A ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(42/42)
- YATAK ve SANDALYE/KOLTUK ve AYAKKABI
( Zamanımızın en uzun süre üzerinde geçtiği nesneler. )
( Olabildiğince nitelikli olanlarını tercih etmek ve kullanmakta yarar vardır! )
( ... ve ... ve PAPUÇ[< PÂ-PÛŞ: Ayak örten.][PÂ: Ayak.]
PÂY-GÂH[: Derece, rütbe.| Ayakkabılık.][Türkçe'de PEYKE şeklinde galat olarak kullanılmıştır.][PEYKE: Genellikle eski evlerde bulunan, duvara bitişik, alçak, tahta sedir, kerevet.][KEREVET(Rus.): Üzerine şilte serilerek oturmaya ya da yatmaya yarayan tahtadan seki, sedir.] )
- YATARAK TEDAVİ GÜVENCESİ ve/||/<> AYAKTA TEDAVİ GÜVENCESİ ve/||/<> HASTAHANE AĞI ve/||/<> BEKLEME SÜRESİ
( "Bilinmesi Gereken Tamamlayıcı Sağlık Sigortası Terimleri"ni okumak için burayı tıklayınız... )
- YATKINLIK ile/ve/değil ALIŞKANLIK
- YAVAŞ YAVAŞ ile ADIM ADIM
( Olgun kişi, kendini, küçük başlangıçları adım adım büyük başarılara dönüştürmeye adamıştır. )
( En uzun yokculuklara bile, ufak bir adımla başlanır. )
( İlk adım belki tavanı tepenize indirebilir, fakat az zamanda kargaşa bitecek ve barış ve sevinç gelecektir. )
( Bir sonraki adımınızın ne olması gerektiği hakkında hiçbir zaman bilgisiz bırakılmadınız. )
( Her adım, bir sonraki için yeterli enerji üretecektir. )
( SLOWLY vs. STEP BY STEP
The first steps may bring the roof down on your head, but soon the commotion will clear and there will be peace and joy.
You are never left without knowing what your next step should be.
Each step will generate enough energy for the next. )
- YAVAŞLATMAK ile AĞIRDAN ALMAK
( TO SLOW DOWN vs. TO AVOID SHOWING OFF )
- YAVAŞLA(T)MAK ile/ve/değil/||/<>/>/< AZAL(T)MAK
- YAYANIN: ÖNÜNDEN GEÇMEK değil ARKASINDAN GEÇMEK
( Hızlı ya da belirli bir hızda gidiyorsun diye "yaya beklesin!" diyemeyiz!!! Fren sıkacak, bekleyecek ve yol verecek olan biz bisikletlilerizdir.[her zaman ve koşulda!] )
- YAYMA ile/ve/değil ALAN/INI GELİŞTİRME
( [not] TO EXTEND vs./and/but TO GET WIDE THE/IT'S FIELD )
- YAZAÇ/HARF/ÜNSÜZ ile/||/<> KÖK YAZAÇ/HARF-İ ASLÎ ile/||/<> AKICI ÜNSÜZ/SELÂSET ile/||/<> AKICI ÜNSÜZ/SELÂSET ile/||/<> ÜNSÜZ/SÂKİN ile/||/<> ÜNSÜZ/SÂKİN
( Bir abeceyi oluşturan ve tek başına ya da kendiyle aynı türden öğelerle birlikte bir sesi ya da ses öbeğini göstermek için kullanılan yazı öğelerinin, çizimsel belirtkelerin her biri. İLE/||/<> Bir sözcüğün kökünde bulunan esas yazaç. İLE/||/<> Ağız yolunun kapanması ya da açılmasıyla oluşan ünsüz[re, Idm, nun]. İLE/||/<> Hareke[sesçil im] ile okunmayan yazaç/harf. | Harekesiz yazaçlar. İLE/||/<> ... )
( Zevâtûs-selâse: Üç yazaca sahip olan [ortası illetli] sözcükler.
Zevâtül-erbaa: Dört yazaca sahip olan [sonu illetli] sözcükler. )
- YAZI BİÇİMİ'NDE/FONT'TA:
TIMES NEW ROMAN yerine ARIAL/VERDANA
- YAZICILARIN:
BULUNDUĞUNUZ ORTAMDA değil/yerine AYRI BİR (HAVALANDIRMALI) ODADA BULUNDURULMASI
- YAZIK ETMEK ile/ve AYIP ETMEK
- YAZIN ve ÂDEMCİLİK
( ... VE XX. yüzyılın başında, simgeciliğe karşı bir tepki olarak Rusya'da ortaya çıkan bir yazın akımı. )
- YAZMA ile/||/<> APOGRAF[Yun.]
( ... İLE/||/<> Bir yazarın özgün yapıtının bir kopyacı tarafından temize çekilmiş el yazması. )
- YEDİCE(HAFTA):
BAŞGÜN ile/ve/||/<>/> TOZGÜN ile/ve/||/<>/> ODGÜN ile/ve/||/<>/> ORTAGÜN ile/ve/||/<>/> YEYGÜN ile/ve/||/<>/> ELGÜN ile/ve/||/<>/> ARAGÜN
( Pazartesi İLE/VE/||/<>/> Salı İLE/VE/||/<>/> Çarşamba İLE/VE/||/<>/> Perşembe İLE/VE/||/<>/> Cuma İLE/VE/||/<>/> Cumartesi İLE/VE/||/<>/> Pazar )
- YEĞLEME/TERCİH ile/ve/<> AYIRDINDALIK, FARKINDALIK
( ... ile/ve/<> BÂZGÜŞÂ )
( PREFER vs./and/<> DISTINGUISHNESS, AWARENESS )
- YEĞLEME ile/ve/||/<> ARDINDA OLMAK
- YEL/RÜZGÂR:
SÖNDÜRÜR ile/ve/||/<>/> ALEVLENDİRİR
( Mumu. İLE/VE/||/<>/> Yangını. )
- YEL/RÜZGÂR YÖNLERİNDE:
POYRAZ ile AKYEL/AKÇAYEL/KEŞİŞLEME ile KABAYEL/BOZYEL/KUMKARASI/LODOS ile KARAYEL
( Kuzeydoğu. İLE Güneydoğu. | 135°'lik yön. İLE Güneybatı. İLE Kuzeybatı. )
( Kışın, kar ve soğuk getirir. İLE Uludağ'ın eski adı olan Keşiş Dağı'nın yönüne göre adlandırılmıştır. İLE Güneybatı yönlerden esen sıcak rüzgar. İLE 2-3 gün boyunca devamlı olarak kuzeybatıdan esen rüzgar. )
(
|
)
- YELKEN ile ARİYA[İt. < ARIA]
( ... İLE Sancağı, yelkeni ya da sereni direkten aşağı alma. )
- YELKEN ile AYIBACAĞI
( ... İLE Çift yan yelkenlerden birini sağdan, birini soldan kullanma biçimi. )
- YEL/RÜZGÂR ile AKÎM[Ar.]
