İlk ve Son Yazaç/Sözcük Değişken'leri olan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 23.129 başlık/FaRk ile birlikte,
23.129 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(84/94)
- TENEFFÜS-İ CİLDÎ ile TENEFFÜS-İ KASABÎ ile TENEFFÜS-İ SAFÎRÎ ile TENEFFÜS-İ SINÂÎ ile TENEFFÜS Bİ-L-HEVÂ
( Deri solunumu. İLE Trake solunumu. [biyolojide] İLE Havanın soluk borularına girdiği ya da çıktığı sırada doğal olmayan ses. (tıp'ta) İLE Boğazdan açılan yapay bir delik aracılığıyla sayrının soluk alması. (tıp'ta) İLE Hava ile solunum. )
( TENEFFÜS[< NEFES]: Nefes, soluk alma; Yorgunluk almak için dinlenme; Tan yeri ağarma; Deniz suyunun dalga ile sahile vurması. )
- TENESSÜH[Ar.] ile TENEZZÜH[Ar. < NÜZHET]
( Pek güzel, eşsiz, çok az bulunur olma. İLE Gezinti. )
- TENESSÜR[Ar. < NESR] ile TENEŞŞÜR[Ar. < İNTİŞÂR < NEŞR]
( Açılma, serpilme, yayılma. İLE Yayılma, dağıtma. | Üreme. | Gizli bir şeyin, ağızdan ağıza yayılması. | Genelleşme. | [fizik] Ayrılma,[Fr. DISPERSION]. | [kimya] Dağılım, yayınma, difüzyon. )
- TENEVVÜ'[Ar. < NEV | çoğ. TENEVVÜÂT] ile TENEVVÜR[Ar. < NÛR]
( Çeşitlenme, çeşitlilik. İLE Nurlanma, parlama, ışıldama. )
- TENEZZÜH[< NÜZHET] ile TENEZZÜL[< NÜZÛL]
( Gezinti. İLE Kendine aykırı düşen bir işi ya da durumu kabul etme, alçalma, inma. | Alçakgönüllülük, kibirsizlik. | Fiyatta düşme/inme, indirim. )
- TENEZZÜL ETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> TEVECCÜH ETMEK
- TENEZZÜL ETME(ME)K ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İTİBAR ETME(ME)K
- TENFÎS[Ar. < NEFES | çoğ. TENFÎSÂT] ile TENFÎŞ[Ar. çoğ. TENFÎŞÂT] ile TENFÎZ[Ar. < NÜFUZ | çoğ. TENFÎZÂT]
( Soluklandırma/nefeslendirme, soluklandırılma. İLE Pamuk atma, yün ditme. İLE Hükmünü yürütme, nâfiz kılma. )
- TENGÂY[Fars.] ile TENGNÂ[Fars.]
( Boğaz, vadi. İLE Dar yer, geçit, boğaz. | Mezar. )
- TENGİS[Ar. < NAGS] ile TENGÎZ[Ar.]
( Hayatını kederli, tasalı kılma. İLE Zindeliğini sarsma, zindeliği sarsılma. )
- TENHA[Fars. :Yalnız.] değil/yerine/= ISSIZ/ÜCRA[< UCRA], KALABALIK OLMAYAN | YALNIZ, TEK
- TE'NÎS[Ar. < ÜNÛSET] ile TE'NÎS[Ar. < ÜNS] ile TEN'ÎŞ[Ar.]
( Bir sözcüğü, dişil kılma. İLE Alıştırma/alıştırılma, mûnis kılma. İLE Yukarı kaldırma. | Sürçüp düşen kişiye kalkması için dua etme. )
- TENKÎH[Ar. < NİKÂH çoğ. TENKÎHÂT] ile TENKİH[Ar. çoğ. TENKİHÂT]
( Nikâh etme/edilme, nikâh kıyma/kıyılma, evlendirme, evlendirilme. İLE Bir şeyin fazla ve gereksiz bölümlerini çıkartıp düzeltme, ayıklama, arıtma. | Hububatın taşını, toprağını ayıklama. | Me'mur maaşlarından indirme. )
- TENKÎL[Ar. çoğ. TENKÎLÂT] ile TENKÎR[Ar. < NEKR | çoğ. TENKÎRÂT]
( Uzaklaştırma. | Örnek olacak bir ceza verme. | [birini] Tepeleme. İLE Bilinmeyecek, tanınmayacak duruma getirme. | Bir adı, nekre yapma.[Harf-i tarifsiz, elif-lâm'sız kullanma.] )
- TENKİS[Ar. < NÜKS] ile TENKÎS[Ar. < NOKSAN | çoğ. TENKÎSÂT] ile TENKİZ[Ar.]
( Başaşağı etme/edilme. | Boşaltma. İLE Azaltma, kısma, indirme, eksiltme/eksiltilme. İLE Kurtarma. )
- TEN-PEREST[Fars.] ile TEN-PERVER[Fars.]
( Gövdesini, kendini seven. Gövdesine çok dikkat eden. İLE Kendini beslemeye, rahatına düşkünlük. )
- TEN[Fars.]/SEL ile/ve/<> TİN/SEL ile/ve/<> TİN
( Ten, tinin zemini olamaz. )
( Giysi tenden, ten de candan habersiz! )
( Nedeni dışarıda olan. İLE Nedeni ve ereği/amacı kendinde olan. )
( Gövdenin dış yüzü, deri, cilt. | Gövde, vucut, beden. İLE/VE/<> İnsanın ve insanlığın toplam değeri, birikimi. )
- TEN/SEL ile/ve/değil/<> TİN/SEL
- TENSİP[Ar.] değil/yerine/= UYGUN BULMA, YARAŞTIRMA
- TENTE[İt. < TENDA] değil/yerine/= GÖLGELİK
- TENTENE/DANTEL[Fr. < DENTELLE] ile SUTAŞI
- TENZİH <> BERZAH <> TEŞBİH
( HEM, HEM DE | NE, NE DE )
- TENZİH ile/ve TAKYİD/TAKYİT
( Arılama, kusur kondurmama. | Allah'ın tüm kusurlardan uzak olduğuna inanma. İLE Bağlı kılma, kısıtlama, kayıtlama. )
- TENZİH ile/ve/> TEŞBİH ile/ve/> TECRİT ile/ve/> TESBİH ile/ve/> TEFRİK
- TEŞBİH:
TENZİHSİZ ile/değil/yerine/>< TENZİHLİ
( Şizofrenik. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sanat. )
- TENZİHTE, TEŞBİHİ GÖRMEK ile/ve/<> TEŞBİHİ, TENZİHTE GÖRMEK
( İkisi de, birliğe/tevhide getirir. )
- [TENZİH-TEŞBİH ile/ve/> TENZİHTE TEŞBİH, TEŞBİHTE TENZİH] ile/ve/değil/yerine/> HEM TENZİH, HEM DE TEŞBİH | NE TENZİH, NE DE TEŞBİH
- TENZİL[Ar.] ile TENZİH[Ar.]
( İndirme. İLE İndirgeme/benzetme. )
- TENZÎL[Ar. < NÜZÛL | çoğ. TENZİLÂT] ile TENZÎR[Ar.]
