir. Soluk verme sonunda, alveollerin tamamen boşalma ve duvarlarının kollabe olmasını(atelektazi) önlerler. Bu maddelere antiatelektazik maddeler adı da verilmiştir.

Solunum başlayınca oksijen alınması ve karbondioksit verilmesinin normal akışı, alveollerin açık kalmasına bağlıdır. Elastik bir organ olan akciğer şişirildikten sonra kendi haline bırakılırsa yine eski durumlarına dönerler. Soluk alırken, toraks kasları ve diafragma kasılarak göğüs kafesi genişler, ortaya çıkan negatif basınca uyarak akciğerler de açılırlar. Kasların kasılması geçince kendi elastik güçleriyle ve pasif olarak küçülürler ve soluk verilmiş olur. Eğer sürfaktan maddeler yüzeysel gerilimi önlerlerse, alveoller kapanmaz, rezidüel ve fonksiyonel bir hava kitlesi geri kalır. Sürfaktan maddeler, insan akciğerinde 20. - 24. gebelik haftalarından sonra ortaya çıkar ve giderek miktarları artar. En büyük bölümü lecithin'dir. Alveol epitellerinin(iki tip kuboid alveol epitelleri) yaptığı bu maddeler zaman zaman alveol içerisine salgılanır, bir taraftan da oksijen karşısında harcanır, fakat sürekli olarak yapım ve salgılanmaları devam eder ve açık kapatılır. Sürfaktanlar azaldıkça alveol iç yüzeylerinin gerilimi artar.

28-30 haftalık gebelikten sonra, sürfaktanlar fonksiyonel ve yeterli bir düzeye ulaşırlar. Ayrıca 35. haftadan sonra daha etkin sürfaktanlar da yapılmaya başlar. Çünkü sentezi iki ayrı enzim sistemi aracılığı ile iki ayrı yoldan yapılmaktadır.

 

DÜZENLİ SOLUK ALMALARIN BAŞLAMASI:

Solunumun neden başladığı tam olarak aydınlatılmamıştır. Bilinenler, koyun ve maymunlarda yapılan denemelere ve klinik gözlemlere dayanmaktadır.

Daha doğumdan önce uterus içinde solunum hareketlerinin varlıği bilinmektedir. Üst solunum yollarını dolduran sıvının yoğunluk ve viskozitesi yüksek olduğu için, soluk alma hareketleri larenksten öteye geçmemektedir.

Solunum yollarını dolduran sıvının 1/3'ünün göğüsün sıkışmasıyla doğum kanalını geçerken ağız ve burundan dışarıya atıldığı, doğumla baskıdan kurtulan goğüs kafesi açılınca, ilk havanın (7-42 ml.) trakeaya kadar girdiğine yukarıda değinmiştik, geri kalan sıvının perivasküler lenfatik ve kapillere emildiği de anlatılmıştı.

İlk inspirium'la giren hava, yarı kapalı glottis'e çarparak gürültü ile ve bebeğin bağirmasıyla tekrar dışarı atılır. Bu sırada göğüs içinde (40 - 80 cm. su) basınç yükselir. Birkaç dakikada akciğerlerin tam açılması ve normal rezidual kapasite (3/4) sağlanır. İlk güçlü bağırmalar akciğerlerin tam açılmasına yardım eder.

 

İlk soluk almayı çözen etkenler değişiktir. Bunlar:

Hipoksi, asidoz, kordonda kan dolaşımının durması(bağlanma, pensle sıkıştırma vb.) çevrenin ısı farkıdır.

a) Doğuma yakın çocukta hafif birhipoksi ve asidoz başlar. Anne çocuk arasındaki oksijen ve karbondioksit alışverışi biraz zorlaşır. Asidoz respiratuvar tiptedir. Tek başına hipoksi ve asidozun solunumu başlattığı söylenemez.

b) Kordonda sirkülasyonun durmasının soluk almayı başlatmada önemli rolü vardır. Kordon pense edilir edilmez, aniden hemodinamik koşullarda köklü bir değişme başlar. Vagus tonusu yerini sempatik tonusa bırakır. Kan basıncı yükselir. Aortadaki baroseptörler uyarılır ve ilk soluk alma çabası(gasping) başlar ve düzenli soluk almalar izler.

c) Çevrenin düşük ısı derecesi de, çok güçlü bir uyarı yapar, soluk almaların yerleşmesine yardım eder (çocuk doğar doğmaz gövde yüzeyinden buharlaşma ile 600 kalori yitirmektedir).

Yukarıda incelenen değişik etkilerle başlayan soluk almalarla, akciğer açılır ve pulmoner alandaki damar yatağının direnci düşer, akciğerlerde kan dolaşımı yerleşir. Sağlam bir çocukta birkaç güçlü bağırma ve derin soluk alma, akciğerlerin tam açılmasına yeterlidir, açılma genellikle 5-15 dakika içinde tüm akciğer alanlarını kapsar.

 

DOĞUM BİLGİSİ



SOLUNUM FiZYOLOJiSi

Solunum için serbest molekül O2 gereklidir. Oksijen difüzyonla, deri solungaçla hava delikleri ve akciğerlerle sağlanır.

Gögüs-akciğer ilişkisi söz konusudur. Göğüs kasları kasılmasıyla, solunum meydana gelir. Solunum, 1) Dış solunum(havadan O2'nin, hücrelere taşınması), 2) İç solunum(hücre çevresindeki O2'i alıp, CO2'i vermesi). Normal solunum 12-15 dakikadır. 500-600 cm3 hava alınır ve verilir. Gövde O2 kullanımı 250 cm3/dakikadır. Buna karşılık dakikada 200 cm3 CO2 verilir.

Akciğerlerde olanlar:

1- Yeterli hava akciğerlere girmelidir.(Ventilasyon=havalanma) 2- Hacim akciğere girdikten sonra dağılım eşit olmalıdır. 3- Diffuzyon kapillerler düzeyine yeterli olmalıdır. 4- Dolaşımın yeterli olması gereklidir. 5- Bazı mekanik faktörler = Akciğere giren hava bir dirençle karşılaşır. 6- Akciğgerlerde elastik ve elastik olmayan yapılar da vardır.

Akciğerlerin solunum fonksiyonundan başka koruma rolü de vardır. Havayı ısıtır, nemlendirir. Bronchial sekresyonda immunglobulin(ıgA) vardır. Ayrıca bazı direnç maddeleri vardır. Akciğerlerde alveoler makrofajlar(PAMS) vardır, Lizozomal enzimler ortama yayılıp iltihaba neden olabilir, sigara sonucu vs. fibröz dokular gelişebilir.

Tonsil ve adenoidler vardır, lenfoid oldukça zengindir.

Bronchial konstriksiyonlar sonucu istenmeyen maddeler alınmaz. öksürük de bir koruma yöntemidir. Akciğerlerde bulunan kirpiksi yapılar dakikada 16 mm. harekete sahiptirler ve madde ilerletirler. Bazı hastalıklarda bu bozulur. Akciğerlerin endokrin ve metabolik fonksiyonlari da vardır. ğSürfaktan, histamin, adrenalin, APUD(Amine Precursor Uptake Decarbocilation) hücreler... vs.

Sentezlenerek kullanılan madde sürfaktandır.

Sentezlenen, depo edilip kana verilen maddelerse: Prostoglandin, Histamin, Kallikrein'dir.

Kandan alınan maddeler= Prostoglandinler, bradikinin, adenin nükleetit, serotonin, norepinefrin, asetil kolin'dir.

Aktive edilen= Angiotensini

Akciğerler, kalp, timus, büyük damar vs. göğüs boşluğunu doldururlar.

Primer lobul; respiratuar bronchiolden sonraki kısma denir. Esas solunum yeri burasıdır. Primer lobul ve terminal bronşcuklar sekonder lobulü yaparlar.

OSS bağlı Parasempatik lifler vazokonstriksiyon yaparlar. Adrenalin ise vazodilatasyon yaptırır. Akciğer epitel ile döşelidir. Tip 1 döşeyici yassı epitel, kirpikli bol stoplazmalıdır. Tip 2 ise inklüzyon cisimcikleri içerir ve sürfaktan yapar.

Boyle-Mariotte Kanunu= P1 - V1 = P2 . V2

Gay-Lussac(Charles) Kanunu= V (      ) T

Dalton Kanunu= Her gazın bir kısmi basıncı vardır.

Henry Kanunu= Sıvılarda erimiş gaz miktarı, Parsiyel basıncıyla doğru orantılıdır.

1 cm3 sıvının 76u mmHg basıncında absorbe ettiği gaz miktarına sıvının absorbsiyon katsayısı denir.

Avagadro Kanunu= Aynı basınç(P) ve aynı sıcaklıkta(T) aynı molekül sayısı(n) = aynı hacim(V)dir.

İdeal Gaz Kanunu= PV = nRt

Akciğer Ventilasyonu: Akciğer içi havayı hacim ve kapasite olarak Spirimetre ölçer. 4 önemli hacim ve 4 kapasite vardır.

