Bugün[28 Aralık 2025]
itibarı ile 7.195 başlık/FaRk ile birlikte,
7.195 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(11/30)


- EŞDUYUM/DUYGUDAŞLIK/EMPATİ[İng. < EMPATHY < Yun.] ile/ve ÖZGECİLİK BEN DÜŞMANLIĞI DİĞERGÂMLIK[Fars.]["DİĞERKÂMLIK" değil!]/ALTURİZM/ALTRUİZM/ALTRUISM[İng.] ile/ve İNSAN SEVGİSİ/FİLANTROPİ[İng.;Fr. < Yun. PHILO-ANTHROPOS]


- EŞEK HAZZI ile SANATÇI HAZZI

( DONKEY PLEASURE vs. PLEASURE OF ARTIST )


- EŞEK ile/değil/yerine/>< EŞİK

( Eşiğe yatmayan, eşektir. )


- ESEME/MANTIK ile/ve/<> ANLAMA YÖNTEMİ

( LOGIC vs./and/<> METHOD OF MEANING )


- EŞEYSELLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARKADAŞLIK/DOSTLUK

( BAHNÂME: Eşeysellik ilminden bahseden kitaplardır. [Daha önceleri tıp kitabı olarak çalışılmıştır.] )

(

ARKADAŞ-SEVGİLİ OLABİLMEK

Kişi, bazen arkadaşlarına sevgili gibi davranıyor. Sahipleniyor, kıskanıyor ama gırtlağına çökmeden. Tatlı tatlı flört ediyor ama sınırları aşmadan. Birlikte gülmekten ölüyor, çok ama çok eğleniyor, dağıtıyor, yerlere düşüyor, gecenin cılkını çıkarıyor ama o arkadaş ya, sevgili değil ya, hiç sorun olmuyor. Her şeyi konuşuyorlar, pek fazla sansür uygulamıyor, sürekli anlatıyorlar, fazlasıyla ilgili oluyor; kulaklarını kocaman kocaman açıp, dinliyor. En önemlisi de büyük bir coşkuyla sonsuza kadar yapılan işler üzerine konuşabiliyorlar, çünkü iş paylaşılabiliyor, birlikte benzer işler üretiliyor. Müthiş bir "zevkle" dedikodu yapabiliyor, hatta kendi karısını, kocasını, sevgilisini bile çekiştirebiliyor. Arkadaşlık, bu açıdan kişinin yaşamını sürdürebilmesi için büyük bir avantaj oluyor.

Ama kişiler, sevgilisine her zaman arkadaş gibi davranamıyor. Bir kere, eleştiriler, haliyle bu kadar net dile getirilemiyor. Sevgiliyle bir arkadaşla konuşulduğu gibi her zaman rahat da konuşulamıyor. Tehlikeli sularda dolaşmaktan kaçınmak gerekiyor. Çünkü sonuçları var bunun, bedelleri var bunun, ödemek gerekiyor, burnundan fitil fitil getirebilir, dikkatli olmak gerekir, çünkü sevgililik onuru yaralanıyor. Kişiler, sevgiliyken, evliyken çok daha duyarlılaşıyor. En küçük davranışa bile "Bana bunu nasıl yapar?" oluyor. Oysa arkadaşının kaldırabileceği sınırlar çok daha geniş. Kişi, her zaman sevgiliyi dinlemek de istemiyor. Tüm gün başkalarını dinlemiş olduğundan sıkılmış oluyor, gına gelmiş oluyor. Ya da öteki, seni dinlemek istemiyor. Eve bir sessizlik çöküyor, "Tetiği ilk kim çekecek?" diye gergin bir bekleyişe giriliyor. Bir de tabii sevgiliyle ya da kocayla sabahlara kadar zıplanıp eğlenilemiyor. Kalabalık içinde işin içine baskalarının ne düşüneceği girdiğinden gerilim artıyor, "biz"i düşünmekten "ben" karambole gidiyor.

Sevgiliyle başka bir koza yaratılıyor, o koza içine giriliyor. Hiç itirazım yok, o da güzel ama ayrı kategorilerdeki ilişkiler gibi sanki: Arkadaş olunca başka şeyler paylaşılıyor, sevgili ya da evli olunca başka şeyler paylaşılıyor. Bana daha iyisi, bu iki kategoriyi birleştirebilmek gibi geliyor. Bunun ideal bir şey olduğunu düşünüyorum: Arkadaş-sevgili olabilmek. Hem arkadaşın, hem de sevgilin gibi olabileceğin biri, hem arkadaşlığı, hem de sevgililiği paylaşabileceğin biriyle üretmek, gülmek, ağlamak, konuşmak, çekiştirmek çok daha heyecan verici geliyor. Kolay bir şeyden söz etmiyorum tabii. Arkadaş gibi zamanı geldiğinde geri çekilebilmek, uygun düştüğünde de sevgili gibi saldırabilmek, bu iki rolü birbirine karıştırmadan oynayabilmek her baba yiğidin harcı değil. Ama yapabilenler de yok değil. Yapabilenler mutluluğu ve güzellikleri yakalayabiliyor.



DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!

Kırlangıç, birine âşık olmuş.

Penceresinin önüne konmuş, tüm cesaretini toplamış, tüylerini kabartmış, güzel durduğuna ikna olduktan sonra....

Küçük sevimli gagasıyla cama vurmuş.

Tık...tık...tık...

Adam, cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle ugraşıyormuş. Bir meşgulmüş, bir meşgulmüş! Kimmiş onu işinden alıkoyan?

Minik bir kırlangıç!

Heyecanlı kırlangıç, telâşını bastırmaya çalışarak, deriiin bir nefes almış, şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış:

- Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini, niçinini sorma! Uzun zamandır seni izliyorum. Bugün cesaret buldum konuşmaya. Lütfen pencereyi aç ve beni içeri al. Birlikte yaşayalım.

Adam, birden parlamış.

- Yok daha neler?

- Durduk yerde sen de nereden çıktın şimdi? Olmaz alamam! demiş.

Gerekçesi de sersemceymiş:

- Sen kuşsun! Hiç kuş, insana âşık olur mu?

Kırlangıç, mahçup olmuş. Başını önüne eğmiş. Ama pes etmemiş, bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek bir kez daha denemiş:

- Adam, adam! Haydi aç artık şu pencereni. Al beni içeri! Ben sana dost olurum. Hiç canını sıkmam.

Adam kararlı ve ısrarlı:

- "Yok, yok! Seni içeri alamam" demiş. Biraz da kabaymış, sözü kısa kesmiş:

- İşim gücüm var, git başımdan!

Aradan bir zaman geçmiş, kırlangıç, son kez adamın penceresine gelmiş:

- "Bak soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda. Aç şu pencereyi al beni içeri. Yoksa, sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım. Çünkü, ben ancak sıcakta yaşarım. Pişman olmazsın, seni eğlendiririm. Birlikte yemek yeriz, bak hem sen de yalnızsın! Yalnızlığını paylaşırım..." demiş.

Bazıları, gerçekleri duymayı sevmezmiş. Adam bu yalnızlık sorununa içerlemiş. Pek sinirlenmış.