( İndirme, azaltma, aşağı düşürme. | Kur'ân-ı Kerîm. İLE Kötü bir haber vererek korkutma. )
- MERKEZCİLİK:
TEO ile/ve/<>/> HOMO ile/ve/<>/> ETNO ile/ve/<>/> GEO ile/ve/<>/> EGO ile/ve/<>/> ECO
- TEOGONİ ile/ve KOZMOGONİ ile/ve ANTROPOGONİ ile/ve ESKATOLOJİ(MEAD)
- TEOKRASİ ile/ve/||/<> ARİSTOKRASİ ile/ve/||/<> MONARŞİ ile/ve/||/<> ANARŞİ
- TEOLOJİ:
ATLAS FELEĞİNİN İÇ BÜKEYİ ile/ve AY FELEĞİNİN DIŞ BÜKEYİNİN ARASI/NDAKİ/LER
( THEOLOGY: ATLAS FELEGININ INNER CONCAVE vs./and AY FELEGININ OUTER CONVEX ARASI/NDAKI/LER )
- TEOLOJİ:
TANRIBİLİM değil DİN BİLİMİ
- TEOLOJİ ile TEOZOFİ ile TEOGONİ
( Tanrıbilim. İLE Tanrı Bilgeliği. )
- TEOLOJİK GÜVENLİK ALANI ile/ve EPİSTEMOLOJİK GÜVENLİK ALANI ile/ve ETİK GÜVENLİK ALANI ile/ve ESTETİK GÜVENLİK ALANI
- TEOREM[Fr.] ile/ve/değil/||/<>/< TEORİ[Fr.]
( Kanıtlanabilen bilimsel önerme. | Mantıksal usa vurma ile kanıtlanan önermenin ya da özelliğin bildirimi. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Kuram. )
( Matematik ya da mantıkta, aksiyomlara ve önceki teoremlere dayanarak kesin olarak kanıtlanmış bir önerme.[Mutlak doğruluğu kanıtlandığından tartışmaya açık değildir.] İLE Bilimsel yöntemle kanıtlanmış, gözlemlerle desteklenen ve geniş bir olgular bütününü açıklayan genel bir çerçeve.[Hipotezden gelişir ve yanlışlanabilir nitelikte olmasına karşın genellikle geniş kabul görür.] )
- TEORİ ile THEORIA
( Varsayımın bir iddia biçimine getirilmesi. İLE Şeyin özünü yakalayacak biçimde bütüne bakmak. )
- TEPE YANGINI ile/ve/||/<>/> GÖVDE YANGINI
- TEPELEMEK yerine ANLAŞMAK VE/> ANTLAŞMAK
- TEPELEMEK ile TEPELEME
( Ayakları altında ezmek. | Bozguna uğratmak, hırpalamak, yakalamak, basmak, enselemek. | Kıyasıya dövmek. | Öldürmek. İLE Tepe biçimi verecek ya da kenarlarından taşacak kadar olan, taşacak kadar yığmak/dizmek. )
- TEPESİ ATMAK değil TAPASI ATMAK
- TEPHİR[Ar.] değil/yerine/= BUHARLAŞ(TIR)MA | BUĞULAMA
- TEPİ = İÇTEPİ
( Bir işi yapmak, harekete geçmek için duyulan ve bireyin engelleyemeyeceği kadar güçlü istek, itki. )
- TEPİK = !TEKME
- TEPKİ (OLARAK) ile/değil/yerine KATKI (OLARAK)
- TEPKİ VERMEK ile TEPKİ GÖSTERMEK
( RESPOND vs. REACT )
- TEPKİ ile/değil/yerine/>< DÜŞÜNMEK
( vs./and/||/<>/but/< TO THINK
TO THINK instead of REACTION )
- TEPKİ ile/ve/değil TEDİRGİNLİK
- TEPKİ ile/>< TEPKİ BOZUKLUĞU SENDROMU
( ... İLE/>< Beyin rahatsızlıklarıyla birlikte oluşan, tepki ve yanıt verme gibi yetileri aşırı derecede etkileyen bir sendrom. )
( REACTION vs./>< SPATIAL NEGLECT )
- TEPKİ ile TETİKLENME
- TEPKİME/REAKSİYON HIZI ile TEPKİME/REAKSİYON MEKANİZMASI
( Kimyasal tepkimenin gerçekleşme hızı. İLE Kimyasal tepkimenin adım adım gerçekleşme yolu. )
- TER KOKUSU ile KOLTUKALTI KOKUSU
( Koku koltukaltından geliyorsa, "koltukaltın kokuyor" ya da "koltukaltından koku geliyor" demek gerekir. "Kokuyosun!" ya da "Ter kokuyosun! / Terlemişsin sen!" denilmez! )
( PERSPIRATION SMELL/STINK vs. ARMPIT SMELL/STINK )
- TER KOKUSU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TEN KOKUSU
- -TER[Fars.] ile TER[Fars.]
( Üstünlük[Tafdîl] ve abartı[mübalaga] ilgeci[edatı] olarak sözcüklerin sonuna gelir. [MÜŞKÜL-TER: (en/pek/çok) Müşkül. | NAZİK-TER: (Daha/en/pek/çok) Nazik.] İLE Yaş, ıslak, nemli. | Taze. )
- TERÂHÎ[Ar. < RAHVET] ile TERÂ'İ[Ar.]
( Gevşetme. Bir işte gevşeklik gösterme. | Geri çekilme, geri durma. | Gecikme. İLE Otlama, çayıra çıkma. )
- TERÂKKUS[Ar. < RAKS] ile TERÂKUS[Ar. < RAKS]
( Durmadan, aşağı inip yukarı çıkma. | Dans etme. İLE Dans etme. [bkz. TELÂUB] )
- TERAZİ ile KABBÂN[Ar.] (KEPAN[Fars.])
