Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

[... ve ...] BAĞLAÇLI

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 28 Ekim 2024 ]
itibariyle 20664 başlık/FaRk yer almaktadır.

- SULTAN ile/ve/||/<> NAİP

( ... İLE/VE/||/<> Tahtta, sultan olmadığı zaman ya da sultanın çocukluğu sırasında devleti yöneten. )


- SULTANIN:
GEREKLİLİĞİ ile/ve/||/<> ÜSTÜNLÜĞÜ ile/ve/||/<> TEKLİĞİ ile/ve/||/<> KUTSALLIĞI


- SÜLÜN ile/ve RALİC

( ... İLE/VE Borneo dağlarında yaşar. )


- SUMAK'TA:
TÜRK ile/ve İRAN ile/ve RUS


- SÜMBÜL EFENDİ CAMİİ ve/< KIZLAR MANASTIRI


- SÜMBÜL EFENDİ ve MUSA MUSLİHİDDİN(MERKEZ) EFENDİ

( Musa Muslihiddîn Efendi. İLE/VE Mustafa Muslihiddîn Efendi. )


- SÜMELA MANASTIRI ile/ve/<> VAZELON MANASTIRI

( İkisi de Trabzon'dadır. )


- SÜMÜK ile/ve SÜMÜK DOKU/MUKOZA[Lat.]

( Sümük doku hücrelerinin ve üzerinde bulunan bezlerin, doku yüzünde, nemli, akıcı, kaygan bir tabaka oluşturan salgısı. İLE/VE Üzerinde çok sayıda ince memecik ve salgı bezi delikleri bulunan, iç örgenleri kaplayan koruyucu doku. )


- SÜMÜKLÜBÖCEK ile/ve DENİZ SÖMÜKLÜBÖCEĞİ

( Zehirsizlerdir. İLE/VE Zehirlilerdir. )


- SUNAY AKIN ve/||/<> OYUNCAK MÜZESİ

( Sunay Akın VE/||/<> Oyuncak Müzesi )


- SÜNGER/KÖPÜK/PLASTİK ile/ve/değil/yerine/||/> D30


- SÜNNET-İ HÜDÂ ile/ve SÜNNET-İ ÂDET


- SÜNNET ile/ve/=/değil/yerine ÂDÂB


- SÜNNET ile/ve MUHABBETE BİNAEN YAPILAN SÜNNET


- SUNTA ile/ve/<> MDF ile/ve/<> AHŞAP

( )


- ŞUNU ...:
SÖYLER ile/ve/değil/||/<>/< SÖYLEMİŞ OLUR


- SUNUCU(SERVER):
TOWER ile/ve/değil/yerine/<> RACK ile/ve/değil/yerine/<> BLADE


- SUNUM ile/ve DEĞER


- SUNUŞ ile/ve ANLATMAK

( PRESENTATION vs./and TO TELL/TO EXPLAIN/TO DESCRIBE )


- SUNYATA( ile/ve SU)'DA:
BOŞ ile/ve DOLU

( Olumsuz. İLE/VE Olumlu. )


- ŞÜPHE[< TEŞBİH] ile/ve/||/<> REYB

( ... İLE/VE/||/<> Bilimsel, yöntemli kuşku. )


- ŞÜPHE ve/< TASAVVUR

( Tasavvur olmadan şüphe oluşmaz/edilmez. )

( Kuşku söz konusu olduğunda sanığın lehine kullanılır. )


- ŞÜPHE ve/< TASAVVUR

( Tasavvur olmadan şüphe oluşmaz/edilmez. )


- ŞÜPHE ile/ve/değil/yerine TERK


- ŞÜPHELENDİRMEMEK ile/ve/<>/değil/yerine KARIŞMAMAK


- ŞÜPHELİNİN:
TAHLİYE TALEBİ ile/ve/değil/||/<>/< SERBEST BIRAKILMA TALEBİ

( Mahkeme aşamasında.[Koğuşturmanın mahkemece kabulünden sonra.] İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Soruşturma aşamasında. )


- SÛR-U İSRÂFİL ile/ve RÂDİFE

( "Başlangıç"ta. İLE/VE "Başlangıç"ta[kıyâmette]. )

( Sadâ. İLE İsfehan makamında olacak/mış.[Yassı namazının kameti de, İsfehan makamında okunur.] )


- SUR ile/ve BURÇ


- SUR ile/ve İÇ KALE


- SURDIŞI TEPELERİ ile/ve/değil SURİÇİ TEPELERİ


- SÜRDÜRMEK ile/ve YAŞAMAK

( TO CONTINUE vs./and TO LIVE )


- SÜRDÜRMEK ile/ve/değil/||/<> YÜRÜTMEK


- SÜRDÜRÜLEBİLİR/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YENİLENEBİLİR/LİK

( [not] SUSTAINABILITY vs./and/but/||/<>/> REGENERABILITY
REGENERABILITY instead of SUSTAINABILITY )


- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ve/||/<> AKILLANDIRMA ve/||/<> SÜRTÜNMESİZLİK


- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ile/ve/< GELENEK


- SÛRE ile/ve ÂYET


- SÜREÇ İŞÇİLİĞİ ve/||/<> SÜREKLİLİK


- SÜREÇ/YOL:
SABIR İLE ve/||/<>/> NİYAZ İLE


- SÜREÇ ile/ve/<>/> (")SONUÇ(")

( Hiçbir nesne/kavram/olgu, taşıdığı/yansıttığı ada/olguya, kendine daha uygun bir ad/tanım bulunmasını olanaksızlaştıracak derecede bağlı değildir. )

( Süreci kavramadan, sonuçlar konuşulamaz!
Süreç düşünülmeden ve konuşulmadan, "sonuç"/lar konuşulamaz! )

( Sefer. İLE/VE/<>/> "Zafer". )

( Yargılama. İLE/VE/<>/> Yürütüm[infaz]. )

( Âlim ve âriflerin takibi, tutumu, ilgilendiği, odaklandığı, öncellediği. İLE/VE/<>/> Câhillerin, gençlerin, çocukların, toplumların, "güçlüler"in, yetersizlerin, eziklerin, kibirlilerin, kendini ya da başkalarını küçümseyenlerin, keyifçilerin, hazcıların, çıkarcıların, "avcı"ların, kozcuların, kumarbazların "tavrı", aradıkları, "öncelledikleri", saplandıkları, müşterisi ve bağımlısı oldukları. )

( Zihinleri/akılları devrede olanlar/tutanların ilgilendiği. İLE/VE/<>/> Duyguları ağır basanların duyarsızlığı/kayıtsızlığı. )

( Gerçekliklerle yüzleşebilenlerin ilgilendiği. İLE/VE/<>/> Beklenti(sin)de olanların uğraştığı/didiştiği. )


- SÜREÇ ile/ve AKIBET


- SÜREÇ ile/ve AKIŞ

( PROCESS vs./and FLOW )


- SÜREÇ ile/ve AŞAMA

( PROCESS vs./and PHASE/GRADE )


- SÜREÇ ile/ve/<> AŞAMALI BİRLİK


- SÜREÇ ile/ve/||/<>/< DAYANÇ/ÇIDAM/SABIR

( Ancak, anlayış, aydınlatır. )

( PROCESS vs./and PATIENCE )


- SÜREÇ ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DUYGU


- SÜREÇ ile/ve/<>/değil DÖNGÜ

( PROCESS vs./and/<> CYCLE )


- SÜREÇ ile/ve DÖNÜŞÜM

( Belirli bir seviyeye (olgunluğa/kemâle) ulaşmadan dönüşüm gerçekleşemez fakat dönüştürücü öğe/ler içeridedir. )

( PROCESS vs./and TRANSFORMATION )


- SÜREÇ ve/||/<> EYTİŞİM/DİYALEKTİK


- SÜREÇ ile/ve/<> GELİŞİM


- SÜREÇ ile/ve İÇERİK

( PROCESS vs./and CONTENT )


- SÜREÇ ile/ve İZ

( PROCESS vs./and TRACK )


- SÜREÇ ile/ve MEKANİZMA

( PROCESS vs./and MECHANISM )


- SÜREÇ ile/ve/<> MÜCADELE


- SÜREÇ ile/ve OLUŞUM

( Taşı delen, suyun gücü değil damlaların sürekliliğidir. )

( PROCESS vs./and FORMATION/CONSTITUTION )


- SÜREÇ ile/ve/<> ÖZELLİK


- SÜREÇ ile/ve/||/<>/> SERENCÂM[Fars.] ile/ve/||/<>/> İNSİCÂM[Ar.]

( Aralarında birlik olan, belirli bir düzen ya da zaman içinde tekrarlanan, ilerleyen, gelişen olay ve hareketler dizisi. İLE/VE/||/<>/> Bir işin sonu. | Başına gelen. | Olay/vak'a. İLE/VE/||/<>/> Düzgünlük, tutarlık, bağdaşım. )


- SÜREÇ ile/ve/||/<> SİLSİLE


- SÜREÇ ile/ve SÖYLEYİŞ/BİÇEM/ÜSLÛP

( ... İLE/VE Konuşmacının, duygu, düşünce ve bilgilerini, ötekine iletme biçimi ya da yolu/yöntemi. )

( Yanlış üslûp, doğru sözün cellâdıdır. )


- SÜREÇ ile/ve SÜREÇ İÇİNDEKİ BAĞLAM

( PROCESS vs./and THE CONTEXT IN PROCESS )


- SÜREÇ ile/ve SÜREKLİLİK

( PROCESS vs./and CONTINUITY )


- SÜREÇ ile/ve/değil TANIM

( [not] PROCESS vs./and/but DEFINITION )


- SÜREÇ ile/ve/<> TARİHSELLİK


- SÜREÇ ile/ve TARÎK


- SÜREÇ ile/ve/||/<> TÜRÜM

( ... İLE/VE/||/<> Varolanların oluşumu. )


- SÜREÇ ile/ve YAPI

( PROCESS vs./and STRUCTURE )


- SÜREÇ ile/ve/<> YOL


- SÜRECE ile/ve/||/<>/> SÜRECE

( Sonuca değil "Süreç"e. İLE/ve/||/<>/> Belirli bir süre boyunca. )


- SÜREÇTE (OLMAK) ve/||/<> AKIŞTA (OLMAK)


- SÜREK:
NEŞE ve/<> MİZAC ve/<> MEŞREB


- SÜREKLİ EKSİK ile/ve/<>/> "GEREKSİZ"


- SÜREKLİ EMEK ve/||/<>/= İNSANLIK


- SÜREKLİ İLİŞKİ ile/ve/değil/en azından DÜZENLİ İLİŞKİ

( Kur(a)mayabilirsin. İLE Kurabilirsin. )

( Düzen/siz. İLE Düzen-siz. )


- SÜREKLİ KAZANMAK ile/ve/||/<> HİÇ KAYBETMEMEK

( İkisi de olanaklı değildir! )


- SÜREKLİ NİCELİK ile/ve SÜREKSİZ NİCELİK

( Adet. İLE/VE Miktar. )

( Niceliğin parçaları/bölümleri arasında "birbirine değen ortak bir sınır" varsa. İLE Niceliğin parçaları/bölümleri arasında "birbirine değen ortak bir sınır" yoksa. )

( Sürekli olan deneyimlenemez, çünkü onun sınırları yoktur. )

( Çizgi. İLE/VE Nokta. )

( İndirgenemezlik ilişkisi vardır. )

( META BASES )

( Parçalararası komşuluk varsa. İLE/VE Parçalararası komşuluk yoksa. )

( Unit. VS./AND Quantity. )

( CONTINUAL QUANTITY vs./and DISCONTINUOUS/TRANSIENT QUANTITY )


- SÜREKLİ RÜZGÂRLAR ile/ve MEVSİMLİK RÜZGÂRLAR (MUSON) ile/ve YEREL RÜZGÂRLAR

( Tüm yıl boyunca birbirine ters yönde eserler ve okyanus akıntılarına neden olurlar. İLE/VE Muson yağmurlarında, yön değiştirdikleri Ocak ve Temmuz aylarında dev dalgalar olur. İLE/VE ... )


- SÜREKLİ RÜZGÂRLARDA[İng. TRADE-WIND]:
ALİZE[Fr.] RÜZGÂRLARI ile/ve BATI RÜZGÂRLARI ile/ve KUTUP RÜZGÂRLARI

( Tropikal bölgelerdeki denizlerde bütün yıl süresince düzenli esen rüzgâr. İLE ... İLE ... )


- SÜREKLİ/DAİMA ile/ve/||/<> AŞIRI/LIK


- SÜREKLİ/LİK, DEVAM ile/ve TEKRAR

( Tekrarlama, soluğunuza istikrar kazandırır. )

( Tekrara neden olan arzudur. )

( Arzunun olmadığı yerde tekrarlamalar da olmaz. )

( Repetition will stabilise your breath.
It is desire that causes repetition.
There is no recurrence where desire is not. )

( CONTINUAL/CONTINUITY vs./and REPETITION )


- SÜREKLİ/LİK/LER ile/ve SÜREKSİZ/LİK/LER

( CONTINUITIES vs./and DISCONTINUITY )


- SÜREKLİ/LİK ile/ve DÜZENLİ/LİK

( İTTIRAT[Ar.]: Tekdüze olma durumu, düzenlilik. )

( CONTINUAL/CONTINUITY vs./and REGULAR/ORDERLINESS )


- SÜREKLİ/LİK ile/ve GELENEK/SEL

( CONTINUOUS vs./and TRADITIONAL )


- SÜREKLİ/LİK ile/ve İLERİYE DÖNÜK/LÜK

( CONTINUITY vs./and ... )


- SÜREKLİ/LİK ile/ve KALICI/LIK

( CONTINUOUS/NESS vs./and PERMANENT/NESS )


- SÜREKLİ/LİK ile/ve SÜRDÜRÜLEBİLİR/LİK

( CONTINUAL/CONTINUITY vs./and SUSTAINABILITY )


- SÜREKLİ ile/ve/değil/yerine ARALIKSIZ

( [not] CONTINUOUS vs./and/but NONSTOP
NONSTOP instead of CONTINUOUS )


- SÜREKLİ ile/ve/değil ARKA ARKAYA


- SÜREKLİ ile/ve ÇOK

( Daha yukarıda olan daha aşağıda olana sürekli bir gibi görünür; daha aşağıdaki de daha yukarıdakine birçok gibi görünür. )

( CONTINUAL vs./and MUCH
The higher always appears as one to the lower and the lower as many to the higher. )


- SÜREKLİ ile/ve KESİKLİ

( Dalga. İLE/VE Parçacık. )


- SÜREKLİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SIK SIK


- SÜREKLİ ile/ve/değil/||/<> ÜST ÜSTE


- SÜREKLİLİĞİN:
"BOZULMASI" ile/ve/değil/||/<> KESİLMESİ


- SÜREKLİLİK:
KÜTLENİN KORUNUMU ve/||/<> MOMENTUMUN KORUNUMU ve/||/<> ENERJİNİN KORUNUMU


- SÜREKLİLİK ile/ve/<> AKTARIM


- SÜREKLİLİK ile/ve/<> BELLEK

( CONTINUITY vs./and/<> MEMORY )


- SÜREKLİLİK ile/ve/<>/][ DEĞİŞİM


- SÜREKLİLİK ile/ve/değil DEVR/DEVİR


- SÜREKLİLİK ile/ve/<> DUYARLILIK(HASSASİYET)


- SÜREKLİLİK ile/ve GÜVEN

( Sürekliliği sağlayan, zihindir. )

( CONTINUITY vs./and TRUST/CONFIDENCE )


- SÜREKLİLİK ile/ve HIZ

( CONTINUITY vs./and SPEED )


- SÜREKLİLİK ile/ve/değil/||/<> İLERLEME


- SÜREKLİLİK ve İZLEM/STRATEJİ

( CONTINUITY and STRATEGY )


- SÜREKLİLİK ve KAZANÇ

( Kaybetmeyi ahlâksız kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. )

( Her dönem ve durum, bir kayıp, bir kazanım olarak ayrı ayrı değerlendirilmelidir. )

( CONTINUITY and PROFIT )


- SÜREKLİLİK ile/ve KORUNUM

( CONTINUITY vs./and PRESERVATION/CONSERVATION )


- SÜREKLİLİK ile/ve/<> ÖLÜMSÜZLÜK


- SÜREKLİLİK ve/<> ÖMÜR

( CONTINUITY and/<> LIFETIME )


- SÜREKLİLİK ile/ve/değil SÜREKSİZLİK

( Zaman. İLE/VE/DEĞİL AN. )


- SÜREKLİLİK ile/ve/||/<> TANELİLİK


- SÜREKLİLİK ve UYGUNLUK/UYUŞMA/MUTABAKAT

( CONTINUITY and TO HARMONIZE )


- SÜREKLİLİK ile/ve/<> YAYGINLIK


- SÜREKLİLİK ile/ve ZORUNLULUK ile/ve KESİNLİK

( CONTINUITY vs./and COMPULSORY vs./and CERTAINTY )


- SÜRESİ ile/ve SÜRECİ


- SÜRESİNCE ile/ve/||/<>/> SÜRECİNCE


- SÛRET ile/ve/||/<> RUH

( Nesnede. İLE/VE/||/<> Organizmada. )


- SÛRET ile/ve/> SÎRET

( Sûret aynı olsa da, sîretler farklıdır. )

( Rahman. İLE/VE Rahim. )

( Biçim, görünüş, kılık. | Tarz, yol, gidiş. | Çare, çözüm. İLE Birinin iç durumu, tavrı, gidişi, ahlâkı. | Durum çevirisi, hal tercümesi, biyografi. | Yürüyüş, yaşam süreci. )

( Zihinde oluşan keyfiyet. İLE/VE/> ... )


- SÛRET ile/ve/<>/= SÛRE


- SÛRET ile/ve/> SÛVER

( ... İLE/VE/> Sûretlerin toplamı. )


- SÜRH ile/ve MADENÎ SÜRH

( Kırmızı, kızıl. Yazmaların bab ya da fasıl başlıklarının kırmızı mürekkep ile yazılması. İLE/VE Ateş renginde olanı. )


- SURİNAM(HOLLANDA GUYANASI) ile/ve/<> FRANSIZ GUYANASI ile/ve/<> İNGİLİZ GUYANASI


- SURNÂME ve SURİYYE


- SÜRPRİZ ile/ve BEKLENMEDİK (OLUMLU) "GELİŞME"

( SURPRISE vs./and UNEXPECTED PROGRESS )


- SÜRPRİZ ile/ve ÜMİT/UMUT

( SURPRISE vs./and HOPE )


- SÜRTÜNME ve/||/<>/> ISI


- SÜRTÜŞME ile/ve/değil ÇEKİŞME


- SÜRÜCÜ KARINCA ile/ve/||/<> ASKER SÜRÜCÜ KARINCA

( ... İLE/VE/||/<> Sürücü karıncaların, 3 katı büyüklüktelerdir. )


- SUS! ve DİNLE!!!


- SUS!!! ve düşün!


- SUS!!! ve/</>< DİNLE!!!


- SUS! ve/>/< DİNLE! ve/>/< KONUŞ! ve/>/< YAZ!!!

( bkz. www.FaRkLaR.net/SUS | www.FaRkLaR.net/Dinle | www.FaRkLaR.net/KONUS )


- ŞÜS[Fars.] ile/ve ŞÜŞ[Fars.]

( Akciğer. İLE/VE Karaciğer. )


- SÜS ile/ve/değil/yerine/||/<> ESTETİK


- SÜS ile/ve/||/<> SATIRLARARASI SÜS[BEYN es-SÜTÛR]


- SÜS ile/ve/||/<> SOS


- Susabildiğini aklında tut ve SUS!!!


- SUSABİLMEK/SÜKÛT ve/||/<> PERHİZ/REJİM ve/||/<> NEŞE ve/||/<> COŞKU


- SUSABİLMEK/SUSABİLEN:
İCÂBEN ile/ve/değil/||/<>/< EDEBEN


- SUSABİLMEK ile/ve/||/<> ANLAŞMAK

( Susmak, anlaşmak değildir. Ancak, [gerektiğinde/gerektiği kadar] susabiliyor olmak, anlaşmayı sağla(tı)r. )


- SUSABİLMEK ve/||/<> GÜLÜMSEYEBİLMEK :)

( Tüm sorulara, en iyi yanıt. VE/||/<> Tüm durumlara, en iyi karşılık. )


- SÜSEN[Fars.] ile/ve SARI SÜSEN

( Süsengillerden, yaprakları kılıç biçiminde, çiçekleri iri ve mor renkli, güzel görünüşlü ve kokulu, çok yıllık bir süs bitkisi, susam. İLE ... )

( IRIS vs./and YELLOW IRIS )

( IRIS cum/et IRIS XANTHOSPURIA )


- SUSKUN KİTAP ile/ve KONUŞAN KİTAP


- SUSKUN/LUK ile/ve/değil DURGUN/LUK


- SUSKUN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SUSAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SUSABİLEN


- SÜSLEME!:
"SAĞIRA" ve/||/<> "KÖRE"

( Sözünü. VE/||/<> Yüzünü. )

( Yorma dilini. VE/||/<> Süsleme sözlerini. )


- SÜSLEME ve/||/<>/> İÇ KAPAK SÜSLEMESİ

( ... VE/||/<>/> XVI. ve XVII. yy.'da, sanatların zirvesiydi. )


- SÜSLEMEK ve/> TAÇLANDIRMAK


- SUSMA (OLANAĞI/HAKKI):
SORUŞTURMADA ile/ve/||/<>/> KOĞUŞTURMADA


- SUSMA HAKKI ve/||/<> ÂDİL YARGILANMA HAKKI ve/||/<> KENDİNE YÜKLENİLEN SUÇU ÖĞRENME HAKKI ve/||/<> SAVUNMA HAKKI ve/||/<> İFADE SERBESTLİĞİ ve/||/<> MASUMİYET GÖSTERGESİ ve/||/<> SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ ve/||/<> AVUKAT YARDIMI ve/||/<> AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ve/||/<> HUKUK DEVLETİ İLKESİ


- SUSMA HAKKI ve/||/<>/< ALEYHİNE KULLANMAMA

( Suç kuşkusu altında bulunan kişinin, hem soruşturma, hem de yargılama sırasında işlediği iddia edilen suçla ilgili olarak, kendine sorulan sorulara yanıt vermeye, bu yolda kanıt göstermeye zorlanamaması ve bu durumun, kişi aleyhine yorumlanamaması olarak ifade edilebilir. VE/||/<>/< ... )


- SUSMA HAKKI ile/ve/||/<> BAĞIŞIKLIK HAKKI


- SUSMA HAKKI ile/ve/||/<> SAVUNMA HAKKI


- SUSMA HAKKININ İSTİSNALARI:
KİMLİK BİLGİLERİNİ (DOĞRU) YANITLAMA ve/||/<> KENDİLİĞİNDEN YAPILAN AÇIKLAMALAR/İTİRAFLAR

( Ceza davası, ancak suçlu olduğundan şüphe edilen kişinin, belirli olması durumunda açılabilir. CMK'nın 170. maddesinde, iddianamede gösterilmesi gereken konular arasında, şüphelinin kimliği de sayılmıştır. CMK'nın 147. maddesinin, 1. fıkrasının, a bendinde, şüpheli ya da sanığın kimliğinin saptanacağını ve şüpheli ya da sanığın kimliğine ilişkin soruları doğru yanıtlandırmakla yükümlü olduğu belirtilmektedir. Şüphelinin, kimlik ve adresi ile ilgili bilgi vermekten kaçınması ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunması dolayısıyla kimliğinin belirlenememesi durumunda, bu belirleme yapılıncaya kadar gözaltına alınması ve tutuklanması olanaklıdır. VE/||/<> Susma hakkının kapsamına girmeyen başka bir istisna, kendiliğinden yapılan açıklamalarla/itiraflarla ilgilidir. Örneğin, ... nedeni ile eşini öldürdükten sonra karakola giderek teslim olan kişinin, kendiliğinden yaptığı açıklamalardan önce susturulması, avukatın getirtilmesi söz konusu olamaz. Ayrıca, meşhut suç sırasında takip edilen kişinin söylediği sözler bakımından hukuka aykırı kanıt var sayılamaz. )


- SUSMA HAKKININ TARİHÇESİNDE, DÖNÜM NOKTALARI:
JOHN LILBURNE'NİN TUTUMU ve/||/<>/>/< MIRANDA UYARILARI

( 1637 yılında, İngiliz tarihinin en renkli, en dramatik kişilerinden biri olan John Lilburne’un, halkı yönetime karşı kışkırtan bir kitap yayımladığından dolayı tutuklanıp bu mahkeme önüne çıkarılması, susma hakkı konusunda bir dönüm noktası olmuştur. Lilburne, mahkemede, açıkça neyle suçlandığı hakkında bilgilendirilene kadar, sorulan sorulara yanıt vermeyi reddetti. Bu durum, ceza yargılaması açısından, tarihin bize taşıdığı, susma hakkının kullanılması ile ilgili ilk durumdur.

