A ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(7/42)
- AGNOSTİSİZM ile METAFİZİK DETERMİNİZM
( FARÂBÎ )
( Bkz. İSLÂM DÜŞÜNCESİ - H. ZİYA ÜLKEN )
- AGNOZİ/AGNOSIA[İng.] değil/yerine/= TANIMAZLIK, TANIMA YİTİMİ
- AGNOZİ değil/yerine/= TANISIZLIK, VAROLANLARI TANIYAMAMA, ALGI YİTİMİ
- AGO :/yerine ÖNCE
- AGONİ ile/||/<> AGONİST
( Can çekişme. İLE/||/<> Etkidaş. )
- AGONİ[Yun.]/AGONY[İng.] değil/yerine/= CAN ÇEKİŞME
- AGONİST/AGONIST[İng.] değil/yerine/= ETKİDEŞ
- AGONİST İLE ANTAGONİST İLE PARTİAL AGONİST ile/||/<> İLAÇ-RESEPTÖR ETKİLEŞİMİ
( Farmakolojik etki türleri. )
( Formül: Response = Emax[A]/(EC50+[A]) )
- AGONİST ile/||/<> ANTAGONİST
( Agonist reseptörü aktive eder İLE antagonist bloke eder )
( Formül: Reseptör aktivasyonu İLE inhibisyon )
- AGONİZM -ile
( Hayvanların tüm davranışları. )
- AGORA ile/||/<> AKROPOLİS ile/||/<> BOULEUTERİON ile/||/<> FORUM ile/||/<> GYMNASION ile/||/<> STADION/STADIUM ile/||/<> HIPPODROMOS ile/||/<> ODEON[< ODEION: ŞARKI SÖYLEMEK]
( Antik Yunan kentlerinde, stoalar ile çevrelenmiş, içinde ya da yakınında tapınak, bouleuterion gibi dini ve resmi yapıların bulunduğu toplumsal ve ticari yaşamın yoğunlaştığı alan. İLE/||/<> Antik Yunan kentlerinin en yüksek tepesinde bulunan, savunma amaçlı surlarla sarılıp bir tepe üzerine inşâ edilen özel bölge. İLE/||/<> Antik Yunan kentinde yönetimle ilgili işlerin görüldüğü meclis binası[günümüzdeki kent kurulu/senato karşılığı]. İLE/||/<> Antik Roma kentlerinde, kent merkezinde yer alan, içindeki ve çevresindeki yapılarla Yunan kentlerindeki ağora ile aynı işlevi taşıyan alan. İLE/||/<> Eski Yunan ve Roma kentlerinde beden eğitimi ve spor etkinliklerinin yapıldığı yer. İLE/||/<> Antik Yunan ve Roma'da atletizm için kullanılan, çevresinde oturma basamakları bulunan, bir ucu yarım daire biçiminde sonlanan, uzunlamasına, dikdörtgen plana sahip olan alan. İLE/||/<> Eski Yunan ve özellikle Roma kentlerinde at ve araba koşularının yapıldığı, etrafı izleme yerleri ile çevrili alanlar. İLE/||/<> İçinde müzik yapılan yer.[Çoğu kez küçük bir tiyatro biçiminde ve genellikle üstü kapalı bir yapı.] )
- AGOSTİC ETKİLEŞİM ile/||/<> HYDROGEN BONDİNG
( Agostic C-H→M 3c-2e, H-bonding klasik X-H···Y. )
( Formül: 3 merkezli İLE dipol )
- AGÖZİ[Fr.] değil/yerine/= TATMA DUYUSUNUN BELİRGİN ÖLÇÜDE AZALMASI
- AGRAFAJ[Fr.] değil/yerine/= AGRAF YARDIMIYLA HIZLI DİKİŞ YÖNTEMİ[CERRAHİ]
- AGRAFİ[Yun.] değil/yerine/= AGRAMATİZM[Fr.]
( Yazma yitimi. İLE Sözcük ve tümcelerin, dilbilgisine uygun olarak kurulamaması. | Sözcüklerde bazı harflerin atlanması biçiminde beliren söyleyiş/telâffuz bozukluğu. )
- AGRAFİ/AGRAPHIA[İng.]/AGRAPHIE[Fr.] değil/yerine/= YAZAMAMAZLIK, YAZMA YİTİMİ
- AGRAJE[Fr.] değil/yerine/= ÖĞRETİM ÜYELİĞİNE ATANMIŞ KİŞİ
- AGRANDİSMAN[Fr.] ile AGRANDİSÖR[Fr.]
( Resim ya da fotoğraf büyütme. İLE Resim ya da fotoğraf büyütücü araç. )
- AGRANÜLOSİTOZ ile/||/<> LÖKOPENİ
( Kanda granülosit adı verilen beyaz kan gözelerinin ciddi biçimde azalması. İLE/||/<> Kanda toplam beyaz kan gözelerinin azalması. )
- AGRANÜLOSİTOZ ile/||/<> LÖKOSİTOZ
( Kanda granülosit adı verilen beyaz kan gözelerinin sayısının ciddi biçimde azalması. İLE/||/<> Kanda beyaz kan gözelerinin sayısının artması. )
- AGREE :/yerine KATILMAK
- AGREEMENT :/yerine ANLAŞMA
- AGREEMENT vs./and FAITH
- AGREGA[Lat.] ile AGREGASYON[Fr.]
( Harç ve betondaki âtıl bileşenlerin tümü. İLE Agraje olmak için geçirilen sınav. )
- AGREGAN/AGGREGANT[İng.] değil/yerine/= YIĞIŞTIRICI
- AGREGASYON/AGGREGATION[İng.] değil/yerine/= YIĞIŞMA, TOPLANMA, BİR ARAYA GELMEK
- AGREGASYON ile/||/<> AGREGAN ile/||/<> AGREGAT
( Yığışım. İLE/||/<> Yığıştırıcı. İLE/||/<> Yığışan. )
- AGREGAT ile/ve/||/<> ANAGRAM[Fr.]
( Psişik içerik. İLE/VE/||/<> ... | Bir sözcükteki harflerin yerleri değiştirilerek elde edilen sözcük. )
- AGREMAN[Fr.] değil/yerine/= UYGUNLUK, ANTLAŞMA
- AGRESİF[İng. AGRESSIVE] değil/yerine/= SALDIRGAN
- AGRESİF değil/yerine/= SALDIRGAN
- AGRESYON/AGGRESSION[İng.] değil/yerine/= SALDIRI
- AGREVE ETMEK ile/||/<> AGREVE OLMAK
( şiddetlendirmek, artırmak. İLE/||/<> Şiddetlenmek, artmak. )
- AĞRI DAĞI ve/<> İSHAK PAŞA SARAYI
- AĞRI KESEN = AĞRI KESİCİ
( Ağrı duyusunu ortadan kaldıran ilaç vb. analjezik. )
- AĞRI KESİCİ ile/ve/değil/||/<> SAĞALTIM
- AĞRI-SIZI
- AĞRI ile Ağrı
( Gövdenin herhangi bir yerinde duyulan sürekli ve şiddetli acı. İLE Türkiye'nin, Doğu Anadolu bölgesinde bulunan bir kenti. )
( VECA[çoğ. EVCÂ, VİCÂ] ile ... )
- AĞRI ile KALP AĞRISI/KRİZİ
( ... İLE Ölüm korkusu yaratan tek ağrı. )
- AĞRI ile LUMBAGO[Lat.]
( ... İLE Soğuğun etkisiyle ya da bir bükülme sonucunda, bel bölgesinde birdenbire beliren ağrı. )
- AĞRI ile SANCI
( BALKI: Güzel, süslü, parlak. | Sancı, ağrı. )
( VECA' )
( ACHE vs. STITCH )
- AGRICULTURAL :/yerine TARIMSAL
- AĞRINIZA" GİTMESİN değil AĞARINIZA GİTMESİN
- AĞRIYA DUYARLI OLMAYAN ÖRGENLER(ORGANLAR) ile AĞRIYA DUYARLI OLAN ÖRGENLER
( SEDATİF: Ağrı dindiren/kesen. )
( *Visseral ve parietal perikard; *Mide, bağırsak, kolon(gerilme, konjeksiyon hariç); *Akciğerler alveolleri; *Safra kanalları; *Karaciğer parankimi; *Dalak(Spleen); *Böbrek; *Beyin dokusu; *Damarlar İLE *Myokard; *Pankreas; *Duedenum; *Kas, tendon, periosteum; *Deri; *Arter. )
- Ağrılarını DİNLE!!!
