Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

[... ve ...] BAĞLAÇLI

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 27 Ekim 2024 ]
itibariyle 20664 başlık/FaRk yer almaktadır.

- BURHANEDDİN-İ MUHAKİK TIRMÎZÎ ve/<> HZ. MEVLÂNÂ


- BURKİNA FASO'DA:
YOL SORMA ve/<> HAL-HATIR SORMA

( Herhangi birine yol soracak olursanız, önce tokalaşırlar. Hal-hatır sorarak, size gideceğiniz yeri tarif eder ve sonra tekrar tokalaşarak ayrılırlar. )


- BURNUN AKMASI ile/ve/değil/yerine SÜMKÜRMEK

( MÜTEMAHHIT: Sümküren, temahhut eden. )


- BÜROKRASİ ile/ve/ne yazık ki/<>/>< YOLSUZLUK


- BURSA ve FLORANSA


- BURUN ile/ve/değil GAGA

( HATM[insanda ve hayvanda] ile/ve/değil HATM[: Kuş gagası.] )

( MOUTH vs./and BEAK )


- BURUNDİ'DE:
FRANSIZCA ile/ve/değil/yerine KURUNDİ

( UMUGOFE: Kadın. | IZUBU: Gündüz. | UKWEZI: Gece )


- BÜRÜNME ve/<>/> GÖRÜNME


- BÜRÜNME ile/ve/değil/yerine ÖRTÜNME


- BÜRÜNME ile/ve/||/<> SARINMA


- BÜST ve/<> ANIT-KİTÂBE

( Şili'nin başkenti Santiago'da da,
bir ATATÜRK anıt-kitabesi vardır.

ATA'mızın anıtı, Las Condes Belediyesi tarafından dikilmiş ve
Apaquindo Caddesi'nde yer alıyor.
Anıt, 3 - 3.5 m. yüksekliğindeki bir duvar üzerinde bulunan
ATATÜRK büstü ve yanındaki ay-yıldızdan oluşuyor.

Anıt üzerindeki kitabenin çevirisi...

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu,
Vatanının fedâkâr ve sadık hizmetkârı,
Benzeri olmayan kahraman,
İnsanlık idealinin canlı timsali.

Tüm hayatını, Türk milletine vakfetmiş,
Milletine, kendi ruhunun ateşini vermiştir.

Anısı, milletinin ruhunu ateşli tutan,
Sönmez bir meşale olarak yaşamaktadır. )


- BÜTÇE YÖNETİMİNDE:
NAKİT ile/ve/<> TAHAKKUK


- BÜTÇE ile/ve BÜTÇELENDİRME

( BOUGETTE[Fr.]: Küçük çanta. [İngiltere'de Maliye Bakanı'nın yıllık hesaplarını meclise küçük bir çanta içinde getirmesinden dolayı.] )


- BÜTÜN CANLI ORGANİZMALAR ile/ve/değil/||/<>/> TÜM VAR OLANLAR


- BÜTÜN:
PARÇALARIN BİRARADALIĞI ile/ve/||/<> BAŞLANGICI, ORTASI VE SONU OLAN


- BÜTÜN/LÜK ile/ve/||/<> DİZGESEL/LİK


- BÜTÜN/LÜK ve/||/<> GÜVENİLİR/LİK


- BÜTÜN/LÜK ile/ve KENDİ/LİK

( ENTIRE/INTEGRITY vs./and THE SELF/NESS )


- BÜTÜN ile/ve BAĞLANTILI

( COMPLETE vs./and CONNECTED/RELATED )


- BÜTÜN ile/ve/<> BÜTÜNSEL

( ... cum MILVUS MIGRANS )


- BÜTÜN ile/ve DÜZEN/SİSTEM


- BÜTÜN ile/ve/||/<> GÖRÜNMEYEN


- BÜTÜN ile/ve/değil/<> PARÇA

( Bir kavramın, bireylerinin toplamı, bütünü vermez. )

( Bütün, parçaların toplamından daha fazla birşeydir. )

( ZIRNIK[Fars. < ZIRNÎH]: Sıçanotu, arsenik madeni ile kükürt karışığı bir madde. | Herhangi bir şeyin en küçük, önemsiz ve işe yaramaz parçası. )

( PIECE vs./and ENTIRE/WHOLE )

( ... ile/ve/değil/<> BERH: Parça, az şey, hisse, nasip. | Su birikintisi. | Şimşek. | Yaş odunun yanarken çıkardığı yaşlık. | Balık. )

( HOLON ile MEROS )


- BÜTÜNCÜL ile/ve/||/<> BÜTÜNLEŞİK


- BÜTÜNCÜL ile/ve/||/<> ORGANİK


- BÜTÜNLE(N)MEK ile/ve TAMAMLA(N)MAK

( TO (GET) COMPLETION vs./and TO (BECOME) COMPLETE )


- BÜTÜNLENME ile/ve/||/<> TAMAMLANMA


- BÜTÜNLENME ile/ve/||/<> TAMLANMA

( )


- BÜTÜNLEŞME ile/ve FARKLILAŞMA

( INTEGRATION vs./and TO BECOME DIFFERENT )


- BÜTÜNLÜK ile/ve/||/<> BİREŞİM/TEVHİD


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> BÜTÜNCÜLLÜK


- BÜTÜNLÜK ile/ve/değil DİREYSEL/ORGANİK BÜTÜNLÜK

( Parçaların biraradalığı/birliği. İLE/VE/DEĞİL Uyum. )


- BÜTÜNLÜK ile/ve DOKUNULMAZLIK

( INTEGRITY vs./and IMMUNITY )


- BÜTÜNLÜK ile/ve/değil/||/<>/< GÜZELLİK


- BÜTÜNLÜK ile/ve/||/<> HAKİKAT


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> İÇİÇELİK


- BÜTÜNLÜK ve/<> IŞILTI


- BÜTÜNLÜK ve/<> IŞIMA


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> SÜREKLİLİK


- BÜTÜNSELLİK ile/ve/<> SEVGİ

( INTEGRITY vs./and/<> LOVE )


- BUYRUK/EMİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DİLEK/TEMENNİ


- BUYRUK/EMİR ile/ve/değil SINAV


- BÜYÜCÜLER ile/ve/<> ARA VAROLAN/LAR

( Evrenin, "büyücülerden" ve "ara varolanlardan" temizlenmesini, kelâm sağlamıştır. )


- BÜYÜĞÜN İÇİNDEKİ KÜÇÜK ile/ve/değil/yerine KÜÇÜĞÜN İÇİNDEKİ BÜYÜK


- BÜYÜK >< KÜÇÜK ile/ve/<> UZAK >< YAKIN


- BÜYÜK ARMUTLU ile/ve KÜÇÜK ARMUTLU


- BÜYÜK AVARYA ile/ve KÜÇÜK AVARYA

( AVARYA: Gemiye ya da yüke sonradan gelen maddi hasar ile umulmayan masraflar. )

( Tüm malların ortaklaşa kurtuluşunu sağlamak amacıyla yapılan akla uygun fakat olağanüstü giderler. İLE/VE Yolculuğun gereği olarak ortaya çıkabilen hasar ve giderlerdir. [Sahibine aittir.] )

( Gemiyi batmaktan korumak için bazı yüklerin denize atılması. İLE/VE Geminin karaya oturması ya da gemideki yükün dalgalar tarafından alınması. )


- BÜYÜK AYI ile/ve/<> KÜÇÜK AYI


- BÜYÜK BEBEK ile/ve KÜÇÜK BEBEK


- BÜYÜK BURUN/LULUK ve/||/<>/> BURNUNUN DİBİNDEKİ FIRSATLARI/GERÇEKLERİ GÖREMEME


- BÜYÜK ÇÖKÜŞ/LER ile/ve/<> !SAVAŞ


- BÜYÜK DEVLET ile/ve/değil/yerine KÜÇÜK DEVLET


- BÜYÜK DÖNGÜLER ile/ve/+/||/<> KÜÇÜK/İÇ/ALT DÖNGÜLER


- BÜYÜK DUDAKLAR ile/ve/<> KÜÇÜK DUDAKLAR

( VESTİBÜL: Küçük dudaklar tarafından sarılan boşluk. )

( LABIA MAJOR ile/ve LABIA MINOR )


- BÜYÜK EL ÖRTÜLERİ ile/ve/<> ORTA EL ÖRTÜLERİ


- BÜYÜK ESMA SULTAN YALISI ile/ve KÜÇÜK ESMA SULTAN YALISI


- BÜYÜK GÖZELER/HÜCRELER ile/ve/<> KÜÇÜK GÖZELER/HÜCRELER

( MAGNO ile/ve/<> PARVOSEÜLER )

( )


- BÜYÜK HATA:
BİR ŞEYE/KİŞİYE, GEREĞİNDEN FAZLA DEĞER VERMEK ile/ve/değil/<> KENDİNE, HAK ETTİĞİNDEN DAHA AZ DEĞER VERMEK


- BÜYÜK KAPI/LAR ile/ve KÜÇÜK KAPI/LAR

( ... İLE/VE Osmanlı'da "Koltuk Kapısı" alarak adlandırılırdı. )


- BÜYÜK KARAMAN ile/ve KÜÇÜK KARAMAN

( Fatih )


- BÜYÜK KONUŞMA ile/ve/değil/||/<> İDDİA


- BÜYÜK LOGOS ile/ve KÜÇÜK LOGOS

( Klâsik kozmolojide evrene içkin(müdebbir) akıl. İLE/VE Büyük logostan pay alan kişinin nutkiyeti. )


- BÜYÜK OKYANUS [KUZEY]:
DOĞU ÇİN DENİZİ ile/ve/||/<> KORE BOĞAZI ile/ve/||/<> SARI DENİZ ile/ve/||/<> KORE KÖRFEZİ ile/ve/||/<> JAPON DENİZİ ile/ve/||/<> LA PEROUSE BOĞAZI ile/ve/||/<> TERPENİYA BOĞAZI ile/ve/||/<> OHOTSK DENİZİ ile/ve/||/<> TTATAR BOĞAZI ile/ve/||/<> UDSKAYA KOYU ile/ve/||/<> ŞELİHOV KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PENJUNA KOYU ile/ve/||/<> KURİLSKİYE BOĞAZI ile/ve/||/<> BERING DENİZİ ile/ve/||/<> BERING BOĞAZI ile/ve/||/<> ANADIR KÖRFEZİ ile/ve/||/<> NORTON KOYU ile/ve/||/<> KOTZEBUE KOYU


- BÜYÜK OKYANUSTA:
[AVUSTRALYA'DA]
TAZMANYA DENİZİ ile/ve/||/<> BASS BOĞAZI ile/ve/||/<> HALIFAX KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PRENSEN CHARLOTTE KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PAPUA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CARPENTERIA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> MERCAN DENİZİ ile/ve/||/<> BISMARCK DENİZİ ile/ve/||/<> ARAFURA DENİZİ ile/ve/||/<> FLAMINGO KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BANDA DENİZİ ile/ve/||/<> MOLUK BOĞAZI ile/ve/||/<> MAKASSAR BOĞAZI ile/ve/||/<> TİMOR DENİZİ ile/ve/||/<> JOSEPH BONAPART KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CLARENCE BOĞAZI ile/ve/||/<> FLORES DENİZİ ile/ve/||/<> JAVA DENİZİ ile/ve/||/<> SELEBES DENİZİ ile/ve/||/<> SULU DENİZİ ile/ve/||/<> BALABAC BOĞAZI ile/ve/||/<> GÜNEY ÇİN DENİZİ ile/ve/||/<> TAYLAND KÖRFESİ ile/ve/||/<> VİETNAM KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FİLİPİNLER DENİZİ ile/ve/||/<> LUZON BOĞAZI
ile/ve/||/<>
[G. AMERİKA'DA]
PENAS KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CORCAVADO KÖRFEZİ ile/ve/||/<> GUAYAQUIL KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PANAMA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PANAMA KANALI ile/ve/||/<> TETUANTEPEC KOYU
ile/ve/||/<>
[K. AMERİKA'DA]
KALİFORNİYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KRALİÇE CHARLOTTE BOĞAZI ile/ve/||/<> HECATE BOĞAZI ile/ve/||/<> COOK KOYU ile/ve/||/<> SHELIKOF BOĞAZI ile/ve/||/<> BRISTOL KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KUSKOKWIM KOYU ile/ve/||/<> NORTON KOYU ile/ve/||/<> BERING BOĞAZI


- BÜYÜK PATLAMA ve/||/<>/> SİMETRİ KIRILMASI ve/||/<>/> KÜTLE


- BÜYÜK ŞEYLER ile/ve/değil/yerine KÜÇÜK ŞEYLER

( Yok olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Sürekli[bâki] kalır. )


- BÜYÜK SÖZ ile/ve/||/<> BEYLİK SÖZ


- BÜYÜK TERİM ile/ve ORTA TERİM ile/ve KÜÇÜK TERİM

( Özne. İLE/VE Neden. İLE/VE Sonuç. )

( Kıyasın varlıkbilimi ve fiziği. )


- BÜYÜK TURKİA ile/ve TURKİA

( Türk adının tarih sahnesine çıkışı VI. yüzyılda Gök-Türk Devleti'nin kuruluşuna bağlıdır. )

( XIII. yüzyılda, Avrupalı gezginlerin, Kıpçak da içinde olmak üzere, Tuna boylarından Altay Dağları'na kadar uzanan tüm bölgelere verdikleri ad. İLE/VE XIII. yüzyılda, Avrupalı gezginlerin, Selçuklu Anadolusu'na verdikleri ad.
XI. yüzyılda büyük Türk ve Selçuklu göçleri ile Türk illerinin sınırları çok genişlemiştir. Bu nedenle XIII. yüzyılda, Türkistan ya da Türk-ili(Arz üt-Türk), Çin ve Hindistan sınırlarından Rum ve Rus ülkelerine kadar yayılmış ve dünyanın dörtte biri olarak kaydedilmiştir. )


- BÜYÜK YANLIŞLARIN/HATALARIN/SUÇLARIN:
"NEDENİ" ile/ve/<>/> BEDELİ


- BÜYÜK ZEKÂ ve/<> BÜYÜK SORUNLARI

( ...VE/<> Kusursuzluk arayışı/çabası/tutkusu/hayranlığı/beklentisi. )


- BÜYÜK/KÜÇÜK ile/ve/||/<> ARD ARDALIK ile/ve/||/<> YAN YANALIK


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Parçalar arasındadır. İLE/VE/DEĞİL Küçüğü olmayan büyük(lük)tür. )

( Büyük, küçülebilendir. )

( Büyüğün büyüklüğü, küçüğünü düşünmesindedir, sevmesindedir. )

( Ne kadar seviyor ve düşünüyorsa o kadar büyüktür. )

( Kişi maneviyatta büyümezse, isterse 500 yıl yaşasın, yine çocuktur. )

( Yaşayanın değil, düşünenin ve anlayanın yaşı büyüktür. )

( Her büyük şey, büyük bir anlamla yaşar. )

( Büyük, küçüğü sevmeye memurdur. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Parçalar arasındadır. DEĞİL Küçüğü olmayan büyük(lük)tür. )

( Büyük, küçülebilendir. )

( Büyüğün büyüklüğü, küçüğünü düşünmesindedir, sevmesindedir. )

( Ne kadar seviyor ve düşünüyorsa o kadar büyüktür. )

( Kişi, maneviyatta büyümezse, isterse 500 yıl yaşasın, yine çocuktur. )

( Yaşayanın değil, düşünenin ve anlayanın yaşı büyüktür. )

( Büyük, küçüğü sevmeye memurdur. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YÜCE/LİK


- BÜYÜK ile/ve CİDDİ


- BÜYÜK ile/ve/değil/yerine/||/<> OYLUMLU/HACİMLİ


- BÜYÜK ile/ve/değil TÜMEL


- BÜYÜKAYI ile/ve/<> ALTIKARDEŞ

( ... İLE/VE/<> Kuzey kutup yönünde, Büyükayı'nın karşısında bulunan takımyıldız. )


- BÜYÜKAYI ile/ve/<> YEDİGİR

( ... İLE/VE/<> Büyükayı'yı oluşturan yedi yıldız. )


- BÜYÜKELÇİ(SEFİR[Ar.]/SEFÂRET)/LİK ile/ve/||/<> KONSOLOS[Yun.]/LUK / ŞEHBENDER[Fars.]

( VİSKONSÜL: Konsolos yardımcısı. )

( Ülkesinin, öteki ülkelerin başkentinde sadece bir tane olan, temsil etmekte olduğu ülkenin en büyük yetkisine sahip diplomatik kurumudur.[Çoğunlukla ve olağan koşullarda vize ve pasaport işlemleri yapılmaz.] İLE/VE/||/<> Ülkesinin, öteki ülkelerdeki ticari çıkarlarını korumakla sorumlu, diplomatik olmayan resmi kurumlardır.[Diplomatik özelliği bulunmayan resmi görevlerin yapıldığı, resmi kurumdur. Genellikle, pasaport, evlilik, doğum ve ölüm gibi işlemler yapılmaktadır.][Konsolosluk arşivleri ile binalarının dokunulmaz hakları vardır.] )

( Kendi ülkesini başka ülkede temsil eden en üst düzeydeki devlet görevlisidir, diplomattır.[Görevli oldukları ülkelerde, vatandaşı oldukları ülkenin devlet başkanının temsilcisidir. Ülkesiyle görevli oldukları ülkeler arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri ilişkileri geliştirmeyi hedefler.] İLE/VE/||/<> Konsolosluk yöneticisinin unvanı, ülkelere göre farklılık gösterir.[Bulundukları kentin yetkili yöneticisiyle ilişki durumundadır. Konsolosluktaki görevlilerin diplomatik temsil hakkı yoktur.] )

( AMBASSADOR vs./and CONSUL )


- BÜYÜKLER FİZİĞİ ile/ve/||/<> KÜÇÜKLER FİZİĞİ

( [BOZULMA(DISTURBANCE)] İhmal edilebiliyorsa. İLE/VE/||/<> İhmal edilemiyorsa. )


- BÜYÜKŞEHİR ile/ve/<> ÖTEKİ ŞEHİRLER


- BÜYÜLE(N)MEK ile/ve/değil HAYRAN (KALMAK/BIRAKMAK)


- BÜYÜLTMEK ile/ve/=/> KÜÇÜLTMEK

( TO ENLARGE vs./and/=/> TO LOWER )


- BÜYÜME" ile/ve/değil/yerine HAREKET


- BÜYÜME ile/ve/değil ÇOĞALMA

( [but] TO GROW vs./and/but INCREASE )


- BÜYÜME ile/ve/<> GELİŞME

( TO GROW vs./and/<> TO DEVELOP )


- BÜYÜME ile/ve/değil/||/<> GENLEŞME


- BÜYÜMEK ile/ve/||/<>/>/< "ÇOCUKLAŞABİLMEK"

( Zamanın etkisi. İLE/VE/||/<>/>/< Kişinin becerisi. )

( İçindeki çocuğa sarıl! Sana, insanı anlatır... )

( )


- BÜYÜTMEK ile/ve/değil/||/<>/< YETİŞTİRMEK

( Gövdeyi. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Zihni. )

( Bitkiyi/hayvanı/beşeri(kişiyi). İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< İnsanı/kişiliği. )


- BÜZ(ÜL)ME ile/ve/||/<> BURK(UL)MA


- BUZ ile/ve/||/<> KÖREŞE

( ... İLE/VE/||/<> Yerdeki karın yüzünde buz tutmuş olan tabaka. )


- BUZ ile/ve SU

( Üzerine damga yapılmaz! İLE/VE Üzerine yazı yazılmaz! )


- BUZ ile/ve/<> SU ile/ve/<> BUHAR

( Sıfırın altında. İLE/VE/<> Sıfırın üstünde. İLE/VE/<> 100 °C'nin üstünde. )


- BUZDAĞI ile/ve/||/<>/> EKİNSEL/KÜLTÜREL BUZDAĞI

( Easy to see: Gör(ül)mesi kolay ve olanaklılar...
Dil, Giysi, Yiyecek-İçecek, Yazın(Edebiyat), Güzel Sanatlar, Toplumsal davranışlar, tatiller ve şölenler...

Not easy to see: Gör(ül)mesi kolay olmayanlar...
İnanç ve zanlar, Aile rolleri, Otorite ilişkisi, Öz kavramı, Çekirdek değerler, Tavırlar, Yanlılıklar/taraflılıklar, Gövde dili, Güzellik düşünceleri, Yorumlar, Açık /Temiz olma/kalma, Okula yönelik tutum, Aile değerleri, Eşeysel roller, Yönetme/yürütme kuralları, Sağlık ve Tıbba yaklaşım, Mizah, Gurur, Adâlet düşüncesi ve duygusu, alçakgönüllülük, Çevre bilinci, Yarışabilme, İş ahlâkı, Çocuklaşabilme çabaları, Kabuller, Düşünce örüntüleri, Jestler, Kişisel alan, Estetik... )

( ... ile/ve/||/<>/> )


- BUZDAĞININ:
GÖRÜNEN BÖLÜMÜ ile/ve GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ

( Gördüğümüz, olan değildir. )

( Görünüşler, aldatıcıdır. )

( Adı değiştirebiliriz fakat gerçek yine kalır. )

( Appearances are deceptive. )

( What you see is not what is.
You may change the name, but the fact remains. )

( VISIBLE PART OF ICEBERG vs./and INVISIBLE PART OF ICEBERG )


- BUZDOLABINDAKİ KÖTÜ KOKULARI ALMADA:
KARBONAT ile/ve KÖMÜR


- BÜZGEN ile/ve/<> BÜZÜK

( Kasılarak, gövdedeki herhangi bir deliği açan ya da kapayan, çember biçimindeki kasların genel adı. İLE/VE/<> Toplanarak büzülmüş. | Kalınbağırsağın sona erdiği yer, anüs. | [argo] Yüreklilik, cesâret. )


- c2:
a2 + b2 = ... ile/ve/||/<> E = m . ...

( )


- C ile/ve C++


- ÇABA/GAYRET[Ar.] ile/ve/||/<> ÖZEN


- ÇABA/GAYRET[Ar.] ile/ve/||/<>/< REKABET


- ÇABA ile/ve/değil/<>/< GİRİŞİM


- ÇABA ile/ve/||/<>/> GİRİŞİM


- ÇABA ile/ve İYİ NİYET


- ÇABALAMAK ile/ve/<> DEBELENMEK


- CÂBÜLKÂ ile/ve CÂBÜLSÂ

( Doğunun en doğusunda, bin kapısı olan gayet büyük bir şehirmiş. İLE/VE Batının en batısında, bin kapısı olan gayet büyük bir şehirmiş. )


- ÇAD'DA:
ARAPÇA ve/<> FRANSIZCA

( İkisi de, Çad'ın resmi dilidir. )


- ÇAD'IN:
GÜNEYİ ile/ve/>< KUZEYİ

( Tropikal iklim. İLE/VE/>< Çöl.[Sahra Çölü] )


- ÇAD ile/ve UGANDA

( İkisinin de ulusal simgesi, ibikli, endemik bir kuştur. )


- ÇADIR(ÇETR[Fars.]) ile/ve OTAĞ/OTAK

( Gölgelik. İLE/VE Büyük ve süslü çadır. | Sultan ve vezirlere ait çadırlara verilen addır. Bu çadırlara otağ denmesinin nedeni, içinde "od" yani ateş yakılabilmesidir. )

( [Yun. (Türkçe'den)] ÇADÍRİ [Dağınık ev ya da oda.] ile/ve ... )

( [Çince (Türkçe'den)] CHÁDIÉ'ÉR ile/ve ... )

( [Urduca (Türkçe'den)] ÇATR [Sultan için kullanılan büyük şemsiye.] ile/ve ... )


- ÇADIR ile/ve HİBA

( ... İLE/VE Göçebe çadırı. )


- ÇADIR ile/ve SÂYE-BÂN[Fars.]