VE/||/<>/>/<

1. Sessiz kalma hakkınız vardır.
2. Söyleyeceğiniz her şey, mahkemede, aleyhinize kullanılabilir.
3. Herhangi bir soruya yanıt vermeden önce, avukat ile konuşma hakkınız vardır ve soruları yanıtlarken, avukatınız, yanınızda bulunabilir.
4. Eğer bir avukat tutamıyorsanız ve dilerseniz, size bir avukat belirlenecektir.
5. İfade sırasında, herhangi bir anda, soruların öncesinde ya da sonrasında, susma hakkınızı ve avukattan yararlanma hakkını kullanabilirsiniz. [1966 Arizona - ABD] )

( 1- You have the right to remain silent.
2- Anything you say can and will be used against you in a court of law.
3- You have the right to an attorney.
4- If you cannot afford an attorney, one will be appointed for you. )

( RIGHT TO REMAIN SILENT and/||/<>/>/< MIRANDA WARNING )


- SUSMA:
TAM ile/ve/||/<> KISMÎ ile/ve/||/<> GEÇİCİ

( Şüpheli ya da sanığın, muhakemenin tüm aşamalarında, suçlamanın tümü bakımından susmasıdır. Tam susma, uygulamada çok sık rastlanılan bir susma çeşidi değildir. Şüpheli ya da sanığın, kendine yüklenen suç hakkında, hiçbir şey açıklamaması biçiminde ortaya çıkar. Ancak, şüpheli ya da sanığın, failliği hakkında tam bir inkârda bulunması, örneğin; "suçsuz olduğu"nu açıklaması ya da "olay yerinde bulunmadığı"nı söylemesi de, tam susma kapsamında değerlendirilmelidir. Şüpheli ya da sanığın, olaya ilişki herhangi bir açıklamada bulunmaksızın, kimliğine ve kişisel durumlarına ilişkin bilgileri vermesi durumunda da tam susma söz konusudur.

İLE/VE/||/<>

Şüpheli ya da sanığın, muhakemenin hangi aşamasında olursa olsun, kendine sorulan sorulardan bir kısmını yanıtlayıp, bir kısmını yanıtsız bırakması, kısmî susmadır. Örneğin; şüpheli ya da sanığın, cinayeti işlediğini kabul edip, neden işlediği ya da cinayet aracını nereye sakladığı konusundaki soruları yanıtsız bırakması gibi.

İLE/VE/||/<>

Şüpheli ya sanığın, muhakemenin bir aşamasında, olay hakkında konuşup, başka bir aşamasında susması, geçici susmadır. Örneğin, şüpheli ya da sanık, soruşturma evresinde konuşmuş fakat kovuşturma evresinde susmuşsa ya da soruşturma evresinde susup, kovuşturma evresinde konuşmuşsa, bu, geçici susmadır. )


- SUSMA ile/ve SUSUŞMA


- SUSMAK:
"STRATEJİ" ile/ve/değil/||/<>/< HAK


- SUSMAK ile/ve/<>/değil/yerine DÜŞÜNMEKTE OLDUĞUNU BELİRTMEK


- SUSMAK ile/ve/değil GEREKENİ YAPMAK


- SUSMAK ile/ve/değil/yerine SUSABİLMEK

( Kişi, susuyorsa; ya çok az şey biliyordur ya da çok fazla. )

( [not] TO BE SILENT vs./and ABLE TO BE SILENT
ABLE TO BE SILENT instead of TO BE SILENT )


- SUSMAK ile/ve TEFEKKÜR

( ... İLE/VE Gördüğü şey üzerinden fikrini derinleştirmek. )


- SUSmamayı Mecnun'dan, SUSmayı Leylâ'dan öğren! ve sen de SUS!!!


- SUSMAYALIM! ve/||/<> BEKLEMEYELİM!

( Konuşabilme olanağımız varken. VE/||/<> Değiştirme olanağımız varken. )


- Sustuğunu anımsa ve SUS!!!


- SÜT DİŞLERİ ile/ve/> SÜREKLİ DİŞLER

( İS'ÂR/İSGAR[Ar.]["ga" uzun okunur]: Çocuğun diş çıkarması. )


- SÜT VERMEDE, BEBEK VE ANNE İÇİN:
EMME ile/ve/||/<>/> DUYGU İLİŞKİSİ/AKTARIMI/PAYLAŞIMI

( İlk 3 dakika. İLE/VE/||/<>/> 3 dakikadan sonrası. )


- SÜT ile/ve/<> ŞARAP

( İlim'i simgeler. İLE/VE/<> Aşk'ı simgeler. )


- SÜTUN[Fars.] ile/ve/<> ANTE[Lat.]

( ... İLE/VE/<> Eski Yunan ve Roma mimarlıklarında, bir duvarın köşesinde ya da ucunda yer alan sütun ya da duvar ayağı. )


- ŞUUR ile/ve HÜRMET

( Kur'an'î akıl ile furkanî aklın birliği. İLE/VE ... )


- ŞUÛR ile/ve/||/<>/>/< NUR

( Anlama, anlayış, hissetme, duyma. İLE/VE/||/<>/>/< Işıma, aydınlık/aydınlanma, bilinçlenme. )


- ŞUUR ve/||/<>/< ŞİİR ve/||/<>/< EŞAR

( Sızıntı. )


- SUYA DAYANIKLILIK ile/ve/||/<> SU GEÇİRMEZ/LİK


- SUYUN, GÖVDEDEKİ VE ZİHİNDEKİ:
ARINDIRICILIĞI ve/<> DENGELEYİCİLİĞİ

( Çeşitli ve olası sıkıntı/yoğunluk durumlarında, banyo yapmanın, sıcak suyun ve ılık suyla tamamlamanın etkisinden/katkısından ve özelliğinden her zaman yararlanabilirsiniz... )


- SUYUN:
BUHARLAŞMASI ile/ve/||/<> BİTKİLERCE EMİLMESİ


- SUYUNA GİTMEK ile/ve/<>/değil/yerine AYAK UYDURMAK


- SUYUNA GİTMEK ile/ve/<>/değil/yerine KÖPRÜDEN GEÇENE KADAR, AYIYA, DAYI DEMEK


- SÛZEN-BÂL[Fars.]

( Kanadının tüyleri iğne gibi düz ve dik olan kuş. )


- SÜZGEÇ ile/ve/değil EŞİK


- SÜZMEK ile/ve ELEMEK

( Sıvılarda. İLE/VE Katılarda. )


- SÜZMEK ile/ve TARAMAK


- SÜZÜLEN GÜNEŞ LEKESİ ile/ve PATLAYAN GÜNEŞ LEKESİ


- SWOT:
STRENGTH ve/||/<> WEAKNESS ve/||/<> OPPORTUNITY ve/||/<> THREAT

( Güçlü yönler. VE/||/<> Zayıf yönler. VE/||/<> Fırsatlar. VE/||/<> Tehditler. )


- SYSTEMATICS ile/ve TAXONOMY

( Bitkiler ve hayvanların sınıflandırma işleriyle uğraşan bilim dalı. İLE/VE Doğal bağlantılarına göre bitkileri ve hayvanları çeşitli sınıflara koymakla uğraşan bilim dalı. )


- T'I ve/ile YUNG ve/ile ...

( Madde ve görev. T'I evrensel zihin, madde, şekilsiz, maddi olmayan, algılanamayan. YUNG ise onun görevi. )


- TA PHYSICA
ile/ve/||/<>
TA POIOUMENA
ile/ve/||/<>
TA CHREMATA ile/ve/||/<>TA PRAGMATA
ile/ve/||/<>/<
TA MATHEMATA


- TA'DÂD[Ar. < ADET] (ETMEK)[Ar.] ile/ve/||/<> İHYÂ'[Ar. < HAYÂT] (ETMEK)[Ar.]

( Sayma, sayı. | Birer birer söyleme, sayıp dökme, sayım. İLE/VE/||/<> Diriltme, diriltilme, canlandırma. | Can verircesine iyilik etme, lütfetme. | Yeniden güçlendirme. | Uyandırma, canlandırma, tazelik verme. )


- TA'LİL-İSTİKRÂ ile/ve TAHLİL-TERKİP


- TA'YÎN[< AYN][Ar.] ile/ve NÂN-PÂRE[Fars.]

( Erzak. İLE/VE Ekmek parçası. )


- TAABBÜD ile/ve TEFEKKÜR ile/ve TEVEKKÜL


- TAAHHÜT ile/ve/||/<>/> TEMÎNÂT


- TAALLÜM[< İLM] ile/ve/<> İLİM

( Öğrenme, öğrenilme, okuyarak, ders alarak öğrenme, elde etme. İLE/VE/<> ... )

( Gerekli fakat yeterli değildir. İLE/VE/<> ... )


- TAARRUZ ile/ve/<>/değil/yerine TEYAKKUZ


- TAASSUB ile/ve/değil BİLGİ/DENEYİM EKSİKLİĞİ


- TAAYYÜN ve/> TEŞEKKÜL


- TAB-I MÜSTAKÎM ve/||/<> AKL-I SELÎM


- TABAKA ile/ve/||/<> KATMAN


- TABAN TABANA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAMAMEN


- TÂBİ ile/ve/değil/yerine UYUMLU


- TABİB ile/ve/<>/< ÂLİM

( Âlim olmadan, tabib olamazsınız(olunmaz/dı da).
[Osmanlı dönemindeki öğrenim ve eğitimde geçerliydi. Bugün de, Osmanlı bilgi ve deneyimini önemseyen, derinlikli/kapsamlı tutumunu devam ettiren Amerika'da, tıp ve hukuk bölümünden önce, üniversitede bir bölüm tamamlamış olma gerekliliği/zorunluluğu bulunmaktadır.]
[Umarız, bir gün, bizim öğrenim/eğitim düzenimiz/bilincimiz de aynı çizgiye yüksel(til)ecektir!] )

( İster tabip/hekim, ister hakim/avukat ya da herhangi bir alanda ilerlemek/yürümek ve derinleşmek için, önce, düşünme nedir?, nasıl düşünülür?, kavramlar nasıl tanımlanır, nasıl birbirine eklemlenir? önermeler nasıl kurulur? gibi temel, mantık ve usûl ile ilgili altyapı ve bilgi/ler oluşturulmalıdır ki, daha sonra, esasa ve ayrıntılara geçilebilsin. )


- TABİB ve HABİB


- TABİB ile/ve/değil KEHAL

( Hekim. İLE/VE/DEĞİL Göz hekimi. )


- TABİÎ Kİ ... ile/ve/<> (...) HALİYLE (...)


- TABİÎ Kİ ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİĞİNDEN


- TABİÎ Kİ ile/ve/<> KESİNLİKLE


- TABİÎ Kİ ile/ve KUŞKUSUZ


- TABİÎ Kİ ile/ve/<> MUTLAKA


- TABİÎ ile/ve MANTIKSAL ile/ve AKLÎ


- TABİÎYYUN ile/ve TALİMÎYYUN

( Aristotelesciler. İLE/VE Platoncular. )


- TABİP FİLOZOFLAR ile/ve/||/<> FİLOZOF TABİPLER


- TABİP/TABİB[Ar.] ile/ve/değil ALYENİST[Fr.]

( Hekim. İLE/VE/DEĞİL Deliler hekimi. )


- TÂBİR ile/ve TEVİL


- TABSIRA ve/||/<> MÜNTEHA ve/||/<> MURAHHAS

( Kutbuddin Şirâzi, Sivas'ta Meraga çizgisini devam ettirerek, İslâm tarihinin bu üç en önemli yapıtını çalışmış ve çok önemli kitaplar yayımlamıştır. )


- TABU[Fr. < TABOU] ile/ve/<> TAPU

( Kutsal sayılan bazı insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç. | Tekinsiz. | Yasaklanarak korunan [nesne, sözcük, davranış] İLE Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge. | Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş. )


- TABU[Fr. TABOU < Polinezya dilinden] ile/ve TOTEM


- TABU ile/ve/<> DOGMA


- TAÇ KAPI/LAR ile/ve İMPARATOR KAPISI / ALTIN KAPI

( ... İLE/VE Yedikule'nin iç tarafındadır. )


- TAÇ KAPI ile/ve ÖTEKİ KAPILAR

( Sadece Sultan'ların kullandığı kapı. İLE/VE ... )

( )


- TÂC ile/ve HIRKA


- TAÇ ile/ve KALAK

( ... İLE/VE Gelin tacı. )


- TÂC ile/ve KERREMNÂ TÂCI


- TAÇ ile/ve/<> TAÇYAPRAĞI

( ... İLE/VE/<> Tâcı oluşturan yaprakçıklardan her biri. )


- TAÇLI VİRÜS ile/ve/||/<>/< TAÇSIZ VİRÜS/LER

( Covid 19 İLE/VE/||/<>/< Yaşamımızdaki ve zihnimizdeki çoğu (olası) "sorun". )


- TAD ile/ve/<>/değil KIVAM


- TADI:
ASİT OLAN MEYVELER ile/ve HAFİF ASİT OLAN MEYVELER

( * Portakal - Alkali
* Mandalina - Alkali
* Klementin - Alkali
* Greyfurt - Alkali
* Limon - Alkali
* Nar - Alkali
* Ananas - Alkali
İLE/VE
* Çilek - Alkali
* Domates - Alkali
* Elma - Alkali
* Armut - Alkali
* Şeftali - Alkali
* Üzüm - Alkali
* Kiraz - Alkali
* Kayısı - Asit
* Erik - Asit )

- TADI TATLI OLANLAR
* Hurma - Alkali
* İncir - Alkali
* Tatlı üzüm - Alkali
* Tatlı elma - Alkali
* Muz - Alkali

- YANSIZ MEYVELER
* Karpuz - Alkali
* Kavun - Alkali

- KURUTULMUŞ MEYVELER
* Erik - Asit
* Kayısı - Asit
* Armut - Alkali
* Elma - Alkali
* İncir - Alkali
* Muz (olgunsa) - Alkali

)


- TÂDİLAT ile/ve DEKORASYON


- TÂDİLAT ile/ve TAMİRAT


- TADINI ÇIKARMAK ile/ve SEFASINI SÜRMEK


- TADLANDIRMA/K ve/<> TAÇLANDIRMA/K


- TAFSİL ile/ve İCMÂL


- TAFSÎLÂT[Ar. < TAFSÎL < FASL] ile/ve/< AÇIKLAMA

( ... İLE/VE Etraflıca, uzun uzun açıklamalar. )


- TAHAKKUK ile/ve İLKE

( REALIZATION vs./and PRINCIPLE )


- TAHAKKUK ve/||/<> RUBÛBİYET


- TAHALLÜL ile/ve/> TAHAKKUK


- TAHAMMÜL EDEMEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ALIŞAMAMAK


- TAHAMMÜL ETMEK ile/ve/değil MÜSAMAHA GÖSTERMEK


- TAHAMMÜL ile/ve/değil/yerine/||/<> DİRENÇ/İHTİYÂR

( [not] ENDURANCE vs./and/but/||/<> RESISTANCE
RESISTANCE instead of ENDURANCE )


- TAHAMMÜL ile/ve/<> TESLİMİYET


- TAHAMMÜLÜN/ÜN:
"DÜŞÜKLÜĞÜ" ile/ve/<>/değil YETERSİZLİĞİ


- TAHÂRET[Ar.]/TAHİR ile/ve/||/<>/>/< NEZÂFET[Ar.]/NAZİF

( Fiziksel/gövdesel temizlik. İLE/VE/||/<>/>/< Davranış ve tutumlardaki temizlik, ahlâkî temizlik. )


- TAHAVVÜL[Ar. < HÂL] ile/ve/<> TAGAYYÜR[Ar. < GAYR]

( [değişim] Biçimde/sıfatta. İLE/VE/<> Öz'de/zât'ta. )


- TAHAVVÜL ile/ve TAHVÎL[< HAVL]

( Değişim. | Niteliksel hareket. İLE/VE Değiştirme, değiştirilme, çevirme, döndürme. | Borç senedi, aksiyon. )


- TAHAYYÜL ETMEK ile/ve KIYISINDAN GEÇMEK


- TAHIL ile/ve ALAZA

( ... İLE/VE Dökülen tohumlarla ertesi yıl çıkan tahıl. )


- TAHIL ile/ve/<> GLÜTEN[Lat.]

( ... İLE/VE/<> Katı cisimlerin parçalarını birbirine yapıştıran madde. | Tahıl unlarından, nişasta çıkarıldıktan sonra geri kalan, albüminli madde. )


- TAHIL ile/ve YARMA

( ... İLE/VE İri, gelişigüzel kırılmış tahıl. )


- TAHİN ile/ve/<> PEKMEZ

( ... İLE/VE/<> GÛŞÂB/GÛŞÂN )


- TAHİR[Ar.] ile/ve/||/<> TEZKİYE[Ar.]

( Temiz. İLE/VE/||/<> Temize çıkarma, aklama. | Birinin iyi bir insan olduğunu kendini tanıyanlardan soruşturarak ortaya çıkarma. )


- TAHİR ve/= CATHERINE[< CATHARSIS]


- TÂHİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/</> TAYYİB

( Temiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/ İyi, güzel, hoş. )


- TAHİR ve/ TAYYİB ve/ KUDDÜS ve/ SUBBUH

( Kirlerden. VE Ayıplardan. VE Kalpten. VE Nefsten. )

( SUBBUH: Yüzmek. )


- TAHKİK[< HAKK] ile/ve/<>/> TAHRİR ile/ve/<>/> TAKRİR ile/ve/<>/> TAKRİB ile/ve/<>/> TÂLİM ile/ve/<>/> TEDKİK

( Doğru olup olmadığını araştırma. | Kanıt ile bilmek. [Mantıksal ve felsefi alan.] İLE/VE/<>/> İlgisi olmayanları bilmek. İLE/VE/<>/> Kanıtların iç tutarlılığı araştırma. İLE/VE/<>/> Kanıt ile sonuç arasındaki tutarlılığı araştırma. İLE/VE/<>/> Öğrenme. İLE/VE/<>/> Kanıtlamayı bilmek. )


- TAHKİK ile/ve/||/<>/> TAHRİK


- TAHKİK ile/ve/||/<> TETKİK

( Soruşturma. İLE/VE/||/<> İnceleme. | Araştırma. )


- TAHKİR ile/ve/> TAHRİK

( Aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma. İLE/VE/> Eşeysel isteği, duyguları uyandırma, artırma. | Bir kişiyi, kötü bir iş yapması için harekete geçirme, kışkırtma. | Yola çıkarma, hareket ettirme, kımıldatma. )


- TAHLİL ile/ve TERKİB


- TAHLİYE ile/ve/||/<> BERAAT


- TAHMİN ile/ve/değil/yerine GÖRÜŞ

( [not] TO GUESS vs./and/but OPINION
OPINION instead of TO GUESS )


- TAHMİN ile/ve/değil/yerine ÖNGÖRÜ

( [not] TO GUESS vs./and/but FORSIGHT
FORSIGHT instead of TO GUESS )


- TAHMİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAHAMMÜL


- TAHMİN ile/ve/değil TEMENNİ/DİLEK


- TAHMİN ile/ve/değil ZAN

( [not] TO GUESS/ESTIMATE vs./and/but SUPPOSITION/TO SURMISE )


- TAHRİR DEFTER(LER)İ ile/ve/<> TEMETTUAT DEFTER(LER)İ


- TAHSİL ve MEŞK

( Bu ilim, tahsil olunmakla tahsil edilir. )

( Zâhiri tahsil, kişiyi, övünce götürür. Övünç de gurura düşürür. )

( Asıl tahsil, düşmekten kurtulmaktır. )

( Kişi, öyle bir şey tahsil etmeli ki, onu tebdîle, kimsenin gücü yetmesin. )


- TAHSİLDAR ile/ve/||/<> KUL OĞLANI

( ... İLE/VE/||/<> Vergi toplayan belediye tahsildarı. )


- TAHSİS (ETMEK) ile/ve/değil/<> TESİS (ETMEK)


- TAHTA KAŞIK'TA:
ŞİMŞİR ile/ve/değil/yerine SANDAL AĞACINDAN


- TÂKA ile/ve VASİSTAS[Alm.]

