Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

[... ile ...] BAĞLAÇLI

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 29 Ekim 2024 ]
itibariyle 40292 başlık/FaRk yer almaktadır.

- MANEVÎLEŞTİRİLMİŞ ŞEY ile/ve/değil MANEVÎ ŞEY


- MANEVRA YETENEĞİ EN YÜKSEK KUŞ

( ÇAKIRDOĞAN/BÛHE )


- MANGA ile/ve/||/<>/> TAKIM ile/ve/||/<>/> BÖLÜK ile/ve/||/<>/> TABUR ile/ve/||/<>/> ALAY ile/ve/||/<>/> TUGAY/LİVA ile/ve/||/<>/> TÜMEN/FIRKA ile/ve/||/<>/> KOLORDU ile/ve/||/<>/> ORDU ile/ve/||/<>/> KUVVETLER ile/ve/||/<>/> GENEL KURMAY

( Onbaşı/çavuş/asteğmen/teğmen yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Üstteğmen yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Yüzbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Binbaşı/yarbay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Albay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Tuğgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Tümgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Korgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Orgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Orgeneraller yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Genel Kurmay Başkanı yönetiminde. )

( 10 er. İLE/VE/||/<>/> Birkaç[4/5] manga. İLE/VE/||/<>/> Birkaç takım. İLE/VE/||/<>/> Birkaç[dört] bölük. | Küme, yığın, grup. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tabur. İLE/VE/||/<>/> Birkaç alay. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tugay. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tümen. İLE/VE/||/<>/> Birkaç kolordu. İLE/VE/||/<>/> Birkaç ordu. İLE/VE/||/<>/> Birkaç kuvvet. )

( [OSMANLI'da] Mülâzım-ı Sânî yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mülâzım-ı Evvel yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Yüzbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Kolağası yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Binbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Kaymakam yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Miralay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mirliva yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mirliva/Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Birinci Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Birinci Ferikler yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Genel Kurmay Başkanı yönetiminde. )

( SECOND LIEUTENANT vs./and/||/<>/> (FIRST) LIEUTENANT vs./and/||/<>/> CAPTAIN vs./and/||/<>/> MAJOR/COMMANDANT vs./and/||/<>/> LIEUTENANT COLONEL vs./and/||/<>/> COLONEL vs./and/||/<>/> BRIGADIER GENERAL vs./and/||/<>/> MAJOR GENERAL vs./and/||/<>/> LIEUTENANT GENERAL vs./and/||/<>/> GENERAL vs./an/||/<>/> GENERALS vs./and/||/<>/> HEAD OFFICER )

( II. Dünya Savaşı "WEHRMACHT", Kara Kuvvetleri (HEER), Deniz Kuvvetleri (KRIEGSMARINE), Hava Kuvvetleri (LUFTWAFFE) ve Özel "SS" Birlikler'inden oluşuyordu. )

( RİYALA[İt.]: Osmanlı donanmasında, Tümgeneral'e eş bir rütbe. )


- MANGANEZ[Fr. < Lat.] ile/ve/<> MANGANİN[Fr.]

( Atom numarası 25, atom ağırlığı 54,93, yoğunluğu 7,39 olan, 1244 °C'de ergiyen, doğada oksit durumunda bulunan, çeliği sertleştirmek üzere kullanılan, çok sert ve kırılgan bir öğe. Simgesi: Mn. İLE/VE/<> Manganezin, bakır ve nikelle yaptığı alaşım. )


- MANGIR ile MANGİZ[Romence]

( İki buçuk para değerinde, bakırdan yapılmış sikke. | Para. İLE [argo] Para. )


- MANGUST ile ...

( Zehirli yılanları avlayan memeli bir hayvan. )


- MANHATTAN ile/değil SANHATTAN

( ... İLE/DEĞİL Şili'nin başkenti Santiago'da, yüksek binaların bulunduğu bölgeye verdikleri ad. )

( İLE/DEĞİL )


- MÂNİ'[Ar. < MEN | çoğ. MENEA] ile MA'NÎ/MÂNÂ[Fars.] ile Mânî[Fars.] ile MANİ[Ar.]

( Geri bırakan, alıkoyan, engel olan, men eden. | Engel, özür. İLE Eş, benzer. İLE Ünlü Çin'li nakkaşın adı. Behram Şâpûr zamanında İran'a gelip Zerdüşt ve Îsâ dinlerinin karışımı olan bâtıl mezhebini yaymaya başlamış olmasından dolayı idam edilmiştir. [Erteng/Erjeng adlı yapıtı ünlüdür.] )


- MÂNİ/MÂNİA[Ar.] ile MÂNİ[Ar.] ile MANİ[Fr. < Yun. MANİA]

( Engel. İLE 1.,2. ve 4. mısraları uyaklı(kâfiyeli) halk şiiri. İLE Tutku, düşkünlük, saplantı, taşkınlık. )


- MANİ ile/ve/değil/||/<>/< HİPOMANİ


- MANİATÜ'L HULÛV ile MANİATÜ'L CEM

( "Hem, hem de" ol(a)mayanlar için. İLE "Ne, ne de" ol(a)mayanlar için. )


- MANİCİLİK ile MAZDEKÇİLİK


- MANİPLE[Fr.] ile/ve/=/<> MANİPÜLATÖR[Fr.]

( Telgraf imlerini göndermek için bir devredeki akımı kesmekte ya da yeniden vermekte kullanılan aygıt. | Roma ordusunda, 60 ya da 120 erden ibaret bölük. | Bazı papazların ayinlerde sol kolun bileğine yakın taktıkları süslü şerit. İLE/VE/=/<> Manipleyi kullanan kişi/görevli. | Maniple. )


- MANİPURİF ile ...

( Hindistan'a özgü bir dans. )


- MANİSALÂLESİ ile MANİSA LÂLESİ

( ... ile )

( Düğünçiçeğigillerden, korularda, kırlarda yetişen bir bitki. İLE ... )

( ANEMONE PULSATILLA cum TULIPA ORPHANIDEA )


- MANİTA[İt., argo] ile MANİTA[Yun., argo < MANTENUTA]

( Tanışıyormuş gibi yaparak para sızdırma. Dolandırıcı. İLE Sevgili. )


- MANKURTLAŞMA ile/<> KÖZ/KÖS-KAMANLAŞMA ile/<> KANARALAŞMA

( MANKURT EFSANESİ

Efsaneye göre, Kazakistan'ın uçsuz-bucaksız Sarı-Özek bozkırının yerlisi olan Kazaklar, eski tarihlerde, onların su kuyularına ve otlaklarına göz diken Juan-Juanlar'ın zaman zaman baskınlarına maruz kalmaktalardır. Baskınlarda bazen Kazaklar, bazen de Juan-Juanlar gâlip gelmektedir. Juan-Juanlar savaşı kazandıklarında, alıp götürdükleri esirlerin bazılarını başka kabilelere satmaktalardır ki bunlar oldukça şanslı sayılırlar. Çünkü hiç olmazsa, köle olarak da olsa, sağ kalmaktalardır. Güçlü kuvvetli esirleri ise satmamakta, akıl almaz işkencelerle, belleklerini kaybettirerek, adeta delirtmekte ve onları, kendilerinin sadık köleleri olarak en önemli işlerde çalıştırmaktalardır.

Juan-Juanlar'ın işkencesini dinlemek bile acı vericidir: Önce, esirin başını, bir tane bile saç bırakmamacasına tamamen tıraş etmektelerdir. Hemen o anda, bir deve kesmekte, devenin derisinin en kalın yeri olan boynundan parçalar keserek, kanlı kanlı, esirin tıraşlı başına sımsıkı sarmaktalardır. -Aytmatov, bu deri başlığı, bugün yüzme sporunda kafaya takılan kauçuk başlığa benzetmektedir.-

Bu işkenceye maruz kalan esir, bazen acılar içinde kıvranarak ölmektedir (ki onlar da şanslı sayılmalıdır!), ölmeyenlerin boynuna, kafasını yerlere sürtmesin diye bir boyunduruk takılmaktadır. Bu haliyle esiri götürüp, çığlıklarının da duyulmayacağı ıssız bir yere, elleri kolları bağlı, aç ve susuz, kızgın güneşin altında günlerce bırakmaktalardır. Tabiî, güneşte kavrulan deri kurudukça, kafayı bir mengene gibi sıkmakta, işkence, dayanılmaz hale gelmektedir. Fakat işkenceyi asıl dayanılmaz yapan, sadece bu değildir. Kafadaki saçlar, bir taraftan uzamaya çalışmaktadır. Fakat dışarıya doğru büyüyemediği için, kafa derisinin içine doğru büyümeye çalışmaktadır. Sonunda esir, aklını yitirmekte, belleği iyice sıfırlanmaktadır. Adeta, içine saman doldurulmuş bir post (korkuluk) haline gelmektedir. İşkencenin beşinci günü Juan-Juanlar gelip sağ kalan esirleri almakta, boynundaki engeli çıkarmakta, kendine yiyecek-içecek vermektelerdir. Böylece, köle, beden gücünü yeniden toplayıp kendine gelmektedir. Fakat bundan böyle o normal bir insan değildir, o artık bir mankurttur!

Böyle bir mankurt, köle pazarlarında, güçlü-kuvvetli on esirin fiyatına satılabilmektedir. Eğer aralarındaki bir savaşta bir mankurt öldürülürse, Juan-Juanlar karşılık olarak, hür bir kişinin bedelinin üç katını almaktalardır. Bir mankurtu, ailesinden birileri gerek kaçırmak, gerekse fidye vermek suretiyle vb. geri almak istemezmiş. Çünkü o artık aileden biri değildir, aksine, zararlı biri olmuştur. Belleği iyice boşaltılan mankurt, babasını, çocukluğunu vs. asla anımsamamakta, hatta insan olduğunu bile bilmemektedir. Yani ağzı var ama dili yoktur. Efendisine mutlak koşulda itaat eden, gayet evcil bir hayvana benzemektedir. Kaçmayı bilmediği için böyle bir riski de yoktur mankurtun... Sadece karnının acıktığını hissetmekte o kadar...

Efendisinin emir ve komutlarına bir köpek sadakatiyle bağlıdır. Mankurtlaşan köleler, en kötü ve en zor işleri gık demeden yapmaktalardır. Sarı-Özek'in ucsuz-bucaksız çöllerinde, kavurucu sıcak altında deve sürüleri otlatmak ancak onların yapabileceği bir iştir. Ölmeyecek kadar yiyecek, donmayacak kadar giysi vermek yeterlidir onlar için.

İşte, Juan-Juanlar, tutsak kişilere, bu en ağır işkenceyi, belleğini yitirme, anılarını elinden alma, kimliğini unutturma işkencesini tatbik etmektelerdir. Nayman Ana öyküsü, oğlu Colaman böyle bir mankurtlaşmaya maruz kalan bir ananın dramıdır.

Nayman Ana, oğlu Kolaman [Colaman: Yol aydınlığı.] kaçırıldıktan sonra yıllarca ondan hiçbir haber alamamıştır. Öldü mü, kaldı mı, mankurt mu yapıldı, bilmemektedir. Derken, bir gün, Naymanlar bölgesine gelen tüccarlar, Juan-Juanlar'ın, su kuyuları yanından geçerken, deve sürüleri güden genç bir çobanla karşılaştıklarından söz eder. Çobanın hiçbir şey anımsamadığını, sorulan sorulara 'evet' ya da 'hayır' gibi kısa yanıtlar verdiğini vs. anlatırlar. Tüccarlar, onunla biraz da alay etmişlerdir. Nayman Ana, anlatılanları sessizce dinlemiş, fakat hiç oralı olmamış, sanki bir şey duymamış gibi davranmıştır. Fakat birden içine bir kor düşmüştür; sanki bu anlatılanın, oğlu Kolaman olduğuna dair birden bir aydınlık belirmiştir içinde. Tabiî aydınlıkla beraber de bir korku...

Nayman Ana, gördüğü böyle bir ışık karşısında daha fazla duramaz, derhal hazırlıklara koyulur, hiçkimseye sezdirmeden, devesine biner ve sabahın erken saatinde, çobanların söz ettiği, Juan-Juanlar'ın su kuyularına doğru yola koyulur. Kilometrelerce gider Sarı-Özek bozkırında ve binbir türlü korkunun sarmalında, sonunda, oğlunu bulur. Evet, Nayman Ana, deve sürüsünün başında, oğlu Kolaman'ı, başındaki deri şapkasıyla yapayalnız bulur. Herşeye karşın oğlunu tanımakta zorlanmaz.

Kolaman, gözlerine kadar indirdiği şapkasının altından durgun gözlerle anasına bakmaktadır. Sanki, o ıssız çölde, yanına bir kişinin gelmiş olması, onu, hiç ama hiç ilgilendirmemektedir. Hiçbir heyecan, depreşme, o geleni bilme, tanıma arzusu görülmemektedir. Kolaman'a, oğluna yaklaşan Nayman Ana, gerçeği artık iyice anlamıştır: Hıçkırıklar arasında varır sarılır oğlunun boynuna. "Oğlum, oğlum Kolaman! Benim, bak ben geldim, ben annen, Nayman Ana! Sen benim oğlumsun!" derse de, bu sözler, Kolaman için hiçbir anlam ifade etmemektedir. Nayman Ana, tekrar tekrar dener, kendini oğluna tanıtabilmeyi, ondan bir söz olsun yanıt alabilmeyi; adının Kolaman olduğunu anımsamasını, kendi memleketini, babasını, anasını anımsasın ister ama heyhât...

Kolaman, boş ve anlamsız gözlerle bakmaktadır. Karşısındaki kadının niçin ağladığını, neden burada, bu ıssız çölde, karşısında bulunduğunu, ondan ne istediğini hiç mi hiç düşünemiyor, hiçbir şey hissetmiyordur. Anası, bir girişim daha yapar ve bu sefer, Kolaman, adının 'Mankurt' olduğunu söyler. Anası çırpınmakta, hüngür hüngür ağlamakta, bir taraftan da bu zulmü yapanların akıllarına nasıl olup da böyle işkence yöntemlerini getirdiği için Tanrı'ya sitem etmektedir...

Nayman Ana, Sarı-Özek'te söylenen bir ağıdı anımsar:
"Ben, öldürülen, derisine saman doldurulan yavru devenin anasıyım. Buraya, saman dolu yavrumun tulumunu koklamaya, yavrumun kokusunu almaya geldim."

Nayman Ana, tekrar tekrar oğluna bir mankurt olmadığını, kendinin bir Nayman, asıl adının, Colaman olduğunu söylerse de sonuç alamaz. O anda, uzaktan gelen bir Juan-Juan'ı fark eder ve kaçar. Juan-Juan da onu fark etmiştir fakat Nayman Ana gizlenir ve Juan-Juan'ın eline geçmekten kurtulur. Nayman Ana geceyi orada geçirir. Sabahleyin etrafı kolaçan ederek yeniden sokulur, "içine saman doldurulan yavrusunun tulumunun" yanına...

Kararı, ne pahasına olursa olsun oğlunu alıp buralardan götürmek, onu kaçırmaktır. Bu sefer yine Juan-Juanlar gelmektelerdir, o yine kaçar. Juan-Juanlar kadının kim olduğunu öğrenmek için Kolaman'ı iyice sorguya çekerler. Tabiî ki konuyu anlamışlardır ve Kolaman'a emir verir, o kadın yine gelirse, onu öldürmesini sıkı sıkıya tembihlerler.

Kolaman'ın efendileri gittikten sonra son bir ümitle yanına gelen annesi bir an oğlunu göremez. Göremez, çünkü o anda, Kolaman, bir devenin arkasına sinmiş, elindeki oku annesine nişan almakla meşguldür. Annesi, oğlunu fark ettiğinde ok yaydan çıkmıştır ve öldürücü darbeyle Nayman Ana, devesinden yere yığılır. Düşerken, son sözleri, "Adını anımsa, adını anımsa!" olmuştur.

Kolaman, yani Mankurt, öz anasını düşman evinde, düşmanın sürüsünün başında ve düşmanın talimatına bağlı kalarak öldürmüştür. Nayman Ana'nın düşüp öldüğü bu yere, "Ana-Beyit Mezarlığı" denilmiştir. Yani "Ana'nın yattığı yer"...

İLE/<>

KÖZKAMANLAŞMAK

Destana göre, Manas, Alma Ata ıramağının gözesinde, Sungur'da oturan, hiç oğlu olmamış Yakup (Cakıp) Han'ın, duasından sonra Tanrı'nın verdiği yiğit oğludur. Manas birçok olağanüstülükler göstermiş, İslâm yolunda mücadele etmiş biri olarak takdim edilmektedir. Manas'ın, küçükken Kalmuklar'a esir düşen ve Moğolistan'a götürülüp orada büyütülen Köz-Kaman adında bir amcası vardır. Köz-Kaman, Moğolistan'da, Kalmuklar arasında büyütülür, bir Kalmuk kızıyla evlendirilir, oğulları olur ve bir gün oğullarıyla birlikte ata yurduna geri döner. Fakat o artık Kalmukça konuşmaktadır. Manas, daha önce amcasını hiç görmemiştir, dolayısıyla onu tanımamaktadır. Üstelik de Kalmukça konuştuğu için, amcasını casus zannetmektedir. Manas amcasını yakalar ve zincire vurur. Bu arada Manas, babasına mektup yazarak, amcası hakkında bilgi sağlar. Babası, amcasına iyi davranmasını söyler. Manas, babasının sözüne uyarak amcasını salıverir. Hatta bir de onun onuruna şölen verir fakat işte Köz-Kaman'lık gerçek yüzünü ortaya koymuştur: Köz-Kaman'ın oğulları şölende arbede çıkarır ve Manas'ı döver. Manas, ileride Kalmuklar'a karşı sefere çıktığında da Köz-Kaman ve oğullarının ihanetinden kurtulamaz.

[Manas Destanı ve Köz-Kaman: Köz-Kaman, Manas Destanı, kahramanlarından birinin adıdır. Adını, bir Kırgız yiğidinden alan, 400 bin dizelik Manas Destanı, bir Kırgız destanı olup, Müslüman Kırgızlar'la, putperest Kalmuklar arasındaki mücadeleyi anlatmaktadır. Manas'ın tarihî bir kişilik olmadığını ileri sürenler varsa da, onun bir Kırgız beyi ya da bir Kırgız yiğidi olma olasılığı yüksektir. Bu destanda, Kırgızlar'ın tüm örf-âdet ve gelenekleri, inanç ve dünya görüşleri işlenmiştir.]

İLE/<>

KANARALAŞMAK

Bir köyde, yaşlı bir adam ve oğulları yaşamaktadır. Bir gün, adamın sürüsünden esrarengiz bir biçimde koyunlar eksilmeye başlar. Oğullar, eksilen koyunların ölüsünü ya da dirisini aramadık yer bırakmazlar ama ne yazık ki bulunamamaktadır. Babaları, bu duruma epeyce kafa yormakta fakat akıl erdirememektedir. Adamın, en sonunda aklına yatan düşünce şudur: Koyunları evin köpekleri, yani bizzat sürüyü korumakla görevli olan "bekçi" köpekler yemektelerdir. Bu demektir ki, köpekler kanaralaşmıştır!

Yaşlı adam, çocuklarına talimat verir, der ki, "Gidin, evdeki tüm köpekleri öldürün. Hiçbir eniği de sağ bırakmayın! Daha sonra başka köylerden yeni enikler bulur getirir ve onları yeni baştan eğitirsiniz."

Oğullar, babalarının dediği gibi yapar ve fakat birkaç yıl sonra yine aynı durum görülmeye başlanır. Bu sefer, adam, çocuklarını başına toplar ve onlara, birkaç yıl önce kendilerine verdiği talimatı aynen yapıp yapmadıklarını sorar. Küçük oğul, o gün küçük bir eniği, acıdığı için öldürmemiş olduğunu itiraf eder. Evet, konu anlaşılmıştır: O küçük enik, anasından-babasından kanaralaşmayı öğrenmiştir, kanaralaşmak bir biçimde ona da bulaşmıştır. Büyüdükçe o da bu "ahlâkı" öteki köpeklere öğretmiştir. )


- MANOLYA[MAGNOL'un adından(bitkibilimci)] ile ...

( Koklanmaz! [Sadece izlenir!] )

( Manolyagillerden, yaprakları almaşık, iri ve parlak yeşil renkte bir süs ağacı. | Bu ağacın, çok iri, beyaz ve limon kokusunda, güzel çiçeği. )

( MAGNOLIA GRANDIFLORA )


- MANŞET[Fr.] ile MANŞET[Fr.]

( Bir gömleğin kol ağzına geçirilen, genellikle çift katlı kumaştan bölüm, kolluk. İLE Gazetelerin ilk sayfalarının üst bölümüne, iri harflerle konulan başlık. )


- MANSIB[< NASB] ile ...

( Büyük memurluk makamı. | Devlet hizmeti, memuriyet. | Onun, derece, rütbe, makam. )


- MANSÛS/A ile ...

( Kur'ân-ı Kerîm'de, açıkça anlatılmış, hakkında âyet bulunan. )


- MANTAR[Yun.] ile KÖK MANTAR

( Mantarlardan, içinde zehirlileri de bulunan, silindir bir gövde ve üst tarafı şapka biçiminde olan ilkel canlıların genel adı. [Lat. FUNGI] | Esnek ve sudan hafif olduğundan şişe tapası, cankurtaran simidi, cankurtaran yeleği, ayakkabı tabanı ve daha birçok şeyin yapımında kullanılan, su geçirmeyen, meşe ağacı tabakası. | Bu tabakadan yapılan şişe tapası. | Kaldırıma araçların park edilmesini engellemek amacıyla zemine gömülmüş mantar biçiminde beton yükselti. | Çocukların özel tabanca ile patlattıkları barutlu nesne. | Hayvanların burun ucu. | Uydurma söz, yalan. | Mantar hastalığı. | Mantar hastalığına neden olan mikroskobik canlı. İLE Meşe, çam ve fındık vb. ağaçların köklerinde yerleşen, iplik görünüşünde bir mantarın emeciyle, kökün ortak yaşama biçimindeki birleşmesinden oluşan mantar. )


- MANTAR ile AĞ MANTARLAR

( ... İLE İnsan ve hayvanlarda hastalığa yol açan ve çok sayıda türü içine alan ilkel bitkiler topluluğu. )


- MANTAR ile AĞBENEK

( ... İLE Ağ görünüşünde olan, arpa yapraklarına yerleşerek oldukça önemli zararlara yol açan, açık ya da koyu kahverengi asklı mantar. | Bu mantarın yol açtığı ekin hastalığı. )


- MANTAR ile AKPAS

( ... İLE Lahana, turp, şalgam, karnabahar gibi bitkilerin kök dışındaki tüm bölgelerine yerleşebilen, özellikle semizotugillerde karşılaşılan, yosunumsu mantar. )


- MANTAR ile BAZİDİYOSPOR[Fr. < BASIDIOSPORE]

( ... İLE Bazitli mantarların sporları. )


- MANTAR ile CADISÜPÜRGESİ

( ... İLE Emeçleri, özellikle dal uclarındaki kabuk altında, sıkı bir ağ örerek, çekirdekli yemiş ağaçlarının çiçeklenmesine, dolayısıyla meyve verimine engel olan askılı mantar. | Bu mantarın neden olduğu bitki hastalığı. )

( TAPHRINA CERASI )


- MANTAR ile ÇAVDARMAHMUZU

( ... İLE Buğdaygillerin ve en çok da çavdarın başağı üzerinde türeyip koyu mor renkte bir horoz mahmuzunu andıran, tıpta kullanılan, asklı mantarlardan biri. )

( ... cum CLAVICEPS PURPUREA )


- MANTAR ile/ve/<> CIVIKMANTARLAR

( ... İLE/VE/<> Bakterilerle ortak yaşayan, ilkel ve hayvanımsı yapılı, peltemsi mantarlar. )

( Vegan beslenenler de, hayvansal yapıları nedeniyle mantar yememeyi yeğlemektedir. )


- MANTAR ile/değil ESMERKÜF

( ... İLE Esmerküfler ailesinin asalak yaşama uyabilen örnek türü. Özellikle arılarda öldürücü gelişmeler doğuran, ilkel mantar. )

( ... cum MUCOR MUCEDO )


- MANTAR ile IŞILKÜF

( ... İLE Sığır, domuz ve insana ışılküflüce etkeni, ışılküflerin örnek türü olan asalak mantar. )

( ... cum ACTINONYCES BOVIS )


- MANTAR ile İSLİKÜF

( ... İLE Toprakta ve gübreliklerde, çürükçül yaşamakla birlikte, kulak, burun, akciğer asalağı olarak da gelişebilen, asklı mantar. )


- MANTAR ile KARABACAK

( ... İLE Pancar fidelerinde gelişerek fidenin ölümüne ya da cılız kalmasına yol açan ve yerleştiği bölgeleri kara beneklerle örten asklı mantar. | Bu mantarın neden olduğu hastalık. )


- MANTAR ile KATRANKÖPÜĞÜ

( ... İLE Çayır mantarlarından, şapkasının alt yüzü dilim dilim ve bir halka ile çevrili bulunan bir cins mantar. )


- MANTAR ile KUZUGÖBEĞİ

( ... İLE Çam ormanlarında, yol ve akarsu kenarlarında, meşe, akçaağaç, kayın gibi yaprak döken ağaçların altında, kireçli, kumlu topraklarda tek tek ya da gruplar hâlinde yetişen, şapkası kalın ve etli, bir tür mantar. )


- MANTAR ile MANTAR BAŞI

( LİKEN: Mantar ve alglerin morfolojik ve fizyolojik bir bütün halinde meydana getirdikleri simbiyotik organizmalar. )

( MUSHROOM vs. PILEUS )


- MANTAR ile MANTAR ile MANTAR ile MANTAR ile MANTAR

( Bitkilerde koruyucu doku olarak görev yapan ve ana maddesi süberin olan ölü hücrelerden oluşan tabaka. İLE Mikroskobik ya da makroskobik olan parazit, saprofit ya da simbiyoz olarak yaşayan, klorofilsiz, öteki canlılar için zehirli ya da zehirsiz olan canlı yapı. İLE Esnek ve hafif olduğundan, şişe tıpası, cankurtaran simidi/yeleği, ayakkabı tabanı ve daha birçok şeyin yapımında kullanılan, geçirimsiz, meşe ağacı tabakası. | Bu tabakadan yapılan şişe tıpası. İLE [hayvanlar] Burun ucu. İLE Çoğunlukla yüzde, deri üzerinde, koyu kızıl ya da mor renkte oluşan bir cilt hastalığı. | Bazı mantarların yol açtığı bitki ya da hayvan hastalığı. )

( LİKEN: Mantar ve alglerin morfolojik ve fizyolojik bir bütün halinde meydana getirdikleri simbiyotik organizmalar. )

( [argo] MANTARLAMAK: Aldatmak, yalan söylemek. )

( MUSHROOM vs. PILEUS )

( FUNGİ cum ... )


- MANTAR ile PASMANTARI

( ... İLE Pasmantarıgillerden, buğdaygillerde ve baklagillerde pas hastalığına neden olan mantar. )

( ... cum UROMYCES )


- MANTAR ile PERONOSPORA[Yun.]

( ... İLE Patates, pancar, asma ve daha başka bitkilerde, milduyuya yol açan mikroskobik mantar. )


- MANTAR ile/ve/değil PİŞİK

( ... İLE/VE/DEĞİL Apış yeri, koltukaltı gibi tenin birbirine sürtünen yerlerinde, terin yakmasıyla oluşan kızartı. )


- MANTAR ile/değil PİYAN

( ... İLE/DEĞİL Mantara benzeyen kabarcıklarla ortaya çıkan, ciltte yaralar yapan, bulaşıcı sıcak bölge sayrılığı. )


- MANTAR ile ŞİŞE MANTARI

( MUSHROOM vs. CORK )


- MANTAR ile UCKURUTAN

( ... İLE Turunçgillerde, özellikle limonlarda gelişerek, dal uclarının kurumasına neden olan ve birkaç yıl içinde ağacın ölmesine neden olan bir tür mantar. )


- MANTAR ile YERMANTARI/KEME


- MANTARDOĞURAN ile MANTARÖZÜ

( Mantarlaşmış gözeler oluşturacak mantar tabakası doğuran, büyültkendoku. İLE Karbon, hidrojen ve oksijenden oluşan, bazı bitki gözelerinin çeperlerini kaplayarak, sıvı ve gazların geçmesini önleyen, bu nedenle gözenin ölümüne ya da mantar oluşumuna yol açan madde. )


- MANTIK ile EYTİŞİM


- MANTIK ile ORGANİZASYON


- MANTI ile/<> HALUJ


- MANTI ile MANTI[İt.]