( ... İLE/VE Büyük çadır. | Gölgelik, tente, sayvan. )


- ÇAĞ ile/ve DÖNEM

( AGE vs./and PERIOD )


- ÇAĞ ile/ve KOŞULLAR

( AGE vs./and CONDITIONS )


- ÇAĞ ile/ve/değil/yerine SÜREÇ

( [not] AGE vs./and/but PROCESS
PROCESS instead of AGE )


- ÇAĞATAY TÜRKÇESİ ile/ve/||/<> OSMANLI TÜRKÇESİ

( )


- ÇAĞDAŞ ve/||/<>/< AĞDAŞ


- ÇAĞIN MİTOSLARINDA:
TARAFSIZLIK ile/ve EVRENSELLİK ile/ve NESNELLİK


- ÇAĞIN:
KUŞATMASI ile/ve/||/<> KUCAKLAMASI


- ÇAĞIRMAK ile/ve/değil/||/<>/< ÇAĞRIŞTIRMAK


- ÇAĞIRMAK ile/ve/<>/değil/yerine DAVET ETMEK

( [not] MESSAGE vs./and/<>/but TO INVITE
TO INVITE instead of MESSAGE )


- ÇAĞIRMAK ile/ve/değil/||/<>/< GELEBİLECEĞİ BİLGİSİNİ/HABERİNİ VERMEK


- ÇAĞLAR:
İLK ile/ve/<>/> ESKİ ile/ve/<>/> ORTA ile/ve/<>/> YENİ ile/ve/<>/> ÇAĞDAŞ

( M.Ö. 3400 ile/ve/<>/> M.Ö. VII. yy. - M.S. IV. yy. ile/ve/<>/> 1453 - 1600 ile/ve/<>/> 1600 - 1800 ile/ve/<>/> 1800 - 2000'ler )


- ÇAĞLARI ve YÜZYILLARI ve DÖNEMLERİ

( EPOCHES/AGES/ERA vs. CENTURIES vs. PERIODS )


- CAGRATA-AVASTHA ile/ve SVAPNA-AVASTHA ile/ve SUŞUPTA-AVASTHA ile/ve TURİYA-AVASTHA

( Uyanık-lık/uyumama durumu. İLE/VE Uyku durumu. [rüya görerek] İLE/VE Uyku durumu. [rüyasız] İLE/VE Aşkın durum. )


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/<> BAĞLAM


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil/yerine/&gt;/&lt;/||/>< KAVRAM


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil/||/<>/< KOŞULLANMA


- ÇAĞRIŞTIRMA ile/ve/<> DÜŞÜNDÜRME


- CAHİL/LİK ile/ve/<> APTAL/LIK

( Elif'i, mertek zannetmek. [Bir şey bilmediği halde konuşanlar için kullanılan deyim. (Elif harfini ve bu kadar basit bir şeyi bile bilmeyecek kadar bilgisiz olma durumu.)][MERTEK: Eskiden evleri yaparken kullanılan dört köşe ya da yuvarlak kalınca ağaç gövdesi.] )

( CAHİLLER...
* Her şeyde, hemen öfkelenir.
* Yararı olmayan şeylerden konuşur.
* Yersiz [yanlış yerlere] sadaka verir.
* Sırrı korumayıp açık ederler ve yayar.
* Dostunu ve düşmanını birbirinden ayıramazlar.
* Merhametsiz ve vicdansızlardır. Hoşgörü, onları bırakmıştır.
* Kindar olup, fitne ve fücûr çıkarmayı sever.
* İftira atmaktan, başkasının âhını almaktan kaçınmaz.
* Dedikodu ve yalanları çoktur.
* Güvenilmezdir, emanete ihanet eder.
* Dünya nimetleri için el-etek öpmeyi çok sever, utanmaz.
* Yoldaşını yarı yolda bırakır, yedikleri kaba etmekten çekinmez.
* Kalplerinde vefâ, diğergamlık, kadirşinaslık olmaz.
* Nezâket ve letâfet onlara hiç değmemiş, olmamış meyve misali hamdır!
* Edep, onları terk etmiştir! )

( IGNORANCE vs. STUPID/NESS )


- CAHİL/LİK ile/ve SARHOŞ/LUK


- CAHİL ile/ve/||/<> "PİSLİK"


- CAHİL ile/ve AKL-I EVVEL

( ... İLE/VE Kendini, en akıllı sanan. )


- CAHİL ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNEMEYEN

( Herkes düşünür fakat herkes düşünmeyi düşünemez! )


- CAHİL ile/ve EÇHEL

( ... İLE/VE Çok/en cahil. )

( MÜTECÂHİL: Cahil gibi görünen, bilmemezlikten gelen, bilmez görünen, tecâhül eden. )


- CÂHİL ile/ve/ne yazık ki/||/<>/< GÂFİL

( Sen'i bilmeyen. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Ben'i bilmeyen. )

( Bilmediğini bilir. Bilmediğini kabul eder. Bu kabul, öğrenmeye yatkın kılabilir, en azından bilene saygı göstermeyi sağlayabilir. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Bilmediğini asla kabul etmez. Asla öğrenmeye yatkın değildir ve bilene saygı göstermez. )

( Şaşırabilme becerisini henüz yitirmeyen. Merak edebilir, soru sorabilir, eğitilebilme olanağı taşıyabilir. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Şaşırmaz, düşüncelerini sorgulamaz, hatalı olabileceğini kabul etmez, eğitime gereksinim duymaz. )

( Bilenlerin yanında eziktir, bilenin konumunu/yetkisini kabul eder ve genellikle bu konuma/yetkiliye pek de sorgulamadan bakar. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Kendi, tek başına yetkidir. Başkalarının yetkisinden, özellikle de bilenlerin yetki ve konumundan nefret eder. )

( Henüz gerçeklikten kopuk değildir. Gerçeği bilmese de sezgisel olarak gerçeğe yakındır. Gerçekle arasında köprü kurabilme becerisini yitirmemiştir. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Gerçeklikten tamamen kopmuştur. Kendi hayal dünyasında, safsata ile örülmüş yüksek duvarların ardında yaşar. Gerçeğe ulaşmak için gerekli tüm bağları reddeder. )

( Uyanabilir, uyandırılabilir. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Uyandırılamaz. )


- CÂHİL ile/ve/değil/||/<> GENÇ

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<> Cahil, [daha çok] bilmeyen değil, davranış ve tutumuna sahip olamayan demektir. Gençlerin/gençliğin de sorunu, bilgili ya da bilgisizlikleri değil davranışlarında aşırıya kaçabilmeleridir. )


- CAHİL ile/ve KABA

( Kişiyi/cahili, bilgili ya da bilgisizliğinden değil yaklaşımından tanırsınız/anlarsınız! )

( Erkeğin okumuşu Kâdı, kadının okumuşu cadı olurmuş. )

( IGNORANT vs./and RUDE
You recognize the person/ignorant by his/her approach but also not by knowledge, nor ignorance. )


- CÂHİL ile/ve/<> ZÂLİM

( Sorgulamayan. İLE/VE/<> Sorgulatmayan. )

( Hiçbir şey, eyleme geçen cahillik kadar korkunç olamaz. )


- CAILLETET ve MATHIAS YASASI

( Bir sıvının ve doygun buharının, ortalama yoğunluk değerinin, sıcaklıkla doğrusal değiştiğini ifade eden yasa. )


- ÇAKIŞ(TIR)MA ile/ve/değil/||/<>/< ÖRTÜŞ(TÜR)ME


- ÇAKMAK TAŞI ile/ve/||/<> DÜVEN

( Demir ya da çeliğe sürtüldüğünde kıvılcım çıkartan bir kuvars türü. | Düvenlerin altına çakılan küçük ve kesici taş. İLE/VE/||/<> Harmanda ekinlerin sapı ve tanelerini ayırmak için kullanılan, önüne koşulan hayvanlarla çekilen, alt yüzünde keskin çakmak taşları dikine çakılı bulunan, kızak biçiminde araç: )


- ÇAKTIRMA(MA)K ile/ve RENK VERMEMEK


- ÇALI ile/ve LİMONOTU

( ... İLE/VE Çokyıllık bir çalı. )


- ÇALIŞKAN/LIK ile/ve/> ZEKİ/LİK

( Çalışkan ve alçakgönüllü kişiler, şansı yakalayacaktır. )

( Çalışan kişi, sürekli saf; tembel ise hilekârdır. )

( ... ile/ve/> BÂZIK )

( DILIGENCE vs./and/> TO BE INTELLIGENT )


- ÇALIŞKAN ile/ve/değil (İYİ) ÇALIŞAN

( [not] DILIGENT vs./and/but (WELL) WORKER )


- ÇALIŞMA SÜRESİ/SAATİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EMEK YOĞUNLUĞU/NİTELİĞİ


- ÇALIŞMA:
TOPLUM İÇİN ile/ve/||/<> İNSAN/LIK İÇİN


- ÇALIŞMA/MESAİ SAATLERİ:
20 ile 30 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 30 ile 40 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 40 ile 50 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 50 ile 60 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 60 ile 70 YAŞ ARASI

( 8 saat. İLE/VE
7 saat. + 1 saat. İLE/VE
6 saat. + 2 saat. İLE/VE
5 saat. + 3 saat. İLE/VE
4 saat. + 4 saat. İLE/VE
2 saat. + 4 saat. )

( Zorunlu ve fiziksel. İLE/VE
Zorunlu ve fiziksel. + Gönüllü ve zihinsel/toplumsal.
İLE/VE
Zorunlu ve yönetimsel. + Gönüllü ve toplumsal/eğitsel.
İLE/VE
Zorunlu ve yönetimsel. + Gönüllü ve toplumsal/eğitsel.
İLE/VE
Zorunlu ve yönetimsel. + Gönüllü ve eğitsel. )


- ÇALIŞMA ile/ve/değil ARINMA


- ÇALIŞMA ile/ve UĞRAŞMA

( Uğraşmak gerçek doğanızdır. )

( Sonuç beklemeden uğraşın, hırstan yoksun bir çaba gösterin. )

( WORKING vs. STRIVING
Striving itself is your real nature.
Strive without seeking, struggle without greed. )


- ÇALIŞMA ile/ve ÜRETİM

( Siz çalışmayı sürdürün, tüm evren sizinle birlikte çalışacaktır. )

( İyi olanı isteyin, o zaman tüm evren sizinle birlikte çalışacaktır. )

( Çalışma ve bilgi elele yürümelidir. )

( Kişinin tek kazancı, çalıştığıdır. )

( Çalışan kişinin kimseye zararı dokunmadığı gibi, ondan hem milleti, hem de insanlık yararlanır. )

( Ya dünyayı bir oyun gibi görün ya da onun üzerinde var gücünüzle çalışın. Ya da ikisini de yapın. )

( Çalışmak zordur, gereksiz çalışmalardan kaçınmak ise daha da zordur. )

( Neye gereksiniminiz olduğunu en iyi siz bilirsiniz. )

( LABORARE ESTORARE: ÇALIŞMAK İBADETTİR! )

( WORKING vs./and PRODUCTION
Work on, and the universe will work vs. you.
You know best what you need!
Work and knowledge should go hand in hand.
Desire the good of all and the universe will work vs. you. )


- ÇALIŞMA ile/ve/<> VERİMLİLİK

( ONGUN: Çok verimli olan. | Yarar duruma gelmiş. | Mutlu. | Kutlu. | Totem. | Arma. )

( WORKING vs./and/<> PRODUCTIVITY )


- ÇALIŞMADA (KENDİNDEN/İŞLERİNDEN) ÖDÜN VERMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÖZVERİLİ ÇALIŞMAK


- ÇALIŞMAK İÇİN DİNLENMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÇALIŞTIKTAN SONRA DİNLENMEK


- ÇALIŞMAK:
HİÇ ERİŞEMEYECEKMİŞİZ GİBİ ile/ve/ya da/||/<> HERŞEYİ YİTİRECEKMİŞİZ GİBİ


- ÇALIŞMAK/ÇALIŞAN ve/||/<>/> SESSİZ/LİK

( Çalışanın sesi çıkmaz. )


- ÇALIŞMAK ile/ve/değil/||/<>/< AKILLICA ÇALIŞMAK

( )


- ÇALIŞMAK ile/ve BAŞLAMAK

( Her iş, başlayana kadardır! )


- ÇALIŞMAK ve/=/||/<> DUA/İBÂDET

( LABORARE EST ORARE: Çalışmak, duadır/ibâdettir. )


- ÇALIŞMAK ile/ve/||/<>/< KAPILANMAK

( ... İLE/VE/||/<>/< Bir işe girmek ve o işte devam etmek. | Bir işe girmek. )


- ÇALIŞMAK ve/<> KAZANMAK

( KÂSİB[< KESB]: Çalışıp kazanan. )


- ÇALIŞMAK ile/ve TEMBELLİK SONRASI ÇALIŞMAK

( ... İLE/VE Olumlu bir yaklaşımla, daha dönüştürücü, üretken bir çalışmaya dönüştürülebilir. )


- ÇALIŞMALARI:
YOĞUNLAŞTIRMA ile/ve DERİNLEŞTİRME


- ÇALIŞMANIN SAĞLADIKLARI/KORUDUKLARI:
CAN SIKINTISINDAN ve/||/<> KÖTÜ ALIŞKANLIKLARDAN ve/||/<> YOKSULLUKTAN


- ÇALIŞMAYA ALIŞMAK ile/ve/||/<>/> ALIŞMAYA ÇALIŞMAK

( Okulda. İLE/VE/||/<> Yaşamda. )


- ÇALIŞTIĞIN YERİ/İŞİ SEVMEK ile/ve/ya da/||/<> SEVDİĞİN YERDE/İŞTE ÇALIŞMAK

( Sevdiğin işi yaparsan, çalışmış sayılmazsın. )


- ÇALKALA(N)MAK ile/ve/<>/değil SALLA(N)MAK


- ÇAM "DEVİRMEK" ile/ve/<> "CEVİZ KIRMAK"


- ÇAM AĞACI/KÖKNAR ile/ve SÖĞÜT AĞACI ile/ve KAVAK AĞACI

( Sağlığı simgeler. İLE/VE ... İLE/VE ... )

( ... ile/ve BÎD ile/ve ... )

( FIR vs./and WILLOW vs./and POPLAR )

( ABIES cum/et SALIX cum/et POPULUS )


- CAM ile/ve/<>/> AYNA

( Sileriz, "ayna gibi" oldu "denilir". İLE/VE/<> Sileriz, "cam gibi" oldu "denilir". )

( ... İLE/VE/<>/> Camın sırlanmışı. )


- CAM ile/ve/||/<> KELEBEK CAMI

( ... İLE/VE/||/<> Otomobilde ön kapı penceresinde ekseni çevresinde dönerek açılabilen ya da sabit bulunan küçük cam. )


- ÇAM ile/ve LADİN

( ... İLE 50-60 metre yüksekliği olan ağaç. )


- CAMİ:
CEBRAİL ve/||/<> AZRAİL ve/||/<> MİKAİL ve/||/<> İSRAFİL

( Akıl. VE/||/<> Görme. VE/||/<> Duyma. VE/||/<> Konuşma. )


- CAMİ ile/ve/değil/||/<>/= KÜLLİYE


- CAMİ ile/ve/<> MÂBED

( Müminleri toplar, biraraya getirir. İLE/VE/<> Şehri toplar, biraraya getirir. )


- CÂMİ ve/> MÂNİ


- CÂMİ ve/||/<> MÂNİ

( [SÖZÜN] Her bir sözcüğünü/parçası(nı)/ferdi(ni)[efrâdı/nı]. VE/||/<> Yabancı/dışta olanları/nı.[ağyârı/nı] )

( Tanımdaki/ifadedeki gereklilik kuralı: Parçalarını bulunduran, dışındakilere engel olan. [Efrâdını câmi, ağyarını mâni.] )


- CAMİ ile/ve SARAY

( Rum mimarlar tarafından inşa edilmiştir. İLE/VE Ermeni mimarlar tarafından inşa edilmiştir. )


- CAMİİ KEBİR ile/ve CAMİİ KEBİR

( Eyüp Sultan Camisi. İLE/VE Kasımpaşa Camisi. )


- CAMİLERDE:
KLASİK ile/ve YENİ/NEO KLASİK


- ÇAMUR ile/ve/||/<> HAMUR


- CAN'IN:
"AZI" ile/ve/||/<> "ÇOĞU"

( Can'ın, "azı", "çoğu" olmaz! )


- CAN ve/||/<>/>/< KAN


- CAN ile/ve BAŞ/SER

( Şevk duyar. İLE/VE Zevk duyar. )


- CAN ile/ve/<> CANLI

( Görünmez. İLE/VE/<> Görünür. )

( CAN: Yaşam kudreti. )


- CAN ve/<> COŞKU

( LIFE and/<> EXUBERANCE, VIGOUR, ENTHUSIASM )


- CAN ile/ve/değil/||/<>/< GÖVDE/CESET


- CAN ve/<> HAKK

( CANDIR, HAKK'IN BEDELİ )


- CAN ve/||/<> KAŞINMA

( Örgenlerimizin adı yoktur! Kendimiz için yoktur!

Başkaları için vardır. Başkalarının örgenleri ve adları olarak vardır.

Her yerimiz, canımızdır.
Can(ım) +
kulağım/sırtım/ayağım/parmağım/yanağım/kafam/kıçım, "oram/şuram/buram"...

Neremizden söz edecek olursak olalım, başkasının anlaması açısından bir addan ibarettir. Bizim içinse bir bütün olarak sadece canımızın acıdığı ya da kaşınan, dışarıdan ya da içeriden, sinir, kas ya da ten/doku olarak uyarılan noktamızdır. Neremize dokunursak dokunalım, neremizi düşünürsek düşünelim, her birimiz, canımızı düşünürüz ya da duyumsar ve algılarız. Başkası ise kaşınan ya da acıyan noktanın bölgesine verdiği adı düşünür ya da söyler, konuşur. Örgenlerimiz, tıbbın ve hukukun konusu olabilir fakat zihnin konusu değildir. Ötekinin, başkasının "konusu ya da düşüncesi" olabilir fakat bizim konumuz değildir. Her yerimiz, sadece ve tamamen tek bir parça olarak canımızdır.

Dolayısıyla bazı özel, duyarlı ve kapalı bölgemizin kendi ya da adı, ayrıcalıklı, iyi ya da kötü, çirkin, pis, iğrenç vb. de değildir ve olamaz! Gövdemizin her parçası kadar sinir taşıyor ve değerliyse kendimiz için "ayıp, kötü ya da günah" diyebileceğimiz yerimiz de yoktur. Ancak, üçüncü kişinin bulunduğu ya da bulunabileceği yerden itibaren bazı sınırlamalara gitmek durumundayızdır. Her zihnimizden geçen düşünceyi nasıl dillendir(e)miyorsak, bazı noktalarımızın adını ya da ayrıntılarını da dile getireceksek bazı koşullar aramak durumundayızdır. Bu özen ve duyarlılığımız, kendimiz için değil söz(cük)lerimizin başkalarına yük ya da dayatma olmaması amaçlı ve temellidir.

Ağzımızı silmek ile kıçımızı silmek arasında da kendimiz için ve tensel olarak hiçbir fark yoktur ve olmamalıdır. Her bir noktamızı ayrı ayrı düşünür ve duyumsarız fakat bütünlüğünü unutur ya da göz ardı edersek, olmadık "düşünce ve duygulara" da boş yere kapılırız. Bebeğimiz ve çocuğumuz için de aynı/özdeş görerek zihnimizin konusu görmeyiz. Sadece gereksinimimiz doğrultusunda gereken eylemi, temizliği/mizi yaparız.

Bağırsaklarımız da kötü ya da pis değildir. Suyla dışımızı yıkadığımız gibi yiyecekler de bizi beslediği gibi içimizi yıkar. İçerideki karmaşık yapıyı tarayarak fazlalıkları siler, süpürür. Son noktası, dışkının çıkış noktası da "pis" değildir! Yani dışarı atılması gerekenler vardır fakat "pis" olarak adlandırmamak, olumsuz "söz(cük), düşünce ve duygularla" körüklememeyi anımsamalı, kendimizi bu düşünce biçimine alıştırmak durumundayız. Bağırsağın son bölümü ve noktası, "göden" olarak tanımlanmıştır. Daha sonra da kısalarak ve "göt" olarak kullanılmaya devam edilmiştir. Kaba etimiz olarak üzerine oturduğumuz yerin adı da her ne kadar "arka" anlamında "kıç" sözcüğü olarak kullanılsa da "göt/kıç" değil bacaklarımızın sonu ya da başlangıcıdır. Birleşme, yan yana olma konumunu, bir bölge adı olarak adlandırmış durumdayız. Kadın ya da erkek farkı olmaksızın anatomik tanımları, belleğimizdeki olumsuz kayıtlarla, anlamsız, karşılıksız "düşünce ve duygularla" özdeşleştirmek ve olumsuzluğa indirgemek de ne yazık ki çok fazla karşılaşılan bir bilgisizlik ve bilinçsizlik durumudur.

Aynı biçimde, özel bölge olarak tanımladığımız örgenlerin Latince adları olan "penis" ve "vajina" için de geçerli olan deneyimlediğimiz ve duyumsadığımız ayrıntılar vardır. Bu bölgelerin de adı, başkası için bir anlam ifade eder. Bizim içinse hiçbir ayrımı ve utanç konusu olmaksızın, yoğun sinirlerle kaplı ve öteki bölgelerimize göre daha duyarlı olan, belirli bir noktamız ya da bölgemizdir. Aralarında, ne Latince, Türkçe ya da argo, küfür, benzetme adıyla, ne düşüncesiyle, ne gözümüzle görerek, ne de elimizle dokunarak herhangi bir fark duyumsamayız. Canımızın yandığı/yanabileceği, incinebileceğimiz, yüksek duyarlılıkta ya da her yerimizde olduğu gibi sadece kaşınan/kaşınabilen herhangi bir noktamızdır. Bir bütün olarak görüp hiçbir noktamızın herhangi bir ayrımı, düşünce konusu olmasa da dilimizin konusu olabilir fakat böyle olmamalıdır.

Kendimizi, dikey ya da yatay, üçgen, dörtgen, çokgen ya da kare gibi değil küre olarak, aynı anne karnında bulunduğumuz biçimde, sırtındaki yuvarlak kabuğunun/kalkanının içinde bulunan bir armadillonun açılıp kapanması gibi hiçbir yeri tamamen açık ya da kapalı olmaksızın, spor hareketlerimizdeki gibi gerektiğinde açılabilen, gerektiğinde kapanarak tek bir yuvarlak parça/gövde olarak yaşayan bir canlı olarak düşünmek ve görmek durumundayız.

Bildiğimiz her ayrıntı veri, gördüğümüz her bir noktamız/parçamız, bütünlüğümüzü bozmaya yetebilecek bir bilgi ve bakış olmamalıdır. Gereksiz ve bilinçsiz bir biçimde parçalar ve küçük hesaplarla uğraşırken, gördüğümüz, zihnimize, dilimize doladığımız her parça ayağımıza dolanır ve yürüyüşümüzü yani yaşamamızı, yakınlarımızı ve çevremizi bozar. Ya da bunu şu andan itibaren tam tersine çevirebiliriz.

