Bilim ve Bilgelik'teki(İlim ve İrfan) FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(21/30)
- NESNE ile/ve/değil/yerine/<>/>< KAVRAM
( Yıkılabilen ve yıkanabilen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Yıkılamayan ve yıkanamayan. )
( vs./and/||/<>/and/but/< CONCEPT
CONCEPT instead of OBJECT )
- NESNE ile/ve TANIM ile/ve KAVRAM
( OBJECT vs./and DEFINITION vs./and CONCEPT )
- NESNEL KAVRAM/LAR ile/ve/<> BİLGİ İÇEREN KAVRAM/LAR
( Açıklanırlar. İLE/VE/<> Anlamlandırılırlar. )
- NESNEL ÜRÜNLER ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÜŞÜNSEL "ÜRÜNLER"
- NESNE/LER ile/ve/||/<>/> KİŞİ/LER
( Aldığın yere bırakılmalı. İLE/VE/||/<>/> Hak ettiği yerde bırakılmalı/tutulmalı. )
- NESNELERİ TANIMAK ile/ve/||/<> KENDİNİ TANIMAK
( Onları aydınlatmak. İLE/VE/||/<> Aydınlanmak. )
- NESNEL/OBJEKTİF DUYGULAR ile/ve PAY ALMA/KATILMA DUYGULARI ile/ve DURUM (İÇERİKSİZ) DUYGULARI
- NESNENİN "GÜZELLİĞİ" ve/||/<>/> YETKİN/LİK
( Kendini oluşturan bölümlerle birlikte, göstermiş olduğu uyumdur. VE/||/<>/> Bir şeyin, kendi kavramıyla uygunluğu. )
( Doğa, en yüce uyum ve yetkinliktir. )
- NESNENİN (T)ÖZÜ ve/||/<> İNSANIN (T)ÖZÜ ve/||/<> TİNİN (T)ÖZÜ
( Çekim, zorunluluk. VE/||/<> Özgürlük. VE/||/<> Eylem. )
- NESNENİN/MALIN/PARANIN:
YOKLUĞU ile/>< VARLIĞI
( Paylaşılması kolaydır. İLE/>< Paylaşılması zordur. )
- NESNESİZ ile/ve/||/<> DÜŞÜNCESİZ
( Nesnesiz ve düşüncesiz, kültür olanağı yoktur. )
- NETLEŞTİRME ile/ve/değil/||/<>/< AYRIŞTIRMA
- NETLEŞTİRMEK ile/ve/<> YÜZLEŞ(TİR)MEK ile/ve/<> YORUMLAMAK
( Psikoterapi yöntem ve süreçleri. )
- Neyi, nasıl ve ne zaman söyleyeceğini bilmediğin için SUS!!! -ve
- [ne yazık ki]
NEYİ
BÖLÜŞEMİYORUZ? ve/||/<> NİYE DÖVÜŞÜYORUZ?
( Hiçbir mal, bizim değil! VE/||/<> Hiçbir can, bizim değil! )
- NEYİN ARANILMASI GEREKTİĞİ ile/ve/değil/yerine NEREDE ARANILMASI GEREKTİĞİ
- NEZÂFET ile/ve/||/<> NEZÂHET[< NEZH(NEZİH)] ile/ve/||/<> NEZÂKET[Farsça NÂZİK'ten, Arapça kalıbına yakıştırılarak]
( Temizlik, paklık. İLE/VE/||/<> Ahlâk temizliği. | İncelik. İLE/VE/||/<> Kişilere saygılı ve incelikle davranma. )
- NEZÂKET:
BAŞKASINI RAHATSIZ ETMEMEK değil BAŞKASI İÇİN RAHATSIZLIK DUYMAK
- NEZÂKET [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- NEZÂKET[Farsça NÂZİK'ten, Arapça kalıbına yakıştırılarak] ile/ve/<>/< ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK/TEVÂZU'/TADA'DU'[< Dİ'DA]
( Özüne varmanın ilk adımı, alçakgönüllülüktür. )
- NEZÂKET >< AZÂMET
( Nezâket, azâmetten korkar. )
- NEZÂKET ile CESÂRET
- NEZÂKET ile/ve/<> EDEB
- NEZÂKET ile/ve EHLİYET
- İNCELİK/NEZÂKET[Ar.] ile/<> İKİYÜZLÜLÜK/RİYÂ[Ar.]
( Nezâkette, çoğunlukla, bir parça ikiyüzlülük saklıdır/vardır. )
- NEZÂKET ile/ve/<> KÜLTÜR
( POLITENESS vs./and/<> CULTURE )
- NEZÂKET ile/ve NEDÂRET
- NEZÂRET ile/ve/||/<> BASÎRET
- [ne yazık ki]
NİCE KİŞİLER ile NİCE GİYSİLER
( [ne yazık ki] Görürüz, üstünde giysi olmayan. İLE Görürüz, içinde insan olmayan. )
- NİCELİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NİTELİK
( Bölünebilir olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bölünemez olan. )
( Altın, altınlık niceliğinde, altınlık niteliklerini barındırır. )
( ARITHMOS ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EIDOS )
( [not] QUANTITY vs./and QUALITY
QUALITY instead of QUANTITY )
- NİCELİKSEL MATEMATİK ile KAVRAM MATEMATİĞİ
- NİCELİKSEL VAROLAN ile/ve/değil/||/<> NİTELİKSEL VAROLAN
( Cansızlar, bitkiler ve hayvanlar. İLE/VE/DEĞİL/||/<> İnsan. )
- NİÇİN? ile/ve/değil/yerine/önce/||/<>/>/< NASIL?