( ... İLE Büyük terazi. )
- Terazi ile TERAZİ
( Burç. İLE Ölçme/tartma aleti. Bir kolun iki ucuna asılı iki kefeden oluşan tartı, mizan. | İp cambazlarının dengeyi sağlamak için kullandıkları uzun sırık. | Gövdenin, asılarak ya da dayanarak yere paralel bulunduğu denge duruşu. )
- TERBİYE[< RÜBÜV] ile TELBİYE
( Besleyip büyütme, beslenip büyütülme. | Eğitim. | Görgü. | Alıştırma. | Hafif cezalandırma. | Bazı yemeklere konulan limon, sirke, salça gibi şeyler. | Alıştırma.[hayvan] | Tavsiye, kayırma, koruma. İLE Hac sırasında hacıların "lebbeyk Allahümme lebbeyk" demesi. )
- TERBİYE[< RÜBÜV) ile TA'LÎM[< İLM]
( Besleyip, bütütme; Eğitim; Görgü; Alıştırma; Bedeni eğitmek. İLE Aklı eğitmek, öğrenme, öğretim. )
- TERBİYE ile/ve/||/<> TASFİYE ile/ve/||/<> TEZKİYE
- TERBİYESİZ ile HERGELE[Fars. | çoğ. HERÂGİ]
( ... İLE Terbiye ve görgüden uzak, bayağı, aşağılık kişi. | Eşek sürüsü. | Binek ve taşıta alışmamış huysuz hayvan. )
- TERCÎ'[Ar. < RÜCÛ | çoğ. TERCÎÂT] ile TERCİH[Ar. < RÜCHÂN | çoğ. TERCÎHÂT]
( Geri çevirme, döndürme. | Tekrarlama. İLE Üstün tutma, daha çok beğenme. )
- TERCİH ile/ve TERCİH-BİLÂ-MÜRACCAH
- TERCİH ile/ve/değil TEVHİD(BİREŞİM) NOKTASI
- TERE OTU ile DERE OTU
( GARDEN CRESS vs. DILL )
( LEPIDIUM SATIVUM cum ANETHUM GRAVE OLENS )
- TERE[Fars.] ile ÇAYIRTERESİ
( ... İLE Turpgillerden, yabani bir bitki. )
( ... cum CARDEMINA PRATEMSIS )
- TERE[Fars.] ile KAZTERESİ
( ... ile
)
- TERE[Fars.] ile SU TERESİ
( Turpgillerden, yaprakları salata olarak yenen baharlı bir bitki. İLE Turpgillerden, su kenarlarında yetişen, tereye benzeyen, çok yıllık ve otsu bir bitki. )
( LEPIDIUM SATIVUM cum NASTURIUM OFFICINALE )
- TERE[Fars.] ile YABANTERESİ/HOROZCUK
- TEREBENTİN[Fr.] = TEREMENTİ
( Kozalaklılardan ve bazı ağaçlardan ya kendi kendine ya da ağacın çizilmesiyle akan, yağlı boya, yağlı vernik üretiminde ve inceltilmesinde kullanılan, ince, renksiz, kokulu reçine. )
- TEREDDÜT/D[Ar. < REDD] ile ENDÎŞE[Fars. < DÂNİŞ]
( Kararsızlık. İLE Bilgiden/bilimden uzak olma. (durumu/sonucu) [DÂNİŞ: Biliş, bilgi, ilim.] )
- TEREF[Ar.] ile TELEF[Ar. çoğ. TELEFÂT]
( Yumuşaklık. | İyi, lezzetli yemek. | İnce, güzel şey. İLE Yok etme, öldürme. | Boş yere harcama, yıpratma. )
- TEREKE DEFTERLERİ ile/ve/değil MUHÂLEFÂT DEFTERLERİ
- TEREKKÜP[Ar.] değil/yerine/= BİLEŞME
( Birkaç şeyin bileşmesinden oluşma. )
- TERENNÜM[çoğ. TERENNÜMÂT] ile/ve/||/<> TAGANNÎ[< GINÂ | çoğ. TAGANNİYÂT]
( Yavaş ve güzel bir sesle şarkı söyleme. | Kuşun şakıması, ötmesi. | İLE/VE/||/<> Zenginleşme. | Muhtaç olmama, yetinme. | Makamla okuma. )
- TEREVVU'[Ar.] ile TEREVVUH[Ar.]
( Korkma. İLE Bir şeyden koku alma. )
- TERFİ ile TERFİH
( Derece, makam bakımından yükselme. | Yükseltme. İLE Ferahlatma, rahat yaşamasını sağlama, gönendirme. )
- TERHÎB[Ar. çoğ. TERHÎBÂT] ile TERHÎB[Ar. < REHB | çoğ. TERHÎBÂT]
( Birine, "Merhaba" deme, hal-hatır sorma. İLE Çok korkutma/korkutulma. )
- TERHÎBEN[Ar.] ile TERHÎBÎ[Ar.]
( Korkutarak, korkutma yoluyla. İLE Çok korkmayla ilgili, çok korkutucu. )
- TERHÎM[Ar. < RAHM, RAHUM, RAHÂMET] ile TERHÎM[Ar. < RAHMET, MERHAMET, RUHM/RUHUM | çoğ. TERHÎMÂT] ile TERHÎN[Ar. < REHN]
( Bir adı kısaltma. İLE "Allah, rahmet eylesin." sözünü söylemek. İLE Rehin olarak verme, emânet bırakma. )
- TERHİS[Ar. < RUHSAT] değil/yerine/= OLUR VERME (RUHSAT/İZİN VERME)
( İzin verme. | Askerliği tamamlayanları ordudan bırakma. )
- TERÎKE[Ar.] ile TERİKE/TEREKE[Ar. çoğ. TERÎKÂT/TEREKÂT]
( Kalık, evlenme dönemi geçmiş, evde kalmış. | İtfaiye erlerinin başlarına taktığı kask. İLE Ölen kişinin bıraktığı şey. )
- TERİM = TERM[İng.] = TERME[Fr.] = AUSDRUCK[Alm.] = TERM[Lat.]
- TERK ETMEK ile/ve/||/<> YOK ETMEK
- TERK ile DERK
( Bırakma, ayrılma. | Vazgeçme. | Bırakma, ihmal etme. İLE Anlama, kavrama. )
- TERK-İ DÜNYA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TERK-İ DİYÂR
( Ölüm. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bulunduğun ya da yerleştiğin bölgeden ayrılma/uzaklaşma. )
- TERK-İ DÜNYA ve/<>/> TERK-İ UKBÂ ve/<>/> TERK-İ HESTÎ/TERK
( * TERK-İ DÜNYA (Budizm'deki Yansıması: NİRMANAKAYA)
* TERK-İ UKBÂ(Dünyayı terk etmenin vereceği mutluluğu terk)(Cenneti ve nimetlerini terk) "(B.Y.: DHARMAKAYA)"
* TERK-İ TERK(/HESTÎ)(Kendi varlığını terk edip Hakk'ta fâni olmak) "(B.Y: SAMBOGAKAYA)" )
- TERKİB[< RÜKÛB | çoğ. TERKÎBÂT] ve İHTİLÂT[< HALT] ile/ve/<> MİZÂC[< MEZC | çoğ. EMZİCE]
( | Birkaç şeyi birleştirip karışık bir şey oluşturma. VE Karışma, katışma. | Karşılaşıp görüşme. | İLE/VE/<> Bir şeyle karıştırılmış olan başka şey. | Huy, tabiat. )
- TERKİB ile TARAF
( Üst dile sahip olunur. İLE Tek bir dille sınırlı kalınır. )
- TERKİB-İ BENT ile/<> TERCİ-İ BENT
( [vasıta beyti] Değişir. İLE Değişmez. )
( )
- TERKİK[Ar. < RİKKAT] ile TERKÎK[Ar.]
( İnceltme. | Yumuşatma. | Nâzikâne anlatma. İLE Zayıflatma. Dili ya da ifadeyi bozuk/eksik kullanma. )
- TERKİN[Ar.] ile TERKÎN[Ar.]
