Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

[... yerine ...] BAĞLAÇLI

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 27 Ekim 2024 ]
itibariyle 13667 başlık/FaRk yer almaktadır.

- DOĞAL OLARAK ile/değil/yerine ARAYA, ZAMANIN GİRMESİ NEDENİYLE


- DOĞAL OLARAK ile/ve/değil/yerine KENDİLİĞİNDEN


- DOĞAL/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİĞİNDEN/LİK


- DOĞAL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOĞAYA UYUMLU


- DOĞAN ile/değil/yerine ESPERİ

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Ava alıştırılmayan, bir tür doğan. )


- DOĞDUĞUMUZ YER ile/ve/değil/yerine/> DOYDUĞUMUZ YER ile/ve/değil/yerine/> DOLDUĞUMUZ YER


- DOGMA[Yun.] değil/yerine/= İNAK


- DOĞRU SÖYLEYEN ile/değil/yerine/ya da/>< "ÇOK İYİ YALAN SÖYLEYEBİLEN"


- DOĞRU SÖYLÜYORSUN yerine SÖYLEDİĞİN SÖZ DOĞRU


- DOĞRU/LUK ile/ve/değil/yerine OLANAKLI/LIK


- DOĞRU/LUK ile/ve/değil/yerine UYGUN/LUK


- DOĞRU/SÂDIK ile/ve/değil/yerine OLDUĞU GİBİ

( Doğru, gün gibi âşikârdır. )

( RIGHT vs./and AS WHAT IT IS )


- DOĞRU/YANLIŞ ile/ve/değil/yerine EN AZ YANLIŞ

( Bazen/bazı durum/konu/olaylarda, doğru ya da yanlış üzerinden değil, en az yanlışı düşünerek[hesaplayarak, göze alarak] hareket etmek, karar almak durumunda/zorunda kalabilir/olabilirsiniz. )


- DOĞRU ile/ve/yerine/değil GEREKTİĞİ GİBİ

( Eğer doğru ise başka türlü olamaz. )

( Doğru kendini öne sürmez, o sahtenin sahte olarak görülmesi ve reddedilmesinde yatar. Zihin sahte olan tarafından kör edilmişken doğruyu aramak yararsızdır. Doğru olanın sezilebilmesi için önce sahtenin tamamen temizlenip yok edilmesi gerekir. )

( RIGHT vs./and TO BE REQUIRED/NEEDED
It cannot be otherwise, if it is right.
Truth does not assert itself, it is in the seeing of the false as false and rejecting it. It is useless to search for truth, when the mind is blind to the false. It must be purged of the false completely before truth can dawn on it. )


- DOĞRU ile/ve/yerine/değil GEREKTİĞİ GİBİ

( Eğer doğru ise başka türlü olamaz. )

( Doğru kendini öne sürmez, o sahtenin sahte olarak görülmesi ve reddedilmesinde yatar. Zihin sahte olan tarafından kör edilmişken doğruyu aramak yararsızdır. Doğru olanın sezilebilmesi için önce sahtenin tamamen temizlenip yok edilmesi gerekir. )

( RIGHT vs./and TO BE REQUIRED/NEEDED )


- DOĞRU ile/ve/değil/yerine/||/<> KISMEN DOĞRU


- DOĞRU yerine YERİNDE/ZAMANINDA


- DOĞRUCA (ÜZERİNE) BAKIŞ ile/yerine SÜREGİDEN BAKIŞ

( DIRECT LOOKING vs. LOOKING PERIODICAL
LOOKING PERIODICAL instead of DIRECT LOOKING )


- DOĞRUDAN YARDIM ile/değil/yerine DOLAYLI YARDIM

( Politikacıdan gelir. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilgelerden gelir. )


- DOĞRUDUR YA DA YANLIŞTIR ile/değil/yerine ÖYLEDİR YA DA DEĞİLDİR


- DOĞRUDUR" ile/değil/yerine "ÖYLEDİR"


- DOĞRUYSA ile/ve/değil/yerine NE KADAR DOĞRUYSA


- DOĞRUYU BİLMEK/BULMAK:
...'DAN DOLAYI ile/ve/değil/yerine/||/<> ...'YA KARŞIN


- DOĞU TOPLUMU ile/değil/yerine DOĞULU TOPLUM


- DOĞUCU ile/ve/değil/yerine/||/>< DOĞULU


- DOĞUŞTAN/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİLİĞİNDEN/LİK


- DOKTOR değil/yerine/= ÖKE


- DOKTRİN değil/yerine/= ÖĞRETİ


- DOKTRİN değil/yerine/= ÖĞRETİ


- DOKÜMAN[Fr., İng. < DOCUMENT]["DÖKÜMAN" da değil!] değil/yerine/= BELGE


- DOKUNARAK ile/ve/değil/yerine/||/<> YOKLAYARAK


- DOKUNMA COŞKUSU/TUTKUSU ile/ve/değil/yerine/<> GÖRME COŞKUSU/TUTKUSU


- DOKUNULABİLİR/LER ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖZLE(MLE)NEBİLİR/LER

( MELMÛS[< LEMS | çoğ. MELÂMÎS] ile/ve MERSÛD[< RASAD] )


- DOKUNULMAZ/LIK ile/değil/yerine AYRICALIK/LI


- DOKUNULMAZLIK ile/ve/değil/yerine KORUMA


- dol. urg.[Lat. < DOLORE URGENTE] değil/yerine/= AĞRI SIKIŞTIRINCA


- DOLANA KADAR ile/ve/değil/yerine//||/<>/> OLANA KADAR

( Nicelik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Nitelik. )


- DOLAYISIYLA ile/ve/değil/yerine ARACILIĞIYLA/VESİLESİYLE


- DOLAYLI ELERKİ(DEMOKRASİ) ile/değil/yerine DOLAYSIZ/TEMSİLSİZ ELERKİ(DEMOKRASİ)


- DOLGUNLUK ile/yerine OLGUNLUK

( STUFFED vs. RIPENESS
RIPENESS instead of STUFFED )


- DOLOR, PAIN[İng.] değil/yerine/= AĞRI


- DOLOR değil/yerine/= AĞRI


- DOM/DOCUMENT OBJECT MODEL[İng.] değil/yerine/= BELGE NESNESİ MODELİ


- DOM/DOME[İng.] değil/yerine/= KUBBE


- DOMESTİK[İng./Fr. < DOMESTIC/DOMESTIQUE] değil/yerine/= YEREL/İÇ, ÜLKE İÇİ


- DOMİNANS/DOMINANCE[İng.] değil/yerine/= BASKINLIK


- DOMİNE ETMEK değil/yerine/= YÖNLENDİRMEK


- DOMING[İng.] değil/yerine/= KUBBELEŞME


- DOMUZ yerine HINZIR


- DONAKALMAK değil/yerine/>< ODAKLANMAK


- DONASYON/DONATION[İng.] değil/yerine/= BAĞIŞ | BAĞIŞLAMA


- DONE[Fr.] değil/yerine/= VERİ


- DONMA ile/değil/yerine KRİSTALİZE OLMA


- DONÖR/DONOR[İng.] değil/yerine/= VERICİ, BAĞIŞLAYICI, BAĞIŞLAYAN


- DÖNÜŞTÜRME ile/ve/değil/yerine/||/<> UYARLAMA


- DÖNÜŞTÜRÜCÜ ile/ve/değil/yerine UZLAŞTIRICI


- DÖNÜŞÜM ile/ve/değil/yerine YERİNİ BULMA


- DOPİNG TESTİ değil/yerine/= GÜÇKATIM YOKLAMASI


- DOPİNG değil/yerine/= GÜÇKATIM


- DORSAL[İng.] değil/yerine/= SIRT/ARKA (İLİŞKİLİ)


- DORSO-LOMBER değil/yerine/= SIRT-BEL


- DORSUM[İng.] değil/yerine/= SIRT


- DÖRT ETRAFI değil/yerine DÖRT BİR YANI/TARAFI


- DOS/DENIAL OF SERVICE[İng.] değil/yerine/= İŞGÖRÜ(HİZMET/SERVİS) REDDİ


- DOS/DISK OPERATING SYSTEM[İng.] değil/yerine/= DİSK İŞLETIM DÜZENİ


- DOST KAZANMAK ile/ve/değil/yerine DOSTU/DOSTLARI KAYBETMEMEK

( Dost kazanmak yerine varolan dostları [tanıyarak/anlayarak] kaybetmemeye çalışmalı! )


- DOST OL(A)MAYAN/A ile/değil/yerine DOST (OLAN/A, OLABİLEN/E)

( Yol ver. İLE/DEĞİL/YERİNE "Yaşamını ver." )

( KIYIM-KIYIM, KIYIL Kİ, DOST ÖNÜNE ÇIK(ABİL) )


- DOST, ACI SÖYLER değil/yerine DOST, ACIYI, TATLI SÖYLEYEBİLİR/SÖYLEYEBİLENDİR


- DOSTLUK:
"KUSURSUZ/LUK" değil/yerine SAMİMİYET


- DOSYA değil/yerine/= KOVLUK


- DOUBLE CORTEX[İng.] değil/yerine/= ÇİFT BEYİN KABUĞU


- DOUBLE-BLIND[İng.] değil/yerine/= ÇİFT-KÖR


- DÖVİZİN "YÜKSELMESİ" ile/değil/yerine/||/<>/< ÜLKENİN PARA DEĞERİNİN KAYBETMESİ


- DOWN-REGULATION değil/yerine/= AZALTARAK DÜZENLEME


- DOWNREGULATION[İng.] değil/yerine/= AZALARAK DÜZENLENİM


- DOWNSTREAM[İng.] değil/yerine/= AŞAĞI AKIŞ


- DOYGU/RIZK:
BOL ile/ve/<>/değil/yerine BEREKETLİ


- DOYGUNLUK ile/ve/değil/yerine TADINA VARMAK


- DOYMAK(SINIRA GELMEK) ile/yerine GEREKSİNİM DUYDUĞUN KADARINI ALMAK


- DOYMUŞ YAĞ ASİDİ(SATURE) ile/yerine DOYMAMIŞ YAĞ ASİDİ(UNSATURE)

( Karbon atomları, birbirine tek bağ ile bağlanmış ve hidrojenle doyurulmuş olan yağ asitleri. Hayvansal olan sert yağlarda oranı yüksektir. İLE/YERİNE Karbon atomlarının bazılarında çift bağ bulunan ve hidrojenle doyurulmamış yağ asitleri. Bitkisel sıvı yağlarda oranı yüksektir. )


- DOYURMAK ÜZERE ile/ve/değil/yerine HAREKETE GEÇİRMEK


- DOZAJ/DOSAGE[İng.] değil/yerine DOZLAMA/DÜZEM

( Bir bileşiğe ya da bir karışıma girecek madde miktarlarının belirtilmesi. )


- DOZİMETRE/DOSİMETER[İng.] değil/yerine/= IŞINÖLÇER, IŞINÖLÇÜMÜ


- DRAM ile/değil/yerine/||/<>/> SDRAM


- DRAYVIR [İng. < DRİVER] değil/yerine/= SÜRÜCÜ


- DREN/DRAIN[İng.] değil/yerine/= AKITAÇ


- DRG/DIAGNOSTIC-RELATED GROUPS[İng.] değil/yerine/= TANI İLİŞKİLİ ÖBEKLER


- DRIVER yerine SÜRÜCÜ


- DRUG ELUTİNG STENT değil/yerine/= İLAÇSALAR KAFES


- DS-DA/DOCUMENT LEVEL SENTIMENT ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= BELGE DÜZEYİ DUYGU ÇÖZÜMLEMESİ


- DSA/DİJİTAL SUBTRAKSİYON ANJİYOGRAFİ/DONOR SPECIFIC ANTIGEN | DIGITAL SUBTRACTION ANGIOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= VERİCİ ÖZGÜL ANTİJEN | SAYISAL ÇIKARIMLI DAMAR GÖRÜNTÜLEMESİ


- DSP/DATA SCIENCE PYRAMİD[İng.] değil/yerine/= VERİ BİLİMİ PIRAMİDİ


- DSS/DECİSION SUPPORT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= KARAR DESTEK DÜZENİ


- DUA (İLE) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOĞA (İLE)


- DUAL[İng.] değil/yerine/= İKİLİ


- DUAL değil/yerine/= İKİL


- DUAL değil/yerine/= İKİL


- DÜALİST değil/yerine/= İKİCİ


- DUALİTE değil/yerine/= EŞLEKLİK/İKİLİK/İKİLLİK/İKİLEM


- DUALİZM değil/yerine/= İKİCİLİK


- DÜALİZM değil/yerine/= İKİCİLİK


- DUBLAJ/CI[Fr.] değil/yerine/= SESLENDİRME / SÖZLENDİRİCİ/SESLENDİRMECİ/SELENDİRMEN/SELENDİREN


- DUBLÂJ/CI değil/yerine/= SESLENDİRME / SESLENDİRİCİ


- DUBLE/DOUBLE[İng.] değil/yerine/= ÇİFT


- DUBLEKS[İng.] değil/yerine/= İKİ KATLI


- DÜET değil/yerine/= İKİLİ


- DÜĞÜM/NOD değil/yerine/= DÜĞÜMCÜK/NODÜL


- DÜĞÜM değil/yerine/>< ÇÖZÜM


- DÜĞÜM ile/değil/yerine DÜĞÜN

( Kişiye[zih(ni)ne], durumlara/koşullara göre değişir. )


- DÜĞÜMÜ KESMEK ile/değil/yerine DÜĞÜMÜ ÇÖZMEK


- DÜKKAN değil/yerine/= KEPİT


- DUKTUS değil/yerine/= KANAL


- DÜMEN ile/değil/yerine/>< DÜZEN


- DÜMENCİ ile/değil/yerine/>< KÜREKÇİ

( image )


- DÜN ile YARIN ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/< BUGÜN

( Gitti mi gelmez. İLE Gelir mi bilinmez. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/<>/< [ne yazık ki] Değeri bilinmez. )

( Yarın, bugünün öğrencisidir.
[Lat.] Discipulus est prioris posterior dies. )

( ... ile FERDA ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/< ... )


- DÜN/LER ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< GÜN/LER

( Unutulabilirler. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Yaşanılması gerekenler, yaşanılacaklar. )

( Unutulabilecek ve bağlamında unutulabilmesi gereken. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Yaşanılabilecek ve yaşanılması gereken. )


- DÜNYA KADAR MAL ile/ve/değil/yerine/>< FINDIK KADAR .M


- DÜNYA[Ar.] ile/değil/yerine/||/<>/> YERYÜZÜ / ACUN / YERTİNÇ


- DÜNYAYI "ALGILAMA/YORUMLAMADA":
"OLDUĞUMUZ GİBİ" ile/değil/yerine/>< OLDUĞU GİBİ


- DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK ile/değil/yerine DÜNYANI[İSTEKLERİNİ/ÇEVRENİ/KOŞULLARINI] DEĞİŞTİRMEK


- DÜNYAYI/ÜLKEYİ/KİŞİLERİ KURTARMAK/KORUMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ KURTARMAK VE KORUMAK


- DUPLİKASYON/DUPLICATION[İng.] değil/yerine/= İKİLEŞME


- dur. dolor.[Lat. < DURANTE DOLORE] değil/yerine/= AĞRI SIRASINDA, AĞRI VARKEN


- DURABILITY[İng.] değil/yerine/= DAYANIKLILIK, SAĞLAMLIK


- DURAĞAN SÜREÇ ile/ve/değil/yerine ETKİN SÜREÇ

( [not] STATIC PROCESS vs./and/but ACTIVE PROCESS
ACTIVE PROCESS instead of STATIC PROCESS )


- DURAĞAN TOPLUM ile/değil/yerine/>< DEVİNGEN TOPLUM


- DURAĞAN ile/ve/değil/yerine/||/>< DEVİNGEN


- DURAĞANLIK/ATÂLET(OTURMA/YATMA) ile/değil/yerine/>< HAREKET

( Üşütür ve giydirir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Isıtır ve soyundurur. )


- DURAĞANLIK/ATÂLET ile/değil/yerine/||/<> DURUŞ


- DURAĞANLIK ile/ve/değil/yerine/||/>< DEVİNİMSEL/LİK


- DURAN ile/ve/>/değil/yerine DÖNENDE, DURAN


- DURAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/></>/< DÜŞÜNEN

( Susmak bilmez. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Hemen susar.
bkz. www.FaRkLaR.net/SUS )


- DÜRBÜN[Fars. < DÜRBÎN] değil/yerine/= BAKAÇ

( Uzaktaki nesnelerin görüntülerini büyütmeye ya da yaklaştırmaya yarayan, objektif ve oküler adlı iki mercekten oluşan optik araç. | Gözetleme deliği. )


- DURGUN/LUK ile/ve/değil/yerine DİNGİN/LİK


- DÜRTMEK ile/değil/yerine UYARMAK


- DURUK DİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEVİMSEL/DİRİMSEL DİN


- DÜRÜLÜ-BÜKÜLÜ


- DÜRÜŞT[Fars.] ile/değil/yerine/>< DÜRÜST[Fars.]