( İçine malzeme konularak, küçük pohçalar biçiminde dürülmüş hamur parçalarıyla hazırlanan yemek. İLE Gabya serenini kaldıran halat ve makara. )


- MANTIK (DİLİ) ile/ve MATEMATİK (DİLİ)

( Mantık, bütüncül bir yapı içerisinde kavramların ilişkisini inceler. İLE/VE Matematik, mekân, zaman ve kuvvet kavramları içerisindeki olgu/olayları bu kavramlarla inceler. )

( Mantıktaki kavram, matematikte formül olur. Mantıktaki önerme, matematikte bağıntı olur. Mantıktaki çıkarım, matematikte işlem olur. )

( Mantık bilmeyenin ilmine itibar edilmez; geometri/matematik bilmeyen fetvâ veremez. )

( Evrendeki düzenliliği ya mantık ya da matematik içinde yakalarız. )

( Matematikte yasalar tekil bir şekil'de incelenir; ama tüm şekiller için geçerli/tümel oldukları kabul edilir. )


- MANTIK EYTİŞİMİ ile/ve/değil/yerine YAŞAM EYTİŞİMİ


- MANTIK HATASI ile/ve/değil/||/<>/< YAKLAŞIM/YÖNTEM HATASI


- MANTIK KALIPLARI ile/ve/değil/yerine MANTIK


- MANTIK SİLSİLESİ ile/ve/<> DİZGE


- MANTIK, MANTIKLI/LIK ile/ve/<>/değil/yerine TUTARLI/LIK

( LOGIC, LOGICAL/NESS vs./and/<> CONSISTENCY
CONSISTENCY instead of LOGIC, LOGICAL/NESS )


- MANTIK:
| ANALİTİK APRIORI >< SENTETİK APRIORI | ile/ve/||/<>/> SENTETİK APOSTERIORI

( Mantık. İLE/VE/||/> Matematik. İLE/VE/||/<>/> Fizik. )


- MANTIK'TA:
ARİSTOTELES ile/ve/değil KANADA

( Yunan. İLE/VE/DEĞİL Hint. )


- MANTIK(SAL) ile/ve MATEMATİK(SEL)


- MANTIK/SAL ile/ve/<> KAVRAM/SAL

( LOGIC/AL vs./and/<> CONCEPT/UAL )


- MANTIK ile/ve "HESAP ETMEK"


- MANTIK ile "SİYASET"


- MANTIK ile/ve/||/<>/> "YANILSAMA MANTIĞI"


- MANTIK ile/ve DİL

( Mantık, dili düzeltmez ve fakat güçlendirir. )


- MANTIK ile/ve BİÇİMSEL MANTIK

( MANTIK: Biçimsel düşünmenin kurallarını tespit eden alan. | Tanım yapma bilimi. | Zihni, fikirde hatadan koruyan alet. )

( Düşüncenin iskeletidir. )

( Nutkiyetin biçimsel yapısının incelenmesi. )

( Mantık aklın kurallılığını aramaktır. )

( Mantık belirsizliği kaldırmaz. )

( EDEB-ÜL AKL )

( ESEME )


- MANTIK ile/ve/<> BİÇİMSELLEŞTİRİLMİŞ MANTIK

( LOGIC vs./and/<> SHAPED LOGIC )


- MANTIK ile/ve BULANIK MANTIK

( LOGIC vs./and FUZZY LOGIC )


- MANTIK ile/ve ÇIKARIM

( LOGIC vs./and INFERENCE )


- MANTIK ile/ve DAİRESEL MANTIK

( LOGIC vs. UROBORIC LOGIC )


- MANTIK ile/ve DÜZEN

( İLM-ÜN MİZÂN )


- MANTIK ile/ve ESTETİK

( İdrakin/düşüncenin kurallarını inceler. İLE/VE Vicdanın/duygunun kurallarını inceler. )

( ... İLE/VE Duyarlılık Bilimi[Cognitio Sensitiva] | Güzel üzerine düşünme sanatı ve felsefesi. | İlm-i his/tahassüs. )


- MANTIK ile/ve EYTİŞİM/DİYALEKTİK


- MANTIK ile/ve/||/<>/> FELSEFE

( )


- MANTIK ile/ve FİZİK

( LOGIC vs./and PHYSICS )


- MANTIK ile/ve/<> HAL EHLİ OLMAK


- MANTIK ile/ve/<>/< HAYAL GÜCÜ

( A[/B/C/...Y/Z] noktasından, B[C/D.../Y/Z] noktalarına [belki/bazen/biraz] götürür. İLE/VE/<>/< Her yere götürür. )

( Çeperdeki 360 dereceden, birine/birkaçına götürür. İLE/VE/< 360 dereceyle, eşit aralıkta bulunan merkez(in)e götürür. )


- MANTIK ile/ve/||/<> İDEA ile/ve/||/<> DOĞA


- MANTIK ile/ve/||/<> İNDİRGEME


- MANTIK ile/ve İŞLEYİŞ


- MANTIK ile/ve/<> MAKSAT


- MANTIK ile/ve/değil/||/<>/< MANTIKSAL ZORUNLULUK


- MANTIK ile/ve/||/<> NİTELEME/YÜKLEMLER MANTIĞI


- MANTIK ile/değil OLASILIK


- MANTIK ile/ve ÖLÇÜ

( LOGIC vs./and MODERATION )


- MANTIK ile/ve/||/<> ORGANON


- MANTIK ile/ve/||/<> OUROBORİK MANTIK


- MANTIK ile/ve TUTARLILIK

( İdrakin/düşüncenin kurallarını inceler. İLE/VE Vicdanın/duygunun kurallarını inceler. )

( LOGIC vs./and CONSISTENCY
LOGIC vs./and SHAPED LOGIC
LOGIC vs. INFERENCE )


- MANTIK ile/değil/yerine UYGULAMA


- MANTIK ile/ve VARLIK

( LOGIC vs./and ONTOLOGY )


- MANTIK ile/ve YÖNTEM

( ... İLE/VE Gelecekte olacak bir şeyi yakalamak. )

( ... İLE/VE Modern bilimlerin mantığı. )

( Yöntemi bilen bilgiyi elde eder. )


- MANTIKÇA DÜŞÜNMEK ile/ve/<> VARLIKÇA DÜŞÜNMEK


- MANTIKEN ile/ve/değil KURAMSAL/TEORİK OLARAK

( [not] "LOGICALLY" vs./and/but "THEORICALLY" )


- MANTIKÎ MÂKULÂT ile/ve FELSEFÎ MÂKULÂT

( Dışarıda/hariçte tahakkuku yoktur. İLE/VE Nitelenmesi/ittisafı dışta/hariçte, bildirimleri/uruzu zihindedir. )


- MANTIKİYAT ile/ve/> TABİİYAT ile/ve/> RİYÂZİYAT ile/ve/> İLÂHİYAT


- MANTIKLI DÜŞÜNMEK ile/ve MANTIK BİLMEK


- MANTIKLI ile ANLAMSIZ DEĞİL


- MANTIKLI ile MANTIKSAL

( Mantığa uygun, usa/akla uygun. | Mantığa uygun davranan. İLE Mantıkla ilgili olan. )


- MANTIKLI ile/ve/değil/<> UYGUN


- MANTIKSAL İLİŞKİ ile/ve KRONOLOJİK İLİŞKİ


- MANTIKSAL KANIT ile/ve/<> MATEMATİKSEL KANIT


- MANTIKSAL OLAN ile/ve ONTOLOJİK OLAN ile/ve EPİSTEMOLOJİK OLAN


- MANTIKSAL ÖNCELİK ile/ve VAROLUŞSAL ÖNCELİK


- MANTIKSIZ" ile/değil/yerine TUHAF


- MANTIKSIZ ile USDIŞI


- MANTIKTA:
TASAVVUR ile/ve MEVZÛ ile/ve MAKSAT


- MANTIKTA:
TRANSANDANTAL ANALİTİK ile/ve/||/<> TRANSANDANTAL DİYALEKTİK


- MANTİS[Fr. < Lat.] ile MANTİS

( Bir sayının logaritmasının ondalık bölümü. İLE Karides. )


- MANTO[Fr. < MANTEAU] ile TRUVAKAR/TRUAKAR[Fr. < TROIS-QUARTS]

( Kadın paltosu. İLE Kısa manto. | Kol boyu dirsek ile bilek arasında olan kadın giysisi. )


- MANTRA ile BİJA-MANTRA

( ... İLE Tohum mantrası ya da tek sözcükten oluşan bir güç çığlığı. )


- MANYAK/LIK ile/ve/değil ÜMİT/UMUT


- MANYAK ile/değil GÜVENİLİR "MANYAK"


- MANYETİK ALAN ile/ve/||/<> ELEKTRİK ALAN

( Devinen elektrik yüklerinin oluşturduğu alan. İLE/VE/||/<> Durağan elektrik yüklerinin oluşturduğu alan. )

( Manyetik güçlerin etkili olduğu bölge. İLE/VE/||/<> Elektrik güçlerinin etkili olduğu bölge. )


- MANYETİK ETKİLEŞİM ile/ve/<> ZAYIF ETKİLEŞİM


- MANYETİZMA ile ELEKTROSTATİK

( Manyetik alanların incelenmesi. İLE Elektrik yüklerinin incelenmesi. )


- MANYETİZMA ile MEKANİZMA


- MANYETO[Fr. < Yun.] ile/ve/<> MANYETOMETRE[Fr.]

( Sürekli bir mıknatısın manyetik alanıyla indüklenen elektrik üreteci. İLE/VE/<> Manyetik momentleri ve manyetik alanların momentlerini ölçmeye, karşılaştırmaya yarayan aygıt. )


- MÂR-İ HAM-BE-HAM[Fars.] ile MÂR-İ SERMÂDÎDE[Fars.]

( Kıvrım kıvrım, çöreklenmiş yılan. İLE Kışın soğuğundan uyumuş ve uyuşmuş yılan. )


- MARA ile ...

( Mitolojik bir varolan. )


- MARAZ[Ar. çoğ. EMRÂZ] ile MA'RAZ/MA'RIZ[Ar. < ARZ | çoğ. MAÂRIZ]

( Hastalık. | [mecaz] Dert, belâ, dayanılması güç durum. İLE Bir şeyin göründüğü, çıktığı yer. | Bir şeyin bildirildiği yer. | Sergi, meşher. )

( ... vs. EXPOSITION )

( ... avec EXPOSITION )


- MARCEL CAMUS ile ALBERT CAMUS

( [21 Nisan] 1912 - [13 Ocak] 1982 ile 1913 - 1960 )


- MARCUS TULLIUS TIRO ile/ve/||/<>/> LUCIUS ANNAEUS SENECA ile/ve/||/<>/> JOHN WILIS ile/ve/||/<>/> SAMUEL TAYLOR

( Romalı hatip Cicero'nun azatlı kölesi olan Marcus Tullius Tiro, efendisinin gerek senatodaki söylevlerini ve gerekse hazırladığı konuşmaları steno ile yazmıştı. İLE/VE/||/<>/> Seneca, Tiro'nun kısaltmalarını geliştirmiş ve bunların sayısı 8.000'e kadar çıkmıştır. İLE/VE/||/<>/> Günümüzde kullanılan stenografi tekniğinin temeli ise XVII. yüzyıla dayanmaktadır. [XVII. yüzyılda yeniden gündeme gelmesinin nedeni ise parlamentonun siyasi yaşama girişidir. Artan meclis oturumları ve alınması gereken önemli notlar arttıkça yazı dili yeniden kullanıma girmiştir. Wilis, bu yazı diline geometrik biçimleri katmasının yanı sıra stenografi terimini de ilk kez kullanmıştır. İLE/VE/||/<>/> Yazdığı makale ile 1792 yılında bu yazı dilini dünyaya tanıtmayı başarmıştır. )

( Nicolas Steno[11 Ocak 1638 - 25 Kasım 1686] ile bir ilgisi yoktur. )


- MARDİN ÇÖREĞİ ile/ve/<> PAYLAŞIM


- MAREŞAL ile FELDMAREŞAL

( ... İLE Almanya, Avusturya, İngiltere, Rusya ve İsveç askeri sıradüzeninin en yüksek rütbesi. )


- MARGA ile ...

( Yol. )


- MARGARET MAHLER ile/ve/||/<> JAMES F. MASTERSON


- MARGARET MAHLER ile/ve/||/<> JOHN BOWLBY


- MARIE CURIE ile/ve/||/<> PIERRE CURIE


- MÂRİFET:
İÇTENLİK ile/ve/||/<> NEZÂKET ile/ve/||/<> ZARÂFET


- MÂRİFET ile/ve HÜNER


- MÂRİFET ile/ve/||/<>/>/< İLİM

( Özel ya da genel. İLE/VE/||/<>/>/< Tümel. )

( [bilgelik/irfan/hikmet'te] Tanımak.[deneyimle] İLE/VE/||/<>/>/< Bilmek.[zihinsel çözümlemeyle] )


- MÂRİFET ile/ve/||/<>/>/< İLTİFAT

( Mârifet, iltifata tâbidir; müşterisiz meta, zâyidir. )


- MÂRİFET ile/ve/<>/> MAHÂRET

( Uygulanan, kullanılan bilgi. İLE/VE/<>/> Beceri. )


- MÂRİFET ile/ve/||/<> ZARÂFET

( Bilgi ve uygulamanın, uygun/isabetli zaman ve zeminde buluşmasıyla açığa çıkar. İLE/VE/||/<> İçtenlik ve inceliğin buluşmasıyla açığa çıkar. )


- MARİNERA ile ...

( Portekiz ve Şili'ye özgü bir dans. )


- MARKA PARÇA/BİLGİSAYAR ile OEM PARÇA/BİLGİSAYAR


- MARKA YARATMAK ile/ve MARKA YAŞATMAK


- MARKA YÖNETİMİ ile/ve/||/<> MARKA İLETİŞİMİNİ YÖNETMEK


- MARKA ile/ve/||/<>/> FİLİGRAN


- MARKAJ[Fr.] ile/=/<> MARKE[Fr.]

( Bazı takım oyunlarında, ayakla ya da gövdeyle, karşı takım oyuncusunun davranışına engel olma. İLE/=/<> Bazı takım oyunlarında, karşı takımdaki oyuncuyu yakından izlemek, tutmak. )


- MARMOT ile OBUR


- MAROVO LAGÜNÜ ile/ve/||/<> EAST RENNELL GÖLÜ

( Dünyanın en büyük tuzlu su lagünü Marovo, Solomon Adaları'nın New Georgia adasında bulunmaktadır. İLE Dünyanın en yüksek seviyedeki gölü, Solomon Adaları'nın East Rennell Adası'nda bulunmaktadır. )


- MÂRR-ÜL-BEYÂN[Ar.] ile MÂRR-ÜZ-ZİKR[Ar.]

( Beyânı, yukarıda geçmiş olan. İLE Zikri, yukarıda geçmiş olan. )


- MÂRR[Ar. < MÜRÛR] ile MÂR[Fars. < MÂRÂN]

( Geçen, mürûr eden. İLE Yılan. )


- MARS'TA:
SU BUZU ile/ve/<> KARBONDİOKSİT BUZU


- MARS ile/ve/||/<> AREOGRAFİ[Fr.]

( ... İLE/VE/||/<> Mars'ın yüzeyini inceleyen astronomi dalı. )


- MARSIVAN[Fars.] ile MARSIVANOTU

( Sınır beyi. | Eşek. İLE Bileşikgillerden, bir cins ıtırlı bitki. )

( EQUUS ASINUS cum TANACETUM BALSAMITA )


- MARTAVAL (OKUMAK) ile/ve/değil/yerine MASAL (ANLATMAK)


- MARTI[İt.] ile ALBATROS[Fr.]

( ... İLE 20 Albatros türü bulunmaktadır. )

( ... İLE En uzun süre ve en uzağa uçan kuşlardır. [Kanatlarını çırpmadan 6 gün boyunca süzülebilirler.] )

( ... İLE Çok büyük kanatları vardır. [Kanatlarını sabitleyen özel bir omuz kilidi sayesinde fazla kas enerjisi harcamadan açık tutabilirler.] )

( ... İLE Uyurken bile hareket halindelerdir. [Beyin yarımküreleri bu uykuya sırayla eşlik eder.] )

( ... İLE Üremeleri çok yavaştır. [İki yılda bir, tek bir kez yumurtlarlar.][Yok olma tehlikesiyle karşı karşıyalardır.] )

( ... İLE 60 yıla kadar yaşayabilirler. )

( ... ile TUBINARES[Tüp burunlu], PROCELLARIIFORMES )

( MARTI [Richard Bach] kitabını okumanızı salık veririz. )

( Martı ile Albatros )

( BÜRKE ile ... )

( SEA GULL vs. ALBATROS )

( LARUS cum DIOMEDEA EXULANS )


- MARTI ile (TEPELİ) KUTUP MARTISI / MAVİ-YEŞİL MARTI

( ... cum LARUS HYPERBOREUS )


- MARTI ile ADA MARTISI

( ... vs. AUDOUIN'S GULL )

( ... cum LARUS AUDOUINII )


- MARTI ile AKDENİZ MARTISI

( ... vs. MEDITERRANEAN GULL )

( ... cum LARUS MELANOCEPHALUS )


- MARTI ile ARAP MARTISI

( ... vs. SOOTY GULL )

( ... cum LARUS HEMPRICHII )


- MARTI ile ÇATAL KUYRUKLU MARTI

( ... vs. SABINE'S GULL )

( ... cum LARUS SABINI )


- MARTI ile DOĞU MARTISI

( ... cum LARUS ARMENICUS )


- MARTI ile GÜMÜŞ MARTI ile KÜÇÜK GÜMÜŞ MARTI


- MARTI ile İNCE GAGALI MARTI

( ... vs. SLENDER-BILLED GULL )

( ... cum LARUS GENEI )


- MARTI ile KARA AYAKLI MARTI


- MARTI ile KARABATAK

( ... İLE Karabatakgillerden, balıkla beslenen, gagası uzun ve sivri, kara tüylü bir deniz kuşu. | Borcunu ödemeyen kişi. )

( ... cum PHALACROCORAX )


- MARTI ile/ve/<> KIRLANGIÇ KUYRUKLU MARTI

( ... İLE/VE/<> Galapagos Adaları'nda yaşamaktalardır. )


- MARTI ile KIZILDENİZ MARTISI

( ... vs. WHITE-EYED GULL )

( ... cum LARUS LEUCOPHTHALMUS )


- MARTI ile MAKAS GAGALI MARTI

( ... İLE Alt gagaları, üsttekinden uzun olan tek kuştur. )

( )


- MARTI ile NORVEÇ MARTISI

( ... İLE Kargaları avlayabilirler. [İnsana da saldırabiliyorlar.] )


- MARTI ile SORGUÇLU MARTI

( ... İLE Kuzey Pasifik Okyanusu'nda yaşarlar. )

( Batı Pasifik'te yaşayanlar, Doğu Pasifik'te yaşayanlara göre daha büyüktür. )


- MARTI ile/değil SUMRU


- MARTI ile VAN GÖLÜ MARTISI


- MARTIGİLLER ile KORSANMARTILAR

( LARIDAE cum STERCORARIIDAE )


- MARTIN LUTHER ile MARTIN LUTHER KING

( 10 Kasım 1483 - 18 Şubat 1546 İLE 15 Ocak 1929 - 04 Nisan 1968 )


- MARUL[Yun.] ile ACIMARUL

( ... İLE Bileşikgillerden, tadı acı, dişli yapraklı, sürgününden çıkan sütü, uyuşturucu ve yatıştırıcı olarak kullanılan iki yıllık bir bitki. )

( LACTUCA SATIVA cum LACTUCA VIROSA )


- MARUL ile EŞEKMARULU

( ... İLE Bir marul türü. )


- MARUL ile/<> KIVIRCIK ile/<> GÖBEK ile/<> LOLOROSSO ile/<> ÇİN MARULU


- MARUL ile/ve/<> YABANİ MARUL


- MARUNİ ile

( Lübnan ve Suriye'de oturan, Katolik Süryani topluluğu. | Bu topluluktan olan kişi. İLE ... )


- MARUZ KALMAK ile/değil/yerine TÂBÎ OLMAK


- MÂRUZ KALMAK ile/ve/<>/değil TÂBİ TUTULMAK


- MARUZ ile MAZUR

( Bir olayın, bir durumun etkisinde ya da karşısında bulunan. | Arz edilen, sunulan, verilen. İLE "Mazereti/özrü/açıklaması" olan, "mazeretli". )


- MÂŞ[Fars.] ile MAAŞ[Ar. < AYŞ]

( Börülceye benzeyen fasulyenin iki türü. İLE Yaşayış, dirlik. | Geçinilecek şey. | Çalışanlara, memurlara, emeklilere, dul ve yetimlere verilen aylık. )


- MASA'nın Var'ı. ile AĞAÇ'ın Var'ı. ile TANRI'nın Var'ı.


- MASA ile/ve/değil EŞİK


- MAŞA ile GELBERİ

( ... İLE Büyük ocaklardan, ateşi dışarı çekmek için kullanılan uzun saplı demir araç. | Tırmık. | Ağaç dallarını budamak için kullanılan ağır demir. )


- MAŞA ile ÖLÇER

( ... İLE Ateşi karıştıracak demir kol. )


- MASÂD[Ar.] ile MAS'AD[Ar. çoğ. MASÂİD]

( Dağ yamacının yüksek bir bölümü. | Yüksek ve sarp kıyı. İLE Yukarı çıkacak yer. | Merdiven. | Aşama, rütbe. )


- MASADA ile/ve/değil/yerine YERDE

( Daha çok yenilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Yeterince, gerektiği kadarı yenilir. )


- MASAFF[Ar. çoğ. MASÂFF] ile MASÂFF[Ar. çoğ. MASAFF]

( Saf, taburun toplandığı yer. İLE Savaş. )


- MASÂHİF[Ar. çoğ. MUSHAF] ile MASÂİF[Ar. çoğ. MASÎF]

( Mushaflar. İLE Yazlıklar, yazın oturulacak yerler, sayfiyeler. )


- MASAJ[Fr.] ile/değil/yerine/||/<> OVMAK

( ... ile/değil/yerine/||/<> DELK )


- MASAL[Ar. < MESEL] ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> MAVAL[Ar. < MEVVÂL]

( Genellikle toplumun oluşturduğu, düşe dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insan, hayvan ile "cadı, cin, dev, peri" vb. başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür. | Boşuna söylenmiş söz. İLE/VE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Yalan, uydurma söz. )


- MASAL ile DESTAN


- MASAL ile/ve/<> MESEL ile/ve/<> MİSAL ile/ve/<> HAKİKAT

( Tevrat'ta/Mesnevî'de. İLE/VE/<> İncil'de. İLE/VE/<> Kur'an'da. İLE/VE/<> Hikmet'te. )


- MASAL ile TANDIRNÂME

( ... İLE Tandır başında oturulurken söylenen ya da okunan masal. | Bilgisiz kişilerin inandığı saçma düşünceler ve bu düşüncelerin yazıldığı sanılan kitap. )


- MASALLAR:
ÇOCUKKEN ile/değil/yerine BÜYÜYÜNCE

( Uyuyana kadar. İLE/DEĞİL/YERİNE Uyanana kadar. )


- MASALLAR:
ÇOCUKLARA ile/ve/||/<> YETİŞKİNLERE

( Uyutmak için. İLE/VE/||/<> Uyandırmak için. )


- MASDAR ile HASIL MİNEL MASDAR ile HASIL BİL MASDAR


- MASERASYON ile ...

( Su içinde kalma sonucu, suda kalan uzvun aldığı durum. | Katı cismi su içinde bırakarak, eriyecek maddelerini ayırma. )


- MÂŞÎ-ALEL-ESÂBİ'[Ar.] ile MÂŞÎ-ALEL-KEFF[Ar.]

( Parmaklarının ucları üzerinde yürüyen ve etobur sınıfında bulunan hayvanlar.[köpek, sırtlan vb.] İLE Ayaklarının tabanına basan ve etobur sınıfında bulunan hayvanlar.[ayı vb.] )


- MÂŞÎ-ALEL-ESÂBİ[Ar.] ile MÂŞÎ-ALEL-KEFF[Ar.] ile ...

( Parmaklarının ucları üzerinde yürüyen ve et yiyen sınıfında bulunan hayvanlar.[köpek, sırtlan vb.] İLE Ayaklarının tabanına basan ve et yiyen sınıfında bulunan hayvanlar.[ayı vb.] )


- MASİVA ile/ve MÂLÂYÂNÎ


- MÂŞİYE[Ar. | çoğ. MEVÂŞÎ] ile ...

( Deve, koyun, keçi gibi hayvan. )


- MASKARA[Ar., İt.] (OLMAK/ETMEK) ile/ve/değil/||/<>/< MADARA[Fars.] (OLMAK/ETMEK)


- MASKARA[Ar., İt.] ile SOYTARI/KAŞMER

( Eğlendirici, sevimli, güldürücü. | [söz] "Onursuz, rezil!" | Şölen maskesi. | Kirpik boyası, rimel. İLE Söz ve davranışlarıyla halkı güldürüp eğlendiren kişi. | Hileci, yaltak kişi. )


- MASKARALIK ile/değil/yerine/>< REKÂBET


- MASKE ile/ve/||/<> SAHTE KİŞİLİK


- MAŞKÛK-ÜR-RİCL[Ar.] ile ...

( Yarıkayaklılar. )


- MASLAHAT ile/ve MENFAAT ile/ve MAKSAT ile/ve GARAZ


- MASLAK ile/ve MAKSEM[<> TAKSİM <> KISIM]

( Sürekli su akan boru. | Su yolu üzerindeki su haznesi. | Büyük yalak. İLE Suyu dağıtma noktası/alanı. )


- MAŞRAPA/MAŞRABA[< MEŞÂRİB)(aslı MİŞREBE] ile KAP

( Metal, toprak vb.'den yapılmış, ağzı açık, kulplu, küçük kap. [bkz. MEŞREB, MEŞREBE] )


- MAŞRIK[Ar. < ŞARK] ile DOĞU

( DOĞU, GÜNEŞİN DOĞDUĞU TARAF )


- MASTAR BİNAYI MERRE(KERE) ile/ve NEVÎ

( SAĞDAN SOLA! )

( NASARÂTÜN | NASRETÂNİ | NASRETEN ile/ve NİSRÂTÜN | NİSRATÂNÎ | NİSRATEN )


- MASTAR MİMİ ile/ve İSM-İ ÂLET

( SAĞDAN SOLA! )

( MENASİRU | MENSARÂNÎ | MENSARUN ile/ve MENASİRU | MİNSARÂNÎ | MİNSARUN )


- MASTÜRBASYON:
EL/PARMAK İLE ile ARAÇ İLE ile [tazyikli] SU İLE


- MASTÜRBASYON/İSTİMNÂ[Ar.]/ATTIRMA[argo]/ONANİZM ile/ve KARŞILIKLI MASTÜRBASYON

( )


- MASTÜRBASYON ile DÜZÜŞME

( ["argo/kaba"] 31 ÇEKMEK[Ar. İSTİMNÂ Bİ-L-YED] ile SİKİŞME )

( İSTİ'MÂL[< AMEL], İSTİMNÂ'[< MENÎ'] ile CİMÂ' )

( MASTURBATION vs. SCREW )

( 31 ÇEKMEK[Ar. İSTİMNÂ Bİ-L-YED] ile SİKİŞME )


- MASTÜRBASYON ile/ve SEVGİLİ/EŞ ÜZERİNDE MASTÜRBASYON

( Eşeysellik, zihinde başlayan ve yaşanılan bir süreç olduğundan, sevişmek de eş üzerinde/n ve/ya da eşle birlikte yapılan bir mastürbasyon olarak değerlendirilebilmektedir. )


- MASTURİ[Yun.] ile/ve SİNTİNE[İt.]

