Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

[... ile ...] BAĞLAÇLI

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 27 Ekim 2024 ]
itibariyle 40291 başlık/FaRk yer almaktadır.

- BAŞUCU ile BAŞ UCU


- BASUR OTU

( Düğün çiçeğigillerden, nemli ormanlarda biten, köklerinde basur memelerine iyi gelen bir nesne bulunan, sarı çiçek açan küçük bir bitki. )

( RANUNCULUS FICARIA )


- BÂSÛR[Ar. çoğ. BEVÂSÎR] ile KANLI BÂSÛR/İSHAL/DİZANTERİ[Fr. < Yun.]

( Kalınbağırsakta ve makadın etrafındaki siyah kan damarlarının şişmesinden ve bazen iltihaplanmasından dolayı, makadın içinde ve dışında oluşan memeler yüzünden makattan kan ya da irin gelmesi. İLE Ağrılı ve kanlı ishalle beliren, bağırsakta yaralara yol açan, bulaşıcı, salgın sayrılık. )


- BAŞVURU ile İSTİKZÂ'

( ... İLE Birinin, hakkında karar verebilmek için başka birine başvurması. )


- BASYA[Lat. < BASIA]

( Sapotgillerden, tohumlarından sabunculukta kullanılan bir yağ elde edilen, Asya'da yetişen bir ağaç. )


- BAT/BATH/EPRAH[İbr.]

( Bir hacim ölçüsü. )


- BATAĞAN ile KARA BOYUNLU BATAĞAN

( image )

( GREBE vs. BLACK-NECKED GREBE )

( PODICIPEDIDAE cum PODICEPS NIGRICOLLIS )


- BATAĞAN ile KÜÇÜK BATAĞAN


- BATAKLIKKETENİ

( Papirüs ailesinden, bataklıklarda yetişen bir bitki, pamukotu. [Lat. ERIOPHORUM] )


- BATARYA[İt. < BATTERIA] ile BATARYA[İt. < BATTERIA]

( En küçük topçu birliği. | Savaş gemilerinde borda topları ve bunların bulunduğu güverte parçası. İLE Pil. | Birkaç aygıtın bir araya getirilerek belirli bir biçimde eklenmesinden oluşan takım. )


- BATBATA[Ar.]

( Kazın ötmesi. )

( Kazın suya dalışı. )


- BATHÂ'[Ar. çoğ. BİTÂH] ile BATÎHA[Ar.]

( Çakıl taşlı büyük dere. | Mekke'de dağ arasında bulunan bir dere. | Dağ arasındaki dere. | Mekke-i Mükerreme. İLE Sazlı, kamışlı dere. )


- BATI AVRUPA'DA AYDINLAR:
KİLİSE ile/ve/<> RAHİPLER

( Aydınlar, Batı Avrupa'da, dinî–ilmî-felsefî-siyasî bir dizge olarak Kilise'nin yerini alan kapitalist-emperyalist–pozitivist yaşam görüşünün rahipleri olarak yükselmişlerdir. )


- BATI FELSEFESİ ile/ve/yerine ZİHİN FELSEFESİ

( WEST PHILOSOPHY vs./and MIND PHILOSOPHY
MIND PHILOSOPHY instead of WEST PHILOSOPHY )


- BATI KÜLTÜRÜ ile/ve/<> DOĞU KÜLTÜRÜ

( Sağır. İLE/VE/<> Kör. )

( Sağır olduklarından dolayı birbiriyle [göstererek/işaret ederek] görsel dille iletişim ve paylaşımda bulunurlar. [Doğu'nun söylediklerini, anlattıklarını bilgeliklerini duyamazlar.] İLE/VE/<> Kör olduklarından dolayı birbiriyle [ses ile] sözel/şifai dille iletişim ve paylaşımda bulunurlar. [Batı'nın gösterdiklerini, tekniğini, bilimini göremezler.] )

( Anadolu Kültürü, hem Batı'nın, hem de Doğu'nun değerlerini/olanaklarını, körlük ya da sağırlık yaşamadan biraraya getirebilmiş ve getirebilecek nadir kültürlerdendir. )

( Sol beyin/yarımküre ağırlıklı. İLE/VE/<> Sağ beyin/yarımküre ağırlıklı. )

( Hermetik.[Mısır] İLE/VE/<> Sanskrit.[Hindistan] )

( KÜLTÜR: Üretim-Tüketim-Paylaşım )

( KÜLTÜR[< CULTURA < COLERE/CULTIVARE]: Toprağa işlemek, toprağın işlenmesi/sürülmesi. | Bakmak, yetiştirmek. )

( Karıştırmamak ve/fakat birleştirmek gerekir. )

( Not to confuse but also to merge.
Deaf. VS./AND/<> Blind. )

( WESTERN CULTURE vs./and/<> EAST CULTURE )

( XI XUE ile/ve/<> ... )


- BATI ROMA İMPARATORLUĞU ile/ve/değil DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU

( ... İLE Fethedilmiş olan. )


- BATI'LILAŞMA ile/ve/değil/yerine MODERNLEŞME


- BATI/GÜNİNDİ ile/ve DOĞU

( Güneşin battığı yön. İLE/VE Güneşin doğduğu yön. )

( GARB ile/ve ŞARK )

( WEST vs./and EAST )


- BATI/LI ile BATI/LI

( Coğrafya. İLE Uygarlık. )


- BATICI ile/ve/değil/yerine/||/>< BATILI


- BATİK ile ÇİTENGE

( ... İLE Zambiya'da, 2 m.'lik, göz alıcı renklerle yapılan tek parçalı, pamuk batik. )


- BÂTIL[< BUTLÂN]

( BOŞ, BEYHÛDE | ÇÜRÜK | ZEMİNİ OLMAYAN )


- BÂTIL ile HURÂFE/SANAKA

( Vak'a'ya mutabık olmayan/olmama. İLE ... )


- BÂTIL ile/ve YANLIŞ


- BÂTIL ile ZULÜM

( Kendi dışında haklılık kabul etmeyen. İLE Sonuçları. )


- BATILILAŞMA ile "DEJENERASYON"


- BÂTIN:
UMÛMA GÖSTERİLİR ile/ve (fakat) UMUM YARARLANAMAZ


- BATIN/BATN[Ar. çoğ. BUTÛN, EBTÂN] ile BÂTIN[Ar. çoğ. BEVÂTIN] ile BATÎN[Ar.]

( Karın. | Nesil, soy. İLE İç. | İç yüz. | Gizli, görünmeyen nesne. | Tanrı. | İçteki. | Çukur, kuytu yer. İLE Büyük karınlı. | Uzak yer. )


- BATIN ile BÂTIN

( Karın[bağırsak bölgesi]. İLE İç; gizli. )


- BATIN ile BÂTIN

( Karın. | Soy, kuşak, nesil. İLE İç. | Gizli. | Gözle görülmeyen. )


- BÂTINÎ ile/değil HERETİK

( Kendi dininin içindeki "sapmalar". İLE/DEĞİL Dinin dışına yönelik "sapmalar". )

( ... İLE/DEĞİL Ortodoksluk içinde ve sonrasında oluşmuşluğuyla ad bulmuştur. )


- BATÎR[Ar.] ile BÂTİR[Ar.] ile BÂTİR[Ar.]

( Nalbant. İLE Keskin kılıç. İLE Turna. )


- BATIRMAK ile BANDIRMAK


- BATKI, DÜŞ KIRIKLIĞI/HÜSRAN[Ar.] ile SUKÛT-U HAYAL


- BATKI/HÜSRAN[Ar.] ile/değil/yerine ŞAŞIRMA/ŞAŞKINLIK


- BATKI/HÜSRAN ile BUHRAN


- BATKI/HÜSRAN ile PİŞMANLIK


- BATKI/İFLÂS ile İSTİFA

( Kendi/ortak işimizde. İLE Çalıştığımız yerde. )


- BATKI/İFLAS ile KONKORDATO[İt. < CONCORDATO]

( Borçlarını ödeyemediği mahkeme kararı ile tespit ve ilân olunan iş adamının durumu. | Yenilgiye uğrama, değerini yitirme. | İşlevini ya DA görevini yapamama. İLE Antlaşmalı iflas. | Papalık makamıyla başka hükûmetler arasında yapılan antlaşma. )


- BATKI/SİTEM[Fars.] ile YAKINMA/SERZENİŞ[Fars.]


- BATMAN

( Miktarı, bölgelere ve tartılacak şeylere göre değişen, eski bir ağırlık ölçüsü. )


- BATTANİYE ile PİKE[Fars.]

( ... İLE Kabartmalı pamuklu kumaş. | Bu kumaştan yapılan yatak örtüsü. | Bu kumaştan yapılan eşya. | Yüksekten, hedef üzerine büyük bir açı ile inme, yüksekten, hederin üzerine dik olarak saldırma. )


- BATTANİYE ile YORGAN


- BAYAĞI KAŞIKÇI ile ... KAŞIKÇI ile ... KAŞIKÇI ile PEMBE KAŞIKÇI

( ... İLE Ciconiiformes olarak bilinen Leyleksiler takımı üyesidir; ancak Thereskionithidae olarak bilinen aynakgiller ailesinde sınıflandırılır. Gagalarının "kaşık" gibi olmasından dolayı bu ad verilmiştir. )

( Afrika'nın güneyinde, Avrupa'da, Asya'nın orta ve güney kesimlerinde yaşarlar.[Yazın, başının gerisinde uzun, ucu sarıya çalan, beyaz tüylerden bir sorguç belirir.] İLE/||/<> Afrika'da yaşarlar. İLE/||/<> Avustralya'da ve Yeni Zelanda'da yaşarlar. İLE/||/<> Yenidünya'da yaşarlar. )

( ile
)

( PLATALEA LEUCORODIA cum/||/<> PLATALEA ALBA cum/||/<> PLATALEA REGIA cum/||/<> ROSEATE SPOONBILLS / AJAIA AJAIA )


- BAYAĞI ORİKS/ORYX ile AFRİKA ORİKSİ ile ARABİSTAN ORİKSİ

( Çöllerde ve kurak düzlüklerde sürüler halinde yaşayan iri antiloplar. )

(





)

( ... İLE ... İLE Soluduğu havadaki nem ile su gereksinimini karşılayabilir. Gövde sıcaklığını gece ve gündüze göre ayarlayabilir. Bu sayede terlemeyi engeller. İki yıl boyunca hiç su içmeden yaşayabilir. )

( ORYX GAZELLA cum ORYX DAMMAH cum ORYX LEUCORYX )


- BAYAN ile/değil/yerine KADIN

( Kadınların, ad ya da soyadlarının önüne getirilen saygı sözü. | Kadın. | Eş, karı. | Kadınlara bir seslenme sözü. İLE/DEĞİL/YERİNE Erişkin dişil kişi, hatun, hatun kişi. | Analık ya da ev yönetimi bakımından gereken erdemleri, becerileri olan. )


- BAYAT, DURMUŞ

( STALE[İng.] )


- BAYAT ile KURU


- BAYATİ

( Türk müziğinde, Uşşak dörtlüsüne, buselik beşlisi katılmasıyla oluşturulmuş, eski bir makam. )


- BAYBURT ile BABERT

( Türkiye'de. İLE Irak'ta. )


- BAYBURT ile BAYBURT


- BAYEZİD MEYDANI'NDA:
ÇINAR AĞACI ile/ve KESTANE AĞACI


- BAYGIN ile/değil/yerine/>< AYGIN


- BAYICI ile BOĞUCU


- BAYILDIM YOKUŞU

( Maçka'dadır. )


- BAYILMA ile KENDİNDEN GEÇME

( İGMÂ )


- BAYILMA ile KOMA

( Kısa süreli, yüzeysel ve geçici bilinç kaybıdır. Beyne giden kan akışının azalması sonucu oluşur. İLE Yutkunma ve öksürük gibi reflekslerin ve dışarıdan gelen uyarılara karşı tepkinin azalması ya da yok olması ile ortaya çıkan uzun süreli bilinç kaybıdır. )

( [Bayılma nedenleri]
- Korku, aşırı heyecan.
- Sıcak, yorgunluk.
- Kapalı ortam, kirli hava.
- Aniden ayağa kalkma.
- Kan şekerinin düşmesi.
- Şiddetli enfeksiyonlar.

[Bayılma belirtileri]
- Baş dönmesi, baygınlık, yere düşme.
- Bacaklarda uyuşma.
- Bilinçte bulanıklık.
- Yüzde solgunluk.
- Üşüme, terleme.
- Hızlı ve zayıf nabız.

İLE

[Koma nedenleri]
- Düşme ya da şiddetli darbe.
- Özellikle kafa travmaları.
- Zehirlenmeler.
- Aşırı alkol, uyuşturucu kullanımı.
- Şeker hastalığı.
- Karaciğer hastalıkları.
- Havale gibi ateşli hastalıklar.

[Koma belirtileri]
- Yutkunma, öksürük gibi tepkilerin kaybolması.
- Sesli ve ağrılı dürtülere tepki olmaması.
- İdrar ve dışkı kaçırma. )

( [Koma duruşu(yarı yüzükoyun-yan tutuş)]
- Sesli ya da omzundan hafif sarsarak, uyarı verilerek bilinç kontrol edilir.
- Sıkan giysiler, gevşetilir.
- Ağız içinde yabancı nesne olup olmadığı kontrol edilir.
- Bak, dinle, duyumsa yöntemi ile solunum kontrol edilir.
- Şah damarından nabız kontrol edilir.
- Hastanın/yaralının döndürüleceği tarafa diz çökülür.
- Hastanın/yaralının karşı tarafta kalan kolu karşı omzunun üzerine konur.
- Karşı taraftaki bacağı, dik açı yapacak biçimde kıvrılır.
- İlk yardımcıya yakın kolu, baş hizasında omuzdan yukarı uzatılır.
- Karşı taraf, omuz ve kalçasından tutularak bir hamlede çevrilir.
- Üstteki bacak, kalça ve dizden bükülerek öne doğru destek yapılır.
- Alttaki bacak, hafif dizden bükülerek arkaya destek yapılır.
- Başı uzatılan kolun üzerine yan duruşta hafif öne eğik konur.
- Tıbbî yardım[112] gelinceye kadar bu duruşta tutulur.
- 3–5 dakika ara ile solunum ve nabız kontrol edilir.
)


- BAYILMAK ile/ve/değil/yerine/<>/> AYILMAK


- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BAĞ DERSEK

( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bağ olur. )


- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> HAYIR(!) DERSEK

( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Hayır olur. )


- BAYKAL GÖLÜ ile/ve TANGANİKA GÖLÜ

( Sibirya'da. İLE/VE Tanzanya'da. )

( [dünyadaki] En derin göl. İLE/VE İkinci en derin göl. )

( Baykal Gölü'nün suyu, rahatlıkla içilebilecek kadar temizdir. İLE/VE ... )

( Baykal Gölü'nün, 31.000 km²'lik alanı, 23.000 km³'lük hacmi vardır.[Dünyadaki tüm ırmaklar Baykal Gölü'ne aksa, bu hacmi, ancak bir yılda doldurabilirmiş.] )


- BAYKUŞ (PUHU KUŞU) ile ARUSEK

( Eril baykuş. İLE Dişil baykuş. )

( Baykuşların 14 boyun omurları vardır. [Memelilerin iki katı.] )

( Kafalarını 360 derece çeviremezler fakat 270 dereceye kadar çevirebilirler. )

( Bilgeliğin ve güzel sanatların simgesi. | Sanatın yaratıcısı. İLE/VE ... )

( Baykuş ile ... )

( Orman, dağ ve kayalıklarda yaşarlar. İLE ... )

( Uzunluğu 65 cm. olan ve sırtı koyu kahverengi bir kuş. İLE ... )

( )

( BÛH/BÛHE, BÛM/BÛME, BÜLBÜL-İ GENC[mecaz], CUĞD ile BÛHE[çoğ. BEVÂHE] )

( KÛF, ÂKÛ, BÛM ile ... )

( STRIGIFORMES: STRIX[< Yun.]: Baykuş. | Tiz sesli.
OWL[< İng.][Sesinin yansımasından türetilmiştir.], STRIGIFORMES vs. ...
OWLET: Ufak baykuş, kukumav, baykuş yavrusu. )

( BUBO BUBO[< ULULATIO: Feryat çığlıkları.] cum ... )

( LA LECHUZA con ... )


- BAYKUŞ PAPAĞAN ile/ve BAYKUŞ


- BAYKUŞ ile (BATI SİBİRYA) KARTAL BAYKUŞU


- BAYKUŞ ile ALACA BAYKUŞ

( ... vs. TAWNY OWL )

( ... cum STRIX ALUCO )


- BAYKUŞ ile BATAKLIK BAYKUŞU

( ... İLE/DEĞİL Baykuşgillerden ailesinden, sırt tüyleri pas rengi olan, bataklıklarda yaşayan bir kuş türü. )

( [not] ... vs./but SHORT-EARED OWL )

( ... cum ASIO FLAMMEUS )


- BAYKUŞ ile BÜYÜK GRİ BAYKUŞ

( ... İLE Kuzey kutbunda yaşarlar. )


- BAYKUŞ ile CÜCE BAYKUŞ

( ... vs. SCOPS OWL )

( ... cum OTUS SCOPS )


- BAYKUŞ ile KAR BAYKUŞU


- BAYKUŞ ile KISA KULAKLI BAYKUŞ

( OWL vs. SHORT-EARED OWL )


- BAYKUŞ ile KUKUMAV[Yun.]

( ... İLE Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika'da yaşar. )

( Hindistan'da 15 baykuş türü bulunmaktadır. )

( ... vs. OWLET[: Ufak baykuş, kukumav, baykuş yavrusu.] )

( ... cum ATHENE NOCTUA[Baykuş ve Ejderha'nın, Athena'nın kutsal kuşlarıdır] )


- BAYKUŞ ile KULAKLI ORMAN BAYKUŞU

( ... cum ASIO OTUS )


- BAYKUŞ ile LAPON BAYKUŞU


- BAYKUŞ ile OYUK BAYKUŞU(SHOCO)

( ... İLE Amerika kıtasına özgü bir baykuştur. Bu baykuşlar, düşük bitki örtüsüne sahip alanlarda yer altında yaşarlar. [Çevresel koşullar buna engel olursa yapay yuvalar yardımcı olabilir.] )


- BAYKUŞ ile TONGUÇ

( ... İLE En büyük çocuk. | Bir tür baykuş. )


- BAYKUŞ ile URAL BAYKUŞU


- BAYKUŞ ile YAPALAK


- BAYKUŞLARIN GÖZLERİNDE: GECE ile/ve/||/<> GÜNDÜZ ile/ve/||/<> GÜNDOĞUMU/GÜNBATIMI

( Koyu. İLE/VE/||/<> Sarı. İLE/VE/||/<> Turuncu. )

( )


- BAYLARDA:
AYAKTA İŞEMEK ile/yerine OTURARAK/ÇÖMELEREK İŞEMEK


- BAYRAK ile BANDIRA[< İt. < Alm.]

( ... İLE Geminin hangi devlete ait olduğunu gösteren bayrak. | Yabancı devlet bayrağı. )


- BAYRAK ile MISIR BAYRAĞI


- BAYRAK ile/ve/||/<>/< SANCAK/LİVA[Ar. çoğ. ELVİYE]

( Bir ulusun, belirli bir topluluğun ya da bir örgütün simgesi olarak kullanılan, renk ve biçimle özelleştirilmiş, genellikle dikdörtgen biçiminde kumaş. | Öncü. | Simge. İLE/VE/||/<>/< Bayrak. | Çoğunlukla askeri birliklere verilen, yazı işlemeli, kenarları saçaklı ve gönderli bayrak. | Osmanlı yönetim örgütünde, illerle ilçeler arasında yer alan yönetim bölümü, mutasarrıflık. | Gemilerin sağ yanı. )

( Vatanı simgeler. İLE/VE/||/<>/< Dili(mizi) simgeler. )

( Simgelerin işlevi, anlamı ve değeri çok büyüktür. Bayrak ve Sancak gibi.

Bayrağımız, toprağımızı, vatanımızı ve özgürlüğü simgeler! Sancağımız ise o topraklardaki varlığımızın/birliğimizin göstergesi olan dilimizi!

Bayrak düşerse vatan kaybedilmiş sayılmaz ama Sancak düşmüşse herşey kaybedilmiş demektir! )

( )

( RÂYET/ALEM )


- BAYRAK ile UÇUN

( ... İLE Bayrağın gönder/uçkurluk karşısındaki kenarı. )


- BAYRAKTA:
UÇKURLUK ile/ve/||/<>/> UÇUM

( Direğe yakın olan ve ipe bağlı olan eni. İLE/VE/||/<>/> Öteki taraftaki eni. )


- BAYRAM:
ÂRİF OLMAYANLARA ile/ve/değil/||/<>/< ÂRİFLERE

( Seyran. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Bayram. )


- BAYRAM:
ARİFE GÜNÜ ile/ve/||/<>/< BUĞDAY GÜNÜ

( [Bayramın ...] Bir gün öncesi. İLE/VE/||/<>/< İki gün öncesi. )


- BAYRAM:
SEVİNDİĞİN KADAR ile/ve/değil/||/<>/< SEVİNDİRDİĞİN KADAR


- BAYRAM ile/ve/değil/||/<>/< BAYRAM ÖZLEMİ


- BAYRAM ile POTLAÇ[Fr. < POTLATCH < K. Amerika yerli dilinden]

( ... İLE Amerikan yerlilerinin birbirine armağanlar verdikleri dinsel bayram. )


- BAYTÂR/BEYTÂR[Ar.]/VETERİNER

( Hayvan hekimi. )


- BÂZ[Ar.] ile BÂZ[Ar.] ile BA'Z[Ar.]

( Geri, gerisin geriye. | Tekrar, yeniden. İLE Doğan, şahin, şeh-bâz. | Açık. | Oynatıcı, oynayan. | Tekrar, geri, yine. | Bir kulaç boyu. | İniş. | Fark etme, ayırma. | Sel uğrağı. | Yan taraf. | Karış. | Dönük. | Şarap. | Haraç. İLE Bir şeyin küçük parçası. | Birkaç, bir miktar, bir kısım, bir takım. )


- BÂZ[Fars.] ile BÂZ[Fars.]

( Bir kulaç boyu. İLE Karış. )


- BAZ ile TUZ

( OH? iyonu veren nesne. İLE Asit ve bazın nötralizasyonu ile oluşan bileşik. )


- BAZA ile LATA


- BAZA ile SOMYA[Fr. < Yun.]

( ... İLE Şilteyi taşımaya ve ona esneklik vermeye yarayan, yaylarla donatılmış kerevet. )


- BAZAL METABOLİZMA HIZININ:
AZALMASI ile/değil/yerine/>< ARTMASI

( Az sayıda öğünle fazla miktarda beslenme, bazal metabolizma hızını azaltmaktadır. [İstenilen bir durum değildir.] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Az az ve sık sık beslenme, bazal metabolizma hızını artırır.[Bazal metabolizma hızının artması, gövdemizde gerçekleşen sindirim ve emilim metabolizmalarının daha düzenli işleyişe sahip olmasını sağlar.] )

( BAZAL METABOLİZMA HIZI: Gövdenin, fiziksel anlamda dinlenme halinde iken gövdenin çalışması için harcanan enerji miktarı. )


- BAZEN ve BAZI "DURUMLARI/KABULLERİ":
"KURMAK/SÜRDÜRMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YIKMAK/BOZMAK


- BAZEN ile BİR AÇIDAN


- BAZEN ile/ve ÇOKÇA/ÇOĞUNLUKLA


- BAZEN ile/ve/||/<> YER YER


- BAZEN ile/ve/değil/yerine YERİ GELDİĞİNDE


- BAZEN ile ZAMAN ZAMAN


- BAZI "KÖPRÜLERİ" ile/ve/||/<> BAZI "KÖPRÜLERİ"

( Geçmek gerek. VE/||/<> Yıkmak gerek. )


- BAZI "SÖZ(CÜK)LERİN/DEYİMLERİN":
"KULLANIMINDA" ve/||/<>
KİŞİLERİN/ÇALIŞANLARIN "DUYDUKLARI/ANLADIKLARI"
ile/değil/yerine/><
DAHA İYİSİ

( "O, benim işim/sorunum değil!":
"Yardım etmeye yanaşmayacağımızı belirtmiş olmak ya da kısaca/doğrudan "Hayır!" demiş olmanın yararı/değeri yoktur. ve/||/<>/> "Sadece, kendim için çalışırım."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yapamayacağımızı söylemek ya da daha sonra yapabileceğimizi, yardım edebileceğimizi söylemek.

"Onu daha önce denemiştik.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "tarihi bağlam sunma"nın ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Buna katılmak istemiyorum" ya da "Ben herşeyi bilirim", "Sen/siz, hiçbir şeyi bilmezsiniz"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yeni bir yaklaşım için her zaman bir yer vardır.

"Onun için bütçemiz yok/uygun değil.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "ekonomik" sıkıntılardan söz etmenin ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Başını önüne eğ ve senden beklenileni yap!"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Her zaman büyük düşünceler oluşturulabilir/bulunabilir ya da daha düşük bütçelerle de çok fazla şey yapılabilir.[Çalışanların yaratıcılığını ve üretimini engellememek gerekir.]


