Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

[... ile ...] BAĞLAÇLI

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 27 Ekim 2024 ]
itibariyle 40291 başlık/FaRk yer almaktadır.

- BRADİKARDİ ile BRADİPNE

( Kalp atım hızının yavaşlaması. İLE Solunum hızının yavaşlaması. )


- BRADİKARDİ ile/||/<> TAŞİKARDİ

( Kalp atış hızının normalden düşük olması. İLE/||/<> Kalp atış hızının normalden yüksek olması. )


- BRADIPUS/TEMBEL HAYVAN ile KOALA

( Çok/en yavaş hareket eden hayvan. İLE Sakin hayvan. )

( Bradipus ile Koala )

( Tembel hayvan, suda, su üstünde/karada/ağaçta olduğu kadar yavaş değildir. İLE ... )


- BRADIPUS ile/ve AĞUSTOS BÖCEĞİ/ORAKBÖCEĞİ

( En yavaş hayvan. İLE/VE 17 yıl toprak altında ağaç kökleriyle beslenerek yaşarlar. Havanın 17 ºC olduğu günün gecesi çiftleşmek üzere dışarı/yüzeye çıkarlar. 2 günde ağaçların tepesine ulaşmaya çalışırlar. Büyük bir çoğunluğu iki hafta içinde ölür. [Orman zemini için büyük bir azot kaynağıdır.] )

( ... İLE Yeraltındaki geçirdikleri süre boyunca kendi dışkılarını kullanarak, sellerden korunmalarını sağlayacak su geçirmez hücreler inşa ederler. [Buna karşın yumurtaların %98'i, çatlama zamanı gelmeden telef olur.] )

( ... İLE Amerika'nın doğusunda yaşarlar. )

( ... İLE Sadece erilleri, sıcak yaz gecelerinde "şarkı" söyler. [Bazı türlerde ses şiddeti 120 desibele kadar çıkabilir. Sesleri 2 km. öteden duyulabilir.] )

( ... İLE "Topraktan çıkarak hayat bulma" betimlemesi nedeniyle birçok kültürde yeniden doğuşu ve ölümsüzlüğü ifade eder. [Taoculuk'ta, ruhu (TSIEN) simgeler.] )

( [kökeni/etimolojisi] ... ile MAGICICADAS[< MAGOS: Sihirbaz] [Yıllık yaşam döngülerini bir asal sayıya denk getirdiklerinden dolayı bu adla betimlendirilmişlerdir.] )

( ... ile AVUSTRALYA'DA BULUNANLAR: AĞUSTOS BÖCEĞİ ve AVUSTRALYA AĞUSTOS BÖCEĞİ ve ÇİZGİLİ AĞUSTOS BÖCEĞİ ve TÜYLÜ AĞUSTOS BÖCEĞİ ve İDRAR KESELİ AĞUSTOS BÖCEĞİ )

( ... vs. CRICKET )


- BRADIPUS ile KAPLUMBAĞA

( Kaplumbağadan da yavaş hareket eder. İLE ... )


- BRAGG (KLEEMAN):
KURALI ile/ve/||/<> YASASI/DENKLEMİ ile/ve/||/<> KIRINIMI/YANSIMASI

( Bir öğenin alfa tanecikleri için durdurma gücünün atom ağırlığının kareköküyle ters orantılı olduğunu ifade eden deneysel kural. İLE/VE/||/<> Bir kristal düzlemine çarptığında, farklı düzlemlerden yansıyan, yüksek şiddetli paralel X ışınları demetleri arasındaki yapısal girişim, yol uzunluğundaki fark dalga boyunun tam katlarına eşit olduğu zaman 2d.sin0 = n.λ [Bragg denklemi] ile oluşur. Burada, d; kristal düzlemleri arasındaki mesafe, 0, ışın demetinin gelme ve yansıma açısı [Bragg açısı], λ, X ışınlarının dalga boyu ve n; bir tam sayıdır. Bu, Bravais Yasası olarak da bilir.
[Ek: Bragg, ilk çalışmayı X ışınlarıyla yaptığından dolayı, tanımda sadece X ışınlarından bahsedilmesine karşın, tüm elektromanyetik ışın, yüklü tanecikler ve nötronlarla da aynı desenler oluşmaktadır.] İLE/VE/||/<> Bir kristal atomlarından tüm elektromanyetik ışınlar, yüklü tanecikler ve nötronların sadece Bragg açısında yapısal girişim oluşturduğu saçılma ya da kırınım. )


- BRAGG KLEEMAN KURALI/YASASI ile BRAGG PIERCE YASASI

( bkz. 36819 İLE Bir öğenin X ışınları için atomik soğurma katsayısı, öğenin atom numarası ve X ışınlarının dalga boyuna bağlıdır. )


- BRAHMA

( Hindu üçlü birliğinin (teslis) tanrılarından biri. ( Brahma, yaratıcı; Vishnu, koruyucu; Shiva, helâk edici. )


- BRAHMA VİHARA


- BRAHMACHARYA

( Perhizkârlık, bekâr olarak din öğrenciliği. Brahmacharyaen geniş anlamıyla, sadece eşeysel zevkler değil, tüm duyusal zevkler için arzu beslememeyi öngörür. - Brahman
Mutlak, Nihai Gerçek; onun karakteristikleri, mutlak varlık(sat), mutlak bilinç(chit) ve mutlak mutluluk(ananda)'dır. Sankaracharya'ya göre Mutlak'ın beş farklı aşaması vardır. )

( Hiranyagarbha, Kozmik Varlık; | İshvara, bir Avatar(Haberci, Peygamber) şeklindeki kişisel tanrı | Jiva, bireysel ruh; | Prakriti, fani Doğa | Shakti, yaratıcı güç. )


- BRAHMANIRVANA

( En üst varlığın içinde erimek, yok olmak. (Tasavvuf'taki karşılığı "Fenafillah" olabilir.) )


- BRAHMANLAR

( Keşişler ve din adamları. Tenleri beyazdır. )


- BRAHMANLAR ile/ve KŞATRİYALAR ile/ve VAYSYALAR ile/ve SUDRALAR ile/ve PARYALAR

( Brahma'nın ağzından yaratılmış rahipler sınıfı. İLE/VE Brahma'nın kolundan yaratılmış soylular ve savaşanlar sınıfı. Krallar, savaşçılar ve soylular. [Tenleri kırmızımsıdır.] İLE/VE Brahma'nın kalçasından yaratılmış çiftçi ve tüccar sınıfı. İLE/VE Brahma'nın kalçasından yaratılmış hizmetkâr ve işçi sınıfı. İLE/VE Bu dört sınıf dışında kalanlar. )


- BRAHMASMI

( Ben En Yüce'yim "Ben-im"(asmi) varoluşun saf farkındalığını temsil eder~bu nedenle, saf bilincin ya da Purusha'nın ifadesidir. Saf bilinç madde ile haşır neşir olduğunda saf "Ben-im", "Ben buyum, Ben şuyum"a dönüşür. )


- BRAKİTERAPİ ile/||/<> RADYOTERAPİ

( Kanser tedavisinde radyoaktif nesnelerin doğrudan tümör içine yerleştirilmesi ile uygulanan bir yöntem. İLE/||/<> Kanser tedavisinde dışarıdan yüksek enerjili ışınların tümöre yönlendirilmesi ile uygulanan bir yöntem. )


- BREMEN MAVİSİ ile BREMEN YEŞİLİ

( Mavi bakır karbona verilen ad. İLE Bazik maddelerin bakır sülfatla etkileşmesinden ya da bakırın havalandırılmasıyla elde edilen yeşil renkli pigment. )


- BRENTANO

( SEÇKİNLERİN OKUDUĞU FİLOZOF )


- BREZİLYA

( PAU BRASILIS adlı ağaçtan. [Portekiz'li ALVAREZ CABROL tarafından, 22 Nisan 1500'de] )


- BREZİLYA RUPİSİ ile HİNDİSTAN RUPİSİ


- BRICOLAGE DİLLERİ

( Farklı dilden iki uygarlığın karşılaşması sonucu kendiliğinden doğan diller. )


- BROKOLİ ile ROMANESKO BROKOLİ

( BROCCOLI vs. ROMANESCO BROCCOLI )


- BROMFENOL MAVİSİ ile BROMOTİMOL MAVİSİ

( Formülü, C19H10Br4O5S, asidik şekli sarı, bazik şekli ise mavi olan, pH 3,0-4,6 aralığında kullanılan, suda çözünen, sarı renkli ve katı bir pH belirteci. İLE Formülü, C27H28Br2OS, mol kütlesi 624 g olan, kahverenkli kristal yapıda, pH 6,0-7,6 aralığında kullanılan, asit şeklinin rengi sarı, bazik şekli ise mavi renkli olan bir pH belirteci. )


- BRONŞ ile/||/<> BRONŞEKTAZİ ile/||/<> BRONŞİYEKTAZİ ile/||/<> BRONŞİYOL

( Soluk borucuğu. İLE/VE/|| Soluk borucuğu genişlemesi. İLE/VE/|| Soluk borucuğu genişlemesi. İLE/VE/|| Soluk borucuğu dalı. )


- BRONŞİT ile BRONŞEKTAZİ

( Bronşların yangılanması. İLE Bronşların genişlemesi. )


- BRONŞİT ile/||/<> BRONŞİOLİT

( Bronş yangısı. İLE/||/<> Küçük bronşların yangısı. )


- BRONŞİT ile/||/<> PNÖMONİ

( Bronşların yangılanması, öksürük ve balgam ile ilişkili bir solunum yolu sayrılığı. İLE/||/<> Akciğer dokusunun yangılanması, ateş ve öksürük ile ilişkili bir solunum yolu bulaşı. )


- BRUEGEL ile BOSCH

( [resimde] Normal işlerle uğraşan çok fazla kişi varsa. İLE Yine çok fazla kişi varsa fakat kişiler, çılgınca şeyler yapıyorsa. )


- BRUKSİZM

( Uyku sırasında dişleri sıkmak, gıcırdatmak ve çeneyi kenetlemek. )


- BRUKSİZM ile/||/<> APNE

( Dişlerin istemsizce sıkılması ya da gıcırdatılması. İLE/||/<> Solunumun geçici olarak tamamen durması. )


- BRUKSİZM ile/||/<> TEMPOROMANDİBULAR EKLEM BOZUKLUĞU (TME)

( Dişlerin istemsiz sıkılması ya da gıcırdatılması. İLE/||/<> Çene ekleminde ağrı ve fonksiyon bozukluğu. )


- BRUKSİZM ile/||/<> TİNNİTUS

( Dişlerin istemsizce sıkılması ya da gıcırdatılması. İLE/||/<> Kulakta çınlama ya da uğultu duyulması. )


- BRUKSİZM ile/||/<> TRİSMUS

( Dişlerin istemsiz olarak sıkılması ya da gıcırdatılması. İLE/||/<> Çene kaslarının kasılması ve ağız açmada zorluk. )


- BRUNEİ ile/ve/<> BORNEO (ADASI/ÜLKESİ)

( Borneo Adası'nın kuzeybatısında, 5.8 km²'lik bir bölümü olan, dünyanın en zengin ülkesi. İLE/VE/<> 730.000 km² yüzey alanıyla, Grönland ve Yeni Gine'den sonra, dünyanın 3. en büyük adası. [Dünyanın en tenha bölgesi unvanına da sahiptir.] )

( ... İLE/VE/<> Önceleri, Macapahit İmparatorluğu'na ait olan Borneo'ya ulaşan ilk Avrupa'lı, [Portekiz'li] Abreu oldu.[1511]
1526'da Portekiz'liler, 1604'te Hollanda'lılar yerleşmeye başladı.
XIX. yüzyıla kadar, adanın sadece kıyı kesimleri biliniyordu.
1826'da Bancermasin Sultanlığı, Hollanda egemenliğini tanıdı.
Müller ve Schwaner gibi ilk gezginler, adanın iç kesimlerine yöneldiler.
1841'de [İngiliz] James Brook, "Sarawak Racası" olarak Kuching'e yerleşti.
1846'da Labuan Adası, Büyük Britanya'ya bırakıldı. 1888'de, adanın kuzeyi, tümüyle İngiliz denetimine girdi.
Sarawak ve Sabah eyaletleri, 1963 yılında, Malezya'ya bağlandı. )


- BRUSELLOZ ile/||/<> TÜBERKÜLOZ

( Brusella bakterisinin neden olduğu, genellikle hayvandan insana bulaşan bir bulaş. İLE/||/<> Mycobacterium tuberculosis bakterisinin neden olduğu, genellikle akciğerleri etkileyen bir bulaş. )


- BRÜT ÜCRET ile/ve NET ÜCRET


- BU ... ile ... (/BU ŞEY ile ŞEY)

( Betimleme/Tasvir/Tasavvur. İLE Kavram. )


- BU BAĞLAMDA ... ile/ve DOLAYISIYLA


- BU BAKIMDAN ile BİR BAKIMA


- BU DA VAR ile/ve/||/<>/> YOK ARTIK


- BU DÜNYADA OLMAK ile/ve/değil/yerine BU DÜNYADAN OLMAMAK


- BU NE(DİR)? ile/ve BU NE İŞE YARAR?

( Çocuk sorusu. İLE/VE Yetişkin sorusu. )

( Question of child. VS./AND Question of adult. )

( WHAT (IS) THIS? vs./and WHAT WORTH OF THIS? )


- BU NEDENLE ile/değil/yerine O BAKIMDAN


- BU ŞARKIYI BİL(M)İYORUM ile/ve/değil BU ŞARKININ SÖZLERİNİ BİL(M)İYORUM


- BU SEFER DE ... ile ŞİMDİ DE ...


- BU ŞEKİLDE ile/ve BU KOŞULLARDA


- BU YANIYLA ile/ve/değil BU ANLAMIYLA


- BU'D[Ar.] ile BÛD[Ar.]

( Uzaklık. | Aralık. | Boyut. İLE Varlık. )


- BU'RE[Ar.] ile BÛRE[Ar.]

( Çukur. | Çölde çukur biçiminde yapılan ocak. İLE Kuyumcuların kullandıkları, tuza benzer bir madde. | Nebat şekeri.[TEBERZED] )


- BÛ[Ar.] ile BÛ[Ar.]

( Baba. İLE Koku. )


- BU/O İŞTE ELİ VAR/DIR ile/değil BU/O İŞTE (BİR) PARMAĞI VAR/DIR


- BU/ŞU YÜZDEN ile/değil BUNDAN/ŞUNDAN DOLAYI


- BU/ŞU:
"TABLO" ile "SAHNE"


- BU/ŞU/O NE/DİR? ile/ve BU/ŞU/O NE İŞE YARAR?

( Çocukların sorusu. İLE Yetişkinin sorusu. )

( "WHAT (IS) THIS?" vs./and "WHAT WORTH OF THIS?
Children's question. WTIH/AND Adult's question. )


- BU/ŞU/O SÖZ/DÜŞÜNCE/DAVRANIŞ:
DOĞRU MU? ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLANAKLI MI?


- BU/ŞU ile/ve O

( Halihazırda/anda Olan. [ŞOL] İLE/VE Olmuş/olan/olabilecek. )


- BU ile/ve BÖYLE

( THIS vs./and LIKE THIS )

( ZHE ile/ve ... )


- BU ile ŞU ile O

( THIS vs. THAT vs. IT )


- BUALİ ŞELÂLELERİ

( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde bulunan, dünyanın en geniş 4. şelâlesi olarak bilinen şelâle. )


- BÜC[Fars.] ile BÜCC[Ar.] ile BÜÇ[Ar.]

( Keçi. İLE Kuş yavrusu, palazı. İLE Ağzın iç tarafı, avurt. )


- BUDA DOĞASI

( Sidhartha Gautama, Bo ağacının altında aydınlandığında "Her şeyde ve her bireyde Buda doğasını görmek ne kadar harikulâde" demişti. Zen meditasyonunun amacı kişinin, içindeki Buda doğasını açığa çıkarmasıdır. Zen'de, yaşamın amacı ise insana ve tüm evrene içindeki Buda doğasını gösteren bir biçimde yaşamaktır. Herşeyin içindeki Buda potansiyeli anlamına gelen Tathagatagarbhafirkiyle bağlantılıdır.(Mahayana Budizmi'nde) )


- BUDA-HRYDAYA

( Aydınlanma parıltısı. )


- BUDA(BUTSU[Japonca])

( Tam ve aşılmaz aydınlanmaya ulaşmış, evreni gerçek böylesiliğiyle görüp kavramış kişi. Aydınlanmaya ulaşmış bir varolan. Buddhakaya ve Mutlak'ın eş anlamlısı. )


- BUDA/BUDHA

( Uyanmış olan, aydınlanmış olan. Özel isim olarak kullanıldığında Sidharta Gautama'yı ifade eder. )


- BUDAK

( NODE )


- BUDDHA GAYA

( Sakyamuni Buda'nın kutsal Hintinciri Ağacı'nın altında aydınlanmaya ulaştığı yerin adı. )


- BUDDHAKAYA

( Mutlak, Budalık olarak görülen durum. )


- BUDDHİ

( Sezgi, ilim. Zekâ, gerçeğin zihindeki yansıması. Buddhi, zihnin fenomenler dünyasında nesneleri algılamasını sağlayan yetidir. Buddhizihin aracılığıyla fonksiyon yaptığı sürece, saf bilinci bilmek olanaklı değildir. )


- BUDİZM'DE/Kİ TARİKATLAR:
SARI ile/ve SİYAH ŞAPKALILAR ile/ve KIRMIZI GRUP ile/ve ŞAPKASIZLAR

( Dalay Lama'nın başkanlığındadır. İLE/VE Karmapalar yönetir. İLE/VE ... İLE/VE ... )


- BUFFALO ile BİZON

( Bir cins yaban sığırları. )

( Afrika ve Güney Amerika'da yaşarlar. İLE Kuzey Amerika büyük düzlüklerinde yaşarlar. )

( ... İLE Kuzey Amerika'nın en büyük memelisilerdir. [1 ton ağırlığında, 3 metre uzunluğundaki erişkin bir eril bizonun sırt yumrularının arasındaki mesafe, 2 metreyi bulabilmektedir.] )

( ... İLE Ağırlıklarının %40'ını sindirim yolları oluşturur. [Midelerinin dördüncü gözü 300 litrelik kapasiteye sahiptir.] [Bir ağız dolusu otu sindirmeleri 90 saatlerini alır.] )

( ... İLE İnekler gibi geviş getirirler fakat 1/3 oranında daha fazla besin elde ederler. )

( Hörgüçleri, kocaman başları için enerji tasarrufu sağlayan bir manivela işlevi görür. Böylece ağzın sürekli zemine yakın, yemeye hazır biçimde durmasını sağlar. )

( Bufalo ile Bizon )

( ... İLE XVII. yüzyılda 60 milyon iken, XIX. yüzyılın sonunda sadece birkaç yüze düşmüştür. Sürülerin uzunluğu 80 kilometreye, genişliği 30 kilometreye kadar çıkabiliyordu. [1890'da 635 bizon kalmıştı. Günümüzde ise otlaklarda dolaşan 50.000 bizon vardır.] )

( SYNCERUS CAFFER cum BISON BISON BISON )


- BUGAKU

( Japon imparatorluk sarayında türemiş danslar. )


- BUĞDAY BİTİ ile BUĞDAY GÜVESİ

( Yarımkanatlılardan, gövdesi yeşil, başı siyah, ekinlere zararlı bir böcek, ekinbiti. İLE Tahıla zarar veren küçük bir kelebek. )

( SITOPHILUS GRANARUS cum TINEA GRANELLA )


- BUĞDAY ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< "NEFES"

( "Adam olmayı" simgeler. VE/||/<> Nefsi simgeler. )


- BUĞDAY ile/ve/||/<>/> BUĞDAY ÇORBASI / GENDÜME/GENDİME (AŞI)


- BUĞDAY ile GÖCE

( ... İLE Dövülmüş, kabuksuz buğday. Tarhana, bulgur yapmak için kullanılan, kabuğu soyulmuş ve kırılmış buğday. )


- BUĞDAY ile HALFA[Ar. < İbr.]

( ... İLE Buğdaygillerden, lifleri, ip, çuval ve kâğıt yapımında kullanılan bir bitki. )

( ... cum STIPA TENACISSIMA )


- BUĞDAY ile/değil/||/<> KARABUĞDAY/GREÇKA

( Karabuğday (Greçka), adından dolayı, tahıllarla birlikte ele alınıp sınıflandırılmasına karşın, Gramineae[Buğdaygiller] ailesinin içinde değildir. Üçgen şeklindeki tohumları tüketilen, Rusya, Ukrayna, Kuzey ve Doğu Avrupa, Kuzey Amerika, Japonya ve Çin gibi ülke ve bölgelerde üretilen bir bitkidir. Polygonaceae[Kuzukulağıgiller] ailesinin içindedir. )

( ... ile/değil/||/<> GREÇKA )

( [not] WHEAT vs./but/||/<> BUCKWHEAT )

( TRITICUM cum/||/<> FAGOPYRUM )


- BUĞDAY ile KARAKILÇIK BUĞDAYI

( ... İLE Kılçıkları siyah olan, kırmızı ya da beyaz, sert taneli buğday. )


- BUĞDAY ile KIZILCA

( ... İLE Kızıla çalan bir tür buğday. | Kızıla çalan, az kızıl. | Aşırı derecede, kızıl. )


- BUĞDAYPASI ile BUĞDAYSÜRMESİ

( Pasmantargillerden, asalak bir mantar. | Bu mantarın, buğday ve benzeri bitkilerin yapraklarında oluşturduğu hastalık. İLE Buğday başaklarında oluşan ilkel mantar. | Bu mantarın yol açtığı hastalık. )

( PUCCINIA GRAMINISI cum TILLETIA TRITICI )


- BÜĞELEK

( Sığırları ısıran sinek. )


- BUĞRA/CEMEL/BAÎR/LÖK ile/ve MAYA

( Eril deve. İLE/VE Dişil deve. )

( ECMÂL[< ECMEL]: Eril develer. )

( LÖK: Yedi yaş üstü deve. [Lök gibi oturmak.] )


- BUĞULU CAM ile BUZLU CAM


- BUGÜNKÜ AKLIM ile/ve/değil/yerine/<>/< DÜNKÜ YAPTIKLARIM

( Bugünkü aklım olsaydı, dünkü yaptıklarımı yapmazdım.
Ama dünkü yaptıklarımı yapmayabilseydim, bugünkü aklım da olmayabilirdi. )


- BUĞZ[Ar.] ile KERÂHET[Ar.]


- BUHAR ile ÇÜRÜK BUHAR

( ... İLE İşlemlerde, geri dönen su buharı. )


- BUHAR ile İSLİM/İSTİM

( ... İLE Gücünden yararlanmak için elde edilen buhar. )


- BUHARÎ'DE:
YUNUNİYE ile


- BUHARLAŞMA ile LÂTİFLEŞME


- BUHARLAŞMA ile/<>/>< SIVINMA

( Sıvı durumdan, buhar ya da gaz durumuna geçmek. İLE/<>/>< Gaz ya da buhar durumundan, sıvı durumuna geçmek. )


- BUHL[Ar.] ile DANN[Ar.]


- BUHT[Ar.] ile BUHT[Ar.]

( İki hörgüçlü deve. İLE Oğul. )


- BÜHTÂN ile KARA ÇALMA/KARALAMA, YALAN

( YALAN, İFTİRA )


- BÜHTAN ile SÛ-İ ZANN

( Zan bir kafese benzer, biz de bülbüle. O zan kafesi, bizi gül dalına kondurtmaz. )


- BUHTE ile HECÎN

( Çift hörgüçlü deve. İLE Çift hörgüçlü ve çok hızlı koşan cins deve. | Tek hörgüçlü deve. )

( Develer hörgüçlerinde su değil, yağ depolar. Suyun depolandığı yer gövdeleridir, özellikle de kan dolaşım sistemleridir. )

( Develer, gövde ağırlıklarının %40'ını kaybedene kadar su kaybından zarar görmezler ve su içmeden 7 gün boyunca yaşayabilirler. İçtiklerinde bir kerede 225 litre kadar içerler. )

( Develer kızdıklarında, deve bakıcısı deveyi sakinleştirmek için ceketini deveye verir. Deve, elbisenin üzerinde tepinir, ısırır, parçalara ayırır. Kızgınlığı geçtiğinde bakıcısı ile tekrar uyum içinde yaşayabilirler. )

( Gebelik süreleri 345-375 gündür. İLE ... )

( Deve, kini simgeler. )

( Develerin gözlerini kuma karşı koruyan tam üç katlı bir göz kapakları vardır. )

( Çok hızlı giden atı, deve geçer. )

( VESÎC[Ar.]: Hızlı yürüyen deve. )

( MENHÛS[Ar.]: Kuyruğunun yanları uyuz olan deve. )

( BAHBAHA[Ar.]: Develerin çıkardığı ses, kükreme. )

( NEHEM[Ar.]: Deve homurtusu. )

( BEVÂNÎ[Ar.]: Deve ayakları. )

( İBLÂN[Ar.]: İki sürü deve. )

( EBÛ EYYÛB: Deve. )

( KUSVÂ/KASVÂ: Hz. Muhammed'i taşıyan deve. )

( ŞİKÂL[Ar.]: Devenin ayağının bağlandığı ip, bukağı, köstek; el ve ayak zinciri. | Devenin palanını bağlayan ip. )

( Deve ile Hecin )

( CEMEL, HUFF, İBİL[çoğ. ÂBÂL] ile MEHRÎ[çoğ. MEHÂRÎ] )

( ŞÜTÜR, ÜŞTÜR ile ...
ŞÜTÜREK: Küçük deve, devecik. | ŞÜTÜR-KÜRRE/ŞÜTÜR-PEÇE: Deve yavrusu. ile ... )

( CAMELUS cum CAMELLUS DROMEDARIUS )


- BUHÛ'[Ar.] ile BUHÛH[Ar.]

( Alçakgönüllülükle hakkını isteme. İLE Ses kısıklığı. )


- BUHÛL[Ar.] ile BUHUR, BUHÛR[Ar.]