Hacim, Akciğerlerde bulunan havadır. Kapasite birkaç hacmin beraber anlatılmasıdır. Hava hacimleri: (Tidal)

1) Solunum hacmi: Bir seferde alınıp verilen hava hacmidir. Yaklaşık 500-600 m3'dür.

2) İnspirasyon yedek hacmi: Normal ekspirasyondan sonra verilen havadır. Yaklaşık 3000 cm3'dür.

3) Ekspirasyon yedek hacmi: Normal ekspirasyondan sonra verilen havadır. Yaklaşık 1000 cm3'dür.

4) Rezidüel hacim(artık hacim): Akciğerlerden çıkarılamayan hacimdir. Yaklaşık 1200 cm3'dür. Kollaps havası 700 cm3 AC sıkarak çıkarılır.

Minimal hava 500 cm3'dür. Hiç çıkmaz. Bunun 700 cm3'ü kollaps havasıdır. Akciğerler sıkılarak ancak çıkarılabilir. 500 cm3'ü ise minimal havadır. Hiçbir şekilde çıkarılamaz.

1) İnspriasyon kapasitesi: Solunum hacmi + inspirasyon yedek hacimdir. Yaklaşık 3500 cm3'tür.

2) Fonksionel rezidüel kapasite: Ekspirasyon yedek hacmi + Rezidiüel hacmidir. Yaklaşık hacmi 2200 cm3'tür.

3) Vital kapasite: İnspirasyon yedek hacmi + Ekspirasyon yedek hacmi 2200 cm3'tür.

4) Zamanlı vital kapasite: Zorunlu Ekspirasyon hacmi de denir.

FEV= Force, Ekpiratory, Volume

1. sn. %83 vital kapasite
2. sn. %94
3. sn. %97

1. sn.de %63 vs. ise - Astım'dır.

Yatar pozisyonda vital kapasite azdır. Ayakta ise fazladır.

5) Total kapasite: Akciğerlerdeki tüum havayı içerir. Yaklaşık 6000 cm3'dür. Bayanlarda ve baylarda farklıdır. Bayanlarda %25 daha azdır. Baylarda giderek hepsi azalır, ancak elastik hacim arttığı için rezidüel hacim artar.

Zorlu ekspirasyon orta akim hızı= 0.25 - 0.75 sn.de ölçülür.

Solunum sisteminde iki ölü boşluk vardır.

1) Anatomik ölü boşluk= Terminal bronşcuklara kadar olan kısım gaz alışverişine katılmaz. Yaklaşık 150cm3 bir hacim kaplar.

2) Fizyolojik ölü boşluk= Total ölü boşluk + alveolar ölü boşluktur. Kanla temasa gele alveollerde havalanma olmayabilir.

Solunum dakika hacmi= (Pulmoner ventilasyon) Dakikada alınan hava hacmidir. Yaklaşık 6000 cm3=6 lt.dir.

Alveolar ventilasyon= Solunum hacmi - ölüboşluk hacmi= 500 - 150= 350 cm3'tür.

Maksimum istemli ventilasyon(Maksimal solunum kapasitesi): Kişinin alabileceği hava miktarıdır. Normalin yaklaşık 25 katıdır.

Rezidüel hacim: Denge sağlanması açısıdan önemlidir. Soluk tutulduğunda bu hava kullanılır.

Spirometreyle ölçülmeyen hacimler; Rezidual hacim, fonksiyonel rezidüel kapasite, total kapasitedir.

 

 

(TANIMLAR)

Eupne : Normal solunum.

Apne : Solunum durması.

Hipoventilasyon : Bir dakikada akciğerlere giren hava miktariinın azalması.

Hiperventilasyon : Bir dakikada akciğerlere giren hava miktarının artması.

Hiperne : Solunum derinliğinin artması.

Hipopne : Solunum derinliğinin azalması.(Yüzeysel Solunum)

Takipne : Solunum sayısının artması.

Bradipne : Solunum sayısının azalması.

Anoksi : Dokuda O2 yokluğu.

Hipoksi : Dokuda O2 azalması.

Anoksemi : Kanda O2 yokluğu.

Hipoksemi : Kanda O2 azalması.

Hiperkapni : Kanda ve dokuda CO2 artmasıdır.

Akapni : Kanda ve dokuda CO2 yokluğu.

Hipokapni : Kanda ve dokuda CO2 azalması.

 

(Hipoventilasyon)

Hipoventilasyon : Bir dakikada akciğerlere giren hava miktarının azalmasıdır.

1) Merkezi etki ile solunum merkezi depresyonu : Anestezi, morfin, serebral travmalarda, barbitüratlar.

2) Nöral iletim ve kesinti: Çocuk felci, nöromusküler blokta,(Kürar vs.) diastanyogravis, botilismus, nikotin zehirlenmesi.

3) Solunum yolu hastalıkları ve myopati(solunum kaslarında).

4) Toraks hareketlerinde sınırlama: Deformite, kifoz, lordoz, skolyoz.

5) Akciğer hareketlerinin sınırlanması= Pleural sıvı, Pnömotoraks vs.

6) Akciğer hastalıkları fonksiyonel olarak akciğer dokusunda azalma yapar. Tümörler, atelektazi, aşırı kollaps, alanı azaltır. Akciğer doku genişlemesinde, akciğer konjesyonunda(aşırı kanlanma) Restriktif tip akciğer hastalıklarında ve obstrüktif tip akciğer hastalıklarında fonksiyonel akciğer dokusu azalır.

 

(Hiperventilasyon)

Bir dakikada akciğerlere giren hava miktarının artmasıdır.

1) Anksiyete, sinirlilik solunumu artırır.

2) M.S.S. lezyonları: Menenjik, ansefalit vs.

3) Hormon ve ilaçlar: Antiepileptikler, progesteron, analjezikler, analeptik ilaçlar, yüksek dozda salisilatlar.

4) Metabolizma artması: (Fazla O2 alınsın diye) özellikle metabolik azidozda.

5) Pulmoner reflekslerden kaynaklanan etki: Hipotansiyon sonucu görülür.

6) Mekanik olarak.

7) Hipoksi durumunda.

4 çesit hipoksi görülür:

1) Hipoksik hipoksi: Arterial pO2 azalır.

2) Anemik hipoksi: Arterial pO2 yeterli, ancak kansızlık olduğundan O2 taşınması azalır.

3) Stagnant(istemik) hipoksi: Dokuya az kan gider. pO2, eritrosit sayısı normaldir. Doku kanlanması azalır, havuzlanma olur. Kapillerde havuzlanma vs. olur. Kan akışı yeterli hızda değildir.

4) Histotoksik hipoksi: Herşey normaldir. Ancak hücre duzeyinde solunum olmaz.(Siyanür zehirlenmesi vb. gibi)

Hipoksi önce beyni etkiler, başağrısı vs. olur.

Atmosfer ve alveoler hava alışverişi:

Akış basıncı farkından dolayı olabilir. Atmosfer basıncı genelde sabit kalacağından, alveoldeki basınç değişmelidir. Eğer V= hacim artar, P= basınç azalırsa atmosfere göre akciğer hacmini diafragma hareketleri ve inter kostal kaslar etkiler. İnterkostal kaslar, göğüs ön arka çapını, diafragma ise uzunlamasına çapı genişletir.

 

(İnspirasyon)

İnspirasyon: İnspirasyonda diafragma hareketi %75 etkindir. İnspirasyonda diafragma normalde 1,5-7,5 cm. arasında hareket eder. İntraplevral sıvı birikmesi durumunda, diafragma hareketi sınırlanır.

İnspirasyon aktif bir harekettir.

Eskpirasyon: Pasif oluşur. Kasılmış adale gevşer. Aşırı hareket vb. durumlarda aktif olabilir.

İnspirasyon kasları:

- Diafragma
- m. serratusanteriörler
- m. sternocleidcmastoideus'lar
- m. levator scapular
- m. scalenus'lar
- omurga kaldırıcıları
- m. intercostalis externuslar

Ekspirasyon kasları:

- Karın kasları(m. rectus abdominis vs.)
- m. intercostalis interni'ler
- m. serratuus posteriör inferiör
- m. pectoralisler, serratus lateralisler solunuma yardımcı kaslardır.

Ayrıca lanynx'in abductor kasları rima glottis'i açar, adductor kasları ise kapatır.

 

(Ortopnea)

Ortopnea: Ayakta veya dik duruş halinde rahat soluk alınırken, dik duruş dışındaki herhangi bir pozisyonda soluk alırken güçlük çekilmesidir. Burada hasta ense kasları ile kafa ve omuzunu sabitleştirerek göğsünü iyice genişletir.

İntraalveoler basınç her zaman intraplevral basınca göre yüksektir. İntraplevral basınç (-), intraalveoler basınç ise (+)'tir. Elastik yapısından dolayı akciğer gerilmeden sonra büzülmeye yatkındır. Alveol sıvısının bir yüzey gerilimi vardır. Bu durum kollabe olmaya eğilim yaratır. İntraplevral sıvı çok azdır. İçteki alveoler sıvı ve hava basıncı durumu dengeliyor. Alveol yüzeyde bulunan sürfaktan, (dipalmitoil fosfatidil kolin) yüzey gerilimini azaltan bir maddedir. Hava ve su molekülleri arasına girip etkileşimi azaltır. Buna intikollaptik madde de denir.