( Boyama, yazma. İLE Belirli bir yerde ve saatte buluşma sözleşmesi. [MÎKAT: Bir iş için belirtilen zaman ya da yer.] )
- TERKİP ile EKLEKTİZM
- TERKİP ile/ve NAZIM
( Birleşim, birleştirme, bir araya getirme. | Tamlama. | [kimya] Bileşim. İLE/VE Düzenleyen, düzene koyan, tertip eden. | Manzume yazan kişi. | Şiir. )
- TERKİS[Ar. < RAKS] ile TERKİŞ[Ar. çoğ. TERKİŞÂT] ile TERKÎZ[Ar. < REKZ]
( Dans/raks ettirme, oynatma, oynatılma. İLE Sözcüğü süsleme, güzelleştirme. İLE Dikme, yere saplama, kurma. )
- TERMAL İLETKENLİK ile/ve/||/<> ELEKTRİKSEL İLETKENLİK
( Isı iletme yeteneği. İLE/VE/||/<> Elektrik iletme yeteneği. )
- TERMAL İLETKENLİK ile/ve/||/<> ELEKTRİKSEL İLETKENLİK
( Bir nesnenin ısıyı iletme yeteneği. İLE/VE/||/<> Bir nesnenin elektrik akımını iletme yeteneği. )
- TERMAL/THERMAL[İng.] değil/yerine/= SICAK KAPLICA SUYU | ISIYLA İLGILİ)
- TERME ile Terme
( Bir tür yaban turpu. İLE Samsun iline bağlı ilçelerden biri. )
- TERMİN[Alm.] ile/değil TEMRİN[Ar.]
( Belirlenmiş zaman, randevu. İLE/DEĞİL Alıştırma. )
- TERMİT ile GÜNEYDOĞU ASYA AHŞAPTERMİTİ
( ... İLE Termit nüfusunun iki katıdır. )
( ... İLE 2.5 kat fazla yerler. )
( Kraliçe termit, hergün binlerce yumurtlar. [Yumurtalıkları genişledikçe kendi büyüklüğünün 300 katına kadar büyüyebilirler.] )
( Hindistan Kule Termiti [Odontotermes obesus], saniyede bir, günde 80.000'den fazla yumurta bırakırlar. )
( Formosa Termiti [Coptotermes Formosanus], karıncaları ve yuvarlak solucanları uzak tutmak için yuvasını naftalinle dezenfekte ederler. [Naftalin doğal olarak üretilmediğinden, hayvanın bunu nereden bulduğu ya da nasıl ürettiği bilinmiyor.] )
( Termitler tek eşlidir fakat Zootermopsis Nevadensis türünün %50'si eşlerini terk eder. )
( Hangi ağacı yiyeceklerine, çiğnemeye bağladıkları zaman çıkan titreşime göre karar verirler. [Ağaç lifleri çiğnendiği zaman çatırdar, bu ses, termit tarafından bir veri olarak algılanır ve ağacın tipini ve büyüklüğünü anlamalarını sağlar.] [Küçük ağaç parçalarını, mobilyaları büyük kütüklere tercih ederler.] )
( Ağaç yeme ve koloninin geri kalanını ağız ya da kıçlarından besleme işini kör işçiler yapar. )
( Bazı türlerde, işçiler, dışkılarını biraraya getirir ve üzerlerinde mantar yetişmesini sağlarlar. [Kuru mevsimlerde bile zengin protein kaynağına sahip olmalarını sağlar.] )
( Selülozu sindirebilmek için çok odalı mideleri vardır. [Bağırsaklarında 200 çeşit mikrop bulunur ve hepsi de ağaçtan enerji elde etmeye yardımcı olur.] )
( Betonun içine bile yuva yapabilirler. )
( Kuzey Amerika'daki binalara yangın ve su baskınlarından daha çok zarar verirler. [Dünya genelinde neden oldukları yıllık zarar 5 milyar doların üzerindedir.] )
( Didgeridoo[Aborjin'lerin üflemeli çalgısı] müzik aletleri, içi termitlerce oyulmuş okaliptüs yapraklarından yapılır. )
- TERMODİNAMİK DENGE ile/ve/||/<> MEKANİK DENGE
( Bir yapının/sürecin enerji alışverişi yapmadığı durum. İLE/VE/||/<> Bir yapının/sürecin güçlerinin dengede olduğu durum. )
- TERMODİNAMİK ile/ve/||/<> TERMOELEKTRİK ile/ve/||/<> TERMOKİMYA ile/ve/||/<> TERMONÜKLEER
( Isı enerjisi ile kinetik enerji arasındaki ilgileri ve bu konuyla ilgili olayları inceleyen fizik kolu. İLE/VE/||/<> Isı enerjisi ile kinetik enerji arasındaki ilgileri ve bu konuyla ilgili olayları inceleyen fizik kolu. İLE/VE/||/<> Tepkimelere eşlik eden termik olayları inceleyen kimya dalı. İLE/VE/||/<> Ancak çok yüksek sıcaklıklarda, hafif elementler arasında doğan (çekirdeksel tepkime). )
- TERMOS[Fr.] ile TERMOSTAT[Fr.]
( Yalıtım maddesiyle kaplı metal bir kılıf içine yerleştirilen, aralarında hava boşluğu bulunan çift çeperli cam şişeden oluşan, içine konan sıvının ısısını uzun süre koruyan kap. İLE Isıdenetir. )
- TERMOSTAT[Fr.]/THERMOSTATE[İng.] değil/yerine/= ISIDENETİR/SICAKLIKDENETİR
- TERÖRİZE ETMEK ile/değil/yerine/>< TEORİZE ETMEK
- TERÖRİZM" ile/ve/değil/||/<> TÖRERİZM
( )
- TERS AÇI ile İÇ TERS AÇI
( ... İLE İki koşut doğruyu kasan üçüncü bir doğrunun iki yanında ve koşutların içinde altlı üstlü ortaya çıkan dört açıdan her biri. )
- TERS-DÜZ OLMAK/ETMEK ile ALT-ÜST OLMAK/ETMEK
- TERS İLİŞKİ ile/değil TERSİNE BİR İLİŞKİ
( "Ters ilişki" sözü daha çok anal seks için kullanılmaktadır. İLE/DEĞİL Kavramlar üzerine yapılacak süreçteki sondan başa gidiş için "tersine/tersinden bir bakışla" ifadesi kullanılabilir. )
- TERS ile/değil/yerine/>< DERS
( [Almaya/anlamaya ...] Kapalıysa/k "gelir", ters. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Açıksa/k alır/ız her bir durumdan ders. )
- TERS ile/değil TERSİNE
- TERSANE[İt. < TERSANA] değil/yerine/= GEMİLİK
- TERSİL/TERTILE[İng.] değil/yerine/= ÜÇTE BİRLİK
- TERSİNEMEZLİK ve/||/<> KARANLIK ENERJİ ve/||/<> KARANLIK MADDE
- TERSİNEMEZLİKTE/ENTROPİDE:
NİCELİK ile/ve/değil/||/<> "NİTELİK"
- TERSİNİR DURUM DEĞİŞİMİ ile/ve/||/<> TERSİNEMEZ DURUM DEĞİŞİMİ
( Tersinir olmayan durum değişir. İLE/VE/||/<> İz bırakmadan, tersi yönde gerçekleşebilen durum değişir. )
- TERSİNİR TEPKİME ile TERSİNMEZ TEPKİME
( Ürünlerin tekrar reaktantlara dönüşebildiği tepkime. İLE Ürünlerin tekrar reaktantlara dönüşemediği tepkime. )
- TERSİNİR ile/ve/||/<> TERSİNİRLİK
( Bir olayın ortaya çıkma koşullarındaki sonsuz küçük bir değişikliğin etkisiyle herhangi bir anda yön değiştirebilen [kimyasal, fiziksel ve mekanik dönüşüm]. İLE Tersinir bir olayın özelliği. )
- TERSİNMEK ile TERSLEMEK ile TERSLENMEK ile TERSLEŞMEK
( Geri dönmek, rücû etmek. | Hiddetlenmek, aksilik etmek. İLE Birine gönül kırıcı, sert söz söylemek ya da gönül kırıcı davranmak, azarlamak. İLE Tersleme durumuna konu olmak. | Aksilik etmek, terslik göstermek. İLE Terslik etmek, zıt davranmak. )
- TERTİBAT[Ar.] değil/yerine/= DÜZEN/DÜZENLENİŞ
( Bir işin güçlüklerini karşılamak için yapılan ön hazırlıklar. )
- TERTİP değil/yerine/= DİZGİ
- TERTİP değil/yerine/= DİZİM
- TERTİP değil/yerine/= EMDÜZEN
- TERTİP[Ar.] değil/yerine/= SIRA DÖNEM
- TERTİP ile/ve TANZİM
( Üstüste. İLE/VE Yanyana. )
- TERTİP ile TELİF
- TERTİP-DÜZEN (SAĞLAMAK)
- TERVÎHA[çoğ. TERÂVÎH] ile ...