( Ne için? İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/<>/>/< Ne asıl? )
( Niçin'i olan, nasıl'a [biraz/bazen] "katlanabilir". )
( Sokrates öncesi > Sokrates > Platon > Aristoteles. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/<>/>/< Aristoteles > Descartes > Newton > Kant > Hegel ve sonrası. )
- NİKMET ile/> HİKMET
- NİMET ve MUHABBET
( Kalıba. VE Ruha. )
- ...'NIN(BEKLEMENİN/DÜŞÜNMENİN VB.):
"ÂLEMİ" YOK! değil GEREĞİ YOK!
- ...'NIN ...:
"BİTECEĞİ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÜRMEYEBİLECEĞİ
- ...'NIN "İSTEDİĞİ" / "BEKLEDİĞİ" ile/değil/yerine/>< DAVET ETTİĞİ
- ...'NIN KENDİ ile ...'NIN NEDENİ
( Nedenler sayısızdır, tek neden fikri bir yanılsamadır. )
( Her bir şeyin sayısız nedeni vardır. )
( Sizi güldüren ya da ağlatan bir mektup alırsınız, bunun nedeni olan postacı değildir. )
( For everything there are innumerable causes. )
( Causes are numberless; the idea of a sole cause is an illusion.
You get a letter that makes you laugh or cry. It is not the postman who does it. )
( THE SELF OF ... vs. THE REASON OF ... )
- ...NIN NEDENİ ile/ve/değil/yerine ...NIN İLİŞKİSİ
- ...'NIN:
"ONURU" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLURU
- ... NIN ÂLEMİ YOK ile ...NIN GEREĞİ YOK
- [NİTELİĞİN GÖSTERGESİNDE]
DOST ile ÂŞIK
( Kavgada belirli olur. İLE Vedâda belirli olur. )
- NİTELİK ile/ve ANLAM
( vs./and/||/<> MEANING )
- NİTELİK ile AYIRT EDİCİ NİTELİK
( QUALITY vs. TRAIT )
- NİTELİK ile/ve DENGE
( QUALITY vs./and BALANCE )
- NİTELİK ile/ve DERİNLİK
( QUALITY vs./and DEPTH )
- NİTELİK ile/ve DOZ
( QUALITY vs./ve DOSE )
- NİTELİK ve/<>/> FELSEFE
( QUALITY/ATTRIBUTE and/<>/> PHILOSOPHY )
- NİTELİK ile/ve GEÇERLİLİK
( QUALITY vs./and VALIDITY )
- NİTELİK ile/ve İKİLİ NİTELİK
( QUALITY vs. COUPLE/DOUBLE QUALITY )
- NİTELİK ile KAPASİTE
( QUALITY vs. CAPACITY )
- NİTELİK ile/ve/değil KENDİLİK
( Sıfat. İLE/VE/DEĞİL Ad. )
( Siz, sadece kendinizsinizdir. )
( Adjective. VS./AND Name. )
( [not] QUALITY vs./and/but SELF )
- NİTELİK = KEYFİYET = QUALITY[İng.] = QUALITÉ[Fr.] = QUALITÄT, BESCHAFFENHEIT[Alm.] = QUALITAS[Lat.] = POIOTES[Yun.] = CALIDAD[İsp.]
- NİTELİK ile/ve KUDRET
( QUALITY vs./and CAPABLE )
- NİTELİK NİCELİK
( QUALITY
QUANTITY )
- NİCELİK ile/ve/||/<>/> NİTELİK ile/ve/||/<>/> ÖLÇÜ
( Bölünebilir olan. İLE/VE/||/<>/> Bölünemez olan. İLE/VE/||/<>/> ... )
( "Kaç?" sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> "Nasıl?"[Ne asıl? < KEYFE] sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> ... )
( Nicelik olmadan, nitelik olmaz! Nitelik olmadan da nicelik! )
( Altın, altınlık niceliğinde, altınlık niteliklerini barındırır. )
( QUANTITY vs./and/||/<>/> QUALITY vs./and/||/<>/> MODERATION )
( ... ile/ve/||/<>/> GUNA ile/ve/||/<>/> ... )
( KEMMİYET ile/ve/||/<>/> KEYFİYET ile/ve/||/<>/> MİYAR )
- NİTELİK ile ÖZELLİK
( QUALITY vs. FEATURE )
- NİTELİK ile SINIR
( QUALITY vs. BOUNDARY )
( ... ile JIANGJIE )
- NİTELİK ile SIRADÜZEN
( QUALITY vs. HIERARCHY )
- NİTELİK/LER ile/ve BOYUT
( QUALITY vs./and DIMENSION )
- Nitelikli soru sorabilmek için DİNLE!!!
- Nitelikli soru sorabilmek için SUS!!!
- Nitelikli soru sorarak KONUŞ!!!