Tip 2 pnömositlerden, ekzositozla alveol yüzeyine salgılanır. Bir kısmı alveoler makrofajlarca uzaklaştırılabilir. Pulmoner ödem, alveollerin sıvıyla dolmasıdır. Yüzey gerilimi aynı zamanda kapillerden sıvı dolmasına da yol açar. Sürfaktan bunu da engeller. Sürfaktan yokluğunda, Hyalen Membran Hastalığı ya da Respiratuar Distress Sendromu meydana gelir.

Tiroid hormonları sürfaktan yapımını artırırlar.

Sürfaktan yapımı, bronşial obstrüksiyonlarda, sigara içenlerde ve %100 oksijen solunmasında azalır.

İntraplevral basınç yaklaşık -4 mmHg'dir. Derin inspirasyonda intraplevral (-) basınç artar. İntraplevral basınç akciğerlerin genişlemesi için daha da negatifleşir. (-14 mmHg.) Göğüste açılan bir delikten plevral kaviteye giren hava akciğer kollapsına neden olur. Buna Pnömotoraks denir. Hava içeri girip çıkamaz, böyle bir yara olursa "Açık pneumotorax" denir. Ventil Pnömotoraks da hava çıkamaz, hayati tehlike artar(subap etkisi vardır). İntraplevral boşlukta, kan olmasına "Hemotoraks", sıvı olmasına "Hidrotoraks", lenf sıvısı olmasına da "Silotoraks" denir. Atelektazi'de ise alveoller tamamen büzüşmüştür, o kısım havalanmaz, bu kısımda damarlar da büzüşür, bu kısma kan gitmez ve zarar minimuma iner.

Komplians akciğerin elastik yapısı akciğerin genişleyebilme yeteneği olarak tanımlanır. Belli bir basınçta belli bir hacim genişlemesi olur.

C= ^V/^P'dir. C= Komplians. Akciğer C=0.2 lt./cm. H2O Akciğer ve Toraks C=0.13 lt./cm. H2O'dur.

Bazı olaylar kompliansı= C'yi azaltır. Amfizemde, belli bir basınçta ^V çok fazladır. Dolayısıyla kompliansta artar. Amfizemde elastikiyet azalmıştır.

Elastikiyet azalmış ise az bir basınçla çabuk genişler.

Fibröz doku hastalıklarında aşırı kanlanma vs.'de kalp yetmezliğinde akciğerler sertleşir.

 

(Solunum işi)

Solunum işi: Elastik kuvvete karşı komplians işi, Doku direnci işi, Akciğer ve göğüs duvarı viskozitesine karşı, Hava yollarına karşı direnç işidir. Hava direnci akan moleküllerin ilişkisiyle, hava yolu uzunluğuyla doğru, borunun r= yarı çapının 4. kuvvetiyle ters orantılıdır.

Normalde iş, enerjisinin %2-3'ü harcanır. Egzersizlerde değişebilir.

Alveol hava bileşimi atmosferden farklıdır. Akciğerlere giren hava nemlenir, her seferinde havanın 1/7'si yenileşir. Geriye kalan, rezidüel hava yapar. PO2 47 mmHg.'dır. PO2 nemli havada daha azdır. Eksirasyon havası, inspirasyon havasından farklıdır. Ekspirasyon havasında CO2, fazla olmalıdır. Ancak ölü boşluklarda dilüe olmuştur.

Akciğerlerde, normalde gazların yarısı 17 sn.de atılır. İki katına çıkan ventilasyon sonucu 9 sn.de yarıya inen ventilasyonla ise 34 sn.de atılır.

Ekspirasyon havasındaki CO2 düzeyi, alveoler düzeydeki CO2'ten düşüktür. Ekspirasyon havasındaki O2 ise alveollerdekinden fazladır.

Alveoler O2 = 104 mmHg., CO2 = 40 mmHg.'dir. Alveol ventilasyon 4.2 lt./dk.'dır.

 

(Ventilasyon)

Ventilasyon-Perfüzyon bozukluğundan oluşacak bozukluklar: Havalanma bozukluğu olursa oran düşer.

VA/Q
VA= alveolün aldığı hava
Q= Kan akımı

Akciğerlerin tepesinde hava daha azdır. Kan akımı da aynı şekilde tabana doğru gittikçe artar. Kan akım artışı daha keskindir.

Tepede ventilasyon kan akımından daha fazla görülür, oran yüksektir. Tabanda ise tam tersi, oran düşüktür.

Hava akımı artar, kan akımı az ise gövde oranını sabit tutmak için Histamin, Parasempatik aktivasyon ve CO2 azalması hava yolunda daralma, Epinefrin, Sempatik aktivasyon CO2 artması ise hava yolu genişlemesine neden olur.

Düşük O2, Yüksek H+ arteriolde konstrüksiyon, Yüksek O2, düşük H+ arteriolde dilatasyon yapar.

Hava akımı fazla, kan akımı azsa oran fazladır. Bu durumda lokal PO2 artar, H+ iyonu konsantrasyonu azalır. Bu da pulmoner damar düz kaslarının konstrüksiyonuna neden olarak vasküler direnç meydana getirir. Hava akımı ve kan akımı artar.

 

(Atmosfer)

Atmosfer değişimlerinde karşılaşılacak sorunlar:

3000-4000 m,:

Baş ağrısı, baş dönmesi, kusma, dispne, taşikardi ....... ölüm ...... Hipoksi etkilerine ısı, accelerasyon(anfular, lineer) descelerasyon vardır. Uzayda lineer accelerasyon önemlidir.

Yükseklerde P azalır. 47 mmHg su buharı basıncıdır, burada kesim ölüm olur. Basınç azalırsa, yanısıra PO2'de azalır.

Az yükseklerde azalan PO2'nin karşılanması için ventilasyon artırırlar. Ventilasyon çok artınca CO2 çıkarımı artar. Alveollerdeki CO2 24 mm.ye düşer. Kandan geçecek CO2 akveolü doldurur. O2'ne yer kalmaz.

O2 saturasyonunda %50'ye kadar düşmede şuurda bozukluk olmaz.

Hipoksi etkileri: 1) Görmede güçlük oluşur. Basil denen gece görme reseptörleri hipoksiden etkilenir. 2) 8000 feetten yukarıda hiperventilasyon olur. Ventilasyon %65 kadar artar. 3) 12000 feette uyuklama hali, zihinsel yorgunluk, anormal davranışlar olur. 4) 15000 feette muhakeme faaliyeti, motor yetenekleri azalır. Çok yüksekte ani ölüm olmaz. Çünkü yedek O2 deposu vardır.

Adaptasyon:

1) Hiperventilasyon Hiperpne(derinlik artar).
2) Polistemi.
3) Kapiller proliferasyon CO artırılır. Dolaşıma açık kalma süresi ve miktarlar artar.
4) Diffüzyon kapasitesi artar. Çünkü akciğerlerde temas yüzeyi artmıştır.
5) Enzimlerde artış olur. Oksidatif enzimler daha etkilidir, az O2'de bile etkilidirler. Kromozomal değişikler sonucu bile olabilir.

Her 10 m.'de bir 1 atmosfer basınç artar. Caisson Hastalığı'nın(vurgun) da. Azot lipide etkilidir, beyni harap eder.

Yüksek O2'de yüksek basınçta CO2 taşınmasında aksaklık olur, oksidatif enzim konsantrasyonu da artar.

 

(Suni Solunum)

İtme, çekme, basınç, ağızdan ağıza solunum metodları:

İtme-çekmede inspirium ve ekspirium hareketleri yaptırılır.

Basınç metodunda ekspirium aktif, inspirium ise pasiftir.

1) Holger-Nielsen İtme-Çekme Metodu: 500-1600 cm3 hava gönderilir. 10-12 dak. yüzüstü yatırılıp kollar yukarı kaldırılır, pectoralis gerilir, goğüs kafesi genişler(inspirium). Göğüs duvarına iyice bastırılır(ekspirium). Sırtüstü yatırmak gerekirse silvester metodu kullanılır. Kollar arkaya uzatılır(inspirium). Kollar göğüs üstüne konup, bastırılır(ekspirium).

2) Sarpey-Safer Basınç Metodu:

Belden kaburga altlarından bastırılır(ekspirium). Bırakılınca inspirium kendinden olur. Böylece 400-600 cm3 hava girer, çocuksa başaşağı 45o yukarı, pozisyonda olmalıdır.

3) Ağızdan ağıza solunumda el ense arkasına konur. Bir elle burun kapatılır.

 

FİZYOLOJİ DERS NOTLARI
( DR. OKTAY BANLI / STJ. DR. AHMET ÜNAL - HACETTEPE - METAY )

)


- SOLUK DARLIĞI/SOLUNUM GÜÇLÜĞÜ/YELPİK/DİSPNE[Fr.]//DYSPNEA[İng.]/ANJİN DÖ PUVATRİN[Fr.]