- AGROFOS NOMOS ile/ve/||/<> NOMOS FIZIOS ile/ve/||/<> NOMOS EMSIOS
- AGROMEGALİ/AKROMEGALİ[Fr.] değil/yerine/= GÖVDE ÖRGENLERİNİN DÜZENSİZ OLARAK BÜYÜMESİ/UZAMASI | ELLERDE, AYAKLARDA VE BAŞTA GÖRÜLEN AŞIRI BÜYÜME
- AGROMETRE/AGGREGOMETER[İng.] değil/yerine/= YIĞIŞIMÖLÇER
- AGRONOM[Fr.] ile AGRONOMİ[Fr.] ile AGRONOMETRİ[Fr.]
( Tarımcılık uzmanı. İLE Tarım bilimi. İLE Toprağın verim gücünü ölçen bilim dalı. )
- AGROSTOLOJİ -ile
( Bir botanik dalı. )
- AGSM/ANTI-G STRAINING MANEUVER[İng.] değil/yerine/= YER ÇEKİMiNE KARŞI KOYMA MANEVRASI
- AĞSU, YAŞAR (KARS, 1957) :
( İlk orta ve lise eğitimini Sarıkamış'ta tamamladı. 1977'de Erzincan Eğitim Enstitüsü ve 1981'de İ.Ü. Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Kars ve Erzurum'da SSK avukatlığı yaptı. 1985 - 1991 arasında Erzurum'da serbest avukatlık yaptı. 1991'den beri İstanbul'da serbest avukatlık yapmaktadır. 1994 seçimlerinde Avcılar'dan MHP Belediye Başkan Adayı, 2004 seçimlerinde Sarıyer'den Güven Partisi Belediye Başkan Adayı ve 2007 genel seçimlerinde ise DP den Kars milletvekili adayı, 29 Mart 2009 yerel seçimlerde DP den Sarıyer Belediye Başkan adayı olarak seçimlere katıldı. Erzurumspor'da yönetici ve Kayak Federasyonunda da üye olarak görev yaptı. )
- ÂGUL[gu uzun okunur][Fars.] ile ÂGÛR[Fars.]
( Göz ucuyla bakma. [hiddetlenerek] İLE Tuğla. | Kerpiç. | Kiremit. )
- AĞUSTOS AYI(NDAKİ) GİBİ SOĞUK ve/<> OCAK/ŞUBAT GÜNEŞİ GİBİ YAKICI
( Uruguay'da, mevsimlerin ve ayların, toplumdaki/dillerindeki karşılıkları. )
- AĞUSTOS BÖCEĞİ/ORAKBÖCEĞİ | ZÎZÜ[Ar.] | CICADA[İng.] | CICADIS/LANIUS[Lat.] ile/ve ATEŞBÖCEĞİ/YILDIZBÖCEĞİ/ZAMBULA[Lat. LAMPYRIS NOCTILUCA][1 cm.den daha küçüklerdir] ile/ve YERÂA[Ar. | çoğ. YERÂ'], KİRM-İ AHTER, KİRM-İ ŞEB-EFRÛZ, KİRM-İ ŞEB-TÂB, ÂTEŞÎZE[Fars.]) ile/ve BOK BÖCEĞİ(HUNFESÂ'[Ar. | çoğ. HANÂFİS], KÜSTEL[Fars.], GEOTRUPES STERCORARIUS[Lat.], SCARABE/KHEBER) ile/ve GELİN BÖCEĞİ ile/ve HANIM BÖCEĞİ ile/ve İPEK BÖCEĞİ[Ar. DÛD-İ HARÎR, DÛD-ÜL-KAZZ | Fars. DÎVE, KİRM-İ EBRİŞÎM/PÎLE | Lat. BOMBYX MORI] ile/ve KIZ BÖCEĞİ ile/ve UĞUR BÖCEĞİ/UÇUÇBÖCEĞİ/HANIMBÖCEĞİ[Lat. COCCINELLA SEPTEMPUNCTATA] ile/ve AĞILI BÖCEK ile/ve ÇALGICI BÖCEK ile/ve MAKASLI BÖCEK ile/ve MAYIS BÖCEĞİ(COCKCHAFER)[Lat. MELOLONTHA VULGARIS] ile/ve TAM GELİŞMEMİŞ BÖCEK(NYMPH) ile/ve UYUZBÖCEĞİ[Lat. SARCOPTES SCABIEI]
( Dünya üzerinde 5000'den fazla uğur böceği türü bulunmaktadır. )
- AĞUSTOS BÖCEĞİ ile CIRCIR BÖCEĞİ
( Genellikle daha büyük, iri yapılı ve iri gözlüdür.[Genellikle 2 - 5 cm. uzunluğundadır.][Kanatları geniş ve şeffaf olabilir. Damarlıdır.] Gövdeleri genellikle kahverengi ya da yeşil renklidir. İLE Genellikle daha küçüktür.[Genellikle 1 - 2.5 cm uzunluğundadır.][Kanatları genellikle daha küçüktür ya da bazen hiç bulunmaz. Kanatları daha dar ve daha az belirgindir.] Gövdeleri genellikle ovaldir ve genellikle yeşil ya da kahverengi tonlarda olabilir. )
( Ötme sesi genellikle yüksek ve belirgindir. Genellikle gündüzleri ağaçların, bitkilerin ya da çalılıkların üzerinde duyulur. Bu ötme, erkeklerin dişileri çekmek için kullandığı bir çiftleşme çağrısıdır.[Kanatlarını kullanarak yüksek sesler çıkarır.] İLE Genellikle geceleyin cırlama sesleri çıkarır ve bu sesler genellikle daha düşüktür.[Cırlama sesi, erkeklerin dişileri çekmek ve etkileşim kurmak için kullandığı bir etkileşim aracıdır.][Antenleriyle ses üreten ve daha ince, sürekli ses çıkaran bir böcektir.] )
( Genellikle ağaçlık ya da bitki örtüsüyle kaplı çalılık bölgelerde bulunur. İLE Genellikle otların, bitkilerin yakınında, çimenlik alanlarda, yaprak döküntüleri ve taşların altında gibi çeşitli doğal ortamlarda yaşar. )
( Genellikle gündüzleri etkindir ve gün boyu öter.[Kanatlarını hızla hareket ettirerek yüksek ve kesik kesik sesler çıkarır.] İLE Genellikle geceleyin etkindir ve karanlıkta öter. Genellikle güneşli ve sıcak havalarda etkin olurlar.[Kanatlarını sürterek daha ince, sürekli ve cır cır biçiminde ses üretir.] )
- AĞUSTOS'UN İLK 15'İ ile AĞUSTOS'UN İKİNCİ 15'İ
- AGUTİ ile ...
( Dasyproctidae türünden, çikolata renkli bir kemirgen. İLE ... )
- AGUZİ/AGUESIA[İng.] değil/yerine/= TAT ALMAMAZLIK
- AGYÂR[Ar. < GAYR] değil/yerine/= YABANCILAR, BAŞKALAR
- AĞYÂR ile/ve/değil/yerine/>< YÂR
( Ne bilir? İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Bilir. )
- ÂĞYÂRINI CÂMÎ, EFRÂDINI MÂNÎ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< önce ÂĞYÂRINI MÂNÎ sonra EFRÂDINI CÂMÎ
( Benzetme. [Ölçünün ve tanımın bulunmadığı yerde, ne yazık ki kişisel "görüş/yorum", "dolaylı ilişki" ve "çağrışımların" öne çıktığı/çıkarıldığı [boş] sözler.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Tanım[ın tanımıdır]. [Bir kavramın tüm bireylerini kuşatıp ötekileri dışarıda bıraktığını tanımlar.] )
( "İnsan, düşünen bir canlıdır" tanımı kullanıldığında bu tanımın içinde tüm insan bireylerini içerir. Girmeyen hayvan[behaim], bitki ve nesneyi dışarıda bırakır. )
- AGZEL -ile
( En şiddetli sıtma. )
- AĞZINDAN KAÇIRMAK ile YUMURTLAMAK
- AĞZINI AÇMAK ile/ve SAVUNMA
( Bazı durum ya da sorularda, doğrudan/gerçeklikten ne kadar bahsedecek olsan da ağzını açtığın anda haksız olduğun algısı oluşabilir. )
( Hiçbir şey söylenmemesi gereken durumlar vardır ve buna göre davranmak gerekir. )
( "TO OPEN THE MOUTH" vs./and DEFENCE )
- AĞZINI HAYR'A AÇ! ile/ve AĞZINDAN YEL ALSIN!