( ... İLE Kısır. | Sonuçsuz. | Yağmur getirmeyen yel. [Özellikle Batı'dan ya da Kuzey Batı'dan esen yel.] )
- [ne yazık ki]
YEMEĞİN "YANMASI":
ATEŞ İLE ile/ve/||/<> TUZ İLE ile/ve/||/<> ACI BİBER İLE
( Yemekler, sadece ve doğrudan ateş ile değil fazla kullanılan tuz ya da acı biber, baharat vb. ile de yenilmez duruma düştüğünde kullanılan deyim. )
- YEMEK:
"AYIRDETMEK" değil AYIRMAK
- YEMİN/KASEM[Ar.] değil/yerine/= ANT/AND
- YENİ ile/ve/değil AYRI
- YENİLEME ile ANASTİLOSİS[Yun.]
( ... İLE Yıkılmış arkeolojik yapıların, özgün parçaları bir araya getirilerek yeniden kurulması. )
- YER SİNCABI/GELENGİ/GELENİ ile AVRUPA GELENGİSİ
( Sincap benzeri, memeli ve kemirici bir hayvan. )
- YER YUVARI:
UÇUTYUVAR/KATMAN ile/ve/<> SU YUVARI/KATMANI ile/ve/<> TAŞ YUVARI/KATMANI(YER KABUĞU) ile/ve/<> SICAK YUVARI(MAGMA KATMANI) ile/ve/<> AĞIR YUVAR(ÇEKİRDEK KATMANI)
( 30.000 km. İLE/VE/<> 12 km. İLE/VE/<> 150 km. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> 5.000 km. )
- YERALTI ile/ve/||/<> ALTYAPI
- KÜTLE/YER ÇEKİMİ ile/ve/<> AŞK
( Doğa'da. İLE/VE/<> İnsan'da. )
( Yerçekiminin tutumu, en yüksek bağlantıda olmaktır. )
( The attitude of the gratitude is the highest yoga. )
( In nature. VS./AND On Human. )
( GRAVITATION vs./and LOVE )
- YEREY/ARAZİ[Ar.] ile ÂRIZÎ[Ar.]
( Yeryüzü parçası, toprak. İLE Sonradan olan, dıştan gelen. | Geçici. )
- YERLERDE SÜRÜNME ile/ve/||/<> AYAKLAR ALTINA AL(IN)MA
- YERLERDEYİZ ile/değil/yerine/>< AYAKTAYIZ
( Ayrıysak/ayrıyken. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Birlikteysek/birlikteyken. )
( )
- YERLEŞME/İMPLANTASYON AĞRISI ile ÂDET/REGL AĞRISI
( [kanama] Pembeye yakın bir renktedir.[koyu kıvamlı akıntı durumunda] İLE Daha canlı kırmızı renktedir.[her ay düzenli ve akışkan] )
( [süre] En az 3 saat, en fazla 3 gün. İLE 5 - 10 gün. )
- YERPIRASASI = ASLANKUYRUĞU
( Ballıbabagillerden, eskiden hekimlikte, terletici olarak kullanılan bir bitki. )
( ... cum LEONURUS )
- YERYÜZÜ ile/ve/||/<>/> (")ACUN/DÜNYA(")
( Doğa. İLE/VE/||/<>/> İnsan ve anlam ile. )
- YERYÜZÜ = ARZ = EARTH[İng.] = TERRE[Fr.] = ERDE[Alm.] = TERRA[İt.] = TIERRA[İsp.]
- YETENEK ve/<> AYRICALIK
- (YETERİNCE) SU İÇMEYİ:
UNUTMAMAK ve/||/<> ATLAMAMAK ve/||/<> ERTELEMEMEK
- YETERLİ = ADEQUATE[İng.] = ADÉQUATE[Fr.] = ADEQUATUS[Lat.]
- YETERSİZ" ile/değil/yerine/>< AKILLI
( Daha fazla bilinmek için "uğraşırlar". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Daha fazla bilmek için çalışırlar. )
- YI ...:
"KONUŞACAĞIM/KONUŞMAYA ÇALIŞACAĞIM" değil .ANLATACAĞIM
- YIKAR:
ASIK SURAT ve AŞIRI SÜRAT ve ARSIZ AVRAT ve HAYIRSIZ EVLAT
( Esnafı. VE Sürücüyü. VE Zengini. VE Aileyi. )
- YIKICI ELEŞTİRİ YAPMA! ile/ve/||/<> SAVUNMA! ile/ve/||/<> AŞAĞILAMA! ile/ve/||/<> KÜSME!
- YIKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< AŞMAK
- YIL ile/ve ARTIK YIL
( 365 gün 6 saat. İLE/VE Dört yılda bir gelen 366 günlük yıl. )
( [Çuvaşça] SUL ile/ve ... )
( ÂM, SENE ile/ve ... )
( SÂL ile/ve ... )
( YEAR vs./and LEAP YEAR )
- YILAN ile ANAKONDA[İng.]
( ... İLE Yılanların en ağırı ve en uzunu. [Boyu 6.5 metre olabilir. Kalınlığı 1 metreyi aşar.] )
( ... İLE Genellikle timsah, geyik, jaguar ya da başka anakondalar ile beslenirler. )
( ... İLE Venezuella, Brezilya, Bolivya gibi bazı ülkelerde yaşarlar. )
( ... İLE Avını sıkarak öldüren yılanlar. )
( SNAKE vs. ANACONDA )
( NATRIX cum ... )
- YILAN ile ASALE
( ... İLE Çok zehirli bir yılan. )
- KORULAR'DA:
YILDIZ, BEBEK, EMİRGÂN, TARABYA, BÜYÜKDERE, BELGRAT ile/ve ABRAHAM, BEYKOZ, ÇUBUKLU, KANDİLLİ, VANİKÖY, KUZGUNCUK(FETHİ PAŞA)
( Rumeli yakasındalardır. İLE/VE Anadolu yakasındalardır. )
- YILDIZ = STAR[İng.] = ÉTOILE[Fr.] = STERN[Alm.] = ASTRO/STELLA[İt.] = ASTRO/ESTRELLA[İsp.]
