Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

[... ve ...] BAĞLAÇLI

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 28 Ekim 2024 ]
itibariyle 20664 başlık/FaRk yer almaktadır.

- ÖĞRETİLEMEYEN ile/ve ÖĞÜTLENEMEYEN ile/ve TAVSİYE EDİLEMEYEN

( NOT ABLE TO TEACH vs./and NOT ABLE TO ADVICE vs./and NOT ABLE TO ADVISE )


- ÖĞRETİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DAHA FAZLASI


- ÖĞRETİM'İN:
OLUMLU YANLARI ile/ve OLUMSUZ YANLARI


- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine AKTARMAK


- ÖĞRETMEK ile/ve/<>/değil/yerine ANLA(T)MAK

( En iyi öğrettiğin şey en çok öğrenmen gereken şeydir. )

( Bir kişiye bilgimin bir bölümünü öğrettiğimde, o kişi, bunun öteki üç bölümünü öğrenemezse, dersimi bir kez daha yinelemem. )

( Hocanın derdi öğretmektir, küstürmek değil! )

( [not] TO TEACH vs./and/<>/but TO EXPLAIN
TO EXPLAIN instead of TO TEACH )

( JIAO ile/değil/yerine ... )


- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜŞÜNMELERİNİ SAĞLAMAK


- ÖĞRETMEK ile/ve/<> FARK ETMEK/ETTİRMEK

( Öğretmek, başkalarına senin kadar iyi bildiklerini anımsatmaktır. )

( EACH ONE, TEACH ONE )

( TO TEACH vs./and/<> TO AWARE/TO MAKE SOMEBODY AWARE OF )


- ÖĞRETMEK ile/ve/<>/değil/yerine GÖSTERMEK

( [not] TO TEACH vs./and/<>/but TO SHOW
TO SHOW instead of TO TEACH )


- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine KEŞF ETTİRMEK

( [not] TO TEACH vs./and/but TO GET DISCOVER
TO GET DISCOVER instead of TO TEACH )


- ÖĞRETMEK ve/||/=/<>/< ÖĞRENMEK

( Öğretirken kendini araya sokmazsın, öğrenirken ben varım demezsin. )

( Öğretirken alçakgönüllülük, öğrenirken o bile değil [tam teslimiyet!(bilgiye tabii! kişiye değil!)]. )

( [öğrenmek] 2 kere. VE/||/=/<>/< 1 kere. )

( TO TEACH and/||/=/<>/< TO LEARN )


- ÖĞRETMEN ile/ve/||/<>/> ÖĞRETİM ÜYESİ

( İlk ve orta derecede. İLE/VE/||/<>/> Evrenkentte/üniversitede/akademide. )


- ÖĞRETMENİ OLALIM! ve/||/+/<>/>/< ÖĞRENCİSİ OLALIM!

( Nefsimizin. VE/||/+/<>/>/< Vicdanımızın. )


- ÖĞRETMENİN/HOCANIN SAĞLAYABİLECEKLERİ:
EMNİYETİ SAĞLAMAK ile/ve BAŞLANGIÇTA UYGUN OLAN(LAR)I SUNMAK


- ÖĞÜT VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ/DOĞRU ÖRNEK OLMAK/GÖSTERMEK

( Yolu uzun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu kısa. )

( Kolay. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< "Kolay değil". )


- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<> (İYİ/YETERLİ/NİTELİKLİ) ÖRNEK

( Yolu, uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Yolu, kısa ve etkilidir. )


- ÖĞÜT ile/ve/||/<>/> ESİNLENME


- ÖĞÜT ile/ve/<>/>< HAKARET

( Bir insana, başkaları yanında verilen "öğüt", öğüt değil "küçük düşürme", "aşağılama" ya da "hakaret" olabilir/olur[bazen/çoğunlukla]. Kimseye ve de özellikle çocuklara, ne kıyas, ne de öğüt, doğru/uygun zaman, zemin ve koşullar oluş(turul)madıkça, yapılmamalıdır. )


- ÖĞÜT ve/||/<>/> MERAK


- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRNEK

( Yolu/süreci uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu/süreci kısa ve etkilidir. )


- ÖĞÜTMEK ile/ve SİNDİRMEK

( Ağızda. İLE/VE Midede ve sonrasında. )

( Yediğinizi için, içtiğinizi yiyin! )

( NÂCÎ[Ar.]: Sindirimi kolay yiyecek. )


- ÖĞÜTMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/>< ÜRETMEK


- OHAL'DE, (")ÖNLEMLER("):
ANAYASAL ve YASAL ve/ne yazık ki YASADIŞI


- OK AÇMAZI ile/ve/||/<> KOŞU YOLU AÇMAZI ile/ve/||/<> UZAY GEMİSİ AÇMAZI ile/ve/||/<> TANRILAR AÇMAZI


- OK ve TUZ

( Delikanlılığı simgeler. VE Dostluğu simgeler. [Tuzun kolay kolay çürümemesi ve çürütmemesinden dolayı.] )

( Eskiden barış amacıyla kullanılırdı. )


- OK ve YAY

( İlk Selçuklu sultanı, Tuğrul Bey, tüm resmî vesikalarında olduğu gibi gönderdiği mektupların başında yay ve ok işaretlerini koyar ve içine de kendi unvanlarını yazardı. Buna Tuğra deniliyordu. Sonraları bu ok ve yay işaretleri kaldırılmış ise de sultanların ad ve unvanlarını ok ve yay biçiminde gösteren tuğra yöntemi Osmanlı İmparatorluğu'nun sonuna kadar devam etmiştir. )

( Oku ileri atmanın yolu, yayı geri çekmektir... )


- OKB ile/ve/değil/||/<>/< YAYGIN KAYGI BOZUKLUĞU


- ÖKE/DEHÂ ve/||/+/<>/> GÜZELLİK


- ÖKLİD ve/||/<>/> POSTULATLARI

( 1- Bir noktadan, bir noktaya, tek bir doğru çizilebilir.

2- Sonlu bir doğru, yine bir doğru olarak uzatılabilir.

3- Bir merkez ve bir mesafe, çemberi tanımlar.

4- Tüm dik açılar, birbirine eşittir.

5- Eğer bir doğru, iki doğruyu kesiyorsa iç açıları toplamı, iki dik açıdan küçük olan tarafta iki doğru kesişir.

(Bir doğruya, dışındaki bir noktadan yalnız bir tek paralel doğru çizilebilir.[John Playfair]) )


- OKŞAMAK ile/ve/değil/||/<> OVMAK


- OKSİJEN ile/ve/||/<>/ KOKU

( "Oksijeni bilmem ama kokun şart!" )


- OKSİTANYA ile/ve/> TOULOUSE

( XII. yüzyılda, Paris'teki kralın yasalarına uymayan baronlarının egemenliğinde yaşamış olan coğrafya. İLE/VE/> Oksitanya'nın merkezi ve Fransa'nın dördüncü büyük şehri olan Toulouse'nin bir başka adı da, "Pembe Kent"tir.[Bu kent, gün doğumunda pembe, öğlen kırmızı, gün batımında ise leylak rengi alırmış.]
[Oksitanya'da yaşayan halk, OC diye adlandırılıyor.] [Kendilerine özgü, yine OC dili adına bir dil konuşuyorlar. Toulouse'da, tüm sokak adları hem Fransızca, hem de OC dilinde yazılıyor.]

Toulouse'a, 1460-1500 yılları arasında altın çağını yaşatan ve tekstil sanayisinde kullanılan mavi rengi sağlayan bitkinin adı "Pastel"dir.[Güney Amerika'dan gelen İndigo bitkisi, pastelin ününü sona erdirmiş.] )


- OKSİTOSİN ile/ve/||/<> VAZOPRESİN

( Annelik içgüdüsü. Doğumla başlayan annelerde salgılanan hormon. İLE/VE/||/<> Babalık içgüdüsü. Doğumla başlayan babalarda salgılanan hormon. )

( Doğum ve emzirme süreçlerinde rol oynayan hormon. İLE/VE/||/<> Su dengesini ve kan basıncını düzenleyen hormon. )

( Sosyal bağları ve güven duygusunu artırır. İLE/VE/||/<> Stres tepkilerini ve saldırganlığı etkiler. )

( İkisi de peptid hormondur ve dokuz amino asitten oluşur. [Hipotalamustan salgılanır ve arka hipofizden salınır.] )


- OKTAV ile/ve/< GAM ile/ve/< AKOR(D)[< Lat. ADCORDIS: Akıl ve gönüle doğru.]

( İki Do arası. Sekiz sesten oluşan ses. İLE/VE Notaların baştan sona ve/ya da sondan başa tek solukta okunması. [ DO-RE-Mİ-FA-SOL-LA-Sİ--D0--Sİ-LA-SOL-FA-Mİ-RE-DO ] İLE/VE Üç ya da daha çok sesten oluşan üçlü aralıklar şeklinde dizilebilen her uyum. | En az üç sesin aynı anda çalınması. )

( Türk mûsikîsinde Akord Ney'e göre yapılır. )

( OCTAVE vs./and SCALE(/HEXACHORD) vs./and ACCORD )


- OKU, BABAN GİBİ EŞEK OLMA!
ile/değil
OKU BABAN GİBİ, EŞEK OLMA!
ve/||/<>
A WOMAN, WITHOUT HER, MAN IS NOTHING
A WOMAN, WITHOUT HER MAN, IS NOTHING

( Virgülün/vurgunun/durağın nerede olduğu çok önemli! )

( )


- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!

( Duyduğumu unuturum, gördüğümü anımsarım, okuduğumu anlarım. )

( Kurnaz kişiler, okumayı küçümser; basit kişiler, ona hayran olur; akıllı kişiler ise ondan yararlanır. )

( Okumak bir kişiyi doldurur, kişilerle konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır. )

( Kişi kendini yetiştirmek/terbiye etmek için okumalıdır! [Başkalarına bilgi satmak için değil!] )

( Kitap okumak, sevgilinin fotoğrafına bakmak gibidir. )

(

Büyük buluş! )

( )

( image )

( Bir kitabı okurken geçen iki saatin, yaşamımın çoğu yılından daha dolu olduğunu fark edince, bir kişinin yaşamının ürkütücü hiçliğini düşünürüm.

Sabahattin Ali )

( "Okuma Alışkanlığı Üzerine" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )

( READING! and READING! and READING! )


- OKUL ile/ve TAPINAK


- OKUL ile/ve/||/<>/>< YAŞAM

( Önce ders verir, sonra dener, sınav yapar. İLE/VE/||/<>/>< Önce sınav yapar, sonra [dene(yimle)terek] ders aldırır. )


- OKÜLT ile/ve MANİFEST

( Nesnenin içkin gizil gücü. İLE/VE Bu gizil gücün dışavurumu. )


- OKUMA:
DOĞRUSU ile/ve/||/<>/> GÜZELLEŞTİRME


- OKUMA ile/ve/||/<>/&gt;&lt;/< DİNLEME

( Kişileri ayrıştırır. İLE/VE/||/<>/


- OKUMA ile/ve/değil HECELEME

( [not] READING vs./and/but SYLLABLING )


- OKUMAK:
ÖNCELİKLE ile/ve TEKRAR TEKRAR


- OKUMAK:
SABAH ile/ve/||/<>/> AKŞAM ile/ve/||/<>/> YATARKEN/YATMADAN ÖNCE


- OKUMAK:
YOLDA ile/ve BEKLERKEN


- OKUMAK:
YOKSULLUKTA ve/||/<>/> VARSILLIKTA

( Varlık/servet[Ar.]. VE/||/<>/> Süs, ziynet/zinet[Ar.]. )


- OKUMAK ve/<> BİRARAYA GELMEK/GETİRMEK

( Anlamak için okursun, anlarsan okursun! )

( TO READ and/<> TO BRING TOGETHER )


- OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/= DUYURMAK/İLETMEK


- OKUMAK ile/ve/değil EŞİK


- OKUMAK ve/||/<> KONUŞMAK ve/||/<> YAZMAK

( Tamamlar. VE/||/<> Hazırlar. VE/||/<> Olgunlaştırır. )


- OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/< OKUYABİLMEK


- OKUMAYA DEĞER ŞEYLER YAZMAK ve/||/<> YAZILMAYA DEĞER ŞEYLER YAŞA(T)MAK


- OKUNULACAKLAR ile/ve/<> KONUŞULACAKLAR

( GOING TO READ vs. GOING TO TALK )


- OKUR-YAZARLIK ile/ve/<> SAYISAL OKUR-YAZARLIK

( ... İLE/VE/<> Sayıları kavrayabilme ve kullanabilme yetisi.[düzeyler, basamaklar, zaman algısı] )

( LITERACY vs./and/<> NUMERIC LITERACY )

( WHIPPLES ve ABCC Endeksleri )


- OKUYAN/YAZAN ile/ve/değil/yerine OKUR-YAZAR


- OL!:
İÇİNDE ve/||/<> KIÇINDA ve/||/<> BAŞINDA ve/||/<> YANINDA

( Tarlan varsa. VE/||/<> Teknen varsa. VE/||/<> İşin varsa. VE/||/<> Eşin varsa. )


- OLABİLDİĞİNCE ...:
KÜÇÜLTELİM!/AZALTALIM! ve/||/<> ARTIRALIM!

( Lokmalarımızdaki oranı. VE/||/<> Çiğneme sayımızı. )


- OLABİLDİĞİNCE ile/ve "ALABİLDİĞİNCE"


- OLABİLDİĞİNCE ile/ve ALABİLDİĞİNE


- OLABİLECEKLER ile/ve/||/<>/>/< OLMASI GEREKENLER


- OLABİLECEKLERİN OLMASI İÇİN UĞRAŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< OLMAYABİLECEKLERİN OLABİLMESİ İÇİN SABRETMEK


- OLAĞAN GERİBİLDİRİM(REFLEKS) ile/ve/değil BEYİN TRAVMASI

( [Bilinci kapalı bir hastanın, (olası/çeşitli) fiziksel tepkilerinin anlamı için ayağın tabanı gıdıklanınca, ayak parmakları...] İleri doğru kasılıyorsa. İLE/VE/DEĞİL Geriye doğru kasılıyorsa. )


- OLAĞANÜSTÜ DURUM/HAL ile/ve/<> SIKIYÖNETİM


- OLAGELEN ile/ve/> SÜREGİDEN

( Geçmişten bugüne. [değiştirip değiştirilememesi ayrı bir konu olmak üzere...] İLE/VE/> Geçmiş de (bazen/kısmen/tamamen) içinde olmak üzere, bugün de devam eden ve etmesi olası olan. )


- OLAN OLMALIYDI ile/ve OLACAK OLAN OLUR ile/ve (O HALDE) OLAN OLUR


- Olan-biteni unut ve SUS!!!


- OLAN/DAN ile/ve OLMAYAN/DAN

( Kâr. İLE/VE Yarar. )


- OLAN ile/ve BU

( BEING vs./and THIS )


- OLAN ile/ve/||/<>/>< OL(MA)MASI GEREKEN


- OLAN ile/ve/<>/değil/yerine OLABİLEN

( Evren/dekiler. İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE İnsan... )


- OLAN ile/ve/||/<>/> OLAĞAN


- OLAN ile/ve/<> OLANAKLI OLAN

( Kavram. İLE/VE/<> Simge. )


- OLAN ile/ve/<>/||/hem de ÖLEN ile/ve/<>/||/hem de YANAN ile/ve/<>/||/hem de YENİLEN

( Hiçbirine, çözüm yoktur. )


- OLAN ile/ve/<> OLMASI GEREKEN

( Akıl ile yönetilerek. İLE/VE/<> Eylem ve katılım ile sağlanan/sağlanır. )


- OLAN ile/ve/||/<> ORAN


- OLAN ile/ve VARLIK

( BEING vs./and EXISTENCE )


- OLAN ile/ve VAROLAN


- OLAN ile/ve VAROLAN

( Kişinin içindeki varolanlar kimine kıyâmet, kimine alâmet olur. )


- OLAN ile/ve YAYILIMLI (OLAN)

( BEING vs./and EXTEND )


- OLANAK SAĞLAMAK ile/ve OLANAKLARI SEFERBER ETMEK


- OLANAK/LILIK ile/ve/<> KOLAYLIK

( POSSIBILITY vs./and/<> EASINESS )


- OLANAK/SIZ/LIK ile/ve/değil/||/<>/< ÜMİT/SİZ/LİK


- OLANAK ile/ve/değil/<>/> ÇÖZÜLME


- OLANAK ile/ve FIRSAT

( Tutum, fırsatı kendine çeker. )

( Attitude attracts opportunity. )

( POSSIBILITY vs./and OPPORTUNITY )


- OLANAK ve/<> VAROLAN(MEVCUT)


- OLANAKLAR ve/||/<>/>/< GELİŞME HAKKI


- OLANAKLAR ile/ve/değil/yerine/||/<> OLANAKLILIKLAR

( Parça. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Bütün. )

( Hedef. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Durum. )


- OLANAKLI İLKECE BİLİNÇLİ:
BİLİNÇ ÖNCESİ ile/ve/||/<> DİNAMİK BİLİNÇDIŞI

( )


- OLANAKLI/LIK ile/ve KENDİ/LİK

( POSSIBLE/POSSIBILITY vs./and SELF )


- OLANAKLI/LIK ile/ve/||/<> SONSUZ/LUK


- OLANAKLI ile/ve/değil YANLIŞ DEĞİL/OLMAYACAKTIR


- OLANAKLILAŞTIRMA ile/ve/||/<>/> KOLAYLAŞTIRMA


- OLANAKLILIK/OLANAKSIZLIK ile/ve YETERLİLİK/YETERSİZLİK

( POSSIBILITY/IMPOSSIBILITY vs./and SUFFICIENCY/INSUFFICIENCY )


- OLANAKLILIK ile/ve/<> GEÇERLİLİK


- OLANAKLILIK ile/ve/<> GERÇEKLİK


- OLANAKLILIK ile/ve KENDİNDELİK


- OLANAKLILIK ile/ve UYGUNLUK

( POSSIBILITY vs./and APPROPRIATENESS )


- OLANAKSIZ/LIK / OLANAKLI/LIK ve/<> KARARLI/LIK

( Aralarındaki tek fark, kararlılık derecesindedir. )


- OLANI BİLİRİM/BİLEYİM ile/ve/||/<>/< OLMASI GEREKENİ (")BİLEBİLİRİM(")/BİLEYİM

( Aristoteles. İLE/VE/||/<>/< Platon. )


- OLANI BİLMEK ve/||/<>/>/< ORANI BİLMEK


- OLANI/ELDEKİNİ:
BEĞENMEMEK ile/ve/<>/değil/yerine DAHA İYİSİNİ İSTEMEK


- OLANLA(RLA) / OLDUĞU KADARIYLA:
TATMİN/MUTMAİN OLMA(MA)K ile/ve/değil/yerine/||/<> YETİNME(ME)K


- OLASI (BİR DURUM/SÜREÇ/YANLIŞLIK/KAZA/SONUÇ) ile/ve/değil/yerine OLASI(LIKLI) (BİR DURUM/SÜREÇ/YANLIŞLIK/KAZA/SONUÇ)


- OLASI ile/ve/değil/yerine OLASILIKLI


- OLASILIĞI DÜŞÜNMEYE BAŞLAMAK ile/ve OLASILIĞIN YÜKSEK OLMASI

( TO BEGIN TO THINK ABOUT PROBABILITY vs./and HIGH PROBABILITY )


- OLASILIĞIN DOĞUŞU ve/||/<> ŞANSIN TERBİYE EDİLİŞİ

( Ian Hacking'in bu kitaplarını da okumanızı salık veririz. )


- OLASILIK ile/ve/değil BULANIK MANTIK

( Bilgisizlikte. İLE/VE/DEĞİL Bilgiye dayalı. )

( [not] PROBABILITY vs./and/but FUZZY LOGIC )


- OLASILIK ile/ve/değil BULANIK MANTIK

( Bilgisizlikte. İLE/VE/DEĞİL Bilgiye dayalı. )


- OLASILIK ile/ve KUVVE


- OLASILIK ile/ve POTANSİYEL

( PROBABILITY vs./and POTENTIAL )


- OLASILIK ile/ve/||/<>/> TEDBİR


- OLASILIKLARA "GÜVENMEK" ile/ve/değil/yerine KENDİMİZE GÜVENMEK

( Anımsa ki, her zaman şanslı olmayabilirsin! )

( [not] TO TRUST THE CHANCE vs./and/but TO TRUST THE SELF
TO TRUST THE SELF instead of TO TRUST THE CHANCE
Remind that, you might not lucky every time! )


- OLAY "AÇLIĞI" ile/ve/değil/||/<>/< ONAY AÇLIĞI


- OLAY UFKU ile/ve/<> ERGOSFER

( EVENT HORIZON ile/ve/<> ERGOSPHERE )

( )


- OLAY/DURUM ile/ve/||/<> AYRINTI/LAR(I)


- OLAY/OLGU/DURUM ile/ve/||/<>/>< YADSIMA


- OLAY ve/değil/||/=/<>/< BETİMLENEN


- OLAY ve/<> GELİŞİGÜZEL/LİK


- OLAY ve KOLAY

( Olay ortaya çıkınca, çözümü de belirsizliğe göre nispeten daha kolay olur. )


- OLAY ile/ve OLGU

( Edebî. İLE/VE Bilimsel. )

( Fizik alanda gerçekleşmiş olup, üzerine herhangi bir eklemenin/yorumlamanın yapılamayacağı kesinlik/"sonuç". İLE/VE Oluş'un potansiyeli, kavramsallığı, sürekliliği, genelleştirilmesi. )

( OLGU: Varoluşu zihne bağlı olmayan. )

( Zorunlulukları gösterilmemiş betimleme. İLE/VE Betimlenen üzerine yönelerek nedenselliklerini sorgulamak. )

( Yaşayan kişi. İLE/VE Ölmüş kişi. )

( İlineksel. İLE/VE Ussal. )

( EVENT vs./and FACT )

( EREIGNIS/VORFALL mit/und TATSACHE )


- OLAY ve/<> TASARIM


- OLAYLAR VE KİŞİLER ve/||/<> YÜKLENEN ANLAM ve/||/<> ALGI ve/||/<> YORUM | BİLİŞSEL ÇARPITMALAR


- OLAYLAR'DA:
ARDIŞIKLIK ve BENZERLİK

( En büyük ahmaklık, olayı[vak'ayı] duygularla bozmaktır[tahrib etmektir]. )


- OLAYLAR ile/ve YANSIMALAR

( EVENTS vs./and REFLECTIONS )


- ÖLÇEK ile/ve/değil EŞİK


- ÖLÇEK ile/ve/<> NİCELİK


- ÖLÇEK ile/ve/<> NİTELİK


- ÖLÇME ile/ve/||/<> ÖLÇÜMLEME


- ÖLÇMEK ile/ve/<> "YÜKLEMEK"