( Balgamlı öksürükle ortaya çıkan, süreğen göğüs sayrılığı. )

( ZÎK-I NEFES ile/ve ZÎK-İ SADR[: Göğüs darlığı.] )


- SOLUK DELİĞİ ile/ve/<> SOLUK YOLU

( MENFES ile/ve/<> HANÇERE, MİZMÂR[Ar.] )


- SOLUK/NEFES ile/ve/<> KELÂM

( ... İLE/VE/<> Soluğa/nefese verilen şekil. )


- SOLUK ile/ve/değil EŞİK


- SOLUK ile İLK SOLUK(GASPING)

( SOLUNUM FiZYOLOJiSi

Solunum için serbest molekül O2 gereklidir. Oksijen difüzyonla, deri solungaçla hava delikleri ve akciğerlerle sağlanır.

Gögüs-akciğer ilişkisi söz konusudur. Göğüs kasları kasılmasıyla, solunum meydana gelir. Solunum, 1) Dış solunum(havadan O2'nin, hücrelere taşınması), 2) İç solunum(hücre çevresindeki O2'i alıp, CO2'i vermesi). Normal solunum 12-15 dakikadır. 500-600 cm3 hava alınır ve verilir. Gövde O2 kullanımı 250 cm3/dakikadır. Buna karşılık dakikada 200 cm3 CO2 verilir.

Akciğerlerde olanlar:

1- Yeterli hava akciğerlere girmelidir.(Ventilasyon=havalanma) 2- Hacim akciğere girdikten sonra dağılım eşit olmalıdır. 3- Diffuzyon kapillerler düzeyine yeterli olmalıdır. 4- Dolaşımın yeterli olması gereklidir. 5- Bazı mekanik faktörler = Akciğere giren hava bir dirençle karşılaşır. 6- Akciğgerlerde elastik ve elastik olmayan yapılar da vardır.

Akciğerlerin solunum fonksiyonundan başka koruma rolü de vardır. Havayı ısıtır, nemlendirir. Bronchial sekresyonda immunglobulin(ıgA) vardır. Ayrıca bazı direnç maddeleri vardır. Akciğerlerde alveoler makrofajlar(PAMS) vardır, Lizozomal enzimler ortama yayılıp iltihaba neden olabilir, sigara sonucu vs. fibröz dokular gelişebilir.

Tonsil ve adenoidler vardır, lenfoid oldukça zengindir.

Bronchial konstriksiyonlar sonucu istenmeyen maddeler alınmaz. öksürük de bir koruma yöntemidir. Akciğerlerde bulunan kirpiksi yapılar dakikada 16 mm. harekete sahiplerdir ve madde ilerletirler. Bazı hastalıklarda bu bozulur. Akciğerlerin endokrin ve metabolik fonksiyonlari da vardır. ğSürfaktan, histamin, adrenalin, APUD(Amine Precursor Uptake Decarbocilation) hücreler... vs.

Sentezlenerek kullanılan madde sürfaktandır.

Sentezlenen, depo edilip kana verilen maddelerse: Prostoglandin, Histamin, Kallikrein'dir.

Kandan alınan maddeler= Prostoglandinler, bradikinin, adenin nükleetit, serotonin, norepinefrin, asetil kolin'dir.

Aktive edilen= Angiotensini

Akciğerler, kalp, timus, büyük damar vs. göğüs boşluğunu doldurur.

Primer lobul; respiratuar bronchiolden sonraki kısma denir. Esas solunum yeri burasıdır. Primer lobul ve terminal bronşcuklar, sekonder lobulü yapar.

OSS bağlı Parasempatik lifler, vazokonstriksiyon yapar. Adrenalin ise vazodilatasyon yaptırır. Akciğer epitel ile döşelidir. Tip 1 döşeyici yassı epitel, kirpikli bol stoplazmalıdır. Tip 2 ise inklüzyon nesnecikleri içerir ve sürfaktan yapar.

Boyle-Mariotte Kanunu= P1 - V1 = P2 . V2

Gay-Lussac(Charles) Kanunu= V (      ) T

Dalton Kanunu= Her gazın bir kısmi basıncı vardır.

Henry Kanunu= Sıvılarda erimiş gaz miktarı, Parsiyel basıncıyla doğru orantılıdır.

1 cm3 sıvının 76u mmHg basıncında absorbe ettiği gaz miktarına sıvının absorbsiyon katsayısı denir.

Avagadro Kanunu= Aynı basınç(P) ve aynı sıcaklıkta(T) aynı molekül sayısı(n) = aynı hacim(V)dir.

İdeal Gaz Kanunu= PV = nRt

Akciğer Ventilasyonu: Akciğer içi havayı hacim ve kapasite olarak Spirimetre ölçer. 4 önemli hacim ve 4 kapasite vardır.

Hacim, Akciğerlerde bulunan havadır. Kapasite birkaç hacmin beraber anlatılmasıdır. Hava hacimleri: (Tidal)

1) Solunum hacmi: Bir seferde alınıp verilen hava hacmidir. Yaklaşık 500-600 m3'dür.

2) İnspirasyon yedek hacmi: Normal ekspirasyondan sonra verilen havadır. Yaklaşık 3000 cm3'dür.

3) Ekspirasyon yedek hacmi: Normal ekspirasyondan sonra verilen havadır. Yaklaşık 1000 cm3'dür.

4) Rezidüel hacim(artık hacim): Akciğerlerden çıkarılamayan hacimdir. Yaklaşık 1200 cm3'dür. Kollaps havası 700 cm3 AC sıkarak çıkarılır.

Minimal hava 500 cm3'dür. Hiç çıkmaz. Bunun 700 cm3'ü kollaps havasıdır. Akciğerler sıkılarak ancak çıkarılabilir. 500 cm3'ü ise minimal havadır. Hiçbir biçimde çıkarılamaz.

1) İnspriasyon kapasitesi: Solunum hacmi + inspirasyon yedek hacimdir. Yaklaşık 3500 cm3'tür.

2) Fonksionel rezidüel kapasite: Ekspirasyon yedek hacmi + Rezidiüel hacmidir. Yaklaşık hacmi 2200 cm3'tür.

3) Vital kapasite: İnspirasyon yedek hacmi + Ekspirasyon yedek hacmi 2200 cm3'tür.

4) Zamanlı vital kapasite: Zorunlu Ekspirasyon hacmi de denir.

FEV= Force, Ekpiratory, Volume

1. sn. %83 vital kapasite
2. sn. %94
3. sn. %97

1. sn.de %63 vs. ise - Astım'dır.

Yatar pozisyonda vital kapasite azdır. Ayakta ise fazladır.

5) Total kapasite: Akciğerlerdeki tüum havayı içerir. Yaklaşık 6000 cm3'dür. Bayanlarda ve baylarda farklıdır. Bayanlarda %25 daha azdır. Baylarda giderek hepsi azalır, ancak elastik hacim arttığı için rezidüel hacim artar.

Zorlu ekspirasyon orta akim hızı= 0.25 - 0.75 sn.de ölçülür.

Solunum sisteminde iki ölü boşluk vardır.

1) Anatomik ölü boşluk= Terminal bronşcuklara kadar olan kısım gaz alışverişine katılmaz. Yaklaşık 150cm3 bir hacim kaplar.

2) Fizyolojik ölü boşluk= Total ölü boşluk + alveolar ölü boşluktur. Kanla temasa gele alveollerde havalanma olmayabilir.

Solunum dakika hacmi= (Pulmoner ventilasyon) Dakikada alınan hava hacmidir. Yaklaşık 6000 cm3=6 lt.dir.

Alveolar ventilasyon= Solunum hacmi - ölüboşluk hacmi= 500 - 150= 350 cm3'tür.

Maksimum istemli ventilasyon(Maksimal solunum kapasitesi): Kişinin alabileceği hava miktarıdır. Normalin yaklaşık 25 katıdır.

Rezidüel hacim: Denge sağlanması açısıdan önemlidir. Soluk tutulduğunda bu hava kullanılır.

Spirometreyle ölçülmeyen hacimler; Rezidual hacim, fonksiyonel rezidüel kapasite, total kapasitedir.

 

 

(TANIMLAR)

Eupne : Normal solunum.

Apne : Solunum durması.

Hipoventilasyon : Bir dakikada akciğerlere giren hava miktariinın azalması.

Hiperventilasyon : Bir dakikada akciğerlere giren hava miktarının artması.

Hiperne : Solunum derinliğinin artması.

Hipopne : Solunum derinliğinin azalması.(Yüzeysel Solunum)

Takipne : Solunum sayısının artması.

Bradipne : Solunum sayısının azalması.

Anoksi : Dokuda O2 yokluğu.

Hipoksi : Dokuda O2 azalması.

Anoksemi : Kanda O2 yokluğu.

Hipoksemi : Kanda O2 azalması.

Hiperkapni : Kanda ve dokuda CO2 artmasıdır.

Akapni : Kanda ve dokuda CO2 yokluğu.

Hipokapni : Kanda ve dokuda CO2 azalması.

 

(Hipoventilasyon)

Hipoventilasyon : Bir dakikada akciğerlere giren hava miktarının azalmasıdır.

1) Merkezi etki ile solunum merkezi depresyonu : Anestezi, morfin, serebral travmalarda, barbitüratlar.

