Bugün[15 Ekim 2025]
itibarı ile 1.789 başlık/FaRk ile birlikte,
1.789 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(7/9)


- PATLICAN ile KEMER PATLICANI

( BÂDİNCÂN, BÂDİNGÂN )

( HADAK )

( SOLANUM MELONGENA )


- PAYLAÇO" değil PALYAÇO[İt. < PAGLIACCIO]


- PAZI/YABANİ ISPANAK/YABANPANCARI ile IŞTIR

( Ispanakgillerden, yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki. İLE Ispanakgillerden, sapları etli bir ot, yabanpazısı. )

( BETA VULGARIS cum BLITUM CAPITATUM )


- PEDAL[İt.] değil/yerine/= AYAKLIK

( Bir makinede/araçta, ayak yardımıyla dönmeyi ya da devinimi sağlayan düzen. )


- PELİKAN[Fr. < Lat.]/KAŞIKÇI KUŞU ile KAHVERENGİ PELİKAN

( )

( PELECANUS ONOCROTALUS cum ... )


- PELİN ile ...

( Bileşikgillerden, yapraklarında ve öteki bölümlerinde çok acı, ıtırlı bir madde bulunan, tıpta kullanılan bir bitki. )

( ARTEMISIA ABSINTHUM )


- PENCERE ile LOMBOZ[İt./Yun.]

( ... İLE Kamaralarla alt güverteleri aydınlatmak için bordalardan ve güvertelerden açılan yuvarlak pencere. )


- PENGUEN ile CÜCE PENGUEN

( Buzullarda. İLE Avustralya'da. )

( APTERODYTES PATAGONICA cum ... )


- PENGUEN ile GENTOO PENGUENİ

( ... İLE Güney Kutbu'nun kuzeye doğru olan karasal noktalarında yaşarlar. )

( ... İLE 35 km. hızla yüzerler. )

( ... cum PYGOSCELIS PAPUA )


- PENGUEN ile İMPARATOR/KRAL PENGUEN

( ... İLE Yavruları, 1 yıl boyunca, anne-babalarının bakımına muhtaç olarak büyürler. )

( ... İLE 535 metre derinliğe dalabilirler. )

( Dünyada, 18 penguen türü bulunmaktadır. Ne yazık ki, küresel ısınma nedeniyle 10'u, yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. )

( ZERADİYYE ile ... )

( PENGUIN vs. EMPEROR PENGUIN )

( APTERODYTES PATAGONICA cum ... )


- PENGUEN ile YALANCI PENGUEN

( ... İLE Avlanma nedeniyle soyları tükenmeden önce Kuzey Atlas Okyanusu'ndaki adalarda endemik bir türdü. )

( ... cum PINGUINIS IMPENNIS )


- PERGOLA[İt.] değil/yerine/= GÖLGELİK/ÇARDAK


- PERO ve FAÇETA[İt.]

( Armut biçiminde tek parça elmas. VE Elmasın yontulmuş her bir yüzü. )


- PERUKA[İt.] ile PERÜKÂR[Fr. < İt.]

( Takma saç. İLE Berber. )


- PETUNYA

( Patlıcangillerden, çeşitli renkte çiçekler açan, kokulu bir süs bitkisi. )

( PETUNIA )


- PEYGAMBERAĞACI ile PEYGAMBERÇİÇEĞİ ile PEYGAMBERDEVESİ

( Yabanikimyongillerden, reçinesinden gayakol çıkarılan bir ağaç. İLE Mavi kantaron, belemir. İLE Sıcak ve ılıman ülkelerde yaşayan, genellikle yeşil renkte ve ortalama 5 cm. boyuna, düz kanatlı, çok obur böcek. )

( GUAJACUM OFFICINALE cum CENTAUREA CYNUS cum MANTIS RELIGIOSA )


- PİK[İng.] ile PİK[İt.]

( Dökme demir. İLE Geminin kıç tarafındaki bayrak serenine açılan üçgen biçimindeki yelken. )


- PİRE ile BİT

( Bit yiğitte, pire itte bulunur. [Rüstem Paşa'nın, Cüzzam'lı olmamasına bağlı olarak söylendiği varsayılmaktadır.] )

( [argo] ... ile MACAR )

( YAVŞAK: Bit yavrusu. )

( BÜRGÛS[çoğ. BERÂGÎS], HADÛŞ[: Sinek. | Pire.] ile KAML/KAMLE, KEHLE
MASS-I ADÎM-ÜL-CANÂHİYYE: Pireler. )

( ... ile ŞÜPÜŞ )

( FLEA vs. LOUSE [YOUNG LOUSE]
XENOPYSLLA )

( PULEX IRRITANS cum PEDICULUS )

( ... ile MACAR )


- PİRE ile KÖPEK PİRESİ

( ... İLE Siphonaptera takımının gerçek pireler(Pulicidae) ailesinde yer alan, erginleri 2-3 mm boyunda, kırmızımsı esmer renkte, köpek, kedi, tavşan, sıçan ve insanı sokup emerek beslenen, kaşıntı ve gelişme geriliğine neden olan, veba hastalığının taşıyıcılığını yapan böcek türü. )

( FLEA vs. DOG FLEA )

( ... avec PUCE DU CHIEN )

( ... mit HUNDEFLOH )

( ... vs. CTENOCEPHALIDES CANIS )


- PİRE ile SU PİRESİ/BİTİ

( ... İLE Kabuklulardan, durgun sularda yaşayan bir hayvan. )

( ... cum DAPHNIA PULEX )


- PİREKAPAN/PİREOTU = NEZLEOTU

( Bileşikgillerden, beyaz yapraklı çok yıllık bir bitki. Bazı türlerinden elde edilen toz, böcek öldürücü olarak kullanılır. )

( PYRENTHRUM )


- PIRLANTA[İt. BİRİYYAN < Fr. BRILLANT: Parlayıcı.] ile/ve/< ELMAS

( Birçok façetası olacak biçimde yontulmuş, foyasız, işlenmiş elmas. | Üzerinde pırlanta olan. İLE/VE/< Saf karbondan meydana gelir. Yerin 160 - 480 km. altında oluşur. [Tüm elmaslar yerin altında yüksek ısı ve basınç altında oluşur ve yer yüzeyine volkanik patlamalar sonucu gelir.] )

( Kaşıkçı Elmas'ı 86 Kırat'tır ve etrafında 49 küçük elmas bulunur. )

( Hollanda'da Elmas Müzesi'ni ziyaret edebilirsiniz. )

( Kudüs, elmasın merkezidir. )

( ... İLE/VE/< Işık elmasın içinden saniyede ancak 130.000 km. hızla geçer. )

( Kavram. İLE/VE/< Töz. )

( Çok çalışmak. İLE/VE/< Çalışmak. )

( BRILLIANT vs./and/< DIAMOND )


- PİSİBALIĞI ile DİPLARYA

( ... İLE Pisibalığının küçüğü. )

( LIMANDA LIMANDA ile ... )


- PİŞMANLIK[Fars. < PEŞÎMAN] ile/ve TÖVBE

( Pişmanlık, tövbedir. )

( Tövbede niyet, pişmanlıktır. )

( PİŞMAN < PEŞÎMÂN )

( PENITENCE/REGRET vs./and REPENTANCE )

( PAENITENTIA cum/et ... )


- PİTON ile BURMA PİTONU

( ... cum PYTHON MOLURUS BIVITTATUS )


- PİYATA[İt.] değil/yerine/= BÜYÜK TABAK

( Yassı ve büyük yemek tabağı. )


- PLEVRA[İt.] ile/ve PERİTON[Fr. < Yun.] ile/ve MASRİKA

( Göğüs boşluğunun iç yüzünü ve akciğerleri saran zar. İLE/VE Karın zarı. İLE/VE Bağırsakları tutan karın iç zarı. )


- POLİÇE[< İt. < Yun.] ile BOLİÇE

( Belirli bir sürenin sonunda, belirli bir parayı, kendi adına ya da bir başkasının buyruğuna ödemesi için alacaklının, borçluya yazdığı bildiri. | Sigorta senedi. İLE Yahudi kadını. )


- POLİÇE[< İt. < Yun.] değil/yerine/= SİGORTA BELGİTİ


- POLİÇE[İt. < BOLIZZA] ile BOLİÇE[İbr.]

( Belirli bir sürenin sonunda belirli bir parayı kendi adına ya da bir başkasının emrine ödemesi için alacaklının borçluya yazdığı bildiri. | Sigorta senedi. İLE Yahudi kadını. )


- POLİÇE[İt. < POLIZZA] ile/ve/||/<>/> KLOZ[Fr. < CLAUSE]

( Belirli bir sürenin sonunda belirli bir parayı kendi adına ya da bir başkasının emrine ödemesi için alacaklının borçluya yazdığı bildiri. | Sigorta senedi. İLE/VE/||/<>/> Sigorta poliçelerinde özel koşulları bildiren ek başlıklar. )


- PORSUK ile BAL PORSUĞU

( Sansargiller ailesinin Mellivorinae alt ailesindeki Mellivora cinsine ait tek türdür.[12 alt türü vardır]

Soyu tükenmekte olan bir hayvan değildir ve IUCN Kırmızı Dizini'nde en düşük kaygı altındaki bir türdür.

Yaşadığı alanlar, Güney Fas'tan, Güney Afrika'ya ve Hazar Denizi'nden, Hindistan'a kadar uzanır. )

( İlgili yazı ve ayrıntıları için burayı tıklayınız... )

( ... cum MELLIVORA CAPENSIS )


- PORSUKAĞACI

( Porsukgillerden, yaprakları iğne biçiminde, yaz kış yeşil bir orman ve süs ağacı. )

( TAXUS BACCATA )


- PORTAKAL[Portekizce] ile TURUNÇ[Fars.]

( ORANGE vs. BITTER/SEVILLE ORANGE )

( CITRUS SINENSIS/CITRUS AURANTIUM cum CITRUS AURANTIUM AMARA )


- PORTAKAL ile GREYFURT/ALTINTOP/KIZMEMESİ

( ORANGE vs. GRAPEFRUIT )

( CITRUS SINENSIS cum CITRUS PARADISI )


- PRI MADONNA değil PRIMA DONNA[İt.]

( ... DEĞİL Operada, baş kadın rolünü oynayan oyuncu. )


- PROTESTO[İt.] ile MANİFESTO[İt. < Lat.]

( Bir davranışı, bir düşünceyi, bir uygulamayı, haksız, yersiz, gereksiz bularak karşı çıkma, kabul etmeme. | Herhangi bir davranışın, haksız, yersiz, gereksiz görülerek onanmadığını bildiren resmi açıklama. | Değerli evrak niteliğindeki borç senedinin ödenmemesi durumunda, özel bir biçime bağlı ve belirli hukuksal sonuçlar doğuran bildirim. İLE Bir gemideki malları göstermek için kaptan tarafından boşaltma işlemlerinin yapılacağı gümrük idaresine verilen dizin. | Bildiri. )


- PROVA[İt.] değil/yerine/= ALIŞTIRMA


- PROVA[İt.] değil/yerine/= ÖNBASKI


- PROVA[İt.] ile PRUVA[İt.]

( Bir şeyin amacına uygun, istenilen düzeyde olup olmadığını anlamak için yapılan deneme. | Bir giysiye son biçimini vermeden önce giysiyi giyecek kişinin üzerinde yapılan düzeltme. | Yazar ya da düzeltmen tarafından üstünde düzeltmeler yapılan basılı metin. İLE Geminin önü. )


- PROVA[İt.] ve REPETİSYO

( Bir şeyin amacına uygun, istenilen düzeyde olup olmadığını anlamak için yapılan deneme. | Bir giysiye son biçimini vermeden önce giysiyi giyecek kişinin üzerinde yapılan düzeltme. | Yazar ya da düzeltmence, üstünde düzeltmeler yapılan basılı metin. İLE Müzik ve tiyatroda prova. )


- PUFLA ile PUFLA/TOZAK

( Bir tür ördek. İskandinavya kıyılarında yaşar. İLE İnce kuş tüyü. )

( SOMATERIA cum ... )


- PUL[Fars.] ve/||/<> KONFETİ[İt. < CONFETTI] ve/||/<>

( ... VE/||/<> Düğün, balo vb. eğlencelerde, spor karşılaşmalarında serpilen, küçük yuvarlak pul biçiminde kesilmiş renkli kâğıt parçaları. )


- PUNT[İt.] değil/yerine/= FIRSAT

( Uygun zaman. )


- PUSULA[İt. < BUSSALO] ile/değil/yerine İLETECİK/BETİK/PUSULA[İt.]/TEZKERE[Ar.]

( Üzerinde kuzey-güney doğrultusunu gösteren bir mıknatıs iğnesi bulunan ve yön saptamak için kullanılan kadranlı aygıt. İLE/DEĞİL/YERİNE Küçük bir kâğıda yazılmış kısa mektup. | Üzerinde alacak hesabı yazılmış kâğıt. | Bir iş için izin verildiğini bildiren resmi kâğıt. | Genellikle ozanların yaşamlarıyla koşuklarından söz eden yapıt. )


- PUSULA[İt. < BUSSALO] değil/yerine/= YÖNDEÇ/YÖNEÇ/İLETECİK


- RADANSA[İt.] değil/yerine/= HALKA

( Yelkenlere açılan deliklere ve halat ilmiklerine geçirilen metal halk.a )


- RAJON değil RACON[argo | İt. < RAGIONE]

( Yol, yöntem, usûl. | Gösteriş, fiyaka. )


- RAKUN ile NASUA

( Kuzey Amerika'da yaşar. İLE ... )

( Rakun ile ... )

( image ile

image )

( RACCOON vs. NASUA )

( PROCYON LOTOR cum NASUA )


- RAKUN ile TANUKİ

( ... ile Tanuki )

( ... cum NYCTEREUTES )


- RAMP[Fr.] ile RAMPA[İt.]

( Bir tiyatro sahnesinin önünde, ışık ve ışıldakların yerleştirildiği, izleyiciye en yakın yer. İLE Bir arazinin, bir karayolunun, bir demiryolu hattının yatay doğrultuya göre yokuş olan bölümü. | Özellikle istasyonlarda, vagonlara eşya yüklemek ya da boşaltmak için yapılan, ambarın önünde bulunan set. | Bir vagonu, raya sokmak ya da raydan çıkarmak için kullanılan araç. | Bir geminin, bir başka gemiye, dubaya, iskeleye ya da sala değecek biçimde yanaşması. | İki ağacı ya da takozları birbirine kenetlemek için kullanılan, ucları eğriltilmiş ve sivriltilmiş demir çubuk. | Füzeli mermi ya da makinelerin, havaya fırlatılmak için üstüne yerleştirildikleri eğik destek. )


- RAMPA[İt.] değil/yerine/= YOKUŞ


- RATANYA[Peru dilinden]

( Karabuğdaydillerden, kökü sürgün kesici olarak tıpta kullanılan bir bitki. )

( KRAMERIA TRIANDRA )


- REKLÂM = ADVERTISEMENT[İng.] = RÉCLAME[Fr.] = ANZEIGE/REKLAME[Alm.] = PUBBLICITÀ[İt.] = ANUNCIO[İsp.]


- REKOLTE[İt. < RACCOLTA] değil/yerine/= TOPLAM ÜRÜN


- RENDE[Fars.] ile PLANYA[İt.]

( Tahta yüzeyleri pürüzsüz duruma getirmek, biçim vermek için marangozların kullandığı araç. | Üzerinde küçük delik ve kesici çıkıntıları bulunan, soğan, havuç gibi şeyleri ufak parçalara ayırmak için kullanılan mutfak aracı. | Bu araçla ufak parçalara ayrılmış şey. İLE Ağaç rendelemekte kullanılan, uzun marangoz rendesi. )


- REYHAN[Ar.] ile/||/<> FESLEĞEN[Yun.]

( Ballıbabagillerden, yaprakları güzel kokulu bir süs bitkisi.[Nane ailesine aittir ve özellikle Akdeniz mutfağında sıkça kullanılır. Kendine özgü baharatlı ve kekiksi tadı vardır.] İLE/||/<> Akdeniz bölgesine özgüdür ve güçlü bir taze ve baharatlı kokusu vardır.[Fesleğen, doğu ve güney Anadolu'da çoğunlukla reyhan olarak bilinse/kullanılsa da fesleğenin irili ufaklı yaprak çeşitliliğiyle birlikte aynıdır.] )

( GÜZEL KOKU, RIZIK, RIZIK-I MÂNEVÎ | FESLEĞEN )

( ORIGANUM VULGARE vs./||/<> OCIMUM BASILICUM )

( ... ile İSPERHEM/İSPERGEM )

( ... ile DAYMURÂN )


- REZEDE (ÇİÇEĞİ)

( Muhabbetçiçeğigillerden, 1.5 m. yüksekliğinde, tohumlarından kandilyağı, çiçeklerinden sarı boya çıkarılan otsu bir bitki. )

( RESEDA LUTEOIA )


- REZENE[Ar.]

( Maydanozgillerden, hoş kokulu, baharlı meyveleri anason gibi yemeklerde ve bazı içkilerde tat verici olarak kullanılan, tıpta gaz söktürücü olarak yararlanılan çok yıllık otsu bir bitki. )

( FOENICULUM VULGARIS )


- RITL[< İt. ROTOLO] ile ...

( Cam ağırlık. Günümüze tam olarak ulaşmış bir parça bulunmadığından tam ağırlığı saptanamamıştır ancak elde bulunan parçalardan çapının 110 mm. kadar olduğu anlaşılmaktadır. [Emevi, Abbasi, Eyyubi, Fatımi dönemlerinde kullanılmıştır.][Abbasi döneminden kalma 842-847 tarihli çifte rıtl denilen ağırlık 759.79 gramdır.][130 dirhemlik bir ağırlık ölçüsü] )


- ROBA[İt.] ile ...

( Giysi. | Bir giyeceğin göğüsle omuz arasında kalan bölümüne eklenen parça. )


- ROKA ile TERE

( ROCKET vs. GARDEN CRESS )

( ERUCA SATIVA cum LEPIDIUM SATIVUM )


- RUBA[İt.] değil/yerine/= GİYSİ


- RUHBANLAR ile/ve/<>/>< RUHBAN OLMAYANLAR

( "Askerler". İLE/VE/<>/>< "Siviller" gibi. )

( Latince konuşurlardı. İLE/VE/<>/>< Fransızca konuşurlardı. )

( CLERICUS cum/et/<>/>< LAICUS )


- SABAN/PULLUK[Rusça PLOUG] ile SAPAN

( Toprağı sürmek için kullanılan tarım aracı. İLE ... )

( NEVCER ile ... )

( GIBÂZ ile ... )

( PLOUGH ile ... )

( ARATRUM ile ... )

( ARATRO con ... )

( AROTRON ile ... )

( PELEUGH ile ... )


- SABIR/SARISABIR[Süryanice ŞABRÂ] ile SARISALKIM

( Zambakgillerden, sıcak bölgelerde yetişen, yaprakları, oldukça yüksek bir sapın tepesinde, rozet biçiminde toplanmış bulunan bir süs bitkisi. | Bu bitkinin, etli ve kalın yapraklarından çıkarılan, kırmızımsı esmer renkli, tıpta ve boyacılıkta kullanılan bir madde. İLE Baklagillerden, salkım durumunda sarı çiçekleri bulunan, bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen bir ağaç. )

( ŞİBÂRU[Akatça]: Sivri bir araç. İlâç olarak kullanılan bir bitki. )

( ALOES cum LABURNUM )


- SAÇ ile/değil POSTİŞ[İt.]

( ... İLE/DEĞİL Kadınların, genellikle başlarının arkasına taktıkları ek saç. )


- SAFRA[İt.] ile SAFRA

( Gemileri ve her boyda deniz aracını, dengede tutmak istenilen su düzeyine kadar batırabilmek için, dip bölümlerine konulan ağırlık. | Balonlarda bulunan pilotların, yükselmek ya da inişi yavaşlatmak istediklerinde attıkları ağırlık. | Sıkıntı, tedirginlik, rahatsızlık veren kişi. İLE Öd. )


- SAFRAN[Ar. < ZAFERÂN] ile ASPUR[Ar. < USFUR]

( Süsengillerden, baharda çiçek açan, 20-30 santimetre boyunda, soğanlı bir kültür bitkisi. | Bu bitkinin tepeciklerinin kurutulmasıyla elde edilen, bazı yiyecek ve içeceklere tat, koku ve sarı renk vermekte kullanılan toz. İLE Yalancı safran. )

( CROCUS SATIVUS cum ... )


- SAFRAN[Ar.] ile HİNTSAFRANI/ZERDEÇAL[Fars.]

( Süsengillerden, baharda ççek açan, küçük bir bitki. | Bu bitkinin tepeciklerinin kurutulmasıyla elde edilen, bazı yiyecek ve içeceklerde tat, koku ve sarı renk vermekte kullanılan toz. İLE Zencefilgillerden, köksaplarından safranı andıran, boyalı bir madde çıkarılan, yaprakları sivri uclu, çiçekleri sarı renkte bir bitki. )

( CROCUS cum CARCUMA LONGA )


- SAFRAN ile YALANCISAFRAN

( ... İLE Bileşikgillerden, çiçekleri safrana benzeyen bir bitki. )

( ... ile ASPUR )

( ... cum CARTHAMUS TINCTORIUS )


- SAĞLIK = HEALTH[İng.] = SANTÉ[Fr.] = GESUNDHEIT[Alm.] = SALUTE[İt.] = SALUD[İsp.]


- ŞAHİN ile ARI ŞAHİNİ

( ... İLE Yerde, şahinden daha fazla zaman geçirir. )

( ... İLE Ormanlarda, özellikle ibreli ormanlarda yuva yaparlar. )

( ... vs. HONEY BUZZARD )

( ... cum PERNIS APIVORUS )


- ŞAHİN ile BAYAĞI ARI ŞAHİNİ

( ... cum PERNIS APIVORUS )


- ŞAHİN ile KIZIL KUYRUKLU ŞAHİN

( İlgili yazı ve ayrıntıları için burayı tıklayınız... )

( ... cum BUTEO JAMAICENSIS )


- ŞAHİN ile KIZIL ŞAHİN

( ... İLE Şahinden biraz daha büyük, uzun kanatlı ve uzun kuyrukludur. )

( ... İLE Ovalar, bozkır, dağlar ve benzer açık arazilerde yaşarlar. )

( ... vs. LONG-LEGGED BUZZARD )

( ... cum BUTEO RUFINUS )


- ŞAHİN ile PAÇALI ŞAHİN

( ... İLE Sesi şahinde pes ve gürdür. )

( ... İLE Tundra, açık araziler, turbalıklar, kumullar ve bataklıklarda ürerler. )

( ... vs. ROUGH-LEGGED BUZZARD )

( ... cum BUTEO LAGUPUS )


- SAHNE ile ŞANO[İt. SCENA]

( ... İLE Tiyatro sahnesi. )


- SAKA[Ar. < SEVK/SAİK]/BEYYÂB ile SAKA ile SAKA (TÜRKLERİ)

( Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kişi. İLE Serçegillerden, başında ve boynunda, kırmızı, sarı tüyler bulunan ve hoş öten bir kuş. İLE ... )

( ... cum CARDUELIS CARDUELIS )


- SAKAL ile/ve/<> FAVORİ

( Ben Affleck


Bradley Cooper


David Beckham


Denzel Washington


George Clooney


Hugh Jackman


Jake Gyllenhaal


Kit Harington


Leonardo DiCaprio


Mel Gibson


Pierce Brosnan


Robert Pattinson


Shia LaBeouf


Tom Hardy


Viggo Mortensen
)

( LİHYE ile/ve/<> SEBELE )

( RÎŞ ile/ve/<> ...
BÂME: Uzun, sık ve kaba sakal.
BÂM TELİ: Sakalın dudağa bitişik olan kalın telleri. )

( BEARD vs./and/<> SIDEBURNS )

( BARB cum/et/<> ... )

( MÜSÂL ile/ve/<> ... )


- ŞAKAYIK ile AYIGÜLÜ

( Düğünçiçeğigillerden, çiçekleri türlü renkte, güzel bir süs bitkisi. İLE İkiçenekliler sınıfının, dügünçiçeğigiller ailesinden, bir şakayık türü. )

( PAEONIA cum PECONIA COROLLINA )


- ŞAKAYIK ile GELİNCİK

( Çin ve Japonya kültüründe zenginliğin simgesi/göstergesidir. İLE ... )

( PAOENIA cum PAPAVER RHOEAS )


- SAKİN/LİK ile AĞIRBAŞLI/LIK

( ... ile REZÂNET )

( ... cum SOBRITEAS )


- SAKIZ AĞACI ile MAVİ SAKIZ AĞACI

( Antepfıstığıgillerden, meyvesi üzüme benzeyen ve yağlı, küçük bir ağaç. İLE Malawi'de bulunur. )

( PISTACIA LENTISCUS cum ... )


- SAKIZ ile/ve MERİNOS[Fr. < İsp. < Ar.]