- Ben yalnızlığımdan memnunum demiş. Kuştan onu rahat bırakmasını istemiş. Düpedüz kovmuş. Kırlangıç, son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca, başını önüne eğmiş, çekip gitmiş.

Yine aradan zaman geçmiş. Adam, önce düşünmüş, sonra kendine itiraf etmiş:

- "Hay benim akılsız başım!" demiş.

- Ne kadar aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim? Şimdi böyle kös kös oturacağıma, zevkli vakit geçirirdik birlikte.

Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş. Yine de kendi kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş:

- Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir. Ben de onu içeri alır, mutlu bir yaşam sürerim.

Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş. Gözü yollardaymış. Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş. Ama... Onunki hiç görünmemış!

Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna. Kırlangıç yokmuş!

Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş.

Olanları anlatmış. Bilge kışi, gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:

- Kırlangıçların ömrü altı aydır...

* * * * *

Yaşamda bazı fırsatlar vardır, sadece bir kez elimize geçer ve değerlendiremezsek uçup gider.

Yaşamda bazı kişiler vardır, sadece bir kez karşımıza çıkar, değerini bilemezsek kaçıp gider. Ve asla geri gelmez. )

( [not] SEXUALITY vs./and/but/||/<>/< FRIENDSHIP
FRIENDSHIP instead of SEXUALITY )


- EŞGÜDÜM(KOORDİNASYON) ile/değil EŞZAMANLI/LIK(SENKRON/İZASYON)

( [not] COORDINATION vs./but SYNCHRONIZATION )


- EŞİĞE YATMAK ve/||/<>/>/< YOKLUĞA TALİP OLMAK


- EŞİĞİNİ YÜKSELTMEK ile/yerine KENDİNİ GELİŞTİRMEK


- EŞİK ile/ve/||/<> ARALIK


- EŞİT HAK ile/ve/||/<>/>/< EŞİT PAYLAŞIM


- EŞİT OLMA ile/ve/||/<> EŞİT OLMAMA

( Yaşamda. İLE/VE/||/<> Doğa(l)da. )


- EŞİT ile/ve BENZERLİK ile/ve FARK

( Benzerliklerin en üst olduğu nokta. İLE/VE Benzerliklerin ayrılmaya başladığı nokta/lar. İLE/VE Benzerliklerin en alt olduğu nokta. )


- EŞİT ile "BİR"

( ... ile YEKSÂN[: Düz. | Bir, beraber. | Her zaman.] )


- EŞİT ile EŞDEĞER


- EŞİT ile/ve/değil EŞİK


- EŞİT ile GİBİ


- EŞİTLİK ADÂLETİ ve/||/<> ONUR ADÂLETİ


- EŞİTLİK ADÂLETİ ile/ve/<> ORAN ADÂLETİ


- EŞİTLİK/MÜSÂVAT ile/ve/değil/yerine/< TÜRE/ADÂLET

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/< Güçsüzün hakkının/haklarının savunulması/korunması. )

( Kişilerin eşitliği, sadece adâletin [en kısa sürede] sağlanması için [tüze/hukuk önünde] geçerlidir. [ille de bir farkı olacaksa/oldurulacaksa, sadece bilgileri/bildikleri/marifetleri iledir/kadardır.] )

( )

( )

( [CHAT GPT >]

Eşitlik, ırklarına, cinsiyetlerine, dinlerine ya da öteki özelliklerine bakılmaksızın tüm bireylere aynı biçimde davranılması gerektiği düşüncesini belirtir. Bu, herkesin aynı fırsatlara ve haklara sahip olması ve kimliğinden dolayı dezavantajlı ya da ayrımcılığa uğramaması gerektiği anlamına gelir.

Öte yandan, adâlet, yasaların âdil ve uygun biçimde yönetilmesini ve de âdil bir toplumun sürdürülmesini ifade eder. Bireylerin hukuka ve ahlâkî ilkelere göre haklarını almasını ve yanlış davranışın cezalandırılmasını içerir.

Eşitlik ve adâlet, genellikle birbiriyle ilişkili olsa ve örtüşebilse de aynı şey değildir. Eşitlik, herkese aynı biçimde davranmakla ilgiliyken, adâlet, bireylerin hak ettiklerini almasını ve yanlışların ele alınmasını sağlamakla ilgilidir. Bir toplumun eşit olup da âdil olmaması ya da tam eşitlik olmadan adâletin olması olanaklıdır.



[English]

Equality refers to the idea that all people should be treated the same, regardless of their race, gender, religion, or other characteristics. It means that everyone should have the same opportunities and rights, and should not be disadvantaged or discriminated against based on their identity.

Justice, on the other hand, refers to the fair and proper administration of laws and the maintenance of a just society. It involves ensuring that individuals receive what they are due, according to the law and moral principles, and that wrongdoing is punished.

While equality and justice are often related and can overlap, they are not the same thing. Equality is about treating everyone the same, while justice is about ensuring that people receive what they are entitled to and that wrongdoing is addressed. It is possible for a society to be equal but not just, or for there to be justice without complete equality. )

( [not] EQUALITY vs./and/but/< JUSTICE
JUSTICE instead of EQUALITY )


- EŞİTLİK ile/ve/değil BERABERLİK


- EŞİT/LİK ile DENK/LİK

( MÜSÂVÎ[< SEVİYY] ile MÜTEKABİL[< KABL] )

(

Kavram Açıklama Kullanım Alanları Örnek
Eşit / Eşitlik Aynı niceliğe, değere veya ölçüye sahip olma durumudur. Matematik, hukuk, felsefe, sosyal bilimler 2 + 3 = 5 ifadesinde sol ve sağ taraf birbirine eşittir.
Denk / Denklik Aynı etkiye, sonuca ya da işlevselliğe sahip olma durumudur. Matematik, mantık, eğitim, mühendislik Bir dikdörtgen ile aynı alanı kaplayan bir paralelkenar denktir.
)

(

Anlamı Kullanım Alanları Örnek
= (Eşittir) İki tanımın tam olarak aynı değerde olduğunu gösterir. Temel matematik, cebir, denklem çözme 2 + 3 = 5
x=10 (x'in değeri 10'dur.)
≡ (Denk ya da Özdeşlik) İki tanımın belirli bir bağlamda, her zaman eşdeğer olduğunu gösterir. Cebir, modüler aritmetik, mantık Cebirde:
(x + 1)2 ≡ x2 + 2x + 1 (Bu eşitlik, her x için doğrudur.)

Modüler Aritmetikte:
17 ≡ 5 (mod 6) (17 ve 5, 6'ya bölündüğünde aynı kalanı verir.)
)


- EŞİT/LİK ile/ve/değil EŞDEĞER/LİK


- EŞİT/LİK ile/ve/değil/<>/< EŞDEĞERLİ/LİK


- EŞİT/LİK ile/ve/= <> EŞİK/LİK


- EŞİTLİK ile/ve/||/<>/> FIRSAT EŞİTLİĞİ


- EŞİTLİK ile/ve/değil/||/<> FIRSAT/OLANAK/KOŞULLAR EŞİTLİĞİ


- EŞİTLİK ile HAKKANİYET

( EQUALITY vs. JUSTICE/EQUITY )


- EŞİTLİK ve KONFOR

( Ancak mezarda olur. )


- EŞİTLİK = MÜSÂVÂT = EQUALITY[İng.] = ÉGALITÉ[Fr.] = GLEICHHEIT[Alm.] = AEQUALITAS[Lat.] = IGUALDAD[İsp.]