Nesneleri ve olguları birbirinden ayırabilme, yalınlaştırabilme, ara çözümler üretebilme bilgi ve becerisiyle parçalar ve "küçük hesaplar" yerine daha bütünlüklü ve derinlikli algı, düşünce ve duygularla yaşamımızı sürdürmemiz dileğiyle... )


- CAN ile/ve/<> TEN

( Ben/beden(gövde). İLE/VE/<> Hizmet. )

( LIFE vs./and/<> SKIN )


- CAN ve/=/||/<>/>/< VAR OLUŞUN SÜREKLİLİĞİ


- ÇAN ile/ve ZİL ile/ve GONG


- ÇANAK TUTMA(MA) ile/ve/değil/yerine MEYDAN VERME(ME)K


- ÇANDIR/MELEZ[Ar.]/METİS[Fr.] ile/ve TOPA

( ... İLE/VE Hindistan'daki melezler. )


- CANİK ATI ile/ve "DOĞU"/"BATI" TRAKYA ATI ile/ve AYVACIK(EDREMİT) MİDİLLİSİ ile/ve UZUNYAYLA(KAYSERİ) ATI ile/ve TOROS(ADANA)[YARIMKAN] ATI ile/ve KÜRT ATI ile/ve MALAKAN(KAFKAS) ATI

( Muzaffer Paşa komisyonundan. [1900] )


- CANINI YAKMA! ve/||/<>/>/< 'AH'INI ALMA!

( Zayıf olanın! VE/||/<>/>/< Hiçkimsenin! )


- CANLI ORMAN ÖRTÜSÜ ile/ve CANSIZ ORMAN ÖRTÜSÜ

( Orman toprağı üzerinde bulunan yosun, ot gibi canlı bitkiler. İLE/VE Ağaçlardan dökülmüş yapraklarla küçük dallardan oluşan örtü. )


- CANLI/CANSIZ ile/ve/değil/yerine VAROLAN


- CANLI/LIK ile/ve CANSIZ-LIK

( MOLEKÜL/LER > DNA > HÜCRE > ORGANİZMA/İNSAN ile/ve KRİSTAL/LER > GÜNEŞ DÜZENİ > EVREN )


- CANLI/LIK ile/ve DERİN/LİK

( LIVELINESS/VIGOUR vs./and PROFUNDITY )


- CANLI/LIK ile/ve/değil DİRİ/LİK

( [not] ALIVE vs./and/but VIVACITY )


- CANLI ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLİNÇLİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLİNCİNİN BİLİNCİNDE OLAN/OLABİLEN

( Uyurken. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< "Uyurgezer". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Uyanıkken. )

( Bitki. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Hayvan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< İnsan. )


- CANLI ile/ve/<> CAN

( Görünür. İLE/VE/<> Görünmez. )


- CANLI ile/ve/<> GERÇEK

( ALIVE vs./and/<> REAL )


- CANLI ile/ve HAREKETLİ/HAREKET EDEBİLEN

( ALIVE vs./and ACTIVE )


- CANLI ile/ve ORGANİK

( ALIVE vs./and ORGANIC )


- CANLI ile/ve/yerine VAROLAN

( ALIVE vs./and EXIST
EXIST instead of ALIVE )


- CANLI ile/ve YOĞUN

( ALIVE vs./and DENSE )


- CANLILAR SINIFLANDIRMASI'NDA:
EUBACTERIA ve ARCHAEBACTERIA ve ARCHAEZOA ve PROTISTA ve CHROMISTA ve FUNGI ve PLANTAE ve ANIMALIA


- CANLILARI İNCELEME (B)İLİMİ ile/ve İNSANIN OTOPSİSİNİN (B)İLİMİ

( Çeşitli yöntemlerle. İLE/VE Göz, yüz, göbek deliği ve kasık bölgesi yarılmaz. )

( Sultan Abdülmecid zamanında, 1841 yılında, Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi'nin çabalarıyla, Avusturya Hastahanesi'nde, Avusturya'dan getirtilen, Charles Ambrois Bernard'ın öncülüğünde, insan cesetlerine ilk diseksiyon(teşrih) yapılmıştır. )


- CANLILIK:
DNA'NIN TANIMLANIŞIYLA ve/||/<> 1953


- CANSIZ ile/ve/<> CANLI

( Sadece kendi. İLE/VE/<> [Üreyerek] Kendini taklit ve tekrar eden/edebilen. )

( LIFELESS vs./and/<> ALIVE )

( CÂMİD ile HAYY, ÂİŞ )


- CANSIZ ile/ve CANLI OLMAYAN

( Canlılıktan sonraki durum. İLE/VE Hiçbir zaman canlanmamış. )

( Organik. İLE/VE İnorganik. )


- ÇAP ile/ve ÇEVRE


- ÇAP ile/ve HAD


- ÇAP ile/ve/<> YARIÇAP

( Genellikle cisimlerin genişliği. | Büyüklük, ölçü. | Değer. | Yapının ya da arsanın boyutlarını ve sınırlarını gösteren harita. | Uc noktaları, dairenin çevresi üzerinde bulunan çemberin merkezinden geçen doğru parçası. İLE/VE/<> Çemberin/kürenin herhangi bir noktasıyla merkezini birleştiren doğru parçası, çapın yarısı. )


- ÇAPACI ile/ve ÇİFTÇİ


- ÇAPSIZ/LIK ile/ve/||/<> (")KİFÂYETSİZ MUHTERİS(") (OLMA)


- ÇAPUT BAĞLAMA ile/ve/<> SALAMA

( ... İLE/VE/<> Sahalar'ın, çaput bağlamaya verdikleri ad. )


- ÇARESİZ KALMAK ile/ve/değil/yerine/<> ÜMİTLİ OLMAK


- ÇARESİZ/LİK ile/ve/||/<> ÂCİZ/LİK


- ÇARESİZLİK ile/ve/||/<>/>/< HİÇBİR ŞEY YAPAMAMA


- ÇARESİZLİK ile/ve/değil/yerine/<> SABIR


- ÇARIK ile/ve/||/<>/> CIZLAVAT


- CARL LINNAEUS ve/<>/> GEORGES CUVIER

( 23 Mayıs 1707 - 10 Ocak 1778 VE/<>/> 23 Ağustos 1769 - 13 Mayıs 1832 )


- CARNOT ÇEVRİMİ ve/||/<> İDEAL ÇEVRİM


- ÇARPICI ile/ve/değil/yerine/<> ŞAŞIRTICI


- ÇARPILAN ile/ve/<> ÇARPAN ile/ve/<> ÇARPIM

( 12 ile/ve/<>/x 8 ile/ve/<>/= 96 )


- ÇARPIM ile/ve/||/<> KARTEZYEN ÇARPIM


- ÇARPIŞMA ile/ve/değil EŞİK


- ÇARPIŞMA ile/ve/||/<>/> ŞINGIRDAMA

( ... İLE/VE/||/<>/> Küçük şeylerin, bir yere çarpıp düşerken ya da birbirine değerken çınlama sesi çıkarması. )


- ÇARPIŞMAK ile/ve/değil/yerine/>< TARTIŞMAK


- ÇARPMA[x] ve BÖLMEDE[:]:
+.+ ve -.- ile/ve/<> +.- ve -.+

( [sonuç] Her zaman, + 'dır. İLE/VE/<> Her zaman, - 'dir. )


- ÇARPMADA:
1. ÖBEK(GRUP) ile/ve/||/<>/> 2. ÖBEK(GRUP) ile/ve/||/<>/> 3. ÖBEK(GRUP) ile/ve/||/<>/> ...

( 2-9 arasındakiler. İLE/VE/||/<>/> 11-99 arasındakiler. İLE/VE/||/<>/> 101 ile 999 arasındakiler. İLE/VE/||/<>/> ... )


- ÇARPMADA/BÖLMEDE:
2, 3, 4, 6, 7, 8 ile/ve/||/<> 5, 9, 11


- ÇARŞAF[Fars.] ile/ve/değil/||/<> NEVRESİM[Fars., Ar.]

( Yatağın üzerine serilen ya da yorgana kaplanan bez örtü. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Torba biçiminde, yorgan çarşafı. )


- ÇARŞILAR:
ÜSTÜ AÇIK ile/ve/||/<> KAPALI ile/ve/||/<> BEDESTEN


- ÇATAL ÇEŞME ile/ve ÇATAL ÇEŞME

( Bâbıâli'de, Molla Çelebi Sokağı'nda, cami karşısında. [1881] İLE/VE Bağdat Caddesi'nde. [1767][1947'de yeri kaydırılmıştır] )


- ÇATAL ile/ve/||/<> AYRIM


- ÇATAL ile/ve/değil EŞİK


- ÇATAL ile/ve/||/<> MAKAS


- ÇATAL ile/ve/||/<> YARIK


- ÇATALHÖYÜK ile/ve/||/<>/> HACILARHÖYÜK


- ÇATALLANMA ile/ve/||/<> GARİP AÇI


- ÇATI ile/ve/değil EŞİK


- ÇATIŞKI ile/ve/<> ÇALKANTI


- ÇATIŞKI ile/ve/||/<> GERİLİM


- ÇATIŞKI ile/ve/||/<> UYUŞMAZLIK


- ÇATIŞMA ile/ve "İTİŞME"


- ÇATIŞMA ile/ve/<> DİDİŞME


- ÇATIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KESİŞME


- ÇATIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> UZLAŞMA BECERİSİ


- ÇATIŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< ÇALIŞMAK


- çatışma ile/ve/||/<>/> çekişme


- ÇATLAK | AYRIK/FİSSÜR[İng. < FISSURE] ile/ve/||/<> AKARCA/FİSTÜL[İng. < FISTULA] | OLAĞAN DIŞI KANAL/SAPAK BAĞLANTI

( Doku ya da örgen yüzeyinde çatlak ya da yırtık oluşması. İLE/VE/||/<> İki örgen ya da doku arasında anormal bir bağlantı oluşması. )


- ÇAY ile/ve/değil/yerine/<> YEŞİL/KÖK ÇAY

( THEA CHINENSIS cum ... )


- CAYAMBE ile/ve SARA URCU ile/ve ANTISANA ile/ve COTUPAXI ile/ve CHIMBARAZI ile/ve TUNGURAHU ile/ve EL ATAR ile/ve SANGAY

( Yanardağlar ülkesi Ekvador'da bulunan etkin yanardağlar. )


- CAYDIRICI/LIK ile/ve YILDIRICI/LIK


- CAYDIRICILIK ile/ve/||/<> ISLÂH EDİCİLİK


- CAYDIRMA ile/ve/||/<>/> ZORLAŞTIRMA ile/ve/||/<>/> YASAKLAMA


- ÇAYIRLIK ile/ve HAYMANA

( ... İLE/VE Hayvanların salındığı çayırlık. )


- CAZİB ile/ve/<> MUZİB


- CEBE ile/ve/||/<> CEVŞEN

( Tek parça olmayan, kalın meşin savaş giysisi. İLE/VE/||/<> Göğüs ve sırt tarafları ile kolların dirseğe kadar olan ve kolçak denilen bölümleri tek parça çelik levhalardan ve öteki bölümleri örme kafesli çelik telden yapılmış savaş giysisi. | Demir tabakalardan/halkalardan yapılan yensiz savaş giysisi.[Ar. AL-KARKAL] )


- CEBİRSEL İNŞÂ ile/ve/||/<> GEOMETRİK İNŞÂ


- CEBR-ÜL es-SÂM:
MATEMATİKTE ile/ve/<> MANTIKTA ile/ve/<> ŞİİRDE

( İrrasyonel [sonu olmayan, aşkın] sayı. İLE/VE/<> Açmaz/çıkmaz[paradoks]. İLE/VE/<> Aşk. )

( CEBR: Kök/köken. | SÂM: Duymak/işitmek. )


- CEBR ile/ve/değil/yerine/<>/< CEZB

( Dışsal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İçsel. )


- CEBR ile/ve/<> RAHMET


- CEBRÂİL/GABRIEL[İng.] ile/ve/<> MİKÂİL/MICHAEL[İng.] ile/ve/<> İSRÂFİL/RAPHAEL[İng.] ile/ve/<> AZRÂİL/AZRAEL[İng.]

( Cebrail'in görevi, haber vermektir, yani ağız. İLE/VE/<> Mikail'in görevi, Doğu'dan Batı'ya, tüm sesleri işitmekmiş, Kulak. İLE/VE/<> İsrafil'in öttürdüğü surlardan biri, kişileri öldürecek, öbürüyse diriltecekmiş, değil mi? Burnumuzdan aldığımız solukla biz de diriliyoruz, kanımızdaki canlılar da. Kapa bakalım birisinin burnunu, ölüyor mu, ölmüyor mu? Burun da, her soluk alış-verişte iki sur öttürüyor. İLE/VE/<> Azrail gözdür. İnsan ölürken, önce gözleri solar. )

( ... İLE/VE/<> Sevgi. | Cazibe. | Vahdetin gölgesi. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> Amellerin toplamı. )

( TÂVUS-İ SİDRE: Cebrail aleyhisselâm. )

( KERRÛBİYYÛN: Dört büyük melek. )

( GREŞTA GABET: Dört büyük melek. )

( BÂNG-İ REVÂREV[Fars.]: İsrafil'in üfleyeceği sûrun ikinci derecesi. )

( ... İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> Alıp, saklayan. )

( Epistemelojik. İLE/VE/<> Ontolojik. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> ... )

( Ağız/a. İLE/VE/<> Kulak/a. İLE/VE/<> Dil/e. İLE/VE/<> Göz/e. )

( ... İLE/VE/<> Allah'ın adını taşıyan melek. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> ... )

( Azrail'e can vermeyen,
Hakk'a, Hakikat'e varamaz. )

( NOUS/GABRIEL ile/ve/<> ... ile/ve/<> ... ile/ve/<> ... )


- CEDDE[Ar. < CEDDÂT] ile/ve/> CEDD[Ar. < ECDÂD]

( Babaanne. İLE/VE Dede, büyük baba. )


- CEDİD MEHMED EFENDİ (KABASAKAL) MEDRESESİ ile/ve ABDURRAHMAN ŞÂMİ (SAHABE) KABRİ

( Yeşil Ev yanındalardır. [Sultanahmet'te] )

( Eski Rıfai Tekkesi de aynı yerde bulunmaktadır. )

( Hürrem Sultan Hamamı da yanındadır. )


- CEHÂLET/BİLGİSİZLİK ve/<> ÇOK VE BOŞ (GEREKSİZ) KONUŞMAK

( IGNORANCE and/<> TO TALK TOO MUCH AND WASTE )


- CEHÂLET/CÂHİL ile/ve ZULÜM/ZÂLİM

( Cahil kişi, kendinin bile düşmanı iken, başkasına dost olması nasıl beklenir? )

( Zulümle âbâd olanın, sonu, berbâd olur. )

( IGNORANCE vs./and OPPRESSION/CRUELTY )

( ... ile/ve ADHARMA )


- CEHÂLET ile/ve CESÂRET

( Cesaret, akıldan gelirse cesârettir. Bilgisizlikten gelirse cehalettir. )

( IGNORANCE vs./and COURAGE )


- CEHÂLET ve/||/<>/< CEVELE

( Düzensiz ilişki. VE/||/<>/< Dolaşmak.
[Yaşamı, anlamsız, amaçsız ya da dirimsel sürdürmek.] )


- CEHÂLET ile/ve/yerine/değil İLİM

( Dönüp dolaşmak. İLE Bilinenden bilinmeyene gitmek. )

( Dünyaya sizin cahilliğe son vermenizden daha çok yardımı olabilecek bir başka şey yoktur. )

( İLMİ: - Ya Öğreten, - Ya öğrenen, - Ya seven olmak gerek. )

( İlmin saati, feyzi belirli olmaz. )

( İlim öğrendikçe, ilim onun niyetini tashih eder. )

( There is nothing that can help the world more than your putting an end to ignorance. )

( [not] IGNORANCE vs./and/but KNOWLEDGE
KNOWLEDGE instead of IGNORANCE )


- CEHÂLET ve/>/ve/< KABA GÜÇ ve/>/ve/< BAĞNAZLIK


- CEHÂLET ile/ve/< KİN

( IGNORANCE vs./and/< HATRED/SPITE/GRUDGE )


- CEHÂLET ile/ve LAUBALİ/LİK


- CEHALET ile/ve/<>/değil OLANAKSIZLIK


- CEHÂLET ve/> RED

( Cahilin reddi/inkârı, ne kadar hızlı ve uzunsa o kadar cahildir. )


- CEHÂLET ve/> SABIRSIZLIK

( IGNORANCE and/> IMPATIENCE )


- CEHÂLET ve/<> ŞİDDET ve/<> BAĞNAZLIK


- CEHÂLET ile/ve ŞİRK


- CEHÂLET ile/ve TEVEKKÜLDEN UZAK OLMAK


- CEHÂLET ile/ve TİCARET

( IGNORANCE vs./and TRADE/COMMERCE )


- CEHD ile/ve/||/<> GAYRET


- CEHL-İ MÜREKKEB ile/ve ECHEL-Ü CÜHELÂ

( Bilmediğini bilmemek. İLE/VE Bilmediği halde bildiğini doğru kabul etmek ve iddia etmek. )

( TECHÎL (ETMEK): Cahile cahilliğini söylemek. )


- ÇEKİÇ (KEMİĞİ) ile/ve ÖRS (KEMİĞİ) ile/ve ÜZENGİ (KEMİĞİ) ile/ve ORTA KULAK KEMİKLERİ

( AZM-İ MITRAKA ile/ve AZM-İ SENEDÂNÎ ile/ve AZM-İ RİKÂBÎ ile/ve ... )

( image

image )

( MALLEUS vs./and ANVIL/INCUS vs./and STIRRUP/STIR BONE/STAPES vs./and OSSICLE )


- ÇEKİÇ ile/ve/değil/||/<> TOKMAK


- ÇEKİM GÜCÜ ile/ve/||/<> ELEKTROMANYETİK GÜÇ

( Kütleler arasındaki çekim gücü. İLE/VE/||/<> Elektrik yükleri ve manyetik alanlar arasındaki güç. )


- ÇEKİM GÜCÜ ve/||/<>/>< MERKEZKAÇ GÜCÜ

( Güneşle aralarındaki eşik ve denge, gezegenler ve gezegenlerin hızıdır. )


- ÇEKİM ile/ve/<> GEREKSİNİM


- ÇEKİM ile/ve/||/<> İTİM

( Göksel/semâvî. İLE/VE/||/<> Yersel/arzî. )


- ÇEKİM ile/ve YANILSAMA


- ÇEKİMSER/LİK ile/ve/||/<> KAÇINGAN/LIK


- ÇEKİMSER/LİK ile/ve/değil/||/<>/< UYUMLU/LUK


- ÇEKİNGEN/LİK ile/ve/<> DAYANÇLI/LIK/SABIRLI/LIK


- ÇEKİNGEN/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> MESAFELİ/LİK


- ÇEKİNİLMESİ GEREKEN:
SALDIRGAN/LIK ile/ve/||/<>/> ŞIMARIK/LIK

( [Çekinilmesi gereken ...]
İyi birinin aç kaldığındaki saldırganlığı. İLE/VE/||/<>/>Kötü birinin doyduğundaki şımarıklığından. )


- ÇEKİP GİTMEK ile/ve/||/<> ÇIKIP GİTMEK


- ÇEKİRDEK DUYULAR ve/||/<> KAYGI ve/||/<> GÜVENLİK STRATEJİLERİ


- ÇEKİRDEK TEPKİMESİ ile/ve/||/<> KİMYASAL TEPKİME

( Atom çekirdeklerinin değişime uğradığı tepkimeler. İLE/VE/||/<> Atomların elektron düzenlemelerinin değiştiği tepkimeler. )


- ÇEKİRDEK ile/ve/<> ÇEKİRDECİK

( Evli meyvelerin içinde, bir ya da birden çok bulunan, çoğu sert bir kabukla kaplı tohum. | Yenmek için satılan kabak çekirdği. | Bir gözenin merkezini oluşturan nesnecik. | Atom çekirdeği. | 5 santigrama eşit olan, kuyumculukta kullanılan ağırlık ölçüsü. | Bir şeyin temelini oluşturan öz, nüve. İLE Göze çekirdeğinin içinde, tek ya da birden çok bulunan, yuvarlak nesne. )


- ÇEKİRDEK ile/ve/=/||/<> GİLİK

( ... İLE/VE/=/||/<> Antalya bölgesinde meyve çekirdeklerine verilen ad. )


- ÇEKİRDEK ile/ve/||/<> GÖZE SIVISI/SİTOPLAZMA[Fr. < CYTOPLASME]/CYTOPLASM[İng.] ile/ve/||/<> PROTOPLAZMA[Fr. < PROTOPLAZMA < Yun.]

( Bir gözenin merkezini oluşturan nesnecik. | Atom çekirdeği. İLE/VE/||/<> Çekirdek dışta kalmak üzere, protoplazma yığını. İLE/VE/||/<> Yapı bakımından, çekirdek ve sitoplazmadan oluşan, yarı sıvı, saydam ve canlı gözenin metabolizma olaylarının oluştuğu yer. )


- ÇEKMECE KÖPRÜSÜ ve BOSTANCI KÖPRÜSÜ ve ÇOBANÇEŞME KÖPRÜSÜ


- CELÂL ile/ve/<> CEMÂL

( Kişinin yüzünde hem Celâl, hem Cemâl gizli. Suratı astın mı Celâl, güldün mü Cemâl... )

( İçte[bâtın]. İLE/VE/<> Dışta/n[zâhir]. )

( ... İLE/VE/<> İkram edilen. )

( Batırır. İLE/VE/< Çıkarır. )


- CELB (ETMEK) ile/ve/||/<> CEZB (ETMEK)

( Kendi üzerine çekmek. | Getirtmek, davet etmek, çağırtmak. İLE/VE/||/<> Kendine çekmek. | Etkileyerek kendine bağlamak. )


- ÇELİK ile/ve/||/<> ÇELİK YÜNÜ


- ÇELİŞİK OLAN ile/ve/değil/||/<>/< ÇELİŞİK GÖRÜNEN


- ÇELİŞİK ile/ve/değil BARIŞMAMIŞ


- ÇELİŞKİ ile/ve/değil/||/<>/< ANA ÇELİŞKİ


- ÇELİŞKİ ve/||/<> BÜTÜNÜN PARÇASI


- ÇELİŞKİ ile/ve ÇATIŞKI

( Düşündürür. İLE/VE Güldürür ya da ağlatır.[öfkeden] )

( Goes to think. WITH/AND Goes to laugh or cry.[by the anger] )

( CONTRADICTION vs./and CONFLICT )


- ÇELİŞKİ ile/ve/değil/yerine EYTİŞİM

( CONTRADICTION vs. DIALECTIC )


- ÇELİŞKİ ile/ve/||/<> İKİRCİK


- ÇELİŞKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İLİŞKİ

( [not] CONTRADICTION vs./and/but/||/<>/< RELATION
RELATION instead of CONTRADICTION )


- ÇELİŞKİ ile/ve/||/<> TUTARSIZLIK


- ÇELİŞKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UYUMSUZLUK


- ÇELİŞKİ ile/ve YANILSAMA

( CONTRADICTION vs./and ILLUSION )


- ÇELİŞKİLİ ile/ve/<> ÇEKİCİ/CÂZİBELİ


- ÇELİŞKİLİ ile/ve/değil FARKLI

( [not] CONTRADICTED vs./and/but DIFFERENT )


- ÇELİŞKİLİ ile/ve/değil/<> ÖZENSİZ


- ÇELİŞKİYE/ÇATIŞKIYA İŞARET (ETMEK) ile/ve/değil/<> SERZENİŞ


- ÇELİŞMEZLİK ile/ve ÇOKLUK


- CELSIUS DERECESİ ile/ve/<> CELSIUS SICAKLIK ÖLÇEĞİ

( Sıcaklık aralığı ya da farkının, 1 kelvin'e ve Celsius ölçeğindeki sıcaklık aralığının 1/100'üne eşit sıcaklık birimi. [simgesi: °C] İLE/VE/<> Normal koşullarda, suyun donma sıcaklığını 0 derece ve kaynama sıcaklığını da 100 derece kabul eden ve kelvin olarak mutlak sıcaklığa, °C = °T-273.15 ile bağlı olan ölçek. )


- ÇELTİK ile/ve/> PİRİNÇ ile/ve/> PİLAV

( Kabuğu ayıklanmamış pirinç. İLE/VE/> Kabuğu ayıklanmış çeltik. İLE/VE/> Bu pirinçlerden yapılan yemek. [Ayıklanmış/kabuksuz, "beyaz pirinç", besin değerlerinden yoksun, neredeyse posa olarak mideyi şişiren özelliğinden öte pek bir etkisi/katkısı olmayan bir gıdadır. Çeltiği yeğlemekte yarar vardır!] )


- CEM'İN:
ÖNCESİ ile/ve SONRASI

( "Musevî'lik". İLE/VE "Muhammedî'lik". )


- CEM ve/<> TERTİB


- CEM ile/ve/değil TEVHİD


- CEMAAT ile/ve CEMİYET

( COMMUNITY vs. SOCIETY )

( GEMEINSCHAFT mit GESELLSCHAFT )


- CEMÂDAT(CANSIZLAR) ve/</>/ve NEBÂDAT(BİTKİLER) ve/</>/ve HAYVANAT(CANLILAR)HAYVAN-I NÂTIK(BEŞER/İNSAN)


- CEMÂDÂT ile/ve/||/<>/> NEBÂTÂT ile/ve/||/<>/> HAYVANÂT ile/ve/||/<>/> BEŞERİYET > İNSAN

( Donmuş akıl[/logos]. İLE/VE/||/<>/> Yukarı doğru yönelebilen. İLE/VE/||/<>/> Hareket eden. ["canlı" anlamına ge(tiri)l(e)mez!] İLE/VE/||/<>/> Düşündüğünü, düşünebilen. > Düşünerek hareket edebilen. )


- CEMÂL GÖRMEK ve/||/<> KEMÂL BULMAK ve/||/<> RIZÂ DEVŞİRMEK


- CEMAL:
GÜZELLİK ile/ve YÜZ


- CEMÂL:
İNSAN YÜZÜ ile/ve/değil/||/<>/< İNSAN SÖZÜ


- CEMÂL ile/ve/değil CEMÂL'İNİN NÛRU


- CEMÂL ve/||/<> KEMÂL

( Seyr eylenir. VE/||/<> Tahsil edilir. )


- ÇEMBERİN:
ÇEVRESİ ile/ve/<> ALANI

( )


- CEMÎ[Ar.] ile/ve/||/<> KÜLLÎ[Ar.]