- ÖLÇMEK ile/ve HESAPLAMAK

( TO CONSIDER vs./and TO COMPUTE )


- ÖLÇÜ EKSİKLİKLERİNDE:
İMÂLE ile/ve/<> ZİHAF ile/ve/<> MED ile/ve/<> VASL(ULAMA) ile/ve/<> KASR ile/ve/<> SEKT-İ MELİH

( Kısa olan hecenin, uzun okunması. İLE/VE/<> Uzun hecenin, kısa okunması. İLE/VE/<> Bir tam sesi, birbuçuk sese yükseltmek. İLE/VE/<> Sessizle biten sözcüğün, sesliyle başlayan sözcüğe bağlanması. İLE/VE/<> Sessizle biten sözcüğün, sesliyle başlayan sözcüğe bağlanması. İLE/VE/<> Uzun heceyi, inceltmek. İLE/VE/<> Kısa hecelerin, birleşerek, uzun hece oluşturması. )

( )


- ÖLÇÜ/T ile/ve/değil/<> ÇERÇEVE


- ÖLÇÜ ile/ve AMAÇ

( MODERATION vs./and AIM )


- ÖLÇÜ ile/ve AYAR

( MODERATION vs./and SETTING, ALIGNMENT )


- ÖLÇÜ ile/ve DENETİM/KONTROL

( MODERATION vs./and CONTROL )


- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> DERECE


- ÖLÇÜ ile/ve/değil EŞİK


- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> KARAKUŞÎ

( ... İLE Yasa, kural, mantık ölçülerine dayanmayan. )


- ÖLÇÜ ile/ve/<> ÖLÇÜT ile/ve/<> ÖLÇEK


- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> ORAN ile/ve/||/<> MATEMATİK

( Bilim/de. İLE/VE/||/<> Sanat/ta. İLE/VE/||/<> Müzik/te. )


- ÖLÇÜ ve/||/<>/> TEKRAR ÜRETİM


- ÖLÇÜ ile/ve YASALLIK/MEŞRUİYET

( TO CONSIDER vs./and LEGALITY )


- ÖLÇÜDE:
7'Lİ ile/ve/<> 8'Lİ ile/ve/<> 11'Lİ ile/ve/<> 14'LÜ

( Mâni. İLE/VE/<> Semai, destan, türkü. İLE/VE/<> Koşma, destan. İLE/VE/<> Çağdaş Türk ve Tekke Yazını. )

( )


- ÖLÇÜDE:
HECE ile/ve/<> SERBEST ile/ve/<> ARUZ

( )


- ÖLÇÜLEBİLİRLİK ile/ve ÖLÇÜLEMEZLİK

( Sanat, evrenin ölçülemezliği ile uğraşır. )

( MEASURABILITY vs./and DISMEASURABILITY
Art interest to dismeasurability of universe. )


- ÖLÇÜLEMEZLER VE TARTILAMAZLAR:
ISI ile/ve/||/<> IŞIK ile/ve/||/<> ELEKTRİK ile/ve/||/<> MANYETİZMA


- ÖLÇÜLEMEZLİK ile/ve AKTARILANIN ÖLÇÜLEBİLİRLİĞİ

( UNMEASURABILITY vs./and MEASURABILITY OF TRANSMISSING )


- ÖLÇÜLÜ ile/ve/||/<> ÖLÇÜ İLE


- ÖLÇÜLÜLÜK ile/ve/<> DENGE

( MODERATION vs./and/<> BALANCE )


- ÖLÇÜSÜZ/LÜK ile/ve/değil/||/<> "GEMSİZ/LİK"


- ÖLÇÜT ile/ve/||/<> GEREKÇE


- OLDUĞUN GİBİ GÖRÜNMEK/KONUŞMAK ile/ve/<> GÖRÜNDÜĞÜN/KONUŞTUĞUN GİBİ OLMAK

( Kendinizi olduğunuz gibi bilmek için tüm fikirlerden vazgeçiniz. )

( TO VISUALIZE LIKE HOW/WHAT YOU ARE vs./and/<> TO BE LIKE HOW/WHAT YOU ARE
To know yourself as you are, give up all ideas. )


- ÖLDÜRME ile/ve/||/<> YOK ETME


- OLGU ile/ve/değil/<> GÖRÜNÜŞ


- OLGU ile/ve OLUŞ


- OLGUN BİRİKİM ve/||/<> GENÇ ENERJİ


- OLGUN/LUK:
BİLGİ İTİBARİYLE
ve/||/<>
BİLGELİK İTİBARİYLE
ve/||/<>
DURUM/KOŞULLAR İTİBARİYLE
ve/||/<>
AYDINLATMA İTİBARİYLE

( KEMÂL-İ İLİM ve/||/<> KEMÂL-İ İRFÂN ve/||/<> KEMÂL-İ HÂL ve/||/<> KEMÂL-İ İRŞÂD )


- OLGUN/LUK ve/||/<> AKILLI/LIK ve/||/<> GÜÇLÜ/LÜK

( Hatalarımızı kabul edebilecek kadar. VE/||/<> Hatalarımızdan ders alabilecek kadar. VE/||/<> Hatalarımızı düzeltebilecek kadar. )


- OLGUN/LUK ile/ve SONSUZ/LUK

( MATURITY vs./and ETERNITY )


- OLGUN/LUK ve/||/<>/>/< SUSKUN/LUK

( KEMÂLÂT ve/||/<>/>/< SÜKÛT > SÜKÛNET > SEKÎNET )


- OLGUN/LUK ile/ve YETKİN/LİK


- OLGUN ile/ve/değil/||/<> "DURGUN"


- OLGUN ve/||/=/<> ACIYA GÜLEBİLEN

( En olgun kişi/ler, acıya gülen(ler)dir. )


- OLGUN ile/ve/<>/+ YETKİN


- OLGUNLAŞMA(KEMÂLÂT) ve SABİTLİK ve TEKRAR


- OLGUNLAŞMA/KEMÂL:
"YAŞ ALARAK" ile/ve/değil/||/<>/< YAŞAYARAK


- OLGUNLAŞMA/TEKÂMÜL (ETMEK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇEKİRDEĞİNİ KÜÇÜLTMEK


- OLGUNLAŞMA ile/ve/||/<> "DURULMA"


- OLGUNLAŞMA ve/||/<> "YARA ALMAMA" ve/||/<> KAZANMA

( İlgiye gereksinim duymadıkça. VE/||/<> Beklentiye girilmedikçe. VE/||/<> Bağımlı kalınmadıkça. )


- OLGUNLAŞMA ve/||/<>/> ŞAŞIRMAMA


- OLGUNLAŞMANIN SAĞLADIKLARI:
"KALPTE" ile/ve/||/<>/> ANLIK'TA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<>/> YAŞAMDA

( Duyarlılık kazandırır. VE/||/<>/> İşleklik ve işlevsellik sağlar. VE/||/<>/> Huzur sağlar/sunar. )


- OLGUNLUĞUN EN ÖNEMLİ GÖSTERGELERİ:
DEDİKODUYA DAYANMA/TAHAMMÜL ve/<>
İFTİRAYA DAYANMA/TAHAMMÜL

( Dedikodu ve iftiraya karşılığın da üç aşaması vardır.
1- Dedikodu ve iftiraya susarak[sükûnetle] karşılık vermek.
2- Dedikodu ve iftiradan "memnun olmak".
3- Dedikodu ve iftiradan "memnun olup", "dedikoducu/iftiracı" için üzülmek. )


- OLGUNLUK/KEMÂLÂT ve SÜKÛT

( Kemâlâtın sonu, sükûttur. )

( KEMÂL: YEKSAN-REKSAN )

( KEM-ÂLÂTLA, KEMÂLÂT OLMAZ )

( Cemal görmek, kemal bulmak. )

( Belirli bir seviyeye (olgunluğa/kemale) ulaşmadan dönüşüm gerçekleşemez fakat dönüştürücü öğe/ler içeridedir. )


- OLGUNLUK ile/ve/||/<> SÜREKLİLİK


- OLGUSAL GERÇEKLİK ile/ve AKILSAL GERÇEKLİK


- OLGUSAL/LIK ile/ve/||/<> EDİMSEL/LİK


- OLGUSAL/LIK ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK


- OLGUSAL/LIK ile/ve/<> FARKLI/LIK


- OLGUSAL/LIK ile/ve/=/||/<>/> USSAL/LIK

( FACTIVE )


- OLİMPİYAT SONUÇLARI[2016]:
ÜLKELER ve/ne yazık ki/>< TÜRKİYE

( )

( Türkiye, 1 altın, 3 gümüş, 4 bronz olmak üzere toplam 8 madalyanın sahibi oldu. )


- OLMA ile/ve/< "OLMADAN ÖNCE OLMA"


- OLMADAN ÖNCE OLSUN DİYE ve/||/<> ÖLMEDEN ÖNCE ÖLSÜN DİYE


- OLMADIĞINDA (EN ÇOK) ARANAN ile/ve/<> OLDUĞUNDA (EN ÇOK) TARTIŞILAN


- OLMADIKLARIMIZ ve/||/<>/> YAPMADIKLARIMIZ ve/||/<>/> DÜŞÜNMEDİKLERİMİZ ve/||/<>/> KONUŞMADIKLARIMIZ

( Yeğlemedikleri... [B (bile değil)] )


- OLMAK/OLDURMAK ile/ve SÜRDÜR(EBİL)MEK

( Olmak sözcüğünün bir anlamı da, hamlıktan olgunluğa geçmektir. )

( BEING vs./and TO SUSTAIN (/SUSTAINIBILITY) )


- OLMAK ve/<>/:/= ANLAMAK


- OLMAK ile/ve/=/<> BULMAK

( İsimsiz, cisimsiz, resimsiz. İLE/VE/=/<> İsimle, cisimle, resimle. )

( TO BE vs./and/=/<> TO FIND )


- OLMAK ve/=/<>/|| OLAN

( Kavram/olgu. VE/=/<>/|| İnsan. )


- OLMAK ile/ve/||/<>/> OLAN ile/ve/||/<>/> OLUŞ

( Bir gövdede odaklanmış, sonsuz olansınız. )

( BEDÂHETEN: O anda oluşan. | Birdenbire, ansızın, düşünmeksizin. )


- OLMAK ile/ve/değil OLDUĞUNU İLÂN ETMEK

( [not] TO BE vs./and/but TO ANNOUNCE THE SELF BEING )

( BLİ ile/ve/değil ... )


- OLMAK ile/ve/değil OLDUĞUNU İLÂN ETMEK


- OLMALI ile/ve/değil/yerine/<> OLABİLİR


- OLMAMIŞ ile/ve DÜŞMEMİŞ


- OLMASI GEREKEN ile/ve/||/<> OLANIN FELSEFESİ

( Platon. İLE/VE/||/<> Aristoteles. )


- OLMASI GEREKEN ile/ve ÖZVERİ/TAVİZ[Ar.]

( NECESSITY TO BE vs./and SELF-SACRIFICE )


- OLMAYAN MEYVEYE EL UZANMAZ ve/<> AŞILANMAYAN MEYVE TATLANMAZ


- OLMAYAN ile/ve/değil OLMASI GEREKEN


- OLMAYANA ERGİME ile/ve/||/<> SAÇMA OLANA İNDİRGEME


- OLMAYANLARA ve/||/<> OLANLARA

( İnanmamalıyız. VE/||/<> Kanmamalıyız. )


- OLMAZ OLSUN ile/ve/||/<> JE VEUX

(

ile/ve/||/<>

)


- OLMAZSA OLMAZLIK ile/ve/||/<> TERK EDİLEMEZLİK


- ÖLMEK:
GÖVDEDE ile/ve/değil/yerine/<>/< KENDİNDE


- ÖLMEK ile/ve/||/<>/>/< "ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK"

( Dünyanın içinden çıkmak. İLE/VE/||/<>/>/< Dünyayı, içinden çıkarmak. )


- ÖLMEK ile/ve KURTULUŞ KAPISININ KAPANMASI


- ÖLMEK ile/ve/değil/yerine OLMAK


- OLSUN ile/ve/||/<> OLUR ÖYLE


- ÖLÜ SERTLİĞİ ile/ve/||/<> ÖLÜ MORLUĞU ile/ve/||/<> ÖLÜ SOĞUMASI

( RIGOR MORTIS cum/et/||/<> LIVOR MORTIS cum/et/||/<> ARGOR MORTIS )


- ÖLÜ ile/ve/değil/||/<>/< ÖLÜMLÜ


- ÖLÜ ile/ve/değil ŞEHİT


- OLUK/YİV ve/||/<>/< KINDIRAÇ

( ... VE/||/<>/< Oluk ya da yiv açmaya yarayan araç. )


- ÖLÜM:
"ÖNÜNDE DURURSAN" ve/||/<> "KAÇARSAN"

( Yakalar. VE/||/<> Yetişir. )


- ÖLÜM:
"SIRALI" ile/ve/değil/||/<>/< SIRASIZ


- ÖLÜM:
KALP/BEYİN DURDUĞUNDA ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> UNUTULDUĞUMUZDA


- ÖLÜM:
ZORUNLU/IZDIRARÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İHTİYÂRÎ

( Ölmeden önce ölünüz... )


- ÖLÜM ile/ve "IŞIK KAYBI" (SENDROMU)


- ÖLÜM ve/<> APTALLIK

( Öldüğünde, öldüğünü bilmezsin. Sadece, başkaları için zordur. VE/<> Aynı şey, aptallıkların için de geçerlidir. )


- ÖLÜM ile/ve/değil/< AYRILIK/MEHCÛR[Ar. < HİCR]/HİCRET

( Bir kere ölmek. İLE/VE/DEĞİL Her an ölüp ölüp dirilmek. )

( İnsan/kişi ancak öldükten sonra bilince konu olur/olabilir. )


- ÖLÜM ile/ve/değil/yerine DAĞILMA/YAYILMA/AYRIŞMA

( MEVT ile/ve/değil/yerine NEŞR )


- ÖLÜM ile/ve/değil/yerine EMR-İ HAKK


- ÖLÜM ile/ve/değil EŞİK


- ÖLÜM ile/ve GÖMÜT/SİN OBRUĞU/MEZAR/MAKBER/E / MERKAD/MERKAT/METFEN[Ar.], GÛR[Fars.], MAŞATLIK[Yahudi mezarlığı], DARÎH/ZARÎH[Ar.]/NEKROPOL[Yun.]

( Ölüler kokmasın diye, derin çukurlara gömülür. Ölçünün olmadığı dönemlerde bu çukurların derinliğini "mezarı kazanın beline kadar" diyerek ölçüye vurmuşlardır. Bu, "bele kadar" ölçüsü, eril gövdeler içindir. Dişil gövdeler daha yağlı olduklarından, onların mezarlarını, "mezarı kazanın göğsüne kadar" diyerek tarif etmişlerdir. )

( Yakının ölümünü kabul aşamaları: Reddediş > Öfke > Uyum > Üzüntü > Kabul )


- ÖLÜM ile/ve KÜÇÜK ÖLÜM

( ... İLE/VE Orgazm. )


- ÖLÜM ile/ve MATEM

( Ölüm sonrasında kendini paralamak, aşırı tepkiler göstermek, çok uzun süre matem tutmak uygun/yerinde değildir. )

( ... ile/ve YUĞ/DOHIYA )


- ÖLÜM ile/ve/yerine RABITA-I MEVT


- ÖLÜM ile/ve/||/<>/> TEMEVVÜT[Ar. < MEVT]

( ... İLE/VE/||/<> Bir örgenin çürüyüp ölü duruma geçmesi. )


- ÖLÜM ile/ve/||/<> UYKU

( Uyku, ölümün kardeşidir. )

( ZIBARMAK: Ölmek, gebermek. | Uyumak, sızmak. )

( Ağır uyku. İLE/VE/||/<> Hafif ölüm. )


- ÖLÜM ile/ve YAKÎN


- ÖLÜMCÜL HASTALIKLARIN ÖĞRENİLMESİNDE:
REDDETME ile/ve/<>/> ÖFKE ile/ve/<>/> PAZARLIK ile/ve/<>/> DEPRESYON ile/ve/<>/> KABUL

( DENIAL vs./and/<>/> ANGER vs./and/<>/> BARGAIN vs./and/<>/> DEPPRESSION vs./and/<>/> ACCEPTANCE :ON TERMINAL PATIENT )


- ÖLÜMDE "ÖNCELİK":
[ya] SEN/O ile/ve/ya da/||/<> BEN ile/ve/ya da/||/<> AYNI ANDA, İKİMİZ BİRDEN

( [değil/yerine/ya da]
Bu üç olasılıktan biri gerçekleşmeden, ikimiz/hepimiz[düşünebilen ve seven/sevebilen herkes], ölümle yüzleşip ölmeden önce "ölerek" ve sevdiklerimizle ölüm/ümüz konusunu da konuşabilme olanağıyla, bu üçünün de dışına çıkabilmek. )


- OLUMLAMA ile/ve OLUMSUZU OLUMSUZLAYARAK OLUMLAMA

( AFFIRMATION vs./and AFFIRMATION THE NEGATIVES IN NEGATORY )


- OLUMLAMA ile/ve/<> ONAYLAMA


- OLUMLU ÖZGÜRLÜK ile/ve OLUMSUZ ÖZGÜRLÜK

( Olumsuz özgürlük de bir olanaktır/olanaklılıktır. )

( Kişi, köleliği ya da engelliliği de yeğleyerek özgür olduğunu "düşünebilir/varsayabilir". )

( POSITIVE FREEDOM vs./and NEGATIVE FREEDOM )


- OLUMLU-OLUMSUZ ALGISI ile/ve VARLIK-YOKLUK ALGISI

( PERCEPTION OF THE POSITIVE-NEGATIVE vs./and PERCEPTION OF THE EXISTENCE-NONEXISTENCE )


- OLUMLU ile/ve/||/<>/> OYLUMLU/HACİMLİ


- OLUMSALLIK ile/ve/ne yazık ki/||/<> KEYFÎLİK


- OLUMSUZ KOŞULLAR:
GEÇİRİCİ ile/ve/değil/yerine/<> GEÇİCİ


- OLUMSUZ OLASILIK ile/ve TEHDİT

( NEGATIVE PROBABILITY vs./and THREAT )


- OLUMSUZ ÖZGÜRLÜK ve/= GEREKSİNİM

( NEGATIVE FREEDOM vs./and/= NEED )


- ÖLÜMSÜZ YAPITLAR:
ÇOCUK ve KİTAP ve HAYRAT


- ÖLÜMSÜZ/LÜK ve/||/<>/< ÖZGÜR/LÜK


- OLUMSUZ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< KABA


- OLUMSUZ ile/ve/değil/yerine/>< OLUMLU

( !Üretici/yaratıcı. [!:değil] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Üretici/yaratıcı. )

( [not] NEGATIVE vs./and/but/>< POSITIVE
POSITIVE instead of NEGATIVE )


- OLUMSUZ ile/ve/değil/||/<> UYUMSUZ


- OLUMSUZLAMA ve/> BELİRLEME

( LÂ İLÂHE ve/> İLLALLAH )


- OLUMSUZLAMA ile/ve/değil DEĞİL

( [not] NEGATORY vs./and/but NOT )


- OLUMSUZLAMA ile/ve DÖNÜŞTÜRMEK

( NEGATORY vs./and TO TRANSFORM )


- OLUMSUZLAMA ve ETKİN OLABİLMEK

( NEGATORY and TO BE ABLE TO AFFECTIVE )


- OLUMSUZLAMA ve/> ÖZNE

( Olumsuzlama, öznedir. )

( AFFIRMATION and/> SUBJECT
Affirmation is subject. )


- OLUMSUZLAMA ile/ve ÖZNE


- OLUMSUZLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÜRETKEN OLUMSUZLAMA


- OLUMSUZLUĞU/SORUNU/ÇÖZÜMÜ:
HESABA KATMAMIŞ OLMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< GÖZE ALMIŞ OLMAK


- OLUMSUZLUK ile/ve/değil TARZ

( [not] NEGATIVENESS vs./and/but STYLE )


- OLUMSUZLUK ile/ve/değil TERCİH

( [not] NEGATIVENESS vs./and/but CHOICE )


- OLUMSUZLUK ile/ve/değil/<> ÜMİTSİZLİK


- OLUMSUZLUKLARI/OLUMSUZLUKLARDAN:
"BESLE(N)ME" ile/ve/<> "BEZE(N)ME"


- OLUR"
ile/ve/değil/||/<>/><
NA OLUR ve/||/<> NAH OLUR


- OLUR ile/ve/||/<> OLMAZ

( Diye bir şey yok! İLE/VE/||/<> Diye bir şey yok! )


- OLURSA/OLMASI YETMEZ ile/ve/değil/<> OLMAZSA OLMAZ


- OLURSA ile/ve/<> OLMAZSA

( Ne iyi/âlâ. İLE/VE/<> Pek iyi/âlâ. )


- OLURUNA BIRAKMAK ile/ve/<> AKIŞINA BIRAKMAK


- OLUŞ:
YOKLUĞUN YADSINMASI ve/||/<> YOK'UN YOKLUĞU


- OLUŞ'TA(KEVN): SÜKÛN ve/||/<> HAREKET ve/||/<> ELVAN ve/||/<> ASVAT ve/||/<> TUUM(TADLAR) ve/||/<> REVAYİH(KOKULAR) ve/||/<> İTİMAT ve/||/<> HARARET ve/||/<> BÜRÛDET ve/||/<> RUTÛBET ve/||/<> YÜBÛSET(KURULUK) ve/||/<> TELİF ve/||/<> HAYAT ve/||/<> ELEM ve/||/<> KUDRET ve/||/<> İRADET ve/||/<> KERÂHET ve/||/<> ŞEHVET ve/||/<> NEFRET ve/||/<> İTİKAT ve/||/<> ZAN

( LA STABILITE et/||/<> LE MOUVEMENT et/||/<> LES COULEURES et/||/<> LES SONS et/||/<> LES GOUTA et/||/<> LES ODEURS et/||/<> L'APPUI et/||/<> LA CHALEUR et/||/<> LE FROID et/||/<> L'HUMIDITE et/||/<> LA SECHERESSE et/||/<> L'ACCORD et/||/<> LA VIE et/||/<> LA DOULEUR et/||/<> LA PUISSANCE et/||/<> LA VOLONTE et/||/<> LA REPUGNANCE et/||/<> LE DESIR SEXUEL et/||/<> L'AVERSION et/||/<> LA CONVICTION et/||/<> L'AVIS )


- OLUŞ(TUR)MA ile/ve/||/<>/> ÖRGÜTLE(N)ME


- OLUŞ ve/||/<> AKIŞ


- OLUŞ ile/ve BOZULUŞ

( KEVN ile/ve/<>/>< FESAD )

( BEING vs./and CORRUPTION/SPOIL )