( Terâvîh namazının, her dört rek'atı. )
- TERZİ[Ar.]/HAYYATİ[Ar.]/DERZİ[Fars.]/BAHYEZEN[Fars.] değil/yerine/= DİKMEN
- TERZÎK[Ar. < RIZK] ile BESLE(N)ME
( Besleme, rızık verme. )
- TESÂDÜF[< SADEF | çoğ. TESÂDÜFÂT] ile/ve/değil/yerine/<> TEVÂFUK[< VEFK | çoğ. TEVÂFUKAT]
( Rastlantı, aramadan bulma. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Uyma, uygun gelme. )
- TESAHUP[Ar.] değil/yerine/= BENİMSEME, SAHİP ÇIKMA | ARKADAŞLIK ETME
- TESALÜP[Ar.] değil/yerine/= ÇAPRAZ GELME
( İki şeyin birbiri üzerine çapraz biçimde gelmesi. | Sinir ve damarların birbirinin üzerinden çapraz olarak geçmesi. )
- TESÂMU'[< SEM] ile TESÂMUH[< SEMÂHAT | çoğ. TESÂMUHÂT]
( Duyma/işitme, kulaktan duyma. İLE Hoş görme, müsamaha gösterme. | Dikkatsiz, kayıtsız davranma. )
- TESÂNÜT/TESÂNÜD[Ar. < SENED] değil/yerine/= DAYANIŞMA | OMUZDAŞLIK
- TEŞA'UL[< ŞU'L] ile TEŞA'UR[< ŞA'R] ile TEŞÂUR[< Şİ'R] ile TEŞÂVÜR[< ŞÛRÂ]
( Parlama, tutuşma. İLE Kıllanma, tüylenme. İLE Şâir tavrı takınma, şâirlik taslama. İLE Birbirine danışma. )
- TESBÎ'[Ar. < SEB] ile TESBÎH[Ar. < SEBH | çoğ. TESBÎHÂT]
( Yedileme, yediye çıkarma. | Önceden söylenilmiş bir manzûmenin her beytinin -matla'da iki mısrâı ile aynı kafiyede olmak üzere- beş mısrâ eklenerek, yedi mısrâya çıkarılması. İLE "Sübhânallah" sözcüğünü söyleyerek ve öteki sıfatlarını da anarak, Allah'a tazîm etme senâ etme. | Kalbin şifâsı, itminânı ve visâli. | Tespih. )
- TEŞBÎ'[Ar.] ile TEŞBÎH[Ar. < ŞİBH | çoğ. TEŞBÎHÂT] ile TEŞBÎR[Ar.]
( Karnını doyurma, karnı doyrulma. [İŞBÂ'(< ŞİB)] İLE Benzetme, benzetilme. İLE Karışlama, karışlanma. | Endâze vs. ile ölçme. )
- TEŞBİH EDİLEN TENZİH ile TEŞBİH OLAN TEŞBİH
- TESBİH (ETMEK) ile/ve/<> ZİKR (ETMEK)
- TEŞBİH/İ YOKTUR ile/değil TARİH/İ YOKTUR
- TEŞBİHTE HATA ARANMAZ değil TEŞBİHTE, HATA OLMAZ/OLMAMALI
- TEŞBİHTE HATA OLMAZ değil TEŞBİHTE, HATA OLMAZ/OLMASIN/OLMAMALI!
(TEŞBİH, HATA/EKSİK/YÜK/SORUN KALDIRMAZ/TAŞIMAZ/TAŞIMAMALI!)
( Teşbih yapmakta "hata/sakınca/yanlışlık olmaması". DEĞİL Yapılan teşbihte/benzetmede, hatanın/yanlışın/ilişkisizliğin olmaması gerekliliği. [Olabildiğince özen gösterilmesi gerektiği.]
Hangi benzetmeyi yaparsak yapalım, önemli değildir anlamına gelmez. Benzetme(teşbih) yapacağımız zaman hata yapmama ve keyfiyet olmaması gerekliliğini anlatır! [Teşbih sözcüğünden sonra virgül/duraklama çok önemli!] )
( Halk arasında daha çok, "yapılan benzetmeden alınılmamasını dilemek için" "söylenilir" fakat bu, yanlış kullanımdır. )
( Her şey, herşeyle dolaylı olarak bağlantılandırılabileceğinden,
hiçbir şeyi, hiçbir şeyle doğrudan bağlantılandırmamakla başlar her şey. )
- TEŞBİHTE, HATA OLMAZ/OLMAMALI! değil/yerine TEŞBİHİN, AYAĞI TOPALDIR
- TEŞCÎ'[Ar. < ŞECÂAT | çoğ. TEŞCÎÂT] ile TEŞCÎR[Ar. < ŞECER]
( Cesaret verme/verilme, gayrete getirme/getirilme. İLE Ağaçlandırma, ağaç dikme. )
- TESCİL/LEMEK ile/ve/değil TASDİK/LEMEK
( Herhangi bir şeyi resmî olarak kaydetme, kütüğe geçirme. | Bir taşınmazın üzerinde bir aynî hakkın kurulması için tapu kütüğüne yapılması gerekli kayıt. İLE/VE/DEĞİL Doğrulama. | Onay, onaylama. )
- TESDÎD[Ar.] ile TAKVÎM[Ar.]
- TESDİS[Ar.] ile TESTİS[Lat.]
( Sayısını altıya çıkarma ya da altıya bölme. | Bir gazelin her beytine dört dize ekleyerek altılı duruma getirme. İLE Erbezi, taşak, haya, husye. )
- TEŞEBBÜS[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞİM | GİRİŞME
- TEŞEBBÜS ile/ve/||/<>/> TESADÜF
( Teşebbüs etmezsen, tesadüf etmez. )
- TEŞEBBÜS[Ar.] ile/ve TEVESSÜL[Ar.]
- TEŞECCÜ'[Ar. < ŞECÂAT | çoğ. TEŞCÎÂT] ile TEŞECCÜR[Ar.]
( Sahte cesâret gösterme, şecî görünme. İLE Ağaçlaşma, ağaçlanma. | [kimya] Billur nesnelerin ağaç biçiminde birleşmesi. )
- TEŞEHHÜD[< ŞAHÂDET] ile ...