- CEMİ ile/ve/||/<> KESİR ile/ve/||/<> MEBZUL[Ar. < BEZL] ile/ve/||/<> CÜMLE

( Toplam. İLE/VE/||/<> Çok. İLE/VE/||/<> Bol, çok, ucuz. | Tıka basa. İLE/VE/||/<> Ne var, ne yok ise hepsi. | O andaki hepsi. )


- CEMİL TOPUZLU ve/||/<> CEMALETTİN EFENDİ

( )


- CEMİYETÇİ BAKIŞ/ANLAYIŞ ile/ve/<> STRATEJİK BAKIŞ/ANLAYIŞ ile/ve/<> FARKLI BAKIŞ/ANLAYIŞ


- ÇEMREMEK ile/ve/||/<> ÇEMRENMEK

( Kol, paça, etek gibi şeyleri sıvamak. İLE/VE/||/<> Kendi kol, etek ya da paçalarını çemremek. | Bir işe girişmek için hazırlanmak, paçaları sıvamak. )


- CENÂZE NAMAZINDA:
4 SELÂM ve/<> 4 UNSUR


- ÇENE:
ALTI ile/ve/<> ÜSTÜ

( Ya dişil, ya eril. İLE/VE/<> Hem dişil, hem eril; ne dişil, ne eril. )

( Gövde[beden/vücut]. İLE/VE/<> Baş. )


- ÇENEYİ KULLANMADA:
(FAZLA) KONUŞMAK İÇİN ile/ve/değil/yerine ÇİĞNEMEK İÇİN


- ÇENG ve FLÜT


- ÇENGELKÖY'DE:
AYVA ve/||/<> ŞEFTALİ ve/||/<> SALATALIK)


- CENNE CAMİİ ve/<> SYA CAMİİ

( Mali'de. İLE Burkina Faso'nun en eski yerleşim yeri Sya'da. )

( Dünyanın en büyük kerpiç yapısı. VE/<> Dünyanın ikinci en büyük kerpiç yapısı. )


- CENNET ile/ve CEHENNEM/TAMU[< Soğdca]

( İyilerin, iyiliklerin, hayrın tekâbül ettiği yer. İLE/VE/>< Şerlerin, şerlilerin tekabül ettiği yer. )

( CENNET: Kuyu. )

( CENNET: Uçmak[Eski Türkçe]. )

( Cennet, kişinin kendini bu âlemde, herkesten, herşeyden küçük görmesidir. )

( Nefis ölmeden, benlik ve gurur gitmeden, gönül cennet olamaz. )

( Cennet'le Cehennem'in kapıları birdir, aynıdır. Kalbimizi temizlersek o kalp cennet olur, temizlemezsek cehennem kapısı. )

( Cennet kapıcısının adı Rıdvan, yani Allah'ın her yaptığına râzı olmaktır. )

( Cehennem kapıcısının adı ise Malim'dir. Yani herhangi bir şeye sahip çıkmak, "Bu benimdir!" demek. )

( Cennetin ebedî zevk olduğu anlaşılınca o da kalmaz. )

( Cehennemin, cehil olduğunu bilip hazmettikten sonra, cehennem kalmaz. )

( Yusuf makamı, kuyudan, Cehennem'den kurtulma makamıdır. )

( En büyük cehennem cehalet, en büyük cennet de İlâhî zevktir. )

( Bu âlemde kimi haksız görüyorsak, başladı içimizde cehennem. )

( [İbr.] GEHENNA: Çöp yakılan yer. )

( Sevdiklerinin biraradalığı. İLE/VE/>< Vicdan azâbı. )

( ... İLE/VE/>< En "lezzetli." )

( ... İLE/VE/>< Dumansız ateş. )

( ... İLE/VE/>< Saygı ve sevginin bittiği yer. )

( CENNET: Bugünkü "hırslarının", geleceğe yansıtılması. )

( Dünyayı cehenneme çeviren, birilerinin, dünyayı cennete çevirmeye çalışmasıdır. )

( ... ile/ve NÎRÂN, DÂR-ÜS-SAÎR | SİCN/SİCCÎN, SAÎR, SAKAR )

( ... ile/ve DÛZAH )

( HEAVEN vs./and HELL )

( TIAN ile/ve ... )


- CENNET ve/<>/= HİZMET


- CENNET ile/ve/||/<> VALHALLA


- CEP TELEFONU:
"YAKINLAŞTIRICI" ile/ve/||/<>/>< UZAKLAŞTIRICI

( Uzaktakileri, size. İLE/VE/||/<>/>< Sizi, yanınızdakilerden. )


- CEP ve/||/<>/> ÇÖP

( Çöpleri, dışarıya/yola/sokağa atmak yerine cebimizde tutma olanağımız varken, cebimiz, bir süreliğine çöp de olabilir. )


- CEPHE ile/ve/||/<> MANZARA


- CEPTEKİ PARA ile/ve ALACAK

( THE MONEY IN THE POCKET vs./and THE CREDIT )


- CERBEZE ile/ve/||/<>/> CEZBE

( Güzel konuşma. | Beceriklilik, girginlik. | Kurnazlık, hilekârlık. İLE Bir duygu ya da bir inanışın etkisiyle ölçüsüzce coşup kendinden geçme. | Çekilme, çekim. )


- ÇERÇEVE ile/ve EREK


- ÇERÇEVE ile/ve/||/<> KAPSAM


- ÇERÇEVE ile/ve/değil/||/<> ÜST SINIR


- ÇERÇEVE ile/ve/<> YÖRÜNGE


- ÇERÇEVE ile/ve/||/<> ZARF


- ÇERÇEVELENDİRME ve/||/<>/> TANITILABİLİRLİK


- CERİDE ile/ve/||/<>/> ZABİT CERİDESİ


- CERRAH ile/ve CERRAH(Î)


- CESÂRET:
KORKUNUN YOKLUĞU ile/ve/değil/+/||/<>/< BENCİLLİĞİN BULUNMAMASI


- CESÂRET:
DEVAM EDEBİLME GÜCÜ ile/ve/değil/||/<>/< HİÇ GÜCÜMÜZ KALMADIĞINDA, DEVAM EDEBİLMEK


- CESÂRET/CESUR ve/<> AZİM/Lİ


- CESÂRET ile/ve ATILGANLIK

( BAHÂDIR: Yiğit, cesur. )

( COURAGE/BRAVERY vs./and DASH/AUDACITY )

( COURAGE avec/et ... )

( MUT mit/und ... )

( COR/CUER[: Yürek/kalp.] ile/ve ... )

( DENUEDO/VALOR con/y ... )

( CORAGGIO con/e ... )

( ... ile/ve THRASYTES )


- CESÂRET ile/ve/<> AYKIRILIK


- CESÂRET ve/||/<>/> BASİRET ve/||/<>/> FERÂSET ve/||/<>/> HAYRET ve/||/<>/> HİKMET ve/||/<>/> MERHAMET


- CESÂRET ile/ve/değil CAHİL CESÂRETİ

( [not] COURAGE vs./and/but IGNORANT COURAGE )


- CESÂRET ile/ve/değil/||/<> GÖZDEN ÇIKARMAK


- CESÂRET ile/ve/<> GÜÇ

( Birini çok sevmek ile. İLE/VE/<> Biri tarafından çok seviliyor olmak ile. )

( COURAGE vs./and/<> POWER )


- CESÂRET ile/ve/||/<>/> GÜÇ ile/ve/||/<>/> MUTLULUK

( En kısa sürede özür dileyerek. İLE/VE/||/<>/> En kısa sürede affederek. İLE/VE/||/<>/> En kısa zamanda unutarak. )


- CESÂRET ve/<> GÜVEN

( COURAGE and/<> CONFIDENCE )


- CESÂRET ile/ve/<>/değil İSTEKLİLİK

( [not] COURAGE vs./and/<>/but WILLINGNESS )


- CESÂRET ile/ve KARARLILIK

( COURAGE vs./and DECISIVENESS/STABILITY )


- CESARET ile/ve/||/<>/< KAYGI


- CESÂRET ve/<> MAHÂRET/BECERİ


- CESÂRET ile/ve/||/<>/> OLASILIK/RİSK/MUHÂTARA[Ar. < HATAR]

( Almaya cesâret edemediğimiz riskleri alanlar, yaşamak istediğimiz yaşamı yaşar. )

( COURAGE vs./and/||/<>/> RISK )


- CESÂRET ile/ve/değil/yerine ŞEHÂMET

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Akıllıca olan cesâret. )

( [not] COURAGE vs./and/but REASONAL COURAGE
REASONAL COURAGE instead of COURAGE )


- CESÂRET ile/ve/||/<>/>/< TESLİMİYET


- CESÂRET ve/||/<>/>/< YARATICILIK

( Önderden gelir. VE/||/<>/>/< Takımdan gelir. )


- CESÂRET ile/ve YÜREKLİLİK

( COURAGE vs./and BRAVENESS )

( ... cum/et ANIMOSITAS )


- CESET/CESED ile/ve/değil/||/<>/> CENÂZE

( Hayvanlarda ve insanda. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> İnsan için. )


- ÇEŞİT/LEME / ÇEŞİT/Lİ/LİK ve/<> EŞİT/LEME / EŞİT/LİK


- ÇEŞİT ile/ve DİSİPLİN

( VARIETY vs. DISCIPLINE )


- ÇEŞİT ile/ve YÖN

( VARIETY vs./and DIRECTION )


- ÇEŞİTLENME/DEĞİŞKE ile/ve/||/<> ÇEVİRİ

( VARIANTE avec/et/||/<> COMENTAIRE )


- ÇEŞİTLENME ve/<> VAHDET


- ÇEŞİTLERİ BAKIMINDAN ve DELÂLET BAKIMINDAN


- ÇEŞİTLİLİK ile/ve DERİNLİK


- ÇEŞİTLİLİK ile/ve/<>/> TÜKETİM


- ÇEŞİTLİLİK ile/ve/<> UYUMLULUK ile/ve/<>
EVRİM ile/ve/<> BİYOÇEŞİTLİLİK

( Açıklamalar için burayı tıklayınız... )

( )

( image )

( )


- ÇEŞME ile/ve SEBİL


- ÇETREFİLLİ/LİK ile/ve/||/<> ÇATALLI/LIK


- CEVDET-İ RAVİYE ve/||/<> KUVVET-İ AZİME

( Düşünme gücü/yetisi. VE/||/<> Yapma gücü/yetisi. )


- CEVHER ile/ve ARAZ

( [Fıkıh'ta] AYN ile/ve MENFAAT )


- ÇEVİRİ AMAÇLI METİNDE:
ÇÖZÜMLEME ile/ve/||/<> YORUMLAMA


- ÇEVİRİ:
ÖRTÜK ile/ve/||/<> AÇIK

( COVERT TRANSLATION vs. OVERT TRANSLATION )


- ÇEVİRİ ile/ve/<> AKTARIM


- ÇEVİRİ ile/ve/yerine TÜRKÇELEŞTİRME


- ÇEVİRİ ile/ve/değil/||/<> UYARLAMA


- ÇEVİRİ ile/ve YALINLAŞTIRMA

( TRANSLATION vs./and TO SIMPLIFY )


- ÇEVİRİ ile/ve YORUM

( Dillerin dili. İLE/VE ... )


- ÇEVİRİDEN OKUMAK ile/ve/değil/yerine İLK KAYNAKTAN OKUMAK


- ÇEVİRİDEN OKUMAK ile/ve/değil/yerine İLK KAYNAKTAN OKUMAK


- CEVİZ (REÇELİ) ile/ve/değil/<> GÖVEK (REÇELİ)

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Cevizin yeşil kabuğu. )


- CEVİZ/BADEM ve/<> ÇİĞE

( ... VE/<> Ceviz ya da badem içi. )


- CEVİZ ile/ve HİNDİSTAN CEVİZİ/NARCIL[Ar.]

( GÖVEK/TETİR/BEZBÂZ[Fars.]: Cevizin yeşil kabuğu. )

( CEVİZ ile/ve NÂRCÎL, BEVVÂ )

( GİRDGÂN ile/ve NÂRÇÎL, BÂDİNC )

( JUGLANS REGIA cum COCOS NUCIFERA )


- CEVİZ ile/ve PEKAN CEVİZİ

( KOZ ile/ve ... )

( GİRDGÂN ile/ve ... )


- ÇEVRE ile/ve/<> ÇEPER


- ÇEVRE ile/ve ÇERÇEVE

( SURROUNDINGS vs./and FRAME )


- ÇEVRECİ/LİK ile/ve/değil DOĞACI/LIK


- ÇEVREN ve/<>/|| EVREN


- CEZA EVİNDE KALMA SÜRESİNİN ARTIRILMASI ile/ve/değil/||/<>/< CEZANIN ARTIRILMASI


- CEZA TÜZESİ(HUKUKU) ile/ve/değil ÖZGÜRLÜKLERİN TÜZESİ(HUKUKU)


- CEZÂ TÜZESİNDE/HUKUKUNDA ile/ve İCRÂ TÜZESİNDE/HUKUKUNDA ile/ve CEZÂ USÛLÜNDE ile/ve DÜŞMAN CEZÂ TÜZESİNDE/HUKUKUNDA

( Güneşin batmasından bir saat sonra başlar ve güneşin doğmasından bir saat öncesine kadar devam eder. [TCK 502] İLE/VE Güneşin batmasından doğmasına kadar süren zaman. [İc. İf. K. 51] İLE/VE Nisan ayı başından 30 Eylül'e kadar saat 21.00'den sabahın 04.00'üne; 01 Ekim'den 31 Mart'a kadar saat 21.00'den sabahın 06.00'sına kadar devam eden süre. [CMUK 96] )


- CEZÂ:
ÂRIZÎ ile/ve/||/<> İSTİSNAÎ


- CEZA:
GELECEĞE YÖNELİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GEÇMİŞE DÖNÜK


- CEZÂ:
HAD ve/||/<> KISAS ve/||/<> ERŞ ve/||/<> TÂZİR

( Beş amaç/makâsıd-ı hamse. VE/||/<> ... VE/||/<> ... VE/||/<> İctihad yoluyladır.[Had ve kefâret cezası konulmamışlar için] )


- CEZA:
MUTLAK ile/ve/||/<> NİSBÎ ile/ve/||/<> KARMA

( Kesinlik ve karşılık. İLE/VE/||/<> Önleyici. İLE/VE/||/<> Hem önleyici, hem de karşılık. )


- CEZA:
SUÇ İŞLEDİĞİNDEN DOLAYI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SUÇ İŞLENMEMESİ İÇİN


- CEZÂ ile/ve/değil/yerine/||/<> CEFÂ


- CEZÂ ile/ve DİSİPLİN

( Karşılık. İLE/VE Öğrenme. )

( Ceza aynı hatayı yinelemeyi önlemelidir sadece. )

( Cezalandıran ya da cezalandırılan siz olabilirsiniz ama, cezanın suça uygun olmasına özen gösterin. )

( PUNISHMENT vs./and DISCIPLINE )


- CEZÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< LÜTÛF


- CEZÂ ile/ve/=/||/<>/>/< RAHMET

( Hem suçlu, hem de mağdur için. )


- CEZA ile/ve YAPTIRIM

( PUNISHMENT vs./and SANCTION )

( FALE PUİ PUİ: Cezaevi. )


- CEZBE/CAZİBE ile/ve TAHRİK


- CEZBE ve/<> HİZMET


- CHANGE ve/||/<>/> CHANCE

( Değişim. VE/||/<>/> Kazanma olanakları/olasılıkları. )


- CHARLES DARWIN ve/<>/> ALFRED RUSSELL WALLACE

( 12 Şubat 1809 - 19 Nisan 1882 ve/<> 08 Ocak 1823 - 07 Kasım 1913 )


- CHARLES TRIPP ve/||/<> ELI BOWEN

( Çift kişilik[tandem] bisikleti, elleri olmayan Charles Tripp ile ayakları olmayan Eli Bowen, 1891'de icat etmiştir. )

( )


- CHATGPT ile/ve/||/<> GEMINI(GOOGLE) ile/ve/||/<> COPILOT(MICROSOFT)


- CHATGPT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TURGPT

( [Dil Desteği]
Çok sayıda dilde, metin anlama ve üretme yeteneğine sahip bir yapıdır. Ancak, özellikle İngilizce odaklıdır.[Öteki dillerdeki etkililiği, İngilizce kadar yüksek olmayabilir.]
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>
Özellikle Türkçe dilinde üstün performans gösteren ve Türkçe içerik oluşturmak ve anlamak için odaklandırılmış bir yapıdır. )

( [Eğitim verileri ve kaynaklar]
Çok sayıda İngilizce metin kaynağından eğitilmiştir ve İngilizce'ye odaklanır.[Öteki dillerdeki veri kaynaklarına da erişimi vardır.]
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>
Özellikle Türkçe içeriklerden eğitilmiş ve Türkçe'deki metinleri daha iyi anlayabilen ve yansıtabilen bir yapıdır. )

( [Türkçe kültür ve aktarım anlayışı]
Türk kültürü ve tanımları konusunda sınırlı bilgiye sahip olabilir ve bu nedenle Türkçe içerikleri daha az doğru biçimde işleyebilir.
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>
Türk kültürünü ve tanımlarını daha iyi anlar ve bu nedenle Türkçe metinleri daha iyi işleyebilir. )

( [Uygulama Alanları]
Genel sohbet, metin oluşturma, soru-yanıt uygulamaları, metin tabanlı oyunlar ve daha fazlası gibi geniş bir uygulama yelpazesi için kullanılabilir.
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>
Özellikle Türkçe içeriğe sahip web siteleri, müşteri hizmetleri botları, özel Türkçe metin oluşturma görevleri ve Türkçe'deki çeşitli uygulamalar için daha uygundur. )


- CHLADNI LEVHALARI ile/ve/||/<> CHLADNI BİÇİMLERİ ile/ve/||/<> CHLADNI ŞEKİLLERİ


- ÇIBAN ile/ve/||/<> İRİ ÇIBAN/KAN ÇIBANI

( ... ile/ve/||/<> BENÂVER )


- ÇİÇEK AŞISI ve/||/<>/< EDWARD JENNER


- CİCİM AYLARI ile/ve/> GEÇİM AYLARI


- CİDDİ ANLAMDA ile/ve/değil/||/<> CİDDİ ORANDA


- CİDDİ/YET ile/ve/<> İSABET/Lİ/LİK


- CİDDİYE ALINMASI GEREKEN:
KENDİMİZ ile/ve/değil/||/<>/< İŞİMİZ


- CİDDİYET ile/ve/<> DİKKATE ALINIRLIK


- CİDDİYET ile/ve DİSİPLİN

( Kişinin ciddiyeti, disiplinidir. )

( SERIOUSNESS vs./and DISCIPLINE )


- CİDDİYET ve/> GÜVEN ve/> YAKINLIK


- CİDDİYET ve/<> NEŞE

( Riyasız neşe. VE/<> ... )


- CİDDİYET ve SÜREKLİLİK

( SERIOUSNESS and CONTINUITY )


- CİDDİYET ile/ve/değil/yerine TUTARLILIK

( KONSEKAN: Tutarlı, mantıklı davranan. Yargıları mantığa uygun olan. )


- CIF ile/ve/||/<>/> CIF TESLİM BİÇİMİ


- ÇİFT KİŞİLİK YATAKTA TEK YATMAK ile/ve/yerine ÇİFT KİŞİLİK YATAKTA ÇİFT YATMAK


- ÇİFT YARIK ile/ve/||/<> ÇOKLU YARIK


- ÇİFT ile/ve/||/<> BAĞDAŞIK


- ÇİFT ile/ve/değil İKİLİ


- ÇİFT ile/ve/||/<>/> SONSUZLUK


- ÇİFTÇİ ile/ve/değil KÖYLÜ

( FELLAH[Ar.]: Çiftçi. | Mısır köylüsü. | Siyahi, arap. )

( ZÂRİ[çoğ. ZÜRRÂ'] ile/ve/değil ... )

( ... ile/ve/değil RUSTAYİ )

( TAOPOU: Köy güzeli. )


- ÇİFTE HAVUZLAR ile/ve ÇİFTE HAVUZLAR

( Selâmiçeşme - Göztepe arasında. İLE/VE Davutpaşa - Maltepe arasında. )


- ÇİFTLEŞ(TİR)ME/AŞIM ile/ve/değil BİRLEŞME

( Hayvanlarda. İLE/VE/DEĞİL İnsanda. )

( DENİZ YILDIZI: Etkin olmayan eşlere verilen ad. )

( MİKSOSKOPİ: Birleşmeyi seyretmekten hoşlanma/hoşlanan. )

( PORNO/GRAFİ: Açık, apaçık olan. [Eşeyselliğin tekelinde bir terim/sözcük değildir. (Güneşin görünürlüğü/varoluşu kadar açık/kesin/net olanlara da "pornografik" denilebileceği gibi)] )

( MEVSİM-İ SİFÂD[Ar.]: Hayvanların çiftleşme mevsimi/dönemi/zamanı. )

( VENERYEN/VENEREAL[İng.]: Eşeysel ilişkiyle ilgili, zührevî. )

( SİFÂD ile/ve/değil CİMÂ'[< CEM], VATY, !LİVÂTA[Eriller arasında, anal yolla olan.] )


- ÇİĞ SARIMSAK ile/ve/değil/yerine PİŞMİŞ SARIMSAK

( Yedikten sonra ağız kokusu olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE [pek] Kokusu olmaz. )

( Keskindir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Keskinliği gider. )


- ÇİĞNEMEK ile/ve/<> EZMEK


- ÇİĞNEMEK ile/ve/||/<>/> SİNDİRMEK


- CİHAN-NÜMÂ ile/ve KIBLE-NÜMÂ

( Pusula. İLE/VE Kıble'yi gösteren. )


