Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

[... ile ...] BAĞLAÇLI

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 28 Ekim 2024 ]
itibariyle 40291 başlık/FaRk yer almaktadır.

- KENDİNİ TANIMAK ile/ve/<> KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK

( Kendiyi, kişi kuş kurar. )

(

GEREKSİNİMLER SIRADÜZENİ

Maslow'un Piramidi'nde en üst noktada (5. basamak) "Kendini Gerçekleştirme" vardır.

Dördüncü basamak, "Değer, başarı, kendine saygı"dır.

Üçüncü basamak, "Ait olma ve sevgi"dir.

İkinci basamak, "Emniyet, güven, düzen ve değişmezlik"tir.

Birinci (en alt) basamak, "Açlık, susuzluk ve eşeyselliğin fizyolojik doyumu"dur.

Bir alt basamaktaki gereksinim karşılanmadan, kişinin bir üstteki değere gereksinim duyması ve gerçekleştirmesi olanaklı değildir. Bazıları varmış gibi görünse de gerektiği şekilde ve tam değildir.

Maslow, kendini gerçekleştirmiş ve kendini tanıyan kişilerde 16 ortak özellik gözlemlemiştir. Bunlar:

1- Gerçeğin bilinebilecek yönlerini, doğru olarak algılar.

2- Bilenemeyecek olanların bilinemeyeceğini, doğru olarak algılar.

3- Gerçeği olduğu gibi kabul eder.

4- Kendisini olduğu gibi kabul eder.

5- Başkalarını olduğu gibi kabul eder.

6- Yaşamın getirdiği olayları tam anlamıyla yaşayarak tadını çıkarma eğilimindedir.

7- Kendiliğinden hareket eder.

8- Yaratıcı bir biçimde davranabilir.

9- Kendine ve yaşama gülebilir.

10- İnsanlığa değer verir ve onun sorunlarını ciddiye alır.

11- Son derece yakın ve derin birkaç dostu vardır.

12- Yaşamı bir çocuğun gözü ve kalbiyle görüp yaşayabilir.

13- Gerektiğinde çok çalışır ve sorumluluğunun farkındadır.

14- Dürüsttür.

15- Çevresinin farkındadır, sürekli çevresini araştırır ve yeni şeyler dener.

16- Savunucu değildir!

)

( TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/<> TO REALIZE THE SELF )


- KENDİNİ ANIMSAMAK ile/ve/<> KENDİNİ BİLMEK

( Kendini-anımsayış, zihindedir. Kendini-bilme ise zihnin ötesindedir. )

( Self­remembrance is in the mind, self-realisation is beyond the mind. )

( REMIND THE SELF vs./and/<> TO KNOW THE SELF )


- KENDİNİ ANIMSAMAK ile KENDİNİ BİLMEK

( Kendini-anımsayış zihindedir. Kendini-bilme ise zihnin ötesindedir. )


- KENDİNİ ANLATMAK ile/ve/değil/yerine (DİNLEYENE/ANLAMAK İSTEYENE) YARDIMCI OLMAK

( [not] TO EXPRESS THE SELF vs./and/but TO HELP [WHO REQUEST TO UNDERSTAND/LISTEN]
TO HELP [WHO REQUEST TO UNDERSTAND/LISTEN] instead of TO EXPRESS THE SELF )


- KENDİNİ ARAMAK ile/ve/<> KALICILIĞINI YAKALAMAK


- KENDİNİ AŞMAK ile/ve KENDİNDEN UZAKLAŞABİLMEK

( Eyleyerek/yaparak, bilerek. İLE/VE Bütünlükle ve unutabilme becerisiyle. )


- KENDİNİ AVUTMAK ile KENDİNİ KANDIRMAK


- KENDİNİ BEĞENME ile KENDİNE YETERLİK

( EGOISM/EGOIST vs. NARSISISM/NARSISIST )


- KENDİNİ BEĞENMİŞ/LİK ile/ve/<>/değil "BURNU HAVADA/LIK"

( "Kaşları çok" dedikçe,
"Kirpiği ok" dedikçe,
Pek mi burnun büyüdü,
"Senin gibisi yok!" dedikçe? )


- KENDİNİ BİL(EBİL)MEK:
ALIRKEN ile/ve/değil VERİRKEN

( Kendini bilemezsin. İLE/VE/DEĞİL Kendini bulursun. )


- KENDİNİ BİLME BİLGİSİ ile/ve/değil/yerine HAKİKAT BİLGİSİ

( [not] KNOWING THE SELF vs./and/but WISDOM/KNOWLEDGE OF THE TRUTH
WISDOM/KNOWLEDGE OF THE TRUTH instead of KNOWING THE SELF )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve/değil/||/<> KENDİNİ TANIMAK

( Kendimizi bilmek için kendimiz olmalıyız. )

( Kendimizi aşmak için kendimizi bilmek durumundayız. )

( Kendini-idrak, elde edilebilecek bir şey olmaktan çok, anlaşılacak bir durumdur. )

( Kendimizi bilirsek, öteki her şey onunla birlikte gelir. )

( Kendimizi bilmeyi engelleyen, yalnızca zihindir. )

( Kendini bilişteki amaç, ne olmadığımız hakkındaki tam bilgidir. )

( Kendimizi iyice/yeterince bilmezken, başkasını nasıl bilebiliriz? )

( Kendimi bilmek ile tam olarak, neyi bilmiş olurum? Olmadıklarımızın hepsini. )

( Kendimizi bilmeyi öğrenelim, harikalar keşfederiz. )

( Kendimizi ne kadar daha çok bilirsek, o kadar daha az korkarız. )

( Kendimizi düzeltmeye gereksiniminiz yoktur - sadece kendi hakkımızdaki "düşüncelerimizi" düzeltelim. )

( Ne olduğumuzu bilmek için önce, ne olmadığımızı araştırmak ve bilmek durumundayız. )

( İşe, kendimizden ve kendimizle başlamak zorundayız - bu, değişmez yasadır. )

( Kendimizi, hiç durmaksızın gözlemleyelim, böylece, bilinç-dışı, bizim tarafımızdan, herhangi bir çaba harcanmaksızın, kendiliğinden, bilincimize akacaktır. )

( Kişinin, kendini yeterince tanımaması, çevresindekilerle çatışmasına neden olur. )

( Mutlak gerçek, mutlak sevgi, bencil olmamak, kendini-idrak için tartışılmaz etmenlerdir. )

( Sakin bir zihin, doğru bir idrak için şarttır, ki bu da kendini-biliş için gereklidir. )

( Ancak, kendini-biliş, yardımcı olabilir. )

( SEN, SENİ BİL, SEN SENİ
SORARLAR, SENDEN SENİ
ARARLAR, SENDE SENİ
BULMAZLARSA, SENDE SENİ
PATLATIRLAR ENSENİ ENSENİ )

( To know yourself, be yourself.
To go beyond yourself, you must know yourself.
Self-realisation is not an acquisition. It is more of the nature of understanding.
It is only your mind that prevents self-knowledge.
By self-knowledge means, full knowledge of what you are not.
Unless you know yourself well, how can you know another?
By knowing myself what exactly do I come to know? All that you are not.
Learn to know yourself and you will discover wonders.
The more you know yourself the less you are afraid.
Watch yourself ceaselessly and the unconscious will flow into the conscious without any special effort on your part.
To know what you are you must first investigate and know what you are not.
You must begin in yourself, with yourself - this is the inexorable law.
Absolute truth, love selflessness are the decisive factors in self-realisation.
A quiet mind is essential for right perception, which again is required for self-realisation.
Only self-knowledge can help you. )

( "Kendini Tanı! Böylece, tanrıların tüm gizemini ve evreni tanıyabileceksin"
"Gnothi seafton! Kai gnou ruzon ola ta mistria ton theon kai tou simpantos"
ΓNΩΘI ΣAYTON KAI ΘEΛEIΣ ΓNΩPIZOYN OΛA TA MYΣTHPIA TΩN ΘEΩN KAI TOY ΣYMΠANTOΣ

DELPH'teki Apollon Tapınağı'nda[Atina - Yunanistan],
Mâbed'den, Dışarı Çıkarken Okunabilen, Kapının Üstünde Yazan Yazı
[Ancak, doğayı, fizik ve kimyayı, matematiği tanırsan/anlarsan, evreni, tüm gizemleri ve kendini tanıyabilirsin.] )

( ΓNΩΘI ΣAYTON KAI ΘEΛEIΣ ΓNΩPIZOYN OΛA TA MYΣTHPIA TΩN ΘEΩN KAI TOY ΣYMΠANTOΣ
Gnothi seafton! Kai gnou ruzon ola ta mistria ton theon kai tou simpantos )

( ... cum/et/||/<> NOSCE TE IPSUM )

( [not] TO KNOW YOURSELF vs./and/but/||/<> TO RECOGNIZE YOURSELF )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve BAŞKALARINI BİLMEK

( Kendini bilmeyen, eli/başkasını nereden bilsin? )

( El arpa, biz saman
El yahşî, biz yaman )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve DOĞA AYNASINDA KENDİNİ BİLMEK


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve/||/<> KENDİNDEKİNİ, KENDİNDE BİLMEK


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve KENDİNİ, KENDİNDE BİLMEK

( Kaynağı kaynak olarak, görünüşü de görünüş olarak ve kendinizi yalnızca kaynak olarak görmek, kendini bilmektir. )

( Kendini-idrakin ön koşulu içtenliktir. )

( Kendini-idrakin ön koşulu mükemmellik değildir. )

( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )

( Kendi hakkınızda sağlam (geçerli) bir soru soramazsınız, çünkü kimin hakkında soru sorduğunuzu bilmiyorsunuz. )

( Kendinizi, olduğunuz halinizle bilin. )

( Kendi hakkınızda pek çok şey biliyorsunuz fakat bilen'i bilmiyorsunuz. )

( Bir şeyi, doğrudan ve sözsüz olarak bilmeden önce, bilen'i bilmeniz gerek. )

( Gövde ve zihin içinde olmadığınızı, fakat her birinin de farkında olduğunuzu bilmek, kendini-biliştir. )

( Ancak kendiniz olmakla kendinizi bilebilirsiniz. )

( Ne olduğunuzu bildiğiniz zaman aynı zamanda bildiğiniz olursunuz. )

( Kendi etkinliğinle, kendini inşâ edip, kendini olumlama. )

( To know the source as source and appearance as appearance, and oneself as the source only is self-realisation.
Earnestness is a precondition to self-realisation.
Earnestness precondition is not perfection.
Virtues and powers come vs. realisation, not before.
You cannot ask a valid question about yourself, because you do not know whom you are asking about.
Know yourself as you are.
You know so many things about yourself, but the knower you do not know.
Before you can know anything directly, non-verbally, you must know the knower.
To know that you are neither in the body nor in the mind, though aware of both, is already self-knowledge.
You can only know your self by being yourself.
When you know what you are, you also are what you know. )

( KNOWING THE SELF vs./and KNOWING THE SELF IN SELF )


- KENDİNİ BİLMEMEK ile/ve/değil DENSİZLİK

( ... İLE/VE/DEĞİL Yakışıksız ve saygısızca davranma. )


- KENDİNİ FEDÂ ETMEK ile/değil FEDÂKÂR OLMAK


- KENDİNİ GELİŞTİRMEK ile/ve/<>/> KENDİNİ YETKİNLEŞTİRMEK

( En güçlü zincirin gücü bile, zincirin en zayıf halkası kadardır. )

( MÜTEEHHİB: Kendi kendini yetiştirmiş kişi. Otodidakt. )

( TO DEVELOPE THE SELF vs./and TO PERFECT THE SELF )


- KENDİNİ GELİŞTİRMEK ile/ve/<> UNUTMAK


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> ONAYLANMA GEREKSİNİMİ


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME:
GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> EĞİLİMİ


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME:
GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> EĞİLİMİ


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> DİNGİNLİK


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/||/<> KENDİNE YETERLİK


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/> KENDİNİ, BAŞKASINDA GERÇEKLEŞTİRME

( TO REALIZE THE SELF vs./an/> TO REALIZE THE SELF ON SOMEONE )


- KENDİNİ HERKESTEN "ÜSTÜN GÖRMEK" ile/değil/yerine YALNIZLIĞINI KABUL ETMİŞ OLMAK


- KENDİNİ İSPAT (ETME ÇABASI) ile/değil/yerine KONUYU/DURUMU İSPAT


- KENDİNİ KORUMA ile/ve/<>/değil VAROLUŞUNU SÜRDÜRME


- KENDİNİ KURTARAN VELİ/VELÂYET ile/ve BAŞKALARINI KURTARAN VELİ/VELÂYET


- KENDİNİ ÖVEN ile/değil/yerine/>< KENDİNİ BİLEN


- KENDİNİ TANIMA ile/ve/<> KENDİNİ TANIMLAMA

( Kendini tanımlamak üzere ve gereğiyle kendinden bahsediş, kibir değildir. )

( RECOGNIZE THE SELF vs./and/<> SELF DEFINITION )


- KENDİNİ TANIMAK ile/ve/> KENDİNİ İNŞÂ ETMEK

( RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO BUILD THE SELF )


- KENDİNİ TANIMAK ile/ve/> KENDİNİ KONUMLANDIRMAK

( Ne gezersin Şam, Buhara
Her ne ararsan Kendinde Ara! )


- KENDİNİ UNUTMAK ile/ve KENDİNİ ADAMAK

( Duyarlılığı artırır. İLE/VE Yaratıcılığı artırır. )

( Kişinin kendi parçalanıp dağılmadıkça, yani muhît olmadıkça, kendinden vazgeçmez. )

( Bir göz açıp kapayıncaya kadarki zaman içinde, kişi, kendinden geçebilse... )

( Increase the sensibility. WITH/AND Increase the creativity. )

( TO FORGET THE SELF vs./and TO DEVOTE THE SELF )


- KENDİNİ YETİŞTİRME ile/ve/||/<> KENDİNİ GELİŞTİRME


- KENDİNİ, BAŞKALARINDAN KORUMAK ile/ve/değil/yerine BAŞKALARINI, KENDİNDEN KORUMAK

( [not] TO PROTECT THE SELF FROM OTHERS vs./and/but TO PROTECT OTHERS FROM THE SELF
TO PROTECT OTHERS FROM THE SELF instead of TO PROTECT THE SELF FROM OTHERS )


- KENDİNİ, BAŞKALARINDAN KORUMAK ile/ve/<>/değil BAŞKALARINI, KENDİNDEN KORUMAK

( [not] TO PROTECT THE SELF FROM OTHERS vs./and/<>/but TO PROTECT OTHERS FROM THE SELF )


- KENDİNİ:
GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/değil/||/<>/< BOŞLAMAMA/AZIMSAMAMA


- KENDİNİ:
KANDIRMAK ile/ve/||/<>/> KAPTIRMAK


- KENDİNİ:
KÖTÜ HİSSETTİĞİNDE ile/ve/<> İYİ HİSSETTİĞİNDE

( Daha özel algıla/yorumla! İLE/VE/<> Daha genel düşün! )


- KENDİNİ/BİRİNİ "DEĞERLENDİRİRKEN":
SAHİP OLMADIKLARI(N) İLE ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHİP OLDUKLARI/N İLE NELER YAPTIĞI(N)/YAPABİLDİĞİ(N)


- KENDİNİ/HALİNİ SIRLAMAK ile/ve/<> İLMİNİ SIRLAMAK


- KENDİNLE KALMAK ile KENDİNE KALMAK

( Hoştur. İLE Kolay değildir. )


- KENDİR ile ÜSTÜPÜ[Yun.]

( ... İLE Gemi kalafatında, işliklerde, buharlı makinelerde, temizlik işlerinde kullanılan, didilmiş kendir. )


- KENDİYLE:
BAĞDAŞMA ile/ve/||/<>/> BARIŞMA


- KENDİYLE:
DOLAN ile/ve/||/<> DOYAN


- KENE ile YAVSI

( ... İLE Bir tür kene. )


- KENEVİR ile/ve/<>/= KENDİR

( Kendirgillerden, sapındaki liflerden halat, çuval vb. kaba örgüler yapılan, iki evcikli bir bitki. İLE/VE/<> Kenevirden yapılmış olan. )


- KENGERLER(SÜMERLER) ile/ve KHMERLER ile/ve KHOİSANLAR

( SÜMER: Mezopotamya'da yaşamış bir ulus ve bu ulustan olan kişi. )


- KENT/ŞEHİR EFSANELERİ ile/ve/||/<> İKİNCİ EL KAYNAK/LİTERATÜR


- KENT ile KÖY KENT

( ... İLE Bazı ülkelerde, kırsal bir gelişme yöntemi olarak benimsenen, kırsal yerleşme birimlerini, kente ve sanayiye uygun işlevlerle donatmayı, böylelikle kırsal alanda bir canlanma ve kalkınma yaratarak kentlere akını azaltmaya amaçlayan bir yerleşim örneği ya da önerisi. )


- KENTAL ile ...

( Bir kütle ölçüsü birimi. )


- KENTİN DIŞI ile KENT MERKEZİNİN DIŞI

( Taşra. İLE Varoş. )


- KENTİN, KİŞİYE/TOPLUMA ETKİSİ/KATKISI ile/ve/değil/||/<>/>/< KİŞİNİN/TOPLUMUN, KENTE KATKISI/ETKİSİ


- KENTSEL "ÖTELEME" ile/değil/yerine/||/<>/< KENTSEL DÖNÜŞÜM

( )


- KENTTE YAŞAMAK ile/ve/değil/yerine KENTLİ OLMAK


- KENZ[< KÜNÛZ] ile HAZÎNE, DEFÎNE, YERALTINDA BULUNAN DEĞERLİ EŞYÂ


- KEOPS ile KEFREN ile MİKORİNOS

( ON CARPET/RUGS )


- KEPÇE KUYRUK ile "ASALAK"/"PARAZİT"/ABACI/EKTİ/OTLAKÇI/TUFEYLİ

( Başkalarının sırtından geçinen kişi. İLE Başkalarının sırtından geçinen kişi. )


- KEPÇE[Fars. < KEFÇE] ile ÇEMÇE/ÇÖMÇE

( ... İLE Tahta kepçe. )


- KEPÇE ile/ya da CEZVE


- KEPÇE ile KAVRAÇ

( Sulu yiyecekleri karıştırmaya ve dağıtmaya yarayan, uzun saplı, yuvarlak ve derince kaşık. | Bu kaşığın alabildiği miktarda olan. | Erimiş madeni, kalıba dökmek için kullanılan büyük kaşık. | Tahıl, kömür, kum vb.nin yüklenip boşaltılmasında kullanılan, tek ya da iki çeneden oluşmuş motorlu araç. | Bu aracın alabildiği miktarda olan. | Gemilerde, ortasında dümen evi bulunan yuvarlak kıç çıkıntısı. | Güreşte hasmın arkasından bacakları arasına el sokma oyunu. İLE Ağır taşları tutup kaldırmaya yarayan, iki tutaklı demir araç. )


- KEPEK/DONRA ile KEPEK

( Saçlı derideki pulcuklar. İLE Elenen undan sonra kalan kabuk kırıntıları. )

( DANDRUFF/FURFUR vs. BRAN )


- KEPEK/KİR ile DONRA

( ... İLE Saç kepeği, baş konağı. | Kalınlaşmış, tabaka durumuna gelmiş kir. )


- KEPEKSİZ TAHİN ile/değil/yerine KEPEKLİ TAHİN

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Daha yoğun ve akışkanlığı daha azdır. )


- KEPENEK ile KEPENEK

( Çobanların omuzlarına aldıkları dikişsiz, kolsuz, keçeden üstlük, aba. İLE Pervane. )


- KEPEZ ile KEPEZ ile KEPEZ ile Kepez

( Yüksek tepe, dağ. | Deniz kenarındaki kaya. | Dağların oyuk, kuytu yerleri. İLE Gelin başlığı. İLE Tavuk ve kuşların ibiği ya da başındaki uzun tüyler. İLE Antalya iline bağlı ilçelerden biri. )


- KEPEZ ile/ve RESİF[Fr. < Ar.]

( Deniz kenarındaki kaya. İLE/VE Su yüzeyine kadar çıkan kaya. )


- KEPLER-62E ile/ve/||/<>/< LYRA (TAKIMYILDIZI)

( Bizden yaklaşık olarak 1.200 ışık yılı uzaklıkta bulunan Kepler-62e adlı ötegezegen, Lyra takımyıldızında bulunmaktadır. Kepler Uzay Teleskobu tarafından keşfedilen bu ötegezegen, dünya kütlesinin yaklaşık 4,5 katı kütleye sahiptir. Yarı çapı ise yaklaşık 1,6 katı kadardır. Güneşten biraz daha soğuk, yıldızının etrafında dönen 5 gezegenden biri olan Kepler-62e'nin yüzey sıcaklığı, yaklaşık olarak 29°C'dir. Yıldızı etrafındaki bir turu ise 122,4 gün sürmektedir. )


- KER[Ar.] ile KERH[Ar.]

( Sağır. | Kuvvet, kudret. | Merâm ve maksat. İLE İğrenme, tiksinme, hoşlanmama. | Zorlama. )


- KERÂHET[Ar.] ile NUFÛRU'T-TAB'[Ar.]


- KERÂMÂT-I DİNNİYE ile/ve/değil/yerine/<>/> KERÂMÂT-I FENNİYE


- KERÂMET ile/ve İSTİDRÂC[< DERECE]

( İki ayak üzerinde durabilmek, en büyük kerâmettir. )

( Kerem, bağış. | İkram, ağırlama. | Ermiş kişilerin, velîlerin gösterdiklerine inanılan, doğaüstü, şaşkınlık uyandırıcı davranış ya da durum. | Ermişçesine yapılan iş, hareket ya da söylenilen söz/düşünce. | Olağanüstü durum. İLE Derece derece çıkarmak ya da indirmek. | Fâsık ya da kâfir olduğu halde, birinin gösterdiği harika. )


- KERÂMET ile/>< KERÂHET

( Kerâmetin ilk tecellisi kerâmet de, tekrarı kerâhet. )

( Kerâmet, yapılır da terk edilirse kerâmettir, terk edilmezse kerâhettir. )

( Maneviyat yolunda yürüyenlerin yoluna kerâmet de çıkabilir. Orayı geçerse kerâmet de, orada kalırsa kerâhet. )

( Kerâmet görme ya da gösterme çabası bir tür küfürdür. )

( Kerâmeti beğenip orada kalanlar küfür ehlidir. )

( Kerameti gösterenlerin çoğunluğu, oraya saplanıp kalır. İnsan böyle olacaksa bu yola hiç girmesin daha iyi. )

( Kerâmetin kime yararı var ki? Kimin kudretini kime gösteriyorsun? Kerâmet gösterenler, daha bu yolun büyüklüğünü idrak edememiş olanlardır. Kerâmet çocuk oyuncağıdır. İnsan büyüdükten sonra, çocuk oyuncağıyla uğraşır mı? )

( Bağış, kerem. | İkram, ağırlama. | Velîlerin, gerektiğinde, gösterdikleri olağanüstü durum. | Ermişcesine yapılan iş, hareket ya da söylenilen söz, düşünce. İLE/>< İğrenme, tiksinme. | İstemeyerek, baskı ile yapma. | [şer'î] Bir halin/hareketin, açık ve kesin bir biçimde değil, delâlet suretiyle men olunması. )


- KERÂMET ile/ve/değil KESKİN ZEKÂ

( Keskin zekâ, kerâmete kıç attırır. )


- KERÂMET ile MÂRİFET


- KERATİN ile KREATİN

( Saç, deri ve tırnak gibi yapıları oluşturan lifli bir protein türüdür. [Bu yapıları korumak, güçlendirmek ve esneklik kazandırmak için önemlidir. Gövde tarafından üretilebildiği gibi dışarıdan besinler ya da kozmetik ürünler yoluyla da alınabilir.][İnsan saçı ve tırnağının yanı sıra, hayvanların pençe ve toynaklarında, kuşların tüylerinde, oklu kirpilerin dikenlerinde, armadillo ile kaplumbağaların kabuklarında bulunan proteindir.] İLE Gövdede doğal olarak üretilen ve kaslarda enerji sağlayan bir amino asittir. [Ağırlık çalışanlar, sporcular ve yaşlılar tarafından kas kütlesi, güç ve performansı artırmak için gıda desteği olarak kullanılmaktadır. Kreatin monohidrat, piyasada en yaygın ve bilinen kreatin biçimidir. Kreatin monohidrat, kreatin molekülüne bir su molekülü bağlanmış durumudur. Kreatin monohidrat, gövdeye alındığında kreatin fosfat adı verilen bir bileşiğe dönüşür ve kaslarda enerji üretimine katılır.] )


- KERATİT ile/||/<> KONJONKTİVİT

( Kornea yangısı. İLE/||/<> Gözün konjonktiva tabakasının yangılanması. )


- KERATİT ile/||/<> KONJONKTİVİT

( Kornea yangısı ile gözde kızarıklık ve ağrı. İLE/||/<> Gözün konjonktiva tabakasının yangılanması ile kızarıklık ve sulanma. )


- KERATOKONUS ile/||/<> ASTİGMATİZM

( Kornea biçiminin konik duruma gelmesi ile ilişkili bir göz sayrılığı. İLE/||/<> Gözdeki kornea ya da lensin düzensiz eğriliği nedeniyle bulanık görme. )


- KERATOKONUS ile/||/<> KATARAKT

( Kornea biçiminin konik duruma gelmesi ile ilişkili bir göz sayrılığı. | Kornea biçiminin bozulması ile görme kaybı. İLE/||/<> Göz merceğinin bulanıklaşması ile görme kaybı. )


- KERATOKONUS ile/||/<> PTERJİUM

( Kornea biçiminin konik duruma gelmesi ile ilişkili bir göz sayrılığı. İLE/||/<> Gözün beyaz bölümünde büyüyen ve korneaya doğru ilerleyen bir doku. )


- KERBELÂ ile KURB-U ÂLÂ


- KERDE ile ...