( Sert; gücendirici, kırıcı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sözünde ve davranışlarında, doğruluktan ayrılmayan, doğru, onurlu. | Doğru, yanlışsız. )


- DÜRÜST değil/yerine/= DOĞRU


- DÜRÜSTLÜK:
"ÇOK ARKADAŞ" değil/yerine İYİ DOST (KAZANDIRIR)


- DUŞ ALMAK değil/yerine YIKANMAK


- DÜŞKÜNLÜK:
GÜZELLİĞE ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜRÜSTLÜĞE


- DÜŞKÜNLÜK ile/ve/değil/yerine ÖNCELİK (VERMEK/VERİLEN)

( [not] FONDNESS/ADDICTION vs./and/but PRIORITY
PRIORITY instead of FONDNESS/ADDICTION )


- DÜŞKÜNLÜK ile/ve/değil/yerine SEVGİ

( Sevgi, tutkunluk ve düşkünlük göstermez, düşkünlük ise sevgi değildir. )


- DÜŞMAN OLMAK değil/yerine/>< BİRBİRİNE HAYRAN OLMAK


- DÜŞMAN ve DELİ ile/değil/yerine/||/>< DOST ve ÂŞIK

( İşine geleni söyler. VE Ağzına geleni söyler. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gerçekleri söyler. VE Gönlünden geçeni söyler. )


- DÜŞMAN(") ile/değil/yerine RAKİP


- DÜŞMAN/LIK ile/değil/yerine/>< DOST/LUK

( Düşmanın en büyük hilesi, "dostluğudur". )

( Dostluğunun bedelini ödemekten kaçınanın, "düşmanlığı"nı önemsemeyebilirsin. Fakat düşmanlığının bedelini ödemeye hazır olanın, "dostluğu"nu ciddiye al! )

( Dedikodu/nu eder. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Uyarır/ikaz eder. )

( )

( [ölümü] Unutturan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Anımsatan. )

( "Ne yapmamız gerektiğini" gösterir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ne yapabileceğimizi gösterir. )

( Her canımızı sıkanla. VE Her elimizi sıkanla. [Olmayalım!] )

( Her başımızı ağrıtanı düşman bilmeyelim/saymayalım. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Her başımızı okşayanı dost bilmeyelim/saymayalım. )

( ADÂVET ile/değil/yerine/>< SÂDIK[< SIDK] )


- DÜŞMAN/LIK ile/değil/yerine FARKLI/LIK


- DÜŞMANA:
| "ZARAR VERMEK ve/ya da ÖÇ ALMAK" |
ile/değil/yerine/><
BAĞIŞLAMAK

( | Düşmanından daha alçağa düşürür. VE/YA DA Düşmanınla aynı seviyeye düşürür. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yüceltir. )


- DÜŞMANLIK değil/yerine/>< BİREŞİM/TEVHİD


- DÜŞMEMEK değil/yerine KALKABİLMEK

( Hiç. DEĞİL/YERİNE Her düştüğünde. )


- DÜSTÛR[Ar.] değil/yerine/= KURAL/ÖKKURAL

( KANUN, KAİDE, KURAL )


- DUŞU:
YEMEKTEN SONRA, DOLU MİDEYLE YAPMAK değil/yerine YEMEKTEN ÖNCE, BOŞ MİDEYLE YAPMAK


- DÜŞÜNCE DÖNEMLERİNDE:
"BÜYÜSEL" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> (")DİNSEL(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLİMSEL

( Onbinlerce yıldır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Sekizbin yıldır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Birkaç yüzyıldır. )


- DÜŞÜNCE, DÜŞÜNMEK yerine ZAMANINDA DÜŞÜNMEK

( Düşünce, düşünce başlar. [yere/aşağı düşünce!][düşen, düşünce/düştükten sonra anlar/bilir!] )

( "Melek Şehri" filmini de izlemenizi salık veririz. )


- DÜŞÜNCE/DUYGU/DAVRANIŞ'LARDA:
KOŞMAK/EMEKLEMEK değil/yerine YÜRÜMEK


- DÜŞÜNCE ile/değil/yerine FARKLARI BİRLİĞE GETİREN DÜŞÜNCE

( En ufak bir fark gördüğün müddetçe sen gerçeğe yabancısın demektir. )

( Kederin nedeni, farklılıklar ve ayrımlar değildir. )

( [not] THOUGHT vs./but THE THOUGHT BRINGS THE DIFFERENCES IN UNITY
THE THOUGHT BRINGS THE DIFFERENCES IN UNITY instead of THOUGHT
As long as you see the least difference, you are a stranger to reality.
Differences and distinctions are not the causes of sorrow. )


- DÜŞÜNCE ile/ve/değil/yerine HESABINI VEREBİLECEĞİN DÜŞÜNCE

( Her düşündüğünü seslendirmemeli/söylememelisin! )


- DÜŞÜNCE ile/ve/değil/yerine KENDİNİ OLUŞTURAN DÜŞÜNCE


- DÜŞÜNCE ile/değil/yerine TÜREYEBİLİR/TÜRETİLEBİLİR DÜŞÜNCE

( İyi düşünceler, hormonların dengeli salgılanmasını sağlar. )

( Yüksek düşünceler, örnek kullanılmadan, hoşnut edici bir biçimde anlatılamaz. )

( Kötü düşünce, döner-dolaşır, ne yapar-eder size ulaşır! )

( Hakkımdaki yüksek düşünceniz, sadece sizin bir düşüncenizdir. [Onu herhangi bir anda değiştirebilirsiniz. Görüş ve kanılara nasıl/neden o kadar önem yüklenebilir?] )

( Your high opinion of me is your opinion only. [Any moment you may change it. How/why attach importance to opinions?] )


- DÜŞÜNCELERİ ÖĞRENMEK ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNMEYİ ÖĞRENMEK/BECERMEK

( [not] TO LEARN IDEAS vs./and/but TO LEARN/MANAGE TO THINK
TO LEARN/MANAGE TO THINK instead of TO LEARN IDEAS )


- DÜŞÜNCELERİN/HAYALLERİN:
"KAÇMAK" ile/değil/yerine PEŞİNDEN KOŞMAMAK


- DÜŞÜNCENİN, GELİŞİGÜZEL "KULLANILIŞI" ile/değil/yerine/>/>< FELSEFE


- DÜŞÜNCEYİ:
SÖZDE/YAZIDA BIRAKMAK ile/değil/yerine UYGULAMAYA SOKMAK

( Bir düşüncene(/düşünceye/ilkeye/mirasa), ancak, sen sahip çıkarsan (uygular ve devam ettirirsen), bir anlam/değer kazanır/sın ve/ya da kazandırır/sın. )


- DÜŞÜNCEYİ/HAYALİ, DOĞAYA YANSITMAK değil/yerine DOĞAYI, ZİHİNDE İNŞÂ ETMEK


- DÜŞÜNDÜĞÜNÜ, VAROLANA GİYDİRMEK ile/değil/yerine VAROLANI DÜŞÜNMEK


- DÜŞÜNME/KONUŞMA:
"OLANAK(LI/SIZ)" ile/ve/değil/yerine VAROLAN


- DÜŞÜNMEDEN ile/ve/değil/yerine KENDİLİĞİNDEN

( ... ile/ve/değil/yerine TAV'Î[< TAV] )


- DÜŞÜNMEK:
DOLAYLI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOĞRUDAN


- DÜŞÜNMEK:
İKİNCİL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRİNCİL


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine BİLDİĞİN ŞEY ÜZERİNE DÜŞÜNMEK

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Tefekkür. )

( [not] TO THINK vs./and/but TO THINK ON WHICH YOU KNOW
TO THINK ON WHICH YOU KNOW instead of TO THINK )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNMEYİ "DERT" EDİNMEK


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNMEYİ DEĞERLENDİREREK DÜŞÜNMEK

( [not] TO THINK vs./and/but TO THINK IN EVALUATION OF THE THINKING
TO THINK IN EVALUATION OF THE THINKING instead of TO THINK )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÖNGÖRMEK

( Bazı ileri/yüksek düşünceler, örnek kullanılmadan, hoşnut edici bir biçimde anlatılamazlar. )

( [not] TO THINK vs./and/<>/but TO FORESEE/ANTICIPATE
TO FORESEE/ANTICIPATE instead of TO THINK )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAZARAK VE YAPARAK DÜŞÜNMEK ve/||/<> DÜŞÜNEREK YAZMAK VE YAPMAK


- DÜŞÜNMEMENİN BEDELİ(/YÜKÜ/AĞIRLIĞI) ile/değil/yerine DÜŞÜNMENİN "BEDELİ"

( Çoktur! İLE/DEĞİL/YERİNE Yoktur! )


- DÜŞÜNMENİN/KONUŞMANIN (OLASI) SONUÇLARINI:
"ÖNGÖRMEK" ile/ve/değil/yerine/<> "GÖZE ALMAK"


- DÜŞÜNMEYE/ANLATMAYA BAŞLAMA:
KÖTÜLERDEN ile/değil/yerine İYİLERDEN


- DÜŞÜNSEL UĞRAŞ ile/ve/<>/değil/yerine VAROLUŞSAL UĞRAŞ

( [not] INTELLECTUAL PROFESSION vs./and/<>/but EXISTENTIAL PROFESSION
EXISTENTIAL PROFESSION instead of INTELLECTUAL PROFESSION )


- DÜŞÜNÜLMEMİŞ KABUL yerine DÜŞÜNÜLMÜŞ BEN


- DÜŞÜNÜP DURMAK" ile/değil/yerine/>< DURUP DÜŞÜNMEK


- DÜŞÜRMEK değil/yerine DÜŞÜNMEK


- DUVAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KAPI


- DUYARLILIK/HASSASİYET ile/ve/değil/yerine KAYGI/ENDİŞE [>< BİLGİ/BİLİNÇ]


- DUYARSIZ/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<> KAYITSIZ/LIK


- DUYDUĞUNU NAKLETMEK ile/ve/yerine BİLDİĞİNİ NAKLETMEK


- DUYGU:
İŞLEVSİZ ile/değil/yerine/>< İŞLEVSEL

( Atmalı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bütünleşmeli. )


- DUYGU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NİYET


- DUYGUSAL OLMAK ile/değil/yerine DUYGUSAL OLABİLMEK


- DUYGUSAL/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DUYARLI/LIK


- DUYGUSALLIK YAPMAK ile/değil/yerine DUYGUSAL OLABİLMEK

( Çiftler birbirine yönelik olarak duygusallıklarını yaşayabilmeli, duygusal olabilmelidir fakat birbirine ağırlık/yük yapacak türden duygusal yüklenmelerden kaçınmalıdır. )


- DUYU ile/ve/<>/değil/yerine AKLIN DOĞASI


- DÜZ BASKI/OFSET[İng.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DİJİTAL BASKI

( Kalıp izlerini, önce kauçuğa, kauçuktan da kâğıda geçirmeye dayanan, çift kopyalı baskı yöntemi. )


- DÜZ ÇİZME ile/ve/yerine KÖRÜKLÜ ÇİZME


- DÜZELSİN/DÜZELTİN/DÜZELTELİM ile/ve/değil/yerine DÜZELTİYORUM(DEĞİŞİME ŞİMDİ/ŞU AN BAŞLIYORUM!)


- DÜZELTME ile/ve/değil/yerine/||/<>/< CESÂRET VERME


- DÜZELTME ile/değil/yerine ZENGİNLEŞTİRME


- DÜZEN "BU/(B)ÖYLE" ile/ve/değil/yerine/<> ÇOĞUNLUK "(B)ÖYLE" OLDUĞUNDAN DOLAYI

( Çoğunluğun sürdürdüğü/uyduğu olgu/durum/tutum, düzenin öyle olduğu ya da olması gerektiği anlamına gelmez/getirilmemelidir! )


- DÜZEN ile/ve/değil/yerine İSTENİLEN/İSTENİLEBİLEN DÜZEN

( [not] REGULARITY vs./and/but REQUESTED/REQUESTABLE REGULARITY
REQUESTED/REQUESTABLE REGULARITY instead of REGULARITY )


- DÜZÜŞGEN" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SEVİŞKEN


- DVM/SUPPORT VECTOR MACHINES[İng.] değil/yerine/= DESTEK VEKTÖR MAKİNELERİ


- E-HEALTH ELECTRONIC HEALTH[İng.] değil/yerine/= E-SAĞLIK, ELEKTRONİK SAĞLIK


- E-MAIL yerine E-POSTA


- E-REÇETE/E-PRESCRIBING[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK REÇETELEME


- E-SAĞLIK/E-HEALTH[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK SAĞLIK


- E-SAYRI/E-PATIENT ELECTRONIC PATIENT[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK BİLGİLENMİŞ SAYRI


- ead.[Lat. < EADEM] değil/yerine/= AYNI


- EARTH değil/yerine/= YERYUVARI


- EBAD-I SELÂSE değil/yerine/= ÜÇ BOYUT


- EBEDÎ/İLÂ NİHÂYE[Ar.] değil/yerine/= SONSUZ/UÇSUZ


- EBEDİYET[Ar.] değil/yerine/= SONSUZLUK


- EBEDİYETE İNTİKAL ETMEK değil/yerine/= SONSUZLUĞA GÖÇ ETMEK


- EBEVEYN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAKIM VEREN


- EBU'L BEŞER ile/değil/yerine EBU'L ERVÂH


- EBYS/ELECTRONIC DOCUMENT MANAGEMENT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK BELGE YÖNETİM DÜZENİ


- EC50/EFFECTIVE CONCENTRATION OF %50[İng.] değil/yerine/= ETKİLİ YOĞUNLUĞUN %50'Sİ