- YİN-YANG ile/ve ANKH
- YIRTICI ile/ve/||/<> AVCI
- YOĞUN ile "AĞIR"
- YOĞUNLUK ile AKIŞMAZLIK/VİSKOZİTE
( Bir nesnenin birim oylumdaki kütlesi. İLE Bir sıvının akmaya karşı gösterdiği direnç. )
- YOĞUN/LUK ile AZ/LIK >< ÇOK/LUK
- YOK OLMA ile AZALMA
- YOK ile/değil ANLAMIN(IN) OLMAMASI
( [not] NONEXISTENT/THERE IS NOT vs./but LACK OF MEANING/SENSE )
- YOKLUK:
TERBİYE EDER ve/+/||/<>/> ADAM EDER
- YOKSA ... ile AKSİ HALDE ...
- YOKSULLUĞU SONLANDIRMAK:
HAYIR İŞİ ile/ve/değil/||/<> ADÂLET
- YOKSULLUK:
YİYECEK BİTİNCE ile/ve/değil/||/<>/> ADÂLET BİTİNCE
- YOL ile AKIM
- YOL ile/ve ALE
( ... İLE/VE Ağaçlıklı yol. )
- YOL ile/||/<> ANALİZİ
( Path analizi (yol analizi) yöntemi )
( Sewall Wright tarafından 1921 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1889-1988) (Ülke: ABD) (Alan: Genetik) (Önemli katkıları: Wright-Fisher modeli, popülasyon genetiği) )
- YOL ile/ve/değil/<> ARAÇ
- YOLA:
AKILLA ÇIKMAK ile/ve/||/<>/> AKILDAN ÇIKMAK
- ... YOLUYLA ile/ve ... ARACILIĞIYLA
- YÖN ile ARA YÖN/ASYÖN
( Belirli bir noktaya göre olan yer, taraf. | Bir şeyin belirli bir noktaya baktığı yan, veçhe. | Bir yere gitmek için izlenilen yol, cihet, istikamet. | Tutulacak, izlenilecek yol. İLE Dört ana yönden ikisi arasında olan yönlerden her biri. )
- YÖNELİM/KIBLE:
NAMAZ ile DUA ile ÂŞIK ile İŞ
( Kâbeye. İLE Her yöne. İLE Kişiye(mâşuğa)/kavrama. İLE Uğraşa. )
- YÖNETİCİ ile/ve/||/<>/> ASKER
( Eski/önceki asker. İLE/VE/||/<>/> Asker. )
- YÖNETİM İŞLEMLERİNDE:
YETKİ ile/ve/||/<> BİÇİM ile/ve/||/<> NEDEN ile/ve/||/<> KONU ile/ve/||/<> AMAÇ
- YÖNETİM ile/ve/<> ADÂLET
( MANAGEMENT vs./and/<> JUSTICE )
- YÖNETİMDE:
YETKİ ve/||/<> BİÇİM/ŞEKİL ve/||/<> NEDEN ve/||/<> KONU ve/||/<> AMAÇ
- YÖNETMEK ile ABRAMAK
( Deniz taşıtlarını yönetmek. )
- YÖNLENDİRME ile/değil ANIMSATMA
- YÖNTEM ile/ve/değil/yerine AHLÂK
( [not] METHOD vs./and/but MORALS
MORALS instead of METHOD )
- YORULMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AŞINMAK
- YORUM ile AÇIKLAMA
( INTERPRETATION/COMMENT vs. EXPLANATION )
- YORUM(LAMA)DA:
VARLIK BAKIMINDAN ile/ve ANLAM BAKIMINDAN
( TO INTERPRET: IN EXISTENCE vs./and IN MEANING )
- YÜK ile/ve/değil/yerine AĞIRLIK
( [not] (")FREIGHT(") vs./and/but BURDEN
BURDEN instead of (")FREIGHT(") )
- YUKARI KUARK ile/ve/||/<> AŞAĞI KUARK
- YUKARI MISIR ile/ve AŞAĞI MISIR
( Doğu. İLE/VE Batı. )
- YUKARI ile AŞAĞI [özellikle asansörde]
( Yukarı çıkacaksanız aşağı okuna basılmaz! Hangi yöne gidecekseniz onun tuşuna basılır. Kendinizi asansör yerine koymayın. Siz nereye gidecekseniz onu bilin yeter. Asansörün programlanması sizin nasıl düşüneceğinizin önceden planlanmış durumudur. Siz tekrar düşünürseniz programı bozmuş olursunuz. )
- YUKARI/DA ile/değil AŞAĞI/DA
( Yukarılarda fazla durma, yel alır; aşağılarda fazla durma, sel alır. )
- YÜKLEM = ATTRIBUTE[İng.] = ATTRIBUT[Fr., Alm.] = ATTRIBUTUM[Lat.]
- YÜKLEME ile/ve/değil/yerine "AKTARMA"
- YÜKLENMEK" ile/ve/<> ABANMAK
- YÜKLÜ ile/ve/<>/> AĞIRAYAK
( Karnında yavru(bebek/fetüs) bulunan. İLE/VE/<>/> Doğurması yakın yüklü. )
- YÜKSEK OMURGALILAR ile/ve AŞAĞI OMURGALILAR
( FIKARİYYE-İ/FEKARİYYE ÂLİYYE ile/ve FIKARİYYE-İ/FEKARİYYE SÜFLİYYE )
- YÜKSEKLİK KORKUSU ile/değil/yerine "ALÇAKLIK" KORKUSU
- YÜKSEK/LİK ile/ve/değil/yerine AŞKIN/LIK, MÜTEAL, YÜCE/LİK
( ... ile/ve/değil/yerine PARA )
- YÜKSELİŞ ile/ve/||/<>/> AŞMAK
- YUMUŞAK ODUN, GÖVDE ODUNUNUN DIŞ TABAKASI = HAŞEB-İ KÂZİB = AUBIER
- YUMUŞAK ile/ve/||/<> AFFETTUOSO[İt.]