( Sebze fideliği. )


- KERE ile "POSTA"


- KERE ile/ve KARE


- KEREM[Ar.] ile/ve/||/<>/> TEKRÎM[Ar. < KEREM]

( Vermek. | İyilik. | Cömertlik. | Verdiğinde gözü olmamak/kalmamak. İLE/VE/||/<>/> Saygı gösterme, ululama. | Cömertlik. )


- KEREM ile/ve/||/<>/>/< SEHÂVET

( İkram. İLE/VE/||/<>/>/< Cömertlik. )


- KEREN ile/değil KARAN

( Boynuzlu. İLE/DEĞİL Parlamak. )

( )


- KERESTE[Fars. < KERASTE] ile/= KALAS[< Romanya'da Galati kenti]

( Tomrukların boyuna biçilmesiyle elde edilen ve marangozlukla inşaatta kullanılan nitelikli ağaç. | Ayakkabı yapımında kullanılan gereç. | Kaba saba kişi, "kalas". İLE/= Kalın biçilmiş uzun tahta. | Ahşap yapılarda kiriş olarak kullanılan kalın biçilmiş uzun tahta. | Kaba, anlayışsız kişi, "kereste". )


- KERESTE ile PELESENK[Ar.]

( ... İLE Türlü bitkilerden çıkarılan, kokulu bir reçine. | Pelesenkağacından elde edilen değerli kereste. )


- KEREVİZ ile KIBRIS KEREVİZİ


- KEREVİZ ile SU KEREVİZİ

( APIUM GRAVEOLENS RAPACEUM cum VALLISNERIA SPIRALIS )

( CELERY vs. WILD CELERY )


- KEREVİZ ile TURP

( Yüksek tansiyon sorunu olanların pek kullanmaması salık verilmektedir. İLE ... )

( KEREFS ile ...
ECMÛD[bot.] ile ... )

( CELERY ROOT vs. RADISH )

( APIUM GRAVEOLENS cum RAPHANUS SATIVUS )


- KERÎ ile KERÎ[Fars.] ile KERÎH[Ar. < KERH]

( Kazmak. İLE Örümcek ağı. | Sağırlık. İLE İğrenç, çirkin. | Pis kokan. )


- KERİM ile MUHSİN


- KERİZ[argo. < KERES] ile KERİZ[Fars. < KARIZ]

( Kumar. | Kolayca kandırılabilen kişi; aptal. | Bir çeşit sazlı sözlü oyun. | Bu oyunun havası. İLE Lağım. | Çirkef.[Fars. < ÇİRK+AB: Pis/bulanık su.] )


- KERKENEZ ile ALA KERKENEZ

( ... İLE Eril olanları, tepelerindeki kızıl leke ve mavi-gri kanatlarıyla ayrılırlar. )

( ... İLE Atlantik ötesinden gelen nadir rastlananlardandır. )

( Keskin görüşlerinin yanısıra mor ötesi görüşe de sahiptir. İLE ... )

( ... vs. AMERICAN KESTREL )

( ... cum FALCO SPARVERIUS )


- KERKENEZ ile KÜÇÜK KERKENEZ

( ... İLE Bozkır benzeri açık arazilerde yaşarlar. [Kaya yarlarında, evler ve harabelerde sürüler halinde yuva yaparlar.] )

( ... İLE Dişil ve genç olanlarını kerkenezden ayırmak pek kolay değildir. )

( ... vs. LESSER KESTREL )

( ... cum FALCO NAUMANNI )


- KERPETEN ile DAVYA

( ... İLE Diş çekme kerpeteni. )


- KERPİÇ/HIŞT[Fars.] EV ile TORLUK

( ... İLE Toprak kulübe. )


- KERTE ÇİZGİSİ/LOKSODROM ile/ve/<> ORTODROM

( Dünya üzerindeki tüm meridyenleri, aynı açı ile kesen varsayımsal çizgi. Rotanın sürekli güncellenmesini gerektirmediğinden, -başta denizcilik olmak üzere- yolculuklarda yaygın olarak kullanılır. İLE/VE/<> Yerküresi üzerinde, iki nokta arasındaki uzaklığın tanımlanmasında kullanılan ve bu iki noktadan geçen büyük daire yayı parçası. )


- KERTENKELE, KELER ile KELER

( ... İLE/VE Küçük köpekbalığı. )


- KERTENKELE/ELÖPEN/ZİZİRO[Kıbrıs'ta] ile ÇÖLVARANI/KEÇİEMEN/GÜMGÜM[Kürtçe]

( ... cum VARANUS GRINISUS )


- KERTENKELE/YILAN ile/değil OLUKLU KERTENKELE

( ... İLE Ayakları olmayan bir kertenkeledir. Hızlı hareket edemez. Derisinin içinde kemik pullar bulunur. Akciğeri genişlesin ve soluk alabilsin diye bu kemik pulların olmadığı oluklar vardır. Adını da bu oluklardan alır. Isırmazlar. Karınca, termit ve küçük böceklerle beslenirler. Tarım zararlılarını tüketirler. Zehirli değillerdir. Lütfen yılan korkusu ya da başka nedenlerle öldürmeyiniz! )

( )

( ... cum PSEUDOPUS APODUS )


- KERTENKELE ile AĞAÇ KERTENKELESİ

( ... İLE )

( ... cum ACANTHOSAURA LEPIDOGASTER )


- KERTENKELE ile BABAKÖŞ

( ... İLE Ayaksız olmasından dolayı yılan sanılan, solucanla beslenen bir tür kertenkele. )

( ... cum ANGUIS FRAGILIS )


- KERTENKELE ile BOZUMCA

( ... İLE Kurşun renginde bir kertenkele. )


- KERTENKELE ile ÇAKIL SIRTLI KERTENKELE


- KERTENKELE ile DEMİR ZIRHLI DİKENLİ KERTENKELE


- KERTENKELE ile DENİZ KERTENKELESİ / MAVİ EJDERHA / MAVİ DENİZ TAVŞANI


- KERTENKELE ile/ve DİKENLİ ŞEYTAN


- KERTENKELE ile/ve GEKO


- KERTENKELE ile GİLA KERTENKELESİ/"CANAVARI"

( ... İLE Amerika'nın, tek zehirli kertenkelesidir. )


- KERTENKELE ile HALKA KUYRUKLU KERTENKELE

( ... İLE Papua Yeni Gine'nin Louisiade Takımadaları'nda yaşayan, endemik bir kertenkele türüdür. )

( GECKO vs. RING-TAILED GECKO )

( ... cum CYRTODACTYLUS LOUISIADENSIS )


- KERTENKELE ile HIZLI KERTENKELE

( LIZARD vs. SWIFT )

( LACERTILIA/SAURIA cum SCELOPORUS/UTA )


- KERTENKELE ile KAPLAN KERTENKELE(ALTIN TEGU)

( ... cum TUPINAMBIS TEGUIXIN )


- KERTENKELE ile MADAGASKAR KERTENKELELERİ


- KERTENKELE ile MADELLA KERTENKELESİ


- KERTENKELE ile MAVİ DİLLİ KERTENKELE


- KERTENKELE ile/ve MAVİ KAMÇI KUYRUK KERTENKELE

( ... İLE/VE ABC Adaları'nda yaşamaktalardır. )

( Eril kertenkeleler, (dişil) eşlerini de avlayarak yiyebilirler. )


- KERTENKELE ile/ve MONİTÖR KERTENKELE/KAYA MONİTÖRÜ


- KERTENKELE ile/değil OLM/İNSAN BALIĞI

( )

( Toprak altında kalmış su kanallarında yaşar ve tamamen kördür. [Ortalama olarak 20-30 santimetre boyundadır.] )

( ... cum PROTEUS ANGUINUS )


- KERTENKELE ile PEYGAMBER/PİGME KERTENKELESİ

( ... İLE Su üzerinde yürüyebilir. )

( ... İLE Çok küçük ve çok hafiftir. [Suyun zarını delmeyecek kadar hafiftir.] )

( ... İLE Brezilya'da yaşar. )


- KERTENKELE ile SAKANGUR


- KERTENKELE ile SU ANÖLÜ

( ... İLE Kosta Rika ve Orta Amerika'da görülmektedir.[Burnundan çıkardığı hava baloncuğu sayesinde su altında bulunduğu sırada tıpkı bir dalgıç gibi soluk alabiliyor.][18 dakikaya kadar su altında durabiliyor.] )


- KERTENKELE ile SU KERTENKELESİ

( ... İLE Karınaltı ölümcül bakterileri [tetradotoksin] ile kendini yutan hayvanların ölümüne neden olarak kurtulur. )


- KERTENKELE ile TUXTLA GECE KERTENKELESİ

( ... cum LEPIDOPHYMA TYXTLAE )


- KERTENKELE ile/değil UÇAN KERTENKELE

( ... İLE/DEĞİL Güneydoğu Asya'ya özgü bir kertenkele türüdür. Draco cinsinin öteki üyeleri gibi bu tür de "patagia" adı verilen cildin kanat gibi yan uzantılarını kullanarak kayma yeteneğine sahiptir.

Kuyruk da katılarak 22 cm.'e kadar uzayan bu tür, koyu ten üzerine, koyu renk beneklere sahiptir. Erilin patagium'u, koyu renkli çizgiler ile açık turuncu renktedir. Dişilin patagium'u ise çizgiler yerine düzensiz işaretlere sahiptir. Draco volans türlerinin kanatları, kanatlarının iskeletini oluşturan kaburgalarıyla desteklenir. Fakat uzun kaburga kemikleri, kanatları oluşturmaya yardımcı olmasına karşın solunum yardımcı olmaz.

Tür, gündüzleri etkindir ve genel olarak ağaçlarda yaşar. )

( ... İLE/DEĞİL )

( ... İLE/DEĞİL )

( ... cum DRACO VOLANS )


- KERTENKELE ile UYKULU KERTENKELE


- KERTENKELE ile VARAN


- KERTENKELE ile VASİLİS KERTENKELESİ

( ... İLE Doğadaki en hızlı hayvandır. )


- KERTENKELE ile VERDÂNE[Ar.]

( ... İLE Koca başlı kertenkele. )


- KERTENKELE ile YILAN GÖZLÜ KERTENKELE

( ... vs. OPHISOPS ELEGANS )


- KERTENKELE ile/değil YUSUFÇUK


- KERTENKELE ile ZÜMRÜT KERTENKELE

( ... cum LACERTA VIRIDIS )


- KERVAN ile/ve AĞIR KERVAN

( ... İLE/VE Hacca giden kervan. )


- KES ile ÇELEBİ/ELMİK

( İri saman. İLE Buğday karışık iri saman. )


- KES ile KES ile KES

( Genellikle yakmak için kullanılan iri saman. İLE Jimnastik ayakkabısı. İLE Ayırma, parçalama, doğramanın buyruk kipi. )


- KESÂFET[Ar.] ile KESÂFET[Ar.]

( Bulanıklık, açık ve berrak olmayış. İLE Sıklık, tokluk. | [fizik] Kalabalık, koyuluk, kalınlık, yoğunluk. [DENSITY(İng.), DENSITÉ(Fr.)] | Saydam/şeffaf olmama. | Kalabalık, çokluk. )


- KESÂFET ile/ve ARZİYET

( Yoğunluk. İLE/VE Ağırlık. )


- KESÂFET ile/ve KESÂFET


- KESÂFET ile TEMERKUZ


- KEŞÂN[Ar. < KEŞ][Fars.] ile KEŞÂN[Fars.]

( Çekenler, çekiciler. İLE Çeken, çekerek. )


- KESB[Ar.] ile KEDH[Ar.]


- KESB/KÂSIB ile/ve HALK/HÂLİK

( Kişinin istemesi. İLE/VE Onun istemesi. )


- KESE[Fars. < KÎSE] ile KESE ile HAVA KESESİ

( Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan ya da örgüden küçük torba. | Bu küçük torba miktarında olan. | Bazı şeylerin üzerine geçirilen, kumaştan çanta biçiminde kap. | Yıkanırken kir çıkartmak için ele geçirilen, gövdeyi ovmaya yarayan, bürümcükten, cep biçiminde bez. | Birinin mal varlığı. | Organizmanın bazı boşlukları. | Su bitkilerinde içi hava ile dolu olan ve bitkinin suda yüzer durumda kalmasını sağlayan şişkinlik. | Beş yüz kuruşluk para birimi. İLE Kısa, kestirme yol. İLE ... )

( POUCH vs. SAC vs. AIR SAC )


- KESE[Fars. < KÎSE] ile TULUMCUK

( Organizmanın bazı boşlukları. İLE İç kulakta, yarım daire kanallarına bağlı küçük kese. | Bitkilerde yüzmeyi kolaylaştıran, tulum biçiminde küçük kese. )


- KESE/BEDRE ile ...

( 500 kuruş. )


- KESE ile HARTUÇ[Fr. < İt.]

( ... İLE Merminin arkasından namluya sürülen bezden ya da kartondan, barut kesesi. )


- KESE ile KESECİK

( Organizmanın bazı boşlukları. İLE Kulağın dolambacında bulunan ve lenf ile dolu olan küçük zarsı örgen. )


- KESEK ile KESEK

( Bel, çapa ya da sabanın topraktan kaldırdığı iri parça. | Çimen yapmak için üzerindeki otuyla birlikte çıkarılmış çayır parçası. İLE Tezek. )


- KESELİ MEMELİLER ile/ve PLASENTALI MEMELİLER

( KÎSİYYE ile/ve ... )

( Plantigale, Keseli köstebek, Şeker Planörü, Wombat, Tazmanya Canavarı, Kanguru. İLE/VE Geyik faresi, Köstebek, Uçan sincap, Marmot, Obur, Patagonya manası. )


- KESELİ SIÇANLARDA:
KESELİ ile BASİT KESELİ ile BEYAZ KULAKLI ile BÜYÜK KULAKLI ile ANDEAN BEYAZ KULAKLI ile GUIAN BEYAZ KULAKLI ile KUZEY AMERİKA

(
KESELİ SIÇAN

ile


BASİT KESELİ SIÇAN

ile


BEYAZ KULAKLIKESELİ SIÇAN

ile


BÜYÜK KULAKLI KESELİ SIÇAN

ile


ANDEAN BEYAZ KULAKLI KESELİ SIÇAN

ile

...
GUIANAN BEYAZ KULAKLI KESELİ SIÇAN )

( OPPOSSUMS: OPPOSSUM vs. COMMON OPPOSSUM vs. WHITE-EARED OPPOSSUM vs. BIG-EARED OPPOSSUM vs. ANDEAN WHITE-EARED OPPOSSUM vs. GUIANAN WHITE-EARED OPPOSSUM )

( DIDELPHIS: DIDELPHIS VIRGINIANA cum DIDELPHIS MARSUPIALIS cum DIDELPHIS ALBIVENTRIS cum DIDELPHIS AURITA cum DIDELPHIS PERNIGRA cum DIDELPHIS IMPERFECTA )


- KESER ile AYDEMİR

( ... İLE Yüzü kavisli olan bir çeşit keser. )


- KEŞF ETMEK ile/ve AÇIKLAMAK ile/ve YARARLANMAK

( Deney/İcat. İLE/VE Temsil, tasvir. İLE/VE ... )

( TO DISCOVER vs./and TO DESCRIBE vs./and TO BENEFIT )


- KEŞF-İ KUBÛR ile/ve KEŞF-İ KULÛB


- KEŞF ile AÇMA, MEYDANA ÇIKARMA | GİZLİ BİR ŞEYİ BULMA | BİR SIRRI ÖĞRENME | BİR ŞEYİN OLACAĞINI ÖNCEDEN ANLAMA | ALLAH TARAFINDAN İLHAM OLUNMA | KALDIRMAK

( AÇMA, MEYDANA ÇIKARMA | GİZLİ BİR ŞEYİ BULMA | BİR SIRRI ÖĞRENME | BİR ŞEYİN OLACAĞINI ÖNCEDEN ANLAMA | ALLAH TARAFINDAN İLHAM OLUNMA | KALDIRMAK )


- KEŞF ile İCÂD ile İNŞÂ


- KEŞF ile/ve/değil SONUÇ

( Felsefede/tasavvufta. İLE/VE/DEĞİL Bilimde. )


- KEŞFEDEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK KEŞFETTİKLERİMİZ


- KEŞFETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< FARKETMEK


- KESİCİ DİŞLER ile/ve KÖPEK DİŞLERİ ile/ve ÖĞÜTÜCÜ DİŞLER (KÜÇÜK AZI DİŞLERİ ile/ve BÜYÜK AZI DİŞLERİ)

( ... ile/ve ... ile/ve TÂHİNE[çoğ. TAVÂHİN] (NÂB[çoğ. ENYÂB] ile/ve ÂZİME) )

( INCISORS vs./and CANINE vs./and (PREMOLARS vs./and MOLARS) )

( ... avec/et ... avec/et MOLAIRE )


- KESİCİ ile/ve/||/<> DELİCİ ile/ve/||/<> AŞINDIRICI


- KEŞİF(/KAŞİF) ile İCAT(/MUCİT)


- KEŞİF ile/ve/> AYIRDINDALIK

( CONSCIENCE/CONSCIOUS vs./and/> DISTINGUISHNESS )


- KEŞİF ile/ve/> FARKINDALIK

( CONSCIENCE/CONSCIOUS vs./and/> AWARENESS )


- KEŞİF ile/ve/= HAKİKAT

( Ancak hakikat/i olanlar keşfedilir. )


- KEŞİF ile/ve/||/<>/> İŞGAL ile/ve/||/<>/> YERLEŞME ile/ve/||/<>/> SÖMÜRÜ


- KEŞİF ile/ve/||/<>/> ORTAYA ÇIKARMA


- KEŞİF ile/ve RİYÂZÂT

( Mistisizm(İşrâkilik). İLE/VE Tasavvuf. )


- KEŞİF ile/ve RİYÂZÂT(UYGULAMA)

( Mistisizm (İşrâkîlik). İLE/VE Tasavvuf. )


- KESİK/Lİ ile EKSİK/Lİ


- KESİLMEK ile TIKANMAK


- KESİM:
LAZER ile/ve/||/<> PLAZMA

( Kaynak, kazıma ve düzeltme gibi amaçlarla da kullanılabilir.[Plazma kesim makinelerinin böyle bir özelliği/artısı yoktur.] İLE/VE/||/<> Lazer kesimden daha kalın nesneleri [180 mm'ye kadar] işleyebilir.[Hem basit tasarımlarda, hem de büyük iş parçalarında iyi sonuç verir.] )

( Güçlendirilmiş lazer ışığı kullanılır.[Lazer kesim makineleri, bilgisayarla kontrol edilen lazer ışınlarını kullanır.] İLE/VE/||/<> İletken nesneleri plazma kullanarak keser.[Plazma kesim makineleri, nitrojen ve hidrojen gibi gazlar ile basınçlı bir hava kullanır.] )

( Radyasyon üretimi yapmaz.[İşçi sağlığı bakımından daha güvenlidir.] İLE/VE/||/<> Radyasyon kullanılır. [Dolayısıyla koruyucu gözlük takmak gerekir.] )


- KESİMDE:
BIÇAK İLE ile/değil/yerine İP İLE


- KESİN BİLGİ ile/ve/değil/yerine YETKİN BİLGİ


- KESİN DÜŞÜNCE ile/değil/yerine TEMEL DÜŞÜNCE


- KESİN İFADE ile MÜMKÜNSE


- KESİN İFADELER ile GENİŞ ZAMANLI İFADELER

( Vardır. İLE Var. )


- KESİN OLAN ÜZERİNE ile/ve/değil/yerine OLASILIK ÜZERİNE

( [not] ON CERTAINTY vs./and/but ON PROBABLITY
ON PROBABLITY instead of ON CERTAINTY )


- KESİN/LİK ile "KATI/LIK"


- KESİN/LİK ile KATI/LIK

( CERTAINTY vs. STERN/NESS )


- KESİN/LİK ile SABİT/LİK

( DEFINITE vs. FIXED )


- KESİN/LİK ile/ve/değil/yerine YETKİN/LİK


- KESİN ile KESKİN

( DEFINITE vs. KEEN )


- KESİN ile MÜKEMMEL

( Siz, zâten mükemmelsiniz. )

( Mükemmelsiniz, yalnızca bunu bilmiyorsunuz. )

( Mükemmel olan, tüm mükemmelliklerin kaynağına geri döner. )

( Şeyler, kendi mükemmelliklerinden ötürü yıkılır. )

( Mutlak mükemmellik, Şimdi ve Burada'dır. )

( DEFINITE vs. EXCELLENT
You are already perfect.
You are perfect, only you don't know it.
What is perfect, returns to the source of all perfection.
Things get destroyed by their own perfection. )


- KESİNLEŞTİRME ile/değil/yerine/>< BULANIKLAŞTIRMA

( TO BECOME DEFINITE vs./and TO BECOME TURBIDITY )


- KESİNLİK ile/ve/değil BİLGİ

( [not] CERTAINTY vs./and/but KNOWLEDGE )


- KESİNLİK ile/ve DAKİKLİK


- KESİNLİK ile/ve/||/<> ELE AVUCA SIĞMAMA


- KESİNLİK ile/ve/değil KESİNLİĞİN OLANAKSIZLIĞI

( [not] CERTAINTY vs./and/but IMPOSSIBILITY OF CERTAINTY )


- KESİNLİK ile/ve/değil/yerine MATEMATİKSELLİK


- KESİNLİK ile/ve/değil/yerine/|| OLASILIKLI KESİNLİK

( [not] CERTAINTY vs./and/but/|| PROBABLE CERTAINTY
PROBABLE CERTAINTY instead of CERTAINTY )


- KESİNLİK ile/ve/değil/||/<>/> PEKİNLİK

( Nesneler/doga/fizik/matematik için. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Kişide, zihinde, kavramda, süreçte. )


- KESİNLİKLE" ile/ve/değil "TAMAMEN"

( KATİYEN ile/ve/değil KÜLLİYEN )


- KESİNTİ ile KESENEK

( Kesilen parça, kırpıntı. | Bir işin bir süre için durması, inkıta. | Ödenilen bir paradan herhangi bir nedenle kesilen bölüm. İLE Görevlilerin aylıklarından her ay belirli oranda kesilip bir sosyal güvenlik kurumuna yatırılan para. | Fabrika, çiftlik vb. gelir kaynaklarının gelirini satın alma işi, iltizam. )


- KESÎR[Ar. < KESRET] ile KESÎR[Ar.] ile KESR[Ar. çoğ. KÜSÛR]

( Çok çok olan, bol. | Sık olan, çok kez olan. İLE Kırılmış. İLE Kırma/kırılma, paralama. | Bozma, halel getirme. | [dilb.] Bir harfin esre i okunması. | [mat.] Kesir. )


- KESÎR[Ar.] ile VÂFİR[Ar.]


- KESİR ile BAYAĞI/ADİ KESİR

( ... İLE Ondalık olmayan kesir. )


- KESİR ile BİLEŞİK KESİR

( ... İLE Payı, paydasına eşit ya da paydasından büyük olan kesir. 4/4 | 9/6 )


- KEŞİŞ/LİK ile/ve/<>/değil/yerine DERVİŞ/LİK

( [not] MONK/CENOBITE vs./and/<>/but DERVISH
DERVISH instead of MONK/CENOBITE )


- KESİŞEN ile KESİT

( Bir nokta ya da çizgi üzerinde birbirini kesip geçen çizgiler ya da yüzeyler. İLE Bir şey enlemesine ya da boylamasına kesildiğinde ortaya çıkan yüzey. | Bir toplumun bölümü, kesim. | Ayırıcı özellikleriyle belirlenen süreç. | Bir nesne düz olarak kesildiğinde ortaya çıkan düzlemin biçimi, makta. )


- KEŞİŞFOKU ile HAWAII KEŞİŞFOKU

( ... cum MONACHUS SCHAUINSLANDI )


- KEŞİŞFOKU ile KARAYİP KEŞİŞFOKU

( Tropik ya da astropik bölgelerde yaşayan. İLE Karayip'lerde yaşayan fok. )

( ... cum MONACHUS TROPICALIS )


- KESİŞİM ile/ve/<> AYRIM


- KESİŞME ile/ve BİRLEŞME

( INTERSECTION vs./and TO CONJUNCTION )


- KESİŞME ile/ve/değil ÇAKIŞMA


- KESİT ile/ve/değil/yerine/||/<> "SONUÇ"


- KESİT ile ARA KESİT

( Bir şey enlemesine ya da boylamasına kesildiğinde ortaya çıkan yüzey. | Bir toplumun bölümü, kesim. | Ayırıcı özellikleriyle belirlenen süreç. | Bir nesne düz olarak kesildiğinde ortaya çıkan düzlemin biçimi, makta. İLE Çizgilerin, yüzeylerin, katı nesnelerin birbirine rastladıkları ve kesiştikleri yer. )


- KESİT ile/ve KATMAN

( CROSS-SECTION vs./and LAYER )


- KESİT ile ÖZKESİT

( ... İLE Tomruğun, boyu yönünde alınan ve özünden geçen kesit yüzeyi. )


- KEŞKE ... ile İYİ Kİ ...

( Geçmiş zamanın olumsuzu. İLE Geçmiş zamanın olumlusu. )

( LEYTE ile ... )

( "I WISH ..." vs. "LUCKILY ..."
Negative of the past. WITH Positive of the past. )


- KEŞKE ile EN AZINDAN/BARİ[Fars.]

( ... ile LÂ-AKALL )

( I WISH vs. AT LEAST )


- KEŞKE ile İNŞAALLAH


- KEŞKE ile/değil UMARIM


- KESKİN SİRKE, KÜPÜNE ZARAR ile/ve/||/<> ÖFKEYLE KALKAN, ZARARLA OTURUR


- KESKİN SİRKE, KÜPÜNE ZARAR ile/ve/||/<> RÜZGÂR EKEN, FIRTINA BİÇER


- KESKİN/LİK ile/ve/<> CİDDİ/YET


- KESKİN ile BASKIN


- KESKİN ile/ve/değil/yerine BELİRGİN


- KESKİN ile/değil/yerine/>< SAKİN

( Zâhirde. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Mânâda. )


- KESKİN ile YOĞUN


- KEŞKÛL ile ...