"Ben (size) söylemiştim.":
Kişiler, düşünce ve girişimlerinin kötü bir düşünce olduğunu düşünür ve o konuda bir daha hiçbir şey yapmamaya başlarlar. ve/||/<>/> "Bugüne kadar bize karşı davranmış olduklarını düşündürür."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Çözümü, bu sözü hiçbir zaman, zemin ve koşulda kullanmamaktır ya da sadece susabilmeyi becermektir.

"İşleyişe uygun değil!":
Konuşmaların, gevezelik ya da saçma olduğunu, süreçten uzak kalındığını düşündürtür. ve/||/<>/> "Burada, işlerin yürümesi için tek bir yol bulunmaktadır."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Kurallar, kesin sonuçlar anlamına gelmediğinden dolayı, işleyiş, gelişmeyi engelliyorsa o engelleri değiştirmek/düzeltmek gerekir. )


- BAZI "YEL"LERİN, ...:
KAVURMADIĞI GÜL ile/ve/||/<> SAVURMADIĞI KÜL
BIRAKMAMASI


- BAZI AĞAÇLARIN:
ERİLİ ile/ve DİŞİSİ

( Meyve vermez. İLE/VE Meyve verir. )


- BAZI AYRINTILARA DEĞİNME:
YANLIŞ ANLAŞILMAMASI İÇİN ile/ve/değil/||/<>/< BOŞLUK KALMAMASI/BIRAKMAMAK İÇİN


- BAZI BEYİN/PSİKOJENİK HASTALIKLAR ile/ve/||/<>/> YARATICILIK


- BAZI BİLGİLER YA DA KENDİMİZLE İLGİLİ (BAZI) BİLGİLER:
(")ÖVÜNMEK İÇİN(") ile/ve/değil/||/<>/< BİLİNMESİ VE FARKINDA OLUNMASI İÇİN


- BAZI BİLGİLERİN SUNUMUNDA:
TAÇLANMAK ile/ve/değil/<>/&gt;&lt;/< TAŞLANMAK

( Taşlanılmadan, taçlanılmaz! )


- BAZI BÖCEK TAKIMLARI'NDA:
ANOPLURA ile COLEOPTERA ile DERMAPTERA ile DIPTERA ile HEMIPTERA ile HYMENOPTERA ile ISOPTERA ile LEPIDOPTERA ile ODONATA ile ORTHOPTERA ile SIPHONAPTERA ile TRICHOPTERA

( Kanatsız dış parazitlerdir. Ağız parçaları emici tiptedir. Küçük, yassılaşmış gövdeleri vardır. Gözler indirgenmiştir. Bacakların tarsus bölümleri, deriye tutunmak için tırnak şeklindedir. Yarı-başkalaşım geçirirler. Konağa özgü parazitlerdir. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti kalın ve derimsi, bir çifti zarsı]. Zırh şeklinde dış iskeletleri vardır. Ağız parçaları ısırıcı ve çiğneyicidir. Tam başkalaşım görülür. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti derimsi, bir çifti zarsı] ya da kanatsızlardır. Ağız parçaları ısırıcı tiptedir. Gövdenin arkasında kıskaç şeklinde uzantılar vardır. Yarı-başkalaşım görülür. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti kısmen derimsi, bir çifti zarsı]. Ağız parçaları delici ya da emici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. İLE Zarsı iki çift kanatları vardır. Baş hareketlidir. Ağız parçaları çiğneyici ya da emicidir. Dişillerin arkasında zehir iğnesi vardır. Tam başkalaşım vardır. Birçoğu sosyal yaşam sürer. İLE İki çift zarsı kanatları vardır [bazı evreleri kanatsız]. Ağız parçaları çiğneyici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. Oldukça sosyal hayvanlardır. İLE Küçük pullarla kaplı iki çift kanatları vardır. Dil şeklinde olan uzun ve kıvrık ağız parçası emici tiptedir. Tam başkalaşım görülür. İLE İki çift zarsı kanatları vardır. Ağız parçaları çiğneyici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti derimsi, bir çifti zarsı]. Ağız parçaları ısırıcı ve çiğneyici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. İLE Gövde yanlardan basık ve kanatsızdır. Erginleri, kuşlardan ve memelilerden kan emerler. Ağız parçaları delici ve emici tiptedir. Bacakları sıçrayıcı tiptedir. Tam başkalaşım görülür. İLE İki çift, kıllı kanatları vardır. Ağız parçaları çiğneyici ya da yalayıcı tiptedir. Tam başkalaşım görülür. Sucul larvaları ipek ağ örerler ya da ipekle kum, çakıl ve odun parçalarını birleştirerek evcik inşa ederler. )

( Bit. İLE Kıt kanatlılar. İLE Kulağa kaçanlar. İLE Sinekler, sivrisinekler. İLE Gerçek tahtakurusu, kati tahtakurusu. İLE Karıncalar, arılar, eşekarıları. İLE Beyaz karıncalar. İLE Kelebekler, güveler. İLE Kızböcekleri, Teyyare böcekleri. İLE Cırcırlar, Çekirgeler, Peygamberdeveleri. İLE Pireler. İLE Evcikli böcekler. )

( Yaklaşık Tür Sayıları: 2.400 ile 500.000 ile 1.000 ile 120.000 ile 55.000 ile 100.000 ile 2.000 ile 140.000 ile 5.000 ile 30.000 ile 2.000 ile 7.000 )

( Amazonlar'da, 200.000'in üzeri çeşit, böcek bulunmaktadır. )

( ABC Adaları Mercan kayalıklarında, 800 balık türü, 8000 kabuklu ve omurgasız türü bulunmaktadır. )

( Böcekler Belgeseli )


- BAZI DAVRANIŞLAR/DURUMLAR/NESNELER:
"HAVA ATMAK İÇİN" ile/ve/değil/||/<>/< HOŞLANDIĞINDAN DOLAYI


- BAZI DEĞERLERİ/İLKELERİ:
"ALMIŞ/ALMAMIŞ" OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> ANLAMIŞ OLMAK


- BAZI DURUMLARDAKİ YENİLGİNİN KESİNLİĞİNDE:
ÖYLE "YENİL(MEK)" Kİ ile/ve/değil/||/<>/> DÜŞMANIN KAZAN(A)MAMASI


- BAZI DUYGULAR/DURUMLAR:
DİLLENDİR(E)MESEK DE ... ile/ve/değil/||/<>/>/< DİLLENDİRİRSEK

( ... de (")olur("). İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Bambaşka[tatlı/değerli/etkil(eşiml)i/karşılıklı/coşkulu/sevimli/sevecen] olur. )


- BAZI KISALTMALAR

( Ad lib - Ad libitum
D.C. - Da Capo
Dim. - Diminuendo
f - Forte
ff, fff - Fortissimo
fz - Forzando
G.P. - General pause, Grand pause
M.D. - Main droite, Mano destra
M.G., M.S. - Main gauche, mano sinistra
mf - Mezzo forte
mp - Mezzo Piano
pp, ppp - Pianissimo
pizz - Pizzicato
rit - Ritenuto
sf, sfz - Sforzando, sforzato
V.S. - Volti subito )


- BAZI KİŞİLER(E/DEN):
UZAK DUR(!)MAK ile/ve/değil/yerine/||/<> (FAZLA) YAKIN OLMAMAK


- BAZI MAKAMLARIN ETKİLİ OLABİLDİĞİ ZAMANLAR

( * Rast-rehavî makamları, seher zamanı etkilidir.
* Hüseyni makamı, sabahları etkilidir.
* Irak makamı, kuşluk zamanı etkilidir.
* Nihavend makamı, öğle zamanı etkilidir.
* Hicâz makamı, öğleyle ikindi arası etkilidir.
* Buselik makamı, ikindi zamanı etkilidir.
* Uşşak makamı, gün batımında etkilidir.
* Zengüle makamı, günbatımından sonra etkilidir.
* Muhalif makamı, yatsıdan sonra etkilidir.
* Rast makamı, geceyarısı etkilidir.
* Zirefkend makamı, geceyarısından sonra etkilidir. )


- BAZI SEBZELER:
TARLADA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SAKSIDA

( saksıda yetiştirebileceğiniz bazı sebzeler )


- BAZI ŞEYLER KOLAYLAŞIYOR ile/ve/değil/||/<>/< GÜÇLENİYORUZ


- BAZI ŞEYLERİ:
ANLADIKTAN SONRA YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine YAŞADIKTAN SONRA ANLAMAK


- BAZI ŞEYLERİ:
ÇIRPINARAK SİLMEK ile/değil/yerine/>< BİR ÇIRPIDA SİLMEK


- BAZI ŞEYLERİ:
UNUTMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine/>
HİÇ YAŞAMAMAK/YAŞAMAMAYA ÇALIŞMAK


- BAZI YİYECEKLERİN:
DOKUNMASI ile/ve/değil/||/<>/< FAZLA GELMESİ


- BÂZÎ[Ar.] ile BÂZÎ[Ar.]

( Beğenmeyen, istihfâf eden, ağzıbozuk, küfürbaz. İLE Oyun, eğlence. )


- BAZI[Ar.] ile KİMİ, BİRTAKIM


- BAZI ile BELİRLİ


- BÂZIA[Ar.] ile CÂİFE[Ar.]

( Deriyle birlikte biraz da etin kesilmesi şeklindeki yara. İLE Boşluğa(cevfe) kadar giden yara. )

( Adli Tıp'ta önemlidir. Cezası değişir. )


- BÂZÎÇE[Fars.] ile ...

( Oyun, eğlence, oyuncak. )


- BAZİK TUZLAR ile BİLEŞİMİNDE HİDRAT BULUNAN TUZLAR

( Bileşiminde asit ve baz ağırlığı oranı normal tuza göre az, baz oranı normal tuza göre yüksek olan tuzlar. İLE Bileşiminde hidrat bulunan tuzlar. )

( BASIC SALT vs. HYDRATED SALT )


- BBCH60 ile BBCH69

( Çiçeklenmenin başlaması. İLE/VE/||/<>/> Çiçeklenmenin sonlanması. )


- BDT ile BDH


- BE'S/BEİS[Ar.] ile BES[Ar.]

( Zarar, ziyan. | Zahmet, zorluk. | Azap, şiddet, korku. | Fenâlık. İLE Yeter, yetişir, tamam, kâfi. | Çok. )


- BE'S/BÜ'S[Ar.] ile HAVF[Ar.]


- BE'SÂ'[Ar.] ile DARRÂ'[Ar.]


- BEYİN ile/ve/<> EVREN


- BEBEK ile/ve/<>/> ÇOCUK

( Ortalama 1 yaşına ulaşana kadar "Bebek", daha sonra "Çocuk" tanımına geçer. )

( ÇAĞA: Çocuk, bebek. )

( BABY vs./and/<>/> CHILD )


- BEN ile/ve BEN-İM

( "Ben" düşüncesi ve duyumsaması, her zaman bizimledir. Ne var ki, ona "gövde, düşünceler, duygular, sahip olunan mal-mülk vb. bin türlü "ekleme ve yükleme"de bulunmuşuz. Kendimizi "özdeşleştirdiğimiz" tüm bu "eklemeler" yanıltıcıdır. Onlardan dolayı kendimizi, olmadığımız şeyler olarak sanmaktayız. )

( Sense "I am" is always with us. Only we have attached all kinds of things to it -body, thoughts, feelings, ideas, possessions etc.- All these self-identifications are misleading. Because of them, we take ourselves to be what we are not. )

( I/ME vs./and I AM )


- BEBEK ile/ve/<> ÇOCUK/İN[Türkçe]

( Coşturur. İLE/VE/<> Eğlendirir. )

( Ortalama 1 yaşına ulaşana kadar "Bebek", daha sonra "Çocuk" tanımına geçer. )

( ... ile EN: Büyük çocuk, yetişkin kişi. )

( Çocuktan al haberi! )

( RADÎ'[< REDÂ/REZÂ]: Süt emen bebek. ile TIFIL[çoğ. ETFÂL] )


- BEBEK ile/ve/değil YENİ DOĞAN

( Yeni doğan bebekler, 440 hz yüksekliğinde ve la notasıyla ağlar. )

( ... ile/ve/değil NEVZAT )

( RADIUN ile/ve/değil ... )


- BE ile BE ile Be

( Türk abecesinin ikinci harfinin adı, okunuşu. İLE Ünlem. İLE Berilyum öğesinin simgesi. )


- BEBEĞİN, ANNE SÜTÜNÜ ...:
NASIL ALDIĞI ile/ve/||/<>/> NASIL SONLANDIRILDIĞI


- BEBEK BAKIMINDA, EN ÖNEMLİLER...

( BEBEĞİ, ÜŞÜTMEMEK VE DÜŞÜRMEMEK! )


- BEBEK BESLENMESİNDE:
BİBERON ile/değil/yerine EMZİRME

( Annenin zanları ile. İLE/DEĞİL/YERİNE Bebeğin gereksinimi kadarı ile. )


- BEBEK YAPALIM MI? ile "BEBEK YAPALIM" MI?

( Bebek sahibi olma ya da sevişme önerisi/sorusu. İLE Bebek semtine gitme önerisi/sorusu. )


- BEBEK/ÇOCUK GELİŞİMİNDE İLİŞKİLER:
İKİLİ ile/ve/||/<>/> ÜÇLÜ ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL


- BEBEK/ÇOCUK GELİŞİMİNDE:
BAĞLANMA ile/ve/||/<>/> AYRIŞMA ile/ve/||/<>/> KİMLİK KAZANIMI

( 0 - 18 ay. İLE/VE/||/<>/> 18 - 36 ay. İLE/VE/||/<>/> 36 - 72 ay. )


- BEBEK/ÇOCUK ile APALAK

( ... İLE Tombul, gürbüz, iri bebek ya da küçük çocuk. )


- BEBEK/LİK EVRELERİ/NDE:
OTİSTİK ile/ve/> SİMBİYOTİK ile/ve/> AYRIŞMA VE BİREYLEŞME

( 0-2 ay. İLE/VE/> 2-5 ay. İLE/VE/> 6-30 ay. İLE/VE/> 30 ay sonrası. )

( [bkz.] Margaret Mahler )

( NORMAL AUTISTIC PHASE vs./and/> NORMAL SYMBIOTIC PHASE vs./and/> SEPERATION-INDIVIDUATION PHASE )


- BEBEK ile/ve/<>/> ÇOCUK ile/ve/<>/> ERGEN ile/ve/<>/> GENÇ ile/ve/<>/> ORTA YAŞ ile/ve/<>/> YAŞLI

( [yaş arası] 0-1 İLE/VE/<>/> 1-12. İLE/VE/<>/> 12-18. İLE/VE/<>/> 18-65. İLE/VE/<>/> 66-79. İLE/VE/<>/> 79-99.[Dünya Sağlık Örgütü'nün kabulü olarak] )


- BEBEK ile TAŞ BEBEK

( ... İLE Genellikle alçı vb. yapılmış oyuncak bebek. | Yaşı ilerlemiş olmasına karşın genç görünen kişi. )


- BEBEKLERDE:
GAZ ile REFLÜ ile KOLİK[Fr. < COLIQUE]


- BEBEKTE:
BOŞLUK DUYUSU ile/ve/||/<> YÜKSEKLİK


- beberuhi ile Beberuhi

( Sevimsiz, budala. İLE Karagöz oyunundaki cüce. )


- BEÇ[Macarca < BÉCS] TAVUĞU ile DAĞ TAVUĞU ile ORMAN TAVUĞU ile SUDAN TAVUĞU

( ile ... ile ... ile ... )

( Anavatanı, Afrika'dır. Boyları, 40 – 71 cm. ve ağırlıkları 700 - 1600 gram arasında değişir. İLE ... İLE ... İLE ... )

( Osmanlılar döneminde, Viyana'dan getirildiğinden dolayı Viyana tavuğu anlamına gelen "Beç Tavuğu" denilmiştir. "Beç", Osmanlı Türkçesi'nde, Viyana'nın adı olup Türkçe'ye, Macarca Bécs adından geçmiştir. İLE ... İLE ... İLE ... )

( NUMIDA MELEAGRIS cum ... cum ... cum ... )


- BECÂ'[Ar.] ile BECÂ[Ar.]

( Geniş, bol. | Geyik, karaca. İLE Yerinde, uygun. )


- BECAYİŞ[Ar.] ile TAKAS[Ar.]

( Karşılıklı yer değiştirme. İLE Değişim. | İki ülke arasında yapılan alışverişin, karşılıklı olarak malla ödenmesi. )


- BEÇÇE/BEÇE[Fars.] ile ENİK, ENCİK ile CERV[Ar.]

( İnsan ya da hayvan yavrusuna verilen genel ad. İLE Kedi, köpek gibi çok memeli hayvanların yavrusu. | [Ar. ENÎK] Güzel, sevimli, şirin şey. İLE Yırtıcı hayvan yavrusu. )


- BECEREMEDİM" ile/değil/yerine/>< OLMADI


- BECERİ ile/değil "BİLEK KIVRAKLIĞI"

( CİLASUN: Yiğit, eli çabuk, becerikli. )


- BECERİ ile/değil "OLANAK/LAR"

( [not] SKILL vs./but "CONDITION/S" )


- BECERİ ile/ve BAŞARI

( Başarının tek şartı sadece samimi ve ciddi istektir. )

( Gereksiz olana gösterilen sürekli ve kararlı direnç, başarının sırrıdır. )

( Başarıncaya kadar denemeye devam edin! )

( Başarı, ancak yorulmaksızın doğru çabaları göstererek kazanılır. )

( Alçakgönüllü yaşama biçimi olanlar, başarıya ulaşır. )

( Başarıyı en kötü biçimde kullanmak, onunla övünmektir. )

( Kişi, başarı için gerekli olan özelliklere yeterli ölçüde sahiptir. )

( Memnuniyet verici sınırlama. Başarı. )

( Anımsanması gerekeni anımsamak, başarının sırrıdır. )

( SKILL/ABILITY vs./and SUCCESS
Earnestness is the only condition of success.
Steady resistance against the unnecessary is the secret of success. )


- BECERİ ile/ve/||/<> TÂLİ(H)

( Kişide, ikisinin de bulunması gerek. )


- BECERİKSİZ/LİK ile/değil TİTİZ/LİK

( [not] CLUMSINESS/INCOMPETENCE vs./but FASTIDIOUSNESS/FUSSINESS )


- BECERMEK ile SAĞLAMAK


- BECİT ile BECİDD[Fars.]

( Gerekli/lüzumlu. | Acele/ivedi. İLE Ciddi, gerçek. | Cidden, gerçekten. )


- BED-RÂM[Fars.] ile BED-RÂN[Fars.]

( Sert başlı at. | Sürekli/dâima. | Hoş, lâtif, yakışıklı, süslü. İLE İşleri kötü yöneten. | Çapkın. [kadın] | Orospu. )


- BEDÂ'[Ar.] ile NESH[Ar.]


- BEDÂN[Ar.] ile BED'AN[Ar.]

( Fenâlar, yaramazlar, çirkinler. | Onunla. İLE Başlangıçta, ilk önce. )


- BEDAVAYA GETİRMEYE ÇALIŞMAK ile/değil PARASIZLIK(TAN)


- BEDÂVET ile/değil/yerine/>< HADÂRET


- BEDEL (ÖDEMEK) ile/ve/<>/değil/yerine KEFÂLET (ÖDEMEK)


- BEDEL ile EDER(/FİYAT)


- BEDEL ile KARŞILIK

( Olumsuz(lar)da. Ödenir. İLE Olumlu(lar)da. Sağlanır/Bulunur. )

( PRICE vs. EQUIVALENT )

( ... ile ALOFA )


- BEDEL ile ZEKÂT


- BEDELİ/HARCAMAYI:
KABUL ETMEK ile/ve/<> GÖZDEN ÇIKARMAK


- BEDEN[Ar.] ile BED'EN/BED'AN[Ar.]

( Gözde, nesne, ten. İLE Başlangıçta, ilk önce. )


- BEDEN[Ar.] ile CESED[Ar.]


- BEDENDE (OLMAK) ile/ve/değil BEDENDEN (OLMAMAK)


- BEDENE[Ar.] ile HEDY[Ar.]


- BEDEVÎ[Ar.] ile Bedevî[Ar.]

( Göçebe. | Çölde yaşayan. [BEDÂVET: Bedevîlik, göçebelik.] İLE Seyyit Ahmed-ül-Bedevî tarafından kurulan tarikat. )


- BEDEVÎ ile/değil/yerine/>< MEDENÎ


- BEDÎHE[Ar.] ile NAZAR[Ar.]


- BEDÎHE[Ar.] ile REVİYYE[Ar.]


- BEDÎHÎ:
TANIMLANABİLİR YAPIDA OLMAYAN ile/ve DELİL GETİRİLEBİLİR YAPIDA OLMAYAN


- BEDİHÎ ile NAZARÎ

( Apaçık, zorunlu/zarûrî. İLE Kuramsal/teorik. )


- BEDÎHİYAT ile/ve BEDÎ'İYAT

( Apaçık olan. İLE/VE Güzel sanatlar. )


- BEDÎHİYAT ile/ve NAZARİYAT

( Apaçık olan. İLE/VE Kuramsal olan. )

( Bedîhiyatta gaflet olur, nazariyatta hata olur. )


- BEDÎİYYÂT/ESTETİK ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/< SANAT FELSEFESİ


- BEDR-İ BÜLEND ile BEDR-İ KÂMİL ile BEDR-İ MÜNÎR

( Ayın ondördü. İLE Ayın öndördüncü gecesi. İLE Parlak dolunay. )

( BEDR: Dolunay, ayın ondördüncü gecesi. )


- BEDR-İ KEMÂL[Ar.] ile BEDR-İ KÂMİL[Ar.]

( Bir yazı çeşidi/tarzı. İLE Ayın ondördüncü gecesi. )


- BEDR[Ar.] ile Bedr[Ar.]

( Ayın ondördüncü gecesi, dolunay. İLE Hz. Muhammed'in dinsizlerle çarpıştığı Mekke ile Medîne arasında bir yer. Bedir Gazâsı. )


- BEDRE[Ar.] ile BEDRİ[Ar.]

( Kuzu, oğlak derisi. | İçi altın dolu kese. İLE İçi altın dolu kese. )


- BEDV[Ar.] ile ZUHÛR[Ar.]


- BEER YASASI

( Işının, madde tarafından soğurulması ile ilgili temel bir eşitlik. [A=abc; a=soğurganlık, b=hücre kalınlığı, c=derişim] )


- BEĞEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SARIL

( Facebook'ta. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< www.Good4Trust.org 'da. )


- BEĞENİ ile ÇEKEMEMEZLİK


- BEĞENİ ile HOŞLANMAK


- BEĞENİ ile/ve/<> İÇERİK

( LIKING vs./and/<> CONTENT )


- BEĞENİ ile SAĞBEĞENİ

( ... İLE Güzeli, çirkinden ayırt edebilme yetisinin en yükseği. )


- BEĞENİ ile/ve/<> TERBİYE

( LIKING vs./and/<> BRINGING UP )


- BEĞENİ ile UMURSAMAZLIK

( UMÛR[Ar.< EMR]: İşler, hususlar, maddeler, şeyler. | Önem verme, aldırma, üzerinde durma, iş sayma/edinme. )


- BEĞENMEK ile/ve/<> BENİMSEMEK

( TO LIKE vs./and/<> TO MAKE ONE'S OWN )


- BEĞENMEK ile/ve/<> SEVMEK

( TO LIKE vs./and/<> TO LOVE )


- BEĞENMEME:
HER KOŞULDA ile HİÇBİR KOŞULDA


- BEĞENMEMEK ile GÖZÜ TUTMAMAK


- BEGONVİL[< MICHEL BÉGON - 1690] ile/değil BUGENVİL[< LOUIS ANTOINE DE BOUGAINVILLE][Brezilya-1768]/CEMİLE[Kıbrıs'ta]

( ile/değil )

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- BEGONYA[Fr. < Michel Bégon] ile PAŞAÇADIRI

( Renkli çiçekleri olan, pek çok çeşidi olan, sıcak ülke bitkisi. İLE Begonyagillerden, yürek biçimindeki yapraklarının altı kırmızımtırak, üstü koyu yeşil, gövdesi sürünücü ve etli bir süs bitkisi. )

( BEGONIA cum BEGONIA FEASTI )


- BEHAİM(HAYVAN) ile BEŞER ile İNSAN(>/< KİŞİ)

( İçgüdü varolanı. İLE Güdü varolanı. İLE Cezbe varolanı. )


- BEHAİM[Ar.] ile/ve EN'AM

( İnsan dışındaki tüm hareket edebilen canlılar. İLE/VE Yararı olan hayvanlar. [At, deve, sığır, koyun vs.] )


- BEHCET[Ar.] ile HÜSN[Ar.]


- BEHİMÎ ile/değil/yerine/>< MEDENÎ


- BEHİŞT ile CENNET, UÇMAK


- BEHL[Ar.] ile LA'N[Ar.]


- BEHMEN[Fars.] ile Behmen[Fars.]

( Zekî, anlayışlı. | Tedbirli. | Turpa benzeyen ve "kavza kökü" denilen bir ot. İLE İran hükümdarlarından İsfendiyâr'ın oğlu Erdşîr'in lâkabı. )


- BEHRE-YÂB ile HİSSE VE NASÎBİ OLAN


- BEHREC

( Eksik ya da ayarı bozuk para. )


- BEHREME[Ar.] ile BEHREME[Ar.]