( Biraz yumuşak ve duygulu bir biçimde çalınarak. )
- YURO/EURO yerine "AVRO"
- YÜRÜME/"YOL ALMA"[GELİŞİM, DEĞİŞİM]:
AYAKKABI İLE değil AKIL İLE!
- YUSUF HEMADANİ ve/<> ARSLAN BABA
- YUSUFPAŞA ile/ve AKSARAY
- YUVARLAK ile/ve ALTIGEN
( En uygun/ideal biçim. İLE/VE Küreye en yakın biçim. | Belirli/sınırlı bir alanı en iyi ve en az boşluk kalacak biçimde değerlendirmeyi sağlayan biçim. | Arı peteğinin her bir kovuğu. )
- YUVARLANMAK ile/ve/||/<> AĞNAMAK
( ... İLE/||/<> Hayvanın yere yatıp yuvarlanması. )
- YÜZÇEÇ ile GÖĞÜS YÜZGECİ ile SIRT YÜZGECİ ile KARIN YÜZGECİ ile KUYRUK YÜZGECİ ile ANAL YÜZGEÇ
( FIN vs. PECTORAL FIN vs. DORSAL FIN vs. PELVIC FIN vs. CAUDAL/TAIL FIN vs. ANAL FIN vs. )
- %51 ve %49 ve/||/<>/> %66 ve 33 ve/||/<>/> %91 ve %9 ve/||/<>/> %99 ve %1
( [Herhangi bir durumda, işte/hizmette ya da süreçte ...]
İlk bakılması, dikkate alınması gereken. VE/||/<>/> İkinci ve/ya da ayrıca bakılması, dikkate alınması gereken. VE/||/<>/> Üçüncü ve/ya da ayrıca bakılması, dikkate alınması gereken. VE/||/<>/> Dördüncü ve/ya da ayrıca bakılması, dikkate alınması gereken. )
- YÜZERGEZER/SUCULKARACIL/AMFİBİ[Fr. < AMPHIBIE] ile/ve/||/<> AMFİBYUMLAR
( İki yaşamlılar. | Yüzergezer. İLE/VE/|/<> Kurbağa ve semenderleri içine alan iki yaşamlı omurgalılar sınıfı. )
- YÜZEY KİMYASI ile/||/<> ARA YÜZEY KİMYASI
( Yüzeylerdeki kimyasal süreçleri inceleyen bilim dalı. İLE/||/<> Ara yüzeylerdeki kimyasal süreçleri inceleyen bilim dalı. )
- YÜZEYSEL ile/değil/yerine/>< ANSİKLOPEDİK
- ZÂHİR ve/<> ÂHİR
- ZÂHİR ile AŞİKÂR
- ZAHİRÎ ile/ve HARİCÎ ile/ve AYNÎ
- ZÂHİRLER ile ÂRİFLER
( Tariften anlar. İLE Halden anlar. )
- ZAKKUM[Ar.] değil/yerine/= AĞIAĞACI/AĞIÇİÇEĞİ
( Zakkumgillerden, çiçekleri beyaz ya da pembe renkli, çoğunlukla kurumuş dere yataklarında kendin kendine yetişen, ağılı bir bitki. )
( NERIUM OLEANDER )
- ZÂLİM <>/>< ÂLİM
( Zâlim olan, âlim olabilir fakat zâlim olan, ârif ol(a)maz. )
( Yol sırasında, süreçte, kimin zâlim, kimin âlim olduğu/olacağı bilinmez. )
- ZAMAN:
BEKLEYİNCE ile/ve/||/<> GECİKİNCE ile/ve/||/<> ÜZÜLÜNCE ile/ve/||/<> MUTLU OLUNCA ile/ve/||/<> ACI ÇEKİNCE ile/ve/||/<> SIKILINCA
( "Yavaşlar". İLE/VE/||/<> "Hızlanır". İLE/VE/||/<> "Can yakar". İLE/VE/||/<> "Kısallır". İLE/VE/||/<> "Bitmek bilmez". İLE/VE/||/<> "Uzar". )
- ZAMAN(ve "SÜREKLİLİK/TE"):
DEVİM BİRİMİ ile/ve/||/<>/> ANLARIN TOPLAMI ile/ve/||/<>/> VEHMİ ile/ve/||/<>/> RED ile/ve/||/<>/> ZAMANDAN BAĞIMSIZLIK
- ZAMAN YÖNETİMİNDE:
ACİL ve ÖNEMLİ ile/ve/||/<> ÖNEMLİ ve ACİL DEĞİL
ile/ve/||/<>
ACİL DEĞİL ve ÖNEMSİZ ile/ve/||/<> ÖNEMSİZ ve ACİL
( Hemen yap/alım! İLE/VE/||/<> Yapacağımız zamanı belirle/yelim!