( Cimrilik. İLE ... )


- BUHÛR

( TÜTSÜ )


- BUHUR[Ar. < BAHR] ile BUHÛR[Fars.]

( Denizler. İLE Tütsü. )


- BUK'A[Ar.] ile BUK'A BUK'A[Ar.]

( Yer, toprak, ülke. | Büyük yapı. | Benek, leke. İLE Yer yer, memleket memleket. )


- BÜK(ÜL)ME ile BURK(UL)MA


- BÜK(ÜL)MEK ile EĞ(İL)MEK


- BÜKÂ-YI ŞEDÎD ile/değil/yerine BÜKÂ-YI SÜRÛR

( Hüngür hüngür ağlama. İLE/DEĞİL/YERİNE Sevinçten doğan gözyaşı. )


- BÜKÂ'

( AĞLAMA, GÖZYAŞI DÖKME )


- BUKALEMUN ile AKDENİZ BUKALEMUNU


- BUKALEMUN ile CÜCE BUKALEMUN

( ... İLE Güney Afrika'da yaşarlar. )

( ... İLE Gördükleri her dişi ile çiftleşme isteği ve uğraşı içinde olurlar. )


- BUKALEMUN ile LABORT BUKALEMUNU


- BUKALEMUN ile NAMAK(UA) BUKALEMUNU


- BUKALEMUN ile/değil/yerine TRUVA ATI


- BÜKE ile/||/<> BÜK

( Yöresi ormanlık yüksek ve çıplak tepe. İLE/||/<> Sık çalılık, fundalık. )


- BÜKMEK ile BURMAK


- BÜKMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DÖNÜŞTÜRMEK


- BÜKMEK ile/ve/<> DÜRMEK


- BÜKRA[Ar.] ile GADÂT[Ar.] ile MESÂ'[Ar.] ile 'İŞÂ'[Ar.] ile 'ÂSŞİYY[Ar.] ile ASÎL[Ar.]


- BUKÛKET-ÜS-SAYF[Ar.] ile BUKÛKET-ÜŞ-ŞİTÂ'[Ar.]

( Yaz mevsiminin en sıcak zamanı. İLE Kışın en soğuk zamanı[zemherir]. )


- BÜKÜLÜ ile/ve DÜRÜLÜ


- BULA BULA (...YI [MI] BULMAK[?])


- BULANIK ANLAM ile BULANIK ANLAMLI

( AMBIGUITY vs. AMBIGUOUS )


- BULANIK DENEYİMDEN BİLGİ ile/ve İMLERDEN VE SÖZCÜKLERDEN BİLGİ

( Birinci türden bilgi. )

( Yanlışın biricik nedenidir. )

( Knowledge of the first kind.
KNOWLEDGE BY FUZZY-EXPERIENCE vs./and KNOWLEDGE BY SIGNS AND WORDS )

( COGNITIO AB EXPERIENTIA VAGA )


- BULANIK ile/ve/||/<> KARIŞIK


- BULANIKLIK ile/||/<>/> APROSEKSİ[Fr.]

( ... İLE/||/<>/> Dikkati yoğunlaştıramama zihin bulanıklığı gibi sayrılık belirtilerinin tümü. )


- BULANMA ile/ve/değil BUNALMA


- BULANTI ile/ve/||/<> BUNALTI


- BULAŞ/ENFEKSİYON ile/||/<> ENFLAMASYON/İNFLAMASYON

( Mikroorganizmaların gövdeye girmesi ve çoğalmasıyla oluşan sayrılıklar. İLE/||/<> Yangı. Gövdenin bir yaralanma ya da tahrişe karşı, zararlı uyarılara karşı verdiği savunma tepkisi. )


- BULAŞICI ile/ve/değil/||/<>/< KALITSAL


- BULAŞIK YIKAMADA:
AZ DETERJAN/SABUN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ DURULAMA


- BULAŞMA ile AKIŞ

( TO SMUDGE vs. FLOWING )


- BULAŞMA ile/değil KONTAMİNASYON

( ... İLE/DEĞİL Temiz bir yüzeye, ortama ya da dokuya, başka bir ortamdan, kirliliğin taşınması. )

( Kontaminasyon Yeri [Mikroorganizma Sayısı]
Parmak Ucu [20 – 100 adet /cm²]
Eller [1.000 – 6.000 adet /cm²]
Kol [100 – 4.500 adet /cm²
Ayak [100 – 1.000 adet /cm²]
Tükürük [1 milyon – 100 milyon adet/ml]
Dışkı [Yüzlerce milyar adet/gram]
Burun Akıntısı [1 milyon – 10 milyon adet/ml] )

( [not] TO SMUDGE vs./but CONTAMINATION )


- BULAŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<> YANKILA(N)MA


- BULAŞMAK ile/ve ULAŞMAK

( TO SMUDGE vs./and TO REACH )


- BULAŞTIRMAK ile YAYMAK

( TO SMUDGE vs. TO EXTEND )


- BÜLBÜL YUVASI

( Küçük kadeh. )


- BÜLBÜL'ÜN:
"SESİ" ile/ve/değil/||/<>/< DERDİ


- BÜLBÜL[< Fars., Ar. | çoğ. BELÂBİL, ANDELÎB] ile/ve ÖTLEĞEN/ÇALIBÜLBÜLÜ

( ... İLE/VE Çalıbülbülü. )

( LUSCINIA MEGARHYNCHOS cum SYLVIA COMMUNIS )

( MÜRG-İ SEHERÎ ile/ve ... )

( MÜRG-İ BÂG/BÂM/ÇEMEN/HEZÂR/HOŞ-HÂN/SEHER/SEHER-HÂN/SUBH/ŞEB-ÂHENG/ŞEBHÂN/ŞEB-HÎZ/TARAB, HÂKİSTER[mecaz] ile/ve ... )


- BÜLBÜL ile BAYIRKUŞU

( ... İLE Çalıbülbülü. )


- BÜLBÜL ile LİR


- BÜLBÜL ile ŞEB-HÂN[Fars.]

( ... İLE Gece öten bir cins bülbül. )


- BÜLBÜL ile SÖĞÜT BÜLBÜLÜ


- BULDOG ile BAKSIR

( BULLDOG vs. BOXER )

( CANIS FAMILIARIS MOLOSUS HIBERNICUS cum ... )


- BULGU ile/ve/<> KANIT


- BULGUR ile DÜĞÜ/DÜYÜ/DÜĞÜRCÜK/SİMİT

( ... İLE Elendikten sonra geriye kalan en ince bulgur. | Pirinç. )


- BULGUR ile FİRİK


- BULGUR ile HEDİK

( ... İLE Kaynatılmış buğday/bulgur. )


- BULGUR ile SİYAZ BULGURU


- BULMAK :/ile/ve/değil/>/|| BİLDİĞİNLE BULUŞMAK


- BULMAK ile/ve TESPİT ETMEK


- BULMAK ile/ve/<> UYANMAK

( TO FIND vs./and/<> TO AWAKE/AWARE )


- BULMAK ile/ve UYANMAK


- BULMAK ile YAKALAMAK


- BÜLTEN ile/ve/değil/yerine BELLETEN


- BULUCU/KEŞFEDİCİ DENEY ile/ve/||/<>/> DOĞRULAYICI DENEY


- BÜLÛĞ ile REŞİT

( En erken başlangıcı erilde 12, dişilde 9 yaşındadır. Sonu, ikisinde de 15-16'dır. [İklime ve kişiye göre değişebilir.] İLE Reşit olma yaşı, [yasalarca] 18 yaşını tamamlayıncadır. )

( SİNN-İ BÜLÛĞ ile REŞÎD[< RÜŞD] )


- BÜLÛĞA ERMEK ile/değil RÜŞTÜNÜ İSPAT ETMEK


- BULUNÇ/VİCDAN[Ar.]:
DIŞARIDA ile/değil/yerine/>< İÇERİDE

( İlâh. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ölçü. )


- BULUNÇ/VİCDAN[Ar.] ile/ve/<> BİLİNÇ

( CONSCIOUS vs./and/<< CONSCIOUSNESS )


- BULUNCU(VİCDANI), TATMİN ETMEK ile/ve/||/<> AKLI, İKNÂ ETMEK

( TO SATISFY THE CONSCIENCE/CONSCIOUS vs./and TO CONVINCE THE REASON )


- BULUNDUĞUN YER ile/ve/değil EŞİK


- BULUNDUĞUN YER ile/ve/değil/yerine YÖNÜNÜN NERESİ OLDUĞU


- BULUNDURMA ile BİRİKTİRME

( KEEPING vs. COLLECTING )


- BULUNTU ile/değil BULGU


- BULUŞ ile YAKALAMA

( Ondokuzuncu yüzyılın en büyük buluşu, buluşun yöntemlerinin bulunmasıydı. )

( INVENTION vs. CATCH )


- BULUŞARAK, ANLAŞMAK ile/ve/||/<> ANLAŞARAK, BULUŞMAK


- BULUŞMA "NOKTASI" ile "KESİŞME NOKTASI"


- BULUŞMA ile/ve/değil EŞİK


- BULUŞMA ile/ve UZLAŞMA

( TO COME TOGETHER vs./and AGREEMENT )


- BULUŞMADA ve YAŞAMDA:
GEÇ ile/değil/yerine/>< ZAMANINDA ile/değil/yerine/>< (")ERKEN(")

( Kabul edilemez olan/olabilen. İLE/DEĞİL Geç kalınmış olan/olabilen. İLE/DEĞİL/YERİNE Zamanında olan/olabilen. )

( Unacceptable. VS. Late. VS. On time. )

( AT MEETING and LIFE:
[not] LATE vs./but ON TIME vs./but (")EARLY(") )


- BULUŞMAK:
NESNE(SİN)DE ile NESİNDE/NEDENİNDE


- BULUŞMAK ile/ve ÖZDEŞLEŞMEK


- BULUŞMAK ile/ve UYUŞMAK

( TO MEET vs./and TO HARMONIZE )


- BULUT BİLİŞİM'DE(CLOUD COMPUTING):
IAAS ile/ve/+/<>/> PAAS ile/ve/+/<>/> SAAS

( Infrastructure as a service. İLE/VE/+/<>/> Platform as a service. İLE/VE/+/<>/> Software as a service. )


- BULUT ile ALTIGEN BULUT


- BULUT ile ÂMÂ

( ... İLE Altında ve üstünde hava bulun(may)an bulut. )


- BULUT ile GERD

( ... İLE Toz bulutu. )


- BULUT ile GÜRLEYEN BULUT

( ... ile RÂİDE[çoğ. REVÂİD] )


- BULUT ile KARABULUT

( ... İLE Sıkıntı, felaket. )


- BULUT ile MAMMATUS BULUTLARI

( ... İLE En nadir görülen bulut kümelerinden biri... )

( )


- BULUT ile MERCİMEK BULUTU


- BULUT ile NİSAN BULUTU/EBR-İ NÎSÂN[Fars.]

( Nisan bulutu. )


- BULUT ile RAF BULUTU

( CLOUD vs. SHELF CLOUD )


- BULUT ile SAÇAKBULUTU

( ... İLE İnce, tüy gibi, saçaklı görünüşü olan, buz parçalarından oluşmuş beyaz bulut. )

( ... cum SIRRUS )


- BULUT ile YAĞMUR/KAR GETİREN BULUT

( Bulutlar, atmosferde asılı kalan minik su damlacıkları ya da buz kristalleri yığınlarıdır. Bu damlacık ya da kristaller su buharının duman ya da tuz gibi daha da küçük parçacıklar etrafında yoğunlaşmasıyla oluşur.[Yoğunlaşma çekirdekleri olarak adlandırılırlar.] )

( CEHÂM: Yağmur vermeyen bulut. )

( SEHÂB, GAMÂM/E ile ... )

( EBR/EBİR/EBRÛ[< EBRÎ: Bulutumsu. | ÂB-RÛ: Su yüzü. | Kaş.] ile ... )

( CLOUD vs. NIMBUS )


- BULUTLU LEOPAR ile FORMOZA BULUTLU LEOPAR

( ile )

( ... İLE Tayvan'da görülmektedir. )

( ... vs. FORMOSAN CLOUDED LEOPARD )

( NEOFELIS NEBULOSA cum NEOFELIS NEBULOSA BRACHYURA )


- BULUTSULAR ile/ve/||/<> GALAKSİLER ile/ve/||/<> KARA DELİKLER


- BÛM[Ar.] ile BÛN[Ar.]

( ... İLE Kolay. | Dip, nihâyet. | Rahim. )


- BÛM/E[Ar., Fars.] ile BÛM[Ar.]

( Baykuş. İLE Yer, toprak, yurt. | Sürülmemiş tarla. | Tabiat, huy. )


- BUMERANG ile/ve BURGAÇ/EĞRİM/GİRDAP[Fars.]/ANAFOR[Yun.]

( ... İLE/VE Bir engelle karşılaşan su ya da hava akımının, dönerek ve çukurlaşarak yaptığı çevrinti, ters akıntıların oluşturduğu dönme, eğrim, çevri. )


- BUMERANG ile/ve FRİZBİ[İng. FRISBEE]

( BOOMERANG vs./and FRISBY )


- BUNA BAĞLI OLARAK ile DOLAYISIYLA


- BUNALIM/BUNGUN ile/ve SIKINTI/LI

( DEPRESSION vs./and DISTRESS/BOREDOM )


- BUNALIM/KRİZ ile/ve/||/<> YARALANMA/VURUK/TRAVMA


- BUNALIM ile/değil BUNALTI


- BUNALIM ile/ve DUYARSIZLIK


- BUNALIM ile/ve KIRILMA


- BUNALIM ile/ve YORUM


- BUNALMA ile BUNAMA/ATEH[Ar.]/DEMANS[Fr., İng. < DEMENTIA]

( ... ile ATEH [ATÛH: Bunak] )


- BUNALTI ile/ve DUYARLILIK


- BUNAMADA:
VASKÜLER ile/ve/||/<> LEWY CİSİMCİKLİ ile/ve/||/<> FRONTOTEMPORAL ile/ve/||/<> PARKINSON ile/ve/||/<> HUNTINGTON


- BÜNBEK/BENBEK ile KADIRGA BALIĞI

( Kadırga balığı denilen bir tür deniz canlısı. )


- BUNDA, ANLAŞIL(A)MAYACAK ...:
"... BİR ŞEY Mİ VAR?" / ... NE VAR?" ile/değil/yerine/>< ANLAŞIL(A)MAYAN BİR ŞEY VAR MI?

( İkisi de soru değil "soru" "kipinde"/"biçiminde", yukarıdan/dikey bir dille, yargı/yükleme sözleridir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Anlamaya çalışmak üzere ve anlayışla, yatay bir dille âdil/tarafsız/yüksüz/yargısız/nötr yaklaşım sözü/sorusu. )


- BUNDUK[Fars.] ile BUNDUKÎ[Fars.]

( Fındık. İLE Bir altın para. [Türkçe'de "Fındık altını" denilen Bundukî adı, Venedik şehrinin Arapça adı olan Bundukiyye'den gelmiştir.] )


- BUNLARIN DIŞINDA ile ARTI OLARAK


- BUNU DA İTİRAF ETMEK GEREK ile/değil BUNU DA İFADE ETMEK GEREK


- BUNU ile/ve ONU

( THIS vs. THAT )


- BUNUN/ONUN 'ANLAM'I YOK! ile/değil BUNUN/ONUN YARARI YOK!


- BUNUN/ŞUNUN/ONUN GİBİ ile/ve/||/<> BUNA/ŞUNA/ONA BENZER


- BÜR'/İLTİYÂM[Ar.]

( Yaranın iyileşip kapanması, onulma. )


- BÛR[Ar.] ile BÛR[Ar.]

( Dünya ve ahirete hayrı olmayan kişi. İLE Fıstıkî renk. | Doru, kızıla çalar at. | Sülün. )


- BURADAN GİDİLİYOR ile/değil/yerine BURADAN DA GİDİLİYOR


- BURÂK

( HZ. MUHAMMED'İN MÎRAÇ'TA BİNDİĞİ AT )

( ŞİMŞEK [IŞIK HIZINDA] )


- BURAK ile/ve DÜLDÜL

( BURAK: İnsanı, imana yaklaştıran amellere sevk eden. )


- BURÇ ile BURÇ

( Kale duvarlarından daha yüksek, yuvarlak, dört köşe ya da çok köşeli kale çıkıntısı. | Zodyak üzerinde yer alan 12 takımyıldıza verilen ortak ad. İLE Ökseotu. )


- BURÇAK ile HÜRLE

( ... İLE Bir cins burçak. )


- BURCU BURCU


- BÜRD[Ar.] ile BÜRD[Ar.]

( Bir çeşit çubuklu kumaş, aba. İLE Bilmece, bulmaca, muammâ. )


- BÜRDE[Ar.] ile -BÜRDE[Ar.]

( Arapların giydiği bir çeşit aba, hırka. İLE Adlara eklenerek "götürülmüş, götürmüş, götüren" anlamlarına birleşik sözcükler yapar.. )


- BÜREYDE

( SERİNLİK )


- BURGAÇ/EĞRİM/GİRDAP[Fars.] ile/ve/||/<> KISIR DÖNGÜ


- BURGATA[< İt.]

( Tel ve bitkisel halatların pus[2.54 cm.] olarak çevresini belirten birim. )


- BURGAZADA ile/ve KAŞIK ADASI / "PİDE"[< PİTA] ADASI

( ... İLE/VE Burgazada'nın önünde bulunan küçük ada. )

( Tarihi kaynaklara göre bilinen ilk tarihsel olay, Büyük İskender'in komutanı Antigonos'un oğlu Dimitrios Polyerkides'in M.Ö. 298 yılında, babası adına Panarmos adasında bir kale inşa ettirmesi ve adaya Antigoneia adını vermesidir. İLE/VE ... )

( Bizans döneminde üç manastır yaptırılmıştır. )

( )

( )


- BÜRGU[Fars.]

( Boru denilen bir çalgı. )


- BURGULU KAZIK ile ÇAKMA KAZIK ile FORE KAZIK ile KUM KAZIK ile MİNİ KAZIK ile SÜRTÜNME/ADERANS KAZIĞI

( Ucundaki burgu aracılığıyla burularak yere sokulan kazık. İLE Bir şahmerdan ile başına vurularak yere çakılan, ucu çelik çarıklı kazık. İLE Zemine çakılan bir kılıf borusunun içindeki toprağı boşaltıp çelik donatı indirdikten sonra yerinde beton dökülerek yapılan kazık.[Beton döküldükçe, kılıf, yukarıya çekilir.] İLE Çok çürük zeminlerde, delinen zemine kum doldurarak yapılan bir çeşit kazık. İLE Geçici toprak işleri için kullanılan, çapı 25 cm. kadar olan ve yanyana çakılarak ya da açılan deliklere beton dökülerek uygulanan kısa boylu kazıklara verilen ad. İLE Sağlam zemine ulaşılması olanaksız durumlarda, beton dökülerek yapılan ve yanlarak sürtünerek duran kazık. )


- BURHAN-I LİMMÎ ile/ve BURHAN-I İNNÎ

( Fizik. İLE/VE Matematik. )

( Niçin? İLE/VE Nasıl? )

( Tabii. İLE/VE Tâlimî. )

( Zihinde. İLE/VE Hem zihinde, hem dışarıda. )

( Aposteriori. İLE/VE Apriori. )


- BURHAN[Ar.] ile BUHRAN[Ar.]


- BURHÂN[Ar.] ile DELÂLET[Ar.]


- BURHAN ile/ve IYÂN

( ... İLE/VE Doğrudan deneyim/gözlem. [İşrâkilik'te!] )


- BURHAN ile/ve IYÂR

( ... İLE/VE Saadete doğru gitme. [> AYÂR: Altının, gümüşün ve öteki değerli madenlerin karışma derecesi.] )


- BURKULMA ile/değil BURULMA


- BURMA ile BURMA ile BURMA

( Burmak. | Burularak yapılmış altın bilezik. Burulmuş, burularak yapılmış, kıvrılmış. | Yaşken burularak kurutulan ot. | Kuru incir. | Sarığıburma. İLE Musluk. | Kapı tokmağı/kolu. İLE Myanmar/Birmanya. [ülke] )


- BURNU BÜYÜK/LÜK ile/değil/yerine SEÇKİN/LİK


- BURNUN AKMASI ile/ve/değil/yerine SÜMKÜRMEK

( MÜTEMAHHIT: Sümküren, temahhut eden. )


- BÜROKRASİ ile "DERİN DEVLET"


- BÜROKRASİ ile/ve/ne yazık ki/<>/>< YOLSUZLUK


- BURTLAK

( Taşlık, çalılık yer. )


- BURTLAK/MOZAK/MERDEK ile ÇORPA

( Domuz yavrusu. İLE Dağ domuzu yavrusu. )

( PIGLET vs./and ... )


- BURÛDET

( KALPTEKİ SOĞUKLUK )


- BÜRÛK[Ar.] ile BÜRÛK[Ar. < BERK]

( Un helvası. İLE Şimşekler. )


- BURUN YANGISI ile DİŞETİ YANGISI/PİYORE[Fr.]

( NEZLE | ZÜKÂM[Ar.] | ZÜKÂM-I MÜZMİN )


- BURUN/ZİRVE ile KEREMPE

( ... İLE Denize doğru uzanan taşlık burun. | Dağın en yüksek yeri. )


- BURUN ile BURNAZ

( ... İLE İri ve uzun burunlu. )


- BURUN ile/ve/değil GAGA

( HATM[insanda ve hayvanda] ile/ve/değil HATM[: Kuş gagası.] )

( MOUTH vs./and BEAK )


- BURUN ile KIL BURUN

( ... İLE Deniz içine uzanmış ince kara parçası. )


- BURUN ile ÖN


- BURUNDİ

( Küçük Baldırlı İnsan Ülkesi )


- BURUNDİ'DE:
FRANSIZCA ile/ve/değil/yerine KURUNDİ

( UMUGOFE: Kadın. | IZUBU: Gündüz. | UKWEZI: Gece )


- BÜRÜNME ile/ve/değil/yerine ÖRTÜNME


- BÜRÜNME ile/ve/||/<> SARINMA


- BÛS/E[Fars.] ile -BÛS[Fars.]

( Öpme, öpücük, öpüş. İLE Öpen. [DÂMEN-BÛS: Etek öpen.] )


- BÜSBÜTÜN ile/değil/yerine TÜMÜYLE/TAMAMEN


- BÛSE ile ÖPÜCÜK


- BÛSELİK

( En eski makamlardandır. Minör karşılığıdır. Bûselik beşlisi ve hicaz dörtlüsünden oluşur. Dizisi çıkıcı olup hüseynîde son bulur. İnici şekli şehnâz ve bûselik adıyla anılır. Nihâvend, sultân-ı yegâh, ruh ve nüvâz gibi makamlar bundan çıkmıştır. Orta derecede kullanılmış makamlardandır. )


- BUSHİDO[Jap.]

( Samurai'nin ahlâk yasası. Japon şövalyelik mesleği. )


- BÜSLE[Ar.] ile HULVÂN[Ar.] ile RİŞVET[Ar.]


- BÜST[Fr.] ile TORS

( Yontu sanatında başı, göğsü, kimi zaman da omuzları içine alan yontu türü. İLE Gövde heykeli. )


- BÜST ile HERME


- BÜSÛL[Ar. < BESR] ile BÜSÛL/BÜSÛR[Fars.]

( Gövdede çıkan sivilce, ufak çıban. İLE Lânet, beddua, ilenme, ilenç. )


- BÜTÇE YÖNETİMİNDE:
NAKİT ile/ve/<> TAHAKKUK


- BÜTÇE/M SIKINTILI ile/değil BÜTÇE/M SINIRLI


- BÜTÇE ile/ve BÜTÇELENDİRME

( BOUGETTE[Fr.]: Küçük çanta. [İngiltere'de Maliye Bakanı'nın yıllık hesaplarını meclise küçük bir çanta içinde getirmesinden dolayı.] )


- BÜTÜN CANLI ORGANİZMALAR ile/ve/değil/||/<>/> TÜM VAR OLANLAR


- BÜTÜN HEPSİ ile/yerine/değil HEPSİ/TÜMÜ/TAMAMI


- BÜTÜN:
PARÇALARIN BİRARADALIĞI ile/ve/||/<> BAŞLANGICI, ORTASI VE SONU OLAN


- BÜTÜN/LÜK ile/ve/||/<> DİZGESEL/LİK


- BÜTÜN/LÜK ile/ve KENDİ/LİK

( ENTIRE/INTEGRITY vs./and THE SELF/NESS )


- BÜTÜN/LÜK ile KENDİNİ TEKRARLAYAN


- BÜTÜN ile/ve BAĞLANTILI

( COMPLETE vs./and CONNECTED/RELATED )


- BÜTÜN ile/ve/<> BÜTÜNSEL

( ... cum MILVUS MIGRANS )


- BÜTÜN ile/ve DÜZEN/SİSTEM


- BÜTÜN ile/ve/||/<> GÖRÜNMEYEN


- BÜTÜN ile/ve/değil/<> PARÇA

( Bir kavramın, bireylerinin toplamı, bütünü vermez. )

( Bütün, parçaların toplamından daha fazla birşeydir. )

( ZIRNIK[Fars. < ZIRNÎH]: Sıçanotu, arsenik madeni ile kükürt karışığı bir madde. | Herhangi bir şeyin en küçük, önemsiz ve işe yaramaz parçası. )

( PIECE vs./and ENTIRE/WHOLE )

( ... ile/ve/değil/<> BERH: Parça, az şey, hisse, nasip. | Su birikintisi. | Şimşek. | Yaş odunun yanarken çıkardığı yaşlık. | Balık. )

( HOLON ile MEROS )


- BÜTÜN ile/değil TOPLAM


- BÜTÜN ile/değil/yerine TÜM

( Parçası bulunur. İLE/DEĞİL/YERİNE Parçası bulunmaz. )

( Nitelikse. İLE/DEĞİL/YERİNE Nicelikse. )

( Tekse. İLE/DEĞİL/YERİNE Çoksa. )

( Bütün, ("Parçaların biraradalığı", "Bütünlük", "Entegrasyon/Integration/Integrity") anlamını taşıyan bir sözcüktür. Tüm ise, (ingilizce "Whole/All") ile karşılık bulur. Parça parça olsa da, çeşitli oranlarda eksiklikler de olsa istisnasız ve ayırımsız, tamamıyla/tümüyle kapsamadır.