( Çiçeğin göz alıcı güzelliği ve parlaklığı. | Hindlilerin ibâdeti. | Saç ve sakalı kına ile boyama. İLE Burgu. )


- BEHV/BEHVE[Ar.] ile BEHV[Ar.]

( Misafir odası. | Yer altında hayvan ağılı. | Geniş meydan, yer. | Göğsün içi, boğazdan mideye kadar olan aralık. | Rahim ile mahrecinin/çıkışının arası. İLE Köşk. | Sofa. | Salon. | Cumba. | Çardak. )


- BEK ile BEK[İng. < BACK] ile BEK[Fr. < BEC]

( Sert, katı. | Sağlam. İLE Savunma oyuncusu. İLE Hava gazı lambasının ucu. )


- BEKÂ

( DEVAM, SEBAT | ÖLÜMSÜZLÜK )


- BEKÂ[Ar.] ile HULÛD[Ar.]


- BEKÂ ile/ve/||/<> EBEDİYET ile/ve/||/<> HALİDİYET

( Sonun/sonunun olmaması. İLE/VE/||/<> Öncesi ve sonrasında fark olmama. İLE/VE/||/<> Önünün olup sonunun olmaması. )


- BEKÂ ile/ve FENÂ


- BEKAR[Fr. < BÉCARRE] ile BEKÂR[Ar.] ile BÎ-KÂR[Fars.]

( Diyez'li ya da bemol'lü bir sesin eski durumuna getirilmesini gösteren nota imi. İLE Evlenmemiş/evli olmayan kişi. İLE İşsiz, güçsüz.["BEKÂR" değil BÎ-KÂR'lar evi] )


- BEKÂR ile/ve/||/<>/> BAKAR


- BEKÂR ile/değil MÜCERRED


- BEKÂRET ile/ve/değil VAJİNUSMUS


- BEKÇİ ile ASES ile ASESBAŞI

( Bir şeyi ya da bir yeri bekleyip korumakla görevli kişi. İLE Gece bekçisi. | Osmanlı döneminde, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasından önceki güvenlik görevlisi. İLE Yeniçeri Ocağındaki askerî görevinin yanı sıra, başkentin düzenini korumakla da yükümlü olan yirmi sekizinci ortanın çorbacıbaşısı. )


- BEKÇİ ile BEN-VÂN

( ... İLE Tarla/harman/ekin bekçisi. )


- BEKÇİ ile DİZDAR[Fars.]

( ... İLE Kale bekçisi. )


- BEKÇİ ile/ve/||/<>/< GÖZETİCİ ile/ve/||/<>/< KURTARICI (OLMAK/OLMAMAK)


- BEKÇİ ile KİZİR

( ... İLE Köy bekçisi/kâhyası. )


- BEKÇİ ile/||/<>/< PAZVANT

( ... İLE/||/<> Rumeli'de gece bekçilerine verilen ad. )


- BEKÇİ ile/ve/<> POLİS

( ... İLE/VE/<> Şehir. [Şehirleşmiş yaşamı, şehirde yaşama kurallarını takip eden.] )

( image )

( Silah kullanabilir, kimlik sorabilir, parmak izi ve fotoğraf alabilir. İLE/VE/||/<> Polisin yetkisinin olup da bekçilerin olmadığı durumlar...

* Önleme arama
* Denetim yapma
* İstihbarat toplama, iletişimin tespiti, teknik araçla izleme
* Suça el koyma
* İfade alma
* Olay yeri inceleme
* Adlî arama ve el koyma
* Gözaltına alma
* Kişilerin ikametgah ve ev adreslerinden ayrılmamalarını isteme
* Teşhis yaptırma
* Yer gösterme yaptırma )

( ... ile/ve/<> ÂCÂN )


- BEKÇİ ile/ve/değil/||/<> TÜRBEDAR


- BEKLEME:
GEVŞEK ile/ve/||/<> SIKI ile/ve/||/<> SAF


- BEKLEMEDİĞİMİZ KİŞİDEN ile/>< BEKLEDİĞİMİZ KİŞİDEN
:GELDİĞİNDE/GELİRSE

( "Olumsuz" olarak "değerlendirilir/yorumlanır". İLE/>< Olumludur. )


- BEKLEMEK" ile/ve İSTEMEK


- BEKLEMEK ile İSTEMEK

( TO WAIT vs. REQUEST )


- BEKLEMEK ile NÖBET


- BEKLENİLEN ile/ve/değil/yerine SONUÇ


- BEKLENMEDİK ... ile HİÇ BEKLENMEDİK ...


- BEKLENMEDİK ile/ve/<> SIRADIŞI


- BEKLENMEYEN SINAV AÇMAZI ile KESTİRİM AÇMAZI


- BEKLENTİ İÇİNDE OLMAK ile/değil/yerine İSTEDİĞİN ŞEY İÇİN GEREKENİ YAPMAK


- BEKLENTİ İÇİNDE OLMAK ile/yerine PLANLAMA YAPMAK

( TO BE IN EXPECTATION vs. TO PLAN
TO PLAN instead of TO BE IN EXPECTATION )


- BEKLENTİ İÇİNDE SORMAK ile/değil/yerine ANLAMAK ÜZERE SORMAK

( Doğru biçimde anlamak için -inceleyin, araştırın. )

( Anlamak için öteki kişilere güvenmek, iyileşmek için doktorlara güvenmeye benzer. Onlardan, sadece var oldukları ve doğru oldukları zaman yararlanabiliriz. Yok olmuşlarsa ya da yanlışlarsa şanssızız demektir. Fakat bunun yerine, eğer tüm yaşamı, bildiklerimizi nasıl anlayacağımızı öğrenmeye harcarsak, içsel olarak kendini bilme sürekli bizimle birlikte olur, yanlış olduğu zaman ise hemen hemen her zaman işe yarayana kadar onu değiştirebiliriz. )


- BEKLENTİ SIRALAMASI:
"YÖNETİCİLERE GÖRE" ile/değil/yerine/>/>< ÇALIŞANLARA GÖRE

( )


- BEKLENTİ ile/yerine ARAYIŞ

( Beklenti içinde olmamak esastır. )

( Anılardan ve beklentilerden doğan tahminler ve plânlarla avunmamalı. )

( EXPECTATION vs. SEEKING
SEEKING instead of EXPECTATION
Must not indulge in forecasts and plans, born of memory and anticipation. )


- BEKLENTİ ile/ve/<> BASKI


- BEKLENTİ ile/ve/=/||/<>/>/< BATKI/HÜSRAN

( EXPECTATION, ANTICIPATION and/>/= DISAPPOINTMENT )


- BEKLENTİ ile/yerine BEKLEMEK

( Beklenti içinde olmamak esastır. )

( EXPECTATION vs. TO WAIT
TO WAIT instead of EXPECTATION )


- BEKLENTİ ile/ve ÇIKAR

( EXPECTATION, ANTICIPATION vs./and PROFIT )


- BEKLENTİ ile/ve/||/<>/> DAYATMA

( Aralarında çok ince bir çizgi ya da geçiş vardır. )


- BEKLENTİ ile/ve/=/||/<>/>/< DERT


- BEKLENTİ ile/ve/<>/< EZBER / KALIP / KABUL


- BEKLENTİ ile/değil/yerine GÜVEN

( Beklenti içinde olmayın! )

( Beklentide olmamak en iyisidir. Göstereceğiniz tepkiler bunu tayin edecektir. )

( Anıları ve beklentileri terk edin! )

( Yapmanız gereken, tüm anıları ve beklentileri terk etmektir. )

( Beklenti sizi güvensiz kılar. )

( Beklemekle elde edeceğiniz yalnızca daha da beklemektir. )

( Amacınızın herhangi bir beklenti taşımayan salt iyi niyet olduğundan emin olun önce. )

( Elinizde var olandan eminseniz, sonsal olana asla ulaşamazsınız. )

( Kişi, esnek, içten ve beklentisiz olmalıdır ki verdiğinden çok almayı ummasın. )

( Herhangi bir şey gözönünde bulundurulduğu sürece ondan yararlanılmıyor demektir. )

( Bellek ve beklenti olmadıkça zaman da yoktur. )

( Don't anticipate. )

( [not] EXPECTATION, ANTICIPATION vs./but CONFIDENCE
CONFIDENCE instead of EXPECTATION, ANTICIPATION
Not to anticipate is best. The way you respond is decisive.
Abandon memories and expectations.
All you have to do is to abandon all memories and expectations.
Anticipation makes you insecure.
All you get by waiting is more waiting.
If you are sure of the immediate, you will never reach the ultimate. )


- BEKLENTİ ile/ve/yerine/değil HAYAL

( [not] EXPECTATION, ANTICIPATION vs./and/but DREAM
DREAM instead of EXPECTATION, ANTICIPATION )


- BEKLENTİ ile/ve HEDEF

( EXPECTATION, ANTICIPATION vs./and TARGET )


- BEKLENTİ ile/ve/değil/yerine HEYECAN


- BEKLENTİ ile/yerine ÖNGÖRÜ

( FORESIGHT instead of EXPECTATION, ANTICIPATION )


- BEKLENTİ ile/değil/yerine ÜMİT/UMUT

( Ümidiniz, zihninizde sessiz ve gönlünüzde sakin kalmakta yatar. )

( Düşük tut! İLE/DEĞİL/YERİNE Yüksek tut! )

( [not] EXPECTATION vs./but HOPE
HOPE instead of EXPECTATION )


- BEKLENTİ ile/ve/<>/değil YÜKSEK EŞİK

( [not] EXPECTATION, ANTICIPATION vs./and/<>/but HIGH EDGE )


- BEKLENTİDE OLMA(MA)K ile/ve/değil/yerine/>< "RAHATLIK"


- BEKLENTİDE/İSTEKTE:
YENİ/Sİ ile/ve/<> DAHA FAZLASI/ÇOK


- BEKLENTİYE YANIT ARAMAK ile/yerine (SADECE ANLAMAK İÇİN) SORU SORMAK

( Yeter ki, soru sormasını bil! Taşlar bile seninle konuşur. )

( TO SEARCH FOR EXPECTATION vs. TO ASK [JUST TO UNDERSTAND]
TO ASK [JUST TO UNDERSTAND] instead of TO SEARCH FOR EXPECTATION )


- BEKLENTİYİ YÖNETMEYE ODAKLANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> ÇÖZÜM ÜRETMEYE ÇABALAMAK


- BEKLETME ile YADSIMA


- BEKLETMEK ile GECİKTİRMEK


- BEL BEL / MEL MEL (BAKMAK)


- BEL EVLÂDI ile/ve/<> YOL EVLÂDI ile/ve/<> NEFES EVLÂDI


- BEL[Ar.] ile BEL[Ar.]

( Belki. İLE Ökçe. )


- BEL ile/ve/<> BASEN ile/ve/<> KALÇA

( Göğüs ile karın arasında daralmış bölüm. İLE/VE/<> Omurganın, bel ile kalça arasındaki bölümü. İLE/VE/<> Bacakla böğür arasındaki, iki yana doğru çıkıntılı bölümü. )


- BEL ile BEL ile BEL ile BEL

( İm, işaret. İLE İnsan gövdesinde, göğüs ile karın arasında, daralmış bölüm. | Bu bölümün, sırtın altına denk gelen bölgesi. | Hayvanlarda, omuz başı ile sağrı arası. | Dağ sırtlarında, geçit veren çukur yer. | Atmık, meni. | Geminin orta bölümü. İLE Toprağı kazmaya ya da kirizma yapmaya yarayan, uzun saplı, ayakla basılacak yeri tahta, ucu sivri kürek ya da çatal biçiminde bir tarım aracı. İLE Ses şiddetiyle ilgili birim.[< Graham Bell] | İletişim teknolojisinde iki farklı güç ya da şiddet değerini ya da bir gücün, bir referans güce oranını karşılaştırmak için kullanılan bir logaritmik birim. İki güç değeri P1 ve P2 ise aralarındaki fark, N = log10[p2 / p1] kadardır. Simgesi: B, b )


- BELÂ

( GAM, KEDER, MUSÎBET, ÂFER, CEZÂ, GAYET ZOR İŞ, BÜYÜK GAİLE | EVET, HAYHAY, PEKÎ )


- BELÂ'[Ar.] ile NİKME[Ar.]


- BELÂ'DA:
ŞERİAT ile TARİKAT ile HAKİKAT ile MÂRİFET

( Sabreder. İLE Rızâ gösterir, şükr eder. İLE Nedenini araştırır, ilmini yapar. İLE Hizmet eder. )


- BELÂ'YA SABIR ile/ve/değil/yerine NİMET'LERE SABIR

( Anlamadığımız herşey başımıza belâ. )


- BELÂ[Ar.] ile BELÂ[Ar.]

( Evet, hayhay, peki. İLE Gam, keder, musîbet, âfet, cezâ, gayet zor iş, büyük uğraş. )


- BELÂ[Ar.] ile NE'AM[Ar.]


- BELÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AŞK

( Bin. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bir. )


- BELÂ ile BELÂ-Yİ MÜBREM

( ... İLE Kaçınılmaz belâ. )


- BELÂBİL[Ar. < BELBÂL] ile BELÂBİL[Ar. < BÜLBÜL]

( Vesveseler, telâşlar, tasalar, kuruntular. İLE Bülbüller. )


- BELÂDE/BELÂD[Ar.] ile BELÂDET[Ar.]/ABRUTISSEMENT, APATHIE[Fr.]

( Kötü kişi, günahkâr, müzevir. | Fenâ şey. İLE İzansızlık, akılsızlık, sersemlik, budalalık. )


- BELÂDET

( İZANSIZLIK, AKILSIZLIK, SERSEMLİK, BUDALALIK )


- BELÂGAT ile/ve/||/<> BEDÂHET

( İyi konuşma, sözle inandırma yeteneği. | Söz sanatlarını inceleyen bilgi dalı. Retorik. | Konuya tüm yönleriyle kavrayarak, hiçbir yanlış ve eksik anlamaya yer bırakmayan, yorum gerektirmeyen, yapmacıklıktan uzak, düzgün anlatma sanatı. | Bir şeyde, gizli olan derin anlam. İLE/VE/||/<> Apaçık olma durumu. | Bir konuda, hazırlıksız konuşabilme yeteneği. )


- BELDE[Ar. çoğ. BİLÂD, BÜLDÂN] ile BELED[Ar.]

( Şehir, kasaba, memleket. İLE Şehir, memleket. )


- BELEDİYE OTOBÜSLERİ ile ÖZEL HALK OTOBÜSLERİ


- BELEDİYE ile/||/<> İHTİSAB ile/||/<> ŞEHR EMİNİ

( ... İLE/||/<> Osmanlı döneminde belediyenin işlevini yerine getiren yönetim birimi. İLE/||/<> Belediye başkanı. )


- BELEK ile/değil BELLEK

( Çocuk bezi. İLE/DEĞİL Yaşantıları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini, bilinçli olarak anlıkta saklama olanağı/gücü, hafıza. | Bir bilgisayarda, programı değişmeyen verileri, yapılacak iş için gerekli olan ara sonuçları toplayan bölüm. )


- BELEŞ/Çİ/LİK ile/ve/<> OTLAKÇI/LIK


- BELEŞÇİ ile/ve/değil PARASIZ


- BELGE ile/ve/||/<> BİLGİ


- BELGE ile/ve KAYIT


- BELGİ ile/ve/<> BELGİN

( Bir şeyi, benzerlerinden ayıran özellik. | Duyuş, düşünüş ve inanıştaki ayırıcı özellik. İLE Tam ve kesin olarak belirlenmiş olan. )

( ŞİAR/ALÂMET/NİŞAN ile/ve/<> SARİH )


- BELGİT/SENET ÇEŞİTLERİ'NDE:
ADİ ile RESMİ ile RE'SEN DÜZENLENMİŞ/TANZİM EDİLMİŞ ile TASDİKLİ ile HATIR ile KIYMETLİ ile TİCÂRÎ ile EMTİA


- BELGÜ

( AYET )


- BELÎ

( BAŞ ÜSTÜNE, HAY HAY )

( EVET )


- BELİ[Fars.] ile BELİĞ

( Evet. İLE Belagati olan, belagatli. )


- BELİĞ ile BELİK

( Belagati olan, belagatli. İLE Saç örgüsü. )


- BELİK

( Saç örgüsü. )


- BELİRGE/SENDROM[Fr. < Yun.] ile TRAVMA[Yun.]

( Özel bir bozukluğu belirleyen, birarada görülen, tanıyı kolaylaştıran bulgu ve belirtilerin tümü. İLE Bir doku ya da örgenin yapısını ya da biçimini bozan ve dıştan, mekanik bir etki sonucu oluşan yerel yara. )

( SYNDROME vs. TRAUMA )


- BELİRGİN/LİK ile KESİN/LİK

( CLARITY vs. CERTAINTY )


- BELİRGİN/LİK ile/ve SABİT/LİK

( CLARITY vs./and CONSTANCY )


- BELİRGİN/LİK ile/ve SÜREKLİ/LİK

( CLARITY vs./and CONTINUITY )


- BELİRGİN ile/ve YAYGIN

( CLEAR vs./and COMMON )


- BELİRGİNLEŞTİRME ile/ve/||/<> AÇIĞA ÇIKARMA


- BELİRLE(N)ME ile/ve/||/<> ETKİLE(N)ME


- BELİRLEME, OLUMSUZLAMADIR ile/değil/yerine OLUMSUZLAYARAK BELİRLEME

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Olumsuzlama, kendini de olumsuzlayabildiğinden dolayı. )

( SPINOZA ile HEGEL )


- BELİRLEME ile/ve/> BİRARADA TUTMAK

( TO DETERMINE vs./and/> TO KEEP TOGETHER )


- BELİRLEME ile/ve/>/<> DEĞİLLEME

( TO DETERMINE vs./and/>/<> NEGATION )


- BELİRLEME ile/ve İLİŞKİLER

( TO DETERMINE vs./and RELATIONS )


- BELİRLEME ile/ve SINIRLAMA

( DESIGNATION vs./and LIMITING )


- BELİRLEME ile/ve/>/<> SONSUZ DEĞİLLEME

( TO DETERMINE vs./and/>/<> INFINITE NEGATION )


- BELİRLEME ile TARİF

( DESIGNATION vs. DESCRIPTION )


- BELİRLEME ile TARİF


- BELİRLEME ile YADSIMA

( TO DETERMINE vs. TO DENY )


- BELİRLEMEK/BELİRLEYİCİ ile SONSAL SINIFLAMA / SONSALLIK / KATEGORİZASYON

( DESIGNATION vs. CATEGORIZE )


- BELİRLEMEK ile "AYARLAMAK"

( TO DETERMINE vs. "TO ARRANGE" )


- BELİRLEMEK ile/ve KARAR VERMEK

( TO DETERMINE vs./and TO DECIDE )


- BELİRLEMEK ile/ve NETLEŞTİRMEK

( TO DETERMINE vs./and TO CLEAR )


- BELİRLEMEK ile NİTELEMEK

( BELİRLEMEK: Nedene dayandırmak. )

( DESIGNATION vs. TO QUALIFY )


- BELİRLEMEK ile NİTELEMEK


- BELİRLENİM ile/ve DIŞTAN BELİRLENİM

( DETERMINATION vs./and EXTERNAL DETERMINATION )


- BELİRLENİM ile/ve/||/<> İLİŞKİSELLİK


- BELİRLENİM ile/değil İLKE

( ... İLE/DEĞİL Farklılıkları birliğe getirici olan. )

( Birliğe getiren herşey ilkedir. )

( [not] DESIGNATION vs./but PRINCIPLE )


- BELİRLENİM ile/ve KABUL

( DETERMINATION vs./and TO ACCEPT )


- BELİRLENİM ile/ve ZORUNLULUK

( DETERMINATION vs./and OBLIGATION )


- BELİRLENİM ile/ve/||/<> ZORUNLULUK


- BELİRLENİMSİZ/LİK ile/ve OLANAKLI/LIK


- BELİRLENMİŞ/LİK ile/ve/değil BELİRGİN/LİK


- BELİRLENMİŞLİK ile KOŞULLANMIŞLIK

( DETERMINED vs. TO BECOME CONDITIONED )


- BELİRLENMİŞLİK ile/ve SEÇİLMİŞ/LİK

( DETERMINED vs./and SELECTED/NESS )


- BELİRLENMİŞLİK ile/ve/||/<> SONSUZLUĞUN OLANAKSIZLIĞI


- BELİRLEYİCİ (OLAN) ile/ve BELİRLEYECEK (OLAN)


- BELİRLEYİCİ/LİK ile/ve BAĞLAYICI/LIK


- BELİRLEYİCİ/LİK ile/ve/<> OYALAYICI/LIK


- BELİRLEYİCİ ile/ve/<> BELİRGİNLEŞTİRİCİ


- BELİRLEYİCİ ile/ve/değil/<> ÖLÇÜT


- BELİRLEYİCİ ile/ve/||/<> ÖNCELİKLİ


- BELİRLİ (BİR) BELİRSİZ ile BELİRLİ-BELİRSİZ


- BELİRLİ BİR ALANDA/KONUDA:
BİN KİTAP OKUMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< (YETKİN) BİR KİTABI, BİN KEZ OKUMAK


- BELİRLİ BİR YERDELİK ile/ve/||/<>/> SIRALILIK


- BELİRLİ BİR:
SÜREYLE ile/ve/||/<>/>/< SIRAYLA


- BELİRLİ GEÇMİŞ ile/ve/<> BELİRSİZ GEÇMİŞ

( -di'li geçmiş. İLE/VE/<> -miş'li geçmiş. )

( [Eylemin belirttiği kavramın, içinde bulunulan zamandan önce olup bittiğini]
Belirli ve kesinlikli bildiren kip. İLE/VE/<> Başkasından duyarak ya da belirsiz olarak bildiren kip. )


- BELİRLİ HATA ile BELİRSİZ HATA

( Nedeni bilinen, sonuçlara ancak ve sadece tek bir yönde etki eden ve giderilebilen, sistematik hata ile eş anlamlı bir hata sınıfı. İLE Ölçme sırasında kaçınılmaz, küçük, kontrol edilemeyen değişkenlerin etkisinden kaynaklanan belirsizlikler. )

( SYSTEMATIC ERROR vs. RANDOM ERROR )


- BELİRLİ NEDENLER ile/ve/||/<>/> BELİRLİ KOŞULLAR ile/ve/||/<>/> BELİRLİ SONUÇLAR

( Geçmiş. İLE/VE/||/<>/> Şimdi. İLE/VE/||/<>/> Gelecek. )


- BELİRLİ NOKTALAR ile BAZI NOKTALAR

( "KNOWN POINTS" vs. "SOME POINTS" )


- BELİRLİ OLMA ile/ve/||/<> FİLİZ VERME


- BELİRLİ OLMAZ ile BİLİNMEZ


- BELİRLİ/LİK ile/ve BAĞIMLI/LIK

( DETERMINEDNESS vs./and DEPENDENT/DEPENDENCE )


- BELİRLİ/LİK ile/ve BELKİLİ/LİK

( Olanaklı/lık. İLE/VE Olası/lık. )


- BELİRLİ/LİK ile MUTLAK

( DETERMINED/NESS vs. ABSOLUTE )


- BELİRLİ/LİK ile/ve ZORUNLU/LUK

( DETERMINEDNESS vs./and OBLIGATION )


- BELİRLİ ile BAŞAT


- BELİRLİ ile BELİRGİN


- BELİRLİLİK ile/ve BİLİNEBİLİRLİK

( DETERMINEDNESS vs./and ABLE TO KNOW )


- BELİRME ile/ve/<> TAŞMA


- BELİRSİZ (OLAN) ÜMİT ile/ve/yerine BELİRLİ (OLAN) ÜMİT

( INDEFINITE HOPE vs./and DEFINITE HOPE
DEFINITE HOPE instead of INDEFINITE HOPE )


- BELİRSİZ SÖZ/MUĞLAK İFADE ile/değil/yerine KAVRAM


- BELİRSİZ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BELİRGİN/LİK

( Zihnin baş edemediği ve neredeyse her an tükenebileceği tek durum. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Zihnin ve sürecin rahatlayabildiği ve yaşayabildiği tek durum. )


- BELİRSİZ/LİK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< BÖLÜNMÜŞ/LÜK


- BELİRSİZ/LİK ile/ve/=/||/<> DEĞERSİZ/LİK


- BELİRSİZ/LİK ile KEYFÎ/LİK

( INDEFINITE/NESS vs./and ARBITRARY/INESS )


- BELİRSİZ/LİK ile MUTLAK

( INDEFINITENESS vs. ABSOLUTE )


- BELİRSİZ/LİK ile/ve/||/<> OLUMSUZ/LUK

( Zihnin, işleyebildiği tek durum/koşul belirginlik; rahat edemediği tek durum ise belirsizliktir. )


- BELİRSİZ ile BELİRLİ (BİR) BELİRSİZ


- BELİRSİZ ile/ve/||/<> ÇEKİNGEN


- BELİRSİZ ile HERHANGİ

( INDEFINITE vs. ANY )


- BELİRSİZ ile KARIŞIK

( INDEFINITE vs. COMPLICATED )


- BELİRSİZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRTÜK


- BELİRSİZ ile/ve/||/<>/> SONSUZ ile/ve/||/<>/> TEK

( Tek aynada. İLE/VE/||/<>/> Karşılıklı aynanın arasında. İLE/VE/||/<>/> Birbirine bakan üç aynanın[üçgen içinde] ortasında. )


- BELİRSİZ ile/ve TANIMLANAMAZ OLAN

( INDEFINITE vs./and NOT POSSIBLE TO DEFINE )


- BELİRSİZLİK /= TEHLİKE:
EN KÖTÜ ile/ve/||/<>/> EN İYİ ile/ve/||/<>/> EN OLASI


- BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK

( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )


- BELİRSİZLİK ile/ve/<> (")BAŞEDİLEMEZLİK(")

( Zihnin(/kişinin) başedemeyeceği tek olgu/durum. )


- BELİRSİZLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARA DURUMLAR


- BELİRSİZLİK ile/ve/değil BULANIKLIK


- BELİRSİZLİK ile/ve/<> GİZEM


- BELİRSİZLİK ile/ve/||/<>/> KARARSIZLIK


- BELİRSİZLİK ile/ve/<> KARMAŞIKLIK

( Nesnesizlikten/kavramsızlıktan. İLE/VE/<> Yöntemsizlikten. )


- BELİRSİZLİK ile/ve/<> KUŞKU


- BELİRSİZLİK ile/ve/||/<>/>/< OLANAKSIZLIK


- BELİRSİZLİK ile RASTGELELİK

( INDEFINITENESS vs. RANDOM )


- BELİRSİZLİK ile/ve/değil/yerine/<> ÜMİT


- BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> ÜMİTSİZLİK

( Dışarıda, bazı/çoğu şeyde olabilir. İLE/VE (FAKAT)/||/<> İçeride ve hiçbir "şey/durum" için olmamalıdır! )


- BELİRTEÇ ile GÖSTERGE


- BELİRTİ ile/ve/||/<>/> İZ ile/ve/||/<>/> İZİN İZİ ile/ve/||/<>/> GÖSTEREN


- BELİRTİ ile ÖZELLİK

( SIGN vs. FEATURE )


- BELİRTİ ile/değil UZANTI


- BELİRTİ ile/ve/<> YANSIMA


- BELİRTİLER ile/ve/değil/yerine KÖKEN

( [not] SIGN/ALS vs./and/but ORIGIN
ORIGIN instead of SIGN/ALS )


- BELİRTİLERİ BASKILAMA ile/değil/yerine/>< İYİLEŞTİRME


- BELİRTİLİ

( DEFINITE )


- BELİRTKE ile BELİTKE

( Bir özlü sözle birlikte kullanılan im. | Soyut bir şeyin, bir kavramın simgesi olan varolan ya da eşya. AMBLEM | Gösterge. İLE Belitler dizgesi. [BELİT/AKSİYOM: Kendiliğinden, apaçık olan ve böyle olduğundan dolayı öteki önermelerin ön dayanağı olan temel önerme.] )


- BELİRTME DURUMU

( ACCUSATIVE CASE )


- BELİRTME ile BİLDİRME

( TO STATE vs. TO NOTIFY )


- BELİRTME ile ORTAYA KOYMA

( TO STATE vs. TO EXPOSE )


- BELİRTMEK ile/ve "ALTINI ÇİZMEK"


- BELİT(AKSİYOM) = MÜTEARİFE = AXIOM[İng.] = AXIOME[Fr.] = AXIOM[Alm.] = AXIOMA[Yun.] = AXIOMA[İsp.]