- Ağzından çıktıktan sonra ise sen o sözün/sözcüğün kölesisindir!
- AH -ile
( DÛD-I DİL, AŞK ATEŞİNİN DUMANI )
- AH-AMAN (DEME[ME]K) ile/ve/||/<>/> AH'TAN AMAN'DAN ÇEKİLME(ME)K
- AH U ENÎN -ile
- AH-VAH (ETMEK/ETMEMELİ!)
- AH :/yerine AH
- AH[Ar.] ile ÂH[Ar.] ile ÂH[Ar.]
( Ah, yazık. İLE Kardeş. | Dost. İLE Âferin, bravo anlamına kullanılır. )
- AH ve/<> ALLAH
- AH ile/ve/> AMAN ile/ve/> YETİŞ[MEDED]
( 66 ile/ve/> 92 )
( ALLAH ile/ve/> HZ. MUHAMMED ile/ve/> HZ. ALİ )
( Allah, din ile, mezhep ile bulunmaz, aşk ile bulunur. )
( Bazıları Allah'ı aramaya Hicaz'a giderler. Aklı yetenler, Allah'ı aramak için bir adım atarlarsa kâfir olur. )
( AH diyene, AMAN edilir. )
( Allah'tan, AH edersin; AMAN'ı, Hz. Muhammed'den dile. )
- AHAD[Ar.] ile ÂHÂD[Ar. < AHAD] ile AHADD[Ar. < HADD]
( Bir. [sayı] | Kişi, kimse. İLE Birler, birden dokuza kadar olan sayılar. İLE [daha/çok/pek] Keskin. )
- AHÂDİYET SAFHALARI
( * AHÂDİYY-ÜL KESRE
* AHÂDİYY-ÜL EF'AL
* AHÂDİYY-ÜS SIFÂT
* AHÂDİYY-ÜL AYN
* AHÂDİYY-ÜZ ZÂT )
- AHÂDİYET ile/ve/<> UHÛDİYET
( Karanlık. İLE/VE/<> Aydınlık. )
- AHÂDİYET ile/ve/||/<> ULÛHİYET
- AHÂDİYET ile/ve VÂHİDİYET
( Tüm. İLE Tüme ait bir parça(-özellikle- "bütün"e(/"ün) değil!). | Birlik, teklik, bir olma, tek olma. )
( Kıyısı yoktur. İLE/VE Kıyısı vardır. )
( Bahr-ı ahadiyet(rahmaniyet denizi)(Suyu acı). İLE Yemm-i vahidiyet(rahimiyet denizi)(Suyu tatlı). (Bu iki denizin suları birbirine karışmaz) )
( Ahâdiyet, ağacın görünmeyen kökü ve özü. Vahidiyet, görünen gövde, dal, yaprak ve meyveleridir. )
( Vahidiyet âleminde mânâdaki kesret ahadiyet, maddedeki kesret ise hayaldir. Maddede vücut ve mevcudiyet yok, sadece hayal vardır. )
( Tûba Ağacı(Vahidiyet Ağacı). Kökleri yukarıda, dalları aşağıda olan ağaç. Devamlılık arz eder. Görünmeyen yaşam ağacıdır. )
( Bir. Siyah nur. Asıl. Enerji olarak Enerji. İLE Herhangi bir. Vahitler arası ilişki. Birden türemiş birlerin birleşimi. Işık/ısı enerjisi olarak enerji. )
( AHADİYET'İN: ÇİÇEĞİ: LÂLE AĞACI: SERVİ SAZI: NEY SİMGESİ: HİLÂL MEYVESİ: HURMA (BULUNMADIĞI YERDE ERİK) ZİKRİ: HU EBCED: HÜVE = 5 + 6 ( İslâm'ın şartları. + İman'ın şartları. )
( RİSÂLE-İ ELİFİYE - İBN ARABİ )
( VAHDET = İLİŞKİ )
( VAHDETNÂME )
( TÜMEL ile/ve GENEL )
- AHÂDİYET ile ZÂT
( Birlik. İLE Öz. )
( Özellikle Allah'ın birliği. İLE İnsanın özü. )
- AHALİ[Ar.] ile/||/<> MİLLET[Ar.]/ULUS/BUDUN
( Bir kent/semt/memlekette oturanların/yaşayanların tümü. | Bir yerde toplanan kalabalık. İLE Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu. | Herkes, bir yerde bulunan kişilerin tümü. | Benzer özellikleri olan topluluk. )
- AHAM BRAHMASMI / TAT TWAM ASI -ile
( Ben Brahma'yım / Sen de O'sun. (Upanişad'lardan) )
- AHAMKARA -ile
( Benlik, ego. Benlik aşıldığı zaman karma yasasının işleyişi, bu bilinç düzeyindeki insan için geçerli olmaktan çıkıyor. Karma'nın etkisinden kurtulan, 'samsara' denilen doğum-ölüm döngüsünün de dışına çıkmış oluyor. )
- AHARONOV-BOHM ETKİSİ ile/||/<> HALL ETKİSİ
( AB kuantum faz etkisi, Hall klasik Lorentz kuvveti. )
( Formül: Φ = ∮A·dl İLE V_H = IB/nqt )
( Georg Ohm tarafından 1827 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1789-1854) (Ülke: Almanya) (Alan: Fizik) (Önemli katkıları: Ohm yasası, elektrik direnci) )
- AHARONOV-BOHM ETKİSİ ile/||/<> LORENTZ KUVVETİ
( Aharonov-Bohm etkisi potansiyelin fiziksel etkisini gösterirken İLE Lorentz kuvveti alanların doğrudan etkisidir )
( Formül: F = q(E + v×B) )
( Georg Ohm tarafından 1827 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1789-1854) (Ülke: Almanya) (Alan: Fizik) (Önemli katkıları: Ohm yasası, elektrik direnci) )
- AHBAP değil/yerine/= TANIDIK/TANIŞ
- AHBÂS[Ar. < HABS] ile AHBÂZ[Ar. < HUBZ]
( Su bentleri. | Su bentleriyle meydana getirilen havuzlar. | Hapisler, zindanlar. | Gayr-i meşrut vakıf durumunda bulunan topraklar ya da binâlar. İLE Ekmekler. )
- AHBEL[Ar.] ile AHBEL[Ar.]
( Böğrülce danesi. İLE Divâne, deli, kaçık. )
- AHBS/FAMILY PHYSICIAN INFORMATION SYSTEM[İng.] değil/yerine/= AİLE HEKİMLİĞİ BİLGİ SİSTEMİ
- AHÇI değil AŞÇI
( ... değil TABBÂH[< TABH | çoğ. TABBÂHÎN], TÂBİH[< TABH] )
( ... değil ÂŞ-PEZ )
- AHD[Ar.] ile MÎSÂK[Ar.]
- AHDA'[Ar.] ile AHDA'[Ar.]
( [daha/çok/pek] Alçak gönüllü, halîm, itaatli. İLE En hud'acı, çok aldatıcı. | Kişinin ensesine yakın iki damar. )
- AHDE VEFÂ değil/yerine/= SÖZEBAĞ
- AHDEB[Ar.] ile AHDEB[Ar.]
( Kambur. İLE Kimsenin oy ve düşüncesini beğenmeyen. Uzun boylu ahmak. )
- AHDER[Ar.] ile AHDER[Ar.]
( Şaşı. İLE Kardeş çocuğu, yeğen. )
- AHDETMEK değil/yerine/= SÖZ VERMEK
- AHD-İ ATİK ile/ve/||/<>/> AHD-İ CEDÎD
( Tevrat. İLE/VE/||/<>/> İncil. )
- AHDÎ[Ar.] değil/yerine/= ANTLAŞMA/YA GÖRE/GEREĞİ OLAN
- AHEAD :/yerine İLERİDE
- AHED ve/<> AHMED
( Mim, eti/gövdeyi simgeler. )
- ÂHEK-İ[Fars.: Kireç.]:
SİYAH ile TEFTE
( Neme dayanıklı bir çeşit çimento. İLE Sönmemiş kireç. )
- AHENK(ARMONİ) değil/yerine/= UYUŞUM
- AHER:
NİŞASTA ile/ve/||/<> PİRİNÇ
- AHESTE AHESTE
- AHESTE AHESTE ile AVAL/AVEL AVAL
- AHFÂ[Ar. < HAFÎ] ile/ve/||/<> AHFİYE[Ar. < HIFÂ]
( [daha/pek/çok] Gizli, en gizli. İLE/VE/||/<> Gizli olanlar. | Ağaç çiçeğinin tomurcuğunu örten dış kabuklar. )
- AHFÂD[Ar. < HAFÎD] ile AHFAZ[Ar.]