( Namazda, oturarak, "ettehiyyâtü" duasını okuma. )
- TEŞEKKÜL[Ar. < ŞEKL | çoğ. TEŞEKKÜLÂT] ile TEŞEKKÜR[Ar. < ŞÜKR | çoğ. TEŞEKKÜRÂT]
( Şekillenme. | Kurulma, kuruluş, meydana geliş. | Oluşum. | Yoğrum. | Oluş. | Örgüt, topluluk. İLE Şükr etme, yapılan bir iyilikten memnun kalma ve memnun kaldığını ifade etme sözleri. )
- TEŞEKKÜR ETMEK ile/ve TAKDİR ETMEK
( TO THANK vs./and TO APPRECIATE )
- TEŞEKKÜR ile/ve ALLAH'A ŞÜKÜR
- TEŞEKKÜR[Ar.]["TEŞEKKÜRLER" değil!]/MERSİ[Fr.] değil/yerine/= SAĞ OL! / ALKIŞ
- TEŞEKKÜR ile/ve ŞÜKÜR
( Kişilere ve topluma teşekkür etmeyi bilmeyen, şükür etmeyi bilemez. )
- TEŞEKKÜRDE:
ESTAĞFİRULLÂH ile/ve/değil/||/<> RİCA EDERİM
- TESELLÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TECELLİ
( Hakikati keşf edebilmek için teselli değil tecelli gerekir. )
- TEŞEMMÜ'[Ar. < ŞEM] ile TEŞEMMÜM[Ar. < ŞEMM]
( Mumlaşma, mum bağlama, muşamba gibi olma. | Üzerine bal mumu sürülme. [TEŞEMMÜ-İ KEBED: Karaciğerin muşambalaşması, siroz.] İLE Koklama. )
- TEŞEMMÜL[Ar.] ile TEŞEMMÜR[Ar.]
( İhrama bürünme. İLE İşe hazırlanma, sıvanma. )
- TEŞENNÜC[Ar. < ŞENC]/İSPAZMOS/SPASM[İng.]/SPASME[Fr.] değil/yerine/= KASILMA
( Kasların kasılması, gerilip/çekilip büzülmesi. )
- TESEYYÜP[Ar.] değil/yerine/= KAYITSIZLIK, TEMBELLİK, İHMALCİLİK
- TESHÎL[Ar.] ile TESHÎL[Ar. < SEHL | çoğ. TESHÎLÂT] ile TESHÎR[Ar.]
( Öksürtme. İLE Kolaylaştırma. İLE Ele geçirme, zapt etme. | ... )
- TESHİP değil TEZHİP/TEZHİB
- TESHÎR ile TE'SÎR[< İSR]
( Büyüleme, büyü yapma; aldatma, aldatılma. İLE Alâmet/nişan bırakma. | İşleme, dokunma; içe işleme. | Kederlendirme. )
- TEŞHİS[Ar.] değil/yerine/= TANI/TANIMLAMA
( Hastalığın ne olduğunu araştırıp ortaya koyma. Kim ve ne olduğunu anlama, tanıma, seçme. | Belirleme. | Kişileştirme. )
- TEŞHÎS[< ŞAHS | çoğ. TEŞHÎSÂT] ile TEŞHÎZ[< ŞAHZ | çoğ. TEŞHÎZÂT]
( Ayırma, seçme, fark etme, tanıma. | Hastalığın, hangi hastalık olduğunu bilme. | Eşyaya şahsiyet verme, onlara hitâb etme. İLE Sivriltme, keskinleştirme. | Bileme. | Uyandırma, kuvvet ve etkisini artırma. )
- TEŞ'ÎL[Ar. < ŞU'L] ile TE'ŞÎR[Ar.]
( Parlatma, alevlendirme/şûlelendirme, tutuşturma. İLE Gedik etme. )
- TESİR (ETMEK) ile/ve/||/<>/> TESİS (ETMEK)
( Etki etmek. İLE/VE/||/<>/> Yapılandırmak. )
- TE'SÎR[Ar. < İSR | çoğ. TE'SÎRÂT] ile/ve TES'ÎR[Ar. < SA'R] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHRİYY] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHR/SEHHAR | çoğ. TESHÎRÂT]
( Alâmet, nişan bırakma. | İşleme, dokunma, içe işleme. | Kederlendirme. İLE/VE Değer/kıymet/narh koyma. | Ateşi yakıp alevlendirme. İLE/VE Zapt ve istila etme, ele geçirme, elde etme. İLE/VE Büyü yapma, büyüleme, aldatma/aldatılma, kendini bağlama. )
- TESİS (ETMEK) ve/<> TEMİN (ETMEK)
- TESİS değil/yerine/= KURULUŞ/KURULMA
- TESİSAT ile/değil TECHİZAT
- TESKERE[Fars. < DESKERE] ile/değil TEZKERE[Ar.]
( Sedye. | Eskimiş yapılarda malzeme taşımak için kullanılan, dört kollu ve iki kişinin taşıdığı tahta araç. İLE/DEĞİL Pusula. | Bir iş için izin verildiğini bildiren resmî kâğıt. | Askerlik görevinin bittiğini bildiren belge. )
- TEŞKİK[< ŞAKK] ile TEŞKÎK[< ŞEKK | çoğ. TEŞKÎKÂT]
( Yarma, yarılma, ikiye ayırma, parça parça yarma. İLE %50/50 olarak şüpheye düşürme/düşürülme, şüphede bırakma/bırakılma. )
- TEŞKÎLÂT[< TEŞKÎL] ile/ve/<> TECHÎZÂT[< TECHÎZ]
- TESLİM ETMEK ile/ve/<>/değil EMÂNET ETMEK
- TESLÎM[Ar.] ile TESLÎM[Ar. < SÜL, SELEME | çoğ. TESLÎMÂT]
( Çentme, diş diş etme. İLE Bir emâneti, yerine verme. | Bir şeyi, yeni sahibine verme. | Hakikat olduğunu söyleme. | İtiraf. | Dayanamayıp, "Pes!" deme. | Kendini, Allah'ın kaderine bırakma. | Bir saz yapıtında, asıl hâne ile mülâzimeyi bağlayan nağmeler olup bu nağmeler, her hânede tekrar edilmekle beraber, mülâzimeye dahil edilmez. Eskiden, buna "Terkib-i İntikal" da denilirdi. Fakat terkib-i intikal'in yalnız hâneleri bağlayan ve az çok tâdîlât ile tekrar edilen nağmeciklere verilen bir ad olup mülâzime ile hâne arasındaki nağmeye tevsî edilmemiş olma olasılığı da vardır. | Selam verme, selâmetle dua etme. | Âfetten masûn kılma. )
- TESLİS[Ar.]/TRIAL/TRINITY[İng.]/TRIVIUM[Lat.]/TRIMURTI[Hintçe] değil/yerine/= ÜÇÜL
- TESLÎS ile TESDİS
( Üçleme. İLE Altışarlama. )
- TESLİS ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TEVHİD
- TEŞMÎL[Ar.] ile TEŞMÎR[Ar. < ŞEMR]
( Yayma, içine aldırma, kapsamına aldırma. | Daha genel bir anlam verme. İLE Sıvama, sıvanma. )
- TESMİYE[Ar. < İSM] ile ADLANDIRMA, AD VERME/KOYMA
( AD KOYMA, ADLANDIRMA, İSİM VERME | BESMELE ÇEKME )
- TESPİH'İN:
TANESİ değil DÂNESİ
- TESPİT ETMEK ile/ve ELDE ETMEK
( TO DETERMINE vs. TO OBTAIN/GET )
- TESPİT ile/ve TEŞHİS
( ESTABLISHING vs./and DIAGNOSIS )
- TESPİT ile/ve/değil/||/<>/>/< (HAKKI/NI) TESLİM
- İCTİHÂD:
TEŞRÎ ile/ve/||/<> ADLÎ
- TEŞRÎF[< ŞEREF] değil/yerine/= ONURLANDIRMA | GELMESİYLE BİR YERE ONUR VERME | GELME | GİTME
- TEŞRİH ile TEŞBİH
- TEŞRÎH[Ar. < ŞERH | çoğ. TEŞRÎHÂT] ile TEŞRÎHÎ[Ar.] ile TEŞRÎ/Î(LEGISLATIVE)[Ar.]