- CİHANGÎRLER:
CENGİZ HAN ve (BÜYÜK) İSKENDER ve YAVUZ SULTAN SELİM ve NAPOLYON


- CİHET ile/ve VECH[Ar. çoğ. VÜCÛH]


- ÇIKAR/LAR ile/ve KORUMA


- ÇIKAR ile/ve/değil/yerine ALIŞVERİŞ

( [not] PROFIT vs./and/but RELATIONS
RELATIONS instead of PROFIT )


- ÇIKAR ile/ve/||/<> KÂR


- ÇIKAR ile/ve ÖNCELİK


- ÇIKARIM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOLAYIM


- ÇIKARIM ile/ve/||/<>/< İLİNEK


- ÇIKARIMIZI GÖZETMEK ile/ve/değil/yerine/<> ZARAR GÖRMEMEK


- ÇIKARLAR.
GENEL ile/ve/||/<>/< ÖZEL


- ÇIKARSAMA ile/ve/<> BİLEŞİM


- ÇIKARSAMA ile/ve/<> USLAMLAMA


- ÇIKARSIZ ve/||/<> RİYÂSIZ


- ÇIKIN ile/ve/<> BOHÇA

( Bir beze sarılarak düğünmlenmiş, küçük bohça. İLE/VE/<> İçine, çamaşır, elbise gibi şeyler koyup sarmaya yarayan, dört köşe kumaş. | İplik ya da kumaşın ticari birimine verilen ad. )

( BUNDLE )


- ÇIKINTILIK YAPMAK ile/ve/||/<>/> İSYAN (YA DA PROTESTO) ETMEK ile/ve/||/<>/> MARJİNAL OLMAYA/GÖRÜNMEYE ÇALIŞMAK


- ÇIKIŞ ile/ve/değil/<> BUHARLAŞMA


- ÇIKMAK ile/ve İNCELMEK


- ÇIKRA ile/ve GEVEN/KEVEN

( Sık çalı. İLE/VE Baklagillerden, dikenli bir çalı. [Bazı çeşitlerinden, "kitre" denilen yapıştırıcı/zamk çıkarılır.] )

( ... cum/et ASTRAGALUS )


- ÇİLEDEN ÇIKMAK ile/ve/<> HALVET KIRMAK


- CİLTTE:
YEK-ŞAH ile/ve/||/<> YAZMA ile/ve/||/<> GÖMME(ŞEMSE)[SOĞUK ve MÜLEMMÂ] ile/ve/||/<> CİHAR ile/ve/||/<> EBRU ile/ve/||/<> ZER-DUA ile/ve/||/<> SİM-DÜZ ile/ve/||/<> LAKE ile/ve/||/<> ZİLBAHAR[BAKLAVA] ile/ve/||/<> MEMLÛK(KAHVERENGİ) ile/ve/||/<> SELÇUK


- ÇİM(EN) ile/ve AYRIKOTU

( LOLIUM cum AGROPYRUM REPENS )

( GRASS vs./and QUACK GRASS )


- ÇİM ile/ve/değil/<> ARAPSAÇI

( ... İLE Bir vaziyet planında, genellikle yeşil alanları belirlemek üzere girişik kıvrımlı çizgilerle yapılan bir çeşit tarama. | Bahçelerde, çim yerine kullanılan bir yeşillik. )


- CİMA' ile/ve CUMA

( Gövdelerin birleşmesi. İLE/VE Gönüllerin birleşmesi. )

( Esre ile. İLE/VE Ötre ile. )


- CIMON ve/||/<> PERO

( )

( Barok tarzının önde gelen adlarından Paul Rubens'in, 1635'te yaptığı bu tablo, Rusya'nın St. Petersburg kentinde bulunan Hermitage Müzesi'nde sergileniyor.

Elleri bağlanmış yaşlı adam Cimon, dönemin iktidarı tarafından itirafa zorlanmak için açlığa mahkum edilmiş. Yeni doğum yapan kızı Pero, büyük zorluklarla gardiyanlara rüşvet vererek babasını ziyaret eder ve kendi sütüyle babasını açlıktan ve ölümden korumak için emzirir.

Kızın yüzündeki kaygı, kapıya baktığı açıkça görülen duruşu, babasının omzunu şefkatle kavrayışı, güçlü duruşu ve cesareti yansıtmış. Babanın, kızının memesini emerken yüzünde oluşan o çaresizliğini, ellerini koyuş biçimi ve gövde dili ile kabullenişini harika yansıtmış ressam.

Nasıl bakarsak o'yuz, o kadarız.
Ne okursak o'yuz, o kadarız.
Ne anlarsak o'yuz, o kadarız.
Ne yersek o'yuz, o kadarız.
Bakış açımız, bizi anlatır; baktığımız şey değil.

Sanatın gücü, işte budur. )


- CİMRİLİK ile/ve/değil PARA HARCAYAMAMAK

( Bazı kişiler cimri değildir fakat para da harcayamaz. )


- ÇİN ve HİNT ve MEZOPOTAMYA ve MISIR


- ÇINAR AĞACI ve DUT AĞACI

( Kuşların en çok konduğu ağaçlar. )


- ÇINARALTI ile/ve KÜLLÜK KIRAATHANESİ


- CİNÂS-I TAMM ile/ve CİNÂS-I NÂKIS ile/ve CİNÂS-I MÜREKKEB ile/ve CİNÂS-I MEFRÛK ile/ve CİNÂS-I DARBÎ

( Söyleniş ve yazılışı aynı [eksik ya da fazlalık bulunmayan], anlamı ayrı iki sözcüğün birlikte kullanılışı. İLE/VE Cinaslı sözcüklerin birinde, bir ya da birkaç harfin fazla olması şeklinde yapılan cinas. [dem > âdem gibi] Cinaslı sözlerden biri, iki ayrı sözcük olan cinas türü. İLE/VE Cinaslı sözcüklerden biri, bağımsız iki sözcükten oluşan cinas türü. İLE/VE Pekiştirme sıfatıyla yapılan cinas türü. )


- CİNÂS/TECNİS ile/ve KALB ile/ve İŞTİKAK[< ŞAKK] ile/ve AKİS ile/ve İADE ile/ve TARSÎ'/TERSÎ'

( Söylenişleri ve yazılışları aynı, anlamları farklı iki sözcüğü birarada kullanmaya bağlı bir sanat. İLE/VE Bir sözcükte harflerin yerleri değiştirilerek yapılan cinas. [anlamlı olma koşuluyla] İLE/VE Aynı kökten türemiş sözcükleri aynı mısra ya da beyitin içinde kullanma sanatı. [teslîm, selâmet, selâm] İLE/VE Bir mısranın söz sırasını anlamlı bir biçimde değiştirerek yineleme sanatı. İLE/VE Bir şiirde her beyitin son sözcüğünü (ya da sözcük öbeğini), ondan sonraki beyitin ilk sözcüğü olarak kullanmak. [her beyitin ilk sözcüğü aynı beyitin son sözcüğü olarak yinelenirse ve şiirin uyağını oluşturursa mukaddem ü muahhar[< te'hîr] adını alır.] İLE/VE Bir şiirin mısralarındaki sözcükleri sayı, uyak ve ölçü bakımından birbirine denkleştirme sanatı. [bu sanatın kullanıldığı şiirlere murassa' denilir] )


- ÇİNHİNDİ ÜLKELERİ:
TAYLAND ile/ve/||/<> MALEZYA ile/ve/||/<> KAMBOÇYA ile/ve/||/<> VIETNAM ile/ve/||/<> BALİ ile/ve/||/<> LAOS ile/ve/||/<> MYANMAR


- CİNS ile/ve/||/<>/> NEV/TÜR ile/ve/||/<>/> FASL ile/ve/||/<>/> HASSA ile/ve/||/<>/> ARAZ


- ÇIPLAK/LIK(") ile/ve/değil/||/<>/< (")ŞEFFAF/LIK(")

( BÜREHNEGÎ/BEREHNEGÎ ile/ve ... )


- ÇIPLAK/LIK ile/ve/değil/||/<> GÜÇSÜZ/LÜK


- ÇIPLAK ile/ve/değil/||/<>/< YABAN/Î


- ÇIRA ile/ve/<> ÇIRAĞ

( Çam gibi reçineli ağaçların, yağlı çabuk yanmaya elverişli bölümü. | Lamba. İLE/VE/<> Mum, kandil, lamba gibi ışık aracı. )


- CİRÂC(NÜZÛL) ve/||/<> MİRÂC

( Erdemle. VE/||/<> Bilimle. )


- ÇIRAK ve/<> ÇERAĞ[Fars.]


- CİRİT ile/ve KÖKFÖRÜ ile/ve ÇEVGAN


- CİRİT ve MISIR CİRİDİ


- ÇİRKİN/LİK ile/ve/<> ÇİĞ/LİK


- ÇİRKİN/LİK ile/ve/değil/||/<> ÇİRKEF/LİK


- ÇİRKİN ile/ve/değil/yerine/<> YANLIŞ


- ÇIRPICI ile/ve/||/<> PARÇALAYICI


- ÇIRPINMA ile/ve/<> CANLANMA


- ÇIRPMAK ile/ve/değil/||/<> SİLKELEMEK


- ÇİŞİ OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İŞİ OLAN


- CİSİM ile/ve/||/<>/> CİRİM ile/ve/||/<>/> CESED

( Yeryüzünde. İLE/VE/||/<>/> Gökte/uzayda. İLE/VE/||/<>/> Ölmüş olan. )

( BODY vs./and/||/<>/> ... vs./and/||/<>/> CORPUS )


- CİSİM ile/ve/değil DÜZGÜN KESİTLİ KATI CİSİMLER


- CİSİM ile/ve/<>/< MEKÂN ile/ve/<>/< HEY'ET ile/ve/<>/< SÛRET-İ VEHMİYE(CİSM-İ MEVHUM) ile/ve/<>/< TEŞEKKÜL/TAHAYYÜL/TAŞAHHUS ile/ve/<>/< SÛRET-İ NEV'İYE(İSTİDAD/TAAYYÜN İSTİDADI) ile/ve/<>/< SÛRET-İ CİSMİYE ile/ve/<>/< UNSUR(TAHAYYÜL) ile/ve/<>/< HEYULA


- CİSİM ile/ve MEVCUD


- CİSİM ile/ve/değil SERT CİSİM


- CİSİM ile/ve ZAMAN


- ÇIT ÇIKARMAMAK ile/ve/||/<> GIKININ ÇIKMAMASI


- ÇITALI UÇURTMA/BATPİREK ile/ve ŞEYTAN UÇURTMASI


- ÇITÇIT ile/ve FERMUAR

( Üzerinde dikili bulundukları şeyin iki kenarını üst üste getirerek birleştirmeye yarayan, iki parçadan yapılmış metal tutturmalık. İLE Giysi, çanta vs. yerlerde kullanılan, karşılıklı dişler ve bunların üzerinde yürüyen kapatıcıdan oluşan düzenek. )

( FERMEJÜP avec FERMUAR )


- ÇITIR ile/ve/||/<> KITIR


- CIVA ve/<> İNSAN


- CİVADRA[İt. < GIVADERA] ile/ve GRANDİ ile/ve MİZANA ile/ve GABYA

( Geminin baş tarafındaki yatık direk. İLE/VE Geminin ortasındaki büyük direk. İLE/VE Yelkenli gemilerdeki arka direk. İLE/VE Üç direkli gemilerdeki orta direk. )


- ÇİVİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BETON ÇİVİSİ


- ÇİVİ ile/ve EKSER/ENSER/MIH[Fars.]/MİSMÂR[Ar.]

( ... İLE Büyük çivi. )


- ÇİVİ ile/ve/||/<> RAPTİYE


- ÇİVİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< ÜTÜ

( Bozan/delen [olmak]. İLE/VE/||/<>/>< Düzelten [olmak]. )


- ÇİVİ ile/ve/değil/yerine/||/<> VİDA[İt. < VITE]

( İki şeyi birbirine tutturmak, bir nesneyi, bir yere sabitlemek için çakılan, ucu sivri, başlı, metal ya da ağaçtan yapılmış ufak çubuk. | Kalkan balığının üzerindeki düğmeye benzer kemiksi oluşum. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Döndürülerek bir yere sokulan burmalı çivi. )

( image )


- ÇİZGİ ile/ve/||/<> OMURGA


- ÇİZGİLİ KASLAR ile/ve DÜZ KASLAR(RECTUS)[Baş ve gözde bulunur] ile/ve KALP KASLARI


- ÇİZGİLİ SIRTLAN(ANDIK) ile/ve KAHVERENGİ SIRTLAN ile/ve BENEKLİ SIRTLAN

( Çizgili ve kahverengi sırtlanlar yalnız dolaşır ve avlanır. İLE/VE Topluluk ve geniş bir aile olarak dolaşır ve avlanır. İLE/VE ... )

( Üçü de Afrika'da yaşar. [Anadolu'da soyu tükendiği düşünülen çizgili sırtlan, 25 Nisan 2020'de, Kahramanmaraş'ta da görüntülenmiştir.] )


- ÇİZMEK:
ÜSTÜNÜ ile/ve/||/<> ALTINI


- ÇOBANÇEŞME ile/ve ÇOBAN ÇEŞMESİ

( Havaalanı sapağı öncesinde bulunan çeşme ve semt. İLE/VE Alibeyköy Deresi ve Kemerburgaz yolunda. [Silâhtar Yusuf Ağa - 1595] )


- ÇOCUĞUMUZUN SEVGİSİ:
| HASTA OLAN ve KAYIP OLAN ve KÜÇÜK OLAN | ve/değil/||/<>/>/< HEPSİ

( | İyileşene kadar. VE/||/<> Dönene kadar. VE/||/<> Büyüyene kadar. | VE/DEĞİL/||/<>/< Ölene kadar. )


- ÇOCUK GELİŞİMİ KURAMLARINDA:
ABRAHAM MASLOW ve/||/<> ERIK ERIKSON ve/||/<> JEAN PIAGET ve/||/<> LAWRENCE KOHLBERG ve/||/<> JOHN BOWLBY

( Gereksinimler sıradüzenine işaret etmiştir. VE/||/<> Bireylerin, sorunlarını çözme olanaklarının bulunduğuna işaret etmiştir. Gelişimin, sekiz aşaması olduğunu öne sürmüştür. Benlik güçlerinin, gelişimsel sorunların başarılı biçimde çözülmesiyle kazanıldığına işaret etmiştir. VE/||/<> Bilişsel gelişimin aşamalarını ortaya koymuş ve çocukların, belirli gelişimsel aşamalara özgü, beceri ve davranışlarının olduğunu, kavramlarla açıklamıştır. VE/||/<> Piaget'in önerdiği, bilişsel gelişim kavramları ile ahlâkî kavramların kazanımı arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. VE/||/<> Çocuğun, duygusal ve davranışsal gelişimi ile ilgisi olduğu düşünülen, anneye bağlanmaya vurgu yapmış ve bağlanma kuramını ortaya atmıştır. )


- ÇOCUK GELİŞİMİNDE:
3 ile/ve/||/<> 6 ile/ve/||/<> 9 ile/ve/||/<> 12

( Çocuklarımızın fiziksel ve zihinsel sağlığı için...


3 yaşından önce televizyon izletmiyoruz!...
İLE/VE/||/<>
6 yaşından önce bilgisayar oyunları oynatmıyoruz!...
İLE/VE/||/<>
9 yaşından önce tek başına internete girmesine izin vermiyoruz!
İLE/VE/||/<>
12 yaşından önce de sosyal medya kullanmalarına izin vermiyoruz!... )

( )


- ÇOCUK GELİŞİMİNDE:
OTİSTİK EVRE ile/ve/||/<>/> SİMBİYOTİK EVRE

( bkz. MAHLER )


- ÇOCUK HAKLARI'NDA:
FELSEFÎ ile/ve/||/<> HUKUKÎ

( * Refah hakkı
* Korumacı haklar
* Yetişkin hakları
* Ebeveyne yönelik haklar
İLE/VE/||/<>
* Olumsuz durumlarda
* Olumlu durumlarda
* Etkin durumlarda )


- ÇOCUK HAKLARINDA:
NESEB HAKLARI ile/ve/||/<> MİRAS HAKLARI ile/ve/||/<> VASIF HAKLARI ile/ve/||/<> VASİYET HAKLARI


- ÇOCUK YETİŞTİRMEDE:
"OLDUĞU KADAR" ile/ve/değil/yerine/ ||/<>/> OLABİLDİĞİ KADAR


- ÇOCUK ve/<> BİSİKLET

( İçindeki çocuğa sarıl! Sana, insanı ve bisikleti anlatır/yaşatır... )


- ÇOCUK ve/<>/= İNSANLIK


- ÇOCUK ile/ve SABÎ[Ar.]

( ... İLE/VE Henüz memeden kesilmemiş erkek çocuk. | Üç yaşını tamamlamayan erkek çocuk. )

( SABÎ-İ MUABBİR: Söyleyen ve söylediğini bilen çocuk. )


- ÇOCUK ile/ve/||/<>/> YETİŞMİŞ/SERPİLMİŞ ÇOCUK/ÜFHÛD[Ar.]


- ÇOCUKLARA, DAHA İYİ BİR DÜNYA BIRAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÜNYAYA, DAHA İYİ ÇOCUKLAR BIRAKMAK


- ÇOCUKLARA:
KONUŞMAYI "ÖĞRETMEK" ile/ve/değil/yerine DİNLEMEYİ GÖSTERMEK/ÖĞRETMEK


- ÇOCUKLARI TERBİYE ETMEK ile/ve/değil/yerine KENDİMİZİ TERBİYE ETMEK


- ÇOCUKLARIN CEZÂLANDIRILMASINDA:
0 - 12 ile/ve/||/<> 13 - 15 ile/ve/||/<> 15 - 18

( Tam sorumsuzluk. İLE/VE/||/<> Tam sorumsuzluk ya da sınırlı sorumluluk. İLE/VE/||/<> Sınırlı sorumluluk. )


- ÇOCUKLUK VE GENÇLİK ile/ve/||/<> RÜŞT VE KEMÂL


- ÇOCUKLUKTA ve/<> HER YAŞTA


- ÇOĞAL(T)MA ile/ve/||/<> YAYGINLAŞ(TIR)MA


- ÇOĞALMA ile/ve/değil/||/<>/< EŞLEME


- ÇOĞALTMA ile/ve ZENGİNLEŞTİRME

( DIFFRACTION avec/et ... )

( TEKÂSÜR/TEKSÎR[< KESRET] ile/ve ... )


- ÇOĞALTMAK ile/ve ARTIRMAK

( TO INCREASE vs./and SAVING/ECONOMIZING )


- ÇOĞALTMAK ile/ve/<>/> YAYMAK


- COĞRAFYA ile/ve İKLİM


- ÇOĞU ÖLÜM ve/=/||/<> ERKEN ÖLÜM


- ÇOĞUL KİŞİLİK ile/ve/||/<> AYRIŞMA SORUNU


- ÇOĞUL MEME/POLİMASTİ ile/ve/||/<> ÇOK MEME BAŞLILIĞI/POLİTELİ


- ÇOĞUL ile/ve/değil 1'DEN FAZLA


- ÇOĞUL ile/ve/||/<> ÇOKLU


- ÇOĞUNLUĞUN:
İSTEDİĞİNİ İSTEMEMEK ile/ve/<> İSTEMEDİĞİNİ İSTEMEK


- ÇOĞUNLUK/LA ile/ve/||/<> YOĞUNLUK/LA


- ÇOĞUNLUK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> SÜRÜ


- ÇOĞUNLUKLA ile/ve/değil/yerine BAZEN


- ÇOK "PARA" ve/||/<> ÇOK "SÖZ"

( Dolansız/yanlışsız olmaz. VE/||/<> Yalansız olmaz. )


- ÇOK (FAZLA) ŞEY BİLMEK ile/ve/<>/değil/yerine İŞE YARAYACAK ÇOK (FAZLA) ŞEY BİLMEK


- ÇOK ANLAMLILIK ile/ve/değil ANLAM ÇOKLUĞU


- ÇOK ANLAMLILIK ile/ve/değil ÇOKLU ANLAMLILIK


- ÇOK ANLAMLILIK ile/ve ORTAK ANLAMLILIK


- ÇOK BİLGİLİ OLMAK ile/ve/||/<>/> ÇOK GÜZELLİK VE ACI GÖRMEK/YAŞAMAK


- ÇOK BİLMEK/BİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>
ÇOK BİLMEK/BİLEN / ÇOK BİLGİSİ OLMAK/OLAN

( Hiç yanıltmaz. [Her bilinen, her zaman, zemin ve koşul için "yeterince" hatta tamamen bilinir, emin olunan/olunur "kabul edilir."] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Çok yanıltır. [Veriyle/bilgiyle uğraşmak, varolanlar ve varolabileceklerin tüm (olası) çeşitlilikleriyle uğraşmak demek olduğundan dolayı her ilerleyişte, çok sayıda, yeni bilinmez(lik)ler/veriler açığa çıkar. Dolayısıyla da bilinemeyecek sayıda (sonsuzlukta), bilmenin/verinin ve yeninin sınırı olmadığı kadar yanılmanın da sınırı olmaz/yoktur. Bu durum ve süreçten dolayı da yeni olanların karşısında, yanılma da kaçınılmazdır. Tabii bu süreç/yol da bir o kadar tetikleyicidir. Bilme isteğinin pek sonu olmadığından ve olmayacağından dolayı da yanılmaktan da kurtulma olanağı yoktur. Süreç ve sonuç itibariyle de iyi bir durum ve süreçtir.] )


- ÇOK BİLMİŞLİK ile/ve/değil/<> HADDİNİ/AMACINI AŞAN, ANLAMSIZ(GEREKSİZ/YERSİZ) SÖZ/KONUŞMA


- ÇOK ÇEŞİTLİ/FARKLI ŞEYLERİ BİLMEK ile/ve/<> BİLDİĞİ(N) KONUDA ÇOK ÇEŞİTLİ/DERİN ŞEYLERİ BİLMEK

( Okyanusun yüzeyini görüp de alttaki derinliği ve ucsuz bucaksızlığı tümüyle unutma! )

( TO KNOW VARIOUS/DIFFERENT THINGS vs./and/<> TO KNOW VARIOUS/DEEP THINGS ON YOUR KNOWLEDGE
It is like seeing the surface of the ocean and completely forgetting the immensity beneath! )


- ÇOK DÜŞÜNME" ile/ve/değil/yerine İYİ/DOĞRU/YETERLİ/NİTELİKLİ DÜŞÜNME

( Çok düşün(ül)memeli, iyi/doğru/yeterli/nitelikli düşün(ül)meli! )

( [not] TO THINK MUCH vs./and/but TO THINK WELL/RIGHT/ENOUGH/QUALIFIED
TO THINK WELL/RIGHT/ENOUGH/QUALIFIED instead of TO THINK MUCH )


- ÇOK GÜZELSİN! DEMENİN:
ÖNCESİ ile/ve/||/<>/> SONRASI

( )

( "Çok Güzelsin!" Demenin Etkileri... yazısı için burayı tıklayınız... )


- ÇOK İKEN ve/||/<> AZ İKEN

( Çok tüketme/yelim! VE/||/<> Çok çalış/alım! Dilenme/yelim! )


- ÇOK KİŞİYLE ile/ve/||/<> AZ KİŞİYLE ile/ve/||/<> TEK BAŞINA

( Konuş. İLE/VE/||/<> Düşün. İLE/VE/||/<> Karar al. )


- ÇOK KONUŞAN ile/ve/||/<>/> BAĞIRARAK KONUŞAN ile/ve/||/<>/> BAĞIRARAK ÇOK KONUŞAN

( Dayanılmazlar. )


- ÇOK KULLANIM ile/ve/değil/||/<> KÖTÜ KULLANIM


- ÇOK MUHABBET, TEZ AYRILIK GETİRİR ile/ve/değil/yerine/||/<> VUSLATTA, GINA VARDIR ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖZDEN IRAK/UZAK OLAN, GÖNÜLDEN DE UZAK OLUR


- ÇOK SATANLAR ile/ve/||/<> ÇOK İLGİ GÖRENLER


- ÇOK SAZLI ve/değil/<> ÇOK SESLİ


- ÇOK SERT OLMA! ve/<> ÇOK YUMUŞAK OLMA!