- NİTELİKLİ/KAPSAMLI YANIT ve/||/<>/>/< NİTELİKLİ SORU
- NİTELİKLİ YAŞAM İÇİN ...:
YARISI ile/ve/||/<> 2 KATI ile/ve/||/<> 3 KATI :) :) :) ile/ve/||/<> SINIRSIZ ve KOŞULSUZ
( Yemeğin. İLE/VE/||/<> Yürüyüş. İLE/VE/||/<> Gülüş. :) İLE/VE/||/<> Saygı ve Sevgi. )
- NİTELİKLİ ile NİTELİKSEL
- NİTELİKLİ ile/ve/<>/değil SEÇKİN
( [not] QUALIFIED vs./and/<>/but DISTINGUISHED )
- NİYE KONUŞUYORUZ? değil NEYİ KONUŞUYORUZ?
( Konuşmak/konuşabilmek esas ve önceliklidir. Bazı şeyler gerçekleşmeden, olumsuzlukları ve yetersizliklerin yaşanmasına fırsat vermemek üzere, konuşabilmek, doğadaki en güçlü ve olanaklı yetimizdir. Konuşmanın, "niye"si, "gereksizliği" vs. olmaz! )
- NİYET BOZUKLUĞU ile/değil NİYET EKSİKLİĞİ
( [not] HAVE AN EVIL INTENTION vs./but LACK OF INTENTION )
- NİYET DİLLERİ ile/ve/<> GERÇEK DİLLER
( Amaca bağlandıkları zaman anlam oluşur. İLE/VE/<> Anlam, doğrudan üzerinde/içinde aranır/bulunur. )
( Arâmî, Âsır, Keldânî, Süryânî, İbrânî ve giderek Arâbî dillerin yapısı "niyet dili"dir. Bu kavram "niyete bağlı", "anlam/mânâ dili" niteliğini taşımaktadır. Niyet dillerinde yazı dili yalnızca ünsüzlerle kurulur ve okunurken ünlendirilir. Yunanca Hermes olarak kodlandırılmış olan sözcük aslen "HRM" olarak kodlanmakta ve "Hiram" diye ünlendirildiğinde "Nurlanmış" anlamına gelmektedir. )
( INTENTIONAL LANGUAGES vs./and/<> CORRECT LANGUAGES )
- NİYET:
YOKSA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VARSA
( "Bahane/mazeret", çoktur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Hiçbir bahane/mazeret, yoktur. )
- NİYET ile ...
( NİYET, MERAM | FİİL VE HAREKET | DÜNYA LEZZETLERİNİ TERK EDEREK İBADETLE ALLAH'A YÖNELMEK )
- NİYET ve/<>/= ABDEST
- NİYET ve/> ÂKIBET
- NİYET ile/ve AKLINDA TUTMAK
( INTENTION vs./and TO KEEP IN MIND )
- NİYET ile/ve AMEL
( Niyet, kalbin ubudiyeti. İLE Amel, azaların/uzuvların ubudiyeti. )
( Önce Niyet, sonra Amel. )
( Niyet hayır, akıbet hayır. )
( Niyet bâtın, amel zâhirdir. )
( Müminin niyeti amelinden üstündür. )
( NİYET: Âdet ile ibâdeti ayıran şey. )
- NİYET ile/ve/<> BAŞARI/MUVAFFAKİYET
( Kendinden/senden. İLE/VE/<> Oradan. )
( INTENTION vs./and/<> SUCCESS )
- NİYET ile/ve CİDDİYET
( INTENTION vs./and SERIOUSNESS )
- NİYET ile/ve/||/<>/> DİYET
- NİYET ile/ve EĞİLİM
( INTENTION vs./and TENDENCY )
- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM
( Niyet, eylemden önceliklidir. )
( Eylem, içtenliğin kanıtıdır. )
( Eylem, gerçeğin mihenk taşıdır. )
( Berraklık ve sevecenlik eylemdir. )
( Eylem konusunda tasa çekmeyin, aklınıza ve gönlünüze özen gösterin. )
( Gerçeği bulmak için günlük hayatınızın en küçük eylemlerinde gerçek olmalısınız. )
( Gerçek, samimi eylemin meyvesidir. )
( Kalbi değiştiren eylemdir. )
( Sağlam bir anlayışa sahip bir kişi, eylemden sakınmaz. )
( İmgenin ardında ve ötesinde olan idrak ve eylem gücüsünüz. )
( Eylem, gizli, bilinmeyen, bilinemez olandır. Sadece onun meyvesini bilebilirsiniz. )
( Hiç kimse, bir başkası adına eylemde bulunamaz. )
( Vazgeçme! Üşenme! Erteleme! )
( Nobody can act for another. )
( Do not give up! Do not dilatory! Do not delay! )
( Action is a proof of earnestness.
Action is the touchstone of reality.
Clarity and charity is action.
You need not worry about action, look after your mind and heart.
Action is hidden, unknown, unknowable. You can only know the fruit.