( Geminin en geniş yeri. İLE/VE Geminin içinde, en alt bölüm. )


- MASUM ile/değil DOKUNULMAMIŞ


- MÂSUM ile MAHFUZ


- MASUM ile/ve/||/<> MAZLUM


- MASUMDUR! ile/ve/değil/yerine/||/<> SUÇLU DEĞİL!

( "Suçlu değil!" demek, her zaman, zemin ve koşulda "Masumdur!" anlamına gelmez. )


- MASUMİYET ile/ve/||/<> İLK DURUM


- MASUMİYET ile/ve/||/<>/>/< SESSİZLİK/SUSKUNLUK


- MASUMLAR APARTMANI ile/ve/değil/||/<>/< MADALYONUN İÇİ (KİTABI)


- MASÛNİYET-İ ŞAHSİYE ile MASÛNİYET-İ TEŞRÎİYE

( Kişi dokunulmazlığı. İLE Yasama dokunulmazlığı. [Milletvekili dokunulmazlığı değil!] [Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının sadece meclisteki sözleri üzerine sınırlandırılmasını bekliyoruz en kısa sürede!] )

( MASÛNİYET: Eminlik, sağlamlık, mahfuzluk. | Korunma. | Dokunulmazlık. )


- MASURA[Fars. < Yun.] ile ...

( Karton, tahta ya da plastikten yapılan, üzerine şerit, iplik vb. sarılan koni ya da silindir. | Çeşme zıvanası. | Bir akarsu ölçü birimi. )


- MAT'ÛM[Ar. çoğ. MAT'ÛMÂT] ile MAT'ÛN[Ar. < TA'N]

( Yenilecek yemek. İLE Ayıplanmış, ta'n olunmuş. | Vebâ'ya(taûn'a) yakalanmış. )


- MÂT[Fars.] ile MAT[Fr.]

( Satranç oyununda yenilme. İLE Parlak olmayan, donuk. )


- MÂT[Fars.] ile MAT[Fr.] ile MAT[İng.] ile MAT.

( Oyunlarda, taraflardan birinin yenilgisi. İLE Parlak olmayan, donuk. İLE Keçe, hasır. Üzerinde yatmaya/yer hareketleri yapmaya yarayan sağlam ve yumuşaklaştırıcı nesne. İLE Matematiğin kısaltması. )


- MAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ŞİŞME YATAK


- MATÂBİ'[Ar. < MATBAA] ile MATÂBÎH[Ar. < TABH] ile MATÂBİH/METÂBİH[Ar. < MATBAH]

( Basımevleri. İLE Pişirilmiş, tabh olunmuş şeyler. İLE Mutfaklar. )


- MATAFORA[İt.] ile ...

( Sandalları asmaya yarayan ve gemilerin bordalarında bulunan dikmelere verilen ad. İLE ... )


- MATAFYON[İt.] ile ...

( Yelkenlere ve tentelere açılan delik. )


- MATÂİM[Ar. < MAT'AM] ile MATÂİM[Ar. < MIT'ÂM]

( Yemek yenilecek yerler, yemek odaları. İLE Başkalarını beslemeler. | Doymak bilmezler, oburlar. )


- MATÂİN[Ar. < MATÎN] ile MATÂİN[Ar. < MAT'AN] ile MATÂÎN[Ar. < MIT'ÂN]

( Balçıkla sıvanmış yerler. İLE Ta'n edilecek, sövülecek yerler. İLE Mızrakla vurmakta becerikli olan. )


- MATARA[Ar. < MİTHARE] ile MADARA[Fars.]

( Yolculukta kullanılan, boyna ya da bele asılı olarak taşınan, genellikle metalden yapılmış su kabı. İLE Kötü, sevimsiz. )


- MATBAA[Ar. < TAB | çoğ. MATÂBI'] ile MATBAH[Ar. < TABH | çoğ. MATÂBİH]

( Basımevleri. İLE Mutfak. )


- MATBAACILAR:
ERMENİ ile/ve/||/<>/> ACEM


- MATBAADA:
ÇİN ile/ve/||/<>/> UYGURLAR ile/ve/||/<>/> MOĞOLLAR

( ... İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> Altınorda üzerinden, Batı'ya doğru. )


- MATBÛ ile/ve TAŞ BASKI/TAŞ BASMASI


- MATBUÂT ile/ve/> MAHSUSÂT ile/ve/> MAKULÂT ile/ve/> MENKULÂT


- MATEMATİK İKLİM KUŞAKLARI ile SICAKLIK KUŞAKLARI

( )


- MATEMATİK SAATLERİ:
1-9 ile/ve/||/<> İKİ TABANLI ile/ve/||/<> Pİ ile/ve/||/<> EULER ile/ve/||/<> ÇİN ile/ve/||/<> MAYA

( İlgili yazıyı okumak ve görseller için burayı tıklayınız... )


- MATEMATİK YÜCE ile/ve/||/<> DAĞ YÜCE

( Dağ. İLE/VE/||/<> Kasırga. )


- MATEMATİK:
İLKOKULDA ile/ve/||/<>/> ORTAOKULDA ile/ve/||/<>/> LİSEDE ile/ve/||/<>/> ÜNİVERSİTEDE

( )


- MATEMATİK'TE:
KÜÇÜKTÜR["<"] ile BÜYÜKTÜR[">"]

( İşaretin sol tarafına, zihinden dikey bir çizgi çizildiğinde ilk/baş imleçten anımsanabilir. )


- MATEMATİK[Fr.]/RİYAZİYE[Ar.] ile/ve/< GEOMETRİ[Fr. < Yun. GEO: Yer. | METRON: Ölçü.]

( Sayın İhsan Fazlıoğlu'nun yazılarını okumak için burayı tıklayınız... )

( GONİOMETRİ CETVELLERİ )

( )


- MATEMATİK/SEL/LİK:
DEĞERLİ ile/ve/fakat/||/<>/> YETERLİ DEĞİL


- MATEMATİK/TIP TARİHİ ile/ve/||/<> TARİHTEKİ MATEMATİK/TIP


- MATEMATİK ile FİZİK


- MATEMATİK ile/ve ARİTMETİK


- MATEMATİK ile/ve/||/<> ASTRONOMİ ile/ve/||/<> BİYOLOJİ

( image )


- MATEMATİK ile BAYEZYEN MATEMATİK

( )


- MATEMATİK ile/ve BİLİM

( Mutlakı dikkate alarak kurguda bulunur. İLE/VE Tekil ve tikel olanı dikkate alır. )

( Olanaklı zorunlu bağlantılar. İLE/VE ... )

( Matematik, modern bilimin metafiziğidir. )

( EL-ULUM'UN İNTİZAİYYE ile/ve ... )

( A'MÂL-İ ERBAA[Ar.]: Dört işlem. [Toplama, çıkarma, çarpma, bölme] )

( EIDOKSOS )

( MATHEMATICS vs./and SCIENCE )


- MATEMATİK ile/ve DENEY

( MATHEMATICS vs./and EXPERIMENT/TEST )


- MATEMATİK ile/ve GEOMETRİ ile/ve ASTRONOMİ ile/ve MÛSİKÎ

( RİYÂZÎ İLİMLER )


- MATEMATİK ile KURAMSAL/TEORİK FİZİK


- MATEMATİK ile MANTIK

( Niceliklerle iş görür. İLE Kavramlarla iş görür. )


- MATEMATİK ile/ve/||/<> MATEMATİK

( )

( Tanımlar/ilkeler ve doğaya dair bilgimize hizmet eden. İLE/VE/||/<> Varlık hakkında/dair konuşma olanağına sahip "ikinci felsefe". )

( Nesin Matematik Köyü Youtube Kanalı )

( )

( )


- MATEMATİK ile/değil MATHEMATA


- MATEMATİK ile MİSTİSİZM

( MATHEMATICS vs. MYSTICISM )


- MATEMATİK ile/ve/||/<>/> MÜHENDİSLİK ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL/SOSYAL BİLİMLER

( Çocuk bilimi. İLE/VE/||/<>/> Genç bilimi. İLE/VE/||/<>/> Yetişkin bilimleri. )


- MATEMATİK ile/ve/||/<> SİMGESELLİK ile/ve/||/<> DİL

( MATEMATİK: Simgeselliğe dayalı, evrensel dil. )


- MATEMATİK ile/ve/||/<> VORTEKS MATEMATİĞİ


- MATEMATİKSEL CİSİM ile FİZİK CİSİM


- MATEMATİKSEL DOĞRULUK ile MANTIKSAL TUTARLILIK


- MATEMATİKSEL DÜZEN:
[ya] TUTARLILIK ile/ya da EKSİKLİK


- MATEMATİKSEL NESNELER ile/ve İDEALAR

( Çoktur. İLE/VE Tektir. )


- MATEMATİKSEL YAKLAŞIM ile FİZİKSEL YAKLAŞIM


- MATEMATİKSEL ile/ve/değil VEKTÖREL


- MATERYAL DEĞERLER ile POST-MATERYAL DEĞERLER


- MATERYALİZM/DE:
ELEMECİ ile/<> İNDİRGEMECİ ile/<> İNDİRGEMECİ OLMAYAN


- MATHAF ile ...

( KÂBE ALANI )


- MATHARE ile MATARA

( GUSÜLHÂNE, İÇİNDE YIKANILIP TEMİZLENİLECEK YER | SU KABI, MATARA )


- MATHEMATA(BİLGELİK):
GEOMETRİ ile/ve/||/<> ARİTMOS


- MATHEMATA ile/ve/||/<> MATHESIS UNIVERSALIS

( Evrende, içkin olan düzeni öğrenme ve öğretme. VE/||/<> Evrenin tümel dili. )


- MATKAP ile MURÇ[Erm.]

( ... İLE Betona delik açmakta kullanılan, sivri uclu bir aygıt. )


- MATLA'[< TULÛ] BEYİTİ ile/ve/< MAKTA'[< KAT] BEYİTİ

( Kasîde ya da gazelin ilk beyiti. İLE/VE Kasîde ya da gazelin son beyiti. )


- MATLA[Ar. < TULÛ] ile SÜNÛH

( Gökcisimlerinin doğması, doğduğu yer. | Divân Edebiyatı'nda, kaside ya da gazelin ilk beyti. | İç ve dış anlamların birleştiği nokta, Kur'ân-ı Kerîm'i okuyan bir ermiş kişiye, Allah'ın tecelli etmesi. İLE/VE/||/<> Akla/hatıra gelme, içe doğma. | Çıkma, zuhûr etme. )


- MATLUB ile/ve/<> MAKSUD


- MATLUB ile/ve/<>/= MEÇHUL


- MATMA'/MATMAA[Ar.] ile MATMAH[Ar. çoğ. MATÂMİH]

( İstenilecek, tamah edilecek şey. İLE Göz dikilen şey, göz konulan yer. )


- MATMÛ'[Ar. < TAMA] ile MATMÛR[Ar.]

( Hırsla istenilen, tama olunmuş. İLE Toprak altına konulmuş, gömülmüş. )


- MATRİS MEKANİĞİNDE:
p x q =
ile/ve/||/<>
p x q != q x p
ile/ve/||/<>
pq - qp = h/i


- MATRİS[Fr.] ile MATRİS

( Hesap ve kumanda işlemlerini gerçekleştirmeye yarayan elektronik devre. | İstatistikte, bir elemanlar topluluğunun düzenlenmiş biçimi. | Gerçek ve karmaşık sayıların, dikdörtgen biçiminde tablosu. | Baskı yoluyla teksir için kullanılan, girintili çıkıntılı, metal ya da mukavva kalıp, baskı kalıbı. İLE ... )


- MATRÛK[Ar.] ile METRÛK[Ar. < TERK]

( Gevşek, sölpük kişi/adam. | Kuruduktan sonra yağmurun tazelediği/tarâvetlendirdiği yer. İLE Terk edilmiş, bırakılmış, kullanılmaktan vazgeçilmiş, battal. )


- MÂÛN[Ar.] ile MAÛN[Ar.] ile MAUN[Amerika yerlilerinin dilinden]

( Malın zekâtı. | Yararlanılacak şey. | Eve gerekli olan şeyler. İLE Yardım, imdat. İLE Tespihgillerden, Hindistan ve Honduras'ta yetişen, büyük bir orman ağacı. | Bu ağacın, parlak kırmızımtırak renkte, sert ve iyi cilâlanan kerestesi. | Bu keresteden yapılan eşya. )

( ... cum ... cum SWIETENIA MAHAGONI )


- MAVAL[Ar.] ile MAVEL

( Koyun çobanının (koyunlar/ı için) kaval çalması. | Yalan, uydurma söz. İLE/< Deve çobanının (develer/i için) söyledği/okuduğu. )


- MÂVERÂÜNNEHR:
SEYHUN/SİRİDERYA ile/ve/||/<> CEYHUN/AMUDERYA


- MAVİ "HAP" ile "KIRMIZI HAP"

( "MATRIX I" Filmi! )


- MAVİ GELİNCİK ile/||/<> KIRMIZI GELİNCİK

( ile )


- MAVİ PASAPORT ile YEŞİL PASAPORT ile KIRMIZI PASAPORT


- MAVNA ile/ve KALYON


- MAVRİ MİRA ile/||/<> MEGALO İDEA ile/||/<> TAŞNAK SÜTYUN

( Kara Kader. İstanbul'da kurulan bir Rum örgütü. İstanbul'un ve Rumların yaşadığı bazı bölgelerin Yunanistan'a katılmasını öngören topluluk. İLE/||/<> Ege'nin iki yakasını Yunanistan'ın hakimiyetine sokma ideali. İLE/||/<> 1840'da kurulan, D. Anadolu'da bir Ermeni devleti kurmayı amaçlayan, Milli Mücadele'ye zararlı bir dernek. )


- MAXWELL EŞİTLİKLERİNDE:
GAUSS YASASI ile/ve/||/<> GAUSS'UN MANYETİK YASASI ile/ve/||/<> FARADAY'IN TÜMEVARIM YASASI ile/ve/||/<> AMPER'İN DEVRE YASASININ DOĞRULAMASI

( )

( E [elektrik alanı] ve B [manyetik alan] )


- MAYA TAKVİMİ'NDE:
KATUN ile/ve KISA DÖNGÜ ile/ve BAKTUN

( 5125:60=19.7 yıl. İLE/VE 5125:20=256.1 (13x19.7) yıl. İLE/VE 5125:13=394 yıl. )


- MAYA[Fars.] ile MAYA ile MAYA[Sans.]

( Bazı besinlerin yapımında, mayalanmayı sağlamak için kullanılan madde. | Yaradılış, öznitelik. | Damızlık, dişil hayvan. | Dişil deve. | İçerdikleri enzimlerin, katalizör niteliği etkisiyle şekerleri, karbondioksit ve alkole dönüştüren bir gözeli bitki organizmaları. İLE Bir tür halk türküsü. İLE Yanılsamalar (ilüzyon/illusion) dünyası. Algılarımız, gerçekliği, bütünlüğü içinde yansıtmadığında, zihinlerimizde, eksik ve çarpıtılmış algılarımızdan kaynaklanan birer "yanılsamalar dünyası" oluşuyor. Algı kapıları, algı filtreleri temizlendiği takdirde her şey insana gerçek durumuyla, "ne ise o olarak" görünür. Evrenin gerçek böylesiliğini görmemizi engelleyen, bize evreni renk renk, türlü biçimli çokluk, çeşitlilik olarak gösteren büyülü gözlük, renkli peçe. )


- MAYA/BAİR/ARVANA/NÂKA ile BURHA

( Dişil deve. İLE Çok cins olan dişil deve. )


- MAYA ile/ve/<> ANADOLU MAYASI

( ... yapar/yaptırır. İLE/VE/<> İnsan yapar. )


- MAYA ile AŞI


- MAYA ile/ve/||/<> AŞI


- MAYALAMA ile/<> ESKİ HAMUR(PATE FERMANTE) ile/<> BİGA ile/<> SPONÇ ile/<> POOLISH


- MAYALANDIRMA(") ile/ve/<> (")ÇOĞALTMA(")


- MAYALANMA:
KELÂM (İLE) ile/ve/değil HÂL (İLE)


- MAYDANOZ/MAKEDONYA OTU/MAKEDONİSİ[Yun.]/BAHDENİZ ile/ve TERE

( MAYDANOZ[< MÎDE-NÜVÂZ:okşayan (mide rahatlatıcı)]'dan geldiği söylenilmekte fakat sözlükte Yunanca'dan geldiği belirtilmiştir. )

( [LAT.] PETROSELINUM SATIVUM/CRISPUM cum LEPIDIUM SATIVUM )

( BEKDUNES ile ... )

( PARSLEY vs. GARDEN CRESS )


- MAYDANOZ ile ÇADIRUŞAĞI

( ... İLE Özsuyu, tıpta kullanılan, maydanozgillerden bir bitki. )

( ... cum DOREMA AMMONIACUM )


- MAYDANOZ ile ÇAKIRDİKEN/DEVEELMASI

( ... İLE Maydanozgillerden, tıpta kullanılan bir bitki. )

( ... cum ARCTIUM TOMENTOSUM )


- MAYDANOZ ile ÇAVŞIR

( ... İLE Maydanozgillerden bir bitki ve bunun eczacılıkta kullanılan reçinesi. )

( ... cum OPOPANAX CHIRONIUM )


- MAYDANOZ ile EŞEKMAYDANOZU

( ... İLE Maydanozgillerden, iki yıllık, otsu bir bitki. )

( ... cum ANTHRISCUS SILVESTRIS )


- MAYDANOZ ile KILIR

( ... İLE Maydanozgillerden, bir yıllık ve özel kokulu otsu bir bitki. )

( PETROSELINUM CRISPUM cum AMMI VISNAGA )


- MAYDANOZ ile KİŞNİŞ[Fars. < KİŞNİC]/YUMURCAK[Denizli'de]/GOLYANDRO[Kıbrıs'ta]

( Yaprakları, saplarından kesilir ve kökü, tekrar yeşermek üzere toprakta bırakılır. İLE Kökünden sökülür. )


- MAYDANOZ ile NARDİN[Fars.]

( ... İLE Maydanozgillerden, çayırlarda yetişen, başakçıkları tek çiçekli, küçük bir bitki. )

( PETROSELINUM SATIVUM cum ERYNGIUM CAMPESTRE )


- MAYDANOZ ile ŞEYTANTERSİ

( ... İLE Maydanozgillerden, Orta Asya'da ve Akdeniz ülkelerinde yetişen, kalın köklü, sarı çiçekli, pis kokulu bitki. | Bu bitkiden elde edilen ve hekimlikte kullanılan reçineli yapıştırıcı. )

( FERULA ASSA-FOETIDA )


- MAYDANOZ ile/ve/<>/> TABULİ

( ... İLE/VE/<>/> İnce bulgurlu, maydanoz salatası. [Lübnan mutfağı mezelerinden] )


- MAYDANOZ ile YABAN MAYDANOZU

( ... İLE Baldıranın maydanoza benzeyen bazı türlerine verilen ad. )


- MÂYE ile ...

( MAYA, ASIL VE GEREKLİ MADDE | ASIL, ESAS | PARA, MAL | İKTİDAR, GÜÇ | BİLGİ | DİŞİ DEVE )


- MAYIS/mayıs ile/değil Mayıs

( Taze sığır gübresi. | Yakıt olarak kullanılan kurutulmuş sığır dışkısı. İLE/DEĞİL Yılın beşinci ayı. )


- MAYISBÖCEĞİ ile/ve/<> HAZİRANBÖCEĞİ

( Kınkanatlılarda, uzunluğu 20-25 mm. olan, gelişmesi 3-5 yıl süren, bitkilere zararlı bir böcek. İLE/VE/<> Mayısböceklerinden, tarım bitkilerine çok zarar veren, kınkanatlı bir böcek. )

( MELOLONTHA VULGARIS cum AMPHIMALLUS SOLSTITIALIS )


- MAYISTRA[İt.] ile/değil/yerine RÜZGÂR/YELKEN

( Grandi direğinin en alt sereni ve bu serene çekilen yelken. | Kuzeybatı rüzgârı. İLE ... )


- MAYMUN İŞTAHLI/LIK ile/değil/yerine ÇOK YÖNLÜ/LÜK


- MAYMUN İŞTAHLI ile GEL-GİT GÖNÜLLÜ


- MAYMUN ile (")ŞEBEK(")

( ... İLE Afrika'nın dağlık bölgelerinde, sürüler durumunda yaşayan, uzun ya da kısa kuyruklu türleri olan maymunlar. | Çirkin ve arsız kişi. | Maskara. )


- MAYMUN ile (ALTIN) TAMARİN


- MAYMUN ile/ve (KIZIL) HAVLAYAN MAYMUN

( ... İLE/VE Sadece Trinidad-Karayip Adaları'nda yaşarlar. )

( ... İLE/VE Otçullardır. )


- MAYMUN ile/ve (SİYAH-BEYAZ) KOLOMBUS MAYMUNU


- MAYMUN ile/ve ALTIN ASLAN İPEK MAYMUNU

( ... İLE/VE Yılda iki kez, biri dişil, biri eril ikiz doğumu yaparlar. )


- MAYMUN ile ANGOLA/COLOBUS MAYMUNU

( ... cum COLOBUS ANGOLENSIS )


- MAYMUN ile AVAHİ


- MAYMUN ile AY AY/TARSİER

( ... İLE Toprağın 3-4 m. altındaki hareketi algılayabilirler. )

( Boylarının 40 katı kadar zıplayabilirler. )

( Tek, otobur primattır. )

( ... İLE Madagaskar'da yaşarlar. )

( ... ile Ay-ay Maymunu )


- MAYMUN ile BABUN

( ... ile Babun )

( MONKEY/APE vs. BABOON )


- MAYMUN ile/ve BAŞLIKLI MAYMUN

( ... İLE/VE Trinidad Adaları'nda, Güney ve Orta Amerika'da yaşarlar. )


- MAYMUN ile BAYKUŞ MAYMUNU

( ... İLE Günün 17 saatini uyuyarak geçirirler. )


- MAYMUN ile BEYAZ YANAKLI MANGABEY

( ... cum LOPHOCEBUS ALBIGENA )


- MAYMUN ile DOMUZ KUYRUKLU MAYMUN

( ... cum MACACA NEMESTRINA )


- MAYMUN ile/ve GALAGO/OJAM/ÇALIBEBEĞİ/KÜÇÜK GECE MAYMUNU

( ... İLE Güney ve Ekvator Afrika'da yaşarlar. Uzun ve ince parmaklarının alt ucunda vantuz görevi gören etten çekmenler vardır. [Bunlar, hayvanın pençelerini kullanmadan koşa koşa ağaçlara tırmanmasını sağlar.] )

(
)


- MAYMUN ile GELADA


- MAYMUN ile GENON


- MAYMUN ile GERADA MAYMUNU


- MAYMUN ile GEREZA


- MAYMUN ile GİBON


- MAYMUN ile HİNT ŞEBEĞİ/RHESUS MAKAKLARI

( ... İLE Çok güzel olan dişillerin yüz ve kıç fotoğraflarını görmek için "bedel" ödeyebildikleri [meyve sularından feragat ettikleri] görülmüştür. [çirkinlerde ise ancak rüşvet (büyük bardakta meyve suyu) vererek dikkatleri çekilmiştir.] )

( ... cum MACACA MULATTA )


- MAYMUN ile/değil İNSAN


- MAYMUN ile İPEK MAYMUNU (MARMOSET)


- MAYMUN ile JİBON MAYMUNU(SİMLİ ŞEBEK)


- MAYMUN ile KAR MAYMUNU/JAPON ŞEBEĞİ/SARU[Jp.]/NİHONZARU[Jp.]

( MONKEY vs. SNOW MONKEY )

( ... cum MACACA FUSCATA )


- MAYMUN ile KARAMAYMUN


- MAYMUN ile/değil KINKAJOU

( Koatilerle akrabadır. Güney Meksika ve Güney Brezilya'daki Matto Grosso arasındaki tropikal bölgelerde yaşarlar. )

( )

( ... İLE/DEĞİL Görünüşü maymuna benzese de rakun türüdür. Orta ve Güney Amerika'nın yağmur ormanlarında yaşar. Çoğunlukla otçul beslenir. Çok nadir de olsa böcek, kuş ve küçük memelileri yer. )

( Hayvana adını veren Güney Amerika'nın Tupi yerlileridir. Bazı kabileler, bu hayvana Potto adını taksa da, Potto ayrı bir türdür. Kinkajou ile bağlantısı yoktur. )

( ... İLE/DEĞİL 7 alt türü vardır.

Potos flavus flavus
Potos flavus chapadensis
Potos flavus chiriquensis
Potos flavus megalotus
Potos flavus meridensis
Potos flavus modestus
Potos flavus nocturnus )

( ... cum POTOS FLAVUS )


- MAYMUN ile/ve LANGUR

( ... İLE/VE Külrengi ve kırmızıya çalan sarı tüylü, büyük bir maymun. Güney Asya'da, Hindistan'da yaşar. )

( ... İLE/VE Utangaçlardır. Yaşadıkları bölgeden pek ayrılmazlar. Yirmi kadar nüfusla küme olarak yaşarlar. )

( ... cum PRESBYTIS ENTELLUS )


- MAYMUN ile MADAGASKAR MAYMUNU

( )


- MAYMUN ile MAGO

( ... İLE Kızılsarı tüylü bir maymun. )


- MAYMUN ile MAKAK[Portekizce]

( ... İLE Güneydoğu Asya'da yaşayan, kuyruklu bir maymun. )

( ... cum MACACUS )


- MAYMUN ile MANGABEY


- MAYMUN ile MONA


- MAYMUN ile NESNAS


- MAYMUN ile ÖRÜMCEK MAYMUNU

( MONKEY/APE vs. SPIDER MONKEY )

( ... cum ATELES )


- MAYMUN ile PATAS

( ... İLE Afrika'da yaşar. )


- MAYMUN ile POTTO

( ... İLE Afrika'da yaşar. )


- MAYMUN ile/ve PRİMAT[Fr.]