( KOZMOS ile/ve/<>/>< KAOS )


- OLUŞ ve/<> NÛR


- OLUŞ ve NÛR


- OLUŞ ile/ve/||/<>/< ORUÇ


- OLUŞ ve/||/<>/>/< SONSUZLUK

( İkisinin de tek sözcüğü/aracı... "... bile değil!" )


- OLUŞ ile/ve/<>/değil SÜREÇ


- OLUŞ ile/ve/değil SÜREKLİ OLUŞ

( Oluş. İLE/VE/DEĞİL Şe'n. )

( Oluş, bilginin kendidir. )

( Olduğum gibi oluşum, benim liyakatım değil, onların oldukları gibi oluşları da onların kusurları değil. )

( Olmak, fark edilebilir olmaktır, orada değil, burada olmaktır, o zaman değil, şimdi olmaktır, başka türlü değil de böyle olmaktır. )

( Olmak isteyen, oldurmaya çalışmaz. )

( Aradığınız, aslında olduğunuzu ifadelendirmektir. )

( Oluşun ve olmayışın, gelip geçiciliğini idrak edin ve her birinden de kurtulun. )

( [not] BEING vs./and/but CONTINUAL BEING
Being itself is knowledge.
To be, is to be distinguishable, to be here and not there, to be now and not then, to be thus and not otherwise.
What you seek is to express in action what you are.
Realise the momentariness of being and non-being and be free from both. )


- OLUŞ ile/ve SÜREKLİ OLUŞ

( Oluş. İLE/VE Şe'n. )

( "Külle yevmin fîşe'n": O, her an yeni bir oluştadır. )

( Her ne ki söylenmiş, durmadan oluyor. )


- OLUŞ ile/ve VAROLUŞ

( BEING vs./and ENTITY )


- OLUŞ ile/ve VAROLUŞ

( Kendi varoluş sermayesinden iflâs eden kurtulur. )


- OLUŞ ile/ve YAŞAYIŞ


- OLUŞAN ile/ve/<> OLUŞ


- OLUŞMA ile/ve/değil BELİRME


- OLUŞMA ile/ve/<>/değil/yerine ORTAYA ÇIKMA


- OLUŞTURMAK ile/ve/değil KURMAK


- OLUŞTURUCU ile/ve KURUCU


- OLUŞUM/TEŞEKKÜL[Ar.] ve/<> TEŞEKKÜR


- OLUŞUM ile/ve/||/<> BAŞLANGIÇ


- OLUŞUM ile/ve DEĞİŞİM

( FORMATION vs./and ALTERATION )


- OLUŞUM ile/ve/||/<> DÜZEN


- OLUŞUM ile/ve/<> OLUŞ


- OLUŞUM ile/ve/||/<> TÜRÜM

( ... İLE/VE/||/<> Varolanların oluşumu. )


- OLUYORMUŞ GİBİ OLMASI ile/ve/değil/yerine/||/<>/> OLMAMASI


- ÖMÜR:
KAMET ile/ve/<> EZAN ARASI

( Cenaze namazı kılınırken, "Er kişi niyetine" denildikten hemen sonra, "Allah-u Ekber" denilerek devam edilir.
["Allah-u Ekber" demeden önce "Ezanını okusaydık" diyene...
"Doğduğunda okunmuştu" diyerek, ezanın karşılığı anımsatılır.] )


- OMUR ile/ve/<> OMURİLİK/MURDARİLİK

( Omurgayı oluşturan kemiklerden her biri. İçinden omurilik geçebilsin diye ortasında delik olan bir kemik parçası. İLE/VE/<> Omurga içinde bulunan boşluk boyunca uzanan, bozmadde ve akmaddeden oluşan, sinirsel doku. )

( ... ile/ve/<> MAĞZ-I PÜŞT )

( FIKRA ile/ve/<> MURDARİLİK )


- OMURGA STRES KIRIĞI(SPONDILOLIZIS) ile/ve/<> OMURGA KAYMASI(SPONDILOLISTEZIS)

( http://www.ahmetalanay.com/omurga-hastaliklari.28.omurga-stres-kirigi-spondilolizis-ve-omurga-kaymasi-spondilolistezis.aspx )


- OMURGALI ile/ve BİR DURUŞU OLAN/OLABİLEN


- OMURGALILAR:
SUCUL ile/ve/<> KARACIL ile/ve/<> İKİ-YAŞAYIŞLI


- OMURGALILAR ile/ve OMURGASIZLAR

( Omurgalıların Sınıflandırılması )

( VERTEBRATES vs. INVERTEBRATES )


- OMUZ:
SAĞ ile/ve/<> SOL

( Kişinin, %80'inin sağ omuzu, sol omuzundan düşüktür. İLE/VE/<> Kişinin, %20'sinin de sol omuzu, sağ omuzundan düşüktür. )


- OMUZ/ÇİĞİN ile/ve KOLTUKALTI

( KETİF/KETEF/KİTF ile/ve İBT/IBIT[çoğ. ÂBÂT], ÂTÂL[< ITL] )

( ZÎR-İ SER ile/ve ZÎR-İ BAGAL )

( SHOULDER vs./and ARMPIT/AXILLA )


- ÖN BEYİN'DE:
TALAMUS ile/ve HİPOTALAMUS ile/ve LİMBİK SİSTEM ile/ve BEYİN KABUĞU

( Talamus, duyu organlarından gelen sinir hücrelerinin beyin kabuğuyla olan ilişkisini sağlar. )

( Hipotalamus, en çok araştırılan beyin kısımlarından biridir. Büyüklüğü küçük bir kesme şeker kadar olmasına karşın, gördüğü işlemler son derece önemli ve değişiktir. Heyecanların ve arzuların denetlendiği merkezdir. Eşeysel davranış, yeme-içme bu merkezce denetlenir. )

( Limbik sistem beyin sapının yukarı kısmıyla ön beyin arasında yer alan sinir hücresi ağından oluşur. Heyecan yaşantısı, saldırma ve kaçma davramışlarıyla ilişkisi vardır. )

( THALAMUS vs./and HYPOTHALAMUS vs./and LIMBIC SYSTEM vs./and CEREBRAL CORTEX )


- ONA AİT ile/ve/değil/yerine ONUN ÜZERİNE


- ONAY (ALMAK)/ONAYLAMAK ile/ve/değil/yerine OLUR (ALMAK)/OLURLAMAK


- ONAY/LAMA(MA) ile/ve/değil/yerine/<> DESTEK/LEME(ME)


- ONAY ile/ve EMİNLİK

( APPROVAL vs./and TO BE SURE )


- ONAY ile/ve/değil TESPİT

( [not] APPROVAL vs./and/but ESTABLISHING )


- ONAYLA(MA)MAK ile/ve UYGUN BUL(MA)MAK

( (NOT) TO APPROVE vs./and (NOT) TO SEE FIT )


- ONAYLAMA(MA) ile/ve/||/<>/> AYNALAMA(MA)


- ONAYLANIRLIK ile/ve/||/<> KABUL EDİLİRLİK


- ONAYLAYICI SÖZCÜKLER ve/||/<>/> HİZMET EYLEMLERİ ve/||/<>/> FİZİKSEL TEMAS


- ONBİR BOYUT ile/ve/||/<> "PARALEL EVRENLER"


- ÖNCE CÂN, SONRA CÂNAN ile/ve/değil ÖNCE CÂNAN, SONRA CÂN

( "Canım var!" diyen ölüdür. )

( Canından vazgeçen ölüler için ölüm var mı? )

( ÂŞIK OLDUR KİM KILÂR CANIN FEDÂ CÂNÂNINA
MEYL-İ CÂNÂN ETMESİN HER KİM Kİ KIYMAZ CÂNINÂ

CÂNI KİM CÂNÂNI İÇİN SEVE CÂNÂNIN SEVER
CÂNI İÇİN KİM Kİ CÂNÂNIN SEVER CÂNIN SEVER )

( [Ancak] Verirsek canı, alırız cananı. )


- Önce dinle, sonra nötr ol ve öyle KONUŞ!!!


- ÖNCE/Sİ ve/<> BİLİNC/İ


- ÖNCEDEN ... ile/ve/değil/||/<>/< ÖNCELERİ ...


- ÖNCEKİ ile/ve SONRAKİ

( AKDEM[< KADÎM] ile/ve ÂHİR )

( BEFORE vs./and LATER )


- ÖNCEKİ ile/ve/değil YETERSİZLİK


- ÖNCEL ile/ve/||/<>/> İLİNEKSEL


- ÖNCELİK-SONRALIK ve/değil BİRLİKTELİK


- ÖNCELİK:
BİLİŞSEL/MANTIKSAL ile/ve/değil/||/<>/< VAROLUŞSAL


- ÖNCELİK/LER ile/ve ÖZLEM/LER


- ÖNCELİK/Lİ (OLAN) ile/ve ÖNEM(Lİ) (OLAN)

( (THE) PRIORITY(/PRIMARY) vs./and (THE) IMPORTANT(/IMPORTANCE) )


- ÖNCELİK/Lİ (OLAN) ile/ve ÖNEM/Lİ (OLAN)

( Önde gelmesi gereken, öne alınmalıdır. )

( TAKADDÜM ile/ve EHEMMİYET )

( (THE) PRIORITY(/PRIMARY) vs./and (THE) IMPORTANT(/IMPORTANCE) )


- ÖNCELİK/Lİ ile/ve/değil/yerine AYRICALIK/LI

( [not] PRIORITY vs./and/but PRIVILEGED
PRIVILEGED instead of PRIORITY )


- ÖNCELİK/SONRALIK ile/ve/değil/yerine İÇİÇELİK


- ÖNCELİK/SONRALIK ile/ve/değil SIRALAMA


- ÖNCELİK ile/ve "POZİTİF AYRIMCILIK"


- ÖNCELİK ile/ve/değil/<>/= İLGİ

( [not] URGENT vs./and/but/<>/= PRIOR )


- ÖNCELİK ve/||/<>/>/< İNCELİK


- ÖNCELİK ile/ve İTİBAR


- ÖNCELİK ile/ve/değil KAYNAK

( [not] PRIORITY vs./and/but SOURCE )


- ÖNCELİK ile/ve/değil/||/<>/< MERKEZÎ


- ÖNCELİK ile/ve/değil MEŞGUL OLMA

( [not] PRIORITY vs./and/but TO BE BUSY )


- ÖNCELİK ile/ve ÖZELLİK

( PRIORITY vs./and ATTRIBUTE )


- ÖNCELİK ile/ve/değil/||/<>/< PAYLAŞILMIŞ ÖNCELİK


- ÖNCELİK ile/ve/||/<>/< ZORUNLULUK


- ÖNCELİKLE ile/ve/||/<> BAŞTA


- ÖNCELİKLİ KILMAK ile/ve/<> ÖNE ÇIKARMAK


- ÖNCELİKLİ/LER ile/ve GENEL

( For human. VS./AND On nature. )

( İnsanda. İLE/VE Doğada. )

( PRIORITY vs./and GENERAL )


- ÖNCELİKLİ ile/ve/değil ÖNCELİKLERLE ÖRTÜŞEN


- ÖNCESİ-SONRASI:
TEKERLEK ve YELKEN ve YAZI


- ÖNCÜ ve/||/<> İNCİ


- ÖNCÜ ile/ve/||/<> ÖNCÜL


- ÖNCÜ ile/ve/değil/||/<> ÖNE GEÇEN/ÇIKAN


- ÖNCÜLLER ile/ve/||/<> KESİNLİK


- ÖNCÜLLER ile/ve/||/<> ÖNCELİK


- ONDA "VAR OLMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<> ONUNLA "VAR OLMAK"


- ONDALIK SAYILARDA:
NOKTA ile/ve/||/<> VİRGÜL

( "Ondalık Sayılarda Nokta mı, Virgül mü?" yazısı için burayı tıklayınız... )


- ÖNDE GELEN ile/ve/değil DİKKATE DEĞER


- ÖNDER:
ORTA ile/ve/||/<>/> İYİ ile/ve/||/<>/> DAHA İYİ ile/ve/||/<>/> EN İYİ

( Anlatır. İLE/VE/||/<>/> Açıklar. İLE/VE/||/<>/> Gösterir. İLE/VE/||/<>/> Esin/ilham verir. )


- ÖNDER/LİK ile/ve ÖNCÜ/LÜK

( )


- ÖNDER ile/ve/||/<>/> MİLLET

( Taşın arkasına saklanırsa. İLE/VE/||/<>/> Dağın arkasına saklanır. )


- ÖNDERLER":
"MELEK" ile/ve/||/<> "İNSAN"

( Daha kötüleriyle kıyaslanınca. İLE/VE/||/<> Daha iyileriyle kıyaslanınca. )


- ÖNDERLİK BUNALIMI/KRİZİ ile/ve/<> ÖZERKLİK BUNALIMI/KRİZİ


- ÖNE GEÇMEK ile/ve/değil GÜNDEMDE KALMAK


- ÖNE SÜRMEK ile/ve ÖNE ÇIKARMAK


- ÖNE SÜRMEK ile/ve/||/<>/< SAVUNMAK


- ÖNEM VERMEK / ÖNEMLİ GÖRMEK
ile/ve/||/<>/>
ÖNCELİKLİ GÖRMEK


- ÖNEM/DEĞER VERMEMEK ile/ve ÖNEMSİZ/DEĞERSİZ GÖRMEK

( "NOT TO GIVE IMPORTANCE/VALUE" vs./and "TO SEE AS UNIMPORTANT/WORTHLESS" )


- ÖNEM/Lİ ile/ve/değil/yerine BELİRLEYİCİ/LİK

( [not] IMPORTANT vs./and/but DETERMINATION
DETERMINATION instead of IMPORTANT )


- ÖNEM ile/ve/<> ANLAM

( IMPORTANCE vs./and/<> MEANING )


- ÖNEM ile/ve/<> DEĞER

( IMPORTANCE vs./and/<> VALUE/WORTH )


- ÖNEM ile/ve/değil YAYGINLIK


- ÖNEMLİ BULMAK" ile/ve/değil/yerine/<> ÖNEMSEMEK


- ÖNEMLİ DEĞİL ile/ve/değil/yerine ÖNEMSİZ


- ÖNEMLİ FARK ile/ve BÜYÜK FARK


- ÖNEMLİ OLAN" ile/ve/değil/yerine ÖNEMİ OLAN

( Herşeyin bir (az/orta/çok) önemi(değeri) vardır fakat önemli olup olmamayı, öncelik belirler. )


- ÖNEMLİ(ÖNCELİKLİ) ile/ve/değil/yerine/<>/>< DEĞERLİ

( Siyaset ve ticaretin itibar ettiği. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< İlim ve irfanın itibar ettiği. )

( [not] IMPORTANT(PRIOR) vs./and/but/<>/>< PRECIOUS/VALUABLE
PRECIOUS/VALUABLE instead of IMPORTANT(PRIOR) )


- ÖNEMLİ ile/ve/<> CİDDİ

( IMPORTANT vs./and/<> SERIOUS )


- ÖNEMLİ ile/ve İLGİNÇ

( IMPORTANT vs./and INTERESTING )


- ÖNEMLİ ile/ve ÖZEL

( IMPORTANT vs./and SPECIAL/PRIVATE )


- ÖNEMLİ ile/ve/<> ÜZERİNDE DURULMASI GEREKEN


- ÖNEMSEMEK ile/ve/||/<>/> BENİMSEMEK


- ÖNEMSİZ ile/ve/değil İKİNCİL

( [not] UNIMPORTANT vs./and/but SECONDARY )


- ÖNERİ ile/ve/||/<> "YOL GÖSTERMEK"


- ÖNERİ ile/ve/<>/yerine ÇÖZÜM

( Burada/şurada/orada değil! Sende! )

( SUGGESTION vs./and/<> CONSEQUENCE
CONSEQUENCE instead of SUGGESTION )


- ÖNERİLEN ile/ve OLAGELEN


- ÖNERME ile/ve ÖNCÜL


- ÖNERME ile/ve/değil/||/<>/> ÖNERİ

( [not] PROPOSITION vs./and/but/||/<>/> SUGGESTION )


- ÖNERME ile/ve/değil/||/<>/< ÖRNEK


- ÖNERME ile/ve/||/<>/>< TERS EVİRME

( ... İLE/VE/||/<>/>< Olumlu ya da olumsuz olan bir önermenin konusunun tersini, yüklem ve yüklemin tersini konu yapma. )


- ÖNERME ile/ve VARSAYIM


- ÖNERMEK ile/ve/<> KULLANMAK

( TO SUGGEST/RECOMMEND vs./and/<> TO USE )


- Öngör ve KONUŞ!!!


- ÖNGÖREBİLDİĞİMİZ ...:
ORANDA ile/ve/||/<> DOĞRULTUDA


- ÖNGÖRMEK ile/ve/<> HESAPLAŞMAK


- ÖNGÖRÜ ile/ve İDDİA

( FORESIGHT vs./and ASSERTION )


- ÖNGÖRÜ ile/ve/||/<>/> ÖNERME


- ÖNGÖRÜ ile/ve/değil/yerine/<> VERİ


- ÖNGÖRÜ ile/ve YORUM


- ÖNGÖRÜLEBİLİR BİLİNMEYEN ile/ve/<> BİLİNEMEYECEK BİLİNMEYEN

( PRUDENT UNKNOWN vs./and/<> UNKNOWN WHICH IS NOT ABLE TO KNOW )


- ÖNGÖRÜLEBİLİR/LİK ile/ve/||/<> BİLİNEBİLİR/LİK


- ÖNGÖRÜMÜZ ...:
BİR YILLIK İSE ile/ve/değil/||/<>/>/<
ON YILLIK İSE ile/ve/değil/||/<>/>/<
YÜZ YILLIK İSE

( Tohum ekelim. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Fidan dikelim. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Çocuk eğitelim. )


- ÖNGÖRÜSÜZLÜK ile/ve/< BİLGİSİZLİK/CEHALET

( CEHALET: Dönüp dolaşmak, sabitesi olmamak. )

( Cehalet diye bir şey yoktur, yalnızca dikkatsizlik ve ilgisizlik vardır. )

( Cehalet neden acı verici olsun? Acı verici durumlar ve sonu gelmez yanılgıların kaynağı olan arzu ve korkunun kökeninde o vardır. )

( Kederin nedeni, cehalettir. Mutluluk anlayışı izler. )

( Bilgisizliğin belirtisi, adâletsizlik ve trajediye olan inancın derinliğidir. )

( Üzüntü, zihinsel bir acıdır (ıstırap) ve acı, mutlaka dikkat ister. Ona dikkatinizi verdiğinizde, çağrı durur ve cehalet sorunu da kaybolur. )

( Bilmeyene yaraşan ceza, bilen birinden öğrenmektir. )

( Bilgisizlik, öğrenim ile de öğrenilir. )

( Meğer, cehalet, esaretten betermiş. )

( Cehalet, tahsil ile tahsil olunur. )

( There is nothing like ignorance, only inattention.
Why should ignorance be painful? It is at the root of all desire and fear, which are painful states and the source of endless errors.
Ignorance causes sorrow. Happiness follows understanding.
Worry is mental pain and pain is invariably a call for attention. The moment you give attention, the call for it ceases and the question of ignorance dissolves. )

( FORESIGHTLESSNESS vs./and/< IGNORANCE )


- ONGUN/ARMA[İt.] ve TUĞRA

( Bir devletin, bir hanedanın ya da bir kentin simgesi olarak kabul edilmiş resim, harf ya da biçim. | Bir kuruluşun simgesi olarak kabul edilen simge. | Geminin yürümesine hizmet eden direk, seren, ip, halat ve yelken takımı. İLE Osmanlı sultanlarının imza yerine kullandıkları, özel bir biçimi olan simgeselleşmiş işaret. | Tura. )


- ÖNKABUL ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< ÖNYARGI

( Çoğu kişi, zihinindeki önyargıları başka bir biçimde düzenlerken düşündüğünü zannetmektedir. )

( Önyargıları yok etmek, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur. )

( PRE ACCEPTANCE vs. PREJUDICE )


- ONLARIN TEKELİNDE ile/ve/değil/yerine/<> ONLARLA ÖZDEŞ


- ÖNLEM ALMALI:
SEL ALMADAN ile/ve/||/<> YEL ALMADAN ile/ve/||/<> TOPRAK ALMADAN ile/ve/||/<> ALEV ALMADAN


- ÖNLEM ile/ve UYARI

( PRECAUTION vs./and CAUTION )


- ÖNLEME:
GENEL ile/ve/||/<> ÖZEL

( Topluma yönelik.[Koruma amacıyla.] İLE/VE/||/<> Kişiye yönelik.[Engel olabilmek üzere.] )

( Olumlu ya da olumsuz durumlar için. )


- ÖNLEME:
İŞ KAZALARINDA ile/ve/||/<> MESLEK HASTALIKLARINDA

( [Gereken doğru/uygun koşulların sağlanmasıyla] %98 ile/ve/||/<> %100 )


- ÖNLEMEK ile/ve/||/<> ÖNÜNE GEÇMEK


- ÖNLENEBİLİR ile/ve/değil/||/<>/>/< ÖNGÖRÜLDÜĞÜNDE ÖNLENEBİLİR


- ÖNLÜK ile/ve/değil/yerine/||/<> TULUM


- ONMA/ŞİFÂ[Ar.] ile/ve DEVÂ

( Gövdesel ya da ruhsal bir hastalığın son bulması, hastalıktan kurtulma. İLE/VE İlâç, çare. )


- ONMAK/ONAR ile/ve/||/<> ONAMAK

( Daha iyi bir duruma girmek, salah bulmak. | Eksiği kalmayıp gönül ferahlığına ermek, mutlu olmak. | Sayrılıktan, dertten kurtulmak, şifa bulmak, felâh bulmak, iflâh olmak. İLE Uygun bulma. )

( ONMAZ: İyilişme olanağı bulunmayan. )


- ÖNSES (DÜŞMESİ) ile/ve/||/<> İÇSES (DÜŞMESİ) ile/ve/||/<> SONSES (DÜŞMESİ)

( Sözcük başındaki ilk ses. İLE/VE/||/<> Sözcüğün, önses ve sonsesi arasında kalan ses ya da sesler. İLE/VE/||/<> Sözcük sonundaki son ses. )

( ARSLAN > ASLAN ile/ve/||/<> ISICAK > SICAK | ISITMA > SITMA ile/ve/||/<> YAYLAG > YAYLA | ARIG > ARI )


- ÖNSÖZ AÇMAZI ile/ve/||/<> PİYANGO AÇMAZI


- ÖNSÖZ ve/||/<> İLK BÖLÜM


- ONTOLOJİ ile/ve/||/<>/> EPİSTEMOLOJİ ile/ve/||/<>/> METAFİZİK

( Nesnelerle uğraşmak. İLE/VE/||/<>/> Nesnelerle uğraşma yöntemi. İLE/VE/||/<>/> İlkelerle/kavramlarla uğraşmak. )

( Tohum. İLE/VE/||/<>/> Ağaç. İLE/VE/||/<>/> Su. )

( Metafizik:
1- Varolan ve varlığın bilimi/bilgisi.
2- Sonsal gerçekler.
3- Bütünün ve tümelin bilgisi.
4- İlk, ilkelerin bilimi/bilgisi. )

( Metafizik yapma biçimleri:
* KELÂMÎ
* İRFÂNÎ
* İŞRÂKÎ
* MEŞŞAÎ )

( Kelâmî felsefenin hikmeti, tasavvuf; meşşai felsefenin hikmeti, işrâkiliktir. )

( İşrâkilik, meşşailerin tasavvufu; irfan, kelâmın tasavvufudur. )

( Havuz. İLE/VE/||/<>/> Su. İLE/VE/||/<>/> Kişi/insan ve/ya da yüzme. )

( Felsefenin, felsefeleşmiş biçimi/durumu, metafiziktir. )

( Metafizik: Kavramsal çözümleme[analiz]. Kavramların, kavramsal ilişki ve yargıların çözümlemesi. )

( Gövde. İLE/VE/||/<>/> Gölge. İLE/VE/||/<>/> Boşluk[herşeyi kapsayan]. )


- ONU DÜŞÜNMEK/HİSSETMEK ile/ve ONUN GİBİ DÜŞÜNMEK/HİSSETMEK

( Sevgi. İLE AŞK. )

( Sevgi. İLE Koşulsuz Sevgi. )


- ONU SEVMEK ile/ve/<>/değil SENDEKİ "O"YU SEVMEK


- ONU SÖYLEMENİN ANLAMI NE? ile/ve ONU SÖYLEMENİN ÂLEMİ NE?