A man of steady understanding will not refrain from action. )
( INTENTION vs./and/<>/>/< ACTION )
- NİYET ile/ve EYLEM
( Eylem, içtenliğin kanıtıdır. )
( INTENTION vs./and ACTION )
- NİYET EYLEM
- NİYET ve/||/<> GAYRET ve/||/<> DİRÂYET[YETENEK]
- NİYET ile GELİŞİGÜZEL/LİK, GÖRELİ/LİK
- NİYET ile/ve/<> GEREKSİNİM
( INTENTION vs./and/<> NEED )
- NİYET ve/> GİRİŞİM
- NİYET ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HEDEF
- NİYET +/=/> İDRAK +/=/> İLİM
- NİYET ve/>/< İDRAK ve/>/< İMAN
- NİYET ve/< İDRAK ve/< İMAN
- NİYET ile/ve İRÂDE
( INTENTION vs./and WILLPOWER )
- NİYET ile/ve İRÂDE
( Kişi, Ahsen-i Takvim'dir, iradesi elindedir. İsterse yakasını bu âlemden kurtarır, isterse içine düşer. )
- NİYET ve İSTEK/TALEP
- NİYET ve/||/<>/> KARAR ve/||/<>/> UYGULAMA
( INTENTION and/||/<>/> DECISION and/||/<>/> APPLICATION )
- NİYET ile KASIT/AMD
( INTENTION vs. PURPOSE )
- NİYET ile KASTETMEK
- NİYET ile/ve KIBLE
- NİYET ile/ve KIBLE
- NİYET ve/||/<>/< MECÂL
- NİYET ve/||/<> NAZAR ve/||/<> MÂNÂ-İ HARF ve/||/<> MÂNÂ-İ İSİM
- NİYET ve/<> NAZAR(BAKIŞ AÇISI)
( INTENTION and/<> PARADIGM )
- NİYET ve/<> TERCİH
- NİYET ile/ve ÜSLÛB
- NİYET ile/ve/değil YAKLAŞIM
( [not] INTENTION vs./and/but APPROACH )
- NİYET ile/ve YÖN
( INTENTION vs./and DIRECTION )
- NİYET ile/ve YÖNELİM
( INTENTION vs./and TO TEND )
- NİYET YÖNELİM
- NİYET ile/ve/<> YÖNELİM/EĞİLİM/MEYL
- NİYET ve/||/<> YÖNELİM ve/||/<> BAĞLILIKLAR ve/||/<> YATKINLIKLAR
- NİYET ile/ve YÖNELİŞ
- NİYET ile/ve/<> YÖNTEM
- NİYETİN BEDELİ ile BİLGİSİZLİĞİN BEDELİ
( EQUIVALENT OF INTENTION vs. EQUIVALENT OF IGNORANCE )
- NİYET/Lİ/LİK ile/ve EREK/Lİ/LİK / AMAÇ/LI/LIK
( Akıllı kişi, amacı niyette görür. )
( Niyet, amacı gösterir. )
( Niyet hayır, âkıbet hayır. )
( INTENTION vs./and AIM/PURPOSE/GOAL )
( MEYELÂN ile/ve GÂYE )
- NİYETSİZLİK ile/değil/yerine AKSAKLIK
- NİYETSİZ/LİK ile/ve TERBİYESİZ/LİK
- KUŞKU:
NİYETTE ile/ve/||/<> AMAÇTA
( Yola çıkarmaz. İLE/VE/||/<> Yol aldırtmaz. )
- NİYET'TE:
SAMİMİYET, İÇTENLİK, YAKINLIK
ve
TUTUM'DA:
RESMİYET, MESAFE, CİDDİYET
( SINCERELY, SINCERITY, NEARNESS :ON INTENTION and SOLEMNITY, DISTANCE, SERIOUSNESS :ON ATTITUDE )
- NOEIN ESTIN EINAI!:
( DÜŞÜNCE ve/||/<>/= OLMAK )
- NOESIS ile EPISTEME
- NOKTA ile/ve/||/<> KÜRE
( Uzaktan bakarsak. İLE/VE/||/<> Yakından bakarsak. )
( POINT vs./and/||/<> SPHERE )
- NOKTALAMA ile/ve/||/<> HAREKE
( Latin abecesinde. İLE/VE/||/<> Arap abecesinde. )
( İnsanlık, bir gün...
(,) Virgülü kaybetti:
Söyledikleri, birbirine karıştı.
(.) Noktayı kaybetti:
Düşünceleri, uzayıp gitti. Ayıramadı onları.
(!) Ünlem işaretini kaybetti bir gün de:
Sevincini, öfkesini, tüm duygularını kaybetti.
(?) Soru işaretini kaybetti bir başka gün:
Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.
(:) İki noktayı kaybetti başka bir gün:
Hiçbir açıklama yapamadı.
Yaşamının sonuna geldiğinde...
Elinde sadece (") tırnak işareti kalmıştı...
“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca."
Alex Kanevsky )
- NOMOTETİK BİLİMLER ile/ve İDEOGRAFİK BİLİMLER
( Doğa bilimleri. İLE/VE Tin bilimleri. )
- NOSYON[Fr./İng. < NOTION] değil/yerine/= KAVRAM
( Bir şey üzerindeki gerekli bilgi, kavram. )
- NOTA'DAN, SENFONİ'YE ile/ve/||/<> ZERRE'DEN, OKYANUS'A
- NÖTR ile SAYDAM
- NUR ve/||/<> HİDÂYET(KILAVUZLAMA)
( Tevrat'ta. / İncil'de. / Kur'ân-ı Kerîm'de. / Kişide. )
( PHILO ve/||/<> SOPHOS )
- NUR ile/ve/<> ŞEFKÂT
( İlâhî sevgi. İLE/VE/<> ... )
- O DÖNEMDE, ... ile/değil O DÖNEM DE, ...