( HİNDİSTAN CEVİZİ KABUĞU | GEZGİN DERVİŞLERİN KULLANDIĞI ARAÇ )


- KEŞKÜL ile/ve CİLBENT ile/ve SOFRA

( Gezgin dervişlerin âletleridir. )

( Bknz. Tarikat Kıyafetlerinde Sembolizm - Ocak Yay. )


- KESME ile/ve/||/<> KETLEME


- KESME ile/ve/||/<> KETLEME


- KESMEK ile/değil BUDAMAK


- KESMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DELMEK


- KESMEK ile/değil KETMEK

( Nesnelerde. İLE/DEĞİL Sözde/konuşmada. )


- KESMEK ile/ve KIRPMAK


- KESMEK ile/ve/değil/yerine KISMAK


- KESMEK ile/ve/||/<> LASER İLE YAKMAK


- KEŞMEKEŞ ile CURCUNA


- KESRET ile/ve/||/<>/> VAHDET

( Senlik benlik zuhur edince, ahlâk meydana çıkar. Kesreti vahdet yaptın mı, ne din, ne millet, ne birşey... )

( Sevgi, kesretin, ikiliğin bittiği yerdir. )

( Çokluk, bolluk, ziyâdelik. İLE/VE/||/<>/> Birlik, teklik. )


- KESTANE ile/ve/||/<> BARBUNYA

( İkisinin de tadı ve nişastası apayrı birer lezzet durağı ve haz kaynağı. )


- KESTANE ile CASSAVA

( ... İLE Kestaneye benzeyen, büyükçe bir kök.[Uganda] )


- KESTANE ile GÖLKESTANESİ

( ... İLE Meyvesi kestane gibi yenilen ve suda yetişen bir bitki. )

( ... cum TRAPA NATANS )


- KESTİRİP ATMAK ile/değil/yerine BAĞLAMAK


- KETB[Ar.] ile NESH[Ar.]


- KETEBE ile/ve SEVVEDE ile/ve NESEHA ile/ve HARRERE ile/ve NEMEKA ile/ve RAKAME ile/ve NAKALE ile/ve ZEBERE ile/ve SATARE ile/ve İSTİRAHE


- KETEN/KENDİR ile/ve/||/<>/> KITIK

( ... İLE/VE/||/<>/> Minder, yastık vb.ni doldurmak için kullanılan ve bazen de sıvanın içine katılan keten ve kendir lifleri. )


- KETEN ile KETEN KUMAŞ

( FLAX vs. LINEN )

( LINUM cum ... )


- KETEN ile SU KETENİ / YABAN KETENİ

( Ketengillerden, çiçekleri mavi renkte ve beş taç yapraklı, lifleri dokumacılıkta kullanılan bir bitki | Bu bitkinin liflerinden yapılmış olan [dokuma vb.] İLE Birleşikgillerden, sulak yerlerde yetişen, boyu 1,5 metre kadar olabilen, bir tür pembe çiçekli bitki, yaban keteni. )

( LINUMUSITATISSIMUM cum EUPATORIUM CANNABINUM )


- KETENTOHUMU (SAREK, ZAREK, ZEREK, ZEYREK, ZERPİK, BIZIKTAN, KIRBASÇEDENE) ile KETEN TOHUMU

( Keten bitkisinin, yağı çıkarılan ya da dövülerek hekimlikte kullanılan küçük taneleri. İLE [argo] Önemsiz, değersiz kişi. )


- KETM ile ...

( BİR SÖZÜ/HABERİ/SIRRI SAKLAMA, GİZLİ TUTMA )


- KETOASİDOZ ile/||/<> LAKTİK ASİDOZ

( Kanda keton nesneciklerinin birikmesi. İLE/||/<> Kanda laktik asit birikmesi. )


- KETOZİS ile KETOJENİK BESLENME

( Aralıklı Oruç, Otofaji ve Ketojenik Beslenme Hakkında Bilinmesi Gerekenler ve FaRkLaR'ını, Suat Erus(Dr.)'tan, burayı tıklayarak dinleyebilirsiniz... )


- KETTÂB ile HATTAT

( Yazı yazan sanatkâr. Yakut el-Musta'simî'den sonra hattât. )


- KEVKEB[Ar.] ile NECM[Ar.]


- KEVKEB ile YANAN GEZEGEN

( SÜREKLİ YANAN GEZEGEN, YILDIZ )


- KEVKEBE[Ar.] ile KEVKEBE[Ar.]

( Gökteki yıldız. | Süvâri alayı. İLE Gösteriş, tantana. )


- KEVLAR ile/değil/yerine/> ÖRÜMCEK İPEĞİ

( Çok hafif karbon kökenli çok sağlam liflerden oluşan bir malzeme. İLE/DEĞİL/YERİNE/> Protein bazlı mikrofiber. [Genetik olarak değiştirilmiş maya, şeker ve suyun fermantasyonu ile elde ediliyor.] [Otomotivden, tıp ve dış mekân giydirmeye kadar pek çok kullanım alanına sahip olması bekleniyor.] )


- KEVN[Ar.] ile SÜKÛN[Ar.]


- KEVN ile/ve/<> ÂLEM

( Olan. İLE/VE/<> Bilinen. )


- KEVNEYN ile ...

( CİSMÂNÎ VE RÛHÂNÎ ÂLEM | DÜNYA VE ÂHİRET (KEVNUNİYET ÂLEMİ) )


- KEVNİYYÂT ile ...

( EVRENBİLİM, KOZMOLOJİ )


- KEVSEL[Ar.] ile KEVSER[Ar.]

( Geminin kıç tarafı. İLE Maddi ve manevi çokluk, kalabalık nesil. )


- KEVSER ile ...

( MADDÎ VE MANEVÎ ÇOKLUK | İLİM, İRFÂN | CENNETTE BİR HAVUZUN ADI )


- KEY ile ...

( İyice, hakkıyla, iyi, pek adam akıllı. )


- KEYD[Ar.] ile MEKR[Ar.]


- KEYFÎ DAYATMA ile ZORUNLU "DAYATMA"


- KEYFÎ/LİK ile/ve/<> ÇOCUK/LUK


- KEYFÎ/LİK ile/değil/yerine KENDİLİĞİNDEN/LİK


- KEYFÎ/LİK ile OLASILIK

( ARBITRARY/-I-NESS vs. PROBABILITY )


- KEYFÎ ile/değil ÇOKLU


- KEYFÎ ile/ve DEĞİŞKEN


- KEYFÎ ile/ve/değil/yerine FITRÎ


- KEYFÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İTİBARÎ

( Tüm ayrımlar, itibârîdir fakat keyfidir anlamına gelmez! )


- KEYFÎ ile/değil MUTLAK DEĞİL


- KEYFÎLİK ile/>< TUTARLILIK

( Keyfîlik, yaşam içermez. Yaşam, keyfî değildir. )


- KEYFÎLİK ile/ve ZORUNLULUKTAKİ KEYFÎLİK

( ARBITRARINESS vs./and ARBITRARINESS IN OBLIGATION )


- KEYFİNDE/LİK ile/değil/yerine KENDİNDE/LİK


- KEYFİNE GÖRE TAKILMAK ile/ve KAFANA GÖRE TAKILMAK


- KEYFİNE/ÇIKARINA GÖRE DAVRANMAK ile/değil/yerine/>< KENDİN/KİŞİ/ADAM/İNSAN OLMAK

( Kendin olmak, "keyfine/çıkarına göre davranmak/davranabilmek" değildir. )


- KEYFİNİ DAYATMAK ile/ve/||/<>/>/< PİSLİK YAPMAK


- KEYFİNİ SÜRMEK ile/ve/||/<> ZEVKİNİ ÇIKARMAK


- KEYFİYET ile/değil/yerine TASARRUF


- KEYİF/RAHATLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇALIŞMA/HİZMET

( % 3[daha çok] -31[en fazla, azınlıkla/bazen] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< % 96[daha çok] - 69[en az, çoğunlukla] )


- KEYİF ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KEŞİF


- KEYİF ile/değil RIZÂ


- KEYİF ile TEMBELLİK

( PLEASURE vs. INDOLENCE )


- KEYİF ile/ve/||/<>/> UYKU


- KEYİF ile/değil/< YAŞAM

( Keyifler değildir yaşamı değerli yapan. Yaşamdır, keyif almayı değerli kılan. )


- KEYİF ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/>/< ZEVK

( Gövdesel/bedensel. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Zihinsel. )

( Maddi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Manevi. )

( Üç duyudan biriyle [ya da ikisi/üçüyle] ten, organ, kas ve sinirlerin "az ya da çok" uyarımıyla "deneyimlenen".[Dokunma, tatma, koklama][yeme, içme, oturma/uzanma vb.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< İki duyudan biriyle deneyimlenen.[Görme ve duyma][Felsefe, bilim, sanat, kitap okuma, düşünme, dinleme, söyleşi/sohbet] )

( Yatarak/yatmaktan, tembelikten, miskinlikten. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Hareketle/hareketten. )

( Bir şey yapmadan "yaşadığı"[nı zannettiği/n, "iddia ettiği/n"]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bazı şeyler yaparak, özen ve çaba göstererek, emek ya da ödün vererek elde ettiğimiz. )

( Yaşandığı oranda pişmanlığa götürür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Yaşandığı oranda sevinç/neşe verir. )

( Canlılığa[hayvana/hayvansallığa] özgü.
[Hayvanlarda ve gövdemiz itibarı ile de canlılıkta ortaktır.] [Keyfin simgesi ve doruğu olan eşekte de vardır.]
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/<
İnsana özgü. [Sadece insandadır, zihindedir.] )

( Geçici. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Kalıcı. )

( Dayatarak/dayatmacı. Sorumsuzca, kendi kendine, başı başında[Farsça "ser-ser-î"]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Özgürce. Sorumluluğunu alarak/üstlenerek. Başı bağlı[Farsça "ser-best"] )

( Araçlı "duyum"/haz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Aracısız algılayış/idrak. )

( Istırap akışı içinde yalnızca bir kesintidir. )

( Utanç verici bir keyfin, keyfi geçer, utancı kalır. )

( Keyifteki ölçü/oran/sayı/mikdar arttıkça eleme/işkenceye dönüşür. )

( Ancak çalıştıktan ya da bir şeyler yaptıktan sonra, kısa süreli ve hak edilen keyfin tadı ve değeri olur. )

( Zevk, susabilmeyi[sükût etmeyi] öğrendikten sonra başlar. )

( Kişi, kendini ya da başkalarını utandırabilecek ucuz keyiflere, ne şimdi, ne de sonra kapılmamalıdır. )

( Keyifler değildir yaşamı değerli yapan. Yaşamdır, keyif ve zevk almayı değerli kılan. )

( İki ıstırap verici durum arasındaki aralıklardır. )

( İkisi de ıstırabın eseridir. )

( [not] PLEASURE vs./and/but/||/<>/>/< ENJOYMENT
ENJOYMENT instead of PLEASURE )


- KEYİFLİLİK ile NÖTR OLMAK


- KEYİFSİZLİK ile BEYNİN MEŞGULİYETİ

( MEŞGULİYET: Bir şeyle uğraşırken, başka bir şeyle ilgilenememe. )


- KEYİFSİZLİK ile NÖTR OLMAK


- KEZÂ/KEZÂLİK[Ar.] ile NİTEKİM/AYNI BİÇİMDE


- KEZBAN(")[Ar.] ile/değil/>< KEZBAN[Fars.]

( Kötü kadın. | (")Deneyimsiz, beceriksiz, bilgisiz, görgüsüz kadınlara yakıştırılan söz("). İLE/DEĞİL/>< Becerikli, hamarat kadın. )


- KEZİB[Ar.] ile MUHÂL[Ar.]


- KEZZAP[Fars. < TİZ+AB] ile TUZRUHU

( Nitrik asit. Organik nesneler üzerinde yakıcı ve sarartıcı bir etki gösteren, birleşiminde bir azot, üç oksijen ve bir hidrojen bulunan, yoğunluğu 1,52 olan, 86 °C'de kaynayan, sanayide kullanılan asit. İLE Hidroklorik asit. Hidrojen ve klordan oluşan, renksiz, havada beyaz dumanlar saçan, suda kolayca eriyen ve fosfor elde edilmesinde, çeliğin pasını gidermede kullanılan keskin kokulu bir gaz. )


- KEZZAP/NİTRİK ASİT[Fr. < ACID NITRIQUE] ile/ve/||/<> ALTIN SUYU

( Organik maddeler üzerinde yakıcı ve sarartıcı bir etki gösteren, birleşiminde bir azot, üç oksijen ve bir hidrojen bulunan, yoğunluğu 1,52 olan, 86 °C'de kaynayan, sanayide kullanılan asit. [HNO3] İLE/VE/||/<> Bir kısım konsantre nitrik asit ile üç ya da dört kısım konsantre hidroklorik asitten oluşmuş, özellikle platin, altın vb. metalleri çözmekte kullanılan bir karışım. )


- KHITON ile/ve HIMATION

( İçteki. İLE/VE Dıştaki. )


- Kİ[Fars.] ile -Kİ

( Anlam bakımından birbiriyle ilgili tümceleri birbirine bağlayan bir sözcük. | Özneyi, tümleci güçlendirerek tümcenin temel bölümüne bağlayan bir sözcük. | "Öyle, o kadar, o denli" vb.nden sonra, kullanıldığı tümceye güç katan bir sözcük. | İkinci tümcedeki yargının birincideki hareketin yapılışı sırasında görülerek şaşıldığını bildiren bir sözcük. | İki tümcede anlatılan durumların uyuşmazlığını bildiren bir sözcük. | Yakınma, kınama vb. duyguları anlatmak için bir tümcenin sonuna getirilen bir sözcük. | Bir soru tümcesinin sonuna getirildiğinde kuşku ya da kaygı anlatan bir sözcük. | Bazı sözcüklerin sonuna bir ek gibi eklenerek birtakım zarf, yeni edatlar oluşturan bir sözcük.[Belki, çünkü, hâlbuki, mademki, sanki] İLE Zaman, yer/konum ya da koşul belirten sözcük eki.[önceki, buradaki, sıcaklıktaki] )

( Ayrı yazılır. İLE Bitişik yazılır. )


- KİB[İ]R ile UCB

( BÜYÜKLÜK, ULULUK | KENDİNİ BÜYÜK GÖRME, BÜYÜKLÜK TASLAMA )


- KİBÂR-I EHLULLAH ile ...

( KÂMİL İNSAN )


- KİBAR-I KELÂM ile/değil KELÂM-I KİBAR


- KİBAR/LIK ile NAZİK/LİK


- KİBARLIK ile/değil/yerine NEZÂKET

( Krala gösterilen kibarlık, "zorunluluktandır". İLE/DEĞİL/YERİNE Dilenciye gösterileni nezâket, gerçektir. )

( Nasıl "görünmek" "istediğmizle". İLE/DEĞİL/YERİNE Kim olduğumuzla ilgili. )


- KİBİR ile/ve/değil/<> ALAYCILIK


- KİBİR ile/ve/<>/değil BAĞIMLILIK

( Kibir, kişinin, sahip olduklarını, "hak etmediği" korkusundan kaynaklanır... )


- KİBİR ile/ve/<> BENCİLLİK


- KİBİR ile/değil ÇEKİNGENLİK


- KİBİR ile/değil/yerine KİBARLIK


- KİBİR ile KÜFÜR


- KİBİR ile/değil/yerine MESAFE KOYMA


- KİBİR ile/değil/yerine/>< ÖZGÜVEN

( Çoğu kişiden üstün olduğumuzu zannediyorsak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kimseden bir eksiğimizin olmadığını düşünüyorsak. )

( Kendinden emin olmaya alışık olmayana, özgüven, "kibir" gibi gelebilir. )

( [not] ARROGANCE vs./but/>< SELF CONFIDENCE
SELF CONFIDENCE instead of ARROGANCE )


- KİBİR ile/değil/yerine ÖZSAYGI

( [not] ARROGANCE vs./but SELF-ESTEEM
SELF-ESTEEM instead of ARROGANCE )


- KİBİRLİ EDÂ ile KÜFÜR


- KİBİRLİ" ile "KASINTI"


- KIBLE ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/> AMAÇ

( Güney ile güneybatı [Güneybatı ile güney arası]. [Türkiye'ye göre!] [Güney anlamına da kullanılır.] | Mekke'de Kâbe'nin batı köşesi ile altınok (Mizp) arasının doğrultusu. | Kabul etmek. | Güneyden esen rüzgâr. | Darlıkta başvurulan kapı. )


- KIBLE ile/ve/değil EŞİK


- KIBLESİZLİK ile/ve CEHALET


- KİBR[Ar.] ile KİBRİYÂ'[Ar.]


- KİBR[Ar.] ile TÎH[Ar.]


- KİBR[Ar.] ile ZEHV[Ar.]


- KIÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BACAK

( MÂ-BA'D ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÂMİLE[< AMEL] )

( [not] BUTTOCK[ASS, ARSE] vs./and/but/||/<>/< LEG
LEG instead of BUTTOCK )


- KIÇINI DÖNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SIRTINI DÖNMEK


- KIDVE ile ...

( KENDİNE UYUP ARDINDAN GİDİLECEK KİŞİ | BİR SINIFIN YA DA TOPLULUĞUN BAŞINDA OLAN KİŞİ )


- KİFÂYET ile YETİŞME, ELVERME | YETERLİK | İKTİDAR, YARARLIK

( YETİŞME, ELVERME | YETERLİK | İKTİDAR, YARARLIK )


- KİFÂYETSİZ MUHTERİS ile/ve/<> HEBENNEKA[Ar.]

( ... İLE/VE/<> Zeki ve becerikli olmadığı halde, kendini öyle sanan. )


- KÎH[Ar.] ile KİH[Fars. çoğ. KİHÂN]

( İrin, cerahat. İLE Küçük. )


- KIKIRDAK/KAKIRDAK ile/ve KEMİK

( EŞVÂK[Ar. < ŞEVK]: Kemiklerin uzaması. )

( Kemik kadar sert olmayan, dayanıklı, esnek, bükülgen, damarsız bağ dokusu. | Sığır ve danada, hayvanın göğüs boşluğunun arka tarafının alt bölümünde bulunan parça. İLE/VE İnsanın ve omurgalı hayvanların çatısını oluşturan türlü biçimdeki sert örgenlerin genel adı. | Kemikten yapılmış olan. )

( )

( GUDRÛF ile/ve AZM[çoğ. İZÂM] )

( KÖZ ile/ve ESTEH, ÜSTÜHÂN/İSTİHÂN )

( GRISTLE/RING CARTILAGE vs./and BONE )


- KIKIRDAK ile KEMİRCİK

( ... İLE Burun, kulak vb.nde bulunan küçük kıkırdak. )


- KİL[Fars. < GİL] ile KİLERMENİ[Fars. GİL + ERMENİ]

( Islandığı zaman kolayca biçimlendirilebilen, yumuşak ve yağlı toprak. İLE Eczacılıkta kullanılmış olan kırmızı renkli kil. )


- KİL ile ARIKİL/KAOLİN[< Çince]

( ... İLE Porselen yapmakta kullanılan, bir çeşit ak ve gevrek kil. )


- KIL ile YÜLÜK

( ... İLE Ustura ile kesilmiş kıl. )


- KILÂ'[Ar. < KAL'A] ile KILÂA[Ar.]

( Kaleler, surlar. İLE Yelken. )


- KILAVUZ/REHBER[Ar.] ile ÖNDER[LİDER değil!]

( İçten doğru gelmeyen hiçbir kılavuzluğu kabul etmeyin. O zaman bile tüm anıları ayıklayın. Çünkü onlar sizi yanlışa götürür. )

( Yollar ve araçlar hakkında tümüyle cahil olsanız bile sessiz kalın ve içinize bakın; kılavuzluk mutlaka gelecektir. )

( KÂİD ile RÂİD )

( GUIDE vs. LEADER
Accept no guidance but from within, and even then sift out all memories for they will mislead you.
Even if you are quite ignorant of the ways and the means, keep quiet and look within; guidance is sure to come. )


- KILAVUZ ile/ve/||/<>/> SÖZLÜK


- KILÇIK ile AHGÜL[Fars.]

( ... İLE Başak kılçığı, sakal. )


- KILÇIK ile GELMİÇ[Fars.]

( Balıkların eti arasında bulunan diken gibi ince ve küçük kemik. | Fasulye, bakla vb. sebzelerin yeşil kabuğunda ve ekin başaklarında bulunan sert ve kıl gibi uzun lif. | Alttaki güreşçinin, kuyruk sokumunu hızla ve birdenbire havaya kaldırarak sırtına abanmış olan güreşçinin dengesini bozup onu ön ya da yan tarafına aşırıp atması. İLE İri balıklarda, kılçık durumunda olan kemik. )


- KILIBIK ile/değil/yerine KALBİ ILIK


- KILIÇ BALIĞI ile/değil YELKEN BALIĞI

( ... İLE/DEĞİL Su altının, en hızlı balığıdır. )


- KILIÇ ile EPE[Fr.]

( ... İLE Kılıç sporunda kullanılan bir tür kılıç. | Bu kılıç kullanılarak gerçekleşen kılıç sporu. )


- KILIÇ ile FLÖRE[Fr.]

( ... İLE Namlusu düz ve yuvarlak, ucu düğmeli kılıç. )


- KILIÇ ile/ve/||/<> MEÇ[Fr.]


- KILIÇ ile PALA

( ... İLE Kavisli, kısa, uc bölümü geniş, kabzasına doğru daralan bir tür kılıç. | Kürek gibi bazı araçların, enli ve yassı bölümü. | Bir yere çaprazlama konulan yassı kiriş ya da kereste. )


- KILIÇ ile PALYOŞ[İt.]

( ... İLE Kısa ve iki yanı keskin, düz kılıç. )


- KILICI / EDEN ile ...

( AGENT )


- KILIÇOYUNUNDA/ESKRİMDE:
FLÖRE ile EPE


- KILIF[Ar. < GİLÂF] ile KIRLENT[Fr. < GUIRLANDE]

( Bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir nesneden yapılmış özel kap. | Yolsuz bir işe bulunan sudan gerekçe. İLE Çiçek ya da yaprak işlemeli süs. | İşlemeli ya da işlemesiz bir tür küçük yastık. )


- KILIF[Ar. < GİLÂF] ile/ve/değil/yerine/||/<>/> NEVRESİM[NEV(Fars.) + RESM(Ar.)]

( Bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir nesneden yapılmış özel kap; zarf. | Yolsuz bir işe bulunan sudan gerekçe. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Torba biçiminde dikilmiş, yorgana geçirilen kılıf. )


- KILIF ile KALIP


- KILIF ile KAP


- KILIF ile PERDE


- KILIF ile/ve ZARF


- KİLİM ile BİSÂT[Ar. çoğ. BUSAT]

( ... İLE Kilim, minder, döşeme, keçe, yaygı. )


- KİLİM ile/ve PALA

( ... İLE/VE Adi kilim, yaygı. )


- KİLİM ile/ve SAVAN

( ... İLE/VE Pamuk ipliğinden yapılan kalınca kilim. )


- KİLİM ile SAVAN

( ... İLE Pamuk ipliğinden yapılan, kalınca kilim. | Yaygı, örtü. )


- KİLİM ile/ve SİLİ

( ... İLE/VE Bir tür yaygı. )


- KİLİM ile/ve TATAMİ

( ... İLE/VE Japon kilimi. )


- KİLİM ile TÜYLÜ

( ... İLE Uzun tüyleri olan kilim. )


- KİLİSE CAMİSİ ile KİLİSE CAMİSİ ile KİLİSE MESCİDİ

( Fatih - Zeyrek'tedir. İLE Unkapanı - Vefa arasındadır. İLE Topkapı semtindedir. )

( Fatih Sultan Mehmet emriyle, Pankrator kilisesinden camiye dönüştürülmüştür. [İlk müderrisinin Zeyrek Mehmed oluşundan dolayı Zeyrek Camii adıyla bilinir.] İLE XV. yüzyılda, Şeyhülislâm Molla Gürânî emriyle Bizans kilisesinden[XI. yy.] camiye dönüştürülmüştür. [Molla Gürânî Camisi olarak da bilinir.] İLE XV. yüzyılda, Çavuş Mustafa Ağa emriyle Bizans kilisesinden camiye dönüştürülmüştür. [Kilise ya da Mustafa Çavuş Mescidi adıyla da bilinir.] )


- KİLİSE ile/ve/||/<>/> BAŞKİLİSE/KATEDRAL[Fr. < CATHÉDRALE]

( ... İLE/VE/||/<>/> Baş kilise. Bir kentin büyük kilisesi. )


- KİLİSE ile BAZİLİKA[< Lat. < Yun.]

( ... İLE Kral sarayı. | Dikdörtgen biçimindek, uc kısmında, yarım çembere benzeyen bir çıkıntısı olan Roma mahkemesi. | Ortadaki yüksek, yanlardakiler daha alçak olmak üzere içi, iki sıra sütunla, üç salona ayrılmış, dikdörtgen biçimindeki kilise. | Hristiyanların eski Roma mahkemeleri biçiminde yaptığı ilk kiliselere verilen ad. | Düz çatılı. )


- KİLİSEDE YAKILAN MUMLAR:
SAĞINDAKİLER ile/ve/<> SOLUNDAKİLER

( Sağlık için. İLE/VE/<> Ölüler için. )


- KİLİSELERDE:
GREK ORTODOKS ile GREGORYEN ERMENİ ile SLAV(BULGAR) ORTODOKS ile SÜRYANİ

( AYA ile başlıyorsa. [AYASOFYA, AYA İRİNİ gibi] İLE SURP ile başlıyorsa. İLE SVETİ ile başlıyorsa. İLE MOR/MAR ile başlıyorsa. )


- KİLİT[Fars. < KELİD/KİLİD] ile/ve/||/<> PERİCİK

( Anahtar, düğme gibi takılıp çıkarılabilen bir parça yardımıyla çalışan kapatma aracı. | Bir yanı değirmi, öbür yanına demir çubuk geçirilmiş olan yarım halka. | Atların alnından alt çenesine uzanan beyazlık. İLE/VE/||/<> Kilit dili. | Perihastalığı.[Sara ve isteri gibi bazı hastalıklar için kullanılır.] )


- KİLİTLE(N)ME ile/değil DÜĞÜMLE(N)ME


- KİLİTLENMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ODAKLANMAK


- KILIZMAN ile SAZLIK

( Sazlık yer. )


- KILKAPAN/SAMANKAPAN/KEHRİBAR[Fars. < KEHRUBÂ ] ile KARAKEHRİBAR/OLTU TAŞI

( Süs eşyası yapımında kullanılan, açık sarıdan kızıla kadar türlü renklerde, yarı saydam, kolay kırılan ve bir yere hızlıca sürtüldüğünde hafif nesneleri kendine çeken, fosilleşmiş reçine. İLE Bu reçineden yapılmış: )


- KILLI (GÖVDE/YÜZ/YANAK/ÇENE/BURUN/KULAK/SIRT/GÖĞÜS/PENİS/YARDA/TESTİS/VAJİNA/PUBIC/LABIA MAJOR/KIÇ/BACAK) ile/yerine KILSIZ (GÖVDE/YÜZ/YANAK/ÇENE/BURUN/KULAK/SIRT/GÖĞÜS/PENİS/TESTİS/VAJİNA/PUBIC/LABIA MAJOR/KIÇ/BACAK)


- KILLIK ile/değil (BİLİNÇLİ) TAVIR/TUTUM


- KİLO ALDIRAN ile/ve/değil YARAYAN/YARAMAYAN


- KİLO HESABI ile TANE HESABI


- KİLO ile LİBRE[Lat.]