2) Nöral iletim ve kesinti: Çocuk felci, nöromusküler blokta,(Kürar vs.) diastanyogravis, botilismus, nikotin zehirlenmesi.

3) Solunum yolu hastalıkları ve myopati(solunum kaslarında).

4) Toraks hareketlerinde sınırlama: Deformite, kifoz, lordoz, skolyoz.

5) Akciğer hareketlerinin sınırlanması= Pleural sıvı, Pnömotoraks vs.

6) Akciğer hastalıkları fonksiyonel olarak akciğer dokusunda azalma yapar. Tümörler, atelektazi, aşırı kollaps, alanı azaltır. Akciğer doku genişlemesinde, akciğer konjesyonunda(aşırı kanlanma) Restriktif tip akciğer hastalıklarında ve obstrüktif tip akciğer hastalıklarında fonksiyonel akciğer dokusu azalır.

 

(Hiperventilasyon)

Bir dakikada akciğerlere giren hava miktarının artmasıdır.

1) Anksiyete, sinirlilik solunumu artırır.

2) M.S.S. lezyonları: Menenjik, ansefalit vs.

3) Hormon ve ilaçlar: Antiepileptikler, progesteron, analjezikler, analeptik ilaçlar, yüksek dozda salisilatlar.

4) Metabolizma artması: (Fazla O2 alınsın diye) özellikle metabolik azidozda.

5) Pulmoner reflekslerden kaynaklanan etki: Hipotansiyon sonucu görülür.

6) Mekanik olarak.

7) Hipoksi durumunda.

4 çesit hipoksi görülür:

1) Hipoksik hipoksi: Arterial pO2 azalır.

2) Anemik hipoksi: Arterial pO2 yeterli, ancak kansızlık olduğundan O2 taşınması azalır.

3) Stagnant(istemik) hipoksi: Dokuya az kan gider. pO2, eritrosit sayısı normaldir. Doku kanlanması azalır, havuzlanma olur. Kapillerde havuzlanma vs. olur. Kan akışı yeterli hızda değildir.

4) Histotoksik hipoksi: Herşey normaldir. Ancak hücre duzeyinde solunum olmaz.(Siyanür zehirlenmesi vb. gibi)

Hipoksi önce beyni etkiler, başağrısı vs. olur.

Atmosfer ve alveoler hava alışverişi:

Akış basıncı farkından dolayı olabilir. Atmosfer basıncı genelde sabit kalacağından, alveoldeki basınç değişmelidir. Eğer V= hacim artar, P= basınç azalırsa atmosfere göre akciğer hacmini diafragma hareketleri ve inter kostal kaslar etkiler. İnterkostal kaslar, göğüs ön arka çapını, diafragma ise uzunlamasına çapı genişletir.

 

(İnspirasyon)

İnspirasyon: İnspirasyonda diafragma hareketi %75 etkindir. İnspirasyonda diafragma normalde 1,5-7,5 cm. arasında hareket eder. İntraplevral sıvı birikmesi durumunda, diafragma hareketi sınırlanır.

İnspirasyon aktif bir harekettir.

Eskpirasyon: Pasif oluşur. Kasılmış adale gevşer. Aşırı hareket vb. durumlarda aktif olabilir.

İnspirasyon kasları:

- Diafragma
- m. serratusanteriörler
- m. sternocleidcmastoideus'lar
- m. levator scapular
- m. scalenus'lar
- omurga kaldırıcıları
- m. intercostalis externuslar

Ekspirasyon kasları:

- Karın kasları(m. rectus abdominis vs.)
- m. intercostalis interni'ler
- m. serratuus posteriör inferiör
- m. pectoralisler, serratus lateralisler solunuma yardımcı kaslardır.

Ayrıca lanynx'in abductor kasları rima glottis'i açar, adductor kasları ise kapatır.

 

(Ortopnea)

Ortopnea: Ayakta ya da dik duruş halinde rahat soluk alınırken, dik duruş dışındaki herhangi bir pozisyonda soluk alırken güçlük çekilmesidir. Burada hasta ense kasları ile kafa ve omuzunu sabitleştirerek göğsünü iyice genişletir.

İntraalveoler basınç her zaman intraplevral basınca göre yüksektir. İntraplevral basınç (-), intraalveoler basınç ise (+)'tir. Elastik yapısından dolayı akciğer gerilmeden sonra büzülmeye yatkındır. Alveol sıvısının bir yüzey gerilimi vardır. Bu durum kollabe olmaya eğilim yaratır. İntraplevral sıvı çok azdır. İçteki alveoler sıvı ve hava basıncı durumu dengeliyor. Alveol yüzeyde bulunan sürfaktan, (dipalmitoil fosfatidil kolin) yüzey gerilimini azaltan bir maddedir. Hava ve su molekülleri arasına girip etkileşimi azaltır. Buna intikollaptik madde de denir.

Tip 2 pnömositlerden, ekzositozla alveol yüzeyine salgılanır. Bir kısmı alveoler makrofajlarca uzaklaştırılabilir. Pulmoner ödem, alveollerin sıvıyla dolmasıdır. Yüzey gerilimi aynı zamanda kapillerden sıvı dolmasına da yol açar. Sürfaktan bunu da engeller. Sürfaktan yokluğunda, Hyalen Membran Hastalığı ya da Respiratuar Distress Sendromu meydana gelir.

Tiroid hormonları, sürfaktan yapımını artırır.

Sürfaktan yapımı, bronşial obstrüksiyonlarda, sigara içenlerde ve %100 oksijen solunmasında azalır.

İntraplevral basınç yaklaşık -4 mmHg'dir. Derin inspirasyonda intraplevral (-) basınç artar. İntraplevral basınç akciğerlerin genişlemesi için daha da negatifleşir. (-14 mmHg.) Göğüste açılan bir delikten plevral kaviteye giren hava akciğer kollapsına neden olur. Buna Pnömotoraks denir. Hava içeri girip çıkamaz, böyle bir yara olursa "Açık pneumotorax" denir. Ventil Pnömotoraks da hava çıkamaz, yaşamsaş tehlike artar(subap etkisi vardır). İntraplevral boşlukta, kan olmasına "Hemotoraks", sıvı olmasına "Hidrotoraks", lenf sıvısı olmasına da "Silotoraks" denir. Atelektazi'de ise alveoller tamamen büzüşmüştür, o kısım havalanmaz, bu kısımda damarlar da büzüşür, bu kısma kan gitmez ve zarar minimuma iner.

Komplians akciğerin elastik yapısı akciğerin genişleyebilme yeteneği olarak tanımlanır. Belirli bir basınçta belirli bir hacim genişlemesi olur.

C= ^V/^P'dir. C= Komplians. Akciğer C=0.2 lt./cm. H2O Akciğer ve Toraks C=0.13 lt./cm. H2O'dur.

Bazı olaylar kompliansı= C'yi azaltır. Amfizemde, belirli bir basınçta ^V çok fazladır. Dolayısıyla kompliansta artar. Amfizemde elastikiyet azalmıştır.

Elastikiyet azalmış ise az bir basınçla çabuk genişler.

Fibröz doku hastalıklarında aşırı kanlanma vs.'de kalp yetmezliğinde akciğerler sertleşir.

 

(Solunum işi)

Solunum işi: Elastik kuvvete karşı komplians işi, Doku direnci işi, Akciğer ve göğüs duvarı viskozitesine karşı, Hava yollarına karşı direnç işidir. Hava direnci akan moleküllerin ilişkisiyle, hava yolu uzunluğuyla doğru, borunun r= yarı çapının 4. kuvvetiyle ters orantılıdır.

Normalde iş, enerjisinin %2-3'ü harcanır. Egzersizlerde değişebilir.

Alveol hava bileşimi atmosferden farklıdır. Akciğerlere giren hava nemlenir, her seferinde havanın 1/7'si yenileşir. Geriye kalan, rezidüel hava yapar. PO2 47 mmHg.'dır. PO2 nemli havada daha azdır. Eksirasyon havası, inspirasyon havasından farklıdır. Ekspirasyon havasında CO2, fazla olmalıdır. Ancak ölü boşluklarda dilüe olmuştur.

Akciğerlerde, normalde gazların yarısı 17 sn.de atılır. İki katına çıkan ventilasyon sonucu 9 sn.de yarıya inen ventilasyonla ise 34 sn.de atılır.

Ekspirasyon havasındaki CO2 düzeyi, alveoler düzeydeki CO2'ten düşüktür. Ekspirasyon havasındaki O2 ise alveollerdekinden fazladır.

Alveoler O2 = 104 mmHg., CO2 = 40 mmHg.'dir. Alveol ventilasyon 4.2 lt./dk.'dır.

 

(Ventilasyon)

Ventilasyon-Perfüzyon bozukluğundan oluşacak bozukluklar: Havalanma bozukluğu olursa oran düşer.

VA/Q
VA= alveolün aldığı hava
Q= Kan akımı

Akciğerlerin tepesinde hava daha azdır. Kan akımı da aynı biçimde tabana doğru gittikçe artar. Kan akım artışı daha keskindir.

Tepede ventilasyon kan akımından daha fazla görülür, oran yüksektir. Tabanda ise tam tersi, oran düşüktür.