( Dahi anlamındaki "de" ayrı yazılır! Lütfen! Sadece biraz (daha) özen! )
( Konfüçyüs: "Eğer konuşulan dil doğru değilse, o zaman söylenilen şey, söylenilmek istenen şey olmaz. O zaman, yapılması gereken yapılmaz ve eğer işler yapılmadan kalırsa, maneviyat ve sanat bozulur. O zaman, adâlet, sahtekârlıkla yürür. Eğer bu olursa, kişiler, kendini umutsuz bir karmaşanın içinde bulur. Bu nedenle, söylenilen şey, her şeyden önemlidir ve bu konuda dikkatsizlik yapılmamalıdır." )
- O SEBEPTEN yerine O NEDENLE
- O ile o
( Senden sana giderken/geçerken bile BEN/O vardır. )
- OCAK ile/ve/||/<>/> SOFRA
- ODAK/LANMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNCELİK/LENDİRME
- ODAKLANMA ile YOĞUNLAŞMA/KONSANTRASYON
( FOCUS vs. CONCENTRATION )
- ODAK(LANMAK İÇİN):
OKU ile/ve/||/<>/> DÜŞÜN ile/ve/||/<>/> ANLA ile/ve/||/<>/> KONUŞ
- ÖDEV ile/değil/yerine ERDEM
( "Yükleme." İLE/DEĞİL/YERİNE "Yüklenme." )
- ÖDÜL ile/ve/değil/||/<>/< UYARAN
- ÖDÜN VERMEK ile/değil/yerine ÖNCELİK YÖNETİMİ
- ÖFKE GÜCÜ" ve "İSTEK/ARZU GÜCÜ" | ile/ve/değil/yerine/<>/> DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE/AKIL GÜCÜ
( Öfkeni, akılla yenemiyorsan, kendini, insandan sayma! )
( Öfkenin her zaman bir nedeni vardır fakat iyi bir nedeni yoktur. )
- ÖFKE ile/ve/değil/yerine/>< ANLAMA
( Öfkenin olduğu yerde anlama, anlamanın olduğu yerde öfke barın(a)maz. )
- ÖFKE ile/değil/yerine/>< GÜLÜMSEME :)
( Öfkenin uzaklaştırdığını, gülücükler geri getiremez. )
- ÖFKE ile/ve/||/<> HIRS
( [gelirse/yönetilemezse ...]
Akıl gider. İLE/VE/||/<> Edep gider. )
- ÖFKE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAĞLIKLI ÖFKE
- ÖFKE =/||/<> SAMAN ALEVİ
- ÖFKE ile/değil/yerine/>< ŞEFKÂT
( Uzaklaştırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yakınlaştırır. )
- ÖFKE ile/ve/||/<>/> SUÇLULUK DÜŞÜNCESİ/DUYGUSU
- ÖFKE ile/<> SUSMA/SÜKÛT
( Kızmış olduğunun göstergesidir. İLE/<> Kırılmış olduğunun göstergesidir. )
- ÖFKE ile/ve/değil/||/<>/< YOK SAYILMA
- [ne yazık ki]
ÖFKE ile/ve/||/>/<>/>< ZARAR
( Öfkeyle kalkan, zararla oturur. )
- ÖĞRENEN ANCAK DÜŞÜNMEYEN ile/ve/||/<> DÜŞÜNEN ANCAK ÖĞRENMEYEN
( Kaybolmuştur. İLE/VE/||/<> Tehlikededir. )
- ÖĞRENİLECEK OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TERK EDİLECEK OLAN
- ÖĞRENME ile/ve/<>/yerine ANLAMA
( Yapmak, onu bildiğini göstermektir. )
( Bir şeyi iyi anlayın, ulaşmışsınız demektir. )
( Öğrenmek, bildiğini fark etmektir. )
( Tekrarın etkili olabilmesi için anlamlı bir biçimde ve istekle yapılması gerekir. )
( Okuyarak ve/ya da gözlemleyerek ve/ya da deneyimleyerek. İLE/VE/<>/YERİNE Severek. )
( Understand one thing well, and you have arrived. )
( TO LEARN vs./and/<> MEANING
MEANING instead of TO LEARN )
- ÖĞRENMEK ile/değil/yerine/||/<>/< KAVRAMAK
- ÖĞRETECEĞİN KADAR ile BİLMEN GEREKTİĞİ KADAR
( Leblebi kadar öğretebilmek için top kadar bilmek gerek. )
( Öğreteceğin kadar bilirsen öğretemezsin. )
( Bilmiyorsan, Öğret! )
( Öğrenmenin tek yolu uygulamadır. )
( Bir günde olmaz ama bir gün[de] olur. )
( Aramakla bulunmaz fakat bulanlar arayanlardır. )
( Arayan aradığı sürece ayrı kaldı çünkü aradığı kendindeydi. )
( AS MUCH AS TO TEACH vs. AS MUCH AS TO KNOW HOW MUCH YOU NEED
The only way to learn is by practice. )
- ÖĞRETİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DAHA FAZLASI
- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜŞÜNMELERİNİ SAĞLAMAK
- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/< ÖĞRENMEK
( Öğretirken, kendini araya sokmamalı; öğrenirken, "ben varım" dememeli. )
( Öğretirken alçakgönüllülük, öğrenirken o bile değil [tam teslimiyet!(bilgiye tabii! kişiye değil!)]. )
( [öğrenmek] İki kere. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/=/<>/< Bir kere. )
( Ne yazık ki bildiğini kullanmayanların/uygulamayanların, aklını kullanmayanların/kullanmayacakların kapıldığı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/=/<>/< Aklını kullananların/kullanacakların önceliği. )
( TO TEACH and/||/=/<>/< TO LEARN )
- ÖĞRETMENİ OLALIM! ve/||/+/<>/>/< ÖĞRENCİSİ OLALIM!