( Torunlar. | Yardımcılar, hizmetkârlar. İLE Alçak ve çukur yer. | Alçakgönüllü kişi. )
- AHFEŞ:
ABDÜLHAMÎD ile/ve/||/<> SAİD BİN MES'ADE ile/ve/||/<> ALİ BİN SÜLEYMAN
( AHFEŞ[Ar.]: Küçük gözlü. | Zayıf bakışlı. | Yalnız gece gören kişi. | Bu üç büyük Arap âliminin takma adı. )
- AHÎ ile AHÎ
( Kardeş, fütüvvet ehli, Yunus'ta tarikat kardeşi. )
- AHİD[Ar. AHD] ile AKİT[Ar. AKD]
( DEVİR, ZAMAN, GÜN | AND, YEMİN | SÖZ, SÖZLEŞME, SÖZ VERME )
- AHİLER SOKAK :
( Büyükdere Mahallesi sokaklarından biridir. Değişik işkolundan ustaların bu sokakta ikamet etmeleri nedeni ile sokağa "Ahiler Sokak" ismi verildiği söylenir. )
- ÂHÎLİK ile/||/<> AHİLER ile/||/<> BÂCİYÂN-I RUM
( Ahilik, dayanışma teşkilatıdır. Aslen Horasan kökenli olup Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu'da yaşayan Türkmen halkın sanat, ticaret, ekonomi gibi çeşitli meslek alanlarında yetişmelerini sağlayan, onları hem ekonomik hem de ahlâkî yönden yetiştiren, çalışma yaşamını ve iyi bireylerin becerilerini esas alarak düzenleyen bir örgütlenmedir. Kendi kural ve kurulları vardır. Günümüzün esnaf odalarına benzer bir işlevi olan Ahilik, iyi ahlâkın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin kısacası tüm güzel becerilerin birleştiği bir sosyo-ekonomik düzendir. Ahi Evran Hazretlerine Ahi Baba da denir. Ahiler, 1290 yılında, Ankara'da kurulan bir Anadolu beyliğidir. 1354 yılında Osmanlı egemenliğine giren Ahiler, varlıklarını Osmanlı Devleti içerisinde sürdürmüşlerdir. Ahi Evran tarafından kurulmuştur. Ahiler, gerek Anadolu Selçuklularında gerekse Osmanlılarda önemli ekonomik etkinliklere sahipti. İLE/||/<> Anadolu Selçukluları Döneminde ortaya çıkan, esnaf örgütü. İLE/||/<> Anadolu Selçukluları Döneminde ortaya çıkan, esnaf örgütü. İLE/||/<> Anadolu kadınları birliği Ahilerin kadınlar kolu olarak yetim, kimsesiz genç kızları korumasına almış, onların eğitiminde, ev bark sahibi olmalarından, sorumlu olmuşlardır. Bunun dışında kimsesi kalmayan yaşlı kadınların bakımı, genç kızların evlendirilmesi gibi bazı toplumsal hizmetlerde bulunmuşlar, maddî sıkıntıda olanlara yardım etmişlerdir. Ahi zâviyesinde gelen konuklara yemek hazırlamada, savaş zamanlarında ordunun gereksinimi olan giysi ve savaş malzemelerinin bakımında ve onarımında yardımcı olmuşlardır. Anadolu kadınları örgütü, üyelerine şu telkinde bulunurdu. “İşine, aşına, eşine sahip ol!” Bu söz, Âhî kadın örgütünün ana ilkesi olmuştur. \"İşine sahip ol!\" yani bilge ve becerikli ol ki, evinin düzenini koruyabilesin. Tasarruf et, fazla savurgan olma ki, ocağın devamlı tütsün. Eşine sahip ol ki, evine bağlı kalsın. Anadolu kadınları sosyal yardımlar yanında ekonomiye önemli katlı sağlayan çeşitli el sanatlarında uğraşı vermişlerdir. Çadırcılık, keçecilik, halı, nakışçılık, örgücülük, kilim dokumacılık, oya dantelcilik ve kumaş üretiminde ve bunlardan giysi yapılmasında etkinlik göstermişlerdir. )
- ÂHIM ŞÂHIM (DEĞERDE/NİTELİKTE OLMAMA) -
- AHIMSA ile/ve SATYA ile/ve ASTEYA ile/ve BRAHMAÇARYA ile/ve
APARIGRAHA ile/ve DAYA ile/ve KŞAMA ile/ve
DHRITI ile/ve MITAHARA ile/ve ARCAVA
( Şiddet denetimi. [Şiddetsizlik] Zararsızlık; başkalarını düşünce, söz ve hareketle incitmemek. İLE/VE Yalan denetimi. [Dürüstlük] İLE/VE Benimseme denetimi. [Çalmama] İLE/VE Eşeysel enerji denetimi. İLE/VE Biriktirme denetimi. [Biriktirmemek] İLE/VE Nefret denetimi. [Merhamet] İLE/VE Kızgınlık denetimi. [Affetme] İLE/VE Güçsüzlük denetimi. [Dayanıklılık] İLE/VE Aşırılık denetimi. [Ilımlılık] İLE/VE Yanlışlık denetimi. [Doğruluk] )
- ÂHIM-ŞÂHIM
- ÂHİR[Ar.] ile ÂHAR[Ar.]
- ÂHİR[Ar.] ile BA'DE[Ar.]
- ÂHİRET ile/ve/değil/yerine ÂKIBET
( Az yaşa, çok yaşa,
Âkıbet gelecek başa! )
- AHİRET ile/ve/<> İLKE/LİLİK
- ÂHİRET[Ar.] değil/yerine/= SONRALIK
- ÂHİRET ile/ve/= ÜMİT
( Kendini bütünleyip aşmak. İLE/VE/= Gerçekleşmesini sağlamak. )
( LÂTAKNATÛ: ÜMİDİNİZİ KESMEYİNİZ! )
( SALEFE ile/ve/= ... )
- ÂHİRU'Ş-ŞEY'İ[Ar.] ile NİHÂYETUHÛ[Ar.]
- Ahitleşerek KONUŞ!!!