Bütün elmalar, bütün insanlar, bütün arabalar, bütün kitaplar, olmaz! Parçalarının ayrı ayrı kullanılma durumu olmayanlar için gereksiz/yersiz/fazladan bir sözcüktür "bütün".

Bir saksıdaki çiçeğin tüm yaprakları söz konusuysa, "bütün yapraklar" denildiğinde, --her sözcüğün, kendi anlamını taşıdığı bilgisiyle--, ucu sararmış/kırılmış, bir parçası kopmuş yapraklar devredışı bırakılmış olur, ki biz tamamını, hepsini demek istiyoruzdur.

"Bütün parçalar" diyemeyeceğimiz ve
"Bütünden Gelim/Bütüne Varım" olamayacağı gibi! )


- BÜTÜNCÜL ile/ve/||/<> BÜTÜNLEŞİK


- BÜTÜNCÜL ile/ve/||/<> ORGANİK


- BÜTÜNCÜL ile TÜMEL

( INTEGRAL vs. UNIVERSAL )


- BÜTÜNLE(N)MEK ile/ve TAMAMLA(N)MAK

( TO (GET) COMPLETION vs./and TO (BECOME) COMPLETE )


- BÜTÜNLENME ile/ve/||/<> TAMAMLANMA


- BÜTÜNLENME ile/ve/||/<> TAMLANMA

( )


- BÜTÜNLEŞME ile BÜTÜNLENME

( INTEGRATION vs. TO GET COMPLETION )


- BÜTÜNLEŞME ile/ve FARKLILAŞMA

( INTEGRATION vs./and TO BECOME DIFFERENT )


- BÜTÜNLEŞMEK ile BOYUN EĞMEK


- BÜTÜNLEYİCİ ile TAMAMLAYICI

( INTEGRANT vs. COMPLEMENTARY )


- BÜTÜNLÜK ile/ve/||/<> BİREŞİM/TEVHİD


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> BÜTÜNCÜLLÜK


- BÜTÜNLÜK ile/ve/değil DİREYSEL/ORGANİK BÜTÜNLÜK

( Parçaların biraradalığı/birliği. İLE/VE/DEĞİL Uyum. )


- BÜTÜNLÜK ile/ve DOKUNULMAZLIK

( INTEGRITY vs./and IMMUNITY )


- BÜTÜNLÜK ile ESRİME

( ... İLE Esrime, duyulur olanlardan, bir başka deyişle tikel şeylerden başlayıp derece derece iç algıya ve iç algıdan da geçip bir an için bile olsa yokluğa dalmak, aslına kavuşmak demektir. )


- BÜTÜNLÜK ile/ve/değil/||/<>/< GÜZELLİK


- BÜTÜNLÜK ile/ve/||/<> HAKİKAT


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> İÇİÇELİK


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> SÜREKLİLİK


- BÜTÜNLÜK ile/değil TÜMEL


- BÜTÜNLÜK ile YOĞUNLAŞMA/KONSANTRASYON

( INTEGRITY vs. CONCENTRATION )


- BÜTÜNSEL ile BÜTÜNLÜKLÜ


- BÜTÜNSELLEŞTİRME ile İNDİRGEME

( TO COMPLETE/COMPLETION vs. TO REDUCE )


- BÜTÜNSELLİK ile KUŞATICILIK

( INTEGRITY vs. SURROUNDING )


- BÜTÜNSELLİK ile/ve/<> SEVGİ

( INTEGRITY vs./and/<> LOVE )


- BUVALDUR/EFLATUN[Ar. < Yun.] ile KIZILŞAP

( Açık mor renk. | Bu renkte olan. İLE Açık mor/eflatun renk. | Bu renkte olan. )


- BÜVELEK/EĞRİLCE ile CIZSİNEĞİ

( ... İLE Bir tür büvelek. )

( ... ile ZÜBÂB-I BAKARÎ )


- BÜVET/BÜĞET ile BÜVET[< Fr.]

( Su birikintisi, gölcük. İLE Yiyecek ve içecek şeyler satılan küçük büfe. )


- BUYRUK/EMİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DİLEK/TEMENNİ


- BUYRUK/EMİR ile/ve/değil SINAV


- BÜYÜCÜLER ile/ve/<> ARA VAROLAN/LAR

( Evrenin, "büyücülerden" ve "ara varolanlardan" temizlenmesini, kelâm sağlamıştır. )


- BÜYÛD[Ar.] ile BÜYÛT[Ar. < BEYT]

( Yok olma. İLE Mesken, hane, ev, oda, oba. )


- BÜYÜĞÜN İÇİNDEKİ KÜÇÜK ile/ve/değil/yerine KÜÇÜĞÜN İÇİNDEKİ BÜYÜK


- BÜYÜK ...:
ÇATIŞMALAR ile KARŞITLIKLAR ile GERİLİMLER

( BÜYÜK ÇATIŞMALAR/KARŞITLIKLAR/GERİLİMLER - AKIL - DİNİ "İNANÇ/İMAN" )


- BÜYÜK ... ile DELİ ...


- BÜYÜK >< KÜÇÜK ile/ve/<> UZAK >< YAKIN


- BÜYÜK ARMUTLU ile/ve KÜÇÜK ARMUTLU


- BÜYÜK AVARYA ile/ve KÜÇÜK AVARYA

( AVARYA: Gemiye ya da yüke sonradan gelen maddi hasar ile umulmayan masraflar. )

( Tüm malların ortaklaşa kurtuluşunu sağlamak amacıyla yapılan akla uygun fakat olağanüstü giderler. İLE/VE Yolculuğun gereği olarak ortaya çıkabilen hasar ve giderlerdir. [Sahibine aittir.] )

( Gemiyi batmaktan korumak için bazı yüklerin denize atılması. İLE/VE Geminin karaya oturması ya da gemideki yükün dalgalar tarafından alınması. )


- BÜYÜK AYI ile/ve/<> KÜÇÜK AYI


- BÜYÜK BEBEK ile/ve KÜÇÜK BEBEK


- BÜYÜK ÇÖKÜŞ/LER ile/ve/<> !SAVAŞ


- BÜYÜK DEVLET BAŞKANLARI ile/<> BÜYÜK BİLGİNLER

( Bilginlerle düşüp kalkanlar. İLE/<> Devlet başkanlarıyla düşüp kalkmayanlar. )


- BÜYÜK DEVLET ile/ve/değil/yerine KÜÇÜK DEVLET


- BÜYÜK DÖNGÜLER ile/ve/+/||/<> KÜÇÜK/İÇ/ALT DÖNGÜLER


- BÜYÜK DUDAKLAR ile/ve/<> KÜÇÜK DUDAKLAR

( VESTİBÜL: Küçük dudaklar tarafından sarılan boşluk. )

( LABIA MAJOR ile/ve LABIA MINOR )


- BÜYÜK DÜŞÜNÜRLER ile EN BÜYÜK DÜŞÜNÜRLER

( [yanlışlarını] Bilirler. İLE Bilirler fakat "kabul etmezler". )


- BÜYÜK EL ÖRTÜLERİ ile/ve/<> ORTA EL ÖRTÜLERİ


- BÜYÜK ESMA SULTAN YALISI ile/ve KÜÇÜK ESMA SULTAN YALISI


- BÜYÜK GÖZELER/HÜCRELER ile/ve/<> KÜÇÜK GÖZELER/HÜCRELER

( MAGNO ile/ve/<> PARVOSEÜLER )

( )


- BÜYÜK HATA:
BİR ŞEYE/KİŞİYE, GEREĞİNDEN FAZLA DEĞER VERMEK ile/ve/değil/<> KENDİNE, HAK ETTİĞİNDEN DAHA AZ DEĞER VERMEK


- BÜYÜK KANYON ile COPPER KANYONU

( Amerika'da. İLE Meksika'da. )

( ... İLE Büyük Kanyon'dan, 4 kat daha büyüktür. )


- BÜYÜK KAPI/LAR ile/ve KÜÇÜK KAPI/LAR

( ... İLE/VE Osmanlı'da "Koltuk Kapısı" alarak adlandırılırdı. )


- BÜYÜK KARAMAN ile/ve KÜÇÜK KARAMAN

( Fatih )


- BÜYÜK KONUŞMA ile/ve/değil/||/<> İDDİA


- BÜYÜK LOGOS ile/ve KÜÇÜK LOGOS

( Klâsik kozmolojide evrene içkin(müdebbir) akıl. İLE/VE Büyük logostan pay alan kişinin nutkiyeti. )


- BÜYÜK OKYANUS [KUZEY]:
DOĞU ÇİN DENİZİ ile/ve/||/<> KORE BOĞAZI ile/ve/||/<> SARI DENİZ ile/ve/||/<> KORE KÖRFEZİ ile/ve/||/<> JAPON DENİZİ ile/ve/||/<> LA PEROUSE BOĞAZI ile/ve/||/<> TERPENİYA BOĞAZI ile/ve/||/<> OHOTSK DENİZİ ile/ve/||/<> TTATAR BOĞAZI ile/ve/||/<> UDSKAYA KOYU ile/ve/||/<> ŞELİHOV KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PENJUNA KOYU ile/ve/||/<> KURİLSKİYE BOĞAZI ile/ve/||/<> BERING DENİZİ ile/ve/||/<> BERING BOĞAZI ile/ve/||/<> ANADIR KÖRFEZİ ile/ve/||/<> NORTON KOYU ile/ve/||/<> KOTZEBUE KOYU


- BÜYÜK OKYANUSTA:
[AVUSTRALYA'DA]
TAZMANYA DENİZİ ile/ve/||/<> BASS BOĞAZI ile/ve/||/<> HALIFAX KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PRENSEN CHARLOTTE KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PAPUA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CARPENTERIA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> MERCAN DENİZİ ile/ve/||/<> BISMARCK DENİZİ ile/ve/||/<> ARAFURA DENİZİ ile/ve/||/<> FLAMINGO KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BANDA DENİZİ ile/ve/||/<> MOLUK BOĞAZI ile/ve/||/<> MAKASSAR BOĞAZI ile/ve/||/<> TİMOR DENİZİ ile/ve/||/<> JOSEPH BONAPART KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CLARENCE BOĞAZI ile/ve/||/<> FLORES DENİZİ ile/ve/||/<> JAVA DENİZİ ile/ve/||/<> SELEBES DENİZİ ile/ve/||/<> SULU DENİZİ ile/ve/||/<> BALABAC BOĞAZI ile/ve/||/<> GÜNEY ÇİN DENİZİ ile/ve/||/<> TAYLAND KÖRFESİ ile/ve/||/<> VİETNAM KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FİLİPİNLER DENİZİ ile/ve/||/<> LUZON BOĞAZI
ile/ve/||/<>
[G. AMERİKA'DA]
PENAS KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CORCAVADO KÖRFEZİ ile/ve/||/<> GUAYAQUIL KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PANAMA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PANAMA KANALI ile/ve/||/<> TETUANTEPEC KOYU
ile/ve/||/<>
[K. AMERİKA'DA]
KALİFORNİYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KRALİÇE CHARLOTTE BOĞAZI ile/ve/||/<> HECATE BOĞAZI ile/ve/||/<> COOK KOYU ile/ve/||/<> SHELIKOF BOĞAZI ile/ve/||/<> BRISTOL KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KUSKOKWIM KOYU ile/ve/||/<> NORTON KOYU ile/ve/||/<> BERING BOĞAZI


- BÜYÜK SELÇUKLU YÖNETİMİ'NDE

( * VEZİR(SAHİB) / BAŞBAKAN
(ULEM KÖKENLİ, BÜROKRAT GİBİ VE GENELLİKLE İRAN'LI, BÜTÇENİN %10'UNU ALIRDI)

* DİVÂN-I A'LÂ / BAKANLAR KURULU

* DİVÂN-I İSTÎFÂ / MÂLİYE BAKANLIĞI
MÜSTEVFÎ / MÂLİYE BAKANI

* DİVÂN-I İŞRÂF - SAYIŞTAY
MÜŞRİF

* DİVÂN-I ÂRZ - SAVUNMA BAKANLIĞI
ÂRIZ - SAVUNMA BAKANI

DİVÂN-I İNŞÂ VE TUĞRA / DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
MÜNŞÎ/TUĞRÂÎ - KÂTİPLER/DEBÎR

İNŞÂ: YAZIŞMA/DİPLOMASİ
----------
ATABEG - LALA/LIK (DAR ANLAMDA) (DİVAN'A KATILIRDI)
NÂİBU'S-SALTANA / SULTAN VEKİLİ
( TÜRKİYE SELÇUKLULARI'NDA )


- BÜYÜK ŞEYLER ile/ve/değil/yerine KÜÇÜK ŞEYLER

( Yok olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Sürekli[bâki] kalır. )


- BÜYÜK SİYAH NOKTA

( HALK )


- BÜYÜK SÖZ ile/ve/||/<> BEYLİK SÖZ


- BÜYÜK TERİM ile/ve ORTA TERİM ile/ve KÜÇÜK TERİM

( Özne. İLE/VE Neden. İLE/VE Sonuç. )

( Kıyasın varlıkbilimi ve fiziği. )


- BÜYÜK TURKİA ile/ve TURKİA

( Türk adının tarih sahnesine çıkışı VI. yüzyılda Gök-Türk Devleti'nin kuruluşuna bağlıdır. )

( XIII. yüzyılda, Avrupalı gezginlerin, Kıpçak da içinde olmak üzere, Tuna boylarından Altay Dağları'na kadar uzanan tüm bölgelere verdikleri ad. İLE/VE XIII. yüzyılda, Avrupalı gezginlerin, Selçuklu Anadolusu'na verdikleri ad.
XI. yüzyılda büyük Türk ve Selçuklu göçleri ile Türk illerinin sınırları çok genişlemiştir. Bu nedenle XIII. yüzyılda, Türkistan ya da Türk-ili(Arz üt-Türk), Çin ve Hindistan sınırlarından Rum ve Rus ülkelerine kadar yayılmış ve dünyanın dörtte biri olarak kaydedilmiştir. )


- BÜYÜK YANLIŞLARIN/HATALARIN/SUÇLARIN:
"NEDENİ" ile/ve/<>/> BEDELİ


- BÜYÜK YAZAÇ(İMLEÇ/HARF) ile KÜÇÜK YAZAÇ


- BÜYÜK/KÜÇÜK ile/ve/||/<> ARD ARDALIK ile/ve/||/<> YAN YANALIK


- BÜYÜK/KÜÇÜK ile ETKİSİ

( Küçük büyür, büyük ölür. )

( ARTAL[Ar.]: Benzerlerinden çok daha iri olan. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Parçalar arasındadır. İLE/VE/DEĞİL Küçüğü olmayan büyük(lük)tür. )

( Büyük, küçülebilendir. )

( Büyüğün büyüklüğü, küçüğünü düşünmesindedir, sevmesindedir. )

( Ne kadar seviyor ve düşünüyorsa o kadar büyüktür. )

( Kişi maneviyatta büyümezse, isterse 500 yıl yaşasın, yine çocuktur. )

( Yaşayanın değil, düşünenin ve anlayanın yaşı büyüktür. )

( Her büyük şey, büyük bir anlamla yaşar. )

( Büyük, küçüğü sevmeye memurdur. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Parçalar arasındadır. DEĞİL Küçüğü olmayan büyük(lük)tür. )

( Büyük, küçülebilendir. )

( Büyüğün büyüklüğü, küçüğünü düşünmesindedir, sevmesindedir. )

( Ne kadar seviyor ve düşünüyorsa o kadar büyüktür. )

( Kişi, maneviyatta büyümezse, isterse 500 yıl yaşasın, yine çocuktur. )

( Yaşayanın değil, düşünenin ve anlayanın yaşı büyüktür. )

( Büyük, küçüğü sevmeye memurdur. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YÜCE/LİK


- BÜYÜK ile BATTAL

( ... İLE İşe yaramaz, kullanılmaz. | Alışılmış olandan büyük. )


- BÜYÜK ile/ve CİDDİ


- BÜYÜK ile GENİŞ


- BÜYÜK ile GÜÇLÜ


- BÜYÜK ile/ve/değil/yerine/||/<> OYLUMLU/HACİMLİ


- BÜYÜK ile/ve/değil TÜMEL


- BÜYÜKAYI ile/ve/<> ALTIKARDEŞ

( ... İLE/VE/<> Kuzey kutup yönünde, Büyükayı'nın karşısında bulunan takımyıldız. )


- BÜYÜKAYI ile KÜÇÜKAYI

( DÜBBÜEKBER ile DÜBBÜASGAR )

( BIG/GREAT DIPPER vs. LITTLE DIPPER )


- BÜYÜKAYI ile/ve/<> YEDİGİR

( ... İLE/VE/<> Büyükayı'yı oluşturan yedi yıldız. )


- BÜYÜKELÇİ(SEFİR[Ar.]/SEFÂRET)/LİK ile/ve/||/<> KONSOLOS[Yun.]/LUK / ŞEHBENDER[Fars.]

( VİSKONSÜL: Konsolos yardımcısı. )

( Ülkesinin, öteki ülkelerin başkentinde sadece bir tane olan, temsil etmekte olduğu ülkenin en büyük yetkisine sahip diplomatik kurumudur.[Çoğunlukla ve olağan koşullarda vize ve pasaport işlemleri yapılmaz.] İLE/VE/||/<> Ülkesinin, öteki ülkelerdeki ticari çıkarlarını korumakla sorumlu, diplomatik olmayan resmi kurumlardır.[Diplomatik özelliği bulunmayan resmi görevlerin yapıldığı, resmi kurumdur. Genellikle, pasaport, evlilik, doğum ve ölüm gibi işlemler yapılmaktadır.][Konsolosluk arşivleri ile binalarının dokunulmaz hakları vardır.] )

( Kendi ülkesini başka ülkede temsil eden en üst düzeydeki devlet görevlisidir, diplomattır.[Görevli oldukları ülkelerde, vatandaşı oldukları ülkenin devlet başkanının temsilcisidir. Ülkesiyle görevli oldukları ülkeler arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri ilişkileri geliştirmeyi hedefler.] İLE/VE/||/<> Konsolosluk yöneticisinin unvanı, ülkelere göre farklılık gösterir.[Bulundukları kentin yetkili yöneticisiyle ilişki durumundadır. Konsolosluktaki görevlilerin diplomatik temsil hakkı yoktur.] )

( AMBASSADOR vs./and CONSUL )


- BÜYÜKELÇİ ile ORTA ELÇİ

( ... İLE Büyükelçiden önceki elçilik aşaması ve bu aşamada olan kişi. )


- BÜYÜKLER FİZİĞİ ile/ve/||/<> KÜÇÜKLER FİZİĞİ

( [BOZULMA(DISTURBANCE)] İhmal edilebiliyorsa. İLE/VE/||/<> İhmal edilemiyorsa. )


- BÜYÜKŞEHİR ile/ve/<> ÖTEKİ ŞEHİRLER


- BÜYÜLE(N)MEK ile/ve/değil HAYRAN (KALMAK/BIRAKMAK)


- BÜYÜLTEÇ/AGRANDİSÖR[< Fr.] ile BÜYÜTEÇ/PERTAVSIZ[Fars.]

( Fotoğraf ve resim büyültmeye, büyültüp basmaya yarayan alet. İLE Odak boyutu birkaç santimetre olan, yaklaştırıcı mercek. )


- BÜYÜLTME

( AUGMENTATIVE )


- BÜYÜLTMEK ile/ve/=/> KÜÇÜLTMEK

( TO ENLARGE vs./and/=/> TO LOWER )


- BÜYÜME" ile/ve/değil/yerine HAREKET


- BÜYÜME ile/ve/değil ÇOĞALMA

( [but] TO GROW vs./and/but INCREASE )


- BÜYÜME ile ÇOĞALMA


- BÜYÜME ile/ve/<> GELİŞME

( TO GROW vs./and/<> TO DEVELOP )


- BÜYÜME ile/ve/değil/||/<> GENLEŞME


- BÜYÜMEK ile/ve/||/<>/>/< "ÇOCUKLAŞABİLMEK"

( Zamanın etkisi. İLE/VE/||/<>/>/< Kişinin becerisi. )

( İçindeki çocuğa sarıl! Sana, insanı anlatır... )

( )


- BÜYÜMEK ile SEMİRMEK (MEYVE VERME)

( TO GROW vs. TO GIVE FRUIT )


- BUYURGANLIK ile/değil TOPLUMSALLIK


- BUYURUM

( IMPERATIVE )


- BÜYÜTMEK ile BÜYÜLTMEK


- BÜYÜTMEK ile/ve/değil/||/<>/< YETİŞTİRMEK

( Gövdeyi. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Zihni. )

( Bitkiyi/hayvanı/beşeri(kişiyi). İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< İnsanı/kişiliği. )


- BÜZ(ÜL)ME ile/ve/||/<> BURK(UL)MA


- BUZ ile/<> "SİYAH BUZ"

( Genellikle, kara fırtınası biter bitmez, yollar, asfaltın çıplak yüzüne kadar temizlenir. Bu temizlikten sonra, yollar, ıslakmış gibi görünür ama gerçekte, yol, "siyah buz" olarak adlandırılan ince bir buz tabakası ile kaplanmıştır. Siyah buz, her zaman görülemeyen, şeffaf ama çok kaygan bir buz tabakasıdır. )


- BUZ ile BUZ NOKTASI ile BUZ TON

( Yoğunluğu 0,92 g/mL., e.n. 0 °C olan, renksiz, donmuş ya da katı su. İLE Kelvin sıcaklık ölçeğinde, buzun e.n. 273,15 °K. | Su ve buzun standart atmosfer basıncında, dengede olduğu sıcaklık. İLE Bir ton 0 °C'deki buzun 0 °C'deki suya erimesi için gerekli ısı biriminin kuramsal sayısı. )


- BUZ ile/ve/||/<> KÖREŞE

( ... İLE/VE/||/<> Yerdeki karın yüzünde buz tutmuş olan tabaka. )


- BUZ ile/ve SU

( Üzerine damga yapılmaz! İLE/VE Üzerine yazı yazılmaz! )


- BUZ ile/ve/<> SU ile/ve/<> BUHAR

( Sıfırın altında. İLE/VE/<> Sıfırın üstünde. İLE/VE/<> 100 °C'nin üstünde. )


- BUZAĞI ile/<>/> DANA ile/<>/> TOSUN ile/<>/> BOĞA/KELE

( Yeni doğmuş, ana sütüyle beslenen sığır yavrusu. İLE/<>/> İneğin, sütten kesildikten sonra 15 aylığa kadar olan yavrusu. İLE/<>/> Danalıktan yeni çıkmış 15 - 24 ay arasındaki genç boğa. | [mecaz] Sağlıklı, tıknaz delikanlı. İLE/<>/> 2 yaş ve üzeri erkek boğa/sığır. )

( VEAL vs./<>/> CALF vs./<>/> ... vs./<>/> BULL )


- BUZDAĞI ile/ve/||/<>/> EKİNSEL/KÜLTÜREL BUZDAĞI

( Easy to see: Gör(ül)mesi kolay ve olanaklılar...
Dil, Giysi, Yiyecek-İçecek, Yazın(Edebiyat), Güzel Sanatlar, Toplumsal davranışlar, tatiller ve şölenler...