- EŞİT/LİK ile/ve/değil/||/<>/< ORTAK/LIK


- EŞİT/LİK ile/ve PARALEL/LİK


- EŞİTLİK ile/ve PAYLAŞIM

( EQUALITY vs./and SHARING )


- EŞİTLİK ve/=/||/<>/>/< SAVAŞÇILARI

( Özellikle hukuk mantığı ve tarihi açısından, "Eşitlik Savaşçısı[On The Basis of Sex]"'nı izlemenizi öneririz... )

( image )


- EŞİT/LİK ile/ve/<> UYUMLU/LUK


- ESKİCİ ile/değil/yerine/>< KUYUMCU

( [İş/alıcı/satıcı (bulmak) için...] Bağırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bağırmaz. )


- EŞKIYÂ ile/değil/yerine/>< EVLİYÂ

( Eşkıyâ, bizi yolda görse, vicdâna gelmekten korkar. )


- ESNEKLİK ve/||/<>/> SAĞLAMLIK/GÜÇ ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Çocuk gibi. VE/||/<>/> Demir gibi. VE/||/<>/> Bilge gibi. )


- ESTETİK değil/yerine/= GÜZELDUYU


- [Ar.] ESVÂB[< SEVB] ile/değil ESBÂB[< SEBEB]

( Giyimler, giyilecek şeyler. İLE/DEĞİL Nedenler/sebepler, aracılar/vâsıtalar, lâzımalar. )

( ESBÂB-I MÛCİBE: Gerek(tir)en/icâb eden nedenler/sebepler. )


- EŞVÂK[Ar. < ŞEVK] ile EŞVÂK[Ar. < ŞEVK]

( Şiddetli istekler/arzular, neşveler. İLE Bitkilerin dikenleri. | Kemiklerin uzamaları. )


- ETKEN ile NEDEN

( AGENT/FACTOR vs. REASON/CAUSE )


- ETKER NEDEN = EFFICIENT CAUSE[İng.] = CAUSE EFFICIENTE[Fr.] = WIRKENDE URSACHE[Alm.] = CAUSA EFFICIENS[Lat.]


- ETKİ ETMEK ile/ve/||/<>/> DÖNÜŞTÜRMEK


- ETKİ > TEPKİ ile/değil/yerine/> ETKİ > ANLAM > TEPKİ


- ETKİ <> TEPKİ ile/ve/değil ETKİ <> YORUM <> TEPKİ

( Hayvanlarda. İLE/VE/DEĞİL İnsanda. )


- ETKİ ile MANDELA ETKİSİ

( ... İLE Geniş bir kitlenin, gerçekleşmemesine karşın bir olayın yaşandığına inanması durumu. )


- ETKİ ile/ve/> NEDEN

( EFFECT vs./and/> REASON )


- ETKİLEŞİM ile/ve/||/<>/> EYTİŞİM


- ETKİLEŞİMLİ ve/||/<> DEVİNGEN


- ETMEN" ile/değil ETMEYİN


- ETÜT/ETÜD[Fr. < ETUDE] değil/yerine/= ÇALIŞMA

( Herhangi bir konuda yapılan inceleme, araştırma. | Ön çalışma. | Belirli bir konuyu inceleyen, araştıran yapıt ya da yazı. | Öğrencilerin, bir belletmenin gözetimi, denetimi altında ders çalışması, mütalaa, müzakere. )


- EV ve/||/<>/> EVRE

( HOME/HOUSE and/||/<>/> PHASE/STAGE )


- EV ile/ve/değil/||/<>/< KOMŞU

( Alma. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Al. )


- EVET DERİM/DEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAYIR DİYEMEM(EK)

( Özellikle de sevdiğin birinden alabileceğin "evlilik teklifi"ne... )


- EVLİLİK ile/ve/değil/<>/< AŞK

( Akit ile. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Ahit ile. )

( Tanık, rızâ, onay ister. İLE/VE/<>/< Ahde vefâ edecek bir kalp yeterlidir. )


- EVREN/KAİNAT:
OLUŞ/KEVN ve/||/<> BOZULUŞ/FESAD


- EVRENBİLİM = KEVNİYAT = COSMOLOGY[İng.] = COSMOLOGIE[Fr.] = KOSMOLOGIE[Alm.] = COSMOLOGIA[Lat.] = KOSMOLOGIA[Yun.]


- EVRENBİLİM(KOZMOLOJİ) ve PSİKOLOJİ ve GEOMETRİ/MANTIK


- EVRENİ ANLAMAK ile/ve YAŞAMAK


- EVRENSEL BİLİM ile/ve/||/<> DÜNYA GÖRÜŞÜNÜN BİLİMİ


- EVRENSEL BİLİM ile/değil EGEMEN BİLİM

( Bilim, evrensel olmaz; bilim, egemen olur. Evrensel bilim yoktur, egemen bilim vardır. )


- ... GERÇEKLİK:
EVRENSEL/BÜTÜNCÜL ... ile/ve/||/<> FİZİKSEL ... ile/ve/||/<> ZİHİNSEL ... ile/ve/||/<> ÖZNEL ... ile/ve/||/<> İLİŞKİSEL ...


- EVRENSEL/LİK ile/ve/||/<> KUŞATICI/LIK


- EVRİM:
DOĞAL SEÇİLİM KURAMI/ÖRNEĞİ ile/ve/değil/yerin/<>/>< DAYANIŞMA(SYMBIOSIS) KURAMI/ÖRNEĞİ

( Ekvator bölgesinde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Sibirya'da. )

( CHARLES DARWIN ile/ve/değil/yerine/<>/>< PYOTR KROPOTKIN[09 Aralık 1842 - 08 Şubat 1921] )


- EVRİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İLERLEME

( [not] EVOLUTION vs./and/but/||/<>/< PROGRESS
PROGRESS instead of EVOLUTION )


- EVRİM/LEŞME ile/ve/değil/||/<>/< OLGUNLAŞMA


- EYEF ile/ve EYER

( İp yayı. İLE/VE İnsan yayı. )

( M.Ö. 6000-8000 zamanlarının en önemli teknolojik buluşlarından biridir. İLE/VE ... )

( Yük taşımaya yarayan urganın ayrılmaz parçası olan oval iki uçlu bir aygıt. İLE/VE ... )

( Teknik özellikleri:
* Eyef olmazsa ekin sapı, budanmış bağ çubukları, okluk ve yaylık gibi çubukların yakacak için çalı çırpının taşınması neredeyse olanaksızdır. Çubukların kayıp düşmelerine engel olur.
* Eyef'te düğüm yoktur. Karda-kışta, düğüm donduğundan dolayı yük boşaltılamaz. İple bağlanmış olsa ipi kesmek zorunda kalınır. Bu da yapılması zor ve zahmetli olan bir malzemenin kaybıdır.
* Ağır bir yükü, ikinci bir kişinin yardımına gerek kalmadan sırtınıza alabilir ve indirebilirsiniz.
* Düğüm olmadığından, yükü indirmek ve boşaltmak çok kolaydır. İpin/eyefin ucunu salıvermek yeterlidir.
* Yüklerin devrilmesi söz konusu olmadığından, kervanın sağlıklı akışını sağlar. Kesinti ve duraklamaya neden olmaz.
* Çalı-çırpının ve kişilerin, düzgün, tertipli bir disiplinle A noktasından, B noktasına ulaşmasını sağlar.
* Düğüm yapmak ve ipi kesmek gibi bir sorunu, temelli ortadan kaldırmıştır.
* Âlet, yetişkin bir kişinin, açık eli kadardır.
* Oval biçimlidir.
* Ucları dışarı taşarak üst üste oturur, gerektiğinde uclar aralanabilir. )

( BU/BUU/BUĞ ile/ve ... )


- EYLE! ve/||/<> GÖSTER! ve/||/<> KANITLA!