( Tavana yakın ufak pencere. İLE/VE Pencere ya da kapının üst yanında bulunan ve havanın değişimine yarayan, üstten açılır kapanır bölüm. )


- TAKDİR EDİLMEK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAŞILMAK


- TAKDİR ETMEK ile/ve/<> SEVME(ME)K

( Sevmeyebilirsiniz fakat takdir edebilirsiniz![/etmelisinizdir!] )

( TO APPRECIATE vs./and/<> (NOT) TO LOVE )


- TAKDÎR-İ SEMEN ile/ve/||/<> TAYÎN-İ SEMEN

( Değer biçme. İLE/VE/||/<> Değerini belirtme. )


- TAKDİR[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GERİBİLDİRİM


- TAKDİR ile/ve DEĞERLENDİRME

( APPRECIATION vs./and EVALUATION )


- TAKDİR ile/ve DESTEK

( APPRECIATION vs./and SUPPORT )


- TAKDİR ile/ve KUDRET ile/ve MAKDUR ile/ve KADER


- TAKDİR ile/ve/<> TALTİF


- TAKDİR ile/ve/||/<> TASARRUF


- TAKDİR ile/ve TAYİN


- TAKDİR ile/ve/||/<> TEBRİK ile/ve/||/<> TALTİF


- TAKDİR ile/ve/değil/< TEDBİR[< DÜBÛR/DÜBR]

( Tedbir, takdirin parçasıdır. )


- TAKDİR ile/ve/<> TEŞHİS


- TAKILMA ile/ve TIKANMA ile/ve TUTUKLUK | ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İKİLEM


- TAKILMA ile/ve/||/<> BÜYÜTME

( image )


- TAKILMA ile/ve/||/<> KAFAYI BOZMA


- TAKILMAK ile/ve/değil/yerine BAĞLANMAK


- TAKILMAK ile/ve SATAŞMAK


- TAKILMAK ile/ve SENDELEMEK


- TAKIMYILDIZI:
GÜNEY ile/ve/||/<> KUZEY


- TAKINTI OBSESYON ile/ve/> SİNİRCE TAASSUB NEVROZ ile/ve/> ÇILDIRI/PSİKOZ


- TAKINTI ile/ve/değil BÂTIL İNANÇ


- TAKINTI ile/ve/<> BEKLENTİ


- TAKINTI ile/ve/değil/yerine BİLGİ


- TAKINTI ile/ve/değil/yerine DÜŞKÜNLÜK


- TAKINTI ile/ve SAPLANTI

( Takıntı, var olmayan ikiliği her yerde görmekte direnen zihninizdedir. )

( MONOMANİ: Zihnin tek bir şeye takılıp kalması biçimindeki akıl dengesizliği. )

( The catch is in your mind, which insists on seeing duality where there is none. )

( CATCH vs./and OBSESSION )


- TAKİPÇİ ile/ve TAKLİTÇİ


- TAKİPSİZLİK ile/ve/||/<>/> BERAAT


- TAKLA/K ile/ve/||/<> PERENDE[Fars.]

( Elleri yere koyduktan sonra ayakları kaldırıp gövdeyi üstten aşırtarak öne ya da arkaya yapılan dönme hareketi. | Otomobil, kamyon vb. devrilip yuvarlanma. | Uçak, güvercin vb.nin uzunlamasına ya da yanlamasına dönme hareketi. İLE/VE/||/<> Havada çark gibi dönerek atılan takla. )


- TAKLİT ETMEK ile/ve/değil/yerine DEVAM ETTİRMEK

( COPYING vs. TO MAINTAIN/SUSTAIN
TO TAKE INTO CONSIDERATION instead of COPYING )


- TAKLİT ETMEK ile/ve/değil/yerine/<> ÖRNEK ALMAK


- TAKLİT:
(SADECE/BİR) DAVRANIŞ ile/ve/değil/||/<>/< KİMLİĞİNİ BULMA (ÇABASI)


- TAKLİT[Ar.] ile/ve/<> TAGŞÎŞ[Ar.]


- TAKLİT ile/ve/||/<> AKTARIM ile/ve/||/<> KALIT/MİRAS


- TAKLİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AYNALAMA


- TAKLİT ile/ve/<> İTAAT


- TAKLİT ile/ve/değil TAKİP

( [not] COPYING vs./and/but FOLLOW-UP )


- TAKLİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TEKRAR


- TAKLİT ve/<>/= TEZAD


- TAKMA AD/MAHLAS/MÜSTEÂR[Ar. < ÂRİYYET]/NICK NAME[İng.] ile/ve AYANÎ

( ... İLE/VE Divan Şiiri'nde takma ad. )


- TAKSÎM'DE:
AKLÎ ile/ve İSTİKRAÎ


- taksîm[< kısm] ile/ve/değil/<> Taksim

( [mat.] Bölme, parçalara ayırma. | Bölüm. | Bölü. İLE/VE/DEĞİL/<> İstanbul'un ve Gezi Parkı'mızın merkezi, değerlerimizin simgesi. [Her yer Taksim! Her yer diriliş!] )


- TAKSİM ile/ve BEYOĞLU


- TAKSÎM ile/ve/||/<>/> TAKSİT


- TAKSİM ile/ve/||/<>/> TASNİF ile/ve/||/<>/> TAKDİM

( Böl[ümle]mek. İLE/VE/||/<>/> Sınıflandırmak. İLE/VE/||/<>/> Sunmak. )


- TAKSİM ile/ve/||/<>/> TASNİF ile/ve/||/<>/> TERTİP

( Tüm tasnifler, aklîdir. Çünkü, doğada, tasnif[sınıflandırma] diye bir şey yoktur/olmaz. )


- TAKTİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAKLAŞIM


- TAKUNYA[Yun. TAKOUNI] ile/ve NALIN[Ar.]

( Tahta terlik. İLE/VE Takunyanın yüksek olanı. )

( [kökeni/etimolojisi] Tiyatrolarda giyilen üstten bağlı tahta ayakkabı. Anadolu Türkçesi'ne, Anadolu'da konuşulan, Rumca'dan halk söyleyişiyle geçmiştir. )

( SANDALE DE BOIS avec/et ... )

( HOLZPANTOFFEL(ağaç terlik) mit/und ... )

( SOCCULUS(< SOCCUS) cum/et ... )

( ZOCCOLO con/e ... )


- TAKVÂ[Ar. < VİKAYE] ile/ve VERA'[Ar.] ile/ve ZÜHD

( Sakınma - Korunma - Ümit. İLE/VE Şüpheliyi uzakta tutmak. İLE/VE Şüpheli olma olasılığı ile mübâhların çoğunu terk etmek. )

( Haramlardan sakınma/ittikâ. İLE/VE Şüphelilerden sakınma/ittikâ. İLE/VE Mübâhları terk. )

( Tevâzû. İLE/VE Mahviyet. İLE/VE ... )

( Dinin yasak ettiği şeylerden kaçınma. | Belirli olan şeyin yanından geçmemek. | Günahlara direnç kazanmak. İLE Haramdan kaçınma. )

( TAKVA: Yolculuk azığı. )


- TAKYON ile/ve/<> FOTON

( TAKYOFOTON )


- TALAK:
1 ile/ve/||/<>/> 2 ile/ve/||/<>/> 3


- TALAŞ ile/ve REZE

( Testere ile biçilen ya da rende, matkap, törpü vb. araçlarla işlenen bir şeyden dökülen odun kırıntıları. İLE/VE İnce talaş. )


- TALEBE ile/ve/||/<> FUKAHA


- TALENT[Yun. TALANTON] ile/ve/> STATER

( 26 kg. İLE/VE/> Para birimi Talent'ten üç mina daha ağır yapılarak, aradaki fark ağırlık talenti'nin birimlerine paylaştırılmıştır. Bu birim stater'dir. [873,2 gram] ve eski sikkeye yani 'Didrahmi'ye denk sayılacak bir ağırlık birimidir, ayrıca askatları vardır. )

( Atina'da alışverişte kullanılan Talent 36,39 kilogramdı. Para birimi olarak ağırlığı ise 25,92 kilogramdı. Talanton'un altmışta biri de mİna'ydı.[436,60 gram]. )


- TALEP ETMEK ile/ve MAHKÛM OLMAK


- TALEP ile/ve/<> RAĞBET


- TALEP ile/ve SUAL

( REQUEST vs./and TO ASK )


- TÂLİB ile/ve ŞÂRİ

( ... İLE/VE Bir ilme başlayan. )

( Mantık ilmini tasavvur etmezsen, mutlak belirsizin(mechûlün) tâlibi olursun! )


- TÂLİB ile/ve ŞÂRİ

( ... İLE/VE Bir ilme başlayan. )


- TÂLİB ile/ve/||/<>/>/< TÂBİ


- TALİH ile/ve/= TA'Lİ(İKİNCİL)


- TALİHSİZ ile/ve/||/<>/> TARİFSİZ


- TÂLİK ile/ve/||/<> SÜLÜS(CELÎ) ile/ve/||/<> RİKÂ ile/ve/||/<> NESİH

( XIV. yy. sonlarında ve XV. yüzyıl başlarında, Anadolu'da. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> XIX. yüzyıl başlarında. İLE/VE/||/<> Kur'ân-ı Kerîm'de. )


- TÂLİM MÜRŞİDİ ve TARİKAT MÜRŞİDİ ile/ve/değil/yerine/> SOHBET MÜRŞİDİ

( Mürşit, mürşitten kurtulmak içindir. )


- TALİMAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TALEP


- TÂLİMGÂH ile/ve/<> TÂLİMHÂNE

( Çeşitli uzmanlık dallarına gerekli olan uzman, öğretici vb.ni yetiştirmek amacıyla uygulamalı olarak eğitim ve öğretim vermek için oluşturulmuş askerî kuruluş. İLE/VE/<> Eğitim/alıştırma alanı. )


- TALİP[< TALEP] ile/ve/||/<>/> TALİM


- TAM AYRI TUTMA/İSTİSNA ile/ve/||/<>/> BÖLÜMSEL/KISMÎ AYRI TUTMA/İSTİSNA


- TAM GÖLGE ile/ve ALA GÖLGE


- TAM İFADE/MESAJ ile/ve EKSİKLİ İFADE/MESAJ ile/ve META İFADE/MESAJ

( Gözlem. Düşünce. Duygu. İstek. Sınır/Sonuç. )


- TAM MÜREKKEB ile/ve TAM OLMAYAN MÜREKKEB

( Haber | İnşa İLE/VE ... )

( Doğru ve yanlışa olasılığı olanlar.[tam haber tümceleridir!] İLE/VE ... )


- TAM OLAN SÖZ ile/ve TAM OLMAYAN SÖZ

( el-KAVLU'T-TÂM ile/ve el_KAVLU ĞAYRU'T-TÂM )

( FÂRÂBÎ )


- TAM ZİNCİR ile/ve EKSİK ZİNCİR


- TAM, DOĞRU VE DÜZENLİ YAZMAK ile/ve VURGULU KONUŞMAK


- TAM/LIK ile/ve/değil/yerine YETERLİ/LİK


- TAM ile/ve/değil/||/<>/< AÇIK/NET


- TAMAMLA(N)MAK ile/ve/<> BÜTÜNLE(N)MEK


- TAMAMLAMAK ile/ve/değil/<> SÜSLEMEK


- TAMAMLANMA İSTEĞİ ve/||/<> EKSİKLİKTEN UZAKLAŞMA İSTEĞİ


- TAMAMLANMAZLIK ve/||/<> GÖDEL


- TAMAMLAYICI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DESTEKLEYİCİ


- TAMBUR[Ar. TANBÛR]/PANTUR[Sümerce] ile/ve YAYLI TAMBUR

( Türk müziğinin piyanosu olarak kabul görür. Havanın sıcak, soğuk ya da nemli oluşuna göre çıkardığı ses değişebilir. İLE/VE ... )


- TAMGALARDA:
ON ve/||/<> OK

( Evren, varoluş. VE/||/<> İnsan. )


- TAMİLLER ile/ve/<>/>< SEYLAN'LILAR

( Hindistan'ın güneyinden Sri Lanka'ya göç eden ilk Tamiller ve Seylan'lılar, yıllar boyunca birbiriyle savaşmışlar. Sri Lanka'nın tarihte yerini alması ise, III. yüzyılda, başkenti Anuradhapura'dan, Buda felsefesini yayan ve bütün adayı denetimi altına alan Kral Tissa ile gerçekleşmiştir. Tamiller ile girişilen çatışmalarda, Seylan'lılar galip gelmiştir. Monarşi, dinin yayılmasını kolaylaştırmış, ülkeyi geliştirmiş, anıtlar, tapınaklar ve sulama düzenekleri kurulmuştur.

XIII. yüzyıldan sonra, sulama düzeni kötüleştiği ve azınlıkta kalan Tamiller, gittikçe daha fazla baskı yaptığından dolayı, ada halkı, başkenti sürekli değiştirmiş ve adanın güneyine çekilmek zorunda kalmıştır.

Sri Lanka adası, tarihi boyunca işgalcilerin, Portekiz'li, Hollanda'lı ve İngilizler'in akınına uğramış. Uzun yıllar, İngiltere'ye bağlı bir sömürge olarak kalmış. XIX. yüzyılda alevlenen milliyetçilik hareketleri sonucu, Hindistan'ın paralelinde, 1947 yılında, herhangi bir çatışmaya girmeden bağımsız devlet olmuştur. )

( Sri Lanka'nın yakın tarihinde önemli bir yeri olan Dias Bandaranaike, 1951 yılında, "Sri Lanka Özgürlük Partisi"ni kurarak iktidara gelmiştir. Sinhali milliyetçiliğini ve Budizm'i savunan sosyalist çizgide bir siyaset süren Bandaranaike, ülkesinin resmî dilini, İngilizce'den Sinhali diline çevirmiştir.

[1959 yılında bir suikasta kurban gidince, dul eşi Sirimavo Bandaranaike, iktidarı devralmış ve eşinin siyasetini devam ettirmiştir. 1994 yılına kadar ve dünyanın ilk kadın önderi olarak Sri Lanka'yı yönetmiştir.] )


- TAMİR ETMEK ile/ve/değil/yerine YENİDEN YAPILANDIRMA


- TAMLAMA ile/ve/değil/||/<>/< ÖNERME


- TAMLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIMLAMA


- TAMTAKIR ve/||/<>/= BOMBOŞ

( İçinde bulunması gereken şeylerden hiçbiri bulunmayan, bomboş. )


- TAN/AYDINLIK/IŞTIN:
GEÇİCİ ile/ve/<> GERÇEK

( Tan yerinde, gün doğmadan beliren, sonradan kaybolan, geçici aydınlık/tan, yalancı tan. İLE/VE/<> Tan yerinde, gün doğuncaya kadar süren kesintisiz aydınlık. )

( FECR-İ KÂZİB ile/ve/<> FECR-İ SÂDIK )


- TANBURÎ CEMİL BEY ile/ve/||/<> ŞERİF MUHİDDİN TARGAN


- TANE/ADET[Ar. < ADED] ile/ve/||/<> KAT ile/ve/||/<> KEZ/KERE[Ar. < KERRE]

( Nesnelerdeki niceliği/sayıyı gösterir. İLE/VE/||/<> Yukarı doğru yineleme/tekrar. İLE/VE/||/<> Eylemlerdeki niceliği/sayıyı ve yana doğru yinelemeyi/tekrarı gösterir. )


- TANE ile/ve/değil/=/||/<>/> DÂNE[Fars.]

( Herhangi bir sayıda olan şey, adet. | Bazı bitkilerin tohumu. | Çekirdekli küçük meyve. )


- TANI! ve/<> UYUMLU OL! ve/<> MUTLU YAŞA!

( RECOGNIZE! and/<> BE HARMONIOUS! and/<> LIVE HAPPY! )


- TANI(N)MAK ile/ve TANI(N)MAK

( Bilmek/bilinmek. İLE/VE Kabul etmek/edilmek. )


- TANIDIK MASA ile/ve/||/<> BİLİMSEL MASA

( Kalıcı, sürekli. İLE/VE/||/<> Boşluk. )

( bkz. EDDINGTON )


- TANIK/ŞAHİT ile/ve/değil GÖZLEMCİ


- TANIKLIK ile/ve/||/<> İÇ TANIKLIK ile/ve/||/<> GELİŞTİRİCİ TANIKLIK


- TANIKLIK ile/ve UZLAŞIM

( WITNESS vs./and TO COMPROMISE )


- TANIM'DA:
RESİM ile/ve/<> HAD/D

( Bir bilgiyi/ilmi, amacı ile tanımlama. İLE/VE/<> Bir bilgiyi/ilmi, konusu ile tanımlama. )

( DESCRIPTION vs./and/<> DEFINITION )


- TANIM ile/ve/<> BELİT/AKSİYOM

( Tanım, belit oluşturabilmelidir![oluşturacak nitelikte/yapıda olmalıdır!][tartışma ya da acaba sorusu oluşturmayacak kesinliğe yakın bir yapıda/sağlamlıkta/derinlikte!] )

( DEFINITION vs./and/<> AXIOM )


- TANIM ile/ve BELİT/AKSİYOM/MÜSELLEMÂT

( ... İLE/VE Geriye götürülemeyen ilke. )

( DEFINITION vs./and AXIOM )


- TANIM ile/ve/||/<> BİLGİ

( Kavranılanlar[durumlar/olgular] için geçerli olan. [Kavramaya hizmet edenler için.] İLE/VE/||/<> Nesneler için geçerli olan. )


- TANIM ile/ve/değil/||/<>/< DURUM


- TANIM ile/ve/||/<>/> DURUM


- TANIM ile/ve/değil EŞİK


- TANIM ile/ve/||/<> GÖSTERGE


- TANIM ile/ve/=/<> HADD


- TANIM ile/ve/<> İSPAT/İSBAT

( DEFINITION vs./and/<> TO PROVE )


- TANIM ile/ve KANIT

( DEFINITION vs./and PROOF )


- TANIM ile/ve/||/<> KURAL


- TANIM ile/ve/<> NEDEN

( Tanım, nedene giden, en kısa yoldur. )

( DEFINITION vs./and/<> CAUSE/REASON )


- TANIM ile/ve/<> ÖRNEK

( Örnekte/benzetmede, hata olmaz/olmamalıdır! [Teşbihte, hata olmaz!] )

( Yanlış örnek, örnek değildir! [Su-i misal, misal teşkil etmez!] )

( DEFINITION vs./and/<> SAMPLE/EXAMPLE/MODEL/TYPE/PATTERN )


- TANIM ile/ve/||/<>/< TANIMIN TANIMI

( Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme ya da açıklama. İLE/VE/||/<>/< Her parçasını içinde barındırabilen/birleştiren, dışında kalanlara engel olan.[Efrâdını câmî, ağyârını mânî.] )


- TANIM ile/ve/<> TUTARLILIK

( Tanım, tutarlılığı taşıyabilmelidir/sürdürebilmelidir! )

( DEFINITION vs./and/<> CONSISTENCE )


- TANIM ile/ve/=/||/<>/< ÜÇLEME


- TANIMA:
ERKEK ve/||/<> KADIN ve/||/<> ÇOCUK ve/||/<> KARDEŞ ve/||/<> ARKADAŞ ve/||/<> DOST

( Toklukta. VE/||/<> Yoklukta. VE/||/<> Yaşlılıkta. VE/||/<> Mirasta. VE/||/<> Yolculukta. VE/||/<> Zor durumda. [GÖRÜLÜR / BELİRLİ/BELİRGİN OLUR] )


- TANIMA:
YETKİN BİLME ile/ve/||/<> YETERİNCE BİLME


- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA

( Tanıma, size verilen bir uyarıcıyla daha önce karşılaşıp karşılaşmadığınıza karar vermenizi gerektirir. )

( Tanıma durumunda daha fazla sayıda ara-bul-geriye getir ipucu bulunduğundan, belleğiniz ipuclarının hepsini ya da birçoğunu kullanır ve sizi anımsama olayına götürür. )

( Ne kadar çok ara-bul-geriye getir ipucu varsa, anımsama da o derece iyi olur. )

( Anımsamayla ilgili araştırmalarda, ara-bul-geriye getir ipucları kaybolmasının, anımsayamama olayının en belirli başlı nedenlerinden biri olduğunu gösterir. )

( Kodlama sırasında kullanılan örgütleme düzeni, ara-bul-geriye getir anında ipucu olarak kullanılır. )

( Örgütleme düzenini, büyüdüğünüz ve iyi bildiğiniz bir mahalleye benzetebiliriz. Kodlama sırasında bu mahallenin belirli sokaklarını ve bu sokaklarda daha önceden bildiğiniz evleri ziyaret eder ve size verilen, yeni bilgileri bu evlere bırakırsınız. Sizden bilgiler yeniden geri istendiğinde, başka bir deyişle anımsama sırasında, yerlerini çok iyi bildiğiniz evleri yeniden sırayla ziyaret eder ve bırakmış olduğunuz bilgilere ulaşırsınız. )

( Her olay bir bağlam içinde oluşur. Öğrenme anındaki bağlam, anımsama anındaki bağlama ne kadar benzerse, anımsama o kadar kolay olur. -örnek ise- Sınav ortamına benzer bir ortamda bilgi öğrenilirse, sınavda anımsanması daha kolay olur. Neşeliyken öğrendiğiniz bir şiiri, üzüntülü bir hal içindeyken anımsamanız zorlaşır. Hüzünlü bir ortamda öğrenilen bilgiler hüzünlü bir ortamda; sevinçli ve mutlu bir haldeyken öğrenilen bilgiler ya da meydana gelen olaylar sevinçli ve mutlu durumlarda daha kolay anımsanır. )

( Anımsanması istenen şeyleri örgütleyerek ara-bul-geriye getir ipucunun verimliliği artırılabilir. )

( CODING vs./and/<> STORAGE vs./and/<> RETRIEVAL )


- TANIMAK:
KENDİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİNDEKİNİ

( Sen, sende ve sana emânetsin. )

( [not] THE SELF vs./and/but WHICH YOU HAVE IN SELF
WHICH YOU HAVE IN SELF instead of THE SELF )


- TANIMAK ile/ve/||/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/||/<> BAŞKASINI TANIMAK

( ... İLE/VE/||/<> Aydınlatır. İLE/VE/||/<> Bilgilendirir. )

( Kişi, iç âlemini, (başka bir) insanda görür. )

( Ancak, kendini düşünmeyi, kendini düşünmenin konusu kılabilme anlayışı olanlar, kendilerini tanımaya başlayabilirler ve susabilmekle yükümlülerdir. )

( TO RECOGNIZE vs./and/<> TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO RECOGNIZE THE SOMEONE )


- TANIMAK ile/ve/değil DUYMUŞ/HABERDAR OLMAK


- TANIMAK ile/ve/<> GÜVENMEK


- TANIMAK ve/<> KİMLİK VERMEK


- TANIMAK ile/ve TANIMLAMAK

( TO RECOGNIZE vs./and TO DEFINE )

( REN ile/ve ... )


- TANIMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIYANI(ZİHNİ) TANIMAK


- TANIMLAMA ile/ve/<> ÖLÇÜ

( TO DEFINE vs./and/<> MEASURE )


- TANIMLAMA ile/ve/<> SINIRLAMA

( Sınırlama doğal olmalıdır. Durumun ve kişinin kendinin koyduğu kısıtlamalar fazla sıkı ya da fazla gevşek olduğu takdirde söz edilen doğallık duygusu hissedilemez. )