- ECC/EXTRACORPOREAL CIRCULATION[İng.] değil/yerine/= GÖVDE DIŞI DOLAŞIM


- ECEL değil/yerine/= ÖLÜNÇ


- ECLIPTIC değil/yerine/= TUTULUM DÜZLEMİ


- ECOLOGİCAL LİFE TİME değil/yerine/= ÇEVRESEL YAŞAM SÜRESİ


- ECOSPECİES değil/yerine/= ÇEVREBİREYLER


- ECR-İ MİSİL değil/yerine/= DENK ÖDENÇ


- ECZACI değil/yerine/= EMCİ


- ECZANE değil/yerine/= EMKEPİT


- ED50/EFFECTIVE DOSE %50[İng.] değil/yerine/= ETKİLİ DOZUN YARISI


- EDÂ DAVÂSI değil/yerine/= EDİM ARANCI


- EDA/EXPLANATORY DATA ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= KEŞİFSEL VERİ ÇÖZÜMLEMESİ


- EDAT/ZARF/ADPOSITION(PREPOSITION / POSTPOSITION) değil/yerine/= İLGEÇ/BELİRTEÇ(ADVERB) [dilbilgisinde]


- EDEP/TERBİYE değil/yerine/= GÖRGÜ/İNCELİK/İYİ KILINÇ


- EDEPSİZLİK" ile/değil/yerine COŞKU


- EDİLGEN ALICI ile/ve/değil/yerine/<>/< ETKİN KURUCU


- EDİSYON/EDİT yerine DÜZENLEME


- EDİT ETMEK değil/yerine/= DÜZENLEMEK


- EDİTÖR[Fr. EDITEUR] değil/yerine/= YAYIMCI, DÜZENLEYİCİ


- EEG/ELEKTROENSEFALOGRAM ELECTROENCEPHALOGRAM[İng.] değil/yerine/= BEYİN ELEKTRİK ÇİZGESİ

( )


- EF/EJEKSİYON FRAKSİYONU EJECTION FRACTION[İng.] değil/yerine/= FIRLATMA YÜZDESİ


- EFEKTİF[İng. < EFFECTIVE/EFFECTIF(Fr.)] değil/yerine/= ETKİLİ


- EFERENT/EFFERENT[İng.] değil/yerine/= GÖTÜRGEN


- eff./effervesc.[Lat. < EFFERVESCENS] değil/yerine/= KÖPÜREN


- EFİ[Ar.] değil/yerine/= ÖNALIMCI


- EFLATUN[Ar. < Yun.] değil/yerine/= BUVALDUR


- EFOR TESTİ[İng.] değil/yerine/= GÜÇ SINAMASI


- EFOR[İng.] SARF ETMEK değil/yerine/= ÇABA TÜKETMEK


- EFSANE[Ar.] değil/yerine/= GÜZELLEME


- EFSANE değil/yerine/= SÖYLENCE


- EGALE ETMEK değil/yerine/= EŞİTLEMEK


- EGEMEN ile/değil/yerine YAYGIN


- EGEMENLİK ile/ve/değil/yerine ÇEKİM/CAZİBE/CEZBE


- EĞİLMEDE:
"ÇIKAR" / "ÜSTÜNLÜK" ile/değil/yerine SAYGI

( Nokta kadar "çıkar/ın" için, virgül kadar eğilme! / Kimse, kimseden "üstün" ya da yukarıda değildir/olamaz. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir kişinin, hizmetine, emeğine, çabasına saygı duyuyorsak... )


- EĞİLMEK ile/ve/değil/yerine ÇÖMELMEK

( Yerden bir şeyi alacağamız zaman belden eğilerek değil dizleri kırıp çömelerek yükü dizlere vermek gerekir! )


- EĞİTİLMEK ile/ve/yerine EĞİTİMİ, KENDİ EĞİMLİLİĞİNDE TUTMAK


- EĞİTİM:
"BOŞ KABI DOLDURMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KIVILCIMLA ATEŞ YAKMAK


- EĞİTİM/ÖĞRETİM:
KAZANIM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< PAYLAŞIM/AKTARIM


- EĞİTİMİN:
KÖKLERİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> MEYVESİ

( Acı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Tatlı. )


- EĞLENCE ile/ve/değil/yerine EYLEMCE


- EĞLENMEYİ SEVMEK
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
ÖĞRENMEYİ SEVMEK

( Sıradan kişilerin peşinde koştuğu. İLE/DEĞİL/YERİNE Sıradışı kişilerin aradığı. )


- EGO[İng.] değil/yerine/= BENLİK


- EGO/N/(/U) ile/değil/yerine BENLİK/ĞİNİ

( Yok bil! İLE/DEĞİL/YERİNE Var bil! )


- EGODİSTONİK/EGODYSTONIC[İng.] değil/yerine/= BENLİK UYUMSUZ


- EGOİST/HODKÂM/HODBİN[Fars.] değil/yerine/= BENCİL/LİK


- EGOSANTRİK/EGOCENTRIC[İng.] değil/yerine/= BENMERKEZLİ/BENMERKEZCİ


- EGOSİNTONİK/EGOSYNTONIC[İng.] değil/yerine/= BENLİK UYUMLU


- EĞRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/>/< DOĞRU

( Doğrulabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Eğrilebilir. )

( Ne "eğriler", doğrula; ne "doğrular", eğrile. )

( Oturalım. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Konuşalım. )


- EGZAMA[Yun.] değil/yerine/= MAYASIL

( Birdenbire ortaya çıkarak gelişen kızartı, kaşınma, sulanma, kabuk bağlama gibi doku bozukluklarıyla belirginleşen bir deri sayrılığı. )


- EGZERSİZ[İng. < EXERCISE] ile/değil/yerine ALIŞTIRMA ÇALIŞMA


- EGZOS[İng. EXHAUST] değil/yerine/= SUSTURUCU


- EGZOTİK[Fr.] değil/yerine/= YABANCIL

( Uzak, yabancı ülkelerle ilgili, bu ülkelerden getirilmiş. )


- EHEMMİYET VERMEK değil/yerine/= ÖNEMSEMEK/ÖNEM VERMEK


- EHEMMİYET[Ar.] değil/yerine/= ÖNEM, DEĞERLİLİK


- EHK/ELECTRONIC PATIENT RECORD[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK SAYRI KAYDI


- EHL-İ DİL ile/ve/>/değil/yerine GÖNÜL EHLİ


- EHL-İ SÜNNET ile/değil/yerine EHL-İ SÜNNET VEL CEMAAT

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE İmâmetin dışarıda bırakılmasıyla. )


- EHLİHİBRE/EHLİVUKÛF/EKSPER değil/yerine/= BİLİRKİŞİ/UZMAN


- EHR/ELECTRONIC HEALTH RECORD[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK SAĞLIK KAYDI


- EHRAM/PİRAMİT değil/yerine/= ...


- EHRS/ELECTRONIC HEALTH RECORD SYSTEM[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK SAĞLIK KAYDI DÜZENİ


- EHS/ELECTRONIC HEALTH SYSTEM[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK SAĞLIK DÜZENİ


- EHS/ELECTRONIC PATIENT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK SAYRI DÜZENİ


- EHVEN-İ ŞER[Ar.] değil/yerine/= KÖTÜNÜN İYİSİ


- EK OLMAK değil/yerine HAK OLMAK


- EKALLİYET[Ar.] değil/yerine AZINLIK


- EKG/ELECTROCARDIOGRAM ELEKTROKARDİYOGRAM[İng.] değil/yerine/= YÜREK ELEKTRİK ÇİZGESİ


- EKİLİBRİYUM/EQUİLİBRIUM[İng.] değil/yerine/= EŞİTLENME


- EKİNOKS/EQUINOX değil/yerine/= ILIM, GÜN TÜN EŞİTLİĞİ


- EKİP/TEAM[İng.] değil/yerine/= TAKIM


- EKİPMAN/EQUİPMENT[İng.] değil/yerine/= DONANIM


- EKİVALAN/EQUİVALENT[İng.] değil/yerine/= EŞDEĞERLİLİK


- EKLEKTİK değil/yerine/= DERLENMİŞ


- EKLEKTİZM değil/yerine/= SEÇMECİLİK


- EKLİPTİK[Fr./İng.] değil/yerine/= TUTULUM

( Bir yıl boyunca, Güneş'in, gök küresi üzerinde çizdiği çemberin sınırladığı daire. )


- EKMEĞİN, YEMEĞİN YANINDA KATIK OLMASI ile/ve/yerine YEMEĞİN, EKMEĞİN YANINDA KATIK OLMASI

( Para olmadığında. İLE/VE/YERİNE Para olduğunda. )

( İDÂM[Ar.]: Katık, ekmeğe katık edilen şey. )


- EKMO/ECMO EKSTRAKORPORAL MEMBRAN OKSİJENLENME/EXTRACORPOREAL MEMBRANE OXYGENATION[İng.] değil/yerine/= GÖVDE DIŞI OKSİJENLENME


- EKO/AKS/AKSİSEDÂ/İNİKÂS[Ar. < AKS (çoğ. İN'İKÂSÂT)] değil/yerine/= YANKI/YANSI

( Işığın, parlak bir yere çarpıp geriye doğru yön değiştirerek kaynağını göstermesi. | Tepke. )


- EKO/ECHO ECHOCARDIOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= EKOKARDİYOGRAFİ


- EKOJENİK/ECHOGENIC[İng.] değil/yerine/= YANKILAYAN


- EKOKARDİYOGRAFİ/ECHOCARDIOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= SES ÖTESİ DALGALARLA YÜREK GÖRÜNTÜLENMESİ


- EKOLOJİ/ECOLOGY[İng.] değil/yerine/= ÇEVRE BİLİMİ


- EKOLOJİ/EKOLOG değil/yerine/= ÇEVREBİLİMCİ


- EKOLOJİK FAKTÖR değil/yerine/= ÇEVRESEL ETMEN/ETKEN


- EKOLOJİK NİŞ değil/yerine/= ÇEVRESEL ORUN


- EKOLOJİK POTENZ/POTANSİYEL değil/yerine/= ÇEVRESEL KOŞULLUK


- EKOLOJİK TOLERANS değil/yerine/= ÇEVRESEL DAYANCA


- EKOLOJİK VALANS değil/yerine/= ÇEVRESEL DEĞERLİK


- EKOLOJİK değil/yerine/= ÇEVREBİLİMSEL/ÇEVRESEL


- EKOLOJİST değil/yerine/= ÇEVREBİLİCİ


- EKOLOJİZM değil/yerine/= ÇEVREBİLİCİLİK


- EKONOMİDE:
DOĞRUSAL ile/değil/yerine/> GERİDÖNÜŞÜMLÜ ile/değil/yerine/> DÖNGÜSEL

( )

( Al > Yap > Kullan > Çöpe at

İLE/DEĞİL/YERİNE/>

Al > Yap > Kullan > Geri dönüştür > Çöpe at

İLE/DEĞİL/YERİNE/>

Al > Yap > Kullan > Tamir et / Tekrar kullan > Geri dönüştür/döndür > Yap > Kullan > Tamir et / Tekrar kullan )

( [not] LINEAR ECONOMY vs./but/> RECYCLING ECONOMY vs./but/> CIRCULAR ECONOMY )


- EKOPRAKSİ/ECHOPRAXIA[İng.] değil/yerine/= YANSILAMA


- EKOSENTRİK değil/yerine/= ÇEVREÖZEKÇİ


- EKOSENTRİZM değil/yerine/= ÇEVREÖZEKÇİLİK


- EKOSİSTEM EKOLOJİSİ/KOMÜNİTE EKOLOJİSİ değil/yerine/= ÇEVREDİZGE ÇEVREBİLİMİ/TOPLULUK ÇEVREBİLİMİ


- EKOSİSTEM değil/yerine/= ÇEVREDİZGE


- EKOTİP/EKOLOJİK IRK değil/yerine/= ÇEVRETÜR/ÇEVRESEL SOY


- EKSANTRİK/ECCENTRIC[İng.] değil/yerine/= AYRIKSI | MERKEZ DIŞI


- EKSANTRİK değil/yerine/= DIŞÖZEKLİ


- EKSERİYET değil/yerine/= ÇOĞUNLUK


- EKŞİ ile/ve/değil/yerine NAKŞÎ


- EKSİBE[Ar.] değil/yerine/= KUMUL


- EKSİK/LİK ile/değil/yerine FARKLI/LIK


- EKSİK/LİK ile/ve/değil/yerine ÖRTÜK/LÜK


- EKSİK ile/değil/yerine EKSİKLİ

( [not] DEFICIENCY vs./but DEFECT WITH ...
DEFECT WITH ... instead of DEFICIENCY )


- EKSİKLERİMİZLE/HATALARIMIZLA:
"SAKLAMBAÇ OYNAMAK" ile/değil/yerine/>< YAKALAMACA OYNAMAK


- EKSİKLİKLERİN:
KABULÜ değil/yerine/>< GİDERİLMESİ


- EKSİLEREK BULAMAMAK/ULAŞAMAMAK ile/ve/değil/yerine ARTARAK BULAMAMAK/ULAŞAMAMAK


- EKSITASYON/EXCITATION[İng.] değil/yerine/= UYARMA | TAŞKINLIK


- EKSITUS/EXITUS[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM | ÇIKIŞ


- EKSİZYON/EXCİSION[İng.] değil/yerine/= KESİP ÇIKARMA


- EKSKAVATÖR[Fr.] değil/yerine KAZARATAR/KAZMAÇ


- EKSKRESYON/EXCRETION[İng.] değil/yerine/= DIŞ ATIM


- EKSOJEN/EXOGENOUS[İng.] değil/yerine/= DIŞ KAYNAKLI


- EKSOTERİK değil/yerine/= DIŞRAK


- EKSPANSİYON/EXPANSION[İng.] değil/yerine/= GENİŞLEME


- EKSPERİMENT/EXPERİMENT[İng.] değil/yerine/= DENEY


- EKSPERİMENTAL/EXPERIMENTAL[İng.] değil/yerine/= DENEYSEL


- EKSPERİMENTALİZM/EXPERİMENTALISM[İng.] değil/yerine/= DENEYİMCİLİK


- EKSPERTİZ değil/yerine/= UZMAN İNCELEMESİ


- EKSPIRATUVAR/EXPIRATORY[İng.] değil/yerine/= SOLUKVERİM (İLİŞKİLİ)


- EKSPİRİYUM/EXPIRIUM[İng.] değil/yerine/= SOLUK VERİM


- EKSPLANTASYON/EXPLANTATION[İng.] değil/yerine/= DIŞ EKİM, GÖVDE DIŞI EKİM


- EKSPLİSIT BİLGİ/EXPLICIT KNOWLEDGE[İng.] değil/yerine/= AÇIK BİLGİ


- EKSPLİSIT/EXPLICİT[İng.] değil/yerine/= AÇIK


- EKSPLORATUVAR/EXPLORATORY[İng.] değil/yerine/= INCELEYİCİ | GÖZDEN GEÇİRICİ


- EKSPOJUR/EXPOSURE[İng.] değil/yerine/= AÇIĞA ÇIKARMA (CERRAHİ) | MARUZ BIRAKMA


- EKSPOZİSYON/EXPOSITION[İng.] değil/yerine/= SERGILEME


- EKSPÜLSİYON/EXPULSION[İng.] değil/yerine/= DIŞA ATIM


- EKSTAKORPORAL SİRKÜLASYON/EXTRACORPOREAL CIRCULATION[İng.] değil/yerine/= GÖVDE DIŞI DOLAŞIM


- EKSTANSİYON/EXTENSION[İng.] değil/yerine/= GERİLME | UZAMA | DOĞRULMA | GENİŞLEME