( Tüyleri uzun koyun. İLE/VE En nitelikli tüylülerden olan koyun. )

( OVIS ARIES HISPANICA )


- SAKO[İt. < Yun.] değil/yerine/= ÜSTLÜK

( Paltoya benzer bir tür üstlük. )


- ŞAKRAK ile ŞAKRAK

( Şen, neşeli, yaşam dolu. İLE İspinozgillerden, başı siyah, boynu kırmızı, ötücü bir kuş. )

( ... cum PYRRHULA PYRRHULA )


- SAKSI ile VAZO[İt.]

( Toprak bulunur. İLE En fazla su bulunur. )

( Geniş. İLE İnce. )

( Pişmiş topraktan yapılan, içine toprak konularak çiçek yetiştirmekte yararlanılan kap. İLE Çiçek koymak için kullanılan kap. )


- SALAMURA[İt.] değil/yerine/= TUZLU SUDA TUTULMUŞ


- SALATALIK/HIYAR ile ACUR

( ... İLE Kabakgillerden, kabuğu çizgili ve tüylü, açık yeşil renkte, irice bir tür hıyar. )

( ... cum CUCUMIS ANGURIA )


- SALEP[Ar.] ile VANİLYA[İsp.]

( Salepgillerin örnek bitkisi. | Bu bitkinin yumru durumundaki köklerinden, dövülerek hazırlanan beyaz toz. | Bu tozun, şekerli su ile kaynatılmasıyla yapılan sıcak içecek. İLE Salepgillerden, çiçekleri beyaz, kokulu, tırmanıcı küçük bir bitki. | Bu bitkinin, tatlılara hoş koku vermesi için kullanılan meyvesi. )

(

Vanilya )

( ORCHIS cum VANILIA PLANIFOLIA )


- ŞALGAM ile ALABAŞ/ALMAN ŞALGAMI/GULUMBRA/KOLORABİ/YER LAHANASI

( Turpgillerden, yumru köklü bir bitki. İLE Turpgillerden, şalgama benzeyen bir bitki. )

( BRASSICA RAPA cum BRASSICA OLERACEA GONGYLODES )


- ŞALGAM ile ŞEYTANŞALGAMI

( Kabakgillerden, iri ve etli, nişastadan oluşan, kök sapından müshil olarak yararlanılan, tırmanıcı bir süs bitkisi. )

( BRYONIA DIOCIA )


- SALKIM ile SALKIM

( Üzüm gibi, çoğu bir sap üzerinde, birarada bulunan yemiş. | Ana saptan çıkan yan çiçeklerin sapları, hep aynı uzunlukta olan çiçek durumu. | Baklagillerden, salkım durumunda mor çiçekler açan ve çoğu asma gibi çardağa sarılan ağaç türü ve çiçeği. İLE Topla atılan demir parçaları. )

( ... | ... | WISTERIA SINENSIS cum ... )


- SALTA[İt.] ile SALTA[İt.] ile SALTA[İsp.]

( Köpeğin, arka ayakları üzerinde ayağa kalkması. İLE Yakasız, iliksiz, kolları bolca bir tür kısa ceket. İLE Gergin duran bir halatı, biraz koyuverme eylemi. )


- SALTA[İt.] ile SETRE[Ar.]

( Yakasız, iliksiz, kolları bolca, bir tür kısa ceket. İLE Düz yakalı, önü ilikli bir tür uzun ceket. )


- SALVO[İt.] ile SALTO[İt.]

( Yaylım ateşi. | Yoğun bir biçimde yapılan atak. | Gemide kullanıldığı yere göre belirli uzunluğu olan ince halatlara verilen ad. İLE Rakibin gövdesini kollarıyla birlikte kavrayarak yana ya da arkaya savurma, devirerek bastırma biçiminde uygulanan bir güreş oyunu. )


- SALYANGOZ ile DİKENLİ SALYANGOZ

( ... İLE Karındanbacaklılar sınıfından, ılık ve tropik denizlerde yaşayan, kabuğu üzerinde birçok dikeni olan bir yumuşakça. )

( ... cum MUREX )


- SAMUR ile DENİZ SAMURU

( ... İLE Amerika'nın kuzey okyanus kıyılarında yaşayar. Çok avlanıldığından soyu tükenme tehlikesi geçirmektedir. Yasalarla korunmaya çalışılmaktadır. Gerçek bir su hayvanıdır. Suda yavrular, suda uyur ve suda beslenir. Karaya seyrek çıkar. )

( Uzunluğu 120 ve kuyruğu 30 cm.'dir. Ağırlığı 40 kg.'ı bulur. Çoğunlukla deniz kestanesi, midye, istiridye, mürekkepbalığı ve salyangozlarla beslenir. Rahatça 30 metre derine dalar. Suyun yüzüne çıkınca sırtüstü yatarak avını midesinin üstüne koyar. Göğsüne yerleştirdiği yassı bir taşa vurarak kabuklarını kırar. Araç kullanabilen nadir hayvanlardandır. )

( Her yıl tek bir yavru yavrular. Sırtüstü yüzerken yavrusunu emzirir. Avlanacağı zaman yavruyu yosunlar arasında gizler. )

( image )

( LUTRA cum LUTAX LUTRIS )


- SAMUR ile SUSAMURU/LUTR[Fr.]

( SUSAMURUGİLLER: SEMMÛRİYYE[Ar.] | MUSTÉLIDÉS[Fr.] )

( Susamurları, akıntıyla farklı yerlere sürüklenmemek için uyurken el ele tutuşur. )

( ... İLE Sansargillerden, tüyleri koyu kahverengi, iyi yüzen, küçük bir tür hayvan. )

( SEMMÛR[çoğ. SEMÂMÎR] )

( SABLE vs. OTTER )

( ... avec LOUTRE )

( ... mit OTTER )

( MARTES ZIBELINA cum LUTRA LUTRA )

( ... con NUTRIA )

( ... con LONTRA )


- SANAT ve/||/<>/>< YAŞAM

( Sanat, tüm alanların son noktasıdır. VE/||/<>/>< Yaşam da sanatın son noktası ve yansımasıdır. )

( Uzun. VE/||/<>/>< Kısa. )

( ARS LONGA, VITA BREVIS )


- SANCAK ile/ve İSKELE[İt. < SCALA]

( Sağ taraf. İLE/VE Sol taraf. )

( STARBOARD vs./and PORT/PIER
Right side. WITH/AND Left side. )


- SANDAL[Ar.] ile SANDAL[Ar.] ile SANDAL(ET)[Fr. < Yun.]

( Sandalgillerden, kerestesi sert ve kokulu bir ağaç. İLE İnsan taşıyacak biçimde yapılmış, kürekle sürülen deniz teknesi. İLE Sadece tabanı bulunan, ayağa kordon ve kayışla bağlanan, açık ayakkabı. )

( ARBUTUS ANDRACHNE / SANTALUM ALBUM cum ... )


- ŞANO[İt. SCENA] değil/yerine/= TİYATRO SAHNESİ


- SANSAR/GELİNCİK ile FERET

( image )

( ... İLE Yaklaşık 50 cm. boyunda [yaklaşık 13 cm.lik kuyrukla birlikte], 1 kg. civarında hayvanlardır. 7 - 10 yıl yaşarlar. )

( ... İLE MUSTELA PUTORIUS FURO )


- SANSAR ile FENEK

( Çeşitli küçük etçil hayvanların ortak adı. İLE ... )

( MARTES MARTES cum ... )


- SANSAR ile MİNK/VİZON

( MARTES MARTES cum MUSTELA VISON )


- SANSAR ile PORSUK/DACHS[Alm.]

( Türlü küçük etçil hayvanların ortak adı. İLE Sansargillerden, su kıyılarında, kazdıkları deliklerde yaşayan, ot ve etle beslenen, pis kokulu bir hayvan. )

( MARTES MARTES cum MELES, MELEN VULGARIS )


- SAPAN ile İZBİRO[İt.]

( ... İLE Çeşitli yükleri, yukarı çekmek için, halattan yapılmış sapan. )


- SAPARNA[Amerika yerlilerinin dilinden]

( Eskiden, kökü tıpta kullanılmış olan, zambakgillerden, yeşilimsi çiçekli, tırmanıcı, çok yıllık bir bitki. )

( SMILAX )


- SAPOTAĞACI ve/<> SAPOTGİLLER

( Sapotgillerin örnek bitkisi olan, lezzetli meyvesi ve çiklet yapımında kullanılan salgısı için sıcak ülkelerde yetiştirilen bir ağaç. VE/<> İkiçeneklilerden, örnek bitkisi sapotağacı olan, sıcak ülkelerde, genellikle Orta Amerika'da yetişen, bazı cinslerinden gütaperka çıkarılan bir bitki ailesi. )

( ACHRAS SAPOTA )


- SARGI ile BADERNA[< İt.]

( ... İLE Halatın aşınabilecek yerine sarılan bez, halat sargısı. )


- SARIÇALI = ÇOBANTUZLUĞU/KADINTUZLUĞU/AMBERBARİS

( Ayrı taçyapraklı ikiçeneklilerden, çiçekleri sarı, meyvesi ekşi ve kırmızı renkte, kabuğu ve kökü, solucan düşürücü ilaç olarak kullanılan bir bitki. )

( BERBERIS VULGARIS )


- SARIMSAK ile SARIMSAKOTU

( ... İLE Turpgillerden, beyaz, küçük çiçekli, ovulduğunda sarımsak kokusu veren bir bitki. )

( ... cum ALLIARIA OFFICINALIS )


- ŞARKI ile KANTO[İt. < CANTO]

( ... İLE Tuluat tiyatrolarında oyundan önce genellikle kadın sanatçıların şarkı söyleyip dans ederek yaptığı gösteri. | Bu gösteri sırasında söylenen şarkı. )


- ŞARKI = SONG[İng.] = CHANSON[Fr.] = LIED[Alm.] = CANZONE[İt.] = CANCIÓN[İsp.]


- ŞARLATAN[İt./Fr.] ile/ve/<> ŞAKLABAN

( Kendi bilgi ve niteliklerini ya da mallarını överek, çevresindekileri kandıran, dolandıran kişi. | Bilir geçinen kişi. İLE Şen, şakacı ve güldürücü kişi. | Dalkavuk. )


- SARMAŞIK ile BAĞBOĞAN/KÜSKÜT[< Fr. < Ar.]

( ... İLE Çitsarmaşığıgillerden, ince, uzun ipliksi saplarıyla, asma, baklagiller ve kimi meyve ağaçlarına sarılarak onları sömüren, klorofilsiz bir asalak bitki, şeytansaçı, cinsaçı. )

( ... cum CUSCUTA )


- SARMAŞIK ile ÇİTSARMAŞIĞI

( ... İLE Çitsarmaşığıgillerin örnek bitkisi olan, daha çok, tarla kenarlarında yetişen, beyaz çiçekli, sarılıcı, otsu bitki. )

( ... cum CONVOLVULUS ARVENSE )


- SARMAŞIK ile FRENKASMASI

( ... İLE Asmagillerden, sonbaharda, yaprakları güzel bir renk alan, süs sarmaşığı. )

( ... cum AMPELOPSIS )


- SARMAŞIK ile JAPONSARMAŞIĞI

( Sarmaşıkgillerden, koyu yeşil renkli, değişik biçimli yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak tırmanan bitki. İLE Asmagillerden, ana vatanı Çin ve Japonya olan, sülüklerinin ucu duvarlara tutunmak için genellikle daire biçiminde genişlemiş olan, sarılcı süs bitkisi. )

( HEDERA HELIX cum AMPELOPSIS JAPONICA )


- SARMAŞIK ile LOĞUSAOTU

( Sarmaşıkgillerden, koyu yeşil renkli, değişik biçimli yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak tırmanan bitki. İLE İkiçeneklilerden, çiçekleri koyu kahverengi ve pis kokulu, tırmanıcı bir bitki. )

( HEDERA HELIX cum ARISTOLOCHIA )


- SARMAŞIK ile MORSALKIM

( ... İLE Baklagillerden, salkım durumunda mavi, mor, beyaz, pembe renkli çiçekler açan bir sarmaşık. )

( ... cum WISTARIA SINENSIS )


- SARMAŞIK ile YERSARMAŞIĞI

( ... İLE Gebreotugillerden, nemli yerlerde, duvar diplerinde yetişen bir bitki. )

( ... cum CLEOME )


- ŞAŞMA/ŞAŞIRMA/HAYRET (ETMEK) ile/ve/<>/> ŞAŞAKALMA/HAYRANLIK

( Felsefeye yöneltir. İLE/VE/<>/> Sanata yöneltir. )

( Doğaya/doğada. İLE/VE/<>/> İnsana/insanda. )

( Kısa süreli. İLE/VE/<>/> Uzun süreli. )

( Hem olumlu, hem olumsuzlara yöneliktir. İLE/VE/<>/> Olumsuzlara yönelik değildir. )

( Parçaya yöneliktir. İLE/VE/<>/> Tamamlanmışlara/olgunlara yöneliktir. )

( Anlayamadıklarımıza yöneliktir. İLE/VE/<>/> Aydınlatıcıdır. Kavrama ve kuşatmamızla birliktedir. )

( Açmazlarda, çelişki ve sıkıntılarda deneyimlediğimiz. İLE/VE/<>/> Sonsuzluğu, yüceliği ve üstünlüğü "duyumsatır". )

( ASTONISHMENT/AMAZEMENT vs./and/<>/> ADMIRATION )

( ADMIRATIO cum/et/<>/> ... )


- SATRANÇ = CHESS[İng.] = ÉCHESS[Fr.] = SCHACH[Alm.] = SCACCHI[İt.] = AJEDREZ[İsp.]


- SAZAN ile AYNALI SAZAN

( ... cum CYPNNUS CARPIO )


- SAZAN ile/değil ÇAMURCUK

( ... İLE/DEĞİL Sazangillerden, sazandan küçük bir göl ve bataklık balığı. )

( ... cum CHRONDROSTOMA NASUS )


- SAZAN ile İNCİBALIĞI

( ... İLE Sazangillerden, küçük bir balık. )

( ... cum ALBURNUS ALBURNUS )


- SAZAN ile KABABURUN

( tatlı su balığıdır. Göl ve yavaş akan derelerde bulunur. Uzun gövdeli, solucan, böcek larvaları ve bitkilerle beslenen bir dip balığıdır. 1,5 metre boyunda, 35 kg. ağırlıkta olanları vardır. Yaşamı, 40-50 yıla kadar varabilir. İLE Sazangillerden, ırmak ve göllerde yaşayan bir balık. )

( CYPRINUS CARPIO cum CHONDROSTOMA NASUS )


- SAZAN ile KİLİZ BALIĞI

( ... İLE Sazangillerden bir tür balık. )

( ... cum TINCA TINCA )


- ŞEBBOY/ŞEBBÛY[Fars.]

( Turpgillerden, güzel kokulu, dar yapraklı, değişik renkli çiçekleri olan, çok yıllık ve otsu bir süs bitkisi. )

( CHEIRANTHUS CHEIRI )


- SEBZE ile/ve MEYVE

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )

( SEBZE - MEYVE SULARI

Meyve-sebze özlü kokteyller, soğuk ve kirli havaların yol açabileceği olumsuzluklara karşı güçlü bir sağlık ve güzellik iksiridir. Taze sebze ve meyvelerin zengin içeriği organizmanın günlük gereksinimini karşılarken soğuk ve puslu havalarda korumasız kalan cildimizin de içeriden beslenmesini sağlar. Bu nedenle günde en az bir bardak hipervitaminli kokteyl içmenizde yarar var.
Nasıl mı hazırlayacaksınız?
Buzdolabında bulunan meyve ve sebzeleri iyice yıkayıp ince ince kıyın. Süzüp, elektrikli bir katı meyve sıkıcısına koyun. Hazırladığınız suyu ister kahvaltıda ister öğünlerde için. Vitaminlerinin kaybolmaması için fazla bekletmeden içmeniz gerekir.

 

GÜZELLİK İKSİRİ

İki adet kabuklu elma, bir küçük yeşil salata, bir kereviz ve üç kereviz sapı kokteyli, zengin içeriği ile kansızlığa birebir gelir. Bileşimindeki A, B ve C vitaminleri, folik asit, biotin ve potasyum sayesinde yüz ve vücut cildini canlandırarak tazelik kazandırır. Tırnakları ve saçları güçlendirir.

 

GÜNEŞ SUYU

Bir greyfurt, bir portakal ve bir avuç üzüm karışımının suyu, zengin bir C vitamini deposudur. Organizmayı toksinlerden arındırır, mide ve bağırsak sisteminin işlevini canlandırır. Bir avuç da kuru üzüm katarsanız kansızlığa iyi gelir.

 

YEŞİL ARANJMAN

Bir avuç ıspanak, bir avuç maydanoz, iki havuç ve bir salatalıktan hazırlayacağınız kokteyl, içeriğindeki A, B, C vitaminleri ve minerallerle dişleri ve dişetlerini güçlendirir. Anemi ve kabızlığa karşı güçlü bir koruyucudur. Organizmayı toksinlerden arındırmakta üstüne yoktur.

 

GOGO ENERJİSİ

Bir dolmalık veya çarliston biber, yarım salatalık, üç yaprak lahana, üç havuç, bir avuç ıspanak kokteyli adeta bir hipervitamin bombasıdır. İçeriğinde organizmanın günlük gereksinimini karşılayacak yeterli miktarda B grubu vitamini, A vitamini, provitamin A, kalsiyum, potasyum ve sodyum bulunur. Havuç ve lahana bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu kokteyl mevsim değişikliklerinde metabolizmayı canlandırıcı etkiye sahiptir.

 

DÖRT MEVSİM SENFONİSİ

İki dolmalık biber, bir havuç, bir salatalık, dört kereviz sapı ve dört yeşil salata yaprağını meyve sıkıcısına koyun. Sabah kahvaltıda ya da öğünlerde için. C ve A vitaminleri, potasyum, silisyum ve sodyum içeren bu kokteyl, dolaşımı kolaylaştırır, idrar söktürücü özelliğe sahiptir. Cildi tazeler.

 

EN İYİ ZİNDELİK İÇECEKLERİ

- Dört limonu sıkın ve şekersiz olarak birden için. Tam bir C vitamini bombasıdır.

- Domates suyunu biraz sıvı yağ ile kaynatın ve soğuttuktan sonra için. Vücut hücrelerine A vitamini sağlar. )

( SEBZ: Yeşil. | SEBZE: Yeşillik. )

( VEGETABLE vs./and FRUIT )

( ... cum/et POMUM )


- SEÇMECİLİK, EKLEKTİZM = İNTİHÂBİYE, İSTİFÂÎYE = ECLECTICISM[İng.] = AUSERWÄHLUNGSLEHRE, EKLEKTIZISMUS[Alm.] = ECLECTISME[Fr.] = ELIGENTIA[Lat.] = EKLEKTISMOS[Yun.] = ECLECTISMO[İt.]


- SEDEFOTU

( Sedefotugillerden, keskin kokulu, sarı çiçekli ve tıpta kullanılan bir ağaççık. )

( RUTA )


- SEDİR[Fr. < CEDRE] ile AKSEDİR

( Kozaklılardan, çiçekleri sarı ya da açık yeşil renkli, boyu 40 metre kadar olabilen ve kerestesi yapı işlerinde kullanılan bir orman ağacı. İLE Kaplaması mobilyacılıkta kullanılan, açık kahverengi öz odunlu olan bir ağaç. )

( CEDRUS cum THUYA OCCIDENTALIST )


- SEDİR ile KATRANAĞACI

( Kozalaklılardan, boyu kırk metre kadar olabilen ve kerestesi yapı işlerinde kullanılan bir orman ağacı. İLE Lübnan ve Toroslar'da yetişen bir sedir türü. )

( CEDRUS cum CEDRUS LIBANI )


- SEDYE[İt.] değil/yerine/= KATLANABİLİR YATAK


- ŞEFKÂT ile MERHAMET

( COMPASSION vs. MERCY )

( CHARITÉ avec ... )

( CARITAS cum ... )


- ŞEFTALİ ile ETŞEFTALİSİ

( ... İLE Eti, çekirdeğinden ayrılmayan bir şeftali türü. )

( ... cum P.p. DURACINA )


- ŞEFTALİ ile KAYISI ile NEKTAR

( BERKUK: Şeftali, kayısı, zerdâli. )

( Gülgillerden, ılıman bölgelerde yetişen, çiçekleri pembe renkli bir ağaç. | Bu ağacın tatlı ve sulu meyvesi. İLE ... İLE ... )

( HAVH ile MIŞMIŞ ile ... )

( PEACH and APRICOT vs. NECTAR )

( PRUNUS PERSICA et PRUNUS ARMENIACA cum ... )


- ŞEHRİYE[Ar. ŞARİYE] ile MAKARNA[İt. MACCHERONE | İng. PASTA]

( Çorba ve pilavda kullanılan, türlü biçimlerde kesilerek kurutulmuş buğday unu hamuru. İLE İrmik ya unla hazırlanmış türlü biçimlerdeki kuru hamur. | Bu hamurdan yapılan yemek. | İtalyan Lireti. )


- SEKOYA[Kaliforniya yerlilerinin dilinden]

( Kozalaklıların, porsukgiller ailesinden, Kaliforniya'da yetişen, 100-130 m. boyunda, büyük bir orman ağacı. )

( SEQUOIA )


- SELÂMOTU

( Maydanozgillerden, 1-2 metre boyunda, pis kokulu, tıpta kullanılan bir bitki. )

( LEVISTICUM )


- SELENTERE[Yun.] ile/ve HİDRA[Lat.]

( Bitkimsi hayvanlardan, denizanalarını, sifonluları ve mercanları içine alan, önemli bir bölüm. İLE/VE Hidralar takımından, 1 cm. uzunluğunda, gövdesi torba biçiminde, ağız çevresinde 6-10 dokunacı olan, tatlı su hayvanı. )

( HYDRA )


- SEMENDER ile CÜCE/KÜÇÜK/PÜRÜZSÜZ SEMENDER

( ... cum LISSOTRITON SCHMIDTLERI )


- SEMENDER ile DEV ÇİN SEMENDERİ

( ... ile Boyları, 1.80 cm.[6 ft.]'e kadar ulaşır. )

( ... ile Çin'in, kayalık dağlarındaki akarsularında yaşarlar. )

( ... ile )

( SALAMANDER vs. GIANT CHINESE SALAMANDER )

( SALAMANDRA MACULOSA cum ANDRIAS DAVIDIANUS )


- SEMİZOTU ile/ve ISPANAK[Yun.]

( BAKLA-YI HAMKA/BEYYİNE ile/ve ... )

( BUHLE ile/ve ... )

( PURSLANE vs./and SPINACH )

( PORTULACA OLERACEA cum/et SPINACIA OLERACEA )


- SENATO[İt.]

( Eski Roma'da, yöneticiler meclisi. | Bazı ülkelerde, yaş ve eğitimlerine göre seçilmiş parlamento üyelerinden oluşan meclis. | Üniversite yasasına göre seçilen e rektör başkanlığında toplanan yüksek karar organı. | Senatörlerin toplandıkları yer. )


- SEPET ile İŞPORTA[İt.]

( ... İLE Gezici satıcıların mallarını koymaya yarayan, yayvan sepet ya da bu işi gören, ona benzer araç, sergi, tezgâh. | Açıkta yapılan satış. )


- SERAMİK[Fr. < Yun.] ile PORSELEN[İt.]