( TO DEFINE vs./and/<> LIMITING )


- TANIMLAMA ile/ve/> TAMAMLAMA

( TO DEFINE vs./and/> TO COMPLETE )


- TANIMLAMAK ile/ve/||/<>/> KONUMLANDIRMAK


- TANIMLAMAK ile/ve/<> NİTELEMEK


- TANIMLAYAN ile/ve/değil/yerine TANIYAN


- TANIMLAYICI ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI


- TANINMIŞ/BİLİNMİŞ MELÂMET NEŞELİ ile/ve/değil/yerine TANINMAMIŞ/BİLİNMEYEN MELÂMET NEŞELİ


- TANINMIŞ/LIK ile/ve/<>/değil VAZGEÇİLEMEZ/LİK


- TANIŞIKLIK ve/||/> İLİŞKİ:
YÜZ YÜZE ve/<> YAN YANA ve/<> SIRT SIRTA

( İlişkiler, yüz yüze başlar, yan yana gelerek pekiştirilir, sırt sırta vererek devam ettirilir. )


- TANIŞIKLIK ile/ve/> GÖRÜŞME


- TANIŞIKLIK ve/<> GÜVEN


- TANITIM ile/ve/değil/<> MERAKLANDIRMA

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Tanınmışların/ünlülerin yeniliklerinde. )


- TANITLAMA ile/ve/||/<> ÇIKARSAMA

( Matematikte. İLE/VE/||/<> Doğada. )


- TANITLAMA ile/ve/||/<> TANITLAMAK

( Tanıtlamak işi, ispatlama. | Öne sürülen bir iddianın doğruluğunu mantıksal yöntemle gösterme. İLE/VE/||/<> Bir iddianın gerçekliğini inkâr edilmeyecek bir kesinlikle göstermek, ispatlamak. | Muhakeme etme yoluyla ya da tanık göstererek bir şeyin doğruluğunu ortaya koymak. )


- TANITLAMA ile/ve/||/<> TEMELLENDİRME


- TANITMA ile/ve/değil/yerine TAKDİM ETMEK


- TANITMA ile/ve/<> YAYGINLAŞTIRMA


- TANRI APOLLON'A BAĞLANAN SANATLAR
ile/ve/||/<>/>
TANRI DIANISOS'A BAĞLANAN SANATLAR

( Plastik sanatlar. İLE/VE/||/<>/> Şiir, müzik, dans. )

( Birey. İLE/VE/||/<>/> Birleşme. )


- TANRI OLMAK ile/ve TANRININ BAKIŞ AÇISINDA KONUMLANMAK


- TANRI:
NOUS ve/||/<>/> LOGOS'UN, AŞKINSAL BİRLİĞİ


- TANRI'YI İDRAK ile/ve TANRI'YA İMAN ile/ve TANRI'YI FARK ETME

( Taabbüd/ibâdet ile. İLE/VE Düşünme/tefekkür ile. İLE/VE Dilde/zihinde tekrar, zikr ile. )


- TANRI/ALLAH:
FERDİYET/BİREYSELLİK ve/> CEMÂL/ESTETİK


- TANRI/SAL ile/ve/değil KUT/SAL


- TANRI/SALLIK / TANRI/LAR ile/ve/<> DEĞİŞMEZ(LİK)LER


- TANRI ile/ve EN ÜSTÜN BİLİNÇ


- TANRI ve/<> KELÂM ve/<> HAYAT


- TANRI ile/ve KÜLTÜR


- TANRI ile/ve KUTSAL

( TANRI: Özneye yapılan yatırım. )


- TANRI ile/ve ÖZVARLIK


- TANRI ile/ve/değil TANRI ANLAYIŞI


- TANRILAR ile/ve/||/<> TANRIÇALAR

( )


- TANRININ EMRİ ile/ve/değil/= HAKİKATİN CÂZİBESİ


- TANRININ YABANCILAŞMASI ile/ve TANRININ KENDİNE DÖNMESİ

( Doğa. İLE/VE İnsan. )


- TANRISAL GÖRÜ ile/ve/değil ORTAK AKIL


- TANRISAL KRALLIK ile/ve DÜNYEVÎ KRALLIK


- TANRISAL ile/ve/değil/<> TÜMEL


- TANSİYON ile/ve/||/<> GÖVDE ISISI

( 50 - 100[küçük] | 100 - 140[büyük] İLE/VE/||/<> 36.5 )


- TANZİMAT FERMANI ile/ve/||/<>/> ISLÂHAT FERMANI

( 03 Kasım 1839 İLE/VE/||/<>/> 18 Şubat 1856 )


- TAPİ ile/ve PATA


- TAPINAK/MÂBED[Ar.] ile/ve/değil/||/<>/>/< BETİKLİK/KÜTÜPHANE


- TAPINAK ile/ve/değil DEPO


- TAPINAKLARDA:
GÖBEKLİTEPE ve/||/<> NEVALİ-ÇORİ ve/||/<> JERF EL AHMAR ve/||/<> ARKAİM ve/||/<> GİLGAL ve/||/<> MALTA ADASI ve/||/<> CUICUILCO ve/||/<> KURGANLAR ve/||/<> SOLOVETSY ADALARI ve/||/<> STONEHENGE ve/||/<> AVEBURRY ve/||/<> CASTLERIGG ve/||/<> NEWGRANGE

( Urfa'da. VE/||/<> Urfa'da. VE/||/<> Suriye'de. VE/||/<> Rusya'da[Kazakistan'ın kuzeyinde]. VE/||/<> Golan tepelerinde.[İsrail'in doğusu] VE/||/<> Malta'da. VE/||/<> Meksika'da. VE/||/<> Altay Dağları'nda. VE/||/<> Rusya'da. VE/||/<> İngiltere'de VE/||/<> İngiltere'de VE/||/<> İngiltere'de VE/||/<> İrlanda'da. )


- TAPINCA/PUT[Fars. < BUT]/İDOLE[Fr.]:
SOY ile/ve/||/<> MAĞARA ile/ve/||/<> ÇARŞI ile/ve/||/<> TİYATRO

( bkz. Francis Bacon )

( IDOLA TRIBUS avec IDOLA SPECUS avec IDOLA FORI avec IDOLA THEATRI )


- TAPINMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "TUTUNMA"


- TAPINMA ile/ve/<>/> ADANMA

( Dinde. İLE/VE/<>/> Sanatta. )


- TAPINMA ile/ve/değil/||/<>/< BAĞIMLILIK


- TAPINMA ile/ve/<> ÖZDEŞLEŞME


- TAPMAK:
GENELLEME ve/ya da/<> İNDİRGEME ve/ya da/<> ÖZDEŞLEŞTİRME


- TAPMAK ile/ve/değil/<> ÖZDEŞLEŞMEK

( TO ADORE vs./and/<> TO IDENTIFY )


- TAPU:
MAVİ ile/ve/||/<> PEMBE

( Ortada bir arsa olduğunu fakat üzerinde bir yapının bulunmadığını tanımlar. Ayrıca, yapının inşaatına yeni başlandığını da simgeler. Kat mülkiyetine geçilmediğini tanımlar. İLE/VE/||/<> Mülke ait inşaat işlerinin bitmesinden sonra projede onaylı olan bağımsız alanların yer aldığını, mülkün kullanım alanlarını ve aynı zamanda belirli payların olduğunu gösterir. Kat mülkiyeti alınmış yapılar için verilir. )


- TAPU ile/ve/||/<>/< KADASTRO[Fr. < CADASTRE]

( Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge. | Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş. İLE/VE/||/<>/< Bir ülkedeki her çeşit arazi ve mülk yerinin, alanının, sınırlarının ve değerlerinin devlet eliyle belirlenip plana bağlanması. )


- TAR'DA:
KAFKAS ile/ve ŞİRAZ

( Gövdesi, dut ağacıdan ve tek parçadır. Sapı ceviz ağacındandır. İLE/VE ... )

( TAR )


- TAR'IN TELLERİNDE:
AĞ TEL ile/ve SARI TEL ile/ve KÖK TEL ile/ve BAM TELİ ile/ve 1. ÇİFT ZENG TELİ ile/ve 2. ÇİFT ZENG TELİ

( [orta oktav] Do İLE/VE [orta oktav] Sol İLE/VE [-1. oktav] Do İLE/VE [-2. oktav] Sol İLE/VE [+2. oktav] Sol İLE/VE [+2. oktav] Do )

( Suyu simgeler. [Su gibi akıcıdır.] İLE/VE Ateşi simgeler. [Ateş gibi yakıcıdır.] İLE/VE Toprağı simgeler. [Toprak gibi sabitleyicidir.] İLE/VE Kararlılık duygusu ve mutmainlik sağlar/sunar. İLE/VE 1. ve 2. çift zeng telleri, coşku, özgürlük ve rahatlama duygusu sağlar/sunar. )

( Sayın Nevcivan Özel'in Facebook sayfası için burayı tıklayınız...
[Katkıları için teşekkür eder, tüm çalışmalarında başarılarının devamını dileriz!]

)

( TAR )


- TARAF OLMAK ile/ve TARAF TUTMAK


- TARAF/TAR ile/ve YANDAŞ


- TARAFLILIK ile/ve YANILGI

( SIDED vs./and ILLUSION )


- TARAFSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/>/< DÜRÜST OLMAK

( Dürüstlük, bizi gerçeğe götürecektir. )

( Tek yükümlülüğümüz, kendimize karşı dürüst olmaktır. )

( Dürüstlük ve arınmışlık, engelleri kaldırır. )

( Kişi, kendi tarihiyle uğraşırken, kendi mânevî dünyasıyla, anlam dünyasıyla uğraştığından dolayı tarafsız kalamaz; bu, kişinin doğasına aykırıdır fakat dürüst olabilir. )

( Integrity will take you to reality.
Integrity and purity remove the obstacles. )

( Dürüst olup olmadığınızı, size, sizden başka kim söyleyebilir? )

( Bazı konularda ve ayrıntılarında tarafsız olamayabiliriz fakat (daha) dürüst olabiliriz. )

( TO BE HONEST vs./and/||/<>/>/< TO BE NEUTRAL )


- TARAFTA/LIK ile/ve/değil/yerine ETRAFTA/LIK


- TARAFTA/LIK ile/ve/değil/yerine ETRAFTA/LIK


- TARAFTAR OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TAVIR ALMAK


- TARAMA ve/||/<>/> TANIMA


- TARAŞ ile/ve/||/<> TARAŞLAMAK

( Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden toplanan üründen artakalanlar. İLE/VE/||/<> Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden kaldırılan üründen artakalanları toplamak. )


- TARÇIN ve/||/<> KİMYON

( Şekerin etkisini azaltmaya ve gövdedeki dengeyi sağlamaya yarar. VE/||/<> Bakliyatların sindirimini kolaylaştırıcı etkisi/katkısı vardır. )


- TARDION ile/ve FOTON/LUXON ile/ve TACHION

( Işık hızı altı. İLE/VE Işık hızı üstü/ötesi. )


- TARİF EDİLEMEZ ile/yerine/değil/ve DUYULARA GETİRİLEMEZ

( [not] NOT POSSIBLE TO DESCRIBE vs./and/but NOT POSSIBLE TO BRING SENSES
NOT POSSIBLE TO BRING SENSES vs. NOT POSSIBLE TO DESCRIBE )


- TARİF[Ar.] ile/ve/||/<> TASVİR[Ar.]

( Ne[< kavram.] İLE/VE/||/<> Nasıl[< bilim]. )

( DEFINITION vs./and/||/<> DESCRIPTION )


- TÂRİF ile/ve/> ÂRİF

( Târif sahibi olan, ârif olur. )

( Ârife, târif gerekmez. )


- TARİH (YAZIMI), ...:
PLANSIZ ve/||/<> AMAÇSIZ (OLMALI!)


- TARİH BİLGİSİNDE:
USÛL ve/||/<>/> KAVÂRİN ve/||/<>/> AHVAL ve/||/<>/> HAVÂDİS

( Yöntemler. VE/||/<>/> Yasalar. VE/||/<>/> Durumlar. VE/||/<>/> Haberler. )


- TARİH BİLİNCİ ve/<> SORUMLULUK

( HISTORY and/<> RESPONSIBILITY )


- TARİH FELSEFESİNİN:
YAPILABİLİRLİĞİ ile/ve/||/<> YAPILAMAZLIĞI


- TARİH METAFİZİĞİ ile/ve/<> TARİH EPİSTEMOLOJİSİ

( Büyük oranda, tarihin belirli bir amaca, hedefe göre okunmasıdır. İLE/VE/<> Tarihsel bilginin kaynakları, yapısı, yöntemleri üzerinde durur. )

( Büyük oranda, Alman tarih-felsefe okulunun etkisini taşır. İLE/VE/<> Anglo-sakson merkezli bir okuldur. )

( Tarihi, daha çok, bir milletin gelecek hedefi açısından ele alır. İLE/VE/<> Tarihî bilginin çözümlemesini yapar. )


- TARİH OLMAK ile/ve TARİHE MAL OLMAK


- TARİH YAZIMI:
GELENEKSEL ile/ve/||/<>/> BÜTÜNSEL ile/ve/||/<>/> YENİ SİNEMA ile/ve/||/<>/> MİKRO


- TARİH-FELSEFE İLİŞKİSİNDE:
I. AŞAMA ile/ve/<> II. AŞAMA ile/ve/<> III. AŞAMA

( Aristoteles - İbn Sînâ'cı aşama. İLE/VE/<> Fahrettin Râzî - İbn Haldun'cu aşama. İLE/VE/<> Kant - Dilthey aşaması. )


- TARİH:
EYLEM ve/||/<> GEREKSİNİM


- TARİH:
GELECEK ve/||/<> GEREKSİNİM


- TARİH:
MERKEZİ, HER YERDE ve/||/<> ÇEPERİ, HİÇBİR YERDE


- TARİH:
OLGUSAL ile/ve/||/<> KAVRAMSAL


- TARİH ile/ve/<> ANLAM

( Kişinin, eylemlerinin incelenmesi. )

( HISTORY vs./and/<> MEAN )


- TARİH ve/||/=/<> ARKEOLOJİ


- TARİH ile/ve/<> BAĞLAM


- TARİH ile/ve/<> BELLEK

( HISTORY vs./and/<> MEMORY )


- TARİH ve/<> COĞRAFYA

( HISTORY and/<> GEOGRAPHY )


- TARİH ve/< DAYANAKÇA ve/< KAYNAK


- TARİH ile/ve/||/<> DÜŞÜNCE TARİHİ

( [Kişilerin] Nasıl, düşünmeden hareket ettiklerinin öyküsü. İLE/VE/||/<> Nasıl, hareket etmeden düşündüklerinin öyküsü. )


- TARİH ile/ve/||/<> ELEŞTİREL TARİH


- TARİH ile/ve/<> ETKİ

( HISTORY vs./and/<> AFFECT/EFFECT )


- TARİH ile/ve ETKİ

( HISTORY vs./and AFFECT/EFFECT )


- TARİH ile/ve/<> GELENEK

( Geleneğin sürüşü resmi değildir ve gönüllü olarak yapılır. )

( HISTORY vs./and/<> TRADITION
The continuity of tradition is informal and voluntary. )


- TARİH ve/||/<>/< İNSAN/LIK

( Tarihin öznesi, insanlıktır. )


- TARİH ve/||/<>/< KİŞİ/İNSAN ÖYKÜLERİ

( )


- TARİH ile/ve KÖKEN

( HISTORY vs./and BASIS/ORIGIN )


- TARİH ile/ve KÖKEN

( HISTORY vs./and BASIS/ORIGIN )


- TARİH ile/ve/<> KOŞUL/LAR

( HISTORY vs./and/<> CONDITION/S )


- TARİH ile/ve KOŞUL/LAR

( HISTORY vs./and CONDITION/S )


- TARİH ile/ve/<> KÜLTÜR TARİHİ

( HISTORY vs./and/<> HISTORY OF CULTURE )


- TARİH ile/ve/<> KURAL(LARINI) ÇIKARMAK


- TARİH ile/ve KURAL(LARINI) ÇIKARMAK


- TARİH ile/ve/değil/||/<>/< NESNELERİN TARİHİ


- TARİH ve/||/<>/< ÖZGÜRLÜK İSTEĞİ


- TARİH ve TAHİR


- TARİH ve TAHİR


- TARİH ile/ve/||/<> TAHRİK


- TARİH ile/ve/değil/||/<>/< TARİH YAZIMI


- TARİH ve TELMİH


- TARİH ile/ve/||/<> TİN


- TARİH ile/ve/<> TOPLUM

( Düzenli karmaşa. )

( Toplum kurallarını bilmeden, özyapılı olunamaz. )

( Patterned confusion. )

( HISTORY vs./and/<> COMMUNITY/SOCIETY )


- TARİH ile/ve TOPLUM

( Düzenli karmaşa. )

( Toplum kurallarını bilmeden, özyapılı olunamaz. )

( Patterned confusion. )

( HISTORY vs./and COMMUNITY/SOCIETY )


- TARİH ve/||/<> TOPLUMSAL BELLEK

( Kesintilidir. VE/||/<> Süreklidir. )

( Kanıta dayalı ve nesnellik iddiası vardır. VE/||/<> Özneldir ve kimlik önde tutulur. )

( Demarcated. AND/||/<> Continous. )


- TARİH ile/ve/||/<>/< UNUTULMUŞ TARİH

( | )


- TARİH ile/ve/<> UZAK GEÇMİŞ TARİHİ


- TARİH ile/ve UZAK GEÇMİŞ TARİHİ


- TARİH ile/ve/<> VERİ

( HISTORY vs./and/<> DATA )


- TARİH ile/ve ZAMAN

( İnsan. İLE Kozmik. )

( Tarih: Amacı şerefli, yararları çok fazla ve esasları çok önemli olan bir disiplin ve ilim. )

( Zaman: Değişimleri, oluşumları ve hareketleri anlamlandırmada başvurulan kategori. )

( Tarih ile uğraşmak, kişinin emeği ile uğraşmaktır. )

( Tarihi, vak'a olarak görürsen, sonra sen de "Tarihî Vak'a" olursun! )

( Bugün varsan, yarın yoksun Tarih oku, bilgin artsın Sen dünyadan bihabersin )

( Tarih: Düzen. )

( Historia: Araştırma. )

( TARİH: Nesne ve kişilerin, genel ve özel durum ve koşullarında, belirli bir zaman ve mekânda oluşan, gelişim ve değişimleridir. )

( HISTORY vs./and TIME )


- TARİHE DÜŞMEK ile/ve/yerine/değil METAFİZİĞE KAÇMAK ile/ve/yerine/değil BİRLİĞE GETİRMEK

( Teşbihe düşmek. İLE/VE Tenzihe düşmek. YERİNE/DEĞİL Tevhide varmak. )


- TARİHİ DEĞER(İ OLAN) ile/ve/<> SANATSAL DEĞER(İ OLAN)


- TARİHİ DEĞER/LER ile/ve/<> TARİHİ OLAY/LAR

( HISTORICAL VALUE/S vs./and/<> HISTORICAL PHENOMENON/S )


- TARİHİ PERSPEKTİF ile/ve MEDENİYET PERSPEKTİFİ ile/ve FELSEFE-BİLİM


- TARİHİN TEKRARINDA:
BİRİNCİSİ ile/ve/||/<>/> İKİNCİSİ

( Trajedi. İLE/VE/||/<>/> Komedi. )


- TARİHLEME ile/ve/||/<> RADYOMETRİK TARİHLEME

( ... İLE/VE/||/<> Bazı izotoplar [kimyasal bir öğenin, belirli kütleye sahip atom çekirdekleri], kimyasal yapılarını değiştiren ve kendiliğinden oluşan radyoaktif bozunmaya uğrar. Bu bozunmanın hızı, izotopun bir özelliği olup sıcaklık, basınç ya da izotopun içinde yer aldığı kimyasal bileşikler gibi dış etmenlerden etkilenmez. Bozunma hızı, belirli bir örnekteki atom çekirdeklerinin yarısının bozunması için gereken "yarı-ömür" olarak tanımlanır. Kayaç örneklerini tarihlendirmede kullanılan radyometrik yöntem, radyoaktif izotopun ve bozunmaya uğrarken üretilen öğe mikdarının ölçülmesi esasına dayanır. Radyoaktif öğe ve izotopların görece mikdarı, bir kayacın oluşmasından itibaren kaç yarı-ömrün geçmiş olduğunu gösterir. Örneğin, çoğu mineralin kimyasal bileşeni olan ve doğal olarak ortamda bulunan potasyum, az miktarda radyoaktif potasyum-40 içerir. Bu izotop, kalsiyum-40 ya da argon-40 oluşturmak için 1 milyon 300 yıllık bir yarı-ömür ile bozunur. Bozunmaların %11'inde, argon-40 oluşur. Argon, bir gaz olduğundan, mineral ısıtıldığında ya da eritildiğinde, mineralden dışarı atılır. Bu nedenle, yeni katılaşmış bir magma kayacı, argon-40 içermez. Zaman içinde potasyum-40'ın bozunmasıyla kayaçta argon-40 birikir. Böylece, bir magma kayacındaki potasyum-40 ve argon-40 mikdarı, bu kayacın ne kadar süre önce katılaştığını gösterir.

Potasyum-argon ile tarihlemenin özü budur. Kavramsal olarak benzer öteki yöntemler, uranyum-kurşun, rubidyum-stronsiyum ve neodimiyum-samaryum yöntemleridir. Her yöntemin farklı üstünlük ya da sakıncaları, potansiyel hata kaynakları bulunmaktadır. Sonuçların daha güvenli alınması bakımından önemli kayaçlarda bu yöntemlerin birkaçı birden kullanılabilir. )


- TARİHSEL/LİK ile/ve/<> BİLİMSEL/LİK


- TARİHSEL/LİK ile/ve/<> KATMANLI/LIK


- TARİHSEL/LİK ile/ve/||/<> KUŞKULU/LUK


- TARİHSEL/LİK ve/<> ORTADAN KALKMIŞ/LIK


- TARİHSİZ/LİK ile/ve/||/<>/= TALİHSİZ/LİK

( Tarihsizlik, talihsizliktir. )

( LACK OF HISTORY vs./and/||/<>/= UNLUCKY/NESS )


- TARİHSİZLİK ile/ve/<> ALDIRMAZLIK

( "HISTORICALESSNESS" vs./and/<> INDIFFERENCE )


- TARİHTE KALAN DÜŞÜNCE ile/ve/değil/yerine/<> DÜŞÜNCENİN TARİHİ


- TARİHTEN DERS ALMAK ile/ve/<> TARİHTEN GÜÇ ALMAK

( TO TAKE LESSONS FROM HISTORY VALUE/S vs./and/<> TO TAKE POWER FROM HISTORY )


- TARİHTEN DERS ALMAK ile/ve/<> TARİHTEN GÜÇ ALMAK

( TO TAKE LESSONS FROM HISTORY VALUE/S vs./and/<> TO TAKE POWER FROM HISTORY )


- TARÎK el-TAKVÎM ile/ve/<> TARÎK el-LUZÛM ile/ve/<> TARÎK el-KIYÂM ile/ve/<> TARÎK el-NİSBE

( Osmanlı dönemi Türk filozofu Taşköprülüzâde'ye (ö. 1561) göre ayıklama/soyutlama eylemi açısından bir önermede, konu ile yüklem ilişkisinin türleri:

"X, Y'dir." denildiğinde, bir yüklem olarak Y,

1. Ya bizâtihi yüklendiği X'ten
2. Ya da X'in dışındaki başka bir nesneden ayıklanır/soyutlanır.

Birinci durumda Y
i. ya X'in kurucu unsurlarından;
ii. ya da X ile Y arasındaki zâtî gereklilikten/zorunluluktan ayıklanır/soyutlanır.