- ÂHİYÂNE[Fars.] -ile
( Beyin kemiği, kıhıf. )
- ÂHİYÂNE[Fars.] değil/yerine/= BOĞAZ
- ÂHİZE ile AVİZE
( Telefon alıcısı. İLE Tavana asılan süslü aydınlatıcı. )
- AHKÂM (KESMEK) ile/değil/yerine ÖZGÜVEN
( [not] TO MAKE JUDGMENTS WITHOUT RESTRAINT vs./but SELF CONFIDENCE
SELF CONFIDENCE instead of TO MAKE JUDGMENTS WITHOUT RESTRAINT )
- AHKÂM-I HUZURİYE değil/yerine/= ORUNLUK YARGILARI
- AHKÂM-I İSLÂMİYYE:
FARZ ile/>< HARÂM
( İnsana/kişiye yararlı şeylerin yapılması. İLE/>< Zararlı olanları yapmaması. )
- AHKÂM-I/MEVDÂD-I MAHSUSA[Ar.] değil/yerine/= ÖZEL YARGILAR
- AHKÂM-I UMUMÎYE değil/yerine/= GENEL YARGILAR
- AHLÂK BİLİMİ değil/yerine/= TÖRE BİLİMİ
- AHLÂK/ERDEM ve/||/<> EYLEM/SELLİK
- AHLÂK:
KORKU ile/ve/<> HAK ile/ve/<> FERÂGAT ile/ve/<> AŞK
- AHLÂK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- AHLÂK ile/ve/değil/<> ÂDÂB
( Değişmez. İLE/VE/<>/DEĞİL Değişir. )
( Bireysel. İLE/VE/<>/DEĞİL Kurumsal. )
( !Ahbaplık arttıkça, âdâb kalkar. [fazla yüz-göz olmamaya dikkat etmek gerek!] )
( Yükselmiş davranış ve tutumlar. İLE/VE/<>/DEĞİL Olağan davranış ve tutumlar. )
( [not] MORALS[< Lat.] vs./and/but ETHICS[< Yun.] )
- AHLÂK ile/ve/<> ADÂLET
( MORALS vs./and/<> JUSTICE )
- AHLÂK ve/||/<>/>/< AHLÂK-I İLÂHÎ
- AHLÂK = AKIL
- AHLÂK ve/||/<>/< ANLAM
- AHLÂK ile/ve/||/<>/< BENİMSEME
- AHLÂK ile/ve/<> DİN
( Karanlıkla savaşmaya çalışır. İLE/VE/<> İçerideki saklı ışığı uyandırmaya çalışır. )
( Ailede. İLE/VE/<> Toplumda. )
( Ahlâklı davranmak için din, zorunlu değildir. )
- AHLÂK ile DİNDARLIK
( Doğrudan ilişkilendirilemezler. )
- AHLÂK ile/ve DÖNÜŞTÜRÜCÜ AHLÂK
( MORALS vs./and TRANSFORMAL MORALS )
- AHLÂK ile/ve/<> DÜŞÜNÜŞ
( MORALS vs./and/<> THINKING/PARADIGM )
- AHLÂK ile/ve/<> ERDEM/FAZİLET
( Toplumsal. İLE/VE/<> Kişisel. )
( Hiçbir çiçeğin kokusu rüzgâra karşı gidemez fakat erdemlerin kokusu rüzgâra karşı gider en uca bile ulaşabilir. )
( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )
( Erdemleri korumanın en iyi yolu erdemlilerle birlikte olmaktır. )
( EUBULIA: Siyasal bir erdem. )
( MORALS vs./and/<> VIRTUE )
( ... ile/ve/<> DE )
- AHLÂK ile EŞEYSELLİK(CİNSELLİK)
- AHLÂK ile/ve/değil EŞİK
- AHLÂK ve/<> EYLEM
( MORALS and/<> ACTION )
- AHLÂK ve/<>/> GÜZELLİK
- AHLÂK ile/ve/<> HADD
( Ahlâk, haddini bilmektir. )
( Başkasından nefret edeceğimize, kendi ahlâkımızdan nefret edelim. )
( MORALS vs./and/<> BORDER
Morals is to know the border. )
- AHLÂK ile/ve HAKİKAT
- AHLÂK ve/< HİLKÂT/YARATILIŞ
- AHLÂK ile/ve/<> HUY
( MORALS vs./and/<> HABIT )
- AHLÂK ile/ve İÇGÜDÜ
( Sonradan. İLE/VE Doğuştan. )
( AHLÂK: Düşünmeden ve kolaylıkla yapılan davranış/tutum. )
( İNSİYÂK[Ar.]: Bir gücün etkisiyle çekilip gitme. | Ardı sıra gitme. | İçgüdü. )
- AHLÂK ile/ve/<> İLİM
( Dünya. İLE/VE/<> Âhiret. )
( ETHICS vs./and/<> KNOWLEDGE/SCIENCE )
- AHLÂK ve/<> İLİM ve/<> İŞ
- AHLÂK ve/< İSTENÇ
- AHLÂK ile/ve İŞTİYÂK AHLÂKI
- AHLÂK ile/ve/<> KAVRAYIŞ
( MORALS vs./and/<> COMPREHENSION )
- AHLÂK ile/ve/<> KURAL
( MORALS vs./and/<> RULE )
- AHLÂK ile/ve/||/<>/< MERHAMET
( Merhamet, ahlâkın temelidir. )
- AHLÂK ile/ve OLMAZSA OLMAZ
( MORALS vs./and IF NOT HAPPENS NOTHING HAPPENS )
- AHLÂK ve/<> ÖTEKİ/LER
- AHLÂK ile/ve/<> ÖZ
( MORALS vs./and/<> ESSENCE )
- AHLÂK ile/ve/<> SİYASET
( Kuramsal tüze(hukuk). İLE/VE/<> Uygulamalı tüze. )
( Olması gereken(ler)e dayanır. İLE/VE/<> Olan(lar)a dayanır. )
( MORALS vs./and/<> POLITICS )
( ... ile/ve/<> ZHENG )
- AHLÂK ile/ve/<> SÖZ
( MORALS vs./and/<> WORD/PROMISE )
- AHLÂK ile/ve TESPİH
- AHLÂK ve TIP
- AHLÂK ile/ve/<>/< TUTUM
( MORALS vs./and/<> ATTITUDE )
- AHLÂK ve/<> YAŞATMAK
( MORALS and/<> TO GET LIVE )
- AHLÂKÇILIK ile/ve/<> VAROLUŞÇULUK
- AHLÂKİ ÇOĞULCULUK ile AHLÂKİ TEKÇİLİK/MONİZM
( Birden fazla ahlâki düzenin bir arada var olabileceğini savunan görüş. İLE Tek bir evrensel ahlâki düzenin geçerli olduğunu savunan görüş. )
- AHLÂKİ ÇOĞULCULUK/PLÜRALİZM ile AHLÂKİ SALTIKÇILIK/MUTLAKÇILIK
( Birden fazla ahlâki düzenin geçerli olabileceğini savunan görüş. İLE Tek bir evrensel ahlâki düzenin geçerli olduğunu savunan görüş. )
- AHLÂKÎ(DİANOETİK) ERDEM/LER ile/ve ENTELEKTÜEL ERDEM/LER
- AHLÂK-I FÂZILA ile AHLÂK-I HAMÎDE ile AHLÂK-I HASENE ile AHLÂK-I ZEMÎME ile !AHLÂK-I REZÎLE
( Erdemli huylar. İLE Övülecek huylar. İLE Güzel huylar. İLE Kötü/lenecek huylar. )
- AHLÂKİ GÖRELİLİK ile AHLÂKİ REALİZM
( ahlâki değerlerin kültür, birey ya da bağlama göre değiştiğini savunan görüş. İLE ahlâki değerlerin nesnel ve evrensel olduğunu savunan görüş. )
- AHLÂKİ GÖREV ETİĞİ ile SONUÇÇU ETİK
( Eylemlerin ahlâki değerinin niyet ve kurallara uygunluğuna bağlı olduğunu savunan etik düzen. İLE Eylemlerin ahlâki değerinin sonuçlarına bağlı olduğunu savunan etik düzen. )
- AHLÂKİ HİÇÇİLİK/NİHİLİZM ile AHLÂKİ ÖZNELCİLİK/SUBJEKTİVİZM
( Ahlâki değerlerin hiçbir gerçekliği olmadığını savunan görüş. İLE ahlâki değerlerin bireysel inanç ve yeğlemelere bağlı olduğunu savunan görüş. )
- KEFÂRET:
AHLÂKÎ ile/ve/||/<> HUKUKÎ
( [bkz.] Kant. İLE/VE/||/<> Hegel. )
- AHLÂKÎ OLAN ile/ve/<> TÜZEL OLAN ile/ve/<> POLİTİK OLAN
- AHLÂKÎ OLGU değil OLGULARIN, "AHLÂKÎ" "YORUMLARI"
( Yoktur. | Vardır. )
- AHLÂKİ ÖZERKLİK/OTONOMİ ile AHLÂKİ YADERKLİK/HETERONOMİ
( Bireyin kendi ahlâki kurallarını özgürce belirlemesi. İLE Bireyin ahlâki kurallarını dış otoritelerden alması. )
- AHLÂKÎ ile/ve İNSANÎ/BİREYSEL
( MORAL vs./and HUMANE )
- AHLÂK/Î değil/yerine/= KILINÇ/KILINCIL
- AHLÂKIN GÜZELLEŞMESİ ile/ve/<> RIZKIN GENİŞLEMESİ
- AHLÂKLI OLMALI!
- AHLÂKLI değil AHLÂK KİŞİSİ
- AHLÂKSAL OLAN/OLABİLEN:
"NE YAPTIĞIMIZ/YAPMADIĞIMIZ" değil NEYE DAYANARAK, NE YAPTIĞIMIZ VE YAPMAYABİLECEĞİMİZ
- [ne yazık ki]
AHLÂKSIZ ile İKİ KERE AHLÂKSIZ
( Bir kişi, dindar bilindiği halde, ahlâklı değilse, ya bâtıl bir inanca, "din" adı vermektedir, ya da sahtekârdır. )
- AHLÂKSIZ ile/değil KÖTÜ AHLÂKLI
- YANIT:
AHLÂKSIZA ve/||/<> BİLGİSİZE
( [ya(kı)nından] Uzaklaşmak. VE/||/<> [imâsızca] Susmak. )
- AHLÂKSIZLIK ile/değil AHLÂK ÖLÇÜTLERİNİN BULUNMAMASI
- AHLÂK/AHLÂKSIZLIK ile/değil/< ANATOMİ
( Eşeysel örgenlerin adlarında, "ahlâk" ya da "ahlâksızlık" aranamaz! Küfür olarak geçen sözcüklerin ve küfür edenlerin yersiz/kötü "kullanımındaki" yanlışlık, dilin ya da sözcüklerin hatası, yükü değildir! Kişilerin yanlışları da sadece o kişilerin, o ve ilgili yersiz/bağlamsız, yanlış/kötü davranış ve tutumlarıyla sınırlı tutulmak zorundadır.