Hava akımı artar, kan akımı az ise gövde oranını sabit tutmak için Histamin, Parasempatik aktivasyon ve CO2 azalması hava yolunda daralma, Epinefrin, Sempatik aktivasyon CO2 artması ise hava yolu genişlemesine neden olur.

Düşük O2, Yüksek H+ arteriolde konstrüksiyon, Yüksek O2, düşük H+ arteriolde dilatasyon yapar.

Hava akımı fazla, kan akımı azsa oran fazladır. Bu durumda lokal PO2 artar, H+ iyonu konsantrasyonu azalır. Bu da pulmoner damar düz kaslarının konstrüksiyonuna neden olarak vasküler direnç meydana getirir. Hava akımı ve kan akımı artar.

 

(Atmosfer)

Atmosfer değişimlerinde karşılaşılacak sorunlar:

3000-4000 m,:

Baş ağrısı, baş dönmesi, kusma, dispne, taşikardi ....... ölüm ...... Hipoksi etkilerine ısı, accelerasyon(anfular, lineer) descelerasyon vardır. Uzayda lineer accelerasyon önemlidir.

Yükseklerde P azalır. 47 mmHg su buharı basıncıdır, burada kesim ölüm olur. Basınç azalırsa, yanısıra PO2'de azalır.

Az yükseklerde azalan PO2'nin karşılanması için ventilasyon artırır. Ventilasyon çok artınca CO2 çıkarımı artar. Alveollerdeki CO2 24 mm.ye düşer. Kandan geçecek CO2 akveolü doldurur. O2'ne yer kalmaz.

O2 saturasyonunda %50'ye kadar düşmede şuurda bozukluk olmaz.

Hipoksi etkileri: 1) Görmede güçlük oluşur. Basil denen gece görme reseptörleri hipoksiden etkilenir. 2) 8000 feetten yukarıda hiperventilasyon olur. Ventilasyon %65 kadar artar. 3) 12000 feette uyuklama hali, zihinsel yorgunluk, anormal davranışlar olur. 4) 15000 feette muhakeme faaliyeti, motor yetenekleri azalır. Çok yüksekte ani ölüm olmaz. Çünkü yedek O2 deposu vardır.

Adaptasyon:

1) Hiperventilasyon Hiperpne(derinlik artar).
2) Polistemi.
3) Kapiller proliferasyon CO artırılır. Dolaşıma açık kalma süresi ve miktarlar artar.
4) Diffüzyon kapasitesi artar. Çünkü akciğerlerde temas yüzeyi artmıştır.
5) Enzimlerde artış olur. Oksidatif enzimler daha etkilidir, az O2'de bile etkililerdir. Kromozomal değişikler sonucu bile olabilir.

Her 10 m.'de bir 1 atmosfer basınç artar. Caisson Hastalığı'nın(vurgun) da. Azot lipide etkilidir, beyni harap eder.

Yüksek O2'de yüksek basınçta CO2 taşınmasında aksaklık olur, oksidatif enzim konsantrasyonu da artar.

 

(Suni Solunum)

İtme, çekme, basınç, ağızdan ağıza solunum metodları:

İtme-çekmede inspirium ve ekspirium hareketleri yaptırılır.

Basınç metodunda ekspirium aktif, inspirium ise pasiftir.

1) Holger-Nielsen İtme-Çekme Metodu: 500-1600 cm3 hava gönderilir. 10-12 dak. yüzüstü yatırılıp kollar yukarı kaldırılır, pectoralis gerilir, goğüs kafesi genişler(inspirium). Göğüs duvarına iyice bastırılır(ekspirium). Sırtüstü yatırmak gerekirse silvester metodu kullanılır. Kollar arkaya uzatılır(inspirium). Kollar göğüs üstüne konup, bastırılır(ekspirium).

2) Sarpey-Safer Basınç Metodu:

Belden kaburga altlarından bastırılır(ekspirium). Bırakılınca inspirium kendinden olur. Böylece 400-600 cm3 hava girer, çocuksa başaşağı 45o yukarı, pozisyonda olmalıdır.

3) Ağızdan ağıza solunumda el ense arkasına konur. Bir elle burun kapatılır.

 

FİZYOLOJİ DERS NOTLARI
( DR. OKTAY BANLI / STJ. DR. AHMET ÜNAL - HACETTEPE - METAY )

)

( İLK SOLUNUM

BEBEĞiN SOLUK ALMAYA BAŞLAMASI:

Uterus içindeyken çocuğun hava yolları, akciğer alveolleri bir sıvı ile doludur(80-100 cc.). Bu sıvı amniyos sıvısı değildir. Alveolleri duvarından sızan plazma ultrafiltratı olarak kabul olunmaktadır. Son üç ayda oluşur ve alveollerin açılma ve gelişmesini sağlar. Vagus etkisi altında bir sphincter işlevi yapan larynx zaman zama açılır, hava yollarını dolduran suyun bir bölümü dışarı çıkar. Bu su ya yutulur, yutulamayan bölümü de amniyos suyuna karışır.

Çocuk doğumda kemik pelvisi geçerken büyük bir baskı altında sıkışır. Hava yollarını dolduran suyun 1/3'ü (özellikle üst hava yollarındaki su) ağız ve burundan dışarıya atılır.

Doğumla beraber, toraks baskıdan kurtulur, kendi elastik gücüyle açılır ve göğüs içinde ortaya çıkan negatif basınçla dışarıdan havanın trakeaya kadar girmesi sağlanır(7-42 ml.).

Yine toraksın genişlemesine bağlı olarak, lenf kanalları, kapillerler, venalar da açılır. Hava yollarından dışarı atılamayan suyun bir bölümü de, vegatif basıncın açtığı perivasküler lenfatiklere ve kapillerlere emilir(rezorbe olur). Alveollere kadar hava yollarında su kalmaz. Akciğerlerin tüm alanlarında rezorpsiyonun tamamlanması birkaç gün sürebilir.

Doğumla beraber vagus dominansının yerini sempatik tonus alır. Larenks ve pulmoner arter dallarındaki vazospazm çözülür. Kan, açılan ve direnci birden düşen pulmoner arterlere yönelerek, akciğerlerin açılmasına katkıda bulunur.

Alveolleri dolduran sıvı rezorbe olurken, alveol epitellerinin salgıladığı ve sürfaktan adı verilen maddeler alveollerin iç yüzünde ince bir film halinde rezorbe olmadan kalırlar. Fosfolipid-protein yapılı bu maddelerin işlevi, alveol içi yüzeysel gerilimi nötralize etmektir. Soluk verme sonunda, alveollerin tamamen boşalma ve duvarlarının kollabe olmasını(atelektazi) önlerler. Bu maddelere antiatelektazik maddeler adı da verilmiştir.

Solunum başlayınca oksijen alınması ve karbondioksit verilmesinin normal akışı, alveollerin açık kalmasına bağlıdır. Elastik bir organ olan akciğer şişirildikten sonra kendi haline bırakılırsa yine eski durumlarına dönerler. Soluk alırken, toraks kasları ve diafragma kasılarak göğüs kafesi genişler, ortaya çıkan negatif basınca uyarak akciğerler de açılırlar. Kasların kasılması geçince kendi elastik güçleriyle ve pasif olarak küçülürler ve soluk verilmiş olur. Eğer sürfaktan maddeler yüzeysel gerilimi önlerlerse, alveoller kapanmaz, rezidüel ve fonksiyonel bir hava kitlesi geri kalır. Sürfaktan maddeler, insan akciğerinde 20. - 24. gebelik haftalarından sonra ortaya çıkar ve giderek miktarları artar. En büyük bölümü lecithin'dir. Alveol epitellerinin(iki tip kuboid alveol epitelleri) yaptığı bu maddeler zaman zaman alveol içerisine salgılanır, bir taraftan da oksijen karşısında harcanır, fakat sürekli olarak yapım ve salgılanmaları devam eder ve açık kapatılır. Sürfaktanlar azaldıkça alveol iç yüzeylerinin gerilimi artar.

28-30 haftalık gebelikten sonra, sürfaktanlar, işlevsel ve yeterli bir düzeye ulaşır. Ayrıca 35. haftadan sonra daha etkin sürfaktanlar da yapılmaya başlar. Çünkü sentezi iki ayrı enzim sistemi aracılığı ile iki ayrı yoldan yapılmaktadır.

 

DÜZENLİ SOLUK ALMALARIN BAŞLAMASI:

Solunumun neden başladığı tam olarak aydınlatılmamıştır. Bilinenler, koyun ve maymunlarda yapılan denemelere ve klinik gözlemlere dayanmaktadır.

Daha doğumdan önce uterus içinde solunum hareketlerinin varlıği bilinmektedir. Üst solunum yollarını dolduran sıvının yoğunluk ve viskozitesi yüksek olduğu için, soluk alma hareketleri larenksten öteye geçmemektedir.

Solunum yollarını dolduran sıvının 1/3'ünün göğüsün sıkışmasıyla doğum kanalını geçerken ağız ve burundan dışarıya atıldığı, doğumla baskıdan kurtulan goğüs kafesi açılınca, ilk havanın (7-42 ml.) trakeaya kadar girdiğine yukarıda değinmiştik, geri kalan sıvının perivasküler lenfatik ve kapillere emildiği de anlatılmıştı.