( Kendiliğinden, apaçık ve bundan dolayı öteki önermelerin ön dayanağı sayılan temel önerme. İLE Bir gücün, maddi bir etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması. | İnsan etkinliğinin ya da iradesinin açığa çıkması. | Hareket, iş. | Anamalın, belirli bir bölümü. | Hisse senedi. | Bir oyuncunun, sahne üzerindeki hareketi. | Oyunun temasını geliştiren, başlıca olay, öykü, gelişim. )


- BELİT/AKSİYOM ile/ve/değil EŞİK


- BELİT/AKSİYOM ile/ve KOYUT/ÖN DOĞRU/POSTULA(T)

( İnsan zihninin, tümel kuralları. İLE/VE Herhangi bir bilimin, tümel kuralları. )

( Kendiliğinden apaçık olan ve böyle olduğu için öteki önermelerin ön dayanağı olan temel önerme. İLE/VE Ön doğru. )

( Belitler/aksiyomlar, temellendirilmez. )

( Kendileri kanıtlanmayan, kanıtları kanıtlanmaya gereksinim duyulmayacak ilk ilkelere verilen ad. | Tüm bilimler için uyulması gereken temel kurallar. İLE/VE Bir bilim dalının [üyesinin] kabul ettiği temel kurallar. )

( ÖZDEŞLİK İLKESİ | ÇELİŞMEZLİK İLKESİ | ÜÇÜNCÜ OLASININ/ŞIKKIN OLANAKSIZLIĞI [ARISTOTELES] )

( KOINAI ENNOIAI ile/ve AITEMATA )

( MÜTEARİFE/MÜSELLEMÂT/MÜSELLEMÛN ile/ve MEVZUA[ÖN KABUL]/MÜSÂDERÂT )

( AXIOME[Fr. < Yun.] ile/ve POSTULATUM[Lat.] )


- BELKA'[Ar.] ile BELKA'[Ar.]

( Alaca, alaca bacaklı at. İLE Tenha [çöl], harap ve boş yer. )


- BELKİ GELMEZ ile/değil/yerine GELEMEYEBİLİR


- BELKİ" ile/ve "HER NE KADAR ŞÖYLE ŞÖYLE OLSA DA"


- BELKİ ile/değil BİR/DÜŞÜK/YÜKSEK OLASILIKLA/OLASILIKLI


- BELKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SANIRIM


- BELL KÖTÜRÜMLÜĞÜ/PARALİZİSİ ile/||/<> GUİLLAİN-BARRÉ BELİRGESİ/SENDROMU

( Yüz sinirinin geçici kötürümlüğü. İLE/||/<> Gövdenin bağışıklık düzeninin sinirlere saldırması sonucu kas güçsüzlüğü. )


- BELLA

( Tümbuktu - Mali'de yaşayan, kalker, odun, kum ve tuz ticareti yapan bir göçebe halkı. )


- BELLEĞE DAYANARAK YAŞAYAN ile BELLEĞİ (GEREKTİĞİNDE) KULLANARAK YAŞAYAN


- BELLEĞE YÖNELİK BİLGİ (YÖNETİMİ/KULLANIMI) ile/yerine EYLEME YÖNELİK BİLGİ (YÖNETİMİ/KULLANIMI)

( [TO MANAGE/USE] KNOWLEDGE IN THE AIMED AT MEMORY vs. [TO MANAGE/USE] KNOWLEDGE IN THE AIMED AT ACTION
[TO MANAGE/USE] KNOWLEDGE IN THE AIMED AT ACTION instead of [TO MANAGE/USE] KNOWLEDGE IN THE AIMED AT MEMORY )


- BELLEĞİN AŞAMALARI'NDA:
KODLAMA ile/ve/> DEPOLAMA ile/ve/> ARA-BUL-GERİYE GETİR

( Belleğe yerleştirilir. > Bellekte tutulur. > Bellekten çağrılır. )


- BELLEĞİNDEN SİLMEK ile/ve/> ETKİSİNDEN/"BÜYÜSÜNDEN" KURTULMAK

( REMOVE FROM MEMORY vs./and/> RELEASE FROM EFFECT/CHARMING )


- BELLEK SİLME ile/ve/||/<>/< PROPAGANDA

( ... İLE/VE/||/<>/< Bir öğreti, düşünce ya da inancı başkalarına tanıtma, benimsetme ve yayma amacıyla söz, yazı gibi yollarla gerçekleştirilen çalışma. )


- BELLEK YİTİMİ ile DUYUM YİTİMİ ile ACI YİTİMİ ile SÖZ YİTİMİ ile HAREKETLERDEKİ DÜZENSİZLİK

( ZIYÂ-İ HÂFIZA ile ZIYÂ-İ HİSS ile ZIYÂ-İ ELEM ile ZIYÂ-İ KELÂM ile ZIYÂ-İ İNTİZÂM )

( AMNÉSIE avec ANESTHÉSIE avec ANALGÉSIE avec APHASIE avec ATAXIE )


- BELLEK-GÖVDE(/NEDENSEL-GÖVDE) ile/ve/değil/yerine/< GÖVDE


- BELLEK:
İLETİŞİMSEL ile/ve/||/<> KÜLTÜREL


- BELLEK:
SEMANTİK ile/ve/||/<> EPİZODİK

( Olgusal. İLE/VE/||/<> Özgeçmişe dayalı. )


- BELLEK ile/ve/<> ALGI

( KUVVE-İ ZÂKİRE ile/ve/<> İDRAK )

( Algı bir örgütlemedir. )

( Bellek Haritası )


- BELLEK ile/ve GELECEK


- BELLEK ile/ve GÖRÜ


- BELLEK ile/ve/değil İLGİ


- BELLEK ile/<> MNEMOTEKNİ[Fr. < Yun. MNEME: Bellek. | TEKHNE: Sanat.]

( ... İLE/<> Bazı alıştırma ve çağrışımlardan yararlanarak, belleği geliştirme yöntemi. )


- BELLEK ile/ve/değil ÖNCELİK


- BELLEK ile/ve TARİH

( Bellek, sadece benzerlik ve sürekliliği temel alırken, tarih farklılık ve düzensizlikleri önemser. )

( Bellek, geçmişi sözlü gelenek içinde yaşatırken, tarih, geçmişi, yazıyla sergilemektedir. )

( Collingwood, anılar ile tarih arasında farkı, düzenli ve çıkarımsal olup olmamasına bağlamıştır. Tarih düzenli ve çıkarıma dayanan bilgi çeşididir. Anılar ise çoğu zaman bu özelliğe sahip değildir; dolayısıyla onlar tarih değillerdir.
MEMORY vs./and HISTORY )


- BELLEK ile/ve/||/<> TOPLUMSAL BELLEK


- BELLEK ile/ve/yerine/||/<> US/AKIL

( Katıksız aklın, belleğe gereksinimi yoktur. )

( Sahip olunan etkin/aktif ya da pasif bilgilerin, şimdiki zamanda, uygulanabilir/pratik bilgi olarak, hızla ortaya çıkartılabilmesi Us'a[akla/akıllı olmaya] işaret etmez. Beynin çalışma yapıları özerklik gösterdiğinden, içinde bulunulan topludurum[konjonktür] gereği beynin nasıl çalışabileceği önceden bilinebilir/tespit edilebilir değildir. )

( Bellek, süreklilik, yanılsama verir, tekrarlanış ise nedensellik düşüncesini oluşturur. )

( Bellek ve beklenti olmadıkça zaman da yoktur. )

( Bellek, iyi bir hizmetkârdır fakat kötü bir efendidir. )

( Memory gives the illusion of continuity and repetitiveness creates the idea of causality.
Memory is a good servant, but a bad master. )

( MEMORIA cum/et/||/<> ... )

( MEMORY vs./and/||/<> REASON
REASON instead of MEMORY )


- BELLEKTE TAŞIMAK ile/değil/yerine BİLMEK

( Bilgi 2'dir. 1. Hakkında veri sahibi olmak. 2. Nerede bulacağını/bulabileceğini bilmek. [Bu çağda olması gereken ve öncelikli olan nerede bulabileceğini bilmektir.] )

( [not] TO CARRY ON MEMORY vs. TO KNOW
TO KNOW instead of TO CARRY ON MEMORY )


- BELLEKTE TUTMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine "HEYBEYE ATMAK"


- BELLEKTE:
AŞAĞIDAN YUKARI ile/ve/||/<> YUKARIDAN AŞAĞI


- BELLEME(EZBERLEME) ile/yerine ÖĞRENME

( TO MEMORIZE vs. TO LEARN
TO LEARN instead of TO MEMORIZE )


- BELLEME ile BELLEME

( Öğrenip akılda tutmak. | Sanmak. İLE Bel denilen araçla toprağı işlemek. )


- BELLEMEK ile BELLEMEK

( Öğrenip akılda tutmak: | Öğrenmek. İLE Bel denilen araçla toprağı işlemek, aktarmak. )


- BELLEMEK ile/ve/yerine EZBERLEMEK[Fars.]

( ... İLE/VE/YERİNE Kalbe yazmak. )


- BELLEMEK ile/yerine SORGULAMAK/DÜŞÜNMEK

( Sormaz ki bilsin, sorsa bilir; bilmez ki sorsun, bilse sorar. )

( TO MEMORIZE vs. INTERROGATE/TO THINK
INTERROGATE/TO THINK instead of TO MEMORIZE )


- BELLETİCİ AHLÂK ile/yerine DÖNÜŞTÜRÜCÜ AHLÂK

( MORALS OF MEMORIZE vs. TRANSFORMAL MORALS
TRANSFORMAL MORALS instead of MORALS OF MEMORIZE )


- BELSOĞUKLUĞU ile GLANS[PENİS BAŞI] YANGISI(İLTİHABI)

( GONORE ile BALANİT )


- BELSUYU(MENİ) İZİ ile DİŞ MACUNU İZİ


- BELSUYU/ATMIK(MENİ) ile/ve/> DÖL


- BELSUYU/ERSUYU ile/ve/<> COWPER BEZİ SIVISI

( SEMİNAL VEZİKÜL: Spermleri besleyen ve üreme kanallarını kayganlaştıran, meni içindeki sıvıyı salgılayan bez. )

( MENÎ, SÂİL-İ MENEVÎ, HUVEYNÂT-I/HÜCEYRÂT-I MENEVİYYE ile/ve MEZİ/MEZİYY )

( Belsuyu/ersuyu, erilin/penisin boşaldığı(ejakülasyon) anda fışkırarak çıkan, koyu, süt rengine yakın, içinde sperm/ata bulunan sıvı/sekresyondur[gövde sıvılarının genel adı]. İLE/VE/<> Sevişme/düzüşme esnasında, boşalma öncesi penisten akan/akmaya devam eden şeffaf sıvı, Cowper Bezi ve birçok bileşimden gelen kaydırıcılığa/ıslaklığa yarayan/sağlayan sıvıdır. )

( MAĞZ-I PÜŞT ile/ve/<> ... )


- BELVÂZ[Fars.]

( Çıkıntı, duvardan dışarı çıkan direk ucu. )


- BEMM[Ar.]

( Kanun, tambur gibi çalgılara takılan tel. | Pes perde. )


- BEMOL(b) ile DİEZ(#)

( Kalınlaştırır. İLE İnceltir. )


- BEN

( Kuşun yavrusuna taşıdığı yem. )


- BEN ... ile/ve/değil/yerine ADIM ...

( [not] "I AM ..." vs./and/but "MY NAME IS ..."
"MY NAME IS ..." instead of "I AM ..." )


- BEN KİMİM Kİ/BİZ KİMİZ Kİ ile BEN KİMİM Kİ/BİZ KİMİZ Kİ

( Cahilin sözü. İLE Âlimin sözü. )


- BEN OLDUM DELİSİ OLMAK ile/yerine NE OLDUM DELİSİ OLMAK ile/yerine BEN/NE OLDUM DELİSİ OLMAMAK(/BU DURUMA DÜŞMEMEK)


- BEN OLMA GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> AİT OLMA GEREKSİNİMİ

( En temel/öncelikli gereksinimler. )


- BEN OLMAYAN ile/ve/<> ÖTEKİ(LEŞTİRME)


- BEN-İM:
BENLİK ile/ve/değil ÖZNE

( Kendini merkeze koymak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Başkalarından/ötekilerden ayrı olan. )


- BEN-İM ile BENİM

( "Benim" bir kişiye özgü, ötekileri hesaba katmayan ayrımcılık demektir. )

( "Mine" implies exclusivity. )

( BENİM!

Uzun boylu, ay yüzlü bir kız vardı kasabanın birinde. Onun sevgisiyle herkes yolunu yitirmişti. İşi gücü dilberlikti, bez yıkarken saçlarını çözer, eteğini beline toplar, âşıklarının gönüllerine ateş çalardı.

Kemâle ermiş, yaşını başını almış bir adam da âşık oldu ona ve tez vakitte kemâlini yitirdi, tecrübeli aklı deliliğe yaklaştı, yüzünün aşkıyla beli iki kat olup gönlü belâ zinciriyle bir girdapta kaldı. Sonunda dayanamadı, kendini ona vakfetti, her işi onun için, herşeyi onun adına yapmaya başladı. Ücretle iş yapsa kazancını ona sunar, eline altın geçse gider o gümüş gövdeliye verirdi. Bir gün genç kız kendine dedi ki:

- Yanışın her an biraz daha artmada ama aşkta masraf ziyâde gerek, sendeki sermaye yalnızca âşk olursa mutfak boş kalır, daha fazlaya gücün yetmezse geç bu sevdadan, davul dengi dengine demişler...

- Sevgili, dedi âşık, gövdemde bir avuç ilikten, bir parça deriden başka bir şey kalmadı yolunda harcayacak. Bari beni sat da elde ettiğinle bir müddet daha hoş ol.

- Genç kız âşığını derhal Mısır'a götürdü, orada bir kürsü kurmuşlar, âdet etmişler, satıcı kürsüye oturur, kölesi ayakta durup müşteri beklerdi. Bir müddet beklediler. Adam hiç üzüntü göstermiyor, hiç boynunu bükmüyor, hatta müşteri çıktığı vakit baş gösterecek ayrılığı da aklına getirmiyordu. Bir adam gelip genç kıza sordu:

- Şu ayakta bekleyen yaşlı adam senin kulun mu?
- Evet, benim kulumdur!...

O sırada, yaşlı adam, bayılıp düştü. Adam pazarlık ile onu satın aldı ve kendine geldiğinde şehrin dışında bir mezarlığa götürdü. Meğer o adamın babası ölmüş, o da babasının ruhu için bir köle azâd etmeyi ahdetmiş, yaşlı adamı satın alması bundanmış. Mezarın başında zavallı yaşlı adamı azâd edip cebini de altınla doldurduktan sonra gönlünü şâd etmek için dedi ki:

- Diliyorsan ey yaşlı adam. Mısır'da kal! Malın eksilmez, seni gözetirim. Dilersen de var git, çünkü artık özgürsün, kendinin sultanısın.

Yaşlı adam, teşekkür ederek genç kızın ardınca koşup yetişti ve altınları avucuna sayıp gönlünü alana yine gönlünü teslim etti. Dünyayı onun yüzünde apaydın görüyordu ve dedi ki:

- A sevgili! Şu gönül, senin için satılmaktan aldığı lezzeti bugüne dek hiçbir şeyden almadı. Hele "benim kulumdur" dediğin andaki saadetim, sanmam ki başka bir kimsede olsun!

Haydi yine beni pazara götürüp sat ki,
tekrar "Benim!" dediğini duyayım! )

( "Ben-im" bilinci bile, yararlı bir yön gösterici de olsa sürekli değildir.[Nerede aranması gerektiğini gösterir. Neyin aranması gerektiğini değil.] )

( Even the consiousness "I am" is not continuous, though it is a useful pointer.[It shows where to seek, but not what to seek.] )

( I AM vs. MINE/MY )


- BEN-SEN-O ile/ve/||/<>/> BİZ-SİZ-ONLAR

( Tekil. İLE/VE/||/<>/> Çoğul. )


- BEN, BİR BAŞKASIDIR ile/ve/||/<> BAŞKASI, BENDİR


- BEN, SENİ ...-BEN DE SENİ ...
ile/ve/ne yazık ki/||/<>/>
BEN, SENİN ...-BEN DE SENİN ...

( [İlişkilerin] Başlangıcında. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Sürecinde ve/ya da sonunda. )


- BEN, UZAYDA ile/ve/değil/||/<>/>/< UZAY, BENDE


- BEN:
"ŞUYUM/BUYUM, BU/ŞU KADARIM!" ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/>/< BEN'İM


- BEN[Ar.] ile BEN[Ar.] ile BEN[Ar.] ile BEN[Ar.]

( Çoğu doğuştan, tende bulunan, ufak, koyu renkli leke ya da kabartı. | En çok üzümde, olgunlaşma belirtisi. | Saçta, sakalda beliren beyazlık. İLE Kuşun, yavrusuna taşıdığı yem. İLE Kişi. | Birinci tekil kişiyi gösteren adıl. | Bireyi, öteki varolanlardan ayıran bilinç. | Bir kişinin, kişiliğini oluşturan temel öğe. İLE Harman, ekin. | Bağ. | Çitlenbik. )


- BEN[Fars.] ile BENG[Fars.]

( Harman, ekin. | Bağ. | Çitlenbik. İLE Küçük çitlenbik. )


- BEN/LİK ile/ve/<>/> KENDİ/LİK


- BEN/SEN BİLİNCİ ile/ve/<>/yerine BİZ BİLİNCİ

( Ben Var'ım!, Ben Tek'im!, Ben Anlamlı'yım! / Sen Var'sın!, Sen Tek'sin!, Sen Anlamlı'sın! İLE/YERİNE Biz Var'ız!, Biz Tek'iz!, Biz Anlamlı'yız! ( Hiçbir şey benim ya da sizin değildir - her şey bizimdir. )

( Nothing is mine or yours - everything is ours. )

( ME CONSCIOUSNESS/YOU CONSCIOUSNESS vs./and/<> WE/US CONSCIOUSNESS
WE/US CONSCIOUSNESS instead of ME CONSCIOUSNESS/YOU CONSCIOUSNESS )


- BEN/SEN ile/ve/<>/değil/yerine O/BİZ

( Kıyameti koparttıracak olan. İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Birliğe getirecek/götürecek olan. )


- BEN/SEN ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/< ZEN

( [bir şey] Yaptığımızda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/=/<>/< Yapmadığımızda/yapmayabildiğimizde[yapmamayı yeğleyebilmemizde)]. )


- BEN ile/ve/değil/||/<>/< ben

( Başkalarının yanındaki. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mutlak. )


- BEN ile/ve/<> BEN OLMAYAN

( Birlik. İLE/VE/<> Çokluk. )


- BEN ile/ve/||/<> BİLİNÇ


- BEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/< BİZ

( Biz, ancak birlikte (olarak) bir adam ediyoruz/ederiz. )

( Sorun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>

( Ben'in yaratıcı gücü, başlangıçtır. )

( [not] ME vs./and/but/||/<>/> WE/US instead of ME )


- BEN ile/ve/<>/değil/yerine BİZ


- BEN ile/ve/<>/> BİZ ile/ve/<>/> KENDİ/LİK


- ben ile/değil EŞEYSEL ÖRGEN


- BEN ile/ve ET BENİ

( [Ar..] ŞÂME[çoğ. ŞÂM, ŞÂMÂT] ile/ve SÜÛL )

( HİND/HİNDÛ: Siyah ben. )

( HÂL, ŞÂM ile/ve BÂDÂME )

( MOLE vs./and ... )


- BEN ile/ve NEFS/NEFİS

( Nefsinin öğretmeni, vicdanının öğrencisi ol! )


- BEN ile/ve/<> SEN

( Varlığım sensin, bilincin ben-im. )

( ME vs./and/<> YOU )


- BEN ile/ve SEN


- BENÂT-I NÂŞ[Ar. < BİNT]/BENETNASH[Fr.]/ETA URSUS[Lat.]/ALKAID[İng.]

( Dübb-i Ekber denilen yıldız kümesinin kuyruğunun ucunda bulunan kümenin en sönük yıldızı. )


- BENCE ile/değil/yerine "BANA ÖYLE/ŞÖYLE GELİYOR Kİ ..."


- BENCE ile/ve/değil/yerine BENİM/SENİN İÇİN, BANA/SANA GÖRE


- BENCİ/LİK ile BENCİL/LİK

( Bencillik, parçanın adına ve bütünün zararına, açgözlülük etmek, ele geçirmek, biriktirmek demektir. )

( Kişi, iç gerçeklerini gözardı eder etmez bencilliğe sürüklenebilir. )

( Dar görüşlü, çiğ kişiler, varlığı bencilce kullanırken, büyük kişiler sahip olduklarını başkalarının yararına değerlendirirler. )

( Başkalarına yararlı olabilmek için esneklik, bencillikten kurtulmak ve insan doğasını anlamak gerekir. )

( Bencillik ıstırabın nedenidir. )

( Bencillik tüm kötülüklerin kaynağıdır. )

( Kendinin, gövde ve zihin olmadığını bilen bir kişi, bencil olamaz. Çünkü, bencillik nedeni olabilecek bir şeye sahip değildir. )

( Savunmak zorunda olduğunuz bir egonuz olduğu sürece şiddet kullanmak zorundasınız. )

( Tek kötülük, budalalık ve bencilliktir. )

( Bencillik merkezi yok olduğu zaman, tüm haz arzusu ve ıstırap korkusu biter. )

( Kişi, kendini sürekli yenilemeli ve başkalarını da meziyetiyle etkileyerek bencillikten uzaklaşmalıdır. )

( Selfishness is the source of all evil.
That as long as you have a self to defend, you must be violent. )

( SELF-SATISFIED(/SELF-SATISFACTION) vs. EGOIST(/EGOISM) / SELFISHNESS )


- BENCİL/LİK ile/değil/yerine BİREYSEL/LİK


- BENCİL/LİK ile ÇIKARCI/LIK

( AFERİST: Çıkarcı, vurguncu, dalavereci. )


- BENCİL/LİK ile/ve/> SAHTEKÂR/LIK


- BENCİL/LİK ile/ve/> SORUMSUZ/LUK


- BENCİLLİK ile/>< ELEŞTİRİ


- BENCİLLİK ile/değil/>< KENDİNİ ÖNCELİKLENDİRMEK

( Gereksinimlerinin karşılanmasına alışık olmayana, kendini önceliklendirmek, "bencillik" gibi gelebilir. )


- BENCİLLİK ile/değil/yerine KİŞİLİK/ŞAHSİYET

( Kişi, kendini dışarıdan/ötekinden koruyan değil, dışarıyı/ötekini kendinden koruyan kişidir. )


- BEND-İ HİSÂR

( Sûz-i dil, pûselik~sultânî yegâh makamlarından oluşmuştur. )


- BENDAKA[Ar.]