( ... İLE/VE Tüm maymun türlerini içine alan memeliler takımı. )

( Gebelik süreleri 180-270 gündür. İLE/VE ... )

( Amazonlar'da 150 çeşit maymun bulunmaktadır. )

( PİÇİN: Maymun yavrusu. )

( Maymun ile/ve ... )

( KIRD[çoğ. AKRÂD, KIREDE, KURÛD] ile/ve KIREDE )

( BÛZÎNE/BÛZİNE/BÛZNÎNE/PÛZÎNE, BEHNÂNE ile/ve ... )

( MONKEY/APE[İnsansı maymun.] vs./and PRIMAT )

( EL MONO con/y ... )


- MAYMUN ile PROBOSCIS MAYMUNU

( ... İLE Sandakan - Borneo'da yaşar. )


- MAYMUN ile SAKİ


- MAYMUN ile SARI KUYRUKLU MAYMUN

( ... İLE Sadece Peru And Dağları'nda, Amazonas ve San Martin bölümlerinin yanı sıra La Libertad, Huánuco ve Loreto'nun sınır bölgelerinde bulunan nadir bir primat türüdür. )

( )

( MONKEY vs. PERUVIAN YELLOW-TAILED WOOLLY MONKEY )

( ... cum OREONAX FLAVICAUDA )


- MAYMUN ile ŞEMPANZE

( ... İLE Kuyruksuz maymun. | Primatlardan, ayakları beş parmaklı, tek yavru doğuran, iyi tırmanıcı olan, ormanlarda yaşayan bir tür maymun. İnsan becerilerine en yakın olan. )

( ... İLE 8 yaşına kadar çok önemli/öncelikli bazı yeteneklerini/donanımlarını kazanamazlarsa daha sonra hiçbir zaman kazanamıyorlar. )

( MONKEY/APE vs. CHIMPANZEE )

( ... cum PAN TROGLODYTES )


- MAYMUN ile SİFAKA


- MAYMUN ile ST. KITTS MAYMUNU

( ... İLE Karayip'lerde yaşarlar. )

( Barlara gitmekte ve kişilerin yarıda bıraktıkları içkileri bitirmektelerdir. )


- MAYMUN ile TİTİ

( ... İLE Güney Amerika'da yaşar. )


- MAYMUN ile UVAKARİ


- MAYMUN ile VERVET MAYMUNU

( ... cum CHLOROCEBUS AETHIOPS )


- MAYMUN ile YUNNAN (ÇİMDİK BURUNLU) MAYMUNU

( ... ile )


- MAYMUN ile ZATI


- MAYMUNCUK ile MAYMUNCUK

( Her kilidi açmaya yarayan, demirden, eğri ve sivri araç. İLE Küçük maymun. | Ergin evrede bağ üzümlerinin yaprak ve sürgünlerini, kurtçuk evresinde kökleri kemiren, parlak siyah kınkanatlı bir böcek. )

( ... cum ... | OTIORRHYNCUS PEREGRINUS )


- MAYMUNLAR ile/ve/değil BONOBOS MAYMUNLARI

( Gaia dergisindeki haberi için burayı tıklayınız... )


- MAZÂRR[Ar. < MAZARRAT < ZARAR] ile MAZHAR[Ar. < ZUHÛR | çoğ. MAZÂHİR]

( Zararlar, ziyanlar. İLE Bir şeyin, göründüğü/çıktığı yer. | Nâil olma, onurlanma/şereflenme. | Bazı tekkelerde, oturarak uyunurken, dayanılan kısa değnek. | Bir çeşit tef. )


- MAZERET ile/ve "MACERA"


- MAZERET ile/ve/değil AÇIKLAMA


- MAZHAR[< ZUHÛR] ile ...

( BİR ŞEYİN GÖRÜNDÜĞÜ ÇIKTIĞI YER | NAİL OLMA, ŞEREFLENME | BAZI TEKKELERDE OTURARAK UYUNURKEN DAYANILAN KISA DEĞNEK | BİR ÇEŞİT TEF )


- MAZHARİYET ile ...

( ELDE ETME, NÂİL OLMA )


- MAZI[Fars.] ile MAZI[Fars.]

( Servigillerden, yaprakları almaşık ve küçük pullar biçiminde, gövdesi düz olan, dipten dallanan bir süs bitkisi. İLE Hayvansal ve bitkisel asalakların, bitkilerde oluşturduğu ur. )

( THUYA cum QUERCUS INFECTORIA )


- MAZÎF[Ar] ile ...

( Ziyafet evi. | Herkese kapısı/sofrası açık ev. )


- MAZMAZA ile/ve İSTİNŞÂK

( Ağıza alınan su ile ağzı çalkalamak. İLE/VE Burna çekilen su ile burnu temizlemek. )


- MAZMÛN[Ar. < ZIMN] ile MAZNÛN[Ar. ZANN]

( Derinlerdeki anlam, kavram. | Ödenmesi gereken şey. | Nükteli, sanatlı, ince söz. İLE Bir suç dolayısıyla sorguya çekilen, sanık. )


- MÂZÛ[Fars.]/CYNIPS[Fr.] ile ...

( Mazı böceği denilen bir böcek. )


- MAZUR GÖRÜN ile/değil/yerine KUSURA BAKMAYIN


- ME'BIZ[Ar. | çoğ. MEÂBIZ] ile ...

( Dizkapaklarının arkasındaki çukurlar. )


- ME'CÛR ile ...

( ECİR ALAN )


- ME'LÛF[< ÜLFET] ile ...

( ÜLFET EDİNİLMİŞ, ALIŞILMIŞ, ALIŞMIŞ | HUY EDİLMİŞ, HUY )


- ME'MÛL[Ar. < EMEL] ile ME'MÛR[Ar. < EMR | çoğ. ME'MÛRÎN, MEÂMÎR]

( Ümit olunan/edilen, beklenilen, amaç edinilen. | Ümit. İLE Emir almış olan kişi. | Bir işle görevlendirilen kişi. Devlet hizmetinde maaş ya da ücretle çalıştırılan kişi, görevli. | Emrolunan, emirle yaptırılmış olan iş/şey. )


- ME'NÛS[Ar.] ile MEN'ÛŞ[Ar.]

( Alışılmış, ünsiyet olunmuş. İLE Yukarı kaldırılmış. | Fakir düştükten sonra sevindirilmiş. | Hayır ile anılan ölmüş kişi. | Tabuta konulmuş. )


- ME'SEM/E[Ar.] ile MESEMM[Ar. çoğ. MESÂMM]

( Suç. Günah. İLE Deri üzerindeki küçük delik. )


- ME'VÂ ile ...

( YURT, MESKEN, YER, MAKAM, SIĞINACAK YER )


- MEFHÛM ile MEVHÛM


- MEAD ile MEÂDİB[Ar. < ME'DEBE]

( Dönüp gidilecek yer, âhiret, amaç, ulaşılacak yer. İLE Ziyâfetler. )


- MEAL ile MÂNÂ


- MEAL ile MEAL-İ MÜNÎF

( Yüksek, ulu, büyük meal. )


- MEÂŞ ile ...

( MAÎŞET, HAYVANA ÖZEL OLAN YAŞAM )


- MEÂSİR[Ar. < ME'SERE] ile MEÂZİR[Ar. < Mİ'ZER]

( Güzel yapıtlar, izler/nişanlar. İLE Peştemallar. )


- MEBADÎ ile MAKSAT


- MEBDE[Ar.] ile MEAD[Ar.]

( Başlangıç, ilke, ilk unsur, ilmin bir bölümü. | Bir sâlik'in, Allah'ın gerçeğine erişmek için hareket ettiği başlangıç noktası. İLE Dönüp gidilecek yer, âhiret, amaç, ulaşılacak yer. )


- MEBHÛS[Ar.] ile MEBHÛS[Ar. < BAHS] ile MEB'ÛS[Ar. çoğ. MEB'ÛSÂN]

( Sözü geçmiş, bahs olunmuş. İLE Solugan, tık soluk kişi/hayvan. İLE Gönderilmiş, ba's olunmuş. | Peygamber olarak gönderilmiş. | Halk tarafından seçilerek, mecliste yer alan kişi, milletvekili. )


- MEBHÛT[< BEHT] ile ...

( HAYRETTE KALMIŞ, ŞAŞMIŞ )


- MEBÎ'[Ar. < BEY] ile MEBÎT[Ar. < BEYT]

( Satılmış şey. İLE Gecelenecek yer. )


- MEBLÛ/A[Ar. < BEL] ile MEBLÛL[Ar.]

( Yutulmuş, bel olunmuş. İLE Islanmış, ıslak. Nemli, yaş. )


- MEBRÛS[Ar.] ile MEBRÛZ[Ar.]

( Baras[: gövdede, yer yer beyaz ve alaca lekeler oluşturan ve tedavi kabul etmeyebilen hastalık] hastalığına tutulmuş olan. İLE Gösterilmiş, ibrâz olunmuş. | Açılmış mektup. )


- MEBSÛS[Ar.] ile MEBSÛS[Ar.]

( Yayılmış, dağılmış, saçılmış, herkese yayılmış, herkesçe duyulmuş. İLE Gösterilmiş. | Açılmış mektup. )


- MEC'ÛL[Ar.] ile ME'CÛR[Ar. < ECR]

( Yapılmış, meydana çıkarılmış olan. İLE Ecr ve sevabı verilmiş olan. | Kiraya verilen şey. )


- MEC'ÛL[Ar.] ile ORTAYA ÇIKARILMIŞ, YAPILMIŞ OLAN


- MEÇ ile MEÇ[Fr.]

( Düz ve ensiz kılıç. İLE Saçın küçük tutamlar biçiminde değişik renklerde boyanmış durumu. )


- MECÂL[Ar.] ile TÂKAT[Ar. < TÂK]

( Güç, kuvet. | Fırsat, olanak. İLE Güç, dinçlik. | İktidar. )


- MECÂMİ'[Ar. < MECMA] ile MECÂMÎ[Ar.]

( Toplanılacak yerler, toplantı yerleri. İLE Dergiler. İLE ... )


- MECÂRÎ-İ HEVÂİYYE[Ar.] ile ...

( Balina, gergedan, yunus gibi bazı hayvanların başlarının üst tarafında bulunan bir ya da iki delik. )


- MECÂRÎ[< MECRÂ] ile ...

( Suyun akıtıldığı yol. Su kanalı/yatağı. )


- MECÂZ-I MÜREKKEB / İSTİÂRE-İ MÜREKKEBE[Ar.] ile MECÂZ-I MÜRSEL[Ar.]

( Benzetmenin temel öğelerinden olup yalnız biriyle arka arkaya birkaç benzerlik sıralayarak yapılan kullanım. İLE Bir sözcüğü, gerçek anlamından, mecâzî anlama geçirirken, aradaki ilgi ve ilişkinin benzeyişinden başka bir duruma dayandırılması. )


- MECAZ ile ÇOK ANLAMLILIK

( Mecaz, hakikatin üstünü güzelleştirir. )


- MECAZ ile İHAM

( ... İLE Kuruntuya düşürme. | İki anlamı olan bir sözcüğün, akla en az gelen anlamının amaçlanarak kullanılması sanatı. )


- MECAZ ile KÖPRÜ/BAĞLANTI


- MECAZ ile/ve YALAN

( İBNİ ARÂBÎ )


- MECÂZEN[Ar.] ile MECÂZÎ[Ar.]

( Mecaz yoluyla, mecaz olarak. İLE Mecâza özgü, mecazla ilgili olan. )


- MECÂZEN[Ar.] ile MECÂZÎ[Ar.] ile MECÂZLI[Ar.]

( Mecaz yoluyla, mecaz olarak. İLE Mecazla ilgili, mecaz niteliğinde olan. İLE Gerçek anlamından saptırılarak benzetmeli olarak kullanılmış sözcük. )


- MECÂZÎ AŞK ile/ve/> HAKİKÎ AŞK


- MECBÛL[Ar. < CİBİLLET] ile MECBÛR[Ar. < CEBR]

( Yaratılmış. | Yaratılışında, bir durum/hal ve sıfat bulunan. [Ar. "Yaradılışı iri olan"] İLE Zorlanmış, zor görmüş, zorla bir işe girişmiş, icbâr edilmiş. | Hatırı, gönlü alınmış. | Bağlı, düşkün. )


- MECBUR ile MEMUR


- MECBUR ile/ve/değil/||/<> MÜKELLEF


- MECBÛREN[Ar.] ile MECBÛRÎ[Ar.]

( Kendi isteğinin dışında, zorla. İLE Kaçınılmaz, zorunlu. )


- MECBURİYET/LE ile/ve/değil/yerine/||/&gt;&lt;/< MUHABBET/LE


- MECBURİYET ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MEMNUNİYET


- MECBURİYET ile MUHTAÇLIK


- MECCAL ile İMÂN


- MECCÂNEN ile MECCÂNÎ

( Ücretsiz, parasız, bedava. İLE Parasız, bedava. | Bedavacı. )


- MECCÂNÎ, MECCÂN/EN ile ...

( BEDÂVA, PARASIZ, ÜCRETSİZ OLARAK )


- MECDÛL[Ar. < CEDL] ile MECDÛR[Ar.]

( Sağlam şey. | Bükülmüş. [Ar. "Kemikli ve yapısı sağlam kişi"] İLE Çiçek hastalığı çıkarmış olan. )


- MECEL[Ar.] ile ...

( Ampul, kabarcık. )


- MECELLE[Ar.] ile MECENNE[Ar.] ile MECERRE[Ar.]

( Kitap, dergi. | Tanzîmat'tan sonra, 1869-1876 yılları arasında, fıkıh ilminin, uygulamaya özgü olan bölümüyle ilgili olarak yayımlanmış ünlü eser. İLE Delilik, divânelik. | Kalkan, siper. İLE Samanyolu. )


- MECELLE ile ...

( Osmanlılar'da, medenî yasa. )


- MECELLE ile/||/<> ile/||/<> KANUN-U ESÂSÎ ile/||/<> ANAYASA VE HAKİMİYET-İ MİLLİYE/CUMHURİYET

( Osmanlı'da, Tanzimat Dönemi'nde, bir kurul tarafından [Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında] İslâm hukukuna göre hazırlanmış medenî kanun. İLE/||/<>/> 1876'da ilân edilen ilk Osmanlı anayasası. İLE/||/<>/> Toplumun egemenliği ve anayasa. )


- MEÇHUL ile/ve MALÛM


- MECÎD[Ar.] ile REFÎ'[Ar.]


- MECÎDİYE ile MECÎDİYE ALTINI ile MECÎDİYE ÇEYREĞİ ile ...

( Sultan Abdülmecit'in tahta çıkışının altıncı yılında [1844] onun adına kesilmiş olan altın ve gümüş sikkeler.[daha çok 20 kuruşluk gümüş sikkelere verilen bir addır] İLE Sultan Abdülmecit zamanında çıkarılmış altın Lira. İLE Beş kuruşluk gümüş para. )


- MECLÂ[< CİLÂ] ile ...

( ÇIKMA YERİ, GÖRÜNME YERİ, TECELLİ MEKÂNI | AYNA )


- MECLİS ARAŞTIRMASI ile MECLİS SORUŞTURMASI


- MECLİS-İ ÂYÂN ile/||/<> MECLİS-İ MEBÛSAN

( Kanun-ı Esasi'ye göre Meclis-i Mebusan'ın kabul ettiği yasaları denetleyen meclis.[Üyeleri Sultan tarafından seçilirdi.] İLE/||/<> Osmanlı Millet Meclisi. )


- MECMA-ÜL ESMÂ ile HÛ


- MECMA'-ÜL-BAHREYN ile ...

( İKİ DENİZİN KAVUŞTUĞU NOKTA | KABE KAVSEYN MERTEBESİ )


- MECMÂ'[Ar. çoğ. MECÂMÎ'] ile MECMAA/MECMÛA[Ar.]

( Toplanılacak yer. | Kavuşulan yer, nokta. İLE Toplanılıp biriktirilmiş, düzenlenmiş şeyler. | Seçilmiş yazılardan oluşturulmuş yazma kitap. | Dergi. )


- MECMÛ/A[Ar. < CEM] ile MECMÛA[Ar. çoğ. MECÂMÎ']

( Toplanmış, biraraya getirilmiş şey, tüm. | Bir yazı şekli/tarzı. İLE Toplanılıp biriktirilmiş, düzenlenmiş şeyler. | Seçilmiş yazılardan oluşturulmuş yazma kitap. | Dergi. )


- MECNÛN-I MUTBİK ile MECNÛN-I GAYRİ MUTBİK

( Deliliği, tüm zamanını kaplayan. İLE Bazen mecnun olup, bazen iyileşen. )


- MECNÛN[< CİNN] ile MA'TÛH[< ATEH]

( Deli, çıldırmış. | Delice seven, tutkun. İLE Bunamış, bunak. )


- MECNÛN[Ar. < CİNN | çoğ. MECÂNÎN] ile Mecnûn[Ar.]

( Çıldırmış, deli, divâne. | Delice seven, tutkun. İLE Leylâ ile Mecnûn öyküsünün, erkek kahramanı. Kays. )


- MECNÛN ile MECLÛB[< CELB]

( Delice seven, tutkun. İLE Başka yerden getirilmiş olan. | Taraftarlığı kazanılmış bulunan. | Tutkun. )


- MECRÂ ile/ve/<> MACERA


- MECRÂ ile MECLÂ


- MECZUB OLMAK ile/ve/<>/değil/yerine CÂZİB OLMAK


- MECZÛB[Ar. < CEZB] ile/değil/< MECNÛN[Ar. < CİNN]

( Çekilmiş, cezb olunmuş. | Allah sevgisinden dolayı cezbeye tutularak kendinden geçmiş olan. | Deli, divâne. İLE/DEĞİL Çıldırmış, deli, divâne. | Delice seven, tutkun, âşık. )

( Âşıklar, meczûb değil mecnûndur. )


- MECZUB ile/>< GÂFİL

( Gereğinden fazla içe yönelirsek. İLE/>< Gereğinden fazla dışa dönüklük ve çenesi düşüklük. )

( İlimsiz hâl. İLE/>< Hâlsiz ilim. )


- MECZUB ile/değil MECZUB MEŞREP


- MECZUB ile MELENG[Fars.]

( ... İLE Yalınayak, başıkabak bir halde dünya ile ilişkisini kesmiş olan. | Hakikî aşk ile sarhoş olmuş kişi. )


- MECZÛM[Ar. < CEZM] ile MECZÛM[Ar. < CÜZÂM]

( Niyet edilmiş, kesin karar verilmiş. | Cezimli, son harfi harekesiz olarak okunan sözcük. ["İlm, cezb" gibi] İLE Cüzâmlı, miskinlik hastalığına/durumuna tutulmuş kişi. )


- MEDÂİN/MEDÂYİN[Ar. < MEDÎNE] ile MEDÂYÎN[Ar. < MİDYÂN] ile Medâin[Ar.]

( İller/kentler. [BÜLDÂN < BELD/BELDE] İLE Borca saplanmış, sürekli borç alan kişiler. İLE Eski İran'da, Dicle etrafında, yedi kentin adı olup, İslâm fetihleri sırasında, başkent konumundaydı. )


- MEDDAH İSMET (SOKAĞI) ile BEHÇET NECATİGİL (SOKAĞI)

( )


- MEDDAH ile/ve/< KISSAHAN


- MEDDE İLEYHİ BASARAHU[Ar.] ile İSTEŞRAFEHU Bİ BASARİHÎ[Ar.]


- MEDED ile ...

( Yardım, imdat. | Aman, eyvah! [bkz. NUSRET] )


- MEDENİYET DİLİ ile/ve/değil KÜLTÜR DİLİ


- MEDH[Ar.] ile SENÂ'[Ar.]


- MEDH[Ar.] ile TAKRÎZ[Ar.]


- MEDH ile ...

( ÖVME, BİRİNİN İYİ ŞEYLERİNİ SÖYLEME )


- MEDIEVAL ile ...

( Ortaçağ, ortaçağa ait. )


- MEDİNE ile/ve/<> MEDİNTA

( Mahkemenin olduğu yer. İLE/VE/<> Kaleyle korunmuş yer. )


- MEDİNE ile/ve/< YESRİB

( TAYBE ile/ve/< ... )


- MEDİTASYON ile/ve KONTEMPLASYON

( TEFEKKÜR ile/ve TEMÂŞÂ )

( MEDITATION vs./and CONTEMPLATION )


- MEDİTASYON ile/ve OTOHİPNOZ


- MEDİTASYON ile/ve TERAPİ

( MEDITATION vs./and THERAPY )


- MEDLER ile/ve/<>/> PERSLER


- MEDRESELER ile/ve PAGODA(BUDİST TAPINAKLARI)


- MEDRESE ile/ve/değil/||/<>/> KÜLLİYE

( İlk medrese: NİZÂMİYE MEDRESESİ [1066] )

( OSMANLI MEDRESELERİ - CAHİT BALTACI kitabını okumanızı salık veririz. )

( Genellikle İslâm dini kurallarına uygun bilimlerin okutulduğu, müslüman ülkelerde orta ve yüksek öğretimin yapıldığı eğitim kurumlarının genel adı. Medrese sözcüğü, "ders" kökünden gelir. [Ders verenlere müderris, yardımcılarına muid, okuyanlara danışmend, sohta ya da talebe adı verilir] | Kendine özgü bir mimarisi olan, üstü açık ya da kapalı geniş bir avlu çevresinde talebelerin yatıp kalkması, ders çalışması için inşâ edilmiş odalardan oluşan yapı. | Fakülte. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Bir caminin çevresinde, cami ile birlikte kurulmuş medrese, imâret, sebil, kütüphane, hastane gibi yapıların tümü. )


- MEDRESE ile/ve/<> MAHDARA

( ... İLE/VE/<> Moritanya'da, medreselere verilen ad.[Ülkenin milli kültür ve dilinin korunmasında önemli bir rol oynamaktadır.] )


- MEDRESE ile/ve MİDRAŞ ile/ve VİHARA

( İslâm'da. İLE/VE Yahudilik'te. İLE/VE Budizm'de. )

( Medreselerin kurulmasında ve Selçuklular zamanında Vihara'ların etkisi olmuştur. )

( ANADOLU MEDRESELERİ (2 CİLT) - METİN SÖZEN'in kitabından yararlanabilirsiniz. )


- MEDRESE ile MÜLÂZIMİYE MEDRESELERİ


- MEDRESE ile/ve SAHN-I SEMAN MEDRESELERİ


- MEDRESE ile/ve/<> TEKKE

( Senin dışındakiler. İLE/VE/<> Sendekiler. )


- MEDRESE ile/ve TETİMME(TAMAMLAMA/HAZIRLIK) MEDRESELERİ


- MEDRÛK[Ar.] ile METRÛK[Ar. < TERK]

( Anlaşılmış, derk olunmuş. İLE Terk edilmiş, bırakılmış, kullanılmasından vazgeçilmiş. Battal. )


- MEDYATİK ZİHNİYET ile AKADEMİK ZİHNİYET ile SİSTEMİK ZİHNİYET ile BİLGE ZİHNİYET

( 50-100 günü öngermek. İLE 50-100 yılı öngermek. İLE 500-1000 yılı öngermek. İLE 5000 - ~ yılı öngörmek. )

( MEDIATICAL MIND vs. ACADEMICAL MIND vs. SYSTEMATICAL MIND vs. WISE MIND
Prudence in 50-100 days. WITH Prudence in 50-100 years. WITH Prudence in 500-1000 years. WITH Prudence in 5000 -
years. )


- MEFÂHİR[< MEFHAR] ile ...

( İFTİHAR EDİLECEK, ÖVÜNÜLECEK ŞEYLER )


- MEFHAR[< FAHR] ile ...

( ÖVÜNME, FAHİRLENME | ÖVÜNMEYE NEDEN OLAN, ÖVÜNMEYİ GEREKTİREN )


- MEFHAS[Ar. | çoğ. MEFÂHİS] ile ...

( Kuş yuvası. )


- MEFHÛM[< FEHM] ile ...

( ANLAŞILMIŞ | SÖZDEN ÇIKARILAN ANLAM | KAVRAM )


- MEFHÛM[Ar.] ile MEFHÛM[Ar. < FEHM | çoğ. MEFÂHÎM]

( Kömürleşmiş, kömür olmuş, fahim durumuna geçmiş. İLE Anlaşılmış, fehm olunmuş. | Sözden çıkarılan anlam, kavram. )


- MEFHUM ile/ve MÂNÂ

( Kavram. İLE/VE Anlam. )

( Nesneler için. İLE/VE Sözcük için. )

( Nesnenin gösterdiği şey. | Demek istenilen şey. İLE/VE Lafzın gösterdiği şey. )

( Zihinde. İLE/VE Olguda/nesnede. )

( REFERENCE vs./and SENSE )


- MEFHUM ile/ve TASAVVUR

( Mâhiyeti saf zihni olanlar. İLE/VE Dış dünyada kökü olanlar. )

( MEFHUM: Temsil edilen. | Temsil edilemeyen. )

( TASAVVUR: Resim + kavram. )

( ... İLE/VE Suret. )

( ... cum/et CONCEPT )


- MEFISTOFELES ile/ve/||/<> MARGARETTA

( image )


- MEFKÛR ile MEFKÛRE

( Vakfedilen mal. İLE Ülkü, düşünce. )


- MEFRAT[Ar.] ile MEFRED[Ar.]

( Pek/çok büyük. İLE Kocaman, iri, büyük. )


- MEFRÛG[Ar. < FERÂĞ | çoğ. MEFÂRÎG] ile MEFRÛK[Ar. < FARK | çoğ. MEFÂRÎK] ile MEFRÛK[Ar.]

( Başkasına bırakılmış, ferâgat edilmiş. İLE Ayrılmış, araya başka bir şey girmiş, tefrîk edilmiş. İLE Uğulmuş. | Safranla boyanmış şey. )


- MEFRÛZ[Ar. çoğ. MEFRÛZÂT] ile MEFRÛZ[Ar. < FARZ]

( Ayrılmış, bölünmüş, ifrâz olunmuş. İLE Farz kılınmış. | Varsayılan, farz olunan. )


- MEFSÛH/A[Ar. < FESH] ile MEFŞÛ'[Ar.]

( Yürürlükten kaldırılmış, hükümsüz bırakılmış, fesh olunmuş. | İptal edilmiş, çalışmaz duruma getirilmiş. İLE Duyulmuş, yayılmış, açıklanmış, ifşâ edilmiş. )


- MEFSÛL[Ar. < FASL] ile MEFRÛZ[Ar. çoğ. MEFRÛZÂT]

( Ayrılmış, ayrışık, fasl olunmuş. İLE Ayrılmış, bölünmüş, ifrâz olunmuş. )


- MEFSÛL[Ar. < FASL] ile MEFZÛL[Ar.]

( Ayrılmış, ayrışık, fasl olunmuş. İLE Fazla gelmiş olan, üstün gelen. )


- MEFTÛL[Ar. < FETL] ile MEFTÛR[Ar. < FITRET] ile MEFTÛR[Ar. < FÜTÛR]

( Bükülmüş, kıvrılmış, fitil durumuna getirilmiş. İLE Yaratılmış, fıtretlenmiş. | Tabîî, cibillî. İLE Bezgin, bezmiş, kederli, ümitsiz. )


- MEFTÛM[Ar.] ile MEFTÛN[Ar. < FİTNE]

( Memeden, sütten kesilmiş çocuk. İLE Fitneye düşmüş. | Gönül vermiş, tutkun, vurgun. | Hayran olmuş, şaşmış. )


- MEFTÛN[Ar. < FİTNE] ile/değil MEDFÛN[Ar. < DEFN]

( Fitneye düşmüş. | Gönül vermiş, tutkun, vurgun. | Hayran olmuş, şaşmış. İLE/DEĞİL Gömülmüş, defnolunmuş. )


- MEGA ile ...

( Önüne geldiği birimi bir milyonla çarpan önek. )


- MEGALOMAN/İ ile NARSİSİST/LİK

( MEGALOMANIA vs. NARCISSISNESS )


- MEGAPASKAL[MPa] ile ...

( 10 atmosferlik basınca eşit basınç birimi. )


- MEGATON[Fr., İng.] ile MEGAVAT[Fr., İng.]

( Bir milyon ton değerinde kütle birimi. [Simgesi: Mt] | Nükleer bir bombanın ya da merminin gücünü ölçmeye yarayan birim. İLE Bir milyon vat değerinde elektrik güç birimi. [Simgesi: MW] )


- MEĞER ile MADEM


- MEH-ŞÎD[Fars.] ile MEH-TÂB[Fars.]

( Ay. | Ayışığı. İLE Ayışığı. )


- MEHÂBET[Ar. < HEYBET] ile ULULUK, KORKUNÇLUK, AZÂMET; BÜYÜK GÖRÜNME


- MEHDÎ ile/ve/<> MESİH

( [Toplumu] Adâletle düzene/barışa getiren. İLE/VE/<> Erdemle düzene/barışa getiren. )

( [beklenti] Adâlet üzerineyse. İLE/VE/<> Ahlâk ve erdem üzerineyse. )

( Dışarıdan ve kılıçla. İLE/VE/<> İçeriden ve düşünceyle. )

( Adl'im durur. İLE/VE/<> Fazl'ım durur. )


- MEHÎR[Ar.] ile MEHR[Ar. çoğ. EMHÂR, MÜHÛR]

( [astr.] Ay. İLE [eskiden] Evlenirken, erkek tarafından kadına verilen nikâh bedeli. )


- MEHÎRE[Ar.] ile MEHÎR[Ar.]