İLE/VE/||/<>
İşi yapabilecek biri(leri)ne yönlendir/elim! İLE/VE/||/<> Yapma/yalım! )
- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI
( Zamlanmış AN. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE ÂN'ın ÂN'a geçtiği AN'daki AN! )
( "Anlamlı" bir yaşam sunar. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Mutlu bir yaşam sunar. )
( Dirimlilik içinde. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Sürekli dirimlilik ile. )
( [kökeni/etimolojisi] ZEMAN[Ar.]: Eskime, bir nesne üzerinde sürenin geçmesi. > ZAMAN: Süre, eskiye, geçmişe karışan süre. [Ar.] Somut bir anlamı varken, gerçek bir nesneyi yansıtırken soyutlaştı. İki nesne arasında, birinden ötekine giderken geçen süreye, eskiye karışan süreye zeman denirken sonraları vakt anlamında soyut bir varlığı yansıtır oldu. )
( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Göktanrı dili.(N) )
( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Bilginin kaynağı. (N) | [Özdek/Madde'nin kaynağı (H).] (HN) )
( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Akıllı enerji. )
( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Dişil ve eril enerji olarak ikili sistemi yansıtır. )
( [Sümer Türkçesi'nde]... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Gök Tanrı. )
( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Evrenin başlangıcının simgesi. )
( Zaman, AN'ların birbirini izlemesidir. )
( Zaman sonsuzdur, ama sınırlıdır; ebediyet ise şimdi'nin zerresindedir. )
( Zaman içindeki ebediyet sadece tekrarlanıştır. )
( Zaman, yalnızca, bilinçte varolur. )
( Zaman, bizi zamanın dışına götüremez. )
( Zamanın getirmiş olduğunu, yine zaman götürecektir. )
( Zaman, içindeki bir deneyimdir ama deneyimleyen zaman-ötesinde. )
( Zamansızlık içinde, "ebediyen" sözcüğünün bir anlamı yoktur. )
( Batmayan güneşi bulanlar için zaman diye bir şey yoktur. )
( Zamansız olan, zamanı bilir; zaman ise zamansız olanı bilmez. )
( Zaman-ötesi olana ancak zaman-ötesi olanla erişilebilir. )
( İnandığınızı yapın ve yaptığınıza inanın. Başka her şey enerji ve zaman savurganlığıdır. )
( Nasıl, okyanusun her bir damlası okyanusun tuzunu taşırsa, öylece her AN da ebediyetin lezzetini taşır. )
( Bir kez, Şimdi'de iyice yerleşirseniz, gideceğiniz başka yer olmaz. )
( Anımsanan ile yaşanan an arasında, bir an'dan bir an'a gözlemlenebilen bir temel fark vardır. Yaşanan an, zamanın hiçbir noktasında, anımsanan olamaz. İkisi arasında, sadece yoğunluk değil çeşit farklılığı vardır. Yaşanan an, hiçbir yanılgıya yer vermeyecek biçimde öyledir. )
( Yaşanan an gerçektir, halbuki anımsananda bir hayli kararsızlık ve belirsizlik vardır. )
( Yaşanan anı eşsiz kılan nedir? Apaçıktır ki, sizin mevcut olduğunuz duygusu. Bellekte ve beklentide, bunun gözlem altındaki bir zihinsel hal olduğu hakkında açık ve belirgin bir duygu vardır; yaşanan anda ise bu duygu en başta, bir hazır bulunuş ve farkında oluş duygusudur. )
( ÂN-I GAYRI MUNKASİM: BÖLÜNEMEYECEK OLAN AN! )
( Mutlak, zamandan öncedir. )
( Bellek ve beklenti olmadıkça zaman da yoktur. )
( El'in sermayesi. [Kendinin olmayan] ["Allah'a ait olan"] )
( Ne içindeyim zamanın
Ne de tümüyle dışında
Yekpâre, geniş bir ÂN'ın
Parçalanmaz akışında )
( Yüzünü toprağa indir dem-be-dem Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem )
( Dem, bu demdir, dem, bu dem! Dem, bu demdir, dem, bu dem! )
( An, bu andır, an, bu an! An, bu andır, an, bu an! )
( BÎ HENGÂM[Fars.]: Vakitsiz. )
( CARPE DIEM: GÜNÜ/ÂNI/YAŞANANI YAŞA/YAKALA! [Lat.] [günlük yaşa değil!] )
( HAKUNA MATATA: AN'I YAŞA! [Kenya dilinde] )
( CHRONOS ile/ve/||/<>/değil/yerine CAIROS )
( Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Ahmet Hamdi TANPINAR )
( ZAMAN'ı...
Durdurmak istiyorsan... ÖPÜŞ!
Duyumsamak istiyorsan... YAZ!
Bırakmak istiyorsan... SOLUK AL!
ZAMAN'da...
Yolculuk yapmak istiyorsan... OKU!
ZAMAN'dan...
Kaçmak istiyorsan... MÜZİK DİNLE! )
( Zaman, herşeyin aynı anda olmasını engellemek için doğanın kullandığı araçtır. )
( Time is endless, though limited, eternity is in the split moment of the now.
Time exists in consciousness only.
Time is a succession of moments.
Time is an inner experience but the experiencer is timeless.
The absolute precedes time.
What time has brought about, time will take away.
The timeless can be reached only by the timeless.
Time cannot take us out of time.
Just as every drop of the ocean carries the taste of the ocean, so does every moment carry the taste of eternity.
The timeless knows the time, the time does not know the timeless.
Eternity in time is mere repetitiveness.
In the timeless the words 'for ever' have no meaning.
Without memory and expectation there can be no time.
Once you are well-established in the now, you have nowhere else to go.
Do what you believe in and believe in what you do. All else is a waste of energy and time.
Between the remembered and the actual there is a basic difference which can be observed from moment to moment. At no point of time is the actual the remembered. Between the two there is a difference in kind, not merely in intensity. The actual is unmistakably so.
The actual is real, while there is a good deal of uncertainty about the remembered.
What makes the actual unique? Obviously, it is your sense of being present. In memory and anticipation there is a clear feeling that it is a mental state under observation, while in the actual the feeling is primarily of being present and aware. )
( An olmadan, zaman olmaz; ancak, sonsuz zaman olmadan da ân'a ilişkin düşünüş olmaz. )
( ZAMAN ve/değil/yerine/||/<>/< AN
Kaygının neden oldukları, olabilecekleri ve ortadan kaldırılmasındaki araç ve çözümlerin merkezinde, zaman ve algı yönetimi bulunur.
Geleceğin olumsuzu olan ve "Ya ..." ile başlayan düşünce, söz ve kaygıların yanlışlığı ve yanıltıcılığını da ancak yoğunlaşılması gereken iki düşünce üzerinde/n aşabiliriz. Birincisi, en az %51 olmak üzere, ŞU AN'da ve BURADA bilincinin yanı sıra, ikinci olarak, %46-48 oranında da geleceğin belirgin ve olumlu bakışı olan "... İSTİYORUM." düşüncesi ve sözüyledir. Tabii, tortuları, bahaneleri, mazeretleri, yani "... da"/"... ama" sözlerinin tamamen devre dışı tutulmasıyla.
Geçmişin olumsuzu olan "Keşke ..." düşünce ve sözü, hiçbir zaman düşünülmeyeceği gibi, geçmiş ve değişmezliğini ancak geçmişin olumlu deneyimlerini, "İyi ki ..." düşünce ve sözüyle, isabet kaydedilmiş, olumlu durumlar, kayıtlar, süreç ve sonuçlarla dengeleyebiliriz.