( Kırılırsın. VE/<> Ezilirsin. )


- ÇOK ŞEY BİLMEK ile/ve/değil/yerine ÇOK ÖNEMLİ(ÖNCELİKLİ) ŞEYLERİ BİLMEK

( [not] TO KNOW MANY THINGS vs./and/but TO KNOW THE MOST IMPORTANTS
TO KNOW THE MOST IMPORTANTS instead of TO KNOW MANY THINGS )


- ÇOK ŞEYDEN HABERDAR OLMAK ile/ve/değil/yerine BİRBİRİMİZİ DİNLEMEK


- ÇOK SÖZ ile/ve/<> ÇOK MAL

( Yalansız olmaz. İLE/VE/<> Haramsız olmaz. )


- ÇOK YAŞA:
KÜLTÜRDE/ÜLKELERDE ile/ve/||/<>/> İSPANYA'DA

( Sağlık ve yaşam dileği. İLE/VE/||/<>/> 1. hapşırmada: Sağlık[Salud] | 2.'de: Para[Dinero] | 3.'de: Aşk[Amor]. dileği. )


- ÇOK YAŞAMAK ile/ve/değil/yerine İYİ/NİTELİKLİ YAŞAMAK

( Nicelikli. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Nitelikli. )

( Yaşlanılan gün/saat/dakika/ÂN. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Yaşanılan gün/saat/dakika/ÂN. )


- ÇOK YEMİŞİM/YEDİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YEDİKLERİM ÇOK GELDİ


- ÇOK YORULMAK ile/ve/değil/||/<>/< ÇABUK YORULMAK


- ÇOK/GERÇEKTEN İSTEMEK ile/ve/<> TAM/DOĞRU İSTEMEK

( REQUEST SO MUCH vs./and/<> ENTIRE/RIGHT REQUEST )


- ÇOK/LUK ve/||/<>/> ÇÖP/LÜK


- ÇOK/LUK ile/ve/değil İKİ/LİK


- ÇOK/LUK ile/ve/<>/değil/yerine YAYGIN/LIK


- ÇOK ile/ve/değil ÇOĞUL


- ÇOK ile/ve/||/<>/> ŞOK


- ÇOKLU ANLAM ile/ve ÇOKLU YORUM

( Yorum çokluğu, farklılıkların kabulünü sağlar. )

( Yorum çokluğu, bilgiyi artırmaz, anlayışı artırır. )


- ÇOKLU MANTIK ile/ve SAÇAKLI MANTIK


- ÇOKLUK AÇMAZI ile/ve/||/<> ÇOĞULLUK AÇMAZI


- ÇOKLUK ve ANLAYIŞ


- ÇOKLUK ile/ve/<>/= BİRLİK


- ÇÖKME" ile/ve/||/<> YAŞLANMA


- ÇÖKME ile/ve/||/<> BÜKÜLME


- ÇÖKME ile/ve GÖÇME


- ÇÖKMEK ile/ve/değil ÇÖMELMEK


- ÇÖKMEK ile/ve/değil/||/<>/< ÇULLANMAK


- ÇOKTAN ile/ve/<> ZÂTEN


- ÇÖL ile/ve/||/<> OKYANUS


- ÇÖMÇE ile/ve MABLAK/MİL'AKA

( Tahta kepçe. İLE/VE Hamur, merhem, boya gibi şeyleri ezip karıştırarak yoğurmak için kullanılan ve bir ucu ele alınacak biçimde saplı, öbür ucu yassı olan araç. | Aşure kazanlarını karıştırmada kullanılan, uzun saplı ve yayvan uclu tahta kepçe. )


- CÖMERT ile/ve/değil/||/<>/< İYİMSER


- ÇÖMLEK ile/ve ÜZLÜK

( ... İLE/VE Topraktan, kulpsuz, küçük çömlek. )


- COMO GÖLÜ:
İSVİÇRE ve/||/<> İTALYA ALPLERİ(NİN BULUŞTUĞU NOKTADA)


- ÇÖP ile/ve/değil/||/<> İŞLEVSİZ


- ÇÖP ve/<> KİLO

( Ancak/sadece kişinin/insanın oluşturdukları. )


- COPERNIC ile/ve/değil İBN ŞÂTIR


- ÇOPRA ile/ve GELMİÇ

( Balık kılçığı. | Sık çalılık ya da sazlık. İLE/VE İri balık kılçığı. )


- ÇORAP ile/ve/<> JARTİYER[Fr.]

( ... İLE/VE/<> Çorapları dizin altında ya da üstünde tutmaya yarayan lastikli bağ. )


- ÇORBA:
ŞİFÂ ve/||/<>/< CİLÂ

( Ten'e. İLE/VE/||/<>/< Batın'a. )


- CORONA[Lat.] ile/ve/||/<> COROLLA[Lat.]

( Taç. İLE/VE/||/<> Küçük taç. )


- COŞKU ve ŞİMDİ/LEŞTİRME


- COŞMAK ile/ve AKMAK


- COŞMAK ile/ve/<> KOŞMAK


- COSMOS ile/ve TOPOS

( Küreyi/küreleri kapsayan. İLE/VE Kürenin içindekileri kapsayan. )


- COŞUNTU/HEYECAN ve/||/<>/< OLASILIK/İHTİMAL


- ÇÖZMEK ile/ve AŞMAK


- ÇÖZMEK ile/ve/değil/yerine SÜZMEK


- ÇÖZÜLME ile/ve/||/<> DAĞILMA/DAĞILIM ile/ve/||/<> ERİME

( İki ya da daha fazla nesnenin bağdaşık moleküler karışımı. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Bir gaz, sıvı ya da katının, başka bir gaz, sıvı ya da katı içinde kimyasal bir değişikliğe uğramadan bağdaşık olarak dağılması. | İki ya da daha fazla nesnenin bağdaşık moleküler karışımı. )

( ... vs. DISTRIBUTION, DISPERSION, DISSIPATION vs. SOLUTION )

( ... vs. İNTİŞAR vs. İNHİLÂL )


- ÇÖZÜLMÜŞ/LÜK ile/ve/||/<> AŞILMIŞ/LIK


- ÇÖZÜM ÜRETMEK ile/ve ÇÖZÜM OTURTMAK

( FINDING SOLUTION vs. FIX THE SOLUTION )


- ÇÖZÜM ile/ve AÇIKLAMA

( SOLUTION vs./and EXPLANATION )


- ÇÖZÜM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARA ÇÖZÜM

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yukarı çekersek, ayak açıkta kalır. Aşağı çekersek, omuz. Neşeli kişiler, çözüm üreterek[dizlerini karnına çekerek] rahat uyur. )


- ÇÖZÜM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇÖZÜMLEME

( Çözümleme/sorgulama(analiz), her durum/konu/ayrıntı için söz konusuyken; ("kökten/toptan") "çözüm", her durum için olanaklı değildir.

Sorumluluğumuz ve önceliğimiz de çözmek değil çözümlemektir.

Çözümleme varsa çözüm ya da ara çözüm de yakınında bir yerde bulunacaktır. )


- ÇÖZÜM ile/ve/||/<> DÜZENLEME


- ÇÖZÜM ile/ve OYUN

( SOLUTION vs./and GAME )


- ÇÖZÜM ile/ve SONUÇ

( SOLUTION vs./and CONSEQUENCE/RESULT )


- ÇÖZÜM ile/ve/değil/yerine/> SÜREKLİ/ESASLI/KALICI/KÖKLÜ/GERÇEK ÇÖZÜM

( Bir olay ya da kişinin bir durumu/sorunu ile sınırlı/özel kalabilen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Sürekli ve her koşulda, herhangi bir özel durumla sınırlı kalmayacak sürekli/kalıcı olan. )

( Seninle. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Senden sonra da! )

( Ne olduğu. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Ne/nasıl[ne/yin asıl] olması gerektiği. )

( [not] SOLUTION vs./and/>/but CONTINUAL/REAL SOLUTION
CONTINUAL/REAL SOLUTION instead of SOLUTION )


- ÇÖZÜM ile/ve TEDBİR

( SOLUTION vs./and PRECAUTION )


- ÇÖZÜMLEME/ANALİZ ile/ve ELEŞTİRİ

( ANALYSIS vs./and CRITIQUE )


- ÇÖZÜMLEME ile/ve/||/<> AÇIKLAMA


- ÇÖZÜMLEME ve/> GELİŞTİRME


- ÇÖZÜMLEME ile/ve ÖZGÜRLEŞTİRME

( TO ANALYSE vs./and TO FREE )


- ÇÖZÜMLEME ile/ve RAHATLATMA

( TO ANALYSE vs./and TO RELIEVE/RELAX )


- ÇÖZÜMLEME ile/ve SERİMLEME


- ÇÖZÜMLEME ile/ve/||/<>/> TRANSAKSİYONEL ÇÖZÜMLEME


- ÇÖZÜMLER ÜZERİNE KONUŞMAK ve/||/<>/> ÇÖZÜM ÜRETİR


- ÇÖZÜMLER:
KÜÇÜK ile/ve/||/<> ARA ile/ve/||/<> YALIN


- ÇÖZÜMSEL ile/ve/değil/||/<> ÇÖZÜMLEYİCİ


- ÇÖZÜMSÜZLÜK ile/ve/> ÇARESİZLİK

( Çözümsüzlük hiçbir zaman çözüm değildir/olamaz! [kabul edilemez/edilmemeli, gözardı edilemez/edilmemeli, boş verilemez/verilmemeli, ertelenemez/ertelenmemeli!] )


- ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASI DEĞİLSEK, SORUNUN BİR PARÇASIYIZDIR ile/ve/||/<> YAŞAMAKLA MEŞGUL OLMAZSAK, ÖLMEKLE MEŞGUL OLURUZ


- ÇÖZÜMÜNÜN BASİT/KOLAY OLMASI/OLMAMASI ile/ve/değil/yerine BİR ÇÖZÜMÜNÜN (VAR) OLMASI


- CREDO UT INTELLIGAM ile/ve/||/<> NOVETIM TE, NOVETIM ME ile/ve/||/<> TE INVOCO, DEUS VERITAS ile/ve/||/<> DEUS SAPIENTIA ile/ve/||/<> DEUS BEATITUDO


- crRNA ile/ve/||/<> tracrRNA


- CÜCE YILDIZLARDA:
BEYAZ ile/ve/||/<> KIRMIZI ile/ve/||/<> SARI


- CÜCE[Fars.] ve/< DEV[Fars. < DÎV]

( MIDGET/DWARF and GIANT )


- CÛD ile/ve/||/<> CÛŞ

( Taşma. İLE/VE/||/<> Coşma. )


- CÛD ile/ve/> VÜCÛD ile/ve/> MEVCÛD ile/ve/> VİCDAN

( Taşma, coşma. İLE/VE/> Varlık, varoluş. İLE/VE/> Varolan. İLE/VE/> Bulunç, bulma/buluş. )

( VİCDAN: Görünmez/semâvî mâbed. )


- CUICUILCO ile/ve STONEHENGE ile/ve AVEBURY ile/ve CASTLERIGG ile/ve NEWGRANGE

( Meksika. İLE/VE İngiltere'de. İLE/VE İngiltere'de. İLE/VE İngiltere'de. İLE/VE İrlanda'da. )


- ÇUKUR ile/ve/||/<> KARANLIK


- ÇUKURCUK/GAMZE[Fars.]/DIMPL/E[İng.] ile/ve/değil GAMZE[Fars.]

( Yanaktaki çukur. İLE/VE [Divan edb.] Sevgilinin süzgün bakışı. | Birkaç anlama gelebilen bakış. )


- ÇULSUZ ile/ve/||/<> ÇAPULCU/PLAÇKACI

( Giysisiz. İLE/VE/||/<> Düzene aykırı davranışlarda bulunan, düzeni bozan. | Yağmacı. )


- CUMA AKŞAMI ile/ve/değil PERŞEMBE AKŞAMI

( Gün, 2 ikindi zamanı/vakti arası olduğundan, "Cuma akşamı/gecesi", Perşembe gününün akşamı ve Cuma'ya bağlanan gecedir. )


- CUMA AKŞAMI ile/ve/değil PERŞEMBE AKŞAMI

( Gün, arka arkaya iki günün ikindi zamanı/vakti arası olduğundan dolayı "Cuma akşamı/gecesi", Perşembe gününün akşamı ve gecesidir. )

( ÂDÎNE[Ar.]: Cuma günü. )

( PERŞEMBE[< Fars. PENCŞENBİH: Beşinci gün.] )

( ŞENBİH[Fars.]: Gün. | Cumartesi[Ar. SEBT]. )

( PAZAR[Fars. YEKŞENBİH] )

( PAZARTESİ[Fars. DÜŞENBİH] )

( SALI[Fars. SEŞENBİH] )

( ÇARŞAMBA[Fars. ÇEHÂR-ŞENBİH] )


- CUMHUR MÜEZZİNLİĞİ'NDE:
HAYYE ALE'S-SALÂH'A KADAR ile/ve HAYYE ALE'S-SALÂH'LA BİRLİKTE

( Bir müezzin. İLE/VE Tüm müezzinler ayakta olmak üzere, cemaatle birlikte. )

( Genellikle, Hüseynî makamında okunur. )


- CUMHURİYET ANITINDA:
PIETRO CANONICA ve/||/<> SABİHA ZİYA

( )


- CUMHURİYET[Ar.] ile/ve ELERKİ/KAMUERK


- CUMHURİYET ile/ve DEMOKRASİ

( Belirli (bir) ideolojide. İLE/VE İdeolojiler arasında. )

( ONAFHANKELIJKHEIDPLEIN
[Paramaribo'daki, Cumhuriyet Meydanı'nın yerel adı.] )


- CÜRET ile/ve/değil/||/<> BİLGİSİZLİK


- CÜRET ile/ve/<> KÜSTAHLIK


- ÇÜRÜME ile/ve/||/<> ARDAK

( ... İLE/VE/||/<> Ağaçlarda, mantarların oluşturduğu bir tür çürüme başlangıcı. )


- ÇÜRÜME ile/ve/<>/değil PÖRSÜME


- CUSANUS ve/||/<>/> KOPERNİK ve/||/<>/> PARASELSUS

( 1401 - 11 Ağustos 1464 VE/||/<>/> 19 Şubat 1473 - 24 Mayıs 1543 VE/||/<>/> 1493 - 24 Eylül 1541 )


- ÇUVAL ile/ve TELİS/JÜT

( ... İLE/VE Bitkisel tellerden yapılmış, kaba örgülü büyük çuval. )

( JÜT[Bengal dilinden], [Lat. CORCHORUS CAPSULARIS]: Ihlamurgillerden, Hindistan ve Bangladeş'te yetişen, ip ve çuval yapımında kullanılan, liflerinden yararlanılan bir bitki. | Bu bitkinin liflerinden yapılan dokuma. )


- CÛY[Fars.] ile/ve CÛY-BÂR[Fars.]

( Nehir, akarsu, ırmak. İLE/VE Dere, ırmak, çay. )


- d'ALEMBERT İLKESİ ile/ve/<> d'ALEMBERT AÇMAZI/PARADOKSU

( m kütleli bir nesne üzerine etkiyen birden fazla dış kuvvetler, cisme, a ivmesi kazandırdığında, uygulanan kuvvetlerin vektörel toplamının F büyüklüğü, ma'ya eşittir. Eğer -ma; etkin kuvvet ya da iç kuvvet olarak kabul edilirse, bu kuvvetlerle sistemin iç kuvvetlerinin toplamı eşittir ve F - ma = 0 ile gösterilir. İLE/VE/<> İlk hızı sıfır ya da düzgün hareket eden, ağdalı olmayan ve sıkıştırılamaz çok büyük kütleli bir akışkan içinde bir doğru boyunca sabit hızla hareket eden bir cisme hiçbir kuvvet etkimez. )

( 1752 )


- DANS ile/ve/<> BALE

( Dans, kendinden emin olmayan, ne istediğini bilmeyen kişinin yapacağı iş değildir. )

( Dans Tarihçeleri )

( DANCE vs./and/<> BALLET )

( SİVA: Samoa Adası [Polinezya Adaları] yerlilerinin dansı. )


- DABNE ile/ve/<> MERAK

( Büyükayının sonundaki iki parlak yıldız. )


- DADI/TAYA[Fars. < DÂYE] ile/ve DÂDÛ/LÂLÂ[Fars.]

( Bayan çocuk bakıcısı. | Süt annesi. İLE/VE Bay çocuk bakıcısı. | Şehzâdelerin özel eğitmenleri. | Sultanların, vezirlerine seslenirken kullandıkları bir söz. )


- DAĞ OLUŞ/OROJENİ[Fr. < Yun. OROS: Dağ. | GNOS: Doğuş.] ile/ve DAĞCILIK/ALPİNİZM[Fr.]

( Dağ oluş. | Dağ bilimi. İLE/VE Dağcılık. )


- DAĞ, KÛH[Fars.] ile/ve RÂG[Fars.]

( ... İLE/VE Dağ eteği. | Çayırlık, çimenlik, bağlık, bahçelik. )


- DAĞ ile/ve AKLAN/MAİLE[Ar.]

( ... İLE/VE Bir dağ sırasının yamaçlarından her biri. )


- DAĞ ile/ve/değil/yerine/<>/>/>< BAĞ

( Bakmazsak/özenmezsek. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>/>< Bakarsak/özenirsek. )


- DAĞ ile/ve BERDENG[Fars.]

( ... İLE/VE Çöl ortasında bulunan küçük dağ ve tepe. )


- DAĞ ve/||/<>/> KAR

( Dağına göre kar... )


- DAĞ ile/ve YANARDAĞ

( Cameroun
Cotopaxi
Etna
Fujiyama
Hecla
Mauna Loa
Mount St. Helens
Popacatapetl
Stromboli
Tristan de Cunha
Vesuvius )

( ... ile/ve )

( Kula Karataşcıl Yanardağ Oluşum Alanı ile Peribacaları - Övgün Ahmet Ercan (Prof. Dr.) )

( CEBEL ile/ve BÜRKÂN )

( MOUNTAIN vs./and VOLCANO[< Fr.] )


- DAĞ ile/ve YAYLA

( ... İLE/VE Akarsularla derin bir biçimde yarılmış, parçalanmış, üzerinde düzlüklerin belirgin olarak bulunduğu, deniz yüzeyinden yüksek yeryüzü parçası. PLATO | Dağlık, yüksek bölgelerde, kışın, yaşam koşulları güç olduğundan dolayı boş bırakılan, yazınsa havası iyi ve serin olan dinlenme yeri. )

( CEBEL[çoğ. CİBÂL], TAVD[çoğ. ATVÂD] ile/ve ... )

( KÛH ile/ve ... )

( MOUNTAIN vs./and UPLAND/HIGH PLATEAU )


- DAĞILIM/DAĞILMAK ile/ve/değil/||/<>/< YAYILIM/YAYILMAK


- DAĞILMA ÖZELLİĞİ ile/ve BİRLEŞME ÖZELLİĞİ


- DAĞILMA/SI ile/ve/<> UZAKLAŞMA/SI


- DAĞILMA ile/ve/> İNCELME


- DAĞILMA ile/ve/> SEYRELME


- DAĞILMA ile/ve/değil YAYILMA


- DAĞILMIŞLIK ile/ve/değil/yerine BOĞULMUŞLUK


- DAĞINIK ile/ve/değil/||/<>/< PARÇA PARÇA


- DAĞITIM ile/ve/<> BÖLÜŞÜM


- DAĞLAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< FARKLAR


- DAHA ... ile/ve (fakat)/ne yazık ki/||/<>/>< DAHA ...

( "Daha yüksek binalarımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha kısa sabrımız var.
"Daha geniş otoyollarımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha dar bakış açılarımız var.
"Daha büyük evlerimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha küçük ailelerimiz var.
"Daha çok ev gereçlerimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az zamanımız var.
"Daha çok eğitimimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az sağduyumuz var.
"Daha fazla bilgimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az bilgeliğimiz var.
"Daha çok uzmanımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha çok sorunumuz var.
"Daha çok ilacımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az sağlığımız var.
"Daha çok mal varlığımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az değerlerimiz var.
"Daha rahat geçinmeyi öğrendik." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Yaşam kurmayı öğrenemedik.
"Daha büyük işler yaptık." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha iyi işler yapamadık.
"Daha çok harcıyoruz." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az şeye sahibiz.
"Daha fazla satın alıyoruz." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az hoşnut kalıyoruz.
"Daha fazla söylüyoruz." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az konuşuyoruz.
Daha çok nefret ediyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az seviyoruz.
Daha az gülüyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha çok somurtuyoruz.
Daha çok sigara, alkol, şeker tüketiyoruz. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha savurganca para harcıyoruz.
Daha hızlı araba kullanıyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha çabuk kızıyoruz.
Daha geç saatlere kadar oturuyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha yorgun kalkıyoruz.
Daha az okuyor, daha çok televizyon izliyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az şükrediyoruz.
Yaşamımıza, yıllar kattık. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Yıllarımıza, yaşam katamadık.
Uzayı fethettik. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< İç dünyamızı fethedemedik.
Havayı temizledik. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Ruhumuzu kirlettik.
Atoma hükmettik. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Önyargılarımıza hükmedemedik.
)


- DAHA "AKILLI" OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DAHA DİSİPLİNLİ OLMAK


- DAHA AZ DÜŞÜN! ile/ve/<> DAHA ÇOK DÜŞÜN!