( Nikâh bedeli çok olan kadın. | Usta, becerikli, mâhir. İLE [astr.] Ay. )


- MEHL[Ar.] ile MEHÎL[Ar.] ile MEHÎR[Ar.] ile MEHÎN[Ar.]

( Vâde, zaman tanıma, vakit verme, bir işi belirli bir zamana kadar bırakma. İLE Korkunç yer. İLE [astr.] Ay. İLE Hor, hakir. Zaif[: Zayıf, güçsüz/kuvvetsiz, tâkatsız, kansız, arık. | Gevşek. | Tembel.] )


- MEHMED AĞA CAMİSİ ile MEHMED AĞA MESCİDİ

( Fatih, Atik Ali'de, Saray Ağası Caddesi'ndedir. İLE Sultanahmet, Yerebatan Caddesi'ndedir. )

( 1585'te, Dârüssaâde Ağası Hadım Mehmed Ağa tarafından Mimar Davud Ağa'ya yaptırtılmıştır. İLE XV. yüzyılda, Satırbaşı Mehmed Ağa tarafından. [Üskübiye ya da Yerebatan Mescidi adlarıyla da bilinir.] )


- MEHMED AĞA ÇEŞMESİ (KEMERALTI ÇEŞMESİ) ile MEHMED AĞA SEBİLİ

( Üsküdar'da, Valide-i Atik Mahallesi'ndedir. İLE Bayezıd, Çarşıkapı'dadır. )

( 1583'te, Dârüssaâde Ağası Mehmed Ağa tarafından. İLE XVI. yüzyılda, Kızlar Ağası Mehmed Ağa tarafından. )


- MEHMED II TÜRBESİ (FATİH TÜRBESİ) ile MEHMED III TÜRBESİ ile MEHMED V TÜRBESİ

( Fatih Camii bahçesindedir. İLE Ayasofya'nın ön bahçesindedir. İLE Eyüp, Boyacı Sokak'tadır. )

( 1784 [1766 depreminde yıkılmasından dolayı ikinci kez yapılmış halidir.] İLE 1604 [Mimar Dalgıç Mehmed Ağa yapıtıdır.] İLE 1910 [Mimar Kemaleddin yapıtıdır.] )


- MEHMED PAŞA CAMİSİ ile MEHMED PAŞA CAMİSİ

( Sultanahmet - Kadırga arasındadır. İLE Süleymaniye'de, Mehmed Paşa Yokuşu'ndadır. )

( 1571'de, Sokollu Mehmed Paşa tarafından yapılan Mimar Sinan eseridir. [Şehit Mehmed Paşa ya da Sokollu Mehmed Paşa Camisi adlarıyla da bilinir.] İLE XVI. yüzyılda, Hoca Gıyaseddin Mehmed tarafından. [Paşa Çelebi ya da Hoca Gıyaseddin Camisi adlarıyla da bilinir.] )


- MEHR-İ MUACCEL[Ar.] ile MEHR-İ MÜECCEL[Ar.]

( Nikâhta, kız tarafına verilen ağırlık, para, başlık, kalın. İLE Boşanma ya da ölüm durumunda, kız tarafına verilmesi, nikâhta kararlaştırılmış olan bedel. )


- MEHVÂ[Ar.] ile MEH-VÂR[Ar.]

( Yar, uçurum. İLE Ay gibi. | Aylık, maaş. )


- MEHVEŞ[Ar. çoğ. MEHÂVİŞ] ile MEH-VEŞ[Ar.]

( Karışık ve kalabalık yer. İLE Ay gibi. )


- MEKÂN ANLAYIŞI ile/ve MUTLAK MEKÂN ANLAYIŞI

( Thomas Hobbes [1588-1679] ve/> Descartes[Kavramsallaştırılması/Kuramsallaştırılması] )


- MEKÂN:
BÖLÜNEBİLİYORSA ile/ve BÖLÜNEMİYORSA

( Nesne. İLE/VE Atom. )


- MEKÂN:
BÖLÜNEBİLİYORSA ile/ve BÖLÜNEMİYORSA

( Nesne. İLE/VE Atom. )


- MEKÂN:
BOŞLUK ile/ve İÇ İÇE GEÇMİŞLİK

( Platon. İLE/VE/||/<>/> Aristoteles. )

( TO KENON ile/ve TOPOS/KHORA )


- MEKÂN[Ar. < KEVN | çoğ. EMÂKİN, EMKİNE] ile/ve/< MESKEN[Ar. < SÜKÛN | çoğ. MESÂKİN]

( Yer, mahal. | Ev, oturulan yer. | Uzay. İLE/VE Sakin olunacak, oturulacak yer, oturulan ev. )


- MEKÂN[Ar.] ile MEKÂNET[Ar.]


- MEKÂN ile/ve HAREKET

( HAREKET: GEÇMİŞ-ŞİMDİ-GELECEK'İN BÜTÜNLÜĞÜ )

( TOPOS/KHORA İLE/VE ... )


- MEKÂN ile/ve HAYYİZ(TEHAYYÜZ)(YER KAPLAYAN)

( DİL ile/ve ... )


- MEKÂN ile/ve HAYYİZ(TEHAYYÜZ)(YER KAPLAYAN)

( DİL ile/ve ... )


- MEKÂN ile/ve HAYYİZ/MÜTEHAYYİZ

( Evrenin içi. İLE/VE Evrenin içinde yer kaplayan. )

( TOPOS/KHORA )


- MEKÂN ile/ve/<> KİŞİ/İNSAN

( Bir binayı, ayakta tutan, payandaları değil, insan soluğudur. )

( Bir yerin şerefi, orada yaşayanlarladır. [ŞEREF'ÜL MEKÂN BİL MEKÎN] )

( Yerim yanındır, yerin yanımdır! )

( Ne ev sahibisin, ne kiracı. Sadece bir ömürlük misafir! )

( İNSAN: Mekândan, zamana geçmiş varolan. )


- MEKÂN ile/ve/değil MAHAL

( ... İLE/VE/DEĞİL Söz ve halin buluşmasında bulunan/oluşan. )


- MEKÂN ile/ve/||/<>/> MAHFİL


- MEKÂN ile/ve/<> MAKAM


- MEKÂN ile/ve ORTAM


- MEKÂN ile/ve/< VATAN


- MEKÂN ile YER

( TOPOS/KHORA )


- MEKÂNDA BULUNMAK ile ... İÇİNDE OLMAK


- MEKÂNDA ile/ve ZAMANDA

( Yanyanalık vardır. İLE/VE Art ardalık vardır. )


- MEKÂNİK DAYANIŞMA ile/ve DAYANIŞMA


- MEKANİK DİZGE ile/ve ORGANİK DİZGE

( Bütün için. İLE/VE/||/<> Hem kendi, hem de düzen için. )

( MECHANICAL SYSTEM vs./and ORGANICAL SYSTEM )


- MEKANİK FELSEFE'DE:
DESCARTES ile/ve LEIBNIZ ile/ve NEWTON


- MEKANİK[Fr. < Yun.] ile MEKANİZE[Fr.] ile MEKANİZMA

( Kuvvetlerin özdekler ve devinimler üzerine etkisini inceleyen fizik dalı. | Denge ve devinim kurallarıyla ilgili. | El ya da makine ile yapılan. | [mecaz] Düşünmeden yapılan. İLE Savaş ve taşıma gereçleriyle donatılmış kıta ya da birlik. İLE Belirli bir sonuca ulaşmak için karmaşık bir biçimde düzenlenmiş organ ya da parçalar bileşimi, düzenek. | Örgenlerin işleyiş biçimi. | Ateşli silahların işlemesini sağlayan mekanik bölüm. | [mecaz] Oluş, ortaya çıkış, işleyiş. )


- MEKANİK ile/ve İKİLİK


- MEKANİK ile/ve/||/<> KİNEMATİK[Fr. < CINEMATIQUE]

( ... İLE/VE/||/<> Nesnelerin hareketlerini yörünge, hız ve ivme vb. konular bakımından inceleyen mekanik kolu. )


- MEKANİK ile/ve MATEMATİK

( Hareket. İLE/VE Biçim. )


- MEKANİK ile ORGANİK


- MEKANİK ile OTOMATİK

( MECHANICAL vs. AUTOMATIC )


- MEKANİKTE:
NEWTON ile/ve/||/<>/> LAGRANGE

( )


- MEKANİZMA ile/ve/||/<> İLKE


- MEKANİZMA ile/değil METABOLİZMA[Fr. < Yun. METABOLE: Değişme.]

( ... İLE/DEĞİL Canlı organizmada ya da canlı gözelerde, hareketi, enerjiyi sağlamak için oluşan, dirimbilimsel ve kimyasal değişimlerin tümü. )


- MEKANİZMA ile/ve/||/<> ORGANİZMA

( Değer üretmez. İLE/VE/||/<> Değer üretir. )

( İşlev. İLE/VE/||/<> Eylem. )


- MEKARÎS[Ar. < MIKRÂS]["ka" uzun okunur] ile MEKARÎZ[Ar. < MİKRÂZ]["ka" uzun okunur]

( Kesecek aletler, makaslar. İLE Kesecek aletler, makamlar. )


- MEKİK[Fars.] ile/ve/<> SERÇİN[Fars.]

( El ya da otomatik dokuma tezgâhlarında, atkı ya da argaç denilen ve enine olan iplikleri, uzunlamasına olan arışların arasından geçirmeye yarayan masuralı araç. | Oya yapmakta kullanılan, kemik, ağaç ya da plastikten, iki ucu sivri, arasından iplik geçecek bir yarığı bulunan küçük araç. | Genellikle karın kaslarının güçlendirilmesi için yapılan gövde hareketi. | Uzay gemisi. İLE/VE/<> Mekik dili. | Seçme, seçkin olan. )


- MEKKÂRE ile ...

( Osmanlı ordusundaki at vb. )


- MEKKE ile ...

( Hicaz'da, Hz. Muhammed'in doğduğu ve Kâbe'nin bulunduğu kent. )


- MEKKE ile/ve MEDÎNE

( BESSÂSE: Mekke-i Mükereme. )

( ... İLE Mahkemenin olduğu yer. )


- MEKKE ile/ve/<> MEDİNE ile/ve/<> KUDÜS

( Allah'ın mahremi. İLE/VE/<> Hz. Muhammed'in mahremi. İLE/VE/<> İnsanlık'ın mahremi. )


- MEKNÛS[Ar.] ile MEKNÛZ/E[Ar.]

( Süpürülmüş. İLE Yere gömülü, hazinede saklı. )


- MEKRÛH[Ar. < KERH] ile/ve/değil/||/<>/< METRUK

( İğrenç. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Terk edilmiş. )


- MEKRUH ile/ve HARAMA YAKIN MEKRUH


- MEKRÜMETLÜ/MEKREMETLÜ ile FAZÎLETLÜ ile SEMÂHATLÜ ile FÜTÜVVETLÜ ile MEVEDDETLÜ ile ZEHÂDETLÜ

( İlmiyede sadreyn pâyesinin resmi unvanı. İLE İlmiye sınıfına ait olanlardan, İstanbul ve Harameyn unvanını alanlara hitapta kullanılan unvan. İLE Din âlimleri arasında kazaskerlik pâyesinde bulunanlara özel resmî takma ad. İLE Askerlikte mülâzım[teğmenler] ile kol ağası ve yüzbaşılara mülkiyede, rabia ve hâmise rütbeleri taşıyan kimselere verilen unvan. İLE Rütbesi olmayan kadılara verilen unvan. İLE Şeyhlere ve din adamlarına hitâben kullanılan unvan. )


- MEKS[Ar.] ile MEKS[Ar. çoğ. MÜKÛS]

( Durma, bekleme, bir yerde kalma, eğlenme. İLE Vergi, öşür, bâç. | Öşür, bâç, cibâyet etme. )


- MEKSİKA PESOSU ile FİLİPİN PESOSU


- MEKTEB-İ TIBBİYE-İ MÜLKİYE[Ar.] ile MEKTEB-İ TIBBİYE-İ ŞAHÂNE[Ar.]

( Tıp fakültesi. İLE Askerî tıp okulu. )


- MEKTEP TERBİYESİ ile/ve/<> MEYDAN TERBİYESİ


- MEKTUP ile/ve FERMAN

( BİTİK/G[Sözün yakalanıp saklandığı, muhafaza edildiği yer. | Sözün bittiği(türediği), ozlaştığı yer.] ile/ve YARLIĞ )


- MEKTUP ile SİRKÜLER

( ... İLE Birçok kişiye ulaştırılmak üzere çoğaltılmış mektup. )


- MEKTUPLARDAKİ FELSEFE:
HANNAH ARENDT ile KARL JASPERS ile MARTIN HEIDEGGER

( image )


- MEKYÛL ile ...

( Kile ve benzeri gibi ölçekle ölçülmüş. )


- MELÂ[Ar.] ile MELÂ'[Ar.] ile MELÂH[Ar.]

( Sahra, ova. İLE Cemaat. İLE Çekirge. )


- MELÂHAT[Ar.] ile/ve SABÂHAT[Ar. < SUBH] ile/ve BEŞENC[Fars.]

( Güzellik, yüz güzelliği. İLE/VE Güzellik, lâtiflik, yüz güzelliği. İLE/VE Yüz lâtifliği, güzelliği, parlaklığı ve gençliği. )


- MELÂİK[Ar. < MİL'AKA] ile MELÂİK/E[Ar. < MELEK]

( Tahta kaşıklar. İLE Melekler. )


- MELÂİN[Ar. < MEL'ANE/T] ile MELÂİN[Ar. < MEL'ÛN]

( Lânete neden olanlar, lânet edilmeye değer işler/hareketler. İLE Herkesin lânet ve nefretini kazanmışlar, mel'unlar. )


- MELÂL[Ar.] ile/ve/||/<> MEHCUR/E[Ar. < HİCR]

( Sıkıntı. İLE/VE/||/<> Uzaklaşmış, uzakta kalmış, ayrı düşmüş. Bırakılmış, metruk, unutulmuş, gayr-i müstâmel. | Saçma sapan, hezeyan. Amel edilmeyen. Kullanılmaz olmuş. Ayrılmış. )


- MELÂMET[< LEVM] ile ...

( AYIPLAMA, KINAMA | AZARLAMA, ÇIKIŞMA )


- MELÂMET ile KALENDERÎLİK

( Yetro ekolü. İLE ... )


- MELÂMET ile MEL'ANET[Ar. < LÂ'N]


- MELÂMETİYE ile ...

( ZİKİR, FİKİR, ÖZEL GİYİNİŞ, TEKKE GİBİ ÂDETLERİ, TÖRENLERİ KABUL ETMEYEN BİR TARÎKAT )


- MELÂMİ'[Ar. < LEM'A] ile MELÂMÎ[Ar. < MELÂMET | çoğ. MELÂMİYYÛN] ile MELÂMİH[Ar. < LEMHA]

( Parıltılar. İLE Her türlü gösterişten uzak, dünya malından yüz çeviren, dervişliği, rintliği kendine ilke edinen kişi. Melâmiye tarikatından olan.[Hem tarikattir, hem de değildir | Ne tarikat, ne de değildir] İLE Lemhalar[: Bir kez bakma. | Parıltı, parlama.]. | Bir şeyin başka bir şeye benzeme noktaları. | Güzellik ya da çirkinlik yapıtları. )


- MELÂMÎ ile/değil/yerine MELÂMET NEŞELİ/NEŞESİ OLAN (BİRİ)


- MELANKOLİ ile/>< MANIA

( ["coşku"] İçe dönük. İLE/>< Dışa dönük. )


- MELANOM ile/||/<> KARSİNOM

( Derideki melanositlerden kaynaklanan bir kanser türü. İLE/||/<> Epitel dokulardan kaynaklanan bir kanser türü. )


- MELAS[Fr. < İsp.] ile ...

( Şeker üretiminde, billurlaşan şeker alındıktan sonra kalan şekerli posa. )


- MELCE'[< MELÂCİ'] ile ...


- MELDÛG[Ar. < LEDG] ile ...

( Zehirli bir hayvan tarafından ısırılmış/sokulmuş. )


- MELEK ile İNSAN

( Memur. İLE Halîfe. )


- MELEK ile/ve/||/<>/> MELEKE

( Doğa/da, canlı/da[bitki/de, hayvan/da]. İLE/VE/||/<>/> İnsan/da. )

( Kavram. İLE/VE/||/<>/> Yeti. )


- MELEK ile ŞEYTAN(İBLİS[Ar.]/HANNÂN)

( Gökten inen/gelen. [Akadca'dan] İLE ... )

( Melek denilen, manevi ve ilâhi haldir. )

( Semavi dinlerin içinde yer alan Melek sözcüğü, Amoriler'de Milkom ve Sur Kenti'nin tanrısı olarak Melk-Kart(Kentin Kralı), Süryaniler'de ve İbraniler'de Molek ya da Moleke, Araplar'da Melek'tir. )

( MELEK ile AZÂZİL[Şeytanın melekler arasında yaşadığı ve henüz Hz. Âdem'e secde etme emrini alıp da isyan etmediği zamanki adı.] )

( FİRİŞTE/FERİŞTE(H) ile ... )


- MELES ile MELEŞ

( Köpeklerin yaşı. İLE İki kuzulu koyun. )


- MELEZ[Ar.]/METİS[Fr.] ile MESTİZO

( ... İLE Kızılderili-İspanyol melezi. )


- MELİK[Ar. çoğ. MÜLÛK] ile MELÎK[Ar. çoğ. MÜLEKÂ]

( Hükümdar, sultan, padişah, hâkan. | Allah'ın adlarındandır. İLE Allah'ın adlarındandır. | Mal sahibi. | Hükümdar, sultan, padişah, hâkan. )


- MELİK[Ar.] ile MİLK[Ar.]


- MELODİ'DE:
TEK SESLİ(MONOFONİK) ile/<> EŞ SESLİ(HOMOFONİK)

( Seslerin, bir müzik cümlesinde, yatay bir çizgide bulunması. İLE/<> Seslerin, bir müzik cümlesinde, hem yatay, hem de dikey bulunması. )


- MELODİ ile MÜZİK

( MELODY vs. MUSIC )


- MELODİ ile/ve/||/<> RİTİM ile/ve/||/<> ARMONİ

( EZGİ ile/ve/||/<> DİZEM ile/ve/||/<> UYUM )

( Tek sesli. | Kurallı ses dizisi. İLE/VE/||/<> Düzenli aralıklarla yineleme niteliği. | Bir dizede ya da notada, vurgu, uzunluk ya da ses özelliklerinin, durakların, düzenli bir biçimde yinelenmesinden doğan ses uygunluğu. | Uyumlu üslûp. | Vezin. [DÜZÜN/TARTIM] İLE/VE/||/<> Çok sesli/porteli. )

( Müziğin, ikinci kategorisidir. [Tek sesli(monofonik) ya da eş sesli(homofonik) olabilir.] [Melodi dünyasındaki hareket yeteneği, 30 hz. ile 15.000 hz. arasında sınırlıdır.] İLE/VE/||/<> Müziğin, ilk ve en temel kategorisidir. Müziğin her tarzı, ritme sahiptir; ritim olmaksızın hiçbir müzik var değildir. İLE/VE/||/<> Müziğin, üçüncü ve son kategorisidir. Ritim ve melodi, ardışıktır. Armoni ise kendi içinde, art ardalığa ve bir birlikte oluşa sahiptir. )


- MELODİ ile TINI


- MELTEM BOZOFLU ile MELTEM BOZOKLU

( Yönetmen. İLE Oyuncu. )


- MELTEM ile FRİŞKA[İt. < Cerm.]

( ... İLE Yelkeni dolduramayacak kadar hafif rüzgâr. )


- MELTEM ile IPILTI/NESİM

( ... İLE Hafif esinti. )


- MELTEMLERDE:
KARA VE DENİZ MELTEMLERİ ile DAĞ VE VADİ MELTEMLERİ

( Gündüz, deniz meltemi; gece, kara meltemi oluşur. İLE Gündüz, vadi meltemi; gece, dağ meltemi olur. [Dağlarda nem oranı az olduğundan vadi ve ovalara göre daha erken ısınır, daha erken soğur.] )

( Deniz meltemi, özellikle Ege kıyılarında görülen, öğleden sonra, denizden karaya doğru esmeye başlayan yeldir. )


- MELVE ile/ve/<> CAHİRE

( [Yemen'de] Buğday ve darı unundan yapılan pide. İLE/VE/<> Arpadan yapılan pide. )


- MEME KANSERİNDE:
GENETİK ile/ve/değil/||/<>/< ÇEVRESEL/DIŞ KOŞULLAR

( %27 ile/ve/değil/||/<>/< %73 )


- MEME YAPMAK ile PATLAK VERMEK


- MEME/CİCİK ile KULAK MEMESİ

( CİCİK: İnsan ya da hayvan memesi. )

( PİSTÂN ile ... )

( SEDY/SEDYE/SEDYÜN ile ŞAHME
HALME[çoğ. HALEMÂT]: Meme başı.
HALME-İ SINÂİYYE: Emzik. )

( BREAST vs. EAR LOBE )


- MEMELİ DERİLERİNDEKİ BEZLER:
SEBASÖZ ile/ve/||/<> APOKRİN ile/ve/||/<> EKRİN

( Bu bezler, birlikte çalışarak ter üretir. Birçok memeli türde, sebasöz ve apokrin bezleri, baskın ter bezleridir ve kıl köklerine yakın bir yerde bulunur. Bu bezlerin salgıları, kılları; yağlı, bazen köpüren bir karışım haline getirir. )

( Kürkü olmamasının yanı sıra, insan, olağanüstü sayıda ekrin bezi sahibidir. Bu sayı, 2 milyon ile 5 milyon arasında değişkenlik gösterir ve günde 12 litreye kadar ince, sulu ter üretilebilmesini sağlar.

Ekrin bezleri, kıl kökleri yakınında kümelenmez, bunun yerine deri yüzeyine görece yakın bir yerde bulunur ve küçük delikler[porlar] aracılığıyla ter boşaltımı yapar. Çıplak derinin ve sulu terin bu kombinasyonu, terin doğrudan kürkte birikmesinden çok doğrudan çıplak deride birikmesine neden olur ve insanın aşırı ısınmasını engeller. Bu soğutucu sistemimiz sayesinde, sıcak bir günde yapılacak bir maratonda, atlara üstünlük sağlayabiliriz. )


- MEMELİ/LER ile TEKDELİKLİ/LER

( ... İLE Kuşlar gibi yumurtlayarak üreyen, dışkılığı olan memeliler takımı. )


- MEMELİ/LER ile YUMURTLAYAN/LAR

( Kendi boyuyla karşılaştırıldığında en küçük yumurtayı yumurtlayan hayvan devekuşu [kendi ağırlığının %1.5'undan hafiftir], en büyük yumurtayı yumurtlayan benekli küçük kividir. [kendi ağırlığının %26'sı kadardır] )

( ZÂT-ÜS-SEDÂYÂ ile ... )

( Herhangi bir hayvan tarafından yumurtlanmış en büyük yumurta (dinozorlar da dahil) Madagaskar'da yaşayan Fil Kuşu[Lat. Aepyornis maximus]'na aitti. [Soyu 1700'de tükenmiştir] [9 litre hacminde, 180 tavuk yumurtasına denktir]
MAMMALS ile ... )

( MAMMIFÈRES avec ... )


- MEMEŞ ile ...

( Sığırın ağzından akan salya. )


- MEMLEKET ile/ve YÖRE


- MEMNÛ[< MEN] ile ...

( YASAK EDİLMİŞ, YASAK )


- MEMNUN (OLMAK) ile/ve/||/<> HOŞNUT (OLMAK) ile/ve/||/<> TATMİN (OLMAK)


- MEMNUN (OLMAK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< RÂZI (OLMAK)


- MEMNUN KALMAK ile MÜTEESSİR OLMAK


- MEMNUN OLMA ile/ve/değil UYGUN OLMASI


- MEMNUN[Ar.] ile/ve/||/<> MECNUN[Ar.]


- MEMNUNİYET ile KABUL

( SATISFACTION vs. ACCEPTANCE )


- MEMNUNİYET ile MUTLULUK

( Tüm mutluluk, öz varlığınızı hoşnut etmekle gelir. )

( Mutluluğumuzun, nesnelere, olaylara ve kişilere bağlı olduğuna "inanmak", gerçek doğamızla ilgili bilgisizliğimizden kaynaklanır. )

( Mutluluğu, saldırıya ve değişikliğe uğratılamaz olan gerçek mutluluğu ararsanız, dünyayı, acıları ve hazları ile ardınızda bırakmalısınız. )

( Bağımsızlığınızı idrak edin ve mutlu kalın. )

( Kederin nedeni, cehalettir. Mutluluk, anlayışı izler. )

( PLEASED/GLAD vs. HAPPINESS
All happiness comes from pleasing the self.
To believe that you depend on things and people for happiness is due to ignorance of your true nature.
If you seek real happiness, unassailable and unchangeable, you must leave the world vs. its pains and pleasures behind you.
Realise your independence and remain happy.
Ignorance causes sorrow. Happiness follows understanding. )


- MEMSÛS[Ar.] ile MEMSÛS[Ar.]

( Dokunulmuş, mesolunmuş. İLE Emilmiş, sorulmuş, massolunmuş. | Baldır, incik. )


- MEMTÛL[Ar.] ile MEMTÛR[Ar.]

( Çekiçle döğülmüş, işlenmiş. İLE Üzerine yağmur yağmış. )


- MEMUR ile/değil/yerine AHBAB


- MEMUR ile ASKER


- MEMURLUKTA, DİSİPLİN CEZALARI:
UYARMA ile KINAMA ile KISA SÜRELİ DURDURMA ile UZUN SÜRELİ DURDURMA ile GEÇİCİ OLARAK GÖREVDEN ÇIKARMA ile MEMURLUKTAN ÇIKARMA


- MEMURLUKTA:
DERECE ile/ve/||/<> KADEME

( Memurlar ilk olarak sınava tâbi tutularak geçerli olan puanı aldıktan sonra ilk olarak devlet bünyesinde çalışma üzere atanmaktadır. Bu atama işlemi ile ilk olarak derece sahibi olarak görevlerine başlamaktadır. İLE/VE/||/<> memurun çalışma süresine ve daha sonrasındaki puanlarına göre ilerleyişine bağlıdır. )

( Devlet memurluğu puanlama düzeni, ilk olarak 9 rakamı ile devlet memuru olarak derecelenerek göreve başlamaktadır. Derece sözcüğü, memurluk durumu içinde genel olarak yükselme olarak tanımlanmaktadır. Buna ek olarak dereceden sonra kademe olarak yükselerek çalışmaya devam edilmektedir. Kademe ise genel olarak memurluk durumu için ilerleme sözcüğü ile tanımlanmaktadır.

Derece ile başlanılan memurluk görevi, puanlama düzeni ile yükselerek kademe olarak devam etmektedir. Memurluk içinde kademe sahibi olan yani derecesi yükselen memurlar, sadece durum olarak değişmemektedir. Buna bağlı olarak maaşları da belirli bir oranda artmaya devam etmektedir.

Memurluk için derecenin ilerlemesi yani kademe sahibi olmak maşın da yükselmesi demektir.

En düşük memurluk derecesi 15 sayısı ile başlamaktadır. Bu sayıdan başlayarak ilerleyen dönemlerde elde edilen derece ilerlemesine bağlı olarak en yüksek kademe rakamı olan 1 rakamına kadar çıkabilmektedir. Derece olarak en yüksek 1 rakamı kabul edilirken kademe söz konusu olduğunda bu rakam değişkenlik gösterebilmektedir. Kademe puanlama düzeni ise en düşük 1 rakamından başlayarak en yüksek 3 rakamına kadar devam edebilmektedir.