( Konuşmak yerine. VE/||/<> Söylemek yerine. VE/||/<> Söz vermek yerine. )

( Instead of talk! AND/||/<> Instead of say! AND/||/<> Instead of promise! )

( ACT! and/||/<> SHOW! and/||/<> PROVE! )


- EYLEM/HAREKET ve/||/<>/>/< SAĞALTIM/TEDAVİ/ŞİFÂ


- EYLEM:
[hem/ne] SONLULUK ile/ve/||/<>/hem de/ne de SONSUZLUK


- EYLEM:
KARINCA[< KARIŞTIRARAK] ve/||/<> KARARINCA/KARARINDA


- EYLEM:
ÖZEN ve/||/<> DİSİPLİN


- EYLEM ve/||/<>/> ANDA OLMAK ve/||/<>/> KENDİLİĞİNDENLİK ve/||/<>/> YARATICILIK


- EYLEM ve/<>/>< DÜŞÜNME


- EYLEM ile/ve/değil/||/<>/< EYLEMİN DEĞERİ

( Bilim. | Sanat. | Fizik/doğa. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Felsefe. )


- EYLEM ile/ve UYGULAMA

( Doğruluk ve eylemin birliği! )

( Bencil olmayan ve arzudan arınmış eylem! )

( ACTION vs./and TO APPLY
Union of righteousness and action!
Unselfish and desireless action! )


- EYLEM/FİİL ve/> KEMÂL


- EYLEMSİZ DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE ile/değil/yerine EYLEMLİ DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE

( El duası olmadan, dil duası olmaz. )

( Yaparak başarırsınız, tartışıp çekişerek değil. )

( Kalbi değiştiren eylemdir. )

( Herşey yapıldığında zihin sessiz kalır. )

( Sağlam bir anlayışa sahip bir kişi, eylemden sakınmaz. )

( İnandığınızı yapın ve yaptığınıza inanın. Başka her şey enerji ve zaman savurganlığıdır. )

( Evinizin eşiğini temizlemeden, komşunuzun damındaki kardan şikâyet etmeyiniz. )

( [not] THOUGHT/TO THINK WITHOUT ACTION vs./but THOUGHT/TO THINK IN ACTION
THOUGHT/TO THINK IN ACTION instead of THOUGHT/TO THINK WITHOUT ACTION
By doing you succeed, not by arguing.
A change of heart is action.
When all is done, the mind remains quiet. )


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve/||/<>/> ÇOKLU EYTİŞİM


- EYTİŞİM(DİYALEKTİK) ve/||/<> GÖRELİLİK ve/||/<> HOLOGRAFİK EVREN ve/||/<> SİBERNETİK ve/||/<> KUVANTUM


- EYTİŞİM ile/ve KAVRAMSAL EYTİŞİM


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve/değil/yerine ile/ve/değil/yerine ÇOKLU EYTİŞİM / POLİ-DİYALEKTİK


- EYTİŞİM ve/||/<> YÖNTEMSEL KUŞKU


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK:
DOĞAL ile/ve/||/<> TARİHSEL


- EYVAH" ile/değil/yerine EYVALLAH

( Temel, yerde bir muz kabuğu görmüş...

- "Eyvah! Yine düşeceğim." demiş. )


- EZBER BOZMAK ile KULAĞINA KAR SUYU KAÇIRMAK


- EZBER ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLGİ


- EZELDE ve/||/<>/> GÜZELDE

( Nokta. VE/||/<>/> Saklı. )


- EZİCİ "GÖRÜŞ/KANAAT" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ORANTILI/ORANTISIZ "GÜÇ"


- EZİK ile/değil ALÇAKGÖNÜLLÜ


- [ne yazık ki]:
FAİZ ve/||/<>/>/< BİLGİSİZLİK


- [ne yazık ki]:
FAİZ ile/değil/yerine/>< ÜRETİM(EKİN/KÜLTÜR)


- FAKİH ile İLMİHAL BİLEN/HOCA


- FAKİR[Ar.]/ÇIGAY[dvnlgttrk] değil/yerine/= YOKSUL


- [gökbilim] FAKÜL[Fr.] değil/yerine/= BENEK


- FÂNÎ:
YOK değil GEÇİCİ


- FÂNÎ ile/ve/<> BÂKÎ

( İlâhî değilse. İLE/VE/<> İlâhî ise. )

( [Esmâ'da] Yoksa. İLE/VE/<> Varsa. )


- FAR ile/ve/||/<>/> FARK

( HEADLIGHT/DIFFERENCE vs./and/||/<>/> DIFFERENCE )


- FARK ETMEK ile/ve/||/<>/> FARK GETİRMEK


- FARK:
"ÜSTÜNLÜK"/"OLUMSUZLUK"/"YIKICI"
değil
AYRIM/ARTI/EK/ÖZELLİK/YAPICI


- FARKETMEK ile/ve/<> FARK'I FARKETMEK

( AWARENESS vs./and/<> TO NOTICE OF THE DIFFERENCE )


- FARKINDA OLMAMAK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< UMURUNDA OLMAMAK


- FARKINDALIK ve/||/<>/< ÂN'A ODAKLANMA


- FARKINDALIK ile/ve/<> DAYANIŞMA

( AWARE/NESS vs./and/<> SOLIDARITY )


- FARKINDALIK ve/||/<>/>/< DENEYİMLEME


- FARKINDALIK ile/ve/||/<> DUYARLILIK


- FARKINDALIK ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA


- FARKINDALIK ile/ve/||/<>/> PLANLANMIŞ FARKINDALIK


- FARKINDALIK ve/||/<> TUTUM ve/||/<> ÖZGÜNLÜK

( AWARENESS and/||/<> ATTITUDE and/||/<> AUTHENTICITY )


- [ne yazık ki]
FARKINDA OLMAMA ile/ve/<> KABUL ETMEME


- FaRkLaR KILAVUZU'NDA ÖNCELİKLER:
YARARLI ve/> ÖNCELİKLİ ve/> İNCELİKLİ


- FaRkLaR (Kılavuzu/"Sözlüğü") ile/ve/<> FARKINDALIK

( DiFfeReNCeS GUIDE/"DICTIONARY" vs./and/<> AWARENESS )


- FARKLI AÇILARDAN ve/||/<> BÜTÜNCÜL BAKMAK


- FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI ile/ve/değil/||/<> FARKLI BİR TANIM


- FARKLI DÜŞÜNMEK" ile/ve "GENİŞ DÜŞÜNMEK"


- FARKLILIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRLİK

( Dilde, anlatımda/aktarımda, parçalarda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Gerçeklikte/hakikatte. )


- FARK/LI/LIK ile NİTELİK FARKI/FARKLILIĞI

( DIFFERENT/DIFFERENCY vs. DIFFERENCE/Y OF QUALITY )


- FARKLILIKLAR VE ÇİRKİNLİKLER ile/yerine FARKLILIKLAR VE GÜZELLİKLER


- FASIL[Ar. çoğ. FUSÛL] ile FÂSIL[Ar. < FASL]

( Fasl. | Bir bestekârın aynı makamdan bestelediği iki beste. | Türk müziğinde klasik bir konser programı. İLE Ayıran, bölen, fasleden. )


- FATİH KARATAŞ ve/||/<> BAHATTİN HEKİMOĞLU

( )


- [ne yazık ki]
"FAYTON":
"NOSTALJİ" değil ATLARI KÖLELEŞTİRME


- FAZİLET ile/ve EDÂ


- FAZÎLET[Ar.] değil/yerine/= ERDEM


- FAZÎLET ile/ve/||/<> MENFAAT ile/ve/||/<> MASLAHAT

( Bireyde. İLE/VE/||/<> Toplulukta. İLE/VE/||/<> Toplumda. )


- FAZLA ALÇAKGÖNÜLLÜKTE/TEVÂZÛDA:
RİYÂ ile/ve/||/<> GERÇEK

( Fazla tevâzû gösterme, riyâdan sayarlar. İLE/VE/||/<> Fazla tevâzû gösterme, gerçek sayarlar. )

( [Fazla alçakgönüllük göstermek] İkiyüzlülük olarak yorumlanabilir. İLE/VE/||/<> İncelik olarak yorumlanmayıp çarpıtılarak, genelde de bilindiğiniz ya da göründüğünüz kadar incelikli olmadığınız biçiminde yorumlanabilir. )


- FAZLA FEDÂKÂR/LIK
ve/||/<>/>/ne yazık ki
(FAZLA) VEFÂSIZ/LIK

( Fedâkârlığın fazlası, vefâsızlığa neden olur. )


- FAZLA/GEREKSİZ/YERSİZ/BOŞ ...)
KONUŞMA! ile/ve/||/<>/< DÜŞÜNME!

( YAP! ile/ve/||/<>/< YAP! )


- FAZLA SAMİMİYET ile/ve/||/<> ÇOK SEVGİ ile/ve/||/<> ÇOK İYİLİK

( Saygıyı azaltır. İLE/VE/||/<> Nankörlük getirir ve sevileni uzaklaştırır. İLE/VE/||/<> Suistimal edilir. )


- | FAZLALIK ve GEREKSİZ | ile/değil/yerine CANIMIZ

( Kenara çekilen. VE Ardımızda olan/kalan. İLE/DEĞİL/YERİNE Yanımızda olan, yanında olduğumuz. )


- FECR-İ ÂTÎ ile/ve/<>/> MİLLÎ EDEBİYAT

( )

( )


- FEDÂKÂRLIK:
YAPTIKLARIN ile/değil YAPMADIKLARIN

( Başkaları için. İLE/DEĞİL Kendin için. )


- FEDÂKÂR/LIK ile CÖMERT/LİK

( Yapayalnızken ya da birşeylerle, birileriyle çatışırken başkalarına karşı daha cömert olmalı ama birey olarak da kendine saygı duymalıdır. )

( Cömert cömert derler maldan ederler, yiğit yiğit derler candan ederler. )

( AKI / BÂSİK[Ar.]: Cömert. )


- FEDÂKÂRLIK > FERÂGAT > AŞK


- VAZGEÇME/FEDÂKÂRLIK[Ar.] değil/yerine/= ÖZVERİ, EL ÇEKME

( Temiz ve özverili bir hayat yaşayın, bu yeter. )

( Live a clean, selfless life, that is all. )

( EXTREME DEVOTION vs. SELF-SACRIFICE )


- FEHM ile/ve/||/<> AKIL ile/ve/||/<> İLLET ile/ve/||/<> HİKMET

( Kavram. İLE/VE/||/<> Bağlam. İLE/VE/||/<> Neden/içsel. İLE/VE/||/<> Dışsal. )


- FELÂKET ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SELÂMET


- FELSEFE:
BETİMLEME > KAVRAM

( Felsefe, betimlemeden, kavrama geçiştir. )


- FELSEFE DAĞI ile/ve/||/<> MATEMATİK ÇANTASI


- FELSEFE:
DÜŞÜNME BAĞLAMI ile/ve/<> BİLGİ TÜRÜ


- FELSEFE:
EĞİTİM ile/ve/değil/||/<>/> YETKİNLEŞTİRME


- FELSEFE:
İYİLİK ve/<> GÜZELLİK ve/<> DOĞRULUK


- FELSEFE/KAVRAM ANSİKLOPEDİSİNDE:
ARİSTOTELES ile/ve HEGEL


- FELSEFE:
NİTELİKLİ SORU, SORMA "SANATI" ile/ve/||/<>
NİTELİKLİ, SORU SORMA "SANATI"


- FELSEFE(PHILO-SOPHIA):
BİLGELİK SEVGİSİ ile/ve/||/<> SEVGİNİN BİLGELİĞİ

( )


- FELSEFE:
"ŞAPŞALLIK" ile/ve/değil/||/<>/< ŞAŞIRMAK

( Felsefe, yaşam, durum, konu ve süreçteki [olası] her ayrıntıya, sürekli bir bebek ve çocuk şaşkınlığında[sevimli "şapşallığı" gibi] fakat sorumlulukla, iddiasızca, duygusal değil ölçüyle ve yetişkince bakabilme çabası, özeni, saygısı, emeği ve sürecidir. )


- FELSEFE:
UYURGEZER/LİK değil/yerine/>< GELİŞMİŞ BİLİNÇ/LİLİK


- FELSEFE:
ZEKÂYI ve/||/<>/> AKLI

( Keskinleştirmek amacıyla. VE/||/<>/> Yetkinleştirmek amacıyla. )


- FELSEFE ile/ve ANLAMBİLİM(SEMANTİK)


- FELSEFE ve/||/<> AŞK ve/||/<> SANAT

( "Evet!" diyememektir. VE/||/<> "Hayır!" diyememektir. VE/||/<> Soruyu anımsayamamaktır. )


- FELSEFE ile BENGİ BİLGELİK

( ... İLE HİKMET-İ HÂLİDA, CÂVİDÂN-I HIRED, PHILOSOPHIA PERENNIS )


- FELSEFE ve/||/<> BİLGE

( Gölgelerin, renkleri olduğunu öğretir. VE/||/<> Gölgelerin renklerini görebilir. )


- FELSEFE ile/ve BİLGELİK


- FELSEFE ile/ve/||/<>/> BİLİM

( Tanımlama ve tanıtlaması kendi içinde olan. İLE/VE Tanımlama ve tanıtlaması kendi dışında olan. )

( Kendi üzerine düşünebilme. İLE/VE Nesnesi üzerine yöntem uygulamaları. )

( Bilmediklerimiz. İLE/VE Bildiklerimiz. )

( Nesnesi, içindedir. İLE/VE Nesnesi, dışarıdadır. )