( Hiddetli bakma, sert bakış. | Bir şeyi fındık gibi ufalama. )


- BENDE YOK, SENDE DE OLMASIN ile/değil/yerine SENDE VAR, BENDE DE OLSUN


- BENDE[Fars.] ile KUL, KÖLE, BAĞLI [bkz. ABD(Ar.)]

( KUL, KÖLE, BAĞLI [bkz. ABD] )


- BENDEN/SENDEN ile/yerine BENİMLE/SENİNLE

( "FROM ME" vs. WITH ME/WITH YOU
WITH ME/WITH YOU instead of "FROM ME" )


- BENDENE[Fars.] ile/ve BENDÎME/BENDÎNE[Fars.]

( Giysinin bazı yerlerine dikilen düğme, kopça. İLE/VE Düğme, ilik. | Giysi yakasına ve kollarına açılan ufak delik. )


- BENDENİZ ile BEN DENİZ

( Bende[: hizmetçi/köle]'niz. İLE Adım, Deniz'dir. )


- BENDİŞ[Fars.]

( Altın ve gümüş üzerine işlenilen nakış, savat. )


- BENDUKÎ[Ar.]

( Keten bezinin en iyisi. )


- BENEK[Ar.] ile BENEK[Tr.]

( Atlas zemin üzerine sırma işlemeli bir tür kumaş. İLE Herhangi bir şey üzerindeki ufak leke. )


- BENEK ile AK BENEK

( ... İLE Gözün saydam tabakasında bir yara ya da çıban sonucunda oluşmuş, görmeyi derece derece azaltan beyaz benek. )


- BENEK ile/değil ÇİL

( [not] FLECK vs./but FRECKLE )


- BENEKLİ KURBAĞA ile YILDIZLI CÜCE KURBAĞA

( İlk kez 2010'da, Batı Ghats dağlarındaki vahşi yaşamı araştırırken bir yaprak çöpünün altında karşılaşılmıştır. İLE Hint Sri Lanka'lı amfibi alt ailesinden gelen yepyeni bir tür olarak 2019'da keşfedilmiştir.[En son ortak atalarının 57 - 76 milyon yıl önce yaşadığı düşünülüyor.] )

( ... ile )

( ... cum ASTROBATRACHUS KURICHIYANA )


- BENEKLİ YUNUS ile BÜYÜK ŞİŞE BURUNLU YUNUS

( Derinlerde avlanırlar. İLE/VE Sığ sularda avlanırlar. )

( ... İLE Karayipler'de yaşarlar. )

( Benekli Yunus ile Şişe Burunlu Yunus )

( ... cum TURSIOPS TURUNCATUS )


- BENEKLİ YUNUS ile ESMER YUNUS


- BENGÂH

( Keçeden yapılmış Türkmen evi. | Emirlere~yüksek rütbelilere ait özel çadır. )


- BENGAL KEDİSİ ile BALIKÇI KEDİ

( ... İLE Güneydoğu Asya'nın, tropik ve subtorpik bölgelerinde yaşayan, vahşi bir türdür. İnce uzun bir gövdesi, yapılı yüzü vardır. Genellikle dere kenarları ve bataklıklarda yaşarlar ve suya bayılırlar. Suyun içinde balık avlamasını kolaylaştıracak uzun parmaklı ve gelişmiş patileri vardır. Yaşam alanı çoğunlukla ormanlardır. Balıkçı olduğundan, sulak alanlarda da karşılaşmak olanaklıdır. Gövdeleri 80 cm., kuyrukları ise 30 cm. uzunluğundadır. )


- BENGİ ZAMAN ile/ve ARDIŞIK ZAMAN ile/ve DÖNGÜSEL/ÇEVRİMSEL ZAMAN

( Olguları verir. İLE/VE Tarihsel olguları verir. İLE/VE Kendini tekrarlayan olguları verir. Üretim birimleri sürecini gösterir.[doğa, mevsimler, ekip-biçme.] )

( Kıpı/an/şimdi. İLE/VE Geçmiş-Şimdi-Gelecek. İLE/VE ... )

( Kairos. İLE/VE Kronos. İLE/VE ... )


- BENGİ ile BENGİ

( Sonu olmayan, hep kalacak olan, ölümsüz, ebedî. İLE Ege ve Güney Marmara bölgesinin halk oyunlarından biri. )


- BENİ ANLAYIN ile/değil/yerine/< DEDİĞİMİ ANLAYIN


- BENİ İLGİLENDİRMİYOR ile/ve/değil/yerine BENİ (ÇOK) (FAZLA) İLGİLENDİRMİYOR


- BENİ TUT! ile/ve/değil/<> BANA TUTUN!


- BENÎ[Ar.]

( OĞULLAR(/I) (BENÎ İSRÂİL )


- BENÎKA[Ar. | çoğ. BENÂYIK]

( Giysinin koltukaltındaki parçası. )


- BENİM İÇİN ile BENİM AÇIMDAN


- BENİM YEĞLEDİĞİM/TERCİHİM ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLİMİN YEĞLEDİĞİ/TERCİHİ


- BENİMSEME ile/ve/değil/yerine/<> İÇSELLEŞTİRME


- BENİMSEME ile KİŞİSELLEŞTİRME


- BENİMSEMEK ile "SAHİP ÇIKMAK"


- BENİMSEMEK ile "TUTMAK"

( TO ADOPT vs. "TO SUPPORT/LIKE" )


- BENİMSEMEK ile "TUTMAK"


- BENİMSEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KABUL ETMEK


- BENİMSEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KARŞI ÇIKABİLMEK


- BENİMSEMEK ile/ve/değil/yerine/<> ÖZÜMSEMEK


- BENİMSEMEK ile/ve/<> SAVUNMAK


- BENJAMIN ile BENJAMIN

( Walter Benjamin İLE Benjamin Franklin )

( 15 Temmuz 1892 - 26 Eylül 1940 İLE 17 Ocak 1706 - 17 Nisan 1790 )

( Alman edebiyat eleştirmeni, düşünür, kültür tarihçisi ve estetik kuramcısı. İLE Yayıncı, yazar, mucit, felsefeci, biliminsanı ve siyasetçi. )


- BENLİĞİN, TASARIMSAL KOLU ile/ve/||/<> KENDİLİĞİN, UYGULAYICI KOLU


- BENLİK TUTUMUNDA:
KİM OLMADIĞIMIZ ile/ve KARŞIT OLDUKLARIMIZ


- BENLİK:
EMİR ALTINDA ile/ve/> SORGULAYAN ile/ve/> SEZGİSEL ile/ve/> BEKLENTİSİZ ile/ve/>
RIZÂ SAHİBİ ile/ve/> RÂZI OLUNAN ile/ve/> SAFLAŞMIŞ


- BENLİK:
GERÇEK ile/ve/||/<>/> İMGESEL ile/ve/||/<>/> SİMGESEL


- BENLİK/EGO ile/ve/||/<> KENDİLİK(BENLİK KİMLİĞİ)


- BENLİK ile/ve/||/<>/> ÖYKÜSEL BENLİK


- BENLİK ile/ve/değil/yerine/<>/>< VARLIK


- BENMERKEZCİ/LİK ile/ve/değil/||/<> BENMERKEZLİ/LİK


- BENMERKEZCİ/LİK ile/değil/yerine/>< EVRENSELLİK


- BENNE[Ar. çoğ. BİNÂN]

( Güzel koku. )


- BENÛ/H[Fars.] ile BENÛ/N[Ar. < İBN]

( Yığın, küme. İLE Oğullar. )


- BENZEMEK ile/ve ANDIRMAK


- BENZEN[< Fr. < Ar.] ile BENZİN[< Fr. < Ar.]

( Madenkömürü katranından çıkarılan, C6H6 formulündeki hidrokarbonun bilimsel adı. İLE Petrolün damıtılması ile elde edilen, özgül ağırlığı, yaklaşık olarak 0,65 olan, renksiz, uçucu, kendine özgü kokusu olan bir sıvı. | Benzen. )


- BENZEN ile/ve/||/<>/> ANİLİN[Fr. < ANILINE]

( ... İLE/VE/||/<>/> Benzenden türeyen bir amin. )


- BENZEN ile BENZEN DİSÜLFONİK ASİT ile BENZEN HEKZAKLORÜR ile BENZEN MONOSÜLFONİK ASİT ile BENZEN SÜLFİNİK ASİT ile BENZİDİN ile BENZİN

( Formülü, C6H6, k.n. 78 °C; e.n. 5 °C, mol kütlesi 78,11 g olan, doymamış bir bileşik olduğu halde bu tür bileşiklere özgü katılma tepkimelerini vermeyen; renksiz, suda çözünmeyip alkol, eter ve asetonda çözünen, organik sentezlerde, boya üretiminde çözücü olarak kullanılan ve yanıcı bir organik madde. İLE Formülü, C6H4(SO3, H)2, mol kütlesi 238,2 g olan ve organik sentezlerde kullanılan aromatik bir madde. İLE Formülü, C6H6Cl6, mol kütlesi 290,78 g, e.n. 229 °C olan, suda çözünen, beyaz ve katı bir madde. İLE Formülü, C6H5(SO3H), mol kütlesi 158,2 g olan, renksiz, suda çözünmeyen ve aminler için belirteç olarak kullanılan aromatik bir madde. İLE Formülü, C6H5SO3-OH, mol kütlesi 142,1 g, e.n. 83 °C, bozunma noktası 100 °C, benzensülfonil ile izomer olan ve renksiz prizma şeklinde katı bir madde. İLE Formülü NH2C6H4-C6H4-NH2, mol kütlesi 184,23 g, e.n. 127 °C olan, sülfatlar, kan ve yüksek değerlikli metallerin düşük miktarları için ayıraç olarak kullanılan, alkol ve asitte çözünüp, suda az çözünen ve kaynayan suda çözünen organik bir madde. İLE Ham petrolün damıtılmasıyla 40-200 °C'de elde edilen, hidrokarbonlardan oluşan ve ham petrolün yaklaşık %30'unu oluşturan, renksiz bir sıvı olup, suda çözünmeyen, organik çözücülerle karışan, yağlar, alkaloit ve lastik için çözücü, tekstil temizleyicisi ve başlıca oto yakıtı olmak üzere çeşitli sanayi ürünlerinde girdi ya da çözücü olarak kullanılan ve karbon sayısı 7-12 olan bir kısım. )


- BENZER/LİK ile/ve/değil/||/<> PARALEL/LİK


- BENZER/LİK ile/ve YAKLAŞIK/LIK

( SIMILAR/NESS vs./and APPROXIMATE/NESS )


- BENZER ile AKIL

( SIMILAR vs. REASON )


- BENZER ile BENZEŞEN ile BENZEŞİM ile BENZEŞLİK ile BENZEŞME ile BENZETİ ile BENZETME ile BENZEYİŞ


- BENZERLİK ile "MODA"


- BENZERLİK ile "YAKINLIK"


- BENZERLİK ile/değil AYRIMLAR

( Belirleyici olan/olması gereken benzerlik değil ayrımlardır! )


- BENZERLİKLERİN BİRARAYA GETİRİLMESİ ile/ve/<> FARKLILIKLARIN/AYRIMLARIN ÖNE ÇIKARILMASI


- BENZERLİKTE:
AYNILIK ile/ve/||/<> FARKLILIK


- BENZERSİZLEŞTİRME ile/ve/değil/yerine "FARKLILIK"/"ÖZGÜNLÜK" ATFETMEK


- BENZERSİZLEŞTİRME ile/ve/<> BİRİCİKLEŞTİRME


- BENZEŞ/LİK ile EŞİT/LİK

( ASSIMILATION vs. EQUALITY )


- BENZEŞ/LİK ile ÖZDEŞ/LİK

( ASSIMILATION vs. IDENTITY )


- BENZEŞİM ile/değil BAKIŞIKLIK


- BENZEŞLİK ile ÖZDEŞLİK

( ASSIMILATION vs. IDENTITY )


- BENZETME:
AYRINTILI ile KISALTILMIŞ ile PEKİŞTİRİLMİŞ ile GÜZEL(BELİĞ)

( )


- BENZETME" ile/ve/değil/||/<>/< İLİŞKİ


- BENZETME ile "BENZETME"


- BENZETME ile/ve/değil/||/<>/< ZORLAMA


- BENZETMEK ile UZLAŞMAK

( TO SIMILE vs. TO COMPROMISE )


- BENZETMELERDE:
AT ile/ne yazık ki MAYMUN

( Duygu olarak. İLE/NE YAZIK Kİ Biçim olarak. )


- BENZİN[Fr. < Ar.] ile MAZOT[Rusça]

( Petrolün damıtılması ile elde edilen, özgül ağırlığı, yaklaşık olarak 0,65 olan, renksiz, uçucu, kendine özgü kokusu olan bir sıvı. | Benzen. İLE Akaryakıt olarak kullanılan ham petrolün, damıtma ürünlerinden biri. )


- BENZİN ile BENZOL

( ... İLE Benzin ve tolüen karışımı bir akaryakıt. )


- BER-BÂD[Ar.] ile BER-BATT[Ar., Fars.]

( Perîşan, harap, viran. | Pis, fenâ, kirli. İLE Kaz göğüslü. | Lavuta/lavta adlı bir çalgı.[LYRE(Fr.)] )


- BER-EFŞÂN[Fars.]

( Türk müziğinin büyük usûllerindendir. )


- BER-HURDÂR[Fars. < BERHÛR] ile MUTLU

( Hisse, nasip, pay.)] )


- BER-TENG[Fars.]

( At koşumunun sırt kayışı. | Cübbe ya da ferâce kuşağı. | Küçük çocuğu annesinin sırtına bağlamaya yarayan göğüs kuşağı. )


- BER'[Ar.] ile HALK[Ar.]


- BER[Ar.] ile -BER[Ar.] ile BER[Ar.] ile BER'/BÜR/BÜRÛ'[Ar.]

( Üzere. İLE Alan, getiren, götüren. [DİL-BER: Gönül alan. | PEYÂM-BER: Haber getiren.] İLE Göğüs, sîne. | Meyva, yemiş. | Meme. | Kucak. | Yaprak. | Genç hanım. | Evin kapısı. | En, genişlik. İLE Hastanın iyileşmeye başlaması. )


- BERABERLİK ile HAŞR OLMAK


- BERÂET ile/ve/<> BERÂET-İ ZİMMET

( Bir dâvâ sonucunda, temiz ve ilişkisiz çıkma, aklık, arılık, aklanma. İLE/VE/<> Zimmetinde bir şey olmayış, aklık. )


- BERÂHÎN[< BÜRHÂN]

( DELİLLER, TANIKLAR )


- BERÂRÎ[< Ar. BERRİYYE] ile ÇÖLLER, SAHRALAR

( Çöller, sahralar. )


- BERÂT

( BELGE )


- BERÂT-I CİBÂYET ile BERÂT GECESİ ile BERÂT-I HÜMÂYÛN ile BERÂT-I TERHÂNÎ

( Vergi, resim ve icâre gibi, hazineye ya da vakfa ait paraları toplama yetkisini veren belge/vesîka. İLE Hz. Muhammed'e, peygamberliğinin bildirildiği, Şaban ayının beşinci gecesi. İLE Sultanlara özel ferman. İLE Gördüğü büyük bir hizmet karşılğı olarak vergiden muaf tutulması hakkında sultan tarafından verilen ferman. )


- BERAT ile/||/<> BERAYA

( Rütbe, görev, nişan ya da imtiyaz verildiğini bildiren ferman. İLE/||/<> Vergi ve haraç vermeyen müslüman ahaliye verilen ad. )


- BERÂY-İ MA'LÛMAT

( BİLGİ VERMEK İÇİN )


- BERBAH[Ar.]/ÉPIDIDYME ile ERBEZİ ÜSTÜ

( Erbezi üstü. )


- BERBÂR/E[Fars.] ile CİHÂN-NÜMÂ[Fars.]

( Çardak, sundurma. | Tahtaboş. | Kameriye. | Evin damında bulunan oda. İLE Çatının üstünde her yanı gören taraça. | Dünyayı gösteren harita. | Kâtip Çelebi'nin kaleme aldığı Asya coğrafyası.[1654] [basım 1732, İbrahim Müteferrika] )


- BERBER[Fars.]/BARBER[İng.] ile BERBER[Fars.]

( Saç/sakal kesen usta/esnaf. İLE Afrika'nın kuzeyinde bulunan bir budun/kavim[Ar.]. )


- BERÇEKER

( Acem/Pers. )


- BERDE[Ar.] ile BERDE/BENDE[Ar.]

( Mide dolgunluğu. İLE Tutsak, esir, köle, karavaş. )


- BERE ile BERE[Fars.] ile BERE[Fr. < BERET]

( Vurma ve incitme sonucunda, gövdenin herhangi bir yerinde oluşan çürük. | Herhangi bir şeyde görülen çizik, ezik. İLE Kuzu. İLE Yuvarlak, yassı ve sipersiz başlık. )


- BERE ile BERTİK

( Vurma ve incitme sonucunda, gövdenin herhangi bir yerinde oluşan çürük. | Herhangi bir şeyde görülen çizik, ezik. İLE Yara, bere. | İncinmiş, burkulmuş. | Deride mor leke, çürük. )


- BERE ile ŞAPKA


- BEREHREHE[Ar.]

( Çok güzel hanım. )


- BEREKET[Ar.] ile BEREKÂT[Ar.]

( Bolluk. | Meymenet, saâdet, mutluluk. | Tanrı vergisi. İLE Bolluklar, hayırlar. | Meymenetleri saâdetler, mutluluklar, hayırlar. )


- BEREKET ile/ve HAYIR


- BEREKET ile/ve NİSAN BEREKETİ


- BEREKET ile/ve OLANAK


- BEREKET ile/ve OLANAK


- BEREKET ile/ve RAHMET


- BEREKET ile/ve SIR


- BEREKET ile/ve ŞÜKÜR

( BEREKÂT[< BEREKET]: Bolluklar, hayırlar. | Meymenetleri saâdetler, mutluluklar, hayırlar. )

( Geleneğin, içsel etkiyle verilmesi ve içselleştirilmesi.İLE/VE ... )


- BEREM[Fars.]

( Üzüm çubuklarının altına konulan çatal ağaç, herek. | Asma ve kabak çardağı. )


- BERG[Fars.] ile BERG[Fars.]

( Bent, set. İLE Yaprak. )


- BERG[Fars.] ile BERK[Ar.]

( Yaprak. İLE Şimşek. )


- BERGMAN ile/ve/||/<> BORGMAN

( Einstein'in, Amerika'ya giderken yanında olmasını istediği iki matematikçi. )


- BERHANE[Ar.] ile/ve/||/<> METRUK[Ar.]


- BERHÛD[Fars.] ile/değil/yerine/>< BERFEND[Fars.]

( Saçmasapan söz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güzel söz. | Derin yer. )


- BERİ ile BERRİ

( Konuşanın, önündeki iki uzaklıktan, kendine daha yakın olanı. | Bu uzaklıkta bulunan. | Çıkma durumundaki sözcüklerden sonra getirilerek bir işin başlangıcını gösterir. İLE Kara ile toprakla ilgili, karasal. )


- BERİ ile GERİ


- BERİ ile GERİ


- BERÎA[Ar.]

( Güzelliği ve olgunluğuyla akranlarından üstün olan hanım. )


- BERİBERİ

( Beslenme bozukluğu. )


- BERÎCEN/BERÎZEN[Fars.]

( İçinde ekmek pişirilen ocak, fırın. )


- BERÎK[Ar.] ile BERÎK/E, BÜRÛK[Ar.]

( Işık, parıltı. İLE Un helvası. )


- BERİL ile BERİLYUM[Be]

( Doğada, altıgen billurlar durumunda bulunan, saydam, çoğu yeşil renkli berilyum ve alüminyum silikat. iLE Atom sayısı 4, yoğunluğu 1.73 olan, zümrüt gibi kimi taşların bileşiminde bulunan, havanın etkisine karşı ince bir oksit tabakasıyla kaplı öğe/element. )


- BERİT/MENZİL ile/ve MERHALE

( 4 Fersah. İLE/VE 2 Berit.[8 Fersah] )


- BERİYYE

( ÇÖL, KIR, SAHRÂ | HALK, BİREYLER )


- BERİYYE[Ar.] ile NÂS[Ar.]


- BERKELYUM

( Atom numarası 97, atom ağırlığı 294 olan yapay öğe. [simgesi: Bk] )


- BERKİMEK ile/ve/||/<> SAĞLAMLAŞMAK, PEKİŞMEK, GÜÇ KAZANMAK


- BERNİŞ[Fars.]

( Karın ağrısı/sancısı. | Eklem/mafsal ağrısı, romatizma sancısı. )


- BERR-İ ATÎK ile/ve BERR-İ CEDÎD

( Eski karalar/topraklar. [Asya, Avrupa, Afrika] İLE/VE Yeni karalar/topraklar. [Amerika, Avustralya] )


- BERR[Ar.] ile BERR[Ar.]

( Kara toprak. İLE Doğru sözlü, hayır işleyen. )


- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]

( Berraklık ve yardımseverlik elele gider - her biri hem öbürüne muhtaçtır, hem de öbürünü güçlendirir. )

( Ayna, güneşi çekmek için hiçbir şey yapamaz. O sadece parlaklığını koruyabilir. )

( Durumunuzu berrak bir biçimde görün, bu berraklık sizi serbest hale getirecektir. )

( Bizi, insan yapacak olan, berraklık ve yardımseverliktir. )

( Clarity and charity go together - each needs and strengthens the other.
The mirror can do nothing to attract the sun. It can only keep bright.
See clearly your condition, your very clarity will release you.
It is 'clarity and charity' that make us human. )

( Aydınlık, açık. | Duru, temiz. İLE Tüm çizgileri belirgin olan, gözün tüm ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen. | İyi duyulan ses. | Kesintilerden sonra geri kalan miktarda olan, safi. | Açık seçik olan, anlaşılmaz yanı bulunmayan. | Tenis, masa tenisi gibi oyunlarda servis atışlarında topun karşı sahaya geçerken fileye değdiğini belirtmek için kullanılan bir söz. )

( LIMPID vs./and CLEAR )


- BERRÜSTE[Fars.]

( Kavun, karpuz, çayır, çimen gibi dal budak salıp yükselmeyen bitkiler. )


- BERS[Ar.] ile BERŞ[Ar., Fars.]

( Çukur, yumuşak yer. İLE Afyon şurubu, keten yaprağı ile yapılan bir çeşit yatıştırıcı/müsekkin mâcun. | Arzu, gönül isteği. )


- BERTARAF ile TELÂFİ


- BERTILLONAGE/ANTROPOMETRİ

( Suç işleyenlerin kimliğini bulmaya yarayan yollardan biri. )


- BERVÂZE[Fars.] ile BESÎM[Fars.]