- ONU ve ONU

( THAT and THAT )


- ÖNÜMÜZDE ile/ve/||/<> ELİMİZDE


- ÖNÜMÜZÜ AÇAN ile/ve/<> UFKUMUZU GENİŞLETEN


- ÖNÜNE GEÇMEK ile/ve/yerine ARKASINDA DURMAK


- ONUR/ŞEREF ve CESÂRET


- ONUR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLGELİK


- ONUR ve/||/<>/>/< FARKINDALIK


- ÖNVARLIK ÇİZELGESİ ile/ve AŞAMA ÇİZELGESİ ile/ve DIŞTA BIRAKMA ÇİZELGESİ

( TABULA PRAESENTIAE cum/et TABULA GRADUUM cum/et TABULA ABSENTIAE )


- ÖNYARGI ile/ve/||/<> GENELLEME

( Ne kadar genelleme yapılıyorsa düşünce de o derece yoktur. )

( PREJUDICE vs./and/||/<> GENERALIZATION )


- ÖNYARGI ile/ve/değil/yerine ÖN ANLAMA

( [not] PREJUDICE vs./and/but PRE-UNDERSTAND
PRE-UNDERSTAND instead of PREJUDICE )


- ÖNYARGI ile/ve SAPLANTI

( PREJUDICE vs./and OBSESSION )

( ... ile/ve ZHI )


- ÖNYARGI ile/ve/değil/||/<>/> SONUÇ ODAKLILIK


- ÖPMEK:
DUDAĞINDAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< YANAĞINDAN

( (")Seviyorsa/k("). İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Çok seviyorsa/k. )


- ÖPMEK ile/ve ISIRMAK


- ÖPMEK ve/||/<>/< ÖNEMSEMEK


- ORADAN ile/ve/||/<> BURADAN


- ORAK/KALIÇ ile/ve/değil TIRPAN[Yun.]

( Sapı kısa olan. İLE/VE/DEĞİL Sapı uzun olan. )

( Yarım çember biçiminde yassı, ensiz ve keskin metal bir bıçakla, buna bağlı bir saptan oluşan ekin, ot vb. biçme aracı. | Ekin biçme zamanı. | Ekin, ot vb. biçme işi. İLE/VE/DEĞİL Uzun bir sapın ucuna tutturulan, ot, ekin vb.ni biçmeye yarayan, hafifçe kıvrık, uzun çelik bıçak. | Güreşte devirmek amacıyla rakibin ayak bileklerine hızla ayak vurarak yapılan bir oyun. )

( DÂS, DÂSE ile/ve/değil ... )


- ORAK ile/ve KOSA

( ... İLE/VE Uzun saplı orak. )


- ORAN/LI, (/ORANSIZ) ile/ve DENGE/Lİ, (/DENGESİZ)


- ORAN/TI/LI/LIK / NİSBÎ ile/ve/<> GÖRELİ/LİK / İZÂFİYET

( PROPORTION vs./and/<> RELATIVITY )


- ORAN ile/ve/||/<> ANDIRIM


- ORAN ile/ve BAKIŞIM/SİMETRİ

( PROPORTION vs./and SYMMETRY )


- ORAN ile/ve/<> ETKİ

( PROPORTION vs./and/<> EFFECT )


- ORAN ile/ve/<> ORANTI

( PROPORTION vs./and/<> BALANCE/PROPORTION )


- ORAN ile/ve/||/<> YERLEŞTİRME


- ORANTI ile/ve/değil/<> BAĞLAM


- ORANTISIZ GÜÇ ile/ve/||/<> ORANTISIZ HOŞGÖRÜ


- ORANTISIZ ŞİDDET ve/<> ORANTISIZ GÜÇ


- ORBİT/ORBİTAL ile/ve/değil/yerine/= YÖRÜNGE

( Bir elektronun yerini belirleme olasılığı en yüksek olan belirsiz bir alanı. İLE/VE/||/<> Uzaydaki bir nesnenin kütle çekimi nedeniyle başka bir nesnenin etrafından geçtiği eğrili yol. | Bir gök cisminin hareketi süresince izlediği yol. | Hareketli bir noktanın izlediği ya da çizdiği yol. )


- ORCA'LARDA:
RESIDENTS ile/ve TRANSIENTS ile/ve OFFSHORES

( 25 ya da daha kalabalık öbekler halinde yaşarlar. İLE/VE 3-5'inin birarada bulunduğu, geçici olarak oluşturukları öbekler halinde yaşarlar. İLE/VE ... )

( Başta Somon olmak üzere sadece balıklar ile beslenirler. İLE/VE Yunuslar ve foklar olmak üzere sadece memelilerle beslenirler. İLE/VE ... )

( Orca'lar denizlerdeki en hızlı memelidir. [Avlarına saldırırken 30 mil'e ulaşırlar.] )

( Vancouver Adası'yla anakara arasında yaşarlar. İLE/VE Çeşitli bölgelerde geçici öbekler halinde yaşarlar. İLE/VE Açık denizlerde yaşarlar. )


- ÖRDEK ile/ve MOSKOFÖRDEĞİ


- ÖRDEK ile/ve PATKA

( ... İLE/VE Bir tür deniz ördeği. )


- ÖRDEK ile/ve SUNA(KUŞAKLI ÖRDEK)

( ... İLE/VE Eril ördek. | Göl ördeği. )

( ... cum TADORNA TADORNA )


- ORDINAL ile/ve/||/<> CARDINAL


- ORDUNUN DİLİ ile/ve SARAY'IN DİLİ


- ORG ile/ve ARMONYUM/HARMONYUM[Fr.]/REGAL

( Erganun. İLE/VE Kamışlı org. | Dış görünüşü piyanoya benzeyen, körüğü ayakla işletilen küçük org. )


- ORG ile/ve HYDRAULIS

( ... İLE/VE İlk borulu org. )


- ORGANEL ile/ve/> ORGAN ile/ve/> ORGANİZMA


- ORGANİK GEOMETRİ ile/ve ANALİTİK GEOMETRİ


- ORGANİK TARIM ile/ve/<> İYİ TARIM


- ORGANİK ile/ve/= MEKANİK DEĞİL


- ORGANİK ile/ve/değil/yerine/||/<> SERTİFİKALI ORGANİK

( Naturey.com )


- ORGANİZMA[Fr.] ile/ve/değil/+/||/<>/> ALGORİTMA[Yun.]

( Canlı bir varolanı oluşturan örgenlerin tümü, uzviyet. | Herhangi bir canlı varolan. İLE/VE/DEĞİL/+/||/<>/> Her tür düzenli hesaplama işlemi. | Ondalık sayı düzenine göre yapılmış hesap işlemi.[< LEIBNIZ < HAREZMİ] )


- ORGANİZMA ile/ve EYTİŞİM


- ORGANİZMA ile/ve İLİŞKİLER BÜTÜNÜ/BÜTÜNLÜĞÜ


- ORGANİZMA ve KEMÂLÂT


- ORGANON ile/ve/||/<>/> KANON


- ÖRGEN BAĞIŞI ve/> KADAVRA[İt. < CADAVERE] BAĞIŞI

( TAHNÎT: Cesetlerin çürümemesi için içinin boşaltılıp ilâçlanması. )

( KADAVRA[İt. < CADAVERE]: Tıp öğretiminde, üzerinde çalışma yapılan ölü insan ya da hayvan gövdesi. )


- ÖRGEN:
ANALOG ile/ve/||/<> HOMOLOG

( Kökenleri farklı ama işlevi aynı olan örgenlere verilen ad. Kökenleri farklı olmasına karşın yaptığı görevler aynı olduğundan, benzer biçim alan örgenlerdir.[İki örgen, birbiri ile aynı işlevi yerine getirse bile örgenleri ve düzenekleri farklı hayvan üzerindedir. Doğal sınıflandırmada bir önem taşımaz.][Örnekler: Serçe kanadı ve yarasa kanadı. İnsan ayağı, kuş kanadı, kartal kanadı, karınca ayağı, sinek kanadı ve kelebek kanadı.] İLE/VE/||/<> Kökenleri aynı ama görevleri birbirinden farklı olan örgenlerdir. Kökenleri aynı olmasına karşın gerçekleştirdikleri görevler farklı olduğu zaman farklı biçim alır.[Bu örgenlerin işleyişi, filogenetik adı verilen sınıflandırmaya tâbidir. Burada bilinen yapı, protein dizilimi ve morfoloji, embriyonik gelişim gibi etmenler bulunur. Yapısal farklara da çok dikkat edilir. Doğal sınıflandırma bakımından oldukça önemlidir.][Örnekler: Balık yüzgeci ve insan kolu. Yunusun ön yüzgeçleri ve atın ön ayakları, kedi bacağı ve insan kolu, balina yüzgeci ve yarasa kanadı.] )


- ÖRGEN ile/ve/||/<> TAL[Fr. THALLE]

( ... İLE Kök, sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme örgeni. )


- ÖRGENLER ile/ve İÇ ÖRGENLER

( ORGANS vs./and INTERNAL ORGANS, VISCERA )


- ÖRGÜ ve/||/<>/> GÖRGÜ


- ÖRGÜ ile/ve/<> ÖRÜ

( Örnek eylemi ya da biçimi. | Tığ ya da şişlerle, ilmiklerin yan yana getirimesiyle örülerek yapılmış şey. | Örülmüş saç bölüğü, belik. | Dokumacılıkta atık ve çözgü ipliklerinin, dokumayı oluşturacak biçimde belirli bir desene göre kesişmesi. | Bazı sinir ya da damarların birbirine geçip dolaşmasından ortaya çıkan oluşum. | İletişim, ulaşım vb.'nin ülke yüzeyinde yayılmış biçimi. | Konunun ana çizgisi, oyunun işlenişi ya da çatısı. | Örülerek yapılmış olan. İLE Örnek işi. | Otlak. | Tarlalarda, sele karşı yapılmış set. | Yama olarak yapılan örgü. )


- ÖRGÜNLÜK ile/ve/<> YETKİNLİK


- ÖRGÜTLENME ile/ve SIÇRAMA


- ÖRGÜTLENME ve/||/<> YAPILANMA


- ORHUN HARFLERİ ile/ve/||/<> OSK HARFLERİ ile/ve/||/<> ETRÜSK HARFLERİ


- ORİGAMİ ile/ve KİRİGAMİ

( Katlanarak olanı. İLE/VE Kesilerek olanı. )


- ORIGINAL/AUTHENTIC vs./ ve FREE

( ÖZGÜN ile/ve ÖZGÜR )


- ORKİDE:
"CENNET KUŞU" ile/ve/<> "KARDAN ATEŞ" ile/ve/<> "DANS EDEN KIZ" ile/ve/<> "YIKANAN ÇOCUK"

( Singapur'un başkenti Singapur'da bulunan Orkide Bahçesi'nde, orkide çeşitleri ve yerel dilde orkide çeşitlerine verilen adlar. )

( Singapur, yılda 10 milyon $'lık orkide ihraç etmektedir. )


- ORKİDE ile/ve VANDA

( ORCHID vs./and ... )

( BARLIA ROBERTIANA cum/et ... )


- ORMAN MOĞOLLARI ile/ve BOZKIR MOĞOLLARI


- ORMAN ile/ve IGAPO

( ... İLE/VE Amazon'un sık ormanları. )


- ORMAN ile/ve KAYRAN

( Dünyanın %24,3'ü orman alanıdır. İLE/VE ... )

( ... İLE/VE Orman içinde, geniş ve çıplak alan, düzlük. )

( CENGEL ile/ve ... )


- ORMAN ile/ve MENGROW ORMANI


- ORMAN ile/ve/değil MİLLİ PARK


- ÖRNEĞİNİ BOLCA:
GÖRMEK ile/ve/||/<>/> BULMAK


- ÖRNEK ALMAK ile/ve ÖYKÜNMEK


- ÖRNEK VERMEK ile/ve/<> İŞARET ETMEK

( Kötü örnek, örnek değildir! [Su-i misal, misal teşkil etmez!] )

( Örnekte/benzetmede, hata olmaz/olmamalıdır! [Teşbihte, hata olmaz!] )

( Örnekler topaldır, üstüne gidilmez. )

( GIVING EXAMPLE vs./and/<> TO INDICATE )


- ÖRNEK ile/ve AÇIKLAMA

( SAMPLE vs./and EXPLANATION )


- ÖRNEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARAÇ


- ÖRNEK ve RESM-İ NÂKIS


- ORNİTORENG ve DİKENLİ KARINCAYİYEN

( Yumurtlayan, sadece iki memelidir. )


- ORTA AFRİKA CUMHURİYETİ'NDE:
HASTALIK ve/<> HASTAHANE

( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde, hastahane ve sağlık hizmetleri çok kötü olduğundan, hasta olmamak için -umarız bir gün düzelene kadar- hastahaneye gitmemek bile gerekebilir. )


- ORTA AMERİKA CUMHURİYETİ:
EL SALVADOR ve/<> HONDURAS ve/<> GUATEMALA ve/<> NİKARAGUA ve/<> KOSTA RİKA

( Orta Amerika Cumhuriyeti, 1843 yılında, beş ayrı ülkeye bölündü. )


- ORTA DAMAR ile/ve/||/<> YAN DAMAR

( Bitki yapraklarının tam ortasında bulunan ve yan damarlara göre daha kalın olan damar. )


- ORTA OYUNU ile/ve/||/<>/> DOĞAÇLAMA/TULUAT[Ar.]

( )

( Kavuklu ve Pişekâr İLE/VE/||/<>/> Uşak ve Efendi )


- ORTA YOL ile/ve/değil/||/<> ARA ÇÖZÜM


- ORTA ile/ve/||/<> ARACI


- ORTA ile/ve/değil MERKEZ


- ORTA ile/ve/||/<> ORTAY/MERKEZ[Ar.]


- ORTA ile/ve/||/<> SONUÇ

( [İki taraftan da pay] Alarak/alıyorsa. İLE/VE/||/<> Almıyorsa. )


- ORTAÇAĞ:
ERKEN ile/ve/<>/> YÜKSEK/KLASİK ile/ve/<>/> GEÇ

( ORTAÇAĞ: Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden [476] başlayarak, 1453 ya da 1492'ye kadar süren çağ. )

( 476 - 1000 arası. ile/ve/<>/> 1000 - 1300 arası. ile/ve/<>/> 1300 - 1453/1492 arası. )

( )


- ORTADA BIRAKMA/KALMA ile/ve/||/<>/>/< BELİRSİZLİK


- ORTADA/Kİ ile/ve/değil/yerine ARACI

( Uzak illet. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Yakın illet. )

( MUTAVASSIT ile/ve/değil/yerine VASITA )


- ORTADA ile/ve/değil ORTALIKTA


- ORTADAN KALDIRMAK ile/ve DÖNÜŞTÜRMEK


- ORTAK (ALAN/PARA/BİLGİ vs.) ile/ve/değil TOPLAM (ALAN/PARA/BİLGİ vs.)


- ORTAK AKIL ile/ve/||/<> ORTAK İSTENÇ


- ORTAK AKLIN, ...:
SÖYLEME ÇIKIŞI ve/||/<>/> GÖRÜNÜŞE ÇIKIŞI

( Tüze[hukuk]. VE/||/<>/> Tüzel kurumlar. )


- ORTAK ALAN ile/ve ORTAK NOKTA

( COMMON FIELD vs./and COMMON POINT )


- ORTAK GEÇMİŞ ve/değil/yerine/||/<>/>/< ORTAK GELECEK


- ORTAK NOKTA ile/ve/değil/yerine ALT KATILIM(ASGARİ MÜŞTEREK)

( [not] COMMON POINT vs./and/but COMMON SENSE
COMMON SENSE instead of COMMON POINT )


- ORTAK NOKTA ile/ve BENZE(T)MEK

( COMMON POINT vs./and TO LIKEN )


- ORTAK OLAN/OLUNAN ile/ve/değil/yerine ÖDÜNÇ ALINAN


- ORTAK/LIK ile/ve/||/<>/< AŞKIN/LIK


- ORTAK/LIK ile/ve BENZER/LİK

( COMMON vs./and SIMILAR )


- ORTAK/LIK ile/ve FARKLI/LIK

( COMMON vs./and DIFFERENT )


- ORTAK/LIK ile/ve/<> ÖZDEŞ/LİK


- ORTAKLIK ile/ve/<> AYRIM


- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine/||/<> ÇÖZÜM ORTAKLIĞI


- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine DAYANIŞMACI ORTAKLIK


- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine/<> GÜÇ BİRLİĞİ


- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine TOPLUMSAL ADÂLET

( [not] COMMUNISM vs./and/but SOCIAL JUSTICE
SOCIAL JUSTICE instead of COMMUNISM )


- ORTALAMA (OLARAK) ile/ve GENELLEME

( ON AN AVERAGE vs./and GENERALIZATION )


- ORTALAMA ile/ve/||/<>/> RASTGELELİK

( Basınç ve ısı. İLE/VE/||/<>/> Tersinemezlik. )


- ORTALAMA ile/ve/değil/yerine YAKLAŞIK

( [not] AVERAGE vs./and/but APPROXIMATE
APPROXIMATE instead of AVERAGE )


- ORTAM ile/ve/||/<> KOŞULLAR


- ORTAM ile/ve/değil/<> ORTALIK


- ORTAMA GİRMEK ile/ve/<> ORTAMDAN ÇIKMAK

( Ortamda bulunan kişilerin, sizin orada/aralarında bulunup bulunmamanıza göre gösterdikleri memnuniyet ya da rahatsızlıklarıyla orantılıdır. )


- ORTAYA ÇIKARMA ile/ve/||/<> TEMELLENDİRME


- ORTAYA ÇIKMA ile/ve/<>/değil OLUŞMA


- ORTAYA ÇIKMA ile/ve/değil/> YAPILANMA


- ORTEZ ile/ve/||/<> PROTEZ

( Kaybedilen örgenlerin desteklenmesinde ve düzeltilmesinde yardımcı olan araçlar. İLE/VE/||/<> Herhangi bir örgen kaybı yaşandığında oluşturulan yapay örgenler. )


- ORTOPEDİ[Yun. ORTHOS: Doğru. | PAIS/PAIDOS: Çocuk.] ile/ve/<> AGMATOLOJİ ile/ve/<> OSTEOLOJİ[Fr.]