- EKSTANSÖR/EXTENSOR[İng.] değil/yerine/= GEREN | UZATAN | DOĞRULTAN


- EKSTAZİ/ECSTASY[İng.] değil/yerine/= ESRİME


- EKSTERİYOR/EXTERIOR[İng.] değil/yerine/= DIŞ BÖLÜM


- EKSTERNAL/EXTERNAL[İng.] değil/yerine/= DIŞ | DIŞARLI


- EKSTERNALİZASYON/EXTERNALİZING[İng.] değil/yerine/= DIŞSALLAŞTIRMA


- EKSTİRPASYON/EXTİRPATION[İng.] değil/yerine/= TÜMÜYLE ÇIKARIM


- EKSTRAHEPATİK/EXTRAHEPATIC[İng.] değil/yerine/= KARACİĞER DIŞI


- EKSTRAKORPORAL/EXTRACORPOREAL[İng.] değil/yerine/= GÖVDE DIŞI


- EKSTRAKRANİYAL/EXTRACRANIAL[İng.] değil/yerine/= KAFATASI DIŞI


- EKSTRAKSİYON/EXTRACTION[İng.] değil/yerine/= ÇEKÇIKAR | ÖZÜTLEME


- EKSTRAKTÖR/EXTRACTOR[İng.] değil/yerine/= ÇEKÇIKARIR


- EKSTRAMEDÜLER/EXTRAMEDULLARY[İng.] değil/yerine/= KEMIK İLİĞİ DIŞI


- EKSTRAMÜRAL/EXTRAMURAL[İng.] değil/yerine/= DUVAR DIŞI


- EKSTRANODAL/EXTRANODAL[İng.] değil/yerine/= DÜĞÜM DIŞI


- EKSTRANSPLANTASYON/EXPLANTATION[İng.] değil/yerine/= DIŞ ORTAMDAN AKTARIM


- EKSTRASELÜLER/EXTRACELLULAR[İng.] değil/yerine/= GÖZE DIŞI


- EKSTRASISTOL/EXTRASYSTOLE[İng.] değil/yerine/= ERKEN VURU


- EKSTRAVASKÜLER/EXTRAVASCULAR[İng.] değil/yerine/= DAMAR DIŞI


- EKSTRAVAZASYON/EXTRAVASATION[İng.] değil/yerine/= DIŞA SIZIM (DAMAR, İDRAR YOLU)


- EKSTRAVERSİYON/EXTRAVERSION[İng.] değil/yerine/= DIŞA DÖNÜKLÜK


- EKSTRAVERT/EXTRAVERT[İng.] değil/yerine/= DIŞA DÖNÜK | DIŞA AÇIK (KİŞİLİK)


- EKSTRE/EXTRACT[İng.] değil/yerine/= ÖZÜT


- EKSTRE değil/yerine/= HESAP ÖZETİ


- EKSTREM[İng., Fr. < EXTREME] değil/yerine/= UC/AŞIRI/SIRADIŞI


- EKSTRENSEK/EXTRINSİC[İng.] değil/yerine/= DIŞSAL


- EKSTÜBASYON/EXTUBATION[İng.] değil/yerine/= BORU ÇIKARTIMI


- EKSÜDA/EXUDATE[İng.] değil/yerine/= YANGI SIVISI


- EKSÜDASYON/EXUDATION[İng.] değil/yerine/= YANGISAL SIZINTI


- EKT/ELECTROCONVULSIVE THERAPY[İng.] değil/yerine/= ELEKTROKONVÜLZİF TEDAVİ, ELEKTROŞOK TEDAVİSİ


- EKTAZİ/ECTASIA[İng.] değil/yerine/= GENİŞLEME


- EKTOPİ/ECTOPY[İng.] değil/yerine/= KONUM DIŞI


- EKTOPİK VURU/EXTRASYSTOLE, ECTOPIC BEAT, PREMATURE BEAT[İng.] değil/yerine/= ERKEN VURU


- EKVATOR değil/yerine/= EŞLEK


- EKZİSTANSİYALİZM değil/yerine/= VAROLUŞÇULUK


- EL SALVADOR'DA EĞİTİM:
ZORUNLU değil/yerine ÜCRETSİZ

( El Salvador'da, öğrenim/eğitim, ücretsizdir ve zorunlu değildir. Eğitim düzeyi de çok yüksektir. )


- EL SALVADOR'DA PARA:
KENDİ PARASI değil/yerine AMERİKAN DOLARI

( El Salvador'un kendi parası bulunmuyor. Tamamen Amerikan Doları kullanılıyor.[Amerika'da yaşayan 3 milyona yakın El Salvador'lu, ülkelerine yolladıkları dövizler ya da bu ülkede yaptıkları yatırımlar, ülkelerine can veriyor.] )


- EL, AVUÇ, AYAK, KULAK İZLERİ ile/ve/değil/yerine DNA İZİ


- EL ile/değil/yerine/>< EV

( Yaralar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sarmalar. )


- ELASTISITE/ELASTICITY[İng.] değil/yerine/= ESNEKLİK


- ELASYON/ELATION[İng.] değil/yerine/= DUYGU YÜKSELIMİ


- ELBETTE/TABİİ değil/yerine/= KUŞKUSUZ/DOĞALCA


- ELBİSE/ESVAP/KIYAFET/LİBAS değil/yerine/= GİYSİ/GİYİM/GİYECEK/OTRAN


- ELBİSE/URBA[İt.] değil/yerine/= GİYECEK/GİYSİ


- ELÇİ/HABERCİ değil/yerine/= ULAK


- ELDE ETMEK ile/değil/yerine EDİNMEK


- ELDE ETMEK ile/değil/yerine GERÇEKLEŞTİRMEK


- ELDE ETMEK ile/değil/yerine YAŞAMAK


- ELE "GEÇİRMEK" ile/değil/yerine "ELDE ETMEK"


- ELECTROMAGNETICS değil/yerine/= KIVILKAPAR


- ELEKTİF/ELECTIVE[İng.] değil/yerine/= SEÇMELİ


- ELEKTRİFİKASYON/ELEKTRİKLENME değil/yerine/= ÇINGILANMA


- ELEKTRİK ÇARMASINDA:
"VURMAK" değil/yerine/>< İTMEK


- ELEKTRİK KONTROLÜNDE:
"EL/AVUÇ İÇİ" değil/yerine/>< ELİN DIŞI


- ELEKTRİK[: TUTMAK] değil/yerine/= ÇINGI/ÇAKILGAN/YALDIRIK/SEYYÂRE-İ KEHRİBÂRİYE


- ELEKTRİKSEL ALTERNANS/ELECTRICAL ALTERNANS[İng.] değil/yerine/= ELEKTRİKSEL DEĞİŞİMLİ


- ELEKTROENSEFALOGRAM/ELECTROENCEPHALOGRAM[İng.] değil/yerine/= BEYİN ELEKTRİK ÇİZGESİ


- ELEKTROFOREZ/ELECTROPHORESIS[İng.] değil/yerine/= ELEKTRİKLE AYRIŞTIRMA


- ELEKTROKARDİYOGRAM/ELECTROCARDIOGRAM[İng.] değil/yerine/= YÜREK ELEKTRİK ÇİZGESİ


- ELEKTROKONVÜLZİF TERAPİ/ELECTROCONVULSIVE THERAPY[İng.] değil/yerine/= ELEKTROŞOK SAĞALTIMI


- ELEKTROKOTER/ELECTROCAUTERY[İng.] değil/yerine/= ELEKTRİKLE DAĞLAYICI


- ELEKTROKOTERİZASYON/ELECTROCAUTERIZATION[İng.] değil/yerine/= ELEKTRİKLE DAĞLAMA


- ELEKTROMANYETİK değil/yerine/= ÇINGIKAPGILI


- ELEKTROMANYETİZMA değil/yerine/= ÇINGIKAPGILIK


- ELEKTROMİYOGRAM/ELECTROMYOGRAM[İng.] değil/yerine/= KAS ELEKTRİK ÇİZGESİ


- ELEKTROMOTOR değil/yerine/= ÇINGIDEVİTKEN


- ELEKTRONİK değil/yerine/= ÇINCALIK


- ELEKTROOKÜLOGRAM/ELECTROOCULOGRAM[İng.] değil/yerine/= GÖZ ELEKTRİK ÇİZGESİ


- ELEKTROT LEAD[İng.] değil/yerine/= AKIMTAŞIR


- ELEKTROTERAPİ/ELECTROTHERAPY[İng.] değil/yerine/= ELEKTRİKLE SAĞALTIM


- ELEKTROVERSİYON/ELECTROVERSION[İng.] değil/yerine/= ELEKTRİKLE DÜZELTME


- ELEMAN değil/yerine/= ÇALIŞAN


- ELEMENT değil/yerine/= ÖGEDEK


- ELERKİ ile/ve/yerine MERİTOKRASİ


- ELEŞTİRİ:
REDDETMEK değil/yerine/>< GÖZDEN GEÇİRMEK


- ELEŞTİRİ/TENKİD:
OLUMSUZ/MENFÎ ile/değil/yerine/>< OLUMLU/MÜSPET


- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine/<>/> DAYANIŞMA


- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine DEĞERLENDİRME

( Eleştiri, bulunduğun durumu tespit ile başlamalıdır. )

( İNTİKÂD/TENKİD ile/ve/değil/yerine ... )

( [not] CRITIQUE vs./and/but EVALUATION
EVALUATION instead of CRITIQUE )


- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEĞİNİ


- ELEŞTİRİ ile/değil/yerine/< GERİBİLDİRİM


- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLUMLU/OLUMSUZ TESPİT


- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TARTIŞMA


- ELEŞTİRİ ile/değil/yerine TESPİT

( [not] CRITIQUE vs./but TO DETERMINE
TO DETERMINE instead of CRITIQUE )


- ELEVASYON/ELEVATION[İng.] değil/yerine/= KALDIRMA | YÜKSELME


- ELEVATÖR/ELEVATOR[İng.] değil/yerine/= KALDIRAÇ


- ELİM[Ar.] değil/yerine ACINACAK/ACIKLI


- ELİMDEN GELDİĞİNCE ile/ve/<>/değil/yerine GEREKTİĞİ KADAR


- ELIMINASYON/ELIMINATION[İng.] değil/yerine/= ELEME | ÇIKARTIM


- ELİMİZDEN GELDİĞİ KADAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DİLİMİZİN DÖNDÜĞÜ KADAR


- ELİNDE GETİREN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKLINDA GETİREN

( Karnında götürür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Gönlünde götürür. )


- ELİPS değil/yerine/= SÖBÜ


- ELİPSOİT/ELLİPSOID[İng.] değil/yerine/= YUMURTAMSI


- ELISA TESTİ/ENZYME-LINKED IMMUNOSORBENT ASSAY TEST[İng.] değil/yerine/= ENZİM BAĞLANTILI IMMÜNOSORBENT TAHLİLİ


- elix.[Lat. < ELIXIR] değil/yerine/= ÖZ, İKSİR


- ELKOYLU ALIM değil/yerine/= ALACAĞIN HACZİ


- ELLIPSOID değil/yerine/= SÖBÜR, SÖBÜK


- ELLIPTICAL değil/yerine/= SÖBÜCÜL


- ELONGASYON/ELONGATION[İng.] değil/yerine/= UZATMA


- ELYAF değil/yerine/= İPSİ


- ELZEM[Ar.] değil/yerine VAZGEÇİLMEZ


- EM/ELECTRON MICROSCOPE[İng.] değil/yerine/= ELEKTRON MİKROSKOBU


- EMA/EUROPEAN MEDICINES AGENCY[İng.] değil/yerine/= AVRUPA İLAÇ AJANSI


- EMÂNET ETMEK değil/yerine TEŞEKKÜR ETMEK


- EMANET[Ar.] değil/yerine/= KORUNMALIK


- EMBEDDING PRINCIPLE değil/yerine/= İÇEYERLEŞTİRME İLKESİ


- EMBOLİ/EMBOLUS[İng.] değil/yerine/= TIKAÇ


- EMBOLİZASYON/EMBOLIZATION[İng.] değil/yerine/= TIKAÇLA(N)MA


- EMEL/GAYE değil/yerine/= İSTEK/ÜMİT/UMUT/ÜLKÜ


- EMERJENSİ/EMERCENSİ[İng. < EMERGENCY] değil/yerine/= ACİL


- EMEZİS/EMESIS, VOMITING[İng.] değil/yerine/= KUSMA


- EMG/ELECTROMYOGRAM[İng.] değil/yerine/= ELEKTROMİYOGRAM, KAS ELEKTRİK ÇİZGESİ


- EMİN değil/yerine/= GÜVENİK/GÜVENLİ


- EMİN değil/yerine/= GÜVENLİ


- EMİR EDEN ile/ve/yerine HİZMET EDEN


- EMİR VERMEK ile/ve/değil/yerine/>/< DOĞRUDAN SÖYLEMEK


- EMİR[Ar.] değil/yerine/= BUYRUK/BUYURU


- EMİR[Ar.] değil/yerine/= BUYRUK/KOMUT

( Askerlere, izcilere, öğrencilere, gövde eğitimi çalışmalarında ya da bir tören sırasında, bir durumdan başka bir duruma geçmeleri için bildirilen/söylenilen söz. )


- EMİR ile/ve/değil/yerine DİLEK


- EMİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TEKLİF


- EMISYON/EMISSION[İng.] değil/yerine/= DIŞA YAYIM | DIŞA ATIM


- EMNİYET ÂMİRİ değil/yerine/= GÜVENLİK BUYRANI


- EMNİYET KEMERİ/KEMER değil/yerine/= GÜVENLİK BAĞI/ÖNBAĞ


- EMNİYET KİLİDİ değil/yerine/= GÜVENLİK BEKİ


- EMNİYET ŞARTI değil/yerine/= GÜVENLİK KOŞULU


- EMNİYET STOKU değil/yerine/= GÜVENLİK YIĞIMI


- EMNİYET SÜBABI değil/yerine/= GÜVENLİK KAPACI


- EMNİYET değil/yerine/= GÜVENLİK


- EMNİYETİ SUİSTİMAL SİGORTASI değil/yerine/= GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA KORUNCU


- EMOJİ/SMILEY[İng.] değil/yerine/= DUYGUCUK


- EMOSYON/EMOTION[İng.] değil/yerine/= DUYGU


- EMPATİ[İng. < Yun. EM-PATHY] yerine EŞDUYUM/DUYGUDAŞLIK


- EMPOZE (ETMEK) değil/yerine/= DAYATMAK


- EMPRESYONİST/EMPRESYONİZM değil/yerine/= İZLENİMCİ/LİK


- EMPROVİZASYON değil/yerine/= DOĞAÇLAMA


- EMR-İ VÂKİ değil/yerine/= OLDU BİTTİ


- EMR/ELECTRONIC MEDICAL RECORDING[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK TIBBİ KAYIT


- EMRAM/ELECTRONIC MEDICAL RECORD ADOPTION MODEL[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK TIBBİ KAYIT BENIMSEME MODELİ


- EMRE MUHARRER SENET değil/yerine/= YÖNERGELİ BELGİT


- EMS/ELECTRONIC MEDICAL SYSTEMS[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK TIBBİ DÜZEN(EK)LER


- EMSAL[Ar.]/COEFFICIENT[İng.] değil/yerine/= KATSAYI


- EMÜLSİYON/EMULSION[İng.] değil/yerine/= SIVI ASILTI


- EN ... değil/yerine DAHA ...