Üç yaşından itibaren öğrenilmiş, fark bile olmayan "farkların", gerçekte, doğada ve bütünlükte hiçbir biçimde herhangi ciddi bir fark oluşturmadığı, herkesin her "şey"i tam olarak bildiği, gördüğü ve yaşadığı bir durumun, deneyimin de doğal ve sınırlandırılmış, kapalı koşullarda, herhangi bir ayıbı yoktur[bulunamaz ve aranamaz]! Eşeysel örgen adlarının, tıpta, anatomi ya da fizyoloji bilgisi olarak, Latince ya da başka bir dilde kullanılması da bir şeyleri "çözmekte/aşmakta" yeterli değildir.
Doğru/uygun zaman, zemin ve koşulların, duyacaklarına râzı olan/olacak kişinin, muhabbetin ve hukukun bulunmadığı ilişki ve ortamlarda, dikkatsiz, özensiz bir biçimde tüketiliyor olmasıdır tüm sorun. Söylenilen sözcüklerin değil beklenilmeyen ve istenilmeyen koşullarda, bir dayatma olmasından dolayıdır kişilerin tüm haklı tepkisi. Kişilerin, hangi konu/alan olursa olsun, seslerini yükseltmelerindeki yanlış ya da sorun kadar, kullandıkları ve seçemedikleri sözcüklerin yanlışlığındandır rahatsız olunan. Sorun, esas ya da içerik sorunu değil, yöntem(usûl) sorunudur. Kalabalığın içinde, zaman, zemin ve koşulları, kişileri dikkate almama kabalığıdır.
"Cinsiyetçi küfür" diye bir "tanım/sözcük" de olmaz! Sorun, örgen adlarında ya da "kadın"lara saygısızlık olmasında değil cahil/yetersiz/özensiz/kaba kişilerin, sonuç odaklı ve düşünmeden, özenmeden, çevresine kayıtsız ve saygısızca davranmasından dolayıdır. Eğer eşeysellikteki son aşama, "kulağa üflemek" olsaydı, her ("olumlu/olumsuz") zaman ve zeminde, her durumda, ağzından düşürmediği "söz" ve kısaltma, "AMK" değil "Hay kulağına üfleyeyim!"[KULK] olurdu. Bu durumda, bu sorun, ne kulak kepçesinin ve/ya da deliğinin, ne de bu sözcüğün, "ayıbı", "ahlâklılığı ya da ahlâksızlığı" olurdu.
Buradaki "sorun" ya da yanılsama, kapalı, sınırlı ya da bazı/çoğu ayrıntının iki kişi arasında ya da sır olarak tutulması istenilen özelin, dışarıda ve genelleştiriliyor olmasından dolayıdır.
Tıpta ve tüzede[hukukta], "ayıp", "çirkinlik" vs. ol(a)madığı gibi, zihinde ve zihin dilinde de "ayıp", "pis", "kötü" diye bir sınır(landırma) ya da sonuç(landırma) yoktur. Zihinden, "olumlu/olumsuz", "iyi/kötü" her düşünce ve ayrıntı geçebilir fakat sorumlu olunan/olunması gereken, ağızdan çıkmayabilecek olan söz(cük)ler(imiz)dir. )
(
)
- AHLÂKSIZLIK ile APTALLIK
( [Kişiden] Hakikat isteniyor da dalga geçercesine yanıt veriliyorsa. İLE [Kişiyle] Dalga geçiliyor da kesin yanıt veriliyorsa. )
- AHLÂKSIZLIK ile/ve/değil KÖTÜ/OLUMSUZ AHLÂK
( [not] IMMORALITY vs./and/but BAD/NEGATIVE MORALS )
- AHLÂKSIZLIK ile/ve TANIMAMAK
( Nuh diyor, peygamber demiyor. )
( AHLÂK-I ZEMÎME: KÖTÜ AHLÂK )
- AHLÂM[Ar. < HULM(< AKIL)] değil/yerine/= RÜYÂLAR, HULYÂLAR, UYKUDA GÖRÜLEN ŞEYLER | AÇIK SAÇIK RÜYÂLAR | DÜŞÜ AZMALAR
- AHLANIP VAHLANMAK
- AHLAT ile AHLÂT[< HILT] ile AHLAT
( Gülgillerden, kendi kendine yetişen, üzerine armut aşılanan ağaç, yabanarmudu. | Bu ağacın, armuda benzeyen ve ancak iyice olgunlaştıktan sonra yenilebilen yemişi. | Kaba adam, yol-iz bilmeyen kişi. İLE Bir karışım içindeki parçalar, öğeler. Karışan şeyler. | Gövde yapısının temelini oluşturan öğeler.[AHLÂT-I ERBAA: Kan, salya, safra, dalak.] İLE Bitlis'in bir ilçesi.[Tarihte, mühendis ve mimarların yetiştiği kent.] )
( PIRUS PIRASTER ile ... )
- AHLAT ile GELİNBOĞAN
( Gülgillerden, kendi kendine yetişen, üzerine armut aşılanan ağaç, yabanarmudu. | Bu ağacın, armuda benzeyen ve ancak iyice olgunlaştıktan sonra yenilebilen yemişi. İLE Bir ahlat türü. )
- AHMÂ[Ar. < HAMÂ] ile AHMÂ[Ar. < HAMİYYET] HAMİYET
( Kayınbirâderler. İLE [daha/çok/pek] Hamiyetli. )
- AHMAK KİŞİNİN ARADIĞI değil/yerine/>< AKILLI KİŞİNİN ARADIĞI
( Başkalarında. DEĞİL/YERİNE/>< Kendinde. )
- AHMAK ile/ve APTAL | ile/değil/yerine/>< ABDAL
( | Tehlike gelse de görmeyenler. İLE/VE Tehlike geldiğinde görenler. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tehlike gelmeden görenler. )
( Yapabilecekken yap(a)mayan. İLE/VE Yapmayabilecekken yapan.[dallama/dalyarak] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< ... )
- AHMAK ile ANDAVAL/LI[Yun.]
( Aklını gereği gibi kullanamayan, bön, budala, hamakat gösteren. İLE Ahmak, aptal, beceriksiz, şaşkın, bön, görgüsüz kişi. )
- AHMAK ile/değil/yerine/>< FİLOZOF
( Felsefeyi zorlaştırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Felsefeyi kolaylaştırır. )
- AHMAK[Ar.] ile MÂİK[Ar.]
- AHMAK/LIK ile/ve/değil/ya da HAİN/LİK
( Hain, korkaktır. )
( BELEH: Bönlük, ahmaklık. | BELÎD: İz'ansız, ahmak, sersem, budala, bön. )
- AHMED ve/||/+/<>/> MUHAMMED ve/||/+/<>/> MAHMUD ve/||/+/<>/> MUSTAFA
( Düşünce/de. VE/||/+/<>/> Gerçekleştiğinde. VE/||/+/<>/> Sonucunda[olumlu/olumsuz] VE/||/+/<>/> Vazgeçilebildiğinde. )
- Ahmedî KONUŞ!!!
- AHMEDTU'N-NÂRA[Ar.] ile ETFE'TUHÂ[Ar.]
- AHMES[Ar.] ile AHMEZ[Ar.]