( Nefsimizin. VE/||/+/<>/>/< Vicdanımızın. )
( Bir yerde, biri bir başkasına bir şey öğretiyor ise orada, en az iki öğrenci vardır. )
- ÖĞRETMENİN/HOCANIN SAĞLAYABİLECEKLERİ:
EMNİYETİ SAĞLAMAK ile/ve BAŞLANGIÇTA UYGUN OLAN(LAR)I SUNMAK
- ÖĞÜT ile/ve/||/<>/> ESİNLENME
- ÖĞÜT ile/ve/<>/>< HAKARET
( Bir insana, başkaları yanında verilen "öğüt", öğüt değil "küçük düşürme", "aşağılama" ya da "hakaret" olabilir/olur[bazen/çoğunlukla]. Kimseye ve de özellikle çocuklara, ne kıyas, ne de öğüt, doğru/uygun zaman, zemin ve koşullar oluş(turul)madıkça, yapılmamalıdır. )
- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<> (İYİ/YETERLİ/NİTELİKLİ) ÖRNEK
( Yolu, uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Yolu, kısa ve etkilidir. )
- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRNEK
( Yolu/süreci uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu/süreci kısa ve etkilidir. )
- OH OLSUN ile/değil/yerine/>< O OLSUN
- OK ve YAY
( İlk Selçuklu sultanı, Tuğrul Bey, tüm resmî vesikalarında olduğu gibi gönderdiği mektupların başında yay ve ok işaretlerini koyar ve içine de kendi unvanlarını yazardı. Buna Tuğra deniliyordu. Sonraları bu ok ve yay işaretleri kaldırılmış ise de sultanların ad ve unvanlarını ok ve yay biçiminde gösteren tuğra yöntemi Osmanlı İmparatorluğu'nun sonuna kadar devam etmiştir. )
( Oku ileri atmanın yolu, yayı geri çekmektir... )
( ARROW and BOW/ARC )
- ÖKE/DEHÂ ve/||/+/<>/> GÜZELLİK
- OKSİJEN ile/ve/||/<>/ KOKU
( "Oksijeni bilmem ama kokun şart!" )
- OKUMA:
DOĞRUSU ile/ve/||/<>/> GÜZELLEŞTİRME
- OKUMA:
EKRANDAN ile/değil/yerine KÂĞITTA
( Ekrandan okuma, kâğıt üzerinden okumaya göre %25 daha yavaştır. )
- OKUMA ile/ve/değil HECELEME
( [not] READING vs./and/but SYLLABLING )
- OKUMA ile SÜRGÜ YOLLU OKUMA(DOKTORA TİPİ)
- Okumak için SUS!!!
- OKUMAK:
YOKSULLUKTA ve/||/<>/> VARSILLIKTA
( Varlık/servet[Ar.]. VE/||/<>/> Süs, ziynet/zinet[Ar.]. )
- OKUMAK ve/<> BİRARAYA GELMEK/GETİRMEK
( Anlamak için okursun, anlarsan okursun! )
( TO READ and/<> TO BRING TOGETHER )
- OKUMAK ile/ve/||/<>/></< DİNLEMEK
( Kişileri ayrıştırır. İLE/VE/||/<>/>< Kişileri/toplulukları/toplumu birleştirir. )
- OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/= DUYURMAK/İLETMEK
- OKUMAK ile/ve/değil EŞİK
- OKUMAK ve/||/<> KONUŞMAK ve/||/<> YAZMAK
( Tamamlar. VE/||/<> Hazırlar. VE/||/<> Olgunlaştırır. )
- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!
( Duyduğumu unuturum, gördüğümü anımsarım, okuduğumu anlarım. )
( Kurnaz kişiler, okumayı küçümser; basit kişiler, ona hayran olur; akıllı kişiler ise ondan yararlanır. )
( Okumak bir kişiyi doldurur, kişilerle konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır. )
( Kişi kendini yetiştirmek/terbiye etmek için okumalıdır! [Başkalarına bilgi satmak için değil!] )
( Kitap okumak, sevgilinin fotoğrafına bakmak gibidir. )
(
Büyük buluş! )
( )
(
)
( Bir kitabı okurken geçen iki saatin, yaşamımın çoğu yılından daha dolu olduğunu fark edince, bir kişinin yaşamının ürkütücü hiçliğini düşünürüm.