( "Ya, ya da" düşüncesi/zannı/yüklemesi. DEĞİL/YERİNE "Hem, hem de | Ne, ne de" düşüncesiyle/mantığıyla. )

( Durağan. DEĞİL/YERİNE Hareketli. )

( Yapay. DEĞİL/YERİNE Doğal. )

( Sahte. DEĞİL/YERİNE Gerçek. )

( Konfor temelli/odaklı. DEĞİL/YERİNE Yaşam temelli/odaklı. )

( İnorganik. DEĞİL/YERİNE Organik. )


- EN ... değil/yerine YETERİNCE ...


- EN (")ÜSTÜNLER/BÜYÜKLER("):
AHMAKLIK/HAMÂKAT ve KENDİNİ BEĞENMEK değil/yerine AKIL ve İYİ HUY

( Yoksulluğun. VE Korkulacakların. DEĞİL/YERİNE Zenginliğin. VE Beğenileceklerin. )


- EN BÜYÜK HAYAL değil/yerine EN BÜYÜK ZENGİNLİK

( "Zenginlik". DEĞİL/YERİNE Hayal. )


- EN BÜYÜK ile/ve/değil/yerine/||/<> TEK


- EN ÇOK ŞEYE SAHİP OLMAK ile/değil/yerine/>< EN AZ ŞEYE GEREKSİNİM DUYMAK

( Sahip olmadığı şeylere üzülmeyen ve sahip olduklarına sevinen kişi, akıllı biridir. )

( Ne kadar az şeye sahip olursak, o kadar az şey, bize "sahip olur". )


- EN ÖNEMLİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRİNCİ


- EN SEVMEDİĞİM (ŞEY) ile/değil/yerine PEK/HİÇ SEVMEDİĞİM (BİR ŞEY)


- ENÂNİYET ile/yerine HALVET


- ENAYİLİK ile/değil/yerine DAYANÇ/SABIR

( [not] DUPERY vs./but PATIENCE
PATIENCE instead of DUPERY )


- ENDEMI/ENDEMIA[İng.] değil/yerine/= YÖRESEL SAYRILIK


- ENDEMİK/ENDEMIC[İng.] değil/yerine/= YÖRESEL

( Belirli bir bölgeye özgü, belirli bir bölgede yetişen. )


- ENDİKASYON/INDICATION[İng.] değil/yerine/= KULLANIM ALANI | GEREKLİLİK


- ENDİKATÖR/İNDİKATÖR/INDICATOR[İng.] değil/yerine/= GÖSTERGE, BELİRTEÇ,


- ENDİREKT/İNDİREKT/INDIRECT[İng.]/BİLVÂSITA[Ar.] değil/yerine/= DOLAYLI


- ENDOCENTRIC COMPOUND[İng.] değil/yerine/= İÇMERKEZLİ BİLEŞİK


- ENDOJEN/ENDOGENOUS[İng.] değil/yerine/= İÇ KAYNAKLI


- ENDOKRİN değil/yerine/= İÇSALGI

( Gövdedeki salgıbezlerinin, doğrudan doğruya kana karışacak yolda çıkardıkları salgı. )


- ENDOKRİNOLOG değil/yerine/= İÇSALGIBİLİMCİ


- ENDOKRİNOLOJİ/K değil/yerine/= İÇSALGIBİLİM/SEL


- ENDOPLAZMİK RETİKULUM değil/yerine/= İÇ KANSIVISI AĞI/TOPAĞI


- ENDOSITOZ/ENDOCYTOSIS[İng.] değil/yerine/= GÖZEİÇİ ALIM


- ENDOSKOP/ENDOSCOPE[İng.] değil/yerine/= İÇ GÖREÇ


- ENDOSKOPİ/ENDOSCOPY[İng.] değil/yerine/= İÇ GÖREÇLEME


- ENDOSKOPİK ULTRASONOGRAFİ/ENDOSCOPIC ULTRASONOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= İÇ GÖREÇLEMEYLE ULTRASONOGRAFİ


- ENDPOİNT[İng.] değil/yerine/= SON NOKTA


- ENDÛH[Fars.] değil/yerine/= TASA, KAYGI, SIKINTI


- ENDÜKSİYON İNDUCTION[İng.] değil/yerine/= BAŞLATMA


- ENDÜRANS/ENDURANCE[İng.] değil/yerine/= DAYANIKLILIK


- ENDÜRASYON/İNDURATION[İng.] değil/yerine/= SERTLİK


- ENDÜSTRİYEL/SINAİ değil/yerine/= URANSAL/İŞLEYİMSEL


- ENE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> İNNÂ


- ENE ile/yerine NAHNÜ

( Ben. İLE/YERİNE Biz. )


- ENERJİ BAĞIMSIZLIĞI:
YERDE/N ile/ve/değil/yerine GÖKTE/N

( )


- ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR değil/yerine/= GÜRE VE DOĞAL KAYNAKLAR


- ENERJİ/K değil/yerine/= ERKE/ERKİN, GÜRE/CİL / GÜREL/İ


- ENERJİ/K değil/yerine/= GÜRE/CİL / GÜREL/İ


- ENERJİ ile/ve/değil/yerine KENDİNİ DENETLEYEBİLEN(KONTROL EDEBİLEN) ENERJİ


- ENFARKT/ÜS INFARCTION[İng.] değil/yerine/= İSKEMIK DOKU ÖLÜMÜ


- ENFARKTÜS değil/yerine/= TIKANCA


- ENFEKSİYON[İng. < INFECTION] değil/yerine/= BULAŞ/İÇBULAŞIM


- ENFEKSİYÖZ/INFECTIOUS[İng.] değil/yerine/= BULAŞKAN


- ENFEKTE ETMEK değil/yerine/= İÇBULAŞIMLAMAK


- ENFEKTE OLMAK değil/yerine/= İÇBULAŞIMLANMAK


- ENFEKTE/INFECTED[İng.] değil/yerine/= BULAŞMIŞ


- ENFEKTİF/INFECTIVE[İng.] değil/yerine/= BULAŞICI


- ENFESTASYON/INFESTATION[İng.] değil/yerine/= ASALAK BULAŞI


- ENFLAMASYON/INFLAMMATION[İng.] değil/yerine/= YANGI, YANGILANMA


- ENFLAMATUVAR/INFLAMMATORY[İng.] değil/yerine/= YANGILI


- ENFORMASYON SİSTEMİ/INFORMATION SYSTEM[İng.] değil/yerine/= BİLİ DÜZENİ


- ENFORMASYON[İng. < INFORMATION] değil/yerine/= BİLGİLENDİRME


- ENFORMATİK/INFORMATICS[İng.] değil/yerine/= BİLİŞİM


- ENFRARUJ[Fr. < INFRAROUGE] değil/yerine/= KIZILÖTESİ

( Işık tayfında kırmızı alanın ötesindeki alanda yayılmış ısı ışınlarından oluşan, gözle görülmeyen ışınım. )


- ENFRARUJ/INFRARED[İng.] değil/yerine/= KIZILÖTESİ


- ENFÜSÎ/SÜBJEKTİF değil/yerine/= ÖZNEL


- ENGEISTON değil/yerine/= SANATÇI


- ENGEL OLMAK değil/yerine TEŞVİK ETMEK


- ENGEL/SORUN ile/değil/yerine ARA/DİNLENME NOKTASI/VESİLESİ


- ENGEL değil/yerine/>< DEVRİM

( Boş konuşan kişiler arasında, dilsizlik(susmak), engel değil devrimdir. )


- ENGELLEM/AMBARGO[Fr.]:
SÜEL/ASKERÎ değil/yerine/= GEÇİMSEL/EKONOMİK değil/yerine/= YÖNETKİL/SİYASİ


- ENGELLEMEK ile/değil/yerine SINIRINI/HADDİNİ BİLDİRMEK


- ENGELLEYİCİ ile/değil/yerine DENGELEYİCİ


- ENGELLEYİCİ ile/ve/değil/yerine/<> ÖNLEYİCİ


- ENGELLİLERE:
"ACIMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DESTEK/YARDIM


- ENGELLİYE:
ACIMAK ile/değil/yerine SAYGI GÖSTERMEK


- ENGRAFTMAN/ENGRAFTMENT[İng.] değil/yerine/= YAMA TUTMA | YAMALA(N)MA


- ENJEKSİYON/İNJECTION[İng.] değil/yerine/= İĞNE YAPMA


- ENJEKTE/ZERK ETMEK değil/yerine/= İÇİTMEK


- ENKAZ[Ar.] değil/yerine/= YIKINTI/ÇÖKÜNTÜ/KALINTI


- ENSTALASYON[Fr., İng. < INSTALLATION] değil/yerine/= YERLEŞTİRME


- ENSTANTANE değil/yerine/= KIPILIK


- ENSTİTÜ[Fr. INSTITUT / İng. INSTITUTE] değil/yerine/= EĞİTEY/ARAŞTIRAY


- ENSTRÜMAN[Fr.] değil/yerine/= ÇALGI/MÜZİK ARACI


- ENSTRÜMAN değil/yerine/= ÇALGI


- ENSTRÜMANTAL değil/yerine/= ÇALGISAL


- ENSTRÜMANTASYON/INSTRUMENTATION[İng.] değil/yerine/= ÂLETLİ ÇALIŞMA


- ENT/EAR-NOSE-THROAT[İng.] değil/yerine/= KULAK-BURUN-BOĞAZ


- ENTEGRASYON[Fr./İng.] değil/yerine/= BÜTÜNLEŞME


- ENTEGRASYON/İNTEGRATION[İng.] değil/yerine/= BÜTÜNLEŞME


- ENTEGRE DEVRE değil/yerine/= YONGA


- ENTEGRE OLMAK/ETMEK değil/yerine/= BÜTÜNLEŞ(TİR)MEK / KAYNAŞ(TIR)MAK


- ENTELEKTÜEL ile/ve/değil/yerine AYDIN

( [Bilgiyi/düşünceyi] Tüketen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Üreten. )


- ENTELLEKTÜALİZASYON/İNTELLECTUALIZATION[İng.] değil/yerine/= DÜŞÜNSELLEŞTİRME


- ENTELLEKTÜALİZM/İNTELLECTUALISM[İng.] değil/yerine/= DÜŞÜNSELCİLİK


- ENTERESAN[Fr. INTÉRESSANT / İng. < INTERESTING] değil/yerine/= İLGİNÇ


- ENTERNASYONAL ÜNİTE/INTERNATIONAL UNİT[İng.] değil/yerine/= ULUSLARARASI BİRİM


- ENTERNASYONAL değil/yerine/= ULUSLARARASI


- ENTOKSİKASYON/İNTOXICATION[İng.] değil/yerine/= ZEHİRLENME


- ENTOLERANS/İNTOLERANCE[İng.] değil/yerine/= DAYANAMAMAZLIK, TAHAMÜLSÜZLÜK


- ENTRENSEK/İNTRENSEK/İNTRINSİC[İng.] değil/yerine/= İÇSEL


- ENTÜBASYON/İNTUBATION[İng.] değil/yerine/= BORU YERLEŞTİRME


- ENVIRONMENTAL[İng.] değil/yerine/= ÇEVRESEL


- ENZİM/ENTZİM/ENZYME[İng.] değil/yerine/= ÖZGEN | DİRİMSEL/BİYOLOJİK TEPKİLEYİCİ


- EOG/ELECTROOCULOGRAM[İng.] değil/yerine/= ELEKTROOKÜLOGRAM, GÖZ ELEKTRİK ÇİZGESİ


- EPA ya da DHA ile/değil/yerine/>< ALA

( )


- EPDS/ELECTRONIC PERFORMANCE SUPPORT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK PERFORMANS DESTEK DÜZENİ


- EPİDEMİYOLOJİ/EPIDEMIOLOGY[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK ARAŞTIRMA BİLİMİ / TOPLUM SAĞLIĞI/HALK SAĞLIĞI


- EPİGRAF değil/yerine/= TANIMLIK


- EPİKRİZ/EPICRISIS[İng.] değil/yerine/= ÇIKIŞ ÖZETİ


- EPİKRİZ değil/yerine/= ÇIKIŞ ÖZETİ


- EPİLOG/HATİME değil/yerine/= SONDEYİŞ/SONSÖZ


- EPİLOG değil/yerine/= SONDEYİŞ


- EPİTOP/EPITOPE[İng.] değil/yerine/= ANTİJEN BELİRTECİ


- EPİZOT/EPISODE[İng.] değil/yerine/= DÖNEM


- EPOPE[Fr. < Yun.] değil/yerine DESTAN


- EPR/ELECTRONIC PATIENT RECORD[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK SAYRI KAYDI


- EPS/ELECTRONIC PATIENT SYSTEM | ELECTROPHYSIOLOGY STUDY[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK HASTA DÜZENİ | ELEKTROFİZYOLOJİK ÇALIŞMA


- EQUIPOTENTIAL değil/yerine/= EŞGİZİLGÜÇ


- ER değil/yerine NÜFUS


- ERADİKASYON/ERADICATION[İng.] değil/yerine/= KÖKÜNÜ KAZIMA


- ERDEM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEĞER


- EREKSİYON[İng. ERECTION] değil/yerine/= SERTLEŞME


- ERGEN(İN) ELEŞTİRİSİ ile/ve/değil/yerine/||/<> ERGİNİN(/YETKİN) ELEŞTİRİSİ


- ERGOMANİ/ERGOMANIA[İng.] değil/yerine/= İŞKOLİKLİK


- ERGOMETRE/ERGOMETER[İng.] değil/yerine/= İŞÖLÇER


- ERGOMETRİ/ERGOMETRY[İng.] değil/yerine/= İŞ ÖLÇÜMÜ


- ERGON/OMİK değil/yerine/= İŞLEV/SEL


- ERGONOMİ değil/yerine/= İŞBİLİMİ

( Kişinin, işine uymasını, amaca göre çalışmasını düzenleyen, inceleme ve araştırmaların tümü. )


- ERGONOMİ değil/yerine/= İŞBİLİMİ


- ERGONOMİK değil/yerine/= KULLANIŞLI, ELVERİŞLİ


- ERİL EĞRELTİOTU ile/yerine DİŞİL EĞRELTİOTU


- ERITROSIT SEDİMANTASYON HIZI/ERYTHROCYTE SEDİMENTATION RATE[İng.] değil/yerine/= ALYUVAR ÇÖKME HIZI


- ERKEK (MİLLETİ)/KADIN (KISMI) DEĞİL Mİ, HEPSİ AYNI!(BÖYLE/ŞÖYLE) / ŞÖYLE/ŞUNU İSTER/YAPAR değil/yerine HER BİRİ AYRIDIR!

( Genellememek gerekir! Büyük yanlıştır! )


- ERKEK OLMAK değil/yerine ÖNCE ADAM/İNSAN OLMAK, SONRA ERKEK OLMAK

( Ayrımlar yerine bütünlük üzerine düşünülerek yapılanmak gerek! )


- ERKEK değil/yerine ERİL


- ERKEN BAHAR/EVVEL BAHAR/İLKBAHAR değil/yerine/= DOĞ/İLKYAZ/KÖKLEM


- ERKEN DAVRANMAK yerine DÜŞÜNMEK/FELSEFE YAPMAK


- ERKEN SAMİMİYET ile/değil/yerine SAMİMİYET

( Erken samimiyet, pişmanlık doğurur. )


- ERKEN TANI/TEŞHİS ile/ve/yerine BAŞINDAN/ÖNCEDEN TANI/TEŞHİS


- ERKEN/DEN ... ile/değil/yerine ZAMANINDA/SAATİNDE ...