Not easy to see: Gör(ül)mesi kolay olmayanlar...
İnanç ve zanlar, Aile rolleri, Otorite ilişkisi, Öz kavramı, Çekirdek değerler, Tavırlar, Yanlılıklar/taraflılıklar, Gövde dili, Güzellik düşünceleri, Yorumlar, Açık /Temiz olma/kalma, Okula yönelik tutum, Aile değerleri, Eşeysel roller, Yönetme/yürütme kuralları, Sağlık ve Tıbba yaklaşım, Mizah, Gurur, Adâlet düşüncesi ve duygusu, alçakgönüllülük, Çevre bilinci, Yarışabilme, İş ahlâkı, Çocuklaşabilme çabaları, Kabuller, Düşünce örüntüleri, Jestler, Kişisel alan, Estetik... )

( ... ile/ve/||/<>/> )


- BUZDAĞI ile MAVİ BUZDAĞI

( image )


- BUZDAĞININ:
GÖRÜNEN BÖLÜMÜ ile/ve GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ

( Gördüğümüz, olan değildir. )

( Görünüşler, aldatıcıdır. )

( Adı değiştirebiliriz fakat gerçek yine kalır. )

( Appearances are deceptive. )

( What you see is not what is.
You may change the name, but the fact remains. )

( VISIBLE PART OF ICEBERG vs./and INVISIBLE PART OF ICEBERG )


- BUZDOLABINDA SAKLANMASI GEREKEN SEBZELER ile/değil/yerine BUZDOLABINDA SAKLANMAMASI GEREKENLER

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Kabak, soğan, patates, sarımsak. )


- BUZDOLABINDAKİ KÖTÜ KOKULARI ALMADA:
KARBONAT ile/ve KÖMÜR


- BÜZGEN ile/ve/<> BÜZÜK

( Kasılarak, gövdedeki herhangi bir deliği açan ya da kapayan, çember biçimindeki kasların genel adı. İLE/VE/<> Toplanarak büzülmüş. | Kalınbağırsağın sona erdiği yer, anüs. | [argo] Yüreklilik, cesâret. )


- BÜZGÜ ile BALGÜMECİ

( ... İLE Bal peteğini andıran bir dikiş büzgüsü türü. )


- BUZLA ile BUZULKAR

( Deniz suyunun donmasıyla kutup bölgelerinde oluşan buz alanı. Bankiz, aysfild. İLE Bir buzulun oluşmasında temel olan katılaşmış kar kümesi. )


- BUZUL DAĞLARI ile/değil SAYDAM BUZUL DAĞLARI

( ... İLE/DEĞİL En tehlikeli olan buzul dağları. [Eğer buzul içindeki su erir ve çatlaklar da tekrar donarsa saydam buzul oluyor.] [Titanik, saydam buzul dağlarından birine çarparak batmıştır.] )


- BUZULMASASI ile BUZYALAĞI

( Çevresindeki buzlar erirken, altına rastlayan bölümü erimekten koruyan ve böylece buzdan bir ayak üzerinde kalan kütle. İLE Yüksek dağlarda kalıcı kar ve buzulun birlikte oluşturduğu, arkası ve yanları dik, önü açık, çember biçimli çukurluk. )


- C BANDI ile C BANTLAMA/KONSTİTUTİF HETEROKROMATİN

( Genellikle meteoroloji radarlarında kullanılan 3,75 ila 7,5 GHz dalga boyu arasındaki elektromanyetik tayftaki frekans aralığı. İLE Kromozomların genellikle sentromerik bölgeler ile heterokromatin yapı içeren öteki bölgelerin boyanmasında görevli, türlerin kromozomal olarak tanılanmasında, türler arasındaki genomik yakınlık derecelerinin belirlenmesinde, polimorfizm ve çeşitli kromozom mutasyonları çalışmaları ile karyotip çözümlemesinde en çok kullanılan boyama tekniği. )

( C-BAND vs. C BANDING/CENTROMERIC BANDING )

( BANDE C avec COLORATION DES BANDES C/MARQUAGE DES BANDES C )

( C-BAND mit C BANDERUNG )


- C-AĞIRLIKLI ...:
SES/GÜRÜLTÜ DÜZEYİ ile SES MARUZİYET DÜZEYİ

( Özellikle motor gürültüsü, makine gürültüsü, patlama sesi gibi gürültülerin ölçümünde kullanılan, 30-10.000 Hz arasını tekdüze ağırlıklandırmanın yapıldığı, desibel ölçeğinde ifade edildiğinde dBC etiketinin kullanıldığı gürültü düzeyi. İLE Deneğin maruz kaldığı gürültünün nicel ölçümlerinde C-ağırlıklandırma eğrisinin kullanılması. )

( C-WEIGHTED LEVEL/SOUND LEVEL vs. C-WEIGHTED SOUND EXPOSURE LEVEL (LCE) )

( NIVEAU DE PRESSION AOUSTIQUE PONDÉRÉE EN dB (C) | NIVEAU AOUSTIQUE PONDÉRÉE C avec EXPOSITION SONORE (LCE) )

( C-BEWERTETER SCHALLPEGEL mit C-BEWERTETER ABGESTRAHLTER SCHALLPEGEL )


- C# ile JAVA


- c2:
a2 + b2 = ... ile/ve/||/<> E = m . ...

( )


- C ile/ve C++


- C ile/>< A

( [Lat.] CONDEIMO[: Suçlu.] İLE/>< APSOLBO[: Suçsuz.] )


- C ile C

( Türk abecesinin üçüncü harfi. | Sınıflama ve sıralamalarda, maddelerin sırası harfle gösterildiğinde, üçüncü maddenin başına getirilen. | Nota imlerini harflerle gösterme yönteminde, "do" sesini gösterir. | Romen rakamlarında, 100 sayısını gösterir. İLE Karbon'un simgesi. | Elektrik sığasının simgesi. )


- C ile Ca ile C.G.S.[İng.][cm. | Gram | Second]

( Abecenin üçüncü harfi.[Sesbilim bakımından, dişeti damak ünsüzlerinin, ötümlüsüdür.] | Sınıflama ve sıralamalarda, maddelerin sırası, harfle gösterildiğinde, üçüncü maddenin başına getirilir. | Nota imlerini, harflerle gösterme yönteminde, "do" sesini gösterir. | Karbon öğesinin simgesi. | Celsius sıcaklık derecesinin simgesi [°C]. | Isınma ısısının simgesi. | Kapasitör ve kapasitesi simgesi. | Elektrik sığasının simgesi. | Elektrik yükü birimi, Kulomb'un simgesi. | Isıl sığanın simgesi. | %1 anlamındaki santi[10¯²] simgesi. | Kritik durum ve kristal duruma işaret etmek için alt indis olarak kullanılan simge. | Işık hızını belirtmek için kullanılan simge. | Romen rakamlarında, 100 sayısını gösterir. İLE Kalsiyum'un simgesi. İLE Santimetre, gram, saniye sözcüklerinin baş harfleri ile gösterilen birim düzeni. )


- CA'D[Ar.] ile CÂDD/E[Ar.]

( İLE )


- CA'L[Ar.] ile CÂL/CÂLÎ[Ar.]

( Yapma, meydana getirme. | Sabır, tahammül. | İşe başlama, alma. İLE Tuzak. | Misvak ağacı. )


- ÇABA HARCAMADAN ... ile/değil/yerine DAHA KOLAYCA ...


- ÇABA/GAYRET[Ar.] ile/ve/||/<> ÖZEN


- ÇABA/GAYRET[Ar.] ile/ve/||/<>/< REKABET


- ÇABA ile CABA

( Herhangi bir işi yapmak için ortaya konulan güç, zorlu, sürekli çalışma. İLE Bir şey ödemeden, para vermeden alınan şey. | Ek olarak. )


- ÇABA ile/ve/değil/<>/< GİRİŞİM


- ÇABA ile/ve/||/<>/> GİRİŞİM


- ÇABA ile/ve İYİ NİYET


- ÇABALAMAK ile/ve/<> DEBELENMEK


- CABASI ile ÇABASI


- CÂBE[Ar.] ile CA'BE[Ar. < BEYT]

( İLE )


- ÇABUK ile/değil/yerine BİLENMİŞ


- CÂBÜLKÂ ile/ve CÂBÜLSÂ

( Doğunun en doğusunda, bin kapısı olan gayet büyük bir şehirmiş. İLE/VE Batının en batısında, bin kapısı olan gayet büyük bir şehirmiş. )


- ÇAD'IN:
GÜNEYİ ile/ve/>< KUZEYİ

( Tropikal iklim. İLE/VE/>< Çöl.[Sahra Çölü] )


- ÇAD ile/ve UGANDA

( İkisinin de ulusal simgesi, ibikli, endemik bir kuştur. )


- CÂDDE[Ar.] ile CADDE[Ar.]/ŞÂH-RÂH[Ar.]

( İLE )


- CÂDÎ[Ar. çoğ. CÜDÂT] ile CÂDÎ[Ar.]

( İLE )


- ÇADIR(ÇETR[Fars.]) ile/ve OTAĞ/OTAK

( Gölgelik. İLE/VE Büyük ve süslü çadır. | Sultan ve vezirlere ait çadırlara verilen addır. Bu çadırlara otağ denmesinin nedeni, içinde "od" yani ateş yakılabilmesidir. )

( [Yun. (Türkçe'den)] ÇADÍRİ [Dağınık ev ya da oda.] ile/ve ... )

( [Çince (Türkçe'den)] CHÁDIÉ'ÉR ile/ve ... )

( [Urduca (Türkçe'den)] ÇATR [Sultan için kullanılan büyük şemsiye.] ile/ve ... )


- ÇADIR ile/değil ÇERGE/ÇERGİ

( ... İLE/DEĞİL Derme çatma çadır. | Otağ. )


- ÇADIR ile/ve HİBA

( ... İLE/VE Göçebe çadırı. )


- ÇADIR ile/ve SÂYE-BÂN[Fars.]

( ... İLE/VE Büyük çadır. | Gölgelik, tente, sayvan. )


- CAĞ ile CAĞ ile CAĞ ile ÇAĞ

( Parmaklık, korkuluk. İLE Büyük bez. İLE Lavabo, banyo. İLE Zaman dilimi, vakit. | Yaşamın çocukluk, gençlik vb. dönemlerinden her biri, yaş. | Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası, dönem, devir. | Tarihin ayrıldığı dört büyük bölümden her biri, kurun. | Bir katmanın oluştuğu süre. )


- ÇAĞ ile/ve DÖNEM

( AGE vs./and PERIOD )


- ÇAĞ ile EKSEN ÇAĞI

( AGE vs. AXIAL AGE )


- ÇAĞ ile/ve KOŞULLAR

( AGE vs./and CONDITIONS )


- ÇAĞ ile/ve/değil/yerine SÜREÇ

( [not] AGE vs./and/but PROCESS
PROCESS instead of AGE )


- ÇAĞ ile/||/<> YENİ ÇAĞ

( İstanbul'un Fethi'nden [1453'ten] Fransız İhtilâli'ne [1789'a] kadar süren dönem. )


- ÇAĞANOZ

( Kabukluların on ayaklılar alttakımından olan, küçük su canlısı. )

( CARCINUS )


- ÇAĞANOZ

( Kabukluların on ayaklılar alttakımından olan, küçük su canlısı. [Lat. CARCINUS] )


- ÇAĞANOZ ile ÇALPARA

( ... İLE Parmaklara takılıp çalınan zil ya da buna benzer ses çıkarıcı araç. | Bir çeşit çağanoz balığı. )

( ... cum PORTUNUS PUBER )


- ÇAĞATAY TÜRKÇESİ ile/ve/||/<> OSMANLI TÜRKÇESİ

( )


- ÇAĞDAŞLIK:
TARİHSEL ile/değil DÜŞÜNSEL


- CÂGER[Fars.]/HAVSALA[Ar.]

( Kuş kursağı/midesi. )


- ÇAĞIN MİTOSLARINDA:
TARAFSIZLIK ile/ve EVRENSELLİK ile/ve NESNELLİK


- ÇAĞIN:
KUŞATMASI ile/ve/||/<> KUCAKLAMASI


- ÇAĞIRMAK ile/ve/değil/||/<>/< ÇAĞRIŞTIRMAK


- ÇAĞIRMAK ile/ve/<>/değil/yerine DAVET ETMEK

( [not] MESSAGE vs./and/<>/but TO INVITE
TO INVITE instead of MESSAGE )


- ÇAĞIRMAK ile/ve/değil/||/<>/< GELEBİLECEĞİ BİLGİSİNİ/HABERİNİ VERMEK


- ÇAĞLAR:
İLK ile/ve/<>/> ESKİ ile/ve/<>/> ORTA ile/ve/<>/> YENİ ile/ve/<>/> ÇAĞDAŞ

( M.Ö. 3400 ile/ve/<>/> M.Ö. VII. yy. - M.S. IV. yy. ile/ve/<>/> 1453 - 1600 ile/ve/<>/> 1600 - 1800 ile/ve/<>/> 1800 - 2000'ler )


- ÇAĞLAYAN/ÇAĞLAR ile ÇAĞLAYIK

( Küçük bir akarsuyun, çok yüksek olmayan bir yerden dökülüp aktığı yer. İLE Yerden, sesle kaynayarak çıkan su, kaynak. )


- ÇAĞLAYAN ile ÇAĞLAYAN/ÇAĞLAR

( Mecidiyeköy'de/ki bir bölge/durak. İLE Şelâle. ) )


- ÇAĞLAYAN ile/değil/yerine/= ÇAVLAN

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/= Çağlayanın/şelâlenin büyüğü. )


- ÇAĞLAYAN ile GELİN ÇAĞLAYANI

( ... İLE Peru'da. )

( )


- ÇAĞLAYAN ile SIZAK

( ... İLE Dağ sırtlarından, kayalardan sızan su. )


- ÇAĞMAK ile ÇAĞNAK

( Güneş ışığının vurması. İLE Döl kesesini dolduran ve dölütü içinde bulunduran sıvı, amnios suyu. )


- CAGRATA-AVASTHA ile/ve SVAPNA-AVASTHA ile/ve SUŞUPTA-AVASTHA ile/ve TURİYA-AVASTHA

( Uyanık-lık/uyumama durumu. İLE/VE Uyku durumu. [rüya görerek] İLE/VE Uyku durumu. [rüyasız] İLE/VE Aşkın durum. )


- ÇAĞRI ile ÇAĞRIM

( Birinin, bir yere gelmesini isteme, davet. İLE Yüksek bir sesin yetişebileceği kadarki uzaklık/mesafe. )


- ÇAĞRIŞIM/LI ile/değil/yerine/&gt;&lt;/< ANLAMAK | ANLAM/LI

( [not] ASSOCIATION/ASSOCIATED vs./> MEANING/FUL instead of ASSOCIATION/ASSOCIATED )


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/<> BAĞLAM


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil/yerine/&gt;/&lt;/||/>< KAVRAM


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil/||/<>/< KOŞULLANMA


- ÇAĞRIŞTIRMA ile/ve/<> DÜŞÜNDÜRME


- CAHD[Ar.] ile CÂHİD[Ar. < CAHD] ile CÂHİD[Ar. < CEHD]


- CAHD[Ar.] ile İNKÂR[Ar.]


- CAHD[Ar.] ile KEZİB[Ar.]


- CAHİL/LİK ile/ve/<> APTAL/LIK

( Elif'i, mertek zannetmek. [Bir şey bilmediği halde konuşanlar için kullanılan deyim. (Elif harfini ve bu kadar basit bir şeyi bile bilmeyecek kadar bilgisiz olma durumu.)][MERTEK: Eskiden evleri yaparken kullanılan dört köşe ya da yuvarlak kalınca ağaç gövdesi.] )

( CAHİLLER...
* Her şeyde, hemen öfkelenir.
* Yararı olmayan şeylerden konuşur.
* Yersiz [yanlış yerlere] sadaka verir.
* Sırrı korumayıp açık ederler ve yayar.
* Dostunu ve düşmanını birbirinden ayıramazlar.
* Merhametsiz ve vicdansızlardır. Hoşgörü, onları bırakmıştır.
* Kindar olup, fitne ve fücûr çıkarmayı sever.
* İftira atmaktan, başkasının âhını almaktan kaçınmaz.
* Dedikodu ve yalanları çoktur.
* Güvenilmezdir, emanete ihanet eder.
* Dünya nimetleri için el-etek öpmeyi çok sever, utanmaz.
* Yoldaşını yarı yolda bırakır, yedikleri kaba etmekten çekinmez.
* Kalplerinde vefâ, diğergamlık, kadirşinaslık olmaz.
* Nezâket ve letâfet onlara hiç değmemiş, olmamış meyve misali hamdır!
* Edep, onları terk etmiştir! )

( IGNORANCE vs. STUPID/NESS )


- CAHİL/LİK ile/ve SARHOŞ/LUK


- CAHİL ile/ve/||/<> "PİSLİK"


- CAHİL ile/ve AKL-I EVVEL

( ... İLE/VE Kendini, en akıllı sanan. )


- CÂHİL ile/değil/yerine ÂLİM ve ÂRİF

( Kişiyi, hedef yapar. İLE/DEĞİL/YERİNE Kişiye hitap eder. )

( Bilmeyenle/câhille oturup pekmez yiyeceğine, bilenle oturup kuru ekmek ye. )

( "Keser atar." İLE/DEĞİL/YERİNE Temkinli/ihtiyatlı konuşur. )

( [Her sözünde] Kendini aklar. İLE/DEĞİL/YERİNE Kendini yoklar. )

( "Cahil" dediğimizde, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir.

Yoksa, okumuş olanlardan, en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okuma bilmeyenlerden de hakikati gören, gerçek âlimler çıkabilir. )

( [Hatasını gösterdiğinde ...] Küfür ve hakaret eder. İLE/DEĞİL/YERİNE Teşekkür eder. )

( (Kendi) "Sonuçlar"/ı ile hareket eder. İLE/DEĞİL/YERİNE Süreçleri bilir ve takip eder. VE Hem süreç, hem sonuç birliği ve bütünlüğüyle hareket eder. )


- CÂHİL ile CESUR

( Davranışlarını kontrol edemeyen. İLE Davranışın/ın sonunu hesap edememe. )


- CAHİL ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNEMEYEN

( Herkes düşünür fakat herkes düşünmeyi düşünemez! )


- CAHİL ile/ve EÇHEL

( ... İLE/VE Çok/en cahil. )

( MÜTECÂHİL: Cahil gibi görünen, bilmemezlikten gelen, bilmez görünen, tecâhül eden. )


- CÂHİL ile/ve/ne yazık ki/||/<>/< GÂFİL

( Sen'i bilmeyen. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Ben'i bilmeyen. )

( Bilmediğini bilir. Bilmediğini kabul eder. Bu kabul, öğrenmeye yatkın kılabilir, en azından bilene saygı göstermeyi sağlayabilir. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Bilmediğini asla kabul etmez. Asla öğrenmeye yatkın değildir ve bilene saygı göstermez. )

( Şaşırabilme becerisini henüz yitirmeyen. Merak edebilir, soru sorabilir, eğitilebilme olanağı taşıyabilir. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Şaşırmaz, düşüncelerini sorgulamaz, hatalı olabileceğini kabul etmez, eğitime gereksinim duymaz. )

( Bilenlerin yanında eziktir, bilenin konumunu/yetkisini kabul eder ve genellikle bu konuma/yetkiliye pek de sorgulamadan bakar. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Kendi, tek başına yetkidir. Başkalarının yetkisinden, özellikle de bilenlerin yetki ve konumundan nefret eder. )

( Henüz gerçeklikten kopuk değildir. Gerçeği bilmese de sezgisel olarak gerçeğe yakındır. Gerçekle arasında köprü kurabilme becerisini yitirmemiştir. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Gerçeklikten tamamen kopmuştur. Kendi hayal dünyasında, safsata ile örülmüş yüksek duvarların ardında yaşar. Gerçeğe ulaşmak için gerekli tüm bağları reddeder. )

( Uyanabilir, uyandırılabilir. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/< Uyandırılamaz. )


- CÂHİL ile/ve/değil/||/<> GENÇ

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<> Cahil, [daha çok] bilmeyen değil, davranış ve tutumuna sahip olamayan demektir. Gençlerin/gençliğin de sorunu, bilgili ya da bilgisizlikleri değil davranışlarında aşırıya kaçabilmeleridir. )


- CAHİL ile/ve KABA

( Kişiyi/cahili, bilgili ya da bilgisizliğinden değil yaklaşımından tanırsınız/anlarsınız! )

( Erkeğin okumuşu Kâdı, kadının okumuşu cadı olurmuş. )

( IGNORANT vs./and RUDE
You recognize the person/ignorant by his/her approach but also not by knowledge, nor ignorance. )


- CÂHİL ile KÂMİL

( Uzak ol/dur! İLE Yakın ol/dur! )


- CAHİL ile NÂDÂN[Fars.]


- CAHİL ile ÜMMÎ

( ... İLE Okumamış, öğrenim görmemiş kişi. )


- CÂHİL ile/ve/<> ZÂLİM

( Sorgulamayan. İLE/VE/<> Sorgulatmayan. )

( Hiçbir şey, eyleme geçen cahillik kadar korkunç olamaz. )


- CAHİLİN AĞLAYIŞI ile/değil/yerine ÂLİMİN AĞLAYIŞI


- CAHİLİN YAŞADIĞI/"DÜŞÜNDÜĞÜ" CEHALET ile BİLENİN YAŞADIĞI/"DÜŞÜNDÜĞÜ", ZANNETTİĞİ CEHÂLET

( Bilgisiz kişiye, hikmet dolu sözlerin yararı nedir? Kör bir kişiye, bir lambanın yararı nedir? )


- CAHİLİN, CEHALETİNE SUSMASI ile/= ÂLİMİN, İLMİNİ SAKLAMASI

( İkisi de kabul edilebilir ve doğru değildir! )


- CAHİLLER ile ZEKİLER

( Kendilerini, mükemmel görmeye eğilimlilerdir. İLE Yeteneklerini, hafife almaya eğilimlilerdir. )


- CAHİLLİKTE ile/değil/yerine/&gt;&lt;/> BİLGELİKTE

( Bilgisizlik/deneyimsizlik, bir yerlere düşürür ya da "çıkarır/taşır". İLE/DEĞİL/YERİNE/> Varolmak, tek başına ve sürekli olarak yeterlidir. )

( [Gösterge] Kavrayamadığın şeyin "doğruluğuna inanmak". İLE/DEĞİL/YERİNE/> Kavrayamadığı şeyin cahili olduğunu bilmek. )

( Kin çoğalır. İLE/DEĞİL/YERİNE/> Sevgi çoğalır. )


- CAHÎM[Ar.] ile NÂR[Ar.] ile SA'ÎR[Ar.] ile HARÎK[Ar.]


- CÂHİZ[Ar.] ile CAHİZ/CAFİZ[Ar.]

( Cesaretli, gözüpek. İLE Katılar için kullanılan hacim ölçüsü. )


- CÂİL[Ar. < CEVELÂN] ile CÂİL[Ar.]

( Dönüp dolaşan, cevelân eden. İLE İşleyen, yapan, eden, yaratan. )


- CÂİL[Ar.] ile CÂHİL[Ar. < CEHL]

( ... İLE Bilmeyen, bilgisiz. | Genç, tecrübesiz, toy. )


- CAİZE

( Lâyık olana vermek. )


- ÇAKAL/KURT/KÖPEK ile/değil ÇAKUPEK

( İlgili açıklamaları okumak için burayı tıklayınız... )


- ÇAKALBOĞAN

( Kırlarda rastlanan bir bitki. )


- ÇAKIL ile KAYDIRAK

( Çakıl taşı. İLE Yassı, kaygan çakıl taş. | Çocukların, kaydırılan bir taşı ayakla kaydırarak oynadıkları oyun. | Çocuk bahçelerinde, çocukların oturup kayarak eğlendikleri oyun aracı. | Tomrukların kolay taşınması için dağdan kaydırıldığı yer. )


- ÇAKIR ile ÇAKIR

( Mavi hareli elâ göz. | Çakırdoğan. İLE Şarap. )


- ÇAKIŞ(TIR)MA ile/ve/değil/||/<>/< ÖRTÜŞ(TÜR)ME


- ÇAKMAK TAŞI ile/ve/||/<> DÜVEN

( Demir ya da çeliğe sürtüldüğünde kıvılcım çıkartan bir kuvars türü. | Düvenlerin altına çakılan küçük ve kesici taş. İLE/VE/||/<> Harmanda ekinlerin sapı ve tanelerini ayırmak için kullanılan, önüne koşulan hayvanlarla çekilen, alt yüzünde keskin çakmak taşları dikine çakılı bulunan, kızak biçiminde araç: )


- ÇAKMAK ile ÇAKMAK ile ÇAKMAK

( Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası. | Çelik, taş ve tutuşacak maddeden yapılmış tutuşturma aygıtı. İLE Kuruyunca, kalın kabuk bağlayan, kabarcıklarla beliren ve genellikle yüzde çıkan bir deri hastalığı. İLE Vurarak sokup yerleştirmek. | Çivi ile tutturmak. | [argo] Kabul edilmeyecek bir şeyi, kurnazlıkla kabul ettirmek. | Vurmak. | Bir şeyi, başka bir şeye sürtmek, vurmak ya da çarpmak. | Sezinlemek. | İçki içmek. | Parıldamak, ışık vermek. )


- ÇAKTIRMA(MA)K ile/ve RENK VERMEMEK


- ÇAL(IN)MA ile/değil KAÇIR(IL)MA

( Nesneler için geçerlidir. İLE/DEĞİL Canlılar[insan ve/ya da hayvan] için geçerlidir. )


- ÇALAP

( Allah. )


- ÇALI BEBEĞİ ile AY AY


- ÇALI DİKENİ ile DEMİR DİKENİ ile DEVE DİKENİ ile EŞEK DİKENİ ile GEYİK DİKENİ

( MÜŞVİKE: Dikenli ağaç. )

( HÂR )


- CÂLÎ[Ar.] ile CÂLİ'[Ar.] ile CA'LÎ[Ar.] ile CÂL/CÂLÎ[Ar.]

( Parlayan, cilâlı. | Cilâlayan, parlatan, temizleyen. | Sürgün eden. İLE Açık-saçık hanım. | Utanması kıt adam. İLE Sahte, yapmacıklı, düzme. | [Felsefe'de] Yapma. [ARTIFICE(Fr.)] İLE Tuzak. | Misvak ağacı. )


- ÇALI ile ÇIKRA

( ... İLE Sık çalı. )


- ÇALI ile KARDİKENİ

( Böğürtlen, ahududu gibi küçük, dalları dibinden çatallanan ve sapları odunsu bitki: İLE Dişotugillerden, pembe çiçekli bir tür çalı. )

( ... cum ACANTHOLIMON ECHINUS )


- ÇALI ile KATMERİBADEM


- ÇALI ile/ve LİMONOTU

( ... İLE/VE Çokyıllık bir çalı. )


- ÇALI ile PIRNAL[Yun.]

( ... İLE Bir tür yeşil meşe çalısı. )


- ÇALI ile SARIÇALI/KADINTUZLUĞU


- ÇALI ile SINCAN

( ... İLE Sakızlı, bir tür dikenli çalı. )

( ... cum ASTRAGALUS )


- ÇALIKUŞU

( WREN )


- ÇALIM/CAKA[İt. < GIACCA] ile ÇALIM

( Gösteriş, karşıdakini etkileme amacıyla yapılan davranış, kurum. İLE Kılıcın keskin yanı. | Bir şeyin, erebileceği uzaklık, erim. | Biraz benzeme, andırma. | Bir oyuncunun, topu, ayağından kaçırmadan, karşısındaki oyuncuları kıvrak hareketlerle aldatıp geçmesi. | Geminin su kesiminden aşağı bölümünün, baş ve kıç bodoslamasına doğru darlaşması. )


- ÇALINTI ile/değil ALINTI


- CÂLİS[Ar. < CÜLÛS] ile CÂLİŞ[Fars.]