"Belirsiz" olan geleceğin belirli kılınmasını da, "Değişmez" olan geçmişin tatminkârlığını da şu anda ve buradaki bilincimiz belirlemektedir. Yaşanmış ve "değişmez" olanların pişmanlığı ya da yaşanmamış ve "belirsiz" olan belirginliğini, ancak ve ancak şu anda ve buradaki %99'lara çıkarılabilecek düşünce, eylem ve tutumlarımızla, direncimizle[ihtiyârımızla] belirleyip, geri kalan sürecin de isteklerimizle/istencimizle[irâde] doldurulması, anlamsız ve değersiz kaygıların ortadan kalkması, daha verimli bir yaşam ve kendilik deneyiminin verimliliğiyle taçlanacaktır.
Kaygının ortadan kalkmasındaki en önemli yani öncelikli bilgi ve uygulama, pek alışık olmasak bile mutlaka sürekli anımsanması ve devrede tutulması gereken, bilinemeyecek olanların varolduğu ve bilinemeyecekleri yönündeki teslimiyet ve tevekkülümüzdür. Bu, ilk başta ve çoğumuz için pek geçerli ve olanaklı "görülmese" bile hep birlikte yaşıyor olduğumuz halde, her birimizin, "kendini öncelikli ve ayrıcalıklı görerek", "sürekli ve tek kazananın kendimiz olması gerektiği" "düşüncesi/zannı", tavrı ve tutumu kadar yanlış ve yanıltıcı, bir başka ötekileştirici ve birbirimizden uzak düşürücü büyüklükte bir tutum olamaz.
Bir başka kaygı verici ve büyük yanlışlardan biri de, hepimizin, kendi ve yakınları için, aynı anda, "en"leri istemesi, dilemesi ve dile getirmesidir. Herşeyin "en güzeli"ni, "en baştakini/tepedeki"ni, "en değerlisi"ni, "en başarılısı"nı, "en güçlüsü"nü, "en büyüğü"nü, sürekli diline dolamış bir birey ve toplum için de refah ve ferah söz konusu değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır.
Olan biten herşeyin uclarında ve uçurumlarında dolaşmanın, iddia sahibi olmanın, bir anlamının, bir değerinin olmayacağını, teknolojinin hızlı gelişimi ve konforun artmasındaki yanılgının taşıdığı, ne ve "ne kadar" yaşanılacak olursa olsun, her şeyi ve herkesi, sonuç odaklılıkla, süreci, bir şeyleri, başlamadan bitirmenin peşinde koşulduğu, yaşamın, tavında, kıvamında, hızlı gitmek yerine yavaş yaşamanın değeri bilinmediği, önceliği yaşanmadığı sürece daha da anlamsız bir kartopu-çığ ilişkisine döneceğini görememenin bedelleri, her ne kadar istenilmese de ne yazık ki, gerçek anlamda "kaygılanmamızı" gerektirecek çok büyük sorunların oluşacağına ve çığ altında kalarak, ezilerek yok olunacağına bir kanıttır.
"En büyük" ya da tek kaynağı "merak" olan, ancak sonuçların değer gördüğü niteliksiz "sorgulamaların" da ne içeriği, ne süreci, ne de sonucu, kişileri ve toplumları hiçbir nitelikli sonuca götürmeyeceği gibi, kendi, yakınları, vatanı, toprağı, bayrağı, sancağı, dili ve geleceği için "kaygılanılması" gereken bir durumu da ortaya sermektedir.
"Geleceği/ni merak eden/ler,
fallara değil mezarlıklara baksın!"
Bireysel ve toplumsal olarak "kaygılanmak" durumunda kalacağımız olumsuz durumları, zihnimizin üst köşelerinde, kenarda tutmak üzere, tekrar kaygının çözümlerine yönelik kişisel yönetim bilgilerimize geri dönelim...

Kaygı DEĞİL/YERİNE Saygı - B (bile değil) )
( [daha iyi olabilmek için zihnin yönlendirilmesi gereken] Olumsuz/sorunlu/yetersiz/hasta(lıklı) vb. durumlarda. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Olumlu/mutlu/yeterli durumlarda. )
( [Odaklanılması gereken] Daha az. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Daha çok. )
( )
( En mutsuz kişi, geçmiş ve/ya da geleceğe (fazla) odaklı olandır. )
(
ZAMAN
Bankada bir hesap sahibi olduğunu düşün, hesabına her sabah $ 86.400 para yatırılıyor, fakat bu paranın hepsini akşama kadar harcamak zorundasın, ertesi güne transfer edilemez. Paranı kullansan da kullanmasan da hesap her akşam sıfırlanıyor. Ne yaparsın? Tabi ki hepsini harcamaya çalışırsın. Hepimiz Zaman adlı bu bankanın müşterileriyiz. Her sabah 86.400 saniyeye sahip oluyoruz, her akşam gün boyunca kullanmadığımız saniyelerimiz kadar zarara girmiş oluyoruz, yarına transfer edilemez. Her sabah hesabımız dolar, her akşam boşalır. Geri dönüş yok, saniyelerini ŞU AN`ı yaşayarak harca, en iyisi bunlarla iyi bir yatırım yap. Sağlık, mutluluk ve başarı için! Zaman kaçıyor. Her gün işinin en iyisini yap.Bir senenin değerini anlamak için,
sınıfta kalmış bir öğrenciye sor.
Bir ayın değerini anlamak için,
8 aylık bir bebek doğuran anneye sor.
Bir haftanın değerini anlamak için,
haftalık dergi çıkaran bir editöre sor.
Bir saatin değerini anlamak için,
kavuşmayı bekleyen sevgililere sor.
Bir dakikanın değerini anlamak için,
trenini kaçıran yolcuya sor.
Bir saniyenin değerini anlamak için bir kazayı önleyemeyen sürücüye sor.
Bir saniyenin yüzde birinin değerini anlamak için olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan koşucuya sor.
Her anını değerlendir, her dakikanı çok özel biriyle paylaş.
Zamanında ortak edebileceğin kadar özel biri. Unutma zaman hiç kimse için durmaz.
Geçmiş zaman Tarih,
Gelecek zaman Gizemli,
ŞU AN ise
sana verilen gerçek bir armağandır.
------------------------------
1000 yılın değerini anlamak için sene değerini iki hane olarak programlamış olan bir programcıya sorun.
100 yılın değerini anlamak için El değiştirmeye (Handover) tanık olmuş bir Hong Kong vatandaşına sorun.
70 yılın değerini anlamak için ölmekte olan bir insana sorun.
40 yılın değerini anlamak için çölde dolaşmış (traveled in the wilderness) bir Yahudi'ye sorun.