İlk inspirium'la giren hava, yarı kapalı glottis'e çarparak gürültü ile ve bebeğin bağirmasıyla tekrar dışarı atılır. Bu sırada göğüs içinde (40 - 80 cm. su) basınç yükselir. Birkaç dakikada akciğerlerin tam açılması ve normal rezidual kapasite (3/4) sağlanır. İlk güçlü bağırmalar akciğerlerin tam açılmasına yardım eder.

 

İlk soluk almayı çözen etkenler değişiktir. Bunlar:

Hipoksi, asidoz, kordonda kan dolaşımının durması(bağlanma, pensle sıkıştırma vb.) çevrenin ısı farkıdır.

a) Doğuma yakın çocukta hafif birhipoksi ve asidoz başlar. Anne çocuk arasındaki oksijen ve karbondioksit alışverışi biraz zorlaşır. Asidoz respiratuvar tiptedir. Tek başına hipoksi ve asidozun solunumu başlattığı söylenemez.

b) Kordonda sirkülasyonun durmasının soluk almayı başlatmada önemli rolü vardır. Kordon pense edilir edilmez, aniden hemodinamik koşullarda köklü bir değişme başlar. Vagus tonusu yerini sempatik tonusa bırakır. Kan basıncı yükselir. Aortadaki baroseptörler uyarılır ve ilk soluk alma çabası(gasping) başlar ve düzenli soluk almalar izler.

c) Çevrenin düşük ısı derecesi de, çok güçlü bir uyarı yapar, soluk almaların yerleşmesine yardım eder (çocuk doğar doğmaz gövde yüzeyinden buharlaşma ile 600 kalori yitirmektedir).

Yukarıda incelenen değişik etkilerle başlayan soluk almalarla, akciğer açılır ve pulmoner alandaki damar yatağının direnci düşer, akciğerlerde kan dolaşımı yerleşir. Sağlam bir çocukta birkaç güçlü bağırma ve derin soluk alma, akciğerlerin tam açılmasına yeterlidir, açılma genellikle 5-15 dakika içinde tüm akciğer alanlarını kapsar. )


- SOLUK = NEFES = BREATH[İng.] = SOUFFLE[Fr.] = ATEM[Alm.] = RESPIRO[İt.] = ALIENTO[İsp.]


- SOLUK ile SOLUK

( [Ten için] Donuk bir beyazlığı olan, rengi atmış olan, solmuş. | [Işık için] Parlaklığını, gücünü yitirmiş olan. | [Nesneler için] Rengi atmış olan. İLE Akciğerlere çekilen ve atılan hava ya da ciğerlere hava alıp verme. )


- SOLUK ile SOLUK VERMEK

( Derin ve sakin biçimde solunum ile canlılık artar, o da beyni etkiler ve zihnin arınmasına ve istikrar bulmasına ve derin düşünmeye elverişli hale gelmesine yardım eder. )

( Tekrarlama, soluğunuza istikrar kazandırır. )

( With deep and quiet breathing vitality will improve, which will influence the brain and help the mind to grow pure and stable and fit for meditation.
Repetition will stabilise your breath. )

( NEFES, ŞEHÎK ile ZEFÎR )

( BREATH(ING)/INHALE vs. EXPIRATION/EXHALE )


- SON SOLUK


- Sonsuz KONUŞ!!!


- SONSUZ KÜÇÜKLER:
FİZİĞİN değil MATEMATİĞİN KONUSU/ALANI


- SORMAK ile/ve SÖYLEMEK

( TO ASK vs./and TO SAY )


- SORUN/LAR ile/ve/<> İLETİŞİM KOPUKLUĞU


- SORUNLARI (SADECE) KONUŞMAK ile/ve/yerine/değil SORUNLAR İÇİN ÇÖZÜM ARAMAK/BULMAK

( Hiçbir sorun, onu yaratan 'bilinç seviyesi'yle çözülemez. )

( Problems cannot be solved at the same level of awareness that created them. )

( [not] (ONLY) TO TALK THE PROBLEMS vs./and TO SEARCH/FIND SOLUTION FOR PROBLEMS
TO SEARCH/FIND SOLUTION FOR PROBLEMS instead of (ONLY) TO TALK THE PROBLEMS )


- SORUNLARI:
SORUN OLARAK KONUŞMAK ile/yerine/değil İLERLEME/GELİŞİM ARACI OLARAK KONUŞMAK/DEĞERLENDİRMEK

( [not] TO TALK THE PROBLEMS AS PROBLEMS vs. TO TALK PROBLEMS AS VEHICLE FOR DEVELOPMENT/PROGRESS
TO TALK PROBLEMS AS VEHICLE FOR DEVELOPMENT/PROGRESS instead of TO TALK THE PROBLEMS AS PROBLEMS )


- Sövmeden, küfürsüz KONUŞ!!!


- SÖYLE! GİTSİN! ile/değil/yerine/>< SUS! BİTSİN!


- ŞÖYLE ile BÖYLE ile ŞÖYLE YA DA BÖYLE ile ŞÖYLE VE BÖYLE

( [LIKE] THAT vs. [LIKE] THIS vs. [LIKE] THAT OR THIS vs. [LIKE] THAT AND THIS )


- SÖYLEDİKLERİMİZ ile/ve/<> SÖYLEYEMEDİKLERİMİZ

( ... İLE/VE/<> Söylediklerimizden daha çok pişmanlığa neden olur. )


- SÖYLEM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< EYLEM


- SÖYLEM ile SÖYLEV


- SÖYLEME ile ANLATMA

( ... İLE Düşüncenin/konunun/olgunun/durumun aktarımı/paylaşımı. )

( SAYING vs. EXPLAINING )


- SÖYLEMEK ile/değil "AĞZINDAN KAÇIRMAK"


- SÖYLEMEK ile/ve/değil AKTARMAK/NAKLETMEK


- SÖYLEMEK ile/ve/değil AKTARMAK/NAKLETMEK


- SÖYLEMEK ile/ve KAVRAMAK

( TO SAY vs./and COMPREHENSION )


- SÖYLEMEK ile/ve KONUŞMAK

( Yılan imgesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Değnek imgesi. )

( dd İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> mdw )

( Sonuç [odaklılık]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Süreç ve sonuç [birlikteliği ve bütünlüğü]. )

( "Kendini merkeze alma" ve ötekileri önemsizleştirmeye neden olur/olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Ötekiyle birlikte kendini ve herkesin olası düşüncesini, durumunu/sürecini dikkate almayı gerektirir/sağlar. )

( [not] TO SAY/TELL vs./and/but/||/<> TO TALK
TO TALK instead of TO SAY/TELL )


- SÖYLEMEK ile/ve/yerine ÖRNEK VERMEK


- SÖYLEMEK ile SÖYLEMEMEK

( TO SAY/TELL vs. NOT TO SAY/TELL )


- SÖYLEMEK ile UYARMAK/İKÂZ ETMEK


- Söylememek için SUS!!!


- SÖYLENCE ile SÖYLENTİ


- SÖYLENCE = ÜSTURE = MYTHE[İng., Fr.] = MYTHOS[Alm., Yun.] = MITO[İsp.]


- SÖYLENCEBİLİM = İLM-İ ESATİR = MYTHOLOGY[İng.] = MYTHOLOGIE[Fr., Alm.] = MYTHOLOGIA[Yun.] = MITOLOGIA[İsp.]


- SÖYLENENLER ile/değil SÖYLENİLENLER


- SÖYLENİLECEK SÖZÜ OLMAYANIN:
[ne yazık ki]
[ya] YÜKSEK SESİ ve/ya da/||/<> "ÖFKESİ"


- SÖYLENİLEMEYEN ile/ve/<> SESLENDİRİLEMEYEN

( ARETA ile/ve/<> APORETA )


- SÖYLENİLEN ile/ve SÖYLENİLMEK İSTENİLEN

( Özellikle şiirde! )

( Satırlardan çok, satır aralarını iyi okumak gerekir! )


- SÖYLENİLEN'İ:
YORUMLAMAK ile/yerine DİNLEMEK[Kabul etmek anlamında değil!]

( Doğruyu konuşmak iki kişi ister; doğru söyleyen, doğru dinleyen. )

( İmgelemeden bakmayı, çarpıtmadan dinlemeyi öğrenin, hepsi bu. )

( EXPLANATION: TO INTERPRET vs. TO LISTEN(Not in the mean of acceptance!)
EXPLANATION: TO LISTEN instead of TO INTERPRET )


- SÖYLENİLEN'İ:
YORUMLAMAK ile/değil/yerine DİNLEMEK[Kabul etmek anlamında değil!]