( Açma, yayma, etraflıca şerh etme/edilme. | Dilim dilim, parça parça kesme. | Bir ölü gövdesini kesip parçalara ayırma. Otopsi. | Anatomi. | İskelet. İLE Anatomiye özgü, anatomiyle ilgili. İLE Yasa ile, yasa ile ilgili. )
- TEŞRÎK[Ar. < ŞARK] ile TEŞRÎK[Ar. < ŞİRK]
( Işıklandırıp parlatma. İLE Ortak/şerîk etme. | Allah'a ortak koşma. )
- TEŞRÎN-İ EVVEL[Ar.] ile TEŞRÎN-İ SÂNÎ[Ar.]
( Ekim ayı. İLE Kasım ayı.
[aslı, TİŞRÎN (Süryanice): Eskiden, yılın onuncu ve onbirinci aylarına verilen ortak ad.] )
- TEST ile ANALİZ TEST vs. ANALYSIS
( TEST ile ANALİZ TEST )
- TESTERE ile ALÇI TESTERESİ
( )
- TESTİ[Fars. < DESTİ] ile/ve/< AMFORA/AMFOR[Lat./Fr. < Yun.]
( Geniş gövdeli, dar boğazlı, emzikli ya da emziksiz olabilen, toprak, cam, metal vb. nesnelerden yapılan su kabı. | Bu kabın alabileceği miktarda olan. İLE/VE İki kulplu, dibi sivri, dar boyunlu, karnı geniş testi. )
(
)
- TESTİ ile/ve CERE/CERRE
( ... İLE/VE Toprak testi. )
- TESTİ ile/ve/değil/||/<>/< HIZMAN/HARMAN
( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Çiriş kökünden yapılan yağ kabı. )
- TESTİ ile/ve KUMKUMA[Ar. < KUMKUME]
( ... İLE/VE Küçük testi. | Kötü, olumsuz bir özelliği kendinde fazlasıyla toplayan kişi, olay, olgu ya da yer. )
- TESTİS-İ ile/değil TESTİ-Sİ
( Şu sayrının erbezi/testisi. İLE/DEĞİL Şu su/şerbet testisi. )
- TESTLERDE:
POZİTİF ile/ve NEGATİF
( Bulunmuşsa/varsa. İLE/VE Bulun(a)mamışsa/yoksa. )
( Anlamlandırması/yorumlaması, beklenilen/aranılan şeyin karşılığına göre değişir. [ur/bakteri vb. için bakılmışsa pozitif çıkması olumsuzdur/kötüdür fakat gebelik, aşının tutması vb. için bakılıyorsa pozitif çıkması olumludur/iyidir.] )
( POSITIVE vs./and NEGATIVE : ON TESTS )
- TEŞVİK-İ MESAİ değil TEŞRİK-İ MESAİ/İŞBİRLİĞİ
- TESVÎL[Ar. çoğ. TESVÎLÂT] ile TESVÎR[Ar.]
( Kötü bir şeyi, güzel göstererek aldatma. İLE Toz kaldırma. | Bâtınî anlamını araştırma. )
- TESVİYE[< SEVÎ] ile İSTİVÂ'[< SEVÂ]
( Doğrultma, kusursuz yapma, düzleme. İLE Birden çok şeyin birbirine eşit ve denk olması. | Düz olma, düzlük. | Kaplama, örtme. | Ortada ve tam bir derecede bulunma. | Mevlevî sikkesinin tam ortasına gelmek üzere önden arkaya doğru çekilen iki parmak eninde yeşil çuha. )
- TESVİYE[< SEVÎ] ile/ve/<> TASFİYE[< SAFV]
( Beraber etme, düz etme, düzleme, düzeltme, düz duruma getirme. | Ödeme, verme. | Hükûmetçe bir yere gönderilen erlere verilen ve bilet yerine geçen kâğıt. İLE/VE/<> Saf kılma, saflaştırma, arıtma, ayıklama, temizleme. | Özleştirme. | Bir ticaret kuruluşunun batması, kapanması vb. nedenler üzerine hesapların kesilmesi, alacaklılara, ortada kalan mal ve paradan paylarına düşen miktarın verilmesi, likidasyon. | Türlü nedenlerle çok sayıda çalışanın görevine son verme. )
- TESYÎL[Ar. < SEYL] ile TESYÎR[Ar. < SEYR]
( Sel gibi akıtma/akıtılma. | [kimya] Sert bir cismi, akıcı duruma getirme. İLE Yürütme, yürütülme. | Gönderme/gönderilme, yollama/yollanma. )
- TETANOZ/TETANOS[Fr.] değil/yerine/= KAZIKLI HUMMA
( İnsan ve hayvan gövdesine açık yaralardan giren, genellikle toprakta, gübrede yaşayan bir basilin yol açtığı, kasların sürekli ağrılı kasılmasıyla kendini gösteren ateşli ve tehlikeli bir hastalık. )
- TETİKLEME ile DÜRTÜKLEME
( MÜRŞİD: Tetikleyici. )
- TETİKLE(N)ME ile/ve DÖNÜŞÜM
- TETİKLE(N)ME" ile/ve "KÖRÜKLE(N)ME" ile/ve "YÜKSELME" ile/ve "HOŞLANMA"
- TETT ile/ve/||/<>/> STT/SKT
( Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi İLE/VE/||/<>/> Son Tüketim Tarihi/Son Kullanım Tarihi )
- TEVÂBİL[< TÂBEL/TÂBİL] ile ...
( Yemeklere konulan, nane, biber, tarçın, karanfil gibi baharatlar. )
- TEVÂCÜD[< VECD] ile ...