7 yılın değerini anlamak için 7 yıllık iznini (sabbatical leave) alamamış bir profesöre sorun.
5 yılın değerini anlamak için bir daha seçilememiş bir milletvekiline sorun.
Bir milisaniyenin değerini anlamak için şehri karanlığa gömen bir elektrik (power) mühendisine sorun.
Bir mikrosaniyenin değerini anlamak için pentium makine almış olan birine sorun.
Bir nanosaniyenin değerini anlamak için yeni terfi etmiş bir dijital devreler tasarımcısına sorun.
Bir pikosaniyenin değerini anlamak için birçok patentin sahibi olan analog devreler tasarımcısına sorun.
Bir femtosaniyenin değerini anlamak için Nobel Ödülü kazanmış fizikçiye sorun.
)
( TARFET-ÜL-AYN: Bir kere göz açıp kapayıncaya kadar olan AN.
ÂNÂT, LÂHZE: An. Göz ucu ile bir kere bakıncaya kadar geçen zaman.
VEHLE: Dakika, An. ["O günün vehrinde" DEĞİL "O günün vehlinde"] )
( RÛZİGÂR/ZAMAN ile/ve/<>/değil/yerine DEM )
( [not] TIME vs./and/<>/but MOMENT )
( TEMPS avec/et/<> MOMENT, NUANCES )
( ZEIT mit/und/<> MOMENT )
( TEMPUS cum/et/<> ... )
( TIEMPO con/y/<> MOMENTO/RATO )
( TEMPO con/e/<> ATTIMO/MOMENTO )
( KALA ile/ve/<>/değil/yerine ZEN )
( ... ile/ve/<>/değil/yerine LAN )
- ZAMAN ile ARASIZLIK
( TIME vs. WITHOUT INTERRUPTION )
- ZAMAN('DA) ile/ve/<> AN('DA)
( Kul. İLE/VE/<> Allah. )
( Gövdede ve zannında. İLE/VE/<> ... )
- ZAMBAK ile ADA SOĞANI
( ... İLE Zambakgillerden, soğanından ilaç olarak yararlanılan bazı nesneler elde edilen çok yıllık bir bitki. )
( ... cum URGINEA MARITIMA )
- ZAMBAK ile AFRİKA ZAMBAĞI
- ZAMBAK ile AKÇÖPLEME
( ... İLE Zambakgillerden, yapraklarının uzun, geniş olması, çiçeklerinin güzelliği dolayısıyla bahçe çiçekleri arasına giren zehirli bir bitki cinsi. )
( ... cum VERATRUM ALBUM )
- ZAMBAK ile/= AKZAMBAK
( Zambakgillerden, 90-100 cm. yüksekliğinde, güzel ve iri çiçekli, çok yıllık bir süs bitkisi, top zambak. İLE/= Zambakgillerden, süs bitkisi olarak yetiştirilen, çiçeği diş ve yüz şişlerinin tedavisinde kullanılan bir bitki. )
( LILIUM CANDIDUM )
- ZAMBAK ile ARTVİN ZAMBAĞI
- ZAMBAK ile/||/<> ASPİDİSTRA[Fr.]
( ... İLE Zambakgillerden, genellikle saksıda yetiştirilen, yaprakları doğrudan doğruya topraktan çıkan bir süs bitkisi. )
- ZAMİR[Ar.] değil/yerine/= ADIL
- ZAMK[Ar. < ŞAMĞ] ile ARAP ZAMKI/ZAMK-I ARABÎ
( Akasya, kitre, sütleğen vb. ağaçların kabuklarından sızarak donan, eriyiği yapıştırıcı olarak kullanılan, renksiz ya da sarı kırmızımtırak renkte biçimsiz nesne. | Bu nesnenin yapıştırıcı olarak kullanılan eriyiği. İLE Akasyadan elde edilen bir zamk. )
- ZAN:
"ÖNE SÜRÜLEBİLECEK BİR ŞEY"
değil
ANCAK, KABUL EDİLECEK BİR ŞEY
- ZAN ile/değil ATIF
- ZARÂFET:
"GÖZE BATMAK" değil/yerine/>< AKILDA VE GÖNÜLDE KALMAK
- [ne yazık ki]
ZARARLILARIN TÜKETİMİNDE:
(")İLGİLİ(/LİK)(") ile/ne yazık ki/<>/> ALICI(/LIK) / MÜŞTERİ(Sİ OLMA) ile/ne yazık ki/<>/> BAĞIMLI(/LIK)
( Başlangıçta. İLE/NE YAZIK Kİ/<>/> Ortada. İLE/NE YAZIK Kİ/<>/> İleride. )
- ZÂT ile/ve/||/<> AYN
- ZATEN" ile/değil/yerine/<>/< AKSİNE/BİLAKİS
- ÖZÜNLÜ/ZÂTÎ ile ARAZÎ
( Öze ilişkin.(Tikellerin gerçekliğinde yer alır.) İLE İlineksel.(Tikellerin gerçekliğinde yer almaz.) )
( İnsan ve ata nispetle "canlı". İLE İnsana nispetle "gülen". )
- ZÂT-ÜL-ERCÜL-İL-MAFSALİYYE[Ar.] ile ARTHROPODES[Fr.] ile ...