Sabahattin Ali )
( "Okuma Alışkanlığı Üzerine" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )
( READING! and READING! and READING! )
- OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/< OKUYABİLMEK
- OKUMALI!
- OKUMAYA DEĞER ŞEYLER YAZMAK ve/||/<> YAZILMAYA DEĞER ŞEYLER YAŞA(T)MAK
- OKUNACAKLAR ile/ve/<> KONUŞULACAKLAR
( GOING TO READ vs. GOING TO TALK )
- OKUR-YAZARLIK ile/ve/<> SAYISAL OKUR-YAZARLIK
( ... İLE/VE/<> Sayıları kavrayabilme ve kullanabilme yetisi.[düzeyler, basamaklar, zaman algısı] )
( LITERACY vs./and/<> NUMERIC LITERACY )
( WHIPPLES ve ABCC Endeksleri )
- OKYANUSU AŞMAK ve/ne yazık ki/||/<>/> DEREDE BOĞULMAK
- OLABİLDİĞİNCE ...:
KÜÇÜLTELİM!/AZALTALIM! ve/||/<> ARTIRALIM!
( Lokmalarımızdaki oranı. VE/||/<> Çiğneme sayımızı. )
- OLABİLİR ile GİBİ
( PROBABLE vs. LIKE )
- OL(A)MADIĞIMIZ GİBİ OLMAK/OLMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine OLDUĞUMUZ GİBİ OLMAK
- OLAMAZ/OLMAMALI!:
ZEKÂSIZ VE AKILSIZ SEVGİ ile SEZGİSİZ ZEKÂ
( Köleliğe yol açar. İLE Diktatörlüğe yol açar. )
- OLAN/HÂDİS ile/>< SONRADAN OLAN
- OLAN OLMALIYDI ile/ve OLACAK OLAN OLUR ile/ve (O HALDE) OLAN OLUR
- OLAN ile/ve/<>/değil/yerine OLABİLEN
( Evren/dekiler. İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE İnsan... )
- OLAN ile/ve/||/<>/> OLAĞAN
- OLAN ile/ve/<>/||/hem de ÖLEN ile/ve/<>/||/hem de YANAN ile/ve/<>/||/hem de YENİLEN
( Hiçbirine, çözüm yoktur. )
- OLAN <>/>< OLMAYAN
( (olduğu) Kadar. <>/>< (olmadığı) Kader. )
( Yapar/yapıyor. <>/>< Bakar/bakıyor. )
( NOT BEING )
- OLAN ile/ve VARLIK
( BEING vs./and EXISTENCE )
- OLAN ile/ve VAROLAN
- OLANAKLAR ve/||/<>/>/< GELİŞME HAKKI
- OLANAKLARIN/KAZANIMLARIN/SORUNLARIN:
İÇİNDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EŞİĞİNDE
(OLMAK/OLMAMAK)
- OLANAKLI:
GENÇLİĞİNDE, YALNIZLIĞINI VE YAŞLILIĞINI YAŞAMAK ile/ve/||/<> YAŞLILIĞINDA, TOPLUMSALLIĞINI VE GENÇLİĞİNİ YAŞAMAK
- OLANI BİLMEK ve/||/<>/>/< ORANI BİLMEK
- OLASI (BİR DURUM/SÜREÇ/YANLIŞLIK/KAZA/SONUÇ) ile/ve/değil/yerine OLASI(LIKLI) (BİR DURUM/SÜREÇ/YANLIŞLIK/KAZA/SONUÇ)
- OLASI) BİR OLUMSUZLUĞU/KAYIBI:
"ESAS ALMAK" değil/yerine ...'YI DA ÖNGÖRMEK/DEĞERLENDİRMEK
- OLASILIĞI DÜŞÜNMEYE BAŞLAMAK ile/ve OLASILIĞIN YÜKSEK OLMASI
( TO BEGIN TO THINK ABOUT PROBABILITY vs./and HIGH PROBABILITY )
- ... OLASILIĞI:
YÜKSEKTİR ile/ve/||/<>/> YÜKSELİR
- OLASI/LIK ile/ve/||/<> GÖRELİ/LİK
- OLASILIK ile/ve/||/<>/> TEDBİR
- OLASILIKLARA "GÜVENMEK" ile/ve/değil/yerine KENDİMİZE GÜVENMEK
( Anımsa ki, her zaman şanslı olmayabilirsin! )
( [not] TO TRUST THE CHANCE vs./and/but TO TRUST THE SELF
TO TRUST THE SELF instead of TO TRUST THE CHANCE
Remind that, you might not lucky every time! )
- OLASILIKLARI DÜŞÜNMEK/HESAPLAMAK ile "ŞOM AĞIZLILIK"
- OLAY ve/değil/||/=/<>/< BETİMLENEN
- OLAY ve/<> GELİŞİGÜZEL/LİK
- ÖLÇEK ile/ve/<> NİTELİK
( vs./and/||/<> ATTRIBUTE )
- ÖLÇEK/LENDİRME ile/ve/||/<>/>/< BİRİM/LENDİRME
- ÖLÇÜ ile/ve/değil/||/<>/< ARAÇ
- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> ORAN ile/ve/||/<> MATEMATİK