( [Düşündüğün...] Kendini, kötü hissettiriyorsa/hissett(ir)diğinde. İLE/VE/<> Kendini, iyi hissettiriyorsa/hissett(ir)diğinde. )


- DAHA ÇOK İNANAN:
CAMİLERDE ve/değil/||/<> HASTAHANELERDE


- DAHA ÇOK SARILMA:
DÜĞÜNLERDE ve/değil/||/<> OTOGARLARDA


- DAHA ÇOK SEVEN ile/ve/||/<>/< DAHA AZ SEVEN

( Sevdiğine ve hemen hemen her söylediğine/istediğine/kararına, onu kaybetmemek için "Olur." der. İLE/VE/||/<>/< Bu nedenle de ilişkiyi yönetir. )


- DAHA ÇOK ile/ve/<>/değil/yerine BİR DAHA


- DAHA FAZLA/SI ile/ve/değil/yerine İSABETLİ OLMASI


- DAHA FAZLASI ile/ve/değil/yerine DAHA İLERİSİ

( [not] MORE EXCESS vs./and/but MORE FURTHER
MORE FURTHER instead of MORE EXCESS )


- DAHA İYİ DUYMAK/DİNLEMEK ile/ve/||/<>/> BAĞ KURMAK


- DAHA İYİ OLAN ile/ve/||/<> DAHA İYİ HİSSETTİREN


- DAHA KOLAY ile/ve/||/<>/> EN KOLAY

( [ne yazık ki]
Kolay/rahat/hızlı kazanılan paranın tüketilmesi. İLE/VE/||/<>/> Başkasının/vatandaşın/emekçinin parasının "tüketilmesi". )


- DAHA ÖTE ile/ve/değil/yerine DAHA FARKLI


- DAHA ÖZEL ALGILA/YORUMLA! ile/ve/<> DAHA GENEL DÜŞÜN

( Kendini, iyi hissettiğinde. İLE/VE/<> Kendini, kötü hissettiğinde. )


- DAHA UYGUN ile/ve/||/<> SONRAKİ ile/ve/||/<> ÖZEL

( LEX SUPERIOR vs./||/<> LEX POSTERIOR vs./||/<> LEX SPECIALIS )


- DAHA ile/ve/değil/yerine/=/||/<> HENÜZ ile/ve/değil/yerine/=/||/<> HÂLÂ ile/ve/değil/yerine/=/||/<> ARTIK


- DÂHİ ile/ve DEVRİMCİ

( Dâhi kişi, başkasına da dehâ aşılayabilen kişidir. )


- DAİRE ile/ve OLANAK/KAPASİTE


- DAİRE ile/ve ÜÇGEN ile/ve KARE

( Hareketli. İLE/VE Etkin. İLE/VE Durağan. )


- DAİREDE:
İÇ ALAN ile/ve/<> DIŞ ALAN


- DAİRESEL YÖRÜNGE ile/ve/||/<>/> ELİPTİK YÖRÜNGE

( Aristoteles. İLE/VE/||/<>/> Kepler. )


- DAKİK DİL ve/||/<>/> SAHİH TASAVVUR


- DAKKA[Ar. > DAKKÂK] ile/ve/||/<>/> DUKKA

( Kapı çalıcı. | Kapı kapı dolaşan, eşik aşındıran.[daḳḳa: Bir şeyi kırıp ufalamak. | Kapıyı çalmak.] İLE/VE/||/<>/> Birinin kapısını çalanın kapısı çalınır.[Men dakka dukka] )


- DAL/FINDIK ile/ve/||/<>/> ÇOTANAK

( ... İLE/VE/||/<>/> Üzerinde çok sayıda fındık bulunan dal. )


- DAL/YAPRAK ile/ve/||/<> KAVRAK

( ... İLE Ateş yakmak için kullanılan kuru yaprak, ince dal. )


- DAL ile/ve/||/<> DAĞ


- DÂL ile/ve/> DELÂLET


- DAL ve/||/<> İNSAN

( )


- DAL ile/ve/||/<> KOL


- DALDIRMAK ile/ve/<> BATIRMAK


- DALGA BOYLARI ile/ve DALGA GENLİĞİ

( Işığın rengini oluşturur. İLE/VE Işığın şiddetini[intensity] ya da parlaklığını[brightness] oluşturur. )


- DALGA GEÇMEK ile/ve/değil CİDDİYE ALMAMAK

( Ciddiye almayabilirsiniz fakat dalga geçmek gerekmiyor! )


- DALGA:
DALGA BOYU ile/ve/||/<> DÖNGÜ/PERİYOT ile/ve/||/<> SIKLIK/FREKANS ile/ve/||/<> GENLİK


- DALGA ile/ve/||/<> CHICAMA DALGALARI

( Dünyada yasa ile korunan ilk dalgadır. Bir kilometre boyunca yapı yetkisi verilmemektedir. Peru'dadır. )

( )


- DALGA ile/ve/||/<>/> KARE DALGA

( image )

( ... İLE/VE/||/<>/> Birbirine dik açıyla hareket eden iki dalganın çarpışması ile ortaya çıkmaktadır. Nadir gözlemlenen doğa olaylarındandır. Birkaç dakika içinde görünüp kaybolabilir.

Kare dalgaları izlemek için en ünlü yer, Île de Ré[Fransa] adasıdır. )


- DALGA ile/ve/<>/hem de/ne de/>< PARÇACIK

( Enerjiyi bir ortamda taşıyan titreşimler. İLE/VE/||/<>/hem de/ne de/>< Kütlesi ve hızı olan nesne.[Nesneyi oluşturan temel birimler.] Nesneyi oluşturan temel birimler. )


- DALGALANMA ile/ve ÇALKALANMA


- DALGALAR:
DÜZLEMSEL ile/ve/||/<> AKIŞKAN ile/ve/||/<> RAYLEIGH YÜZEY ile/ve/||/<> ENİNE

( )


- DALGI/GAFLET ile/ve/||/<> HADSİZLİK


- DALGI/GAFLET ile/ve/<>/değil/yerine İHMAL

( CARELESSNESS vs./and/<>/but NEGLIGENCE
NEGLIGENCE instead of CARELESSNESS )


- DALGI/GAFLET ile/ve YANILGI/SAPKI/SAPINÇ/DALÂLET

( Tembih ile giderilir. İLE/VE Tâlim ile giderilir. )

( CARELESSNESS vs./and ABERRATION )


- DALGIÇKUŞLARI ile/ve/<> DALGIÇKUŞU

( Gagaları bir kılıfla örtülü, kanatları ve kuyruğu kısa, ayakları perdeli, iyi yüzen ve dalan bazı kuşları içine alan kuşlar takımı. İLE/VE/<> Dalgıçkuşlarından, Amerika ve Avrupa'nın kuzeyinde yaşayan bir hayvan. )

( ... cum/et/<> COLYMBUS GLACIALIS )


- DALGIN/LIK ile/ve/||/<> DURGUN/LUK


- DALINI KIRMAMAK ve/||/<> GÜVENİNİ KIRMAMAK

( Ağaçtan, meyve almak istiyorsak... VE/||/<> Kişilerden, sevgi bekliyorsak... )


- DALLAMA ile/ve/||/<> ANDAVALLI[Yun.]

( Aptal, enayi. İLE/VE/||/<> Ahmak, aptal, beceriksiz, şaşkın, bön, görgüsüz kişi. )


- DAMA ile/ve ÇİN DAMASI


- DAMAK ile/ve/||/<> ART DAMAK

( Ağız boşluğunun tavanı. İLE/VE/||/<> Damağın arka bölümü. )


- DAMAR AĞLARININ GELİŞİMİ:
BİTKİDE ve/=/||/<> HAYVANDA

( Açıklamalarını okumak için burayı tıklayınız... )


- DAMAR YAŞLANMASI ile/ve BAĞIŞIKLIK YAŞLANMASI

( Yaşımız, damarlarımızın yaşlan(ma)dığı kadardır. )


- DAMAR ile/ve/<> KILCAL DAMAR

( VESSEL vs./and/<> CAPILLARY (VESSEL) )


- DAMARSIZ BİTKİLER ile/ve DAMARLI BİTKİLER


- DAMGA ile/ve/değil MARKA


- DAMGA ile/ve MÜHÜR


- DAMIZLIK HİNDİLERDE:
NORFOLK BLACK ile/ve WHITE HOLLAND

( İngiliz damızlığı olan cinslerdir. )

( ABD'deki hindilerin çoğu bu cinslerdendir. )


- DAMKORUĞU ile/ve/<> DAMKORUĞUGİLLER

( Damkoruğugillerden, bir ya da çok yıllık türleri olan, ılık iklimlerde yetişen, otsu bir bitki. İLE/VE/<> İkiçeneklilerden, örnek bitkisi damkoruğu olan bir bitki ailesi. )

( SEDUM cum/et/<> ... )


- DAMLA/NİKRİS[Ar.]/GUT[Fr.] ile/ve/<> KURUL

( Organizmadaki ürik asidin atılmayarak gövdenin bazı yerlerinde, özellikle ayak başparmağında, topuk ve ekleme yerlerinde birikmesinden kaynaklanan, ağrı ve şişlerle ortaya çıkan sayrılık. İLE/VE/<> İnsan eti yemekten kaynaklanan bir hastalık.[En son, 1979'da, Papua Yeni Gine'de rastlanmıştır.] )


- DAMLA ile/ve/<> DERYA

( Deryanın damlaya gereksinimi yoktur fakat damlayı kurtardım diye sevinir. )

( DAMLAMIZ DERYAYA SALDIK BİZ BUGÜN
DAMLA NİCE ANLAR
DERYA OLAN ANLAR

HAYVAN NİCE ANLAR
HAYRAN OLAN ANLAR )


- DAMLA ile/ve/||/<>/> GUTASYON

( ... İLE/VE/||/<>/> Bitkilerde su basıncının arttığı zamanlarda yapraklarda "hidadot" denilen özel yapılardan, ksilem özsuyunun damlalar durumunda dışarı çıkması. )

( )


- DAMLAYA DAMLAYA GÖL OLUR ile/ve/||/<> TAŞI DELEN, SUYUN GÜCÜ DEĞİL DAMLALARIN SÜREKLİLİĞİDİR


- DANIŞAN ve/||/<>/> CO-TERAPİST ve/||/<>/> OTOTERAPİST


- DANIŞMA ve/||/<>/> DAYANIŞMA

( Bin bilsek de bir bilene danışmak gerek. )


- DANIŞMAK ile/ve/||/<>/> BİLGİ VERMEK


- DANIŞMAN ile/ve/||/<> DANIŞAN


- DANIŞMAN ile/ve/değil/||/<>/< DANIŞILAN


- DANS EDELİM! ve/||/<> ŞARKI SÖYLEYELİM! ve/||/<> SEVELİM! ve/||/<> YAŞAYALIM!

( Hiçkimse izlemiyormuş gibi. VE/||/<> Hiçkimse dinlemiyormuş gibi. VE/||/<> Hiç incinmemiş gibi. VE/||/<> Dünya, cennetmiş gibi. )


- DANS:
YATAY İSTEK ve/||/<>/> DİKEY ANLATIM


- DANS ile/ve/değil/<> OHYOKHAI

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Yakutlar'a özgü bir Şaman uygulaması.
[Ohuokay ustasının çevresine toplanan halk, el ele tutuşarak büyük bir çember oluşturuyor ve ustanın sözlerini tekrarlayarak, hafif hafif öne ve arkaya eğilerek hareket edip güneşin doğduğu yönden, battığı yöne doğru dönerler.]
[Bu uygulamaya özgü, belirli bir müziği bulunmamaktadır.] )


- DANS ile/ve/||/<> TWIST[İng.]

( ... İLE/VE/||/<> 1961 yılında yaygınlık kazanan çok hızlı ritmi olan bir dans. | Bu dansın müziği. )


- DARALMA" ile/ve/<> SIKILMA


- DARALMA ile/ve/<> BUNALMA


- DARALMA ile/ve/||/<> SIKILAŞMA

( CONTRACTION vs. ... )


- DARB ile/ve MUTTASIL

( İki harfi birbirine katmak. İLE/VE ... )


- DARB ile/ve PEKİŞTİRME


- DARBUKA'DA:
MADENİ DARBUKA ile/ve KÜP(SERAMİK) DARBUKA


- DARGIN/LIK ile/ve/<> DURGUN/LUK


- DARGIN/LIK ile/ve KIRGIN/LIK


- DARLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< FERAHLIK


- DÂRÜLFÜNÛN ile/ve DÂRÜLFÜNÛN

( Basın Müzesi. İLE/VE Ayasofya'da bulunan üniversite binasıydı. )

( 1828 - 1930 yılları arası süreli yayınlar bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli kurslar ve sergiler düzenlenmektedir. İLE/VE ... )

( Çemberlitaş'ta, II. Mahmud Türbesi yanında. İLE/VE Yanarak 1933'te yok olmuştur. )

( 1865 yılında inşa edilmiştir. 1988'den beri müze olarak kullanılmaktadır. İLE/VE ... )


- DÂRÜLHADİS ile/ve DÂRÜLHADİS

( 24 odalı bir medrese. "Öğretmen yeri" anlamına gelmektedir. İLE/VE Medrese. )

( Sultanahmed Camisi ile Türbesi arasında. İLE/VE Toptaşı - Üsküdar'da. [Atik Valide Camii külliyesinde.] )

( 1616 yılında inşa edilmiştir. İLE/VE 1583 yılında III. Murad'ın annesi Nurbanu Sultan, Mimar Sinan'a yaptırtmıştır. )


- DÂRÜSSAÂDE ile/ve DÂRÜSSAÂDE

( İstanbul'un "Mutluluk Evi" anlamına gelen eski bir adı. İLE/VE Topkapı Sarayı'nda, Dârüssaâde ağalarının [Sultanların özel işlerine bakan] oturduğu daire. "Saadet Yeri ve Saray" anlamına gelmektedir. )


- DARÜŞŞİFA:
FATİH ile/ve/||/<> HASEKİ ile/ve/||/<> SÜLEYMANİYE ile/ve/||/<> ATİK VÂLİDE SULTAN ile/ve/||/<> SULTAN AHMED ile/ve/||/<> TOPKAPI SARAYI ENDERUN


- DARVAN ile/ve/<> SANÂ

( Sanâ'ya 2 fersah mesafede. [Yemen] )


- DARWIN ile/ve/||/<>/> MİTHAT EFENDİ

( ... İLE/VE/||/<>/> Kitaplarının ilk Türkçe çevirilerini yapan. )


- DAS CAPITAL:
1867 ile/ve/||/<>/> 1873

( I. basım. İLE/VE/||/<>/> II. basım. )


- DATÇA'DA:
OVABÜKÜ ve/||/<> HAYITBÜKÜ ve/||/<> PALAMUTBÜKÜ


- DATÇA[< DADIA/DADYA] ile/ve/değil/||/<>/> BETÇE[< BEDIA/BEDYA]


- DAV/GÛR[Fars.] ile/ve ÂNE[Ar.]

( Yabani eşek. Zebra. İLE/VE Yabani dişil eşek. | Yabani eşek sürüsü. )


- DÂVÂ "GÜTMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> "DÂVÂ GÖRMEK"


- DÂVÂ ile/ve/||/<>/< DÂVET

( TRIAL vs./and SUMMON/SUMMONS )


- DÂVÂ ile/ve DELİL ile/ve İSPAT

( BEYYİNE: Bir olayın doğruluğunu ortaya koyabilen yöntem. | Duruşma sırasında bir savı gerçekleştirmek için başvurulan belge, tanıt, tutamak, delil. )

( TRIAL vs./and PROOF vs./and TO PROVE )


- DAVÂ ile/ve/||/<>/> DURUŞMA

( CASE vs./and/||/<>/> TRIAL )


- DAVÂ ile/ve/değil/yerine HİZMET


- DAVÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< MÂNÂ

( Bilmezler mânâsını, ederler dâvâsını. )


- DAVET:
SÖZ İLE ile/ve/değil/||/<>/< HÂL İLE


- DAVET ve/<>/> İCÂBET


- DAVID RICARDO ile/ve/||/<>/> ADAM SMITH

( 16 Haziran 1723 - 17 Temmuz 1790 İLE/VE/||/<> 18 Nisan 1772 - 11 Eylül 1823 )


- DAVRANIM(CONDUCT) BOZUKLUĞU ile/ve ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU

( 18 yaş altındakilerin olumsuz davranış/tutumlarında tanımlanan. İLE/VE 18 yaş üstündekilerin olumsuz davranış/tutumlarında tanımlanan. )


- DAVRANIŞ ile/ve TUTUM

( Koşullarınızı (belki) değiştiremezsiniz, fakat tavır ve tutumunuzu değiştirebilirsiniz. )

( Başkalarına açık davranırsanız kaybetmezsiniz. )

( Davranışlarda üç amaç: * Yarar, * Haz, * İyi. )

( Kendi tutumunuzu değiştirebilirsiniz. )

( Tutum, fırsatı kendine çeker. )

( Önemli[öncelikli] olan, ne yaptığınız değil, ne yapmaktan vazgeçtiğinizdir. )

( Gövdenin öfkesini gözleyin, davranışlarınız kontrol altında olsun. Hiç kimseye davranışlarınızla zarar vermeyin. )

( [sometimes] We cannot change our circumstances but our attitudes we can change.
We can change our attitude. )

( BEHAVIOUR vs./and ATTITUDE )


- DAVRANIŞ ile/ve/değil EŞİK


- DAVRANIŞ ile/ve İSTİKRARLI DAVRANIŞ

( Kişi, beklenti ve davranışlarında sade olmalıdır. )

( BEHAVIOUR vs./and STABLE BEHAVIOUR )


- DAVRANIŞ ve/<> İYİ NİYET

( Davranışların en iyisi iyi niyetten, niyetin en iyisi ise bilimden ortaya çıkandır. )


- DAVRANIŞ ile/ve/<> KURTARICI DAVRANIŞ


- DAVRANIŞ ile/ve/||/<> ÖRÜNTÜ


- DAVRANIŞ ve TUTUMLAR'DA


- DAVRANIŞLARIMIZ:
"İYİ/KÖTÜ" ile/ve/değil/||/<> GÜÇLÜ/ZAYIF


- DAVRANIŞSAL YAKLAŞIM ile/ve/||/<> BİLİŞSEL YAKLAŞIM


- DAVUL'DA:
MEYDAN DAVULU ile/ve KOLTUK DAVULU ile/ve NAĞARA

( TABL )

( DÜHÜL )


- DAVUL ile/ve/değil/<> KHAMU-AT

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Soyotlar, şamanlarının davullarına verdikleri addır. "Şaman atı" anlamına gelmektedir. )


- DAVUL ile/ve SÜRTMELİ DAVUL


- DAVUL ve/||/<> TOKMAK

( Davul, ayrı kişide; tokmak, ayrı kişide olmaz! )


- DAVULDA:
TOKMAK ile/ve/||/<> BIZBIZ

( ... İLE/VE/||/<> Davula sol elle vurulan ince değnek. )


- DAVULLAR'DA:
TRAMPET[İng. < DRUMBEAT] ile/ve KÖS/GROSKES ile/ve NAKKARE[Ar.] ile/ve TIMPANO

( İki değnek ile çalınan küçük davul. İLE/VE Büyük davul. İLE/VE Mehterhanede kullanılan davul. İLE/VE Orkestra'da kullanılan davul. )


- DAVULLAR'DA:
TSUZIMI ile/ve MIRDANGA/MRIDANGA/MRIDANGAM ile/ve DUNDUN

( Japonya'ya özgü. İLE/VE Hindistan'a özgü. İLE/VE Nijerya'ya özgü. )


- DAYAK YEMEKTEN:
KORKMAK ile/ve/değil/<> KENDİNE YEDİREMEMEK


- DAYAKLAR ile/ve/değil/yerine PENANLAR

( [kafatası avcılığı] Yapmışlardır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Yapmamışlardır. )

( Iban, Kayan, Kenyan, Melanau ve Murat aşiretleri olarak ayrılmışlardır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Nereden geldikleri kesin olarak bilinmiyor. [Miri kentinin 100 km. güneyinde yer alan Nia Mağarası'nda yapılan arkeolojik kazılar, Penanlar'ın atalarının 50.000 yıl önce bu topraklara yerleştiğini ortaya çıkarmıştır.] )


- DAYANAK ile/ve ARKAPLAN

( SUPPORT vs./and BACKGROUND )


- DAYANAK ile/ve ZEMİN

( SUPPORT/BASE vs./and SOIL/GROUND )


- Dayanamayacakların için önceden düşün ve KONUŞ!!!


- DAYANÇ/SABIR:
SÜREYE ile/ve/değil SÜRECE


- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> "KENDİNİ TUTMAK"


- DAYANÇ/SABIR ile/ve BAŞARI

( Eğer sabır gösterirseniz, başarmamak olanaksızdır. )

( If you persevere, there can be no failure. )

( Büyük başarıların sahipleri, küçük işleri titizlikle yapabilme sabrını gösteren kişilerdir. )

( PATIENCE vs./and SUCCESS )


- DAYANÇ/SABIR ve/||/<> BEKLEMEK


- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> DAYANIKLILIK

( PATIENCE vs./and/<> ENDURANCE )

( ... cum/et/<> FORTITUDO )


- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> DİNGİNLİK

( PATIENCE vs./and/<> INERTIA )


- DAYANÇ/SABIR ve DOĞRU (ZAM)ANLAMA

( PATIENCE and TIMING )


- DAYANÇ/SABIR ve/<> GÜÇ

( PATIENCE and/<> POWER )


- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> İSTİKRAR

( SABIR ÇİÇEĞİ / GIAN AGAVE[Lat.] [Ancak 10 yılda açar.] )

( PATIENCE vs./and/<> STABILITY )


- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> KANAAT

( Kanaat eden aziz olur, Kanaatsizlik eden zelil olur. [azza men kanea, zelle men tamea] )

( PATIENCE vs./and/<> CONTENTMENT )


- DAYANÇ/SABIR ve/<> KARARLILIK


- DAYANÇ/SABIR ile/ve MÜCADELE (ETMEK)

( Sabırla koruk tut, yaprağı Atlas olur. )

( PATIENCE vs./and TO STRUGGLE )


- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> RIZÂ


- DAYANÇ/SABIR ile/ve/> SELÂMET

( Sabrın sonu, selâmettir. )


- DAYANÇ/SABIR ile/ve SIĞINMA

( PATIENCE vs./and SHELTER )


- DAYANÇ/SABIR ile/ve/||/<> ŞÜKÜR

( PATIENCE vs./and/<> GRATITUDE )


- DAYANÇ/SABIR ile/ve/||/<> TEVEKKÜL


- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> UYUM

( Olgun kişi, zayıf ve kendinden aşağı unsurlara karşı sabır gösterir ve onlara önem verir. )

( Uyumsuzluğu, ihtiyârını devrede tutmayan kişi yaratır. )

( PATIENCE vs./and/<> HARMONY )


- DAYANIKLI TÜKETİM ARACI ile/ve/||/<> DAYANIKSIZ TÜKETİM ARACI


- DAYANIKLI/LIK ile/ve/||/<> AĞIRBAŞLI/LIK

( METÂNET ile/ve/||/<> VAKAR )


- DAYANIKLILIK ile/ve DAYANIŞMA

( ENDURANCE vs./and/<> SOLIDARITY )


- DAYANIKLILIK ve/||/<> GÖNÜL FERAHLIĞI ve/||/<> MERHAMET ve/||/<> SABIR

( Daha yüksek bir terbiye yoktur. VE/||/<> Daha büyük bir mutluluk yoktur. VE/||/<> Daha kutsal bir görev yoktur. VE/||/<> Daha etkili bir güç yoktur. )


- DAYANIŞMA:
MEKANİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ORGANİK


- DAYANIŞMA ile/ve/<> GÜVEN

( Kişiler, kendilerine değil birbiriyle dayanışma içindelerse güven duyabilir ve yansıtabilir. [özellikle de eşler ve ortaklar!] )

( Aslanlar [ve birçok güçlü görünen hayvan] bile tek başına yeterli güçte değildir. Ancak birlikte ve dayanışmayla ayakta kalırlar. )

( Loncaları inceleyiniz. )

( SOLIDARITY vs./and/<> TRUST/CONFIDENCE )


- DAYANMA:
AÇLIĞA ile/ve/||/<>/> SUSUZLUĞA ile/ve/||/<>/> HAVASIZLIĞA

( 60 gün. İLE/VE/||/<>/> 6 gün. İLE/VE/||/<>/> 6 dk. )


- DAYANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BIRAKMAK


- DAYATMA ile/ve/</değil "BİLDİĞİNİ OKUMA"


- DAYATMA ile/ve/= ARKASINDAN İŞ ÇEVİRMEK


- DAYATMA ve GASP


- DAYATMA ile/ve/değil/yerine SINIRLAMA


- DAYATMA ile/ve/değil/||/<>/>/< YAPTIRIM


- DAYATMA ile/ve/değil/||/<>/< YÖNLENDİRME


- DAYATMA ile/ve/</değil ZORUNDA BIRAKMA


- DAYATMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇÖZÜMSÜZ/ÇARESİZ OLMAK/KALMAK


- DEDE/NİNE
ile/ve/||/<>/>
ANNE/BABA
ile/ve/||/<>/>
ABLA/AĞABEY
ile/ve/||/<>/>
BEN
ile/ve/||/<>/>
ERKEK/KIZ KARDEŞ

( )

( SOFU/SOBO to/||/<>/> HAHA/ÇİÇİ to/||/<>/> ANİ/ANE to/||/<>/> WATAŞİ to/||/<>/> OTOTO/İMOTO )


- DEDİKODU/GIYBET:
SÖZLE ile/ve HAREKETLE ile/ve DİNLEYEREK


- DEDİKODU/KOĞUCULUK/FİSKOS/GIYBET ile/ve "ÇEKİŞTİRME"