İkinci durumda ise Y
i. ya dış-dünyada, X ile var olan
ii. ya da dış-dünyada, X'e nispet edilen bir durumdan ayıklanır/soyutlanır.

1. i.'ye "Kurucu unsurlarına ayırma yöntemi"[Tarîk el-takvîm];
1. ii.'ye "Gereklilik(zorunluluk) yöntemi"[Tarîk el-luzûm]

2. i.'ye "Kâim olma yöntemi"[Tarîk el-kıyâm]
2. ii.'ye ise "Nispet yöntemi"[Tarîk el-nisbe] adı verilir. )


- TARİKA(T) ve/<> AŞK

( Çeperden merkeze. VE/<> Merkezden çepere. )


- TARİKAT ile/ve/değil AKIM


- TARİKAT ile/ve BARİKAT


- TARİKAT ve/<> SOHBET

( Dıştan içe. VE/<> İçten dışa. )


- TARİKATTE ÇİLE ile/ve HAYATTA ÇİLE


- TARIM "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ) ile/ve/yerine/> SANAYİ "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ) ile/ve/yerine/> BİLGİ "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ)

( AGRICULTURAL "AGE"(/SOCIETY) vs./and/> INDUSTRIAL "AGE"(/SOCIETY) vs./and/> INFORMATION "AGE"(/SOCIETY) )


- TARIM ile/ve EMEK


- TARLA ile/ve AN

( ... İLE/VE Tarla sınırı. )


- TARLA ile/ve BÜK

( ... İLE/VE Akarsu kıyısındaki tarla. )


- TARLA ile/ve CEBEL

( ... İLE/VE Ekilmemiş tarla. )


- TARLA ile/ve DARBI

( ... İLE/VE Sulak tarla. )


- TARLA ile/ve/<> EVLEK

( ... İLE/VE/<> Tarlanın, tohum ekmek için bölünen bölümlerinden her biri. | Dönümün dörtte biri kadar olan ölçüsü. | Tarlalarda suyun akması için açılan su yolu. | Onluk kâğıt para. )


- TARLA ile/ve HERK

( ... İLE/VE Nadasa bırakılmış tarla. )


- TARLA ile/ve KELE/KELEME

( ... İLE/VE Sürülmemiş, bırakılmış tarla. | Bakımsız ve bırakılmış bağ ya da bahçe. )


- TARLA ile/ve KEN

( ... İLE/VE Yeni açılmış, verimliliği fazla olan tarla. )


- TARLA ile/ve MALAZ

( ... İLE/VE Sulak yer. | Sürülmemiş, ot bürümüş toprak. | Su basmış tarla. )


- TARLA ile/ve MAŞALA

( ... İLE/VE Ekilmek için ayrılmış toprak. )


- TARLA ile/ve ŞÛR

( ... İLE/VE Tuzlu ve kireçli toprak. | Ot bitmeyen tarla. )


- TARLAKUŞU/TOYGAR/TURGAY/CÜSÂL[Ar.] ile/ve GELİNKUŞU

( Bir tür çayırkuşu. İLE/VE Bir tür iri tarlakuşu. )


- TARTIŞILAMAZLAR ile/ve TARTIŞILAMAYANLAR


- TARTIŞILAN ile/ve/değil/yerine BİLİNEN/BİLİNEBİLEN/BİLİNEBİLECEKLER


- TARTIŞILMASI "GEREK" ile/ve/değil/||/<>/< TARTIŞILABİLİR


- TARTIŞILMASI GEREKEN ile/ve/değil/||/<>/< TEMELLENDİRİLMESİ GEREKEN


- TARTIŞMA" KONUSU ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ARAŞTIRMA KONUSU


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine ATIŞMA


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KONUŞMA

( Bilmediğimiz bir konuda konuşmazsak tartışma çıkmaz. )

( - Mutluluğun sırrı nedir?
- Aptallarla tartışmaya girmemektir.
- Kesinlikle katılmıyorum. Sır bu olamaz bence.
- "Doğru". )

( Konuşma ve tartışmanın, temel ve öncelikli koşulları...

- Konuşulanı anlamaya çalışmanın ilk koşulu olarak her bilinmeyen, yeni, farklı, aşırı, aykırı konu ya da durum karşısında düşünme ve konuşma sürecinde (olabildiğince) nötr olabilmek.
("Kişisel", "keyfî" "düşünce/sav/iddia", "önceki kayıtlar", "kalıp ya da kabuller", "inak/inanç" ve "yüklerle" başlamamak.)

- (Nitelikli) Soru sormak.["Hiç mi aklına gelmiyor?" gibi "yargı sözleri" kullanmadan, "Nasıl olabilir?" gibi anlamaya yönelik sorular sormak.]

- Konuşan kişiye ya da konuşanın kişiliğine saldırmamak ve sadece savlarını konuşmak/tartışmak.

- Daha kolay karşı sav üretmek amacıyla ötekinin savını yanlış tanımlamamak, abartmamak.

- Tekil ya da birkaç örnekle "kestirmeden" gitmeye çalışmamak, "genellemeler, indirgemeler, özdeşleştirmeler" yapmamak; "köktenci, toptancı ve sonuç odaklı" kişisel, keyfî ya da dayatmacı "çözümler üretme"mek.

- Kullanılan kanıta dayanan öncüllerden birini "doğru varsayarak" sav üretmemek.

- Bir olguyu, zamansal dizilimde, "daha önce de oldu" "savıyla" sonraki bir olgunun nedeni olarak iddia etmemek.

- Ortada ikiden fazla olanaklı yol varken savını sahte bir ikileme indirmemek.[Birden, "çok"; ikiden, "hep" "çıkarma"mak.]

- Bilinmeyen ya da bilmediğimiz bir "savın", doğru ya da yanlış olması gerektiğini savunmamak ve/ya da iddia etmemek.

- Kanıtlama yükümlülüğünü, savı sorgulayana yüklememek.

- Aralarında mantıksal bir bağ olmadıkça, "bir şeyin, bir şeyden türediğini" varsaymamak.

- Öncüllerin ya da sav sahibinin "tanınmış/tarihsel/bilimsel" "biri(/nden)" olmasını, bir çıkarımın kanıtı olarak sunmamak. )

( )

( image )

( [not] ARGUE vs./and/but TALKING )


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine MÜZÂKERE


- TARTIŞMAK ile/ve/yerine "HESAP ETMEK"


- TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER

( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )


- TARTIŞMALI" ile/ve/<> GÜÇSÜZ/YETERSİZ


- TARTMAK ile/ve/<> DEĞERLENDİRMEK


- TARZ ile/ve/<> YEĞLEME/TERCİH


- TAŞ, YERİNDE AĞIRDIR ile/ve/||/<> HER 'HOROZ', KENDİ ÇÖPLÜĞÜNDE ÖTER


- TAŞ ile/ve ALAMA

( ... ile/ve Taş parçası. )

( STONE vs./and ROCK )


- TAŞ ile/ve BALAST

( ... İLE/VE Demiryoluna döşenen taş kırıkları. )


- TAŞ ile/ve ÇAKIL TAŞI, KÜÇÜK TAŞ

( HACER ile/ve HASÂT )


- TAŞ ile/ve MALTATAŞI

( ... İLE/VE Yumuşak bir taş. Bahçe, mutfak gibi yerleri döşemekte kullanılan, dört köşe, yassı, kolay kırılan bir taş. )


- TAS ile/ve NİSAN TASI


- TAS ile/ve/||/<> TASA

( Kayıp, yitik. İLE/VE/||/<> Üzüntü. )


- TAŞ ile/ve/||/<>/> TAŞİLİĞİ

( ... İLE/VE/||/<>/> Taşların, yapraklar durumunda ayrılmasını sağlayan ara katmanı. )


- TAŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< TOPRAK

( Taş gibiydin. Çok gönül kırdın. Yeter!
Toprak ol! Üstünde hoş güller biter...

Mevlânâ )

( )


- TAŞAK/HAYA/BİLLUR[Ar.]/TESTİS[İng. < TESTICLE] ile/ve/||/<> ANTER

( Hayvan ve insanda. İLE/VE/||/<> Bitkide.[Çiceklerin tohum taşıyan torbaları] )


- TASARI/LAMA ile/ve/||/<> KURGU/LAMA


- TASARI ile/ve/||/<>/> TASARIM

( Olması ya da yapılması istenilen bir şeyin, zihinde aldığı biçim. | Tüzel bir işlemin, o işlemi yapmakla yetkili kurul ya da organ önüne getirildiği andaki durumu, üstünde görüşme ve oylama yapılabilir durumdaki metin, layiha. İLE Zihinde canlandırılan biçim, tasavvur. | Bir sanat yapıtının, yapının ya da teknik ürünün ilk taslağı, tasar çizim, dizayn. | Bir araştırma sürecinin çeşitli dönemlerinde izlenecek yol ve işlemleri tasarlayan çerçeve, tasar çizim, dizayn. | Daha önce algılanmış olan bir nesne ya da olayın bilinçte sonradan ortaya çıkan kopyası. )


- TASARI ile/ve/||/<> USLAMLAMA


- TASARI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZLAŞI


- TASARIM/SAL ile/ve/||/<> İMGE/SEL


- TASARIM ve/<> KABUL


- TASARIMLAMA ile/ve/değil/yerine DÜZENLEME


- TASARIMSAL SONSUZ ve/=/||/<> KÖTÜ SONSUZ


- TASARRUF ile/ve İHTİYÂR


- TASARRUF ile/ve/< TASADDUK


- TASAVVUF MANZÛMESİ ve MESNEVÎ-İ ŞERİF ve SU KASÎDESİ


- TASAVVUF AHLÂKI ve/<> DÖNÜŞME AHLÂKI

( MORALS OF SUFISM and/<> MORALS OF TRANSFORMATION )


- TASAVVUF GELENEĞİ ile/ve HERMETİK GELENEK


- TASAVVUF:
DENEYİM ve/<> ZEVK ve/<> İRFAN


- TASAVVUF:
HADÎS ile/ve/değil KADÎM


- TASAVVUF:
SOHBET ve/<> MUHABBET


- TASAVVUF
, DİNİN ...:
PSİKOLOJİSİ ile/ve/||/<> SANATI


- TASAVVUF ile/ve/<> SANAT

( TASAVVUF: SAKLAMBAÇ (OYUNU) )

( TASAVVUF: Dinin, sanatsal özü. )


- TASAVVUF ve/<> AHLÂK

( Tasavvufun ilk basamağı ahlâktır. )

( Tasavvuf, korku halini aşk ahlâkına dönüştürme uğraşıdır. )

( Kim ahlâkını temizlerse, o insandır. )

( İnsan varlığının tüm değeri ahlâkındadır. )

( Allah'a ait olanların toplamı. )

( TASAVVUF: Ahlâk mâbedinin bireysel inşâsı. )


- TASAVVUF ve ANADOLU BİLGELİĞİ


- TASAVVUF ve/=/||/<>/> BEREKET


- TASAVVUF ile/ve/||/<> DİN

( Tasavvuf, dinin estetik boyutudur. )


- TASAVVUF ile/ve/=/||/<>/< DİNİN EDİMSELLİĞİ


- TASAVVUF ile/ve/değil GNOSTİK ÖĞRETİLER


- TASAVVUF ile/ve HAKİKAT

( Hakikatlerin deneyimlenmiş bilgisi. İLE/VE ... )


- TASAVVUF ve/<> HOŞGÖRÜ


- TASAVVUF ve/<> İNSAN

( Kim ahlâkını temizlerse, o insandır. )

( Akılla her şey bilinir de insan bilinmez. )

( BATI'DA: İnsan(/ben) sanatın tanrısı. VE/<> ( Kişinin varlığını, mahiyetini tarif edebilecek hiçbir örnek yoktur. )

( ... ve AHSEN-İ TAKVÎM: En güzel nizâm, tertip, şekil ve sûret. )

( SİN: İNSAN = 60 | ÂDEM - HAVVÂ = 60 )

( PHILON )


- TASAVVUF ile/ve İŞRAK


- TASAVVUF ve/<>/|| KADÎM BİLGELİK


- TASAVVUF ile/ve LEDÜN


- TASAVVUF ve/<> SAFLAŞMAK

( Saflaşmadıkça, insanda zevk ve safâ tecellî etmez. )


- TASAVVUF ve/<> SAYGI/HÜRMET

( TASAVVUF: Aşk ve muhabbetle çerçevesi çizilen, kişiyi, saygıya yönlendiren ilim. )


- TASAVVUF ve ŞİİRSEL FELSEFE


- TASAVVUF ile/ve/<> TARİKAT

( Şuurla ilgilidir. İLE/VE/<> Temrinlerle, alıştırmalarla ilgilidir. )

( Tantra. İLE/VE/<> Yoga. )


- TASAVVUF ve/||/<> TASARRUF

( ... VE/||/<> Sahip olma. | İdâre ile kullanma, tutum, ekonomi. | Artırma, artırılma. )


- TASAVVUF ve/||/<> TEVHÎD/BİREŞİM

( ... VE/||/<> Simge. )

( ... VE/||/<> Fark ve Cem'in birliği. )

( Tasavvufun özü, gerçek tevhidi bulmaktır. )

( Ne yersen doyarsın ama, bu manevî âlemin zevkine doyulmaz. )

( Dünyada ahireti, ahirette dünyayı görebilmek. )

( Asıl tevhid, bu kesretten sonraki tevhiddir. )

( Tasavvuf da, ilim olarak parça parçadır. İlimden sonraki Tevhid İlmi, Kemâlâttır. )

( ... VE/||/<> Kişilik bütünlenmesi. )

( ... VE/||/<> Evrensel ile yerelin, genel ile özelin, toplum ile bireyin bireşimi. )

( Tevhide gel tevhide
Zikret Hakk'ı her yerde
Kalksın aradan perde
İnsan olayım dersen... )


- TASAVVUR Bİ VECHİN MA ve TASAVVUR Bİ-RESMİHİ

( Mutlak ve mechul. VE Basiret üzere taleb. )


- TASAVVUR ile/ve MEVZÛ ile/ve MAKSAT


- TASAVVUR ile/ve/değil TASAVVUF


- TAŞDELEN ile/ve KARAPINAR

( İçimi en hoş su. İLE/VE Mineral açısından en değerli su. )


- TASDİKİN MUKÂBİLİ ile/ve İLMİN MURÂDİFİ


- TASFİYE ETMEK ile/ve BASKI ALTINDA TUTMAK

( TO DISCHARGE vs./and TO KEEP UNDER PRESSURE )


- TASFİYE ile/ve/||/<> TAKDİS ile/ve/||/<> TEZKİYE

( Nefsi. İLE/VE/||/<> Kalbi. İLE/VE/||/<> Aklı. )


- TASFİYE ile/ve/||/<>/> TESFİYE ile/ve/||/<>/> TEZKİYE

( ( Nefsi. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Aklı. ) )


- TASHİH[< SIHHAT] ile/ve/<> TÂDİL


- TASHİH[< SIHHAT] ile/ve/değil/yerine/+/> TEKMİL


- TAŞIL/FOSİL[Fr.] ve/<> DİMA

( ... VE/<> Yakutistan'ın başkenti Yakutsk'ta, Yeraltı Permafrost Enstitüsü'nde bulunan, 6 aylık bir eril, bebek mamut fosili.[39.000 yaşında olduğu tespit edilmiştir.] )

( MÜSTEHÂSE[< HAVS | çoğ. MÜSTEHÂSÂT] ve/<> ... )


- TASIMIN/KIYASIN OLANAKLILIĞI:
İKİLİLERDE ile/ve/değil/||/<>/>/< ÜÇLÜLERDE


- TASIMLAMA/KIYASLAMA ile/ve SÜREÇ-SONUÇ İLİŞKİSİ ile/ve EREĞE GÖRE

( Enine zaman. İLE/VE Boyuna zaman. İLE/VE Felsefe. )

( ARISTO ile/ve DESCARTES ile/ve ... )

( RATIO vs./and REASON vs./and INTELLECT/PHILOSOPHY )


- TAŞIN AYAĞA TAKILMASI ile/ve/değil/||/<> AYAĞIN TAŞA TAKILMASI


- TAŞKIN/LIK ile/ve/değil/yerine AŞKIN/LIK


- TAŞKIN ile/ve/değil/||/<>/< SEL


- TAŞKINLIK/...MANİ ile/ve ÇÖKÜNTÜ/DEPRESYON


- TAŞKINLIK ile/ve/<> ŞAŞKINLIK


- TAŞLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAŞLAMAK


- TAŞLAMAK ile/ve/||/<> TASLAMAK


- TAŞMA ile/ve/<> "KUSMA"


- TAŞMA ile/ve BULAŞMA


- TASNİF'UL ULÛM:
KELÂM ve/> FIKIH ve/> TASAVVUF

( "Tasnif'ul Ulûum" kitabında Tasavvuf: "İmanın meyvesi ve İslâm'ın neticesi."/"Hüve semeretül iman ve neticetü'l-İslâm" )


- TASNİF ile/ve/||/<>/> TANZİM


- TASNİF ile/ve/||/<>/> TASHİH


- TAŞPINAR ile/ve KARS


- TAŞRADA ve/||/<> EVDE

( Adâlet. VE/||/<> Muhabbet. )


- TASVİP/ONAMA ile/ve TASDİK/ONAY


- TASVİR ile/ve/||/<> TASAVVUR


- TASVİR ile/ve/<> TEZHİB


- TAT/LI/LIK ve/<>/>< ZAHMET


- TATBİKAT-I HUKUKİYE:
MUHTELİF MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE ile/ve/||/<> HUSÛSÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE ile/ve/||/<> DİNÎ VE İCTİMÂÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE


- TATİL ile/ve TAHSİL

( HOLIDAY vs. TO STUDY )


- TATLI PATATES ve/<> YUM

( Dağlarda. VE Sahilde.
[Papua Yeni Gine'de en önemli besin kaynakları.] )


- TATLI/RAFİNE(BEYAZ) ŞEKER/FRUKTOZ(MEYVE ŞEKERİ) => ŞİŞMANLIK ile/ve/<> SÜREĞEN YORGUNLUK

( ["Gerekli"/gereksiz] Tüm [olağan/yoğun/fazla] şekerli ürünler, [tatlılar ve hatta çoğu şekerli meyve], insülin direnç eşiğinin yükselmesine ve hızlı iniş çıkışlar nedeniyle [daha fazla/hızlı yeme isteği, yorgunluk ve dinlenme gereksinimi] kısır döngüsüne sokan bir süreci tetiklemektedir. Dolayısıyla, doğada pek yeri ve yararı olmayan tatlıya (ve "tutkusu"na), ihtiyârımızla[Hayır! diyebilme bilgi ve becerimizle] karşı/uzak durmamızı sağlamak ve sürdürmek durumundayızdır!

Her zaman için anımsanmalı ki...
Yediğimizden "kâr", yemediğimizden yarar elde ederiz! )


- TATLI ile/ve/değil LEZZETLİ


- TATLI ve TUZ

( Tatlılara da bir tutam tuz atılırsa tatlıya tad katar. )


- TATLI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİMLİ


- TATLIYI:
YEMEKTEN ÖNCE YEMEK ile/ve/||/<> YEMEKTEN SONRA YEMEK


- TATMİN OL(MA)MA ile/ve/||/<>/< ANLA(MA)MA


- TATMİN ile/ve/> DURMASINI BİLMEK

( Sükûn bulmak, sakinleşmek, itminana kavuşmak. İLE/VE/> ... )


- TATMİN ile/ve/değil/yerine ETKİLE(N)ME

( [not] SATISFACTION vs./and/but TO (GET) IMPRESS
TO (GET) IMPRESS instead of SATISFACTION )


- TATMİN ve/||/<> İKNÂ ve/||/<> RIZÂ


- TATMİN ile/ve MEMNUNİYET


- TATMİN ile/ve ZEVK

( SATISFACTION vs./and PLEASURE )


- TAVAF ile/ve/<> SEMÂ

( Kâbe'nin etrafında/dışında. İLE/VE/<> Kâbe'nin içinde. )


- TAVAN ile/ve/değil/||/<>/> ÇATI


- TAVAN ile/ve/değil/||/<> KUBBE


- TAVAN ile/ve TABAN

( SEMÂNE ile/ve ... )

( SAKF[çoğ. SUKUF] ile ... )


- TAVIR ALMAK ile/ve/<> HAKSIZLIK ETMEMEK/ETMEDEN!