( Yüksek ısıda pişirilmiş toprak, fayans, porselen yapımıyla ilgili olan. | Yüksek ısıda pişirilmiş topraktan yapılan vazo, çanak, çömlek gibi nesne. İLE Kaolinden yapılma, beyaz, sert ve yarı saydam çömlek hamuru. | Bu hamurdan yapılmış çanak, çömlek. )


- ŞERBET ile SÜBYE[İt.]

( ... İLE Badem içi, kavun çekirdeği gibi şeylerden yapılan, boza koyuluğundaki şerbet. )


- SERÇE/HUMMER ile ÇİMÇEK, DAĞIRCAN, LOKRE

( ... İLE Serçenin küçük bir türü. )

( ESER, USFÛR/USFÛRU[çoğ. ASÂFİR], ŞÜRŞÛRİYYE: Serçe kuşları. | Serçegiller. )

( BİNCİŞK, ÇETÛK, GÜNCİŞK, PÜNÇÜŞK, SÂR-ÇE ile/ve ... )

( SPARROW vs./and ... )

( PASSER DOMESTICUS cum/et ... )


- SERÇE ile/değil BECET

( ... İLE/DEĞİL Serçegillerden, küçük bir kuş. )

( ... cum PASSER )


- SERÇE ile KARKUŞU

( ... İLE Serçegillerden, karlı dağların doruklarında yaşayan, bacakları ve parmakları tüylü bir kuş. )

( ... cum PLECTROPHENAX NIVALIS )


- SERÇE ile ÖKÜZBURNU

( ... İLE Serçegillerden, gagası uzun ve çok kalın bir kuş. )

( PASSER DOMESTICUS cum CALAO )


- SERENAT[Fr. < İt.]

( Sesli olarak söylenen ya da müzik aracılığıyla çalınan serbest biçimli müzik parçası. | Geceleyin, açık havada sevgi duyulan biri için bir müzik aracıyla verilen küçük konser. )

( SÉRÉNADE )


- SERVİ AĞACI ile/ve SEDİR AĞACI/DAĞ SERVİSİ/ARAR[Ar.] (ELMALI-ANTALYA)

( ... İLE/VE Dağ servisi, yabani servi. )

( Hava soğuduğunda yapraklarını en son dökenlerin çam ve servi ağaçları olduğunu anlarız. )

( ... İLE/VE Ağaçlar )

( MEDITERRANEAN/ITALIAN CYPRESS vs./and CEDAR )

( CUPRESSUS SEMPERVIRENS cum/et CEDRUS )


- SERVİ[Fars.] ile/ve ARDIÇ

( Yapraklarını dökmeyen ince uzun bir ağaç. Daha çok Akdeniz'de bölgesinde yetişir. İLE/VE Servigillerden, güzel kokulu, yapraklarını kışın da dökmeyen, yuvarlak kara yemişleri ilâç olarak kullanılan bir ağaçcık. )

( CUPRESSUS SEMPERVIRENS cum/et JUNIPERUS )


- SEVGİ ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI

( Zaman. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mekân. )

( Sevgi, saygıyla devam eder. )

( Mum. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mumun etrafındaki cam/fanus. )

( Hz. Mûsâ. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Hz. Îsâ. >
[İkisini de birliğe getiren, Hz. Muhammed.] )

( Koşullu[Hak edene, lâyık olan(lar)a]. İLE/VE/<>/< Koşulsuz[Herkese]. )

( Alev. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Fener. )

( Ferâgat ile. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Fedâkârlık ile. )

( [Bağlamına/koşullarına göre ...] Yetebilir/yetmeyebilir. | Yetersiz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yeter/yeterli. )

( [en az] %1 olmalı [ve geri kalan her şey] İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< %99 olmalı! )

( [not] LOVE vs./and/but/||/<>/< RESPECT, REVERENCE )

( ... cum/et/||/<>/< VENERATIO )

( ... ile/ve/||/<>/< JING )


- SEVMEK ile/ve/<> OKŞAMAK

( ... cum/et/<> BLAND/ÎTUS )


- SIÇAN ile CIRBOĞA

( ... İLE Bir tür çöl sıçanı. )

( ... cum DIPUS AEGYPTIUS )


- SIÇAN ile DAĞSIÇANI

( ... cum MARMOTA MARMOTA )


- SIÇAN ile FUNDASIÇANI

( ... İLE Şili ve Peru'da yaşayan, kemiriciler takımından bir memeli türü. )

( ... cum ECTADON DEGUS )


- SIÇAN ile KAHVERENGİ SIÇAN

( Kahverengi sıçanlar, normal sıçanların yok olmasına neden olmuşlardır. İLE Kutup buzulları ve Alberta - Kanada dışında bulunmadıkları yer yoktur. )

( ... İLE Anavatanları Moğolistan'dır. [1727'de Batı Avrupa'ya yayılmışlardır.] [1942 yılında Alberta şehrinin doğu sınırına varmışlardır.(Alberta'lılar savaşmaya karar vererek 650 km. uzunluğunda, bugün bile korunan bölge oluşturmuştur.)] )

( ... İLE Dünyada 150 milyon kadar oldukları tahmin edilmektedir. )

( ... İLE 15 metre yükseklikten hiç incinmeden atlayabildikleri iddia edilmektedir.. )

( ... İLE Dik yüzeylere tırmanabilirler. [1 metreye kadar sıçrayabilirler.(Sıçanın üzerinize doğru sıçraması size değil, omzunuzun üzerinden ışığa/kaçacağı noktaya yöneliktir.)] )

( ... İLE İp üzerinde yürüyebilirler. )

( ... İLE Susuzluğa deveden bile daha çok dayanabilirler. )

( ... İLE Hiç durmadan 72 saat yüzebildikleri iddia edilmektedir. )

( ... İLE Yenilebilir herşeyi yerler. [Kurşun plağı, yumuşak beton, tuğla, kereste ve alüminyum gibi][Elektrik kablolarındaki zararların 1/4'ünün nedeni sıçanların büyük dişleridir. Nedeni açıklanamayan ev yangınlarının da çoğunlukla sorumlularılardır.][Dünyada her yıl üretilen ürünün 1/5'ini tüketir.] )

( ... İLE 3 ayda eşeysel olgunluğa erişirler. [Günde 20 kereye kadar çiftleşirler.][Çok eşlilerdir.] )

( ... İLE Yılda 12 doğum yaparlar ve her seferinde 22 yavru doğururlar. )

( ... İLE Zeki ve beceriklilerdir. Çabuk öğrenirler ve müthiş bir belleğe sahiptir. )

( ... İLE Tüm pislik algılamalarına karşın zamanlarının neredeyse yarısını kendilerini temizlemekle geçirirler. )

( Fareler ve sıçanlar, iletişimini sidiğiyle sağlar. [Sevgi, etkilenme, egemenlik ya da itaat ettiklerini göstermek için birbirinin üzerine ya da yenilebilir olduğunu göstermek için yiyeceğin üzerine işerler.] )

( ... İLE 70'ten fazla aşırı derecede bulaşıcı ve sorunlu hastalık taşırlar. [Veba, kolera, tifüs, tüberküloz, Weil hastalığı, salmonella, sahte sporidyoz, E.coli, şap hastalığı, SARS][8 çeşit asalak solucan türünü de taşırlar.] )

( RATTUS RATTUS cum RATTUS NORVEGICUS )


- SIÇAN ile KEME

( ... İLE Büyük sıçan. )

( RATTUS cum RATTUS RATTUS )


- SIÇAN ile KESELİ SIÇAN

( ... İLE Doğu ABD'de, Kuzey Amerika'da Rio Grande Nehri'nin kuzeyinde bulunur. Yavrusunu, karnındaki kesesinde taşır. Tek başına yaşayan ve bir kedi büyüklüğünde olan bir hayvandır; fırsatçılığıyla ünlüdür. Tehlike karşısında, ölü taklidi yaparlar.

Cinsindeki en büyük tür ve diğer keseli sıçanların en büyüğüdür. Genellikle, 38–51 cm. uzunluğunda, kuyruğu 33 cm.'dir. 4–6 kg. ağırlığındadır. Tüyleri, grimsi kahverengi; yüzleri, beyazdır. Uzun tüyleri ve sarılıcı kuyrukları vardır. Kuyruklarıyla küçük nesneleri taşıyabilirler. Kulakları tüysüzdür, uzun ve sivri bir burunları vardır. 50 tane dişleri bulunur. )

( ... ile | )

( RAT vs. OPPOSSUM )

( RATTUS NORVEGICUS cum DIDELPHIS VIRGINIANA )


- SIÇAN ile KÖSTEBEK/KÖRSIÇAN/YERSIÇANI/YER GÖÇKENİ/SOKUR

( FE'RU ile HULDÜ )

( ... ile ENGÜŞT BÜREK )

( RAT vs. MOLE )

( RATTUS cum TALPA EUROPAEA )


- SIÇAN ile SARİG

( ... İLE Amerika'da yaşayan, keseli bir tür sıçan.[Yavrularını, sırtında taşır.] )

( RATTUS cum DIDELPHYS DORSIGERA )


- SIÇAN ile SU KOBAYI

( ... İLE Güney Amerika bölgesinde, akarsu ve göl kenarlarında yaşar. )

( ... İLE Kuyruksuz, ayakları yarım perdeli, kaba tüylü bir kemirgen. )

( RAT vs. CAPYBARA )

( ... cum HYDROCHOERUS CAPYBARA )


- SIÇANKULAĞI/FAREKULAĞI ile SIÇANKUYRUĞU

( Çuhaçiçeğigillerden, tohumu, kuşyemi olarak kullanılan bitkilerin cins adı. | Yabanimercanköşk. İLE Delikleri genişletmek için kullanılan, konik ve uzun bir tür törpü. )

( ANAGALLIS | ... cum ... )


- SIÇANYILANI ile/ve ÇİN SIÇANYILANI

( ... İLE Boyu, 5 m.'yi bulabilir. )

( ... ile )

( RAT SNAKE / AESCULAPIAN SNAKE vs. CHINESE RAT SNAKE )

( AMENIS LONGISSIMUS cum PTYAS KORROS )


- SİCİM ile ISPAVLİ[İt.]

( ... İLE Gemilerde kullanılan, bir çeşit kalın sicim. )


- SIĞ ile FİLET[İt.]

( ... İLE Derinliği aynı olan sığ su alanı. )


- SIĞIRCIK/ÇEKİRGEKUŞU/ÇOĞURCUK ile KARABAKAL

( Serçegillerden, siyah renkli, uzun gagalı, serçeden iri, ötücü bir kuş. İLE ... )

( STURNUS VULGARIS cum ... )


- SİGORTA[İt.]/ASFALYA[Yun.] değil/yerine/= KORUNÇ


- SİGORTA[İt.] ile REASÜRANS[Fr.]

( Bir şeyin ya da birinin, herhangi bir yönden, ileride karşılaşabileceği zararı gidermek için, önceden ödenen önödeme karşılığında, bu işle uğraşan kuruluşla yapılan bağlnatı sözleşmesi. | Bu tür sözleşmeleri yapan şirket. | Özellikle elektrik devresinde, akım çok güçlü olduğunda, eriyerek, güvenliği sağlayan, kazayı önleyen nesne ya da düzenek. İLE Bir sigorta ortaklığının, sigorta ettiği paranın bir bölümünü, olabilecek zarara karşı, başka bir ortaklığa yeniden sigorta ettirmesi işi. )

( INSURANCE vs. REINSURANCE )


- ŞİİR = POEM[İng.] = POÈME[Fr.] = GEDICHT[Alm.] = POEMA[İt., İsp.]


- ŞİMDİ = NOW[İng.] = MAINTENANT[Fr.] = JETZT[Alm.] = ORA[İt.] = AHORA[İsp.]


- SİNAGRİT[Yun.]

( Akdeniz'de yaşayan, pullu bir balık. )

( DENTEX VULGARIS )


- SİNAMEKİ[Ar.]

( Baklagillerden, sıcak bölgelerde yetişen, çok fazla türü bulunan bir bitki. | Bu bitkinin meyvesi. | Bu bitkinin, bazı türlerinden elde edilen, tıpta, iç sürdürücü olarak kullanılan madde. | [mecaz] Mızmız, sevimsiz, başkalarıyla ilişki kurmayan kişi. )

( CASSIA )


- SİNCAP[< Fars. SİNCÂB] ile KANGURU

( ... İLE Gebelik süreleri 22 - 24 gündür. [Yavruları 1 aylıkken annesinin kesesine geçer.] )

( ... İLE Doğumun kuraklık zamanına gelmesini engelleyebilirler. [Embriyolarını yumurtalıklarından birinde aylarca saklayabilirler.] )

( ... İLE Dişillerin 3 vajinası vardır. [Biri doğurmak, ikisi çiftleşmek üzere] )

( ... İLE Meme bezleri, tam yağlı ve yağsız sütü aynı anda üretebilir. )

( ... İLE Saatte 32 km. hıza ulaşabilirler. [Hızlandıkça daha az enerji harcarlar.][Kullandıkları enerjinin %70'ini geri dönüştürebilirler. (İnsanda ise ancak %20)] )

( ÇEKELEZ/ÇÖKELEZ, DEĞİN, GALLİ, TEYİN ile ... )

( SİNCÂBİYYE[Ar.]: Sincapgiller. )

( ... ile Kanguru )

( ... İLE Büyümeleri, hiç durmaz. )

( ... İLE Yavruları, 6.5 aylık olduklarında annelerinin keselerinden çıkarlar. )

( ... İLE Kangurugillerden, Avustralya'da yaşayan, iri, otçul, memeli, ön ayakları kısa, arka ayakları ile kuyruğu uzun ve güçlü, başı küçük, dişisinin karnında yavrularını taşıyacak bir kesesi bulunan keseli hayvan. )

( SİNCÂB ile KENGAR )

( SQUIRREL vs. KANGAROO )

( SCIURUS VULGARIS/ANOMALIS cum MACROPUS GIGANTEUS [FAMILY OF MACROPODIDAE] )

( ... con EL CANGURO )


- SİNCAP/ÇEKELEZ ile AMERİKA SİNCABI

( Sincap ile Amerika Sincabı

Sincap

Sincap )

( SQUIRREL vs. CHIPMUNK )

( SCIURUS VULGARIS cum ... )


- SİNEK/CİBİN ile/ve SİVRİSİNEK

( ... İLE/VE Bilinen 2500 sivrisinek türü vardır. [400'ü Anopheles ailesin aittir ve bunlardan 40'ı sıtma bulaştırabilir.] )

( İspanyolca ve Portekizce'de "küçük sinek" anlamına gelir. )

( Divân şiirinde sevgilinin beni, bir kara sinek olarak ele alınır. )

(

Sivrisineğin elektronik mikroskop ve öteki modern araçlar altında incelenmesi sonucu keşfedilenler...

O ufacık kafasında tam 100 adet göz var. Mikroskopla bile zor görülebilen ağzında 48 adet diş bulunuyor. Göğsünde biri merkezî, ikisi de kanatlar için olmak üzere 3 adet kâlp bulunmakta ve her bir kalpte 2 adet kulakçık, 2 adet de karıncık yer alıyor. Bu ufacık sivrisinek, son teknoloji uçaklar olmak üzere en gelişmiş cihazlarda bile bulunmayan bir termâl alıcıya sahip. Ve canlıları ısı ile buluyor. Bu aracın ısı duyarlılığı, santigrat derecenin binde biri.

Son derece gelişmiş bir kan tahlil aracı, bir anestezi aracı ve kanı kolayca emebilmek için bir kan sulandırıcı araca sahip. Hortumunda altı adet bıçak bulunuyor. Bunlardan dördü ile kare biçimli bir kesi oluşturuyor, öteki ikisiyle de kanı emmek için bir tüp biçimini oluşturuyor. Ayaklarında da pençeler ve kancalar bulunmakta. )

( İlgili başka bir yazıyı daha okumak için burayı tıklayınız... )

( ZEBÂB/ZÜBÂB[çoğ. ZİBBÂN] ile/ve BAÛZA/BAUZ, BİÛZA, BAKKA )

( MEGES/MEKES ile/ve PEŞŞE/PEŞE )

( FLY/HOUSEFLY vs./and MOSQUITO )

( MUSCA DOMESTICA cum CULEX OR ANOPHELES )


- SİNEK ile ARI

( İlgili yazı ve ayrıntılar için burayı tıklayınız... )

( image )

( FLY vs. BEE )

( ... cum APIS MELLIFICA )


- SİNEK ile/değil BALDIRSOKAN

( ... İLE Karasineğe çok benzeyen, kan emen, hastalık bulaştıran, zararlı bir sinek. )

( ... cum STOMAXYS CALCITRANS )


- SİNEK ile BÜĞE(LEK)/BÜVE(LEK)

( ... İLE Daha çok, sığırlara saldıran, onların kanını emen, vızıltılarıyla tedirginlik yaratan, sokucu sinek. )

( ... cum HYPODERMA BOVIS )


- SİNEK ile ÇEÇE[Fr. < TSE-TSE]

( ... İLE İkikanatlılardan, insana uyku hastalığı aşılayan, sinekten büyük bir cins Güney Afrika böceği. )

( .. cum GLOSSINA )


- SİNEK ile EŞEK SİNEĞİ

( ZEBÂB ile NUARA )

( FLY/HOUSEFLY vs. GADFLY/HORSEFLY )

( MUSCA DOMESTICA cum TABANUS )


- SİNEK ile EVSİNEĞİ

( ... İLE Böcekler sınıfının, çiftkanatlılar takımından, külrenkli, dizanteri ve tifo mikropları taşıyan bir eklembacaklı türü. )

( .. cum MUSCA DOMESTICA )


- SİNEK ile SU SİNEĞİ

( ... İLE Kınkanatlılardan, durgun sular üzerinde yaşayan, parlak yeşilimsi siyah renkli bir böcek. )

( ... cum HYDROPHILUS )


- SİNEK ile UYUZSİNEĞİ

( ... İLE Kınkanatlılardan, tarıma zararı dokunan böceklerle beslenen bir sinek. )

( ... cum CICINDELA )


- SİNEKÇİL ile/<> SİNEKKAPAN ile/<> SİNEKKUŞU

( Serçegillerden, sinekle beslenen, Amerika'nın sıcak bölgelerinde yaşayan bir kuş. İLE Droseragillerden, Kuzey Karolina bataklıklarında yetişen, yapraklarına konan sinekleri, böcekleri sıkıp emen bir bitki. | Böcekleri, özellikle sinekleri yakalayarak beslenen, küçük, ötücü kuşlara verilen ad. İLE Serçegillerden, küçük, güzel bir kuş türü. )

( ... İLE/<> ... İLE/<> 50 türü bulunmaktadır. )

( ... İLE/<> ... İLE/<> Kalpleri, dakikada 1000 kez atar. | Dakikada, 70 kez kanat çırparlar. )

( ... İLE/<> ... İLE/<> Dünyada geri geri uçabilen tek kuş türüdür. )

( MUSCICAPA cum DIONAEA MUSCICAPA cum TROCHILUS )


- SİNİRKANATLILAR ile SİNİROTU

( Saydam olan kanatları, ağ biçiminde damarlarla örtülü, dört kanatlı böcekler takımı. İLE Sinirotugillerden, çiçekleri tek bir sapın ucunda, başak durumunda, yabanıl türleri bulunan ve tıpta kullanılan bir bitki. )

( ... cum PLANTAGO )


- SINIRSIZ ile SONSUZ

( Mekânda. İLE Zamanda. )

( Bir gövdede odaklanmış, sonsuz olanız. )

( Sonsuz, bölünemez. )

( Sonsuz, sonsuzdan büyük ya da küçük olamaz. )

( Sonsuzluk, nicelik değildir. )

( In place. VS. On time. )

( UNLIMITED vs. INFINITE )

( INTERMINATUM vs. INFINATUM )


- SIRACA ile SIRACAOTU

( Deride ve daha çok, boyunda görülen değişiklik; lenf düğümlenmelerinin şişkinliğiyle beliren tüberküloz türü. İLE Sıracagillerden, birçok türünün kökleri tıpta kullanılmış olan bir bitki. )

( ... cum SCROPHULARIS )


- SIRIK DOMATES ile YER DOMATESİ ile YEŞİL DOMATES ile KAVATA ile OVAL ile ELİKA ile SALKİTO

( Salatalık. İLE Yemeklik. İLE Turşuluk. İLE Dolmalık. [Kızarmayan domates] )

( LYCOPERSICON ESCULENTUM )


- ŞIRINGA[İt. SIRINGA] ile ...

( SYRINGE )


- SIRTLAN/YELELİKURT/ANDIK/ANDUK ile YABAN KÖPEĞİ

( 4 modern türleri bulunmaktadır. İLE ... )

( Sırtlanların, köpeklerle bir akrabalığı yoktur. [En yakın akrabaları misk kedileridir.] )

( Aslanlarınkinden iki kat büyüklükte kalpleri vardır. İLE ... )

( 5 kilometre boyunca saatte 55 kilometre hızla koşabilirler. İLE ... )

( Sırtlanlar çok miktarda ve çok hızlı yerler. [Gövde ağırlıklarının 3 katı kadar] İLE ... )

( Hedefteki avı kaçmaktan vazgeçene kadar kilometrelerce takip ederler. Kurban pes ettiği anda, karnına ve bacaklarına saldırırlar. İLE ... )

( Av hayvanı ölümlerinin 1/4'ünden sorumlulardır. [Çok sayıdaki bölgede, avladıkları hayvanlar, aslanların en büyük besin kaynağıdır.] İLE ... )

( Tek rakipleri aslanlardır. [Aralarında sürekli bir savaş hali bulunur.][İkisi de birbirinden yemek çalarlar fakat yaygın inancın aksine, daha çok aslanlar sırtlanların leşlerinden aşırırlar.]Bir ısırıştaki uyguladığı çene gücü, aslanınkinden daha fazladır. İLE ... )

( Midelerindeki konsantre hidroklorik asit sayesinde deri ve kemikleri de sindirebilirler. [Kalsiyumun etkisiyle dışkıları beyaz renktedir.] İLE ... )

( Yavruları çiftler halinde doğar. [Yavrulardan birinin egemenlik kurmak için ikizini öldürdüğü sıkça görülmektedir.] İLE ... )

( Dişillerin önderlik ettiği topluluklar halinde yaşarlar. İLE ... )

( Bir ailedeki sırtlan sayısı 80'e kadar çıkabilir.[Fakat avlanmak için küçük gruplara bölünürler.] İLE ... )

( Yaşlanmış aslanlar sürünün dışında kaldıklarından dolayı sırtlanlar tarafından parçalanırlar.] )

( BEHDEL[Ar.]: Sırtlan yavrusu. )

( Etiyopya'nın Harar bölgesinde yaşayan bir hayvansever, her akşam, yüzlerce sırtlanı, tek tek adıyla çağırarak kendi eliyle beslemektedir.[Tebrik ve teşekkür ediyoruz!] )

( ZAB', ZABU'/DABU'[çoğ. ZIBÂ/DİBÂ'], ARCÂ/ARFÂ ile ... )

( KEFTAR ile ... )

( HYENA vs. WILD DOG )

( HYANENA cum CANIS AUREUS )


- SIRTLAN ile BENEKLİ DİŞİ SIRTLAN

( ... İLE Erilin penisine denk gelecek büyüklükte klitorisleri bulunur. )

( ... cum CROCUTA CROCUTA )


- SIRTLAN ile MAĞARA SIRTLANI

( Size: Roughly‭ ‬1‭ ‬meter high at the shoulder,‭ ‬1.5‭ ‬meters long,‭ ‬70-120 ‬kilograms in weight.

Locations: Across Eurasia.

Time period: Pleistocene.