Memurların derecesinin ve kademesinin belirlenmesi ise örneğin 6/2 biçiminde bir tanımlama yapılmaktadır. Bu biçimde tanımlanan memurluk durumunun açılımı ise 6. derece ile 2. kademe biçimindedir. )


- MEN YE'TÎNÎ FE LEHÛ DİRHEMUN[Ar.] ile VELLEZÎ YE'TÎNÎ FE LEHÛ DİRHEMUN[Ar.]

( Kim bana gelirse bir dirhem ona aittir. İLE Bana gelene, bunun için bir dirhem veririm. )


- MEN'[Ar.] ile SADD[Ar.]


- MEN'Â'[Ar.] ile MEN'Â[Ar. çoğ. MENÂÎ]

( Ölüm haberi. İLE Ölüm haberi, kara haber. )


- MEN'AF[Ar. < MENÂİF] ile Menâf[Ar.]

( Dağın sivri tepesi. İLE İslâm'dan önce, Araplar'ın putu. )


- MEN'ÛT[Ar.] ile MENÛT[Ar.]

( İyiliği, güzelliği söylenmiş, medh edilmiş. İLE Asılı, asılmış, rapt edilmiş. | Bağlı. )


- MEN[Ar.] ile MEN'[Ar.] ile MEN[Ar.] ile MENN[Ar.]

( O kişi ki, kim ki. İLE Yasak etme, bırakmama, durdurma, esirgeme, vermeme, önleme. İLE Ben. İLE Kudret helvası. | İyilik etme, bağışlama, ihsan etme. | Batman. | Edilen iyiliği başa kakma. )


- MENÂ'TÜHÛ 'ANİ'L-Fİ'Lİ[Ar.] ile SENEYTHU 'ANHU[Ar.]


- MENÂBİ'[Ar. < MENBA] ile MENÂBİR[Ar. < MİNBER]

( Kaynaklar, menbalar. İLE Minberler. )


- MENÂFİ'[Ar. < MENFAAT] ile MENÂFÎH[Ar. < MİNFÂH]

( Yararlar, çıkarlar, menfaatler. İLE Körükler. )


- MENÂHÎ[Ar. < MENHÎ] ile MENÂHİR[Ar. < MENHİR] ile MENÂİR[Ar. < MENÂRE]

( Haram olmuş, yapılması şer'an men edilmiş şeyler. İLE Burun delikleri. İLE Minâreler. )


- MENÂHİS[Ar. < MİNHAS] ile MENÂHİZ[Ar. < MİNHAZ]

( Uğursuz şeyler. İLE Burun delikleri. )


- MENÂÎ[Ar. < MEN'Â] ile MENÂÎH[Ar. < MENÂHE]

( Ölüm haberleri, kara haberler. İLE Ölü için ağlanacak yerler. )


- MENAJER[Fr. < MENAGE] ile/değil MENEJER[İng. < MANAGER]

( Yemek düzeninde [menaj], masada bulunması gereken araçların genel adı ve/ya da yedeklerinin bulundurulduğu küçük dolaplar. İLE/DEĞİL Yürütücü, yönetici, işgüder. )


- MENÂKIB ile SÎRET


- MENÂKIBNÂME[Ar.] ile/ve/||/<> TEZKİRE[Ar.]

( Önemli kişilerin övülecek özelliklerini anlatan yazılar. İLE/VE/||/<> Divan şairlerinin yaşamlarını ve şiirlerini genellikle öznel bir bakış açısıyla değerlendiren yapıt. )


- MENÂKÎR[Ar. < MİNKAR] ile MENÂKİR[Ar. < MÜNKER]

( Yırtıcı kuşların gagaları. | Taşçı kalemleri. İLE Günah ve kötü şeyler. )


- MENÂM[< NEVM] ile ...

( UYUNACAK YER, YATAK ODASI | UYKU | RÜYA | DÜŞ )


- MENÂM[< NEVM] ile NEAM

( Uyunacak yer, yatak odası. | Uyku. | Düş, rüya. İLE Hayır! )


- MENÂR[Ar. < NÛR] ile MENÂRE[Ar. < NÛR | çoğ. MENÂİR/MENÂVİR]

( Nur, ışık yeri. | Fener kulesi. | Yol işaretleri. İLE Minâre. | Işık kulesi. )


- MENÂT[Ar.] ile Menât[Ar.]

( Asma yeri, ilişip asılacak yer. İLE [Cahiliye döneminde] Kâbe'de, "Hüzeyl" ve "Huzâa" kabîlelerinin ma'bûdu olmak üzere konulan sanem. )


- MENBA'[Ar. < NEBEÂN] ile KAYNAĞIN GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ, KAYNAK | PINAR [NEBEÂN]

( KAYNAĞIN GÖRÜNMEYEN KISMI, KAYNAK | PINAR [NEBEÂN ile ABCDEF ( KAYNAMA] )


- MENBÂ ile MASDAR


- MENDİL/ULATU ile/ve/değil DESTMÂL

( ... İLE/VE/DEĞİL Nakışlı, süslemeli mendil. )


- MENEKŞE REÇELİ ile FULYA REÇELİ


- MENEKŞE(< BENEFŞE[Fars.], BENEFSEC[Ar.]):
AFRİKA MENEKŞESİ ile CEZAYİR MENEKŞESİ ile DENİZ MENEKŞESİ/ÇAN ÇİÇEĞİ ile HERCAİ MENEKŞE/ALACAMENEKŞE ile MISIR/FRENK MENEKŞESİ

( Cezayir Menekşesi'nde, kanser hücrelerinin çoğalmasını durduran alkaloitler bulunur. )

( [Menekşegillerden, bir ya da çok yıllık otsu bitki. | Bu bitkinin, mor renkli, güzel kokulu çiçeği.]: ... İLE Zakkumgillerden, bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen, kendine özgü, mavi, açık mor renkli çiçekleri ve ortası çukur taçyaprakları olan bir bitki. İLE ... İLE Menekşegillerden, mor, sarı, beyaz renkte, menekşeye benzer çiçekleri olan bir bitki. | Bu bitkinin çiçeği. İLE Turpgillerden, çiçekleri hoş kokulu bir süs bitkisi türü. )

( )

( VIOLA: SAINT PAULIA IONANTA cum VINCA | CATHARANTHUS ROSEUS cum ... cum VIOLA TRICOLOR cum HESPERIS )


- MENEMEN["MELEMEN" değil!] ile Menemen

( Domates, soğan ve yeşil biber ile yapılan bir yemek. İLE İzmir iline bağlı ilçelerden biri. )


- MENENGİÇ AĞACI ile/>/= FISTIK AĞACI

( Aşısız. İLE/<>/= Aşılı. )


- MENENJİT[Fr.] ile ...

( Ateş, şiddetli baş ağrısı, kusma, ense katılaşması, sayıklama gibi belirtilerle ortaya çıkan beyin zarları yangısı. )


- MENENJİT ile/||/<> ENSEFALİT

( Beyin zarlarının yangılanması. İLE/||/<> Beyin dokusunun yangılanması. )


- MENEVİŞ/HÂRE[Fars.]/DALGIR[yerel] ile MENEVİŞ[Fars.]

( Bazı nesne, canlı, göz vb.nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler. | Üzerinde dalgalı çizgiler bulunan kumaş. | Yeni yapılan duvarların arasına harçla birlikte doldurulan taş parçaları. İLE Terementi ağacının tohumu. )


- MENEVREK ile ...

( ... İLE Bir tür kumaş. )


- MENFA'AT[Ar.] ile NE'MÂ'[Ar.]


- MENFA'AT[Ar.] ile Nİ'MET[Ar.]


- MENFÂ[< NEFY] ile ...

( Sürgün yeri. )


- MENFAAT[Ar. < NEF] ile/ve/değil/yerine/> MASLÂHAT[Ar. < SULH]

( Yarar, kâr, çıkar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> İş, emir, husus, madde, keyfiyet. | Önemli iş. | Barış, dirlik-düzenlik. )

( Toplumun maslâhatı, bireyin menfaatı düşünülür. )

( Bir yığın olmaktan çıkıp ulus olmak, toplumsal maslahatı, kişisel menfaate yeğlemekle başlar. )


- MENFAAT ile/ve ZAAF

( Köleliğe neden olurlar. )


- MENFES[Ar. < NEFES] ile MENFEZ[Ar. < NÜFÛZ | çoğ. MENÂFİZ]

( Soluk alacak yer, soluk deliği. İLE Delik, yarık, ağız, nüfûz edecek yer. )


- MENGÛŞ ile ...

( BEKTAŞİYYE'DE MÜCERRED BABALARIN KULAĞINA TAKTIĞI KÜPE )


- MENHÎ[Ar. çoğ. MENÂHÎ] ile MENHİR/MENHAR/MİNHİR/MUNHUR[Ar. çoğ. MENÂHİR]

( Haram olmuş, yapılması şer'an men edilmiş şey. İLE Burun deliği. )


- MENHÛS[Ar. < NAHS] ile MENHÛS[Ar.] ile MENHÛŞ[Ar.]

( Uğursuz, nuhûsetli.[MEŞ'ÛM] İLE Kuyruğunun yanları uyuz olan deve. İLE Yılan, akrep gbi hayvanlar tarafından sokulmuş. )


- MENÎ[Ar.] ile MENÎ'[Ar.] ile MENÎ[Ar.] ile MENHÎ[Ar. | çoğ. MENÂHÎ]

( Ersuyu. İLE Sarp, erişmesi/ulaşması zor yer. İLE Benlik. İLE Haram olmuş, yapılması şer'an yasaklanmış şey. )


- MENİ[Ar.] ile NUTFE[Ar.]


- MENİERE ile/||/<> LABİRENTİT

( İç kulakta sıvı birikimi ile baş dönmesi ve duyma kaybı. İLE/||/<> İç kulağın yangılanması ile baş dönmesi ve duyma kaybı. )


- MENİERE ile/||/<> VERTİGO

( İç kulakta sıvı birikimi ile baş dönmesi, duyma kaybı ve kulak çınlaması. İLE/||/<> Denge bozukluğu ve baş dönmesi ile ilişkili bir belirti. )


- MENKİB[Ar. | çoğ. MENÂKİB] ile MENKIBE/MENKABE[çoğ. MENÂKIB]

( Omuz ve kol kemiğinin birleştiği yer. İLE Din büyüklerinin ya da tarihe geçmiş ünlü kişilerin, yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili öykü. )


- MENKUB[Ar. < NAKB]["ku" uzun okunur] ile MENKÛB[Ar. < NEKBET]

( Delinmiş, oyulmuş. İLE Tâlihsiz, nekbete düşmüş. | Gözden ve mevkiden düşmüş. )


- MENKUL NÜSHA ile/ve/||/<> el-MENKUL-ÜN-MİNHA


- MENKUL[Ar. < NAKL] ile ME'KÛL[Ar.]

( Nakledilmiş, bir yerden, bir yere taşınmış, taşınan. | Ağızdan ağıza geçmiş. [söz, haber, öykü] İLE Ekl olunmuş, yenilmiş şey, yiyecek. )


- MENKUL/E[Ar. < NAKL]["ku" uzun okunur] ile MENKUR[Ar. < NAKR]["ku" uzun okunur] ile MENKÛR[Ar. < NEKR | çoğ. MENÂKÎR]

( Bir yerden, bir yere taşınmış, taşınan. | Ağızdan ağıza geçmiş söz/haber/öykü. İLE Delinmiş, oyulmuş. İLE İnkâr olunmuş. )


- MENKUS[Ar. < NAKS]["ku" uzun okunur] ile MENKÛS[Ar. < NÜKS] ile MENKUŞ[Ar. < NAKŞ]["ku" uzun okunur] ile MENKUZ[Ar. < NAKZ]["ku" uzun okunur]

( Eksik olan. İLE Baş aşağı çevrilmiş, tersine dönmüş. | Hastalığı tekrar etmiş. | Sol ön ayağında beyaz bulunan ve Araplarca kabul görmeyen at. İLE İşlenmiş, nakış olunmuş, resim yapılmış, boya ile süslenmiş. | Nakışlı pencere, alçı pencere. İLE Bozulmuş, hükümsüz bırakılmış, nakz edilmiş. )


- MENLEH ile KESTEL

( Kale. İLE Küçük kale, hisarcık. )


- MENLEH ile KESTEL

( Kale. İLE Küçük kale, hisarcık. )


- MENNÂN ile ...

( ALLAH | ÇOK İHSAN EDEN, VEREN )


- MENŞE'[Ar. < NEŞ'ET] ile MENŞER[Ar.]

( Bir şeyin çıktığı, neşet ettiği yer, esas, kök. | Yetişilen yer, bitirilen okul. İLE Dağıtılan, neşr edilen yer. )


- MENSÛB[< NİSBET] ile ...

( BİR TARÎK'E, BİR ŞEYHE İNTİSÂB EDEN )


- MENSUBİYET[< NESEB] ile/değil/yerine AİDİYET

( Soy, ırk üzerinden. İLE/DEĞİL/YERİNE Uygarlık ve tarih üzerinden. )

( En "üst/son" noktalar üzerinden. İLE/DEĞİL/YERİNE En geri gidilemez, en alt/temel/ortak noktalar üzerinden. )

( Hayvanlarda. İLE/DEĞİL/YERİNE İnsanda. )


- MENTEŞE[Fars. < BENDKEŞE] ile/ve/||/<> TOPUK DEMİRİ

( Kapı, pencere, mobilya kapakları vb. açılır kapanır nesnelerde kullanılan, bir mille birbirine tutturulmuş, biri sabit, öbürü hareketli iki parçadan oluşmuş metal parça. İLE/VE/||/<> Kapı menteşelerinin altta kalan eril bölümü. )


- MENTEŞE ile EKLEM

( REZE ile ... )

( HINGE vs. JOINT )


- MENTEŞE ile REZE[Ar.]

( ... İLE Menteşe. | Kapıyı, içeriden ve dışarıdan açıp kapamaya yarayan ve başparmakla basılarak işletilen düzen. )


- MENUET ile ...

( Bir tür dans. )


- MENZİL[< NÜZÛL] ile ...

( Yollardaki konak yeri. | Ev. | Bir günlük yol. | Mesafe. )


- MENZÛL[Ar. < NÜZÛL] ile MENZÛR[Ar.]

( İnmiş, nüzûl etmiş. İLE Va'd edilmiş, adanmış, nezr olunmuş. )


- MER'[Ar.] ile MER[Ar.]

( Adam, erkek, kişi. İLE [sayı] Elli[50]. )


- MER'[Ar.] ile RACUL[Ar.]


- MER'Â[Ar.] ile MER'A[Ar. < RA'Y]

( Aynalar. İLE Çayırlık, otlak. )


- MER'İYÂT[Ar. < MER'Î] ile MER'İYET[Ar.]

( Gözle görülen şeyler. İLE Hükmü yürürlükte olma. | Gözle görülür olma. )


- MERÂH[Ar.] ile MERAH[Ar. çoğ. MERAHÂN]

( Rahat edilecek yer. | Yer, mekân. | Arapça nahv cümlesinden ünlü yapıt. İLE Çok aşırı sevinme. )


- MERÂHİM[Ar. < MERHAMET] ile MERÂHİM[Ar. < MERHEM]

( Acımalar, merhametler. İLE Merhemler. )


- MERÂÎ[Ar. < MİR'AT] ile MERÂÎ[Ar. < MER'A] ile MERÂİR[Ar. < MERÂRE]

( Aynalar. İLE Çayırlıklar, otlaklar. İLE Öd keseleri. )


- MERAK ETME(!) ile/ve/değil/yerine ENDİŞELENME(!)


- MERAK":
KİŞİLER ÜZERİNE/ÜZERİNDEN ile/değil/yerine/< DÜŞÜNCELER/ZİHİNLER ÜZERİNE/ÜZERİNDEN


- MERÂK[Ar.] ile MERAK[Ar.] ile MERAKK[Ar.]

( Bir şeyi anlamak ya da öğrenmek için duyulan istek. | Bir şeyi edinmek, yapmak. Bir şeyle uğraşma isteği. | İstek, heves, düşkünlük. | İç darlığı. | Kuruntu, telâş. | Kaygı, tasa. | Dalgınlık, kara sevdâ. İLE Çorba. İLE [atta] Sağrı. | [astr.] Dübb-i ekber adlı yıldız kümesinin dörtgeninde bulunan, ikinci derece parlak yıldız. [İng./Fr. MERAK | Lat. BETA URSUS MAJORIS] )


- MERAK ile/ve/değil/< CEHÂLET

( [not] CURIOSITY vs./and/but/< IGNORANCE )


- MERAK ile/ve GERİLİM


- MERAK ile/ve/||/<>/> HAYAL

( CURIOSITY vs./and/||/<>/> TO IMAGINE )


- MERAK ile/ve HAYRANLIK

( CURIOSITY vs./and ADMIRATION )


- MERAK ile/ve/<> ŞAŞKINLIK


- MERAK ile/ve SINIR

( Kişinin başına ne gelirse (sınırsız/kontrolsüz) meraktan gelir. )

( Merak ettiğin şeye ulaştıktan sonrasını merak etmiyorsan, merak etme! )

( CURIOSITY vs./and LIMIT/BORDER )


- MERAK ile TECESSÜS


- MERAKLI/LIK ile/ve/değil/yerine HEVESLİ/LİK


- MERAKLI ile/ve/değil/yerine İLGİLİ


- MERAKLI ile KIRKMERAK

( ... İLE Çok meraklı, her şeyi anlamak isteyen. )


- MERAKSIZ/LIK ile/ve/değil KAYITSIZ/LIK


- MERAKTAN" ile/ve "APTALCA"


- MERAMET ile/yerine TAMİR ETMEK

( Üstünkörü tamir. İLE/YERİNE ... )

( SUPERFICIAL REPAIR vs. REPAIR )


- MERÂRE[Ar. çoğ. MERÂİR] ile MERÂRET[Ar.]

( Öd kesesi. İLE Acılık, tadsızlık. )


- MERÂSÎ[Ar. < MERSİYE] ile MERÂRET[Ar. < MERSÂ]

( Ağıtlar, mersiyeler. İLE Limanlar, gemilerin barındığı yer. )


- MERATİB'ÜL FUHUM ile/ve MERATİB'ÜL UKUL


- MERÂTİB[< MERTEBE] ile ...

( RÜTBELER, DERECELER )


- MERÂTİB ile ...

( Manevî yolculuk. )


- MERÂTİB ile/ve/değil/||/<>/< VETÎRE


- MERÂVÎH[Ar. < MİRVAHA] ile MERÂVİH[Ar. < MİRVAHA]

( Ovalar, çöller. | Etrafı açık ve rüzgârlı yerler. İLE Yelpâzeler. )


- MERBÛT[< RABT] ile ...

( RAPTOLUNMUŞ, BAĞLANMIŞ, BAĞLI | ULAŞMIŞ, BİTİŞMİŞ, BİTİŞİK | İLİŞTİRİLMİŞ, EKLENMİŞ, ...YA BAĞLI )


- MERC[Ar. çoğ. MÜRÛC] ile MERC[Ar.]

( Çayır, çayırlık. İLE Herc ile birlikte kullanılır. [HERC Ü MERC: Karmakarışık, alt-üst.] )


- MERCAN AĞA CAMİSİ ile MERCAN AĞA MESCİDİ

( Bayezıd'ta, Mercan Yokuşu'ndadır. İLE Kapalı Çarşı'da, Tığcılar Sokağı'ndadır. )

( XVIII. yüzyıl başında, Dârüssaâde Ağası Mercan Ağa tarafından onartılan bir camidir. [Dârüssaâde Ağası Camisi adıyla da bilinir.] İLE Dârüssaâde Ağası Mercan Ağa tarafından. [ö. 1721] )


- MERCAN ile/<> ANTOZA

( ... İLE/<> Çiçek hayvan. )


- MERCAN ile KUPA MERCANI

( ... ile )


- MERCAN ile ŞAPTAŞI

( ... İLE Kızıldeniz'den çıkarılan, beyaza çalan renkte, pek çok dalı olan mercan türü. )


- MERCÂNİYE[Ar.] ile ...

( Mercanlar, mercangiller. )


- MERCANKÖŞK[Fars.]/MERZENGÜŞ[Fars.]/ŞİLE ile YABANİ MERCANKÖŞK/FAREKULAĞI

( Ballıbabagillerden, küçük yapraklı, güzel kokulu bir saksı bitkisi. İLE ... )

( ORIGANUM MAJORANA cum ORIGANUM VULGARE )


- MERCEK ile CODDINGTON MERCEĞİ


- MERCİMEK AHMET ile/ve/<> SİNAN PAŞA

( Nesrin temsilcisi. İLE/VE/<> Süslü nesrin temsilcisi. )

( )


- MERCİMEK ÇORBASI ile EZOGELİN ÇORBASI


- MERCİMEK ÇORBASI ile MAHLÛTA

( ... İLE Bulgurla karıştırılmış mercimek çorbası. )


- MERCİMEK ile DHAL

( ... İLE Sulu mercimek yemeği.[Nepal'de] )


- MERCÛ/MERCÛV[Ar. < RECÂ] ile MERCÛH/A[Ar. < RÜCHÂN]

( Ümit edilen. | Rica olunan. İLE Başka bir şeyin kendine üstün tutulduğu şey. | Düşmanından önce iddiasını kanıta yetkisi olmayan. )


- MERCÛL[Ar.] ile MERCÛL-ÜL-BATN[Ar.]

( Ayakları yerinde olan, kanatları karnında ya da başında bulunan hayvan. İLE Karından ayaklı/lar. )


- MERDÂNE[Ar.] ile MERDÂN/E[Fars.]

( Türlü işlerde kullanılan, silindir biçiminde araç. | Oklava. İLE Erkeğe yakışır biçimde, mert/çe, yiğit/çe. )


- MERDEK ile MERTEK

( Domuz yavrusu. İLE Yapıda kullanılan, dört köşe ya da yuvarlak, kalınca sırık. )


- MERDİVEN ile/ve BASAMAK

( SÜLLEM ile/ve ATEBE )

( STAIRS vs./and STEP )


- MERDİVEN ile/ve/değil EŞİK


- MERDİVEN ile/değil/yerine ÖRCİN

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE İp merdiven. )


- MERDÛD[< REDD] ile REDDEDİLMİŞ, KOVULMUŞ | GERİ DÖNDÜRÜLMÜŞ, ÇEVRİLMİŞ


- MERDÛD[Ar.] ile FÂSİD[Ar.] ile MENHÎYYUN 'ANH[Ar.]


- MERET[Ar.] ile ZIKKIM[Ar.]

( Sıkıntı veren, hoşlanılmayan şeyler ya da kişiler için sövgü sözü olarak kullanılır. İLE Ağı, zehir. | İçki ve sigaranın, kötü ve zararlı etkisini belirtmek için kullanılır. )


- MERFÛ'[< REF] ile ...

( KALDIRILMIŞ, YÜKSELTİLMİŞ | HÜKÜMSÜZ BIRAKILMIŞ | ZAMME [O, Ö, U, Ü] İLE HAREKELENMİŞ HARF | [mat.] İFADE EDİLEN BİR KUVVETE YÜKSELTİLEN MİKTAR )


- MERG-A-MERGÎ[Fars.] ile MERG-İ-ŞÂDÎ[Fars.]

( Genel ölüm, hastalıktan dolayı ölüm. İLE Sevinç ölümü. )


- MERG[Fars.] ile MERG[Fars.]

( Çayır, çimen. | Sebze. İLE Ölüm. )


- MERGUB[< RAĞBET] ile ...

( RAĞBET EDİLMİŞ, BEĞENİLMİŞ, HERKESCE SEVİLİP ARANILMIŞ | İSTENİLEN, SEVİLEN )


- MERHALE ile/ve MERÂSİM


- MERHALE ile MERTEBE


- MERHAMET ile ACIMAK

( MERCY vs. PITY )


- MERHAMET ile/ve AF

( Taş kalpleri, en iyi mezar taşları yumuşatır. )


- MERHAMET ile/ve/<> KALBİN MERHEMİ


- MERHAMET ile/ve SABIR


- MERHEM[Ar.]["MELHEM" değil!] ile POMAT[İt.]

( Deriye sürülerek kullanılan, içinde birçok etkili madde bulunan, yumuşak ve koyu kıvamda, yağlı ya da yağsız ilâç. | Çözüm/çare. İLE Genellikle saça sürülen, yağlı ve kokulu merhem. )


- MERHÛB ile ...

( ARSLAN | KORKUNÇ ŞEY )


- MERHUM ile/ve/||/<> "MAHRUM"

( [Osmanlı mahkeme kayıtlarında] Vefât etmiş müslümanlar için kullanılan. İLE/VE/||/<> Vefât etmiş müslüman olmayanlar için kullanılan. )


- MERÎ[Ar.] ile MER'Î[Ar. < RİÂYET] ile MER'Î[Ar. < RÜ'YET] ile Merîh/MİRRÎH[Ar.]

( Mide ile gırtlak[bül'ûm] arasında bulunan yemek borusu. İLE Saygı gösterilen, riâyet edilen. | Gözetilen, yürürlükte olan. İLE Gözle görülen. İLE Dünyadan sonra güneşe en yakın olan gezegen. )


- MERİ[Ar.] ile YÜRÜRLÜKTE, GEÇERLİ

( Yürürlükte olan, geçerli olan. )


- MERİDYEN[Fr. < MERIDIÉN] ile/ve/||/<> KOŞUT/MÜVÂZİ/MÜTEVÂZİ/PARALEL[Fr. < PARALLÈLE]

( Ekvatoru dik olarak kestiği ve iki kutup noktasından geçerek dünyayı çevrelediği varsayılan daire. İLE/VE/||/<> Aynı düzlem içinde ikişer ikişer bulunan ve kesişmeyen. | Başlangıç meridyenine birer derecelik açılarla çizilen, Ekvator’a koşut ve arasında 111 km’lik uzaklık bulunduğu varsayılan çemberlerden her biri. | Aynı zaman içinde gelişen ya da aynı özellikleri gösteren olay, düşünce vb. )

( 180 ile/ve/||/<> 360 )


- MERİT ile/ve MARAZ


- MERİTOKRASİ ile ARİSTOKRASİ


- MERKAB/E, MARKAB[Ar. çoğ. MERÂKIB] ile MERKEB[Ar. < RÜKÛB | çoğ. MERÂKİB]

( Gözetleme, gözleme yeri/kulesi. | Gökyüzünün kuzey yarım küresinde Feres-i Ekber[Pegasus] burcunun büyük dörtgeninin büyük kenarının sağ köşesinde bulunan yıldız. [Lat. BETA PEGASUS] İLE Vapur, gemi, kayık gibi şeyler. | Eşek. )


- MERKANTİLİZM[İt. < MERKANTA] ile KOLBERTİZM

( Değerli maden stoklarının artırılmasını öngören ekonomik düzen. | Avrupa pazarında doğulu tüccar. [Merkantilistlere göre, devlet ancak altın stoğunun artırılmasıyla zengin olabilir] [1500-1600 yılları arasında geçerlilik/değer bulmuştur] İLE Fransız merkantilizmi. )


- MERKEZ ile/ve/değil BAŞKENT


- MERKEZ ile ÇAP ile ALAN ile HAT

( AHAD ile ALLAH ile RAHMA ile RABB )


- MERKEZ ile/ve/<> ÇEVRE/Sİ

( FOCAL POINT vs./and/<> SURROUNDINGS/AROUND )


- MERKEZ ile EŞİT ile ORTA


- MERKEZ ile/ve/<> EV

( HESTIA: Yuva/ocak tanrıçası. )


- MERKEZ ile/ve/<>/değil SEMTLER/İLÇELER


- MERKEZ ile/ve TAHT

( CENTER vs./and THRONE )


- MERKEZCİ/LİK ile/ve/<>/> BAĞIMLI/LIK


- MERKEZCİL ile MERKEZÎ

( Merkeze doğru yaklaşan. İLE Merkezde olan, merkezi oluşturan. )


- MERKEZCİLİK:
TEO ile/ve/<>/> HOMO ile/ve/<>/> ETNO ile/ve/<>/> GEO ile/ve/<>/> EGO ile/ve/<>/> ECO


- MERKEZİN:
KAYMASI ile/değil YER DEĞİŞTİRMESİ


- MERKÜR ile TrES-2b

( ... İLE Evrendeki en karanlık gezegendir. Yüzeyine ulaşan ışığın %1'ini bile yansıtmadığından, kömürden bile karadır. Kendi yıldızına olan uzaklığı, Merkür'ün, Güneş'e olan uzaklığı kadar olmasına karşın Merkür, %10'luk ışık yansıtması yaparken, TrES-2b, %1'den bile az yansıtmaktadır. Bilimkişileri, hâlâ bu gizemli durumu çözebilmiş değildir. )


- MERMER KONAK ile MERMER KÖŞK

( Kadıköy'de, Moda Caddesi'ndedir. İLE Beylerbeyi Sarayı'nın arka bahçesindedir. )

( Bahriye Nâzırı Mahmud Muhtar Paşa'ya aitti. [Mahmud Muhtar Paşa Köşkü adıyla da bilinir. Kadıköy Kız Lisesi olarak kullanılmaktadır.] İLE ... )


- MERMER'DE/HARA:
AFYON ile/ve BEJ


- MERMER ile KAYMAKTAŞI/SUMERMERİ/BEKTAŞİTAŞI/ALBATR[Fr. ALBÂTRE < Yun.]