( Eklembacaklılar. )
- ZÂVİYE değil/yerine/= AÇI
- ZEEMAN İLE STARK İLE PASCHEN-BACK ile/||/<> ATOMİK YARILMALAR
( Dış alanların atomik spektrum çizgilerine etkisi. )
( Formül: ΔE = μB·B )
- ZEKÂ:
(HIZLI) (İSÂBETLİ) "BİRLEŞTİRME/BAĞLANTILANDIRMA/KESKİNLEŞTİRME" BİLGİSİ ile/ve/değil/||/<> AYIRMA BİLGİSİ/YETİSİ
- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK
( Birleştirme/bağlantılandırma üzerine ve becerisi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ayırabilme, dışarıda bırakabilme üzerine ve becerisi. )
( Kendini düşünür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< [Önce kendiyle birlikte] Başkalarını da düşünür. )
( Sunulmuş/bahşedilmiş olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kişinin kuracağı. )
( Dün zekiydim, dünyayı değiştirmek isterdim. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum. )
( "Savaşta". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Barış için! )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bağ. | Eskiden, develerin ayağına bağladıkları bağ. | Kendini, gereksinimi duyulan şeyi, kendi aracılığıyla elde edilen özel bir sıfatla kayıtlandırmış zât. )
( )
( Sözel/yazınsal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Matematik. )
( Dilin becerisi/hüneri. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Dilin freni. )
( Yakını gösteren ışık/huzme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Uzağı gösteren ışık/huzme. )
( Ne yapacağını "bilmek", istenç/irâde[yapma bilgisi/gücü/isteği]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ne yapmayabileceğini bilme[bilgisi/gücü/isteği], direnç/ihtiyâr. )
( Kısa sürede [kazanırsa/belki/kısmen] "kazan[dır]ır". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Orta ve uzun sürede kazan[dır]ır. )
( )
( [Kişileri ...] Ayrıştırır, uzaklaştırır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Birleştirir, buluşturur. )
( [öteki ucu] Asalaklık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Aptallık. )
( Keskinleştirmek üzere. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yetkinleştirmek üzere. )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Hind felsefesindeki temel kavram RTA, Yol (Rota, route, road) anlamına gelmektedir. Ratio'nun kaynağı olan Ratis ise, Lâtince'de, bağ çubuklarını boylarına göre düzlemektir, denk etmektir. Eski Yunan'da, muntazam dizilmiş kolye anlamında, "cosmos", düzenli evren ("Cosmos") ile, akıl, dil, "Logos (uyumlu dil ve Akıl)", "Nomos", "Ethos" [yüce değerlere yönelme] arasındaki eşdeğerlik demektir. Japonların "Kannagara no michi"si, Arapların "Şeria"sı da aynı, doğru yol, anlamındadır. )
( INTELLIGENCE vs./and/but/||/<>/< REASON/RATIO
REASON/RATIO instead of INTELLIGENCE )
( [nicht] INTELLIGENZ mit/und/||/<>/< VERNUNFT )
- ZEKÂ[Ar.] değil/yerine/= ANLAK
- ZEKÂ ile/ve/değil AYIRDINDALIK
( [not] INTELLIGENCE vs./and/but DISTINGUISHNESS )
- ZEKÂNIN ELVERMESİ" ile "AKLIN BASMASI"
- ZELÎL[Ar. < ZİLLET] değil/yerine/= AŞAĞILANAN/HOR GÖRÜLEN
( HOR, HAKİR, ALÇAK, AŞAĞI TUTULAN, AŞAĞILANAN )
- ZEMİN ile/ve/<> AĞ
- ZEMİN ile ALTYAPI
( GROUND vs. SUBSTRUCTURE )
- ZEN:
ANLAMI (")ANLAMSIZLIĞI/NDA(") ile/ve/||/<> (")ANLAMSIZLIĞI(") DA ANLAMLILIĞINDA
- ZEN:
ANLAŞILABİLMESİ ANLAŞILAMAMASINDA ile/ve/||/<> ANLAŞILMAMASI DA ANLAŞILABİLMESİNDE
- ZEVK ile/>< ACI
( İkisi de inletir. )
- ZEYTİN ile ANTİPASTİ[İt.]
( ... İLE Zeytin, çiğ sebze, turşu. )
- ZEYTİNYAĞI'NDA:
BURUN YAĞI ile/ve AYAK YAĞI
- ZİHİN HESABI değil/yerine/= AN SAYIŞI/USTAN SAYIŞ
- ZİHİN değil/yerine/= ANLIK
- ZİHİNSEL SEZGİ ile/ve/değil AKILSAL SEZGİ
( Zihin, fukarâ olursa akıl, ukalâ olur. )
- ZİHNÎ ile/ve AYNÎ
( MENTAL vs./and ... )
- ZİKR ve/<>/=/+ AMEL
- ZİMOGEN ile/||/<> AKTİF ENZİM
( Zimogen inaktif öncül, aktif proteolitik kesim. )
( Formül: Pepsinojen İLE pepsin )
- ZİNCİR ile APİKO[İt. < A PICCO]
( ... İLE Geminin, zinciri toplayıp demirini kaldırmaya hazır olması. | Hazır, tetik. | Derli toplu, süslü, şık. )
- ZIPLAMAK ile/değil ATILMAK
- ZİYÂDE[Ar.] değil/yerine/= ÇOK, DAHA ÇOK | ARTMA, ÇOĞALMA | ARTAN, FAZLA KALAN | ÇOK BOL | AŞIRI, FAZLA
- ZOR ANLATMAK ile/değil/yerine ANLATMAKTA GÜÇLÜK ÇEKMEK
- ZOR İŞ değil AZ COŞKU/AŞK
- ZOR ile "AĞIR"
- ZOR ile/ve/değil/||/<>/< AYRINTILI
- [ne yazık ki]
ZORBALIK ile/ve/değil/<>/> AKRAN ZORBALIĞI
- ZORLAMA ile/ve/||/<> ABARTI
- ZORLUKLARA/SIKINTILARA:
KATLANMAK ile/ve/||/<> AYAK UYDURMAK
- ZORUMA GİDİYOR ile AĞIRIMA GİDİYOR
- ZORUNLU (ÖNERME) = ZARURİYE-İ MUTLAKA = APODICTIC[İng.] = APODICTIQUE[Fr.] = APODIKTISCH[Alm.] = APODEIKTIKOS[Yun.]
- ZORUNLULUK ile/ve/değil/||/<> ASGARİ KOŞUL
- ZORUNLULUK ile/ve/değil/||/<>/>/< AŞKINLIK
- ZÜLCENAHEYN:
İLİM ve/ HİKMET ve/ AŞK ve/ MUHABBET
- ZÜLL[Ar.] değil/yerine/= ALÇALMA, HORLUK, HAKİRLİK, ZİLLET
- ZULÜM/ZÂLİM ile ADÂLETTEN UZAKLAŞMAK/UZAKLAŞAN | BİR ŞEYİN YERİNDE OLMAMASI
( ADALETTEN UZAKLAŞMAK/UZAKLAŞAN | BİR ŞEYİN YERİNDE OLMAMASI )
- ZURNA[Fars.] ile/ve ARAKIYE/MEY
( Keskin bir ses çıkaran ve çoğu zaman davulla ya da dümbelekle birlikte çalınan soluklu çalgı. İLE/VE Küçük zurna. Doğu Anadolu'da kullanılır. | Dervişlerin giydiği, tiftikten yapılmış ince külah. )
(1996'dan beri)