- TAVIR ile/ve/değil/||/<>/< AKIL

( Tavrının olması için aklın olması gerekmez. )


- TAVIR ile/ve KARİZMA


- TAVIR ile/ve TARZ


- TAVLA ile/ve/değil KENT/KENTLER

( [Fars.] * ŞEŞ: 6[Altı]
* BEŞ: 5[Beş]
* CİHAR: 4[Dört]
* SE: 3[Üç]
* DÜ: 2[İki]
* YEK: 1[Bir] )

( DÜŞEŞ: 6-6 | ŞEŞBEŞ: 6-5 | ŞEŞCİHAR: 6-4 | ŞEŞÜSE: 6-3 | ŞEŞİDÜ: 6-2 | ŞEŞYEK: 6-1 )

( [not] BACKGAMMON vs./and/but ... )


- TAVŞAN ADASI ile/ve SEDEF ADASI ile/ve BÜYÜKADA ile/ve HEYBELİADA ile/ve BURGAZADA ile/ve KINALIADA

( Vapur ve motor seferleri, Eminönü, Kabataş, Bakırköy, Kadıköy ve Bostancı'dan yapılmaktadır. )

( Sedef Adası'na belirli saatlerde sadece Bostancı'dan ulaşılmaktadır. Tavşan Adası'na ise yapılmamaktadır. )

( bkz. ADALAR SEFERLERİ )

( "Prens Adaları" ya da "Kızıl Adalar" adlarıyla da bilinirler. )

( Türkiye'nin ilk Sanatoryum'u[Fr. < Lat. Verem hastalarının iyileştirilmesi için kurulmuş hastahane] Heybeliada'da, 1924 yılında kurulmuştur. )

( İmparatorluk ailesi ile devlet ileri gelenlerinin sürgün yerleridir. )

( İmparator II. Justinus, 569 yılında Büyükada'da bir saray ile bir manastır yaptırmıştır. [Bugünkü Maden semtinde] )

( IV. Leon'un annesi Eirene, II. Justinus'un sarayının bulunduğu yere, 775-780 yıllarında kadın manastırı inşa ettirmiştir. [Manastırın duvarları ile bir sarnıcın kalıntısı günümüze ulaşmıştır.] )

( Heybeliada, adını adada işletilen bakır madeninden almıştır. )

( Kınalıada'ya Bizans devrinde iki manastır yaptırılmıştır. )

( 944'te, İmparator Romanos Lekapenos ile 1071'de Malazgirt'te Selçuklular'a yenildikten sonra, Konstantinopolis'e dönüşünde IV. Romanos Diogenes, Kınalıada'ya sürgün edilir. )

( Sedefadası'nda, VIII. yüzyılda bir erkekler manastırı inşa edilmiştir. [Günümüzdeki kalıntılar bu yapıya ait olabilir.] )

( Tarihi kaynaklarda, Tavşan Adası'nda bir manastır varolduğu kaydedilmiştir. )

( NEANDROS ile/ve TEREUINTHA, TEREBINTHOS/TEREBINTHODES/ANTEROVITHOS ile/ve PITYADES MEGALE[Plinius], PRİNKİPİ/PRINKIPO[Bizans Devri'nde] ile/ve HAKLİ (BAKIR), KHALKE, KHALKITIS ile/ve ANTİGONİ/ANTIGONEIA, [Antikçağ yazarları, Erebinthus, Bizanslı yazarlar ise Therebintos ya da Panormos adını vermişlerdir] ile/ve PROTİ/PROTA["Birincisi" anlamına gelir] )

( PRINCESS ISLANDS )

( Heybeliada'da, en önemli Bizans Devri yapısı Panagia Kamariotissa Kilisesi'dir. [XIII. ya da XIV. yüzyılda inşa edilmiş, yonca planlı, son dönemin mimari özelliklerini yansıtan önemli bir örnektir.] )

( )


- TAVSİYE ve/> İSTİŞÂRE


- TAVSİYE ile/ve NASİHAT

( NASİHAT: SAMİMİYET )

( RECOMMENDATION vs./and ADVICE )


- TAVSİYE ve/||/<> VASİYET


- TAVUK ile/ve/değil KAR TAVUĞU

( ... İLE/VE Kuzey Kutbu'nda yaşarlar. )


- TAYFÖLÇER ile/ve/||/<> TAYFÖLÇÜMÜ

( Işın tayflarını incelemeye yarayan alet, spektroskop. İLE/VE/||/<> Işın tayflarının incelenmesi, spektroskopi. )


- TAYİN ile/ve TAHSİS

( Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma. | Atama. İLE Bir şeyi, bir kişiye ya da bir yere ayırma. )


- TAYİN ile/ve/değil TESPİT


- TAZE SOĞAN ile/ve/değil/<> ÇİRİŞ OTU


- TAZE[Fars.] ile/ve YENİ

( Hiçbir şey yok, yeni olan güneşin altında. )

( FRESH vs./and NEW )


- TAZE ve/<> DENGELİ


- TAZELEYİCİ ve/||/<> GENÇLEŞTİRİCİ

( Uyku, yıkanma, sarılmak, birlik, oyun, hareket, çalışma, spor, felsefe, dil, bilim, doga, yeşil, sanat, sevgili, dost, sohbet. )


- TAZI ile/ve BORZOY

( ... İLE/VE Rus tazısı. )


- TÂZİR ile/ve/||/<> TEKDİR

( Azarlama. İLE/VE/||/<> Azarlama. )


- TE'KHNÉ ile/ve ALÊTHEIA

( Zanaat, Sanat. İLE/VE Bir şeyin içinde olanın âşikâr olması. )


- TE'LÎF[Ar.] ile/ve/||/<> TASNÎF[Ar.]

( Birbiriyle ilişkisi yokmuş gibi sanılan, uzak, dağınık verileri toparlar. İLE/VE/||/<> Sınıflamak.[Var olan verileri kullanışlı duruma dönüştürür.] )


- TE'SÎR[Ar. < İSR | çoğ. TE'SÎRÂT] ile/ve TES'ÎR[Ar. < SA'R] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHRİYY] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHR/SEHHAR | çoğ. TESHÎRÂT]

( Alâmet, nişan bırakma. | İşleme, dokunma, içe işleme. | Kederlendirme. İLE/VE Değer/kıymet/narh koyma. | Ateşi yakıp alevlendirme. İLE/VE Zapt ve istila etme, ele geçirme, elde etme. İLE/VE Büyü yapma, büyüleme, aldatma/aldatılma, kendini bağlama. )


- TE'VÎL ve/<> TEVHÎD


- TEABBÜD ve TEDEBBÜR


- TEALİMİYYÛN ile/ve/||/<> TABİÎYYÛN ile/ve/||/<> İŞRAKİYYÛN ile/ve/||/<> MENAZİRÛN

( Matematikçiler. İLE/VE/||/<> Fizikçiler. İLE/VE/||/<> Aydınlanmacılar. İLE/VE/||/<> İbn Heysem'ciler. )


- TEAMÜL ÇARKI ile/ve TEKÂMÜL ÇARKI

( [İnsandaki] Uzun Devran. İLE Kısa Devran. )

( Kişinin zuhur âlemine gelişine kadarki süre[ç]. İLE Kişinin mânâya dönüşüne kadarki süre[ç]. )


- TEBÂ[Ar.] ile/ve REÂYÂ[Ar.]

( ... İLE/VE Bir hükümdarın yönetimi altındaki halk. | Tanzimat'tan önce, Osmanlı'nın Müslüman olmayan uyrukları. | Hristiyan. )


- TEBELLEŞ ile/ve/değil/||/<>/< MUSALLAT (OLMAK)


- TEBEŞİR[Fars.] ile/ve/||/<>/< KALSİT

( Toz zerreciklerinden oluşan, çizdiği yerde iz bırakan, beyaz ya da açık renkte kireçli kaya. | Bu nesneden yapılan, kara tahta, duvar vb. yüzeylere yazı yazmak için kullanılan, beyaz ya da renkli çubuk.[Tebeşir, bir tür kalsittir.] İLE/VE/||/<>/< Billurlaşmış doğal kalsiyum karbonatı. )


- TEBESSÜM :) ve/<> TEFEKKÜR ve/<> TEŞEKKÜR ve/<> TEZEKKÜR

( GÜLÜMSEME ve/<> DÜŞÜNME ve/<> KIVANÇ ve/<> ANMA/ANIMSAMA/TEKRAR )


- TEBLİĞ ile/ve EMİR


- TEBLİĞ ile/ve/değil/||/<>/>/< TEMSİL


- TEBYİN ile/ve/||/<> TEBLİĞ


- TECELLİ[Ar.] ile/ve/||/<> TAHAKKUK[Ar.]


- TECELLÎ/FEYZ ile/ve/<> ZUHÛRÂT

( Sanatsal. İLE/VE/<> Bilimsel. )

( Tecellî. İLE/VE/<> Zuhûr. )

( Süreklidir. İLE/VE/<> ... )


- TECELLİ ile/ve EYLEM


- TECELLÎ ile/ve FÂŞ ETMEK


- TECELLÎ ile/ve/<> FEYZ

( İkisi de süreklidir. )


- TECELLİ ile/ve GÜZELLİK

( AHLÂK: Vahiy yoluyla gelen tecellî. )


- TECELLİ ile/ve SUDUR


- TECELLİ ile/ve/||/<> TECELLİ

( Yoksa. İLE/VE/||/<> Yalan. )


- TECELLİ ile/ve/değil TECELLİGÂH

( ... İLE Fark vardır. )


- TECELLÎ ile/ve/<> TECESSÜM


- TECİM/SEL / TİCARET/TİCARİ ile/ve ÜRETİM/SEL

( Üretim Geliştirme Aşamaları: Araştırma Gözlem Çözümleme Geliştirme Deneme Tecimleştirme/Ticarileştirme )

( Exploration Screening Analysis Development Test phase Commercialisation
COMMERCE vs./and PRODUCTION )


- TECİM/TİCARET:
KAZANMAK ya da GEREKSİNİMİNİ KARŞILAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAZANDIRMAK ya da GEREKSİNİMİ KARŞILAMAK


- TECRİD ET VE SAKLA! ve/<> TESBİH ET, YAŞA!


- TECRİD ile/ve/||/<> TEHZÎB

( İlimde. İLE/VE/||/<> Amelde. )


- TECRİT ile/ve/||/<> İNZİVÂ


- TECRİT ile/ve/değil/yerine TEHCİR


- TECVÎZ[Ar. CEVÂZ | çoğ. TECVÎZÂT] ile/ve TAKDİR

( Olanaklıları kabul eder. İLE/VE ... )


- TEDARİK ile/ve TEMİN


- TEDAVİ[Ar.] ile/ve OTAMA/SAĞALTIM/TERAPİ[Fr.]

( Fiziksel olana. İLE Zihinsel olana. )

( Örgenlere uygulanabilen. İLE/VE Tine uygulanabilen. )


- TEDAVİ ile/ve DÖNÜŞÜM


- TEDÂVİ ile/ve/||/<>/> TELÂFİ


- TEDBİR-İ NÜFUS ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MENZİL ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MEDÎNE/MÜDÜN

( Bireyin ve toplumun oluşumunda. İLE/VE/||/<>/> Aileyi/topluluğu yönetmek. İLE/VE/||/<>/> Kenti/toplumu yönetmek. )

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- TEDBİR[< DÜBÛR] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAKDİR

( Bir şeyi temin edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kişinin ihtiyâr ve istenci/irâdesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< ... )

( Tedbir, takdirin parçasıdır. )

( Yaptığın şeyin tedbirini, takdir-i Hüdâ'dan bekle. )

( Takdirden gelene, tedbir kılınmaz
Ne kılayım çare, ben, şimdiden geri
Yaram türlü türlü, merhem bulunmaz
İstersen merhemi, çal, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )

Geçti elden, gitti muhabbet çağı
Rakip, bahçeye kurmuş otağı
Yıkılsın çevresi, bostanı bağı
El girsin bağına, var, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )

Sen bir gonca gülsün, istife karış
İstersen gül oyna, dilersen sarış
Gönlün kimi isterse, ülfet et konuş
Yârim, sana destur var, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )

Kul Abdal'ım, bir sultanam ayılım
Yüz sür beni, eşiğinde sayılım
Hakk'tan gelen tecellime, kayılım

Kul Abdal'ım, yalan dünya, vefâsız
Âlemde bir yâre düştüm, devâsız
Sen bana yâr olmazsın, be hey vefâsız
Var kime olursan ol, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )

[ Veysel (Âşık) 'tan
dinlemek üzere burayı tıklayınız... ]

[ Sürekli erişim adresi...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/19854 ]

2023
VEYSEL (ÂŞIK) yılıdır.
Madem görüyorsunuz... O zaman, hoş görün! - Veysel (Âşık)
)


- TEDBİR[Ar. < DÜBÛR] ile/ve TEMKİN[Ar. < MEKÂNET]

( Tedbirli ve mütevazı olun, şansı yakalarsınız. )

( Bir şeyi sağlayacak ya da önleyecek yol, yöntem, çözüm, çare. İLE/VE Bir işin sonunu düşünerek ölçülü, tedbirli davranma. | Ağırbaşlılık. | Hastalığın bir yere yerleşmesi. | İhtiyat, tedbir. )

( PRECAUTION vs./and COMPOSURE )


- TEDBİR ile/ve/değil/yerine/>/< AKIL

( Dışarıda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< İçeride. )

( Bilgisizde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< Düşünende. )

( "Gelecekte." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< Şu anda ve burada. )

( Nesne. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< Kavram. )


- TEDBİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< FİKİR (ETMEK)

( Sonuca yönelik düşünme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Sonuca yönelik olmayan düşünme. )

( Zât bakımından aynı, itibar bakımından ayrılardır. )

( Sona bakmak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Yola bakmak. )

( [not] Thinking to [get/go] consequence. VS./AND/BUT/||/<>/>/< Any kind of thinking without consequence.
Any kind of thinking without consequence. INSTEAD OF Thinking to [get/go] consequence. )

( [not] PRECAUTION vs./and/but/||/<>/>/< TO THINK
TO THINK instead of PRECAUTION )


- TEDBİR ile/ve/||/<>/< İHTİYÂR


- TEDBİR ve/||/<> İTİDAL ve/||/<> CESÂRET


- TEDBİR ile/ve/değil/yerine/<>/< TAKDİR

( Tedbir, takdirin parçasıdır. )


- TEDBİR ile/ve/||/<>/> YÖNLENDİRME


- TEDBİRLİ/LİK ile/ve/değil/||/<>/< KARAMSAR/LIK


- TEDBİRSİZLİK ile/ve/değil DALGI/GAFLET


- TEDBİRSİZLİK ile/ve/<> EYLEMSİZLİK

( İkisi de hüsrana götürür. )


- TEDİRGİN/LİK ile/ve/<>/>/< GERGİN/LİK


- TEDİRGİNLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HEYECAN


- TEDİRGİNLİK ile/ve/<> KORKU


- TEDRÎCEN[Ar.] ile/ve/||/<> TEDRÎCÎ[Ar.]

( Azar azar, giderek, gittikçe. İLE Derece derece, yavaş yavaş olan. )


- TEELLÜH ve KEMÂL


- TEEMMÜL ile/ve/<> TEFEKKUH

( İyice, etraflıca düşünme. İLE/VE/<> Fıkıh öğrenme. | Fıkıhta çok bilgili olma. )


- TEF'TE:
ZİLLİ ile/ve ZİLSİZ

( DÂİRE, DEFF[: Zilli ve pullu bir çembere gerilmiş deriden oluşturulan çalgı, daire.] )

( BÂTERE, DEF )


- TEF ile/ve/değil/<> ZİLLİ TEF


- TEFEKKUH[< FIKH] ile/ve/<> TEFEHHÜM[< FEHM]

( Fıkıh öğrenme. | Fıkıhta çok bilgili olma. İLE/VE/<> Yavaş yavaş anlama, farkına varma. )


- TEFEKKÜR ile/ve ASLINA DÖNDÜREN TEFEKKÜR


- TEFEKKÜR ve/> İSTİ'DÂD


- TEFEKKÜR ile/ve/> TAAKKUL

( Her kişinin becerisidir. [kendince ve kabı kadar] İLE/VE/> Er kişinin becerisidir. )


- TEFEKKÜR ve TEAMÜL

( Nazarî hikmet. VE Amelî hikmet. )


- TEFEKKÜR ile/ve/<>/> TEMÂŞÂ[Fars.]

( MEDİTASYON ile/ve/<>/> KONTEMPLASYON )

( Düşünme. İLE/VE/<>/> Bakıp izleme, hoşlanarak bakma. | Bakan ve bakılanın, eş zamanlı hareketi. | Gezme. | İzlenilecek görüntü, görülmeye değer şey. | Oyun, temsil, piyes, tiyatro. )

( MEDITATION vs./and/<>/> CONTEMPLATION )


- TEFEKKÜR ve/||/<>/> TERTİP/TERTİB


- TEFEKKÜR ile/ve/<> TEŞEKKÜR


- TEFEKKÜR ile/ve TEZEKKÜR

( FRONESİS ile/ve NOESİS )


- TEFRÎD[< FERD] ile/ve/<> TEVHÎD[< VAHDET]

( Dünyadan geçip sadece Allah ile meşgul olma, kendini Allah'a adama. İLE/VE/<> Bir kılma, bir etme, birleştirme. | Bir sayma, bir olarak bakma, birliğine inanma. | Allah'ın birliğine inanma. | Lâ-ilâhe-ill-Allâh sözünü tekrarlama. | Allah'ın varlığına ve birliğine dair yazılan manzûme. | Klasik Türk dînî şiir müziğinde bir şekil. [bkz. TEVHÎD ile MÜNÂCÂT] )


- TEFRÎK[< FARK] ile/ve/<> TEMYÎZ[< MEYZ]

( Ayırma, ayırd etme, seçme. İLE/VE/<> Ayırt etme. | Mahkemelerce verilen kararın, yasa ve yöntem yönünden incelenmesini sağlayan yasal yol. | Yargıtay. )


- TEFRİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TEVHÎD

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> Tenzihte teşbihi, teşbihte tenzihi görmek. / Zahirde bâtını, bâtında zahirde görmek. )


- TEFSİR[< FESR] ile/ve/||/<> TEFSİL ile/ve/||/<> TE'VÎL[Ar. < MEAL]

( Olaylara bağlı yorum. | Kur'ân-ı Kerîm'in, anlam bakımından açıklaması. | Örtüyü açmak. İLE/VE/||/<> Yaramaz ve kötü/kem nesne. İLE/VE/||/<> Anlama bağlı yorum. | İlklemek, asla götürmek. | Sözü çevirme. )


- TEFSİR ile/ve MUHTASAR ile/ve TELHİS ile/ve TAHRİR ile/ve TEHZİB, TECRİD, TENKİH, MUNTAHAB ile/ve ZEYL ile/ve TERCÜME


- TEFSİR ile/ve ŞERH

( Âyetler / Kur'an-ı Kerîm, tefsir edilir. İLE/VE Hadis, şerh edilir. )


- TEFSİR ile/ve/yerine TEVİL

( Olaylara bağlı. İLE/VE/YERİNE İlkelere bağlı. )

( Olaylara bakışla/yönelişle. İLE/VE/YERİNE Evvele bakışla/yönelişle. )


- TEFTİŞ-İ MESÂHİF ile/ve/||/<>/> TETKİK-İ MÜELLEFAT
:MECLİSİ/DEFTERLERİ


- TEHDİT ile/ve/> KORKU

( MENACE vs./and/> FEAR )


- TEHDİT ile/ve/||/<>/> TEDİRGİNLİK


- TEHDİT ile/ve/değil/yerine UYARI

( [not] THREAT vs./and/but WARNING
WARNING instead of THREAT )


- TEHDİT ile/ve/<> YASAK


- TEHECCÜD NAMAZI ile/ve/<>/değil VİTR NAMAZI

( İkinci 3/1'lik bölümde kılınır.[Her 2 rekâtta bir selam verilerek kılınır.] İLE/VE/<>/DEĞİL Gecenin, son 3/1'lik bölümünde kılınan/kılınacak namazdır.[Eğer geceleyin uyanamama olasılığı varsa ancak bu durumlarda yatsı namazının ardından kılınabilir.][Yine de, kalkılamamışsa, sabah namazından önce kılınır.] )


- TEHEYYÜÇ[Ar.] ile/ve/||/<>/> TEHYİÇ[Ar.]

( Coşma, heyecanlanma. İLE/VE/||/<>/> Coşturma, heyecanlandırma. )


- TEHLİKE/Lİ ile/ve RİSK/Lİ

( Tehlike, insana zarar verebilecek bir olgu gibi yorumlansa da, doğru davranış biçimleriyle aynı tehlike, ilerleme ve iç gelişme de sağlayabilir. )

( Tehlike, ruhu güçlendiririr ve içsel barışın, başarının en önemli kuralı olduğunu kavramamızı sağlar. )

( DANGER/OUS vs./and RISK/Y )


- TEHLİKE ve/|| ÇÖZÜM


- TEHLİKE ve/> KURTULUŞ

( Kişi, düştüğü çukurdan, ancak, kendi çıkabilir. )

( MUHÂTARA[< HATAR] ve/> NECÂT )

( DANGER and/> SALVATION )


- TEHLİKE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLASILIK


- TEHLİKELİ:
AÇLIK ve TEHDİTTE ile/ve/<>/>< TOKLUK ve GÜÇLÜLÜKTE

( (")Hayvanlar("). İLE/VE/<>/>< [bazı/"bilinçsiz"] "Kişiler". )


- TEHLİKELİ ile/ve/değil/||/<>/< DUYARLI/HASSAS


- TEİN[Fr.] ile/ve/||/<> KAFEİN[Fr.]

( Çayda bulunan ve kafein niteliğinde olan etkili madde. İLE/VE/||/<> Kahve ve çayda bulunan etkili madde. )

( İÇMEMEYİ YEĞLİYORUZ!

Yediğimiz, "kâr"; yemediğimiz, yarar!
Yaptığımız, "kâr"; yapmadığımız, yarar!
Aldığımız, "kâr"; verdiğimiz, yarar!

(Bir şey ki, yemesen de olur... YEME!
Bir şey ki, içmesen de olur... İÇME!
[tüm abur-cuburlar, et ve tüm hayvansal "ürünler",
kahve ve de özellikle sigara!] )


- TEK BAŞINA ... ile/ve/||/<> TOPTAN ...