( Oturan, oturucu, tahta çıkan, cülûs eden. İLE Çiftleşme. | Naz ve gamze ile salınan. )


- ÇALIŞKAN/LIK ile/ve/> ZEKİ/LİK

( Çalışkan ve alçakgönüllü kişiler, şansı yakalayacaktır. )

( Çalışan kişi, sürekli saf; tembel ise hilekârdır. )

( ... ile/ve/> BÂZIK )

( DILIGENCE vs./and/> TO BE INTELLIGENT )


- ÇALIŞKAN ile/ve/değil (İYİ) ÇALIŞAN

( [not] DILIGENT vs./and/but (WELL) WORKER )


- ÇALIŞMA SÜRESİ/SAATİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EMEK YOĞUNLUĞU/NİTELİĞİ


- ÇALIŞMA:
TOPLUM İÇİN ile/ve/||/<> İNSAN/LIK İÇİN


- ÇALIŞMA/MESAİ SAATLERİ:
20 ile 30 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 30 ile 40 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 40 ile 50 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 50 ile 60 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 60 ile 70 YAŞ ARASI

( 8 saat. İLE/VE
7 saat. + 1 saat. İLE/VE
6 saat. + 2 saat. İLE/VE
5 saat. + 3 saat. İLE/VE
4 saat. + 4 saat. İLE/VE
2 saat. + 4 saat. )

( Zorunlu ve fiziksel. İLE/VE
Zorunlu ve fiziksel. + Gönüllü ve zihinsel/toplumsal.
İLE/VE
Zorunlu ve yönetimsel. + Gönüllü ve toplumsal/eğitsel.
İLE/VE
Zorunlu ve yönetimsel. + Gönüllü ve toplumsal/eğitsel.
İLE/VE
Zorunlu ve yönetimsel. + Gönüllü ve eğitsel. )


- ÇALIŞMA ile/ve/değil ARINMA


- ÇALIŞMA ile ETKİN-LİK/FAALİYET

( Çalışma, bütün tarafından bütün içindir. İLE Etkin-lik, ego tarafından ego içindir. )

( WORKING vs. ACTIVITY/ACTIVE-NESS
Work is by the whole for the whole, activity is by oneself for oneself. )


- ÇALIŞMA ile SALT ETKİN-LİK

( WORKING vs. PURE ACTIVITY/ACTIVE-NESS )


- ÇALIŞMA ile/ve UĞRAŞMA

( Uğraşmak gerçek doğanızdır. )

( Sonuç beklemeden uğraşın, hırstan yoksun bir çaba gösterin. )

( WORKING vs. STRIVING
Striving itself is your real nature.
Strive without seeking, struggle without greed. )


- ÇALIŞMA ile/ve ÜRETİM

( Siz çalışmayı sürdürün, tüm evren sizinle birlikte çalışacaktır. )

( İyi olanı isteyin, o zaman tüm evren sizinle birlikte çalışacaktır. )

( Çalışma ve bilgi elele yürümelidir. )

( Kişinin tek kazancı, çalıştığıdır. )

( Çalışan kişinin kimseye zararı dokunmadığı gibi, ondan hem milleti, hem de insanlık yararlanır. )

( Ya dünyayı bir oyun gibi görün ya da onun üzerinde var gücünüzle çalışın. Ya da ikisini de yapın. )

( Çalışmak zordur, gereksiz çalışmalardan kaçınmak ise daha da zordur. )

( Neye gereksiniminiz olduğunu en iyi siz bilirsiniz. )

( LABORARE ESTORARE: ÇALIŞMAK İBADETTİR! )

( WORKING vs./and PRODUCTION
Work on, and the universe will work vs. you.
You know best what you need!
Work and knowledge should go hand in hand.
Desire the good of all and the universe will work vs. you. )


- ÇALIŞMA ile/ve/<> VERİMLİLİK

( ONGUN: Çok verimli olan. | Yarar duruma gelmiş. | Mutlu. | Kutlu. | Totem. | Arma. )

( WORKING vs./and/<> PRODUCTIVITY )


- ÇALIŞMADA (KENDİNDEN/İŞLERİNDEN) ÖDÜN VERMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÖZVERİLİ ÇALIŞMAK


- ÇALIŞMAK İÇİN DİNLENMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÇALIŞTIKTAN SONRA DİNLENMEK


- ÇALIŞMAK:
HİÇ ERİŞEMEYECEKMİŞİZ GİBİ ile/ve/ya da/||/<> HERŞEYİ YİTİRECEKMİŞİZ GİBİ


- ÇALIŞMAK ile/ve/değil/||/<>/< AKILLICA ÇALIŞMAK

( )


- ÇALIŞMAK ile/ve BAŞLAMAK

( Her iş, başlayana kadardır! )


- ÇALIŞMAK ile/ve/||/<>/< KAPILANMAK

( ... İLE/VE/||/<>/< Bir işe girmek ve o işte devam etmek. | Bir işe girmek. )


- ÇALIŞMAK ile/ve TEMBELLİK SONRASI ÇALIŞMAK

( ... İLE/VE Olumlu bir yaklaşımla, daha dönüştürücü, üretken bir çalışmaya dönüştürülebilir. )


- ÇALIŞMALARI:
YOĞUNLAŞTIRMA ile/ve DERİNLEŞTİRME


- ÇALIŞMAYA ALIŞMAK ile/ve/||/<>/> ALIŞMAYA ÇALIŞMAK

( Okulda. İLE/VE/||/<> Yaşamda. )


- ÇALIŞTIĞIN YERİ/İŞİ SEVMEK ile/ve/ya da/||/<> SEVDİĞİN YERDE/İŞTE ÇALIŞMAK

( Sevdiğin işi yaparsan, çalışmış sayılmazsın. )


- ÇALKALA(N)MAK ile/ve/<>/değil SALLA(N)MAK


- ÇALKANTI ile GULGULE


- ÇALMA ile/değil ÖYKÜNME


- ÇALMAK ile/değil/yerine/>< ÇALIŞMAK

( image )


- ÇAM "DEVİRMEK" ile/ve/<> "CEVİZ KIRMAK"


- ÇAM AĞACI/KÖKNAR ile/ve SÖĞÜT AĞACI ile/ve KAVAK AĞACI

( Sağlığı simgeler. İLE/VE ... İLE/VE ... )

( ... ile/ve BÎD ile/ve ... )

( FIR vs./and WILLOW vs./and POPLAR )

( ABIES cum/et SALIX cum/et POPULUS )


- CAM DİRENÇ ile/||/<> CAM FİBER

( Üzeri helezonî bir karbon direnç elemanıyla kaplanmış bir cam tüp. İLE Ses, ısı ve elektrik yalıtımında kullanılan 25nm'den daha ince seyrek yapıdaki bir cam lif. )

( GLASS RESiSTOR VS. GLASSY FıBRE )

( LA RESiSTANCE / VERRE AVEC LA FiBRE VERRE )

( GLASNiDERSTAND MiT GLASFASER, GLASFASERSTOFF )


- ÇAM ile ALAÇAM

( Çamgillerin örnek bitkisi olan çok çeşitli türleri yurdumuzda yetişen bir orman ağacı. İLE Rengi kızıla yakın bir çam türü. )

( PINUS cum PICEA EXCELSA )


- CAM ile/ve/<>/> AYNA

( Sileriz, "ayna gibi" oldu "denilir". İLE/VE/<> Sileriz, "cam gibi" oldu "denilir". )

( ... İLE/VE/<>/> Camın sırlanmışı. )


- CAM ile/değil CAN

( Yüzünü görmek isteyenin baktığı. İLE/DEĞİL Özünü görmek isteyenin baktığı. )


- CAM ile İNCİTAŞI

( ... İLE Feldispat cinsinden, suyu az ve eridiği zaman inciye benzeyen taneleri olan, yanardağ kaynaklı cam. )


- ÇAM ile KATRANÇAMI

( Çamgillerin örnek bitkisi olan, dört mevsim yeşil kalabilen, iğne yapraklı, yurdumuzda birçok türü yetişen bir orman ağacı. İLE Gemilerde kullanılan katranın çıkarıldığı bir tür çam. )

( PINUS cum PINUS RIGIDA )


- CAM ile/ve/||/<> KELEBEK CAMI

( ... İLE/VE/||/<> Otomobilde ön kapı penceresinde ekseni çevresinde dönerek açılabilen ya da sabit bulunan küçük cam. )


- ÇAM ile/ve LADİN

( ... İLE 50-60 metre yüksekliği olan ağaç. )


- CAM ile/değil MÜZE CAMI

( ... İLE/DEĞİL Çok daha az yansıma yapar. )


- CAM ile PAYREKS[İng.]

( ... İLE Sıcaklığa ve kimyasal etkilere dayanıklı bir tür cam. )


- CAMADAN[Fars.] ile CAMADAN[Fars.]

( Çapraz düğmeli, işlemeli, bir tür kısa yelek. İLE Dört köşe yelkenleri, boğarak, yüzeylerini küçültme. )


- ÇAMAŞIR SUYU ile KEZZAP[< Fars. TÎZ-ÂB(TÎZ: Tez, çabuk. | Keskin. | Sık.)]

( Sodyum hipoklorit. [NaClO] İLE Nitrik asit. [HNO3] )


- ÇAMAŞIR YIKAMADA:
RENKLİLER ile BEYAZLAR


- CAMBUL/CUMBUL CUMBUL ile (")CIVIK(")

( Çok sulu yemek için kullanılan söz. İLE Fazla suyla karıştığından dolayı, biçimini korumayacak kadar sulanmış olan. | Soğuk ve can sıkıcı şakalar yapan. )


- CAMGÖZ ile "CAM GÖZ"

( Deniz kıyısına yakın yaşayan, boyu 1.5 m. kadar olan, bir tür köpekbalığı. İLE Gözü, takma olan. | Açgözlü. )

( Balık. İLE Takma gözlü. )


- CAMGÜZELİ

( Evlerde süs olarak yetiştirilen, kırmızı çiçekler açan, bir tür kınaçiçeği. [Lat. IMPATIENS SULTANİ] )


- CÂMİ'[< CEM]

( DERLEYEN, TOPLAYAN | İÇİNE ALAN, İÇİNDE BULUNDURAN | İÇİNDE NAMAZ KILINAN İBÂDET YERİ )


- CÂMİ'[Ar. < CEM çoğ. CEVÂMİ'] ile CÂMİ'[Ar. < CEM çoğ. CEVÂMİ'] ile Câmî[Fars.]

( CÂMİ: CEBRAİL + AZRÂİL + MİKÂİL + İSRÂFİL
( Beyin. + Göz. + Kulak. + Ağız. )

( Derleyen, toplayan, cem eden. | İçine alan, içinde bulunduran. İLE İçinde namaz kılınan ibâadet yeri. İçinde Cuma namazı kılınan mescit. İLE İran'ın XV. yy.da yetişmiş büyük mutasavvıf, mütefekkir ve âlim şâiri. )


- CÂMİ'[Ar.] ile CÂMİH[Ar.]

( ... İLE Başı sert hayvan. )


- CAMİ ile DEFTERDAR CAMİİ[1541]
(NAZLI MAHMUT EFENDİ)

( )


- CAMİ ile/ve/değil/||/<>/= KÜLLİYE


- CAMİ ile/ve/<> MÂBED

( Müminleri toplar, biraraya getirir. İLE/VE/<> Şehri toplar, biraraya getirir. )


- CAMİ ile MESCİT

( ... İLE Cuma ve bayram namazları kılınmayan küçük cami. )


- CÂMİ ile MESCİT

( ... İLE Cuma ve bayram namazları kılınmayan küçük cami. )


- CÂMİ ile/değil MOLLA CÂMÎ


- CAMİ ile/ve SARAY

( Rum mimarlar tarafından inşa edilmiştir. İLE/VE Ermeni mimarlar tarafından inşa edilmiştir. )


- CÂMİD[< CÜMÛD]

( DONMUŞ, DONUK | CANSIZ )


- CAMİİ KEBİR ile/ve CAMİİ KEBİR

( Eyüp Sultan Camisi. İLE/VE Kasımpaşa Camisi. )


- CAMİLER ile TIMBUKTU'DAKİ CAMİ


- CAMİLERDE:
KLASİK ile/ve YENİ/NEO KLASİK


- CAMPBELL FORMÜLÜ ile/||/<> CAMPBELL KÖPRÜSÜ

( Yüklenmiş bir iletim hattının iletme sabitini, yüklenmemiş bir hattın iletme sabiti ve karakteristik empedansıyla her bir yükleyici bobinin empe-dansına bağlayan formül. İLE Karşılıklı indüktansı mukayese ve onun ayarlanmasıyla frekansların ölçülmesi için tasarımlanmış, L; bobinin iki nokta arasındaki öz indüktansı, M; bobin çiftinin karşılıklı (ortak) indüktansı, C; seri bağlı bir sığanın değeri ve R, Rı, R2 de seri bağlı dirençlerin değerleri olmak üzere, denge durumuna gelinceye kadar dirençlerin değiştiği ve denge durumunda L/M = 1 + R1/R ve M/C = R.R2 olduğu bir köprü devresi. )

( CAMPBEU'S FORMULA VS. CAMPBELL'S BRiDGE )

( LA FORMüLE DE CAMPBELL AVEC LE PONT DE CAMPBELL )

( CAMPBEL-FORMEL. MiT CAMPBELL-BRüCKE )


- ÇAMUR ile/değil BALÇIK


- ÇAMUR ile/ve/||/<> HAMUR


- ÇAMUR ile SALSÂL[Ar.]

( ... İLE Kumla karışık, ince çamur. | Lüleci çamuru. )


- ÇAMUR ile SERT ÇAMUR/KURUTKA


- ÇAMUR ile SULU ÇAMUR

( MUD/MIRE vs. OOZE )


- ÇAMUR ile ZİFOS[Yun.]

( ... İLE Yerden sıçrayan çamur. )


- CAN

( Yaşam kudreti. )


- CAN ERİK ile PAPAZ ERİK

( ÂLÛ-GÜRDE ile ... )

( PLUM vs. ... )

( PRUNUS DOMESTICA cum ... )


- CAN SIKINTISINDAN (DOLAYI) YEMEK ile/değil/yerine AÇLIKTAN (DOLAYI) YEMEK


- CAN'IN:
"AZI" ile/ve/||/<> "ÇOĞU"

( Can'ın, "azı", "çoğu" olmaz! )


- CÂN[Ar.] ile CÂNN/CÂN[Ar.]

( Can, ruh. | Hayat, yaşayış. | Gönül. | Silah. İLE Cin taifesi. )


- CÂNÎ[Ar. < CİNÂYET] ile CÂNÎ[Fars.]

( Cinâyet işleyen. İLE Candan sevilen, azîz. )


- CAN ile/ve BAŞ/SER

( Şevk duyar. İLE/VE Zevk duyar. )


- ÇAN ile BOR (NİĞDE) ÇANI


- CAN ile/ve/<> CANLI

( Görünmez. İLE/VE/<> Görünür. )

( CAN: Yaşam kudreti. )


- CAN ile/ve/değil/||/<>/< GÖVDE/CESET


- ÇAN ile NÂKÛS

( ... İLE Kilise çanı. )

( CERES ile ... )


- CAN ile/ve/<> TEN

( Ben/beden(gövde). İLE/VE/<> Hizmet. )

( LIFE vs./and/<> SKIN )


- ÇAN ile/değil TİBET ÇANI

( ... İLE/DEĞİL 52 öğenin biraradalığı ile oluşturulmuş en iyi/özel çan. )


- ÇAN ile/ve ZİL ile/ve GONG


- ÇANAK TUTMA(MA) ile/ve/değil/yerine MEYDAN VERME(ME)K


- ÇANAK TUTMAK ile PRİM VERMEK


- ÇANÇİÇEĞİ/MERYEMANAELDİVENİ ile MERYEMPELESENGİ

( Çançiçeğigillerden, süs bitkisi olarak ekilen ve çiçekleri, çan biçiminde olan bir bitki cinsi. İLE Kabuklarından aynı adla anılan bir reçine çıkarılan ve Antil Adaları'nda yetişe bir ağaç. )

( CAMPANULA MEDIUM / CAMPANELLA cum CALOPHYLLUM CALABA )


- CANDELA

( Kandelas, ışık şiddeti birimi. )


- ÇANDIR/MELEZ[Ar.]/METİS[Fr.] ile/ve TOPA

( ... İLE/VE Hindistan'daki melezler. )


- ÇANGIL ÇUNGUL ile ÇANGIR ÇUNGUR

( Kaba ve zevksiz ses çıkaran. İLE Kaba ve zevksiz ses çıkararak. )


- CANHIRAŞ[< Fars.] ile CANSİPERÂNE[< Fars.]

( Yürek paralayan, kulak tırmalayan, acı, tüyler ürpertici (durum/ses). İLE Canını verircesine, özveriyle. )


- CANI İSTEMEK ile CANI ÇEKMEK


- CANİ/LİK ile/değil/||/<> VAHŞİ/LİK


- CÂNİB[Ar.] ile KENEF[Ar.]


- CÂNİB[Ar.] ile NÂHİYE[Ar.] ile CİHET[Ar.]


- CANİK ATI ile/ve "DOĞU"/"BATI" TRAKYA ATI ile/ve AYVACIK(EDREMİT) MİDİLLİSİ ile/ve UZUNYAYLA(KAYSERİ) ATI ile/ve TOROS(ADANA)[YARIMKAN] ATI ile/ve KÜRT ATI ile/ve MALAKAN(KAFKAS) ATI

( Muzaffer Paşa komisyonundan. [1900] )


- CANIMIZI, TEN EYLEMEK/SANMAK/VARSAYMAK ile/değil/yerine/>< TENİMİZİ, CAN EYLEMEK


- CANINA OT TIKMAK/TIKAMAK ile ÇARKINA SIÇMAK

( Bahsi geçen ot, pamuktur.[Anlayana!] İLE ... )


- ÇANKAYA ile ÇANKAYA

( Ankara'da. İLE İzmir'de. )


- CANKURTARAN MESCİDİ

( Süleymaniye'dedir. )


- CANLI ORMAN ÖRTÜSÜ ile/ve CANSIZ ORMAN ÖRTÜSÜ

( Orman toprağı üzerinde bulunan yosun, ot gibi canlı bitkiler. İLE/VE Ağaçlardan dökülmüş yapraklarla küçük dallardan oluşan örtü. )


- CANLI/CANSIZ ile/ve/değil/yerine VAROLAN


- CANLI/LIK ile/ve CANSIZ-LIK

( MOLEKÜL/LER > DNA > HÜCRE > ORGANİZMA/İNSAN ile/ve KRİSTAL/LER > GÜNEŞ DÜZENİ > EVREN )


- CANLI/LIK ile/ve DERİN/LİK

( LIVELINESS/VIGOUR vs./and PROFUNDITY )


- CANLI/LIK ile/ve/değil DİRİ/LİK

( [not] ALIVE vs./and/but VIVACITY )


- CANLI ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLİNÇLİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLİNCİNİN BİLİNCİNDE OLAN/OLABİLEN

( Uyurken. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< "Uyurgezer". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Uyanıkken. )

( Bitki. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Hayvan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< İnsan. )


- CANLI ile/ve/<> CAN

( Görünür. İLE/VE/<> Görünmez. )


- CANLI ile CANSIZ

( ANIMATE vs. INANIMATE )


- CANLI ile/ve/<> GERÇEK

( ALIVE vs./and/<> REAL )


- CANLI ile/ve HAREKETLİ/HAREKET EDEBİLEN

( ALIVE vs./and ACTIVE )


- CANLI ile/ve ORGANİK

( ALIVE vs./and ORGANIC )


- CANLI ile ORGANİZMA


- CANLI ile/ve/yerine VAROLAN

( ALIVE vs./and EXIST
EXIST instead of ALIVE )


- CANLI ile/ve YOĞUN

( ALIVE vs./and DENSE )


- CANLILARI İNCELEME (B)İLİMİ ile/ve İNSANIN OTOPSİSİNİN (B)İLİMİ

( Çeşitli yöntemlerle. İLE/VE Göz, yüz, göbek deliği ve kasık bölgesi yarılmaz. )

( Sultan Abdülmecid zamanında, 1841 yılında, Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi'nin çabalarıyla, Avusturya Hastahanesi'nde, Avusturya'dan getirtilen, Charles Ambrois Bernard'ın öncülüğünde, insan cesetlerine ilk diseksiyon(teşrih) yapılmıştır. )


- CANSIZ ile/ve/<> CANLI

( Sadece kendi. İLE/VE/<> [Üreyerek] Kendini taklit ve tekrar eden/edebilen. )

( LIFELESS vs./and/<> ALIVE )

( CÂMİD ile HAYY, ÂİŞ )


- CANSIZ ile/ve CANLI OLMAYAN

( Canlılıktan sonraki durum. İLE/VE Hiçbir zaman canlanmamış. )

( Organik. İLE/VE İnorganik. )


- ÇAP ile ÇAP ile ÇAP[Fars.]

( Nesnelerin genişliği, kutur. | Büyüklük. | Ölçü, ölçek. | Yapının ya da arsanın boyutlarını ve sınırlarını gösteren harita. | Bilgi, deneyim ve yeteneklerin tümü, kalibre. | Uc noktaları dairenin çevresi üzerinde bulunan ve çemberin merkezinden geçen doğru parçası. İLE Bozuk, eğri, dolaşık, aykırı [/bir biçimde]. İLE Sol. [RAST: Sağ. > ÇAP-RAZ: Sol-sağ. Zıt yönlerde gidip gelen, karşılıklı.] )


- ÇAP ile/ve ÇEVRE


- ÇAP ile/ve HAD


- ÇAP ile/ve/<> YARIÇAP

( Genellikle cisimlerin genişliği. | Büyüklük, ölçü. | Değer. | Yapının ya da arsanın boyutlarını ve sınırlarını gösteren harita. | Uc noktaları, dairenin çevresi üzerinde bulunan çemberin merkezinden geçen doğru parçası. İLE/VE/<> Çemberin/kürenin herhangi bir noktasıyla merkezini birleştiren doğru parçası, çapın yarısı. )


- ÇAPA/LAMAK ile ÇABA/LAMAK


- ÇAPA ile ÇEKEL

( ... İLE Küçük çapa. | Üvendirenin alt ucunda bulunan pulluğa yapışan toprağı ayırmaya yarayan demir bölüm. )


- ÇAPA ile ÇEPİN/TİRPİDİN/TİRPİT/TİRPİTİL

( ... İLE Bahçelerde kullanılan, küçük çapa. )


- ÇAPA ile GÖZDEMİRİ

( ... İLE Gemilerin baş tarafında bulunan, her zaman kullanılan büyük çapa. )


- ÇAPACI ile/ve ÇİFTÇİ


- ÇAPAK ile ÇAPAK

( Göz pınarında ve kirpiklerde birikerek pıhtılaşan ya da kuruyan akıntı. | Madenler dövülürken sıçrayan ince ufak parça. | Metal eşyada bulunan pürüz. İLE Sazan ailesinden, gövdesi yandan basık, boyu yarım metre kadar olabilen bir balık. )

( ... cum ABRAMIS BRAMA )


- ÇAPAR ile ÇAPAR

( Postacı, ulak. | Benekli. [hayvan ve bitkide] | Derisi, kılları ve gözleri, renk özdeği yokluğundan dolayı renksiz olan insan ya da hayvan. AKŞIN, ALBİNO. İLE Takadan büyük bir çeşit Karadeniz kayığı. )


- ÇAPARIZ

( İçinden çıkılamayacak denli güç olan, karışık iş. )


- ÇAPLA

( Maden kazmak için kullanılan çelik kalem. )


- ÇAPRAŞ ile/||/<> ÇEPREŞ

( İki şeyin birbirine çapraz olarak kesişmesi, karışmak, çözülmez duruma gelmek. İLE/||/<> Birbirine geçmek, sıkışmak, çitişmek, çapraz olmak, kenetlenmek, şiddetlenmek. )


- ÇAPSIZ/LIK ile/ve/||/<> (")KİFÂYETSİZ MUHTERİS(") (OLMA)


- ÇAPUT BAĞLAMA ile/ve/<> SALAMA

( ... İLE/VE/<> Sahalar'ın, çaput bağlamaya verdikleri ad. )


- CAR CAR ile CARCAR

( Çok ve yüksek selenle, gürültülü bir biçimde konuşma. İLE Geveze, yaygaracı. )


- CAR ile CAR

( Çağrı, tellal ile duyurma, ilan. | Tehlike durumu, yardım, imdat. İLE Kadınların, boydan boya örtündükleri çarşaf, zar. )


- ÇAR ile ÇARİÇE ile ÇAREVİÇ[< Rusça < Lat.]

( Rus imparatorlarına ve Bulgar krallarına verilen san. İLE Çarın karısına ya da kadın Çar'a verilen san. İLE Çar'ın oğlu. )


- ÇAR ile ÇASAR[< Macarca < Lat.]

( ... İLE Viyana'da oturan, Alman imparatorlarına verilen san. )


- CARCUR ile CARCUR

( Gelişigüzel konuşmak. İLE Fermuar. )


- ÇARDAK ile ALAÇIK

( Tarla, bahçe gibi yerlerde ağaç dallarından örülmüş barınak. İLE Üzeri dal ve hasırla örülmüş barınak. )


- ÇARDAK ile Çardak

( Tarla, bahçe vb. yerlerde ağaç dallarından örülmüş barınak; alaçık. | Asma vb. bitkilerin dallarını sardırmak için direklerle yapılmış yer. İLE Denizli iline bağlı ilçelerden biri. )


- ÇARDAK ile KAMERİYE

( ... İLE Bahçelerde yazın oturulmak için yapılan, kafes biçiminde, kubbeli, üstü yeşilliklerle sarılan süslü çardak. )


- ÇARENİN BULUNMASI/BULUN(A)MAMASI ile BAŞARI/BAŞARISIZLIK

( LACK OF REMEDY vs. SUCCESS/UNSUCCESSFULNESS )


- ÇARESİZ KALMAK ile/ve/değil/yerine/<> ÜMİTLİ OLMAK


- ÇARESİZ/LİK ile/ve/||/<> ÂCİZ/LİK


- ÇARESİZLİK ile ACZİYET


- ÇARESİZLİK ile/ve/||/<>/>/< HİÇBİR ŞEY YAPAMAMA


- ÇARESİZLİK ile/yerine KOŞULSUZLUK

( HELPLESS vs. UNCONDITIONALNESS
UNCONDITIONALNESS instead of HELPLESS )


- ÇARESİZLİK ile/ve/değil/yerine/<> SABIR


- ÇARGÂH[< Fars.]