( ORTOPEDİ: Tıbbın, çocuklardaki gövde biçimsizliklerini düzelten ya da önleyen bir kolu. | Gövdedeki kemikler, eklemler, kaslar, kirişler, sinirler gibi hareketi sağlayan örgen bozukluklarını sağaltan cerrahi kolu. | Hastahanelerde, bu tür sağaltımların yapıldığı bölüm. İLE/VE/<> Kırık bilimi. İLE/VE/<> Kemik bilimi. )


- ÖRTÜK BİLME ile/ve/||/<> EKİNSEL/KÜLTÜREL BİLME


- ÖRTÜK/LÜK ile/ve/||/<> ÖZDEŞ/LİK


- ÖRTÜK ile/ve/||/<> DOLAYLI


- ÖRTÜLÜ ile/ve/<> GÖRÜNMEYEN


- ÖRTÜŞEBİLİRLİK ile/ve/||/<> ÖRTÜŞTÜRÜLEBİLİRLİK

( CONGRUENCE )


- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<> BAĞDAŞMA


- ÖRTÜŞME ile/ve BULUŞMA

( INTERSECTION vs./and TO BRING TOGETHER )


- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<>/> DOĞRULAMA


- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<>/> TAMAMLAMA


- ÖRTÜŞME ile/ve/değil/||/<>/< TUTARLILIK


- ÖRTÜŞME ile/ve/<> UYUMLULUK


- ORUÇ ile/ve/||/<> DİRENÇ/İHTİYÂR[< HAYIR]


- ORUÇ ile/ve EZBER BOZMAK


- ORUÇ ile/ve NAFİLE ORUÇ

( Bozulmaz. İLE/VE Bozulabilir. )


- ORUÇ ile/ve/değil SAVM-I DÂVÛD

( ... İLE/VE/DEĞİL Bir gün tutarak, bir gün tutmadan uygulanan oruç. )


- ORUÇ ile/ve SAVM-I VİSÂL


- ORUÇ ile/ve/<> TEKNE ORUCU

( ... İLE/VE/<> Çocuklara, öğlene kadar tutturulan alıştırma orucu. )


- ORUCU:
NASIL "TUTTUĞUN" ile/ve/değil/||/<>/> NASIL AÇTIĞIN


- ÖRÜMCEK MAYMUN ile/ve (BIYIKLI) İPEK MAYMUNU ile/ve SİNCAP MAYMUNU ile/ve BAŞLIKLI MAYMUN


- ÖRÜMCEK ile/ve HUNİ ÖRÜMCEK


- ÖRÜMCEK ile/ve İPEKÖRÜMCEĞİ


- ÖRÜMCEK ile/ve KÖR ÖRÜMCEK

( ... İLE/VE Büyük gözlü Kurt Örümceği ailesine mensuptur. )

( ... İLE/VE Sadece Hawaii'deki Kauai volkanik adasında üç zifiri karanlık mağarada yaşarlar. )


- ÖRÜMCEK ile/ve PİSAURA


- ÖRÜMCEK ile/ve SU (ALTI) ÖRÜMCEĞİ


- ÖRÜMCEK ile/ve YENGEÇÖRÜMCEĞİ


- ÖRÜMCEKLER ve/||/<> GÖZLERİ

( )


- ÖRÜNTÜ KURMA DÜRTÜSÜ ve/||/<> KEŞİF ve/||/<> DUYUSAL/EŞEYSEL ve/||/<>
BAĞLANMA ve/||/<> BAKICILIK ve/||/<> YAKINLIK ve/||/<> GERİ ÇEKİLME/KAÇINMA/ÖFKE/ZITLIK

( Kişinin ve bebeğin, ilk harekete geç(iril)en, yönelim, donanım ve gereksinimleri... )


- ÖRÜNTÜ ile/ve/||/<> DÖNGÜ


- ÖRÜNTÜ ile/ve/<> GÖRÜNTÜ

( PATTERN vs./and/<> APPEAR )


- OSMANLI ARŞİVİ ile/ve CUMHURİYET ARŞİVİ

( İstanbul'da. İLE/VE Ankara'da. )


- OSMANLI'DA:
UZUNLUK ÖLÇÜLERİ ile/ve ALAN ÖLÇÜLERİ ile/ve AĞIRLIK ÖLÇÜLERİ

( Parmak, hat, nokta, kulaç, zirai mimari(zirai, mimari arşını), fersah, kara mili, berid (menzil), merhale, çarşı arşını, rubu (urup), kirah, endaze. İLE/VE Arşın kare(zirai kare), yeni dönüm, büyük dönüm, atik dönüm, atik evlek, yeni evlek, cerip, ayak kare, parmak kare, hat kare, çarşı arşın kare (çarşı arşını kare), urup kare, kirah kare, endaze kare. İLE/VE Okka(kıyye), batman, kantar, ludre, çeki, tonilato, dirhem, dünük, kırat, bakray, fitil, nekir, kıtmir, zerre. )

( Bazı XIV. yüzyıl kaynakları, İran-İlhanlı ağırlık birimi olarak kullanılan Lodra, Kantar, Okka ve Batman'ın[menn], hububat ölçüsü olarak kullanılan Kile ve Müdd'ün, Osmanlı öncesi Anadolu'da ölçü sisteminin temelini oluşturduğunu belirtmektedir. )


- OSMANLICILIK ile/ve/||/<>/> İSLÂMCILIK ile/ve/||/<>/> TÜRKÇÜLÜK


- OSNABRUCKER ve/||/<> ÇANAKKALE

( Çanakkale Anıtı bulunmaktadır. VE/||/<> Almanya'nın, Osnabrucker kenti adına bir park bulunmaktadır. )


- ÖSTROJEN:
ÖSTRADİOL ile/ve/||/<> ÖSTRİOL ile/ve/||/<> ÖSTRON


- ÖSTROJEN ile/ve/değil/||/<> İZOFLAVON(FİTOÖSTROJEN)

( Östrojene, moleküler açıdan benzer fakat gövdeyi, östrojen gibi etkilemez.[Soya fasulyesinde östrojen bulunmaz, izoflavon (fitoöstrojen) bulunur.] )


- ÖSTROJEN ile/ve/||/<> TESTOSTERON

( Dişillerde birincil eşeysel hormon. İLE/VE/||/<> Erillerde birincil eşeysel hormon. )


- OT YİYENLER/OTOBURLAR ile/ve ET YİYENLER/ETOBURLAR ile/ve HEPÇİLLER[hem OT, hem ET YİYENLER] ile/ve LEŞ YİYENLER/LEŞOBURLAR ile/ve AYRIŞTIRICILAR

( )

( )

( DÂD ile/ve DED ile/ve DÂD Ü DED ile/ve ... ile/ve ... )

( HERBIVOROUS vs./and CARNIVOROUS vs./and OMNIVOROUS vs./and ... vs./and ... )


- OT ile/ve ÇALI ile/ve AĞAÇ


- OT ile/ve/değil SEBZE


- ÖTE ile/ve İLERİ

( FURTHER vs./and FORWARD )


- ÖTEKİ DENEYİMLER/İ/M ile/ve/değil/||/<>/< ÖNCEKİ DENEYİMLER/İ/M


- ÖTEKİ DİLLERDEN, TÜRKÇE'YE GİRMİŞ SÖZCÜKLER ile/ve/||/<>/< TÜRKÇE'DEN, ÖTEKİ DİLLERE GİRMİŞ SÖZCÜKLER

( ... ile/ve/||/<>/< )


- ÖTEKİ KITALAR ile/ve/değil/||/<>/< AFRİKA

( Çoğu dünya haritası, Afrika'yı gerçekte olduğundan çok daha küçük gösterir. Örneğin ünlü Mercator projeksiyonu, Afrika'daki birkaç ülke de dahil olmak üzere ekvator yakınındaki bölgelerin boyutunu en aza indirir. Gerçekte, kıta bitişik ABD, Çin, Hindistan, Japonya ve çeşitli Avrupa ülkelerini sınırları içine sığdıracak kadar büyüktür. )

( )


- ÖTEKİ ile/ve HERKES


- ÖTEKİLERE (")MUHTAÇ OLMA(") ile/ve/değil/||/<>/> ÖTEKİLER İÇİN SÜRDÜRME


- ÖTEKİLERİ YOK SAYMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BELİRGİNİ ÖNE ÇIKARMAK


- OTİZM ile/ve/<> BENCİLLİK ile/ve/<> TEKBENCİLİK


- OTİZM ile/ve/değil/<>/> SUSKUNLUK/MUTİZM


- ÖTME ile/ve ÇİLEME/ŞAKIMA

( ... İLE/VE Bülbüllerin ötmesi. )

( HEDHEDE: Kuşun ötmesi, devenin bağırması/anırması. Ötme, bağırma.
TEGARRÜD[çoğ. TEGARRÜDÂT]: Kuşun, lâtif, hoş ve nağmeli bir şekilde ötmesi. )


- ÖTME ile/ve/<> SAYRAMA

( ... İLE/VE/<> Bazı kuşların, peşpeşe, gittikçe yükselen bir sesle ötüşü. )


- OTOBİYOGRAFİ ile/ve APOJELİK


- OTOBÜS/TREN/UÇAKTA:
KOLTUĞU ile/ve BAŞLIĞI

( ... İLE/VE Otobüs (Pulman) koltuklarındaki ense kısmının boş olması, yolcunun rahatının düşünülmemesi değil olası bir kaza ya da çarpma durumunda kafanın arkaya çarpmasıyla boynun kırılmamasını ve kafatasının çarptığı yerin sağlam olması gerekliliği içindir. )


- OTOMATİKMAN/OTOMATİK OLARAK ile/ve DOĞRUDAN/DOĞAL OLARAK


- OTONOM SİNİR SİSTEMİ ile/ve/<> MOTOR SİNİR SİSTEMİ


- OTOPSİDE AÇILMASI GEREKEN BOŞLUKLAR:
BAŞ ile/ve/||/<> GÖĞÜS ile/ve/||/<> KARIN

( )


- ÖTÜCÜ KUŞLAR ile/ve TAKLACI KUŞLAR


- OTUN ...:
ÇIKMASI ile/ve/||/<> BİTMESİ


- OTURMA ile/ve/değil KAPLAMA


- OTURMAK ile/ve/||/<>/> "OSURMAK"


- OTURMAK ile/ve/değil AYAKTA DURAMAMAK


- OTURMAK ile/ve SAYGI DUYARAK VE GÖSTEREREK [TAZÎM] İLE OTURMAK


- OVA/YAZI ile/ve YAYLA

( Dağların eteklerinde. İLE/VE Dağların tepelerinde. )


- OVA ile/ve PAMPA

( ... İLE/VE Orta Arjantin'deki ovalar. )

( ... vs./and Plains in Middle Argentina. )

( PLAIN vs./and PAMPA )


- ÖVGÜ ve/||/<> İLGİ ve/||/<> SEVGİ

( Erilde/erkekte. VE/||/<> Dişilde/kadında. VE/||/<> Çocukta. )


- ÖVGÜ ile/ve/||/<>/>< SÖVGÜ, ŞETİM/ŞETM[Ar.]

( İkisi de, bilgisizliğin göstergesi ve bilgisizlik oranıncadır. )

( Övgünün aldatıcı ve yıkıcı etkisinden kaçmanın tek yolu, çalışmaya devam etmektir. )

( Aşırı övenler ile aşırı sövenlerin ortak noktası, her zaman ve zemin için saklayacak bir şeylerinin olmasıdır. Saklayanlar, bir şeyleri korumak için, dikkati, uclara çekerek, çıkar sağlamaya ve/ya da yanıltmaya çabalarlar. )

( Övgüsü tez/hızlı olanın, sövgüsü de tez/hızlı olur. )


- ÖVGÜ ile/ve/<> SÜS


- ÖVGÜYE LÂYIK OLAN ile/ve/<> İLK İLKE


- ÖVME ile/ve NAAT[Ar.]

( ... İLE/VE Bir şeyin, niteliklerini övme. )


- ÖVME ile/ve YÜCELTME

( TO PRAISE vs./and TO EXALT )


- ÖVMEK ile/ve BOŞBOĞAZ/LIK

( ... ile/ve AHTAL )


- ÖVMEK ile/ve BOŞBOĞAZLIK


- ÖVMEK ile/ve/||/<>/>< GÖMMEK


- ÖVMEK ile/ve/değil/yerine TESBİH ETMEK


- ÖVMEK ile/ve/=/> YERMEK

( SENÂ', MEDH ile ... )


- ÖVÜNME ile/ve/değil "KORKUTMA" (ÇABASI/ZANNI)


- ÖVÜNMEK İÇİN ile/ve/değil/yerine LÂYIK OLMAK İÇİN


- ÖVÜNMEK ile/ve AVUNMAK


- OY ÇOKLUĞU ile/ve/değil/yerine OY BİRLİĞİ

( Aptal, bir oylamanın, sonucunun, "Oy çokluğu" ile alınmasına sevinir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Abdal, "Oy birliği" ile alınmasını bekler/ister. )

( [not] BY A LARGE MAJORITY vs./and/but UNANIMITY
UNANIMITY instead of BY A LARGE MAJORITY )


- OYA ile/ve/<> MİNE


- OYALAMAK ile/ve/<> AVUTMAK


- OYALANMAK ile/ve EĞLENMEK


- ÖYKÜ ile/ve/<> ÖVGÜ


- ÖYKÜLER:
MEMLEKET ile/ve/||/<> GURBET


- ÖYKÜNCE(FABL) ve ÇEŞİTLERİ

( KELÎLE ve DİMNE (BEYDEBÂ/BİDPÂY[Fars.]) ve MARTI (Richard BACH) adlı kitapları okumanızı salık veririz. )


- ÖYKÜNME ile/ve/değil/<> ETKİLENME


- OYLAŞMA/MÜZAKERE:
MUHALEFETTE ile/ve/||/<>/> MAĞDURİYETTE


- ÖYLECE ile/ve AYNEN


- OYLUM/HACİM DEĞİŞTİRME ile/ve YER DEĞİŞTİRME


- OYLUM/HACİM[Ar.] ile/ve KAPASİTE

( VOLUME vs./and CAPACITY )


- OYLUM ile/ve/<> EKOYLUM

( ... İLE/VE/<> Camilerde, yarım kubbelerin iki ya da üç yanında, küçük yarım kubbelerle yapılan oylum eklemeleri. )


- OYMAK ile/ve OYALAMAK


- OYMAK ile/ve/<>/değil/yerine YONTMAK


- OYNAMAK ile/ve/değil/||/<>/< KURCALAMAK


- OYNAMAZ EKLEM ile/ve AZ OYNAR EKLEM ile/ve OYNAR EKLEM

( SYNARTHROSIS JOINT vs./and SYMPHYSE JOINT vs./and SYNOVIAL JOINT )


- OYUK ile/ve/||/<> HÖYÜK

( HOLLOW vs./and/||/<> MOUND )


- OYUK ile/ve/değil/||/<>/> KAKLIK/MAĞARA[Ar. < MAGARE]

( İçi boş ve çukur olan. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Taşın/dağın içindeki geniş oyuk. )


- OYUK ile/ve/değil/||/<>/> YARIK


- OYUN VE OYUNCAKTA:
TAKIL ve/||/<> KATIL ve/||/<> ATIL


- OYUN VE OYUNCAKTA:
TAŞ ile/ve/||/<> TOPRAK ile/ve/||/<> TUĞLA


- OYUN VE OYUNCAKTA:
TON[RENK] ile/ve/||/<> TINI ile/ve/||/<> TANIŞ


- OYUN ve/<> AYNAZ

( ... VE/<> Köy oyunlarını yöneten kişi. )


- OYUN ile/ve/değil CİLVE


- OYUN ile/ve/||/<> SANAT


- OYUNCAK MÜZESİ ve/||/<> OYUN MÜZESİ ve/||/<> MASAL MÜZESİ

( Göztepe'de. VE/||/<> Ataşehir'de, Mimar Sinan Parkı'nda. VE/||/<> İleride. )


- OYUNDA:
SU ve/||/<> KUM ve/||/<> TAHTA


- OYUNUN KURALLARINI ÖĞRENMEK ve/||/<>/> OYNAMAK

( Önce. VE/||/<>/> Sonra. )


- ÖZ İKİCİLİĞİ ile/ve NİTELİK İKİCİLİĞİ


- ÖZ KİŞİLİK ile/ve HEDEF KİŞİLİK


- ÖZ TÜRKÇE ile/ve/değil/yerine/||/<> TAM TÜRKÇE


- ÖZ ile/ve/değil ANA ÇİZGİLER/HAT


- ÖZ ile/ve/<> ARAÇ

( ESSENCE vs./and/<> VEHICLE/TOOL )


- ÖZ ile/ve ÇEKİRDEK

( ESSENCE vs./and CORE )


- ÖZ ile/ve DOĞA

( ESSENCE vs./and NATURE )


- ÖZ ve/||/<>/= DÜŞÜNCE


- ÖZ ile/ve ENGİN

( ESSENCE vs./and VAST )


- ÖZ ile/ve EVRENSEL ÖZ

( ESSENCE vs./and UNIVERSAL ESSENCE )


- ÖZ ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK


- ÖZ ile/ve/||/<>/> GÖRÜNÜŞ ile/ve/||/<>/> EDİMSELLİK


- ÖZ ve/=/||/<>/>/< GÖZ ve/=/||/<>/>/< SÖZ

( Özü ağlamayanın, gözü ağlamaz. )

( Benzi sarı, gözleri yaş; hali bilen, dertli kar(ın)daş/arkadaş. )


- ÖZ ile/ve İÇ

( ESSENCE vs./and INSIDE )


- ÖZ ile/ve/<> NİTELİK

( ESSENCE vs./and/<> QUALITY )


- ÖZ ile/ve NOKTA


- ÖZ ile/ve/<> SONRADAN OLAN

( Kişiyi özünden uzaklaştıran, kişinin dünyasıdır. )

( ... ile/ve/<> LÂHİK )

( ESSENCE vs./and/<> LATER )


- ÖZ ile/ve/değil SÜREKLİLİK


- ÖZ ile/ve/||/<>/>/< TÖZ

( Özgürlük. İLE/VE/||/<>/>/< Zorunluluk. )

( Mâhiyet. İLE/VE/||/<>/>/< Cevher. )

( Güneş nasıl karanlığı bilmezse, Öz de Öz Olmayan'ı bilmez. )

( Mutluluk, özünüzden (gerçek varlığınızdan) gelir ve ancak onda bulunabilir. )

( Benlik sevgisinin yerine Öz'ün sevgisini koyun, o zaman manzara değişir. )

( Var olan herşeyin özü ve cevherisiniz. )

( Töz, kendinde olan ve kavranandır. )

( Töz, bir çokluk olamaz. )

( ÖZ: CEVHER[filozoflarda] | MÂHİYET[mantıkçılarda] | ZÂT[kelâmcılarda] | LÜBB[sufilerde] | EGO/SELF/NOMEN[psikolojide] )

( As the sun knows not darkness, so does the self know not the non-self.
Happiness comes from the self and can be found in the self only.
Replace self-love by love of the Self and the picture changes.
Understand that you are both, the essence and the substance of all there is. )

( Tözün gerçekleşmesi. )

( ESSENCE vs./and/||/<>/>/< SUBSTANCE )

( SUBSTRATUM cum/et/||/<>/>/< SUBSTANTIA )

( OUSIA ile/ve/||/<>/>/< ... )

( XING ile/ve/||/<>/>/< ... )


- ÖZ ile/ve/değil UZAM

( Özde, hareket aranmaz/"bulunmaz". )

( [not] ESSENCE vs./and/but EXTENT )


- OZAN ile/ve EZAN


- ÖZBEKİSTAN ve/<> KARAKALPAK CUMHURİYETİ

( ... VE/<> Özbekistan'ın içinde bulunan özerk bir bölge. [Başkenti Nukus'tur.][Aral Gölü, bu bölgede yer almaktadır.] )


- ÖZBESLENEN ile/ve/||/<>/> DIŞBESLENEN/DIŞBESLEK/ARDIBESLEK/HETEROTROF

( Fotosentez ile. İLE/VE/||/<>/> Solunum ile. )

( Dünyada, dışbeslenenler[hayvan/insan] olmasaydı, bitkiler, karbondioksit kaynaklarını kısa sürede tüketirdi. )

( Bitkiler. İLE/VE/||/<>/> Hayvan/insan. )

( Üreticiler. İLE/VE/||/<>/> Tüketiciler. )

( AUTOTROPH vs./and/||/<>/> HETEROTROPH )


- ÖZBİLİNÇ ile/ve/=/<> ÖZGÜRLÜK ile/ve/=/<> ÖZGÜNLÜK

( Özgürlük, özgünlüktür. )

( ESERLERDE: Kayıtsız, bireysel. İLE/VE/=/<> Öncekilere(kaynakçalara) bağlılık üzerine/üzerinden. )


- ÖZCÜ VAROLUŞ DÜŞÜNCESİ ve/||/<>/> DOĞANIN MANTIKSAL ALGILANMASINDA, MATEMATİĞİN ÖNEMİ/YERİ


- ÖZDEĞİN YOK EDİLEMEZLİĞİ ve/||/<> DEVİMİN SÜREKLİLİĞİ ve/||/<> KUVVETİN SÜREKLİLİĞİ


- ÖZDEŞ/LİK ile/ve BİRİCİK/LİK

( IDENTITY vs./and UNIQUE )


- ÖZDEŞ/LİK ile/ve BÜTÜN/LÜK


- ÖZDEŞ/LİK ile/ve TÜRDEŞ/LİK ile/ve SÜREKLİ/LİK ile/ve KURALLI/LIK

( IDENTITY vs./and HOMOGENEITY vs./and CONTINUITY vs./and REGULAR/NESS )


- ÖZDEŞ ile/ve/<>/değil/yerine DENK


- ÖZDEŞİM ile/ve/||/<> YANSITMALI ÖZDEŞİM


- ÖZDEŞLEŞMEK ile/ve "HEMHAL OLMAK"


- ÖZDEŞLEŞTİRME ile/ve/||/<> KÖRLÜK


- ÖZDEŞLİK ile/ve/||/<> AYRIM


- ÖZDEŞLİK ile/ve AYRIŞ(TIR)MA

( IDENTITY vs./and TO DECOMPOSE )


- ÖZDEŞLİK ile/ve BENZERLİK

( Birbirine benzeyen şeyler, birbirinin aynı değildir! )

( IDENTITY vs./and SIMILARITY/RESEMBLANCE )


- ÖZDEŞLİK ile/ve/||/<> BİREYSELLİK


- ÖZDEŞLİK ile/ve BİRLİK


- ÖZDEŞLİK ile/ve ÇELİŞMEZLİK ile/ve 3. OLASILIĞIN/ŞIKKIN OLANAKSIZLIĞI

( Bir şey, hem siyah, hem de siyah olmayan olamaz.
A=B ve A=B' ==> muhal[olması, gerçekleşmesi olanaksız]
İLE
Bir şey, ya siyahtır ya da siyah olmayandır.
A=B ya da A=B' ==> zorunlu )

( LAW OF IDENTITY vs./and LAW OF NONCONTRADICTION vs./and TERTIUM NONDATUR, EXCLUDED THIRD/MIDDLE )

( ... cum/et NONCONTRADICTIO cum/et PRINCIPIUM TERTII EXCLUSI/TERTIUM NONDATUR )


- ÖZDEŞLİK ile/ve EŞİTLİK


- ÖZDEŞLİK ile/ve İÇ BÜTÜNLÜK

( IDENTITY vs./and INNER INTEGRITY )


- ÖZDEŞLİK ile/ve ÜYELİK


- ÖZEK/MERKEZ[Ar.] ile/ve ODAK

( CENTER vs./and FOCAL POINT )


- ÖZEL BİR ... ile/ve/değil/yerine/||/<> BELİRGİN BİR ...