( Gezinti için tertiplenen yemek. İLE Hazırlık, yol/sefer hazırlığı. | Yol azığı. )


- BERZAH ile/ve/değil EŞİK


- BEŞ HAZRET ile/ve ÖNCESİ/SONRASI

( * LÂHUT ÂLEMİ
* CEBERRUT ÂLEMİ
* MELEKUT ÂLEMİ
* MİSAL ÂLEMİ
* NÂSUT ÂLEMİ )


- BEŞ İNCELİK/LETÂİF-İ HAMSE[Ar.]:
KALB ile/ve/||/<>/> RUH ile/ve/||/<>/> SIR ile/ve/||/<>/> HAFÎ ile/ve/||/<>/> AHFÂ


- BEŞ(5) DUYU ile BEŞ(5) SIR


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Kendini tanımayan, görünüş bazında, "insan" etiketine sahip olan, sınırlı ve âtıl durumda yaşayan.
İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>
Kendini gerçekleştirmiş, Bilim, Sanat, Felsefe, Zam/an, Doğa, Ayırdındalık/Farkındalık, Yeğleme/Tercih kavramlarının bağlantılarını oluşturabilmiş, oturtabilmiş ve uygulama durumunda olan bir var olan. )

( Hayvanlıktan ayağa kalkmış olan. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bilinçte ayağa kalkmış olan. )

( Dayanmayan/dayanamayan, sabretmeyen/sabredemeyen. Sabra dayanamayan. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Dayana(bile)n, sabrede(bile)n. )

( Konuşabilen. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Konuşmayabilen, konuşabildiği gibi konuşmamayı ve/ya da [gereğince] susabilmeyi de becerebilen. )

( Başkasının sözünü bile aktaramayan. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Kendi sözünü söyleyebilen/söyleyen. )

( Kişi, kişinin kurdu ise. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Kişi, kişinin dostu ise. )

( [birbirimize] Yaklaşmak/yaklaşan. İLE/ÖNCELİKLE/||/<>/>< Yaklaşmamak/yaklaşmayan. )

( Görünür. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Görünmez. )

( Görünürlük. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Görebilirlik. )

( Herhangi/belirli biri. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Sanatsal biri. )

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Doya doya, insanlığını yaşayan. )

( Gaflet uykusundan uyanan kişi, beşerdir. Beşer, nefsine mahkûm olan kişidir. Beşer, Allah'ı anlamadan, insan olamaz. İnsan/kişi de bu konuyu hallederse Âdem olur. )

( Dostu bul, ona kavuş. Fakat bunu sindiremeyecek olanlara gösterme! )

( Yapmamız gereken, farkında olmanın farkında olmaktır. )

( Anadan doğma insan yoktur. )

( Beşer iken bî-şer olmaktır, insan olmak. )

( Melekler, insan olamadığından dolayı üzgün; şeytan ise insan olmadığından dolayı memnunmuş. )

( What we need is to be aware of being aware. )

( Kendini kabul etmeyen, itirazı çok ve çeşitli olan. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Kendini kabul eden, kendiyle barışan, itirazları olmayan ya da azalmış olan. )

( HUMANUS cum/||/<>/> HOMO )


- BEŞÂŞET[Ar.] ile BİŞR[Ar.]


- BEŞÂŞET[Ar.] ile TALÂKATU'L-VECH[Ar.]


- BEŞEN[Fars.]

( Nesne, gövde/beden. )

( Uzun boy. )

( Taraf, kenar, uc. )


- BEŞER DOĞMAK ile/ve/> KİŞİ/İNSAN OLMAK

( BEŞER İKEN BÎ-ŞER OLMAKTIR İNSAN OLMAK )

( BIRTH AS HUMAN vs./and/> BEING HUMAN )


- BEŞER[Ar.] ile NÂS[Ar.]


- BEŞER ile/değil/yerine/>< ÂDEM

( [Kendi sorumluluğunu] Al(a)mayan/alamamış. İLE Alan/almış. )


- BEŞER ile BEŞER

( İnsan olma yolunda yürüyen. İLE Sayıları, beşer beşer saymak. )


- BEŞER ile/değil/yerine BÎ-ŞER


- BEŞER ile/ve/>/değil/yerine KİŞİ

( Herhangi/belirli biri. İLE/VE/>/DEĞİL/YERİNE Sanatsal biri. )

( Başkasının sözünü bile aktaramayan. İLE/VE/>/DEĞİL/YERİNE Kendi sözünü söyleyebilen/söyleyen. )

( Hayvanlıktan ayağa kalkmış olan. İLE/VE/>/DEĞİL/YERİNE Bilinçte ayağa kalkmış olan. )


- BEŞERE[Ar.]

( İnsan derisinin dış tabakası. )


- BEŞERİYYÂT[Ar.] ile BEŞERİYYET[Ar.]

( İnsan bilimi, antropoloji. İLE İnsanlık, beşerlik. )


- BEŞÎ'[Ar.] ile BEŞÎR[Ar.]

( Acı, ekşi, tadı kötü olan. İLE Müjde getiren, müjdeci. | Güleryüzlü, güleç. )


- BESİN ZİNCİRİ ile BESİN AĞI

( Bir eko düzendeki canlılar arasında enerji akışını gösteren yalın bir örnek. İLE Daha karmaşık bir beslenme ilişkileri ağı. )


- BESLE(N)ME ile/ve/||/<>/> SESLE(N)ME


- BESLEMEK ile/ve/<> BESLENMEK

( ... ile/ve/<> TAGADDÎ/TAGAZZÎ[< GIDÂ/GIZÂ][çoğ. TAGADDİYYÂT/TAGAZZİYYÂT]/TAGDİYE[< GIDA] )

( FEED vs./and/<> NUTRITION/NOURISHMENT/ALIMENT )


- BESLEMEK ile/ve/<> BESTELEMEK


- BESLEMEK ile/ve/<> DESTEKLEMEK


- BESLENME BİLİMİ ile TIBBİ DİYETETİK

( Besinlerin gövdede nasıl kullanıldığını ve insan sağlığını nasıl etkilediğini inceleyen bir bilim dalı. İLE Hastalıkları önlemek ve tedavi etmek için beslenme planları geliştirmeye odaklanan bir sağlık mesleği. Bu iki dalın kesiştiği noktada, bireylere ve hastalara özel beslenme planları oluşturulmaktadır. )


- BESLENME ile/ve/||/<> DEMLENME


- BESLENME ile TUTUNMA


- BESMELE:
113 SUREDE ile/ve/<> 1 SUREDE


- BESMELE ile/ve/<> HAMDELE ile/ve/<> SALVELE


- BESMELE ile/ve/değil/> ZAMAN/FIRSAT/BOŞLUK

( Herhangi bir eylem öncesinde kullanılan Besmele sadece bir söz değil, günlük hayattaki (zihinsel) koşuşturmanın içinde küçük aralar vererek kontrollü/farkındalıklı olmayı, kendine/zihnine ve olaya/olguya [birkaç salise/saniye olsa bile] fırsat/zaman/boşluk sunmayı sağlar. )


- BEŞPARMAK/BEŞPENÇE ile BEŞPARMAKOTU

( Derisidikenlilerden, beş ışınlı yıldız biçiminde bir deniz canlısı. | Beş renkte dokunmuş, çubuklu kumaş. İLE Gülgillerden, yol kıyılarında ve çayırlarda yetişen, sürgüne karşı kullanılan bir bitki, kurtpençesi. )

( URASTER cum POTENTILLA REPTANS )


- BESS[Ar.] ile HÜZN[Ar.]


- BESSEHÛ[Ar.] ile FERRAKAHÛ[Ar.]


- BESTE-NİGÂR[Fars.]

( En eski mürekkep Türk makamlarındandır. )


- BESTE ile FÜG

( ... İLE Çoksesli müzikte bir beste. )


- BESTE ile/ve/değil/||/<>/< SÖZ


- BESTELEYEN ile/ve/<>/değil/yerine DÜZENLEYEN/TERTİPLEYEN


- BESTENİGÂR

( Klasik Türk müziğinde en eski birleşik makamlardan biri. )


- BEŞÛŞ

( GÜLERYÜZLÜ, ŞEN )


- BEŞÛŞ/BEŞÎR[Ar.] ile/ve HECCÂM

( Güleryüzlü, şen. İLE/VE Taşlama/hiciv yapan/sanatçısı. )


- BET (BENİZ) ile BET (BEREKET)

( Beniz sözcüğü ile birlikte, "yüz rengi" anlamında ikileme oluşturan bir söz. İLE Bereket sözcüğü ile birlikte "bolluk" anlamında ikileme oluşturan bir söz. )


- BETEL/KİFAS[İbr.] | PETRUS[Lat.] ile TEMELTAŞI

( BETEL/KİFAS[İbr.] | PETRUS[Lat.] )


- BETHLEHEM

( Ekmeğin evi. Kudüs'ün güneyindedir. [Hz. İsa'nın doğduğu ve son yedi gününü geçirdiği bölge.] )


- BETİ

( Resim ve yontu sanatlarında, varolanların biçimi. )


- BETİK:
"SATILSIN DİYE" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OKUNSUN DİYE


- BETİK/KİTAP:
SIRTI ile/ve/||/<> ARKASI


- BETİK/KİTAP ile SUPARA[Fars. SÎ+PÂRE]

( ... İLE Osmanlı Devleti'nde, okul kitaplarının genel adı. )


- BETÎL/BETÛL

( HZ. MERYEM'İN VE FÂTIMAT-ÜZ-ZEHRÂ'NIN TAKMA ADI )


- BETİMLEME ile/ve BEKLENTİ

( DESCRIPTION vs./and EXPECTATION )


- BETİMLEME ile/ve/||/<> DEĞER VERME/YÜKLEME


- BETİMLEME ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIMLAMA


- BETİMLEMEK ile/ve PLANLAMAK

( TO DESCRIBE vs./and TO PLAN )


- BETİMLEMELİ/TASAVVURLU DÜŞÜNME ile BETİMLEMESİZ/TASAVVURSUZ DÜŞÜNME


- BETİMLEYİCİ ETİK ile/ve/||/<> NORMATİF ETİK ile/ve/||/<> ÇÖZÜMLEYİCİ ETİK


- BETON[Fr.] ile BETONARME[Fr.]

( Çimentonun su yardımıyla kum, çakıl vb. nesnelerle karışması sonucu oluşan sert, dayanıklı, bağlayıcı yapı malzemesi. | Bu malzemeden yapılmış. İLE Yapıda gücü, esnekliği artırmak için metal ve çimentodan yararlanma yöntemi, demirli beton. 2. sıfat Bu yöntemle yapılmış. )


- BETONU DELMEK ile BETONU SAĞLAMLAŞTIRMAK


- BETÛK[Ar.] ile BETÛK[Ar.]

( Çok keskin. İLE Yuvarlak tabla, bakkal sepeti. )


- BETÜL ile/değil BETÛL

( ... İLE/DEĞİL Erkeklerden çekinen, nâmuslu kadın. | Ayrı kök salan fidan. )


- BEVÂ'[Ar.] ile BEVÂH[Ar.]

( Benzer, beraber, beraber oluş. İLE Meydanda, âşikâr, belirli. )


- BEVÂDÎ[Ar. < BÂDİYE] ile BEVÂDÎR[Ar. < BÂDİRE]

( Çöller/sahralar, kırlar. İLE Olagelen olaylar/hadiseler. )


- BEVÂRÎ[Ar. < BÂRİYÂ, BÂRİYYE/BÂRİYY] ile BEVÂRİH[Ar. < BÂRİH]

( Hasırlar, ince kamıştan örülen hasırlar. İLE Samyeli denilen sıcaklar ve şiddetli rüzgârlar. )


- BEVÂTIL[Ar. < BÂTIL] ile BEVÂTIN[Ar. < BÂTIN]

( Bâtıl, yaramaz şeyler. İLE Gizli, kapalı şeyler. )


- BEVC[Ar.] ile BEVC[Ar.]

( Yorulma. | Şimşek. | Haykırma. İLE Ziynet, süs, debdebe. | Büyüklük, gösteriş. )


- BEVGA'

( Yumuşak toprak. )


- BEVH[Ar.] ile BEVH[Ar.] ile BEVH[Ar.]

( Meydanda, zâhir, âşikâr. | Belâya uğrama, kederlenme. İLE Ateşin sönmesi. | Hiddet ve kızgınlığın geçmesi. İLE Düşünme, haberli olma. | Lânet etme, sövme, beddua etme, ilenme. | Eşeysel birliktelik/ilişki. )


- BEVL/TEBEVVÜL ile TEŞÂŞÜR

( İşemek. [BEVLE )


- BEVN[Ar.] ile BEVN[Ar.]

( İki şey arasındaki uzaklık, mesafe. İLE Pay, hisse, nasip. )


- BEVS[Ar.] ile BEVŞ[Ar.]

( )

( Acele, ileri geçme/gitme. | Bıktırıncaya kadar ısrar etme. | Bir kimseden kaçıp gizlenme. | Bir şeyin rengi. İLE Çalım, gösteriş, debdebe. )


- BEVŞ[Ar.] ile CEMÂ'AT[Ar.]


- BEVZ[Ar.] ile BEVZ / BEVZEK[Ar.]

( Sürekli oturuş. | Kaybolan çillerden sonra yüzün güzelleşmesi. İLE Nem dolayısıyla yiyeyecek ve giyeceklerde oluşan yeşil küf. | Eşek arısı. | Ağacın köküne yakın olan yerleri. )


- BEY-UL ...:
MUDAREBE (AKDİ) ile MUAMELE (AKDİ) ile MURABAHA


- BEYÂN ETMEK ile/ve/değil AKTARMAK/NAKLETMEK


- BEYÂN(/Î) ile/ve/değil/||/<> Â'YÂN/İYÂN/IYÂN(/Î)


- BEYÂN[Ar.] ile FÂİDE[Ar.]


- BEYÂN[Ar.] ile HEDY[Ar.]


- BEYAN ile/ve/<> İYAN


- BEYAN ile SAVUNMA


- BEYÂN ile/ve/<> ŞEHÂDET


- BEYÂNİ AKIL ile/ve BURHANİ AKIL ile/ve İRFÂNİ AKIL


- BEYÂT[Ar.] ile BEY'AT/BÎAT[Ar.]

( Gece uyuma, gece iş görme, geceyi işle geçirme. İLE Kabul ve onay/tasdik uygulaması. )


- BEYÂTÎ-ARABÂN[Fars.]

( Türk müziğinin mürekkep makamlarındandır. )


- BEYÂTÎ-PÛSELİK[Fars.] ile BEYÂTÎ-ARABÂN-PÛSELİK[Fars.]

( Fahri efendinin düzenlediği bir makamdır. )


- BEYÂTÎ[Fars.]

( Türk müziğinin en eski makamlarındandır. )


- BEYÂTÎ[Fars.] ile BEYÂTÎ-ARABÂN ile BEYÂTÎ-ARABÂN-PÛSELİK ile BEYÂTÎ-PÛSELİK

( Türk müziğinin en eski makamlarındandır. İLE Türk müziğinin mürekkep makamlarındandır. İLE Fahri efendinin düzenlediği bir makamdır. İLE Zekâi Dede'nin düzenlediği bir mürekkep makamdır. )


- BEYAZ (TÜYLÜ) KUĞU ile/ve SİYAH (TÜYLÜ) KUĞU

( ... İLE Bilim Tarihi'ni altüst eden ve Karl Raimund Popper'ın tespitiyle, bilimselliğin "Doğrulanabilirlik İlkesi" ile değil "Yanlışlanabilirlik İlkesi" ile sağlam zemine oturmasına vesile olan ve örnek olarak kullanılan siyah kuğu. )

( Siyah Kuğu | Siyah ve Beyaz Kuğu )


- BEYAZ AT ile/ve/değil/yerine/ya da DORU ile/ve/değil/yerine/ya da YAĞIZ

( Sadece barış ve törenlerde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE ... )


- BEYAZ BALİNA(BELUGA) ile NARLUGA

( ... İLE Beyaz balina ile deniz gergedanının çiftleşmesiyle meydana gelmiştir. Kuzey Atlantik’te çok nadir görülen bir türdür. )

( ... İLE )


- BEYAZ BAŞLI KARTAL ile BALIK KARTALI

( ... İLE Özellikle hurma yerler. )

( ... cum GYPOHIERAX ANGOLENSIS )


- BEYAZ BASTON/LU ile/ve/||/<> KIRMIZI - BEYAZ BASTON/LU

( ... İLE Görme engelli bir kişi, kırmızı - beyaz renkli baston kullanıyorsa bu, aynı zamanda kişinin işitme sorunu olduğu anlamına gelmektedir. )

( )


- BEYAZ BOYUNLU YALIÇAPKINI ile/ve BEYAZ GÖĞÜSLÜ YALIÇAPKINI

( Hindistan'da yaşarlar. )


- BEYAZ BURUNLU KOATİ ile HALKA KUYRUKLU KOATİ ile GÜNEY AMERİKA/BATI DAĞ/CÜCE KOATİ

( image

ile

image

ile

image )


- BEYAZ KAFALI KAPUÇİN ile KAHVERENGİ KAPUÇİN


- BEYAZ KARE FİLİ ile SİYAH KARE FİLİ


- BEYAZ KARE ile SİYAH KARE


- BEYAZ KARINCA ile TERMİT

( WHITE ANT vs. TERMIT )


- BEYAZ KÖPEKBALIĞI ile BOĞA KÖPEKBALIĞI

( Ancak tuzlu suda yaşayabilirler. İLE/VE Hem tuzlu, hem de tatlı sularda (akarsularda) da yaşayabilirler. )


- BEYAZ NİL ile/ve/<> MAVİ NİL

( Uganda'da bulunan, bölgesindeki ırmaklar, yeraltı suları, kaynaklar ve yağmurlarından beslenen Victoria Gölü, Beyaz Nil adını alan bölümün başlangıcıdır. İLE/VE/<> Etiyopya'nın Tana Gölü'nden doğan Mavi Nil[Abey], Sudan'ın başkenti Hartum'da Beyaz Nil ile buluşup, Mısır'a hayat verdikten sonra Akdeniz'e dökülmektedir.[Dünyada, güneyden, kuzeye doğru akan tek ırmaktır.] )


- BEYAZ NİL ile/ve/<> MAVİ NİL


- BEYAZ NİLÜFER ile/ve SARI NİLÜFER


- BEYAZ OY ile YEŞİL OY ile KIRMIZI OY

( Kabul demektir. İLE Çekimser kalındığını gösterir. İLE Red demektir. )


- BEYAZ PAPATYA ile SARI PAPATYA


- BEYAZ TÜYLÜ LEMUR ile/ve KOYU/SİYAH TÜYLÜ LEMUR

( Madagaskar'da yaşarlar. )

( Gebelik süresi: 140 gün. İLE/VE 130 gün. )

( Yılda bir doğum yaparlar. )

( Beyaz tüylü lemurlar su içmez. )

( Lemur ile ... )

( MAKİ )

( Otuzdan fazla lemur türü bulunmaktadır. )


- BEYAZ YAKALI ile/ve/||/<> MAVİ YAKALI


- BEYAZ YALAN ile KUYRUKLU YALAN


- BEYDAK[Ar. çoğ.

( BEYÂDIKA] )


- BEYHUDE ile/ve/||/<> NÂFİLE ile/ve/||/<> FUZÛLÎ

( Yararsız. | Boşuna. İLE/VE/||/<> Gerekli değilken yapılan iş. | Farzların dışında kılınan namaz. | Boşuna, gereksiz. İLE/VE/||/<> Erdemli/faziletli. | Gerekli, yersiz, boşuna. )


- BEYİN ATLASI[İng.] ile/ve/||/<> BEYİN HARİTASI [İng.] ile/ve/||/<> BEYİN MÜZESİ[İng.]

( )

( )

( )

( )

( )


- BEYİN ANEVRİZMASI ile/||/<> BEYİN TÜMÖRÜ

( Beyin damarlarında balonlaşma. İLE/||/<> Beyinde olağandışı göze büyümesi. )


- BEYİN ANEVRİZMASI ile/||/<> SUBARAKNOİD KANAMA

( Beyin damarlarının zayıf bir noktasında balonlaşma. İLE/||/<> Beyin yüzeyindeki damarların yırtılması sonucu beyin zarları arasında kanama. )


- BEYİN ZARLARINDA(MENİNSKLERDE):
SERT/DURA[Yun.] ile/ve/||/<> ÖRÜMCEKSİ/ARAKNOID[Yun.] ile/ve/||/<> İNCE/ANNE/PIA[Yun.]

( En üstte bulunan, kafatası ve omurgaya en yakın tabakadır. İLE/VE/||/<> İnce ve saydam bir tabakadır.[Merkezi sinir sistemi için hava yastığı görevi görür.] İLE/VE/||/<> Merkezi sinir sistemine en yakın tabakadır. [Oldukça duyarlı ve damarlı yapısıyla beynin tüm kıvrımlarını sarmakla görevlidir.] )

( Beyin omurilik sıvısı, araknoid mater ile pia mater arasındaki subaraknoid boşlukta bulunur. )

( Bu zarların temel işlevi, merkezi sinir sistemini korumaktır. )


- BEYİN:
AUSTRALOPİTEK ile/ve/||/<>/> HOMO ERGASTER ile/ve/||/<>/> HOMO SAPİENS SAPİENS

( 400 cm³ İLE/VE/||/<>/> 800 cm³ İLE/VE/||/<>/> 1200 cm³ )


- BEYİN[< Ar. BEYN]

( Ara, Arada olan.]/EMİK ile ABCDEF ( 222.600 m² | Ort. 1200 - 1300 gr. )

( Bir saniyede, 38 katrilyon işlem yapma hızına sahiptir. )


- BEYİN/ZİHİN:
ÜRETİCİ/ÜRETEÇ ile/ve/||/<> YANSITICI


- BEYİN ile/ve/||/<> AKIL

( Donanım/ekran. İLE/VE/||/<> Yazılım[işletim sistemi, program]. )


- BEYİN ile/ve/||/<> ARAKNOİD

( ... İLE/VE/||/<> Beynin üzerini örten ince zar. )


- BEYİN ile AYRIK BEYİN


- BEYİN ile/ve/<> BEYİNCİK

( ... ile/ve/<> MUHEYH )


- BEYİN ile/ve/<> BOZMADDE

( ... İLE/VE/<> Sinir gözelerinden oluşan, beyinde dış, omurilikte iç tabaka. )


- BEYİN ile/ve/<> GÖZ ile/ve/<> GÖĞÜS ile/ve/<> KALP

( En iyi/güzel kıvam. [AHSEN-İ TAKVİM] )


- BEYİN ile/ve/||/<> KALP

( Kan dolaşımını sağlayan örgen. İLE/VE/||/<> Merkezi sinir düzeninin denetleme merkezi. )


- BEYİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MİDE

( [boş olunca sahibini ...]
Uyarmaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Uyarır. )


- BEYİNDEKİ BOŞLUKLAR ile/ve KALPTEKİ BOŞLUKLAR[ikisi sağda, ikisi solda]

( TECÂVÎF-İ DİMÂĞ ile/ve TECÂVÎF-İ KALB )


- BEYİS ile İHTİLÂF


- BEYİT ile/ve ŞAH BEYİT/BEYTÜ'L GAZEL

( ... İLE/VE Gazelin, en güzel beyiti. )


- BEYLERBEYİ ile BEYLERBEYİ

( Sancak beylerinin başı. İLE Üsküdar'da bulunan bir semt. )


- BEYLİK ile/||/<> BEYLERBEYİ ile/||/<> DAYI

( Bir beyin yönetimi altındaki ülke, küçük devlet.[Anadolu beylikleri, Eretna Beyliği, Erdel Beyliği] İLE/||/<> Sancak beylerine verilen ad ya da san. İLE/||/<> Tunus ve Cezayir Bey'lerine verilen ad.[1711 - 1730] )


- BEYLİK ile BEYLİK

( Bey olma durumu. | Herkesin kullandığı, herkesin bildiği. | Basmakalıp. | Devletle ilgili, devlete özgü olan, devlet malı olan, mirî. | Bir tür küçük ve ince asker battaniyesi. | Rahat yaşama. | Merkeze tam bağlı olmayarak bir beyin yönetimi altındaki ülke, emîrlik, emaret, mirlik. | Hükûmet. )


- BEYN-EL-BAHREYN

( Adı anonim bir edvarda geçen makam. )


- BEYNE[Ar.] ile VASAT[Ar.]


- BEYNİN RENGİNDE:
PEMBE ile/ve/||/<> GRİ

( Yaşam süresince, oksijenli taze kan ile pembe renktedir. İLE/VE/||/<> Öldükten sonra ya da çıkarıldığında, griye döner. )


- BEYNİN:
DOĞALLIĞI ile/ve/değil/yerine TARİHSELLİĞİ


- BEYNİN:
SAĞ YARIMYUVARI ile/ve SOL YARIMYUVARI

( Sanatsal. İLE/VE Bilimsel, felsefî. )

( Bütüncül. İLE/VE Çözümleyici. )

( Görüntü. İLE/VE İşlev. )


- BEYNİN/ZİHNİN İŞLEYİŞİNDE:
TEKRAR ile/ve/||/<> PARALELLİK ile/ve/||/<> MOZAİK


- BEYT

( EV, ODA, HÂNE, OBA )


- BEYT-İ ANKEBÛT, BEYT-ÜL-ANKEBÛT[Ar.]

( Örümcek yuvası. | [mecaz] Derme-çatma ev. )


- BEYT ile BEYT-İ MUKADDES ile BEYT-İ ŞERİF/BEYT-ULLAH

( MESKEN, HANE, EV, ODA, OBA ile KUDÜS, MESCİD-İ AKSÂ, ALLAH SEVGİSİNDEN BAŞKA BİR ŞEYE BAĞLI OLMAYAN BİR GÖNÜL ile KÂBE, "ALLAH'IN EVİ", MÜ'MİN KÂMİLİN KALBİ )


- BEYTÂRÂ[Ar.]/VETERİNERLİK

( Hayvan hekimliği. )


- BEYÛN[Ar.] ile BEYÛN[Ar.]

( Dibi geniş kuyu, bostan kuyusu. İLE Afyon. )


- BEYÛZ[Ar. < BEYZÂ] ile BEYÛS[Fars.]

( Çok yumurtlayan. İLE İstek. | Ümit. | Tamah. | Yaltaklanma. | Alçakgönüllülük. )


- BEYZÂR[Ar.] ile BEYZÂR/E[Ar.]

( Tenâsül âleti, penis. İLE Geveze, çalçene. )


- BEYZET-ÜL-HARR[Ar.]