( Türk müziğinde, "do" perdesinin adı. | Bu perdede karar kılan makam. )


- ÇARIK ile/ve/||/<>/> CIZLAVAT


- CARİYE/HALAYIK ile/||/<> KARVAŞ/KARAVAŞ ile/||/<> MUTAK ile/||/<> HASEKİ ile/||/<> HASEKİ İKBAL

( ... İLE/||/<> Haremdeki cariye. İLE/||/<> Osmanlı'da özgürlüğü geri verilmiş kul ya da karavaş. İLE/||/<> Karavaşlar arasından seçilen, sultan gözdesi.[Erkek çocuk doğuran, saray cariyesi.] İLE/||/<> Sultanın gözde cariyesi. )


- ÇARK ETMEK ile/değil/yerine/>< FARK ETMEK


- ÇARK ile TARTURA

( ... İLE Çıkrıkçı çarkı. )


- CARNOT CLAUSIUS DENKLEMİ ile/||/<> CARNOT ÇEVRİMİ ile/||/<> CARNOT DEVRESİ ile/||/<> CARNOT KURAMI ile/||/<> CARNOT İLKESİ ile/||/<> CARNOT MAKİNESİ ile/||/<> CARNOT SAYISI ile/||/<> CARNOT VERİMİ


- CAROTENE

( Karotin, A vitaminin ana maddesi. )


- ÇARP(IL)MAK ile TEPELE(N)MEK


- ÇARPICI ile ÇARPITICI


- ÇARPICI ile/ve/değil/yerine/<> ŞAŞIRTICI


- ÇARPIKLIK ile SAPTIRMA


- ÇARPILAN ile/ve/<> ÇARPAN ile/ve/<> ÇARPIM

( 12 ile/ve/<>/x 8 ile/ve/<>/= 96 )


- ÇARPIM ile/ve/||/<> KARTEZYEN ÇARPIM


- ÇARPIŞMA ile/||/<> ÇARPIŞMA FREKANSI ile/||/<> ÇARPIŞMA KURAMI ile/||/<> ÇARPIŞMA MATRİSİ / SAÇILMA MATRİSİ ile/||/<> ÇARPIŞMASIZ BOLTZMANN DENKLEMİ / VLASOV DENKLEMİ ile/||/<> ÇARPIŞMA ETKİ KESİTİ / ÇARPIŞMA TESİR KESİTİ / ETKİ KESİTİ / TESİR KESİTİ ile/||/<> ÇARPIŞMAYLA İYONLAŞMA ile/||/<> ÇARPIŞMAYLA UYARMA ile/||/<> ÇARPIŞMA YOĞUNLUĞU

( COLLISION VS. COLLISION FREQUENCY VS. COLLISION THEORY VS. ... VS. ... VS. ... VS. COLLISION IONIZATION VS. COLLISION EXCITATION VS. COLLISION DENSITY )

( LA COLLISION AVEC LA FRéQUENCE DE LA COLLISION AVEC LA THéORiE DE LA COLLISION AVEC ... AVEC ... AVEC ... AVEC L'IONISATION AVEC LA COLLISION AVEC L'EXCITATION AVEC LA COLLISION AVEC LA DENSITÈ DE LA COLLISION )

( STOSS / ZUSAMMENSTOSS MiT ZUSAMMENSTOSS FREQUENZ MiT ZUSAMMENSTOSS-THEORIE MiT ... MiT ... MiT ... MiT IONiSiERUNG MiT DEM ZUSAMMENSTOSS MiT ZUSAMMENSTOBERREGUNG MiT STOSSDiCHTE )


- ÇARPIŞMA ile/ve/değil EŞİK


- ÇARPIŞMA ile/ve/||/<>/> ŞINGIRDAMA

( ... İLE/VE/||/<>/> Küçük şeylerin, bir yere çarpıp düşerken ya da birbirine değerken çınlama sesi çıkarması. )


- ÇARPIŞMAK ile/ve/değil/yerine/>< TARTIŞMAK


- ÇARPITMAK ile GERİYE YANSITMA

( TO DISTORT/PERVERT vs. TO REFLECT BACK | WHIGGISM )


- ÇARPITMAK ile SAPTIRMAK


- ÇARPMA İKİLİĞİ ile ÇEKİM İKİLİĞİ


- ÇARPMA[x] ve BÖLMEDE[:]:
+.+ ve -.- ile/ve/<> +.- ve -.+

( [sonuç] Her zaman, + 'dır. İLE/VE/<> Her zaman, - 'dir. )


- ÇARPMADA:
1. ÖBEK(GRUP) ile/ve/||/<>/> 2. ÖBEK(GRUP) ile/ve/||/<>/> 3. ÖBEK(GRUP) ile/ve/||/<>/> ...

( 2-9 arasındakiler. İLE/VE/||/<>/> 11-99 arasındakiler. İLE/VE/||/<>/> 101 ile 999 arasındakiler. İLE/VE/||/<>/> ... )


- ÇARPMADA/BÖLMEDE:
2, 3, 4, 6, 7, 8 ile/ve/||/<> 5, 9, 11


- ÇARPTIRILMIŞ ile/değil ÇARPITILMIŞ


- ÇARPTIRMAK ile/değil ÇARPITMAK


- ÇARŞAF[Fars.] ile/ve/değil/||/<> NEVRESİM[Fars., Ar.]

( Yatağın üzerine serilen ya da yorgana kaplanan bez örtü. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Torba biçiminde, yorgan çarşafı. )


- ÇARŞAF ile/değil MAHRAMA[Ar.]

( ... İLE/DEĞİL Bazı bölgelerde, kadınların sokağa çıkarken, manto üstüne örtündükleri, işlemeli geniş örtü. )


- ÇARŞAF ile YELDİRME

( ... İLE Kadınların, çarşaf yerine kullandığı, başörtüsü ile birlikte giyilen hafif üstlük. )


- ÇARŞI[Fars. < ÇÂR/ÇEHÂR-SU]/SUK[Arapça] ile PAZAR[Fars. < BAZAR]

( Dükkânların bulunduğu alışveriş yeri. İLE Satıcıların belirli günlerde mallarını sattığı geçici yer. | Belirli bir şeyin satıldığı yer, piyasa. | Alışveriş. | Cumartesi ile pazartesi arasındaki gün. )


- ÇARŞI ile KAPALI ÇARŞI ile ALIŞVERİŞ MERKEZİ(AVM)

( ... İLE Tonoz ya da kubbelerle örtülü, yanları kapalı, çeşitli dükkânlardan oluşan büyük çarşı binâsı. İLE ... )


- ÇARŞILAR:
ÜSTÜ AÇIK ile/ve/||/<> KAPALI ile/ve/||/<> BEDESTEN


- CART-CURT ile/<> ZART-ZURT

( Göz korkutmak ya da övünmek amacıyla abartılı konuşma. İLE/<> Kendini önemli kişi olarak göstermek için yüksekten atıp tutarak çıkışma, kaba kuvvet gösterisi. )


- CASSEGRAIN ANTENİ ile/||/<> CASSEGRAIN TELESKOBU ile/||/<> CASSEGRAIN NEWTON TELESKOBU ile/||/<> NEWTON CASSEGRAIN TELESKOBU ile/||/<> CASSEGRAIN ODAK NOKTASI


- ÇAT

( İki yolun birleştiği yer, kavşak. )


- ÇAT ile ÇAT

( Sert bir şeyin, kırılırken çıkardığı ses. İLE İki derenin ya da iki yolun birleştiği yer, kavşak. )


- CAT5 ile/||/<> CAT6

( ... İLE/||/<> Kablo içinde ayırıcı[seperatör] bulunmaktadır. )

( ... İLE/||/<> Daha yüksek veri geçiş olanağı sağlar/sunar. )

( ... İLE/||/<> Uzun mesafe kablo çekimlerinde[10 m. üzerinde] kullanılması özellikle önerilir. )

( [Yabancı sinyallerden ...] Daha çok etkilenir.[veri akışını olumsuz etkiler] İLE/||/<> Daha az etkilenir.[veri akışını olumlu etkiler] )

( [Veri aktarımında ...] Megabit seviyesindedir. İLE/||/<> Gigabit seviyesindedir. )

( [veri bandında] 100 mhz İLE/||/<> 250 mhz )


- ÇATAL ÇEŞME

( Bâbıâli'dedir. )


- ÇATAL ÇEŞME ile/ve ÇATAL ÇEŞME

( Bâbıâli'de, Molla Çelebi Sokağı'nda, cami karşısında. [1881] İLE/VE Bağdat Caddesi'nde. [1767][1947'de yeri kaydırılmıştır] )


- ÇATAL ile/ve/||/<> AYRIM


- ÇATAL ile/ve/değil EŞİK


- ÇATAL ile/ve/||/<> MAKAS


- ÇATAL ile/ve/||/<> YARIK


- ÇATALHÖYÜK ile/ve/||/<>/> HACILARHÖYÜK


- ÇATALLANMA ile/ve/||/<> GARİP AÇI


- ÇATI ile BEŞİKÖRTÜSÜ

( ... İLE İki yana akıntısı olan çatı. )


- ÇATI ile ÇATI

( İnsan sesi. İLE Bir yapının/evin tepesini kuran parçaların tümü. )

( VOICE vs. ROOF )


- ÇATI ile/ve/değil EŞİK


- ÇATI ile ÖRTÜ

( ... İLE Örtmek için kullanılan şey. | Çatı, dam. )


- ÇATI ile SUNDURMA/SONDURMA

( ... İLE Sundurma eylemi. | Yağmurdan, güneşten korunmak için yapılan ve arkası bir duvara verilen çatı. | Üstü kapalı balkon, evlerin önündeki taşlık. )


- ÇATIŞAN(I) ile/değil/yerine BÜTÜNLEYEN(İ)


- ÇATIŞKI ile/ve/<> ÇALKANTI


- ÇATIŞKI ile/ve/||/<> GERİLİM


- ÇATIŞKI ile/ve/||/<> UYUŞMAZLIK


- ÇATIŞMA ile "AYRILMA"


- ÇATIŞMA ile "GERİLİM"


- ÇATIŞMA ile/ve "İTİŞME"


- ÇATIŞMA ile "KAPIŞMA"


- ÇATIŞMA ile "TAKIŞMA"


- ÇATIŞMA ile "ZITLIK"


- ÇATIŞMA ile ÇAKIŞMA


- ÇATIŞMA ile/değil ÇEKİŞTİRME


- ÇATIŞMA ile/ve/<> DİDİŞME


- ÇATIŞMA ile İNDİRGENEMEZ ÇATIŞMA


- ÇATIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KESİŞME


- ÇATIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> UZLAŞMA BECERİSİ


- ÇATIŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< ÇALIŞMAK


- çatışma ile/ve/||/<>/> çekişme


- ÇATKI ile KAŞBASTI

( Uc uca, birbirine çatılan şeylerin bütünü. | Sehpa. | Alından geçerek başın çevresine çember gibi bağlanan bağ, kaşbastı. | Bir işin bütününün ya da parçalarının biraraya getirilmesinde uyulan yöntem. İLE Başa ve alna bağlanan bağ. )


- ÇATLADIKAPI

( Kumkapı-Ahırkapı arasında. [1532 yılındaki sarsılma nedeniyle bu kapının çatlamış olmasından dolayı bu adı almıştır] )


- ÇATLAK | AYRIK/FİSSÜR[İng. < FISSURE] ile/ve/||/<> AKARCA/FİSTÜL[İng. < FISTULA] | OLAĞAN DIŞI KANAL/SAPAK BAĞLANTI

( Doku ya da örgen yüzeyinde çatlak ya da yırtık oluşması. İLE/VE/||/<> İki örgen ya da doku arasında anormal bir bağlantı oluşması. )


- ÇATMAK ile SATAŞMAK


- CAUCHY BAĞINTILARI ile/||/<> CAUCHY DAĞILIM BAĞINTISI ile/||/<> FORMÜLÜ ile/||/<> CAUCHY DAĞILIM DENKLEMİ ile/||/<> FORMÜLÜ ile/||/<> CAUCHY DAĞILIMI ile/||/<> CAUCHY FREKANS DAĞILIMI ile/||/<> CAUCHY SAYISI


- ÇAV ile ÇAV

( Ses, ün, haber. İLE At, eşek gibi eril hayvanların üreme örgeni. )


- CÂVİDÂN-NÂME[Fars.] ile CÂVİDÂN-NÂME[Fars.]

( Kur'an'ın, Esterâbâd'lı Fazlullah tarafından, Hurûfiye tarikatının inancına göre yapılmış tefsiri. İLE Baba Efdâl-i Kâşânî tarafından yazılmış ahlâk ve felsefe kurallarını derleyen Farsça eser. )


- ÇAY ile ADA /ÇAYI/DAĞ ÇAYI

( ... İLE Ballıbabagillerden, yurdumuzda çok yetişen tüylü ve beyazımtırak yaprakları olan güzel kokulu bir bitki. )

( ... cum SALVIA OFFICINALIS )


- ÇAY ile ÇAY

( Çaygillerden bir ağaççık. | Bu ağaççığın özel işlemlerle kurutulan yaprağı. | Bu yaprakların haşlanması ile elde edilen, sarımtrak kırmızı renkli içecek. | Konukların, çay, börek, çörek gibi yiyeceklerle ağırlandığı toplantı. | Müzikli toplantı. İLE Dereden büyük, ırmaktan küçük akarsu. )


- ÇAY ile/ve/değil/yerine/<> YEŞİL/KÖK ÇAY

( THEA CHINENSIS cum ... )


- CAYAMBE ile/ve SARA URCU ile/ve ANTISANA ile/ve COTUPAXI ile/ve CHIMBARAZI ile/ve TUNGURAHU ile/ve EL ATAR ile/ve SANGAY

( Yanardağlar ülkesi Ekvador'da bulunan etkin yanardağlar. )


- ÇAYDANLIK ile SEMAVER[Rus.]

( ... İLE Özellikle çay demlemekte kullanılan, kömür yakacak ocağı kendi içinde bulunan, elektrikle de çalışabilen, bakır, pirinç gibi metallerden yapılmış, musluklu kap. )


- CAYDIRICI/LIK ile/ve YILDIRICI/LIK


- CAYDIRICILIK ile/ve/||/<> ISLÂH EDİCİLİK


- CAYDIRMA ile/ve/||/<>/> ZORLAŞTIRMA ile/ve/||/<>/> YASAKLAMA


- CÂYİ'[Ar. çoğ. CİYÂ'] ile CÂYİR[Ar.]

( Ac, ac olan, acıkmış. İLE Cevir ve cefâ eden/edici. )


- ÇAYIR MANTARI ile HOROZ MANTARI ile KAV MANTARI ile KEÇİ MANTARI/AK MANTAR ile KUZU MANTARI ile YER MANTARI/KEME/KARAKEME/DOMALAN[Lat. TUBER MELANOSPORUM] KARA KEME

( KAV MANTARI: Bazitli mantarlardan, ağaçların gövdesinde ya da dallarında yetişen ve kurusu kav olarak kullanılan bitki.[Lat. FOMES FOMENTARIUS] )


- ÇAYIRGÜZELİ

( Buğdaygillerden bir bitki türü. [Lat. EROGROSTIS MAJOR] )


- ÇAYIRGÜZELİ ile ÇAYIROTU

( Buğdaygillerden bir bitki türü. İLE Buğdaygillerden küçük bir çayır otu. )

( EROGROSTIS MAJOR cum PHLEUM PRATENSE )

( ... avec FLEOL )


- ÇAYIRGÜZELİ ile ÇAYIRSEDEFİ ile ÇAYIRTİRFİLİ

( Buğdaygillerden bir bitki türü. İLE Düğünçiçeğigillerden, sulak yerlerde yetişen, kökü iç sürdürücü olarak kullanılan bir bitki. İLE Baklagillerden, hayvan yemi olarak yetiştirilen bir bitki. )

( EROGROSTIS MAJOR cum THALICTRUM cum TRIFOLIUM PRATENSE )


- ÇAYIRLIK ile/ve HAYMANA

( ... İLE/VE Hayvanların salındığı çayırlık. )


- ÇAYIROTU/FLEOL ile KOKULU ÇAYIROTU

( Çayır oluşturan çeşitli bitkilerin genel adı. | Buğdaygillerden, kuru ve kireçli yerlerde yetişen küçük bir ot. İLE Buğdaygillerden, çayırlarda yetişen, hayvanlar için iyi bir yem olan güzel kokulu bitki. )

( PHLEUM PRATENSE cum ANTHOXANTHUM ODORATUM )


- ÇAYLAK ile MISIR ÇAYLAĞI


- CAYNACILIK(JAİNİZM) ile HİNDUİZM

( Mahavira[Büyük Kurtarıcı] adıyla tanınan, Vardhamana[M.Ö. 540-470]'nın kurucusu olduğu Caynacılık/Jainizm Dini.

Jina: Muzaffer. Doğum-ölüm-yeniden doğum döngüsüne galip gelen anlamında, "Nirvana'ya ulaşan kişi" anlamındadır. (Mahavira[: Büyük kahraman.])

[Üç incisi, "doğru iman", "doğru bilgi" ve "doğru davranış"tır.] )


- CAZİB ile/ve/<> MUZİB


- CÂZİBE ile NÂMİYE ile HASSÂSE ile MÜDRİKE


- CBT ile MBT


- CD (SÜRÜCÜ) ile/||/<>/> DVD (SÜRÜCÜ) ile/||/<>/> BLUE-RAY (SÜRÜCÜ)

( ... İLE/||/<>/> kırmızı lazere maruz kalmaktadır. İLE/||/<>/> Mavi ve mor lazerler kullanılmaktadır. )

( 650 MB ile sınırlıdır. İLE/||/<>/> 4.7 GB ile sınırlıdır. İLE/||/<>/> 5 GB ile 100 GB arasında veri kaydedilebilir. )


- CE'BE[Ar.] ile CEBE[Ar.]

( Göbek bölgesi. İLE Zincirden ya da halkadan örme zırh. )


- CEBÂN[Ar.] ile CEBBÂN[Ar.]

( Korkak. İLE Peynirci. )


- CEBE ile/ve/||/<> CEVŞEN

( Tek parça olmayan, kalın meşin savaş giysisi. İLE/VE/||/<> Göğüs ve sırt tarafları ile kolların dirseğe kadar olan ve kolçak denilen bölümleri tek parça çelik levhalardan ve öteki bölümleri örme kafesli çelik telden yapılmış savaş giysisi. | Demir tabakalardan/halkalardan yapılan yensiz savaş giysisi.[Ar. AL-KARKAL] )


- CEBERÛT[Ar.] ile CİRİYYE[Ar.] ile KİBR[Ar.]


- CEBÎRE[Ar.] ile CEBÎRE[Ar.]

( Kırık/çıkık olan bir örgene sarılan tahtalar. İLE Halkın bir işe hazırlanması. )


- CEBİRSEL İNŞÂ ile/ve/||/<> GEOMETRİK İNŞÂ


- CEBL[Ar.] ile CEBR[Ar.]

( Yoktan yaratma. İLE Zor, zorlama. | Düzeltme, tamir etme. | Matematik, cebir. )


- CEBR-ÜL es-SÂM:
MATEMATİKTE ile/ve/<> MANTIKTA ile/ve/<> ŞİİRDE

( İrrasyonel [sonu olmayan, aşkın] sayı. İLE/VE/<> Açmaz/çıkmaz[paradoks]. İLE/VE/<> Aşk. )

( CEBR: Kök/köken. | SÂM: Duymak/işitmek. )


- CEBR ile/ve/değil/yerine/<>/< CEZB

( Dışsal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İçsel. )


- CEBR ile/ve/<> RAHMET


- CEBRÂİL/GABRIEL[İng.] ile/ve/<> MİKÂİL/MICHAEL[İng.] ile/ve/<> İSRÂFİL/RAPHAEL[İng.] ile/ve/<> AZRÂİL/AZRAEL[İng.]

( Cebrail'in görevi, haber vermektir, yani ağız. İLE/VE/<> Mikail'in görevi, Doğu'dan Batı'ya, tüm sesleri işitmekmiş, Kulak. İLE/VE/<> İsrafil'in öttürdüğü surlardan biri, kişileri öldürecek, öbürüyse diriltecekmiş, değil mi? Burnumuzdan aldığımız solukla biz de diriliyoruz, kanımızdaki canlılar da. Kapa bakalım birisinin burnunu, ölüyor mu, ölmüyor mu? Burun da, her soluk alış-verişte iki sur öttürüyor. İLE/VE/<> Azrail gözdür. İnsan ölürken, önce gözleri solar. )

( ... İLE/VE/<> Sevgi. | Cazibe. | Vahdetin gölgesi. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> Amellerin toplamı. )

( TÂVUS-İ SİDRE: Cebrail aleyhisselâm. )

( KERRÛBİYYÛN: Dört büyük melek. )

( GREŞTA GABET: Dört büyük melek. )

( BÂNG-İ REVÂREV[Fars.]: İsrafil'in üfleyeceği sûrun ikinci derecesi. )

( ... İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> Alıp, saklayan. )

( Epistemelojik. İLE/VE/<> Ontolojik. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> ... )

( Ağız/a. İLE/VE/<> Kulak/a. İLE/VE/<> Dil/e. İLE/VE/<> Göz/e. )

( ... İLE/VE/<> Allah'ın adını taşıyan melek. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> ... )

( Azrail'e can vermeyen,
Hakk'a, Hakikat'e varamaz. )

( NOUS/GABRIEL ile/ve/<> ... ile/ve/<> ... ile/ve/<> ... )


- CEBREN[Ar.] ile CEBRÎ[Ar.]

( [zarf] İLE [sıfat] )

( Zorla, cebr ile. İLE Zorla, zor altında. | Cebirsel. )


- CEBRİYE ile KADERİYE


- CED/CEDD[Ar.] ile CED'[Ar.]

( Dede, büyükbaba. Annenin/babanın babası. İLE ... )


- CED ile/||/<> ECDÂD ile/||/<> CEDİD

( Dede, ata. İLE/||/<> Büyük babadan başlayarak geriye doğru atalardan her biri. İLE/||/<> Yeni. )


- CEDDE[Ar. < CEDDÂT] ile/ve/> CEDD[Ar. < ECDÂD]

( Babaanne. İLE/VE Dede, büyük baba. )


- CEDEL ile/değil/yerine/<> BURHAN

( Bir bilginin, yanlışları göstermesi. İLE/DEĞİL/YERİNE/<> Savını temellendirmek. )


- CEDİD MEHMED EFENDİ (KABASAKAL) MEDRESESİ ile/ve ABDURRAHMAN ŞÂMİ (SAHABE) KABRİ

( Yeşil Ev yanındalardır. [Sultanahmet'te] )

( Eski Rıfai Tekkesi de aynı yerde bulunmaktadır. )

( Hürrem Sultan Hamamı da yanındadır. )


- CEDÎD ile BİD'AT

( Yeni. İLE Sonradan ortaya çıkan. )


- CEDVEL ÇEKMEK

( Kenarlara çizgi çekmek. Cedvelkeş, kalemkeş. )


- CEDVEL/HARK[Ar.] ile CETVEL

( Su yolu, su akacak yarık. İLE Ölçüm aracı/tablosu. )


- CEFÂKÂR ile CEFÂKEŞ

( [eziyet] Çeken. İLE Eden. )


- CEFR[Ar.] ile CEFR/CİFR[Ar.]

( Geniş kuyu. İLE Güyâ bilinmezden/gaipten haber veren bir ilim. )


- ÇEH[Fars.] ile ÇEH[Fars.]

( Kılıç ve hançer gibi şeylerin kını/kılıfı. İLE Kuyu. )


- CEHADEHU[Ar.] ile CEHADE[Ar.] ile BİHİ[Ar.]


- CEHÂLET KİBARLIĞI ile/değil/yerine KİBARLIK

( "Kibarlığını" yüzüne-gözüne bulaştırır. İLE/DEĞİL/YERİNE Zamanını, zeminini, gerektiği kadar ve ölçüsünü bilerek/tutturarak, bilinçle. )


- CEHÂLET/CÂHİL ile/ve ZULÜM/ZÂLİM

( Cahil kişi, kendinin bile düşmanı iken, başkasına dost olması nasıl beklenir? )

( Zulümle âbâd olanın, sonu, berbâd olur. )

( IGNORANCE vs./and OPPRESSION/CRUELTY )

( ... ile/ve ADHARMA )


- CEHÂLET ile/ve CESÂRET

( Cesaret, akıldan gelirse cesârettir. Bilgisizlikten gelirse cehalettir. )

( IGNORANCE vs./and COURAGE )


- CEHÂLET ile/ve/yerine/değil İLİM

( Dönüp dolaşmak. İLE Bilinenden bilinmeyene gitmek. )

( Dünyaya sizin cahilliğe son vermenizden daha çok yardımı olabilecek bir başka şey yoktur. )

( İLMİ: - Ya Öğreten, - Ya öğrenen, - Ya seven olmak gerek. )

( İlmin saati, feyzi belirli olmaz. )

( İlim öğrendikçe, ilim onun niyetini tashih eder. )

( There is nothing that can help the world more than your putting an end to ignorance. )

( [not] IGNORANCE vs./and/but KNOWLEDGE
KNOWLEDGE instead of IGNORANCE )


- CEHÂLET ile İLİM

( Dönüp dolaşmak. İLE Bilinenden bilinmeyene gitmek. )

( İLMİ: - Ya Öğreten, - Ya öğrenen, - Ya seven olmak gerek. )

( İlmin saati, feyzi belirli olmaz. )

( İlim öğrendikçe, ilim onun niyetini tashih eder. )

( İlim taliplerine melekler kanatlarını serer. )


- CEHÂLET ile/ve/< KİN

( IGNORANCE vs./and/< HATRED/SPITE/GRUDGE )


- CEHÂLET ile/ve LAUBALİ/LİK


- CEHALET ile/ve/<>/değil OLANAKSIZLIK


- CEHÂLET ile SIDKİYET(SÂDIK OLMA)


- CEHÂLET ile/ve ŞİRK


- CEHÂLET ile/ve TEVEKKÜLDEN UZAK OLMAK


- CEHÂLET ile/ve TİCARET

( IGNORANCE vs./and TRADE/COMMERCE )


- CEHÂLET ile UZAK OLMAK

( IGNORANCE vs. TO BE FAR )

( VU MING ile/ve ... )


- CEHÂM[Ar.] ile CEHÂN[Ar.]