The cave hyena (Crocuta crocuta spelaea) is an extinct subspecies of spotted hyena (Crocuta crocuta) native to Eurasia, ranging from northern China to Spain and into the British Isles. Though originally described as a separate species from the spotted hyena due to large differences in fore and hind extremities, genetic analysis indicates no sizeable differences in DNA between Pleistocene cave hyena and modern day spotted hyena populations. It is known from a range of fossils and prehistoric cave art. With the decline of grasslands 12,500 years ago, Europe experienced a massive loss of lowland habitats favoured by cave hyenas, and a corresponding increase in mixed woodlands.The main distinction between the spotted hyena and the cave hyena is grounded on different lengths of the hind and fore limb bones. They have been estimated to have weighed 102 kg. Little is known of their social habits. Their use of caves as dens is widely accepted, although sites in the open-air are also known. Indications of whether cave hyenas lived in large clans or on a more solitary basis is lacking, though large clans are not considered likely in their Pleistocene habitat. )

( ... cum CROCUTA CROCUTA SPELAEA )


- ŞİŞE ile POTKAL[İt.]

( ... İLE Kaza ya da başka bir olayı karadakilere bildirmek için gemilerden denize salınan, içinde mektup olan şişe. )


- SİSTEM = MANZÛME = SYSTEM[İng.] = GLIEDERUNG, LEHRBAU, SYSTEM[Alm.] = SYSTÈME[Fr.] = SÜSTEMA[Yun.] = SİSTEMA[İt.]


- SITMA/MALARYA[İt.] ile/ve DANG

( Sivrisineklerle bulaşan hastalıklar. )

( Anofel türü sivrisineğin kesmesiyle insandan insana bulaşan, titreme, ateş ve ter nöbetleriyle kendini gösteren bir hastalık. İLE ... )

( HUMMA, TEKATTU': Bir sıtma nöbetinin düzenli aralıklara ayrılması. İLE ... )

( TEB ile/ve ... )


- SIVACIKUŞU

( Sıvacıkuşugillerden, Avrupa ve Asya ormanlarında yaşayan, 15 cm. uzunluğunda, ötücü bir kuş. )

( SITTA EUROPEA )


- SİVRİSİNEK ile İVEZ/ÜVEZ

( BAÛZA/BAUZ ile GUBEYRÂ )

( CULEX OR ANOPHELES cum SORBUS )


- SİVRİSİNEK ile SARI HUMMA SİVRİSİNEĞİ

( ... İLE Aedes aegypti, sarı humma sivrisineği, dang humması, chikungunya, Zika humması, Mayaro ve sarı humma virüsleri ve öteki sayrılıkları yayan bir sivrisinektir. )

( ... cum AEDES AEGYPTI )


- SİVRİSİNEK ile/ve TATARCIK/ANOFEL[Yun.]["ANAFEL" değil!]

( ... İLE/VE Sayrılık, sıtma mikrobu bulaştıran sivrisinek. )

( CULEX PIPIENS cum/et ANOPHELES MACULIPENNIS )


- SİYA[İt.]

( Kürekleri tersine kullanarak, sandalı, geriye yürütme. )


- SLOGAN[Fr./İng.]/KLİŞE[Fr. < CLICHÉ]/MOTTO[İt.] ile/değil/yerine/>< DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE

( Kısa ve çarpıcı, propaganda sözü. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Düşünülmüş söz. )


- SOBA ile/değil KUZİNE[İt. < CUSINA]

( ... İLE/DEĞİL Hem ısıtmaya, hem de üzerinde ya da içinde yemek pişirmeye yarayan büyük mutfak sobası. | Gemilerde yemek pişirilen yer. )


- SODA[İt. < Ar.] ile/değil/yerine MADEN SUYU

( Ekşi Sözlük'teki açıklamaları için burayı tıklayınız... )

( [ruhsatını] Tarım Bakanlığı verir. İLE Sağlık Bakanlığı verir. )


- SOĞAN ile/ve/||/<> PIRASA[Yun.]

( Zambakgillerden, yemeklere tat vermek için yumrusu ve yeşil yaprakları kullanılan güzel kokulu bitki. | Çiğdem, lale, zambak, sarımsak vb. bitkilerin toprak altındaki yumru kökü. İLE/VE/||/<> Zambakgillerden, sapından ve yapraklarından yararlanılan, çok yıllık bir kış sebzesi. )

( ONION vs.{and/||/<> LEEK )

( ALLIU(/A)M CEPA cum/et/||/<> ALLIUM PORRUM )


- SOĞAN ile/ve SARIMSAK

( ... ile/ve TÜRK-İ RÜSTÂYÂN )

( )

( ... ile/ve SÛM, FÛM )

( ... ile/ve SÎR )

( ONION vs./and GARLIC )

( ALLIU(/A)M CEPA cum/et ALLIUM SATIVUM )


- SÖĞÜT ile AKSÖĞÜT

( Söğütgillerden, sulak yerlerde yetişen, yaprakları almaşık ve alt yüzleri havla örtülü büyük bir ağaç. İLE Söğütgillerden, kabukları eczacılıkta kullanılan bir tür söğüt. )

( SALIX cum SALIX ALBA )


- SÖĞÜT ile SORGUN/SORKUN

( ... İLE Sepetçi söğüdü. )

( SALIX cum ... )


- SOHBET = CONVERSATIN/CHAT[İng.] = CAUSETTE[Fr.] = GESCHWÄTZ[Alm.] = CONVERSAZIONE[İt.] = CHARLA[İsp.]


- SÖKÜ OTU

( Baklagillerden, kumlu topraklarda yetişen bir bitki. )

( ORNITHOPUS )


- SOLFEJ[Fr. < İt.] değil/yerine/= OKUMA | EZGİLERİN UYGULANIŞI | MÜZİK ÇALIŞMASI


- SOLUCAN/SOĞULCAN ile SÜLÜK

( Solucan, Şubat ayında sırf fosfordur, tavuklar yiyecek olursa ölürler. )

( DÛD, HARÂTÎN, HURTUUN ile ALAK, SİL'A
HARÂTÎNİYYE: Halkalılar.
ZÂT-ÜR-RE'S-İ ŞA'RÎ: Baş tarafı kıl gibi ince bir tür solucan.[kara hümmâdan ölenlerde çok bulunur]
HAREKET-İ DÛDİYYE/DİDÂNÎ: Solucan gibi hayvanların büzülmesi durumu. )

( ... ile DÎV-ÇE/DÎVEK[: Ağaç kurdu, güve. | Sülük. | Kadın tuzluğu denilen bitki. | Arka kaşağısı.] )

( EARTWORM vs. LEECH )

( ... cum HIRUDO (MEDICINALIS) )


- SOLUCAN ile BAĞIRSAK SOLUCANI

( EARTWORM vs. TRICHINA )

( ... cum ASCARIS LUMBRICOIDES )


- SOLUCAN ile MEDİNEKURDU

( ... İLE İnsan ve birçok başka memelinin, derialtı katılgandokusunda yaşayan, sıcak ülkeler solucanı. )

( ... cum FILARIA MEDINENSIS )


- SOLUCAN ile YERSOLUCANI

( ... İLE Halkalılardan, nemli topraklarda yaşayan bir solucan. )

( ... cum LUMBRICUS TERRESTRIS )


- SOLUCANOTU

( Bileşikgillerden, Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde yetişen, çiçekleri iyi bir solucan düşürücü olarak kullanılan bir bitki. )

( TANECETUM VULGARE )


- SOLUK = NEFES = BREATH[İng.] = SOUFFLE[Fr.] = ATEM[Alm.] = RESPIRO[İt.] = ALIENTO[İsp.]


- SOM ile SOM ile SOM

( İçi dolu olan ve dışı kaplama olmayan. | Katışıksız. İLE Rıhtımın, su üstünde kalan bölümü. İLE Hem denizde, hem de tatlı sularda yaşayan, irice bir balık. )

( ... cum ... cum SALMO SALAR )


- SOMAK/SUMAK[Ar.] ile SOMAK

( Antepfıstığıgillerden, sıcak bölgelerde yetişen, kabuğu tıpta kullanılan bir ağaç. | Bu ağacın, ekşilik vermek için dövülerek yemeklere katılan, mercimeğe benzeyen meyvesi. İLE Hayvanlarda, yüzün çıkıntılı ve az çok sivri olan ön bölümü. )

( RHUS CORIAFIA cum ... )


- SORMAK = ASK[İng.] = DEMANDER[Fr.] = FRAGEN[Alm.] = DOMANDARE[İt.] = PREGUNTAR[İsp.]


- SORU = QUESTION[İng.] = QUESTION[Fr.] = FRAGE[Alm.] = QUESTIONE[İt.] = CUESTIÓN[İsp.]


- SÖZ = PHRASE[İng.] = EXPRESSION[Fr.] = ÄUßERUNG[Alm.] = ESPRESSIONE[İt.] = EXPRESIÓN[İsp.]


- SÖZ ile YISA[İt.]

( Birçok kişinin yaptığı işlerde gayret vermek için söylenen söz. )


- SÖZCÜĞÜN:
USSAL ANLAMI ile DUYGUSAL ANLAMI

( SIGNUM RATIONALE cum SIGNUM SENSUALE )


- SÖZLÜK = LÛGAT/KAMUS = DICTIONARY[İng.] = DICTIONNAIRE[Fr.] = WÖRTERBUCH[Alm.] = DIZIONARIO[İt.] = DICCIONARIO[İsp.]


- SPATULA[İt. < SPATOLA] ile KAZAĞI

( Ev işleri, duvarcılık, boyacılık gibi alanlarda kullanılan, bir nesneyi kazımaya, yaymaya yarayan, küçük bir kürek ya da ucu keskin olmayan, bükülebilen bir bıçak biçiminde metal, ağaç, kemik vb. nesnelerden yapılmış araç. İLE Kazımakta ya da temizlemekte kullanılan demir araç. )


- SPATULA[İt. < SPATOLA] ile MALA[Fars. < MÂLE]

( Ev işleri, duvarcılık, boyacılık gibi alanlarda kullanılan, bir nesneyi kazımaya, yaymaya yarayan, küçük bir kürek ya da ucu keskin olmayan, bükülebilen bir bıçak biçiminde metal, ağaç, kemik vb. maddelerden yapılmış araç. İLE Harç alıp sürmeye yarayan, çoğu üçgen biçiminde, yassı, demirden, üstten tahta saplı sıvama aracı. )


- SPOR = SPORT[İng., Fr., Alm., İt.] = DEPORTE[İsp.]


- STÜDYO[İt.] değil/yerine/= ÇEKİM YERİ, İŞLİK, YAPIMEVİ, ÜRETİMEVİ, İŞLİK


- STÜDYO[İt.] ile LOFT

( Sanat çalışmaları için düzenlenmiş oda. | Fotoğrafçının çalıştığı oda, alan, fotoğrafçı işliği. | Sinema, televizyon ve radyo için film çekilen, ses alınan ve yayın yapılan yer. | Bir odalı daire. İLE ... )


- SU AYGIRI(/DENİZ ÖKÜZÜ/ATBALIĞI) ile GERGEDAN

( Suaygırı ile Gergedan )

( HIPPOPOTAM: Irmak adı. )

( BERNÎK, FERES-ÜL-BAHR, HISÂN-I BAHRÎ, HISÂN-ÜL-BAHR ile GERGEDENN )

( GÂV-I BAHRÎ ile ERC )

( HIPPOPATAMUS vs. RHINOCEROS )

( HIPPOPATAMI cum RHINOCEROS UNICORNIS )

( ... con RINOCERONTE )

( ... ile RHINO[Burun]-KERAS[Boynuz] )


- SU BUFALOSU ile/ve AFRİKA BUFALOSU

( BUBALUS cum/et SYNCEROS )


- SU BUFALOSU ile/ve KOCA BURUN BUFALOSU

( BUBALUS cum/et ... )


- SU KAMIŞI/HASIROTU/KİLİZ ile SU ŞERİDİ

( Hasırotugillerden, düz, ince, uzun ve dayanıklı olan yaprakları, kıtık yapmaya, hasır örmeye yarayan, bataklıklarda yetişen bir saz, kofa, kiliz. İLE Su kamışıgillerden, şeridi andıran, 1 metreye kadar uzayabilen, yaprakları açık yeşil renkte sucul bir bitki. )

( BUTOMUS cum SPARMANAUM )


- SU REZENESİ = SU BALDIRANI

( Maydanozgillerden, su kıyılarında ve bataklıklarda yetişen, zehirli, otsu bir bitki. )

( CICUTA VIROSA )


- SU TAVUĞU ile SU YELVESİ

( Su tavuğugillerden, gri, kızıl karışımı tonda, benekli ya da çizgili tüyleri olan bir kuş. İLE Su tavuğugillerden, sırtı yeşil kahverengi, karnı kara-beyaz çizgili bir kuş. )

( FULICA ATRA cum RALLUS AQUATICUS )


- SU YILANI/OK YILANI ile YILANBALIĞI

( CERASTES HASSELQUISTII cum ANGUILLA )


- SU = WATER[İng.] = EAU[Fr.] = WASSER[Alm.] = ACQUA[İt.] = AGUA[İsp.]

( DOĞA KOŞULLARINDA/KAMPTA SU - TEMEL HAYATTA KALMA TEKNİKLERİ

Su Arıtma

Su, tablet, pompalama gibi birçok farklı biçimde arıtılabilir. Bir hayatta kalma çantasında su arıtma amacıyla 50 adet tablet bulundurulmalıdır. Tablet hem hafif hem de kullanımı hızlı ve etkin bir malzemedir. Keskin bir klor tadı bırakmasına karşın, bir tablet bir litre kadar suyu arıtabilir. Tabletler suyu temizleyemez, içindeki pisliği yok edemez ama içimi güvenli hale getirir.

 

Su Saklama

Yağsız, dayanıklı bir prezervatif, bir çorap ya da gömlek kolunun içine sarılarak mükemmel bir su taşıma aracı olabilir. Prezervatifi doldururken, suya daldırmak yerine içinde su boşaltma yöntemi tercih edilmelidir. Su dolarken sallanarak esnemesi ve açılması sağlanabilir. Bu biçimde doldurulan bir prezervatif, 1.5 lt. kadar su alabilir.

Yaşam mücadelesinde havadan sonra en önemli faktör sudur. Yaklaşık %90 oranında sudan oluşan insan gövdesi, sıcak iklimlerde 3, soğuk iklimlerde ise 12 günden fazla susuzluğa dayanamaz.

Ilıman iklim şartlarında, normal faaliyetlerini sürdüren bir insanın günde 2.5 litre sıvı alması gerekir. Bu gereksinim, nem oranı, ısı ve fiziksel faaliyet düzeyine göre değişiklik gösterir. Gövde etkinliğinin korunabilmesi ve hayatta kalma şansının devam ettirilebilnmesi için, günlük asgari su miktarının sağlanması şarttır. Ayrıca suyun sadece miktarının değil, niteliğinin de önemli olduğu unutulmamalıdır. Kirli ya da saf olmayan sular yarardan çok zarar getirecek, hem sıvı kaybını hem de ciddi hastalıklara yakalanma riskini artıracaktır.

 

Su Kaybı

Gövdemiz idrar ve dışkılama, terleme ve soluk alma gibi normal işlevleri nedeniyle sürekli su kaybeder. Terlemeyle kaybedilen su miktarı, sıcak iklim koşullarında ve fiziksel faaliyetler sırasında önemli ölçüde artar. Kaybedilen suyun mutlaka geri alınması gerekir. Ancak elinizdeki su miktarı asgari düzeydeyse, öncelik su kaybının azaltılması olmalıdır.

 

Su Kaybının Önlenmesi

- Dehidrasyon(gövdenin aşırı su kaybı) çabuk öldürür ama kirli su içmek daha hızlı öldürür ve daha çok acı çektirir. - Olası tüm su kaynaklarını araştırın. - Su stoğunuzu iyi hesaplayın ve disiplinli kullanın. - Gövdenizin açıkta kalan yerlerini örtmek su kaybını azaltır. - Terlemeyi azaltmak için gövdenizi serinletin. Kendinizi yelpazeleyin, denizdeyseniz, giysilerinizi suyla ıslatın. - Sıcak günlerde hareketlerinizi asgariye indirin, geceleri çalışın ya da yol alın ve gereksiz çabalardan kaçının. - Ağzınızı kapatıp burnunuzdan soluk alın. - Olabildiğince yemek yememeye çalışın. - Su içmek için günün en serin saatlerini bekleyin. Küçük yudumlar alın. - Alkol tüketimi ve sigara içmek dehidrasyonu artırır.

 

İçme Suyu Kaynakları

Tüm önlemleri alsanız bile, iyi bir su kaynağı bulamadığınız sürece hayatta kalma sürenizi ancak birkaç gün uzatabilirsiniz. Herhangi bir kaynaktan su bulmanız ya da çıkarmanız ve bu suyu titizlikle filtreleyip arıtmanız, hayatta kalmanızın tek şartıdır. Sudan kaynaklanan hastalıklar ve suda yaşayan parazitler sağlık açısından büyük bir risk taşısa da, bu riskin, susuzluktan ölme tehlikesiyle dengelenmesi gerekmektedir.

Dünyadaki içme suyunun büyük bölümünü yağmur, kaynaklar ve ırmaklar sağlar ama buna ulaşmak daima kolay olmayabilir.

Hayvan ve böcekler çevredeki su kaynaklarına ilişkin ipuçları verebilir. Sabahın ilk saatlerinde ya da gün batımında otlayan havranları izleyin; bu saatler suya gidecekleri zamanlardır. Yüzeyde suya rastlamıyorsanız, vadilerin çanaklarında bitki örtüsü olan yerlerde toprağı kazın. Su, bazen de dağ tepelerinde, yağmurun ve buğulardan kaynaklanan suların toplandığı doğal sarnıçlarda bulunabilir. Ne yüzeyde, ne de yeraltında kaynak bulamazsanız, suyu başka yollardan elde etmeye çalışabilirsiniz.

Hayvanları izleyerek suya ulaşabilirsiniz ama hayvanların içtiği durgun su kaynaklarından siz de su içmeyin! İdrar ya da dışkının karıştığı bu sular, çeşitli zararlı parazitlere yuva olabilir. Leptospirosis, bilharzia ve dizanteri pis sulardan bulaşan hastalıklardan sadece birkaçıdır.

- Durgun su kaynaklarının yakınlarında hayvan kemikleri varsa, su zehirli olabilir. - Küçük göllerden aldığınız suyu mutlaka sterilize edin ve mümkünse damıtın. - Su kaynaklarına dikkatle yaklaşın; birçok hayvan aynı kaynaktan su içmeye gelebilir ve bunlardan bazıları avlanmaya daima istekli ve iri dişli türlerden olabilir!

 

Bitkisel Kaynaklar

Birçok bitkiden su elde edilebilir. Örneğin, canlı asmalar su içerir ve kaktüsten su çıkarılabilir.

Bitkilerin üstünü şeffaf politen bir torbayla sarıp nem biriktirme, su elde etmenin en kolay yollarından biridir. Bu yöntemle suyu gerçek anlamda yerden pompalamış olursunuz. Her türlü bitki, suya topraktan alıp yapraklarına dağıtır ve yapraklardaki su, solunum sürecinin bir parçası olarak tekrar açığa çıkar. Diri bir bitkinin en sağlıklı yapraklarına torbanızı geçirip ağzını alttan bitkinin gövdesine bağlayın. Bitkinin yanıbaşında yoğunlaşacak nem için bir toplama noktası oluşturmak üzere plastiği çukura bastırıp yerleştirin.

Bitkilerin sap ve yapraklarında bulunan nem de aynı biçimde çıkartılabilir. Baharda huş ağacı gibi bazı ağaçların gövdelerinde delikler açarak içilebilir bir özsuyu toplayabilirsiniz. Ağacın gövdesinde, yerden 1 m. yukarıda, yaklaşık 5 cm. derinliğinde ve hafifçe yukarı eğimli bir delik açın. Deliğe bir kazık saplayın ve kabınızı aşağısına yerleştirin. Yirmidört saatte 2 lt. özsuyu toplayabilirsiniz. İçiminin daha lezzetli olabilmesi için, buharlaştırmamaya dikkat ederek bu özsuyunu kaynatın. Bir hayatta kalma mücadelesinde başka ağaçları da deneyebilirsiniz; ama sütlü veya renkli özsuların zehirli olabileceğini unutmayın.

 

Çiy

Başta çimenler olmak üzere pek bitkinin üzerinde, sabahın erken saatlerinde bol miktarda çiy bulunur. Çiy, özellikle yaralı ve hareket kabiliyeti kısıtlı kazazedeler açısından yararlıdır. Bir bez ıslak bitkilerin üzerinde hafifçe gezdirilip çiy tanecikleri emdirilir ve daha sonra bez sıkılarak su çıkarılır. Bu yöntemle 1 saatten kısa bir sürede en az 1 lt. su toplanabilir ve bu su sterilize edilmeden içilebilecek kadar saftır.

 

Filtreleme

Filtreleme, sudaki çamur zerrelerini, yaprakları ve küçük canlıları ayıklar. Bunu, temiz bir çorap, gömlek kolu, pet şişe ya da bir bambu parçasıyla yapabilirsiniz. Filtre olarak kullanacağınız malzemeyi bir kat taze çimen ya da yosunla doldurun; sonra ya güneşte kurutulmuş kum, ya da eski bir ateşten kalan odun kömürü ekleyin. Bu filtreye dökeceğiniz kirli su, alttan nispeten temizlenmiş olarak akacaktır. Özellikle odun kömürü ya da turba kullanıyorsanız, suyun renklenmesine aldırmayın; bunun bir zararı olmaz.

Filtreleme Oyuğu

Ağaçların su içinde büyüdüğü bataklık türü yerlerde bir filtreleme oyuğu yapabilirsiniz. Yüzeyi örten bitkileri temizledikten sonra, su çizgisinin hemen üzerinde, yaklaşık 30 cm. çapında ve 30 cm. derinliğinde bir oyuk kazın. Oyuğun içine sızan su koyu renkte olabilir; ama bunun herhangi bir yan etkisi yoktur. Yine de sızan su daha sonra bakteri ve virüslerden temizlenmek üzere kaynatılmalıdır. Eğer kazma işinde kullanılabilecek gereçleriniz yoksa, büyük bir taş parçası ya da kütüğü yerinden kaldırın; böylece açılan çukur suyla dolacaktır.

 

Sterilizasyon ve Damıtma

Suyu filtreledikten sonra sterilize etmelisiniz. Su, en az 10 dk. kaynatılarak sterilize edilir. Isının eşit dağıldığından emin olun ve suyu olabildiğince yüksek ısıda, fokurdatarak kaynatın.

Kirli su, idrar ve deniz suyu, damıtılarak içme suyu haline getirilebilir. Bu yöntemde, kirli su kaynatılarak buhara dönüştürülür. Ortaya çıkan buhar daha sonra yoğunlaştırılarak iyi içme suyuna dönüştürülür. Damıtma işlemi ateşle ya da ateş olmaksızın gerçekleştirilebilir ama mutlaka bir ısı kaynağı gereklidir.

Başka bir basit yöntem, klor temelli tabletleri, potasyum permanganat ya da iyot kullanarak kimyasal sterilizasyondur. Sterilizasyon işlemi sırasında kullanma talimatlarına uymaya dikkat ediniz.

Kimyasal sterilizasyon suda kötü bir tat ve koku bırakır. Ayrıca gerek iyot, gerekse potasyum, suyu pembeye boyayacaktır. İçmeden 1 saat önce suya küçük odun kömürü kırıntıları atmak bu durumun önüne geçebilir.

 

Suyun Taşınması

Suyun bol olduğu bölgelerde bile yanınızda bir miktar su bulundurmalısınız. Hayatta kalma mücadelesinde yalnızken, düşebilir, yaralanabilir ve yürüyemeyecek duruma gelebilirsiniz. Su taşımada herhangi bir kap kullanılsa da, ideali vidalı kapaklı termos türü gereçlerdir. Her tür şişe, su geçirmez giysiler, prezervatif, hayvan bağırsağı ve bambu çubuklar da su taşımada kullanılabilir.

 

Tuz

Sudan sonra gereksinim duyulan en önemli madde, gövdedeki sıvı dengesini düzenleyen tuzdur. Yeterli miktarda tuz alınmaması, kas kramplarına, sıcaktan kaynaklanan bitkinliğe ve sıcak çarpmasına yol açabilir. İnsan gövdesi, terle kaybedilen miktarın geri alınabilmesi için günde ortalama 10 gr. tuza gereksinim duyar. Gövdedeki tuz oranı normal düzeyin altına indiğinde ilk belirtiler, ani bitkinlik, kas krampları, sersemleme, mide bulantısı ve tüm gövdede hissedilecek bir ısınma ve kuruma olarak ortaya çıkar.