( ... İLE Yarım kilogramlık bir ağırlık ölçü birimi. )


- KİLOGRAMAĞIRLIK/KİLOGRAMKUVVET ile KİLOGRAMMETRE

( Bir kilogramlık bir kütlenin yer tarafından çekilmesini sağlayan güce[9,81 Newton] eşit olan güç birimi. İLE Bir kilogram ağırlığındaki bir gücün, uygulandığı maddi bir noktayı güç doğrultusunda bir metre yer değiştirmesiyle yapılan işe eşit iş birimi. )


- KİLOJOULE[KJ] ile KİLOKALORİ[KCAL]

( [Joule: Bir nesnenin kimyasal bir tepkimesi sonucunda açığa çıkabilen enerji.][Kilojoule, "KJ" ile gösterilir ve bin (103) joule'a eşit olmaktadır. Çoğu ülkedeki besin standartlarının enerji değeri kilojoules olarak tanımlanır. Bir kilojoule, saniyede, tam gün ışığında, dünyanın bir metrekare tarafından alınmış olan güneş radyasyonunun yaklaşık olarak ölçüsünü verir.] İLE Kalorinin simgesi "cal" ile gösterilir. Atmosfer basıncı içinde 1 gram olan suyun sıcaklığını 1 °C artırabilmek için gereken enerji miktarıdır. [Kilokaloriye, "büyük kalori" adı da verilir. 1000 kaloriye eşit olmaktadır.][1925'ten itibaren kalori, joule kavramı ile belirlenmiştir. Enerji birimi olarak bakıldığında kalori, bir nesneye verilmiş ya da eklenmiş olan ısı miktarını belirlemek amacı ile kullanılır.][Sözü geçen nesnelerin ısı kapasitesi, erime ya da buharlaşma ısısı ve kimyevî bir değişmeye bağlı olan etkileşim ısısı her zaman kalori kavramı ile tanımlanır.][1 kalori, yaklaşık olarak 4,184 joule'ye eşittir.][Dört kibrit çöpü yakıldığı zaman, 1 kalorilik enerji açığa çıkmaktadır.]

[Fiziksel olan kalori ile yiyeceklerin ya da içeceklerin enerji değerlerini göstermekte kullanılmakta olan kalori ile karıştırılmamalıdır.][Yiyeceklerde kullanılmakta olan kalori, "C" ile gösterilip 1000 cal değerinde olmaktadır.][Besinlerin tüketilmesi sürecinde öğütülmesinin ardından besinler enerjiye dönüşür. Sözü geçen enerjiye "kcal" adı verilir.] )


- KİLOS ile ...

( 126 dakika. )


- KİM II SUNG/KİMİLSUNG ÇİÇEĞİ ile ...

( Kuzey Kore'de, bolca yetişen, adını önder Kim II Sung'tan alan bir çiçek. )


- KİM OLDUĞUMUZ ile/ve/değil/yerine/< ADAM OLUP OLMADIĞIMIZ


- KİM OLDUĞUNU BELİRTMEMEK ile/ve/||/<>/> KİM OLDUĞUNU ANLATMA GEREKLİLİĞİ/ZORUNLULUĞU

( Bazen ve bazı durumlarda/koşullarda/ortamlarda, gereklilik ya da yeğleme/olumsallık[keyfiyet]. İLE/VE/||/<>/> Zorunluluk. )


- KİM?:
DEĞİŞİM İSTER? ile DEĞİŞMEK İSTER?

( Herkes. İLE Pek az (aklını kullanma cesâretini gösteren) kişi. )


- KİM? ile NİÇİN?(NE İÇİN?)

( Felsefe ve din alanının sorularıdır. )

( WHO? vs. FOR/TO WHAT?
Questions of the philosophy and religion. )


- KİM ile KİM

( "Hangi kişi?" anlamında tümcede, özne, tümleç, nesne, yüklem görevinde kullanılan bir sözcük. İLE [eskiden] Ki bağlacı. )


- KİME NİYET ile/ve/||/<>/> KİME KISMET


- KİMİ ... ile/ve/||/<> BAZI ...


- KİMİ:
GİTTİKÇE ile KALDIKÇA

( Kalır. İLE Gider. )


- KİMİN ELİ ile/ve/||/<>/> KİMİN CEBİNDE?


- KİMİN:
"NE OLDUĞU" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< NE OLACAĞI

( "Belirli" olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Belirsizdir. )


- KİMİNİN PARASI ile/ve/<>/değil/yerine KİMİNİN GÖNLÜ/DUASI


- KİMLİĞİN:
TARİHSELLİĞİ ile/değil/yerine EVRENSELLİĞİ


- KİMLİK (KARTI)/KAFA KÂĞIDI ile EHLİYET

( IDENTITY (CARD) vs. DRIVING LICENCE )


- KİMLİK (KARTI) ile PASO

( IDENTITY (CARD) vs. PASS CARD )


- KİMLİK ile/ve/<> AİDİYET


- KİMLİK ile/ve/<> BENLİK ile/ve/<> BİREYSELLİK


- KİMLİK ile/ve/<> KABUL

( IDENTITY vs./and/<> ACCEPTANCE )


- KİMLİK ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİK


- KİMLİK ile/ve/||/<> KİŞİLİK ÖRGÜTLENMESİ


- KİMLİK ile/ve/||/<>/>/!= SÜREKLİLİK

( Kimlik ile süreklilik, aynı şey değildir. )

( IDENTITY vs./and/||/<>/>/!= CONTINUITY )


- KİMLİK ile/ve/değil/||/<>/< TARİH TORTULARI


- KİMONO ile/değil HANBOK

( Geleneksel Japon giysisi. İLE/DEĞİL Geleneksel Kore giysisi. )


- KİMSESİZ/LİK (KALMAK) ile/değil/yerine YALNIZ/LIK (OLMAK)


- KİMSESİZ ile ANNESİZ-BABASIZ

( BÎ-KES ile ... )


- KİMYA DOĞRULUMU/ŞİMİOTROPİZM ile KİMYA GÖÇÜMÜ/ŞİMİOTAKSİ

( Kimyasal nesnelerin etkisi ile bitkilerde görülen, nesneye doğru ya da ters yöne yönelme durumu. İLE Bir gözeli varolanlarda, kimyasal nesnelerin etkisi altında yanaşma ya da uzaklaşma biçiminde görülen yer değiştirme durumu. )


- KİMYÂ' ile ...

( ARZUYU TERK, MEVCÛDA KANÂAT )


- KİMYA/FİZİK/DOĞA/NESNE:
ORGANİK (KİMYA)(BİLEŞİK/LER) ile/ve/||/<>/>< İNORGANİK/ANORGANİK (KİMYA)(BİLEŞİK/LER)

( Karbon temelli bileşiklerin yapısını, özelliklerini ve tepkimelerini inceler.[proteinler ve karbonhidratlar] İLE/VE/||/<>/>< Karbon dışındaki ögelerin ve bileşiklerin kimyasını inceler.[tuzlar ve mineraller] )

( Karbon bileşiklerini inceleyen kimya dalı. İLE/VE/||/<>/>< Karbon dışındaki ögelerin bileşiklerini inceleyen kimya dalı. )


- KİMYA/GER ile SİMYA/GER ile el-KİMYA

( Nesneleri yapılandırma/dönüştürme. İLE Bilinci/kendini yapılandırma/dönüştürme. İLE ... )

( Söylediklerine göre, Avusturya'da bir altın simyacısına türbe yapmışlar. Türbenin yanında da bir kütüphane varmış. Altın yapmak için uğraşıp da başarılı olamayan simyacılar, yarım kalan eserlerini o kütüphaneye bırakırmış. )


- KİMYA ile/ve/<> ÇEKİRDEK KİMYASI

( ... İLE/VE/<> Atom çekirdeğindeki değişimlerle ilgilenen kimya dalı. )


- KİMYASAL BAĞ ile/ve/||/<>/>< FİZİKSEL BAĞ

( Atomlar arası kuvvetli bağ. İLE/VE/||/<>/>< Moleküller arası zayıf bağ. )


- KİMYASAL BAĞLARDA:
İYONİK ile/ve/||/<> KOVALENT ile/ve/||/<> METALİK


- KİMYON[Ar. < KEMMUN] ile YABANİ KİMYON

( ... İLE Ayrı taçyapraklı ikiçeneklilerden, yabanikimyon, peygamberağacı gibi bitkileri içine alan bir aile. )

( ... cum ZYGOPHIYIUM FABAGO )


- KIN ile KIN

( Bıçak, kılıç vb. kesici araçların kabı. İLE Buğdaygillerde olduğu gibi yapraklarda sapın bir bölümünü uzunlamasına saran, geniş dış bölüm. )


- KİN ile/değil/yerine/>< SADÂKAT


- KINA ÇİÇEĞİ ile KINA AĞACI

( Kına çiçeğigillerden, çiçekleri tüylü renkte olan, bir ya da çok yıllık otsu bitki. İLE İki çeneklilerden, tropikal bölgelerde yetişen, kurutulmuş yapraklarından kına elde edilen, beyaz çiçekli, küçük bir ağaç. )

( BALSAMINA HORTENSIS cum LAWSONIA INERMIS )


- KİNA ile ...

( Deniz kabuğu. | Papua Yeni Gine'nin para birimi.[1$ = 2 Kina | 1 Kina = 10 Tona][2011] )


- KINAKINA[isp. < QUINAQUINA] ile/ve/||/<>/> KİNİN[Fr. < QUININE]

( Kök boyasıgillerden, asıl yurdu Güney Amerika olan, Hindistan ve Endonezya'da da yetiştirilen, kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç. [Lat. CINCHONA] | Bu bitkiden yapılan içecek. İLE/VE/||/<>/> Kınakınadan elde edilen ve sıtmanın sağaltımında kullanılan beyaz alkaloit. )


- KINAMA ile TENKİD


- KINAMAK ile YARGILAMAK

( Birilerini, sadece, sizden daha farklı yanlış/hata yapıyor diye kınamayınız. )

( REPROACH vs. JUDGEMENT )


- KİNÂYE ÇEŞİTLERİNDE [YAZINDA/EDEBİYATTA]:
MUGÂLATA-İ MANEVİYE ile TEVRİYE ile İSTİHDÂM ile TEVCÎH ile TA'RÎZ ile REMZ

( ... İLE Örtmek, merâmı gizlemek. | [edebiyatta] Nükte yapmak amacıyla birkaç anlamı olan bir sözcüğün, en uzak anlamını kastederek kullanma sanatı.[Anlam sanatlarındandır ve telvîn'in bir bölümüdür.] İLE Hizmet ettirme. | Birden fazla anlamı olan bir sözcüğün, her anlamını, anlama uygun düşecek biçimde kullanma sanatı. [Sözcüğün, mecâz ve gerçek anlamı, başka sözcüklerin etkisiyle kullanım alanına çıkar. Çoğu zaman, aynı sözcüğün yerine özne biçimi kullanılır. Sözcüğün iki anlamı da kendileriyle ilgili yönde ele alınır.] İLE ... İLE "Taş atma." Birini, küçük düşürmek ve onunla alay etmek amacıyla, söylenecek sözü, tam tersi olan bir söz ile nükte yaparak anlatma sanatı. | Zarif bir biçimde, ifadenin yönünü değiştirerek sitemde bulunmak. ["Ne kadar da cömert davranıyorsunuz..."] [Bu sanatta, söz söylenilen kişi, karşılık vermekten yoksun bırakılır.][Kinâye sözcüğe, ta'rîz ise anlama dayandırılır.] İLE ... )


- KİNÂYE-İ BAÎDE ile KİNÂYE-İ HAFÎFE ile KİNÂYE-İ KARÎBE ile KİNÂYE-İ VÂZIHA

( Uzak bir ipucuna dayanan dokundurma/kinâye. İLE Dokundurmalı söz, şiir. İLE Yakın bir ipucuna dayanan dokundurma/kinâye. İLE Başka bir anlama gelme olasılığı bulunmayan apaçık dokundurma/kinâye. )


- KİNÂYE'LERDE:
KİNÂYE-İ KARÎBE ile/ve/<> KİNÂYE-İ BAÎDE ile/ve/<> KİNÂYE-İ MÜFREDE ile/ve/<> KİNÂYE-İ MÜREKKEBE

( Sözün başka bir anlama gelme olasılığı yoksa. [uzak bir karîneye/ipucuna dayanan] İLE/VE/<>
Sözün anlamı gizleniyorsa. [uzak bir karîneye/ipucuna dayanan] İLE/VE/<>
Bir özelliği belirtiyorsa. İLE/VE/<>
Birkaç özelliği birden belirtiyorsa. )


- KİNÂYE[Ar.] ile TARİZ[Ar.]

( Düşünüleni dolaylı olarak anlatan söz. | Üstü kapalı, sitemli, dokunaklı söz. | Bir sözü, gerçek anlamının dışında kullanma sanatı. İLE Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, taşlama. )


- KİNÂYE ile/yerine "DOKUNDURMA"


- KİNÂYE ile "GÖNDERME"


- KİNÂYE ile/ve/değil/yerine/<>/>/< İNCELİK


- KİNÂYE ile İSTİNBÂT

( ... İLE Bir söz ya da işten, gizli bir anlam çıkarma. Açık olmayarak, dolaylı anlama. )


- KİNÂYE ile TELVÎH

( ... İLE Gerekli şeylerden bahsederek yapılan kinâye. )


- KİNÂYE ile TENKİT


- KİNÂYE ile TENKİT

( ALLUSION vs. CRITICISM )


- KİNÂYE ile TEŞBİH


- KİNEMATİK ile DİNAMİK

( [herhangi bir düzen/ek üzerinde, gerçekleşmekte olan değişimin nedeni] Tanımlanmıyorsa. İLE Kuvvetse. )


- KİNESET ile ...

( Kuş gagası dibindeki sert kıllar. )


- KİNETİK[Fr. < CINETIQUE] ile KİNESTEZİ[Fr. < KINESTHESIE]

( Hareketle ilgili, hareket nedeniyle oluşan. | Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı. | Hareket olaylarını inceleyen bilim dalı. İLE Devin duyumu. )


- KİNHİN[Jap.] ile ...

( Yürüyerek sürdürülen meditasyon; Sakyamuni Buda'nın tam ve aşılmaz aydınlanmaya ulaştıktan sonra altında uyandığı kutsal Hintinciri ağacının gölgesinde bir hafta boyunca yürüdüğü yolundaki söylentiden gücünü alan uygulama. )


- KINIK BOYU ile/ve KAYI BOYU ile/ve BAYAT BOYU

( Selçuklu. İLE/VE Osmanlı. İLE/VE ... )


- KİNİRAS ile ...

( Fenike tanrılarının genel adı. )


- KINKAKUJI ile/ve GINKAKUJI

( Altın Tapınak. İLE/VE Gümüş tapınak.[Adını gümüş renkli kum zemininden alır.] )

( Kyoto'daki en bilinen Pagoda'lardır. )


- KINKANAT ile KINKANATLILAR

( Kın kanatlı böceklerin gövdeyi korumakla görevli ve çok sert yapıda birinci çift kanadı. İLE Böcekler sınıfından, boynuzsu bir kın biçiminde olan birinci çift kanatları uçmakta kullanan öteki iki kanadı örten, ağız parçaları çiğnemeye, parçalamaya elverişli, tümüyle başkalaşma gösteren bir takım. )


- KİNOA ile AMARANT

( İkisi de glutensiz tahıldır. )


- KİP ile BİÇİM

( MOOD )


- KIPÇAK ile ...

( KUMANİA )

( XI - XV. yüzyıllarda, Hazar ve Karadeniz'in kuzeyindeki bozkırlarda, Mısır ve Suriye'de yaşamış bir Türk boyu, Kuman. | Günümüzde, Kırım Tatarcası, Kazakça, Karaçay Malkarca vb. lehçeleri konuşan öbeğe verilen genel ad. )


- KIR ATIN YANINDA YATAN, YA HUYUNDAN, YA SUYUNDAN ile KÖRLE YATAN ŞAŞI KALKAR


- KIR YEMEĞİ ile BERVÂZE[Fars.]

( PICNIC vs. ... )


- KIR(IL)MA ile/değil/yerine/>< EĞ(İL)ME

( Komik değildir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Komiktir. )


- KÎR[Ar.] ile KÎR[Ar.]

( Zift, katran. İLE Erillik örgeni, penis. )


- KİR/Lİ/LİK ile/ve/= PASAK/LI/LIK


- KIR ile BAKLA KIRI

( ... İLE Beyazı çoğalmış, beyazlamaya yüz tutmuş saç vb. | Koyu ve iri lekeli at donu. )


- KİR ile/değil BOYA


- KİR ile ÇEPEL

( Kir, bulaşık, çamur, pislik. | Ürüne karışmış yabancı madde. )


- KIR ile KIR ile KIR

( Beyazla az miktarda siyah karışmasından oluşan renk. | Bu renkte olan. İLE Kent ve kasabaların dışında kalan, çoğu boş ve geniş yer, dağ, bayır. İLE Bozma, bölme, ayırmanın buyruk kipi. )


- KİR ile PESEK

( ... İLE Diş kiri/pası. )


- KIRAAT ile/ve/||/<> TEFEKKÜR ile/ve/||/<> HAYAT

( Dilin okuması. İLE/VE/||/<> Aklın okuması. İLE/VE/||/<> Kalbin okuması. )


- KIRAATHANELER ile/ve/||/<>/> MARMARA KIRAATHANESİ


- KİRALAYAN ile/ve KİRAYA VEREN


- KİRÂM[< KERÎM] ile ...

( SOYU TEMİZ, ULULAR, ŞEREFLİLER | CÖMERTLER )


- KIRAN/ÖLET/AFET ile KIRAN

( Kırma işini yapan kişi. | Bir topluluğun ve özellikle hayvanların büyük bir bölümünü yok eden hastalık ya da başka neden. İLE Kıyı, kenar, çevre, uç. | Dağ sırtı, tepe, bayır. | Kıraç toprak. | Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı. )


- KIRAN ile KIRAN ile KIRAN/ÂFET ile KIRÂN[Ar. < KIRÂNÂT] ile KIRÂN[Fars.]

( Kırma işini yapan kişi. İLE Kıyı, kenar, çevre, uç. | Dağ sırtı, tepe, bayır. | Kıraç toprak. | Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı. İLE Bir topluluğun ve özellikle hayvanların büyük bir bölümünü yok eden hastalık ya da başka neden. İLE Yakınlık. | İki şeyin birleşmesi. | Gezegenlerden ikisinin bir burçta birleşmesi. İLE 1848'den 1927'ye kadar İran'da kullanılan bir gümüş para.[1.25 Dolar değerindeydi. 10 kıran, 1 toman ederdi.] )


- KİRAZ[Yun.] ile VİŞNE[Slavca]

( Gülgillerden bir meyve ağacı. İLE Gülgillerden, dalları kırmızımtrak, çiçekleri beyaz renkte, kiraza benzer bir ağaç. | Bu ağacın meyvesi. )

( ... ile ÂLÛ-BÂLÛ/ÂLBÂLÛ )

( CHERRY vs. SOUR CHERRY/MORELLO/AMARELLE )

( PRUNUS AVIUM cum PRUNUS CERASUS )


- KİRAZ ile DALBASTI

( ... İLE Bir tür, iri, aşılı kiraz. )


- KİRAZ ile DEFNE ile MEŞE ile AKÇAAĞACI ile KAYISI

( image )

( Kendinizi tanımlamak isteseydiniz ne olmak isterdiniz?

Kiraz kadar lezzetli, defne gibi yeşil, meşe gibi toprağın sigortası, akçaağaç kadar estetik ve kayısı kadar yararlı olmak isterdim. )


- KİRAZ ile HİNTKİRAZI/MANGO[Portekizce]

( ... İLE Sumakgillerden, sıcak ülkelerde yetişen, zeytin büyüklüğünde yenilir bir meyvesi olan büyük bir ağaç. )

( ... cum MANGIFERA DOMESTICA )


- KİRAZ ile İDRİSAAĞACI/MAHLEP[Ar.]

( Gülgillerden bir meyve ağacı. | Bu ağacın meyvesi. İLE Meyvesi hoş kokulu, hoş bir kiraz türü, kokulu kiraz. )

( PRUNUS AVIUM cum PRUNUS MAHALEB )


- KİRAZ ile KİRAZ

( ... İLE/VE Giresun'da, dağlık bir bölgeye verilen ad. )


- KİRAZ ile/ve NABAK

( ... İLE/VE Yaban kirazı. )


- KİRAZ ile/ve SİDRE

( ... İLE/VE Arabistan kirazı. )


- KİRAZ ile/ve VAŞ


- KIRBA[Ar. < KİRBA]/MATARA[Ar. < MİTHARE] ile KIRBA

( Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, su kabı. İLE Çok su içen. | Çocuklarda karın şişmesiyle beliren bir hastalık. )


- KİREÇ KLORÜRÜ ile KİREÇ KAYMAĞI

( ... İLE Bazı nesne ve yerleri mikroplardan arıtmakta, çamaşırları ağartmakta kullanılan, sarımsı beyaz renkte ve klor kokusunda, toz ya da sulandırılmış kireç klorürü. )


- KİREÇ TAŞI/KİLS[Ar.]/KALKER[Fr.] ile SİPOLİN[Fr. < İt.] ile KARST[Alm.]

( Kireç ocağında işlenerek kireç elde edilen, kalsiyum karbon tuzundan bileşik kayaç. İLE Katmanlarında iç içe daireler bulunan, billurlu bir kalker türü. İLE Kayaçların erimesiyle yer altı akıntıları olan, kireç taşı ve dolomit bölgesi. )


- KİREÇ ile KİREÇ TAŞI

( Mermer, tebeşir, kireç taşı, alçı taşı gibi birçok taşın özünü oluşturan kalsiyum oksit.[CaO] | Kalsiyum hidroksit, Ca(OH). İLE Kireç ocağında işlenerek kireç elde edilen, kalsiyum karbon tuzundan bileşik kayaç. )


- KİREÇ ile/||/<>/> KİREÇSÜTÜ

( ... İLE/||/<>/> Badana için hazırlanmış sulu kireç. )


- KİREMİT[Yun.] ile ALMANKİREMİDİ

( Çatıları örtmekte kullanılan, yan yana dizilerek suyu aşağıya geçirmeden dışarı akıtacak biçimde yapılmış, kızıl toprağın renginde, pişmiş balçık levha. İLE Düz/yassı kiremit. )


- KIRGIN/LIK ile/değil KIRIK/LIK


- KIRGIN/LIK ile/ve/||/<>/> KIZGIN/LIK ile/ve/||/<>/> KİN

( Sessizdir. İLE/VE/||/<>/> Gürültülüdür. İLE/VE/||/<>/> Gereksizdir ve yanlıştır. )


- KIRGINLIK ile BURUKLUK

( DİLGİR[Fars.]: Kırgın, gönlü kırgın. )


- KIRI ile/> SIPA


- KIRIK/ÇI/SINIK/ÇI[yerel] ile/değil/yerine KEMİK HEKİMİ/ORTOPEDİST


- KIRIK ile ÇATLAK


- KIRIK ile KIRIK ile KIRIK

( Kırılmış olan. | Tam nota göre düşük olan not. | Saf renkten hafif uzaklaşmış. | Kırılmış bir şeyden ayrılan parça. | Kemiğin bir etki ile kırılması. | Bir şeyin kırılan yeri. | Kırıntı. | Melez. | Tavla oyununda oyun dışı bırakılan pul. | Gücenmiş, üzgün. İLE Dişilin ya da erilin, yasalara ve törelere aykırı olarak ilişki kurduğu eril ya da dişil. İLE Fay. )


- KIRIKLARDA:
KAPALI ile/ve/||/<> AÇIK

( Kırık, kemik bütünlüğünün bozulmasıdır. Kırıklar, darbe sonucu ya da kendiliğinden oluşabilir. Yaşlılık ile birlikte kendiliğinden kırık oluşma riski de artar. )

( [Kırık belirtileri]
- Hareket ile artan ağrı.
- Biçim bozukluğu.
- Hareket kaybı.
- Ödem ve kanama nedeniyle morarma.
[Ağrılı bölgelerin tespiti için elle muayene gereklidir.] )

( [Kırığın Yol Açabileceği Olumsuz Durumlar]
- Kırık yakınındaki damar, sinir, kaslarda yaralanma ve sıkışma[Kırık bölgede nabız alınamaması, solukluk, soğukluk].
- Parçalı kırıklarda, kanamaya bağlı şok. )

( [Kırıklarda İlk Yardım]
- Yaşamı tehdit eden yaralanmalara öncelik verilir.
- Hasta/yaralı, hareket ettirilmez, sıcak tutulur.
- Kol etkilenmişse yüzük ve saat gibi nesneler çıkarılır. - Sabitleme ve sargı yapılırken, parmaklar görünecek biçimde açıkta bırakılır.
- Kırık kuşkusu bulunan bölge, ani hareketlerden kaçınılarak bir alt ve bir üst eklemleri de içine alacak biçimde sabitlenir.
- Açık kırıklarda, sabitlemeden önce yara temiz bir bezle kapatılmalıdır.
- Kırık bölgede sık aralıklarla nabız, derinin rengi ve ısısı gözlenir.
- Kol ve bacaklar yukarıda tutulur.
- Tıbbî yardım istenir[112]. )

( )


- KIRILMA" ile/></> UMURSAMAZLIK

( Kırıldıkça değişir, değiştikçe güçlenir, güçlendikçe de umursamazsın. )


- KIRILMA('DA):
İNCELİK('TEN) ile/değil/<> KALINLIK('TAN)

( Her şey. İLE/<>/DEĞİL İnsan. )


- KIRILMA(") ile/<> (")ÇÖKME(")


- KIRILMA/KIRIK ile/ve/||/<>/< ÇIKMA/ÇIKIK ile/ve/||/<>/< BURKULMA

( Kırık, kemik bütünlüğünün bozulmasıdır. Kırıklar, darbe sonucu ya da kendiliğinden oluşabilir. Yaşlılık ile birlikte kendiliğinden kırık oluşma riski de artar. İLE/VE/||/<>/< Eklem yüzeylerinin kalıcı olarak ayrılmasıdır. Kendiliğinden normal konumuna dönemez.[Yoğun ağrı, şişlik ve kızarıklık, işlev kaybı ve eklem bozukluğu gibi belirtileri vardır.] İLE/VE/||/<>/< Eklem yüzeylerinin anlık olarak ayrılmasıdır. Zorlamalar sonucu oluşur.[Burkulan bölgede ağrı, kızarma, şişlik, işlev kaybı gibi belirtileri vardır.] )

( [Kırıklarda İlk Yardım]
- Yaşamı tehdit eden yaralanmalara öncelik verilir.
- Hasta/yaralı, hareket ettirilmez, sıcak tutulur.
- Kol etkilenmişse yüzük ve saat gibi nesneler çıkarılır. - Sabitleme ve sargı yapılırken, parmaklar görünecek biçimde açıkta bırakılır.
- Kırık kuşkusu bulunan bölge, ani hareketlerden kaçınılarak bir alt ve bir üst eklemleri de içine alacak biçimde sabitlenir.
- Açık kırıklarda, sabitlemeden önce yara temiz bir bezle kapatılmalıdır.
- Kırık bölgede sık aralıklarla nabız, derinin rengi ve ısısı gözlenir.
- Kol ve bacaklar yukarıda tutulur.
- Tıbbî yardım istenir[112].