( ... İLE Parlatılmaya uygun, yumuşak, beyaz, yarı saydam bir çeşit mermer. )


- MERMER ile/ve/||/<>/> KEFEKİ/KÖSELE TAŞI

( ... İLE/VE/||/<>/> Mermerleri parlatmakta kullanılan taş. | Kunduracıların, üstünde kösele dövdükleri taş. | Avadanlıkların ağızlarındaki pürüzleri düzeltmek ve inceltmek için kullanılan bir taş türü. )


- MERMER ile/ve ONİKS[Yun.]/HACEBEKTAŞTAŞI/BALGAMTAŞI/MÜHRÜSENK


- MERMER ile SOMAKİ[Ar.]

( ... İLE Kızıl ya da yeşil renkte, damarlı ve çok sert bir porfir türü mermer. | Bu mermerden yapılmış olan. )


- MERMİ ile ŞARAPNEL

( ... İLE Patladığında etrafa küçük parçalar saçan bir tür top mermisi. )


- MERSİN BALIĞI ile BELUGA MERSİN BALIĞI

( ... ile )

( Mersinbalığıgillerden, ılık denizlerde, göllerde yaşayan, tatlı sularda yumurtlayan bir balık. İLE ... )

( STURGEON / ACIPENSER STURIO vs. BELUGA STURGEON )


- MERSİN[Ar. < Yun.] ile BEYAZ MERSİN


- MERSİN[Ar. < Yun.] ile YABAN MERSİNİ/KEÇİYEMİŞİ

( Mersingillerden, yaprakları yaz kış yeşil kalan, beyaz çiçekli bir ağaç. İLE Fundagillerden, çiçekleri beyaz ya da pembe, yaprakları taneli bir bitki. )

( MYRTUS COMMUNIS cum VACCINIUM MYRTILLUS )


- MERSİNBALIĞI ile MERSİNMORİNASI

( Mersinbalığıgillerden, ılık denizlerde, göllerde yaşayan, tatlı sularda yumurtlayan bir balık. İLE Mersinbalığıgillerden, Karadeniz, Hazar Denizi ve bu denizlere açılan ırmaklarda yaşayan bir balık. )

( STURGEON / ACIPENSER STURIO cum HUSO HUSO )


- MERT/MERD[Fars.] ile ÖZÜ, SÖZÜ DOĞRU, YİĞİT


- MERT ile/ve/||/<> CÖMERT

( [derler ...] Canını alırlar. İLE/VE/||/<> Malını alırlar. )


- MERTEBE ile/ve HAZRET


- MERYEM ile 12 MERYEM

( Bulunduğu yeri terk eden. | Uzaklaşmış (olan). İLE Hz. İsa'nın annesi Kutsal Bakire Meryem, Havari James'in annesi Meryem, Evangelist=İncil'in dördüncü kitabının yazarı Yuhanna'nın (John) annesi Meryem, kim olduğu bilinmeyen ve esrarengiz bir kadın olarak kalan ve sadece 'ÖTEKİ' [Other] diye tanıtılan Meryem, fahişe Meryem, Mary Jacoby diye adı ve soyağacıyla belirtilmiş olan Meryem, Maria Magdalena [Mecdel'li Meryem], Mark'ın yazdığı ikinci kitapta adı geçen Bethany'li Meryem ve son olarak da Mısır'lı Meryem. [16.yy'da, iki Meryem daha eklenmiştir.] )


- MERYEM ile HODIGITRIA MERYEM

( ... İLE Doğru yolu gösteren. )


- MERZİFONLU KARA MUSTAFA PAŞA ÇEŞMESİ ile MERZİFONLU KARA MUSTAFA PAŞA SEBİLİ

( Zeytinburnu, Kazlıçeşme'de, Kara Mustafa Paşa Mescidi yanındadır. İLE Bayezıd'ta, Çarşıkapı semtinde, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camisi yanındadır. )

( XVII. yüzyılda, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından. [1823'te onarılmıştır.] İLE 1683'te[vefat tarihi], Merzifonlu Kara Mustafa Paşa için yaptırılmıştır. )


- MEŞ'AL/E[Ar. < ŞU'L | çoğ. MEŞÂİL] ile MEŞ'AR[Ar.]

( Aydınlatıcı âlet, lamba, kandil. | Ucunda, alev çıkarak yanan bir madde bulunan sopa/değnek. İLE Hacı olmadan önce durulacak yerlerden her biri. | Duyu, hasse. )


- MES'ÛL-Bİ-L-MÂL[Ar.] ile MES'ÛL-Bİ-L-NEFS[Ar.]

( Para ile sorumlu ve kefîl olan. İLE Şahsen sorumlu ve kefîl olan. )


- MEŞ'ÛR[Ar. çoğ. MEŞ'ÛRÂT] ile MEŞHUR[Ar. < ŞÖHRET | çoğ. MEŞÂHÎR]

( Bilinçlenilmiş olan, bilinç[uygulama] durumuna geçmiş/yükselmiş olan. İLE Ünlü, ün kazanmış/almış/salmış. )


- MESÂ'[Ar.] ile MESÂ'[Ar.]

( Akşam. İLE Kuyumcu eşyası. )


- MEŞÂ'[Ar.] ile MEŞÂ'[Ar.]

( Açıklanan, duyulan. | Bölünmeyip karışık ve ortak olan. İLE İshal yaptırıcı ilâç. )


- MESAFE KOYMAK ile/ve/<> MESAFE YARATMAK


- MESAFE KOYMAK ile MESAFE/Yİ KORUMAK


- MESAFE NAVLUNU ile/ve PİŞMANLIK NAVLUNU

( NAVLUN/FREIGTH[İng.]: Denizde mal taşıma karşılığı verilen ücret. )

( C.F. [COST - FREIGTH]: Mal bedeli ve nakliye ücreti içinde olmak üzere belirli bir yerde malın teslimi için yapılan satış. [Sigorta dahil değildir. Alıcı isterse teslim anına kadar risklerini karşılayacak sigortayı yaptırabilir.] )

( Beklenilmeyen bir drurum sonucunda geminin taşınmaz malı kaybetmesi nedeniyle navlun sözleşmesi sona ermekle birlikte bir miktar mal kurtarılmış ise bu mallar için ödenen ücret. İLE/VE Kiracının yolculuk başlamadan önce navlun akdinden vazgeçmesi halinde ödemekte zorunlu olduğu orandır. )


- MESÂFE[Ar. çoğ. MESÂFÂT, MÜSÂF] ile KAT'-I MESAFE

( Ara, uzaklık. İLE Yol alma. | [jeod.] Bir tür arazi ölçme ve hesaplama yöntemi. )


- MESAFE ile GENİŞLİK

( DISTANCE vs. WIDTH )


- MESAFE ile YÖN

( DISTANCE vs. DIRECTION )


- MESAFELİ OLMAK ile/ve POLİTİK DAVRANMAK


- MESÂHA-İ MUHÎTİYYE ile/ve MESÂHA-İ SATHİYYE

( Taban çevresi. İLE Bir yerin, toprağın yüzünün ölçümü, yüzölçümü. )


- MEŞÂHİR[Ar. < MEŞHER] ile MEŞÂHÎR[Ar. < MEŞHÛR]

( Sergiler, sergilenecek, teşhir olunacak yerler. İLE Ünlü kişiler. )


- MESÂİB[Ar. < MUS'AB] ile MESÂİB[Ar. < MUSÎBET]

( Zor işler. İLE Felâketler. | Uğursuzlar. )


- MEŞÂİL[Ar. < MEŞ'AL/E] ile MEŞÂİR[Ar. < MEŞ'AR]

( Meş'aleler. İLE Hacı olmadan önce durulması gereken önemli yerler. | Duyular, hasseler. )


- MESÂİL[Ar. < MES'ELE] ile MESÂİR[Ar. < MİS'AR]

( Meseleler. İLE Ateş küsküleri, ateş karıştırmaya yarayan demirler. )


- MEŞÂİM[Ar. < MEŞÎME] ile MEŞÂÎM[Ar. < MEŞ'ÛM]

( Dölyatakları, sonlar. İLE Uğursuzlar. )


- MEŞÂİYUN[Ar.] ile PERİPATETİZM[Fr. < Yun. PERIPATEIN: Gezinmek.]

( AKLI KILAVUZ SAYANLAR )


- MESAJ ile/ve YÖNLENDİRME

( MESSAGE vs./and TO ORIENTATE )


- MESÂKİN[Ar. < MESKEN] ile MESÂKÎN[Ar. < MİSKÎN]

( Oturulacak yerler, meskenler. İLE Fazlasıyla fakir olanlar. | Miskinler, uyuşuklar. )


- MESÂMİ'[Ar. < MİSMA] ile MESÂMÎR[Ar. < MİSMÂR]

( Duyma/işitme aletleri. | Kulaklar. İLE Çiviler, mıhlar. )


- MESÂVÎ[Ar. < MESVA] ile MESÂVÎ[Ar. < SÛ'ÜN]

( Evler, haneler, meskenler. İLE Kötülükler, fenâlıklar. )


- MEŞÂYİH[< ŞEYH] ile ...

( ŞEYHLER )


- MESCİD-İ AKSÂ ile/değil AKSÂ CAMİİ

( Bir bina değil bir yer/alandır. İLE/DEĞİL Kudüs'te, Mescid-i Aksâ'da bulunan camii. )


- MESCİD-İ AKSÂ ile MESCİD-İ HARAM

( Mürşid. İLE Kendin.[başkasına kapalı olan] )

( Kudüs. İLE Kâbe. )


- MESCİD ile/ve MEKREM


- MESCÛD ile SECDE EDİLEN | ALLAH


- MEŞE PALAMUDUNUN:
ÇEKİRDEĞİ ile/ve KADEHİ

( PELİT ile ... )

( Meşe ağaçları, elli yaşından önce palamut vermez. )

( KADEHÇİK: Meşe, fındık, gürgen vb. ağaçlarda, meyve sapının genişlemesiyle oluşan ve meyveyi ortasına kadar içine alan küçük kadeh biçimindeki oluşum. )


- MEŞE ile MANTARMEŞESİ/SEZÜ

( ... İLE Mantar katmanı çok gelişen, bir tür meşe. )

( ... cum QUERCUS SUBER )


- MEŞE ile MEŞE[Fars.]

( Misket. İLE Kayıngillerden, üçyüz kadar türü arasında, yaz-kış yapraklarını dökmeyenleri de bulunan, kerstesi dayanıklı bir orman ağacı. | Bu ağaçtan yapılmış olan. )

( Türkiye'de, 18 meşe türü vardır. )

( ... cum QUERCUS )


- MEŞE ile VIRGINIA MEŞESİ[QUERCUS VIRGINIANA]

( Filmlerde görülen yosundan halkalarla süslenmiş olan ağaç. )


- MESEL[Ar.] ile MENKIBE[Ar.]

( Örnek, benzer, nümûne. | Dokunaklı, anlamlı, örnek alınacak söz. | Atasözü. | Eğitici ve ahlâka yararlı olan öykü/masal. İLE Din büyüklerinin ya da tarihe geçmiş ünlü kişilerin, yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili öykü. )


- MESELE" ile "DAVÂ"


- MESELE ile/ve/değil/||/<>/< MEVZÛ


- MESEMME[Ar.] ile ...

( Deri üzerindeki küçük delikler. )


- MEŞFER[Ar. çoğ. MEŞÂFİR] ile ...

( Sarkık hayvan dudağı. )


- MESFÛ'[Ar.] ile MESFÛH[Ar.]

( Nazar değmiş. İLE Dökülmüş, akıtılmış. | Dağ eteği. )


- MEŞGUL OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ETKİN OLMAK

( 13 Fark için burayı tıklayınız... )


- MEŞGUL OLMAK ile/ve HEMHAL OLMAK


- MEŞGUL[Ar. < ŞUGL]["gu" uzun okunur] [Ar.] ile MEŞKÛL[Ar.]

( Bir işle uğraşan, iş görmekte olan. | Doldurulmuş, tutulmuş, işgal edilmiş. | Tutuk, dalgın; dolgun. İLE Bileklerine kadar üç ayağı beyaz olan at. )


- MEŞGUL ile BİŞKÛL

( ... İLE Becerikli, çevik, işe düşkün. | Akıllı. | Güçlü. | Uyanık, tedbirli, ihtiyatlı. | Rastık. )


- MEŞGUL ile/değil/yerine/>< ÜRETKEN


- MESH[Ar.] ile MESH[Ar.]

( Silme, sığama. | Bir şeyi, elle sığama. | Abdest alırken ıslak eli, başın dört bölümünden bir bölümüne sürme. İLE Şeklini değiştirerek, çirkin bir duruma getirme. )


- MEŞHER[< TEŞHİR] ile ...

( Sergi yeri. - Mekanlar | Sil )


- MEŞHÛM[Ar. çoğ. MEŞÂHÎM] ile MEŞHÛN[Ar.]

( Yürekli, cesur. İLE Doldurulmuş, dolu. )


- MEŞHUR" ile/değil MEŞRÛ


- MEŞHUR ile/ve MÜSELLEM


- MEŞHÛRÂT ile MAKBÛLÂT

( İnsan ile var olanlar arasında ilişki kuran kabûller. İLE İnsan ile Tanrı arasında ilişki kuran kabûller. )


- MEŞİ(Y)(Y)ET[Ar.] ile/ve/> İRÂDE/İSTENÇ[Ar.]

( İrâdeden önce gelir. İLE/VE/> ... )


- MESİH PAŞA CAMİSİ ile MESİH PAŞA CAMİSİ

( Fatih, Yavuz Selim'de, Hırka-i Şerif Camisi yanındadır. İLE Küçük Çamlıca Tepesi'ndedir. )

( 1586'da, Sadrazam Hadım Mehmed Mesih Paşa tarafından yaptırılan Mimar Sinan eseridir. [Mehmed Mesih Paşa Camisi ya da Eski Ali Paşa Camisi adlarıyla da bilinir.] İLE XIX. yüzyılda, Şeyhülislâm Bodrum'lu Ömer Lütfi tarafından. [Bodrumî Camisi adıyla da bilinir.] )


- MESÎH[Ar.] ile MESÎH[Ar. < MESH] ile Mesîh[Ar.]

( Üzerine yağ sürülmüş olan. İLE Başka bir şekle, hayvan kılığına girmiş olan kişi, mesh olunmuş. | Acîbe, garîbe. İLE Hz. Îsâ.[elini sürdüğü hastaların, anında iyileşmesinden kinâye olarak] )


- MESİH/HIZIR ile/değil/yerine DÜŞÜNCE(MİZ)


- MEŞÎHAT ile ...

( Şeyhülislâmlık makamı. | Şeyhlik. )


- MESÎL[Ar.] ile MESÎL[Ar. < SEYELÂN] ile MESÎR/E[Ar. < SEYR]

( Benzer. İLE Suyun aktığı, geçtiği yer. İLE Seyir edilecek, gezilecek yer, gezinti yeri. )


- MEŞÎMÎ[Ar.] ile ...

( Etenliler. PLACENTAIRES[Fr.] )


- MESİR MACUNU ile LERP

( Kuvvet macunu. Afrodizyak. [Manisa'da] İLE Kudret helvası. [Avustralya'da] )


- MEŞİYET ile/ve/||/<> TEVEKKÜL

( MEŞİYET: Sürekli istenç/irâde. | Belirleyicilik. )


- MEŞK[Ar.] ile MEŞK[Ar.]

( Yazı örneği. | Alışmak, öğrenmek üzere yapılan çalışma, alışma/alıştırma. | Yazı ya da müzik dersi. İLE Tulumdan yapılmış su kabı, saka kırbası. )


- MEŞK ile/ve/<> FASIL


- MESKEN Ü MEDFEN[Ar.] ile ...

( Oturulacak ve gömülecek yer. )


- MESKENET[Ar.] ile MÂZERET[Ar.]

( "Meskenet, mâzeret teşkil eder mi?" )


- MESKUB[Ar. < SAKB]["ku" uzun okunur] ile MESKÛB[Ar. < SÜKÛB]

( Delinmiş, delikli, sakb olunmuş. İLE Kalıba dökülmüş, akıtılmış. )


- MESKÛKÂT[< MESKÛK] ile MESKÛK

( Sikke durumuna getirilmiş madeni paralar, akçeler. İLE Kuşku uyandıran, kuşkulu/şüpheli. )


- MEŞKÛL[Ar.] ile MEŞKÛR[Ar. < ŞÜKR]

( Bileklerine kadar üç ayağı beyaz olan at. İLE Şükre, teşekküre değer, beğenilmiş, övülmüş, makbul. )


- MESKUM["ku" uzun okunur] ile MESKÛN[Ar. < SÜKÛN]

( Hasta ve yoksul. İLE İçinde, kişinin oturduğu/bulunduğu/yaşadığı yer. | İnsan bulunan, şenlenmiş yer. )


- MEŞKÛR[Ar. < ŞÜKR] ile MEMDÛH/A[Ar. < MEDH | çoğ. MEMDÛHÂT]

( Şükre, teşekküre değer, beğenilmiş, övülmüş, makbul. İLE Övülmüş, övülecek, medh olunmuş. )


- MESLEK YÜKSEK OKULU(MYO) ile/ve/değil/yerine/||/<>/> FAKÜLTE


- MESLEK ile/ve HAL


- MESLEK ile İŞTİGAL

( ... İLE Uğraşma, ilgilenme, meşgul olma. )


- MESLEK ile/ve MEŞGALE


- MESLEK ile/ve/||/<>/> SEVDÂ

( "Karşılık" alınıyorsa/bekleniyorsa. İLE/VE/||/<>/> "Karşılık" alınmıyorsa/beklenmiyorsa. )


- MESLÛ'[Ar.] ile MESLÛH[Ar. < SELH]

( Gövdesinde ur bulunan kişi. İLE ... )


- MESMÛ'[Ar. < SEM] ile MESMÛR[Ar.]

( Duyulmuş/işitilmiş, haber alınmış. | Dilenilen, işitilen. İLE Ufak tefek olmasının yanısıra sinirleri güçlü adam. )


- MESNEVÎ-İ MÂNEVÎ'NİN:
ÖNSÖZÜ(DİBÂCESİ) ile/ve/<> METNİ

( Arapça'dır. İLE/VE/<> Farsça'dır. )


- MESNEVÎ ile/ve RUBÂÎ

( İkili. İLE/VE Dörtlü. )


- MESNÛN ile ...

( Şekillendirilen, fırınlanmamış çamur. | Bilenmiş bıçak/çakı. | Sünnet olan şey.[EMR-İ MESNÛN )


- MESRÂ[Ar.] ile MESRAH[Ar. çoğ. MESÂRİH]

( Gece vakti yola çıkma. İLE Otluk, çayırlık. )


- MEŞREB ile ...

( İÇECEK YER | YARADILIŞ, DOĞA, MİZÂÇ | HUY, AHLÂK | İLÂHİ SUYU TUTACAK KAP | ÇEŞME )


- MEŞREB ile MEZHEB

( Yaradılış, huy. | Davranış biçimi. İLE Bir dinin görüş ve anlayış ayrılıkları nedeniyle ortaya çıkan kollarından her biri. | Öğreti. | [mecaz] Anlayış, görüş. )


- MESREBE[Ar. < MESÂRİB] ile MEŞREBE[Ar. < MİŞREBE][Ar. çoğ. MEŞÂRİB]

( Çayır, mera, otlak. | Göğüsten, karına kadar uzanan kıllı bölge. İLE Maşrapa. )


- MEŞRÛ MÜDÂFAA:
BİRLİKTE/ORTAK ile/ve/||/<> BİREYSEL/TEK BAŞINA


- MESRÛ'[Ar.] ile MEŞRÛ'/MEŞRÛA[Ar. < ŞER] ile MEŞRÛH/A[Ar. < ŞERH]

( Sar'a hastalığına tutulmuş, sar'alı. kişi. İLE Şeriatın izin verdiği, şer'an caiz olan, şeriata, hukuka/yasaya uygun. İLE Açıklanmış, şerh olunmuş. | Uzun uzadıya anlatılan. )


- MEŞRÛ/İYET(GEÇERLİ/LİK) ile/ve/||/<> TUTARLI/LIK


- MESRÛD[Ar. < SERD] ile MESRÛD[Fars.]

( Söylenilmiş, bildirilmiş, serd olunmuş. İLE Büyü, sihir, efsun. )


- MEŞRÛİYET:
HUKÛKÎ ile/ve/||/<> KANUNÎ


- MEŞRÛİYET ile MEŞRÛTİYET

( Yasanın, kamu vicdanının ve dinin doğru bulduğu. İLE Hükümdarla yönetilen bir ülkede, hükümdarın başkanlığı altında parlamento yönetimine dayanan hükümet biçimi. | Osmanlı döneminde, 1876 anayasasıyla başlayan ve 1918 Mondros Antlaşması'na kadar süren ve I. ve II. Meşrutiyet dönemi adlarıyla anılan süre. )


- MEŞRÛLAŞTIRMA ile KILIFLANDIRMA


- MESRÛR[< SÜRÛR] ile NEŞELİ

( SEVİNMİŞ, NEŞELİ, MEMNUN, ARZUSUNA KAVUŞMUŞ )


- MEŞŞÂT[Ar.] ile MEŞŞÂTA[Ar.]

( Tarak yapan, tarakçı. İLE Gelini süsleyen, gelin giysisi yapan kadın. )


- MEST[Ar.] ile MEST[Fars. çoğ. MESTÂN]

( Mesh edilen ve üzerine pabuç giyilen, kısa konçlu, hafif ve yumuşak ayakkabı. İLE Sarhoş. )


- MEST ile/ve KAMARÇİN

( Ayağa giyilen. İLE/VE Mest'in üzerine giyilen. )


- MEST ile/ve MESH

( Ayağa giyilen. İLE/VE Bir şeyi el ile sığama. )


- MEŞTÂ/T[< ŞİTÂ | çoğ. MEŞÂTÎ] ile ...

( Kışlak. Kışlıklar, kış mevsiminde barınılacak yerler, şitâ. )


- MESTÛR[Ar. < SATR] ile MESTÛR/E[Ar. < SETR]

( Yazılmış, çizilmiş, satırlanmış. İLE Örtülü, kapalı, gizli. | Açık gezmeyen kadın. )


- MESTÛRE[Ar. < SETR] ile MESTÛRE[Ar.]

( Örtülü, kapalı, gizli. | Açık gezmeyen kadın. İLE Tanıkları gizli olarak, temize çıkarmak üzere, yargıç tarafından ait oldukları makama yazılan yazı. )


- MESÛD ile SÜRÛRÎ


- MEŞÛM[Ar.] ile MEŞ'ÛM[Ar. çoğ. MEŞÂİM] ile MEŞ'ÛN[Ar.]

( Gövdesi benekli kişi. | Şomi, meş'um. İLE Uğursuz. İLE Dağınık saç. )


- META:
ÖTE ile/ve/değil ÜST


- METÂ'[Ar.] ile MENFA'AT[Ar.]


- META[Yun.] ile METÂ'[Ar. < EMTİA]

( Öte. İLE Satılacak mal/eşya. | Elde bulunan var olan, anamal/sermaye. )

( QUAND, QUANDO avec ... )


- META ile/ve/||/<> HAYALÎ META

( Dönüşümdeki ürün. İLE/VE/||/<> Emek. )


- META ile/ve/||/<> PARA ile/ve/||/<> SERMAYE


- META ile TRANSANDANT


- METÂBİ'[Ar. < MATBAA] ile METÂBİH[Ar. < MATBAH]

( Basımevleri, matbaalar. İLE Mutfaklar. )


- METABOLİK CERRAHİDE:
AGB ile RYBG ile VSG

( Metabolik Cerrahi, Kalp Krizi, Felç ve Ölümleri Önlüyor )

( )


- METABOLİK YOL ile METABOLİK AKIŞ

( Birbiriyle bağlantılı kimyasal tepkimelerin ardışık sırasını gösterir. İLE Bu tepkimelerin hızının ve yönünün nasıl denetlendiğiniedildiğini gösterir. )


- METABOLİZMA ile ENZİM

( Canlılarda kimyasal tepkimelerin ve enerji değişiminin gerçekleştiği süreçlerin bütünüdür. İLE Bu tepkimeleri hızlandıran proteinler. )


- METAFİZİK (ŞARTLAR) ile/ve FELSEFE-BİLİM


- METAFİZİK GÜVENLİK ile/ve METAFİZİK BUNALIM

( Kişinin, kendine soru sormaya başlamasıyla devreye girer. )


- METAFİZİK:
DEVİNGEN OLMAYAN ile/ve/<> MADDEYE BULAŞMAYAN


- METAFİZİK:
FİZİK ÖTESİ ile/ve/değil/||/<>/< SONRASI


- METAFİZİK:
İÇKİN ile/ve/||/<>/> AŞKIN ile/ve/||/<>/> İLİŞKİSEL


- METAFİZİK:
PLATON'DA ile/ve/||/<>/> ARISTOTELES'TE ile/ve/||/<>/> YENİ PLATONCULUK'TA ile/ve/||/<>/> LEIBNIZ'DE ile/ve/||/<>/> MODERN DÖNEMDE


- METAFİZİK/DİN ile/ve/||/<> BİLİM

( Saltık. İLE/VE/||/<> Aşkınlık. )

( İçeriği baştan belirli olan tek alan. İLE/VE/||/<> ... )


- METAFİZİK ile/ve/||/<> FİZİK ile/ve/||/<> ANLAM


- METAFİZİK ile/ve/değil/||/<>/< KURUNTU/VEHİM


- METAFİZİK ile/ve/||/<> MATEMATİK ve FİZİK

( İLM-İ ALÂ ile/ve/||/<> İLM-İ EVSÂT ve(/ile/ve/||/<>) İLM-İ EDNÂ )

( MANTIK - ÂLET İLMİ )

( Hareketsiz ve zihinde bağımsız. İLE/VE/||/<> Hareketsiz ve zihne bağımlı. İLE/VE/||/<> Hareketli ve zihinde bağımsız. )

( METAPHYSICS vs. MATHEMATICS vs. PHYSICS )


- METAFİZİK ile MECAZ


- METAFİZİK ile MİSTİK


- METAFİZİK ile MİSTİSİZM

( METAPHYSICS vs. MYSTICISM )


- METAFİZİK ile/ve/<> ONTOLOJİ ile/ve/<> EPİSTEMOLOJİ ile/ve/<> BİLİNÇ ile/ve/<> SÖZCÜK


- METAFİZİK ile/ve TEOLOJİ


- METAFİZİK ile VARLIKBİLİM

( METAPHYSICS vs. ONTOLOGY )


- METAFİZİKSEL GÖNDERME ile/ve/||/<> TEMELLENDİRİLEBİLME


- METAFOR ile ANALOJİ

( Bir şeyi, bir şeyden, başka yere "taşımak/ilişkilendirmek". İLE Aynı düşünme biçimiyle başka bir şeyi benzer kılmak. )


- METAFOR ile METAMORFOZ

( METAPHOR vs. METAMORPHOSIS )


- METÂİB[Ar.] ile METÂİB[Ar. < MET'ABE] ile METÂLİB[Ar. < MATLAB]

( Seçilmiş, güzel şeyler. İLE Uğraşlar, meşakkatler, yorgunluklar. İLE İstenilen, talep edilen şeyler. )


- METAL AŞINIMI/KOROZYONU ile/ve/<> SOĞUK UC AŞINIMI/KOROZYONU

( METALLIC CORROSION vs./and/<> COLD-END CORROSION )


- METAL KAŞIK ile/yerine TAHTA KAŞIK


- METAL[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/>< AMETAL[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/>< YARI METAL ile/ve/||/<>/>< SOYGAZ/ASALGAZ

( Yüksek ısı ve elektrik iletkenliği olan, ağır, sert, parlak, haddeden çekilebilir, [biçim değiştirmeye yatkın] ve katyon oluşturma eğilimi gösteren öğeler. Oksijenli bileşimiyle çoğunlukla bazik oksitler veren madde, maden. | Dizgi makinelerinde, satırları oluşturmak için ergitilen antimon ve kurşun alaşımına verilen ad. İLE Metal olmayan öğeler.[klor, fosfor, oksiyen] İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/>< ... İLE/VE/||/>< ... )

( * Tel ve levha durumuna getirilebilir.
* Isı ve elektriği iyi iletir.
* Parlaktır.
* Oda koşullarında, katıdır.[Cıva dışında]
* Atomik yapıdadır.
* Kendi aralarında bileşik yapmazlar, alaşım oluşturur.
* Ametallerle iyonik bağ yapar.
* Bileşik yaparken, elektron vererek, + yüklü [katyon] oluşturur.
* Son yörüngelerindeki elektron sayısı [değerlik elektron sayısı] 1, 2 ya da 3'tür.