( Kuvvetli, en yiğit kişi. | Katı [yer]. İLE Sağlam, çok sağlam ve dayanıklı. | Suyun içinde sürekli açılıp kapanan ve "denizağzı" denilen bir hayvan. )
- AHMET AFİF PAŞA (1852 - 1920) :
( Levazım Reisi ve Birinci Ferik olarak görev yaptı. Yeniköy'deki Osman Reis Camiini yeniden yaptırdı. )
- AHMET AFİF PAŞA ÇEŞMESİ :
( İstinye Vapur İskelesi karşısında olup Ahmet Afif Paşa tarafından 1908 yılında yaptırılmıştır. Çeşme İstinye Yeniköy sahil yolu yapılırken mezarlık duvarı yanında idi. Taşları numaralanarak kaldırılmış ve İskele yanında yeniden inşâ edilmiştir. Tümüyle mermer olan çeşmenin üstü oymalı, işlemeli saçaklı örtülüdür. Saçak altında kabartma istiridye ve palmet biçiminde süslemeler vardır. Mermer kubbesinin tepesi yivli bir biçimde sona ermektedir. Teknesi kurna biçimindedir. Tekne kenarlarında kırık dal motifleri vardır. İki sütun üzerine oturtulmuş kemeri iki renklidir. Kemerinin üzerinde zarif süsleme vardır. Çeşmenin musluğu ve suyu yoktur. Kitabesinde şöyle yazmaktadır: Ve sekahüm Rabbühüm şeraben tahura" (1326 - 1908). )
- AHMET AFİF PAŞA YALISI :
( İstinye, Yeniköy yolu üzerindeki 261 kapı No. lu yalı Boğaziçi'nin en görkemli tarihi yalılarından biridir. Levazım Reisi Birinci Ferik Ahmet Afif Paşa (1852 - 1920) tarafından 1910 yaptırılmıştır. Yalıya bilahare Misbah Muhayyeş sahip olmuş ve yalı bu isimle anılır olmuştur. Yalı mimar Alexander Vallaury'e yaptırılmıştır. Yalı dört katlı olup dört köşesinde cihannüma kuleleri ile örnek bir tarihi eserdir. Bu muhteşem yalının son sahibi Uzan ailesidir. )
- AHMET ARİF PARKI (KARANFİLDERE) :
( Fatih Sultan Mahallesindedir. 1.954,00 m²'lik bir alanı kapsamaktadır. 1.500,00 m²'lik bir yeşil alanı vardır, 104,00 m²'lik çocuk oyun alanı bulunmaktadır. )
- AHMET BİN ALİ ÇEŞMESİ :
( Sarıyer'de Kestane Suyu yakınlarında bulunuyordu. Çeşmenin kitabesinde "Çıktı üçler himmetiyle Vasfiya Tarih - i tam/İtdi Ahmet bin Ali bu mevkide çeşme bina/İç bu nev ab - ızülali Sadrına versin şifa" yazıyordu. Bu çeşmeye "Ahmet Ağa Çeşmesi" "Kestane Çeşmesi" de deniliyordu. H. 1269, M. 1852 de yapılan çeşme, Hünkâr Suyu ve Kestane Suyu yokuşuna varmadan kayalıkların dibinde idi ama şimdi kalıntısı bile yok. Yol genişletme çalışmaları sırasında ortadan kaldırıldığı anlaşılmaktadır. )
- AHMET CELALETTİN PAŞA CAMİİ :
( Reşitpaşa Mahallesinde bulunan cami yeni inşâ edilen camilerden olup, tarihi özelliği yoktur. )
- AHMET EFENDİ :
( Maden mahallesi muhtarı olarak görev yaptı. )
- AHMET EFENDİ :
( Büyükdere Mahallesinde muhtarlık yaptı. )
- AHMET KAMİLİ EFENDİ ÇEŞMESİ (MERMER ÇEŞME) :
( Taşiskele Parkı içindedir. H. 1228, M. 1813 de Rumeli kazaskeri Ahmet Kamili Efendi tarafından yaptırılmıştır. Çeşme yapıldığında Camiin denize bakan sol köşesinde idi. Camiin bahçe duvarı yapılırken Taşiskele'ye kaydırıldı (1969). Sonraları rıhtım düzenlemesi yapılırken çeşme Taşiskele Parkının ortasına alınmıştır (1998), halen buradadır. Çeşme örneği az bulunan veya hiç örneği olmayan bir çeşmedir. Çeşme, kaide, yalak ve gövde olarak yekpare bir biçimde mermerden yapılmıştır. Çeşme Taşiskele Parkına taşınırken vinçle yerinden kaldırılmak istenmiş, bu sırada yalak kaideden kopmuştur. Bilahare yalağın bir yanı kırılmış ve kırık yerler onarılmış külah da kaybolmuş, aslına uygun olmayan bir külah konulmuştur. Çeşme yapıldığı tarihten 1998 yılına kadar vakıf memba suyu ile beslenirken, bir süre su akışı durdurulmuş, 2006 dan bu yana Ayazma, Yerli su ve Aralık suyu birikiminden akış almaktadır. Kitabesinde şöyle yazmaktadır: Sahib - ül hayrat vel - hasenat imam - ı evvel - i Hazret - i Şehriyari ve Sadr - ı/Rumelili Elhac Hafız Ahmet Kamili Efendi işbu çeşme - i/Latif ile iskeleyi müceddeden bina eylemiştir"(Sene: 1228). )
- AHMET NÂŞİT:
SELİM NÂŞİT ile/ve/||/<>/> ÂDİLE NÂŞİT
( )
- AHMET RASİM ile/ve/||/<>/< AHMET MİTHAT EFENDİ
- AHMET ŞEMSETTİN EFENDİ ÇEŞMESİ :
( İstinye çarşı girişinde Boğaziçi sahil yolu (Emirgan Caddesi) ile İstinye Caddesinin birleştiği köşede ve çınar ağaçlarının bulunduğu küçük parkın içindedir (H. 1181, M. 1767). Çeşme dört cepheli ve hazneli meydan çeşmesidir. Sade olan cepheleri orijinal halinden pek bir şey kaybetmemiştir. Ahşap olan çatısı çok önce yerine betonarme çatı yapılmıştır. Çeşme cephelerinde dört kitabe vardır. Bu kitabelerin birinde çeşmenin 1181 (1767) de Ahmet Şemsettin Efendi isimli bir kişi tarafından yaptırıldığı, bir diğerinde ise 1341 (1926) de (İslâmiyeti kabul eden ve Trandil Şem - i Nur Hanım tarafından su yollarının onarıldığı yazılıdır. Çeşmenin ayna taşı mermerdir. Suyu kaynak Başlısuyudur. Çeşmenin akarı vardır. Kitabesinde şöyle yazmaktadır: Sahib - ül hayrat Kürkçübaşı Ahmet Şemsettin Efendi vesekahüm Rabbühüm şeraben tahura ve cealna minel mai külle şey'in hayy sahib - ül hayrat kokana Trandil Şem - i Nur Hanım". )
- AHMET TURGUTLU KOSTARİKA PARKI :
( Çayırbaşı'ndadır. 2.228,51 m²lik bir alan üzerindedir. 986,63 m²lik yeşil alanı, 135,50 m²lik çocuk oyun alanı, 336,00 m²'lik spor parkı bulunmaktadır. )
- AHMET VEFİK PAŞA (İST. 1823 - 1891) :
( Rumelihisarı'nda yaşadı. Osmanlı devlet adamı, diplomat ve oyun yazarıdır. 1831'de İstanbul'da başladığı eğitimini, Paris'te Saint Louis ‘de tamamladı. 1937'de yurda döndü ve tercüme odasında çalışmaya başladı. 1840'da elçilik katibi ile Londra'ya gitti. Sırbıstan, Eflak ve Boğdan'da görev yaptıktan sonra 1842'de İstanbul'a döndü. Baş mütercim olarak Tercüme odasında görev aldı ve Devlet Salnamesi'nin (Yıllığın) hazırlanmasında görev aldı. Tahran'a elçi olarak gitti. Elçilik binalarına bayrak asma adedini getiren, Tahran'da elçi iken elçilik binasını Osmanlı Devleti toprağı olarak ilan edip bayrak çektirdi. 1857'de kısa bir süre Adalet Bakanlığı yaptı. 1860'da Paris'te büyükelçi, 1861'de Bursa'da Evkaf Nazırı (Bakanı) oldu. Halkın şikayeti üzerine görevinden alındı ve kendisine uzun süre görev verilmedi. Bu süre içinde Türk tarih ve edebiyatına yeni eserler ve tercümeler kazandırdı. 1872'de birinci defa olarak Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) oldu. 1873'te görevinden alındı ve kısa bir süre sonra Edirne Valiliği yaptı. 1878'de ikinci kez Maarif Nazırı, daha sonra da iki kez kısa aralıklarla (4 Şubat 1878 - 18 Nisan 1878 ve 1 Aralık 1882 - 3 Aralık 1882) Başvekil (Sadrazam, Başbakan) olarak görev yaptı fakat görevinde fazla tutulmadı. İkincisinde üç gün sonra görevden alındı.. Türkçülük hareketinin öncülerinden biridir. İlk Türkçe sözlüklerden biri olan Lehçe - i Osmani'yi hazırladı. Fezleke - i Tarih - i Osmani (Kısa Osmanlı Tarihi) ve Hikmet - i Tarih (Tarih Felsefesi) adlı eserleri vardır. Şecere - i Türki isimli eseri Çağatay Türkçe'sinden Osmanlı Türkçesi'ne çevirdi. Bursa valiliği sırasında kendi adını taşıyan tiyatroyu yaptırdı. Moliere'in 16 eserini uyarladı, Vigtor Hugo ve Voltaire'in eserlerini tercüme etti. )
- AHMET VEFİK PAŞA KÖŞKÜ :
( Sadrazam Ahmet Vefik Paşa (1823 - 1891) tarafından Rumelihisarı'nda yaptırılan köşkün yerinde şimdi Boğaziçi Üniversitesine ait binalar bulunmaktadır. Köşkten eser kalmamıştır. )
- AHNÂ'[Ar.] ile AHNÂ'[Ar.]