- ERKEN ile/ve/<>/değil/yerine ZAMANSIZ


- ERKENDEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GENÇ YAŞTA


- EROR[İng. < ERROR] değil/yerine/= HATA


- EROZİV/EROSIVE[İng.] değil/yerine/= AŞINDIRICI


- EROZYON["EREZYON" değil!]//EROSION[İng.]/EROSİYON[Fr.]/İTİKAL[Ar.] değil/yerine/= AŞINMA


- ERRATUM[İng.] değil/yerine/= DÜZELTİ (YAZI)


- ERTELEME değil/yerine/>< ONUR


- ES VERMEK ile/değil/yerine VİRGÜL KOYMAK


- ES değil/yerine/= DURAKLAMA


- ESANSİYEL/ESSENTIAL[İng.] değil/yerine/= TEMEL | NEDENİ BİLİNMEYEN


- EŞANTİYON/PROMOTIONAL MATERIAL[İng.] değil/yerine/= TANITMALIK


- EŞANTİYON değil/yerine/= ÖRNEKLİK


- ESÂRET[Ar.]/YÛG[Fars.] değil/yerine/= TUTSAKLIK/BOYUNDURUK(/YÜK)


- ESÂRET değil/yerine CESÂRET

( Cesâret yoksa esâret vardır/oluşur. )

( [not] CAPTIVITY but COURAGE
COURAGE instead of CAPTIVITY )


- ESAS değil/yerine/= DOĞRU/GERÇEK


- ESAS değil/yerine/= ÖZÜL


- ESASEN değil/yerine/= GERÇEKTE


- ESASINDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ESNASINDA


- EŞEK BAŞI (DEĞİLIM/Z) ile/ve/değil/yerine/||/<> BOSTAN KORKULUĞU (DEĞİLIM/Z)


- EŞEK ile/değil/yerine/>< EŞİK

( Eşiğe yatmayan, eşektir. )


- EŞEKKULAĞI değil/yerine KARAKAFES


- EŞEKOTU değil/yerine EVLİYAOTU


- ESER değil/yerine/= YAPIT; İZ


- EŞEYSELLİK/"SEKS YAPMAK" ile/ve/değil/yerine EŞEYSELLİĞİN HAKKINI TESLİM ETMEK


- EŞEYSELLİK/SEKS:
"GÜÇ KAYBETMEK" ile/değil/yerine DENGELENMEK/UYUMLANMAK/FABRİKA AYARLARINA GERİ DÖN(DÜR)MEK


- EŞEYSELLİK/SEKS ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARILMAK

( ... ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KOÇA )


- EŞİĞİNİ YÜKSELTMEK ile/yerine KENDİNİ GELİŞTİRMEK


- ESÎR[Ar.] değil/yerine/= TUTSAK


- EŞİTLİK/MÜSÂVAT ile/ve/değil/yerine/< TÜRE/ADÂLET

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/< Güçsüzün hakkının/haklarının savunulması/korunması. )

( Kişilerin eşitliği, sadece adâletin [en kısa sürede] sağlanması için [tüze/hukuk önünde] geçerlidir. [ille de bir farkı olacaksa/oldurulacaksa, sadece bilgileri/bildikleri/marifetleri iledir/kadardır.] )

( )

( [CHAT GPT >]

Eşitlik, ırklarına, cinsiyetlerine, dinlerine ya da öteki özelliklerine bakılmaksızın tüm bireylere aynı biçimde davranılması gerektiği düşüncesini belirtir. Bu, herkesin aynı fırsatlara ve haklara sahip olması ve kimliğinden dolayı dezavantajlı ya da ayrımcılığa uğramaması gerektiği anlamına gelir.

Öte yandan, adâlet, yasaların âdil ve uygun biçimde yönetilmesini ve de âdil bir toplumun sürdürülmesini ifade eder. Bireylerin hukuka ve ahlâkî ilkelere göre haklarını almasını ve yanlış davranışın cezalandırılmasını içerir.

Eşitlik ve adâlet, genellikle birbiriyle ilişkili olsa ve örtüşebilse de aynı şey değildir. Eşitlik, herkese aynı biçimde davranmakla ilgiliyken, adâlet, bireylerin hak ettiklerini almasını ve yanlışların ele alınmasını sağlamakla ilgilidir. Bir toplumun eşit olup da âdil olmaması ya da tam eşitlik olmadan adâletin olması olanaklıdır.



[English]

Equality refers to the idea that all people should be treated the same, regardless of their race, gender, religion, or other characteristics. It means that everyone should have the same opportunities and rights, and should not be disadvantaged or discriminated against based on their identity.

Justice, on the other hand, refers to the fair and proper administration of laws and the maintenance of a just society. It involves ensuring that individuals receive what they are due, according to the law and moral principles, and that wrongdoing is punished.

While equality and justice are often related and can overlap, they are not the same thing. Equality is about treating everyone the same, while justice is about ensuring that people receive what they are entitled to and that wrongdoing is addressed. It is possible for a society to be equal but not just, or for there to be justice without complete equality. )

( )

( [not] EQUALITY vs./and/but/< JUSTICE
JUSTICE instead of EQUALITY )


- ESK/ELECTRONIC HEALTH RECORD[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK SAĞLIK KAYDI


- EŞKAL/SURET/FİZİK değil/yerine/= GÖRÜNÜŞ/BİÇİM


- ESKALASYON değil/yerine/= ARTIŞ/TIRMANIŞ

( İhalelerde sözleşme fiyatının maliyetlerdeki artışa göre güncellenmesi. )


- EŞKALİNİ TARİF ETMEK değil/yerine/= GÖRÜNÜŞÜNÜ TANIMLAMAK


- ESKİ KÖYE, YENİ ÂDET GETİRMEK ve/değil/yerine/||/<> EZBER BOZMAK


- ESKİ ile/değil/yerine ANTİK


- ESKİ ile/ve/değil/yerine BİR ÖNCEKİ


- ESKİ ile/değil/yerine ESKİL/BAYRI/KADÎM


- ESKİ ile/ve/değil/yerine ÖNCEKİ


- ESKİMO ile/değil/yerine İNUİT

( Kanada, Alaska ve Grönland'ın yüksek enlemlerindeki kutup bölgelerindeki yaşayanları ifade eder. İLE/DEĞİL/YERİNE Kanada'nın kuzeyinde ve Grönland'ın bazı bölgelerinde yaşayan halk. )

( [CREE ve ALGONKİN Kızılderililerinin verdiği bir addır.] Sözcük karşılığı "Başka bir dil konuşan" | "Başka ülkeden olan kişi" | "Çiğ et yiyen". İLE/DEĞİL/YERİNE Sözcük karşılığı "İnsan" | Halk. )

( Kanada'da Eskimo demek kabalıktır fakat Alaska'da Eskimolar bundan memnuniyet duyar. )

( Eskimo-Aleut dil ailesindeki diller, dünyadaki dillerin hiçbiriyle akraba olmayıp sadece birbiriyle akrabadır. )

( Gelişmekte olan İnuitçe, Alaska'nın kuzeyinde, Kanada'da ve Grönland'da konuşulur. )

( Ortalama boyları 1,62'dir ve ortalama yaşam süreleri 39'dur. )

( Kendi aralarında da birbirini İnuit olarak tanımlarlar. )


- EŞKIYÂ ile/değil/yerine/>< EVLİYÂ

( Eşkıyâ, bizi yolda görse, vicdâna gelmekten korkar. )


- ESKİYLE "SAVAŞMAK" ile/değil/yerine YENİSİNİ YARATMAK


- ESKİZ değil/yerine/= TASLAK


- ESKİZ değil/yerine/= TASLAK


- ESKS/ELECTRONIC HEALTH RECORD SYSTEM[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK SAĞLIK KAYIT DÜZENİ


- ESL/EXTRACORPOREAL SHOCKWAVE LITHOTRIPSY[İng.] değil/yerine/= GÖVDE DIŞI ŞOK DALGASIYLA TAŞ KIRIMI


- EŞLEŞTİRİLMİŞ OLAN/LAR ile/değil/yerine İLİŞKİLENDİRİLMİŞ OLAN/LAR


- EŞLEŞTİRME ile/değil/yerine İLİŞKİLENDİRME


- EŞLEŞTİRME ile/değil/yerine KIYASLAMA


- ESNAF[Ar.] değil/yerine/= İŞMEN


- ESNEMEDE [AĞZIN EL İLE KAPANIŞINDA]:
SOL ELİN DIŞI ile/ve/değil/yerine SAĞ ELİN AVUÇİÇİ

( Tüm genel/günlük koşullarda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Namazda. )


- ESNEMEDE [AĞZIN EL İLE KAPANIŞINDA]:
SOL ELİN DIŞI ile/ve/değil/yerine SAĞ ELİN AVUÇİÇİ

( Tüm genel/günlük koşullarda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Namazda. )


- ESPİYONAJ değil/yerine/= CASUSLUK


- ESR/ERYTHROCYTE SEDİMENTATION RATE[İng.] değil/yerine/= ERİTROSIT SEDİMANTASYON HIZI, ALYUVAR ÇÖKME HIZI


- ESRARENGİZ değil/yerine/= GİZEMLİ


- ESSAY[İng.] değil/yerine/= DENEME


- ESTETİK değil/yerine/= GÖRKEYSEL


- ESTETİK değil/yerine/= GÜZELDUYU


- ESWL/EXTRACORPOREAL SHOCK WAVE LITHOTRIPSY[İng.] değil/yerine/= GÖVDE DIŞI ŞOK DALGASIYLA TAŞ KIRIMI


- EŞYA[çoğ. < ŞEY] ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< KİŞİLER

( Kullanılması için. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Sevilmesi için.
[fakat ne yazık ki...] "Dünyadaki kargaşanın nedeni, eşyaların sevilmesi, insanın kullanılmasıdır." )


- EŞYA değil/yerine/= BUYUM, TÜYEK, ARIBERİ)


- EŞYALARI:
VİTRİNDE/SANDIKTA/... TUTMAK/SAKLAMAK ile/yerine/değil KULLANMAK

( "Bir gün kullanılır", "Misafir için" vb. düşünceler/tutumlar yerine kullanalım onları! )


- EŞYALARI/ÇANTAYI:
BIRAKMAK, ORTAMA GÜVENMEK yerine/değil YANINDA TUTMAK, SAHİP ÇIKMAK

( Eşyanın/çantanın yanınızda tutulmasının gerekliliği, çalınmaması için değil/yanısıra, bir hasar/kayıp ya da hırsızlık durumunda orada bulunan herkesi zan altında bırakmaması içindir. )


- EŞYANIN TABİATI değil/yerine/= NESNELERİN DOĞASI


- ET "UYGARLIĞI" ile/değil/yerine ANLAM/MÂNÂ UYGARLIĞI


- et al.[Lat. < ET ALII] değil/yerine/= VE ÖTEKİLERİ


- et[Lat.] değil/yerine/= VE


- ETA/EVENT TREE ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= OLAY AĞACI ÇÖZÜMLEMESİ/ANALİZİ


- ETİKET değil/yerine/= EDERCE


- ETİKET değil/yerine/= YARLIK


- ETİYOLOJİ/ETIOLOGY[İng.] değil/yerine/= NEDEN | NEDEN BİLGİSİ


- ETİYOLOJİK/ETIOLOGICAL[İng.] değil/yerine/= NEDENSEL


- ETK/ELECTRONIC MEDICAL RECORDING[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK TIBBİ KAYIT


- ETKİ > TEPKİ ile/değil/yerine/> ETKİ > ANLAM > TEPKİ


- ETKİLEMEYE ÇALIŞMAK (İÇİN) KONUŞMAK/ANLATMAK ile/ve/değil/yerine (SADECE) KENDİNİ ANLATMAK/TANIMLAMAK (İÇİN) KONUŞMAK/ANLATMAK


- ETKİLEŞİM ile/ve/değil/yerine ETKİNLEŞMEK

( Duygusallık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Koşulsuz sevgi. )

( Alışveriş. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Veriş. )

( [not] REACTIVE vs./and/but ACTIVE
ACTIVE instead of REACTIVE
[not] Emotional. WITH/AND/BUT Unconditional love. )


- ETKİNLİK ile/ve/değil/yerine/> ÜRETİM

( [not] ACTIVITY vs./and/but TO PRODUCE
TO PRODUCE instead of ACTIVITY )


- ETNİK/ETHNIC[İng.] değil/yerine/= BUDUNSAL


- ETRAFINDA:
"ÇOK KİŞİ" değil/yerine (SADECE) KİŞİ/ADAM


- ETS/EARLY DIAGNOSIS SYSTEM[İng.] değil/yerine/= ERKEN TANILAMA DÜZENİ


- ETÜT/ETÜD[Fr. < ETUDE] değil/yerine/= ÇALIŞMA

( Herhangi bir konuda yapılan inceleme, araştırma. | Ön çalışma. | Belirli bir konuyu inceleyen, araştıran yapıt ya da yazı. | Öğrencilerin, bir belletmenin gözetimi, denetimi altında ders çalışması, mütalaa, müzakere. )


- EUS/ENDOSCOPIC ULTRASOUND[İng.] değil/yerine/= ENDOSKOPİK ULTRASON, İÇ GÖREÇLEMEYLE ULTRASON


- EV HALKI değil/yerine/= EV TUYU


- EVAKÜASYON/EVACUATION[İng.] değil/yerine/= BOŞALTMA


- EVALÜASYON/EVALUATION[İng.] değil/yerine/= DEĞERLEME


- EVANTRASYON/EVENTRATION[İng.] değil/yerine/= KARIN DIŞINA ÇIKMA, EVİSERASYON


- EVAPORASYON/EVAPORATION[İng.] değil/yerine/= BUHARLAŞ(TIR)MA


- EVAR/ENDOVASCULAR AORTIC ANEURYSM REPAIR[İng.] değil/yerine/= ENDOVASKÜLER AORT ANEVRİZMA TAMİRİ, DAMAR İÇİ ANA ATARDAMAR BALONCUĞU ONARIMI


- EVENT/RECORDER EVENT RECORDER[İng.] değil/yerine/= OLAY KAYDEDER


- EVERSİYON/EVERSION[İng.] değil/yerine/= DIŞA DÖNDÜRME


- EVET DERİM/DEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAYIR DİYEMEM(EK)

( Özellikle de sevdiğin birinden alabileceğin "evlilik teklifi"ne... )


- EVİNİ/MUTFAĞINI/BUZDOLABINI, MARKETE ÇEVİRMEK değil/yerine EVİNİ/ZİHNİNİ, MARKETTE TUTMAK

( İstediğimiz zaman/gerektiğinde, gerektiği kadarını marketten almak varken "her an ve hemen istediğim yerine gelsin" diye onlarca gereksiz/gerekli ürünü evimizde bulundurmamız şart değil! )


- EVİSERASYON/EVISCERATION[İng.] değil/yerine/= KARIN DIŞINA ÇIKIM


- EVLÂT[Ar.] değil/yerine/= ÇOCUKLAR


- EVLENECEĞİN KİŞİYİ:
AKŞAM/GECE GÖRMEK ile/ve/yerine SABAH/UYANINCA GÖRMEK


- EVOK POTANSİYEL/EVOKED POTENTIAL[İng.] değil/yerine/= UYARILMIŞ GİZİL GÜÇ


- EVOLÜSYON/EVOLUTION[İng.] değil/yerine/= EVRİM


- EVRAK[Ar. < VARAK] değil/yerine/= DEĞERLİ BELGE / İŞBELGE


- EVRENDE:
İKİLEM değil/yerine BÜTÜNLÜK


- EVRENSEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> KALICI/LIK


- EVRENSEL ile/ve/değil/yerine PAYLAŞILAN

( [not] UNIVERSAL vs./and/but SHARED
SHARED instead of UNIVERSAL )


- EVRENSEL ile/ve/değil/yerine PAYLAŞILAN

( [not] UNIVERSAL vs./and SHARED
SHARED instead of UNIVERSAL )


- EVRİM/SEL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GELİŞİM/SEL

( )

( [not] EVOLUTION vs./and/but/||/<> PROGRESS/DEVELOPMENT
PROGRESS/DEVELOPMENT instead of EVOLUTION )


- EVRİM ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİKLİK

( [not] EVOLUTION vs./and/but ALTERATION
ALTERATION instead of EVOLUTION )


- EVRİM ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİM

( [not] EVOLUTION vs./but ALTERATION
ALTERATION instead of EVOLUTION )


- EVRİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İLERLEME


- EVVELA[Ar.] değil/yerine/= ÖNCE/İLKİN/ÖNCELİKLE/İLK ÖNCE


- EVVELDEN[Ar.] değil/yerine/= ÖNCEDEN/ÖNCELERİ/ESKİDEN


- EVVELİ değil/yerine/= ESKİDEN/ÖNCEKİ


- EVVELİYAT[Ar.] değil/yerine/= ÖNCESİ


- EX ANTE PREVIOUSLY[İng.] değil/yerine/= ÖNCEDEN


- EX POST FROM BEHİND[İng.] değil/yerine/= GERÇEKLEŞEN


- EX VIVO[İng.] değil/yerine/= CANLI DIŞI


- EXCITABILITY[İng.] değil/yerine/= UYARILGANLIK


- EXCURSION[İng.] değil/yerine/= AÇILMA | GEZİNIM


- EXIT[Tr.] değil/yerine/= ÇIKIŞ


- EXPANDER[İng.] değil/yerine/= GENİŞLETICİ (DOKU, YAPI VB.)