( Bilinç-bilinç ilişkisi. İLE/VE Bilinç-nesne ilişkisi. )

( Bilim, felsefenin başarılarından, felsefe de bilimin başarısızlıklarından örülmüştür. )

( FELSEFE: VARLIK ile/ve METAFİZİK ile/ve AHLÂK )

( FELSEFE: Yasaların örgünlüğünün bütünlüğü. )

( FELSEFE: BİLGİ OLARAK ile/ve/yerine YAŞAM TARZI OLARAK )

( FELSEFE: Nesillerarası mektuplaşma. Hem öldüren, hem de dirimli tutan bir özellik ve/ya da durumdur. )

( Felsefe, İyonya'da doğmuştur. Felsefeye ilk biçimini kazandıran üç filozof Thales, Anaksimander ve Anaksimenes'tir. )

( Düşünmenin yetkin biçimleridir. )

( Öngörme/öngörebilme gereksinimidir. )

( Nitelikli kavramlarını, daha nitelikli hale getirmektir. )

( Dili, daha nettir. )

( Betimlemeden kavrama, yasalılığa geçişin ilkeli olmasıdır. )

( BENZER YÖNLERİ:
İkisi de akla ve düşünme yasalarına dayanarak kendilerini haklı kılmaya çalışır.
İkisi de evreni, insanı ve yaşamı, bilinçli, yöntemli ve düzenlilik içinde araştırır.
İkisinde de eleştiri süzgecinden geçirilmeyen bilgi güvenli bulunmaz.
İkisi de eleştiri sonrası kavramlar ve soyutlamalarla bazı ilke ve yasalara ulaşarak genellemeler yapar.
FARKLI YÖNLERİ:
Felsefe; evreni, insanı ve yaşamı sorgularken; bilim, kendini olgular ile sınırlar. Evreni, kendi inceleme alanına göre parçalara ayırır.
Felsefe, olgu ve olayların ardındaki gerçekliği açıklamaya çalışır. Bilim, doğa olayları arasında nedensellik bağları kurarak doğa ile ilgili yasalara ulaşmayı hedefler.
Felsefe, kurgusal(spekülatif) ve rasyonel düşünüş gibi yöntemler kullanır. Bilimler ise tümevarım ve tümdengelim yöntemlerini kullanır. )

( Tümel. İLE/VE/||/<>/> Tikel. )


- FELSEFE ve/||/<> DEVLET

( Aklın/düşüncenin, gelişmişlikteki son seviyesi. VE/||/<> Kurumların/toplumun, gelişmişlikteki son seviyesi. )


- FELSEFE ile/ve EDEBİYAT

( Zihne/akla hitap/etki eder. İLE/VE Kalbe hitap/etki eder. )

( Edebî olmayanı, kalbe hitap/etki etmez. İLE/VE Felsefî olmayanı, zihne/akla hitap/etki etmez. )


- FELSEFE ile/ve/değil FELSEFE-BİLİM


- FELSEFE ile/ve/= HİKMET

( Hikmet teolojik, illet metafizik, sebep fizik nedenleri aramaktır. )

( Hikmet: Nasıl ise onu o biçimde bilmek. )

( Hikmet: Varolanların kendini nasılsa o biçimde tâkatı kadar bilmek. )

( Hikmet: Olgunlaşmayı istemek. )

( Hikmet: Doğada ve zamanda illetlendirmek. )

( Hikmet: Gizil halde, tüM erdemlerin hepsini içerir. )

( Hikmet Tanrısı: ENKİ )

( Hikmet: İstikmal el-Nefs. )

( Hikmet: "En Yüksek Hikmet". Onu kazanmış olmaya(onun iktinâ'ına) "'İlm", o ilme meleke kazanmış olmaya "Felsefe". )

( FELSEFE: KAVLÎ HİKMET )

( PHIL0-SOPHOS ile/ve SOPHOS )

( el-Hikmet: ilmun bi-a'yan'il-mevcudât alâ ma hiye fi'nefs'il emr bi-kaderi takat'il-beşeriyye )


- FELSEFE ve KİŞİSEL YÖNETİM


- FELSEFE = PHILOSOPHY[İng.] = PHILOSOPHIE[Fr., Alm.] = PHILOSOPHIA(PHILIA:SEVGİ, SOPHIA:BİLGELİK)[Yun.] = FILOSOFIA[İsp.]


- FELSEFE ve/||/<> SANAT ve/||/<> KEŞİF

( Soyutlayarak[tenzih ederek]. VE/||/<> Benzeterek[teşbih ederek]. VE/||/<> Bireştirerek[tevhîd ederek]. )

( Akıl ile. VE/||/<> Hayal ile. VE/||/<> Kalp ile. )


- FELSEFE ile/ve/||/<> YORUMBİLİM

( Toplumu yapılandırır. İLE/VE/||/<> Bireyi yapılandırır. )


- FELSEFE/BİLİM/FİZİK/DOĞA:
"DİYOR Kİ" ... değil İLKELERİ/YASALARI/ZORUNLULUKLARI ÇERÇEVESİNDE ...

( Anlamı ve ayrıntıları kişiselleştirmeden! Öykünce/fabl çeşidine katmadan/düşürmeden! )


- SÖZCÜK/LER:
FELSEFEDE ile/ve/||/<> BİLİMDE ile/ve/||/<> YAZINDA/EDEBİYATTA

( Kavram. İLE/VE/||/<> Terim. İLE/VE/||/<> Deyim. )


- [FELSEFEDE/TASAVVUFTA] (BAZI/ÇOĞU) (ÖZEL ŞEY["AYRINTI/İÇERİK/DERİNLİK/YOĞUNLUK/KABALIK/İNCELİK"]):
"BAYIL" DİYE değil/yerine "AYIL!" DİYE


- FELSEFE('NİN "KUSURU"):
ÖNCESİ var SONRASI [yok]

( Öncesinin var olup ve fakat sonrasının olmaması. )


- FELSEFESİZ ...:
BİLİM ile SANAT ile HUKUK/DİN ile YAŞAM

( Kör. İLE "Süsleme". İLE "Kural". İLE Yaşanmamış. )


- FELSEFESİZ SANAT ve FELSEFESİZ BİLİM ve FELSEFESİZ FELSEFE

( Zanaat. VE Teknokrasi, işçilik. VE İdeoloji. )


- FELSEFEYİ ANLAMAK ile/ve/||/<> FELSEFE İLE ANLAMAK


- FELSEFÎ ANLAYIŞ VE BİLİMSEL TUTUM/DURUŞ VE SANATSAL DUYARLILIK ve/< BEREKET


- Felsefî anlayışla KONUŞ!!!