( Çapraz ve aykırı işler. | Çarpık ve eğri şeyler. İLE Çok alçakgönüllülük gösteren kişi. )
- AHNIT ile AHRAZ
( Sakat, hasta, kötürüm. | Akılsız, aptal. İLE Dilsiz, sağır ve dilsiz. )
- AHRAS[Ar.] ile AHRÂS[Ar. < HÂRİS] ile AHRAZ[Ar.]
( Dilsiz. İLE Koruyucular, muhafızlar. İLE Kirpikleri dökülmüş, çipil gözlü kişi. )
- AHRES[Ar.] ile AHREŞ[Ar.]
( Eski [şey]. İLE Sert, katı [şey]. )
- AHŞÂ[Ar.] ile AHŞÂ'[Ar. < HAŞÂ]
( [daha/çok/pek] Korkunç. İLE Gövdede bulunan bağırsaklar, ciğer gibi şeyler, içirik. | Cihetler, mahaller, bölgeler. )
- AHŞAP DİREKLİ CAMİ ile/||/<> ALTI DAYANAKLI CAMİ ile/||/<> SEKİZ DAYANAKLI CAMİ ile/||/<> TEK KUBBELİ CAMİ ile/||/<> İKİ YARIM KUBBELİ CAMİ ile/||/<> DÖRT YARIM KUBBELİ CAMİ ile/||/<> FEVKÂNÎ(YÜKSEK/YÜKSELTİLMİŞ) ile/||/<> SELÂTİN[< SULTAN] ile/||/<> ULU CAMİ/MESCİD-İ CUMA[İRAN\'DA]
( Örtü bölümünü taşıyan ahşap direklere sahip cami biçimi.[Çok sayıda direkle taşınan ahşap çatılı bu yapılar, genellikle XIII. yüzyıl Anadolu Selçuklu mimarlığında ve sonrasında inşâ edilen bir yapıdır.] İLE/||/<> Merkezi planlı, üzerini örten büyük kubbesi altı sütun ya da paye tarafından taşınan cami biçimi. İLE/||/<> Merkezi planlı, büyük kubbesi sekiz paye ya da sütunça olan cami biçimi. İLE/||/<> İbâdet mekânının tamamını ya da tamamına yakın bölümünü kubbenin örttüğü cami biçimi. İLE/||/<> Merkezi planlı, büyük kubbesi ana eksen üzerindeki iki yarım kubbe tarafından desteklenen cami biçimi. İLE/||/<> Merkezi planlı, büyük kubbesi dört yandan birer yarım kubbe ile desteklenen cami biçimi. İLE/||/<> Bulunduğu yerin eğimi ya da çevresindeki yapıların durumu yüzünden, bir alt yapı üzerine oturtulan camiler. Alt katta genellikle gelir getiren dükkanlar bulunur. İLE/||/<> Sultanlar tarafından yaptırılan büyük camilere Selatin Camii denir. İLE/||/<> Her kentin ya da büyükçe yerleşme merkezinin en büyük camisi.[Cuma namazının topluca kılınması yanı sıra cemaatin bir araya gelmesini gerektiren durumlarda kullanılır.] )
- AHŞAP EV/HIMIŞ ile TOL
( ... İLE Yayla/bahçe kulübesi. | Taş kemerle yapılmış ev/oda. | Küçük köy. )
- AHŞAP ile/ve/||/<> KÖRAĞAÇ
( ... İLE/VE/||/<> Kontratablada orta katı oluşturan ve genellikle yumuşak ağaçlardan hazırlanan bölüm. | Kontratablanın orta kısmında tabla kalınlığının en az yarısını oluşturan, yumuşak ağaçlardan değişik yöntemlerle elde edilen masif ağaç tabakası. )
- AHSEN[Ar.] ile AHZEN[Ar.]
( Pek güzel. İLE Çok hüzünlü, kederli. )
- ÂHŞÜME[Fars.] değil/yerine/= BOZA
- AHTAL[Ar.] -ile
( Çabuk yürüyen. | Boşboğaz. )
- AHTAPOT[Yun.] ile ARGONOT[Yun.]
( Sekiz dokunacında/kolunda yaklaşık 1000 duyarga bulunur. Üç kalbi, dokuz da beyni vardır. İLE Deniz dibinde, kayalara tutunarak yaşayan bir türdür. [Deniz anemonu gibi bitkiye benzer.] )
( Dokunaçlarının herhangi bir parçası koptuğunda/kesildiğinde kopan parça 3 saat canlılığını ve hareketini devam ettirir. İLE ... )
( Eril ahtapotların kollarından biri çiftleşmek içindir ve bu kol altındaki oluk ve kavramaya yarayan ligula adında bir burunla ötekilerden ayrılır. [Bazı ahtapot türlerinde, öteki memelilerin penisinde olduğu gibi kanla dolar.] İLE Erilin eşeysel örgeni(penisi), çiftleşme zamanında, gövdesinden ayrılır, gider başka bir kayada yaşayan dişil argonotu bulur, döller ve sahibine geri döner. [Çok eşli olma çabasındaki baylara da bu "Argonot" adı takılmıştır.] )
( Çiftleşme kolları, bir paket spermi dikkatli bir biçimde dişinin hazne [kafa/gövde] içine yerleştirir. Ardından ligula kırılır ve dişilin içinde yapışık kalır. [Eriller çiftleştikten birkaç ay sonra ölür.] [Ahtapotlar öteki kollarını yenileyebilseler de yeni bir çiftleşme kolu (lingula) üretemezler.] İLE ... )
( Kavanozları açabilir, taşları istiridyeleri açmak için araç olarak kullanabilir ya da kopmuş denizanası dokunaçlarını silah olarak kullanabilirler. [Bazıları sanki iki ayaklı hayvanlar gibi iki kolunun üzerinde yürüyebilir.] İLE ... )
( Kaslarını, kendilerini ileri atmak üzere kullanır ve saatte 40 km. hıza ulaşabilirler. [Bu yöntem ile "uçabilirler" de.(yırtıcılardan kaçmak için kendilerini suyun dışına fırlatmak üzere)] İLE ... )
( İskeletleri olmadığı için gözbebekleri kadar küçük yerlerden bile geçebilirler. [tek sert parçaları papağanınkine benzeyen gagasıdır] İLE ... )
(
ile
)
( HEŞT-PÂ ile ... )
( OCTOPUS vs. ARGONAUT )
( OCTOPUS cum ARGONAUTA ARGO )
- AHTAPOT ile BATTANİYE AHTAPOTU
( Dişilleri, erillerden 40.000 kat daha büyük olabiliyor. Bu türün dişilleri, 2 metreye kadar büyüyebilirken; erilleri, sadece birkaç santimetreye kadar büyüyor.[Hayvanlar arasında, dişil ile eril arasındaki en zıt orandır.] )
- AHTAPOT ile HİNDİSTAN CEVİZİ AHTAPOTU
- [Yun.] AHTAPOT ile KALAMAR
( Omurgasızlarda en zeki olanlar. )
( Kafadan bacaklılardan, dokunaçlı bir tür mürekkep balığı. | Genellikle burun zarı üzerinde çıkan bir ur türü, polip. İLE Bir tür mürekkep balığı. )
( OCTOPUS cum LOLIGO VULGARIS )
- AHTAPOT ile TAKLİTÇİ AHTAPOT
( )
- AHÛ[Ar.] ile ÂHÛ[Ar.]
( Kardeş. | Dost. İLE Ceylan, karaca. | Güzellerin gözü. )
- AHUDUDU ile İZMAVLA
( Ağaççileği. İLE Sarı ağaççileği. )
- AHVÂL[< HÂL]:
OLUŞLAR, BULUNUŞLAR, HALLER, DURUMLAR -<
- AHVÂL değil/yerine/= DURUMLAR
- AHVÂL-İ ŞAHSİYE[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL DURUMLAR
- AHZ U KABZ ile/||/<> AHZ U İTÂ
( İki sözcük de almak anlamına gelir. İLE/||/<> Alıp verme. )
(1996'dan beri)