İLE/VE/||/><

* Tel ve levha durumuna getirilemez.
* Isı ve elektriği iyi iletmez.
* Mattır.
* Oda koşullarında, katı, sıvı ve gaz durumdadır.
* Molekül yapıdadır.
* Kendi aralarında kovalent bağlı bileşik yaparlar.
* Metallerle iyonik bağ oluşturur.
* Elektron alarak, - yüklü [anyon] oluşturur.
* Son yörüngelerinde, elektron sayısı [değerlik elektron sayısı] 5, 6 ya da 7'dir.
* Periyodik cetvelin sağında bulunur.

İLE/VE/||/<>

YARI METAL
...

İLE/VE/||/><

* Oda koşullarında, hepsi gaz durumundadır.
* Kararlı yapıya sahiptir, kimyasal etkileşime girmez.
* Bileşik oluşturmaz.
* Tek atomludur.
* Erime ve kaynama noktaları çok düşüktür.
* Son yörüngelerinde, 8 elektron bulundurur.[Helyum dışında]
* Işığı geçirir.[Saydamdır]
* Isı ve elektriği iletmez.
* Periyodik cetvelin 8A öbeğinde bulunur. )


- METAL[Fr. < Yun.] ile METHAL[Ar.]

( ... İLE Bir yapının giriş yeri, giriş. | Bir kitabın giriş bölümü. | Giriş. )


- METAL ile ALAŞIM

( Yüksek ısı ve elektrik iletkenliği olan, ağır, sert, parlak, haddeden çekilebilir, [biçim değiştirmeye yatkın] ve katyon oluşturma eğilimi gösteren öğeler. İLE En az bir bileşeni metal olan iki ya da daha fazla öğenin birlikte eritilmesi sonucunda oluşan, metalik özellikleri saf bir metalden farklı olan katı karışım. )

( METAL vs. ALLOY )

( LE MÈTAL avec ALLIAGE )

( METALL mit LEGIERUNG )


- METAL ile/ve/<> MISKALA[Ar.]

( ... İLE/VE/<> Metal parlatmaya yarar aygıt. | Bambu mızıka benzeri eski bir müzik aracı. )


- METAL ile SİDERİSMUS

( ... İLE Taşların/nesnelerin, insan/lar üzerindeki (olası) etkileri/etkileşimleri. [İng.][A name given by the believers in animal magnetism to the effects produced by bringing metals and other inorganic bodies into a magnetic connection with the human body.] | Bazı sinirsel hastalıklarda deri üzerinden madeni levya uygulanması esasına dayanan iyileştirme yöntemi, metal tedavisi. )


- METÂLİB ile/ve/+/||/<>/> MEZÂHİB

( İstenilen şeyler. İLE/VE/+/||/<>/> Tutulan yollar. )


- METALLERDE:
ALKALİ ile/ve/||/<> TOPRAK ALKALİ ile/ve/||/<> GEÇİŞ METALLERİ ile/ve/||/<> TOPRAK ile/ve/||/<> KARBON ile/ve/||/<> AZOT ile/ve/||/<> OKSİJEN ile/ve/||/<> HALOJENLER ile/ve/||/<> SOY GAZLAR

( image )


- METANOL ile ETANOL

( Bir karbonlu alkol. İLE İki karbonlu alkol. )


- METELİK[Fr. < Yun.]

( İlk kez 1828'de basılmış, on para değerindeki bakır sikke. [Sultan Reşat zamanında basılan son metelik nikeldir] )


- METEOR ile METEOROİT


- METEOROLOJİ[Fr. < Yun.] ile METROLOJİ

( Kalıkbilim, hava [durumu] bilgisi. İLE Ölçübilim. )


- METİKEŞ ile ...

( Mozambik'in para birimi. )


- METİN:
ANLATMAYA BAĞLI ile/ve/||/<> GÖSTERMEYE BAĞLI


- METİN:
YAZINSAL/EDEBÎ ile/ve/||/<> BİLİMSEL


- METÎN/E[Ar. < METÂNET] ile METN[Ar. < MÜTÛN]

( Sağlam, dayanaklı, metânetli. İLE Bir yazıyı, şekil ve noktalama özellikleriyle birlikte oluşturan sözcüklerin tümü. )


- METİN ile/ve FİKİR

( TEXT vs./and IDEA )


- METİN ile/ve METNİN KUTSALLAŞ(TIRIL)MASI


- METÎN ile ŞERH


- METİN ile/ve/= SÖZLÜK


- METRAJ[Fr.] ile METRİK[Fr. < Yun.]

( Bir nesnenin, metre olarak uzunluğu. İLE Metre ya da metreyi temel alan ölçülerle ilgili. )


- METRE[Fr.] ile/ve/||/<>/> MEZURA[İt.]/MEZÜR[Fr.]

( Yer meridyen çemberinin kırk milyonda biri olarak kabul edilen, 100 cm'lik temel uzunluk ölçüsü birimi. | Genellikle desimetre, santimetre, milimetrelere bölünmüş ölçü aracı. İLE/VE/||/<>/> Terzilikte, ölçü almakta kullanılan, genellikle 1.5 m. uzunluğunda şerit metre. )


- METRE[Fr./İng.] ile/ve/||/<>/> TELEMETRE[Fr./İng.]

( Yer meridyen çemberinin kırk milyonda biri olarak kabul edilen, 100 cm'lik temel uzunluk ölçüsü birimi. | Genellikle desimetre, santimetre, milimetrelere bölünmüş ölçü aracı. İLE/VE/||/<>/> İki nokta arasındaki uzaklığı ölçmeye yarayan gereç. | Uzaklık gösteren değerlerin aktarılmasına yarayan araç. | Fotoğraf makinelerinde, çekimi yapılacak nesneye olan uzaklığı belirterek bunun ayarını yapan düzen. )


- METRE[m] ile/||/<>/> KİLOMETRE[km]

( Yer meridyen çemberinin kırk milyonda biri olarak kabul edilen, 100 cm'lik temel uzunluk ölçüsü birimi. | Genellikle desimetre, santimetre, milimetrelere bölünmüş ölçü aracı. İLE/||/<>/> 1.000 metrelik uzunluk ölçü birimi. )

( 1 kilometer [km] = 1000 metre/meter [m]

1 decimeter [dm] = 0.1 metre/meter [m]

1 centimeter [cm] = 0.01 metre/meter [m]

1 millimeter [mm] = 0.001 metre/meter [m]

1 micrometer [µm] = 1.0E-6 metre/meter [m]

1 nanometer [nm] = 1.0E-9 metre/meter [m]

1 mile [mi, mi(Int)] = 1609.344 metre/meter [m]

1 yard [yd] = 0.9144 metre/meter [m]

1 foot [ft] = 0.3048 metre/meter [m]

1 inch [in] = 0.0254 metre/meter [m]

1 light year [ly] = 9.46073047258E+15 metre/meter [m]

1 exameter [Em] = 1.0E+18 metre/meter [m]

1 petameter [Pm] = 1.0E+15 metre/meter [m]

1 terameter [Tm] = 1000000000000 metre/meter [m]

1 gigameter [Gm] = 1000000000 metre/meter [m]

1 megameter [Mm] = 1000000 metre/meter [m]

1 hectometer [hm] = 100 metre/meter [m]

1 dekameter [dam] = 10 metre/meter [m]

1 micron [µ] = 1.0E-6 metre/meter [m]

1 picometer [pm] = 1.0E-12 metre/meter [m]

1 femtometer [fm] = 1.0E-15 metre/meter [m]

1 attometer [am] = 1.0E-18 metre/meter [m]

1 megaparsec [Mpc] = 3.08567758128E+22 metre/meter [m]

1 kiloparsec [kpc] = 3.08567758128E+19 metre/meter [m]

1 parsec [pc] = 3.08567758128E+16 metre/meter [m]

1 astronomical unit [AU, UA] = 149597870691 metre/meter [m]

1 league [lea] = 4828.032 metre/meter [m]

1 nautical league (UK) = 5559.552 metre/meter [m]

1 nautical league (int.) = 5556 metre/meter [m]

1 league (statute) [st.league] = 4828.0416560833 metre/meter [m]

1 nautical mile (UK) [NM (UK)] = 1853.184 metre/meter [m]

1 nautical mile (international) = 1852 metre/meter [m]

1 mile (statute) [mi, mi (US)] = 1609.3472186944 metre/meter [m]

1 mile (US survey) [mi] = 1609.3472186944 metre/meter [m]

1 mile (Roman) = 1479.804 metre/meter [m]

1 kiloyard [kyd] = 914.4 metre/meter [m]

1 furlong [fur] = 201.168 metre/meter [m]

1 furlong (US survey) [fur] = 201.1684023368 metre/meter [m]

1 chain [ch] = 20.1168 metre/meter [m]

1 chain (US survey) [ch] = 20.1168402337 metre/meter [m]

1 rope = 6.096 metre/meter [m]

1 rod [rd] = 5.0292 metre/meter [m]

1 rod (US survey) [rd] = 5.0292100584 metre/meter [m]

1 perch = 5.0292 metre/meter [m]

1 pole = 5.0292 metre/meter [m]

1 fathom [fath] = 1.8288 metre/meter [m]

1 fathom (US survey) [fath] = 1.8288036576 metre/meter [m]

1 ell = 1.143 metre/meter [m]

1 foot (US survey) [ft] = 0.3048006096 metre/meter [m]

1 link [li] = 0.201168 metre/meter [m]

1 link (US survey) [li] = 0.2011684023 metre/meter [m]

1 cubit (UK) = 0.4572 metre/meter [m]

1 hand = 0.1016 metre/meter [m]

1 span (cloth) = 0.2286 metre/meter [m]

1 finger (cloth) = 0.1143 metre/meter [m]

1 nail (cloth) = 0.05715 metre/meter [m]

1 inch (US survey) [in] = 0.0254000508 metre/meter [m]

1 barleycorn = 0.0084666667 metre/meter [m]

1 mil [mil, thou] = 2.54E-5 metre/meter [m]

1 microinch = 2.54E-8 metre/meter [m]

1 angstrom [A] = 1.0E-10 metre/meter [m]

1 a.u. of length [a.u., b] = 5.2917724900001E-11 metre/meter [m]

1 X-unit [X] = 1.00208E-13 metre/meter [m]

1 fermi [F, f] = 1.0E-15 metre/meter [m]

1 arpent = 58.5216 metre/meter [m]

1 pica = 0.0042333333 metre/meter [m]

1 point = 0.0003527778 metre/meter [m]

1 twip = 1.76389E-5 metre/meter [m]

1 aln = 0.5937777778 metre/meter [m]

1 famn = 1.7813333333 metre/meter [m]

1 caliber [cl] = 0.000254 metre/meter [m]

1 centiinch [cin] = 0.000254 metre/meter [m]

1 ken = 2.11836 metre/meter [m]

1 Russian archin = 0.7112 metre/meter [m]

1 Roman actus = 35.47872 metre/meter [m]

1 vara de tarea = 2.505456 metre/meter [m]

1 vara conuquera = 2.505456 metre/meter [m]

1 vara castellana = 0.835152 metre/meter [m]

1 cubit (Greek) = 0.462788 metre/meter [m]

1 long reed = 3.2004 metre/meter [m]

1 reed = 2.7432 metre/meter [m]

1 long cubit = 0.5334 metre/meter [m]

1 handbreadth = 0.0762 metre/meter [m]

1 fingerbreadth = 0.01905 metre/meter [m]

1 Planck uzunluğu/length = 1.61605E-35 metre/meter [m]

1 Electron yarıçapı/radius (classical) = 2.81794092E-15 metre/meter [m]

1 Bohr yarıçapı/radius [b, a.u.] = 5.2917724900001E-11 metre/meter [m]

1 Dünyanın ekvator yarıçapı/Earth's equatorial radius = 6378160 metre/meter [m]

1 Dünyanın kutup yarıçapı/Earth's polar radius = 6356776.9999999 metre/meter [m]

1 Dünyanın Güneş'ten uzaklığı/Earth's distance from sun = 149600000000 metre/meter [m]

1 Güneş yarıçapı/Sun's radius = 696000000 metre/meter [m] )


- METRES ile KUMA

( Kendi bildiğin. İLE Herkesin bildiği. )


- METRİK GEOMETRİ ile KONUM GEOMETRİSİ


- METRO/POLİTEN ile/<> TREN

( Bir devletin ya da bir ülkenin anakentine ilişkin. | Kentiçi yeraltı treni. İLE/<> ... )


- METROLOJİ ile ÖLÇÜMBİLİM

( Ölçüm bilimi. )


- METRON ile METRONOM[Fr. < Yun. METRON: Ölçü. NOMOS: Yasa.]

( Ölçü. | Sıvı ölçer. İLE Bir müzik parçasının, hangi hızla çalınması gerektiğini gösteren aygıt. )


- METROPOL/MEGAPOL[Fr., İng.] ile/ve ANAKENT/BÜYÜKŞEHİR


- METRÛK ile BATTAL

( Terk edilmiş, bırakılmış, kullanılmasından vazgeçilmiş. İLE İşe yaramaz, kullanılmaz. | Alışılmış olandan büyük. )


- METRUK ile/ve/||/<> HARAP


- MEVÂHÎB[Ar. < MEVHÛB < VEHB] ile MEVÂHİB[Ar. < MEVHİBE]

( Verilmişler, hibe olunmuşlar, ihsân edilmişler. İLE Bahşişler, ihsanlar. )


- MEVÂİD[Ar. < MÂİDE] ile MEVÂİD[Ar. < MEV'İD] ile MEVÂİD[Ar. < MEV'ÛD/MÎÂD]

( Sofralar. İLE Söz verilen yerler, söz vermeler, vaidler. İLE Va'd olunmuş şeyler. | Belirli, muayyen şeyler. | Belirli zamanlar. )


- MEVÂKIT[Ar. < MEVKIT] ile MEVÂKİT[Ar. < MÎKAT]

( Önceden belirtilmiş zamanlar. İLE Bir iş için belirlenen vakitler. | Hacıların, ehrâma büründükleri yerler. )


- MEVÂLÎ[Ar. < MEVLÂ] ile MEVÂNİ'[Ar. < MÂNİ'/MÂNİA]

( Mevleviyet payesine ulaşmış olan âlimler. | Köleler. İLE Engeller, mânîler. )


- MEVÂLÎD-İ SELÂSE ile ...

( Maden, bitki, hayvan olmak üzere doğanın üç âlemi (ve bilimi). )


- MEVÂLİD[Ar. < MEVLİD] ile MEVÂLÎD[Ar. < MEVLÛD]

( Doğulan yerler, mevlitler. İLE Yeni doğmuş bebekler. | Mevcutlar. )


- MEVÂNÎ-İ HİSSİYE[Ar.] ile MEVÂNÎ-İ ŞER'İYE[Ar.]

( [eskiden] Küçüklük ya da zararlı hastalık gibi nedenler ile eşlerin birlikte olmalarına engel olan durumlar. İLE [eskiden] Kadın ile kocadan birinin, hac için ihrâma girmesi, oruçlu olması, namazda bulunması ve kadının âdet/hayz ve nifâs durumunda olması gibi durumlar.[Eşlerin birlikte olmasına engeldir.] )


- MEVÂSIK[Ar. < MEVSİK, MÎSÂK] ile/= MEVÂSÎK[Ar. < MÎSÂK, MEVSÛK]

( Yeminler, sözleşmeler. İLE/= Yeminler, sözleşmeler, mevâsık. )


- MEVÂTÎ[Ar. < MEVTÎ] ile MEVÂTÎ[Ar.]

( Ayak basılan yerler. İLE Cansız şeye özgü, cansızlarla ilgili. | İşlenmemiş toprağa özgü. )


- MEVCUD:
HAKİKÎ ile/ve FARAZÎ/İHTİRAÎ

( Kişiyi/zihni gerektirmez. İLE/VE Kişiyi/zihni gerektirir. )

( Muhalif değil ve fakat mutabık da değildir. İLE/VE ... )


- MEVCÛD[Ar.] ile KÂİN[Ar.]


- MEVCUD ile/ve/değil/||/<>/< HALK


- MEVCUD ile/ve/değil MÜTEAYYİN

( Varolan. İLE/VE/DEĞİL Meydanda olan, meydana çıkan, belirli. Göze konu olan. )


- MEVCUD ile/ve/değil MÜTEHAYYİZ

( Varolan. İLE/VE/DEĞİL Yer kaplayan. )


- MEVCUD ile/ve/<>/= ŞEY


- MEVCUT ile/değil GEÇERLİ

( EXIST vs./and VALID )


- MEVCUT ile HÂDİS

( EXIST vs. BEING )


- MEVCUT ile ZÂHİR


- MEVEDDET[Ar.] ile/ve/||/<> HUB[Ar.]

( Kişiye özgü sevgi. İLE/VE/||/<> Sevgi. )


- MEVHÛM[Ar. < VEHM] ile MEVHÛN[Ar.]

( Aslı yokken, zihinde kurulmuş olan, kuruntuya dayanan, vehm olunmuş. İLE Arık, zayıf kişi. )


- MEVKİ ile/ve MEVZİ


- MEVLÂ[Ar.] ile VELÎ[Ar.]


- MEVLÂ ile Mevlâ

( İye, sahip. İLE Tanrı. )


- MEVLÂNÂ[Ar.] ile Mevlânâ Muhammed Celâl-üd-dîn-i Rûmî[Ar.]

( "Efendimiz" anlamınadır. | Bazı ilim bireylerinin ve şeyhlerinin takma adı. | "Hazret" anlamına kullanılan bir hitap. İLE ... )


- MEVLÂNÂ ile HZ. MEVLÂNÂ (CELÂLEDDİN RÛMÎ)


- MEVLÂNÂ ile/ve İBN ARABÎ

( Şiir. İLE/VE Nesir/Düzyazı. )

( Lâfz-ı Mevlânâ'dan, Zât-ı Mevlâ'dır garaz. )


- MEVLÂNÂ ile/ve/<> ŞEMS


- MEVLEVÎ/MEVLEVİYE[Ar.] ile MEVLEVİYE/T[Ar.]

( Mevlâya mensup. | Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî'nin tarikati, yolu ve bu tarikatten olan kişi. İLE Mevlevîlik. | Mollalık. | Müderrislikten sonraki ilmiye pâyesi. )


- MEVLİD[< VELÂDET] ile ...

( İNSANIN DOĞDUĞU YER | DOĞMA, DÜNYAYA GELME | DOĞULAN ZAMAN | HZ. MUHAMMED'İN DOĞUMUNU ANLATAN MANZUM ESER )


- MEVLİD[Ar. < VELÂDET | çoğ. MEVÂLİD] ile MEVLÛD[Ar. < ELÂDET | çoğ. MEVÂLİD]

( Kişinin doğduğu yer. | Doğma, dünyaya gelme. | Doğulan zaman. | Hz. Muhammed'in doğumunu anlatan manzum eser.[en yaygın olanı, Süleyman Çelebi'nin yazdığı kitaptır.] İLE Yeni doğmuş bebek. | [galat] Mevlid. )


- MEVLİD[Ar. < VELÂDET | çoğ. MEVÂLİD] ile MEVRİD[Ar. < VÜRÛD | çoğ. MEVÂRİD]

( Kişinin doğduğu yer. | Doğma, dünyaya gelme. | Doğulan zaman. | Hz. Muhammed'in doğumunu anlatan manzum eser.[en yaygın olanı, Süleyman Çelebi'nin yazdığı kitaptır.] İLE Varılacak yer/yol. )


- MEVLİD ile MİRÂCİYE

( VESİLETÜN NECÂD ile ... )


- MEVSİM[Ar.] ile/ve/||/<> FASL[Ar.]

( Yılın dört bölümünden her biri. | Bir şeyin belirli zamanı. İLE/VE/||/<> Ayrıntı, ayırma, ayrılma. | Kesme, kesinti, bölüm. | Sonuçlandırma, halletme. | Aleyhte bulunma, birini çekiştirme. | Bir kitabın ya da tiyatro oyununun başlıca bölümlerinden her biri. | Sözcükler, düzenlemeler, tümceler arasında bağlantı edatı bulunmadan yazı yazma yöntemi. | Bir defada çalınan peşrev, şarkı vb. | Dört mevsimden biri. | Bir bestekârın, aynı makamdan bestelediği iki beste ile iki semai. | Türk müziğinde klasik bir konser programı. | İki yüzeyin birleşmesinden oluşan çizgi. | Eklem, gövdenin oynak yerleri. )


- MEVT-İ EBYED ile/ve MEVT-İ AHMER ile/ve MEVT-İ AHTER ile/ve MEVT-İ ESVED

( BEYAZ ÖLÜM ile/ve KIRMIZI ÖLÜM ile/ve YEŞİL ÖLÜM ile/ve SİYAH ÖLÜM )

( Yeme-içmeyi tutmak/kesmek. İLE/VE Şehveti tutmak/kesmek. İLE/VE Dış görünüşe önem vermemek. [hem başkalarının, hem de kendinin] İLE/VE Halkın arasına karışmak. [TERK-İ TERK] )


- MEVT-İ TABİÎ ile/ve MEVT-İ İRÂDÎ

( ... İLE/VE Ölmeden önce "ölmek". )

( Dirimsel/biyolojik. İLE/VE Anlamsal/manevi. )


- MEVT ile/ve/değil/||/<>/< FEVT

( Kişilerin/toplumun huzurundan kaybolmak. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Allah'ın huzurundan kaybolmak. | Bir daha ele geçememek üzere kaybetme, elden çıkarma, kaçırma. )

( Geçmiş. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Gelecek. )

( Matem. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Hüzün. )

( Ayrılık, ölümden beterdir. )

( Fevt, mevt'ten daha zordur.
[Kaybedecek olduğunu bilmek, kaybetmekten daha zordur.] )


- MEVTÂ[Ar. < MEYT, MEYYİT] ile MEVTÂ'[Ar.]

( Ölüler, ölmüşler. İLE Ayağın bastığı yer. )


- MEVTÎ[Ar. çoğ. MEVÂTÎ] ile MEVKÎ

( Ayak basılan yerler. )


- MEVZİ'[Ar. < VAZ | çoğ. MEVÂZİ'] ile MEVZİÎ[Ar.]

( Bir şey konulacak yer. İLE Bir yere özgü, bir yerde olan, sınırı dar, yayılmamış, mahallî. )


- MEVZÛ'[Ar. < VAZ] ile MEVZÛ'[Ar.]

( Konulmuş, vaz olunmuş. | İşlemekte olan, geçer olan. | Doğru olmayan, uydurma, sonradan düzme. İLE Konu. )


- MEVZÛ' ile/ve/+ MAHMÛL

( Konu. İLE/VE/+ Yüklem )


- MEVZÛ'NUN NİCELİĞİ ile MAHMÛL'ÜN NİCELİĞİ


- MEVZÛA[Ar. < VAZ] ile MEVZÛA[Ar.]

( Mevzû'nun müennesi. İLE [felsefe] Konut, postula. [İng./Fr. POSTULAT] )


- MEY'[Ar.] ile MEY[Ar.] ile MEY[Ar.]

( Eriyip akma. İLE Doğu Anadolu'da kullanılan bir tür küçük zurna. İLE Şarap, içki. )


- MEY'A[Ar.] ile MEY'A/T[Ar.]

( [bitkibilim] Karagünlük. İLE Bir şeyin, tazelik zamanı. | Yere dökülen nesnenin akıp gitmesi. )


- MEY'DE:
ANA MEY ile/ve ORTA MEY ile/ve CURA MEY


- MEYÂMİN[Ar. < MEYMENET] ile MEYÂMÎN[Ar. < MEYMÛN]

( Bereketler, uğurlar, mutluluklar. İLE Bereketliler, uğurlular, kutlular. )


- MEYAN KÖKÜ ile MERCAN KÖŞKÜ


- MEYAN ile MEYAN/MEYANKÖKÜ ile MEYAN[Fars. < MIYAN/MİYAN]

( Şarkıların üçüncü dizesi. İLE Fasulyegillerden, tatlı olan toprakaltı bölümleri tıpta kullanılan, çok yıllık, otsu bir bitki. İLE Ara, orta. )

( ... cum GLYCYRRHIZA GLABRA cum ... )


- MEYÂSİR[Ar. < MEYSERE] ile MEYÂSÎR[Ar. < MEYSÛR/E < YÜSR | çoğ. MEYSÛRÂT] ile MEYÂZİR/MEÂZİR[Ar. < Mİ'ZER]

( Zenginlikler. | Sol kanatlar/cenahlar. Ordunun sol kanadı. İLE Kolaylanmış, kolaylatılmış, kolay. İLE Güzel eserler, nişanlar, izler. )


- MEYDAN OKUMA ile/değil/yerine DİRENÇ


- MEYDAN VERMEMEK ile/ve MEYDAN BIRAKMAMAK


- MEYDÂN[Ar.] ile MEY-DÂN[Ar.]

( Geniş, açık, düz yer/alan. | Yarışma/karşılaşma yeri. | Ortaklık. | Âyin yeri. | Fırsat, olanak. İLE Şarap kabı. )


- MEYDAN ile ...

( GENİŞ, AÇIK, DÜZ YER | ÂLEM | SEMÂHÂNE. Bir tekkede dervişlerin oturup sohbet ettikleri salon. | KÂİNÂT )


- MEYDAN ile/ve/değil ALAN/SAHA

( FORUM: Büyük meydan. )


- MEYDAN ile/ve CAMİ/KÜLLİYE

( Batıda/Avrupa'da. İLE/VE Anadolu'da/Osmanlı'da/İslâm'da. )


- MEYDAN ile/ve/||/<> PAZAR

( Büyük pazarların kurulduğu yer. İLE/VE/||/<> Küçük pazarlar. )


- MEYDANSAZI ile ...

( Telli bir çalgı. )



(26/42)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 1058 kez incelenmiş/okunmuştur.