- FELSEFİ DİSİPLİN ile EPİSTEMOLOJİ


- FELSEFÎ ile/ve BİLİMSEL

( An. Cairos. İLE/VE Zaman. Chronos. )


- FELSEFÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAVRAMSAL


- FERÂGAT AHLÂKI > AŞK AHLÂKI


- FERÂGAT ve/> İŞTİYÂK ve/> AŞK


- FERÂGAT(BEZL) ile TERK

( Canına kıymazsan, seyahat etme! )

( ABNEGATION vs. ABANDONMENT )


- FERÂGAT ile/ve/<> TESLİMİYET


- FERÂSET[Ar. < FERES(Çok hızlı giden at)] değil/yerine/= SEZGİ/SEZİ/SEZİŞ/ANLAYIŞ

( ZEKÂNIN İNCELMİŞ VE HIZLANMIŞI | EDEB'İN KALBE İNİŞİ | ANLAYIŞTA ÖNE GEÇME | ZEKÂNIN GÖVDEYİ KONTROL ALTINA ALMIŞ ŞEKLİ. (AKIL-ZEKÂ-FERASET) [AYNI ŞEYİN DEĞİŞİK MERTEBELERDE ALDIĞI ADLAR] )


- FERDÎ HİKMET[Ar.] değil/yerine/= BİREYSEL BİLGELİK/AYDINLANMA/UYANIŞ/ARINMA


- FERDİYET-İ SELÂSE:
ZÂT ve/||/<>/> İHTİYÂR/İRÂDE ve/||/<>/> SÖZ/EYLEM


- FESAHAT[Ar.] ile/ve/||/<> FETAHAT[Ar.] ile/ve/||/<> FETAKAT

( Dilin açıklığı. İLE/VE/||/<> Birinin kapıyı/kutuyu vb. açması. İLE/VE/||/<> Bir nesnenin gevşeyip açılması. )


- FEYZ ve EDEB


- FIKIH ve/> TASAVVUF

( "Tasnif'ul Ulûum" kitabında Tasavvuf: "İmanın meyvesi ve İslâm'ın neticesi."/"Hüve semeretül iman ve neticetü'l-İslâm" )

( İman ve itikadı anlatan geniş ve derin ilim.[Bu ilmi anlatan kitaplara AKÂİD de denilir.] VE Gövde ile yapılacak ahkâm-ı islâmiye'yi bildiren ilim ve kitapları. VE Halk için, tahsili olmayanlar için yazılmış olan ve herkesin bilmesi, inanması ve yapması gereken kelâm, ahlâk ve fıkıh bilgilerini kısaca ve açıkça anlatan ilim ve kitapları. )


- FIKIH ile USUL-İ FIKIH

( -Fetva, -Mezhep, -Kanun, -Yargı İLE
* Deliller/Kaynaklar
- Naklî(-Kitap, -Sünnet)
- Aklî(-Kıyas, -İstihsan, -Mesalih-i Mürsele, -İstishab, -Örf, -Sedd-i Zerayi)
- Mülhak Olanlar
* Hükümler
* İstinbat(hüküm elde etmek üzerine uğraş)
* İctihad )


- FÎKRÎ ile LAFZÎ(MANTIK/NUTK(Düşünme-Konuşma)'da)

( Lafzî nutk, insan gövdesinin bir örgeni olan dilden kaynaklanarak, gövdenin öteki bir örgeni olan kulağa ulaşan ses ve yazaçlardan(hecelerden) oluşur; dolayısıyla cisim ve duyularla ilgilidir. Bu yüzden kelâmın ne olduğu, nasıl oluştuğu, anlamı nasıl gösterdiği(delâlet) vb. konuların mantık çerçevesinde incelenmesine Dil Mantığı(İlmu'l-Mantıki'l-luğavî) adı verilir. İLE Fikrî nutk ise, insan zihninin(nefs) var olanların anlamını özleri itibariyle tasavvurundan başka bir şey olmayıp ruh ve akılla ilgilidir. Bu bağlamda zihnin varlıkların anlamlarını özleri itibariyle idrâki, ilham ve vahyin keyfiyeti gibi konuların mantık çerçevesinde ele alınıp incelenmesine de Felsefî Mantık (İlmu'l-Mantıki'l-felsefî) denilir. )


- FİLMİ/KİTABI:
İZLEMEK/OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< DENEYİMLEMEK


- FİLOLOJİ değil/yerine/= ÖRÜBİLİM


- FİLOZOF:
ANLAŞABİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZLAŞABİLEN


- FİLOZOF ile/ve/||/<>/> DERVİŞ

( Bildikçe, ölür. İLE/VE/||/<>/> Öldükçe, bilir. )


- FİLOZOF ile SÛFÎ

( Yaptığına bakılmaz, söylediğine bakılır. İLE Söylediğine bakılmaz, yaptığına bakılır. )

( PHILOSOPHER vs. SUFI )


- FİRÂK <>/> VİSÂL
ve/||/<>
BELÂ <>/> ÂHİR
ve/||/<>
CEFÂ <>/> VEFÂ
ve/||/<>
GAM <>/> PÂYÂN


- FIRTINADAN ÖNCE ...:
DUVAR ile/değil/yerine/>< DEĞİRMEN
(İNŞÂ ETMEK)


- FİTNE ile/değil/yerine/>< FİTRE


- DOĞA/FITRAT ve/<> İLKELİLİK


- FİZİBİLİTE değil/yerine/= YAPILABİLİRLİK/UYGULANABİLİRLİK


- GÜÇ (FİZİKSEL) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKIL


- FİZİKSEL) NEDENSELLİK ile/ve/değil/||/<>/>/< ZİHİNSEL NEDENSELLİK


- YAKINLIK:
FİZİKSEL ile/ve/||/<> UYGULAYIMSAL ile/ve/||/<> DUYGUSAL ile/ve/||/<> EŞEYSEL


- FOLKLOR[Fr. < FOLKLORE]/HALKİYAT[Ar.] değil/yerine/= TUYBİLİM/HALKBİLİM


- FONOLOJİ[Fr., İng. < Yun.] değil/yerine/= SESBİLİM


- FURKAN ile/ve/||/<> FARUK

( Farklar. İLE/||/<> Farkında/ayırdında olan. )


- FURKAN(FARKLAR) ve/+/||/<>/>/< KUR'ÂN

( Önce furkan, sonra Kur'ân. )

( Doğada. VE/+/||/<>/>/< Dilde. )

( Toplanma. VE/+/||/<>/>/< Yayılma. )

( İlim[4]. VE/+/||/<>/>/< İrfan[2] [= 6]. )

( 4[Evvel+Âhir+Zâhir+Bâtın]. VE/+/||/<>/>/< 2[Zaman ve Zemin] [= 6]. )

( Kur'ân, Kelâmullah'ın fotoğrafıdır. )

( Kur'ân, sana özel gönderilen mektup gibi okunmalıdır! )

( Çözümleme. VE/+/||/<>/>/< Birleştirme. )


- FUZÛLÎ:
BOŞUNA değil/değil/= ERDEMLİ/FAZİLETLİ


- FUZÛLÎ[Ar.] değil/yerine/= ERDEMLİ | GEREKSİZ/YERSİZ/BOŞUNA


- GAM ile/değil/yerine KAYGI

( Uyku getirir. İLE Uyutmaz. )

( Kalbe zarar verenler. )


- GAMSIZ/LIK ile/ve/değil/||/<> "GEMSİZ/LİK"


- GAYB ile YOK/VAROLMAYAN


- GAYR değil/yerine AKIL


- GAYRET ve/||/<>/< HAYRET


- GAZ VERMEK" ile/değil/yerine/||/<>/>< "GAZ ALMAK"


- GAZETE OKUMAK ile/ve/<>/||/değil/yerine KİTAP OKUMAK


- GEÇ!:
EMİR VERMEK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< DÜŞÜNCESİNİ/İSTEĞİNİ DÜMDÜZ SÖYLEMEK

( Bazı/çoğu (bilgisiz/görgüsüz) kişi/ler, bazen/çoğunlukla kendini, herkesin/herşeyin merkezinde "görenler"/zannedenler, başkalarına söylediklerini, emir olarak değil zihninde ne varsa, hiçbir dilbilgisine sahip olmadan ya da uymadan, kabalıkla söyler. Bunu görür görmez, anladığımız anda, üstlerine fazla gitmemek ve bunları karıştırmamak gerekir. [Bazen de hadlerini bildirmek gerekiyorsa bildirilebilir tabii.] )


- GEÇ EVLENMEK ile/değil/yerine/>< GENÇ EVLENMEK


- GEÇ TANIMA/ANLAMA! değil/yerine GENÇKEN TANI/ANLA!