- ÖZEL DUYULAR ile/ve/<> YÜZEYEL DUYULAR ile/ve/<> DERİN DUYULAR ile/ve/<> İÇ DUYULAR


- ÖZEL EĞİTİM ile/ve/+/||/<>/>/< KENDİNİ GELİŞTİRMEK


- ÖZEL HUKUK ile/ve/||/<> KAMU HUKUKU


- ÖZEL KÜME ile/ve/değil/||/<> ALT KÜME


- ÖZEL YAŞAM ile/ve/değil GİZLİ YAŞAM


- ÖZEL YAŞAMIN GİZLİLİĞİ ve/||/<> MUTLULUĞU ARAMA HAKKI


- ÖZEL/LİK ile/ve/||/<> ÖZNEL/LİK


- ÖZEL/LİKLİ ile/ve AYRICALIKLI


- ÖZEL ile/ve/||/<> AYRICALIK/LI


- ÖZEL ile/ve/değil/yerine/||/<> AYRINTI


- ÖZEL ile/ve/değil/||/<>/< DUYARLI/LIK


- ÖZEL ile/ve/<>/hem de GÖZEL

( SPECIAL vs./and/<>/also BEAUTIFUL )


- ÖZEL ile/ve/<> KİŞİSEL

( PRIVATE vs. PERSONAL )


- ÖZEL ile/ve/değil/yerine/||/<> ÖZELLİĞİ OLAN


- ÖZEL ile/ve/değil ÖZGÜN


- ÖZEL ile/ve/||/<> SINIRLANDIRICI


- ÖZEL ile/ve/||/<> SINIRLI


- ÖZEL ile/ve/değil/yerine SIRADIŞI

( [not] SPECIAL vs./and/but EXTRAORDINARY
EXTRAORDINARY instead of SPECIAL )


- ÖZELDE ile/ve "DAR ANLAMDA"


- ÖZELEŞTİRİ ile/ve PİŞMANLIK

( SELF-CRITICISM vs./and REGRET )


- ÖZELLİK:
AYRIŞTIRAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRLEŞTİREN


- ÖZELLİK ile/ve AYIRICI ÖZELLİK

( FEATURE vs./and DISTINCTIVE FEATURE )

( ... ile/ve PRTHAKTVA )


- ÖZELLİK ile/ve AYRICALILIK

( PECULIARITY/SPECIALITY vs./and PRIVILEGENESS )


- ÖZELLİK ile/ve/değil DURUM


- ÖZELLİK ile/ve GÜZELLİK

( SPECIALITY vs./and BEAUTY )


- ÖZELLİK ile/ve/değil/||/<>/< OLANAK


- ÖZELLİKLERDE:
BENZEYEN ile/ve/<> BENZEMEYEN


- ÖZEN (GÖSTERMEK) ile/ve/<> ÖNEM (VERMEK)

( TO TAKE PAINS vs./and/<> TO ATTACH IMPORTANCE )


- ÖZEN GÖSTERMEYE:
ÇALIŞIRIM ile/ve/<> ÇALIŞAYIM


- ÖZEN/ÖZENME ile/ve/||/<> TERESSÜL[< RESEL]

( ... İLE/VE/||/<> Yavaş yavaş, dikkatle görme. | Harflerin mahreçlerine ve kısaltılıp uzatılmalarına uyma. )


- ÖZEN ve/||/<>/> IŞIMA/AYDINLATMA/AYDINLANMA


- ÖZEN ve/||/<> ONAT

( ... VE/||/<> Özenli, düzgün. | Yararlı. | Dürüst, iyi ahlâklı. )


- ÖZEN ve/<> ÖZÜMSEME


- ÖZEN ile/ve/||/<> SAYGI

( EPIMELEIA ||/<> ... )


- ÖZEN ve/||/<>/>/< ŞİDDETSİZLİK


- ÖZEN ile/ve/||/<>/>/< TUTARLILIK


- ÖZENDİRME ile/ve/değil/yerine (SADECE) ANLATIM

( [not] TO ENCOURAGE vs./and/but (ONLY) EXPLAINING
(ONLY) EXPLAINING instead of TO ENCOURAGE )


- ÖZENSİZ/LİK ile/ve/<> HAZIRLIKSIZ/LIK


- ÖZENSİZ/LİK ile/ve/||/<>/> UMURSAMAZ/LIK ile/ve/||/<>/> SIRADAN/LIK ile/ve/||/<>/> BOŞVERMİŞ/LİK


- ÖZENSİZLİK ile/ve/<> KANIKSAMA


- ÖZERK GÖZE ÖLÜMÜ/OTOFAJİ ile/ve/||/<>/> GÖZE ÖLÜMÜ/APOPTOZ

( Gözenin, kendi bileşenlerini ve proteinlerini parçalayıp yeniden kullanması. İLE/VE/||/<>/> Gözenin, programlı ölümü. )


- ÖZERK/LİK ve/<> BİLİNÇLİ/LİK


- ÖZERKLİK:
BİREYSEL ve/||/<> BİLİSEL(ENFORMASYONEL)


- ÖZERKLİK ve/||/=/<> GÖRELİ ÖZGÜRLÜK


- ÖZET ile/ve/||/<> GİRİŞ


- ÖZET ile/ve ÖRNEK

( SUMMARY vs. EXAMPLE )


- ÖZET ile/ve TEKRAR

( SUMMARY vs./and REPETITION )


- ÖZETLEMEK ile/ve "TOPARLAMAK"


- ÖZGEÇMİŞ ile/ve/değil/+/||/<>/> ÖZGELECEK


- ÖZGÜ ile/ve ÖVGÜ


- ÖZGÜN ZEMİN ile/ve/> YETKİN HEDEF

( AUTHENTIC/ORIGINAL GROUND vs./and/> PERFECT GOAL/TARGET )


- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/değil ÖZGÜL/LÜK

( Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan. | Bir buluş sonucu olan, nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan. | Çeviri olmayan, asıl olan. İLE/VE/DEĞİL Bir türle ilgili, bir türe ait. )

( ÖZGÜL AĞIRLIK: Bir nesnenin, 1 cm³ oylumundaki parçasını ağırlığı. [Sadece suyun özgül ağırlığı, 1'dir.] )

( ... ile/ve/değil VİSEŞA )


- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/||/<>/< ÖZGÜR/LÜK

( Başkalarının özgünlüğünü kabul etmeyenin kendi de özgün ve özgür değildir, olamaz. )

( Özgürlük, özgün olmak içindir. )

( Amaç. İLE/VE/||/<>/< Araç. )

( Son. İLE/VE/||/<>/< Başlangıç. )

( ORIGINAL/AUTHENTIC vs./and/||/<>/< FREE/NESS )


- ÖZGÜN/LÜK ile/ve SANAT/SAL/LIK


- ÖZGÜN ile/ve/<>/|| FARKLI


- ÖZGÜN ile/ve/<> ÖZEL


- ÖZGÜN ile/ve YENİ

( ORIGINAL/AUTHENTIC vs./and NEW )


- ÖZGÜNLÜK ile/ve/<> BENZERSİZLİK


- ÖZGÜNLÜK ile/ve/||/<> ÖZLÜLÜK

( [Yazında/Edebiyatta] Başka hiçbir yazarın üslûbuna benzemeyen, tamamen yeni bir tarzda kaleme alınmış olan yapıtlar. İLE/VE/||/<> Anlaşılması zor tamlamaların yerine kısa ve özlü sözlerin kullanılması.[Amaç, kolay okunan ve akılda kalan veciz şiirlerin yazılmasıdır.] )


- ÖZGÜR FİKİR ve/<> ÖZGÜR VİCDAN ve/<> ÖZGÜR İRFÂN


- ÖZGÜR/LÜK ile/ve "MANYAK/LIK"

( FREEDOM vs./and "MANIA" )


- ÖZGÜR/LÜK ile/ve GÜZEL/LİK

( FREEDOM vs./and BEAUTY )


- ÖZGÜR/LÜK ile/ve SIRADIŞI/LIK

( FREEDOM vs./and EXTRAORDINARY/INESS )


- ÖZGÜR/LÜK ve/||/<>/< USTA/LIK


- ÖZGÜR ile/ve/değil ÖZGÜVENLİ


- ÖZGÜRLEŞMEK:
...DAN ile/ve/||/<>/> ... İÇİN ile/ve/||/<>/> KENDİNDEN


- ÖZGÜRLÜĞÜNE YÖNELİM/EĞİLİM ile/ve/değil/yerine ÖZGÜRLÜĞE YÖNELİM/EĞİLİM


- ÖZGÜRLÜK:
BAĞIMSIZ OLMAK ile/ve/değil/< ÖZGÜRCE YARATABİLMEK

( Özgürlük bilinci, var oluşu ya da yaşamı duyumsama, özünü, hem özdek, hem de tin olarak algılamadır. )

( Özgürlüğün en yüksek tadı, onun tümüyle yitiminin sınırındadır. )


- ÖZGÜRLÜK/BELEDİYE MEYDANI ile/ve/<> SAN FRANSISCO MEYDANI

( Ekvador'un başkenti Quito'nun, iki önemli meydanı. )

( PLAZA DE LA INDEPENDACIA / PLAZA MAYOR con/et/<> PLAZA SAN FRANSISCO )


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/> AŞK (AHLÂKI) ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN

( Külün, bir daha ateşte yanmadığı gibi, kişi de aşkta yok(fânî) olmuşsa, ne kendi aklına, ne de başkasının aklına aldanır. )

( HİLMİ ZİYA ÜLKEN'in, "AŞK AHLÂKI" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )

( )

( Üzerinde en çok (")düşündüğümüz, konuştuğumuz, beklediğimiz, aradığımız(") ve (")ağladıklarımız(")... )

( FREEDOM and/||/<>/> MORALS OF LOVE and/||/<>/> WISDOM )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve BELİRLENİM

( Dış varlık yasası. İLE/VE Tin'in yasası. )

( FREEDOM vs./and DETERMINATION )


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/< BİRİCİKLİK


- ÖZGÜRLÜK ile/ve CESÂRET

( FREEDOM vs./and COURAGE )


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/= DÜŞÜNCEYİ DÜŞÜNEBİLME BİLGİSİ/OLANAĞI

( Sonsuz. VE/||/<>/= Tekil[ler üzerin(d)e.] )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/hem de/||/<>/< DÜZEN


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<> EŞİTLİK ve/||/<> DAYANIŞMA/KARDEŞLİK

( Aydınlanmanın doğurduğu ilkelerdir. Bunların, topluma yansıması, toplumda karşılık bulması, bir devrim niteliğinde olmakla birlikte, tarihî bir birikimi de gösterir. )

( LIBERTE et/||/<> EGALITE et/||/<> FRATERNITE )

( LIBERTY and/||/<> EQUALITY and/||/<> FRATERNITY/BROTHERHOOD )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/değil/||/<>/> ESNEKLİK


- ÖZGÜRLÜK ve/<>/= ETKİNLİK

( FREEDOM and/<>/= ACTIVITY )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve GÜVENLİK

( FREEDOM vs./and SECURITY )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<>/< HAK

( Özgürlük, hak ile sınırlanır. | Hak ile sınırlanabilmek. İLE/VE/||/<>/< ... )

( Haklılığı/karşılığı olmayan tüm düşünce tutumları dışarıda bırakmak. İLE/VE/||/<>/< ... )

( Özgürlük, salt amaç olamaz. )

( FREEDOM vs./and RIGHT )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Nedeni, kendinde olmak, kendi dışında olmamak. İLE/VE ... )

( Özgürlük, hiçbir karşılık beklemeksizin yapılan iş/hizmettir. )

( Özgürlük, üzüntüden kurtulmuşluk demektir. )

( Özgürlük, kendini sınırlayabilme gücüdür. )

( Özgürlük, zorunluluğun bilincidir. )

( Özgürlük, ancak ve sadece, tarih ve kültürde olanaklıdır. )

( Özgürlük isteği ve iradesi olmadıkça özgürlük kazanılamaz ve korunamaz da. )

( Özgürlük, bazı yöntemlerin ya da koşulların ustaca uygulanması ya da kullanılması sonucu kazanılmaz. O, nedensel sürecin ötesindedir. Onu hiçbir şey zorlayamaz ya da engelleyemez. )

( Eğer özgür olmak istiyorsanız, özgürlüğe en yakın olan adımı atmayı ihmal etmeyin. )

( Özgürlüğe ulaşmak için çaba göstermelisiniz. )

( Bir şey ile özdeşleşmemek, doğal ve kendiliğinden olursa, o, özgürleşmedir. )

( İhtiras, emel kişiseldir, özgürleşme ise kişisel olandan kurtuluştur. )

( Özgürleşme, keşfetme özgürlüğü demektir. )

( Özgürleşme, bir elde ediş, bir kazanma meselesi değil, bir cesâret meselesidir. )

( Özgürleşme, özgür olduğunuza inanma ve ona göre davranma cesâretidir. )

( Özgürleşme, doğal bir süreçtir ve sonuçta, kaçınılmazdır. Fakat onu şimdi'ye getirmek sizin gücünüz dahilindedir. )

( Özgürleşmede, emelin hem öznesi, hem nesnesi artık yoktur. )

( "Anlayış yoluyla özgürleşme", kadîm ve basit bir yoldur. )

( Özgürlük, terk edişten geçer. )

( Özgürleştirecek olan, açık ve berrak görüştür. )

( Birlik, özgürleştirir; özgürlük, birleştirir. )

( Sükûnet içinde ve bağımlılıklardan kurtulmuş olmak, her türlü kişisel çıkar endişelerinin, her türlü bencilce hesapların erişemeyeceği bir yerde durmak, özgürlüğe ulaşmanın kaçınılmaz şartıdır. )

( Bir kalemin minicik ucu nasıl sayısız resim çizebilirse, öylece, farkındalığın boyutsuz noktası da koskoca evrenin içeriğini çizer. Siz işte o noktayı bulun ve özgür olun. )

( Kişinin, canının istediğini yapma keyfiyeti, bağımlılıktır. Halbuki, kişinin yapması gerekeni, doğru olanı yapma olanağı, gerçek özgürlüktür. )

( Sizi hiçbir şey özgür kılamaz, çünkü siz özgürsünüz. )

( Fincanın içindeki boşluk özgürdür. O ancak fincana ilişkin olarak görüldüğünde, fincanın içinde sayılabilir. )

( Huzuru olan kişi özgür olur ve özgür olan kişi de başkalarını özgürlüğe ulaştırır. )

( Yağmurun izlediği gökgürültüsü, özgürlüğe kavuşmayı simgeler. )

( Unutmak zorunda değiliz; arzu ve korku son bulunca, tutsaklık da biter. )

( Tutsaklığı yaratan, karakter ve mizaç dediğimiz, duygusal bağlılıklar, sempati ve antipatilerin oluşturduğu davranış kalıplarıdır. )

( Unity, liberates; freedom, unites. )

( image

ÖZGÜRLÜK[Sümerce] )

( Freedom is freedom from worry.
You must strive for liberation.
Freedom comes through renunciation.
Non-identification, when natural and spontaneous, is liberation.
If you desire to be free, neglect not the nearest step to freedom.
Ambition is personal, liberation is from the personal.
Liberation is not the result of some means skilfully applied, nor of circumstances. It is beyond the causal process. Nothing can compel it, nothing can prevent it.
In liberation both the subject and the object of ambition are no longer.
Liberation is not an acquisition but a matter of courage.
Liberation is to believe that you are free already and to act on it.
Liberation is a natural process and in the long run, inevitable. But it is within your power to bring it into the now.
The ancient and simple way of liberation through understanding.
It is clarity that is liberating.
As the tiny point of a pencil can draw innumerable pictures, so does the dimensionless point of awareness draw the contents of the vast universe.
To be quite detached, beyond the reach of all self-concern, all selfish consideration, is an inescapable condition of liberation.
Nothing can set you free, because you are free.
Freedom cannot be gained nor kept without will-to-freedom.
Freedom to do what one likes is really bondage, while being free to do what one must, what is right, is real freedom.
The space within the cup is free. It happens to be in the cup only when viewed in connection vs. the cup.
You need not forget; when desire and fear end, bondage also ends.
It is the emotional involvement, the pattern of likes and dislikes which we call character and temperament, that create the bondage. )

( FREEDOM vs./and INTERNAL FREEDOM )

( ZIYOU )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<> KENDİLİĞİNDENLİK


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/<>/ancak KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK

( Dışarıdan sınırlanmak kölelik, içeriden sınırlanmak özgürlük, sınırlanmamak keyfîliktir, o da kendini kaybettirir. )

( FREEDOM vs./and/<> SELF REALISATION )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve MUTLULUK

( Özgür ve mutlu yaşamak için can sıkıntısını feda etmelisindir. )

( FREEDOM vs./and HAPPINESS )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve NAMUS

( FREEDOM vs./and HONOUR )


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/>/< ÖZELEŞTİRİ


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/değil/||/<>/< ÖZERKLİK


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/<> ÖZGÜRLEŞTİRİCİ EYLEM

( Özgürleşme, doğal bir süreçtir. Ve sonucunda, kaçınılmazdır. Şimdi'ye getirmek ise bizim gücümüz(tercihimiz/önceliklerimiz) dahilindedir. )

( FREEDOM vs./and/<> THE ACT WHICH BRINGS TO FREEDOM )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve ÖZGÜRLÜĞE TUTSAKLIK/MAHKUMİYET

( THE FREEDOM vs./and CAPTIVITY OF THE FREEDOM )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/değil/yerine ÖZGÜRLÜĞÜN KULLANILIŞI

( [not] FREEDOM vs./and/but USING OF THE FREEDOM
USING OF THE FREEDOM instead of FREEDOM )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve ÖZGÜRLÜKTEN KAÇIŞ

( FREEDOM vs./and ESCAPE FROM FREEDOM )


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<> ÖZGÜVEN

( Eminlik sunar/sağlar. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<> SÖZGÜRLÜK


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<> YALNIZLIK

( Yalnızlığı sevmeyen, özgürlüğü de sevmez. )

( Kişi, ancak yalnız olduğunda özgürdür. )

( FREEDOM vs./and LONELINESS )


- ÖZGÜRLÜK ve YANSIMA

( FREEDOM and REFLECTION )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/<> YAPABİLME/EDEBİLME

( FREEDOM vs./and/<> ABILITY )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/<>/= ZENGİNLİK

( FREEDOM vs./and/<>/= WEALTH )


- ÖZGÜRLÜKTE:
RAHATSIZLIK ile/ve/||/<> İTİRAZ

( Râzı olmadığımız bir davranış karşısında dile getirmemiz gereken. İLE/VE/||/<> Onaylamadığımız bir düşünceyle karşılaştığımızda dile getirmemiz gereken. )


- ÖZGÜVEN ile/ve/<> CESÂRET

( Turn within and you will come to trust yourself. )

( Yoğun bir deneyim yaşayan kişi, güven ve cesâret yayar. )

( İçinize dönün, böylece özgüveninizi bulacaksınız. )

( Kendinize güvenmediğiniz sürece, bir başkasına da güvenemezsiniz. )

( Kendinize inanmaya başlamadıkça, kendinize ait bir yaşamınız da ol(a)mayacaktır. )

( Kılıcın tahtadan ise bırak kınında kalsın! )

( SELFCONFIDENCE vs./and/<> COURAGE )


- ÖZGÜVEN ve İMAN

( SELFCONFIDENCE and FAITH )


- ÖZGÜVEN ile/ve/<> ÖZSAYGI

( ... İLE Sadece kendi bildiğin sözü/düşünceyi, yerine getirmeye çalışmak. )

( SELF CONFIDENCE vs./and/<> SELF ESTEEM )


- ÖZGÜVEN ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL GÜVEN


- ÖZKIYIM/İNTİHAR[Ar.] ile/ve/değil/||/<> ÖLÜM ORUCU


- ÖZLEDİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÇOK GÖRESİM GELDİ

( Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, eşine yazdığı mektubu sonlandırırken, "özledim" demekten utanıp "çok göresim geldi" diye yazmış olması... )


- ÖZLEM ve/<>/< AYRILIK


- ÖZLEM ve/||/<>/> GÖZLEM ve/||/<>/> SÖZLEM ve/||/<>/> EYLEM ve/||/<>/> İŞLEM ve/||/<>/> İZLEM


- ÖZLEM ile/ve/||/<> ÖZENTİ


- ÖZLEM ve/ne yazık ki/||/<> SIKILMA ve/ne yazık ki/||/<> TUTULMA

( Geride bıraktıklarımızı. VE/NE YAZIK Kİ/||/<> Elimizin altındakinden. VE/NE YAZIK Kİ/||/<> Ulaşamadıklarımıza. )


- ÖZLEM ve/<> ZEVK


- ÖZLEMEK ile/ve/||/<>/> SEVMEK

( Rüyanda görmüşsen. İLE/VE/||/<>/> Rüyanda görmek ümidiyle yatıyorsan. )


- ÖZLEŞME ile/ve/değil/||/<> ÖZDEŞLEŞME


- ÖZLÜ ile/ve/||/<> ÖZSEL


- ÖZNE DURUMUNDAKİ KAVRAM ile/ve/||/<> YÜKLEM DURUMUNDAKİ KAVRAM

( [Yüklem durumundaki kavramı] İçeriyorsa, analitik. İLE İçermiyorsa, sentetik. )


- ÖZNE ile/ve/||/<> ANLAK/ZEKÂ


- ÖZNE ile/ve/değil/yerine ETKİN ÖZNE

( [not] SUBJECT vs./and/but ACTIVE SUBJECT
ACTIVE SUBJECT instead of SUBJECT )


- ÖZNE ve/<> NESNE

( Özne, nesnesiyle birliktedir. )


- ÖZNE ile/ve/<> ÖZNE

( SUBJECT vs./and/<> SUBJECT )


- ÖZNE ile/ve SALTIK ÖZNE

( SUBJECT vs./and ABSOLUTE SUBJECT )


- ÖZNEL ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/< NESNEL DÜZEN

( Nesnel düzen olmadan, öznel özgürlük, yalnızca bir kapristir, anarşidir, karmaşadır. Öznel özgürlük, devlet olmadan gerçekleştirilemez. )


- ÖZNEL/LİK ile/ve/||/<> ÖZSEL/LİK


- ÖZNELLİK'TE ile/ve NESNELLİK'TE

( VARLIKBİLİMİ/ONTOLOJİ - BİLGİ BİLİMİ/EPİSTEMELOJİ ile VARLIKBİLİMİ/ONTOLOJİ - BİLGİ BİLİMİ/EPİSTEMELOJİ )


- ÖZNELLİK ile/ve/||/<> GELECEĞE AÇIKLIK


- ÖZNELLİK ile/ve/||/<> GENETİK


- ÖZÜMLEME/ASİMİLASYON/ANABOLİZMA[Fr. < ANABOLISME] ile/ve/||/<>/>/>< YADIMLAMA/DİSİMİLASYON/KATABOLİZMA[Fr. < CATABOLISME] ile/ve/||/<>/>/>< ÖZÜMLEME-YADIMLAMA/METABOLİZMA/METABOLISM[İng.]

( Canlı var olanların, dışarıdan aldığı besinleri, değişikliğe uğratarak yeni bir bileşimle, organizmanın gereksinim duyduğu nesneler durumuna getirmek. | Edinilmiş olan verileri, bireyin öz malı durumuna getirmek. İLE/VE/||/<>/>/>< Canlı protoplazmayı yapan, büyük ve karmaşık yapılı moleküllerin enerji çıkararak yanması. İLE/VE/||/<>/< Canlılardaki tüm kimyasal tepkimelerin toplamı. )

( [Hormonlar:] Testosteron, östrojen, büyüme hormonu, insülin. İLE/VE/||/<>/>/>< Kortizol, Glukagon, adrenalin, sitokinler. İLE/VE/||/<>/< ... )

( Protein sentezi tepkimeleri
Yağ sentezi tepkimeleri
Dehidrasyon
Fotosentez
Karbonhidrat sentezi
Mitoz
Kas oluşturmak amaçlı fiziksel egzersiz
Kemosentez
Kalvin döngüsü

İLE/VE/||/<>/>/><

Hidroliz
Sindirim
Hücresel solunum
Fermantasyon
Aerobik fiziksel egzersiz
Krebs döngüsü
Nükleik Asitlerin Parçalanması
Glikoz

İLE/VE/||/<>/>/><

... )

( [Enerji] Harcanır. İLE/VE/||/<>/>/>< Harcanmaz. İLE/VE/||/<>/

( İkisi de hormonların, şekerlerin, enzimlerin, üreme, gözelerinin büyümesi ve doku onarımı gibi çok sayıda nesnenin üretilmesi için gereksinim duyulan enerjinin oluşturulmasından sorumludur. )

( İkisinin de tek göze içinde de çalışması olanaklı ve olasılıklıdır. )

( ... İLE/VE/||/<>/>/>< En fazla olduğu bölge, karaciğerdir. Bir saat içinde binlerce yıkım etkinliği karaciğer içinde gerçekleştirilebilmektedir. Gözelerde gerçekleşen yıkımların sağlıklı bir biçimde gerçekleştirilebilmesi için hafif gıdalarla beslenmekte yarar vardır. Ağır gıdalarla beslenen kişilerde karaciğer daha fazla yorulur ve bu nedenle zamanla tükenmesine neden olur. İLE/VE/||/<>/< ... )


- ÖZÜMLEME ve/<> ÖZÜMLEMEDOKUSU

( ... VE/<> Bitkilerde, havadaki karbondioksidi, karbonhidrata çeviren, daha çok, yapraklarda bulunan doku. )


- ÖZÜMLEMEDE:
GÜNEŞ + SU ve KLOROFİL + KARBONDİOKSİT


- ÖZÜMSEME ile/ve/değil ÖZÜMLEME


- ÖZÜMSEMEK ve/||/<> ÖZLEMEK


- ÖZÜN ÖLÜMSÜZLÜĞÜ ile/ve/||/<> TANRI'NIN "VARLIĞI/YOKLUĞU"


- ÖZÜNDE ... ile/ve/<> SONUÇTA ...