İLE/VE/||/<>/<

[Çıkıkta İlk Yardım]
- Eklem aynen bulunduğu biçimde sabitlenir.
- Çıkık yerine oturtulmaya çalışılmaz.
- Hastaya/yaralıya, ağızdan hiçbir şey verilmez.
- Bölgede nabız, deri rengi ve ısısı kontrol edilir. - Tıbbi yardım alınır.

İLE/VE/||/<>/<

[Burkulmada İlk Yardım]
- Sıkıştırıcı bir bandajla burkulan eklem sabitlenir.
- Şişliği azaltmak için bölge yukarı kaldırılır.
- Hareket ettirilmez.
- Tıbbî yardım alınır. )


- KIRILMA ile BOZULMA


- KIRILMA ile/ve/değil BÜKÜLME


- KIRILMA ile DAĞILMA


- KIRILMA ile/ve/değil EŞİK


- KIRILMA ile/ve SIÇRAMA


- KIRILMA ile/ve/||/<>/> YIKILMA


- KIRILMADA:
BURKULMA ile BASINÇ ile KESME

( )


- KIRILMAK ile/ve KIZMAK


- KIRILMAMA NOKTASINDAKİ KİŞİ İÇİN SÖYLENİLECEK OLAN:
[ya] KALPSİZ ile/ya da GÜÇLÜ


- KIRILMAMALI:
DAL ile/ve/||/<> SEVGİ

( Ağaçtan, meyve bekliyorsak. VE Kişilerden, sevgi bekliyorsak. )


- KIRIM ile KIRIM ile Kırım

( Savunmasız kişilerin ya da tutsakların toplu olarak öldürülmesi, katliam. İLE Hayvanların hastalık, soğuk gibi sebeplerle ölmesi. İLE ... )


- KIRIM ile/= TAURIS ile/= TAVRIA/TAVRIDA

( ... İLE/= Kırım'dan, ilk kez Antik Çağ'da, Heredotos söz etmiş ve bu adı vermiştir. İLE/= Roma'lılar da, bu adlarla anmıştır. )


- KİRİŞ ile BAŞTABAN

( ... İLE Yunan ve Roma mimarlıklarında, sütunların üstüne oturan ve iki sütun arasındaki uzaklığın üstünü örten büyük, uzun taş kirişlerin oluşturduğu bölüm. )


- KİRİŞ ile KEMERE[Yun.]

( Yapılarda dört köşe kalın keresteden, demirden ya da betonarmeden yapılmış yatay destek parçası. İLE Gemi güvertesinin enine konulmuş kirişlerinden her biri. )


- KİRİŞ ile PALALIK

( ... İLE Çatı kirişinin yanı. )


- KIRIŞIK ile/ve/değil/yerine/||/<> KIVRIM

( Kırışmış olan. | Kırışmış yer, kırışıklık. | Deride esnekliğin kaybolmasından oluşan kıvrım. )


- KİRİŞLEME ile KİRİŞLEMEK

( Kirişlemek işi. | Ahşap döşemelerde yaklaşık 50 santimetre ara ile kirişler koyma. | Çapraz olarak, kılıçlama. İLE Kirişi çekip germek. | Kiriş olarak kullanılan keresteyi döşemek. )


- KİRİŞLİ ile KİRİŞLİ

( Kirişi olan. İLE Kiriş yapısında olan. )


- KIRIŞTIRMAK ile "KIRIŞTIRMAK"

( Nesnelerde.[kâğıt, giysi vb.] İLE Biriyle. )


- KIRK BUDAK ile ...

( BEKTÂŞİYE'DE MEYDAN ŞAMDANI )


- KIRK HANE ile/ve/||/<>/>/< BİR ÂRİF


- KIRK LOKMA ile/ve/<>/ya da KIRIK LOKMA


- KIRKAĞAÇ ile KIRK AĞAÇ

( Manisa iline bağlı ilçelerden biri. İLE ... )


- KIRKAMBAR ile KIRKAMBAR

( İçinde değişik türden şeyler bulunan kap ya da yer. İLE Çok konuda bilgisi olan kişi. | Çerçi. )


- KIRKAYAK ile KIRKAYAK

( Eklem bacaklıların çok ayaklılar sınıfına giren, taşların altında yaşayan, gövdesi yuvarlak ve uzun bir böcek. İLE "Kasık biti". )

( JULUS TERRESTRIS cum PTHIRUS PUBIS )


- KIRKAYAK ile TIRTIL

( Taşların altında yaşar. | Kasıkbiti. İLE Kelebek kurtçuğunun yumurtadan çıktıktan sonra krizalit oluncaya kadarki durumu. )

( Tek sayılı ayak çiftine sahiptir. Ayak sayıları 15 - 191 çift arasında değişir. İLE ... )

( DIPLOPODA: Kırkayakları [binayakları] içeren hayvan sınıfı. )

( UNIRAMIA: Kırkayakların, çiyanların ve böceklerin yer aldığı şube. )

( ÜMMÜ ERBA', ERBAİN ile ... )

( HEZÂR-PÂ, PÜR-PÂYE ile ... )

( MILLIPEDE (/CENTIPEDE) vs. CATERPILLAR )

( JULUS TERRESTRIS, CENTIPEDA[Yüzayak] cum ... )


- KİRKİT ile TARAK

( Dokumacılıkta atkı ipliğini sıkıştırmak için kullanılan, demirden ya da ağaçtan yapılmış dişli araç. | Halı dokunurken kullanılan el tarağı. )


- KIRLANGIÇ ile AKGÖT, SALANGAN[Filipin dili]

( ... İLE Hint ve Çin denizleri kıyılarında yaşayan, uzun kanatlı, dört köşe kısa kuyruklu, esmer, küçük kuş. )

( HIRUNDO RUSTICA cum COLLOCALIA )


- KIRLANGIÇ ile BALIKÇIN

( ... İLE Perdeayaklılardan, uzunca gagalı, uzun ve çatal kuyruklu, deniz kıyılarında yaşayan bir kuş, denizkırlangıcı. )

( ... cum STERNA HIRUNDO )


- KIRLANGIÇ ile BATAK/LIK KIRLANGICI


- KIRLANGIÇ ile DAĞ KIRLANGICI/ÇOBANALDATAN

( ... ile UVVÂR[çoğ. AVÂVÎR], VATVÂT[çoğ. VATÂVÎT] )

( ... ile PÂLVÂNE, PÂLVÂYE )

( ... cum CYPSELUS ALPINUS/CAPRIMULGUS EUROPEUS )


- KIRLANGIÇ ile KEÇİSAĞAN/ÇOBANALDATAN/EBÂBÎL[Ar.] ile AKKARINLI EBÂBÎL[Ar.] ile KARASAĞAN EBÂBÎL[Ar.]

( ... İLE Dağ kırlangıcı. | Çobanaldatangillerden, kahverengimsi gri zemin üzerine benekli ve çizgili tüyleri olan, kanatları sivri, kuyruğu uzun, boynu kısa, başı iri ve enli, gagası ufak, kısa ve kancalı bir tür kuş. )

( ... İLE Kahverengilerdir fakat gökyüzünde uçarlarken siyah görünürler.
* Uzun, bumeranga benzer kanatları, kısa ve çatallı kuyrukları vardır.
* Kırlangıçlar gibi uçarken kanatlarını kırmazlar.
* Kırsal bir alanda görmek olanaksızdır.
* Yuvalarını çatıların gizli yerlerinde yaparlar ve yuvalarına çok hızlı girip çıkarlar.
* Bazı ebabillerin 21 yıl yaşadığı gözlenmiştir.
* Ebabil görmek için yaz aylarında gökyüzünün çok yükseklerine bakmak gerekir.
* Kırlangıçlar gibi, teller vb. yerlere tünemezler.
* Sadece üremek için bir yere konarlar.[Türkiye'nin bir çok yerinde ürerler.]
* Özellikle akşam üstü çatıların ve evlerin üzerinde çılgınca çığlıklar atarak hızla uçarken görebilirsiniz.
* Yaşamlarının büyük bir kısmını uçarak geçirirler. [Uçarken uyurlar.]
* Şehirde, binaların arasında görebilirsiniz.
* Yuvalarını binalardaki çatlaklarına, havalandırma boşluklarına, çatı aralarına yaparlar. Yuva yapmak için uçarken rastgele topladıkları tüy, ot ve tohumları kullanırlar.
* Avrupa'ya Mayıs'ın başında gelir ve genellikle iki hafta içinde, oldukça hızlı bir biçimde tüm kıtaya yayılırlar. [Kışı geçirmek için Afrika'nın güneyine geri dönerler.]
* Mardin'de çok sayıda görmeniz olanaklıdır. )

( image )

( HUTTÂF[çoğ. HATÂTİF] ile EBÂBİL )

( BELVÂYE, PİRİSTÛ/K, PİRİSTÜK PÎLVÂYE ile EBREHE, BÂLVÂNE, YALVÂNE )

( SWALLOW vs. SWIFT vs. ALPINE SWIFT vs. CHIMNEY SWIFT )

( HIRUNDO RUSTICA cum CAPRIMULGUS EUROPAEUS cum TACHYMARPTIS/MICROPUS MELBA cum CHATEURA PELAGICA )


- KIRLANGIÇ ile KILIÇ KIRLANGICI

( HIRUNDO RUSTICA cum APODIDAE )

( SWALLOW vs. SWIFT )


- KIRLANGIÇ ile KIR KIRLANGICI

( )


- KIRLANGIÇ ile SAĞAN


- KIRLANGIÇ ile SUMRU/DENİZKIRLANGICI

( 8 cins )

( Gediz deltasında! )

( ... ile )


- KİRLENME ile KARARMA


- KİRLENMEMEK ile/değil/yerine/||/<>/< ARINMAK


- KİRLİ SU ile EPRİK

( ... İLE Çamaşırın az kirli suyu. )


- KİRLİ/LİK ile/değil/yerine RENKLİ/LİK


- KIRLI ile ...

( Ege bölgesinde özellikle hasat mevsiminde Orta Anadolu'dan gelen mevsimlik işçilere verilen ad. )


- KİRLİ ile/ve/değil/<> TOZLU


- KİRLİLİK ile SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA

( Çevrenin zararlı nesnelerle kirletilmesi. İLE Bugünkü gereksinimleri karşılamak için doğal kaynakları gelecek kuşaklar için de koruyarak kalkınmaktır. )


- KİRM[Fars.] ile/ve GÜRG-ZÂDE[Fars.]

( Kurt. İLE/VE Kurt yavrusu. )


- KIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GÖNÜL ALMAYI (DA) BİLMEK

( Herkesin yapabildiği/yapabileceği. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bazılarının yapabildiği/yapabileceği. )


- KIRMIZI İLİK ile SARI İLİK

( Yassı kemik boşluklarını dolduran ilik. İLE Uzun kemiklerin orta kısımlarını 20 yaşından sonra dolduran kemik iliği. )

( RED MARROW vs. YELLOW MARROW )


- KIRMIZI KONAK ile KIRMIZI KÖŞK ile KIRMIZI YALI

( Bâb-ıâli'de Cumhuriyet Gazetesi bahçesinde harap halde duran, İttihat ve Terakki Cemiyeti(Partisi) binası. İLE Üsküdar'da, Salacak kıyısı üstünde, Sinan Paşa Camisi karşısında bulunan ahşap köşk. [Çürüksulu Ahmed Paşa Köşkü ya da Belkıs Hanım Köşkü olarak da bilinir.] İLE Kandilli'nin kuzeyindedir. [Polonya'lı Hukukçu Ostrorog tarafından yaptırılmıştır. Kont Ostrorog Yalısı olarak bilinir.] )


- KIRMIZI ÖLÜM ile/ve BEYAZ ÖLÜM ile/ve YEŞİL ÖLÜM ile/ve SİYAH ÖLÜM

( Hırs ve ihtirasların, şehvetin ölümü. Alışkanlıkların[murâdât'ın], alışkanlıklardan dolayı oluşmuş yakınlıkların [menusât'ın] ölümü. İLE/VE İştahın ölümü.[Tokluğun, tıkınmanın] İLE/VE Kıyafetin ölümü. Giyim-kuşamdan uzaklaşma, libası terk etme. İLE/VE Halkın arasına girmek, halkın içinde yaşamak, halkın ıstırabını yüklenmek. )

( MEVT-İ AHMER ile/ve MEVT-İ EBYEZ ile/ve MEVT-İ AHDER ile/ve MEVT-İ ESVED )

( Ölümün Dört Rengi - Dücâne Cündioğlu )


- KIRMIZI ÖRÜMCEK ile KIRMIZI SIRTLI ÖRÜMCEK

( )

( ... İLE Avustralya'nın, en zehirli örümceğidir. )

( TETRANYCHUSURTICAE - TETRANYCHUSALTHAEAE cum ... )


- KIRMIZI ile FUŞYA[< LEONART FUCHS]

( ... İLE Canlı morumsu, kırmızı renk. )


- KIRMIZI ile GÜVEZ

( ... İLE Mora çalan kırmızı. )


- KIRMIZI ile MOR


- KIRMIZI ile/<> NARÇİÇEĞİ

( ... İLE/<> Parlak kırmızı renk. | Bu renkte olan. )


- KIRMIZI ile YEŞİL


- KIRO" ile/ve "HANZO"


- KİRPİ ile ARMADİLLO

( ... İLE 20 türü vardır. [30-40 milyon civarındalardır] [hepsi de Amerika'da yaşarlar] )

( ... İLE 60 milyon yıldır yeryüzündelerdir. )

( ... İLE Soluklarını 6 dakikaya kadar tutabilirler. [Uzun bir mesafe almaları gerektiğinde ciğerlerini havayla doldurup, midelerini can yeleği gibi şişirirler] )

( ... İLE Ürkütüldüklerinde ve bir savunma mekanizması olarak metrelerce havaya sıçrarlar. )

( ... İLE Teksas eyaletindeki her iki memeliden biri armadillodur. [Öteki ise, Teksas Uzunboynuz sığırıdır.("Teksas hız kesicisi" takma adıyla da anılırlar)] )

( Armadillo'lar, en büyük penise sahip memelidir. )

( [Azteklerde] ... ile AZOTOCHTLI[: Kaplumbağamsı tavşan.] )

( ... ile Armadillo | Armadillo )

( ... İLE Fareler [ve insanlar] dışında, cüzzamdan ciddi biçimde etkilenen tek hayvan türüdür. [Amerika'nın Louisiana eyaletindeki armadillolarının çoğu cüzzamlıdır] )

( Çözümler/Çareler...

Kendimizi, ayakta, dikey | durumda görerek değil O küre/yuvarlak biçimdeki bir bütün ve tüm bütünlüklerin önemli bir parçası olarak görüp birbirimizle, yaşamda, doğada ve doğayla uyumlu bir akış/yuvarlanış içinde olmamızda!... )

( HEDGEHOG/CENTIPEDE vs. ARMADILLO )

( ERINACEUS EUROPAEUS cum [İsp.]ARMADO< [Lat.]ARMARE )


- KİRPİ ile AVUSTRALYA KİRPİSİ

( ... ile ZÂT-ÜL-LİSÂN )


- KİRPİ ile DİKENLİ OKLU KİRPİ

( Kirpi ile ... )

( Kirpiler, suda batmazlar. )

( DÜLDÜL, KUNFUZ[çoğ. KANÂFİZ], MUKANFEZ ile ... )

( JÎK, JÎKÂSE HÂR-PÜŞT[mecaz], ÜSKÜR ile SENGER, ÜŞGUR )

( HEDGEHOG/CENTIPEDE vs. PORCUPINE )

( ERINACEUS EUROPAEUS/CONCOLOR cum HYSTRIX CRISTATUS )


- KİRPİ ile EKİDNE


- KİRPİ ile UZUN KULAKLI ÇÖL KİRPİSİ


- KIRPIK ile KIRPINTI

( Kırpılmış olan. | Bölük pörçük. İLE Kırpılan şeyden kalan küçük parça. )


- KIRPMA ile KIRKMA

( Parçalara ayırmak, kesmek, kırkmak. | Göz kapaklarını açıp kapamak, kıpmak. | Kesinti yapmak, tutumlu davranmak. İLE Bir şeyi uçlarından kesmek. | Saç, sakal ya da tüyü kesmek. )

( CLIPPING vs. TRIM/CLIP/CROP/FLEECE/SHEAR )


- KIRPMA ile/değil/yerine KOLAYLAŞTIRMA


- KIRPMAK ile/ve/||/<> CIMBIZLAMAK


- KIRPMAK ile KESMEK

( TRIM vs. CUT )


- KIRSIÇANIMSISI:
AĞAÇ ile ÇALI ile UÇURUM/ÇÖL

( DENDROHYRAX ARBOREUS | DENDROHYRAX DORSALIS | ENDROHYRAX VALIDUS cum HETEROHYRAX BRUCEL < ANTINEAE cum PROCAVIA CAPENSIS )


- KIRTASİYE[Ar. < ] ile/ve/||/<> BETİKEVİ/KİTAPÇI

( Defter, kâğıt, kalem vb. yazı araç ve gereçlerinin tümü. | Kâğıtla yapılan işlemler. İLE/VE/||/<> ... )


- KİRVE/LİK ile/ve/<> MÜSAHİP/LİK

( ... İLE/VE/<> Sohbet, arkadaşlık eden kişi. | Tatlı konuşmaları ile büyüklerin, özellikle de sultanların hoş zaman geçirmelerini sağlamakla görevli kişilere verilen san. )


- KIŞ LASTİĞİ ile/ve/||/<>/> ZİNCİR

( Risk yönetimi. İLE/VE/||/<>/> Kriz yönetimi. )


- KIŞ UYKUSUNA YATANLAR ile KIŞ UYKUSUNA YATMAYANLAR


- KİŞ[Fars.] ile KÎŞ[Fars.]

( [satrançta] Bir taşı zorlama. İLE Din, mezhep. | Ok kuburu. | Keten kumaş. | Kuş yeleği. | Şimşir. | Âdet, huy, töre. )


- KIŞ ile KIŞ

( Kuzey yarım kürede 22 Aralık - 21 Mart tarihleri arasındaki zaman dilimi, sonbaharla ilkbahar arasındaki soğuk mevsim. | Çok soğuk hava. İLE Kovalamak için çıkarılan ses. )


- KIS ile KIZ

( Sınırlamak, azaltmak, kısmak. İLE Sinirlenmek, kızmak. | Eril olmayan çocuk. )


- KIŞ ile/ve/||/<>/< UĞULDAYAN KIŞ

( 21 Aralık - 21 Mart arası. İLE/VE/||/<>/< 21 Aralık - 31 Ocak arası. )

( ... ile/ve/||/<>/< HERÎR ??? )

( ZÂM ile/ve/||/<>/< ... )


- KISA İ ile UZUN İ

( İzci, işaret, iletişim, isim, ikiz, iplik.
İLE
İcat, bitap, bitaraf, veli. )


- KISA KISA (ANLATMAK) ile KISA KISA (TASARRUF ETMEK)


- KISA KOLLU ile KISA, KISA KOLLU ile OMUZ ALTI ile KOLSUZ


- KISA ROL ile KÜÇÜK ROL


- KISA SÜRELİ BELLEK ile/ve/<> UZUN SÜRELİ BELLEK

( Biyofizik bir süreçtir. İLE/VE/||/<> Biyokimyasal bir süreçtir. )

( Sessel kod önemlidir. İLE/VE/||/<> Anlamsal kod önemlidir. )

( 7 +/- 2 kapasitesi vardır. İLE/VE/||/<> Kapasitesi sınırsızdır. )

( Ara-bul-geriye getir hemen hemen hatasızdır. İLE/VE/||/<> Hata yapmaya son derece eğilimlidir. )

( Yeni öğrenilen davranış ya da bilgi, kısa süreli bellekte 30 saniye kadar kalır ve sonra uzun süreli belleğe aktarılır. )

( Hipokampüs, kısa süreli bellekle ilgili bir beyin bölgesidir. )

( Bir bilginin uzun süreli belleğe girmesi protein sentezi ile gerçekleşir. )

( Otuz saniye geçtikten sonra anımsanan her bilgi ya da olay uzun süreli bellekten çağrılır. )

( KÜMELEME: Uzun süreli bellekteki bilgileriniz aracılığıyla size verilen yeni birimleri anlamlı bir biçimde gruplama sürecine kümeleme[clustering] adı verilir. )


- KISA SÜRELİ BELLEK ile/ve/değil YANKISAL DEPO

( 10 - 30 saniye. İLE/VE/DEĞİL 250 milisaniye - 4 saniye. )


- KISA SÜRELİ ile/ve/<> GEÇİCİ


- KISA VADELİ YARAR-UZUN VADELİ ZARAR ile/değil/yerine ÂN'I YAŞAMAK


- KISA ZAMANDA ile TEZ ZAMANDA


- KISA/KÜÇÜK USÛL ile/ve UZUN/BÜYÜK USÛL


- KISA/KÜÇÜK ile/değil MİNYON[Fr.]

( ... İLE/DEĞİL İnce, küçük, sevimli, zarif. )


- KISA ile/ve/değil KESTİRME


- KISACA GEÇMEK ile HIZLICA GEÇMEK


- KISACA ile ÖZETLE


- KISALIK ile/ve DARLIK

( İki nokta arasında. İLE/VE Alanlarda. )

( cm. ile tanımlanır. İLE/VE cm² ya da cm³ ile tanımlanır. )

( SHORTNESS vs./and NARROWNESS )


- KISALTMA ve/ya da HIZLANDIRMA ile/> GENELLEME ve İNDİRGEME


- KISALTMA ile HIZLANDIRMA


- KISAS[Ar. < KISSA] ile KISÂS[Ar.]

( Fıkralar, öyküler, söylenceler. İLE Suçun birebir aynısının işleyene uygulanması. )


- KISAS ile DİYET


- KISAS ile KIYAS


- KISAS ile MİSL


- KISAYOL ile BAĞLANTI

( SHORTCUT vs. LINK )


- KÎSE-İ FEM ile ...

( Bazı hayvanların avurtları içindeki kese. )


- KİŞİ İÇİN (OLAN) ile/ve TOPLUM İÇİN (OLAN)

( Giyinmek, öncelikle toplum (ve düzeni/sağlığı) için daha sonra kişi içindir. )


- KİŞİ İÇİN:
"ÇİZİLEN RESİM" ile "BİÇİLEN KAFTAN"


- KİŞİ KAYBETMEK ile/değil/yerine/<> PARA KAYBETMEK


- KİŞİ ODAKLILIK ile/değil/yerine/>< OLGU(/DURUM/KAVRAM/BAĞLAM) ODAKLILIK

( [GELECEK:] "Kim gelecek? O gelecek." şeklinde algılar/yorumlar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Geçmiş ya da şimdi değil Şimdi'den sonrası olan zamansal durumu/kavramı düşünmek olarak algılar/yorumlar. )


- KİŞİ OLMAK ile/ve/değil KENDİ OLMAK


- KİŞİ TANRI ile KAVRAM TANRI


- KİŞİ UYUMU ile ...