- GEÇ ile/ve GÜÇ
[BİR ŞEYİN:
GEÇ OLMASI ile/ve GÜÇ OLMASI/OLMAMASI]

( Olsun. İLE/VE Olmasın! )


- GECE-GÜNDÜZ (DÜŞÜNMEK, ÇALIŞMAK)


- GEÇERLİ/LİK ile/ve YARARLI/LIK

( VALID vs./and BENEFICIAL )


- GEÇİCİ ÇÖZÜM ile/ve/değil/||/<>/< ARA ÇÖZÜM


- GECİKTİRME ile/ve/değil/yerine/<> ÖTELEME


- GEÇİŞTİRMEK ile/ve/<> "İDARE ETMEK"


- GEÇMEK ile ATLAMAK


- GEÇMEK/GEÇKİN ile/ve/||/<> AŞMAK/AŞKIN


- GEÇMİŞ:
"AİT OLDUĞUMUZ" değil BANA/BİZE AİT OLAN


- GEÇMİŞ:
"EV GİBİ" değil/yerine/>< KİTAP GİBİ


- GEÇMİŞ ile/ve/<>/> ŞİMDİ ile/ve/<>/> GELECEK

( Anılardadır. İLE/VE/<>/> Hayal gücündedir. )

( Değişmezdir. İLE/VE/<>/> Belirsizdir. )

( Değiştiremeyiz fakat bilebiliriz. İLE/VE/<>/> Bilemeyiz fakat değiştirebiliriz. )

( Constant. vs./AND/<>/> Unknown/indefinite.
In memory. vs./AND/<>/> In imagination.
We cannot change but we can/should know. vs./AND/<>/> We cannot know but we can/might/should change. )

( "Şimdi"ye odaklanmış olan bir şey, benimledir. Çünkü ben, sonsuz şimdiyim, an içinde var olanım. Şimdi olan olaya verdiğim de kendi gerçekliğimdir. )

( A thing focussed in the now is with me, for I am ever present; it is my own reality that I impart to the present event. )

( Nesneler ve düşünceler, sürekli değişmektedir. Şu anda olanın gerçek olduğu deneyimi ise asla değişmez; düşlerde bile. )

( Things and thoughts have been changing all the time. But the feeling/experience that what is now is real has never changed, even in dream. )

( PAST vs./and/<>/> FUTURE )


- GEÇMİŞE SAPLANMAMAK ve/||/<> GELECEĞE ODAKLANMAMAK


- GEÇMİŞİN KÖLESİ OLMAK değil/yerine/>< GELECEĞİN MİMARI OLMAK


- GEÇMİŞİNDE YAŞAMAK" ile/ve/<>
"GELECEKTE YAŞAMAK" |
değil/yerine/><
ŞU ANDA OLMAK

( | Pişmanlık, suçluluk, şikâyet, üzüntü ve kızgınlık yaşatır. İLE/VE/<> Kaygı, gerginlik, huzursuzluk yaşatır. |
DEĞİL/YERİNE/><
Özgürlük, neşe, hafiflik, bilgelik yaşatır. )


- GEÇMİŞTEKİ (BAZI DURUMLARI) UNUTMAMAK ile/ve/değil/fakat/||/<>/> SAPLANIP KALMAMAK


- GELECEĞE (BİR/KAÇ) ÇOCUK BIRAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇOCUK(LAR)A GELECEK BIRAKMAK


- GELECEĞİ "MERAK EDENLER"İN BAKACAKLARI:
"FALLAR/BURÇLAR" değil/yerine MEZAR(LIK)LAR

( Bin "merak", bir borcu (bile) ödemez. )

( Merak, kişinin, kendi başına (g)ördüğü bir "iştir". )


- GELECEK "BİLİMİ" (ESKATOLOJİ) ile GELECEKÇİ(FUTURİST) AKIMLAR


- GELECEKTEN ÜMİDİ/Nİ KESMEK ile/ve/değil/<> YAPACAKLARINDAN VAZGEÇMEK


- GELEN ile/ve/=/||/<> GİDEN ile/ve/=/||/<> KALAN

( Üçü de "Bir"! [Fark yoktur, "aranmaz"/bulunmaz!] )

( ['e ...]
"Git" dememek. İLE/VE/=/||/<> "Kal" dememek. İLE/VE/=/||/<> ... )


- GELENEK ile/ve/değil/<> GÖRENEK

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Bir şeyi, eskiden beri görüldüğü gibi yapma alışkanlığı. )


- GELENEKSEL ENTELEKTÜEL ile/ve/<> ORGANİK ENTELEKTÜEL

( Öğretmenler, yöneticiler vb. İLE/VE/<> Kurum, sınıf, küme vb. )


- GELENEKSEL ile/ve/değil/yerine/||/<> KAVRAMSAL


- GELİRİNİ KULLANMA/TÜKETME:
YAŞAMAK ÜZERE ve/||/<>/> HAYIR İŞLEMEK ÜZERE ve/||/<>/> "HAYIR!" DİYEBİLMEK ÜZERE


- GELİŞİGÜZEL "ÇOK ANLAMLILIK" ile/değil/yerine ÇOK ANLAMLILIK


- GELİŞİGÜZELLİK ile/ve KEYFÎLİK

( CASUAL vs./and ARBITRARINESS )


- GELİŞİM ODAKLI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GELİŞİME YÖNELİK


- GELİŞİM VE DEĞİŞİM İÇİN:
ZORUNLULUK ile/ve/||/<> YOKLUK


- GELİŞİM ile/ve/<> DERİNLEŞME

( DEVELOPMENT vs./and/<> DEEPEN )


- GELİŞİM = DEVELOPMENT[İng.] = DÉVELOPPEMENT[Fr.] = ENTWICKLUNG[Alm.] = SVILUPPO[İt.] = DESARROLLO[İsp.]


- GELİŞİM ile/ve/||/<> GELİŞMEK

( DEVELOPMENT vs./and/||/<> EVOLVE )


- GELİŞİM ile/ve/||/<>/> KALKINMA


- GELİŞİM ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA


- GELİŞİM ve/||/<>/>/< UYGULAMA


- GELİŞİM/DEĞİŞİM:
YUKARIDAN, AŞAĞI ile/ve/değil/yerine/||/<> İÇTEN, DIŞA

( image

image )


- GELİŞME ile/ve/değil/yerine/||/<> OLGUNLAŞMA