- ÖZÜRLÜ[Ar. < ÖZR / MAZERET]/LER ve ENGELLİ/LER


- ÖZVARLIK'TA:
BİLİNÇ ve SEVGİ

( Sizi, bilinenin dar çerçevesi içinde tutanın ne olduğunu bilmek yararlıdır. )

( Sevgi ve iradenin de sırası gelecektir, fakat önce zemin hazırlanmış olmalıdır. )

( Her zaman, öz varlığımızın eşliğindeyiz. )

( Herşeyden önce, öz varlığınızla devamlı bir temas kurun, her an kendinizle olun. )

( Bir gözlem merkezi olarak bilme ve tanıma niyetiyle işe başlayın ve eylem halindeki bir sevgi merkezine dönüşün. )

( Eylem halindeki sevgi. )

( Love in action. )

( CONSCIOUSNESS and LOVE (IN SELF-EXISTENCE)
It is worthwhile to know what keeps you within the narrow confines of the known.
Love and will shall have their turn, but the ground must be prepared.
You have always the company of your own self.
First of all, establish a constant contact vs. your self, be vs. yourself all the time.
Begin as a centre of observation, deliberate cognisance, and grow into a centre of love in action. )


- PAÇA ile/ve/||/<> ETEK


- PAÇA ile/ve/<> MANŞET


- PAÇAGÜNÜ ile/ve/<> PAÇALIK

( Düğünün ertesi günü. İLE/VE/<> Düğünün ertesi günü verilen yemek. | Gelinin, paçagünü giydiği giysi. )


- PAÇASINA SARILMA/TAKILMA ile/ve/ya da/||/<> PARÇASINA SARILMA/TAKILMA


- PAHALI ile/ve/değil BANA ÇOK GELİR


- PAK EDELİM! ve/||/<>/< HAK EDELİM!

( Bulunduğumuz/vardığımız yeri. VE/||/<>/< Yediğimiz lokmayı. )


- PALESTRA ile/ve/||/<>/> GMYNASIUM

( Çalışma alanı. İLE/VE/||/<>/> Yarışma alanı. )

( Sadece sporcuların alanı. İLE/VE/||/<>/> Sporcuların ve izleyicilerin alanı. )


- PALET ile/ve/değil/<> KARBON PALET

( Ressamların, boyaları üzerine dizerek, fırça ile karıştırdıkları tahta ya da porselen levha. | Sanayide, çeşitli ereklerle kullanılan, yayvan ve geniş levha. | Hızlı yüzmek için ayağa geçirilen araç. | Tankın, her türlü arazide yol almasını sağlayan, iki yanındaki tekerleklerini içine alan metal şerit, tırtıl. İLE/VE/DEĞİL/<> ... )


- PALMİYE ile/ve AREKA

( ... İLE/VE Bir tür palmiye. )


- PALMİYE ile/ve LATANYA[Karayip dilinden]

( ... İLE/VE Kimi türleri, evlerde süs bitkisi olarak yetiştirilen, kimi türlerinin de dokumalık iplik elde edilen bir tür palmiye. )

( ... cum/et LATANIA RUBRA )


- PALMİYE ile/ve PANAMA ŞAPKASI PALMİYESİ

( ... İLE/VE Panama şapkası, bu palmiyenin liflerinin dokunmasıyla yapılır. )

( En iyi nitelikte olan SUPERFINO şapkasının yapımı 5 ay sürebilir. )

( [Yerli][Lifinin adı] ... ile/ve JIPIJAPA, TOQUILLA )

( [Lifinin adı] ... cum/et CARLUDOVICA PALMATA )


- PALMİYE ile/ve RAFİT

( ... İLE/VE Bir tür palmiye. )


- PAMFİLYA ve/||/<>/> PERGE

( Perge, M.ö. 1200 yıllarında, Pamfilya'nın kültür merkeziydi. )


- PAMUK:
NESNE ile/ve/değil/||/<>/< BİTKİ


- PAMUK/KUTUN ile/ve KÜTLÜ

( ... İLE/VE Çekirdekli pamuk. )


- PAMUK ile/ve/değil/yerine/<>/> İP ile/ve/değil/yerine/<>/> KUMAŞ ile/ve/değil/yerine/<>/> GİYSİ ile/ve/değil/yerine/<>/> MARKA

( 1 TL. ile/ve/<>/> 10 TL. ile/ve/<>/> 100 TL. ile/ve/<>/> 1000 TL. ile/ve/<>/> 10.000 TL. )


- PAMUK ile/ve/||/<> ISIRGAN OTU

( Birinci Dünya Savaşı sırasında, hem Almanya, hem de Avusturya'da pamuk kıtlığı vardı. Pamuğun yerini tutabilecek uygun bir madde arayan bilimciler, zekice bir çözüm denediler: Çok az miktarlarda pamuğu ısırgan otuyla karıştırdılar; özellikle de kaşındıran ısırganların[Urtica dioica] sert liflerini kullandılar. )


- PANAMA KANALI:
ATLANTİK GEÇİDİ ve/||/<>/>/< GATUN GÖLÜ ve/||/<>/>/< GAILLARD GEÇİDİ


- PANAMA KANALI ile/ve/||/<>/> YENİ/PARALEL PANAMA KANALI

( Açılış yılı, 1914'tür. )

( )

( Panama Kanalı

Panama Kanalı (Teknik)

Panama Kanalı (video) )


- PANCAR ve/||/<>/> BORŞ[< BORSCH] ÇORBASI


- PANDOMİMA[İt. < Yun.] ile/ve/< PANTOMİM[Fr. < Yun.]

( Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerindeki tiyatroların çoğunda izlenen oyunlar arasına sıkıştırılan sözsüz oyun. | Pantomim. İLE/VE/< Düşünce ve duyguları müzik ya da türlü eşyalar eşliğinde kimi kez dansla, kimi kez de gövde ve yüz devinimleriyle yansıtmayı amaçlayan oyun, sözsüz oyun. )


- PANENTEİZM ile/ve VAHDET-İ VÜCÛD


- PANİK ATAK ile/ve/değil/||/<>/> ÇARPINTI


- PANİK ATAK ile/ve/değil/||/<>/< KAYGI


- PANİK ile/ve/||/<> STRESLİ ile/ve/||/<> SİNİRLİ (OLMAMAK!)


- PANTEON ile/ve PARTENON

( Yunan ve Roma'lıların tapınaklarının ortak adı. | Bir ülkenin büyüklerinin gömüldükleri yapı. İLE/VE Eski Yunan'ın Atina'daki ünlü tapınağı. [ Antik çağda yapılmış dünyanın en büyük kubbeli yapıtıdır. ] [ Roma Kralı Hadriyan 115-123 yılları arasında eski Yunan Tanrısı Athena Parthenos adına inşa ettirmiştir. Plan ve projesini mimar İktinos, süsleme ve heykellerini heykeltraş Fidyas yapmıştır.] )


- PAPA ile/ve PAPAZ

( Katolik mezhebinin dini ulu'su. V. yüzyıldan bu yana sadece Roma Psikoposu'na verilen ad. İLE/VE Hristiyan din adamı. )


- PAPATYA ile/ve ÇAYIR PAPATYASI

( BÜLÜMBEBEK[Kayseri'de] )

( UKHUVAN ile/ve ... )

( ANTHEMIS NOBILIS / MATRICARIA CHAMOMILLA cum/et ... )


- PAPATYA ile/ve HOROZGÖZÜ, KOYUNGÖZÜ, SIĞIRGÖZÜ, TAVUKGÖZÜ


- PAPATYA ile/ve SIĞIRGÖZÜ

( BÂBÛNE/C ile/ve BÂBÛNE-İ GÂV [Sarı bir papatya.] )


- PAPATYA ile/ve VİRÂNE PAPATYASI/VARATİKA


- PAPAZ ile/ve/<>/< DİYAKOZ[Yun.]

( ... İLE/VE/<>/< Papazın yardımcısı. )


- PAPAZ ile/ve/||/<>/> KARDİNAL[Fr. < CARDINAL]

( ... İLE/VE/||/<>/> Papa'yı seçen, danışmanlığını yapan başpapazlardan her biri. )


- PAPAZ ile/ve/<> PİSKOPOS[Yun.]

( ... İLE/VE/<> Katoliklerde, bir bölgenin din işlerine başkanlık eden, papazlığın en yüksek aşamasında olan din görevlisi. )


- PAPUA YENİ GİNE'DE:
İNGİLİZCE ile/ve/<> PİDGİN

( Resmi dil. İLE/VE/<> Halkın kullandığı bozuk İngilizce.[Zaman kipi yoktur.]
[EM WANEY: Bu nedir? | YU ONAIT: Nasılsın?] )


- PARA AKLAMAK ile/ve/değil "VİCDAN(LAR)I/NI" "RAHATLATMAK"


- PARA BİRİKTİRMEK ile/ve/değil/yerine PARA KAZANMAK

( Yaşamak için para kazanmak gerekir fakat para kazanmak için yaşanmaz. )

( [not] TO SAVE MONEY vs./and/but TO EARN MONEY
TO EARN MONEY instead of TO SAVE MONEY )


- PARA KAZANMAK ile/ve PARA HARCAMAK

( İğneyle kuyu kazmak gibi. İLE/VE Kuma su dökmek gibi. )

( Beceri gerektirir. İLE/VE Kültür gerektirir. )

( Paraya ve bilgiye mahkum olma! )

( ... ile/ve SARF[: Harcama. | Para bozma. | Çevirme, döndürme. | Değişme. | Dilbilgisi.] )

( TO EARN MONEY vs./and TO SPEND MONEY )


- PARA TUTKUSU/HAMAN ile/ve ORUN/MEVKİ TUTKUSU/BELÂM ile/ve RUHBANLIK/İLÂH OLMA TUTKUSU

( KÂRUN ile/ve FİRAVUN ile/ve BELÂM )

( Emeğin sömürücüsü. İLE/VE Siyasetin zâlimi. İLE/VE Maneviyatın gaspçısı. )


- PARA:
AKÇE ile/ve/||/<> SULTANÎ ile/ve/||/<> DUCAT ile/ve/||/<> FLORINS ile/ve/||/<> GURUS ile/ve/||/<> ŞÂHÎ

( Osmanlı'da. İLE/VE/||/<> Osmanlı'da. İLE/VE/||/<> İLE/VE/||/<> Venedik'te. İLE/VE/||/<> Macaristan'da. İLE/VE/||/<> Avrupa'da. İLE/VE/||/<> İran'da. )


- PARA:
DİJİTAL ile/ve/||/<> KRİPTO ile/ve/||/<> SANAL


- PARA/NUKUD[Ar. < NAKD]/SİPALİ[argo] ile/ve KAİME/KAYME[Ar.]


- PARA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLGİ

( Bilgi peşinde koşmak, altın peşinde koşmaktan daha iyidir.
[Ar. Talebu'l-ilm hayrun min taleb'z-zeheb] )

( [not] MONEY vs./and/but/||/<>/>/< KNOWLEDGE
KNOWLEDGE instead of MONEY )


- PARA ile/ve/değil/yerine BOL PARA


- PARA ve HARF

( Evrensel eşdeğerlik birimleri. )


- PARA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ZAMAN

( Parayı, paranın satın alabileceği şeyler için tüketmek. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Para ile satın alınamayacak şeyler için tüketmek. )


- PARABOL ile/ve HİPERBOL

( İki bilinmeyenli denklemlerle ölçülür. İLE/VE Üç ve üzeri bilinmeyenli denklemlerle ölçülür. )

( Bir düzlemin, odak denilen sabit bir noktadan ve doğrultman denilen sabit bir doğrudan, eşit uzaklıktaki noktalarının geometrik yeri. İLE Bir düzlemin, odak denilen durağan iki noktaya uzaklıkları değişmeyen noktaların geometrik yeri olan eğri. )


- PARADOKS[Fr. < Yun.] ile/ve ŞAŞKINLIK/HAYRET[Ar.]/APORIA[Yun.]

( Kökleşmiş kanışlara aykırı olarak ileri sürülen düşünce. İLE/VE ... )


- PARAGRAF:
AÇMAK ile/ve/||/<> OLUŞTURMAK


- PARALEL ile/ve/değil/yerine/||/<> KATMANLILIK


- PARALEL ile/ve VE

( PARALLEL vs./and AND )


- PARALI ile/ve/<>/> PAHALI


- PARAMETER ile/ve/||/<> COMPONENT


- PARAMETRE/LER ile/ve DİNAMİK/LER

( "PARAMETER/S" vs./and "DYNAMIC/S" )


- PARANIN KAYBI ile/ve/||/<> SAĞLIĞIN KAYBI ile/ve/||/<> KARAKTERİN KAYBI

( Çok da etkileyici olmayabilir. İLE/VE/||/<> Kaybımız, önemli, etkileyici ve büyük olabilir. İLE/VE/||/<> Herşeyi kaybetmiş oluruz. )


- PARANIN:
CEPTE OLMAMASI ile/ve/değil/yerine/>< CEPTE OLMASI

( [not] THE MONEY NOT IN THE POCKET vs./and/but/>< THE MONEY IN THE POCKET
THE MONEY IN THE POCKET instead of THE MONEY NOT IN THE POCKET
)


- PARANIN:
GİTMESİ ile/ve HARCANMASI


- PARANOYA:
ERDEM ve/||/<> AMAÇTAN UZAKLAŞMA/"SOYUTLANMA"


- PARAPLEJİ ile/ve TETRAPLEJİ

( İki bacakta da görülen felç. İLE/VE ... )


- PARASEMPATİK ile/ve/||/<>/< SEMPATİK SİNİR SİSTEMİ

( )

( ALÂKAVÎ )


- PARAVAN[Fr.] ile/ve/değil/||/<> KALKAN


- PARÇA ile/ve/||/<> ASKAT

( ... İLE Herhangi bir ölçü biriminin bölündüğü eşit parçalardan her biri. )


- PARÇA ile/ve/değil/||/<>/< BİLEŞEN


- PARÇA ve/||/<>/>/< TAMAMLAYICI/LIK


- PARÇA ile/ve TAVIR

( PIECE vs./and MANNER )


- PARÇA ile/ve/değil UZANTI

( [not] PIECE vs./and/but EXTENSION )


- PARÇALAMA ile/ve AÇIKLAMA

( TO BREAKT INTO PIECES vs./and EXPLANATION )


- PARÇALAMA ile/ve/değil/||/<> AYIRMA


- PARÇALANMA ile/ve/> ÇOĞALMA

( TO BREAK INTO PIECES vs./and/> INCREASE )


- PARÇALANMA ile/ve/değil/yerine DAĞILMA

( [not] TO BREAK INTO PIECES vs./and/but TO DISPERSE
TO DISPERSE instead of TO BREAK INTO PIECES )


- PARİS KOMÜNÜ ile/ve/||/<>/> GEZİ PARKI

( 83 gün sürmüştür. İLE/VE/||/<>/> 22 gün sürmüştür. )


- PARK STANDARTLARI RAPORU-2015 ve/||/<>/> KENT İÇİ BİSİKLET YOLLARI KILAVUZU

( Okumak için burayı tıklayınız... VE/||/<>/> Okumak için burayı tıklayınız... )


- PARKİNSON ile/ve/||/<> KORA

( ... İLE/VE/||/<> Başlıca belirtisi, kısa, çabuk, değişken güçte istemsiz hareketler olan bir hastalık. )


- PARKUR[Fr.] ile/ve/||/<> KULVAR[Fr. < COULOIR]

( Bisiklet, atletizm gibi bazı yarış ve koşularda, yarışmaların yapıldığı yol. İLE/VE/||/<> Bazı yarışlarda, koşucunun koştuğu ya da yüzücünün yüzdüğü yarış aralığı/şeridi. )


- PARLAMENTO ile/ve/||/<> AMERİKA YENİ KUVVETLER AYRILIĞI


- PARLAYICI ile/ve/||/<>/> PATLAYICI


- PARMAK İZİ ÖBEKLERİ(GRUPLARI):
ARCH ile/ve TENTARCH ile/ve LOOP ile/ve DOUBLE LOOP ile/ve POCKED LOOP ile/ve WHORL ile/ve MIXED

( DAKTİLOSKOPİ[< Yun. DAKTYLOS: Parmak. | SKOPEIN: Gözlemlemek.]: Parmak izine dayanarak kimlik belirleme yöntemi. )

( 8'er alt grupları daha vardır. )

( Parmak iziyle kimlik tespitinde binde 2.5 ilâ 3'lük bir hata payı olabilmektedir. )

( İlgili ayrıntıları okumak için burayı tıklayınız... )


- PARMAK(LAR)/ELİG/ELEK ile/ve/||/<>/> AYA ile/ve/||/<>/> AVUÇ ile/ve/||/<>/> KOL ya da/= EL

( Elin/kolun ucuyla ayanın başladığı beş uzantı/çıkıntı. İLE/VE/||/<>/> Parmakların dibiyle bilek arasındaki iç bölüm. İLE/VE/||/<>/> Parmakların içi ve aya bölümü. İLE/VE/||/<>/> Parmak uclarından omuz başına kadar uzanan bölüm. )

( ELGE/ELİGE/ELİG/ELEG/ELEK: Elemek[: parmaklar arasından geçirmek] | İlk elek.[Daha sonraları elek görevini gören nesneler ve araçlar üretilmiştir.] )


- PARMAK ile/ve HAT ile/ve NOKTA

( Bir mimari arşının 1/24'ü.[3,158 cm.] İLE/VE Bir parmağın 1/12'si.[0,263 cm.] İLE/VE Bir hat'ın 1/12'si.[0,0219 cm.] )

( 1 mimari arşın = 24 parmak = 288 hat = 3456 nokta'dır. )


- PARMAKLAR ile/ve/||/<> SERÇE PARMAKLAR

( Kişinin el parmakları sosyal örgütlenmeye köz/model olmuştur. İnsan öbekleri/grupları 10'luk sisteme göre örgütlenmiştir. Bu 10'luk sistemin önderi olmuştur. )

( PARMAK: Bitişik ve dışı içine gelecek biçimde dizilmiş altı arpa tanesi uzunluğunda bir mesafe. | [Yunan çağında, Anadolu'da] Ayağın on altıda biri. [0,0185 metre] )

( Yanyana, ayası[avuç içi] aşağıya bakacak konumda duran ellerin, geride/içte kalan, ötekilere göre daha geniş tırnaklı(/belki de boyu kısa) olan parmak(lar) "baş parmak".
Baş parmağın ve orta parmağın yanındaki/arasındaki parmağa "işaret parmağı".
İşaret parmağının ve yüzük parmağının yanındaki/arasındaki, aynı zamanda, iki tarafında da ikişer parmağın bulunduğu parmağa "orta parmak".
Orta parmak ve serçe parmağın yanındaki/arasındaki parmağa "yüzük parmağı".
Yanyana, ayası(avuç içi) aşağıya bakacak konumda duran ellerin, en dışta kalan parmak(lara) "serçe parmağı" denilir. )

( PARMAK[< VARMAK]: Varmayı/ulaşmayı/gerçekleştirmeyi sağlayan araç. )

( SEBBÂBE[Ar.]: İşaret/şehâdet parmağı[başparmağın yanındaki]. | BİNSIR/BİNSÂR[Ar.]: Yüzük parmağı[Serçe parmak ile orta parmak arasındaki]. | HINSIR: Serçe parmak. )

( ... ile/ve/||/<> )

( DAKTYLOS )


- PARMAKLARDA:
BAŞ ile/ve/||/<> İŞARET ile/ve/||/<> ORTA ile/ve/||/<> YÜZÜK/ADSIZ ile/ve/||/<> SERÇE


- PARMENİDES ile/ve/||/<> ZENON


- PAS ile/ve/değil/||/<> BUĞU

( Özellikle metalde, bazı nesnelerde, camda/aynada. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Özellikle camda/aynada ve bazı nesnelerde. )


- PASAKLI/LIK, ÇAPAÇUL ile/ve/değil DAĞINIK/LIK


- PASAPORT ile/ve LESEPASE

( ... İLE/VE Sınırı geçmek için verilen yazılı izin. )


- PASCAL ÜÇGENİ ve/||/<> BİNOM DAĞILIMI

( Sayın Haluk Berkmen'in yazısını okumak için burayı tıklayınız... )

( )


- PASCAL UÇURUMU ile/ve ASTRONOT SENDROMU ile/ve SİMURG SENDROMU


- PASİFİK OKYANUSU:
MALENEZYA ile/ve/<> MİKRONEZYA ile/ve/<> POLONEZYA

( Dumont d'Ureille adlı bir denizci, 1827 yılında bu coğrafyaya ulaşmayı başarmıştır. Pasifik Okyanusu'nu bu 3 bölgeye ayırmıştır. )


- PASTEL[Fr.] ile/ve İNDİGO

( Resim yapmakta kullanılan renkli boya kalemi. | Böyle kalemlerle yapılan resim. | Soluk renk. İLE ... )


- PASTORİZASYON ile/ve STERİLİZASYON


- PATATES ve/ne yazık ki/> SOLANİN

( Kimyasal Tehlike: Solanin:

Patateslerin filizlenmesiyle birlikte, özellikle filizlerin ve yeşil renkli bölümlerin oluştuğu bölgelerde "solanin" adlı toksik bir alkaloid üretimi artar. Solanin, sinir sistemi üzerinde olumsuz etkiler yapabilir ve mide bulantısı, kusma, ishal gibi belirtilere yol açabilir. Bu nedenle, filizlenmiş ve yeşillenmiş patateslerin tüketimi önerilmez.