- TEK BAŞINA YÜRÜMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> KARANLIKTA YÜRÜMEK


- TEK BAŞINA ile/ve BAŞLI BAŞINA


- TEK BİR KİŞİNİN:
ÜZÜNTÜSÜ ve/||/<> MUTLULUĞU

( Tüm bireyleri mutsuz edebilir. VE/||/<> Herkesin yüzünü güldürebilir. :) )


- TEK ÇAPA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÇİFT ÇAPA


- TEK ÇENEKLİLER ile/ve ÇİFT ÇENEKLİLER


- TEK DÜZE ile/ve/değil/||/<> TEK TİP


- TEK EL ve/değil/yerine/||/<>/> İKİ EL

( 'in, nesi var? VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> 'in sesi var! )


- TEK GÖZELİ/HÜCRELİ ile/ve/||/<> TERLİKSİ

( ... İLE/VE/||/<> Bütün kirpiklilerden, durgun ve kirli sularda yaşayan, yassı gövdeli, tek hücreli hayvan. )

( ... cum/et/||/<> PARAMAECIUM )


- TEK HÖRGÜÇLÜ DEVE ile/ve ÇİFT HÖRGÜÇLÜ DEVE

( BÎSERÂK/BÎSEREK[Fars.]: İki hörgüçlü eril deve ile tek hörgüçlü dişil devenin yavrusu. | KÜRÜK[Fars.]: Deve yavrusu. )

( SENÂM[Ar. çoğ. ESNÂM]: Deve hörgücü. [SENÂM-ÜN-NAKA: Devenin hörgücü.] )

( KÛHÂN[Fars.]: Deve ya da sığır hörgücü. )

( HUMP[İng.]: Hörgüç. )

( Develer, hörgüçlerinde su değil yağ depolar. Bu yağ da enerji stoku olarak kullanılır. Suyun depolandığı yer gövdeleridir. Özellikle de kan dolaşım sistemleridir. Bu da onları su kaybından etkin bir biçimde korur. )


- TEK KİŞİLİK BİSİKLET ile/ve ÇİFT KİŞİLİK BİSİKLET (TANDEM)


- TEK KİŞİLİK YATAKTA:
TEK YATMAK ile/ve/yerine ÇİFT YATMAK


- TEK KULLANIMLIK/LAR

( * KİBRİT | * LENS | * FOTOĞRAF MAKİNESİ | * AMPUL/FLORASAN | * TÜP | * SAKIZ | * ETİKET | * YAPIŞTIRICI | * (BAZI/ÇEŞİTLİ) PLASTİK ÜRÜNLER | * (BAZI/ÇEŞİTLİ) SAĞLIK ÜRÜNLERİ | * (BAZI/ÇEŞİTLİ) TEMİZLİK ÜRÜNLERİ | * KULAK ÇÖPÜ | * AĞDA | * TUVALET KAĞIDI | * PED, TAMPON | * KONDOM/PREZERVATİF | * BİLET | * ŞİFRE, PAROLA, KOD )


- TEK NEDEN ile/ve/değil ÖNEMLİ NEDEN

( THE UNIQUE REASON vs./and THE IMPORTANT REASON
THE IMPORTANT REASON instead of THE UNIQUE REASON )


- TEK PARMAKLILAR ile/ve/=/||/<> TEK TIRNAKLILAR

( Memeliler sınıfının otçul, geviş getirmeyen, beş parmaklı fil, üç parmaklı gergedan, tapir ya da bir parmaklı toynaklıları içine alan alt takımı, tek tırnaklılar. )


- TEK TANRILI DİN/LER ile/ve TEK TANRILI VAHİY DİN(LER)İ


- TEK TEK CİSİMLERİN MEKÂNI ile/ve MUTLAK MEKÂN


- TEK TEK ŞEYLERİ BİLMEK ile/ve İKİ ŞEYİ (NİSPETSİZ) BİLMEK ile/ve İKİ ŞEY ARASINDAKİ İLİŞKİYİ BİLMEK ile/ve "...DIR" TASDİĞİNİ BİLMEK


- TEK TEK ŞEYLERİ BİLMEK ile/ve İKİ ŞEYİ (NİSPETSİZ) BİLMEK ile/ve İKİ ŞEY ARASINDAKİ İLİŞKİYİ BİLMEK ile/ve "...DIR" TASDİĞİNİ BİLMEK


- TEK TOYNAKLILAR ile/ve/||/<> ÇİFT TOYNAKLILAR

( ... İLE/VE/||/<> Balinalar, bu takımda sınıflandırılır. )

( ARTIODACTYLA cum PERISSODACTYLA )


- TEK YÖN ile/ve/||/<> KARŞIT/TERS YÖN ile/ve/||/<> ÇOKLU YÖN


- TEK YÖNLÜ SEVGİ ile/ve KOŞULSUZ SEVGİ


- TEK-ÇOK PARADOKSU ile/ve SONLU-SONSUZ PARADOKSU


- TEK/İL/LİK ile/ve/<> EŞSİZ/LİK


- TEK ile/ve/değil <> BİRİCİK


- TEK ile/ve/değil BİLİNEN/BİLİNEBİLEN TEK

( [not] UNIQUE vs./and/but KNOWN/MIGHT KNOWN UNIQUE )


- TEK ile/ve/değil BİLİNEN/BİLİNEBİLEN TEK


- TEK ile/ve/değil/<> BİRİCİK


- TEK ile/ve/değil BU DA VAR!


- TEK ile/ve BÜTÜN


- TEK ile/ve ÇİFT

( DÜŞÜNCEDE: Yok edilebilir. İLE/VE Yok edilemez. )


- TEK ile/ve/||/<>/> ÇİFT ile/ve/||/<>/> BİR

( [DÜŞÜNCEDE:] Yok edilebilir. İLE/VE/||/<>/> Yok edilemez. İLE/VE/||/<>/> Var eder, bireştirir/tevhîd ettirir. )

( ODD vs./and/||/<>/> EVEN vs./and/||/<>/> UNIQUE )


- TEK ile/ve/<>/>< ÇOK

( Aşkın. İLE/VE/<>/>< [Doğaya] İçkin. )


- TEK ile/ve DİK


- TEK ile/ve/<>/değil İLK VE SON

( [not] UNIQUE vs./and/<>/but THE FIRST AND THE LAST )


- TEK ile/ve/değil İLK VE SON


- TEK ile/ve/değil SONSUZCA TEK


- TEK ile/ve/değil SONSUZCA TEK


- TEK ile/ve/değil/||/<>/< TEPEDE


- TEK ile/ve YALIN


- TEKADDÜM-Ü ZÂTÎ ile/ve TEKADDÜM-Ü ZAMANÎ


- TEKÂMÜL[Ar. < KEMÂL] ile/ve/değil/||/<>/< TEKÂBÜL[Ar. < KABL]


- TEKAÜT[Ar.] ile/ve/||/<> TEKAÜDİYE[Ar.]

( Emekliye ayrılma. | Emekli. İLE/VE/||/<> Emekli aylığı. )


- TEKBİR ile/ve TEHLÎL[< HELL]

( "ALLAHÜ EKBER(ALLAH, ULULARIN ULUSUDUR)", "ALLAHÜ EKBER, ALLAHÜ EKBER, LÂİLÂHE İLL'ALLAHÜ V'ALLAHÜ EKBER, ALLAHÜ EKBER VE Lİ-LLÂH-İL HAMD" İLE Allah'a inanma ve bunu sık sık sözle de tekrarlamak, "lâilâhe-ill-Allah" sözünü tekrarlama. )


- TEKBİRLEME ve KEMER KUŞATMA/FATİHA'SINI OKUMA


- TEKDÜZE ile/ve/değil SIRADAN


- TEKEMMÜL ile/ve TEKÂMÜL

( Sonuç. İLE/VE Süreç. )


- TEKER ile/ve/||/<> TEKERLEK

( Tekerlek. | Tekerlek biçimde olan. | İnce ve çapı oldukça tekerlek biçiminde parça. | Bir gök nesnesinin daire biçiminde görünen yüzeyi. | Nesnenin gökyüzü üzerindeki iz düşümü. İLE Merkezde bulunan, bir eksenin çevresinde dönebilen çember. | Bu biçimde olan. )


- TEKERLEK ile/ve/<> POYRA

( ... İLE/VE/<> Tekerleğin ortasında, parmakların sokulduğu, çevresi delikli ağırşak. )


- TEKERLEME ile/ve/||/<> DÖNGÜ

( Tekerlemek. | Çoğunlukla basmakalıp söz. | Birbiriyle uyumlu hazır söz kalıbı. | Çoğunlukla, masalların genellikle başında bulunan "Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde." gibi uyaklı giriş ya da ara sözler. | Saz şairleri arasında yapılan deyiş yarışı. | Orta oyununda, özellikle Kavuklu'nun kullandığı sözler. İLE/VE/||/<> ... )

( Bu tarlaya bir şinik[ölçek] kekere mekere[kuş yemi] ekmişler.
Bu tarlaya da bir şinik kekere mekere ekmişler.
Bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye boz ala boz başlı pis porsuk dadanmış.
Bu tarlaya da ekilen bir şinik kekere mekereye de boz ala boz başlı pis porsuk dadanmış.
O tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuk, diğer tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuğa demiş ki:
"Sen ne zamandan beri bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuksun?"
O da ona yanıt olarak, "Sen ne zamandan beri o tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuksan ben de o zamandan beri bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuğum." demiş. )


- TEKİL-ÇOĞUL ile/ve TİKEL-TÜMEL

( Dilbilgisi. İLE/VE Mantık. )


- TEKİL/LİK ile/ve BÜTÜN/LÜK


- TEKİL/LİK ile/ve/değil/||/<>/< ÖZGÜN/LÜK


- TEKİRDAĞ'DA:
MERKEZ İSKELE ile/ve RÜSTEM PAŞA İSKELESİ


- TEKİRDAĞ'DA:
RODOSÇUK ile/ve BANADOS ile/ve İNECİK


- TEKKE'DE ile/ve/<> DERGÂH'TA

( Keşf. İLE/VE/<> Muhabbet. )


- TEKKE ile/ve ÂS(İ)TÂNE


- TEKKE ve ÇORBA

( Tekkeyi bekleyen çorbayı (da) içer! )


- TEKKE ile/ve HÂN-KAH[Ar.]/HÂNGÂH[Fars.]

( ... İLE/VE Tekkenin büyüğü. )


- TEKKE ile/ve/||/<> KELÂMÎ TEKKESİ

( KELÂMÎ TEKKESİ

Fatih, Şehremini Odabaşı'nda, İbrahim Çavuş Mah. Yayla Cad. Kelâmi Tekkesi Sokağı'ndadır. Nakşî, Halvetî, Rıfâî (Kâdirî) tekkesidir. Mukâbele günü Salı'dır. Kuruluş tarihi ve bânisi(bina eden, kuran) hakkında bilgi bulunamamıştır.

Tekke binası vakıflar tarafından kiraya verilmişse de sonradan yıkılarak yerine Kelâmî Dergâhı apartmanı yapılmıştır. Apartmanların önünde bir mezar kalmıştır.

 

Şeyhleri:

1) Kelâmî Mustafa Halvetî (i. 1151/1738) Hasan Burhâneddîn-i Cihângîrî'nin halîfelerinden, Fethullâh Efendi (i. 1115/1703)'nin halîfesidir.

2) Ahmed Halvetî (i. 1168/1754) Kelâmî Mustafa Efendi'nin kardeşinin oğludur.

3) Feyzullâh Halvetî (i. 1183/1769) Kelâmî Mustafa Efendi'nin oğludur.

4) Kolancı İbrâhîm Sabri (i. 1221/1806) Sa'diyeden Karabacak Ali Hulûsî Efendi'nin halîfesi olup, Remli ve Abdüsselâm Tekkesi şeyhliğinde de bulunmuştur.

5) Kemaleddîn Baba Rıfâî (i. 1200/1785).

6) İbrâhîm Edhem Vehbî Sâdî (i. 1267/1850).

7) Öküz Ahmed Efendi Rıfâî (i. 1270/1854) Helvâî Tekkesi şeyhidir.

8) Çadırcı M. Râşid Kâdirî (i. 1295/1878).

9) M. Ali Alemi Rıfâî (i. 1304/1886).

10) Seyyid el-Hâc Ali Efendi Cerrâhî (i. 1322/1904) Âsitâne postnişîni Yahyâ Gâlib Efendi halîfesidir. Birâderinin irtihâliyle(ölümüyle), Halil Nizâmî Tekkesi şeyhliğine geçmiştir. Oniki sene şeyhlikten sonra, irtihâlinde tekkesinde defnedilmiştir.

11) Muhammed Esad Erbîlî (i. 1349/1931) Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin halîfesi Hidâyetullâh Efendi, dedesidir. Musul'da doğmuştur. Tâhâ el-Harîrî'nin halîfesidir. Münhal bulunan Kelâmi Tekkesi'nin şeyhliğine tâyini için Kâdirî icâzeti şart olduğundan Abdülhamid Rifkânî'den Kâdirî icâzeti almıştır. 1883-1900 tarihleri arasındaki ilk şeyhliğinden sonra Sultan II. Abdülhamid Hân tarafından memleketine nefyedilmiştir(sürgün edilmiştir). 1908'de II. Meşrutiyetle İstanbul'a dönerek, tekkelerin seddi tarihi olan 1925'e kadar bu tekkenin meşîhatini(şeyhliğini) sürdürmüştür.

 

Tekkelerin seddinden bir süre önce iki hafta kadar burada misâfir olan Danimarka'lı psikolog Carl Vett'in hatıraları Dervish Diary adıyla 1953'te Los Angeles'te, Kelâmi Dergâhı'ndan Hatıralar (trc. Ethem Cebecioğlu) adıyla 1993'te Ankara'da yayımlanmıştır. )


- TEKKE ile/ve MERKEZ TEKKE

( ... İLE/VE Kocamustafapaşa'daki Sümbül Efendi Tekkesi, İstanbul tekkeleri hakkında alınacak kararların da görüşüldüğü ve kararlaştırıldığı merkez tekkeydi. )


- TEKLEME ile/ve/||/<> TAKILMA

( Sık fideleri seyrekleştirmek. | Motorda pistonun birinin çalışmaması. | Nesnenin bozulup tutukluk yapması. | Kalbi düzenli çalışmama. | Kekelemek. İLE/VE/||/<> ... )


- TEKLİF ile/ve/<> DAVET

( PROPOSAL vs./and/<> INVITATION )


- TEKLİF ile/ve/değil/yerine/<> DAVET ile/ve/değil/yerine/<> DUYURU

( [not] PROPOSAL vs./and/but/<> INVITATION vs./and/but/<> ANNOUNCE/MENT
ANNOUNCE/MENT instead of INVITATION instead of PROPOSAL )


- TEKLİFSİZ BİRLİKTELİK ile/ve NEDENSİZ BİRLİKTELİK


- TEKLİK ile/ve/<> ÇOKLUK

( İçte. İLE/VE/<> Dışta. )


- TEKLİK ile/ve/değil/yerine ÇOKLUKTAKİ BİRLİK


- TEKNİK DİL/JARGON ile/ve ÖNYARGI

( JARGON vs./and PREJUDICE )


- TEKNİK OLARAK ile/ve/<> SONUÇTA


- TEKNİK ile/ve/değil/<> TAKTİK


- TEKNOKRASİ ile/ve/||/<> TEKNOKRAT

( Sanayi, ekonomi ve devlet yönetiminin politikacılar değil uzmanlar, teknisyenler ve uygulayımcılar tarafından yönetilmesine dayanan düzen. İLE/VE||/<> Teknokrasiden yana olan. | Teknokrasi içinde yer alan, yönetici konumundaki mühendis, mimar, teknisyen, iktisatçı vb. çalışanların ortak adı. | Ekonomik mekanizmaların kuramsal incelenmesine dayanan ancak insan etkenini her zaman yeterince göz önünde bulundurmayan devlet adamı ya da memur. )


- TEKNOLOJİ ÜRÜNLERİ ile/ve/değil/yerine TEKNOLOJİ


- TEKNOLOJİ ile/ve/<> BAĞIMLILIK


- TEKNOLOJİ ve/<> FELSEFE ve/<> İDEOLOJİ ve/<> SANAT

( [Nesneleri ve olanakları] [Daha da] Yararlı kılar. VE/<> Açıklar. VE/<> Değiştirir. VE/<> Yeniden yaratır. )


- TEKNOLOJİ ile/ve KONFOR


- TEKNOLOJİYİ TAKİP ETMEK ile/ve TEKNOLOJİYİ KULLANMAK

( İleriden. İLE/VE Geriden. )

( FOLLOW THE TECHNOLOGY vs./and TO USE THE TECHNOLOGY
Forward. WITH/AND Backward. )


- TEKRAR ETMEK ile/ve "ÜZERİNDEN GEÇMEK"


- TEKRAR ile/ve/değil/yerine AKTARIM

( [not] REPETITION vs./and/but SHARING/TRANSMISSION
SHARING/TRANSMISSION instead of REPETITION )


- TEKRAR ve/<> BELLEK GÜÇLENDİRMESİ


- TEKRAR ile/ve ÇOĞUNLUK

( REPETITION vs./and MAJORITY )


- TEKRAR ile/ve ÇOKLUK

( REPETITION vs./and ABUNDANCE )


- TEKRAR ile/ve DARB


- TEKRAR ile/ve/değil/yerine DÖNGÜ

( 2 ve üzeri. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE 1 )

( Ana-baba'dan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Ata'dan. )

( [not] REPETITION vs./and/but VICIOUS CIRCLE
VICIOUS CIRCLE instead of REPETITION )


- TEKRAR ile/ve FAZLA/LIK


- TEKRAR ile/ve/||/<> İDDİA


- TEKRAR ile/ve/<> ISRAR

( REPETITION vs. INSISTENCE )


- TEKRAR ile/ve OYUN

( REPETITION vs./and GAME )


- TEKRAR ile/ve PEKİŞTİRME

( REPETITION vs./and TO CONSOLIDATE )


- TEKRAR ile/ve PEKİŞTİRME

( REPETITION vs./and TO CONSOLIDATE )


- TEKRAR ile/ve/<> SÜREKLİLİK

( REPETITION vs./and/<> CONTINUITY )


- TEKRAR ile/ve/değil/yerine TERENNÜM


- TEKRARLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< İRDELEMEK


- TEKRARLAYICI (OLMAK) ile/ve/değil/yerine UYGULAYICI (OLMAK)


- TEKRÎS/İNİSİYASYON ile/ve İNÂBE/T

( Temele taş koyma. | Tanrı'ya vakfetme, takdîs. | İthaf. İLE/VE Günahlara tövbe edip Hakk yoluna dönme. | Bir mürşide başvurup, tarikata girme. )


- TEKVİN/Î ile/ve TEKLİF/Î ile/ve TEDVÎN/Î


- TEKVİNÎ ÖNERME ile/ve TEKLİFÎ ÖNERME ile/ve İHBARÎ ÖNERME ile/ve TEVİLÎ ÖNERME ile/ve İNŞAÎ ÖNERME


- TEL KÜF ile/ve/||/<> TEL KÜFLÜCE

( Gövdede, hemen hemen tüm dokularda yerleşebilen asalak bir tür mantar. İLE/VE/||/<> Tel küften ileri gelen ilkel mantar hastalığı. )

( SPOROTRICHUM SCHNECKI cum ... )


- TEL ile/ve/||/<> TELCİK

( ... İLE/VE/||/<> Çok ince tel. | Köklerin en ince uc bölümleri. | Eril örgende başçığı taşıyan ince bölüm. | Sinir ya da kas gözelerinin sitoplazmasında bulunan ince iplikçikler. )


- TELEFERİK[Fr.] ile/ve/||/<> TELESİYEJ[Fr.]

( Birbirinden uzak iki yüksek yer arasında, havada gerilmiş bir ya da birkaç çelik halat üzerinde kayarak hareket eden asılı taşıt. İLE Kayakçıları sürekli hareket durumundaki bir kabloya asılı oturma yerlerinde taşıyan bir teleferik türü. )


- TELEK/RÎŞ ile/ve YELEK

( Kuşların, gövde, kanat ve kuyruğunda bulunan, uçma, örtü ve kuyruk telekleri olarak üçe ayrılan, türlü renklerde kalın eksenli tüy. İLE/VE Kuş kanadının büyük kalemli tüyü. )

( PER: Kanat. | Yelek, kuş kanadının büyük tüyleri. )


- TELEK ile/ve/değil ÖRTÜ


- TELEK ile/ve/||/<> TELEKE

( Kuşların gövde, kanat ve kuyruğunda bulunan, uçma, örtü ve kuyruk telekleri olarak üçe ayrılan, çeşitli renklerde kalın eksenli tüy. İLE/VE/||/<> Uzun ve sert kanat telekleri. )


- TELEKS[Fr./İng. < TELEX] ile/ve/||/<>/> BELGEGEÇER/TELEFAKS[Fr./İng.] / FAKS

( Telsiz ve telem araçlarına uzaktan haber yazdırma düzeni. İLE/VE/||/<>/> Belgegeçer aracına uzaktan yazdırma düzeni. )


- TELESİMEK ile/ve/||/<> ZAYIFLAMAK

( Yorulmak, güçsüz kalmak, yorgunluktan bayılacak duruma gelmek. İLE/VE/||/<> ... )


- TELESKOP ile/ve/<> FAST(Five-hundred-meter Aperture Spherical Radio Telescope)

( ... İLE/VE/<> Dünyanın en güçlü tek çanaklı radyo dedektörü. )

( )


- TELESKOP ile/ve/<> RADYO TELESKOPU

( Dünyanın en büyük ve en duyarlı single-dish radyo teleskopu, Porto Riko'dadır. )


- TELEVİZYON (İZLEMEK)
ile/ve/değil/yerine/><
KİTAP (OKUMAK)

( )


- TELEVİZYON[Fr./İng.] ile/ve/değil/yerine GÖSTERGE/GENEL AĞ/İNTERNET[İng.]

( BİZİM ÇOCUKLARIN PUTU
KÖŞEDEKİ KARAKUTU
EHL-İ KÜFÜR ÇEKTİ ŞUTU
KALEMİZE GOL EYLEDİ )

( Gün boyunca televizyon izlesen, bir sayfa kitap okumak kadar değeri/etkisi/katkısı olmaz. )

( Vericiden iletilen dalgaların görüntü ve ses olarak görünmesini ve duyulmasını sağlayan aygıt, televizyon alıcısı. İLE Bilgisayar ağlarının birbirine bağlanması sonucu ortaya çıkan, herhangi bir sınırlaması ve yöneticisi olmayan uluslararası bilgi iletişim ağı. )


- TELEVİZYON ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KANAL

( Kişi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kavram. )


- TELİF ile/ve ŞERH


- TELKİN ile/ve/<> TEMKİN


- TELKİN ile/ve/değil/||/<>/> TERCİH


- TELLERİ(MİZİ) KARDEŞ EYLEMEK ve/||/<>/> SAZI(MIZI) DÜZENLEMEK


- TELLİ SAZLAR ile/ve NEFESLİ SAZLAR ile/ve VURMALI SAZLAR

( Ud-i Kadîm, Tanbur-i Servinân, Kopuz-u Rûmî, Rebab, Şeştar, Mugni, Ceng, Kânun. İLE Zurna, Nefir, Ney, Irak Nâyı, Erganun, Mûsikar, Burgu. İLE Kâse, Bardak, Davul, Def, Darbuka, Kös, Nakkare, Zil. )

( Sultanların Rebab çaldırma isteği, Hitab-ı İlâhi'ye ulaşabilmek üzeredir. )


- TELMİH[Ar.] ile/ve/değil/||/<> TEŞBİH[Ar.]