Bu tür belirtiler görüldüğü takdirde durup dinlenin ve en kolay ve hızlı tedavi yöntemi olarak bir bardak suya bir tutam tuz atıp için.

Kurak iklim ya da tropikal şartlarda, gövdede tuz eksikliği sık görülen bir durumdur. Bu nedenle, böyle şartlarda içeceklere bir miktar tuz katılmalıdır. Bu tür yerlere seyahat ederken ek önlem olarak hayatta kalma çantasına tuz tabletleri eklenmesi akıllıca olacaktır.

)

( ÇOK BASİT, HEM DE ÇOK MÜKEMMEL - 107 KİMYA ÖYKÜSÜ

Savaştan önce "Volga, Volga" isimli sevimli bir komedi oynardı. Filmde neşeli bir saka bir yandan uyuşuk atını kırbaçlar, bir yandan da şarkı söylerdi.

"Suyu her yerde kullanırız. Onsuz biz ne buradayız ne de oradayız..."

Şarkı çok büyük bir başarı kazandı, sözleri hâlâ bugün bile söylenen bir özdeyiş haline geldi.

Bu basit şarkının içinde önemli bir gerçek saklıdır. Çünkü su yaşantımızın gerçekten bir numaralı maddesidir. H2O. Bir atom oksijen iki atom Hidrojen. Öğrendiğimiz ilk kimyasal formüllerden biri sudur herhalde. Şimdi su birdenbire yok olsa gezegenimizin nasıl bir durum alacağını düşünmeye çalışın.

...Denizlerin ve okyanusların yerinde kenarları kalın tuz katmanları ile kaplı ürkütücü dipsiz" çukurlar". Kuru ırmak yatakları, bir daha asla kabarmayacak kaynaklar. Toz olmuş kayalar. Tüm bu sayılanların ana bileşenlerinden biri sudur.

Ne bir fidan ne bir çiçek, ölü yeryüzünde herşey cansız. Bunların üstünde ürpertici renkte bulutsuz bir gökyüzü.

Çok basit bir madde, ama henüz su olmadan zekası olan ya da olmayan bir canlının varlığı olası değildir.

Niçin? Çünkü, her şeyden önce dünyadaki en şaşırtıcı kimyasal madde sudur.

Celsius, termometresini yarattığında, aletini iki değere ya da iki sabite dayandırdı. Suyun kaynama noktası ve donma noktası. Birinciyi 100°C' ye, ikinciyi sıfıra eşit kabul etti ve bunları arasında 100 bölmeye ayırdı. Böylece sıcaklık ölçmeye yarayan ilk alet ortaya çıktı.

Acaba Celsius, gerçekte suyun ne tümüyle sıfırda donduğunu ne de 100°'de kaynayamayacağını bilseydi ne düşünecekti?

Günümüzde bilim adamaları suyun büyük bir dolandırıcı olduğu görüşünde birleşirler. Yerkürenin en kural dışı maddesi sudur.

Bilim adamları suyun 180° daha düşük bir sıcakta yani eksi 80°'de kaynayabileceğini öne sürmektedirler. Her nasılsa, Periyodik Sistemde gerekli olan kurallar suyun böylesine düşük bir sıcaklıkta kaynamasını sağlayabilmektedir.

Periyodik Sistemin herhangi bir gurubundaki elementlerin özellikleri hafif elementlerden ağırlara doğru, oldukça düzenli bir biçimde değişmektedir. Örneğin kaynama noktasını ele alın.

Bileşiklerin özelliklerinin değişimi gelişigüzel değil, moleküller de dahil olmak üzere elementlerin Mendeleyev Çizelgesi'ndeki yerleşimine bağlıdır. Özellikle hidrojen bileşikleri yani aynı gruptan elementlerin hidridleri için bu durum geçerlidir.

Suya, oksijen hidrid denilebilir. Oksijen altıncı grubun üyesidir. Bu grupta ayrıca kükürt, selenyum, telluriyum ve polonyum yer alır. Bu elementlerin hidridleri su molekülü ile aynı molekülsel yapıya sahiptir: H2S, H2Se, H2Te ve H2Po. Bu bileşiklerin kaynama noktaları kükürtten başlayarak daha ağır kardeşlere doğru düzenli olarak değişir ve umulmadık bir biçimde suyun kaynama noktasının bu dizinin dışına çıktığını görürüz. Olması gerekenden daha yüksek bir sıcaklıktır bu. Su, Periyodik çizelgedeki davranış kurallarına ilişkin bilgiyi reddeder ve gaz evreye geçişini 180° erteler. Bu, suyun yalnızca ilk şaşırtıcı kural dışılığıdır.

İkinci tuhaflığı donma noktasına ilişkindir. Periyodik Sistem yasaları, suyun sıfırın altında 100° sıcaklıkta katılaşabileceğini öngörür. Su, bu önermeyi insafsızca bozar ve sıfırda buz haline gelir.

Suyun bu inadından sıvı ve katı evrelerinin yeryüzüne göre anormal olduğu anlaşılmaktadır.

Kurallara göre suyun dünyada yalnızca buhar olarak bulunması gerekmektedir. Şimdi, suyun özelliklerinin Periyodik Sistemin katı kuralları ile uyum içinde olduğu bir dünya hayal edin. Bilim-kurgu yazarları için böyle eşsiz bir görüntü, eğlendirici roman ve öyküler hazırlanmasında mükemmel bir temel oluşturabilir. Ama bu bizim için ve bilim adamları için daha değişik bir anlam taşır. Periyodik Çizelgenin yapısı ilk görünüşünden çok daha karmaşıktır. İçinde barınanların kişilikleri belirli sınırlar içerisinde tutamadığımız insanlarınkinden çok fazla benzemektedir. Su inatçı bir kişiliğe sahiptir.

Peki niçin?

Çünkü su molekülleri özgül bir düzenleme içindedir ve bu nedenle birbirlerini etkilemek gibi belirgin bir yetenek gösterirler. Bir bardak suyun içinde tek bir su molekülünü aramak boşunadır. Moleküller, bilim adamlarının birlikler adını verdikleri gruplar oluştururlar ve "n" simgesi birlikteki molekül sayısını göstermek üzere suyun formülünün(H2O)n biçiminde yazılması daha doğru olur. Su molekülleri arasındaki birleştirici bağların kırılması çok güçtür. Suyun, beklenenden daha yüksek sıcaklıklarda donmasının ve kaynamasının nedeni de budur.


107 KİMYA ÖYKÜSÜ
(L. VLASOV, D. TRIFONOV
ÇEV: NİHAL SARIER - TÜBİTAK) )

( KÜÇÜK SOĞUK IRMAKTA BUZ HENÜZ DONMAMIŞ - 107 KİMYA ÖYKÜSÜ

1912'te büyük bir facia haberi tüm dünyaya yayıldı. Dev bir okyanus gemisi olan "Titanik" buzul dağına çarpmış ve batmıştı. Uzmanlar bu felakete ilişkin çeşitli nedenler öne sürdüler. Sis yüzünden, kaptanın yüzen büyük buz dağını zamanında göremediği ve geminin buzdağına çarparak yok olduğu söylendi.

Bu acı olayı bir kimyacının bakış açısından ele alacak olursak, umulmadık bir sonuca ulaşırız. "Titanik", suyun bir başka kuraldışılığının kurbanı olmuştur.

Korkunç buz dağları -buzullar- onbinlerce ton ağırlığında olduğu halde, suyun yüzeyinde mantar gibi yüzerler.

Bu, yalnızca buzun sudan daha hafif olması nedeniyle olanaklıdır.

Herhangi bir metali eritip, içine bir parça katı metal atmayı deneyin: Katı olan hemen batar. Bir maddenin katı evredeki yoğunluğu sıvısından daha büyüktür. Buz ve su bu kuralın şaşırtıcı birer istisnasıdır. Ama bu istisna olmasaydı, orta enlemlerde kışın tüm su kütlesi dibe doğru donar ve o bölgede yaşayan canlılar ölürlerdi.

Nekrasov bir şiirinde: "Küçük, soğuk ırmakta buz henüz donmamış Eriyen şeker gibi parça parça dağılmış" der.

Soğuklar geldiğinde buz sertleşir. Öyle ki ırmağın üstüne yol bile yapılabilir. Ancak, bu kalın buz katmanının altında su önceden olduğu gibi akmaya devam eder. Irmak hiçbir zaman dibine kadar donmaz.

Suyun katı evresi buz, çok özel bir maddedir. Buzun pek çok türü vardır. Bunlardan doğada bulunanı sıfır derecede (Celsius ölçeklemesin göre) erir. Bunun dışında bilim adamları yüksek basınçta çalışarak laboratuvarda altı çeşit buz elde etmişlerdir. Bunların en ilginç olanı (buz VII), 21700 atmosferden yüksek basınçlarda oluşur ve kızıl buz adını alır. 32000 atmosfer basınçta sıfırın üstünde 192 ºC'ta erir.

Buzun eriyişi kadar tanıdık bir manzara yok gibidir. Ama bu arada pek çok şaşırtıcı olay olur!

Her katı eridikten sonra genleşmeye başlar. Oysa buzun erimesi ile oluşan su oldukça farklı bir davranış gösterir: Erirken hacmi küçülür, sıcaklık yükselmeye devam ederse ancak o zaman genleşmeye başlar. Yine bu durum da, su moleküllerinin birbirlerini etkileme yeteneğinden kaynaklanmaktadır. Sıfırın üstünde dört derecede bu yetenek özellikle belirginleşir, böylece bu sıcaklıkta suyun yoğunluğu en yüksek değerine ulaşır: En soğuk havalarda bile ırmaklarımızın, havuzlarımızın ve göllerimizin dibine kadar donmasının nedeni budur. İlkbaharın gelişi herkesi mutlu kılar; sonbaharın altın günlerinde hepimizi bir sakinlik kaplar. İlkbaharda buzların erimesinin sevinci ve sonbaharda ağaçların kırmızıya bürünmesi. İşte yine suyun anormal bir özelliğinin sonucu!

Buzun erimesi için çok büyük miktarda ısı gerekir. Bu ısı, aynı miktarda birkaç maddenin erimesi için gerekenden çok daha fazladır.

Su donarken bu ısıyı dışarıya verir. Bu nedenle buz ve kar yeryüzünü ve havayı ısıtır. Karakışa keskin geçişi yumuşatır ve sonbaharın haftalarca saltanatını sürdürmesini sağlarlar. Bunun tersine baharda buzların eriyişi havanın ısınmasını bir süre erteler.

107 KİMYA ÖYKÜSÜ
(L. VLASOV, D. TRIFONOV
ÇEV: NİHAL SARIER - TÜBİTAK) )

( YERYÜZÜNDE KAÇ SU VARDIR? - 107 KİMYA ÖYKÜSÜ

Bilim adamları doğada üç hidrojen izotopu bulmuşlardır. Bunların her biri oksijen ile birleşebilmektedir. O halde suyun üç farklı türünden söz edilebilir: Protiyum, döteryum ve tritiyum suyu. Sırası ile H2O, D2O ve T2O.

Ayrıca, moleküllerinde bir atom protiyum ve bir atom döteryum ya da bir atom döteryum ve bir tritiyum bulunan "karışık" sular da olabilir... Böylece su çeşitleri artar: HDO, HTO ve DTO.

Öte yandan suyun içerdiği oksijen de üç izotopun bir karışımıdır: Oksijen-16, oksijen-17 ve oksijen-18. En çok birinci izotopa rastlanır.

Oksijenin bu çeşitliliği dikkate alındığında, listeye daha 12 tane olası su eklenebilir. Bir göl ya da ırmaktan bir bardak su aldığınızda, bardağınızda onsekiz farklı su türü bulunduğunu asla düşünemezsiniz.

O halde su, kaynağı ne olursa olsun farklı moleküllerin bir karışımıdır. Bunlardan en hafifi H2O16 ve en ağırı T2O18'dir. Kimyacılar bu onsekiz çeşit suyun her birini saf olarak hazırlayabilmektedirler.

Hidrojen izotopları özellikleri bakımından birbirlerinden belirgin bir biçimde farklıdır. Peki, acaba suyun farklı türleri için durum nasıldır? Onlar da bazı noktalarda birbirilerinden ayrılırlar. Örneğin, yoğunlukları, donma ve kaynama noktaları farklıdır.

Yine doğada farklı su çeşitlerinin bağıl miktarı her yerde ve her zaman farklıdır.

Örneğin, bir ton çeşme suyunda 150 gram ağır döteryum suyu D2O bulunur. Pasifik Okyanusu'nda bu miktar çok daha fazladır: Yaklaşık 165 gram. Caucasian buzul dağlarından alınan bir ton buz 7 gram ağır su içerir, bu miktar bir metreküp nehir suyunda bulunandan daha çoktur. Kısacası suyun izotop bileşimi yerine göre değişir. Bunun nedeni, doğada çok sayıda izotop yer değiştirme işleminin sürekli olarak gerçekleşmesidir. Farklı hidrojen ve oksijen izotopları çeşitli koşullar altında sürekli birbirlerinin yerlerini alırlar.

Bu kadar çok çeşitte başka bir doğal bileşik bulunabilir mi? Hayır yoktur.

Tabii ki, en çok protiyum suyu ile ilgileniriz. Ama suyun öbür türleri de gözardı edilemez. Bazıları ve özellikle ağır su D2O pratikte geniş uygulama alanı bulur. Nükleer reaktörlerde, uranyum parçalanmasına neden olan nötronların yavaşlamasını sağlamak için ağır su kullanılır. Bunun dışında, bilim insanları çeşitli su türlerini izotop kimyası alanındaki araştırmalarında kullanırlar.

Acaba onsekiz çeşitten fazlası da var mıdır acaba? Gerçekten, suyun çeşitleri çok daha fazla olabilir. Doğal izotoplarının dışında oksijenin yapay radyoaktif izotopları da vardır. Oksijen-14, oksijen-15, oksijen-19 ve oksijen-20 gibi. Ayrıca son yıllarda hidrojen izotoplarının sayısı da artmıştır. H4 ve H5'i örnek verebiliriz.

Böylece, hidrojen ve oksijenin yapay izotoplarını da dikkate alırsak olası su listesi 100'ü aşar. Tam olarak kaç tane olduğunu kendiniz de kolaylıkla sayabilirsiniz...

107 KİMYA ÖYKÜSÜ
(L. VLASOV, D. TRIFONOV
ÇEV: NİHAL SARIER - TÜBİTAK) )

( YAŞAM SUYU, CANVEREN, HER YERDE HAZIR OLAN SU - 107 KİMYA ÖYKÜSÜ

Pek çok halk öyküsü, "yaşam suyu" efsanesine dayanır: Yaraları iyileştiren, ölüyü dirilten. Yüreksizi yüreklü kılan, yiğitlerin gücünü yüz kat artıran.

İnsanın suya böyle büyülü özellikler yakıştırması raslantı değildir. Yeryüzünde yaşamamız, yeşil ağaçlarla ve çiçekli topraklarla çevrelenmemiz, sandalla gezebilmemiz, yazın yağmurda su gölcüklerinin üstünden atlamamız, kışın kayak ve paten yapmaya gitmemiz tümü ile su sayesinde gerçekleşir. Daha açık belirtmek gerekirse tümü su moleküllerinin birbirlerini etkileme ve birlikler oluşturma yeteneğine dayanmaktadır. Gezegenimizde yaşamın başlaması ve gelişmesi için gerekli olan koşullardan birisi budur.

Yeryüzü tarihi suyun tarihidir denilebilir. Su gezegenimizin yüzünü değiştirmiş ve değiştirmeyi sürdürmektedir.

Dünyadaki en büyük kimyacı sudur. Hiçbir dağla işlem onsuz olamaz. Ne yeni bir mineral, yeni bir kaya oluşumu gerçekleşebilir, ne de bitki ve hayvan organizmalarındaki karmaşık biyokimyasal tepkimeler oluşabilir.

Kimyacılar laboratuvarda su olmadan pek birşey yapamazlar. Maddelerin özelliklerini, dönüşümlerini incelerken ve yeni bileşikler elde ederken çok ender olarak susuz çalışabilirler. Bilinen en iyi çözücülerden biri sudur. Pek çok madde su içindeki çözeltileri hazırlandıktan sonra tepkimeye sokulabilir.

Bir madde çözündüğünde neler olur? Yüzeyindeki moleküller arası ve atomlar arası etkileşim kuvvetleri su içinde yüzlerce kez zayıflar ve sonuçta yüzeyden koparak suya geçerler. Bir bardak çayın içindeki bir şeker parçası moleküllerine ayrılır. Sofra tuzu sodyum ve klordan oluşan iyonlarına ayrışır. Kendi özgül yapısına uygun olarak su molekülü, çözünen kütlenin atom ve moleküllerini etkileyebilen büyük bir yetenek gösterir. Bu açıdan öteki birçok çözücü suya göre yetersizdir.

Yeryüzünde suyun parçalayıcı etkisine karşı duyabilecek bir kaya yoktur. Granitler bile yavaş yavaş ama mutlaka parçalanırlar. Su, çözdüğü maddeleri denizlere ve okyanuslara taşır. Yüzmilyonlaraca yıl önce taze su içeren büyük su kütleleri bu nedenle tuzlanmıştır...

107 KİMYA ÖYKÜSÜ
(L. VLASOV, D. TRIFONOV
ÇEV: NİHAL SARIER - TÜBİTAK) )

( BUZ SAÇAĞININ SIRLARI - 107 KİMYA ÖYKÜSÜ

Küçük çocuklar buz saçaklarıyla oynamaya bayılırlar. Bunlar, çok sevimli parıltılı şeylerdir. Çocuk kimseye göstermeden buz parçasını ağzına atar. Bu kadar mı lezzetli? Ondan geri almaya çalışın görürsünüz.

Eğlendirici, çocuksu bir istek mi? Hayır, durum çok daha ciddidir.

Civcivler üzerinde yapılmış bir deney vardır. Bir gruba içmeleri için normal su verilirken, ötekilerine içinde buz parçaları yüzen erimiş kar suyu içirilmişti. Bundan daha kolay bir deney olamazdı. Ancak sonuçlar şaşırtıcıydı. Normal su içen civcivler oldukça sakindi ve hiç huysuzlanmıyorlardı. Oysa leğen dolusu erimiş kar suyu daima korkunç bir savaş alanına dönüyordu. Değişik bir tadı varmış gibi civcivler açgözlülükle suyu yutuyorlardı.

Birbuçuk ay sonra denek civcivleri tarttılar. Erimiş kar suyu verilenler çok daha ağırdı. Normal su içen civcivlere göre daha fazla kilo almışlardı.

Uzun sözün kısası, erimiş kar suyu belirgin ve harikulade özellikler göstermekteydi. Canlı varlıklar için çok yararlıydı. Peki, bunun nedeni neydi?

Başlangıçta, erimiş suda döteryum miktarının daha fazla olmasından dolayı diye düşünüldü. Ağır suyun küçük derişimleri canlı varlıkların gelişimini hızlanıyordu. Ancak bu, yalnızca kısmen doğruydu...

Şimdi, gerçek nedenin erime olayından başka bir yerde oldığına inanılıyor.

Buz kristal bir yapıya sahiptir. Ancak genel bir deyişle, su da sıvı bir kristaldir. Molekülleri tamamen düzensiz değildir, tam bir kafes iskelet oluşturur. Ama doğal olarak yapısı buzunkinden farklıdır.

Buz eridiğinde uzun bir süre yapısını korur. Öteki bir deyişle erimiş su sıvı olmakla birlikte, molekülleri "buz düzeni"nde kalır. Bu nedenle erimiş suyun kimyasal etkinliği normal sudan daha yüksektir. Biyokimyasal işlemler dizinine kolayca katılır. Organizmada çeşitli maddelerle normal suya göre çok daha hızlı birleşir.

Bilim insanları organizma içinde suyun yapısının büyük ölçüde buzun yapısına benzediğine inanmaktadırlar. Organizma normal suyu özümlediğinde suyun yapısı yeniden düzenlenir. Erimiş su zaten istenen yapıda olduğundan, moleküllerinin yeniden düzenlenmesi için organizmanın fazladan enerji harcamasına gerek yoktur.

Görüldüğü gibi, erimiş suyun yaşamdaki rolü çok büyüktür.

107 KİMYA ÖYKÜSÜ
(L. VLASOV, D. TRIFONOV
ÇEV: NİHAL SARIER - TÜBİTAK) )

( SU, NE RENKTİR? - CAHİLLİKLER KİTABI

Alışıldık yanıt suyun rengi olmadığıdır: su "şeffaf" ya da "saydam"dır ve denizin mavi görünmesinin tek nedeni gökyüzünün denizin üzerine yansımasıdır.

Yanlış! Su aslında mavidir. Son derece soluk bir tonudur fakat mavidir. Bunu doğada, kardaki derin bir deliğe ya da donmuş bir şelâlenin kalın buzlarının içine baktığınızda görebilirsiniz. Çok büyük ve çok derin beyaz bir havuzu suyla doldurup içine batığınızda, su mavi görünecektir.

Bu soluk mavi ton, suyun içine değil fakat suya baktığımızda, bazen neden şaşırtıcı bir biçimde mavi renk aldığını açıklamaz. Gökyüzünden yasıyan renk kesinlikle önemli bir rol oynar. Bulutlu bir günde deniz tam olarak mavi görünmez.

Gördüğümüz ışığın tamamı suyun yüzeyinden yansımaz; bu ışığın bir bölümü yüzeyin altından gelir. Sun ne kadar bulanıksa, o kadar çok renk yansıtır.

Denizler ve göller gibi büyük su kütleleri genellikle son derece yoğun bir biçimde mikroskobik bitki ve su yosunu içerir. Irmaklar ve göletler son derece yoğun bir biçimde toprak ve öteki katı asıltıları içerir.

Tüm bu parçacıklar, suyun yüzeyine geri dönen ışığı yansıtıp dağıtarak gördüğümüz renklerde büyük sapmalara neden olurlar. Parlak mavi bir gökyüzünün altında bazen göz kamaştırıcı yeşil bir Akdeniz görmemizin nedeni budur.

)

( DÜNYANIN NE KADARI SUDUR? - CAHİLLİKLER KİTABI

Dünya yüzeyinin %70'i suyla kaplı olabilir ama su, gezegenin kütlesinin 5000'de birinden daha azına tekabül eder.

Dünya oldukça büyüktür; 6 milyon milyar milyar kg. gelir. Bunun yarısı alt mantoda (yerkabuğunun altındaki 660. km.'de başlayan yarı erimiş devasa katman) bulunur. Görünüşe göre sulu olan yerkabuğunda bile, kara kütlesi okyanuslarınkinden 40 kat daha fazladır.

2002'de Science Dergisi'nde yayımlanan bir Japon deneyine göre, alt mantoda çözünmüş su, dünyanın yüzeyinde dolanan sudan beş kat daha fazla olabilir.

Araştırmacılar cm.'ye 200.000 kg.lık basınç ve 1600 C'lik sıcaklık altında, alt mantoda bulunanlara benzeyen dört mineral bileşik oluşturdular. Daha sonra buna su ekleyip bu suyun ne kadarının emildiğini ölçtüler.

Eğer Japonlar haklıysa dünyadaki su oranı gözden geçirilerek daha yüksek belirtilmelidir: % 0,1.

)

( SU VE TUZ - PETER FERREIRA
(WATER & SALT)

Su, uzun zamandır artık H2O olarak, tuz da NaCl olarak tanımlanmamaktadır. Gerçekten bunların arkasında daha fazla şeyler vardır.

Benim adım Peter Ferreira ve biyofizikçi olarak "Institute of Biophysical Research" (Biyofiziksel Araştırmalar Enstitüsü) adlı bir Amerikan Araştırma Enstitüsünün yöneticisiyim. Almanya'daki temsilcisiyim. Ve bir araştırma çerçevesinde kendimizi biyofiziksel bakış açısından "Su ve Tuz" konusuna adadık. Biyofizikçi olarak bitkiler, hayvanlar ya da insandaki canlılığı araştırıyoruz.