( Yağmur vermeyen bulut. İLE Dünya. | Sıçrayan, fırlayan, çabuk hareket eden. )


- CEHD ile/ve/||/<> GAYRET


- CEHL-İ BASİT ile CEHL-İ MÜREKKEB

( Bilmediğini bilen. İLE Bilmediğini bilmeyen. )

( Şekk. İLE Eş-şekk. )

( O ki, bilmiyor ama biliyor bilmediğini; çocuktur, onu eğitin/yetiştirin. O ki, bilmiyor ama bilmiyor bilmediğini; cahildir, ondan uzakça durun. O ki, biliyor ama bilmiyor bildiğini; (belki) uykudadır, onu uyandırın. O ki, biliyor ama biliyor bildiğini; bilge kişidir, onu izleyin. )


- CEHL-İ MÜREKKEB ile/ve ECHEL-Ü CÜHELÂ

( Bilmediğini bilmemek. İLE/VE Bilmediği halde bildiğini doğru kabul etmek ve iddia etmek. )

( TECHÎL (ETMEK): Cahile cahilliğini söylemek. )


- CEHL[Ar.] ile CEHR[Ar.]

( Bilmezlik, cehâlet. İLE Yüksek sesle söyleme. )

( CEHL: Köyde/çölde kaybolmuş deve yavrusu. )


- CEHL[Ar.] ile HUMK[Ar.]


- CEHL ile/||/<>/< CEHL-İ BASİT ile/||/<>/< CEHL-İ MÜREKKEB ile/||/<>/< CEHL-İ MİK'AB[KÜP] ile/||/<>/< CEHL-İ MURABBÂ, TAKLİT

( Bir şeyi mutlak olarak bilmemek.
İLE/||/<>/<
Bilmemek. Bilmediğini bilmek.
İLE/||/<>/<
Bilmemek. Bilmediğini bilmemek. [Olgu ve olaya uygun olmayan kesin inanç.]
İLE/||/<>/<
Bilmemek. Bilmediğini bilmemek fakat bildiğini iddia etmek. ["Bildiğinin" ya da bildiğini varsaydığının, yanlışının, en doğru/kesin olduğunu iddia etmek.]
İLE/||/<>/<
Ötekinin iddiasını/sözünü delilsiz/kanıtsız kabul etmek. )

( ... İLE/VE Tek boyutlu. İLE/VE İki boyutlu. İLE/VE Üç boyutlu. İLE/VE Dört boyutlu. )

( [Felsefe'de] BEBGAİYYE[Ar.]/PSITTACISME[Fr.]: Papağanlık. )

( Sadece bir iyi vardır, bilgi; sadece bir kötü vardır, cehalet. )

( TÂC MÂRİFET TÂCIDIR, SANMA GAYRI TÂC OLA
TAKLİT İLE TOK OLAN, HAKİKATTE AC OLA )

( )

( Anlayanlar(those who get it) <> Anlayıp da anlamamış gibi yapanlar(those who get it do not get it) <> Anlamayanlar(those who do not get it)
-----------------------------------------------------

Anlayanlar(those who get it) <> Anlayıp, anlaşılacak hiçbir şey olmadığı gerçeğini görenler(those who get it but realise there is nothing to get) <> Anlaşılacak bir şey olmadığı gerçeğini görenler(those who realise there is nothing to get)
----------------------------------------------------

Anlamayanlar(those who get it) <> Anlamayıp, anlaşılacak hiçbir şey olmadığı gerçeğini görenler(those who do not get it and realise there is nothing to get) <> Anlaşılacak bir şey olmadığı gerçeğini görenler(those who realise there is nothing to get)
-----------------------------------------------------

Karmakarışık durumda olanlar/hiçbir nasibi ol(a)mayanlar(those who are very confused) )

( O ki, bilmiyor ama biliyor bilmediğini;
çocuktur, onu eğitin/yetiştirin.

O ki, bilmiyor ama bilmiyor bilmediğini;
cahildir, ondan uzakça durun.

O ki, biliyor ama bilmiyor bildiğini;
(belki) uykudadır, onu uyandırın.

O ki, biliyor ama biliyor bildiğini;
bilge kişidir, onu izleyin. )


- CEHR[Ar.] ile I'LÂN[Ar.]


- CEHR[Ar.] ile IZHÂR[Ar.]


- CEHR[Ar.] ile KEŞF[Ar.]


- CEHRE[< Fars.] ile ÇEHRE[< Fars.]

( Pamuk, yün gibi şeyleri eğirip iplik durumuna getirmeye yarayan araç, iğ. İLE Yüz. | Görünüş. | Somurtkanlık. )


- CEHRÎ

( AÇIKTAN YA DA YÜKSEK SESLE YAPILAN )


- CEKET ile CEPKEN

( ... İLE Kolları yırtmaçlı ve uzun, harçla işlenmiş, bir tür kısa, yakasız, üst giysisi. )


- CEKET ile JAKETATAY[Fr.]

( ... İLE Resmi ziyaret ve davetlerde, erkeklerin giydikleri arkası yırtmaçlı, etekleri uzun ve ön köşeleri yuvarlak kesilmiş ceket. )


- CEKET ile KRUVAZE[Fr. < CROISE]

( ... İLE Ön parçaları, birbiri üzerine gelecek biçimde yapılan ceket, yelek. )


- ÇEKİ ile ÇEKER

( Tartı. | 250 kg.'a eşit olan, odun, kireç gibi ağır ve kaba şeyleri tartmakta kullanılan bir ağırlık ölçüsü. | Üzüntü, sıkıntı. İLE Bir tartma aygıtının kaldırabildiği ağırlık miktarı. )


- ÇEKİÇ (KEMİĞİ) ile/ve ÖRS (KEMİĞİ) ile/ve ÜZENGİ (KEMİĞİ) ile/ve ORTA KULAK KEMİKLERİ

( AZM-İ MITRAKA ile/ve AZM-İ SENEDÂNÎ ile/ve AZM-İ RİKÂBÎ ile/ve ... )

( image

image )

( MALLEUS vs./and ANVIL/INCUS vs./and STIRRUP/STIR BONE/STAPES vs./and OSSICLE )


- ÇEKİÇ ile BALYOZ/VARYOS[Yun./Lat.]

( Çivi çakma, madenleri dövme vb. işlerde kullanılan saplı bir el aleti. | Yaklaşık 1,20 metre uzunluğundaki madenî tele bağlı ve ağırlığı 7,257 kilogram olan gülle. İLE Taş kırma, kazık çakma, duvar yıkma vb. işlerde kullanılan, iki ucu az keskin, çok iri, ağır çekiç. )


- ÇEKİÇ ile BARDA

( ... İLE Dam ustalarının kullandığı, başının bir ucu çember parçası biçiminde eğri, öbür ucu keskin çekiç. | Fıçıcı keseri. )


- ÇEKİÇ ile DİŞEĞİ

( ... İLE Taşları yontmak için kullanılan, dişli bir çekiç. )


- ÇEKİÇ ile ŞAHMERDÂN[Fars.]

( ... İLE Vurucu ağırlığın, mekanik olarak yükselmesi ve düşmesi sonucu dövme işlemi yapan makine. | Bir yapının, temel kazıklarını çakmakta kullanılan bir çeşit araç. | Çok ağır bir çeşit tokmak ya da çekiç. )


- ÇEKİÇ ile/ve/değil/||/<> TOKMAK


- ÇEKİLİŞ ile/değil ÇEKİM


- ÇEKİM / ÇEKİM KUVVETİ ile/||/<> ÇEKİM KÜTLESİ / KÜTLE

( Nesnelerin çekim(gravitasyon), elektrik, manyetik ve nükleer nitelikli güçlerle birbirini çekmesi. )

( ATTRACTiON VS. MASS )

( L'ATTRACTiON AVEC LA MASSE )

( ANZiEHUNG MiT MASSE )

( CâZiBE iLE KüTLE )


- ÇEKİM GÜCÜ ile/ve/||/<> ELEKTROMANYETİK GÜÇ

( Kütleler arasındaki çekim gücü. İLE/VE/||/<> Elektrik yükleri ve manyetik alanlar arasındaki güç. )


- ÇEKİM ile ÇEKİM EKİ

( NFLECTION vs. INFLECTIONAL AFFIX )


- ÇEKİM ile/ve/<> GEREKSİNİM


- ÇEKİM ile/ve/||/<> İTİM

( Göksel/semâvî. İLE/VE/||/<> Yersel/arzî. )


- ÇEKİM ile/ve YANILSAMA


- ÇEKİMSEL BİÇİMBİLİM ile ÇEKİMSEL BİÇİMBİRİM

( INFLECTIONAL MORPHOLOGY vs. INFLECTIONAL MORPHEME )


- ÇEKİMSER/LİK ile/ve/||/<> KAÇINGAN/LIK


- ÇEKİMSER/LİK ile/ve/değil/||/<>/< UYUMLU/LUK


- ÇEKİMSER ile ÇEKİNGEN/SINGIN

( ABSTAINER vs. TIMID )


- ÇEKİNCE ile SAKINCA

( DRAWBACK vs. INCONVENIENCE )


- ÇEKİNCE ile/değil/yerine SAYGI

( [not] AVOID vs./but RESPECT
RESPECT instead of AVOID )


- ÇEKİNCE ile SIKINTI


- ÇEKİNGEN/LİK ile/ve/<> DAYANÇLI/LIK/SABIRLI/LIK


- ÇEKİNGEN/LİK ile İÇE KAPANIK/LIK


- ÇEKİNGEN/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> MESAFELİ/LİK


- ÇEKİNGEN ile ÇEKİNİK ile ÇEKKİN

( Herşeyden çekinme huy olan, ürkek, sıkılgan. İLE Birkaç kuşak sonra ortaya çıkan ve o zamana kadar aradaki döllerde gizli kalan soyaçekim nitelikleri için kullanılır. [ÇEKİNİK GEN] İLE Elini çekmiş, ilgisiz. )


- ÇEKİNİLMESİ GEREKEN:
SALDIRGAN/LIK ile/ve/||/<>/> ŞIMARIK/LIK

( [Çekinilmesi gereken ...]
İyi birinin aç kaldığındaki saldırganlığı. İLE/VE/||/<>/>Kötü birinin doyduğundaki şımarıklığından. )


- ÇEKİNME ile EMPATİ

( ABSTAIN vs. EMPATHY )


- ÇEKİNMEK ile ÇEKİLMEK

( TO AVOID vs. TO RETREAT )


- ÇEKİNMEK ile SAKINMAK

( AVOID vs. TO PROTECT )


- ÇEKİP GİTMEK ile/ve/||/<> ÇIKIP GİTMEK


- ÇEKİRDEK BÖLÜNMESİ ile/||/<> ÇEKİRDEK BÖLÜNMESİ ENGELİ / BÖLÜNME ENGELİ ile/||/<> ÇEKİRDEK BÖLÜNMESİ REAKTÖRÜ / NÜKLEER REAKTÖR ile/||/<> ÇEKİRDEK BÖLÜNMESİ ÜRÜNLERİ / BİRİNCİL BÖLÜNME ÜRÜNLERİ ile/||/<> ÇEKİRDEK BÖLÜNMESİ VERİMİ ile/||/<> ÇEKİRDEK DÖNÜŞÜMÜ / GEÇİŞ ile/||/<> ÇEKİRDEK ENGELİ ile/||/<> ÇEKİRDEK FİZİĞİ ile/||/<> ÇEKİRDEK GERİ TEPMESİ ile/||/<> ÇEKİRDEK İNDÜKSİYONU ile/||/<> ÇEKİRDEK İZOMERİ / İZOMER ile/||/<> ÇEKİRDEK KAYNAŞMASI ile/||/<> ÇEKİRDEK KAYNAŞMASI NOKTASI ile/||/<> ÇEKİRDEK KAYNAŞMASI REAKTÖRÜ / KAYNAŞMA REAKTÖRÜ ile/||/<> ÇEKİRDEK KAYNAŞMASI YAKITI / KAYNAŞMA YAKITI ile/||/<> ÇEKİRDEK KUTUPLANMASI ile/||/<> ÇEKİRDEK KUVVETLERİ ile/||/<> ÇEKİRDEK KÜTLESİ ile/||/<> ÇEKİRDEK LAZERİ ile/||/<> ÇEKİRDEK MANYETİK MOMENTİ ile/||/<> ÇEKİRDEK MANYETİK REZONANSI[ÇMR] ile/||/<> ÇEKİRDEK MANYETİK REZONANS SPEKTROMETRESİ ile/||/<> ÇEKİRDEK MANYETİK REZONANS TOMOGRAFİSİ ile/||/<> ÇEKİRDEK MANYETOMETRESİ ile/||/<> ÇEKİRDEK MANYETONU ile/||/<> ÇEKİRDEK MODELLERİ (SIVI DAMLASI | KABUK | ORTAK) ile/||/<> ÇEKİRDEK PARÇALANMASI ile/||/<> ÇEKİRDEK PİLİ ile/||/<> ÇEKİRDEK POTANSİYEL ENERJİSİ ile/||/<> ÇEKİRDEK POTANSİYELİ / COULOMB ENGELİ ile/||/<> ÇEKİRDEK REZONANSI ile/||/<> ÇEKİRDEK REZONANS MANYETOMETRESİ / ÇEKİRDEK MANYETOMETRESİÇEKİRDEK SPİNİ ile/||/<> ÇEKİRDEK TABAN DURUMU / ÇEKİRDEK TABAN ENERJİ DURUMU ile/||/<> ÇEKİRDEK TABAN ENERJİ DURUMU ile/||/<> ÇEKİRDEK TEPKİMESİ ile/||/<> ÇEKİRDEK ETKİ KESİTİ / ETKİ KESİTİ / ÇEKİRDEK TESİR KESİTİ / TESİR KESİTİ ile/||/<> ÇEKİRDEK YARIÇAPI ile/||/<> ÇEKİRDEK YOĞUNLUĞU ile/||/<> ÇEKİRDEK YÜKÜ ile/||/<> ÇEKİRDEK ZİNCİR TEPKİMESİ / ZİNCİR TEPKİMESİ


- ÇEKİRDEK FÜZYONU ile/>< ÇEKİRDEK FİSYONU

( Hafif atom çekirdeklerinin birleşerek daha ağır bir çekirdek oluşturması. İLE/>< Ağır bir atom çekirdeğinin bölünerek daha hafif çekirdekler oluşturması. )

( Füzyon tepkimeleri, büyük miktarda enerji açığa çıkarır ve güneşte gerçekleşen tepkimelerdir. [iki hidrojen atomunun birleşerek bir helyum atomu oluşturması.] İLE/>< Fisyon tepkimeleri de büyük miktarda enerji açığa çıkarır ve nükleer reaktörlerde kullanılır. [uranyum-235 çekirdeğinin nötronlarla bombardıman edilerek iki daha hafif çekirdeğe ve nötronlara bölünmesi] )

( NUCLEAR FUSION VS./>< NUCLEAR FISSION )


- ÇEKİRDEK TEPKİMESİ ile/ve/||/<> KİMYASAL TEPKİME

( Atom çekirdeklerinin değişime uğradığı tepkimeler. İLE/VE/||/<> Atomların elektron düzenlemelerinin değiştiği tepkimeler. )


- ÇEKİRDEK ile/ve/<> ÇEKİRDECİK

( Evli meyvelerin içinde, bir ya da birden çok bulunan, çoğu sert bir kabukla kaplı tohum. | Yenmek için satılan kabak çekirdği. | Bir gözenin merkezini oluşturan nesnecik. | Atom çekirdeği. | 5 santigrama eşit olan, kuyumculukta kullanılan ağırlık ölçüsü. | Bir şeyin temelini oluşturan öz, nüve. İLE Göze çekirdeğinin içinde, tek ya da birden çok bulunan, yuvarlak nesne. )


- ÇEKİRDEK ile/||/<> ÇEKİRDEK BAĞLANMA ENERJİSİ / BAĞLANMA ENERJİSİ ile/||/<> ÇEKİRDEK BOZULMA MODU / BOZULMA ile/||/<> ÇEKİRDEK BÖLÜNMESİ

( Temel olarak proton ve nötronlardan oluşan, yükü +Ze olan, etrafında elektronların döndüğü ve atomun hemen hemen tüm kütlesini oluşturan çok yoğun merkezî kısmı. | Bir düzenek sargısının ortasında bulunan, manyetik çekirdek ya da kor olarak da bilinen manyetik nesne. )

( NUCLEUS, CORE VS. ... VS. ... VS. NUCLEAR JiSSiON )

( LE NUCLéUS / LE NOYAU AVEC ... AVEC ... AVEC LA FiSSiON NUCLéAR )

( KERN MiT ... MiT ... MiT KERNSPALTUNG )

( NüVE )


- ÇEKİRDEK ile/değil ÇİĞİT

( ... İLE/DEĞİL Pamuk çekirdeği. )


- ÇEKİRDEK ile/ve/=/||/<> GİLİK

( ... İLE/VE/=/||/<> Antalya bölgesinde meyve çekirdeklerine verilen ad. )


- ÇEKİRDEK ile/ve/||/<> GÖZE SIVISI/SİTOPLAZMA[Fr. < CYTOPLASME]/CYTOPLASM[İng.] ile/ve/||/<> PROTOPLAZMA[Fr. < PROTOPLAZMA < Yun.]

( Bir gözenin merkezini oluşturan nesnecik. | Atom çekirdeği. İLE/VE/||/<> Çekirdek dışta kalmak üzere, protoplazma yığını. İLE/VE/||/<> Yapı bakımından, çekirdek ve sitoplazmadan oluşan, yarı sıvı, saydam ve canlı gözenin metabolizma olaylarının oluştuğu yer. )


- ÇEKİRDEK ile SIMIŞKA


- ÇEKİRGE ile BASIK ÇEKİRGE

( ... İLE Düzkanatlılar (Orthoptera) takımının cüce çekirgeler (Tetrigidae) ailesinde yer alan, erginleri 15-16 mm boyunda, kahverengi, ergin ve nimfleri çeşitli bitki türlerinde beslenen böcek türü. )

( ... avec TÉTRIX DÉPRiMÉ )

( ... mit DEPRESSOTETRIX DEPRESSUS )


- ÇEKİRGE ile BOZKIR KARAÇEKİRGESİ

( ... İLE Düzkanatlılar (Orthoptera) takımının karaçekirgeler (Gryllidae) ailesinde yer alan, erginleri 12-20 mm boyunda, siyah renkli, ergin ve nimfleri sebzeler, mısır, şekerpancarı gibi bitkilerle beslenerek zarara yol açan böcek türü. )

( CRICKET vs. DESERT CRICKET )

( ... avec GRILLON NOIRÂTRE/PUBESCENT )

( ... mit STEPPENGRILLE )

( MELANOGRYLLUS vs. MELANOGRYLLUS DESERTUS )


- ÇEKİRGE ile BÜRKAN/BİRKAN[Ar.]

( ... İLE Alaca çekirge. )


- ÇEKİRGE ile CADI ÇEKİRGESİ

( ... İLE Dünyanın, en uzun böceğidir. [25 cm.] )


- ÇEKİRGE ile CIRCIR BÖCEĞİ / CIRLAK

( Çekirgenin kulakları, dizlerinde bulunmaktadır. )

( CERÂDE/CERÂD[Çoğul] ile ... )

( MELÂH ile ... )

( GRASSHOPPER/LOCUST vs. CRICKET )

( ACRIDIUM | LOCUSTA cum GRYLLUS/GRILLUS DOMESTICUS/CAMPESTRIS )


- ÇEKİRGE ile JAPON YAPRAK ÇEKİRGESİ

( Ayrıntılarını okuyabilmeniz için burayı tıklayınız... )

( ... cum RICANIA JAPONICA )


- ÇEKİRGE ile KIR ÇEKİRGESİ


- ÇEKİŞME ile ÇELİŞME


- ÇEKİŞMEK" ile "SİDİK YARIŞTIRMAK"

( Akıllı kişi, kimseyle yarışmaz. Böylece, kimse, onunla yarışamaz. )


- ÇEKME ile/||/<> ÇEKME DEĞERİ ile/||/<> ÇEKME DİRENCİ / ÇEKME SINIRI

( Bir elektronik sinyal üreteci, bağımsız sinyal üreten başka bir devreyle çiftlenim yaptığında ilk üreteç frekansının bağımsız üreteç frekansına doğru değişme eğilimi göstermesi. İki frekans arasındaki fark küçükse bu eğilim çok güçlüdür. İLE/||/<> Yük empedansı yansıma kat sayısının fazı 360 derece değişliğinde bir sinyal üretecinin frekansının uc değerleri arasında ısıl etkiler dışında oluşan fark. [Bu yansıma kat sayısının mutlak değeri 0.20'dir.] İLE/||/<> Bir nesnenin kopuncaya kadar dayanabildiği, birim kesiti başına düşen çekme gücüyle ölçülen zorlanma. )

( PULLiNG VS. PULLiNG FiGURE VS. ULTiMATE TENSiLE STRESS )

( LA TiRE AVEC LA FiGüRE DE LA TiRE AVEC LA TENSiON ULTiME DE LA TRACTiON )

( ZiEHEN, ANZiEHUNG MiT ZiEHUNGSWERT MiT ZUGSPANNUNGSGRENZE )


- ÇEKMECE KÖPRÜSÜ ile MİMAR SİNAN

( Mimar Sinan'ın, tek, imzasının bulunduğu yapıtıdır. )


- ÇEKMECE ile PEŞTAHTA[Fars.]

( ... İLE İş masası gibi kullanılan çekmece. | Sarrafların, üzerinde para saydıkları tahta. )


- ÇEKMEK ile ALIKOYMAK

( TO PULL PLACE vs. TO DETAIN )


- ÇEKMEKAT

( Apartmanlarda ya da evlerde, dört yanı teras olarak bırakılan en üst kat. )


- ÇEKTİRİ ile/= ÇEKTİRME

( Yelkenleri olmakla birlikte, kürekle de yol alan, eskiden kullanılmış olan gemi. İLE/= Çekme eylemini yaptırmak. | Büyük, yelken kayığı. )


- ÇEKÜL/ŞAKUL

( Ucuna bir ağırlık bağlanmış iple oluşturulan, yerçekiminin doğrultusunu belirtmek için sarkıtılarak kullanılan bir araç. )


- CELÂDET[Ar.] ile NEFÂZ[Ar.]


- CELÂL ile/ve/<> CEMÂL

( Kişinin yüzünde hem Celâl, hem Cemâl gizli. Suratı astın mı Celâl, güldün mü Cemâl... )

( İçte[bâtın]. İLE/VE/<> Dışta/n[zâhir]. )

( ... İLE/VE/<> İkram edilen. )

( Batırır. İLE/VE/< Çıkarır. )


- CELÂL ile GADAP


- CELÂLET[Ar.] ile HEYBET[Ar.]


- CELB (ETMEK) ile/ve/||/<> CEZB (ETMEK)

( Kendi üzerine çekmek. | Getirtmek, davet etmek, çağırtmak. İLE/VE/||/<> Kendine çekmek. | Etkileyerek kendine bağlamak. )


- CELCIUS ile/=/||/<> FAHRENHEIT ile/=/||/<> KELVIN

( °C = 1 ile/=/||/<>  °C x 1.8 + 32 ile/=/||/<> °C + 273.15 )

( 100 °C ile/=/||/<> 212 °F ile/=/||/<> 373 K [Suyun kaynama noktası]

0 °C ile/=/||/<> 32 °F ile/=/||/<> 273 K [Suyun donma noktası]

-78 °C ile/=/||/<> -109 °F ile/=/||/<> 195 K [Karbondioksitin donma noktası]

-183 °C ile/=/||/<> -298 °F ile/=/||/<> 90 K [Oksijenin donma noktası]

-196 °C ile/=/||/<> -321 °F ile/=/||/<> 77 K [Azotun donma noktası]

-273 °C ile/=/||/<> -460 °F ile/=/||/<> 0 K [Mutlak sıfır noktası] )

( image )

( 1 Celsius [°C] = 274.15 kelvin [K]

1 Fahrenheit [°F] = 255.9277777778 kelvin [K]

1 Rankine [°R] = 0.5555555556 kelvin [K]

1 Reaumur [°r] = 274.4 kelvin [K] )


- CELEB[Ar.]/İÇOĞLANI/İZLATKO ile CELEB[Ar.]

( ... | İstanbul sarayında ilk işe başlamış acemi. İLE Orospu, fahişe. | Çan. )


- ÇELEBİ ile Çelebi

( Bektaşî ve Mevlevî pirlerinin en büyüklerine verilen unvanç | Hristiyan tüccar. | Görgülü, terbiyeli, olgun kişi. | Sultanların erkek çocuklarına verilen ad. İLE Kırıkkale iline bağlı ilçelerden biri. )


- ÇELEBİ ile/> ŞEHZÂDE[Fars.] ile/> VELİAHD

( Görgülü, terbiyeli ve olgun. | Bay. | Bektâşî ve Mevlevî Pîr'lerinin, en büyüklerine verilen san. İLE/||/<> Sultanların ve oğullarının erkek çocuklarına verilen san. İLE/||/<> Bir hükümdarın ölümünden ya da tahttan çekilmesinden sonra tahta geçmeye aday olan kişi. | Herhangi bir göreve ya da makama geleceği beklenilen kişi. )


- CELÎ[Ar.]