( NEMÎMESÂZ: Dedikoducu. )

( NEMÎME ile/ve ... )

( GOSSIP vs./and BACKBITE )


- DEDİKODU ile/ve/<>/= CEHÂLET

( GOSSIP vs./and/<>/= IGNORANCE )


- DEDİKODU ile/ve GEVEZELİK


- DEDİKODU ile/ve/değil/< TEVÂTÜR[Ar. < VİTR]

( Söylenti. [Olumsuz/istenmeyen.] İLE/VE/DEĞİL Bir haberin/bilgi(nin) yayılması. [Olumludur.] )

( [not] GOSSIP [-] vs./and/but RUMOUR [+] )


- DEF ETMEK ile/ve DEFN ETMEK


- DEF ETMEK ile/ve DEFN ETMEK


- DEF ile/ve TEF/DAİRE ile/ve MAZHAR/MIZHER/BENDER/BENDİR

( ... İLE/VE Etrafında ziller olan. İLE/VE Tekkelerde zikir esnasında kullanılan ve bazılarının kenarlarında halkalar bulunan, kasnağı çifte kirişli, zilsiz, kasnak çapı 50-60 cm. civarında, def biçimindeki ritim sazı. )


- DEĞER DÜŞÜKLÜĞÜ ve/< KOLAYLIK


- DEĞER/LER ile/ve/<> KAVRAM/LAR

( Uğruna yaşanılacak kavramlar. İLE/VE/<> ... )

( VALUE/S vs./and/<> CONCEPT/S )


- DEĞER/LER ile/ve/<> TARİH

( VALUE/S vs./and/<> HISTORY )


- DEĞER/LER ile/ve/<> TARİH

( VALUE/S vs./and/<> HISTORY )


- DEĞER ile/ve/||/<> AYAR


- DEĞER ile/ve/<> BAĞIL DEĞER

( ... İLE/VE/<> Bir aritmetik sayısının, önüne (+) ya da (-) imleri yazıldıktan sonraki değeri. | Bir sayının, rakamlarından her birinin, bulunduğu basamağa göre aldığı değer. )


- DEĞER ve/=/||/<> EMEK


- DEĞER ile/ve/<> GELENEK

( VALUE vs./and/<> TRADITION )


- DEĞER ile/ve GELENEK

( VALUE vs./and TRADITION )


- DEĞER ile/ve/<>/= GEREKSİNİM

( VALUE vs./and/<>/= NEED )


- DEĞER ile/ve/<> KULLANIM DEĞERİ

( THE VALUE vs./and/<> THE VALUE IN USE )


- DEĞER ile/ve/<>/< KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<>/< PAYLAŞIM DEĞERİ ile/ve/<>/< DEĞİŞİM/SOYUT DEĞERİ ile/ve/<>/< ÜRETİM DEĞERİ ile/ve/<>/< ARTI DEĞERİ


- DEĞER ile/ve/<> NİYET

( VALUE vs./and/<> INTENTION )


- DEĞER ile/ve/<> SİMGE

( VALUE vs./and/<> SYMBOL )


- DEĞER ile/ve/değil TESPİT


- DEĞER ile/ve/||/<> YARAR


- DEĞERİ OLMAYAN ile/ve/değil DEĞERİNİ ÖLÇME OLANAĞI BULUNMAYAN


- DEĞERİNİ:
TAKDİR (ETMEK) ile/ve/||/<>/> TESLİM (ETMEK)


- DEĞERLENDİRME YAPMAK ve/için/< HAKİKATLERİ BİLMEK


- DEĞERLENDİRME ile/ve/> ANLAMLANDIRMA


- DEĞERLİ OLAN BİR ŞEYİ/ŞEYLERİ SEVMEK ile/ve/<>/değil/yerine DEĞERİ SEVMEK

( [not] TO LOVE WHICH ARE VALUED vs./and/<>/but TO LOVE THE VALUE
TO LOVE THE VALUE instead of TO LOVE WHICH ARE VALUED )


- DEĞERLİ TAŞ/CEVHER ile/ve/<> GANG[Alm.]

( ... İLE/VE/<> Bir maden cevherini, bir değerli taşı saran değersiz madde. )


- DEĞERLİ TAŞ/MÜCEVHER:
YARI DEĞERLİ ile/ve/||/<>/> DEĞERLİ


- DEĞERLİ/LİK / DEĞERSİZ/LİK ile/ve/değil/yerine/<> GEÇERLİ/LİK / GEÇERSİZ/LİK


- DEĞERLİ ile/ve/||/<> GÜÇLÜ


- DEĞERLİLİK ile/ve/||/<> YARATICILIK


- DEĞERSİZLEŞİR ile/ve/||/<> YOLDA KALIR ile/ve/||/<> YALNIZLAŞIR ile/ve/||/<> TÜKENİR ile/ve/||/<> BİLGİSİZ SAYILIR

( Her durumunu anlatan. İLE/VE/||/<> Herkese güvenen. İLE/VE/||/<> Her sırrını açığa vuran. İLE/VE/||/<> Her becerisini ortaya döken. İLE/VE/||/<> Her bildiğini söyleyen. )


- DEĞİL/LİK ile/ve OLAMAZ/LIK

( NEGATION vs./and NOT POSSIBLE, IMPOSSIBILITY )


- DEĞİL ile/ve HAYIR!

( NOT vs./and NO )


- DEĞİL ile/ve/değil/yerine YERİNE


- DEĞİLLEME ve/> AŞKINLIK


- DEĞİLLEME ve BÜTÜNLÜK

( NEGATION and INTEGRITY )


- DEĞİLLEME ve DEĞİLLEYEREK

( NEGATION and IN NEGATION )


- DEĞİM/LİYÂKÂT ile/ve/değil LÜTÛF

( Bazı nasip olanlar/olabilecekler, liyâkat ile değil lütûfladır. )


- DEĞİŞ(TİR)MEYE ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine/< ANLAMAYA ÇALIŞMAK


- DEĞİŞEBİLİRLER ile/ve DEĞİŞMEMESİ GEREKENLER


- DEĞİŞEN ile/ve/<> DEĞİŞMEYEN

( Değişmeyen de değişecek olanın/değişmesi gerekenin değişimine etkide/katkıda bulunabilir. )

( Değişme gereksiniminde olan nasılsa değişecektir. )

( İçinizde değişmeyen nedir? )

( Değişmez olan, ancak sessizlik içinde idrak edilebilir. )

( Doğrulukta, değişmez oluruz. )

( Değişmez olan, işimize yaramaz. )

( Değişmeyenin bilincinde olamayız. )

( Değişmez-olanı anlamak, değişmez-olan olmak demektir. )

( Kendinizi değişmek olarak, değişken zihnin tanığı olarak bilin. Bu yeterlidir. )

( Hareket eden'in içinde devinimsiz olan'ı, değişenin içinde değişmez olanı ayırt edebilmeyi öğrenelim, ta ki tüm farkların sadece görünüşte olduğunu ve birliğin gerçek olduğunu idrak edinceye kadar. )

( Değişmez ve mutluluk-verici olanı bulmak için değişen ve acı verici olana sarılmayı bırakmak zorundasınız. )

( TÜREV: Değişkenin değişkeni. )

( What needs changing shall change anyhow.
What is it in you that does not change?
The unchangeable can only be realised in silence.
You become immovable in reticence.
You cannot be conscious of what does not change.
To realise the immovable means to become immovable.
Know yourself to be the changeless witness of the changeful mind. That's enough.
Learn to distinguish the immovable in the movable, the unchanging in the changing, till you realise that all differences are in appearance only and oneness is a fact.
To find the immutable and blissful you must give up your hold on the mutable and painful. )

( DEĞİŞENDE DEĞİŞMEYEN: ORAN )

( IN THE TERM OF CHANGE vs./and/<> NOT IN THE TERM OF CHANGE )


- DEĞİŞEN ile/ve/değil DÖNÜŞEN

( Doğa. İLE/VE/DEĞİL Zekâ. )


- DEĞİŞEREK DEVAM ETMEK ile/ve/||/<>/> DEVAM EDEREK DEĞİŞMEK


- DEĞİŞİK/LİK ile/ve/değil/||/<> ÇEŞİTLİ/LİK


- DEĞİŞİM ARACI ile/ve/değil/||/<>/< DEĞER


- DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM:
ZORLUKTA VE ZORLANDIĞIMIZDA ile/ve/||/<> YETERİNCE GÖRDÜĞÜMÜZDE ile/ve/||/<> İSTEYECEK KADAR ÖĞRENDİĞİMİZDE ile/ve/||/<> YAPABİLECEK KADAR ALDIĞIMIZDA


- DEĞİŞİM ve GELİŞİM:
DOĞADA ile/ve/||/<>/> EKİNDE ile/ve/||/<>/> DEVLETTE ile/ve/||/<>/> ALTYAPIDA ile/ve/||/<>/> TİCARETTE ile/ve/||/<>/> MODADA ile/ve/||/<>/> TEKNOLOJİDE

( Milyonlarca yılda. İLE/VE/||/<>/> Binlerce yılda. İLE/VE/||/<>/> Yüzyıllarda. İLE/VE/||/<>/> Onlarca yılda. İLE/VE/||/<>/> Yıllarda. İLE/VE/||/<>/> Aylarda. İLE/VE/||/<>/> Günlerde. )


- DEĞİŞİM:
KARARDA ile/ve/||/<> YAŞAMDA ile/ve/||/<> KİŞİDE

( Bir sözcükle. İLE/VE/||/<> Bir duyguyla. İLE/VE/||/<> Bir kişiyle[seninle/onunla]. )


- DEĞİŞİM:
KİMYASAL ile/ve/||/<> FİZİKSEL

( * Nesnenin molekül yapısı değişir.
* Nesnenin görünür yapısı değişir.
* Hem moleküler yapısı, hem de görünür yapısı itibariyle yeni bir nesne oluşur. [kâğıdın yanması]
* Ortaya çıkan yeni nesne, eski durumuna kesinlikle geri dönemez. [Yanan nesneden [kağıttan vs.] arta kalan küllerle yeni bir nesne [kağıt vs.] oluşturulamaz.]
[Örnekler: Yanıcı nesne olan hidrojen ve oksijen moleküllerinin tepkimeye girerek; yanıcı olmayan suyun ortaya çıkması. | Kâğıdın yakılması. | Un helvası yapımı. | Mumun yanması. | Demirin paslanması. | Odunun yanması. | Sebzelerin çürümesi.

İLE/VE/||/<>

Nesnenin molekül yapısında değişme oluşmaz.
Nesnenin sadece biçimi, görüntüsü değişir.
Sadece görünür yapısı değişen, moleküler yapısı değişim göstermemiş yeni bir nesne ortaya çıkar [Suyun buharlaşması]
Ortaya çıkan bu madde, eski durumuna dönebilir.[Buharlaşan suyun, tekrar suya dönüşebilmesi. Bulut ve yağmur]
[Örnekler: Eriyen mumun tekrar donarak tekrar kullanılması. | Kâğıdın yırtılması. | Çaydanlıkta bulunan suyun kaynaması ve ortaya çıkan buharın tekrar yoğunlaşarak suya dönüşmesi.] )


- DEĞİŞİM:
KIRILINCA ile/ve/||/<> KANDIRILINCA ile/ve/||/<> ÇOK FAZLA ŞEY ÖĞRENİNCE ile/ve/||/<> ÂŞIK OLUNCA ile/ve/||/<> ZORDA/ZORUNDA KALINCA


- DEĞİŞİM:
UZAYDA ile/ve DÜNYADA

( Tekil. İLE/VE Türsel. )


- DEĞİŞİM'DE:
ÖZ ile/ve/<> HAL/LER ile/ve/<> HEM ÖZ, HEM HAL/LER

( Başkalaşım [tagayyür]. İLE/VE/<> Değişim [tahavvül]. İLE/VE/<> Gelişim [tekâmül]. )


- DEĞİŞİM ile/ve/değil/||/<> [KÜTLE ve/||/<> AN ve/||/<> ENERJİ]'DEKİ DEĞİŞİMİN ORANI/DEĞİŞİMİ

( d/dt (--->mv )


- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/>/< AÇILIM


- DEĞİŞİM ile/ve/> ANLAM KAZANMAK


- DEĞİŞİM ve/||/<> DEĞİŞİMDE DEĞİŞMEYEN ve/||/<> CANLI-CANSIZ ve/||/<> YERÇEKİMİ


- DEĞİŞİM ve/< DEĞİŞMEZ/LER


- DEĞİŞİM ile/ve/değil/||/>< DEVİNİM


- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/> DEVRİM


- DEĞİŞİM ile/ve/değil EŞİK


- DEĞİŞİM ile/ve/<>/yerine/değil HEMEN DEĞİŞİM

( Değişmek, acı çekmekten daha kolaydır. )

( Easier to change, than to suffer. )

( [not] ALTERATION vs./and/<>/but ALTERATION IMMEDIATELY
ALTERATION IMMEDIATELY instead of ALTERATION )


- DEĞİŞİM ve/||/<> İLKSELLİĞİN "İÇKİNLİĞİ/AŞKINLIĞI" ve/||/<> CANLILIK ve/||/<> YERÇEKİMİ

( Dünya, düşünce[felsefe/bilim] tarihinin en temel sorun(sal)ları. )


- DEĞİŞİM ile/ve KENDİ KENDİNE DEĞİŞİM

( ALTERATION vs./and ALTERATION SPONTANEOUSLY )


- DEĞİŞİM ile/ve KENDİNDE DEĞİŞİM

( ALTERATION vs./and CHANGING THE SELF )


- DEĞİŞİM ile/ve/||/<> SÜREKLİLİĞİ


- DEĞİŞİM ile/ve/<> SÜREKLİLİK

( ALTERATION vs./and/<> CONTINUITY )


- DEĞİŞİM ile/ve/||/<> ZORUNLULUK


- DEĞİŞİMDE/METABOLE [ARISTOTELES'TE]:
| OLUŞ ile/ve/||/>< BOZULUŞ |
ve/||/<>
| NİCELİK ile/ve/||/<> NİTELİK ile/ve/||/<> YER DEĞİŞTİRME |


- DEĞİŞKEN/LİK ile/ve AKICI/LIK

( VARIABLE/VARIATION vs./and FLUENT/FLUENCY )


- DEĞİŞKEN/LİK ile/ve GÖRELİ/LİK

( VARIABLE/VARIATION vs./and RELATIVE/NESS )


- DEĞİŞKEN/LİK ile/ve/||/<> NEDENSEL/LİK ile/ve/||/<> UZAKLIK/MESAFE

( INVARIANCE vs./and/||/<> CAUSALITY vs./and/||/<> DISTANCE )


- DEĞİŞKEN ile/ve DEĞİŞKİ

( VARIABLE vs./and ... )

( ... cum/et AFFECTION )


- DEĞİŞKEN ile/ve GİZLİ DEĞİŞKEN

( VARIABLE vs. HIDDEN VARIABLE )


- DEĞİŞKEN ile/ve/değil/||/<>/< OLASILIK


- DEĞİŞME ile/ve/değil BİR BAŞKA OLMA

( Sizi, eskisi gibi kullanamadıklarında, değiştiğinizi "söylerler". )

( [not] ALTERATION vs./and/but BEING AN OTHER )


- DEĞİŞMEK ile/ve/değil/||/<>/< FARKINA VARMAK


- DEĞİŞMEYEN/LER ile/ve DEĞİŞENLERDE DEĞİŞMEYEN


- DEĞİŞMEYEN ile/ve/>/değil/yerine DÖNÜŞÜMDE, DEĞİŞMEYEN


- DEĞİŞMEZLİK ile/ve/değil/yerine BENZERLİK


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİME KATKIDA BULUNMAK

( Değişimin sırrı, tüm enerjini, yeniyi inşâ etmek üzerine odaklamandır! Eskiyle savaşmak üzerine değil! )

( The secret of change is to focus all of your energy, not on fighting the old, but on building the new. )


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve DÖNÜŞTÜRMEK

( Dıştakileri. İLE/VE İçtekileri/Kendini. )

( İnsanı. İLE/VE Toplumu. )


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine GÜNCELLEŞTİRMEK


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine ZENGİNLEŞTİRMEK


- DEHÂ:
%1 ile/ve/değil/||/<>/< %99

( "İlham." İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Ter/çalışmak. )


- DEHÂ ile/ve/|/<>/>< DELİLİK

( İkisinin arasında, çok ince bir çizgi, aralık vardır. )


- DEHÂ ile/ve/değil/||/<> ODAKLANMA GÜCÜ


- DEHÂ ile/ve/değil TUTKU

( [not] GENIUS vs./and/but PASSION )


- DEİZM:
(")İNANÇ(") ile/ve/değil/||/<>/< "TAVIR"


- DEİZM ile/ve SEKÜLERİZM


- DELÂLET:
AKLÎ/ZÂTÎ ile/ve TABİÎ ile/ve VAZ'Î

( Lafzî. | Gayr-ı lafzî. İLE/VE Lafzî. | Gayr-ı lafzî. İLE/VE Lafzî. | Gayr-ı lafzî. )


- DELÂLET ve HİDÂYET


- DELÂLET ile/ve/<> MUTABAKAT


- DELÂLETEN ile/ve/<> İŞÂRETEN

( Doğrudan. İLE Dolaylı. )


- DELHİ SARANGİSİ ile/ve NEPAL SARANGİSİ

( Çalınışı zordur. İLE/VE Yalnızca gelir düzeyi yüksek eriller çalar. Ses rengi nedeniyle "yüz renkli çalgı" adı da verilir. )


- DELİ OLMAK ile/ve/değil/||/<>/< ZIRVA BULABİLMEK

( "Deliyim" demek bir şey değil. Önemli olan, zırva bulabilmek. )


- DELİ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLGİLİ/LİK

( Bilgisizler/cahiller ve düşün[e]meyenler için anlayamadıkları her şey [ve herkes] "deli/lik"tir. )


- DELİ/LİK ile/ve/değil/||/&gt;&lt;/ne yazık ki BİLGİSİZ/LİK / CAHİL/LİK

( Akıl, kişiyi terk etmişse. İLE/VE/DEĞİL/||/>


- DELİ ile/ve/değil ÂŞIK


- DELİ ile/ve//||/<>/>/< SUÇLU

( Gördün deli, dön geri. )


- DELİCİ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< VERİCİ/LİK


- DELİK ile/ve/değil/< GEDİK/RAHNE[Fars.]


- DELİKLİ KURUŞ ile/ve/||/<> KIRTILLI KURUŞ

( )


- DELİL:
İZHAR EDİCİ ile/ve/||/<> İSPAT EDİCİ


- DELİL ile/ve DAYANAK


- DELİL ile/ve GEREKÇE

( PROOF vs./and JUSTIFICATION )


- DELİL ile/ve İSPAT/İSBAT

( Önermeleri, kıyası sağlayacak biçimde düzenlemek. İLE/VE ... )

( PROOF vs./and TO PROVE )


- DELİL ile/ve/||/<> MÜLHAK DELİL

( … İLE/VE/||/<> 16 delil çeşidi bulunmaktadır. bkz. İslâm Hukuku Nazariyatı - Sava Paşa] )


- DELİL ile/ve SONUÇ

( Her delilden, her sonuç çıkarılamaz! )


- DELİLİK ile/ve/değil İNANÇ/İMAN


- DELİRMEK ile/ve/||/<> BELİRMEK


- DELİSİ OLMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> NANKÖRÜ OLMAK

( Ulaşamadıklarının. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Ulaştıklarının. )


- DEM ile/ve DEHR

( An. İLE/VE An. | Gökkubbenin tamamı. | Felek. | Çağ. )


- DEM ve/||/<> GAM ve/||/<> SERENCÂM[Fars.]

( Olsun! VE/||/<> Olmasın! VE/||/<> Hayrolsun! )


- DEME, NEFES: Alevî ve Bektâşî şiiri.


- DEME!
"TARLADA HASADIM VAR" ve/||/<> "EVLÂDIM VAR"

( Eline geçmedikçe. VE/||/<> El koynuna girmedikçe. )


- DEMEDİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENİLMEDİ

( Karl Marx, "Din, halk için afyondur" demedi!
Adam Smith, "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" demedi!
Thomas Hobbes, "İnsan, insanın kurdudur" demedi!
Niccolò Machiavelli, "Her şey mübahtır" demedi!
İbn Haldun, "Coğrafya, kaderdir" demedi!!! )


- DEMİR KİLİSE:
İSTANBUL'DA ile/ve/<> ARJANTİN'DE ile/ve/<> AVUSTURYA'DA


- DEMİR ile/ve ATEŞ


- DEMİR ile/ve ATEŞ


- DEMİR ile/ve/değil/||/<>/< EMİR

( "Emir, demiri keser." )


- DEMİR ile/ve/<> NALÇA[Ar., Fars.]

( ... İLE/VE/<> Ayakkabıların altına çakılan demir. )


- DEMİRYOLU ile/ve/<> HİCAZ DEMİRYOLU

( ... İLE/VE/<> 2666 taş/kâgir köprü ve menfez, 7 demir köprü, 9 tünel, 96 istasyon, 7 gölet, 37 su deposu, 2 hastahane ve 3 atölye yapılmıştır. [8 yılda tamamlanmıştır.] )


- DEMOKRASİ:
DEMOS ve/+/||/<>/> KRATOS

( Halk. VE/+/||/<>/> Tanrısal güç. )


- DEMOKRASİ ile/ve/değil !SIRA


- DEMOKRASİ ve/||/<> GÜVENLİK ve/||/<> EKONOMİ ve/||/<> İKLİM


- DEMOKRASİ ile/ve/değil/||/<>/> PİYASA DEMOKRASİSİ


- DEMOKRASİ ile/ve TEMSİLÎ DEMOKRASİ

( 500 kişiye kadar uygulanabilen. İLE/VE Temsilcilerle uygulanabilen. )


- DEMOKRATİK TOPLUMUN GEREĞİNDE:
ÖLÇÜLÜLÜK ve/||/<> ZORLAYICI TOPLUMSAL GEREKSİNİM ve/||/<> SON ÇÖZÜM İLKESİ


- DEMOKRİTOS ATOMCULUĞU ile/ve/||/<> PLATON KOZMOLOJİSİ

( Fiziğin, Pisagor'cu süreksiz nicelik üzerinden, Zaman Paradoksları'na göre yeniden kuruluşu. İLE/VE/||/<> ... )


- DENEME-YANILMA ile/ve/bazen/ne yazık ki DENEME-"YAMULMA"


- DENEME ile/ve/değil SAĞLAMA

( [not] TO TEST vs./and/but TO CHECK )


- DENEMEK ile/ve SINAMAK

( TO TEST vs./and TO EXAMINE )


- DENENEBİLİR/LİK ile/ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK


- DENETİM/KONTROL ile/ve DENEME

( En önemli sözcük "Denemek"tir. )

( Başarıncaya kadar denemeye devam edin! )

( CONTROL vs./and TEST )


- DENETİM/KONTROL ile/ve/<> HAKİMİYET

( CONTROL vs./and/<> SOVEREIGNTY/DOMINATION )


- DENETİMCİ/LİK ile/ve/<> KATILIMCI/LIK


- DENETLEME:
ÜRETİM ÜZERİNDEN ile/ve/değil/||/<>/< TÜKETİM ÜZERİNDEN


- DENETLEME ile/ve TEKRAR

( INSPECTION vs./and REPETITION )


- DENETLENEMEZLİK ve/<> DÖNÜŞÜM


- DENETLEYEBİLMEK ile/ve/= BİLMEK

( ABLE TO INSPECT vs./and/= TO KNOW )


- DENEY BİLİMLERİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLİM


- DENEY VE GÖZLEM ve/||/<> ÖLÇÜ VE YÖNTEM


- DENEY ile/ve/değil DENEME


- DENEY ile/ve/||/<>/> DENETIMLİ DENEY



(6/21)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 482 kez incelenmiş/okunmuştur.