İlk etapta bizi ilgilendiren şey madde değil, saf enerjidir. Su ve tuzu seçmemizin nedeni bedenimizin önemli oranda su ve tuzdan oluşmasıdır. Öncelikle biyofiziğe kısa bir giriş yapmak istiyorum. Konunun sadece su ve tuz olmadığını bilgi (enformasyon) ve bilinçlilik olduğunu çok hızlı bir biçimde anlayacaksınız. Tüm düşünceleriniz ve bunların kaynağı, su ve tuza bağlıdır. Burada daha sağlıklı olmak için değil, daha bilinçli olmak için belirli bir suyu içmeniz veya tuzu yemeniz söz konusudur, çünkü bilinçli olursanız, otomatik olarak daha sağlıklı olursunuz.

Biyofizik, fiziğin bölümlerindendir. Fiziğe tam olarak baktığımızda, fiziğin doğa bilimi olmadığını görürüz, çünkü fizik ilk etapta mekanikle ilgilidir, tekerleğin mekaniği, daire üzerindeki tekerlek, ve daireye aynı sonuca ulaşmak için sonsuz tekrarlanabilirlik için gereksinim duyarız. Eğer tek ve aynı deneyi 100 defa yaparsak ve aynı sonuca ulaşırsak, o zaman bilimsel olarak "Bu objektiftir, bu bilimsel olarak ispatlanabilir" deriz. Bu ölü şeylerde çok iyi fonksiyon görmektedir, peki ya canlılarda?

Doğada daire olan hiçbir şey tanımıyoruz, her şey spiraldir, yani aynı noktaya tekrar geri geliriz, fakat yine de bambaşka bir düzlemde. Ortalama olarak 40.000 farklı hastalık tanıyoruz, bunlar için 58.000 farklı alopatik ilacımız var ve tüm bu 40.000 farklı hastalıkla uğraşan yaklaşık 1.200 farklı tıp alanı var.

Biyofizikte "Hastalık" sözcüğünü biz enerjideki bir açıklık, eksiklik olarak tanımlıyoruz. Burada eksik bir şeyler vardır ve eğer bunun nedenlerine inersek, o zaman belirtiler kendiliklerinden ortadan kalkacaklardır. Çünkü eğer sadece belirtileri tedavi edersek, büyük olasılıkla alopatik ilaçlarla, o zaman belirtiyi bastırmış ve sonuç olarak bir şeyleri bloke etmiş oluruz. Hastalıklarla mücadele etmek yerine, onları tanımalıyız, çünkü hastalık çok iyi bir arkadaş olabilir, çünkü hastalık bize bir şeyler söylemeye çalışır, bizi farklı bir yöne sevk etmek için bizi değiştirir.

Eğer bunu sadece bloke eder ve bastırırsak, çünkü bu daha rahat bir yoldur, o zaman bu aynen arabanızla tatile gidersiniz ve bir süre sonra kırmızı uyarı lambanız yanar, çünkü motorda yağ kalmamıştır, bu sizi rahatsız ettiği için de lambanızın üzerine sakız yapıştırıp kapatmanıza benzer ve en geç birkaç kilometre sonra motoru sararsınız ve tüm arabayı bozarsınız. Bedenimizi de bu biçimde görmeliyiz.

Son yıllarda çok fazla kimyasal olarak yönlendirildik. Endüstrileştik ve kimyasallaştık. Yemek yerken neye dikkat ediyorsunuz? Vitaminlere, minerallere, öbür elementlere, içinde ne kadar enzim olduğuna, hangi albümin yapılarının ve benzerlerinin olduğuna ve sonuçta bunlar sadece kimyanın konusudur.

"Yaşamsal gıda" sözcükleriyle başlayalım. "Yaşamsal gıda" demek, yaşam aracı demektir, yaşamın kendisini ortaya koymaz, onun saklayıcısıdır. Fakat eğer biz aracı olunacak bir şey kalmayacak biçimde işlemlerle bütünlüğünü bozarsak, o zaman yaşamsal gıdadan da söz edemeyiz, o zaman buna "ölümcül gıda" demeliyiz. Bu bizim maddeci düşüncemizden dolayıdır, çünkü her şeyi maddeyle ilişkilendiririz, yani kimya ile. Kimyanın maddeyi saptamasına, fiziğin ise, değiştirmesine rağmen. Burada söz konusu olan enerjidir ve enerji, bilgiden(enformasyon) başka bir şey değildir ve biz fiziksel açıdan biliyoruz ki, enerji asla yok edilemez. Eğer enerji, yaşamla özdeşleştirilirse, o zaman bu yaşamın yok edilemeyeceği anlamına gelmektedir.

Burada yaşamın amacını da düşünmeye başlamak zorundayız. Prensipte hepimiz kendimizi erçekleştirmek, bilincimizi genişletmek için buradayız. Burada gerçek doğa bilimine, yani matematiğe geliyoruz. Bunun adı neden "Matematik"tir. "Ma" madde, "te" tanrısal, "mati" ruhsallık. Bu mükemmel bir üçgen ortaya koymaktadır. Bu matematik, henüz bilim tanrısal öğretiden ayrılmadığı zaman ortaya çıkmıştır oluşmuştur. Eğer enerjiyi hayat ile özdeşleştirirsek, ki öyledir; o zaman bu, hayatı da yok edemeyeceğimiz anlamına gelir. Bu üçlü birlik, oluşuma kadar geri gitmektedir ve matematiğin bu üçlü birliği polarize olmak, maddeleşmek için yakaladığı yer, hepimizin bildiği gibi her şeyin başlangıcı olduğu yerdir. Ve yaşamın amacı, bu birliğe geri dönmektir.

Bu yol için enerjiye gereksinimimiz vardır. Herkesin bedeninde 100 Watt'lık bir lambayı yakacak kadar çok akım, elektrik vardır. Biz bu elektrikle ilgilenmekteyiz. 1984 yılında İsviçreli Atom Fizikçisi Dr. Carlos Rieball, matematiksel olarak hesaplanabilen Naturhoustaute'yi(doğal sabite oranını) keşfederek Nobel Ödülü almıştır ki, biz bununla enerji ve madde arasındaki ilişkiyi matematiksel olarak hesaplayabilmekteyiz. Yani herhangi bir şeyin maddeleşebilmesi için ne kadar enerjiye gereksinimi vardır? Madde titreşen enerjiden başka bir şey değildir. Bu enerji kendisini o kadar çok yavaşlatmıştır ki, maddeleşmiştir. Ancak eğer en derindeki çekirdeğe atoma ulaşabilseydik, o zaman dokunulacak hiçbir şeyin olmadığını her bir hareketin var olduğunu saptardık.

Her şey her an hareket halindedir, bu mantıkla enerji kendini hareket ettirmektedir ve maddeleşmesini sağlamaktadır. Bunun için doğal bir oran vardır, bu yaklaşık olarak 1:1 Milyardır. Buradaki 1 Milyar ölçülebilir enerjinin sadece tek bir birimi, maddeyi maddeleştirebilmek için bulunur. Şimdi bu ne demektir? Bu, bireylerin sadece gerçeğin bir milyarda biri ile uğraştığı anlamına gelmektedir, yani sadece dokunabildiğimizle. Bizler kalite yerine sadece miktarla uğraşıyoruz. Bu biçimde her şeyde canlılığa dikkat etmeyi unutuyoruz. Örneğin henüz yeni bir yavru dünyaya getirmiş ineğin sütünü ele alalım. Sütü alalım ve pastorize edelim ki dayanıklı olsun ve 2 saat sonra bu pastorize edilmiş sütü yavru ineğe içirelim. Bunu yapmadan önce tabii ki sütü biyokimyagerlere inceletelim. Bu pastorize işlemi ile hiçbir şey kaybetmediğimizi saptarız, aynı miktarda kalsiyum ve aynı miktarda albümin vardır içinde ve bu nedenle de ambalaj üzerine her zaman bu yazılır. Şimdi eğer bu inek yavrusu bundan içerse, o zaman bu yavru ilginç bir biçimde 21 gün içinde ölmüş olacaktır. Bu nasıl olur? Her şey içinde, kimyasal-analitik olarak hiçbir şey değişmedi. Peki değişen ne? Sütü pastorize ederek, canlılığını aldık, sütteki molekül yapısını bozduk, sütün geometrisini bozduk. Maddesel olarak baktığımızda sütte her ne kadar hiçbir şey eksik olmasa da, bizim ?yaşamsal gıda? dediğimiz ayırıcı özellik eksiktir, artık o "yaşamsal gıda" değildir. Kendimize ne kadar yaşamsal gıda aldığımızı sormamız gerekir ve eğer miktara dikkat etmektense kaliteye dikkat ederseniz, organizmanın ne kadar az gıdaya gereksinimi olduğunu saptarsınız Amerika'da "junk-food sendromu" vardır, burada bireyler bir masaya oturmak için bile kendilerine zaman ayırmazlar, ya arabada oturarak ya da bir Mc Donalds'dan öbürüne giderek yemek yerler ve bu biçimde günden güne şişmanladıkça şişmanlarlar. Her iki saatte bir aynı açlık duygusu oluşur, çünkü beden alması gerekeni almamıştır.

Eğer biz canlılık almazsak, evrim almazsak, o zaman beynimiz haberci maddeler salgılar. Bu haberci maddeler, bizim gıda almamız gerektiğini bize hatırlatırlar. Aldığımız gıdada canlılık eksikse, o zaman en geç besin değişiminden sonra yine acıkırsınız. Şimdi enerji bile almadınız, tam tersine enerji çaldınız. Çünkü ölü gıdayı hazmetmeniz için ölçülebilir enerjiye gereksiniminiz vardır. Bir de bunları hazmetmeniz için şöyle bir uzanmalısınız, aynı aslanlar gibi, çünkü ayağa kalkmak için artık enerjiniz kalmamıştır. Sadece bir elma yeseydiniz, o zaman ayık olurdunuz, canlı olurdunuz. Beden neye gereksinimi varsa, onu öz olarak ortaya çıkarıp alır. Elmayı sadece canlılığa ulaşmak için kullanır. Eğer içinde canlılık yoksa, o zaman elmaya gereksinimimiz yoktur.

70'li yılların sonunda İngiltere'de mikrodalga ile ilgili olarak ev kedilerinde tanınmış Oxford incelemesi yapılmıştır. Lütfen evinizde bunu kendi kedinize yapmayınız. Burada mikrodalganın besinlere etkisi test edilmiştir. Gıdalar mikrodalgalarla kimyasal-analitik olarak ne derecede değişmekteydiler. Kimyasal-analitik olarak hiçbir şeyin değişmediği saptandı ve bu daha sonraları mikrodalganın güçlü bir biçimde propagandasına yol açtı. Hatta mikrodalga işleminden sonra vitamin içeriği, yemeğinizi pişirdiğinizdekinden daha çoktur. Fakat vitamindeki enformasyon içeriği hâlâ korunuyor mu, bunun içinde hâlâ canlılık var mı? Bunu kritik olarak bir defa incelemeliyiz. Burada kediler haftalarca sadece mikrodalgadan geçmiş gıdalarla beslendiler, bu deneme kapalı ortamlarda yapıldı. Çünkü; yanlış değerlendirmemeliyiz ki, biz önemli ölçüde gıdayı solar frekanslarından alırız, yani güneşten her gün dalga boylarıyla enerji, evet canlılık alırız. Katı besinler bu gıda zincirinin en sonunda bulunurlar. Bizler her zaman yemek yemenin en önemli şey olduğunu düşünürüz, oysa en önemsizidir. Bu deneyde hayvanların güneşten gıda almalarına izin verilmedi ve normal katı gıdalarını yemeden kısa süre önce bunlar olağan mikrodalgadan geçiriliyordu, aynı biçimde hayvanların içtikleri su da mikrodalgadan geçiriliyordu. Kediler istedikleri yemeği yiyebiliyordu, her şey serbestti. 2-3 hafta sonra bile kedilerin doğallıklarını kaybettikleri saptandı. İlk etapta homoseksüel davranışlar ortaya koydular ve 4-5 hafta sonra da öldüler. 8000 kedi, kimyasal-analitik olarak gıdalarda her şey var olmasına rağmen öldü, hem de sürekli olarak yemelerine rağmen açlıktan öldüler.

Şimdi Kızılderilileri bir hatırlayalım; onlar bize 350 yıl öncesinin bir atasözünde, dolu tabaklarımız olacağını, ama yine de yiyecek bir şeyimizin olmayacağı günleri yaşayacağımızı söylemişlerdi. Onların beyaz adamla savaşmasına gerek yoktu. Onlar zaten kendi kendilerini yok edeceklerdi. Şimdi herkes kendi kendine sormalıdır, ne kadar gıda alıyorum? Bir gıdanın kalitesi nerede sağlanmıştır?

Burada çok önemli bir gıdadan bahsedeceğiz. Su'dan. Su kimyacıların severek tanımladıkları gibi sadece H2O değildir. Bunun ispatı için matematiğin bir kolu olan geometriye gereksinimimiz vardır. Adı, Geo:Dünya, Metri:Ölçü, Dünya ölçüsünden geliyor. Bunun arkasında tanrısal bir dünya ölçüsü vardır. Biz bunlara, kendilerini her zaman tekrar aynı mükemmel geometri ile yapılandıran, platonik yapılar diyoruz. İkisi de aynı olan hiçbir dağ kristalinin var olmadığını biliyoruz, fakat hepsi tamamen aynı yapıya, yani aynı altı köşeli geometriye sahiptir. Eğer böyle bir kristali fiziksel olarak incelersek, o zaman içlerinde elektrik olduğunu, yani gerçekten ölçülebilen elektrik olduğunu saptarız, biz bunu Pizoelektrik olarak tanımlıyoruz. Elektrik, enerjidir. şimdi enerjiyi bir tarafta enformasyon (bilgi), öteki tarafta canlılık olarak tanıdık. "Enformasyon" sözcüğünü bir düşünün: bir şeyi tekrar kendi asli formuna döndürmek/getirmek, bir geometriyi tekrar yapılandırmak. Hiç bilgisayarınızın ana parçasının ne olduğunu düşündünüz mü? Bilgisayarınızdaki bu çok küçük mikro chipi ? Bir kuvars kristali. Bu kristalin geometrisi, enformasyonlarınızın orada hafızalandırılmasını sağlar. Bu kristaller sadece silikon üzerine basınç ile üretilir, bunlar doğal dağ kristalleri değildir. Ancak sonuçta burada söz konusu olan sadece geometridir, buradaki durumda kuvarstaki altı köşeli yapı ve sudaki davranışı da hiç farklı değildir. Mısırlıların piramitlerde sadece geometrik yapı ile inisiyasyon amacı için kendini kullandıran enerji alanları kurduklarını biliyoruz.

Şimdi küçük bir deney yapalım: Burada küçük bir bakır piramit bulunuyor, aslında bunu doğru yönlere, yani kuzey ve güneye yöneltmeliydik, ancak açı derecesini Keops piramidine uygun yaptık, geometrik açıdan Keops piramidi ile aynı. Şimdi bir parça et alalım ve bunu ortadan ikiye ayıralım. Bir yarısını piramidin altına koyalım, öbür yarısını da sadece yaklaşık 20 cm yanına koyalım. Birkaç gün sonra piramidin yanındaki etin çürüdüğünü, piramidin altındaki etin ise sadece kuruduğunu saptarsınız. Bu nasıl olanaklı olabilir? Burada sadece 8 bakır çubuk olmasına rağmen, nasıl oluyor da başka enerji yasaları geçerli olabiliyor. Bu "Geometri" dir.

Kör bir traş bıçağını piramidin altına koysak ve yaklaşık 60 saat bekletsek tekrar keskinleşir. Bu, büyü değildir, bu elektromanyetik alanların yönlendirilmesidir. Bunlar geometri ile oluşur ve bu biçimde dünyadaki her şey ot sapına kadar geometriye göre kurulmuştur, yani platonik yapılardan ve platonik yapıların kendilerini sınıflandırmalarına göre hiçlikten enerji alanları kendilerini yapılandırırlar.

"Christos" sözcüğünü biliyorsunuz, "bilinç" demektir ve kristalde bu da vardır. Christ/Krist: bilinç, all: All (her şey), Allbewußtsein (Tam bilinçlilik). Bu, insanda da böyledir, sağlıklı ve güzel olduğu sürece neden böyle göründükleri, nasıl göründükleri gibi hiçbir şeyle ilgilenmiyorlar, ancak daha burunları akmaya başladığında hemen kendileri ile ilgili bilgi almaya başlarlar, başkalarıyla konuşurlar, sebebini öğrenmeye çalışırlar, vs. Bunu neden yapıyorlar? Çünkü bu bir basınç yapmıştır. Peki kristaller nasıl büyürler? Basınç geometrinin oluşmasını sağlar. Sıradan bir karbon alın ve yeteri kadar basınç uygulayın, o zaman mükemmel bir geometrisi olan mükemmel bir elmasa sahip olursunuz. İnsanda da aynı biçimdedir, çünkü eğer gönüllü olarak yoldan gidilmezse, acı formunda bir basınç, hastalık formunda bir basınç alırlar, ki bu daha sonra sizin sonunda bilincinizi genişletmeye başlamanızı sağlar. Bunun için yaşamsal gıdaya gereksiniminiz vardır. Sadece tabaktaki veya camdaki gıdaya değil, burada daha fazlası var, çünkü her konuşulan sözcük süptil(latif) maddesel düzlemde bir gıdadır. Konuştuğunuz her sözcüğü önceden düşünmüş olmalısınız. Bu düşünceniz bir dalga boyu üretir. Her şey her zaman sadece bu dalga boylarıdır. Fizikte ve aynı zamanda biyofiziksel mantıkta, eğer farklı kaynaktan iki aynı dalga boyu girişim yaparsa, birdenbire yeni enerji alanları oluştuğunu biliyoruz. Biz bu biçimde sadece yaşam (enerji) elde etmez, aynı zamanda yeni enerji formları da inşa ederiz. Kimyada biz bunu molekül evliliği olarak tanımlarız. Ve biz insanda bu evliliktir (düğündür). Bireylerin düğününde ne oluyor, aşık olduğunuz zamanı bir düşünün. Birden bire o bireyi, çok kısa bir süre önce tanımanıza karşın, tanıdığınızı düşünürsünüz. Bunu yalnızca bir duygu nedeniyle yaparsınız ve bu duygu sevgidir ve sevgi enerjidir, bu aynı elektromanyetik bir içtepidir, bu sizi mıknatıs gibi çeker. Gençler bunu birbirlerinin gözlerine derin derin baktıklarında, bir güven hissettiklerinde yapıyorlar. Sonra ne oluyor? Karıncalanmalar başlıyor, bedeninizdeki elektrik etkinleşiyor. Bunu kendinize açıklayamazsınız ve karıncalanmaları olan kişilere ne söylersiniz? Kimyaları uyuyor, o benimle aynı dalga boyunda. O gerçekten de sizinle aynı dalga boyundadır. Ve eğer o sizinle aynı dalga boyundaysa, eğer bu karşılanırsa, o zaman canlılık içeren ve yeni canlar inşa eden en önemli şey ortaya çıkar: Rezonans! Rezonans etkiyle tekrar düzen durumları sağlayabiliriz, orada geometri oluşur, orada enformasyon oluşur. Nerede bu sevgi sağlanamazsa, orada dizonans oluşur ve dizonans oluşan bu kişiler kendi içlerinde mahvolurlar. Bu kişiler kendilerini iyi besleyebilirler, ama buna rağmen güçleri ve enerjileri yoktur ve muhtemelen bu kişiler o anda artık yaşamın mantığını da görmezler. Bu elektriğe, bu akıma dikkat edin!

Her su molekülünün, her H2O molekülünün birbirinden farklı olması ve her zaman tekrar aynı tam mükemmel geometriyi ortaya koymaları ilginç değil mi? Çünkü bir su molekülü 104,7 derecelik bir açıyla mükemmel bir Tetraeder'den (dört kenarlı) başka bir şey değildir. Eğer bu biçimdeki 4 Tetraeder'i birleştirirsek, o zaman bir piramit elde ederiz. Mısırlıların muhtemelen bunu piramitleri inşa ederken düşünmüş olabilecekleri ve tam da 4 su Tetraederinin bir piramidi temsil etmesi ve bugüne kadar ki tüm matematiksel, fiziksel, astronomik ve astrolojik bilgilerimizi bu geometrik yapılardan yaratmamız ilginç değil mi? Tüm bunlar orada derin bir sır olarak durmaktadır. Şimdi bizim zamanımızda tekrar bütünsel düşünce ile bu eski bilgiye ulaşıldı, bu yeni bir bilgi değildir. Eğer bilincimizi tekrar genişletirsek, o zaman biz bu bağlantıları tekrar anlayacağız, yani bu yaşamsal gıdayı, yaşamı oluşturmayı. Bu nedenle bu kadar çok kimyasal düşünmemeliyiz.

Mesela elinize bir kitap versem, örneğin Almanya Tarihi hakkında ve bu kitabı okuldaki bilim adamlarına incelemeleri için versek, ne de olsa madde çok önemli! Sonuçlardan ne elde ederdik? Bir süre sonra bu kitabın en derin kimyasal analizini bilirdik, DIN normunu bilirdik, ağırlığını bilirdik, tutkal hakkındaki her şeyi bilirdik, bu tutkalın oluştuğu kimyasal bağlantıları bilirdik, baskısını, bunun kimyasallarını, hatta araştırmacı bir biyolog belki de bu kağıtların hangi ağaçtan geldiğini bile ortaya çıkarabilirdi; ancak bir şeyi bilemezdiniz: Almanya'nın Tarihi hakkında hiçbir şey bilmezdiniz, oysa bu kitabı alma nedeniniz buydu. Eğer içinde hiçbir şey yoksa, maddenin değeri ne kadardır ? Hepinizin bir televizyonu var, neden televizyon seyrediyorsunuz? Tabii ki bunu enformasyon içerdiğinden yapıyorsunuz. Eğitim nedenlerinden olsun, eğlence nedenlerinden olsun, bilgilenmek istiyorsunuz, tek neden bilgiye dayanmaktadır. Bilginin her formu bilincinizin genişlemesine neden olur. Şimdi bu dolabınızın üzerinde duran kutuya, televizyona mı bağlıdır, yoksa bu televizyondan yayılan dalga boylarına mı ? Çünkü eğer ben çatınıza tırmansam ve anteninizi sadece 2 cm oynatsam, ekranınız karıncalanır ve bu kutu değersiz olur. Burada söz konusu olan gerçekten de uzaydan uydular vasıtasıyla atmosfere ve oradan oturma odanıza giren bu dalga boylarıdır. Bunlar bir cihazla izleyebileceğiniz biçimde değiştirilirler. Bu nedenle hiçbir zaman vasıta olan aracıyı değil, bilakis buna bağlı olan saf enerjiyi, dalga boyunu, bu elektriksel frekans örneğini düşünün. Eğer bunlar yoksa, o zaman madde size yardım edemez. Bunlar sadece taşıyıcı malzemelerdir, bilgi taşıyıcıları. Bu biçimde yaşamsal gıda da sadece bilgi taşıyıcıdır.