( KENDİNE VECİD DÂVET ETME, VECD İÇİNDE OLABİLMEK İÇİN GAYRET SARFETME, VECDİ TALEP ETMEK )
- TEVÂCÜD ile/ve/sonra/||/<>/> TEVECCÜD[< VECD]
( | Kendine vecid dâvet etme, vecd içinde olabilmek için gayret sarfetme, vecdi talep etmek. İLE/VE/SONRA/||/<>/> Vecde gelme, hallenme, coşma. | Kendinden geçerek ilâhi aşka dalma. | Aşırı heyecan. | Kederlenme. )
- TEVAFFUK[Ar. < VEFK] ile TEVÂFUK[Ar. < VEFK | çoğ. TEVÂFUKÂT]
( Başarma, muvaffak olma. İLE Uyma, uygun gelme. )
- TEVÂFUK ile TEVÂRÜS
- TEVÂLÎ[Ar. < VELY] ile TEVÂRÎ
( Birbiri ardından gelme, arası kesilmeksizin devam etme, sürme. İLE Bir şeyin arkasına saklanıp görünmez olma, gizlenme. )
- TEVÂLÜD[Ar. < VELED] ile TEVÂRÜD[Ar. < VÜRÛD]
( Doğma, doğurma. İLE Arka arkaya gelme, her yandan gelip birikme. | İki şairin, birbirinden habersiz olarak aynı dize[mısrâ] ya da iki dize[beyit] söylemesi/yazması. )
- TEVÂRÎ[Ar. < VERÂ] ile TEVÂRÎH[Ar. < TÂRİH]
( Bir şeyin arkasına saklanıp görünmez olma, gizlenme. İLE Tarihler. )
- TEVÂRÜS[Ar. < VERÂSET] ile/ve/> TEMELLÜK[Ar. < MELK/MÜLK] ile/ve/> TEMESSÜL[Ar. < MİSL] ile/ve/> TERCÜME[Ar. < TERCEME] ile/ve/> TELİF[Ar. < ÜLFET] ile/ve/> TEKELLÜM[Ar. < KELÂM]
( Birinden miras kalması, mirasa konma. | Kalıtım yoluyla birinden ötekine geçme. İLE/VE/> Kendine mâl etme. İLE/VE/> Benzeşme. | Özümleme. İLE/VE/> Çeviri. İLE/VE/> Birleştirmek. İLE/VE/> Dile getirmek, anlatmak, söylemek. )
- TEVÂTÜR:
UYDURMA SÖZ değil GÜVENİLİR KİŞİLERDEN GELEN BİLGİ/HABER
- TEVÂZÛ ("ETME[ME]K") ile/değil TENEZZÜL (ETME[ME]K)
( Küçük gibi görülen tenezzül makamı, saltanat makamından daha yüksektir. )
- TEVÂZÛ GÖSTERMEK ile TEVÂZU GÖSTERİSİNDE BULUNMAK
- TEVÂZU'[Ar. < VAZ | çoğ. TEVÂZUÂT] ile TEVAZZU'[Ar.] ile TEVAZZUH/TAVAZZUH[Ar. < VUZÛH | çoğ. TETEBBUÂT]
( Alçakgönüllülük (gösterme). İLE Konulma, konuluş. İLE Açıklanma, açıklığa kavuşma, aydınlanma. )
- TEVCÎH[AR. < VECH] ile/ve/||/<> TEVDÎ[AR. < VED]
( Çevirme, yöneltme, döndürme, söz atma, bakma, anlam verme, yorumlama, rütbe/mevki verme. İLE Bırakma, emânet etme, vedâlaşma. )
- TEVDÎ (ETMEK) ile/ve/||/<> HAVÂLE (ETMEK)
( Bırakma, emânet etme. | Vedâlaşma. İLE/VE/||/<> Bir işi bir başkasının sorumluluğuna bırakma, ısmarlama, devretme. | Banka, postane vb. aracılığıyla gönderilen para. | Postane, banka vb. aracılığıyla para gönderildiğinde gönderenle alacak olanın adları ve para miktarı yazılı kâğıt, havale kâğıdı, havalename. | Genellikle çocuklarda görülen, ateşli ya da ateşsiz olan çırpınma nöbetleri. | Bir arsayı çevirmek, kapamak için çekilen perde ya da duvar. | Yüksek ve büyük bir görünüşü olma. )
- TEVELLÂ[< VELY] ile/ve TEBERRÂ[< BERÂ]
( Yanaşma, yakınlaşma, bağlılık. İLE/VE Uzaklaşma. )
- TEVELLÂ/TEVELLÎ[< VELY] değil/yerine/= BİRİNE YANAŞMA | BİRİNİ DOST TUTMA | İYİ AHLÂK | EHL-İ BEYT'İ, HZ. ALİ'Yİ SEVME, ONLARDAN MEDET VE ŞEFÂAT İSTEME, KENDİLERİNE OLAN YAKINLIK, BAĞLILIK
- TEVELLU'[Ar.] ile TEVELLÜH[Ar. < VELEH | çoğ. TEVELLÜHÂT]
( Sevme, aşk ve ilginin oluşması. İLE Şaşakalma. )
- TEVELLÜT[Ar. < VİLÂDET] değil/yerine/= DOĞMA | DOĞUM (ZAMANI)
- TEVESSÜ[Ar. < VÜSET] ile TEVESSÜL[Ar. < VESÎLE]
( Genişleme, yayılma. İLE Sarılma. | İnanma. | Neden gösterme. | Başvurma, girişme. )
- TEVESSÜL ile/ve/||/<> TENEZZÜL
- TEVEŞÜ ile TEVEŞÜL
- TEVETTÜR[Ar. < VETR/VİTRET] değil/yerine/= GERİLME, GERGİN DURUMA GERME | GERİLİM
- TEVFİKAT:
TAM ile/ve/değil/yerine/<> KISMÎ
( Ayrıntılarını okumak için burayı tıklayınız... )
- TEVHİD:
ŞEYLERİN AKLI değil AKLIN AKLI
- TEVHÎD ve/< ADÂLET ve/< MUHABBET
- TEVHİD ile/ve AMEL
( İlimlerin amacı. İLE/VE Amellerin amacı. )
( Amellerin en hayırlısı, az da olsa sürekli olandır. )
( Tevhid insan üzerinedir. )
- TEVHİD ve/<> İLİM ve/<> TERBİYE ve/<> EDEB
- TEVHÎD ile/ve/<> İTTİHÂD
- TEVHİD ve SEVGİ
( AKLIM BENİ YANILTMADI KALBİM DE AKLIMI TEKZİP ETMEDİ )
- TEVHİD ve SÜKÛNET
( Tevhîd, sükûnettir. )
- TEVHîD ve/||/<> TAKVÂ ve/||/<> TEZKİYE
- TEVHİD-İ EF'AL ve TEVHİD-İ SIFAT ve TEVHİD-İ ZÂT
( FİİLLERİN BİRLİĞİ ve NİTELİKLERİN, BİLGİNİN BİRLİĞİ ve KENDİNİ DIŞLAŞTIRABİLME OLANAKLILIKLARI )
( İLKELERİ: HAYR ve DOĞRULUK/SIDDIKİYET ve GÜZELLİK/CEMÂL )
( A ve S ve K )
( AYN ve SİN ve KAF )
( KİŞİ )
( 3 NOKTA, ŞIN )
( HARF-İ MUKEDDÂ )
- TEV'ÎD[Ar. çoğ. TEV'ÎDÂT] ile TEHDÎD[HÜDÛD | çoğ. TEHDÎDÂT]
( Sözle korkutma. İLE Birinin gözünü korkutma, göz dağı verme. )
(1996'dan beri)