( İmgelemeden bakmayı, çarpıtmadan dinlemeyi öğrenin, hepsi bu. )

( Dinleyen, anlatandan ârif gerektir. )

( Çok dinlememiz ve az konuşmamız için, iki kulağımız ve bir dilimiz var. )

( EXPLANATION: TO INTERPRET vs. TO LISTEN[Not in the mean of acceptance!]
EXPLANATION: TO LISTEN instead of TO INTERPRET
Learn to look without imagination, to listen without distortion; that is all. )


- SÖYLENİŞ VE YAZILIŞLARI AYNI, ANLAMLARI FARKLI SÖZCÜKLERİ(ADAŞ)(HOMONYME)


- SÖYLENİŞ/SÖYLEYİŞ ile SESLENDİRİŞ

( TELÂFFUZ ile TASAVVUT[< SAVT] )

( PRONUNCIATION vs. PHONATE )

( ... avec PHONATION )


- SÖYLENMEK ile DODURDA(N)MAK


- SÖYLENMEK değil/yerine SAKİN OLMAK


- SÖYLEYİŞ ile/ve/<> DEĞİNİ


- SÖYLEYİŞ ile SÖYLENİŞ


- SÖYLEYİŞ ve VURGU YANLIŞLARI


- Söz dinleyerek KONUŞ!!!


- Söz KONUŞ!!!


- SÖZ SÖYLEMEK ile/ve/||/<> ANLAMAK

( İrfan ister. İLE/VE/||/<> İnsan/kişi ister. )


- Söz söyleyebilmek için SUS!!!


- Söz vererek KONUŞ!!!


- SÖZ(CÜK):
GERÇEK ile/ve/||/<>/> DEĞİŞMECE/MECAZ[Ar.] ile/ve/||/<>/>
DOKUNDURMA/KİNÂYE ile/ve/||/<>/> AÇIK/SARİH

( Çıkarımsal. İLE/VE/||/<>/> Hayal/Muhayyile. İLE/VE/||/<>/> Sezgi/Hads. İLE/VE/||/<>/> Apaçık. )

( Soğan. İLE/VE/||/<>/> Sarımsak. İLE/VE/||/<>/> Koku. İLE/VE/||/<>/> Yaygın koku. )

( )

( Söz(cük)leri/ni değiştir... Dünya/n değişsin...
)

( )

( LES TERMES VRAIS avec/et/||/<>/> LES TERMES S'APPLIQUANT PAR UNE EXTENTION LOGIQUE DE LEUR SENS avec/et/||/<>/> PAR ALLUSION avec/et/||/<>/> TERMES CLAIRES )


- Sözcüklerin değerini anımsayarak KONUŞ!!!


- Sözcüklerin kökenini öğren/bil de KONUŞ!!!


- Sözel KONUŞ!!!


- SÖZ/KONUŞMA:
"UZAMASIN!" yerine/değil NE KADAR GEREKİYORSA O KADAR KONUŞMAK


- SÖZLERİNİ DUYURMAK İÇİN:
KİŞİLERİ TUTMAK değil/yerine ÇENEYİ TUTMAK


- SÖZLÜ İLETİŞİM/BİLDİRİŞİM ile/ve SÖZSÜZ İLETİŞİM/BİLDİRİŞİM

( Doğal | Aklî | Uzlaşımsal İLE/VE Doğal | Aklî | Uzlaşımsal )

( Ah/oh gibi seslerle. | Görülmediği halde duyulan sözlerden durumun ne olduğunu çıkarsayarak. | Dil/konuşma/sözcükler ile. İLE/VE Yüzün kızarması/saraarması gibi durumlardan yansıyarak. | Dumanın göründüğü yerde ateşin varolabileceğini düşünerek. | Trafik işaretleri gibi ortak kullanımda olan üzerinde uzlaşılmış işaretlerle. )

( Sözün tamamı, anlamayana söylenilir. )


- Sözlü KONUŞ!!!


- Sözlükle KONUŞ!!!


- Sözlüklü KONUŞ!!!


- Sözlükten KONUŞ!!!


- Sözsüz KONUŞ!!!


- SÖZ(Ü) DİNLEMEK ile/ve/değil/yerine SÖYLENİLENİ/İSTENİLENİ YAPMAK/YAPABİLMEK


- Sözü dinleyerek KONUŞ!!!


- Sözü KONUŞ!!!


- SÖZÜ/KONUŞMAYI:
"UZATMA!" değil UZAMASIN


- SÖZÜ:
SÖYLEMEDEN ÖNCE ile/ve/||/<> SÖYLEDİKTEN SONRA

( Önünde dur! İLE/VE/||/<> Ardında dur! )


- [ne yazık ki]
"SÖZÜ/SORUYU, TARTMADAN SÖYLEMEK" ve/||/<>/> ALACAĞIN YANITTAN İNCİNMEMEK


- Sözün çeşitlerini bilerek KONUŞ!!!


- Sözün farklarını bilerek KONUŞ!!!


- SÖZÜN/KONUŞMANIN:
BAŞINDA SÖYLENİLECEK (OLAN) ile/ve/değil/yerine SONUNDA SÖYLENİLECEK (OLAN)


- Sözünle KONUŞ!!!


- Sözünü tutacak şekilde KONUŞ!!!


- ..., ŞUDUR/ŞÖYLEDİR ile/ve/değil/yerine ..., AYNI ZAMANDA ŞUDUR/ŞÖYLEDİR


- SUS! KONUŞ!!!


- SUS! ve/>/< DİNLE! ve/>/< KONUŞ! ve/>/< YAZ!!!

( bkz. www.FaRkLaR.net/SUS | www.FaRkLaR.net/Dinle | www.FaRkLaR.net/KONUS )


- SUSKUN KİTAP ile/ve KONUŞAN KİTAP


- SUS-PUS (OLMAK[SESSİZLEŞMEK/KONUŞAMAMAK])


- TA'DÂD[Ar. < ADED] değil/yerine/= SAYMA; SAYI | BİRER BİRER SÖYLEME, SAYIP DÖKME; SAYIM

( SAYMA; SAYI | BİRER BİRER SÖYLEME, SAYIP DÖKME; SAYIM )


- TAM, DOĞRU VE DÜZENLİ YAZMAK ile/ve VURGULU KONUŞMAK


- TARTIŞMA" KONUSU ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ARAŞTIRMA KONUSU


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KONUŞMA

( Bilmediğimiz bir konuda konuşmazsak tartışma çıkmaz. )

( - Mutluluğun sırrı nedir?
- Aptallarla tartışmaya girmemektir.
- Kesinlikle katılmıyorum. Sır bu olamaz bence.
- "Doğru". )

( Konuşma ve tartışmanın, temel ve öncelikli koşulları...

- Konuşulanı anlamaya çalışmanın ilk koşulu olarak her bilinmeyen, yeni, farklı, aşırı, aykırı konu ya da durum karşısında düşünme ve konuşma sürecinde (olabildiğince) nötr olabilmek.
("Kişisel", "keyfî" "düşünce/sav/iddia", "önceki kayıtlar", "kalıp ya da kabuller", "inak/inanç" ve "yüklerle" başlamamak.)

- (Nitelikli) Soru sormak.["Hiç mi aklına gelmiyor?" gibi "yargı sözleri" kullanmadan, "Nasıl olabilir?" gibi anlamaya yönelik sorular sormak.]

- Konuşan kişiye ya da konuşanın kişiliğine saldırmamak ve sadece savlarını konuşmak/tartışmak.

- Daha kolay karşı sav üretmek amacıyla ötekinin savını yanlış tanımlamamak, abartmamak.

- Tekil ya da birkaç örnekle "kestirmeden" gitmeye çalışmamak, "genellemeler, indirgemeler, özdeşleştirmeler" yapmamak; "köktenci, toptancı ve sonuç odaklı" kişisel, keyfî ya da dayatmacı "çözümler üretme"mek.

- Kullanılan kanıta dayanan öncüllerden birini "doğru varsayarak" sav üretmemek.

- Bir olguyu, zamansal dizilimde, "daha önce de oldu" "savıyla" sonraki bir olgunun nedeni olarak iddia etmemek.

- Ortada ikiden fazla olanaklı yol varken savını sahte bir ikileme indirmemek.[Birden, "çok"; ikiden, "hep" "çıkarma"mak.]

- Bilinmeyen ya da bilmediğimiz bir "savın", doğru ya da yanlış olması gerektiğini savunmamak ve/ya da iddia etmemek.

- Kanıtlama yükümlülüğünü, savı sorgulayana yüklememek.

- Aralarında mantıksal bir bağ olmadıkça, "bir şeyin, bir şeyden türediğini" varsaymamak.

- Öncüllerin ya da sav sahibinin "tanınmış/tarihsel/bilimsel" "biri(/nden)" olmasını, bir çıkarımın kanıtı olarak sunmamak. )

( )

( image )

( [not] ARGUE vs./and/but TALKING )


- TEKLİ KONUŞMA / SALT DİYALOG ile/değil/yerine ÇOKLU KONUŞMA/DİYALOG

( İdeolojiye gider. İLE/DEĞİL/YERİNE Felsefeye gider. )


- TELÂFFUZ[Ar.] değil/yerine/= SÖYLEN(/Y)İŞ


- TELEFON ÂDÂBI


- TELEFON[Fr./İng.] değil/yerine/= SES İLETİR

Bugün[09 Temmuz 2025]
itibariyle 579 başlık/FaRk ile birlikte,
572 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(3/4)