Patatesin Filizlenme Nedenleri:

Patatesler, doğal bir depolama sürecinin parçası olarak filizlenir. Filizlenme, patatesin sıcaklık, ışık ve nem gibi çevresel koşullara maruz kaldığında oluşur. Bu koşullar, patateslerin büyüme hormonlarını[giberellinler] etkinleştirerek filizlenme sürecini başlatır.

Patatesi Saklama Koşulları

Patatesler, 4 - 10°C arasında, serin ama donma noktasının üzerinde saklanmalıdır.

Orta derecede nemli bir ortam tercih edilmelidir. Aşırı nem, çürümeye neden olabilir.

Patatesler karanlık bir ortamda saklanmalıdır. Işık, klorofil üretimini artırarak patateslerin yeşillenmesine ve solanin üretimine yol açar.

Patateslerin saklandığı alan iyi hava almalı, plastik torbalar yerine delikli kutular ya da bez torbalar yeğlenmelidir. )


- PATİKA ile/ve BOĞAZ


- PATLICAN ile/ve/||/<> BAN OTU

( ... İLE/VE/||/<> Patlıcangillerden, Asya, Kuzey Afrika ve Avrupa'nın sıcak bölgelerinde yetişen, hekimlikte kullanılan, uyuşturucu ve zehirli, bir ya da iki yıllık otsu bir bitki. )

( ... cum HYOSCYAMUS NIGER )


- PATLICAN ve/||/<>/> KARNIYARIK

( ... VE/||/<>/> Uzunlamasına yarılan kızarmış patlıcanların ortasına iç malzeme konularak hazırlanmış yemek. | Matbaacılıkta her sayfayı çift sütun olarak düzenleme. )


- PATLICAN ile/ve/<> MUSAKKA

( ... İLE/VE/<> Ufak parçalar biçiminde doğranmış sebzelerin, soğanla pişirilmesiyle yapılan bir yemek. )


- PATOJEN[Fr.] ile/ve/<> PATOLOJİ[Fr. < Yun. PATHOS: Sayrılık. | LOGOS: Bilim.]

( Sayrılık oluşturan. İLE Sayrılıklar bilimi. )


- PATOLOJİ ile/ve/||/<> PARODİ


- PATRONAJ[Fr. < PATRONAGE] ile/ve/değil/yerine/<> YARDIM | YÖNETİM, GÖZETİM

( Cezaevinden serbest bırakılan suçlunun, toplum yaşantısına yeniden uyabilmesini sağlamak amacıyla yapılan yardım çalışması. )


- PAUL EKMAN ve/||/<> LESLIE GREENBERG ve/||/<> RHONDA GOLDMAN


- PAWLOWNIA ile/ve OCALIPTUS


- PAY (AL[DIR]MAK) ile/ve/değil/||/<>/< İLİŞKİ/LEN[DİR]MEK


- PAY ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAK


- PAY ile/ve NASİP/BEHRE[Fars.]


- PAYDA ile/ve/||/<> PARÇA


- PAYE[Fars.] ile/ve/değil/||/<>/< PAY/ÜLEŞ/HAK/HİSSE/SEHİM

( Aşama, rütbe. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Birden fazla kişi arasında bölüşülmüş bir bütünden, bu kişilerin her birine düşen bölüm. | Eşit bölüm. | Ticari bir işlemde zarar tehlikesine karşı ayrılan para, marj. | Bayağı kesirlerden birinin eşit parçalardan kaç tane aldığını gösteren sayı. | Katkı. )


- PAYLAŞILABİLENLER ile/ve PAYLAŞILANLAR


- PAYLAŞILMAYANLAR ile/ve PAYLAŞIL(A)MAYANLAR [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- PAYLAŞIM ile/ve DAĞITIM

( SHARING vs./and DISTRIBUTION )


- PAYLAŞIM ile/ve DAYANIŞMA

( SHARING vs./and SOLIDARITY )


- PAYLAŞIM ve/> DÖNÜŞÜM

( SHARING and/> TRANSFORMATION )


- PAYLAŞIM ile/ve/||/<> İŞLEM ile/ve/||/<> ARŞİV

( Verilerin ve özellikle de e-postaların düzenlenmesinde gerekli olan, öncelikli ve işlevsel en üst üç bölüm/leme. )


- PAYLAŞIM ile/ve/değil PAYLAŞIMI YAŞAMAK

( [not] SHARING vs./and TO LIVE/FEEL THE SHARING )


- PAYLAŞIM ile/ve/<> SAYGINLIK


- PAYLAŞIM ile/ve YAKLAŞIM

( SHARING vs./and APPROACHING )


- PAYLAŞMAK ile/ve "YÜKLENME(ME)K"


- PAYLAŞMAK ile/ve BÖLÜŞMEK


- PAYLAŞMAK ile/ve PASLAŞMAK

( TO SHARE vs./and TO PASS EACHOTHER )


- PAZAR/pazar ile/ve/değil/||/<> Pazar

( Ürünlerin satıldığı yer. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Haftanın son günü. )


- PAZAR ile/ve/||/<> ARKADIUS(AVRAD) PAZARI

( ... İLE/VE/||/<> Cerrahpaşa'da kurulurdu. )


- PAZAR ile/ve/değil/||/<>/> MEZAR

( Ana rahminden geldik pazara
Bir kefen aldık döndük mezara )

( image )


- PAZAR ile/ve/||/<> PANAYIR[Yun. < PAN AGHIOS]

( Haftalık ve/ya da belirli günlerde kurulan. İLE/VE/||/<> Yılda 1-2 kez kurulan/yapılan, sergi niteliği de taşıyan pazar. )


- PAZARLAMA ile/ve "KAKALAMA"


- PAZARLAMA ile/ve/<> HALKLA İLİŞKİLER ile/ve/<> REKLAM ile/ve/<> MARKALAŞTIRMA

( "Ben büyük bir âşığım." İLE/VE/<> "İnan bana! O çok büyük bir âşık." İLE/VE/<> "Büyük âşığım! Büyük âşığım! Büyük âşığım!" İLE/VE/<> "Anladım ki, büyük bir âşıksın!" )

( "I'm great lover." vs./AND/<> "Trust me! He's a great lover." vs./AND/<> "I'm a great lover. I'm a great lover. I'm a great lover." vs./AND/<> "I understand. You are a great lover." )

( MARKETING vs./and/<> PUBLIC RELATIONS vs./and/<> ADVERTISING vs./and/<> BRANDING )


- PAZARLAMA ile/ve/yerine SATIŞ

( Ürünün üretiminden, son tüketiciye ulaşması ve sonrasındaki tüketici destek aşamalarının tamamını kapsar. İLE/VE/YERİNE Pazarlama etkinliklerine anlam kazandıran, hedef aşamadır. Bir ürünün üretimi, reklam edilmesi, fiyatlandırılması, pazara çıkarılması ve tüketiciye sunulacak aşamaya getirilmesini pazarlama süreci olarak değerlendirirsek; bu aşamadan sonra tüketiciye sunulması, sunum yapılması ve kabul edilebilir bir bedel karşılında takasa sokulması işlemi. Genel olarak müşteriye "evet" dedirtme etkinliğidir. )

( Net kâra bakar. İLE/VE/YERİNE Ciroya bakar. )

( Hedefi, şirketin kârlılığını sağlamaktır. İLE/VE/YERİNE Satıcının hedefi ise verilen ciro hedefini tutturmaktır. )

( Süreç yönetir. İLE/VE/YERİNE Süreci başarılı sonlandırma [ürünü verip karşılığını alma] görevini üstlenir. )

( Gereksinim belirler/oluşturur. İLE/VE/YERİNE Gereksinim giderir. [Bazı durumlarda satıcı gereksinim belirlemek ya da var olan gereksinimi açığa çıkarmak için etkin olabilir.] )

( Müşteriyi, ürüne çeker. İLE/VE/YERİNE Ürünü, müşterinin parasıyla takas eder. )


- PAZARLIK PAYI ile/ve/değil/yerine İNDİRİM PAYI


- PAZU[Fars. < BÂZÛ](BİSEPS) ile/ve TRİSEPS

( Kolun, omuz ile dirsek arasındaki bölümü. İLE/VE ... )

( BICEPS vs./and TRICEPS )


- PBH ile/ve/ne yazık ki/||/<>/< PBH

( Polikistik Böbrek Hastalığı. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Pek Bilinmeyen Hastalık. )


- PDR ile/ve/||/<> RPD

( Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik. İLE/VE/||/<> Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık. )


- PEGASUS ve TRUVA ATI


- PEGASUS ile/ve UNICORN

( Kanatlı at. İLE/VE Boynuzlu at. )

( ASLAN - KEÇİ - YILAN )

( bkz. KİMERİZM/CHIMERISM )


- PEKİŞ(TİR)ME ile/ve/<> OLGUNLAŞ(TIR)MA

( TO CONSOLIDATE vs./and/<> TO RIPEN )


- PEKİŞTİRME ile/ve/<> PERÇİNLEME

( ... İLE/VE/<> Bir bağıntıyı, perçinle tutturmak. | İki ya da daha çok parçayı, karşılıklı bölümlerini birbiri üzerinde ezerek birleştirmek. | Berkitmek, sağlamlaştırmak, güçlendirmek. )

( PERÇİN[Fars.]: İki ya da daha çok levhayı birbirine bağlamak için geçirilen çivinin, ezilerek baş durumuna getirilen ucu. )

( TO CONSOLIDATE vs./and/<> TO RIVET )


- PEKİŞTİRME ile/ve/||/<> VURGU/ÜNLEM

( Bazı sözler, argolar ve küfürler, sözcüğün birebir anlamı/karşılığı için kullanılmaz. Daha çok pekiştirme sıfatı ya da vurgu, ünlem olarak kullanılır. )


- PEKMEZ'LERDE:
HURMA ile/ve KAYISI ile/ve DUT ile/ve ÜZÜM ile/ve KEÇİBOYNUZU/HARNUP ile/ve ANDIZ ile/ve KIZILCIK

( )


- PENÇE ve PARMAKLAR

( ŞEHÂDET - ORTA - YÜZÜK - SERÇE
BAŞ )

( HASANEYN[ÇİFTE GÜZELLİK] )


- PENCERE ile/ve/değil EŞİK


- PENCERE ile/ve/||/<> TEPE CAMI

( ... İLE/VE/||/<> Tavanda ya da tavana yakın yerde, tepeye yakın bulunan pencere. )


- PENGUEN DAYANIŞMASI ile/ve/||/<> LEYLEK DAYANIŞMASI


- PENGUEN ile/ve/değil DENİZ KUŞU(CORMORANTS)

( ... İLE/VE/DEĞİL Patagonya'da, bir çeşit karabatak olan ve uzaktan penguene benzeyen deniz kuşları bulunmaktadır. )


- PENGUEN ile/ve/<> GALAPAGOS PENGUENİ

( ... İLE/VE/<> Galapagos Adaları'nda yaşamaktalardır. )


- PENİS ile/ve/||/<> DILAK/BIZIR[Ar. < BAZR]/KLİTORİS[Yun.]

( BAYZAR/BAZR[Ar.]: Rahmin başlangıcındaki et parçası, dilcik. )

( PREPUS: Penis ve klitorisin baş kısmını örten deri kıvrımı. )

( Klitorisin, Anlatılmayan Öyküsü )

( )

( )

( Kökeni/Etimolojisi: clitoris < Mateo Renaldo Colombo [İtal. anatomist][1516-1559] < kleítoris κλείτορις|EYun]: küçük kapalı yer < kleíō κλείω|EYun]: kapatmak, kapalı olmak, örtmek )

( )

( 4000 sinir ucu bulunmaktadır. İLE/VE/||/<> 8000 sinir ucu bulunmaktadır. )

( PENIS vs./and/||/<> CLITORIS )


- PENTATLON'DA:
ÖNCEKİ ile/ve OLİMPİYATLARDA

( Cirit Atma, Disk Atma, Uzun Atlama, 200 metre koşusu ve 1500 metre koşusu. İLE/VE 4000 metre kros kantri koşusu, 5000 metrelik 30 engelli, 6 kros kantrili koşu, 3000 metre serbest yüzme, eskrim ve tabanca ile atış. )

( PENTATLON: Atletizmde beş yarıştan biraraya gelen bir yarışma. )


- PERDE ile/ve TARABA

( ... İLE/VE Tahta perde. )


- PERDE ile/ve/<> YANILSAMA


- PERDELİ AYAKLILAR ile/ve PERDESİZLER


- PERDENİN KALKMASI ve/< HAKK'I ZİKRETMEK


- PEREKLITOS ile/ve PARAKLITOS(AHMED)


- PERİŞAN OLMAK ile/ve/||/<> TELEF OLMAK


- PERÎŞAN ile/ve PERÎ-ŞÂN

( Âşık. İLE/VE Sevgili/mâşuk. )


- PERMEÇE ile/ve FİLADUR

( Yedek olarak kullanılan ince halat. İLE/VE İnce ve katranlı halat. )


- PERO ve FAÇETA[İt.]

( Armut şeklinde tek parça elmas. VE Elmasın yontulmuş her bir yüzü. )


- PERU ve/||/<> MISIR

( )


- PERUZ HANIM ile/ve/||/<>/> NURHAN DAMCIOĞLU

( )


- PERVERENDE[Fars.] ile/ve/||/<>/> PERVERDE[PELVERDE değil!][Fars.] ile/ve/||/<>/> PERVERD/-PERVER[çoğ. PERVERÂN][Fars.]

( Yetiştirici, terbiye edici. | Besleyici, büyütücü. İLE/VE/||/<>/> Beslenmiş, büyütülmüş, yetiştirilmiş. | Üzüm şırasından yapılan bir çeşit tatlı. İLE/VE/||/<>/> "Besleyen/besleyici, büyüten, yetiştiren/yetiştirici, koruyan, terbiye eden" anlamlarıyla birleşik sözcükler yapar.[DEHÂ-PERVER: Dâhî yetiştiren. | FUKARÂ-PERVER: Yoksul besleyen.] )


- PERVEZ/PERVAZ[Fars.] ile/ve/değil/<> EŞİK


- PES ETMEK ile/ve/değil/yerine/>< AKIŞINA BIRAKMAK


- PES ETMEK ile/ve/değil/yerine VAZGEÇMEK


- PES Ü DÎVÂR[Fars.] ile/ve/değil/||/<>/< PES Ü PERDE[Fars.]

( Duvarın arkası. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Perdenin arkası. )


- PES ile/ve/||/<>/> TİZ ile/ve/||/<>/> UYUM

( Hafif, yavaş sesle söylenen. | Yenilgiyi kabul ettiğini belirtmek için ya da birinin şaşkınlık veren davranışlarına karşılık olarak kullanılır. İLE/VE/||/<>/> İnce, keskin selen/sadâ. İLE/VE/||/<>/> ... )


- PESEND[Fars.] ile/ve/||/<> -PESEND[Fars.]

( Beğenme, seçme. | Bir çeşit iğne işi. | Esmerleşmiş/mat altın. | Mushaflarla yazmaların ilk sayfalarıyla sure ya da bahis başlarında boya ile perdâh edilerek altınla karışık yapılmış olan biçimler. İLE Beğenen, beğenmiş.[MÜŞKÜL-PESEND: Güç beğenir. | HOD-PESEND: Kendini beğenmiş.] )


- PEŞİN SATAN ile/ve/<> VERESİYE SATAN

( Şişman. İLE/VE/<> Pişman. )


- PEŞİNDE KOŞMAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> VAZGEÇMEK


- PEYGAMBER ile/ve/||/<> AZİZ ile/ve/||/<> MESİH

( Dışarıdan. İLE/VE/||/<> Yüz yüze. İLE/VE/||/<> İçeriden. )


- PEYGAMBER ve/||/<>/> İLİM

( Peygamberler, yalnızca, ilmi, kalıt[miras] bırakır. )


- PEYGAMBER ve ÜMMET


- PEYGAMBERLER ve VELÎLER

( Ümmetleriyle bilinir. VE Dostlarıyla bilinir. )


- PEZEVENK[Erm.] ile/ve/||/<> GAVAT/KAVAT[Ar. < KAVVÂD]


- PHI PHI DON ile/ve/<> PHI PHI LEE

( Büyük olan ve konaklama olanaklarının bulunduğu ada. İLE/VE/<> Maya Beach'in bulunduğu ada. [Leonardo DiCaprio'nun oynadığı The Beach filminin çekildiği yer.] )

( Tayland'ın ünlü iki adası. [Phuket ve Krabi'den turlarla da gidilebilmektedir.] )


- PHILOMYTHOS ile/ve PHILOSOPHOS


- PHILONOUS ile/ve/||/<> HYLAS


- PHP'DE YORUM SİMGESİ:
// ile/ve/||/<>/> /* ... */

( Tek satır için. İLE/VE/||/<>/> Birkaç satır için. )


- PHYE ile/ve/<> PHYA

( Gövdesel ve fiziksel. İLE/VE/<> Ahlâksal ve siyasal. )


- Pİ:
SINIRLI ve SONSUZ


- Pİ[Π][3.14] ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TAU[τ][6.28]

( Çemberin çevresini çapıyla ilişkilendirir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bir çemberin çevresini yarıçapıyla ilişkilendirir. [Tam çemberin radyan cinsinden açı ölçüsü olarak daha kullanışlıdır.] )


- PIERRE PAUL BROCA ile/ve/||/<> CARL VERNICKE


- PİGME ile/ve EFE

( Afrika yerlisi. İLE/VE Kongo'daki Pigme'ler. )


- PILATES TOPU ile/ve/değil BOBATH TOPU

( Pilates topu olarak bilinen top, Bobath topudur. )

( ... İLE/VE/DEĞİL Dik oturmayı sağlamak ve birçok özelliğinden yararlanmak üzere kullanmanızı salık veririz. )


- PİLAV(/YEMEK) PİŞİRMEDE:
"DEMLENDİRME" ile/ve/||/<> "DİNLENDİRME"


- PİLİÇ ile/ve TAVUK

( Dünyadaki tüm piliçlerin kökeni Kırmızı Orman Tavuğu denen Tayland'a özgü bir tür sülüne dayanmaktadır. )

( Amerika kıtasında 1500'lerden önce hiç piliç yoktu. Kıtaya pilici ilk götüren İspanyol'lar oldu. )

( Öteki dillerde GIT GIT GIDAK[Türkçe'de]: * GAK GAK[Almanya'da] * GOK GOK[Danimarka'da] * KOT KOT[Finlandiya ve Macaristan'da] * KOTKOTKODAT[Fransa'da] * TOK TOK[Hollanda'da] * GUK GUK[Tayland'da] )

( HURÛS-BEÇE ile/ve ... )

( PULLET vs./and CHICKEN )


- PİLONİDAL SİNÜS ile/ve/||/<> PİLONİDAL APSE

( Açıklamalarını okumak için burayı tıklayınız... )


- PINARA ile/ve PATARA


- PİRAMİT ile/ve/||/<> YILDIZ


- PİRAMİTLER:
KHUFU ile/ve KHAF-RA ile/ve MENKAURA

( KEOPS ile/ve KEFREN ile/ve MİKERİNOS )


- PİRİNCİ:
[hem] PİŞİRMEK ile/ve/<>/hem de ŞİŞİRMEK

( ... İLE/VE/<>/HEM DE Tencerenin içine bir baş, bütün kurusoğan konularak pirincin şişirilmesi sağlanabilir. )


- PIRLANTA[İt. BİRİYYAN < Fr. BRILLANT: Parlayıcı.] ile/ve/< ELMAS

( Birçok façetası olacak biçimde yontulmuş, foyasız, işlenmiş elmas. | Üzerinde pırlanta olan. İLE/VE/< Saf karbondan meydana gelir. Yerin 160 - 480 km. altında oluşur. [Tüm elmaslar yerin altında yüksek ısı ve basınç altında oluşur ve yer yüzeyine volkanik patlamalar sonucu gelir.] )

( Kaşıkçı Elmas'ı 86 Kırat'tır ve etrafında 49 küçük elmas bulunur. )

( Hollanda'da Elmas Müzesi'ni ziyaret edebilirsiniz. )

( Kudüs, elmasın merkezidir. )

( ... İLE/VE/< Işık elmasın içinden saniyede ancak 130.000 km. hızla geçer. )

( Kavram. İLE/VE/< Töz. )

( Çok çalışmak. İLE/VE/< Çalışmak. )

( BRILLIANT vs./and/< DIAMOND )


- PİS OLMAK ile/ve/<>/değil/yerine (YETERİNCE) TEMİZ OLMAMAK


- PISA KULESİ ve/<> SÜYÜMBİKE KULESİ ve/<> ASİNELLİ VE GARİSENDA KULESİ

( Üçü de eğri olmasıyla ünlüdür. )

( ... VE/<> Kazan'ın simgesi olan ve Kazan Hanlığı'ndan kalan tek yapıttır. 1552 yılında, Kazan Hanlığı'nı istilâ eden korkunç Ivan'a karşı kahramanca direnen, çok küçük olan oğlu yerine hanlığın başına geçen kadın hükümdar Süyüm[Sevim] Bike'nin anısına dikilmiştir. [Kırmızı tuğladan yapılmış kule, 7 katlı ve 35 m. yüksekliğindedir.] VE/<> [Bazı kaynaklara göre] İki aile arasında bir yarışma olduğu 1119 inşâ edilmiş olduğu bilinmektedir. Kentin en belirgin simgelerindendir... Uzun boylu olanın adı Asinelli, daha küçük ve daha eğimli kulenin adı ise Garisenda'dır. Dönemin güçlü ailelerinin adlarını taşıyor. Asinelli Kulesi 97.2 m. yüksekliğindedir.[Zamanında bir hapishane ve küçük kale olarak kullanılmış.] Garisenda Kulesi ise 48 m. yüksekliğe sahiptir. )

( VE/<> VE/<> )


- PİSAGOR'CU SAYI ANLAYIŞI ile/ve/||/<> ORANSAL OLMAYAN SAYI

( "Antik Mısır’dan Günümüze Pisagor" yazısı için burayı tıklayınız... )


- PİŞİRME:
OCAKTA ile/ve FIRINDA ile/ve GÜNEŞİN ISITTIĞI TAŞTA


- PİŞİRMEDE:
ALEV ile/ve/||/<> ISI ile/ve/||/<> SÜRE

( Pişirilme amaç ve hedefine göre değişir ve iyi ayarlanması gerekir. )


- PİŞKİN/LİK ile/ve/değil/yerine EMİN/LİK


- PİŞKİN/LİK ile/ve PUŞT/LUK


- PİŞKİN/LİK ile/ve/||/<> YÜZSÜZ/LÜK


- PİŞMAN/LIK ile/ve/> ÇARESİZ/LİK


- PİŞMAN/LIK ile/ve/> ÜZGÜN/LÜK



(16/21)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 493 kez incelenmiş/okunmuştur.