( PERSON AGREEMENT )


- KİŞİ:
"GÖRDÜĞÜMÜZ" ile/ve/değil/yerine TANIDIĞIMIZ


- KİŞİ:
"YARGILAYAN" ile/değil/yerine/>< KATILAN


- KİŞİ:
AYNI ACIYA ile AYNI GÜLÜNÇ OLANA

( [nedense ...] Defalarca ağlar. İLE Defalarca gülmez. )


- KİŞİ:
"BÜYÜK" ile/ve/||/<> AKILLI ile/ve/||/<> GÜÇLÜ

( Hatalarını kabul edebildiği ölçüde. İLE/VE/||/<> Hatalarından ders çıkarabildiği ölçüde. İLE/VE/||/<> Hatalarını düzeltebildiği ölçüde. )


- KİŞİ:
"HINZIR'IN ÜSTÜNDE HINZIR'LAŞMIŞ" ile/değil/yerine/>< HIZIR'IN ÜSTÜNDE HIZIR'LAŞMIŞ


- KİŞİ:
"SERT" ile/ve/||/<>/> SICAKKANLI ile/ve/||/<>/> KARARLI

( Uzaktan bakıldığında. İLE/VE/||/<>/> Yaklaşıldığında. İLE/VE/||/<>/> Konuşmaya başladığında. )


- KİŞİ:
FARKLI ile/ve/değil/||/<>/>/< (TOPLAMININ) FAZLASI


- KİŞİ:
İYİLİK ile/ve/||/<> MERHAMET ile/ve/||/<> KİŞİLİK

( [kadar ...] "Taşlanır." İLE/VE/||/<> "Dışlanır." İLE/VE/||/<> Sınanır. )


- KİŞİ:
KONUŞTUĞU ile/ve/değil/fakat/||/<>/< SUSTUĞU


- KİŞİ:
ÖLÜ ve ÖLÜMLÜ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOLU ve OLUMLU


- KİŞİ:
ŞER ile/değil/yerine/>< ER


- KİŞİ(İNSAN) HAKLARININ:
TANINMASI ile/ve/<> KORUNMASI ile/ve/<> GELİŞTİRİLMESİ


- KİŞİ(ŞAHIS) ORTAKLIĞI(ŞİRKETİ) ile TİCARİ ORTAKLIK(ŞİRKETİ) ile ANONİM ORTAKLIK(ŞİRKET)


- KİŞİ/BİREY ile/ve/değil/yerine KAVRAM/DURUM/OLAY

( Bazı durumları yaşayan/deneyimleyen değil o durumu kim yaşarsa yaşasın aynı süreç ve sonuç deneyimlenebilecek olan. )

( Kişinin özgünlüğünün, özerkliğinin üst seviyede olması, sınırlanamaz, kısıtlanamazlığı, kapsayıcılığının derinliği ve genişliği, insanla bağlantılandırılan ve bağdaştırılanların yetersizliği/düşüklüğünden dolayı apayrı olarak ve hiçbir şeyle karıştırılmaması gerekliliği. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kavramın/olayın kendi içinde ve kendine özgülüğünün gözönünde bulundurularak/dikkate alınarak değerlendirilmesi ve arı biçimde bırakılma gerekliliğinin ister kişi, isterse diğer tüm kavram ve olaylarla bağlantılandırılmasındaki/bağdaştırılmasındaki duyarlılık ve titizlik gerekliliği. )

( Kişiyi, kavramsallaştırma! Kavramı, kişiselleştirme!
[ GENEL ile ÖZEL'i karıştırma! ] )

( Düşüncenin üstesinden gelemeyen, düşünenin üstesinden gelmeye çalışır. )

( PERSON vs./and CONCEPT/EVENT )


- KİŞİ/İNSAN:
GENÇLİK/TE ile YAŞLILIK/TA

( "Uçan bir kuş". İLE "Virân bir baykuş". )

( Günler "kısa", yıllar "uzun." İLE Günler "uzun", yıllar "kısa." )

( Güzelliğimizle varız... İLE Sağlık ve paramızla varız... )


- KİŞİ/İNSAN:
BİLGİSİZLİĞİNİN ESİRİ
ile/ve/değil/yerine/||/<>/></>
BİLGELİĞİNİN ESERİ


- KİŞİ/İNSAN:
DÜŞKÜN ile/değil/yerine/>< İÇKİN

( Gövde/haz odaklı/lık. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Akıl öncelikll/lik. )


- KİŞİ/İNSAN:
KÂR VAROLANI ile/değil/yerine DEĞERLER VAROLANI


- KİŞİ/İNSAN ile/ve/||/<> AĞAÇ

( Bireyler, ağaçlardan ders almalıdır. Ağaçlar, ne üzerinde barınan kuşların, ne gölgelerinde yatan kişilerin, ne de verdikleri meyvelerin hesabını tutar. )

( )

( )

( )

( )

( HUMAN vs./and/||/<> TREE )


- KİŞİ/İNSAN ile/ve ÂLEM

( İNSAN: İki âlemin kavuştuğu fakat karışmadığı. )

( Sendedir mahzen-i esrâr-ı muhabbet sende
Sendedir ma'den-i envâr-ı fütuvvet sende
Gizli gizli dahi vardır nice hâlet sende
Marifet sende, hüner sende, hakikat sende
Nazar etsen yer ü gök düzah u cennet sende
Arş u kürsi ü melek sendedir elbet sende

Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen! )

( Kendine, bir hoşça bak; sen, âlemin özüsün
Varolanların gözbebeği olan insansın! )


- KİŞİ/İNSAN ile/ve/> İNSAN/LIKTA OLAN KİŞİ

( KİŞİ/İNSAN: Yolu, özgürlük; yönü, özgünlük... )

( HUMAN vs./ve/> HUMAN IN HUMANITY )


- KİŞİ/İNSAN ile/ve/<> SAYGI

( HUMAN vs./and RESPECT )


- KİŞİ/İNSANLIK İÇİN ile/ve/değil KİŞİ'DEN


- KİŞİ/KENDİ ile/ve İNSANLIK

( İnsanlık, bizden, çoluğumuzun çocuğumuzun, konu konşumuzun, milletimizin ve insanlığın yararlanmasıdır. )


- KİŞİ ile/ve/<> DÜZEN

( HUMAN vs./and/<> SYSTEM )


- KİŞİ ile/ve/<>/değil EVRENSEL İLKE


- KİŞİ ile/ve/<> İNSANLIK

( Kişileri, ayrı ayrı sevemeyenler, -çarpıtarak- "insanlık" kavramına "sığınırlar". )

( Seni sana emanet edemiyorsak, insanlığı nasıl emanet edelim?! )


- KİŞİ ile/değil KÎŞÎ

( Birey. İLE/DEĞİL Şemseddin Kîşî.[Kutbuddin Şirâzî'nin hocasıdır.] )


- KİŞİ ile/ve/değil/yerine OLGUN/KÂMİL KİŞİ(/İNSAN-I KÂMİL)

( Başkasının sözünü taşıyan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kendi sözünü söyleyebilen/söyleyen. )

( Anadan doğma insan yoktur. )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kendini aşma iradesini gösteren. )

( ... ile İSKENDERİYE FENERİ/MİSFALA )


- KİŞİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÖZLÜK


- KİŞİ ile/ve/||/<> TOPLUM

( [Kendini/zihnini/davranışını/adâletini] Kızdığında gösterir. İLE/VE/||/<> Savaşta gösterir. )


- KİŞİDE:
EBEVEYN BULAŞMASI ile/ve/||/<> ÇOCUK BULAŞMASI

( Düşüncelerde. İLE/VE/||/<> Duygularda. )


- KİŞİDEN KORKMAK ile/değil/yerine KİŞİNİN CEHALETİNDEN KORKMAK


- KİŞİDEN/BİRİNDEN KORKMAK ile/değil/yerine KENDİNDEN KORKMAK

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Kendi yapabileceklerinden, deliliğinden, gözü karalığından. )


- KISIKLI ile ÇAĞLAYAN

( Kayadan akan su. )


- KİŞİLER:
(")AKILLI(") ile/ve/||/<> (")DUYARLI(") ile/ve/||/<> (")ETKİLİ(")

( Duygusuz. İLE/VE/||/<> Etkisiz. İLE/VE/||/<> Akılsız. )


- KİŞİLER:
EKMEK GİBİ ile İLÂÇ GİBİ ile MİKROP GİBİ

( Her zaman aranır, bazen bulunur. İLE Gereksinimin olduğunda aranır, pek az bulunur. İLE Her zaman, bizi bulur. )


- KİŞİLER:
YANLIŞ <> KÖTÜ ile/değil/yerine/||/>< İYİ<> DOĞRU

( Ders bırakır. <> Deneyim bırakır. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Mutluluk bırakır. <> İz bırakır. )


- KİŞİLER ile İNSANLIK


- KİŞİLER ile/ve/||/<>/> MEZAR TAŞLARI

( )

( )

( )

( )

( image )


- KİŞİLERCE, BEĞENİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/< KİŞİLERE, YARANAMAMAK


- KİŞİLERDE:
(")KÖTÜ(") ile/değil/yerine/>< (")İYİ(")

( [İlkesi]
Sahip olmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Olmak.

[Simgesi]
Yılan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Elif. [ | ]

[Sıfatı]
Yalancı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dürüst.

[Hak(k)'a karşı]
Başkaldırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Boyun eğer.

[Haksızlığa karşı]
Boyun eğer. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Başkaldırır.

[Öteki ile ilişkisi]
Sömürür. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< "Öteki" diye biri yoktur.

[Etkisi]
Korku salar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ümidi yayar.

[Duygusal durumu]
Korkak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevecen.

[Görünüşü]
Her kılıfa girebilir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gülümser. :)

[İletişimde]
Yargılar ve suçlar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Anlar ve eğitir.

[Toplumsal etkisi]
Köleleştirir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Özgürleştirir.

[İş/hizmet karşısında]
Sorumluluk almaz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sorumluluk alır.

[Başarı yolunda]
Sonuç odaklıdır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Süreç odaklıdır.

[Uygarlığa katkısı]
Aydınlığı karartır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Karanlığı aydınlatır. )


- KİŞİLERE/İ:
[ne] DARILACAK KADAR GÜVENMEK ile/ve/ne de/||/<> GÖNÜL KOYACAK KADAR SEVMEK


- KİŞİLERE/İN DAVET(İ) ile/ve NESNELERE/İN DAVET(İ)

( Gel diyene ar eyleme, gelme diyene dar eyleme! )


- KİŞİLERİ KONUŞMAK ile/değil/yerine KİŞİLERLE KONUŞMAK


- KİŞİLERİ KULLANARAK/SÖMÜREREK ile/değil/yerine/>< KİŞİLER ARACILIĞIYLA


- KİŞİLERİ TANIMAK:
TANIŞIRKEN ile/ve/değil/yerine/>< TARTIŞIRKEN


- KİŞİLERİ TANIMAK:
TANIŞIRKEN ile/ve/değil/||/<>/>/< TARTIŞIRKEN


- KİŞİLERİ:
"EZMEK" ile/değil/yerine "YÜKLENMEK"


- KİŞİLERİ:
"OLANAK/FIRSAT OLARAK GÖRMEK" ile/değil/yerine/>< İNSAN/KENDİ OLARAK GÖRMEK


- KİŞİLERİ:
"YENMEK" ile/değil/yerine/>< KAZANMAK


- KİŞİLERİN ANIMSANMASI:
"ZAYIFLIKLARI" ile/değil/yerine/>< ÇABALARI


- KİŞİLERİN, BİRBİRİNİ:
SEÇMESİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BELİRLEMESİ


- KİŞİLERİN, BİZİ HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATMASI ile/ve/değil/<>/< YANLIŞ KİŞİLERE YATIRIM YAPMAMIZ ve/ya da KİŞİLERDEN, FAZLA BEKLENTİDE OLMAK


- KİŞİLERİN:
İLK SÖYLEDİKLERİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SON YAPTIKLARI


- KİŞİLERİN/İNSANIN GÜCÜ ile/ve/||/<>/< SÖZCÜKLERİN GÜCÜ

( Söz(cük)leri/ni ve tutumunu değiştir... Dünya/n değişsin! )

( Sözcüklerin gücü anlaşılmadan, kişinin gücü anlaşılmaz. )

( Kişi, dilinin ardında gizlidir. )


- KİŞİLERİN/ÜNLÜLERİN:
DOĞUM TARİHİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖLÜM TARİHİ

( Kişilerin doğum tarihini değil ölüm tarihini ölçüt almak gerekir. Nedenlerini yeterince düşünürüz umarız...

Onlarca nedenin özeti olarak;
doğduğumuzda, kendimiz olamamışızdır henüz.

Ölene kadar da her düşüncemizi,
tutum, karar ve adımızı bile değiştirebiliriz. )


- KİŞİLERLE "AYNI OLMAK" ile/değil/yerine/>< KİŞİLERE AYNA OLMAK


- KİŞİLERLE MÜCADELE ile/değil/yerine/< KEYFİYETLE MÜCADELE


- KİŞİLEŞME ile/ve/> TOPLUMSALLAŞMA


- KİŞİLEŞTİRME ile KİŞİSELLEŞTİRME


- KİŞİLİK "(MESELESİ)" ile GURUR "(MESELESİ)"


- KİŞİLİK BOZUKLUĞU ile/değil/yerine KİŞİLİK ÖRGÜTLENMESİ


- KİŞİLİK BOZUKLUĞU ile KİŞİLİK YARILMASI


- KİŞİLİK ÖRGÜTLENMELERİ/BOZUKLUKLARI:
[PARANOİD ile ŞİZOİD ile ŞİZOTİPAL] ile [ANTİSOSYAL ile NARSİSİSTİK ile BORDERLINE ile HİSTRİONİK] ile [BAĞIMLI KİŞİLİK ile ÇEKİNGEN ile OBSESİF-KOMPULSİF] ile [PASİF AGRESİF ile KENDİNİ TEKRARLAYAN(SELF REPEATING)]


- KİŞİLİK ile/ve/değil/> AD

( Bir gazeteci, Borges'in yanına yaklaşır ve ...
- "Afedersiniz! Siz Borges misiniz?"
- Borges: "Bazen..." )

( ... İLE/VE/DEĞİL/> AD/IM/IZ üzerine... )

( PERSONALITY vs./and/> THE NAME )


- KİŞİLİK ile/ve IRA/ÖZYAPI

( PERSONALITY vs./and CHARACTER )

( ŞAHSİYET ile SECİYE )


- KİŞİLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KENDİLİK

( Masterson'ın, Kendilik kuramı ve çalışmalarını okumanızı/incelemenizi salık veririz... )


- KİŞİLİK ile/ve/< MESLEK

( PERSONALITY vs./and/< PROFESSION )


- KİŞİLİK ile/ve/<> ÖZGÜVEN

( PERSONALITY vs./and/<> SELF-CONFIDENCE )


- KİŞİLİK ile SÜPER KİŞİLİK ile KİŞİLİK ÖTESİ

( VYAKTI: Tüm fiziksel ve yaşamsal süreçlerin toplamıdır. İLE VYAKTA: Ben'in bilince "Ben-im" olarak yansımasıdır. İLE AVYAKTA: Evrensel ve gerçek saf "Ben"dir. )

( VYAKTI ile VYAKTA ile AVYAKTA )

( PERSONALITY vs. SUPER PERSONALITY vs. BEYOND OF PERSONALITY
The Avyakta is the universal and real pure 'I'. WITH The Vyakta is its reflection in consciousness as "I am'. WITH The Vyakti is the totality of physical and vital processes. )


- KİŞİLİK ile/değil TUTUM

( Kim olduğunla ilgili. İLE/DEĞİL Onun, "kim olduğu" ile ilgili. )

( [not] Who I am. VS./BUT Who you are. )

( [not] PERSONALITY vs./but ATTITUDE )


- KISIM ile/ve KASÎM

( Tasavvur ve tasdik, ilmin kısmıdır. İLE/VE Tasdik ve tasavvur, birbirinin kasîmidir. )

( Kısımlarla maksim arasında umum-husus-mutlak vardır. İLE/VE İki kasîm arasında mübayenet vardır. )


- KISIM ile KESİM

( PART vs. SECTOR )


- KISIM ile TARAF

( PART vs. SIDE )


- KİŞİNİN AHLÂKI ile/ve HERHANGİ BİR ŞEYİN/NESNENİN "AHLÂKI"

( MORALS OF HUMAN vs./and MORALS OF OBJECT/SOMETHING )


- KİŞİNİN BAKIŞINDA:
GÖRÜNEN ile/ve/||/<> KENDİ ile/ve/||/<> GÖRÜNMEYEN


- KİŞİNİN BİLGİSİ ile/ve/<> DIŞ DÜNYANIN BİLGİSİ

( Rüya, rüya görendir; bilgi, bilendir. )

( Dünyanın bir kusuru yok. Düzensizliği oluşturan, kendimizi ondan ayrı olarak düşünmemizdir. )

( Dünyanın üzerimizdeki gücü, ancak kendimizin ona verdiği güç/anlam kadardır. )

( There is nothing wrong vs. world. It is your thinking yourself to be separate from it that creates disorder.
The world has only as much power over you as you give it. )

( KNOWLEDGE OF PERSON vs./and/<> KNOWLEDGE OF OUT WORLD )


- KİŞİNİN KİM'LİĞİ ile/ve NESNENİN NE'LİĞİ


- KİŞİNİN YAŞAMI:
VİTRİNLİK ile/ve/değil/||/<>/< DERİNLİK

( Bildiğimiz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Bilmediğimiz. )


- KİŞİNİN YÖNETİMİ ile/ve/<> TOPLUMUN YÖNETİMİ ile/ve/<> DEVLETİN YÖNETİMİ

( TO MANAGE THE SELF vs./and/<> TO MANAGE THE SOCIETY vs./and/<> TO MANAGE THE STATE )


- KİŞİNİN, ...:
"DELİSİ" ile/ve/||/<> "NANKÖRÜ"

( Ulaşamadığı her şeyin. İLE/VE/||/<> Ulaştığı her şeyin. )


- KİŞİNİN, ...:
"MİZAH GÜCÜ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "AKIL GÜCÜ"


- KİŞİNİN, ...:
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMESİ ile/ve/değil/yerine KENDİNDEKİLERİ AÇIĞA ÇIKARMASI


- KİŞİNİN:
ÖZELİ ile/ve/||/<>/> ÖZELİ OLARAK KALMASI GEREKENLER


- KİŞİNİN:
SESSİZLİĞİ ile SUSKUNLUĞU

( Ağzın, kapalı tutulması. İLE Ağzın, kilitli tutulması. )

( Katlanılabilir. İLE Katlanılamaz. )


- KİŞİNİN:
(")ÖZ GEÇMİŞİ(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÖZ GEÇMİŞİ


- KİŞİNİN:
ANLAYACAĞI DİL ile/ve/değil/yerine/||/<>/> "KENDİ DİLİ"

( Aklına ulaşı(lı)r. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> "Kalbine" ulaşı(lı)r. )


- KİŞİNİN:
ZARAR GÖRMESİNİ ENGELLEMEK ile/ve/||/<>/>/< VERMESİNİ ENGELLEMEK


- KİŞİNİN(KENDİ) RİTMİ(N) ile/ve/||/<> YAŞAMIN RİTMİ


- KİŞİNİN/İNSANIN:
BİREYSELLİĞİ ile/ve/<> TOPLUMSALLIĞI

( INDIVIDUALISM OF HUMAN vs./and/<< SOCIALISM OF HUMAN )


- KİŞİNİN/ULUSUN:
TOPRAĞI ile/ve/||/<>/> BİNASI

( Ümit. İLE/VE/||/<>/> Çalışma. )


- KISINTI ile KISITLAMA

( Her türlü gereksinimi karşılamada tutumlu davranma, kısma, azaltma. İLE Önceden verilmiş olan hak ve özgürlüklerin sınırlarını daraltmak, tahdit etmek. | Sınırlamak, daraltmak. | Birini, yasal yoldan mallarını kullanmaktan yoksun bırakmak, kısıt altına almak, hacir altına almak. )


- KISIR DÖNGÜ ile/değil YAYILMA


- KISIR DÖNGÜDE:
SARİH ile MİZMÂR


- KISIR DÖNGÜYE NEDEN OLAN ile/yerine ARTIRMAYI SAĞLAYAN

( WHICH THE REASON TO VICIOUS CIRCLE vs./and WHICH TO GET TO SAVING )


- KISIR/LIK" ile "KABIZ/LIK"


- KISIRLIK ile/değil HİYÂL[Ar.]


- KİŞİSEL DÜŞÜNCEM ile/ve/değil/yerine OLMASI/OLMAMASI GEREKEN

( [not] MY PERSONAL IDEA vs./and/but THAT IS THE WAY SHOULD/SHOULDN'T BE
THAT IS THE WAY SHOULD/SHOULDN'T BE instead of MY PERSONAL IDEA )


- KİŞİSEL GELİŞİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< KİŞİSEL YÖNETİM

( Kişi, ne yaparsa kendi yapar, kendine yapar. )

( [not] SELF DEVELOPMENT vs./and/but/||/<>/>/< SELF MANAGEMENT
SELF MANAGEMENT instead of SELF DEVELOPMENT )


- KİŞİSEL İSTEK ile/ve/değil/yerine İYİ İSTEK

( [not] PERSONAL REQUEST vs./and/but GOOD REQUEST
GOOD REQUEST instead of PERSONAL REQUEST )


- KİŞİSEL MÜLK ile/ve/değil/yerine VAKIF MÜLKÜ


- KİŞİSEL VERİLERİN:
KORUNMASI HUKUKU ile/ve/||/<>/< İŞLENMESİNDEKİ İLKELER


- KİŞİSEL YÖNETİM ile/ve/<> İÇSEL YÖNETİM

( PERSONAL DEVELOPMENT vs./and/<> INNER MANAGEMENT )


- KİŞİSEL/ÖZEL KÖTÜLÜKLER ile/ve/||/<>/> KAMUSAL YARAR/KAZANÇ


- KİŞİSEL ile/ve/||/<> KİTLESEL


- KİŞİSELLEŞTİRMEK ile KARAKTERLEŞTİRMEK


- KİŞİYE GÖRE RENK DEĞİŞTİRMEK ile/değil/>< KİŞİLİĞİNİN, RENKLİ OLMASI


- KİŞİYE ÖZEL ile/ve/değil TEKRAR EDİLEMEZLİK


- KİŞİYE ÖZGÜ ile/ve/değil/||/<>/< KİŞİYE ÖZEL


- KİŞİYE/KİŞİNİN:
SIĞINMA ile/ve/değil/||/<>/>/< GÜCÜNDEN YARARLANMA


- KİŞİYİ YIKAN:
DÜŞMAN(LAR)IN SÖZLERİ ile/değil/||/<>/< DOSTLARIN SESSİZLİĞİ


- KİŞİYİ/ÇOCUĞU ELEŞTİRMEK ile/değil/yerine/&gt;&lt;/&lt; DAVRANIŞI ELEŞTİRMEK

( Utancı artırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ahlâkı artırır. )


- KİŞİYİ/ÇOCUĞU ÖVMEK ile/değil/yerine/||/&gt;&lt;/< DAVRANIŞI ÖVMEK

( Kibri geliştirir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>


- KİŞİYİ/İNSANI:
DOĞRUDAN ANLAMAK ile/ve/değil/yerine DOLAYLI OLARAK ANLAMAK

( Kişi/ler, dolaylı olarak, ancak, bir şeyler üzerinden anlaşılabilir. Doğrudan anlamak olanaklı değildir. Ve de kişi, ancak, kendinden bahsettiği oranda anlaşılabilir, bilinebilir/tanınabilir. )


- KİŞİYİ/KİŞİLERİ:
"KÜÇÜMSEMEK" ile/ve/değil/||/<>/>< "BÜYÜK GÖRMEK"

( Ahlâksızlıktır. İLE/VE/DEĞİL/>< Bilgisizliktir. )

( Akılsızlık. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>< Korkaklık. )


- KISKAÇ ile KISKANÇ

( Bir şeyi tutup sıkıştırmaya yarayan kerpeten, pense vb. araç. | Açılıp kapanan eğreti merdiven. | Böceklerde besinleri parçalamaya ve kendilerini savunmaya yarayan örgen. | Demircilerin kızgın demiri tuttukları maşa vb. araç. İLE Kıskanma huyunda olan kişi, günücü, haset, hasetçi, hasetli, hasut. )


- KISKAÇ ile KISKIÇ/MENGENE[Yun.]