( Hat sanatında, iri ve büyük yazı. | Kalın ve okunaklı, her çeşit yazı. )


- CELÎD[Ar.] ile CELÎD[Ar.]

( Fazla celâdetli[yiğit/kahraman] olan. İLE Kırağı, çiy, şebnem. )


- ÇELİK YAPI ile (DEMİRLİ) BETON YAPI(KARKAS[Fr. < CARCASSE]


- ÇELİK ile ÇELİK

( Su verilerek çok sert ve esnek bir duruma getirilebilen, bileşiminde az miktarda karbon bulunan demir ve karbon alaşımı. | Çelikten yapılmış. İLE Kısa kesilmiş dal. | Kök salmak amacıyla yere dikilen dal. | Çocukların çelikçomak oyununda, ucuna çomakla vurarak havaya kaldırdıkları, iki tarafı sivri, kısa değnek. | Gemilerde, üzerine halat ya da ip geçirip tutturmaya yarayan ağaç ya da metalden yapılmış kısa değnek. )

( PULAT ile ... )


- ÇELİK ile/ve/||/<> ÇELİK YÜNÜ


- ÇELİK ile GRAFEN

( )


- ÇELİK ile PASLANMAZ ÇELİK

( ... İLE Çeliğe %10-30 krom katılarak. )


- ÇELİKPAMUĞU

( Verniklenmiş yüzeyleri düzeltmeye ya da matlaştırmaya yarayan, uzun ve keskin kenarlı, çelik tel tomarı. )


- CELİLÜ'L-KELÂM ile DAKİKÜ'L KELÂM

( İtikad. İLE Aklî felsefe [varlık, doğa, kişi, toplum vs...]. )


- ÇELİŞİK OLAN ile/ve/değil/||/<>/< ÇELİŞİK GÖRÜNEN


- ÇELİŞİK" ile/değil ÇELİŞKİ OLDUĞUNU İDDİA EDENİN BİLGİSİZLİĞİ/YETERSİZLİĞİ


- ÇELİŞİK ile/ve/değil BARIŞMAMIŞ


- ÇELİŞKİ ile/ve/değil/||/<>/< ANA ÇELİŞKİ


- ÇELİŞKİ ile/ve ÇATIŞKI

( Düşündürür. İLE/VE Güldürür ya da ağlatır.[öfkeden] )

( Goes to think. WITH/AND Goes to laugh or cry.[by the anger] )

( CONTRADICTION vs./and CONFLICT )


- ÇELİŞKİ ile/değil/< DAYANÇ/SABIR


- ÇELİŞKİ ile/ve/değil/yerine EYTİŞİM

( CONTRADICTION vs. DIALECTIC )


- ÇELİŞKİ ile/ve/||/<> İKİRCİK


- ÇELİŞKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İLİŞKİ

( [not] CONTRADICTION vs./and/but/||/<>/< RELATION
RELATION instead of CONTRADICTION )


- ÇELİŞKİ ile/ve/||/<> TUTARSIZLIK


- ÇELİŞKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UYUMSUZLUK


- ÇELİŞKİ ile/ve YANILSAMA

( CONTRADICTION vs./and ILLUSION )


- ÇELİŞKİLİ ile/ve/<> ÇEKİCİ/CÂZİBELİ


- ÇELİŞKİLİ ile/ve/değil FARKLI

( [not] CONTRADICTED vs./and/but DIFFERENT )


- ÇELİŞKİLİ ile/ve/değil/<> ÖZENSİZ


- ÇELİŞKİYE/ÇATIŞKIYA İŞARET (ETMEK) ile/ve/değil/<> SERZENİŞ


- ÇELİŞMEZLİK ile/ve ÇOKLUK


- ÇELME ile ÇELGİ

( Yolundan çevirmek, engel olmak, engellemek. | Düşürme. | Birini yere düşürmek için ayağının önüne ayak uzatma. | Örtünüp iki ucunu bağlamak. Arkadan, hafifçe bağlanan başörtüsü. | Bir şeyin kenarını, verev ya da çapraz kesmek, çalmak. | Düşüncenin/sözün, birbirini tutmaması, birbirine ters düşmesi. İLE Çene altından bağlanan başörtüsü. )


- CELP/CELB[Ar.] ile ÇAĞRI

( MESSAGE vs. SUMMON )


- CELSIUS DERECESİ ile/ve/<> CELSIUS SICAKLIK ÖLÇEĞİ

( Sıcaklık aralığı ya da farkının, 1 kelvin'e ve Celsius ölçeğindeki sıcaklık aralığının 1/100'üne eşit sıcaklık birimi. [simgesi: °C] İLE/VE/<> Normal koşullarda, suyun donma sıcaklığını 0 derece ve kaynama sıcaklığını da 100 derece kabul eden ve kelvin olarak mutlak sıcaklığa, °C = °T-273.15 ile bağlı olan ölçek. )


- ÇELTİK ile/ve/> PİRİNÇ ile/ve/> PİLAV

( Kabuğu ayıklanmamış pirinç. İLE/VE/> Kabuğu ayıklanmış çeltik. İLE/VE/> Bu pirinçlerden yapılan yemek. [Ayıklanmış/kabuksuz, "beyaz pirinç", besin değerlerinden yoksun, neredeyse posa olarak mideyi şişiren özelliğinden öte pek bir etkisi/katkısı olmayan bir gıdadır. Çeltiği yeğlemekte yarar vardır!] )


- CELVET

( YERİNİ YURDUNU TERK ETMEK )


- CEM ETMEK ile BİRLEŞTİRMEK / İLÂÇ HAZIRLAMAK

( İLÂÇ HAZIRLAMAK )


- CEM'[Ar.] ile ECMA'U[Ar.]


- CEM'[Ar.] ile HAŞR[Ar.]


- CEM'[Ar.] ile KÜLL[Ar.]


- CEM'İN:
ÖNCESİ ile/ve SONRASI

( "Musevî'lik". İLE/VE "Muhammedî'lik". )


- CEM[Ar.] ile CEM'[Ar. çoğ. CUMÛ] ile CEMM[Ar.]

( Hükümdar, şah. | Şark söylencesinde/mitolojisinde şarap ve içkinin mucidi. | Süleyman Peygbamber'in takma adı. İLE Toplanma, yığma. | Birden fazla kişi, hayvan ve eşyayı gösteren ad. | Çoğul. [Ar. dilb.] İLE Büyük sayı, çokluk, kalabalık. )


- CEM[Ar.] ile TE'LÎF[Ar.]


- CEM ile İCMAL


- CEM ile/></< İRTİFÂ[< REF]

( ... İLE/>< İki şeyin birarada olamazlığı. )


- CEM ile/ve/değil TEVHİD


- CEMÂ'AT[Ar.] ile BEVŞ[Ar.]


- CEMÂ'AT[Ar.] ile FERÎK[Ar.]


- CEMÂ'AT[Ar.] ile FERÎK[Ar.]


- CEMÂ'AT[Ar.] ile FEVC[Ar.] ile SÜLLE[Ar.] ile ZÜMRE[Ar.] ile HİZB[Ar.]


- CEMÂ'AT[Ar.] ile Fİ'E[Ar.]


- CEMÂ'AT[Ar.] ile MELE'[Ar.]


- CEMÂ'AT[Ar.] ile ŞİRZİME[Ar.]


- CEMÂ'AT[Ar.] ile TÂİFE[Ar.]


- CEMÂAT[Ar. < CEM] ile CEMÂÂT[Ar. çoğ. CEMÂAT] ile CEMÂD[Ar.]

( İnsan topluluğu. | İmamın arkasında namaz kılanlar. İLE İnsan toplulukları. | İmamın arkasında namaz kılanlar. | Bir mezhepten olan topluca halk. | Yeniçeri teşkilâtında birkaç odadan oluşan bölüm. İLE Taş gibi cansız olan şey. )


- CEMAAT ile/ve CEMİYET

( COMMUNITY vs. SOCIETY )

( GEMEINSCHAFT mit GESELLSCHAFT )


- CEMAAT ile İHVÂN


- CEMAAT ile TARİKAT

( Sufi ile Zahit Öyküsü - İsmail Güleç )


- CEMÂDÂT ile/ve/||/<>/> NEBÂTÂT ile/ve/||/<>/> HAYVANÂT ile/ve/||/<>/> BEŞERİYET > İNSAN

( Donmuş akıl[/logos]. İLE/VE/||/<>/> Yukarı doğru yönelebilen. İLE/VE/||/<>/> Hareket eden. ["canlı" anlamına ge(tiri)l(e)mez!] İLE/VE/||/<>/> Düşündüğünü, düşünebilen. > Düşünerek hareket edebilen. )


- CEMÂH[Ar.] ile CENÂH[Ar.]

( Atın baş sertliği, harınlık. İLE Kanat, kuş kanadı. | Kol, pazı. | Yan, kol. | Âhiret. )


- CEMAL:
GÜZELLİK ile/ve YÜZ


- CEMÂL:
İNSAN YÜZÜ ile/ve/değil/||/<>/< İNSAN SÖZÜ


- CEMÂL[Ar.] ile BAHÂ'[Ar.]


- CEMÂL[Ar.] ile NEBL[Ar.]


- CEMÂL[Ar.] ile SERV[Ar.]


- CEMÂL ile/ve/değil CEMÂL'İNİN NÛRU


- CEMÂLULLAH

( İNSANIN YÜZÜ, ALLAH'IN İNSANA VERDİĞİ KİTABIN ÖN SAYFASI, YANİ FATİHA'SI )


- ÇEMÂN[Ar.] ile ÇEMEN[Erm.]

( Naz ile salınarak yürüyen. | Şarap kadeni. | Çemen. İLE Yeşil ve kısa otlarla örtülü yer, çimen. | Ağaç ve çiçeği olan çayır, yeşillik. )

( ... cum CUMINUM CYMINUM )


- ÇEMBER ile DAİRE

( ... İLE Bir noktaya eşit uzaklıktaki noktaların toplamı. )


- ÇEMBERİN:
ÇEVRESİ ile/ve/<> ALANI

( )


- ÇEMBERLİTAŞ ile KIZTAŞI[< MARKIANOS SÜTUNU]


- CEMÎ[Ar.] ile/ve/||/<> KÜLLÎ[Ar.]


- CEMİ ile/ve/||/<> KESİR ile/ve/||/<> MEBZUL[Ar. < BEZL] ile/ve/||/<> CÜMLE

( Toplam. İLE/VE/||/<> Çok. İLE/VE/||/<> Bol, çok, ucuz. | Tıka basa. İLE/VE/||/<> Ne var, ne yok ise hepsi. | O andaki hepsi. )


- CEMİYETÇİ BAKIŞ/ANLAYIŞ ile/ve/<> STRATEJİK BAKIŞ/ANLAYIŞ ile/ve/<> FARKLI BAKIŞ/ANLAYIŞ


- ÇEMKİRMEK ile ÇEMKİRMEK

( Birine karşı gelmek, sert yanıt vermek.İLE Köpeğin kesik kesik havlaması. )


- CEMM[Ar.] ile KESÎR[Ar.]


- ÇEMREMEK ile/ve/||/<> ÇEMRENMEK

( Kol, paça, etek gibi şeyleri sıvamak. İLE/VE/||/<> Kendi kol, etek ya da paçalarını çemremek. | Bir işe girişmek için hazırlanmak, paçaları sıvamak. )


- CENÂB-I HAKK ile ALLÂH-Ü TEÂLÂ (olarak tanımlamak)


- CENÂH-I ZÜBÂB[Ar.]

( Sinek kanadı. )


- CENAH ile/||/<> CEPHE ile/||/<> MİLNE HATTI

( Savaş düzenindeki ordunun merkeze göre iki yanından her biri. İLE/||/<> Üzerinde savaşın sürdüğü bölge. İLE/||/<> İzmir'in işgalinden sonraki ilk Yunan ilerlemesinde fiilen kurulan Yunan duraklama cephesi.[Ayvalık Kozluca'nın kuzeyinde, Soma, Akhisar, batısından Ödemiş ve Aydın'ın doğusundan geçerek Büyük Menderes Irmağı boyunca uzanan çizgi] )


- CENÂH ile VECHE[aslı VİCHE]

( Kanat, kuş kanadı. | Kol, pazı. | Yan, kol. | Âhiret. İLE Yüz. | Yan, taraf, semt. )


- CENAZEYE GİDİYORUM ile/değil/yerine AĞLAMAYA GİDİYORUM

( Lazlar ve Mingreller, cenazenin adı yerine halini ifade etmeyi tercih ederler. )


- ÇENE:
ALTI ile/ve/<> ÜSTÜ

( Ya dişil, ya eril. İLE/VE/<> Hem dişil, hem eril; ne dişil, ne eril. )

( Gövde[beden/vücut]. İLE/VE/<> Baş. )


- ÇENE ile ÇÂH-I ZENAHDÂN[Fars.]

( Çene çukuru. )


- ÇENE ile GABGAB/SAKAK

( Çene altı, gıdı. )


- ÇENEK ile ÇENET

( Tohumda, embriyonu kaplayan etli bölüm. | Kuşların gagasını oluşturan alt ve üst bölümlerden her biri. | Böceklerde, ağzın iki yanında bulunan, parçalayıcı, sert örgen. İLE Açıldığında tohumların ortaya çıktığı kabuk. | İstiridye gibi ikiçenetli yumuşakçalarda, kolsuayaklılarda, kavkının iki parçasından her biri. )


- ÇENESİ DÜŞÜK/LÜK ile ZEVZEK/LİK


- ÇENEYİ KULLANMADA:
(FAZLA) KONUŞMAK İÇİN ile/ve/değil/yerine ÇİĞNEMEK İÇİN


- ÇENİLEMEK ile ÇENTMEK

( Canı yanan köpeğin, ağlama gibi ses çıkarması. İLE Bir şeyin kenarında kertik açmak. | Soğan, salatalık, kabak gibi sebzeleri ya da nesneleri, küçük ve ince parçalar şeklinde doğramak. )


- CENK/NÂME ile/değil ÇENG/NÂME


- CENNET/LER ile/değil İRFÂN CENNETİ(CENNET-İ İRFÂN)


- CENNET ile/ve CEHENNEM/TAMU[< Soğdca]

( İyilerin, iyiliklerin, hayrın tekâbül ettiği yer. İLE/VE/>< Şerlerin, şerlilerin tekabül ettiği yer. )

( CENNET: Kuyu. )

( CENNET: Uçmak[Eski Türkçe]. )

( Cennet, kişinin kendini bu âlemde, herkesten, herşeyden küçük görmesidir. )

( Nefis ölmeden, benlik ve gurur gitmeden, gönül cennet olamaz. )

( Cennet'le Cehennem'in kapıları birdir, aynıdır. Kalbimizi temizlersek o kalp cennet olur, temizlemezsek cehennem kapısı. )

( Cennet kapıcısının adı Rıdvan, yani Allah'ın her yaptığına râzı olmaktır. )

( Cehennem kapıcısının adı ise Malim'dir. Yani herhangi bir şeye sahip çıkmak, "Bu benimdir!" demek. )

( Cennetin ebedî zevk olduğu anlaşılınca o da kalmaz. )

( Cehennemin, cehil olduğunu bilip hazmettikten sonra, cehennem kalmaz. )

( Yusuf makamı, kuyudan, Cehennem'den kurtulma makamıdır. )

( En büyük cehennem cehalet, en büyük cennet de İlâhî zevktir. )

( Bu âlemde kimi haksız görüyorsak, başladı içimizde cehennem. )

( [İbr.] GEHENNA: Çöp yakılan yer. )

( Sevdiklerinin biraradalığı. İLE/VE/>< Vicdan azâbı. )

( ... İLE/VE/>< En "lezzetli." )

( ... İLE/VE/>< Dumansız ateş. )

( ... İLE/VE/>< Saygı ve sevginin bittiği yer. )

( CENNET: Bugünkü "hırslarının", geleceğe yansıtılması. )

( Dünyayı cehenneme çeviren, birilerinin, dünyayı cennete çevirmeye çalışmasıdır. )

( ... ile/ve NÎRÂN, DÂR-ÜS-SAÎR | SİCN/SİCCÎN, SAÎR, SAKAR )

( ... ile/ve DÛZAH )

( HEAVEN vs./and HELL )

( TIAN ile/ve ... )


- CENNET ile/ve/||/<> VALHALLA


- ÇENTİK/TIRTIK ile İŞÂRET

( Bir şeyin kenarında kesilerek ya da kırılarak açılan küçük kertik, tırtık. | Küçük oyuk. | Basım sırasında basım aygıtının diyaframını belirli bir açıklığa getirecek düzeni işletmek için filmin kenarına yapılan çukurluk. İLE Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im. | Belirti, gösterge, alâmet. | El, yüz hareketleriyle gösterme. )


- CEP TELEFONU:
"YAKINLAŞTIRICI" ile/ve/||/<>/>< UZAKLAŞTIRICI

( Uzaktakileri, size. İLE/VE/||/<>/>< Sizi, yanınızdakilerden. )


- CEPHALALJİA ile/||/<> CEPHALOMETRİKS

( Baş ağrısı. İLE/||/<> Baş ölçümleriyle ilgili. )


- CEPHE ile/ve/||/<> MANZARA


- CEPTEKİ PARA ile/ve ALACAK

( THE MONEY IN THE POCKET vs./and THE CREDIT )


- ÇER-ÇÖP ile İNCİ

( Denizin üstünde. İLE Denizin dibinde. )


- CER'[Ar.] ile CER/CERR[Ar.] ile CER[Ar.]

( Suyu, yudum yudum içme. İLE Çekme, sürükleme.| Arapça'da, ait olduğu ismi, meksûr[kesreli=esreli] okutan harf ya da edat.[harf-i cerr] | Para, eşyâ vb. çekme. İLE Yarık, çatlak, özellikle yarılmış yer. )


- CERÂHAT/CİRÂHAT[Ar.] ile CERÂHÂT[Ar. çoğ. CERÂHAT/CİRÂHAT]

( İrin, yara. | Cerrahlık. İLE Yaralar, irinler. )


- CERAHAT ile/değil/yerine/>< CEMAAT


- CERBEZE ile/ve/||/<>/> CEZBE

( Güzel konuşma. | Beceriklilik, girginlik. | Kurnazlık, hilekârlık. İLE Bir duygu ya da bir inanışın etkisiyle ölçüsüzce coşup kendinden geçme. | Çekilme, çekim. )


- ÇERÇEVE[Fars.] ile BAĞLAM


- ÇERÇEVE ile DÖNGÜ

( FRAME vs./and CYCLE/CYCLONE )


- ÇERÇEVE ile/ve EREK


- ÇERÇEVE ile GERGEF[Fars.]

( ... İLE Üzerine kumaş gerilerek, nakış işlemeye yarayan, çoğunlukla dikdörtgen biçiminde olan çerçeve. )


- ÇERÇEVE ile/ve/||/<> KAPSAM


- ÇERÇEVE ile KASNAK

( ÇÂR-ÇÛBE [ÇÂR: Dört. | ÇÛBE: Oklava.] ile ... )


- ÇERÇEVE ile PENCERE


- ÇERÇEVE ile SÖVE/SÖĞE ile SÖVE[Fr. SEUIL]

( ... İLE Kapı ve pencerenin yerleştiği kasa, çerçeve. | Eşik. | Avlu kapısının iki yanına konan uzun taşlar. İLE Pencere ve kapı kenarlarındaki süs kalıpları. )


- ÇERÇEVE ile/ve/değil/||/<> ÜST SINIR


- ÇERÇEVE ile/ve/<> YÖRÜNGE


- ÇERÇEVE ile/ve/||/<> ZARF


- ÇERÇİ ile TÜCCAR

( Mal takasıyla sınırlı. İLE Pazar yaratan. )

( Köy, pazar gibi yerlerde dolaşarak, ufak tefek tuhafiye eşyası satan, gezgin esnaf. İLE Ticaret yapan, ticaretle uğraşan kişi. )


- CERDE[Ar.] ile CERDE[Ar.]

( Mekke'de, hacılara eşlik eden atlı koruma görevlisi. | Tüysüz, dazlak. İLE Sarı renkli, donu sarı, kuladan açık olan at. )


- CERED[Ar.] ile CERED[Ar.]

( Çıplak bir duruma getirme. İLE Yaralı. )


- CERENKOV IŞINI ile/||/<> CERENKOV DEDEKTÖRÜ

( Saydam bir ortamı ışığın ortamdaki hızından daha büyük bir hızla geçen yüksek enerjili yüklü tanecikler demetinin oluşturduğu mavimsi ışık. İLE Cerenkov ışınınun gözlenmesiyle yüksek enerjili yüklü tanecikleri ölçmek için kullanılan dedektör. )

( CERENKOV-STRAHLUNG MiT CERENKOV-DEDEKTOR, CERENKOV-ZAHLER )

( LA RADiATiON DE CERENKOV AVEC LE DETECTEUR DE CERENKOV )

( CERENKOV RADiATiON VS. CERENKOV DETECTOR )


- CERES

( Hayvanın boynundaki çıngırak. )


- ÇERH

( FELEK )


- CERH[Ar.] ile KESB[Ar.]


- ÇERİ

( Asker. )


- CERÎ/CERY[Ar.] ile CERÎ'[Ar. < CÜR'ET]

( Cereyan. İLE Yiğit, cesur, gözü pek, yürekli. )


- CERÎB

( Eskiden Arap ülkelerinde kullanılan [aşağı-yukarı] 216 litrelik bir hacim ölçüsü. | Tarla ve arazi ölçüsü. | Dönüm. )


- CERÎB-üt-TAÂM

( Dört kâfiz arpa ve buğday alan bir ölçek. )


- CERİB[Ar.] ile CERÎB[Ar.]

( Uyuz hastalığına tutulan, uyuz. İLE Eskiden Arap ülkelerinde kullanılan [aşağı-yukarı] 216 litrelik bir hacim ölçüsü. | Tarla ve arazi ölçüsü. | Dönüm. )


- CERİD/E, CERDÂ[Ar.] ile CERÎDE[Ar.] ile CERÎDE[Ar.]

( Verimsiz, çorak yer. İLE Gazete, tutanak, zabıtnâme. İLE Yalnız, tenha. )


- CERİDE[Ar.]

( Gazete. | Dergi, gazete gibi belirli aralıklarla yapılan yayımlar. | Tutanak, kayıt defteri. | Süvari kolu. )


- CERİDE ile/ve/||/<>/> ZABİT CERİDESİ


- CERÎM[Ar.] ile CERÎN[Ar. çoğ. ECRÂN, ECRİNE, CÜRÜN]

( Kabahatli, suçlu. İLE Hurma kurutma yeri. )


- ÇERPA[Tibet dilinde]

( DOĞA İNSANI )


- CERRAH ile/ve CERRAH(Î)


- CESÂRET:
KORKUNUN YOKLUĞU ile/ve/değil/+/||/<>/< BENCİLLİĞİN BULUNMAMASI


- CESÂRET:
DEVAM EDEBİLME GÜCÜ ile/ve/değil/||/<>/< HİÇ GÜCÜMÜZ KALMADIĞINDA, DEVAM EDEBİLMEK


- CESÂRET ile/ve ATILGANLIK

( BAHÂDIR: Yiğit, cesur. )

( COURAGE/BRAVERY vs./and DASH/AUDACITY )

( COURAGE avec/et ... )

( MUT mit/und ... )

( COR/CUER[: Yürek/kalp.] ile/ve ... )

( DENUEDO/VALOR con/y ... )

( CORAGGIO con/e ... )

( ... ile/ve THRASYTES )


- CESÂRET ile/ve/<> AYKIRILIK


- CESÂRET ile/ve/değil CAHİL CESÂRETİ

( [not] COURAGE vs./and/but IGNORANT COURAGE )


- CESÂRET ile/ve/değil/||/<> GÖZDEN ÇIKARMAK


- CESÂRET ile/ve/<> GÜÇ

( Birini çok sevmek ile. İLE/VE/<> Biri tarafından çok seviliyor olmak ile. )

( COURAGE vs./and/<> POWER )


- CESÂRET ile/ve/||/<>/> GÜÇ ile/ve/||/<>/> MUTLULUK

( En kısa sürede özür dileyerek. İLE/VE/||/<>/> En kısa sürede affederek. İLE/VE/||/<>/> En kısa zamanda unutarak. )


- CESÂRET ile/ve/<>/değil İSTEKLİLİK

( [not] COURAGE vs./and/<>/but WILLINGNESS )


- CESÂRET ile/değil KABA/LIK


- CESÂRET ile/ve KARARLILIK

( COURAGE vs./and DECISIVENESS/STABILITY )


- CESARET ile/ve/||/<>/< KAYGI


- CESÂRET ile/ve/||/<>/> OLASILIK/RİSK/MUHÂTARA[Ar. < HATAR]

( Almaya cesâret edemediğimiz riskleri alanlar, yaşamak istediğimiz yaşamı yaşar. )

( COURAGE vs./and/||/<>/> RISK )


- CESÂRET ile/değil/ne yazık ki SAYGISIZLIK


- CESÂRET ile/ve/değil/yerine ŞEHÂMET

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Akıllıca olan cesâret. )

( [not] COURAGE vs./and/but REASONAL COURAGE
REASONAL COURAGE instead of COURAGE )


- CESÂRET ile/ve/||/<>/>/< TESLİMİYET


- CESÂRET ile/ve YÜREKLİLİK

( COURAGE vs./and BRAVENESS )

( ... cum/et ANIMOSITAS )


- CESÂRET ile/değil YÜZSÜZ/LÜK


- CESEDİ:
SIRIKLAR ÜSTÜNE BIRAKMAK ile YAKMAK ile TOPRAĞA GÖMMEK

( Yakutistan'lılar, cenazelerini bu 3 biçimde kaldırırlar. [Ölüleri için yas tutmazlar.] )


- CESET[Ar.] ile MUMYA[Fars.]

( ... İLE Bazı özel ilaçlar kullanılarak bozulmayacak duruma gelmiş olan ve bugün kazılarla ortaya çıkarılan ceset. | [mecaz] Çok zayıf kişi. )



(9/42)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 1029 kez incelenmiş/okunmuştur.