( Şiddetli sıcaklık. )


- BEZ BEZE[Ar.] ile BEZBEZE[Ar.]

( Zafer, üstünlük, galebe. İLE Hızlı yürüme, kaçma. | Şiddetli sarsma, depretme. )


- BEZ[Ar. < BEZZ] ile BEZ[Ar. < BEYZ]

( Pamuk ya da keten ipliğinden yapılan dokuma. | Pamuktan, düz dokuma. | Herhangi bir cins kumaş. | Herhangi bir iş için kullanılan dokuma. | Gelişigüzel kumaş parçası, çaput. Bezden yapılmış. İLE İçinden geçen kandan ya da özsudan, bazı maddeler ayırarak salgı oluşturan örgen, gudde. )


- BEZ[Ar. < BEZZ] ile NİPİ

( Pamuk ya da keten ipliğinden yapılan dokuma, çaput. | Pamuktan, düz dokuma. | Herhangi bir cins kumaş. | Herhangi bir iş için kullanılan dokuma. | Kumaş ya da dokumadan yapılmış olan. İLE Muzağacı lifinden yapılan bez. )


- BEZ ile BEZE


- BEZ ile KETAL

( ... İLE Çirişli bir tür parlak bez. )


- BEZ ile/değil MUŞAMBA[Ar.]/LİNOLYUM[Lat.]

( ... İLE/DEĞİL Bir tarafına kauçuk ya da yağlıboya sürülerek su geçirmeyecek duruma getirilen kalın bez. | Bu bezden yapılmış olan. | Su geçirmeyecek biçimde yapılmış yağmurluk. | Yer döşemesi olarak kullanılan, üzeri ketenyağı ve mantar tozuyla kaplanmış jüt bezi, linolyum. )


- BEZ ile PAÇAVRA/ÇAPUT/ÇAPIT

( ... İLE Eskimiş bez ya da kumaş parçası. | [mecaz] Değersiz ve iğrenç şey ya da kişi. )


- BEZ ile PEÇETE[İt.]

( ... İLE Yemek yerken, sofra örtüsünü ya da giysiyi korumak, ağız kurulamak için kullanılan küçük kâğıt ya da kumaş parçası. )


- BEZ ile SALAŞPUR[Hindistan'daki Şalpur kentinin adından]

( ... İLE Seyrek dokunmuş, astarlık, ince bez. )


- BEZ ile SOĞUK BEZ

( ... İLE Keten ipliğinden yapılmış, tülbende benzeyen bir tür ince, seyrek bez. )


- BEZ ile TELA

( ... İLE Kumaşla astar arasına konularak giysinin dik durmasını sağlayan kolalı bez. )


- BEZÂ[Ar.]

( Konuşmada, açık-saçıklık. )


- BEZÂZET[Ar.] ile BEZÂZET[Ar.]

( Bezcilik, manifaturacılık. İLE Perişanlık, pejmürdelik, kıyâfetsizlik. )


- BEZDİRİ/YILDIRMA ile/ve/değil/||/<> GAZA GETİRME/TAHRİK ETME

( Yönelimli, stratejik ve kasıtlı davranış/lar. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Kandırıcı ve sömürücü tutum. )

( MOBBING vs. GASLIGHTING )


- BEZE[Ar.] ile BEZE[Ar.] ile BEZE[Ar.] ile BEZE[Ar.]

( Fakir, miskin. İLE Günah, hata, suç, kabahat. İLE Hamur topağı, pazı. İLE Yara ya da çıban nedeniyle gövdenin herhangi bir yerinde oluşan şişkinlik. )


- BEZE ile BEZECİK

( Kolda bir çıban çıksa, koltuğumuzun altında bir beze meydana gelir. Bu beze, gövdenin kendini korumak için oluşturduğu kaledir. Beze ya da bezeler mikropları tutup onların kana karışmasını ve tüm gövdeyi işgal etmesini engellemeye çalışır. )

( NODE vs. NODULE )


- BEZELYE ile ARAKA

( [Bazı kültürlerde] En dış kabuğuyla birlikte yenene verilen ad. İLE Bezelyenin tanelerine verilen ad. | İri taneli bezelye. )

( PISUM SATIVUM cum ... )


- BEZELYE ile DELİ BEZELYE


- BEZEME ile/||/<> ARABESK[Fr.]

( ... İLE/||/<> Plastik sanatlarda geometrik görünüşte biçimlerden oluşan bezeme çizgileri, girişik bezeme. | Bir müzik türü. )


- BEZGİN/LİK ile/ve DELİ/LİK


- BEZGİN/LİK ile/ve/||/<>/>/< ÜMİTSİZ/LİK

( MEFTÛR[< FÜTÛR] ile/ve/||/<>/>/< ME'YÛS[< YE'S] )


- BEZGİN ile/değil/yerine/>< GEZGİN


- BEZÎM[Ar.] ile BEZÎN[Fars. < BEZÎDEN]

( Kuvvetli, zorlu kişi. İLE Esici, esen, esnek. )


- BEZİR[Ar. < BEZR] ile KETEN TOHUMU YAĞI

( Keten tohumu yağı. )


- BEZLERDE:
EKRİN ile/ve/||/<> HOLOKRİN ile/ve/||/<> APOKRİN ile/ve/||/<> SERÖMÜKÖZ ile/ve/||/<> MÜKÖZ ile/ve/||/<> SERÖZ


- BEZLİ MİDE ile/ve TAŞLI MİDE

( TAŞLIK, KONSA, KATI: Kuşların sindirim kesesi. )


- BEZM-ÂRÂ ile BEZM-İ TARAB

( Meclisi süsleyen. | Adı Nasır Abdülbaki'nin Tedkik~Tahkik'inde terkipler arasında geçen makam. İLE Yeni terkib edilmiş ve rağbet görmemiş bir mürekkep makamdır. )


- BEZM ile/ve REZM


- BEZME[Ar.] ile BEZME[Ar.] ile BEZME/K[Tr.]/BİZÂR

( Gündüz yenilen bir öğün yemek. İLE Sohbet ve muhabbet meclisinin bir köşesi. İLE Yaşama ya da iş görme isteğini yitirme ya da yitirmiş bir biçimde. | Devingenliğini/canlılığını yitirme. )


- BEZR[Ar.] ile BEZR[Ar. < BÜZÛR] ile BEZR[Fars.]

( Tohum, ekilecek tâne. İLE Çiçek ve sebze tanesi İLE Ekim, ziraat. )


- BEZZAZ

( Kumaş satan kişi, manifaturacı. )


- BHAJAN

( Sadakat uygulaması, dua, tapınma. )


- BHAKTİ

( Kendini adama, tapınma. "Bhakta" ise kendini adayan kişidir. )


- BHAVA

( Varolma, -olumluluk-. )


- BHİKŞU[Sansk.](BİKKU[Palice]) ile BHIKKHU

( Budist rahip/keşiş, edebi olarak dilenci. İLE Münzevî. )


- BHOGA, BHOGİ

( Dünyevi sevinçler ve kederler deneyimi. "Bhoga Marga", Dünyevi şeylerin -sevinçlerin, kederlerin- peşinde olma yolu. "Bhogi", dünyevi sevinç ve kederlerle hemhal olan kişi. )


- BHUTATHATA

( Evrensel rahim olarak görülen Mutlak. )


- Bİ-[Ar.] ile BÎ-[Ar.]

( Başlarına eklendiği zaman sözcükleri -e haline getirir. [Bİ-HAKKIN: Hakkıyla.] İLE -sız, -maz. [BÎ-ÂR: arsız, utanmaz] )


- Bİ-L-Fİ'L[Ar.] ile Bİ-L-HÂSSA[Ar.]

( Gerçekten, hakîki olarak. İLE Özellikle, mahsus, hususî olarak, hele. )


- Bİ-L-İHTİMÂM[Ar.] ile Bİ-L-İHTİRÂM[Ar.]

( Özenerek, özenle, dikkat ederek, dikkatle. İLE Saygı duyarak, saygıyla. )


- Bİ-L-İSTİ'CÂL[Ar.] ile Bİ-L-İSTÎCÂR[Ar.]

( Acele ederek, aceleyle. İLE Kiraya vererek, kiralayarak. )


- BÎ-RÛ[Fars.] ile BÎ-RÛH[Fars.]

( Yüzsüz, arsız. İLE Cansız. )


- Bİ-Z-ZÂT / BİZZAT[Ar.] ile/değil Bİ-L-Fİ'L / BİLFİİL[Ar.]

( Kendi. İLE/DEĞİL Gerçekten. / İş olarak, eylemli, edimli. )


- Bİ-Z-ZÂT[Ar.] ile Bİ-ZÂTİHİ[Ar.]

( Kendi. İLE Kendiliğinden. )


- BÎ-ZÂD[Ar.] ile Bİ-Z-ZÂT / BİZZAT[Ar.]

( Azıksız, zahiresiz. İLE Kendi. )


- BÎ-ZÂD[Ar.] ile/ve/<> BİZÂZ[Ar.]

( Azıksız, zahiresiz. İLE/VE/<> Yetersizlik/kifâyetsizlik, perişanlık, pejmürdelik.[BEZÂZET, BÜZÛZET] )


- BÎ-ZENEB[Ar.]/ANOURE[Fr.]

( Kuyruksuz/lar. )


- Bİ'L-MUTÂBAKA ile Bİ'T-TAZAMMUN ile Bİ'L-İLTİZÂM

( Örtüşme. İLE İçlem. İLE Gereklilik. )


- BÎ ile/ve BİLÂ


- BIANNA

( VİYANA [Kıtlık yüzünden Girit Adası'ndan kaçan genç bir kız, adını bu şehre vermiştir.] )


- BİAT[Ar.] ile BÎ-ADD[Ar.]

( Kabul ve onay uygulaması. İLE Sayısız. )


- BÎAT[aslı BEY'AT]

( KABUL VE TASDİK, İNTİSAB MUÂMELESİ, İNÂBE, İNTİSAB ETMEK, NASİB ALMAK, DERVİŞ OLMAK, AHD Ü PEYMÂN )


- BİBER[Yun.] ile ARNAVUT BİBERİ

( Patlıcangillerden, yurdumuzda çok yetişen ve çeşitli türleri bulunan bir bitki. | Bu bitkinin tazeyken sebze olarak yenilen ürünü. | Bu bitkinin kurutulup baharat olarak yararlanılan ürünü. İLE Acı kırmızı biber. )

( CAPSICUM ANNUUM cum ... )


- BİBER ile KIRMIZIBİBER

( ... İLE Patlıcangillerden bir tür biber. | Bu bitkinin olgunlaştığında kızarıp yakıcı bir acılık kazanan, kurutulup dövülerek yemeklerde baharat olarak kullanılan tozu. )

( ... cum CAPSICUM ANNUUM )


- BİBERDE:
ÇARLİSTON ile ACI ÇARLİSTON ile İNCE SİVRİ ile KALIN SİVRİ ile KIL SİVRİ ile KILÇIK SİVRİ ile DOLMA ile KAPYA ile ÜÇBURUN ile KIRMIZI ŞİLİ ile YEŞİL ŞİLİ ile MACAR ÇARLİ ile MACAR DOLMA ile JELAPENO ile KAMPARİ ile SARI KALİFORNİYA ile KIRMIZI KALİFORNİYA ile CİN


- BIÇ ile/ve/||/<> BİÇ

( Kabadan kesmek. İLE/VE/||/<> Belirli bir biçim vererek kesmek. )


- BİCÂD[Ar.] ile BİCÂD/E[Ar.]

( Yol yol, çizgili olarak dokunulmuş kilim, halı, aba. | Hz. Abdullah'ın takma adı. İLE Kehribar gibi saman çöpünü kendine çeken, yâkuttan daha az değerli kırmızı bir taş. | Kırmızı dudak. )


- BIÇAK SIRTI ile/ve/değil EŞİK


- BIÇAK, KEMİĞE DAYANINCA ile/ve DOĞUM SANCISI BAŞLAYINCA


- BIÇAK ile/||/<> AKVA

( ... İLE/||/<> Osmanlı'da ileri gelenlerin kullandığı bir bıçak türü. )


- BIÇAK ile/ve/||/<> BİTKİ ile/ve/||/<> SÖZ

( Hem olumlu, hem de olumsuz yönde kullanılabilir. )


- BIÇAK ile EKMEK BIÇAĞI


- BIÇAK ile FALÇETA/FALÇETE[İt.]

( ... İLE Eğri, kunduracı bıçağı. )


- BIÇAK ile IŞKI

( ... İLE Kazımakta kullanılan, iki ucunda da sapı olan eğri bıçak. )


- BIÇAK ile JİLET

( KNIFE vs. RAZOR )

( MÛS, SİKKÎN ile ... )

( KÂRD ile ... )


- BIÇAK ile KAMA

( ... İLE Silah olarak kullanılan, ucu sivri, iki ağzı da keskin uzun bıçak. | Açılmış olan boşluklarda tavan ve yanlardan taş ya da cevher parçalarının düşmesini önlemek amacıyla tahkimat öğeleri üstüne ya da arkasına yerleştirilen bir tahkimat parçası. | Kütüğü yarmak için kullanılan ucu sivri, yassı, enli çivi, takoz, kıskı. | Topun gerisini kapayan kapak. | Oyunda kazanılan her parti. | Oyunda sayı. )


- BIÇAK ile KASATURA[İt. < CACCIATORA]

( ... İLE Süngü gibi tüfeğin namlusu ucuna takılan ya da bel kayışına asılı olarak taşınan bir bıçak türü. )


- BIÇAK ile KESKİ

( ... İLE Ağaç, taş, metal vb. yontmaya yarayan, bir ucu keskin çelik araç. | Demir ve sac kesmek için üzerine çekiçle vurularak yürütülen keskin araç, tırnak. | Pulluk gövdesi önüne takılan ve toprağı kesip ayıran, bıçak ya da disk biçiminde çelikten yapılmış pulluk parçası. )


- BIÇAK ile/ve/||/<> MASAT[Ar.]

( ... İLE/VE/||/<> Bıçak bilemeye yarayan, çelikten, çubuk biçiminde araç. )


- BIÇAK ile/ve/<> PIRAZVANA[Fars.]

( ... İLE/VE/<> Kılıç, bıçak gibi saplı şeylerin, sap içinde kalan bölümü. )


- BIÇAK ile/değil TAHRA

( ... İLE Bir tür eğri budama bıçağı. )


- BIÇAK ile YATAĞAN

( ... İLE Namlusu eğimli, iki yanı da kesici, bir tür uzun savaş bıçağı. )


- BIÇAK ile YÜLGÜ/KEREY/USTURA

( ... İLE Tıraş için kullanılan bıçak. )


- BICIL

( Aşık kemiği altındaki küçük kemik. )


- BİÇİM

( MORPH, FORM )


- BİÇİM DEĞİŞTİRMEK ile/değil KILIK DEĞİŞTİRMEK


- BİÇİM ESTETİĞİ ile/ve/||/<> İÇERİK ESTETİĞİ

( Kant'ta. İLE/VE/||/<> Hegel'de. )


- BİÇİM ile BİÇEM

( Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü. | Biçme işi. İLE Anlatma, oluş, deyiş ya da yapış biçimi, tarz, üslûp. )


- BİÇİM ile/ve DÜZEN

( Çoklukta, birlik olan/olduran. )

( SHAPE/MORPH vs./and ORDER/REGULARITY )


- BİÇİM ile/ve/<> İÇERİK

( Bir şey bir şeyin içeriğiyse, içeriği olduğu şey onun biçimidir. )

( FORM/MORPH vs./and/<> CONTENT )


- BİÇİM ile/ve/||/<> İDOLA/PUT/SANEM

( EIDOS ile/ve/||/<> EIDOLON )


- BİÇİM ile KİP


- BİÇİM ile/ve ÖZ

( SHAPE/MORPH vs./and ESSENCE )


- BİÇİMBİLİM

( MORPHOLOGY )


- BİÇİMBİLİMSEL KOŞULLANMA

( MORPHOLOGICAL CONDITIONING )


- BİÇİMBİLİMSEL ÖLÇÜT


- BİÇİMBİRİM ile BİÇİMBİRİMSEL

( MORPHEME vs. MORPHEMIC )


- BİÇİMDE/YAMUKTA:
ALT ALAN ile/ve/<> ÜST ALAN


- BİÇİMLENDİRİLMİŞ ile/ve/değil YARATILMIŞ

( Doğa. İLE/VE/DEĞİL İnsan. )


- BİÇİMLENDİRME (GİRİŞİMİ/ÇABASI) ile/ve/<>/değil/yerine YÖNLENDİRME (GİRİŞİMİ/ÇABASI)


- BİÇİMLENDİRME ile/ve/<> İLİŞKİLENDİRME

( TO GIVE SHAPE vs./and/<> TO GET RELATION )


- BİÇİMLENME ile/ve/<> BELİRLENME


- BİÇİMSEL SESBİLİM ile BİÇİMSEL SESBİRİM

( MORPHOPHONOLOGY, MORPHOPHONEMICS vs. MORPHOPHONEME )


- BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR

( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )


- BİÇİMSİZ/LİK ile ÇİRKİN/LİK

( UNSHAPELINESS vs. UGLY/UGLINESS )


- BICIRGAH

( Boru biçimindeki maden paraların içini düzleştirip parlatmakta kullanılan aygıt. )


- BIÇKI ile HIZAR[Fars. < HARAS]

( ... İLE Tahta ve kereste biçmeye yarayan, çoğu su gücüyle çalışan, büyük bıçkı. )


- BID'/BID'A[Ar.]

( Geceden bir bölüm. )


- BID'/BID'A[Ar.] ile BIDÂA/T[Ar.]

( Geceden bir bölüm. İLE Anapara, sermaya. | Bilgi. )


- BİD'AT HASENE ile BİD'AT-I KERAHA


- BİD'AT-I KABÎHA ile/değil/yerine BİD'AT-I HASENE


- BİD'AT-I SEİYYE ile/ve/değil/yerine BİD'AT-I HASENE


- BİD'AT ile HURÂFE


- BİD'AT ile KÜFÜR


- BÎD[Ar.] ile BİD[Ar.] ile BÎD[Ar.]

( Yok olma. İLE Arapça'daki bi edatının d,t ile başlayan sözcüklere katıldığı zamanki şeklidir. [Sözcüğü zarf yapar. (Bİ-D-DA'VÂ: Dâvâ ederek.)] İLE Söğüt ağacı. )


- BİDA' ile BİD'AT[Ar. < BİDA'] ile BİDÂD ile BÎ-DÂD/GÜRDÂS[Fars.]

( Sonradan meydana çıkan şeyler. İLE Sonradan meydana çıkan şey. | Peygamber zamanından sonra dinde meydana çıkarılan şey. İLE Hisse, bedel verme. | Arkadaşlar arasında nöbetle satın alma. İLE Zulüm, işkence. | Zâlim.[Ar. GAŞÛM] )


- BİDAK[Fars.]

( Don, pantolon gibi ayaktan giyilenlerin paçası. )


- BİDÂL[Ar.] ile BÎDÂR[Ar.]

( Bir şeyi başka bir şeyle değişme. İLE Uyanık, uyumayan, uykusuz. )


- BİDÂYET ile/ve NİHÂYET


- BİDAYUH ile/ve/<> İBAN ile/ve/<> ORANG-ULU ile/ve/<> RUMAH TİNGGİ ile/ve/<> MALAY

( Kara Dayak uzun evi. İLE/VE/<> Irmak Dayak uzun evi. İLE/VE/<> Melanav evi. İLE/VE/<> Malay evi. )

( Malezya'nın Borneo Adası'nda bulunan Sarawak eyaletindeki, Sarawak Kültür Köyü'nde hepsi birarada görülebilmektedir. )


- BIDIK ile BIZDIK

( Kısa ve tıknaz. İLE Ufak çocuk. )


- BİFİT ile/||/<> BİFOKAL ile/||/<> BİFÜRKASYON ile/||/<> BİGEMİNE ile/||/<> BİKÜSPİDASYON ile/||/<> BİKÜSPİT ile/||/<> BİLATERAL ile/||/<> BİPLAN ile/||/<> BİPOLAR ile/||/<> BİVALAN

( Ayrık. İLE/VE/|| İki odaklı. İLE/VE/|| Çatal. | Çatallanma. İLE/VE/|| İkiye bir. | İkiz. İLE/VE/|| İkili yapraklanma. İLE/VE/|| İki yapraklı. İLE/VE/|| İki yanlı. İLE/VE/|| İki kutuplu. İLE/VE/|| İki düzlemli. İLE/VE/|| İki değerlikli. )


- BİFOKAL ile/||/<> BİFİD

( İki odaklı. İLE/||/<> Ayrık, çatallı, yarık. )


- BİFURASYON ile/||/<> ANASTOMOZ

( Bir damar ya da tüpün iki dala ayrılması. İLE/||/<> İki damar ya da tüpün cerrahi olarak birleştirilmesi. )


- BİFURKASYO/N ile/||/<> BİFAZİK

( Çatallanma. İLE/||/<> İki evreli. )


- BİFURKASYON ile BİFİD

( ikiye ayrılma. İLE ikiye bölünmüş. )


- BİH ile BÎH[Fars.] ile BÎD[Fars.]

( O, onu, ona, ondan, onunla. İLE İyi, yeğ. | Ayva. İLE Kök, asıl, temel. | Kaynak. )


- BİHÂR[Ar. < BAHR] ile BÎ-HÂR[Fars.]

( Denizler. İLE Dikensiz. )


- BİHİM[Ar.] ile BİHÎN/E[Ar.]

( O, onları, onlara, onlardan, onlarla. İLE Pek/en iyi, seçkin. | Hallaç. )


- BİHR[Ar.]

( Ağız kokusu. )


- BİHTER/EK[Fars.] ile/değil BİHTEREK[Fars.]

( Daha, en, pek iyi. İLE/DEĞİL Farslılarca 120 yılda bir kere onüç ay olarak sayılan yılın adı. [sonraları, dört yılda bir gün fazlası olan SENE-İ KEBÎSE şekline konulmuştur.] )


- BİHTER/EK[Fars.] ile BİHTERÎ[Fars.] ile BİHTERÎN[Fars.]

( Daha, en, pek iyi. İLE En iyi olma, üstünlük. İLE En iyi, pek iyi. )


- BİHTER/EK ile/değil BİHTEREK

( Daha, en, pek iyi. İLE/DEĞİL Fars'lılarca 120 yılda bir kere onüç ay olarak sayılan yılın adı. [sonraları, dört yılda bir gün fazlası olan SENE-İ KEBÎSE şekline konulmuştur.] )


- BİJEN[Fars.] ile BİJENG[Fars.]

( İran söylencesinde(mitolojisinde] kahraman ünlü Rüstem'in kızkardeşinin oğlu. [Efrâsyab'ın kızı Münije'ye âşık olmasından dolayı Efrâsyab tarafından bir kuyuya hapsedilmişse de Münije'nin yardımıyla Rüstem tarafından kurtarılmıştır.] İLE Kapı anahtarı. )


- BÎKA[Ar.] ile BİKA'[Ar. < BUK'A]

( Mercimek. İLE Yerler, topraklar, ülkeler. )


- BIKKIN/LIK ile/ve SIKKIN/LIK


- BIKMAK/USANMAK ile/ve SIKILMAK

( GINA ile/ve ... )

( TO BE FED UP vs./and TO BE/GET BORED )


- BIKMAK ile/ve/değil/||/<>/< BEZMEK


- BIKMAK ile KANIKSAMAK


- BİL BAKALIM ...:
BEN KİMİM? ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SEN KİMSİN?


- BİL-[Ar.] ile BÎL[Ar.]