( Yengeç. İLE Tahta için. )

( CHELA(E) vs. CLAMP )


- KISKANÇ/LIK ile/ve/değil/||/<>/< GÜVENSİZ/LİK


- KISKANÇ/LIK ile/ve/değil HUYSUZ/LUK


- KISKANÇLIK:
HALK ARASINDA ile SINIRLI/BELİRLİ BİR ÇEVREDE (/[eskiden] SARAYDA)

( İğne ucu gibidir. İLE Hançer ucu gibidir. )


- KISKANÇLIK:
İSTEMLİ ile/ve/||/<> RASTLANTISAL/TESADÜFÎ


- KISKANÇLIK ile/ve BEĞENMEME


- KISKANÇLIK ile ÇEKEMEMEZLİK


- KISKANÇLIK ile/değil/yerine GIPTA

( İlgili olanağın o kişinin elinden çıkmasını istemek. [ve gerçekleşmesi için anlamsız sorunlar çıkarmaya çabalamak.] İLE/DEĞİL/YERİNE Kendi elinde de bulunmasını istemek [ve gereklerini yerine getirmeye çabalamak.] )

( Kişi, başkalarını kıskanarak, pek çok şanssızlığı üzerine çeker. )

( HASED, GAYRA ile/değil/yerine GIBTA )

( REŞK ile/değil/yerine BÜJHÂN )

( [not] JEALOUSY vs./but ADMIRE
ADMIRE instead of JEALOUSY )

( ZELOTYPIA cum/et ... )


- KISKANÇLIK ile/ve/değil İĞRENME


- KISKANMAK ile/değil "KUDURMAK"


- KIŞKIRTICI ile TAHRİK EDİCİ


- KIŞKIRTMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "GIDIKLAMA"


- KIŞKIRTMA ile/ve/> FIŞKIRTMA


- KIŞKIRTMA ile/ve/&lt;/değil/yerine TETİKLEME


- KIŞKIRTMAK ile "KAMÇILAMAK"


- KIŞKIRTMAK ile/ve/||/<> KAYNATMAK ile/ve/||/<> KABARTMAK


- KIŞLA ile KIŞLA ile KIŞLA ile KIŞLAK

( Askerlerin toplu olarak barındıkları yapıların tümü. İLE Koyun ve keçi sürülerinin gecelediği ya da kışın barındığı kapalı ağıl. İLE Kış ile [soğuk/kar ile] (baş etmek/edememek). İLE Kışın barınılan yer. | Kışın orduların, göçebe oymakların hayvanlarıyla birlikte yayladan inip konakladıkları yer. )


- KIŞLA ile/||/<> KIŞLAK ile/||/<> ODA

( Askerlerin toplu olarak barındığı büyük yapı. Çevresine göre daha yüksek yerlerde kış aylarının aşırı soğuklarından etkilenen göçebe yaşam tarzını benimseyenlerin gittiği, daha sıcak olan görece alçak bölgelerdir. Kışlaklar, genelde deniz, göl ve akarsu kıyılarıdır. Deniz ve göl kıyıları çevresine göre genelde düşük yükseklikteki bölgeler olduğundan iklimi, yaylaklara göre daha ılıman olan yerlerdir. İLE/||/<> Yeniçeri kışlası. )


- KIŞLAMAK ile KIŞLAMAK

( Kış mevsiminin gelmesi. | Kışı, bir yerde geçirmek. İLE Hayvanları kovalamak üzere ses çıkarmak. )


- KISMEN "DOĞRU" ile/ve/||/<>/> ABARTI


- KISMEN "DOĞRU" ile/ve/||/<> ÇARPITMA


- KISMEN ile/ve NİSPETEN


- KISMET ile/ve RIZK

( Bu meyve rızkım mıdır? Yiyebilirsen rızkındır! )


- KİŞNEMEK ile/ve/<> OKRAMAK

( ... İLE/VE/<> Acıkmış ya da susamış atın, yiyecek ya da su gördüğü zaman kişnemesi. )


- KIŞR[Ar. < KUŞÛR] ile KABUK

( KABUK )


- KISRAK ile BAYKAL/YUND

( Dişil at. İLE Yabani kısrak. )

( Gebelik süreleri 330-335 gündür. İLE ... )


- KISSA[Ar. < KISAS] ile KISSA'[Ar.]

( Fıkra, öykü, söylence. | Vak'a, macera. İLE Salatalık/hıyar.[KISSÂ ÜL-HİMÂR: Eşek hıyarı.(Fr. ÉLATER)] )


- KISSA ile/ve/||/<>/> HİSSE

( Fıkra, öykü/hikâye, rivâyet. | Vak'a. İLE/VE/||/<>/> ... )


- KIST[Ar.] ile NASÎB[Ar.]


- KİST/UR:
SIVI ile/ya da KATI


- KİST ile UR(TÜMÖR) ile YAĞ BEZESİ

( İçi, sıvı ya da gazla dolu keseciktir. Enfeksiyon ve iltihaplanma gibi durumlarda oluşur. Yumuşaktır. [Her kistten korkmamak ve bilgili/bilinçli olmak gerekir.][Kansere daha az neden olur.] İLE Gövdenin bir yerindeki kistin olağandışı büyümüşlüğüne işaret eder. Serttir.[Daha büyük dokulardan oluşur.][Gövde içindeki bir kist parçalanıp içeriğini gövde içine yayabilir ve dolayısıyla zarar verebilir.]Kansere neden olmadığı sürece zararsızdır ve iyi huylu tümörler gövdenin herhangi bir işleviyle etkileşime girmez.] İLE Yağ ve/ya da bağ dokusunun [lipom] katı ya da sıvı oluşuna göre birikinti, beze, kist biçiminde olabilir.[Yangılı(iltihaplı) olanlarına apse/li denilmektedir.] )

( ... İLE ... İLE/ Bir yağ hücresinin içinde depoladığı yağ miktarını sınırlayamaması ve aşırı yağ depolaması ile oluşur. (Yağlı yiyecek ya da (ne az, ne de çok) yağlı yemekten kaynaklanmamaktadır.] )


- KISTÂS[Ar.] ile/ve/||/<> KISAS[Ar.]

( Bir suçlunun, başkasına yaptığı kötülüğü, aynı biçimde uygulayarak cezalandırılması. İLE/VE/||/<> Ölçü. | Büyük terazi. )


- KİSVE[Ar.] ile/ve/||/<> LİBÂS[Ar.] ile/ve/||/<> ESVÂB[Ar. < SEVB]

( Kisvet. | Giysi/giyecek. | Özel giysi/giyecek. | Kisbet, yağlı güreş yapan pehlivanların giydiği dar paçalı, meşin pantolon. | Birinin ya da bir şeyin dış görünüşü. )

( Giyecek, kılık kıyafet. | Hacıların Kâbe'de giydiği beyaz üstlük. İLE/VE/||/<> Biçim verilmiş giyecek. İLE/VE/||/<> Gövdeyi örten herhangi bir giyecek. )


- KIT[Ar. < KAHT] ile AZ/YETERSİZ


- KITA KOLU ile KUTUP BAĞLANMASI

( Büyük moleküllerin dallandığı yapı. İLE Moleküller arası güçlü çekim güçleri. )


- KITÂ'[Ar.] ile KIT'A[Ar.]

( Kat etme, kesme. | Daireden bir parça/kesme/kıt'a. [İng., Fr. SEGMENT] İLE Parça, bölük, cüz. | Arazi, memleket, ülke. | Askeri birlik. | En az iki beyitten oluşan, gazel tarzında kafiyelenen, ancak ilk beytinin mısraları birbiriyle kafiyeli olmayan nazım şekli. )


- KITA ile/ve/değil ADA


- KITA ile KITA ile KITA ile KITA

( Yeryüzündeki altı büyük kara parçasından her biri, ana kara. İLE Askerlerin bir komutanın emrinde biraraya gelmesinden oluşan birlik. İLE Dörtlük. İLE Parça, tane. )


- KITA ile/ve ÜLKE

( CONTINENT vs./and COUNTRY )


- KİTAB UL-KUNİY ile ...

( Abbasîler zamanında, Türkistan'da biraraya getirilen Kanallar kitabı. )


- KİTAB-I TEKVİNÎ ile/ve KİTAB-I TEDVİNÎ

( Kainat Kitabı. İLE/VE Kuran-ı Kerim. )


- KİTAB-I:
TENZÎLÎ ile/ve/||/<> TEKVÎNÎ ile/ve/||/<> TELÎFÎ/TAHRÎRÎ


- KİTÂB[Ar.] ile MECELLE[Ar.]


- KİTÂB[Ar.] ile MENŞÛR[Ar.]


- KİTÂB[Ar.] ile MUSHAF[Ar.]


- KİTÂB[Ar.] ile SİFR[Ar.]


- KİTABET ile/ve/||/<> HİTABET


- KİTABI:
SAĞDAN VERİLİ (OLAN/LAR) ile/ve SOLDAN VERİLİ (OLAN/LAR)

( ESHÂB-I YEMÎN ile/ve ESHÂB-I MEYMÎN )


- KİTABIN ORTASINDAN KONUŞMAK ile/ve/||/<> SONDA SÖYLEYECEĞİNİ BAŞTA SÖYLEMEK


- KİTAP BİLGİSİNİN EKSİKLİĞİ (VE BU DURUMUN GETİRDİĞİ BİLGİSİZLİK) ile KENDİ HAKKINDAKİ BİLGİSİZLİĞİ

( LACK OF KNOWLEDGE BY BOOK (AND THE IGNORANCE WHICH THIS SITUATION BRINGS) vs./and LACK OF KNOWLEDGE THE SELF (AND THE IGNORANCE OF IT) )


- KİTAP OKUMAK ile/||/<> DENİZ SUYU İÇMEK

( Okumak, deniz suyu içmek gibidir. İçtikçe susanır, susadıkça içilir. )


- KİTAP OKUMAYI SEVMEYEN ile/değil/yerine/<> ARADIĞI KİTABI HENÜZ BULAMAMIŞ OLAN


- KİTAP OKUYANLAR ile/>< HIRSIZLAR

( Kitap çalmaz. İLE/>< Kitap okumaz. )


- KİTAP:
ÂFAK'TA ile/ve/<> ENFÜS'TE

( İspat, ayet, delil. İLE/VE/<> Nefs. )


- KİTAP/YAZMA ile/ve/değil RİSÂLE

( ... İLE/VE/DEĞİL Kısa yazılmış küçük kitap. )


- KİTAP ile/ve/değil/||/<>/< CİLT


- KİTAP ile HİTAP


- KİTAP ile/ve/<>/< KİTÂBE

( BOOK and INSCRIPTION )


- KİTAP ile/ve/||/<>/> KİTAP SEVDÂSI VE AŞAMALARI

( )

( KİTAP SEVDÂSI AŞAMALARI...

9- Kitapları/nı, sonraki kuşağa bırakma...
8- Kitap biriktirme...
7- Yeniden keşfetme...
6- Kitaba yer/gereksinim yok...
5- Kitaplardan beklenilenin dayanılmaz hayal kırıklığı... ["Ben bir kitap yazayım da görsünler!"]
4- Kitapları, kişilerle etkileşimde olmanın yerine koyma...
3- Kimlik olarak kitaplar...
2- Kitap aşkı...
1- Kitapların keşfi... )


- KİTAP ile LİBRETTO[İt.]

( ... İLE Bir operanın, sözlerinin yazılı bulunduğu kitap. | Bir pantomimi ya da baleyi açıklayan kitap. )


- KİTAP ile MUSHAF ile KUR'ÂN-I KERÎM

( * KUR'ÂN-I KERÎM(Zât'ı temsil eder.)
* İNCİL("YENİ AHİT" diye de geçer.)(İsimler tecellisidir.)
* TEVRAT: Beş kitap. ("ESKİ AHİT" diye de geçer.)(Sıfatlar tecellisidir.)
* ZEBUR(Fiiller tecellisidir.)
( Zebur'u ilkokul, Tevrat'ı ortaokul, İncil'i de lise öğrenimine benzetecek olursak, Kur'an yüksek öğrenime benzer. )


- KİTAP ile/ve/<> ÖĞRETMEN/HOCA/MÜRŞİT/GURU

( Neyi/neleri nasıl yapacağını/yapabileceğini anlatır/gösterir. İLE/VE/<> Neyin/nelerin yapılmayacağını/yapılmaması gerektiğini gösterir/anlatır. )

( Veri/bilgi. İLE/VE/<> Bilgi + Tecrübe. )

( ... ile/ve/<> GURU: Can bağdaşması. )


- KİTAP ile SUBARA

( ... İLE Osmanlılar'da okul kitaplarına verilen genel ad. )


- KİTAP ile/ve/değil TOMAR


- KİTAP ile TRETE[Fr.]

( ... İLE Bir bilim ya da sanatın ana kurallarının yazılı olduğu kitap. )


- KİTAP ile/yerine/değil YAPIT/ESER

( ... İLE/YERİNE/DEĞİL Bir şeyin varlığına delâlet eden başka bir şeyin hasıl olması. Sonuç. )

( [not] BOOK vs./but WORK
WORK instead of BOOK )


- KİTAPSIZLIK ile/değil/yerine "HESAPSIZLIK"


- KİTİN[Fr. CHITINE < Lat.] ile ...

( Eklembacaklıların~kabukluların örteneğini oluşturan, dayanıklı~esnek organik nesne. Kimi mantar~likenlerde de rastlanır. )


- KITIR ile TIKIR

( Minderin sertleşmesini sağlayan içindeki saman parçaları. | Yalan. | Patlamış mısır. İLE Tıkırdayan, birbirine vuran, çarpan şeylerin çıkardığı ses. | Para. )


- KİTLE ile/ve/değil/yerine HALK


- KİTLE ile KÜTLE[Ar.]

( Katı maddelerin büyük parçası, küme, yığın. | [fizik] Bir nesneye uygulanan kuvvetle, oluşan ivme arasındaki orantıyı veren katsayı ya da nesne niceliği. )


- KİTLELEŞME ile "KURUMSALLAŞMA"


- KIVÂM[Ar.] ile/<> TAV[Fars.]

( Koyuluk. | Bir şeyin, en uygun zaman ya da durumu. | Spor çalışmalarında başarılı olabilmek için, fizik ve moral yönünden istenilen iyi durum. İLE/<> İşlenecek bir nesnede bulunması gereken ısının, nemin yeterli olması durumu. | [hayvanlarda] Semizlik. | [mecaz] En uygun durum ve zaman. )


- KIVAM ile/ve/||/<> İSÂBET


- KIVAM ile/ve/||/<>/> KIYAM

( Ölçü/kıvam oluşturmadan, kalkış/kıyam, ilerleme, gelişim olmaz. )


- KIVAM ile SEVİYE

( CONSISTENCY vs. LEVEL )


- KIVAN ile/||/<> GÜVEN

( Kıvanmak. İLE/||/<> Kendini beğenmek, gururlanmak; övünmek, iddia etmek. )


- KİVİ ile KİVİ

( Meyve. İLE Kivigillerden, kanatları küt olmasından dolayı uçamayan, bacakları güçlü, Yeni Zelanda'da yaşayan bir kuş. )

( ... cum APTERYX AUSTRALIS )

( ... ile APTERİKS[A: Yokluk. PTERYX: Kanat.] )


- KIVIL KIVIL

( Topluca hareket edip kaynaşarak. )


- KIVILCIM/ŞERÂRE[Ar.] ile/değil UÇKUN

( ... İLE Ateşten fırlayan kıvılcım. )


- KIVILCIM ile ÇINGI

( ... İLE Kıvılcım. | Parça, zerre. | Maşrapa. )


- KIVIR KIVIR (SAÇLAR)


- KIVIRCIK ile KIVIRCIK ile KIVIRCIK

( Küçük küçük kıvrımları olan. İLE Marul. İLE Koyun. )


- KIVIRMAK ile BECERMEK


- KIVIRMAK ile DÖNDÜRMEK


- KIVIRMAK ile KIRITMAK


- KIVRAK ZEKÂ" ile "HAZIR YANIT"


- KIVRAK/LIK ile USTA/LIK


- KIVRAMAK ile KIVRANMAK

( Bir nesnenin buruşup toplanması, kıvırcık duruma gelmesi. | Hızlı yürümek. | Harekete geçmek. İLE Ağrı, sancı gibi gövdesel ya da korku, heyecan gibi ruhsal nedenlerle gövdenin eğilip bükülmesi. | Acı çekmek, üzülmek. | Bir şeye çok gereksinim duymak. )


- KIVRIK ile KIVIRCIK

( Eğrilip bükülmüş, yuvarlak bir biçim verilmiş. İLE Küçük küçük kıvrımları olan. )


- KIVRIM ile BÜZGÜ

( ... İLE Dikişte kumaşın bir ucundan, istenilen yere kadar geçirilen bir ipliğin çekilmesi ile oluşan, kumaşın bolluğunu azaltan sık, küçük kıvrım. )


- KIVRIMLI ile/ve/değil BOĞUMLU


- KİWİ ile KİWİ

( Meyve. İLE Kuş. )


- KİWİ ile OKARİTO KAHVERENGİ KİWİSİ

( ... İLE Yeni Zelanda'da yaşarlar. )


- KIYAFET ile/değil KİFÂYET

( Giysi/giyecek. İLE Yeterli oranda olma, yetme, kâfi gelme. | Yeterlilik. )


- KIYAK ile/ve/değil/yerine KATKI

( [not] "FAVOUR" vs./and/but CONTRIBUTION/ADDITION
CONTRIBUTION/ADDITION instead of "FAVOUR" )


- KİYANİT ile/||/<> ANDALUZİT

( Mavi renkli ve sertliği değişken bir mineral. İLE/||/<> Renk değişimi gösterir. )


- KİYANİT ile/||/<> STAUROLİT

( Mavi renkli ve sertliği değişken bir mineral. İLE/||/<> Çapraz şekilli ikiz kristalleri ile bilinir. )


- KIYAS:
MESAİL-İ ÜMMÜHATİYE ile/ve/||/<> MESAİL-İ NEVÂZİİLİYE


- KIYAS/LAMAK ile/ve/değil/<> KISKANÇLIK


- KIYAS ile GIYÂS


- KIYAS ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<> HAKARET

( Kimseye ve de özellikle çocuklara, ne kıyas, ne de hakaret edilmez! )


- KIYAS ile/yerine KARŞILAŞTIRMA

( Tanım/Örnek: Bir sayfanın ikiye bölünerek, iki ayrı olgunun/kavramın kendi özlerinin iki ayrı sütunda sadece veri olarak dizilişi ve öylece yorum eklemeden bırakılması. İLE Yapılan tablonun/karşılaştırmanın altına ekleme/yorum şeklinde göreceliliği, sınırlılığı ve kısıtlılığı potansiyelinin gözardı edilerek bir değerlendirme yapılması.(sınırı aşmak/bilmemek). Sonuç: Kıyasın değil, karşılaştırmanın daha yerinde, arı, saf, doğru olacağı ve kıyas yapmama gerekliliği. )

( Nispet. İLE/YERİNE Oran. )

( TO COMPARE vs. COMPARISON
COMPARISON instead of TO COMPARE )


- KIYAS ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KISTAS


- KIYAS ile/değil YANLIŞ KIYAS

( ... İLE Bilgisizin/cahilin yaptığı. )


- KIYAS ile/ve YORUM

( COMPARISON vs./and INTERPRETATION/COMMENT )


- KIYASİ[Ar.] ile KIYASEN[Ar.]

( Uygulama ve benzetme ile elde edilen. | Kurala göre yapılmış, kurallı. İLE Kıyas edilerek, kıyas yoluyla. | Karşılaştırarak, oranlayarak. | Benzeterek. )


- KIYASIN ENGELLERİNDE(DEF-İ KIYAS):
MEN ile/ve/||/<> MUARAZA ile/ve/||/<> NAKZ-I İCMÂLÎ ile/ve/||/<> NAKZ-I TAFSİLÎ/ŞEBİHÎ

( EMPECHEMENT PROPREMENT DIT avec/et/||/<> CONTESTATION avec/et/||/<> REFUTATION COLLECTIVE avec/et/||/<> REFUTATION PARTIELLE OU RESSEMBLANTE )


- KIYASLAMA HATALARI:
GENELLEŞTİRME ile/ve/||/<> ÖZELLEŞTİRME

( FALLACY OF CONVERSE ACCIDENT vs./and/||/<> FALLACY OF ACCIDENT )


- KIYASLAMA ile "TOKUŞTURMA"

( TO COMPARE vs. "TO KNOCK" )


- KIYASLAMAK ile/ve/> KARIŞTIRMAK


- KIYI/SAHİL[Ar.] ile/ve/değil KUMSAL


- KIYI ile/ve RİA

( ... İLE/VE Denizin örttüğü vadi, bir kıyı türü. )


- KIYI ile/ve/<> RIHTIM[Fars. < RİHTIM: Kumsal]

( ... İLE/VE/<> Bir akarsu ya da deniz kıyısında doldurularak yapılmış, gemilerin indirme-bindirme ya da yükleme-boşaltma yapabileceği yer. )


- KIYI ile UC


- KIYICI ile KIYICI/GADDAR ile KIYICI

( Kıyma işini yapan kişi. İLE Gaddar. İLE Kıyılara vuran enkazı devletten aldığı izinle toplayan kişi. )


- KIYIM ile KIYIM ile KIYIM

( Kıyma işi. İLE Kıyılma biçimi. İLE Görev yönünden kötü bir duruma sokma, haksızlığa uğratma. )


- KIYIN KIYIN

( Kıyıdan, gizli gizli. )


- KIYIN ile KIYINTI

( Güçlü birinin, yasaya ya da vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, zulüm. İLE/ Açlık nedeniyle midede duyulan eziklik. | Herhangi bir nedenle gövdede duyulan kırıklık. | İnce ince doğranmış küçük parça. )


- KIYL Ü KÂL/KİL Ü KAL ile ...

( Dedikodu, kuru lâf. [GÜFT Ü GÛ] )


- KIYMAK ile/değil/yerine KILMAK


- KIYMET(DEĞER) ile/ve KABİLİYET(BECERİ)

( Değerlidir(kıymetli) (belki) fakat becerikli(kabiliyetli) midir (acaba)? )


- KIYMET[Ar.] ile SEMEN[Ar.]


- KIZ BÖCEKLERİ ile KIZ BÖCEĞİ

( Örnek hayvanı kız böceği olan, kanatları eşit, camsı, uçuşları sürekli ve hızlı, avcı böcekler takımı. İLE Eklembacaklıların kız böcekleri takımından, başı büyük, gövdesi narin, zar kanatlı bir böcek. )

( ... cum LIBELLULA DEPRESSA )


- KIZ/KADIN ile VİRAGO

( ... İLE Erkek gibi davranan ve giyinen kadın/kız. | Kavgacı/şirret kadın. )


- KIZ ile SÜTKIZI

( ... İLE Bir kadının, kendi çocuğu değilken emzirdiği ve kocasıyla birlikte evlat olarak benimsediği kız çocuk. )


- KIZAMIK ile/||/<> KIZAMIKÇIK

( Morbillivirusun neden olduğu, döküntü ve yüksek ateş ile ilişkili bir çocukluk çağı hastalığı. İLE/||/<> Rubella virüsünün neden olduğu, hafif döküntü ve düşük ateş ile ilişkili bir bulaş. )


- KIZAMIK ile KIZIL ile SUÇİÇEĞİ ile KABAKULAK/KABAŞİŞ/YAZMA ile KUDUZ

( MEASLES vs. SCARLET FEVER vs. CHICKENPOX vs. MUMPS vs. RABIES )


- KIZAN ile KIZAN

( Erkek çocuk. | Silahlı köy delikanlısı. | Çoluk çocuk. İLE Dişi köpek, kedi gibi hayvanların çiftleşme isteği gösterdikleri durum ya da zaman. )


- KIZDIRMA ile KISTIRMA


- KIZGIN/LIK ile/ve TEPKİLİ/LİK


- KIZGIN/LIK ile/ve/değil/<> ÜZÜNTÜ/ÜZGÜN

( Üzüntü bir zihinsel acıdır ve bu ıstırap, mutlaka dikkat ister. Ona dikkatimizi verdiğimizde, çağrı durur ve bilgisizlik sorunu da kaybolur. )

( Üzüntülerimiz hakkında üzülmemize gerek yoktur. )

( Üzüntü, sen ve ben olduğu sürece devam eder. )

( Worry is mental pain and pain is invariably a call for attention. The moment you give attention, the call for it ceases and the question of ignorance dissolves.
You need not worry about your worries. )


- KIZGINLIK ile/değil AŞAĞILAMA


- KIZGINLIK ile İSYAN

( ANGER vs. REBELLION )


- KIZIL GERDANLI DALGIÇKUŞU ile KARA GERDANLI DALGIÇKUŞU


- KIZIL MESCİD ile KIZIL MESCİD

( Eyüp, Kalenderhane Sokağı'ndadır. İLE Fatih-Draman'da, Tercüman Yunus Sokağı'ndadır. )

( 1581'de, Kiremitçi Süleyman Çelebi tarafından. [Kiremitçi Süleyman Çelebi adıyla da bilinir.] İLE Hüseyin Ağa tarafından. [Hüseyin Ağa Mescidi adıyla da bilinir.] )


- KIZIL MİNÂRE MESCİDİ ile KIZIL MİNÂRE MESCİDİ

( Aksaray, Horhor Caddesi'ndedir. İLE Hasköy, Kalaycı Sokak'tadır. )

( XV. yüzyılda, Kiremitçibaşı Mehmed Çelebi tarafından. [Kiremitçibaşı Mescidi adıyla tanınmıştır.] İLE 1591'de, Kiremitçi Ahmed Ağa tarafından. [Kiremitçi Mescidi adıyla da bilinir.] )


- KIZIL ŞAHİN ile ŞAH KARTAL

( ile )


- KIZIL ile FİRFİRİ[Ar.]