- exsic.[Lat. < EXSICCATUS] değil/yerine/= KURU, KURUTULMUŞ


- ext. sup. alut.[Lat. < EXTENDE SUPER ALUTEM] değil/yerine/= DERİ ÜZERİNE YAYINIZ


- ext.[Lat. < EXTERNUS] değil/yerine/= DIŞTAN KULLANILIR


- ext./EKSTRE[Lat. < EXTRACTUM] değil/yerine/= ÖZ, HULÂSA,


- EYELINER[İng.] değil/yerine/= GÖZ KALEMİ


- EYLEM ile/ve/değil/yerine BÜTÜNLÜK İÇİNDE EYLEM

( [not] ACTION vs./and/but ACTION IN THE INTEGRITY
ACTION IN THE INTEGRITY instead of ACTION )


- EYLEMSİZ DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE ile/değil/yerine EYLEMLİ DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE

( El duası olmadan, dil duası olmaz. )

( Yaparak başarırsınız, tartışıp çekişerek değil. )

( Kalbi değiştiren eylemdir. )

( Herşey yapıldığında zihin sessiz kalır. )

( Sağlam bir anlayışa sahip bir kişi, eylemden sakınmaz. )

( İnandığınızı yapın ve yaptığınıza inanın. Başka her şey enerji ve zaman savurganlığıdır. )

( Evinizin eşiğini temizlemeden, komşunuzun damındaki kardan şikâyet etmeyiniz. )

( [not] THOUGHT/TO THINK WITHOUT ACTION vs./but THOUGHT/TO THINK IN ACTION
THOUGHT/TO THINK IN ACTION instead of THOUGHT/TO THINK WITHOUT ACTION
By doing you succeed, not by arguing.
A change of heart is action.
When all is done, the mind remains quiet. )


- EYR KONDİŞIN/AIR CONDITION değil/yerine/= ISI DENGELER


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve/değil/yerine ile/ve/değil/yerine ÇOKLU EYTİŞİM / POLİ-DİYALEKTİK


- EYVAH" ile/değil/yerine EYVALLAH

( Temel, yerde bir muz kabuğu görmüş...

- "Eyvah! Yine düşeceğim." demiş. )


- EZAN değil/yerine/= ÇAĞRAN


- EZBER değil/yerine/= BELLEME


- EZBER ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLGİ


- EZBERCİ/LİK ile/değil/yerine HAZIRCI/LIK


- EZCÜMLE/HÜLÂSA değil/yerine/= ÖZETLE/KISACA


- EZEL değil/yerine/= ÖNCESİZLİK


- EZELİ REKABET[Ar.] değil/yerine/= ESKİLİ ÇEKİŞKİ


- EZELİ değil/yerine/= BİTİMSİZ


- EZELİ değil/yerine/= ESKİLİ/ÖNCESİZ


- EZİCİ "GÖRÜŞ/KANAAT" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ORANTILI/ORANTISIZ "GÜÇ"


- EZİYET değil/yerine/= İNCİTİM


- EZİYET ile/değil/yerine ZAHMET


- EZMEK ile/ve/değil/yerine YOĞURMAK


- EZOTERİK ile/değil/yerine BÂTINÎ


- f./ft.[Lat. < FIAT] değil/yerine/= YAP, YAPINIZ


- f.l.a.[Lat. < FIAT LEGE ARTIS] değil/yerine/= ALANIN YÖNTEMİNE GÖRE YAPINIZ


- FAAL/AKTİF değil/yerine/= ETKİN


- FAALİYET[Ar.]/AKTİVİTE[Fr. < ACTIVITE | İng. < ACTIVITY] değil/yerine/= ETKİNLİK | EYLEM


- FABL değil/yerine/= ÖYKÜNCE


- FABRİKA değil/yerine/= ÜRETİMLİK


- FAGOSİT değil/yerine/= YUTARGÖZE

( Organik ya da inorganik cisimcikleri içine alıp sindirebilen kan gözesi. )


- FAGOSITOZ/PHAGOCYTOSIS[İng.] değil/yerine/= GÖZE YUTUMU


- FAGOSİTOZ değil/yerine/= YUTMA


- FAHİŞ[Ar.] değil/yerine/= ÖLÇÜYÜ AŞAN/AŞIRI


- FAHRÎ[Ar.] değil/yerine/= SAYGIL


- FAHRî değil/yerine/= ONURSAL


- FAİL değil/yerine/= EDİMCİ


- FAİLİ MEÇHUL değil/yerine/= EDİMCİSİ BELİRSİZ/EDİMCİSİ BİLİNMEYEN


- FAIR-PLAY değil/yerine/= DÜRÜST OYUN


- FAİZ/NEMA[Ar.] değil/yerine/= GETİRİ/ÜREM


- FAKAT ile/yerine/değil AYNI ZAMANDA


- FAKAT ile/yerine AYNI ZAMANDA


- FAKİR[Ar.] değil/yerine/= YOKSUL


- FAKİR ile/ve/değil/yerine KANAATKÂR


- FAKİRHANE değil/yerine/= YOKSULEVİ


- FAKİRİN CANI değil/yerine "ZENGİNİN" MALI


- FAKS değil/yerine/= BELGEÇ, BELGEGEÇER


- FAKSİYON değil/yerine/= KURUMLAR

( KURUMLAR )


- FAKTÖR[İng.] değil/yerine/= ETKEN/ETMEN


- FALANKS/PHALANX[İng.] değil/yerine/= PARMAK KEMIĞİ


- FAMILYAL/FAMILIAL[İng.] değil/yerine/= AİLEVİ


- FANATİK değil/yerine/= BAĞNAZ/TUTKUN


- FANATİZM değil/yerine/= BAĞNAZLIK


- FÂNİ[Ar.] değil/yerine/= ÖLÜMLÜ/GELİP GEÇİCİ/KALIMSIZ


- FANTEZİ YAPMAK ile/değil/yerine FANTEZİ/LER ÜRETMEK/YARATMAK


- FANTEZİ değil/yerine/= DÜŞLEM


- FANTOM/PHANTOM[İng.] değil/yerine/= HAYALET


- FARBA/FARBALA[Fr.] değil/yerine FIRFIR


- FARK ÖNCESİNDEKİ CEM ile/değil/yerine FARK SONRASINDAKİ CEM

( Zevktelerdir. İLE/DEĞİL/YERİNE Ancak, zahmette olanlar/olabilenler içindir. )


- FARK YARATMA ÇABASI yerine BÜTÜNÜ GÖRMEYE ÇALIŞMAK

( TRYING TO SEE ENTIRE instead of TO STRIVE "TO CREATE DIFFERENCE" )


- FARK:
CEM ÖNCESİ ile/ve/değil/yerine CEM ile/ve/değil/yerine CEM SONRASI

( Şirk. İLE/VE Zındıklık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Tevhid. )


- FARK ile/ve/değil/yerine/en azından ORTAK NOKTA

( [not] DIFFERENCE vs./and/but COMMON POINT
COMMON POINT instead of DIFFERENCE )


- FARKLAR ile/ve/<>/değil/yerine TEMEL/BELİRLEYİCİ FARKLAR


- FARKLI BAKIŞ/BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇOK YÖNLÜ BAKIŞ/BAKMAK


- FARKLI OLMAK(/OLMAYA ÇALIŞMAK) ile/ve/değil/yerine ADAM OLMAK(/OLMAYA ÇALIŞMAK)


- FARKLI OLMAK(/OLMAYA ÇALIŞMAK) ile/ve/değil/yerine FARK YARATMAK(/YARATMAYA ÇALIŞMAK)


- FARKLILIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRLİK

( Dilde, anlatımda/aktarımda, parçalarda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Gerçeklikte/hakikatte. )


- FARKLILIKLAR VE ÇİRKİNLİKLER ile/yerine FARKLILIKLAR VE GÜZELLİKLER


- FARMAKOLOG değil/yerine/= EMBİLİMCİ


- FARMAKOLOJİ/PHARMACOLOGY[İng.] değil/yerine/= İLAÇ BİLİMİ


- FARMAKOLOJİ değil/yerine/= EMBİLİM


- FARMAKOLOJİK değil/yerine/= EMBİLİMSEL/EMSEL


- FARMAKOPE/PHARMACOPEIA[İng.] değil/yerine/= RESMİ İLAÇ BİLGİSİ


- FARMAKOVİJİLANS/PHARMACOVİGILANCE[İng.] değil/yerine/= İLAÇ TAKİP DÜZENİ


- FÂŞ değil/yerine/= MEYDANA ÇIKMA, DUYULMA, AÇIĞA VURMA


- FASET/FACET(TE)[İng.] değil/yerine/= DÜZ, PÜRÜZSÜZ YÜZEY


- FASİKÜL/FASCICLE[İng.] değil/yerine/= DEMETÇİK


- FASİKÜLASYON/FASCICULATION[İng.] değil/yerine/= SEYİRME


- FASILA[Ar.]/ANTRAKT[Fr. < ENTRACTE] değil/yerine/= ARA


- FASİLITASYON/FACİLITATION[İng.] değil/yerine/= KOLAYLAŞTIRMA


- FASİT DAİRE[Ar.] değil/yerine/= KISIR DÖNGÜ


- FASİT DAİRE[Ar.] değil/yerine/= KISIR DÖNGÜ


- FASİYAL/FACIAL[İng.] değil/yerine/= YÜZ (İLİŞKİLİ)


- FATAL değil/yerine/= ÖLDÜRÜCÜ


- FATALITE ORANI/FATALITY RATE[İng.] değil/yerine/= OLGU-ÖLÜM ORANI


- FATALITE/FATALITY[İng.] değil/yerine/= ÖLDÜRÜCÜLÜK


- FATURA[İt. < FATTURA] değil/yerine/= SAYIŞÇA


- FATURA ile/ve/değil/yerine İRSALİYELİ FATURA


- FATURA değil/yerine/= YASAL ÖDENDİ BELGESİ


- FAUNA değil/yerine/= DİREY


- FAY değil/yerine/= KIRIK/YERKIRIĞI


- FAYDA/LI[Ar.] değil/yerine/= YARAR/LI


- FAZ[Fr./İng. < PHASE] değil/yerine/= EVRE


- FAZ/İK/PHAS/IC[İng.] değil/yerine/= EVRE/Lİ


- FÂZIL[Ar.] değil/yerine/= ERDEMLİ KİŞİ


- FAZÎLET[Ar.] değil/yerine/= ERDEM


- FAZLA KONUŞMAK ile/değil/yerine GEREĞİNDEN FAZLA KONUŞMAK

( Kişinin, "Fazla konuşmak" diye bir durumu ol(a)maz fakat belirli/belirsiz bir konuda/alanda/olguda, gereğinden fazla konuşması söz konusu olabilir. [Kişinin, doğadaki fiziksel donanımlarının yetersizliğini giderecek olanın, beyni ve zihni olmasından dolayı ve bunu da, geri dönülmez bir duruma girmeden önce gidermek, çözüm üretmek üzere dili ve konuşma becerisi karşılar. Modern dönemlerde gelinmiş kopukluklar, hızlı ve kısa/kesik sözler kullanma "çabası/beklentisi" nedeniyle de "konuşmanın fazlası" diye bir olgu, durum geliştirilemez ve/ya da bu kişisel/düşük "beklentinin" karşılanması, çevremizdeki kişilerden beklenilemez!] )


- FAZLA/BOŞ/BOŞUNA ile/ve/değil/yerine GEREKLİ/LİK


- FAZLA ile/ve/yerine/değil YETERİNCE

( [not] EXCESS vs./and/but ADEQUATELY/SUFFICIENTLY
ADEQUATELY/SUFFICIENTLY instead of EXCESS )


- FDA/FOOD AND DRUG ADMINISTRATION[İng.] değil/yerine/= ABD GIDA VE İLAÇ DAİRESİ


- FEATURE OF EARTH değil/yerine/= TOPAN


- feb. dur.[Lat. < FEBRE DURANTE] değil/yerine/= ATEŞ SIRASINDA, ATEŞ VARKEN


- FEBRİL/FEBRİLE[İng.] değil/yerine/= ATEŞLİ


- FECİR değil/yerine/= TAN


- FEDÂ ETMEK değil/yerine/= YOLUĞLAMAK/GÖZDEN ÇIKARMAK


- FEDÂ ile/değil/yerine/>< ELVEDÂ

( Sevene can fedâ; sevmeyene elvedâ. )


- FEDÂ değil/yerine/= YOLUĞ


- FEDAİ değil/yerine/= YOLUĞAN


- FEDÂKÂRLIK değil/yerine HAK/LAR


- FEDERASYON[Fr./İng. < FEDERATION] değil/yerine/= ÜSTBİRLİK


- FELÂKET değil/yerine/= YIKIM/YIKINÇ


- FELÇ/C[Ar.] değil/yerine/= İNME


- FELSEFE ÖĞRENMEK değil/yerine FELSEFE YAPMAK


- FELSEFE ÖĞRENMEK ile/yerine/değil FELSEFE YAPMAYI ÖĞRENMEK


- FELSEFE:
"YAPTIRIMLARI OLAN" değil/yerine YARGILARI OLAN


- FELSEFE:
UYURGEZER/LİK değil/yerine/>< GELİŞMİŞ BİLİNÇ/LİLİK


- FELSEFEYE GİRİŞ KİTAPLARI ile/ve/değil/yerine/<> FELSEFE TARİHİ KİTAPLARI


- FELSEFÎ SÖZLÜK ile/ve/değil/yerine FELSEFÎ ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK


- FELSEFÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAVRAMSAL


- FELSEFÎ ile/değil/yerine YORUMSAL


- FEMİNİST EKOLOJİ/EKOFEMİNİZM değil/yerine/= DİŞİCİ ÇEVREBİLİM/ÇEVREDİŞİCİLİK


- FEMİNİST değil/yerine/= DİŞİCİ


- FEMİNİZM değil/yerine/= DİŞİCİLİK


- FENÂLAŞMAK değil/yerine/= KENDİNDEN GEÇMEK


- FENESTRASYON/FENESTRATION[İng.] değil/yerine/= PENCERELEME


- FENOMEN değil/yerine/= GÖRÜNGÜ


- FENOTİP/İK/PHENOTYP/IC[İng.] değil/yerine/= DIŞ GÖRÜNÜM/SEL


- FENOTİP değil/yerine/= DIŞYAPI


- FEODAL/İZM değil/yerine/= DEREBEYCİ/LİK


- FEODALİTE değil/yerine/= DEREBEYLİK


- FER-İ TÂLÎ değil/yerine/= SÜRGÜN

( Bitkinin dibinden süren filiz. )


- FERÂGAT AHLÂKI ile/ve/değil/yerine ANNELİK AHLÂKI

( [not] MORALS OF ABNEGATION vs./and/but MORALS OF MOTHER
MORALS OF MOTHER instead of MORALS OF ABNEGATION )


- FERÂGAT değil/yerine/= ELÇEKİ


- FERAH/LIK değil/yerine/= İNÇ/LİK


- FERAHLAMAK değil/yerine/= İNÇLEMEK


- FERAHLATMAK değil/yerine/= İNÇLETMEK


- FERÂSET[Ar. < FERES(Çok hızlı giden at)] değil/yerine/= SEZGİ/SEZİ/SEZİŞ/ANLAYIŞ

( ZEKÂNIN İNCELMİŞ VE HIZLANMIŞI | EDEB'İN KALBE İNİŞİ | ANLAYIŞTA ÖNE GEÇME | ZEKÂNIN GÖVDEYİ KONTROL ALTINA ALMIŞ ŞEKLİ. (AKIL-ZEKÂ-FERASET) [AYNI ŞEYİN DEĞİŞİK MERTEBELERDE ALDIĞI ADLAR] )


- FERDÎ HİKMET[Ar.] değil/yerine/= BİREYSEL BİLGELİK/AYDINLANMA/UYANIŞ/ARINMA


- FERDÎ değil/yerine/= BİREYSEL/KİŞİSEL


- FERFORJE[Fr. < FER FORGÉ] değil/yerine/= DÖKME DEMIR

( Kapılara, pencerelere ya da evlerin iç bölümlerine süsleme amacıyla yapılıp takılan dövme demir. )


- FERİŞTAH[Fars. < FİRİŞTE] değil/yerine/= UZMAN / EN YETKİLİ


- FERMAN[Fars.] değil/yerine/= YARLIK/BUYRUK


- FERMANTASYON[Fr.]/TAHAMMÜR[Ar.] değil/yerine/= MAYALANMA

( Organik maddelerin bazı mikroorganizmalarca salgılanan enzimlerin etkisiyle uğradığı değişiklik. | Sıvı ya da hamur durumunda bulunan organik maddelerin, kendiliğinden kabarıp köpürerek gaz çıkarması durumu. )


- FERMANTASYON/FERMENTATION[İng.] değil/yerine/= MAYALANMA


- FERMENT[İng.] değil/yerine/= MAYA


- FERRUM[İng.] değil/yerine/= DEMİR


- FERSAH FERSAH değil/yerine/= KAT KAT


- FERSUDE[Fars.] değil/yerine/= ESKİMİŞ, YIPRANMIŞ, AŞINMIŞ


- FERYAT[Fars.]/SAYHA[Ar.]/VAVEYLA[Ar.] değil/yerine/= ÇIĞLIK/HAYKIRMA


- FERYAT/FERYÂD ETMEK değil/yerine/= HAYKIRMAK


- FERYAT/FERYÂD değil/yerine/= HAYKIRIŞ


- FERZ[Fars.]:
Vezir'in yerine geçen taş.


- FESAT[Ar.] KARIŞTIRMAK değil/yerine/= DOLAN KATMAK


- FESİH[Ar.] değil/yerine/= DAĞIL


- FESTİVAL[İng.] değil/değil/yerine/= ŞENLİK/ŞÖLEN


- FEV/FORCED EXPIRATORY VOLUME[İng.] değil/yerine/= ZORLU SOLUK VERME OYLUMU


- FEVERAN değil/yerine/= KÖPÜRME/PARLAMA


- FEVK[Ar.] değil/yerine/= ÜST / YUKARI


- FEVKALÂDE/HARİKA değil/yerine/= ÇOK GÜZEL/OLAĞANÜSTÜ


- FEVRÎ[Ar.] değil/yerine/= PARLAGAN


- FEYEZAN/SEYLAP değil/yerine/= TAŞKIN


- FEZLEKE değil/yerine/= ÖZETÇE


- FFP/FRESH FROZEN PLASMA | FİLTERING FACE PİECE[İng.] değil/yerine/= TAZE DONMUŞ PLAZMA | YÜZE SÜZGEÇLENEN PARÇA


- FFP2 MASKE/FFP2 MASK[İng.] değil/yerine/= N95 MASKE


- FFR/FRACTIONAL FLOW RESERVE[İng.] değil/yerine/= ORANSAL AKIM YEDEĞİ


- FHIR/FAST HEALTHCARE INTEROPERABILITY RESOURCES[İng.] değil/yerine/= HIZLI SAĞLIK HİZMETİ BİRLİKTE ÇALIŞABİLİRLİK KAYNAKLARI


- FİBER[İng.] değil/yerine/= LIF


- FİBRİL[İng.] değil/yerine/= LIFÇİK


- FİBRİL değil/yerine/= İPLİKÇİK


- FİBRİLASYON/FİBRİLLATION[İng.] değil/yerine/= ÇIRPINTI


- FİBRİN değil/yerine/= PIHTI LIFİ


- FİDBEK[İng. < FEEDBACK] değil/yerine/= GERİBİLDİRİM


- FİDYE[Ar.] değil/yerine/= KURTULMALIK


- FIFO/FIRST IN FIRST OUT[İng.] değil/yerine/= İLK GİREN, İLK ÇIKAR


- FİGAN[Fars.] değil/yerine/= ÇIĞLIK/HAYKIRIŞ; İNLEME


- FİGÜRATİF[Fr..] değil/yerine/= BETİLİ

( İçinde insan, hayvan ve doğa öğeleri bulunan resim ya da heykel. )


- FİHRİST/KATALOG değil/yerine/= DİZİNLİK


- Fİİ CARİ değil/yerine/= GEÇER DEĞER


- FİİL EHLİYETİ/CAPACITY TO ACT[İng.] değil/yerine/= AYIRT ETME GÜCÜ/EDİM UZLUĞU


- FİİL[Ar.] değil/yerine/= EDİM


- FİİL değil/yerine/= EYLEM/EDİM; YÜKLEM


- FİİLEN/BİLFİİL değil/yerine/= EYLEMLİ OLARAK/EDİMLİCE


- FİİLÎ/AKTÜEL değil/yerine/= EDİMSEL


- FİİLÎ değil/yerine/= EYLEMLİ/EDİMLİ


- FİİLİMSİ değil/yerine/= EYLEMSİ


- FİİLLERİN ile/ve/değil/yerine/<> YAKARIŞ


- FİKİR/İDE/İDEA/MÜTALAA değil/yerine/= DÜŞÜNCE


- FİKİR değil/yerine/= DÜŞÜNCE


- FİKİR ile/ve/yerine VİCDAN

( IDEA vs./and CONSCIENCE
CONSCIENCE instead of IDEA )


- FIKRA HÜKMÜ değil/yerine/= ÇİZEY YARGI


- FIKRA değil/yerine/= BÖLÜMCE


- FIKRA değil/yerine/= ÇİZEY


- FIKRA değil/yerine/= GÜLDÜRMECE


- FİKRÎ değil/yerine/= DÜŞÜNSEL


- FİKRÎ değil/yerine/= DÜŞÜNSEL


- FİKRİYAT değil/yerine/= DÜŞÜNLER/DÜŞÜNCELER


- FİKS[İng. < FIX] değil/yerine/= DURAĞAN/DEĞİŞMEZ, SABİT


- FİKS/FIXED[İng.] değil/yerine/= SABİT


- FİKSASYON/FIXATION[İng.] değil/yerine/= SABİTLEME | SAPLANMA


- FİKSATÖR/FIXER[İng.] değil/yerine/= SABİTLEYİCİ


- FILAGELLA değil/yerine/= KAMÇI


- FİLAMENT/FİLAMENT[İng.] değil/yerine/= İĞCİK


- FİLAMENT değil/yerine/= İPLİK, İP


- FİLARMONİ/K değil/yerine/= EZGİSEVİ/EZGİSEVER


- FİLIFORM[İng.] değil/yerine/= İPLİKSİ | ZAYIF


- FİLM/FİLİM değil/yerine/= ÇEL, YARGAK,(ZAR GİBİ İNCE) | ÇELKİ (ÜZERİNE GÖRÜNTÜ ÇEKİLMİŞ ÇEL)


- FİLOLOJİ değil/yerine/= ÖRÜBİLİM


- FİLOLOJİK değil/yerine/= DİLBİLİMSEL


- FİLOZOF:
ANLAŞABİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZLAŞABİLEN


- FİLOZOF ile/ve/değil/yerine SORU ERBABI


- filt.[Lat. < FILTRA] değil/yerine/= SÜZÜNÜZ


- FİLTRASYON/FİLTRATION[İng.] değil/yerine/= SÜZME | SÜZÜLME


- FİLTRAT/FİLTRATE[İng.] değil/yerine/= SÜZÜNTÜ


- FİLTRE[Fr. < Lat.] değil/yerine/= ELEK/SÜZGEÇ/SÜZEK


- FİLTRE/FİLTER[İng.] değil/yerine/= SÜZGEÇ


- FİLVÂKİ/VÂKIA değil/yerine/= GERÇİ/GERÇEKTEN


- FİLYASYON/FİLIATION[İng.] değil/yerine/= ALAN INCELEMESİ


- FİMBRİYA/FİMBRIA[İng.] değil/yerine/= SAÇAK


- FİNAL[İng.] değil/yerine/= SON/LAMA, BİTİM


- FİNANSMAN/FİNANSÖR değil/yerine/= PARA DESTEĞİ/DESTEKÇİSİ


- FİNİŞ[İng. < FİNİSH] değil/yerine/= BİTİŞ, VARIŞ


- FİRAR (ETMEK) değil/yerine/= KAÇIŞ / KAÇMAK


- FİRARİ[Ar.] değil/yerine/= KAÇAK


- FİRE değil/yerine/= EKSİNTİ


- FIRSATÇILIK ile/değil/yerine YARARCILIK

( [not] OPPORTUNISM vs./but PRAGMATISM
PRAGMATISM instead of OPPORTUNISM )


- FIRTINADAN ÖNCE ...:
DUVAR ile/değil/yerine/>< DEĞİRMEN
(İNŞÂ ETMEK)


- FISH/FLUORESCEİN İN SITU HYBRİDIZATION[İng.] değil/yerine/= FLORESAN İN SITU HİBRİDİZASYON, FLORESANLA YERİNDE MELEZLEME


- FİŞLENME ile/değil/yerine/||/<>/< İŞLENME


- FİT[İng.] değil/yerine/= ATAK, NÖBET | UYMA


- FITIK/DEBE/KAVLIÇ[yerel]/ÜDRE[Ar.]/HERNIE[Fars.] değil/yerine/= KASIK YARIĞI/ÇATLAĞI


- FİTNE[Ar.] değil/yerine/= KARGAŞA


- FİTOTERAPİ/PHYTOTHERAPY[İng.] değil/yerine/= BİTKİSEL SAĞALTIM


- FITRAT[Ar.] değil/yerine/= DOĞA

( Varoluş özellikleri. )


- FITRÎ değil/yerine/= DOĞUŞTAN


- FITRİYE/NATİVİZM değil/yerine/= DOĞUŞTANCILIK


- FİYAT/I ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEĞER/İ

( Nesnelere verilen. İLE/VE İnsana/kişiye verilen. )

( [... olmayana]
"Çöp" denilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< "Çıkarken kapıyı kapat" denilir. )

( Her şeyin olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bazı şeylerin ve kişilerin olur. )

( ... ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SEMEN )

( [not] PRICE vs./and/but/||/<>/< VALUE
VALUE instead of PRICE )


- FİYAT değil/yerine/= EDER


- FİZİBİLİTE değil/yerine/= UYGULANIRLIK


- FİZİBİLİTE değil/yerine/= YAPILABİLİRLİK/UYGULANABİLİRLİK


- FİZİK MUAYENE/PHYSICAL EXAMINATION[İng.] değil/yerine/= FİZİK BAKI


- FİZİKÇİLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VESİLECİLİK


- FİZİKTE:
1+2+3+... yerine/---> -1/12

( )


- FİZYOLOG değil/yerine/= İŞLEVBİLİMCİ


- FİZYOLOJİ/PHYSIOLOGY[İng.] değil/yerine/= ORGANİZMA İŞLEV BİLİMİ


- FİZYOLOJİ değil/yerine/= İŞLEVBİLİM


- FİZYOLOJİK PSİKOLOJİ değil/yerine/= İŞLEVBİLİMSEL USBİLİM


- FİZYOLOJİK değil/yerine/= İŞLEVSEL/YİNİŞLEVSEL


- FİZYON/FÜZYON/FISSION[İng.] değil/yerine/= BÖLÜNME | ÇOĞALMA


- FİZYOPATOLOJİ/PHYSIOPATHOLOGY[İng.] değil/yerine/= SAYRILIK OLUŞUM BİLİMİ


- FİZYOTERAPİ değil/yerine/= İŞLEVONUM


- FİZYOTERAPİST değil/yerine/= İŞLEVONUMCU


- FLAMA[İt.] değil/yerine/= BAYRAK


- FLAMBAJ/FLAMBAGE[İng.] değil/yerine/= YALAZLAMA


- FLAMİNGO değil/yerine/= ALLI TURNA


- FLANK[İng.] değil/yerine/= BÖĞÜR


- FLAPPING TREMOR ASTERIXIS, FLAPPING TREMOR[İng.] değil/yerine/= KANAT ÇIRPINTISI


- FLASHBULB HAFIZA/FLASHBULB MEMORY[İng.] değil/yerine/= AYRINTILI OLAY BELLEĞİ


- FLASİDİTE/FLACCIDITY[İng.] değil/yerine/= GEVŞEKLİK


- FLASTER ADHESIVE TAPE[İng.] değil/yerine/= YAPIŞKAN ŞERIT


- fldxt.[Lat. < FLUIDEXTRACTUM] değil/yerine/= BİTKİSEL İLÂCIN SIVI HALDEKİ ÖZÜ


- FLEKSİBIL/FLEXIBLE[İng.] değil/yerine/= ESNEK


- FLEKSIBILITE/FLEXIBILITY[İng.] değil/yerine/= ESNEKLİK


- FLEKSİYON/FLEXION[İng.] değil/yerine/= ESNEME


- FLEKSÖR/FLEXOR[İng.] değil/yerine/= BÜKÜCÜ, EĞİCİ


- FLEKSURA/FLEXURA[İng.] değil/yerine/= BÜKÜNTÜ



(5/9)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 327 kez incelenmiş/okunmuştur.