Buna benzer başka bir basit örnek daha verebiliriz: Bir fobiniz olduğunu düşünün. Akşamları sokağa çıkamayacak kadar karanlıktan korkuyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Kendinize bir psikolog buluyorsunuz ve eğer terapiye başlarsanız, o size daha önce sahip olmadığınız bilgiler veriyor, bilincinizi genişletiyor. Hatta büyük bir olasılıkla sizi çocukluğunuza geri götürüyor ve daha önce bilmediklerinizi bilmenizi sağlıyor. Bağlantıların bilinçli olarak bilincinize yukarı gelmesine izin verdiğinizde, artık fobiniz kalmıyor. Ve şimdi psikoloğunuzun ölümcül bir kazaya kurban gittiğini ve sizin aslında bir sonraki hasta olduğunuzu düşünün. Ve şimdi bilim adamlarının ölen psikoloğu evinizin içine taşıdıklarını düşünün, çünkü eksik bir tarafı yok, tüm kemikleri orada ve öteki her şeyi. Tabii ki siz onun ölü olduğunu söyleyeceksiniz, ama bilim adamları da size ölü ya da diri, ne fark eder, biz size bilimsel olarak onun aynı kemiklere, aynı organlara sahip olduğunu kanıtlayabiliriz, derler. O zaman kendinize onun size nasıl yardım edebileceğini sorarsınız. Bir psikoloğa mı gereksiniminiz vardı, yoksa psikoloğun bilgisine mi? Çünkü artık ölü olduğundan bilgiye ulaşamıyorsunuz. Bunun aynısı gıda maddelerimiz için de geçerlidir. Çünkü sizin gereksiniminiz olan aslında bilgidir, bilgiyi taşıyan değil. Tam tersine şimdi psikolog size yük olmaya başlar, çünkü şimdi kokmaya ve çürümeye başlamıştır ve siz kendinizi ondan kurtarmak istersiniz ve bu ölü psikoloğun bağırsaklarınızda bulunan ölü gıda olduğunu düşünün. Eğer siz canlı gıda yerine ölü gıdayı kendinize alırsanız, size yük olmaya başlar, kendi kendinizden enerji çalarsınız.

Örneğin bir elmayı ele aldığınızda da bunu görüyoruz; elmayı önce kimyasal analitik ve biyolojik inceleyelim, o zaman bunun doğal bir yapısı olduğunu görürüz, şimdi de sadece 15 saniye mikrodalgaya sokalım, incelediğgimizde tüm vitamin ve öbür minerallerin henüz var olduğunu görürüz, fakat şimdi anorganik karakter ortaya koyar. Daha önce elmada bulunanlar nötr iken, şimdi asit oluşturucudurlar, sadece 15 saniye bir elmayı 180 derece ters yüz etmeye yetmiştir ve biyofiziksel açıdan frekans örnekleri artık yoktur. Daha önce elmayı elma yapan, elektromanyetik içtepi, canlılık artık elmada yoktur. Ve şimdi suya geliyoruz, çünkü her molekül bir Tetraeder'dir. Bu geometridir ve geometri molekülde var olduğundan, suyun çok belirli frekans örneği vardır. Bir su molekülü çift kutupludur, aynı gezegenimiz Dünyanın Kuzey ve Güney kutbu gibi. Bu biçimde her bir su molekülünün de bir elektromanyetik kuşakla çevrelenmiş bir eksi ve bir artı kutbu vardır. Gezegenimiz Dünyada, su gezegeninde yaklaşık %70 su vardır ve ilginçtir ki yetişkin bir bedende de %70 su vardır. Her bir hücrede de %70 su bulunması ilginç değil midir? Astronotların uzaydan çektikleri Dünya fotoğraflarının mikroskopla çekilen hücre fotoğraflarıyla benzer olması da ilginç değil midir? Makro kozmosda mikro kozmos.

http://micro.magnet.fsu.edu/primer/java/s cienceopticsu/powersof10/index.html

Su iki kutuplu olduğundan belirli yerçekimi ve kaldırma kuvvetlerine tabidir. Suda gravitasyon, yerçekimi gücü vardır. Bunu çok kolay benimseyebilirsiniz, su yukarıdan aşağıya doğru akar. Çok az kişi suyun kimyasal materyal olarak yukarıdan aşağıya akarken, tekrar aşağıdan yukarıya aktığını ve hatta saf ışık enerjisi olarak aktığını bilir. Eğer biz böyle bir suyu laboratuvar şartları altında incelersek, o zaman daha 18 molekül ve öteki 15 iyon bağlantısını saptarız. 33 farklı bağlantı yapılanması, sadece saf H2O olmasına rağmen. Bunun dışında bir milyar biyofotondan fazlası. Biyofotonlar nedir? Işık kuantları, saf ışık enerjisi. Bunu artık bugün dijital teknikte biyofoton emisyon ölçümleriyle ispatlayabiliyoruz. Prof. Popp(Pope)'un getirdiği ispat şöyledir, maddenin tüm formları donmuş ışık veya yavaşlamış enerjiden başka bir şey değildir. Sadece maddeden daha çok, enerji formları üzerinde düşünmeliyiz. Sonuç olarak maddeyi enerji oluşturur, tersi değil. Şayet maddenin herhangi bir formu kendini değiştirirse, (örn. bir organ, o zaman aslında organı düşünmemelisiniz, tersine aslında organınız kendini değiştirmeden önce) önce kendisini değiştirmek zorunda olan enerjiyi düşünmelisiniz. Bu biçimde çaresi olmayan hiçbir hastalık yoktur. Doktor, okul bilgileriyle ve tecrübeleriyle daha fazla yardım edecek durumda olmadığını prensipte söyleyebilir. Ancak hiçbirimiz, temelde bir hastalığın çaresi olmadığını söyleyemeyiz. Eğer biz bir problem ortaya çıktığında enerjiyi tekrar asli durumuna geri dönüştürebilirsek, o zaman buna otomatik olarak madde de uyacaktır ve bu işlemektedir, hem de bedeninizi oluşturan elementlerle, su ve tuz ile. Her banyo kültürünün temelinde su ve tuz vardır. Tüm bunlar hiç de yeni değildir. Birçok kür misafiri, Bad Reichenhall'a "Sole" (su ve Himalayalar'dan getirilen, içinde 27 ayrı elementin olduğu söylenen tuzun karışımını içmek için gidiyor ve tıbbi olarak da kanıtlanmış olarak kullanıyor. Buna rağmen maalesef tıbbi mantıkla hâlâ semptom tedavisi yoluna gidiyoruz. Ancak şimdi bir fikir değişimi var. Tüm bunlar bilinç durumunuza bağlıdır.

Yaşadığınız hayat daha önce oynamış bir filmden başka bir şey değildir. Siz bu filmin prodüktörüsünüz, rejisörüsünüz. Eğer bu filmde artık hoşunuza gitmeyen bir şey varsa, bu filmi kimin çevirdiğinizi düşünün, bu kişi sizsiniz, başkalarına kızamazsınız. O zaman filmi tekrar yazmanın, yeni bir film çevirmenin zamanı gelmiştir. Bu sizden başlar ve bunun için geliştirilmiş bilince gereksiniminiz var. Buna ilk etapta bu su ile, geometri ile, platonik yapılarla ulaşırsınız. Suyun içinde zaten enerjiyi sağlayan Tetraeder vardır. Bedende suyumuzun günlük olarak aşağı ve yukarı aktığı, içinde gizli canlı güç olan yaklaşık 90.000 km. sıvı bant vardır. Prof. Carol, doğru olarak bakılması(beslenmesi) koşuluyla ilkece insan gözesinin ölümsüz olduğunu kanıtlamış ve bunun için Nobel Ödülü almıştır. Fakat buna karşın biliyoruz ki, yaşlanma sürecine tâbiyiz ve yaşlanıyoruz. Bu neden oluyor? Neden bu gözeler ölüyor ve yenilenmeleri gerektiği gibi yenilenmiyor? Bu gözeden mi kaynaklanıyor, yoksa gözeyi çevreleyen göze suyundan mı kaynaklanıyor? Canlılık için önemli olanın göze suyu olduğunu çok hızlı anlayacağız. Aynı Carol(Prof.), kalbimizin aslında kendi motoruyla çalışan bir pompa olmadığını kanıtlamıştır. Okulda kalbimizin en önemli organımız olduğunu öğrendik. 24 saat, bir yaşam boyu sürekli aşağı ve yukarı kan pompalaması gerektiğini. Tam olarak gözlendiğinde kalbin aslında kendi motoru olmadığını bu nedenle de kalbi bir pompa olarak görmemizin yanlış olduğunu anlarız. Aslında kalp tam olarak gözlendiğinde bir tribündür. Bu tribün canlı bir güç tarafından, yani bedeninizdeki sıvılar tarafından işletilir. Bu her hücre suyunda, (ta kanımıza kadar) kendi hareketi saklıdır. Bu işletilen tribün bir ritim sağlar, kalp atışını bu kalp atışı, beyin akışımızın da bağımlı olduğu elektriği üretir. Beyin akışımızın tekrar dünya gezegenindeki atmosfer değeri ile karşılaştırılabilir olması ilginçtir. Atmosferimizin bir rezonans değeri vardır, bu Schumann-Rezonans frekansıdır, 8 Hertz'lik bir direnç değeridir. Ve prensipte beynin de aynı değeri ortaya koyması ilginç değil midir? Eğer inanmıyorsanız, bir doktora beyin akımınızı EEG cihazıyla ölçtürün. Doğa ile aynı frekanstadır, yani 8-10 Hertz. Eğer bu ritmin dengesi bozulursa, eğer siz bu ahengi terk ederseniz, o zaman suda bulunan önemli yasaları da terk etmiş olursunuz, gravitasyon ve levitasyon artık aynı oranda bulunmaz. Su, sarmal biçimde hareket eder, hiçbir zaman lineer değildir. Banyoda bir bakın, su girdap formunda hareket eder. Spiral oluşturan suyun hareketinin, genetik kalıtım bilgilerini içeren bedenimizdeki DNA ile tam olarak aynı olması ilginç değil midir?

Tam olarak nasıl aşağıya doğru akıyorsa, yukarıya doğru da akıyor, bunu çift helezon olarak adlandırıyoruz ve yerde ayaklarınızın üzerinde durmanızı sağlayan da budur, yerçekimi gücü. Öteki taraftan da her gün yukarı çıkmak istiyorsunuz, bir şeylere ulaşmak istiyorsunuz, sabahları ayağa kalkıyorsunuz, bu levitasyon gücüdür, bilincinizi genişletmek için, içinizdeki su kristalini bilgilendirmek için bu sizi her zaman tekrar yeniye, yukarıya çeker ve eğer bu denge bozulursa, içinizde bir canlılık kalmaz, o zaman bu sizi sözcüğün tam anlamıyla yere çeker ve büyük olasılıkla kendinizi yatağa atarsınız, çünkü hasta olmuşsunuzdur. Bedenimizin zeki fonksiyonu, molekül hareketini canlandırmamız gerektiğini hatırlatır. Bunu örneğin grip olduğunuzda anlayabilirsiniz. Hiç kendinize neden 37 derecelik bir beden sıcaklığınızın olduğunu sordunuz mu? Neden tam olarak 37 derece Sıcaklık nedir? Sıcaklık, moleküllerin hareket enerjisinden başka bir şey değildir. Neden bunun arkasında hep 37 derece sıcaklığımızın olmasını sağlayan aynı enerji bulunur? Eğer bizdeki denge bozulursa, neden sıcaklık birdenbire yükselir ve neden moleküller daha hızlı hareket ederler? Moleküller, tekrar yapı oluşturmak için düzen durumunu tekrar yapılandırmak için uğraşırlar. Çünkü nerede yapı varsa, orada yapı çerçevesi vardır, nerede yapı çerçevesi varsa, orada geometri vardır, nerede geometri varsa, orada bilgi vardır. Ondan sonra artık bakteriler, mikroplar ve virüsler çoğalamazlar. Tazelenmeye, iyileşmeye başlarız ve birdenbire tekrar gücümüzü buluruz, tekrar ayağa kalkmak isteriz.

Bu su hakkında düşünmelisiniz. Beyin suyunuz çok yüksek derecede kristal yapılanmadır, saf küçük kristaller, biz buna Molekül-Cluster adını veriyoruz. Birbirine bağlanmış olarak ve bu biçimde geometri olduğu için belirli bilgileri iletebilen bu yapıyı suda da buluyoruz. Bu sürekli olarak değişir. Düşünceleriniz nereden geliyor? Kimyasallarla suyun basitçe etkilenebileceğini biliyor musunuz? Bu suyu içtiğinizde düşünceleriniz değiştirilebilir. Klorun materyal düşünce yapılarının taşınmasını sağladığını biliyor muydunuz? Amerika'da yapıldığı gibi klorlu su içtiğinizi düşünün, orada yüzeyi %100 örten klorlu su içilir ve buna eğer flüor katarsanız, çünkü bunun dişler için iyi geldiği söylenir, ve ben size flüorun frekans örneğini ölçsem, o zaman size bu flüorun artık hiçbir isteğinizin kalmayacağı kadar beyin fonksiyonlarınız üzerinde uyumsuzluk yarattığını kanıtlayabilirim. İsteksiz olursunuz. Düşünün bunu iki jenerasyon boyunca tüm halka yaptılar. O zaman ne elde ederim? İsteksiz materyalistlerle dolu bir halk, bunlar o zaman her şeyi ben nasıl istersem, öyle yapacaklardır. Buna su ile ulaşılabilir. Bu yüzden neden böyle düşündüğünüz önemlidir ve suyun sizin için ne kadar önemli olabileceği önemlidir. 37 derecelik bir beden sıcaklığında beyin suyunuz buzlanmış bir durum alır. Bu jöleye benzer yüksek dereceli bir yapıdır. Bu yapıya mikro dalga uygulandığında, beyninizin kan bariyerinden aslında normal koşullarda kanınızda bulunup da ayrıştırılamayan hayvansal albümin geçtiğinde ve beyninize girdiğinde birden kristaller yapılarını değiştirmeye başlar ve sıvılaşır, beyninizin suyu sıvılaşacaktır. Nedenini iyi incelemeliyiz, nedeni daima geometride gizlidir. Örneğin suyun çeşitli hallerini ele alalım, gaz olarak buhar biçiminde, sıvı olarak su biçiminde ve katı olarak buz biçiminde görüyoruz.

Eğer suyu ısıtırsak ve su buharı elde edersek, o zaman su havada süptil bir formda olur. Peki biz ne soluyoruz? Tabii ki sadece oksijen değil. Tam olarak bakıldığında biz suyun en süptil formunu soluyoruz, bu nedenle bunu solumazsak sadece 3-4 dakika yaşayabiliriz. Aylarca yemek yemeyebiliriz, bu bize bir şey yapmaz, hatta 3-4 gün suyu içmezsek de dayanabiliriz, ama sadece birkaç dakika soluk almamamız ölmemiz için yeterlidir. Bu kristalleri, örneğin kar tanelerini soluyoruz. Suyun katı hali olan kar tanelerinin bir elektron mikroskobuyla fotoğrafı çekilmiştir. Burada çok küçük Tetraederlerin mükemmel bir düzeni vardır. İki aynı kar tanesinin hiçbir zaman birbirine benzememesi çok ilginçtir. Bu, bu maddeyi zaten oluşturan ışık kuantlarının düzenine dayanmaktadır. Kendini kristalize edebilmesi için her su molekülünde bir milyardan fazla biyofoton çalışır ve bunlar kendilerini sürekli olarak tekrar düzenlerler. Bu biçimde her su molekülü öbürlerinden farklıdır, her su molekülünün kendi kimliği vardır, aynı sizler gibi. Eğer kimyacılarımızı uzaya çıkarsak ve onların dünyaya bakmasını sağlasak, hepimizi aynı tutarlardı, sonuç itibarı ile hepimiz insanız, ama siz onlara "Hayır, ben değil, ben şuradakinden farklıyım" diye bağırırdınız. İşte kimyasal açıdan suya bu biçimde bakıyoruz, sadece H2O olarak, buna rağmen hiçbir zaman aynı olan iki kar tanesi yoktur. Şimdi bir deney yapalım ve kar tanesini doğal şartlarda eritelim ve bundan tekrar su yapalım, sonra da tekrar donduralım, tekrar tam olarak aynı kar tanesini elde ederiz. Bu nasıl olanaklı oluyor? Çünkü kim olduğunu hatırlayabiliyor. Suyun hafızası vardır, su bir bilgi taşıyıcısıdır. Maddeleşmeye sebep olan enerjinin formunu değiştirmediğimiz zaman, madde de değişmeyecektir. Çünkü o kim olduğunu biliyor. Bu olay sizin organizmanız için de geçerlidir. Bilim adamları suyun doğal bir homoöpatik olduğunu ve bizim su vasıtasıyla bizde eksik olan dalga boylarını alabileceğimizi kanıtlamışlardır. Bu biçimde kaybettiğimiz her şeyi dengeleyebiliriz. İtalya'dan Enza Enstitüsü'nden Dr. Cicollo, son yirmi yıl içinde tüm dünyadaki şifalı suları incelemiş ve şifalı suların öteki normal sulardan kimyasal yapıları aynı olsa da biyofizikzel açıdan farklı olduklarını tespit etmiştir. Yıllardır şifalı suları için Lourdes'a 6 milyon, Fatima'ya 2 milyon kişi, Medjegorye'ye, Sandamniano'ya ve benzeri yerlere gitmektedir. Bunun arkasında sadece dinsel değil de başka sebepler olamaz mı? Eskiden bu mucizeler açıklanamıyordu ve bu suların arkasında sevgili Tanrı'nın olduğu düşünülerek kutsal sular olarak anılıyordu. Aslında bu böyledir de, bunun arkasında sevgili Tanrı, doğa, bütünlük yatmaktadır. Onun vasıtasıyla bu olgun, canlı kaynak suyu bize ulaşmaktadır. Şimdi bu mucize suları inceleyebiliyoruz ve bu karakteristikleri gösteren sular gerçekten de kutsal kaynaklardır. Bir Japon bilim adamı olan Dr. Masaru Emoto, suyu sözcüklerle değiştirebilecek durumda olduğumuzu fotoğraf çekerek 10.000 deneyle kanıtlamıştır. Burada sözcüklerin gücünü düşünün, çünkü her sözcük önceden düşünülmüştür. Bu elektriktir, bu dalga boylarıdır. Bunlarla düzen, entropi, yani kaos yaratabilirsiniz. Her hangi birine aşırı derecede canlılık duygusu ve bağlantıları anlayacağı için yaşama gücü veya uyuyamayacak kadar korku verebilirsiniz. Sadece konuşulan sözcüklerle. Bu sıvı kristal yapının birdenbire tamamen değişmeye başlaması ilginç değil midir? Bunu Masaru Emoto mükemmel bir biçimde kanıtlamıştır. Sıvı nötr suyu alıp sözcüklerle yani bilgiyle yükleyerek ?4 derecede dondurmuş ve elektron mikroskobuyla fotoğraflarını çekmiştir. "Beni hasta ediyorsun" mesajı ile yüklediği suyun görüntüsünün aynı kanserli hücre yapısını ortaya koyduğunu tespit etmiştir.

http://www.hado.net

Burada gıdalarınıza ne kadar dikkat etseniz de çevrenizdeki kişilerin size yüklediği negatiflikler sizin yapınızı bozabilir ve hasta edebilir. Kristalleriniz parçalanır. Fakat yine de bedenlerimiz kendini mükemmel bir biçimde yenileyebilir, bedenimiz aynı bir akü gibi algılanmalıdır. Ancak bedenimiz şarj edilmelidir, insan bedeninin bu doğal regülasyon işlemine homoöstaz diyoruz. Dünyada hiçbir doktor, var olan 58.000 alopatik ilaçlardan hiçbiri tedavi edemez. Biliyor musunuz sizi kim tedavi eder? Kendiniz! Ve iyi bir doktor bunu size iyileşmeniz için gereksiniminiz olan bilgiyi tekrar vererek ve bu biçimde size destek olarak bu homoöstazı tekrar oluşturmanıza yardım ederek yapar. Bu nedenle "bağışıklık sistemi" sözcüğü yanlıştır. Tam olarak bakıldığında bizim bağışıklık sistemimiz yoktur, bizim entegrasyon sistemimiz vardır. Gerekli enerjiye sahip olduğumuz sürece bedenimiz zararlı maddelerle gerektiği gibi başa çıkabilir ve eğer çevremizde her zaman bize karşı negatif kişiler bulunuyorsa, buna karşın aktivitelerimizle ve pozitifliğimizle kendimizi koruyabiliriz. Ama eğer siz her gün negatifliğin içinde bulunursanız ve kendinizi korumazsanız, o zaman bu sizi en sonunda yapısı bozuk hücre formu olan kansere kadar götürebilir. Normal durumda hasta ve zayıf bireylerin sağlıklı olanlara oranla daha çok hasta ve zayıf çocukları olduğunu biliyoruz. Bedenimizdeki her bir hücrede de bu durum aynıdır. Tüm bu hücreler, hücre suyunuzun canlılığıyla bir geometriye, bir yapıya bağlıdırlar. Sizin için her şeyden önemlisi, hücre suyunuzun her alanındaki bu kristalleri tekrar yapılandırmak olmalıdır. Şimdi yeni bir deney yapabiliriz, bozuk, hasta bir suyu alalım ve sıvılaştırarak tek bir sözcük olan "Sevgi" sözcüğüyle yeni bir bilgi verelim. Bunu tekrar ?5 derecede donduralım ve elektron mikroskobuyla fotoğrafını çekelim. Birdenbire bu mükemmel kristali, mükemmel geometriyi elde ederiz. Bu deneyi tersten ve yüzden 10.000 defa yapabiliriz, bilimsel ve objektif olarak suyun düşünceyle ne kadar etkilenebileceğini yine kanıtlamış oluruz. Bedeninizin %70'i sudan oluştuğundan bu sizin için önemlidir. Kalitenin yanı sıra miktara da dikkat etmelisiniz, çünkü çok az su içiyorsunuz. Mükemmel organize olmuş bir beden oluşturmak için günlük en azından 2 litre su içmelisiniz. Eğer bireyle çok kahve, çok limonata ve benzeri içtiğini düşünüyorsa, o zaman bu çözüm değil, çünkü çamaşırlarınızı kahveyle yıkayamazsınız. Su mükemmel bir çözelti maddesidir ve her şeyi kendine bağlayabilecek durumdadır. Bu nedenle su içmek gerçekten çok önemlidir. Bedenimiz çok iyi bir biçimde kendi kendini iyileştirebilir. Çoğu kişi de bunu oruç kürleri vasıtasıyla, bunları bıçaksız ameliyat olarak da adlandırabiliriz, yaparlar. Bedeninizin tekrar temizlenmesini sağlayın. Sanayi tarzda gıdaların işlenmesiyle bedeninize almış olduğunuz inorganik maddelerden kurtulun. Bunun için de bunları çözen bir şeye gereksiniminiz var. Ve bu da su; su bunu başarır. Ve artık biyofiziksel olarak da kanıtlayabildiğimiz gibi, su yüksek derecede bir yapıya sahip. Ve bu yapılardan dolayı bedenimizdeki benzer titreşimleri içererek bir çok hastalıkları, Alzheimer rahatsızlığına kadar, ve beyinlerimizin kıvrımlarına yerleşmiş olan hafif ve ağır metal tortularını bile sökebilir. İsrail'de bir doktora gittiğinizde, orada bir gelenek vardır, hangi rahatsızlıktan dolayı gitmiş olursanız olun, sizi önce tekrar bekleme odasına yollayıp, yarım saat içinde içmek üzere size 2 Litre su verilir. Ve siz bu suyu içtikten sonra hâlâ şikayetleriniz varsa bundan sonra sizi muayeneye kabul ediyorlar. Birden beliren hastalıkların % 80'ini sadece su içerek iyileştirilebileceğini görmüşler ve bunun sadece suyun kalitesine bağlı olmadığı da tespit edilmiş. Bunun için su çözelti maddesi olarak biriken tüm atıkları dışarı taşımak için kullanılıyor. Örneğin burnunuz aktığında neler oluyor? Bedeninizde daha önceleri birikmiş olan zararlı maddelerin nötralize edilerek dışarı atılabilmesi için salgılar oluşuyor ve burnunuzdan dışarı çıkıyor. Aynı olay cildiniz için de geçerli olduğundan, bedeninize girmiş olan zararlı tüm maddeler cildiniz vasıtasıyla da ifraz edilir. Tüm problem aslında içeride, oraya girmemesi gereken maddeleri su yine dışarı taşıma kapasitesine sahip. Burada suyun miktarı kadar kalitesi de tabii ki önemli.

Artık bildiğimiz gibi su, 80 metrelik bir boru sisteminden geçtiğinde, canlılığını kaybediyor. Bu da borunun kötü olmasından dolayı değil de borudaki basınçdan oluşuyor. Suyun evlerimize kadar taşınabilmesi için gerekli olan basınç, suyun kendi hareketliliğini bozuyor. Suda çift helix biçiminde spiral hareket var, bu da suyun kristalinin oluşmasını sağlıyor. Suyun spiral hareketine zarar verildiğinde, kristal yapısı da bozuluyor ve kristal biçim olmayan yerde geometri de yoktur ve böylece enformasyon da oluşamaz ve neticede canlılık da yok olur. Ve neticede bu biçimde sadece 80 metre boru hattı ile suyun canlılığını almış oluyoruz. Şimdi ayrıca kimyasal-analitik olarak açıklamamız gereken şeyler var.