( -ile anlamına gelip, eklendiği -kameriyye harfleriyle başlayan- sözcükleri zarf yapar. [BİL-İKTİFÂ: Yetinerek, iktifâ ederek.] İLE Bel; çapa. | Hindayvası denilen Hindistan'a özgü bir meyve. | Gübre sepeti. )


- BİL(E)MEMEK ile/ve DOĞRU/TAM TANIMLA(YA)MAMAK

( NOT (ABLE) TO KNOW vs./and LACK OF RIGHT/EXACT DEFINITION )


- BİL(E)MEMEK ile/ve EMİN OLMADIĞINDAN (DOLAYI) BİL(E)MEMEK

( NOT (ABLE) TO KNOW vs./and NOT (ABLE) TO KNOW BECAUSE OF TO BE NOT SURE )


- BİL ile/ve/değil/||/<>/> BEN/O OL DA BİL


- BİLÂD-I AŞERE ile BİLÂD-I ERBAA ile BİLÂDI-I İSNÂ AŞER

( 10 şehir. [İzmir, Eyüp, Kandiye, Halep, Selânik, Sofya, Trabzon, Galata, Kudüs, Lârisa] İLE 4 şehir. [Edirne, Bursa, Şam, Kahire] İLE 12 şehir. [Adana, Erzurum, Bağdat, Beyrut, Diyarbakır, Rusçuk, Bosnasaray, Sivas, Maraş, Trablusgarp, Antep, Çankırı] )


- BİLÂD-I AŞERE ile BİLÂD-I ERBAA ile BİLÂDI-I İSNÂ AŞER

( 10 şehir. [İzmir, Eyüp, Kandiye, Halep, Selânik, Sofya, Trabzon, Galata, Kudüs, Lârisa] İLE 4 şehir. [Edirne, Bursa, Şam, Kahire] İLE 12 şehir. [Adana, Erzurum, Bağdat, Beyrut, Diyarbakır, Rusçuk, Bosnasaray, Sivas, Maraş, Trablusgarp, Antep, Çankırı] )


- BİLÂD-I RÛM

( Osmanlı Devleti içinde bulunan kentler. Anadolu. )


- BİLÂD-I SELÂSE ile VİLÂYAT-I SELÂSE

( Üç şehir. İLE Üç vilâyet. )

( * Üsküdar, Galata, Eyüp.
* İstanbul, Edirne, Bursa.
İLE
Selânik, Manastır, Yanya. )


- BİLARDO MASASININ:
BOYU ile/ve/<> ENİ

( 284 cm. İLE/VE/<> 142 cm. )


- BİLATERAL ile BİLATERALİTE

( İki taraflı. İLE İki taraflılık. )


- BİLÂVÂSITA ile BİLVÂSITA

( Vasıtasız. İLE Vasıtalı. )


- BİLDİĞİM/İNANDIĞIM ŞEYİ YAPARIM ile/değil BİLDİĞİM/İNANDIĞIM ŞEYİ, YAPARIM


- BİLDİĞİMİZİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLMEDİĞİMİZİ

( Bilmeyelim! İLE/VE/||/<>/< Bilelim! )


- BİLDİĞİN GİBİ ile/ve BİLDİĞİN KADAR

( Hiçbir şey bildiğin/gördüğün gibi/kadar değildir/olmayabilir. )


- BİLDİĞİNDEN DOLAYI KONUŞMAYAN ile BİLMEDİĞİNDEN DOLAYI KONUŞMAYAN

( Bilgelik/le, bilgelikte. İLE Özgüvensizlik/ten, taklitte. )

( THE PERSON DOES NOT TO TALK BY/IN THE WISDOM vs. THE PERSON DOES NOT TO TALK IN IGNORANCE )


- BİLDİĞİNE GİDEN ile/ve/değil/yerine/<> BİLMEDİĞİNE GİDEN


- BİLDİĞİNİ:
YAPMAZSAN ile/değil/yerine YAPARSAN

( Sadece zihnin, bir miktar/bölüm bilir. İLE/DEĞİL/YERİNE Her/bir yerin (tam) bilir/yetkindir. )

( Yetersizdir. İLE/DEĞİL/YERİNE Yeterlidir. )


- BİLDİĞİNİZ GİBİ ile/değil/yerine BİLENLERİN BİLDİĞİ GİBİ


- BILDIRCIN ile BILDIRCIN KILAVUZU

( ... İLE Afrika'dan, İskoçya'ya göçerler. )


- BILDIRCIN ile KEKLİK

( FERİK: Keklik, bıldırcın gibi kuşların yumurtadan yeni çıkmış yavruları. )

( Tavukgillerden, boz renkli, benekli, göçebe kuş. İLE Sülüngillerden, güvercin büyüklüğünde, tüyü boz, ayakları ve gagası kırmızı renkte bir kuş. )

( SEMÂN ile [eril] HIRT, YA'KUB[çoğ. YEÂKİB] )

( BÛDENE, SEMÂNE ile KEBK/KEBG
KEBG-İ DERÎ: Bir tür keklik. )

( QUAIL vs. PARTRIDGE )

( COTURNIX COTURNIX cum ALECTORIS CHUKAR, PERDRIX, PERDIX PERDIX )


- BİLDİREN ile/ve/değil/yerine BULDURAN


- BİLDİRGE ile/ve/değil PAYLAŞIM

( [not] DECLARATION vs./and/but TO SHARE )


- BİLDİRİLENİ BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/< BİLMEK


- BİLDİRİLMİŞ TANRI ile AKLEDİLMİŞ TANRI


- BİLDİRİM ile İŞAR[Ar.]

( ... İLE Yazı ile bildirme. )


- BİLDİRME ile/değil/yerine ÇEKME/ÇEKİM(CÂZİBE)


- BİLDİRME ile/ve/değil/yerine/<> ÖNERME


- BİLDİRMEK ile/ve/değil/yerine/<> UYANDIRMAK


- BİLE BİLİRİZ ile/ve/değil/||/<> BİLEBİLİRİZ


- BİLE[Ar.] ile BÎLE[Ar.]

( Birlikte. | Aynı zamanda. | Üstelik. İLE Ada. | Yanak. | Yan. | "Kesme" denilen küçük bahçıvan beli şeklindeki ok temreni. | Kayık küreği, gönderi. )


- BİLECEN/UKALÂ ile "ÇOK BİLMİŞ"


- BİLECİK ile BİRECİK

( İl. İLE İlçe.[Urfa] )

( ... İLE Kelaynak kuşlarının koruma altına alındığı bölge. )


- BİLEMEK ile "KESKİNLEŞTİRMEK"

( KILAĞI/ZAĞ: Taş üzerinde bilenen bir kesici aracın, keskin yüzüne yapışan ve aracın iyi kesebilmesi için yağlanmış yumuşak taşla kaldırılması gereken çok ince çelik parçaları. )


- BİLEMEM ile ALLAH BİLİR


- BİLEN AÇMAZI ile/ve/||/<> HERŞEYİ BİLME AÇMAZI ile/ve/||/<> YALANCI AÇMAZI ile/ve/||/<> ÖNCEDEN BİLME AÇMAZI


- BİLEN/DÜŞÜNEN İNSAN[Lat. HOMO SAPİENS] ile/ve/değil/||/<>/> AKILLI/BİLGE İNSAN[Lat. HOMO SAPİENS SAPİENS]

( "Homo sapiens sapiens" terimi, modern insan türünü belirtmek için kullanılan bir alt tür adıdır. "Homo sapiens", insanın tür adıdır ancak bilim dünyası tarafından modern insan alt türü olarak "Homo sapiens sapiens" olarak sınıflandırılmıştır.

Bu terim, insan türünün daha özel bir alt öbeğini vurgulamak için kullanılır. İlk "Homo sapiens" türü, yaklaşık 200.000 yıl önce ortaya çıktı. Ancak "Homo sapiens sapiens", yaklaşık 50.000 ila 70.000 yıl önce ortaya çıkan ve günümüzdeki insan türünü tanımlayan daha özel bir alt türdür. Bu terim, Homo sapiens'in en yaygın ve günümüzde yaşayan alt türünü belirtmek için kullanılır. )


- BİLEN ile/ve/||/<> NÂKİL


- BİLEN ile/ve/||/<> ÖĞRENEN ile/ve/||/<> DİNLEYEN

( ÂLİM ile/ve/||/<> MÜTEALLİM ile/ve/||/<> MÜSTEMİ' )


- BİLENİN/BİLGENİN/USTANIN/HOCANIN, HER:
[hem] YAPTIĞI/NI ile/ve/<>/||/değil/yerine/hem de DEDİĞİ/Nİ

( Yapma. İLE/VE/<>/||/DEĞİL/YERİNE Yap. )


- BİLEREK / BİLMEYEREK ile/ve/||/<> İSTEYEREK / İSTEMEYEREK ile/ve/||/<> DOĞRUDAN / DOLAYLI


- BİLEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK BİLDİKLERİNMİZ


- BİLEREK/BİLE BİLE ile İNADINA


- BİLEREK ile BİLE BİLE

( PURPOSELY vs. DELIBERATELY )


- BİLEREK ile BİLE BİLE


- BİLEREK ile BİLE BİLE


- BİLEŞEN ile BİLEŞİK ile BİLEŞİM ile BİLEŞKE

( Fizikte ve dilde. İLE Kimyada, doğada, dilde, felsefede. İLE Kimyada. İLE Fizikte. )

( Bir bileşke oluşturan güçlerin her biri. | Bir bileşiğin molekülündeki ögeler ya da alt öbeklerden her biri. | Bir karışımın ögeleri. | Bileşim yoluyla bir sözcüğün yapısına giren sözcük. [örn. sivrisinek] İLE Bileşerek oluşmuş, basit olmayan, mürekkep. | Kİmyasal tepkimeler sonucunda, iki ya da daha çok öğeden oluşan ve bunlardan bağımsız, fiziksel, kimyasal nitelikler gösteren özdek/madde. [örn. su] | Ses ve görüntünün birlikte yer aldığı film parçası. İLE İki ya da daha çok ögenin biraraya gelerek yeni bir öğe oluşturması, terkip. | İki ya da daha fazla nesnenin belirli oranlarda tepkimeye girerek oluşturduğu ve özellikleri kendini oluşturan nesnelerden farklı ve bileşenlerinin fiziksel yollarla birbirinden ayrılamadığı nesne. | Bir nesnenin, hangi kimyasal türlerden oluştuğun belirleyen verilerin tümü. | Bileşme sonucu oluşan nesne. İLE Bir nesneye uygulanan birkaç gücün toplam etkisine eşit olan tek güç. | Bir nesneyi oluşturan ögeler ya da bileşikler. )

( CONSTITUENT, COMPONENT vs. COMPOUND vs. COMPOSITION vs. ... )


- BİLEŞEN ile PARAMETRE


- BİLEŞİK/LİK ile BİREŞİK/LİK


- BİLEŞİK ile DIŞMERKEZLİ BİLEŞİK

( EXOCENTRIC COMPOUND )


- BİLEŞİK ile KARIŞIM

( Aynı cins moleküllerden oluşur. İLE Farklı cins atom ya da moleküllerden oluşur. )

( Kimyasal yollarla ayrıştırılırlar. İLE Fiziksel yollarla ayrıştırılırlar. )

( Saftır. İLE Saf değildir. )

( Yapısındaki öğeler, belirli kütle oranlarında birleşir. İLE Belirli bir oran yoktur. )

( Yoğunlukları karakteristiktir. İLE Yoğunlukları karışımdaki maddelerin karışma miktarına bağlı olarak değişir. )

( MÜREKKEB/P ile MEZC/MAHLUP )


- BİLEŞİM ile BİREŞİM(/KURGUL)/TEVHİD

( Kimyasal. İLE Kavramsal. )


- BİLEŞİM ile BİRLEŞİM

( Bileşme durumu. | İki ya da daha çok ögenin bir araya gelerek yeni bir öge oluşturması, terkip. | Bir nesnenin hangi kimyasal türlerden oluştuğunu belirleyen verilerin tamamı. | Bileşme sonucu oluşan nesne. İLE Birleşme durumu. | Bir topluluğun, bir gün içindeki toplanmaları, inikat. | Döllenmek için erille dişil hayvanın bir araya gelmesi. )


- BİLET[FR. < BILLET] ile/||/<> APEKS[LAT. < APEX]

( Para ile alınan ve konser, sinema, tiyatro vb. eğlence yerlerine girme, ulaşım araçlarına binme ya da bir şans oyununa katılma olanağını veren belge. İLE/||/<> Tarihi değiştirilemez özel bir gidiş-geliş bilet türü. )


- BİLET ile AKBİL


- BİLET ile DAVETİYE

( TICKET vs. INVITATION )


- BİLEZİK ile HALHAL[Ar.]

( ... İLE Kadınların, ayak bileklerine taktıkları bilezik. )


- BİLFARZ/MİSAL/MESELÂ[Ar.]/ÖRNEĞİN/YANİ ile/değil/yerine SÖZGELİMİ/SÖZGELİŞİ


- BİLGE KRAL ile/ve/||/<>/> TİMOKRASİ ile/ve/||/<>/> OLİGARŞİ ile/ve/||/<>/> DEMOKRASİ ile/ve/||/<>/> TİRAN


- BİLGE/ÂRİF ile BİLİM İNSANI/ÂLİM ile AYDINLANMIŞ ile CAHİL ile AHMAK

( İzler/seyreder. İLE Söz söyler, konuşur. İLE Susar. İLE İnat eder. İLE Laklak eder. )

( Âlimler, mesafe/menzil alır; cahiller, yolun başında birinin gelip kendini götürmesini bekler. )

( Cahilin kalbi, dudağında; âlimin/ârifin ağzı/dili, kalbindedir. )

( Âlimin sözü incidir; cahilin sözü, günde, bin can incitir. )

( Asıl güneş, âşıkların, âriflerin kalplerinden, gözlerinden doğan güneştir. )

( Bilen/bilge kişi konuşur, çünkü söyleyebileceği bir şeyleri vardır. Cahil kişi konuşur, çünkü "bir şeyler söylemek zorundadır". )

( Wise people talk, because they have something to say; fools talks, because they "have to say something". )

( [hatasını gösterdiğimizde] Teşekkür eder. İLE Anlayışla kabul eder ve gülümser. İLE Yararlanır. İLE Küfür/hakaret eder. İLE ... bile görmez. )

( Akıllı, şakadan bile öğüt alır; ahmak, her öğüdü, şaka sanar. )

( Ancak yaşadıklarına/deneyimleyebildiklerine hükm eder. İLE Yaşamadıklarına da hükm eder ya da etmeye çabalar. İLE ... İLE ... İLE ... )

( Bilenle ya da bilmeyenle tartışılabilir. Fakat bildiğini sananla tartışmak, ahmaklıktır. )


- BİLGE/LER ile/ve/<> PEYGAMBER/LER ile/ve/<> FİLOZOF/LAR

( Uzakdoğu(da). İLE/VE/<> Doğu(da). İLE/VE/<> Batı(da). )

( MAGİ: Bilge/bilgin.[Peri] )


- BİLGE/LİK / İRFAN ile/ve BİLGİLİ/LİK

( Devirsel kalıpları anlamak. İLE/VE Bilgi sahibi olmak. )

( Gerçek olmayanın, gerçek olmadığını görmek bilgeliktir. )

( Mutlu olmak için kendimizi (özümüzü) bilmek dışında hiçbir şeye gereksinimimiz olmadığını bilmek, bilgeliktir. )

( Bilgeliğin önemli koşulu, düzen kurmaktır. )

( O, asla vazgeçmez. )

( Bilgelik, kişinin doğuştan gelen yetilerinin üstüne kurulur ve bunların kazanılmış yetilerle beslenerek geliştirilmesi amaçlanır. )

( Bilgelik/Aydınlanma yolunda Arınma'da amaç: 1. İçgüdüler'i de içine alan duygular'ın uyumlandırılması, coşku ile yaşam sevinci'ne kavuşmak. 2. Duyarlılık Yetisi'nin eğitilmesiyle, algı yolları'nın yetkinleştirilmesi. 3. Sezgi ve buluş yollarının açılması. )

( Bilgelik, "altın orta yol"u izlemek. Aşırılığı, tutumsuzluğu ve tutkunluğu yok edebilmektir. [TAO] )

( Tüm ezoterik okullarda Arınma, Aydınlanma ve Sevgi, Bilgeliğin Yöntemi, ortak bir tutum olarak benimsenmiştir. )

( Kişi, ağzından çıkan sözlerini ve zihnini kontrol etmeli ve kendi gövdesine hiçbir zarar vermemelidir. Ancak bu davranışları saf olursa bilgelik yolunda ilerleyebilir. )

( To see the unreal is wisdom.
To know that you need nothing to be happy, except self-knowledge, is wisdom.
Will never give up. )

( WISDOM/GNOSIS/MOKSHA vs./and KNOWLEDGE )


- BİLGE/LİK / İRFAN ile BİLGİLİ/LİK

( WISDOM/GNOSIS/MOKSHA vs. KNOWLEDGE )


- BİLGE/LİK:
NE İSTEDİĞİNİ BİLEN/BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/< NE İSTEMEDİĞİNİ BİLEN/BİLMEK


- BİLGE/LİK ile/ve BİLİNÇLİ "BENCİL/LİK"


- BİLGE/LİK ile/ve/<> ÖZGÜR/LÜK

( Bilge, köle de olsa özgürdür. )

( WISDOM vs./and/<> FREEDOM )


- BİLGE/LİK ile/ve/||/<>/>/< YALIN/LIK


- BİLGE ile/ve İLERİ GELEN

( el-HUKEMÂ ile/ve er-RUESÂ )


- BİLGELİK:
(DERİNLİKLİ/KAPSAMLI) KONUŞMAK ile/ve/<>/değil YAPMAK

( (Derinlikli/kapsamlı) Konuşmak, bilgelik değildir. Bilgelik, yapmaktır! )


- BİLGELİK/HİKMET TAŞIMAYAN SÖZ ile/ve/||/<> DÜŞÜNME BARINDIRMAYAN SESSİZLİK/SÜKÛT

( Gevezeliktir. VE/||/<> Dalgıdır/gaflettir. )


- BİLGELİK ile/ve/||/<> AYDINLANMA

( Başkalarının bilgisi. İLE/VE/||/<> Kendini tanıma. )


- BİLGELİK ile/ve/||/<>/>/< KALITIMSAL BİLGELİK

( WISDOM vs./and/||/<>/>/< ANCESTRAL WISDOM )


- BİLGELİK ile/değil MİSTİK DENEYİM


- BİLGEN ile BİRGEN

( HABÎR ile VAHHAB )


- BİLGİ (VAROLANI) ile/ve/değil/yerine ANLAM (VAROLANI)

( Taşınan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Özümsenen. )


- BİLGİ = (")DÜŞÜNCEDİR(") ile/ve/||/<> (")ERDEMDİR(") ile/ve/||/<> (")DÜZENDİR(") ile/ve/||/<> (")BAĞLAMDIR(")

( [ise | durumu/düşüncesi] Felsefeyi verir. İLE/VE/||/<> Ahlâk'ı verir. İLE/VE/||/<> Toplumu verir. İLE/VE/||/<> Bilgeliği verir. )


- BİLGİ AHLÂKI ile/ve/<> TEFEKKÜR AHLÂKI

( MORALS OF KNOWLEDGE vs./and/<> MORALS OF THINKING )


- BİLGİ ÇOKLUĞU ile/ve/değil/yerine ANLAYIŞI GELİŞTİR(EBİL)MEK


- BİLGİ DÜZENEĞİ ile/ve/||/<> DUYGU DÜZENEĞİ


- BİLGİ EDİNME HAKKI ile/ve/||/<> DİLEKÇE HAKKI


- BİLGİ KURAMI(TEORİSİ) ile BİLİM FELSEFESİ


- BİLGİ SAHİBİ OLMA ile/ve/||/<>/> GEÇERLİ YARGILAMA/YORUMLAMA(MEŞRÛ MUHAKEME)


- BİLGİ SORUNU ile/ve/<>/değil/yerine AYDINLANMA SORUNU


- BİLGİ TAŞIYICISI OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/>/< ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMEK


- BİLGİ TEKNOLOJİLERİ ile/ve/+/||/<> BİYO TEKNOLOJİ


- BİLGİ:
TÜMEL/LİK ile/ve/||/<> ÖZSEL/LİK ile/ve/||/<> NEDENSEL/LİK ile/ve/||/<> KESİN/LİK


- BİLGİ:
BETİMLEYEREK ile/ve/||/<>/< AŞİNALIKLA


- BİLGİ:
MEŞHÛD ile/ve/||/<> MERSÛD

( Görünebilir. İLE/VE/||/<> Gözlemlenebilir. )


- BİLGİ:
TAALLÜMÎ ile/ve/<> NAZARÎ ile/ve/<> HADSÎ

( Dinleyerek, öğrenilerek. İLE/VE/<> Öğrendiğini, zihninde, öğrenilmiş bir dil içinde, yeniden üreterek, inşâ ederek. İLE/VE/<> Öğrenilmiş bir dil olmaksızın, soyut akılla kavranarak. )


- BİLGİ'DE:
KANIT/DELİL ile/ve KEŞİF


- BİLGİ'NİN ZEKÂTI ile/ve BİLGİN'İN ZEKÂTI


- BİLGİ(EL-İLM) ile ÖĞRENİM(TE'ALLÜM) ile ÖĞRETİM(TA'LÎM)

( İhvân'ın Îsâgûcî'de ele aldığı konulardan biridir. Ona göre; "Bilgi, bilinenin(nesne) bilenin(özne) zihnindeki suretinden; sanat ise bilen sanatkârın zihindeki bu suretleri dışa vurup maddeye uygulamasından başka bir şey değildir." Öbür taraftan, öğreticinin nefsi(zihin) fiil halinde, öğrencininki ise güç halinde "bilen"(allâme)'dir. Bu durumda öğretim , güç halindeki bilgiyi fiil haline çıkarma, öğrenim ise güç halindeki bilginin fiil haline çıkmasından öte bir şey değildir. Hal böyle olunca özü itibariyle güç halinde bilen durumundaki cüz'î insan nefislerinin fiil halinde bilen felekî-küllî nefs tarafından fiil haline geçirilmesi gerekmektedir. )


- BİLGİ/(B)İLİM/GÖRGÜ:
NAKLETMEK İÇİN ile/ve/değil/||/<>/< NAKŞETMEK İÇİN


- BİLGİ/İLİM SAHİBİ OLMAK ile/ve/<> KENDİNİ BİLMEK(TANIMAK)

( Bilgi, kendine kayıtsız kalana acımaz. )


- BİLGİ/VERİ/HABER:
[ne yazık ki]
YOKSA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< VARSA

( "Asıp kesme." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Saygı, sevgi, şefkat, merhamet, anlayış. )


- BİLGİ/VERİ ile/ve/<> DÜŞÜNCE/FİKİR


- BİLGİ/VERİ ile/ve/değil/yerine YAKLAŞIK BİLGİ

( Ulaştıklarımız, bilgi değil ancak yaklaşık bilgidir. )


- BİLGİ ile AHLÂK ile ESTETİK


- BİLGİ ile AHLÂK ile ESTETİK


- BİLGİ ile/ve/<> ANIMSAMA

( Anımsamayı bilgi sanıyorsunuz. Gerçek bilgi her zaman taze, yeni ve beklenmediktir. )

( KNOWLEDGE vs./and/<> TO REMEMBER/RECALL
You take remembering to be knowledge. True knowledge is ever fresh, new, unexpected. )


- BİLGİ ile/ve ANIMSAMA


- BİLGİ ile/ve/||/<> BAĞDAT

( )


- BİLGİ ile/ve BAĞLANTI

( KNOWLEDGE vs./and CONNECTION )


- BİLGİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGELİK/HİKMET

( Geçmiş/mazi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Gelecek/istikbal. )

( [not] Past. VS./AND/but/||/<>/> Future.
Future. INSTEAD OF Past. )

( Ekleyerek. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Uzaklaşarak. )

( [not] By adding. VS./AND/but/||/<>/> By retreating.
By retreating. INSTEAD OF By adding. )

( )

( "Bürünerek/giyinerek". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Soyunarak. )

( Knowledge is knowing what to say. AND/||/<>/> Wisdom is knowing whether or not to say it. )

( [not] KNOWLEDGE vs./and/but/||/<>/> WISDOM
WISDOM instead of KNOWLEDGE )


- BİLGİ ile/ve/<> BİLGİ

( INFORMATION vs./and/<> INFORMATION )


- BİLGİ ile BİLGİ OLMAYAN

( Bilgi ile bilgi olmayanı ayıramamak, ne yazık ki, bilgi üretmemekten kaynaklanmaktadır. )


- BİLGİ ile/ve/<> BİLİM

( İşlenen/kullanılan/uygulanan veri/deneyim. İLE/VE/<> Yöntemli bilgi. )

( BÜCDET )


- BİLGİ ile/ve/||/<> BİLİMLER

( KNOWLEDGE vs./and/||/<> SCIENCES )

( İLM ile/ve/||/<> ULÛM )


- BİLGİ ile/ve/<> BİLME

( Dışarıdan. İLE/VE/<> İçeriden. )

( Hem desteklenebilen hem çürütülebilen iki yaklaşım vardır. [İkisinden birini tercih etmek değil ikisinin de aynı anda ve ayrı ayrı etkin olabileceği ve değerlendirilmesi gerektiği üzerinden yaklaşılmalıdır.] 1. Bilginin dışarıdan alınarak edinildiği. [TABULARASA] 2. Dışarıdan almaya gerek olmadan tüm bilgilerin kişide/özde [çekirdek/tohum gibi] bulunduğu. )

( INFORMATION vs./and TO KNOW )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/>/< BİRGİ/BİREŞİM


- BİLGİ ile/ve BİRİKİM

( Kişiler, başaklara benzerler, içleri boşken havadadır, doldukça eğrilir. )

( Bilgi tohumdur. Bire yüz verir. Verdigi yüzün her biri bir tohumdur ki, sana bilgelik, torunlarına da ilham verir. )

( Deneyimi olmayan kavram yetersiz, kavramı olmayan deneyim boştur. )

( Zihinsel bilgi sürecinde 5 aşama:
1. Genel deneyim.
2. Özel deneyim.
3. Olgusal Bilim.
a. Deney ve Gözlem,
b. Kuram oluşturma,
4. Günlük Bilim.
5. Aşkın Bilimler. )

( KNOWLEDGE vs./and ACCUMULATION )


- BİLGİ ile/ve/<> DAVET


- BİLGİ ile/ve/||/<>/> DENEYİM ile/ve/||/<>/> YARATICILIK

( )

( KNOWLEDGE vs./and/||/<>/> EXPERIENCE vs./and/||/<>/> CREATIVITY )



(7/42)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 1025 kez incelenmiş/okunmuştur.