( Bilim/de. İLE/VE/||/<> Sanat/ta. İLE/VE/||/<> Müzik/te. )
( MEASURE vs./and/||/<> RATIO vs./and/||/<> MATHEMATICS )
- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> YEĞLEME
- ÖLÇÜ ile/ve/değil/||/<>/< YÖNTEM
( [not] MEASURE vs./and/but/||/<>/< METHOD )
- ÖLÇÜLÜ ile/ve/||/<> ÖLÇÜ İLE
- ÖLÇÜLÜLÜK ile/ve/<> DENGE
( MODERATION vs./and/<> BALANCE )
- OLDUĞUN GİBİ GÖRÜNMEK/KONUŞMAK ile/ve/<> GÖRÜNDÜĞÜN/KONUŞTUĞUN GİBİ OLMAK
( Kendinizi olduğunuz gibi bilmek için tüm fikirlerden vazgeçiniz. )
( TO VISUALIZE LIKE HOW/WHAT YOU ARE vs./and/<> TO BE LIKE HOW/WHAT YOU ARE
To know yourself as you are, give up all ideas. )
- OLDUĞUN GİBİ OLMAK ile/ve/değil/||/<>/< YALINLIK
- VER(EBİL)MEK:
OLDUĞUNDA/BOLLUKTA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLMADIĞINDA/KITLIKTA/ZORLUKTA/YOKLUKTA
- ... OLDUĞU SEBEBİYLE değil ... OLMASI NEDENİYLE
- OLGU ile/ve OLUŞ
- OLGUN BİRİKİM ve/||/<> GENÇ ENERJİ
- OLGUN KİŞİ:
"GÜZEL SÖZ SÖYLEYEN" değil SÖYLEDİĞİNİ YAPAN VE YAPABİLECEĞİNİ SÖYLEYEN
- OLGUN KİŞİ:
"KIZMAYAN" değil ÖFKESİNİ YÖNETEBİLEN/YUTABİLEN
- OLGUN ve/||/=/<> ACIYA GÜLEBİLEN
( En olgun kişi/ler, acıya gülen(ler)dir. )
- OLGUN ile/ve/değil/||/<> "DURGUN"
- OLGUN ile YETİK
( ... İLE Yetişmiş, erişmiş, büyümüş. | Bilgili, olgun. )
- OLGUN ile/ve/<>/+ YETKİN
- OLGUNLAŞMA(KEMÂLÂT) ve SABİTLİK ve TEKRAR
- OLGUNLAŞMA ve/||/<>/> ŞAŞIRMAMA
- OLGUNLAŞMA ve/||/<> "YARA ALMAMA" ve/||/<> KAZANMA
( İlgiye gereksinim duymadıkça. VE/||/<> Beklentiye girilmedikçe. VE/||/<> Bağımlı kalınmadıkça. )
- OLGUNLAŞMAK/TEKÂMÜL (ETMEK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇEKİRDEĞİNİ KÜÇÜLTMEK
- OLGUNLAŞMANIN SAĞLADIKLARI:
"KALPTE" ile/ve/||/<>/> ANLIK'TA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<>/> YAŞAMDA
( Duyarlılık kazandırır. VE/||/<>/> İşleklik ve işlevsellik sağlar. VE/||/<>/> Huzur sağlar/sunar. )
- OLGUNLUĞUN EN ÖNEMLİ GÖSTERGELERİ:
DEDİKODUYA DAYANMA/TAHAMMÜL ve/<>
İFTİRAYA DAYANMA/TAHAMMÜL
( Dedikodu ve iftiraya karşılığın da üç aşaması vardır.
1- Dedikodu ve iftiraya susarak[sükûnetle] karşılık vermek.
2- Dedikodu ve iftiradan "memnun olmak".
3- Dedikodu ve iftiradan "memnun olup", "dedikoducu/iftiracı" için üzülmek. )
- OLGUNLUK/KEMÂLÂT ve SÜKÛT
( Kemâlâtın sonu, sükûttur. )
( KEMÂL: YEKSAN-REKSAN )
( KEM-ÂLÂTLA, KEMÂLÂT OLMAZ )
( Cemal görmek, kemal bulmak. )
( Belirli bir seviyeye (olgunluğa/kemale) ulaşmadan dönüşüm gerçekleşemez fakat dönüştürücü öğe/ler içeridedir. )
- OLGUN/LUK ve/||/<> AKILLI/LIK ve/||/<> GÜÇLÜ/LÜK
( Hatalarımızı kabul edebilecek kadar. VE/||/<> Hatalarımızdan ders alabilecek kadar. VE/||/<> Hatalarımızı düzeltebilecek kadar. )
- OLGUN/LUK ile/değil ÇEKİNGEN/LİK
( [not] RIPE/NESS vs./but TIMID/ITY )
- OLGUN/LUK ile/ve SONSUZ/LUK
( MATURITY vs./and ETERNITY )
- OLGUNLUK ile/ve/||/<> SÜREKLİLİK
- OLGUN/LUK ve/||/<>/>/< SUSKUN/LUK
( KEMÂLÂT ve/||/<>/>/< SÜKÛT > SÜKÛNET > SEKÎNET )
- OLGUN/LUK ile YAŞLI/LIK
( Olgun kişi, herşeyin iyisi için çabalar. )
(1996'dan beri)