Yasaları koyanlar, su kimyasal olarak temiz oldukça belli değerler çerçevesinde bulunmasını şart koşuyorlar. Ve bu sınır değerleri de istedikleri gibi zaman zaman aşağıya veya yukarıya çekebiliyorlar. Halen tarım sektöründe 300 çeşitten fazla inorganik kimyasal yapıya sahip tarım ilacı kullanıldığını ve bunların neredeyse 280'i kanserojen olduğunu biliyor muydunuz? Kanser nedir? Kanser kaos'tur. Kaos'u düzeltin, entropinin oluşmasını, yani tekrar düzenin oluşmasını sağlayın. Ve tüm bu inorganik bileşimler, bu pestisidler tam tersinin oluşmasını sağlıyorlar.

Tarımda kullanılan ilaçlar yer altı sularına karıştığından tekrar bize çeşmelerimize geliyor. İlginç olan, 1992'ye kadar yasayı koyanlar bu 300 tarım ilacından sadece 63'ünün analiz edilme zorunluluğunu getirmiştir. 280 ilacın kanserojen olarak bilinmesine rağmen sadece 63'ünün ölçülmesi sanki bunların yokmuş gibi varsayılması ilginç değil mi, kalanların isimleri bile bilinmiyor ve bunlar için hiç bir sınır değer konulmamış. Ve zamanla bu ölçülen 63 ilacın değerleri yükseldikçe, tolerans değerleri de yükseltilmiş. Suyun kalitesini düzelteceğine içindeki maddelerin tolerans değerleri ile oynanmakta. Aksi takdirde bu suyu size satmamaları gerekir. 1992'den beri de zaten bu 300 tarım ilacından sadece 18'i ölçülmekte. Ve böylece aslında neler içtiğinizi düşünebilirsiniz.

Örneğin bunların içinden birini çıkaralım: Mesela Nitrat kanserojendir. Sadece kimyasal olarak bir zehir olmasından dolayı değil sebebi çok daha başka. Nitrat, bir kimyasal yapı olarak belli bir dalga boyuna sahip, dolayısıyla bir elektromanyetik kuvvete? Bedeninize Nitrat girdiğinde rezonans yerine disonans oluşur, çünkü bedenimiz Nitrat içermediği için bu madde ile rezonansa geçemiyor. Oluşan disonans bedende kaos oluşturuyor ve birden, bazı hücre grupları dejenere olmaya başlıyor, çünkü sürekli bir elektromanyetik içtepiye maruz kalıyorlar. Aslında bedenimiz kendini tekrar rejenere edebilir fakat her gün aynı içtepilere maruz kaldığında, artık Nitrat'ın miktarının da önemi kalmıyor, tekrar eski yapısını koruyamıyor. Örneğin suya bir taş atıyorsunuz, bir dalganın, dalga boyunun oluşmasına sebep oluyorsunuz. Suya sadece içine taşı atarak bir enformasyon vermiş oluyorsunuz böylece. Aynı anda taşı derhal çıkarsanız bile oradaki dalgayı yaratmış oluyorsunuz. Konu oradaki kimyasal yapıyı değil de negativiteyi yaratan disonans dalga boyunu nasıl çıkarabilirsiniz? Bizim de artık biyofiziksel olarak kanıtlayabileceğimiz gibi bu işlemi yapmak için ?suyu canlandırma cihazları? vardır. En iyi içebileceğiniz su, doğal temiz kaynak suları, artezyen suları, agratopejik artezyen kaynakları. Agratopejler, yeraltından kendi güçleriyle yukarı çıkan yer altı artezyen sularıdır, çünkü suyun da kendine has bir olgunluk derecesi vardır. Su, yağmur olarak yere indiğinde bunu "juvinil" su olarak adlandırırız. Bu suda solar frekanslar ölçülebiliyor fakat jeomanyetik frekansların da oluşabilmesi için su yerin çok altına inmesi gerekiyor, ?toprağın kanı? haline gelmesi gerekiyor.

Yeraltında tamamen olgunlaşan ve tüm jeomanyetik frekans desenlerini içine alan ?toprağın kanı?, kendi başına 1000'lerce metre derinliklerden girdap biçiminde yukarı çıkabilecek güce ve enerjiye sahip oluyor.

Siz şişeden mineral suyu içtiğinizde bunu bedeniniz alamaz, işleyemez, çünkü mineral suyundaki mineraller inorganik yapıya sahipler. Bunlar zararlı değiller fakat hücreler için kullanılabilir değiller. Böylece kanınıza kadar giren kalsiyumun hücrelerinizde özümsenemediği için hiçbir faydası olamaz. Burada konu Kalite'ye geliyor. Su, kristal gibi basınç ile elementlerin koloidal oluşmasını sağlayamadığından elementler inorganik kalıyor ve bu yüzden bedeniniz de bunları alamıyor. Bazıları, bunların bir kısımları belki alınabilir diye düşünse de bu kesinlikle olanaklı değil. Bunu kahvaltıda tabağınıza bir çubuk demir koymuş gibi de düşünebilirsiniz. Sudaki mineralleri alabilirseniz, çubuktaki demirleri de yiyebilirsiniz. Bu da olanaklı olmadığı için suyun hangi mineralleri içerdiği de önemli değil. Önemli olan, suda hangi frekans desenleri var, bu mineraller halen iyonize durumda mı ve etrafları su kılıfı ile çevrili mi? Çünkü biz bu suyun yapısını bozduğumuzda, içindeki iyonize ve suya elektromanyetik dalga boyları veren elementlerin başka elementlerle birleşmesini sağlamış oluruz. Bu da genellikle boru basıncı veya suya katılan karbon diyoksitlerle yapılır, böylece suyun doğal oksijeni alınıp, nitrojen katılır, halbuki bizim amacımız bedenden nitrojeni uzaklaştırıp oksijen verebilmek olmalıdır. Böylece oluşan ?molekül evliliklerinde?, örneğin pozitif yüklü kalsiyum ile negatif yüklü hidrojenkarbonatlar birleşirler. Aslında, bunlar su canlı olduğu sürece, yani bir yapıya sahip olduğu sürece, aralarında su bir duvar gibi olduğu için iyonal yapılarından dolayı birleşemezler ve bedene zararlı hale gelemezler. Kalsiyum ve hidrojen karbonat örneğinde yeni oluşum kalsiyum bikarbonattır, yani kısacası kireç oluşur. Ve siz de bunu evinizin borularından dışarı atabilmek için en pahalı cihazları kullanırsınız. Bunu yaparken kendi bedeninizdeki kireçlenen borularınızı/damarlarınızı hiç düşünmezsiniz. Yaşlandıkça damarlarımız ve beynimizdeki sinir iletişim bağları dahil kireçleniyor ve doğal olarak enformasyonu iletmek için köprü kurulamadığından unutkanlık başlıyor. Burada oluşan kireçleri çözebilmek için canlılığa, enformasyona veya yapıya gereksiniminiz var. Suyun geometrisine gereksiniminiz var. O zaman, oluşan molekül birleşimlerini de kırabilirsiniz.

Biz, araştırmalarımız çerçevesinde, segmanter diyagnostik ve organometri ile, medes diye adlandırdığımız, enerjetik seviyede ölçüm yapabilen bilimsel bir cihaz sayesinde, organizmadaki patolojik rahatsızlıkların bile sadece su ile rejenere edilebileceğini kanıtlayabiliyoruz. Uzun yıllar boyunca teşhis amaçlı takip altında bulundurduğumuz hastalar var.

Bizler, doktor değil de sadece biyofizikçi olduğumuzdan bizim kendi kendimizi rejenere ettiğimizi, doğanğn iyileştirdiğini biliyoruz. Örneğin bir hastamızı segmanter diyagnostik ile değerlendirdik, bunun için bedenine 1,2 V doğru akım vererek direnç değerlerini değerlendirdik ve böylece bir organın elemansel titreşim karakterinin hücre bazına kadar nasıl değiştiğini inceledik. Bedeninizdeki organlar maddeden oluştukları ve çeşitli element bileşimleri içerdikleri için, her bir organın ayrı titreşim karakteri vardır. Örneğin bir akciğerin doğal durumdaki titreşimi yaklaşık 40 Hrtz civarındadır. Her gün içki alıyor ve ciğerlerinizi yıpratıyorsanız, zorlanmadan dolayı neredeyse 58 Hertz'e kadar yüksek titreşecektir. Bu da, eğer ciğerin enerji seviyesini 40'tan 58 Hertz'e yükseltirsek, organın maddesel yapısının da değişmesi söz konusudur ve bu da organda bir dejenerasyona sebep olacaktır. Bu olay da aynı kanserde olduğu gibi birden oluşmayacak, yıllarca organın maruz kaldıklarının sonucu olarak ortaya çıkacaktır. En başında enerji seviyesinin değiştiğini unutmayalım. Mesela bir hastamızın beyninin sağında bir tümör var. Tümör, organ seviyesinde kırmızımsı olarak görülmektedir. Bunu enerjetik seviyede ölçtüğümüzde, ki bu ölçümü kanser organ üzerinde görülmeden çok önce yaptığımızda hastayı uyarabiliriz, beyninde tümör olan hastaya bedeninde eksik olan frekansları içeren bir su içirdiğimizde (zarar görmüş olan yerler: epifiz, hipofiz, merkezi sinir sitemi vs.) çok farklı bir tablo ile karşılaşıyoruz, sadece 17 dak. sonra değişiklik oluyor.

Fakat bu kadar kolay olamayacağını siz de tahmin edebilirsiniz, tüm bir ömür boyunca yanlış yaşayıp mucize suyu içerek iyileşebileceğinizi sanmayın. Bu hasta tabiiki tekrar eski yapısına düşecektir, çünkü artık organ seviyesinde destrüktürasyon başlamıştır. Beden kendini bu negatif duruma o kadar alıştırmıştır ki 2-3 saat içinde eski patolojik tabloya geri döner. Fakat bunun bize gösterdiği, suyun içinde öyle bir enerji var ki, eksik olan tekrar yerine getirilebiliyor ve rejenerasyon gerçekleşebiliyor. Bu hastaya belki her gün 2'şer litre bu sudan içirsek ve birkaç yıl devam etsek, bedendeki her yapıyı değiştirebiliriz. Bu yüzden tedavi edilemez hiçbir hastalık yoktur. Her biçimi değiştirebilirsiniz. Bedenlerimiz morfojenik bir alandan oluşuyor. Bizlerin bu bedenlerin biçimlerini oluşturan neticede enerjidir.

Örn. bir hastanın ayağını kestiğimizde ayak parmağını algılayabiliyor, çünkü enerjetik seviyede o enerji var, buna da fantom ağrıları deniyor. Bu kişinin aurası, yani enerji seviyesi ölçülebilir durumda.

Çalışmalarımız kapsamında hastalarını su ve tuz ile iyileştiren 65 doktor, 150'ye yakın icazetsiz pratik hekim ve çeşitli klinikler var. Bunların sayıları günden güne çoğalıyor. Bireylerin sadece çok basit araçlarla en ağır hastalıklardan bile nasıl iyileştirilebileceğini görmenizi istiyoruz, bunun olanaklı olduğunu bilmenizi istiyoruz. Bu sadece bu yılın moda tıbbı değil, bunlar en doğal maddeler, suyunuzu doğadan almaya çalışın, has su içmeye çalışın. Günlük gereksiniminiz olan 2 Ltr. İçin. Güzel bir kaynak bulup, kimyasal analizini yaptırma gayretine girin, çünkü zararlı kimyasal madde olmayan yerde, yapı var olduğu için mikrop da oluşamaz. Böylece bu suyun canlılık içerdiğine dair elinizde bir garanti olur. Alabalıkların yaşadıkları akarsular kesin temiz olur, çünkü alabalıklar çok hassas balıklardır, suyun içinde gravitasyon ve levitasyon dengesi bozulduğunda suyun kalitesi bozulur ve alabalıklar bunu derhal algılar. Bu balıklar suyun içinde başka güçlerin de var olduğunun farkındalar, levitasyon gücünü kullanarak suyun içinde durabiliyorlar ve suyun içsel gücü olan saf ışık enerjisini kullanarak akım yönünün tersine yüzebiliyor. Bu kaynaklardan beslenen sulardan faydalanmalıyız. Bu tip sular sadece geçen hafta yağmur yağarak orada birikmiş değil yıllarca 100-200-300 yaşında olabiliyor ve radyometrik ölçümlerle bunu tespit edebiliyoruz. Bazı fosil sular vardır ki bunlar toprağın kanı olarak 6, 7, veya 8000 yıl yeraltında beklemiş ve oluşmuşlardır. Bu suları bulup kullanmalıyız ve bunu sadece bencil olarak sağlığınız için değil de bilinçlenmeniz için, bilinçli biri olmak için yapın. Sağlığınıza kavuşmanız bunun yan etkisi olarak yaşamınıza girecektir.

Yaşamınızda bilinçli tüketin, sadece reklâmı yapıldığı için ve aslında gereksiniminiz olmadığı bir şeyi almayın. Reklâmlar da zaten gereksiniminiz olmayan ürünler için yapılır, yoksa siz hiç havuç reklâmı gördünüz mü? Onu zaten alacaksınız. Bu yüzden daha güzel, daha sağlıklı, daha mutlu olabilmeniz için sizin aslında pek de gereksiniminiz olmayan şeyleri satın almanızın teşviki için reklâmlar yapılır ve siz böylece ticari anlamda bağımlı kalırsınız. Aksi takdirde, örneğin gereksiniminiz olan her şeyi kendi kaynaklarınızdan karşılıyor olabilseniz ve daha az çalışmanız gerekse, zamanınız kalacak ve siz kendinizi geliştirmek için eylemde bulunacaksınız ve bilinçleneceksiniz. Ve tüm bunların gerçekleşmemesi için sürekli çalışmanız gereklidir, ki böylece kendinize zaman kalmasın ve aslında nelerin olup bittiğinin farkına varmayasınız diye. Ve 65 yaşında emekli olana kadar çalışır ve pillerinizi tüketirsiniz. Burada sadece sistemin suçu yok, biz değil miyiz kimyasal temizliği, daha ucuz ürünleri vs. talep eden? Biz değil miyiz, nicel düşünen? Sanayi sadece taleplerimize cevap veriyor. Bizler daha bilinçli olmaya başlamalıyız, satın alma fanatizminden vazgeçmeliyiz, kendimize karşı daha radikal olmalıyız, radikal sözcüğü Latince'den radikus : kök'ten geliyor. Köklerimize geri dönmeliyiz, yaşamlarımızın amacını görmeliyiz ve bunu doğal canlı su ile başarabiliriz. Artezyen suyu bulduysanız mutlaka cam şişelere koyun. Bu sulara ulaşamayanlar Suyu canlandırıcı cihazlar kullanabilirler. Bu cihazlar, borulardaki basınçtan dolayı bozulan suyun yapısını tamir ediyorlar. Böylece, kristalline yapısı olmayan, yani yapı ve böylece enformasyonu içermeyen suyu fiziksel bir yöntem ile tekrar canlandırabiliriz, enerji verebiliriz. Bunun için değişik yöntemler var, örn. levitasyon(Hachening'e göre anafor yapma), kristalizasyon, manyetizm, canlandırma. Prensipte tüm yöntemler suya tekrar bir frekans desenini yüklemeye çalışıyorlar. Laboratuvar şartları altında bunu yüzey gerilimi ile tespit etmemiz olanaklı. Çeşme suyunun yüzey gerilimi daima 73 Dune'dur. İyi bir kaynak suyun gerilimi 58, 60, 62 Dune olabilir. Bizim kanımızın değeri 42 ve 44 Dune civarındadır. Gıdaları özümlememiz için bu değerin kan değerimize en yakın olması daha uygun. Ve bizim için en uygun olan taze sıkılmış meyve suyudur. Taze meyve suyunun yapısı o kadar uygun ki, yüzey gerilimi aynı kanımızın değeri gibidir. Bunu tuzlu su ile (buna ?sole? diyoruz) de yapabiliriz. Doğal bir Sole'den bir bardak doğal suya 1 çay kaşığı ilave ettiğinizde izotonik bir çözelti elde edersiniz. Bu çözeltinin değeri de aynı kanımızın değerindedir, çünkü mükemmel bir yapıya sahiptir. Kaynak/Artezyen suyu da bu değere çok yakın. Su, suyu canlandırma cihazlarından çok hızlı geçtiğinden çok kalıcı bir biçimde onarılamıyor. Bunun için su ile temas etmesi gerekmeden, sadece fiziksel bir metotla frekans değişimi sağlanıyor. Fakat bu cihazlar pek de ucuz sayılmaz. Bu cihazlarla suyun kimyasal yapısı değişmez, örn. suyunuzda nitratlar varsa, onlar arındırılmaz. Suyunuzdaki kimyasalları çıkarmak için ters osmozlu cihazlar kullanmalısınız, zararlı elementler bunların zarlarından ölçülerinden dolayı geçemez ve süzülürler. Kimyasallarınızı arıtan cihazların sonucunda kimyasallardan arınmış fakat cansız su elde edersiniz. Suyu canlandırma cihazları da çok pahalı olduğundan bunun yerine bir avuç kuvars kristalini temiz kaynak suyuna koyarak cam sürahi içinde bekletirseniz, kuvars kristalin hexagonal yapısından dolayı, geometrisi var olduğu için pizoelektrik içerdiğinden suyu canlandıracaktır. Kristalin pizoelektriği suyun tetraeder-yapısını tekrar yerine getirebiliyor. Bunun için herhangi bir kristali kullanabilirsiniz, gül kuvarsı, ametist vs. önemli olan hexagonal biçimli olması. Bu kristallerin birini bir cam sürahiye koyup ertesi gün içtiğinizde, gerçekten canlı su elde etmiş oluyorsunuz. Kesinlikle plastik kavanoz kullanmayın, çünkü dizonans titreşimler yüklersiniz. Camın yapısı kuvars tozu içerdiğinden zaten bir hexagonal şekle sahip ve içine konulanı etkileyecektir. Ertesi gün suyunuzu içtiğinizde koyduğunuz kuvars kristali biçimini hiç değiştirmemesine rağmen, siz de tadındaki yumuşaklığı fark edeceksiniz. Biz, size bilimsel olarak kristallerle suyun canlandırılmasında suyu canlandırma cihazlarıyla kıyaslandığında yüzey gerilim değerleri aynı veya daha iyi olduğunu kanıtlayabiliriz. Bu cihazların çoğu kuvars kristali içeriyor.

 

Peter Ferreira )


- SUBYE[Fr. SOUS-PIED] ile SUBYE[Ar. < SABİ] ile SÜBYE[Yun.] ile SÜBYE[İt.]

( Ayağın altından geçen, tozluğa ya da pantolon paçalarına bağlanan şerit. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. İLE Mürekkep balığı. | Badem içi, kavun çekirdeği gibi şeylerden yapılan, boza koyuluğundaki şerbet. | Pirincin, boza haline gelene kadar koyulaştırılarak pişirilmesi. İLE ... )


- SULTANÎ (YAPRAK/PUL) MERCİMEK[Fars.] ile YEŞİL(SIRA) MERCİMEK[Fars.] ile (KABUKLU) KIRMIZI MERCİMEK[Fars.] ile KIRMIZI İÇ MERCİMEK[Fars.] ile YEŞİLİMSİ/SARI İÇ MERCİMEK[Fars.]

( YASMIK )

( Kabuk renkleri, yeşil ya da sarımsı yeşildir. Pembemsi-sarı yeşil, grimsi-sarı yeşil, sarımsı-yeşil üzerinde koyu yeşil benekli olanları da vardır. Kotiledon renkleri, yeşilimsi sarı, taneleri yassı, yuvarlak ve çapı, 6 mm.'den büyüktür. İLE Genellikle yeşil ya da sarımsı olmakla birlikte sarımsı-pembe yeşil, grimsi-yeşil olanları da vardır. Taneler, yanlardan basık, yuvarlak ve tane çapı, 3 mm.'den büyüktür. İLE Kabuk rengi, genellikle grimsi-kırmızı olmakla birlikte, sarımsı pembe üzerine koyu mavi ya da grimsi üzerine koyu mavi ya da siyah benekli ve sarımsı yeşil renkli olanları da vardır. Kotiledon rengi, turuncu kırmızıdır. Tanelerin yanları basık, yuvarlak ve tane çapları, 3 mm.'den büyüktür. İLE Kotiledon renkleri, turuncu kırmızıdır. Kotiledonların iç yüzeyleri yuvarlaktır. İLE Kotiledon renkleri, yeşilimsi sarıdır. Kotiledonların iç yüzeyi düz, dış yüzeyi yuvarlaktır.[Türkiye'de, Kışlık Pul 11, Kışlık Yeşil 21, Kışlık Yeşil 31, Fırat 87, Sazak 91, Kışlık Yerli Kırmızı, Emre 20, Kayı 91, Erzurum 89, Malazgirt 89, Seyran 96, Ali Dayı, Meyveci 2000 adlarında tohumluk üretimi yapılan çeşitleri bulunmaktadır.] )

( ADES[çoğ. A'DÂS], BÎKA )

( ÂŞ-I HALÎL[bitkibilimde]: Mercimek. )

( LENS CULINARIS )


- SÜLÜK ile SÜLÜK

( Sülüklerden, tatlı sularda yaşayan, gövdesinde yirmi iki sindirim kesesi olduğundan, bir kerede, ağırlığının sekiz katı kan emebilen, halk arasında bazı kan hastalıklarının tedavisinde yararlanılan hayvan. İLE Asma bıyığı.[Asma dallarının çevresine tutunmasına yarayan yeşil uzantılar.] )

( SÜLÜKLER: Halkalılar takımından, tatlı ve tuzlu sularda yaşayan, uzun ve yassı gövdeleri, otuz dört parçadan oluşmuş, gözleri gelişmemiş, iki çekmenli; kan emen türlerinde, tükürük bezlerinin bir salgısı, kanın pıhtılaşmasını önleyen bir enzim yapan asalaklar sınıfı. )

( HIRUDO MEDICINALIS cum ... )


- SÜLÜN ile TEPELİ TAVUK/HOATZİN["watsin" olarak okunur]

( Sülüngillerden, kuyruğu çok uzun bir kuş. İLE Kursağı(ön mide), midesinden 50 kat büyüktür. [Toplam gövde ağırlıklarının 1/3'ünü oluşturur.][Bir öğünü sindirmeleri 2 gün sürer.][Ağaçlara tırmanırlar.][Güney Amerika'da yaşarlar.] )

( ... İLE Kursağı, uçma kaslarını çalıştırmak için gereksinim duyduğu alanı kısıtladığından dolayı kötü uçuculardır. )

( ... İLE Dengelerini sağlamak için kursağının alt tarafında kayışımsı bir çıkıntı bulunur. [Bir dal üzerine tünediğinde buna yaslanır.] )

( ... İLE En ağır hareket eden kuş türüdür. )

( ... İLE "Pis kokulu kuş" olarak da bilinirler. [Yağ asitlerinin kursakta mayalanmasına bağlı olarak.] )

( ... İLE Hiç durmadan homurdanır, hırıltılar çıkarır ve ıslık çalarlar. )

( OPISTHOCOMIFORMES )

( [Astek dilinde] ... ile UAZIN [Sülün demektir] )

( ... ile Hoatzin )

( ... İLE Yavrularının, kuşların atası olarak kabul edilen Archaeopteryx fosiliyle paylaştığı ortak bir özelliği vardır. [Kanadın ilk iki "parmağı" iki pençe biçiminde biçimlenir.] )

( TEDRUC ile ... )

( BÛR/TEZERV ile ... )

( ... vs. HOATZIN )

( PHASIANUS COLCHICUS cum OPISTHOCOMUS HOAZIN )

Bugün[15 Ekim 2025]
itibarı ile 1.789 başlık/FaRk ile birlikte,
1.789 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(7/9)