- TELMÎH ile/ve TENÂSÜB ile/ve SEBK-İ HİNDÎ

( ... İLE ... İLE XVII. yüzyılda, Divan şiirinde başlayan, karmaşık mazmunlara, imge oyunlarına, güç anlaşılır, alışılmadık benzetmelere dayanan, süslü bir anlatım biçimi. )


- TELOMER:
ANNE KARNINDA ile/ve/||/<>/> YAŞAMDA


- TELVİN (EHLİ)/EHL-İ TELVİN [TELEVVÜN][< LEVN] ile/ve/<>/>< TEMKİN (EHLİ)/EHL-İ TEMKİN

( Kalp/kişi, telvin ile temkin arasında olmaktır/olandır. )

( Telvin, temkin gerektirir. )


- TELVİN ile/ve/<> TELVİN

( Temkinden önce/ki. İLE/VE/<> Temkinden sonra/ki. )


- TELVİN ve/> TEMKİN


- TEMBEL/LİK ile/ve/<> ATÂLET


- TEMBEL/LİK ile/ve/<> AYLAK/LIK

( TENBEL[Fars.]: Tembel, üşengeç, ağır davranan. )

( Tembele iş emredersin, ahmağa söz söylersin, o da sana hemen akıl verir. )


- TEMBEL/LİK ile/ve/<> BEZGİN/LİK


- TEMBEL/LİK ile/ve/<> MİSKİN/LİK


- TEMBEL/LİK ve/<>/|| SEVGİSİZ/LİK


- TEMBEL/LİK ile/ve/||/<> YETERSİZ/LİK


- TEMBELLİK YAPMAMAK ile/ve TEMBELLİK YAPAMAMAK

( Bilginin, ilmin yetersizliğinden. İLE/VE Aklın yetersizliğinden. )


- TEMBELLİK ile/ve/değil/<> "KENDİNE"(KEYFİNE/RAHATINA) GÖRE DÜŞÜNME


- TEMBELLİK ile/ve/değil ALIŞKANLIK


- TEMBELLİK ile/ve/<> ART NİYET


- TEMBELLİK ile/ve/<> ÇALIŞMAMAK

( Tembellik gövdenin aptallığı; aptallık da, zihnin tembelliğidir. )

( Tembel olursan hakkını alamazsın; kızgın olursan hakkın üzerine sabredemezsin. )

( Tembellik her kötülüğün anasıdır. )

( BENŞ ile/ve/<> ... )


- TEMBELLİK ile/ve/<>/değil İŞ BEĞENMEMEZLİK


- TEMBELLİK ile/ve/değil ÖNCELİK


- TEMEL BÜYÜKLÜKLER:
KÜTLE ile/ve/||/<> IŞIK ile/ve/||/<> SICAKLIK ile/ve/||/<> AKIM ile/ve/||/<>
MOL ile/ve/||/<> UZUNLUK ile/ve/||/<> ZAMAN


- TEMEL DEĞERLER ve/||/<>/< TEMEL ÇELİŞKİLER


- TEMEL İLKE/LER ile/ve/değil/yerine ANAHTAR KAVRAM/LAR

( [not] "BASIC PRINCIPLE/S" vs./and/but "SWITCH/KEY CONCEPT/S"
"SWITCH/KEY CONCEPT/S" instead of "BASIC PRINCIPLE/S" )


- TEMEL KABULLER/AKSİYOMLAR:
VAR OLUŞ ile/ve/||/<> BAĞIMSIZLIK ile/ve/||/<> DEĞİŞMEZLİK/BENZERLİK ile/ve/||/<> BİLİNEBİLİRLİK ile/ve/||/<> SÜREKLİLİK ile/ve/||/<> PAYLAŞILABİLİRLİK/ANLATILABİLİRLİK


- TEMEL SORUN ile/ve YAYGIN TEMEL SORUN

( BASIC PROBLEM vs./and COMMON BASIC PROBLEM )


- TEMEL ile/ve/||/<> ALTYAPI


- TEMEL ile/ve/<>/değil/yerine BELİRLEYİCİ


- TEMEL ve ÇÖZÜM/LEME

( BASE and ANALYSE )


- TEMEL ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI


- TEMEL ve TEEMMÜL


- TEMEL ile/ve/||/<> TÖZ


- TEMEL ile/ve ZEMİN


- TEMELE ALMA" ve/<> AMAÇ


- TEMELLENDİRME ile/ve/<> DAYANDIRMA


- TEMELLENME ile/ve/||/<>/> AÇIĞA ÇIKMAK


- TEMELLİ ... ile/ve/değil/||/<> KALICI OLARAK


- TEMENNİ[Ar.] ile/ve/||/<> TERECCİ[Ar. < RİCÂ]

( Dilek, istek. İLE/VE/||/<> Rica etmek, yalvarmak. | Ummak, umut etmek. )


- TEMİZ HAVA ve/<> BİSİKLET


- TEMİZ NİYET ve TEVEKKÜL


- TEMİZ ZİHİN ile/ve/<> TEMİZ GÖNÜL


- TEMİZ/LİK ve/<> GÜZEL/LİK


- TEMİZ/LİK ile/ve/<> PARLAK/LIK


- TEMİZ ve/<> TEMİZLEYİCİ

( Toprak, su, oksijen, gülümseme, [doğru] bilgi. )


- TEMİZLEMEK ile/ve/<> GİDERMEK

( TATHÎR ile/ve/<> ... )


- TEMİZLEMEK ile/ve/değil/||/<>/< YALITMAK


- TEMİZLENME ile/ve EVRİM


- TEMİZLİK ile/ve/<> DÜZEN/DÜZENLEME/TERTİP


- TEMMUZ ile/ve/||/<>/> KIZIL ISI

( Yılın yedinci ayı. İLE/VE/||/<>/> Temmuz'un çok sıcak olan ikinci yarısı. )


- TEMSİL ETME ile/ve BİLDİRME

( TO REPRESENT vs./and TO NOTIFY )


- TEMSİL ETMEK ile/ve/değil VAROLUŞ

( [not] TO REPRESENT vs./and/but EXISTENCE )


- TEMSİL ile/ve/||/<> OLUMSUZ TEMSİL


- TEMSİL ile/ve/||/<>/> TERSİM


- TEMSİLLER ile/ve/||/<> TEMSİL ÇOKLUSU


- TEN GİYSİSİ ile/ve/değil/yerine/<> CAN GİYSİSİ


- TEN[Fars.]/SEL ile/ve/<> TİN/SEL ile/ve/<> TİN

( Ten, tinin zemini olamaz. )

( Giysi tenden, ten de candan habersiz! )

( Nedeni dışarıda olan. İLE Nedeni ve ereği/amacı kendinde olan. )

( Gövdenin dış yüzü, deri, cilt. | Gövde, vucut, beden. İLE/VE/<> İnsanın ve insanlığın toplam değeri, birikimi. )


- TEN/SEL ile/ve/değil/<> TİN/SEL


- TENBİH ile/ve İKAZ


- TENEKE ile/ve KİLE

( Yumuşak çelikten yapılmış üzeri kalay kaplı ince sac. | Bu sacdan yapılmış olan. | Bu sacdan yapılan, yaklaşık yirmi litre hacmindeki kap. | Bu kabın aldığı miktarda olan.[13-14 kilo alır.]
İLE/VE
Tahıl ölçümlerinde kullanılır. Tenekeden 5 cm. daha kısadır. [10-12 kilo alır.] )

( KEYL[çoğ. EKYÂL]: Ölçme. | Kile ile ölçmek. | Tahıl, hubûbat ölçüsü, ölçek. | KEYLÎ: Kile ile ölçülen. | TEKYÎL[Ar. < KİLE]: Kile ile ölçme. )

( ... ile/ve YÜ [bir kile], FU [kilenin dörtte biri] )


- TENEŞİR[Fars. < TENŞÜR] ile/ve/||/<> MUSALLA[Ar.] ile/ve/||/<> KATAFALK[Fr. < CATAFALQUE]

( Kırkından sonra azanı, teneşir paklar. )

( Üstünde ölü yıkanılan mermer/kerevet. İLE Namaz kılmaya yarayan, açık yer. | Camilerde, cenaze konulup önünde namaz kılınan yer. İLE Önünden geçilerek kendine saygı gösterilmek istenen ölünün tabutunun konulması için yapılmış yüksek yer. )


- TENEZZÜH[< NÜZHET] ve/||/<>/> ARABA

( Eskiden, arabalara, tenezzüh denilirdi. Sadece hekimler kullanırdı. Hekim dışındakilerin araba kullanması ayıptı ve görgüsüzlüktü. )


- TENEZZÜL ETME(ME)K ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İTİBAR ETME(ME)K


- TENEZZÜL ETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> TEVECCÜH ETMEK


- TENEZZÜL ve KERÂMET


- TENEZZÜL ile/ve/değil/<> TEŞEBBÜS


- TENİN:
"BESLENMESİ" ile/ve/<> DESTEKLENMESİ

( İçeriden. İLE/VE/<> Dışarıdan. )


- TENKİT ile/ve/<> ŞİKÂYET


- TENKİT ile/ve/<> TENKIYE[< NAKY]

( Temizleme, fenâsını atma. İLE/VE/<> Ayıklayıp temizleme. | Kalın bağırsağa su verme ve bu iş için kullanılan araç.[HUKNE: Şırınga.][İHTİKAN | Fr. LAVMAN] )


- TENTÜR[Fr.] ile/ve/||/<> TENTÜRDİYOT[Fr.]

( Alkolün bir ya da birden çok bitki üstündeki eritici etkisi sonucu elde edilen sıvı ilâç. İLE/VE/||/<> Mikrop kapmasını önlemek için bir kesik ya da sıyrığa sürülen iyot tentürü. )

( TINCTURE OF IODINE )


- TENYA ile/ve EKİNOKOK

( ... İLE/VE Etoburların gelişmiş dönemlerinde bağırsaklarında yaşayan tenya türü. )


- TENYA ile/ve ZÂT-ÜL-HUFEYRE-İ RE'S[Ar.]

( ... İLE/VE Uzunluğu 20 m. kadar olan bir çşit tenya, şerit. )


- TENZİH ile/ve TAKYİD/TAKYİT

( Arılama, kusur kondurmama. | Allah'ın tüm kusurlardan uzak olduğuna inanma. İLE Bağlı kılma, kısıtlama, kayıtlama. )


- TENZİH ve/> TE'VİL


- TENZİH ile/ve/||/<> TEŞBİH[< SÜBUH]

( [BATI PARADİGMASIYLA] FELSEFE ile BİLİM )

( TEVHİD: SANAT )

( Görünmezlik âlemi. Saflık âlemi. Nezahet, temizlik, paklık. Ayrılama, uzak tutma. İLE/VE/||/<> Görünürlük âlemi. Mânâyı maddede görmek. Asıl değil ama asıl gibi. Benzetme, benzetilme, benzeti. )

( Sırf tenzîhte kalanlar, Küfür'de, sırf teşbîhte kalanlar ise Şirk 'tedir. Tenzîh ile teşbîh arası, yâni "berzah", insânın kendidir. )

( Hz. Musa. İLE/VE/||/<> Hz. İsa. )


- TENZİH ile/ve/> TEŞBİH ile/ve/> TECRİT ile/ve/> TESBİH ile/ve/> TEFRİK


- TENZİHTE, TEŞBİHİ GÖRMEK ile/ve/<> TEŞBİHİ, TENZİHTE GÖRMEK

( İkisi de, birliğe/tevhide getirir. )


- TEOGONİ ile/ve KOZMOGONİ ile/ve ANTROPOGONİ ile/ve ESKATOLOJİ(MEAD)


- TEOKRASİ ile/ve/||/<> ARİSTOKRASİ ile/ve/||/<> MONARŞİ ile/ve/||/<> ANARŞİ


- TEOLOJİ:
ATLAS FELEĞİNİN İÇ BÜKEYİ ile/ve AY FELEĞİNİN DIŞ BÜKEYİNİN ARASI/NDAKİ/LER


- TEOLOJİ ile/ve/< KOZMOLOJİ

( Fiziği atlayarak felsefe, kozmolojiyi atlayarak ilâhiyat olmaz! )


- TEOLOJİ ile/ve/||/<>/> METAFİZİK ile/ve/||/<>/> POZİTİVİZM


- TEOLOJİK GÜVENLİK ALANI ile/ve EPİSTEMOLOJİK GÜVENLİK ALANI ile/ve ETİK GÜVENLİK ALANI ile/ve ESTETİK GÜVENLİK ALANI


- TEOREM[Fr.] ile/ve/değil/||/<>/< TEORİ[Fr.]

( Kanıtlanabilen bilimsel önerme. | Mantıksal usa vurma ile kanıtlanan önermenin ya da özelliğin bildirimi. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Kuram. )


- TEPE ile/ve YAMAÇ

( ... İLE Dağ ya da tepenin herhangi bir yanı. )


- TEPEDEN İNME ile/ve/||/<> SONRADAN GÖRME


- TEPİNMEK ile/ve/<> DİDİNMEK

( Ayaklarını hızla yere ya da bir şeye üst üste vurmak. | Öfke ve sevincini açığa vuracak davranışlarda bulunmak. | Gürültü etmek. | Direnmek. İLE/VE/||/<> Çok güçlük çekerek sürekli çalışmak. )


- TEPKİ (VERMEK) ile/ve/değil/yerine GERİBİLDİRİM

( AKS-ÜL-AMEL ile/ve/değil/yerine ... )

( [not] REACTION vs./and/but FEEDBACK
FEEDBACK instead of REACTION )


- TEPKİ GÖSTERMEK ile/ve POSTA KOYMAK


- TEPKİ ile/ve/değil DEĞERLENDİRME

( [not] REACTION vs./and/but EVALUATION )


- TEPKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DIŞAVURUM


- TEPKİ ile/ve/değil TEDİRGİNLİK


- TEPKİ ile/ve/değil/yerine TESPİT

( [not] REACTION vs./and/but TO DETERMINE
TO DETERMINE instead of REACTION )


- TEPKİ ile/ve/değil/yerine TUTUM

( [not] REACTION vs./and/but ATTITUDE
ATTITUDE instead of REACTION )


- TEPKİ ile/ve/değil/yerine TUTUM

( [not] REACTION vs./and/but ATTITUDE
ATTITUDE instead of REACTION )


- TEPKİSELLİK ile/ve/değil/yerine İNANDIKLARINDAN VAZGEÇMEMEK


- TEPKİSELLİK ile/ve/değil/yerine SICAĞI SICAĞINA


- TEPKİSİZLİK ile/ve/<> HAZIR-YANITLI OLAMAMA KAYGISI


- TEPKİSİZLİK ile/ve/değil/||/<>/< SİLAHSIZLANMA


- TER KOKUSU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TEN KOKUSU


- TERK ile/ve/> HAYIR

( Güç ve hayırlar herkes içindir ve isteyen herkese hazırdır. )

( Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düzeyine ulaşılmış demektir. )

( Power and grace are for all and for the asking.
A level of mental maturity is reached when nothing external is of any value and the heart is ready to relinquish all. )

( ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and/> NO )


- TERBİYE ETMEK:
ÇOCUKLARIMIZI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİMİZİ


- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)

( Davranış-eylem. İLE/VE Düşünce-bilgi. VE/> Terkib. )

( Göze dayanır. İLE/VE Kulağa dayanır. VE/> Davranıştır. )

( İyi-kötü. İLE/VE Doğru-yanlış. VE/> Güzel. )

( Örnek gerektirir. İLE/VE Bilen/hoca gerektirir. VE/> "Kişi kendin bilmek", haddini bilmek gerektirir. )

( Her yerdedir. İLE/VE Belirli bir yerdedir. VE/> Her yer ve zamandadır. )

( Bütüncüldür. İLE/VE Sıradüzenseldir. VE/> Estetiktir. )

( Kalb-i selîm. İLE/VE Akl-ı selîm VE/> Zevk-i selîm. )

( TO TRAIN vs./and PRACTICE/EXERCISE/DRILL and/> MANNER
Behaviour-action. VS./AND Idea-knowledge. AND/> Compound.
Base on eye. VS./AND Base on ear. AND/> Behaviour.
Good-bad. VS./AND Right-wrong. AND/> Beautiful.
Needed example. VS./AND Needed teacher. AND/> To know the self.
Everywhere. VS./AND Define place. AND/> Everywhere and anytime.
Integral. VS./AND Hierarchical. AND/> Aesthetical. )


- TERBİYE ile/ve/||/<> TASFİYE ile/ve/||/<> TEZKİYE


- TERBİYE ve/<> TEZKİYE

( Aklı. VE/<> Kalbi. )


- TERBİYESİZ/LİK ile/ve "ŞEREFSİZ/LİK"


- TERBİYESİZ/LİK ile/ve SALAK/LIK, SALOZ[argo]


- TERBİYESİZLİK ile/ve/değil/<> İNAT


- TERCİH ile/ve/değil EŞİK


- TERCİH ile/ve TERCİH-BİLÂ-MÜRACCAH


- TERCİH ile/ve/değil TEVHİD(BİREŞİM) NOKTASI


- TERCİHİM, BU/ŞU/O ile/ve/<>/değil/yerine TERCİHİM, BU/ŞU/O YÖNDE


- TERCÜME ile/ve/<>/değil/yerine TE'LİF


- TEREKE DEFTERLERİ ile/ve/değil MUHÂLEFÂT DEFTERLERİ


- TERENNÜM:
LAFZÎ ile/ve/||/<>/> İKÂÎ


- TERENNÜM[çoğ. TERENNÜMÂT] ile/ve/||/<> TAGANNÎ[< GINÂ | çoğ. TAGANNİYÂT]

( Yavaş ve güzel bir sesle şarkı söyleme. | Kuşun şakıması, ötmesi. | İLE/VE/||/<> Zenginleşme. | Muhtaç olmama, yetinme. | Makamla okuma. )


- TERİM:
AD ile/ve/||/<>/> GÖNDERİMİ


- TERİMLERİN/KAVRAMLARIN KULLANIMINDA:
FARKLILIK ile/ve/değil/yerine YEĞLEME


- TERK ETMEK/EDİLMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AYRILMAK


- TERK ETMEK ile/ve/değil/yerine İLİŞKİDE OLMAK

( [not] ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and/but TO BE RELATED
TO BE RELATED vs./and ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Bilincine varmadığınız bir şeyi terk edemezsiniz. )

( Öteye devam etmek için terk etmek durumundasınız. )

( Önemli[öncelikli] olan, ne yaptığınız değil, ne yapmaktan vazgeçtiğinizdir. )

( Fiziksel vazgeçiş ve terk yalnızca bir içtenlik, bir samimiyet belirtisidir, fakat yalnızca içtenlik de özgürlüğe kavuşturamaz; uyanık bir idrak, istekli bir araştırma ve derin bir incelemeden doğan bir anlayışa gereksinim vardır. )

( Yapmanız gereken, tüm anıları ve beklentileri terk etmektir. )

( Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düzeyine ulaşılmış demektir. )

( İç değerinizi bilmelisiniz, ona güvenmelisiniz ve günlük yaşantınızda, arzu ve korkularınızı feda ederek bunu belirgin kılmalısınız. )

( Duyup da/bilip de terk etmelidir. )

( Birinci adımdan vazgeçmeyen, ikinci adımı atamaz. )

( [Kendine/Bilgiye] Teslim olmadan terk edemezsin. )

( Ortak etmeni bulmak için tüm ayrımları terk etmek zorundasınız. Ancak evrensel olan ortaktır. )

( Gerçek vazgeçiş, terk edilecek bir şeyin bulunmadığını, çünkü size ait hiçbir şeyin bulunmadığını idrak ediştedir. )

( Sahte olandan vazgeçin, doğru olan kendi yerini bulacaktır. )

( Yanlış anlamalarınızı ortaya çıkarın ve onları terk edin, hepsi bu kadar. )

( Birine, vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinde, ilk vazgeçeceği kişi sen olursun. )

( You cannot abandon what you do not know.
To go beyond, you must abandon them.
It is not what you do, but what you stop doing that matters.
Mere physical renunciation is only a token of earnestness, but earnestness alone does not liberate. There must be understanding which comes with alert perceptivity, eager enquiry and deep investigation.
All you have to do is to abandon all memories and expectations.
You must know your inner worth and trust it and express it in the daily sacrifice of desire and fear.
The real giving up is in realising that there is nothing to give up, for nothing is your own.
Give up the false and the true will come into its own. )

( ... ile/ve SARF-I NAZAR )

( ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and GIVE UP )


- TERK ETMEK ile/ve/||/<> YOK ETMEK


- TERK-İ DÜNYA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TERK-İ DİYÂR

( Ölüm. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bulunduğun ya da yerleştiğin bölgeden ayrılma/uzaklaşma. )


- TERK-İ DÜNYA ve/<>/> TERK-İ UKBÂ ve/<>/> TERK-İ HESTÎ/TERK

( * TERK-İ DÜNYA (Budizm'deki Yansıması: NİRMANAKAYA)
* TERK-İ UKBÂ(Dünyayı terk etmenin vereceği mutluluğu terk)(Cenneti ve nimetlerini terk) "(B.Y.: DHARMAKAYA)"
* TERK-İ TERK(/HESTÎ)(Kendi varlığını terk edip Hakk'ta fâni olmak) "(B.Y: SAMBOGAKAYA)" )


- TERK ile/ve OLMAMALI


- TERK ile/ve/değil/yerine EZİYET

( Bazen, terk edilmektense eziyet görmeye bile râzı olabilirsin. )


- TERK ile/ve HAYIR

( Güç ve hayırlar herkes içindir ve isteyen herkese hazırdır. )

( Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düzeyine ulaşılmış demektir. )

( ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and NO )


- TERK ile/ve TÖVBE


- TERK ile/ve/<> TÖVBE

( TERKİN EN FAZİLETLİSİ VARLIK İÇİNDE YAPILANDIR | TERK-İ DÜNYA, TERK-İ UKBÂ, TERK-İ HESTÎ, TERK-İ TERK ile/ve/<> ... )


- TERKİB[< RÜKÛB | çoğ. TERKÎBÂT] ve İHTİLÂT[< HALT] ile/ve/<> MİZÂC[< MEZC | çoğ. EMZİCE]

( | Birkaç şeyi birleştirip karışık bir şey oluşturma. VE Karışma, katışma. | Karşılaşıp görüşme. | İLE/VE/<> Bir şeyle karıştırılmış olan başka şey. | Huy, tabiat. )


- TERKİP ile/ve NAZIM

( Birleşim, birleştirme, bir araya getirme. | Tamlama. | [kimya] Bileşim. İLE/VE Düzenleyen, düzene koyan, tertip eden. | Manzume yazan kişi. | Şiir. )


- TERLİK/ŞIPŞIP/ŞIPIDIK[argo] ile/ve PANTUFLA[Yun.]


- TERLİK ile/ve NALIN[Ar.]/TAKUNYA[Yun.]

( Genellikle ev içinde giyilen, deri, naylon vb. şeylerden yapılan, arkası açık, hafif ve türlü biçimlerde ayak giysisi. | Beyaz patiskadan dikilen takke, başlık. İLE/VE Genellikle hamam vb. ıslak tabanlı yerlerde kullanılan, yüksek ökçeli, ağaçtan yapılmış bir tür ayak giysisi. )


- TERMAL İLETKENLİK ile/ve/||/<> ELEKTRİKSEL İLETKENLİK

( Isı iletme yeteneği. İLE/VE/||/<> Elektrik iletme yeteneği. )


- TERMAL İLETKENLİK ile/ve/||/<> ELEKTRİKSEL İLETKENLİK

( Bir nesnenin ısıyı iletme yeteneği. İLE/VE/||/<> Bir nesnenin elektrik akımını iletme yeteneği. )


- TERMODİNAMİĞİN:
1. YASASI ile/ve/||/<>/> 2. YASASI

( Durum değişimi. İLE/VE/||/<>/> Durum yönü. )

( Durum değişimi. İLE/VE/||/<>/> Niteliği. )



(19/21)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 496 kez incelenmiş/okunmuştur.