( ... İLE Parlak kızıl renk. | Bu renkte olan. )


- KIZIL ile KIZILTI

( ... İLE Bir yerden yansıyan hafif kızıl renk, solgun kızıl. | Bu renkte olan. )


- KIZILABA ile/||/<> PIRPIRI/PİRPİRİ ile/||/<> LATA

( Yeniçeri oçağına küçük yaşta giren oğlanların giydiği kırmızı abadan yapılmış giysi. İLE/||/<> Yeniçeri salma erlerinin giydiği kırmızı çuhadan yapılmış cüppe. İLE/||/<> İlmiyenin giydiği bir üstlük. )


- KIZILAY ile KIZILHAÇ

( RED CRESENT vs. RED CROSS )


- KIZILCIK ile ÇİĞDE

( ... İLE Kızılcığa benzer, kabuğu sert bir meyve. )


- KIZILCIK ile GERİMŞİK/GERMİŞİK

( ... İLE Yabani kızılcık. )


- KIZILCIK ile VİŞNE

( Kızılcıkgillerden, yaprak açmadan çiçeklenen iri gövdeli bir ağaç. | Bu ağacın güzün olgunlaşan, kırmızı, tek çekirdekli, reçeli ve şerbeti yapılan, buruk bir tadı olan yemişi. İLE Gülgillerden, dalları kırmızımtırak, çiçekleri beyaz renkte, kiraza benzer bir ağaç. | Bu ağacın genellikle reçel ve şerbet yapılan, kırmızı renkte ekşimtırak meyvesi, ekşi kiraz. )

( CORNELIAN CHERRY vs. SOUR CHERRY/MORELLO/AMARELLE )

( CORNUS MAS/FRUCTUS CORNI cum PRUNUS CERASUS / CERASUS VULGARIS )


- KIZIYOR/LAR ile/ve/değil/yerine İSTEMİYOR/LAR


- KIZKULESİ ile/ve/||/<> KIZKULESİ SOKAĞI

( İstanbul'da. İLE/VE/||/<> Ankara'da. )

( )


- KIZMA/KIZGINLIK ile/ve/değil ŞAŞIRMA/ŞAŞKINLIK

( [not] TO GET ANGRY vs./and/but BEWILDERMENT )


- KIZMAK ile "BOZULMAK"


- KIZMAK ile/ve/<> "TAPASI ATMAK"


- KIZMAK ile/ve/||/<>/< BİLGİSİZLİK

( Ne kadar az bilirsen, o kadar kızarsın. )


- KIZMAK ile/değil DOĞRUDAN SÖYLEMEK

( [not] TO GET ANGRY vs./but TO SAY DIRECT )


- KIZMAK ile/ve/değil/yerine GÜCENMEK


- KIZMAK ile HOMURDANMAK

( TO GET ANGRY vs. TO GRUMBLE )


- KIZMAK ile/ve KINAMAK


- KIZMAK ile KIZIŞMAK ile KIZIŞMAK ile KIZIŞMAK ile KIZIŞMAK

( Isıtılan ya da ısınan bir nesnenin sıcaklığının çok artması. | At, eşek vb. hayvanların çiftleşme istemesi, kösnümek. | Dişi kuşların zamanı gelip kuluçkaya yatma isteği göstermesi. | Öfkelenmek, sinirlenmek. İLE Yüksek bir dereceyi bulmak, çok ısınmak. İLE Bitkilerin, ıslaklık ve mikropların etkisi altında çürürken ısınması. İLE Hayvan, eş isteme zamanı gelmek, kösnümek. İLE Zorlu, sert, kızışık bir durum almak, şiddetlenmek, artmak. | Hızlanmak, hareketlenmek. )


- KIZMAK ile RAHATSIZ OLMAK


- KIZMAK ile/ve/değil/yerine SİTEM[Fars.] (ETMEK)

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Birine, yaptığı bir hareketin ya da söylediği sözün, üzüntü, alınganlık, kırgınlık vb. duygular uyandırdığını, öfkelenmeden belirtme. )


- KIZMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÜZÜLMEK


- KLAN[Fr.]/SEMİYE[Osm. < Ar.] ile SOP

( Toplumun ilk ve en basit biçimi/türü. )


- KLARNET ile BASKLARNET

( ... İLE Kalın sesli klarnet. )


- KLARNET ile/ve/değil OBUA


- KLARNET ile/ve SERKAN ÇAĞRI SOL KLARNET/İ


- KLARNET ile/ve Sİ-BEMOL/JAZZ KLARNET/İ


- KLARNET ile/ve/< ŞİLAMO

( 1690'da oluşmuştur. İLE/VE/< Şilamo, klarnetin önceki/ilk halidir. )


- KLÂSİK GİTAR ile/ve AKUSTİK GİTAR


- KLASİK DÖNEM ANLAYIŞI ile MODERN DÖNEM ANLAYIŞI


- KLÂSİK KİTAP ile DERS KİTABI


- KLASİK KOŞULLANMA ile/ve BİLİŞSEL KOŞULLANMA


- KLÂSİK MANTIK ile/ve MODERN MANTIK

( Dile dayalı kavram, tanım, önerme ve çıkarımı esas alır. İLE/VE Simgelere dayalı önerme ve çıkarımı esas alır. )

( )


- KLASİK MEKANİK/"FİZİK" ile/ve/||/<>/> KUVANTUM MEKANİĞİ/"FİZİĞİ"

( Bağımsız nesne. İLE/VE/||/<>/> Bağımlı enerji. )

( Sürekli zaman. İLE/VE/||/<>/> Süreksiz an. )

( Sürekli mekân. İLE/VE/||/<>/> Süreksiz olasılık. )

( Belirlilik. İLE/VE/||/<>/> Belirsizlik. )

( Yerellik. İLE/VE/||/<>/> Tümellik. )

( Nedensellik. İLE/VE/||/<>/> Bütünsellik. )

( Bağımsız ölçüm. İLE/VE/||/<>/> Bağımlı ölçüm. )

( Mantık.[0 | 1 (ya / ya da)] İLE/VE/||/<>/> Eytişimsel mantık. [hem, hem de | ne, ne de] )

( 1900 - MAX PLANCK
["Kuvantum Kuramı"nı geliştirdi ve Termodinamik yasaları üzerine çalıştı. Kendi adıyla bilinen "Planck sabiti"ni ve "Planck ışınım yasası"nı buldu.] )

(

Max Planck, Albert Einstein,
Niels Bohr, Louis de Broglie,
Max Born, Paul Dirac,
Werner Heisenberg, Wolfgang Pauli,
Erwin Schrödinger, Richard Feynman )

( Makroskopik nesnelerin devimini inceleyen fizik dalı. İLE/VE/||/<>/> Mikroskopik parçacıkların davranışını inceleyen fizik dalı. )


- KLASİK MEKANİK ile/ve/||/<> KLASİK GÖRELİ MEKANİK


- KLÂSİK NEDENSELLİK (ELEŞTİRİSİ) ile/ve MODERN NEDENSELLİK (ELEŞTİRİSİ)


- KLASİK REALİZM ile NEO REALİZM


- KLASİK ile/ve/=/||/<> ALGI KÖRLÜĞÜ OLUŞTURMAYAN


- KLASİK ile/değil ANTİK/A

( [not] CLASSIC vs. ANTIQUE )


- KLASİK ile/ve/>< BAROK

( ... İLE/VE/>< Motif, hareket ve gerilim ağırlıklıdır. )

( Heinrich Wölfflin Kuramsallığı ile... * ÇİZGİSELLİK/LINEAR[İng., Alm.] ile/ve/>< GÖLGESELLİK/PAINTERLY[İng.]/MALERISCH[Alm.] * DÜZLEMSELLİK/PLANE[İng.]/FLÄCHE[Alm.] ile/ve/>< DERİNLİK/RECESSION[İng.]/TIEFE[Alm.] * KAPALI BİÇİM/TECTONIC FORM[İng.]/GESCHLOSSEN[Alm.] ile/ve/>< AÇIK BİÇİM/A-TECTONIC FORM[İng.]/OFFEN[Alm.] * ÇOKLUK(ÇOKLUKTAKİ BİRLİK)/MULTIPLICITY[İng.]/VIELHEIT[Alm.] ile/ve/>< BİRLİK(TEKLİKTEKİ BİRLİK)/UNITY[İng.]/EINHEIT[Alm.] * AÇIKLIK/APAÇIKLIK/ABSOLUTE CLARITY[İng.]/KLARHEIT[Alm.] ile/ve/>< GÖRECE AÇIKLIK/RELATIVE CLARITY[İng.]/UNKLARHEIT UND BEWEGTHEIT[Alm.]
"XVI. yy." İLE/VE/>< "XVII. yy." )


- KLASİK ile/ve/> BAROK ile/ve/> ROKOKO[Fr.]

( ... İLE/VE/> ... İLE/VE/> XVIII. yüzyılın başında, Fransa'da çok geçerli olan, kavisli çizgileri bol, gösterişli bir bezeme biçemi. | Bu biçimde olan eşya/mobilya, tasarım. )

( XVI. yüzyıl. ile/ve/> XVII. yüzyıl. ile/ve/> XVIII. yüzyıl. )


- KLASİK ile/ve/değil/yerine/<> GELENEKSEL

( CLASSICAL vs./and TRADITIONAL )


- KLASİK ile GELENEKSEL

( CLASSIC vs. TRADITIONAL )


- KLASİK ile/ve/değil/yerine KADÎM

( Her dönem geçerli olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE ... )

( [not] CLASSICAL vs./and/but ANCIENT
ANCIENT instead of CLASSICAL )


- KLASİK ile KLASİSİZM[Fr. < CLASSICISME]

( Üzerinden çok zaman geçtiği hâlde değerini yitirmeyen, türünde örnek olarak görülen yapıt. | XVII. yüzyıl Fransız dili, sanatı ve yazarları ile ilgili olan. | Alışılmış. | Sanatta kuralcı. | Kökleşik. | Eski Yunan, Roma ve XVII. yüzyıl Fransız sanatıyla ilgili sanatçı ya da yapıt. | Eski Yunan ve Roma çağı dili ve sanatı ile ilgili olan. İLE Eski Yunan, Roma sanatından, yazınından kaynaklanan, XVII. yüzyılda Fransa'dan yayılan sanat ve yazın çığırı. )


- KLASİK ile/değil KLİŞE


- KLASİK ile MODERN

( Evrensel. İLE Bireyde. )

( CLASSIC vs. MODERN )


- KLAVYE KULLANIMI(/CISI) ile FARE KULLANIMI(/CISI)

( Üretim/üret[k]en. İLE Tüketim/tüket[k]en. )

( Büyük Harf[Caps Lock] tuşu aktifken [AltGr + Q] işaretini çıkartamazsınız. )


- KLAVYE ile/ve/||/<>/> MEKANİK KLAVYE


- KLESHA(/KİLESA) ile ...

( Zincirler, kirlilikler, tutkular, duygusal psişik bulaşıklıklar. )


- KLEZMER[< KLEY ZEMER, KLE/KLİ ile ...

( Musevi eğlence müziği. | Sesin iletimi. )


- KLİMAKS ile SÜKSESYON

( Bir ekodüzenin, son ve dengeli durumu. İLE Bir ekodüzenin değişim ve gelişim süreci. )


- KLİNİK BİBLİYOTERAPİ ile/ve/||/<> GELİŞİMSEL BİBLİYOTERAPİ


- KLİNİK BİYOKİMYA ile MOLEKÜLER TIP

( Hastalıkları teşhis ve tedavisinde kullanılan biyokimyasal yöntemleri inceleyen bir bilim dalı. İLE Moleküler düzeyde hastalıkların teşhisi ve tedavisi ile ilgilenen bir tıp dalı. Bu iki dalın kesiştiği noktada, genetik testler ve moleküler ilaçlar geliştirilmektedir. )


- KLİNİK PSİKOLOJİ ile/ve/değil/||/<> PSİKOPATOLOJİ


- KLİŞE ile TEK TİP


- KLONLAMA ile HİBRİTİZASYON

( Genetik olarak aynı bireylerin laboratuvar ortamında üretilmesi. İLE Farklı türlerin ya da genetik çeşitlenmelerin melezlenmesi. )


- KLOR[Fr. < CHLORE] ile KLOR HİDRAT[Fr. < CHLORHYDRATE] ile KLOR HİDRİK ASİT ile KLORİK[Fr. < CHLORIQUE] ile KLORLAMAK

( Atom numarası 17, atom ağırlığı 35,5 olan, normal sıcaklıkta gaz durumunda bulunan, halojenlerden bir öğe.[simgesi Cl] İLE Azotlu organik bir baz ile hidroklorik asitten türeyen tuz. İLE Klor ile hidrojen bileşiği (HCl). İLE Klorik asit. İLE Mikroplardan arındırmak amacıyla suya düşük oranda klor katmak. | Özellikle yünlü kumaşlara, ipliklere parlaklık vermek için klor gazına tutmak. | Savaşta insana, hayvanlara ve bitkilere zararlı olması, öldürmesi için klor püskürtmek. )


- KLOR[Fr. < CHLORE] ile KLORÜR[Fr. < CHLORURE]

( Atom numarası 17, atom ağırlığı 35,5 olan, normal sıcaklıkta gaz durumunda bulunan, halojenlerden bir öğe.[simgesi Cl] İLE Klorun, oksijen ve flor dışındaki elementlerle yaptığı birleşik. )


- KLOROFİL[Fr. < CHLOROPHYLLE] ile KLOROFORM ile KLOROMETRİ/KLORÖLÇER ile KLOROPLAST[Fr. < CHLOROPLASTE] ile KLOROZ/SARICALIK

( Güneş ışığını soğurarak bitkilerde karbon özümlemesini sağlayan ve bitkilere yeşil renklerini veren nesne. İLE Renksiz, hoş kokulu, genellikle anestezide kullanılan, yatıştırıcı ve uyuşturucu birleşik. [CHCI3] | Bir tür organik yağ çözücü. İLE Bir sıvının içindeki erimiş bulunan klor miktarını ölçmeye yarayan araç. İLE Yeşil bitkilerde gözelerin içinde bulunan, klorofil moleküllerinden oluşan, karmaşık yapılı kromoplast. İLE Kanda alyuvar sayısının azalmasından ileri gelen, genellikle genç kızlarda görülen kansızlık. | Yaprakların sarımtırak bir renk aldığı bitki hastalığı. )


- KLOROFİL ile/ve HEMOGLOBİN[Fr. < Yun: HAIMA: Kan. | BUS: Yuvarlak.]

( Bitkilere rengini veren. İLE/VE Kana rengini veren. | Soluk alma aygıtıyla organizmanın gözeleri arasında oksijen ve karbon gazını iletmeyi sağlayan, bileşiminde, demir, azot, oksijen, hidrojen, kömür ve kükürt bulunan alyuvarların en önemli maddesi. )


- KLOZET[Fr. < CLOSETTE] ile/ve/<> BİDE[Fr. < BIDET]

( ... İLE/VE/<> Gövdenin, belden aşağı bölümlerini yıkamakta kullanılan, çoğunlukla klozet yanında bulunan tuvalet aracı. )


- KMML ile/||/<> JMML

( KMML'nin ayrıntıları için burayı tıklayınız... İLE/||/<> JMML'nin ayrıntıları için burayı tıklayınız... )


- KNEZ ile ...

( Rus Beyi. )


- KNEZLİK ile/||/<> VOYVODA

( Prensliğin genellikle Slav devletlerine verilen adı. İLE/VE/||/<>/> Slav dillerinde kumandan ya da prens. )


- KOAN[Jap.](Kung-an[Çince]) ile/ve MUAMMA

( Zen'de, aydınlanmak üzere kullanılan bilmece/ler, soru/lar. Paradoksal soru. Çözmesi için bir öğrenciye verilen bir problem. Zen öğrencilerine derin anlamlarını iyice anlayarak bir çözüm bulmaları için verilen bulmaca benzeri tümceler. [Bu tümceler, genellikle Mondo'lardan alınır. bkz. MONDO] İLE/VE Şiir sanatında harflerle yapılan bilmece/ler. Düğüm, düğümlü. )

( Koanlar için, ZEN ETİ, ZEN KEMİĞİ adlı kitabı okumanızı salık veririz. )

( Muamma çeşitleri için EMRÎ DİVÂNI'nı okumanızı salık veririz. )

( EMRÎ: En çok muamma yapan kişi. )

( ÖMER ZÜLFE'nin EMRÎ [ö. 1575] DÎVÂNI'NDA HARF OYUNLARI'nı okumanızı salık veririz. )

( FUZÛLÎ'nin MUAMMA RİSÂLESİ'ni de okumanızı salık veririz. )

( ÂMİL ÇELEBİOĞLU'nun HARFLERE DAİR makalesini de okumanızı salık veririz. )

( NEJAT SEFERCİOĞLU'nun EBCED adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )


- KOBALT ile/> NİKEL ile/> KADMİYUM ile/> KURŞUN

( Atom numarası 27, atomik kütlesi 58.933, yoğunluğu 8.9 g/cm³, ergime sıcaklığı 1495 ºC, kaynama sıcaklığı 2870 ºC, kütle numaraları 54-62 arasında izotopları bulunan, ancak sadece 59 kütle numaralı izotopu [27Co59, %100] kararlı olan, 60 kütle numaralı radyoizotopu [Co60], 5.3 yıl yarılanma süresi ve 1.17 MeV ve 1.33 MeV enerjili iki gama fotonuyla tıpta ışın tedavisinde ve endüstride kullanılan, demir ve nikele benzeyen beyaz metal. Simgesi: Co
İLE/>
Atom numarası 28, atomik kütlesi 58.71, ergime sıcaklığı 1453 ºC, kaynama sıcaklığı 2732 ºC ve yoğunluğu 8.9 g/cm³ olan, 360 ºC'den sonra ferromanyetik özelliğini kaybeden, kütle numaraları 57-66 arasında izotopları bulunan, nikel pillerin ışına maruz kalmasıyla oluşan 63 kütle numaralı radyoizotopu [Ni63] radyoaktif izleyici olarak kullanılan, geçiş metalleri öbeğinden, manyetik özellikli alaşımlarda, trafolarda, elektrik iletkenliği düşük olduğundan, direnç malzemelerinde, elektrik ve elektronik devrelerde, seramik kaplama sanayiinde kullanılan, parlak beyaz metal öğe. Simgesi: Ni
İLE/>
Atom numarası 48, atomik ağırlığı 112.40, ergime sıcaklığı 320.9 ºC, kaynama sıcaklığı 765 ºC ve yoğunluğu 8.6 g/cm³ olan, 0.6 eV'un üstündeki nötronlar için saçılma etki kesitleri yüksek fakat soğurma etki kesitleri küçük, ısıl [0.0253 eV enerjili ya da 2200 m/s hızlı] nötronlar için soğurma etki kesiti çok yüksek [2450 b], saçılma etki kesiti çok düşük [5.6 b] olduğundan, reaktörlerin denetim çubuklarında ve ayrıca ölçüm aygıtlarında nötronlara karşı ekranlama işlevi için kullanılan, çinkoya benzeyen, genellikle çinko yataklarında, onunla birlikte bulunan beyaz metal öğe. Simgesi: Cd
İLE/>
Atom numarası 82, atomik kütlesi 207.2, ergime sıcaklığı 327.5 ºC, kaynama derecesi 1740 ºC ve yoğunluğu 11.35 g/cm³ olan, kütle numarası 190-218 arasında izotopları olan, maliyet/yoğunluk oranı düşük olmasından dolayı ve fiziksel ve mekanik özellikleri, ışından dolayı önemli bir değişikliğe uğramadığından dolayı, gama ışınlarına karşı etkin zırh malzemesi olarak ve özellikle nükleer reaktörlerde nötron+gamalara karşı zırhlamada, sanayide akü yapımında, elektrik iletiminde kullanılan kabloların kaplanmasında, silah sanayiinde mermi yapımında, inşaat sanayiinde bina çatılarının kaplanması ve ses yalıtımında, otomotiv ve gemi endüstirilerinde dengeleme ağırlığı, petrol sanayiinde oktan artırıcı olarak yakıt maddelerinde ve matbaacılıkta harflerin dökümünde kullanılan, kararlı izotopları Pb206[%25.1], Pb207[%21.7] ve Pb208[%52.3]'un sırasıyla uranyum[92U238], aktinyum[92U235, AcU] ve toryum[90Th232] radyoaktif serilerinin son halkalarını oluşturduğu mavimsi gri renkte çok ağır metal. Simgesi: Pb )

( Co İLE/> Ni İLE/> Cd İLE/> Pb )

( COBALT vs./> NICKEL vs./> CADMIUM vs./> LEAD )

( COBALT avec/> NICKEL avec/> CADMIUM avec/> LE PLOMB )

( KOBALT mit/> NICKEL mit/> KADMIUM mit/> BLEI )


- KOBRA ile/ve AKBABA

( Aşağı Mısır'ı simgeler. [Kuzey] İLE/VE Yukarı Mısır'ı simgeler. [Güney] )


- KOBRA ile TÜKÜREN KOBRA

( ... İLE Mpzambik ve Botswana'nın Chobe Ulusal Parkı'nda görülebilmektedir. )

( ... İLE Saniyeler içinde, dişlerini geçirmelerine gerek kalmadan, kırk kezden fazla zehir fışkırtabilirler. )


- KOÇ/LUK[İng. < COACH] ile YÖNDER/LİK / MENTOR/LUK[Fr./İng.]

( COACH(ING) vs. MENTOR(ING) )


- KOÇ ile BAHTE[Fars.]

( ... İLE Besili, semiz koyun. | Burulmuş, üç yaşında koç. )


- KOÇ ile ECEMME[Ar.]

( ... İLE Boynuzsuz koç. )


- KOÇ ile KOÇ[İng. < COACH] ile KOÇ/HAMEL[Ar.]

( Damızlık erkek koyun. | Sağlıklı, gürbüz genç erkek. İLE Çalıştırıcı. | Kişilerin önderlik ya da yöneticilik özelliklerini, becerilerini geliştirmeye yönelik, belirli bir amacı hedefleyerek daha etkili sonuçlara ulaşmasını sağlamak için çalışan kişi. İLE Zodyak üzerinde Balık ile Boğa arasında bulunan takımyıldızın adı. )


- KOÇ ile KOÇKAR/KÖSEMEN

( ... İLE İri koç. | Kılavuzluk eden koç. )


- KOÇ ile/ve/<> KOYUN/MARYA[Yun.]

( Eril. İLE/VE/<> Dişil. )

( ... İLE/VE/<> Dişil koyun. | Dişil hayvan. | Bir tür küçük balık. )

( KUÇİ[Tuna Bulgarları'na ait kitâbelerde] ile/ve/<> ... )

( ... İLE/VE/<> Gebelik süreleri 147-154 gündür. )

( KEBŞ[çoğ. KİBÂŞ] ile/ve/<> GANEM, NA'CE[çoğ. NİÂC], ŞÂT )

( HÛC ile/ve/<> ... )


- KOÇ ile SAKIZ KOÇU

( ... İLE Osmanlı döneminde Sakız Adası'ndan getirtilen koç. )

( ... İLE Sultan Abdülaziz, bunların meraklılarındandı. )


- KOCA KARI İLÂCI ile/değil KOCA KARİA İLÂCI


- KOCA MUSTAFA PAŞA CAMİSİ ile KOCA MUSTAFA PAŞA CAMİSİ

( Fatih - Kocamustafapaşa'dadır. İLE Ayvansaray - Çember Sokağı'ndadır. )

( 1510'da, Sadrazam Koca Mustafa Paşa emriyle Bizans kilisesinden camiye dönüştürülmüştür. [Sümbül Efendi Camisi adıyla bilinir.] İLE XVI. yüzyılda, Koca Mustafa Paşa emriyle Bizans kilisesinden[458] camiye dönüştürülmüştür. [Câbir Camisi adıyla da bilinir.] )


- KOCA ile KOCA

( Bir kadının evlenmiş olduğu erkek, eş, zevç. İLE Büyük, geniş. | Kocaman, iri. | Yaşlı, ihtiyar, pir. | Yüksek. | Büyük, ulu. )


- KOCABAŞ/FLURCUN ile YELVE/FLURYA

( İspinozgillerden, 18 cm. uzunluğunda, sırtı kahverengi, karnı pembe bir kuş türü. | Pancar, şeker pancarı. İLE İspinozgillerden, tüyleri yeşilimsi, ağaçlık ve fundalıklarda yaşayan, güzel ötüşli bir kuş. )

( COCCOTHRAUSTES COCCOTHRAUSTES cum CHOLORIS CHOLORIS )


- KOCABAŞ ile KOCABAŞI

( İspinozgillerden, 18 santimetre uzunluğunda, sırtı kahverengi, karnı pembe bir tür kuş, flurcun. [Lat. COCCOTHRAUSTES COCCOTHRAUSTES]. | Sığır, manda vb. hayvanların genel adı, büyükbaş. | Doğu Anadolu'da, yol ve tarla kenarlarında yetişen, 30-150 santimetre yüksekliğinde, iki yıllık otsu bir bitki. [Lat. ONOPRORDON ACANTHIUM] | Pancar, şeker pancarı. İLE Köy ihtiyâr heyetinin başı, muhtar. )


- KOCAKARI SOĞUKLARI
(EYYÂM-I HUSUM, BERD-İ ACÛZ):
SIN[Ar.] ile/ve/||/<>/> SİNNABER[Ar.] ile/ve/||/<>/> VABIR[Ar.] ile/ve/||/<>/> AMİR[Ar.] ile/ve/||/<>/> MUTEMİR[Ar.] ile/ve/||/<>/> MUALLEL[Ar.] ile/ve/||/<>/> MATFİYÜLCEMER[Ar.]

( "Acüz", omurgamızdaki "kuyruk sokumu" dediğimiz son kemiğin adıdır. Yani soğuğun kuyruk sokumuna kadar duyumsanmasından dolayı böyle bir benzetme olmuş. Bu sözcük, Arapça'da kocakarı anlamına gelen "acüze" sözcüğü ile karıştırılınca, bir de üstüne bu soğuklarda çok fazla yaşlı kadının yaşamını yitirmesi söz konusu olunca, deyim, halkın ağzında "kocakarı soğukları" olarak kalmış. )

( Mart ayının ortalarında[11-17 Mart arasında] buz gibi bir soğuk getiren hava durumu. )


- KOÇAN ile MISIR KOÇANI/FUÇA


- KOÇBAŞI ile KOÇBOYNUZU

( XV. yüzyılın sonuna kadar kullanılan, kuşatılan bir kentin ya da kalenin sur ve kapılarını yıkmaya yarayan, ön tarafı koçun başına benzeyen ağır direk. | Bir ya da birkaç kişi tarafından taşınan, kol gücüyle vurularak genellikle kapıları kırmakta kullanılan demir araç. | Halı, kilim vb.nde bulunan çapaya benzer bir motif türü. İLE Üzerine ip iliştirmeye yarayan, iki kulaklı ahşap ya da metal çengel. | Eli belinde. )


- KÖÇEK ile/değil KOÇAK

( Kadın kılığına girip çengi gibi oynayan erkeklere verilen ad. | Ağırbaşlı davranışları olmayan kişi. | Deve yavrusu, köşek. İLE Yürekli, yiğit. | Eliaçık, cömert. )


- KÖÇEK ile KÖŞEK

( Kadın kılığına girip çengi gibi oynayan erkeklere verilen ad. | Ağırbaşlı davranışları olmayan kişi. İLE Bir yaşına kadar olan deve yavrusu. )


- KOD ile/ve/değil EŞİK


- KOD ile SİMGE


- KODAMAN ile KERLİ FERLİ["KELLİ FELLİ" değil!]

( İleri gelen, para ya makam sahibi kişi. İLE Giyimi düzgün, olgun ve gösterişli kişi. )


- KOĞ/KOV ile KOV

( Dedikodu. İLE Sivrisinek vb. hayvanların ısırmasından korunmak için gövdeye sürülen özel sıvı. )


- KOĞ ile/||/<> KOĞA

( Toz toprak, kül, pislik. İLE/||/<> Güvercin ve benzeri kuşların gübresi. )


- KOĞUŞ ile BAŞALTI

( ... İLE Gemilerde tayfa ve erlerin ön güverte altındaki koğuşları. )


- KÖHNE[Fars. < KOHNE] ile/ve/||/<> METRUK[Ar.]

( Eskiyip yıpranmış, bakımsız kalmış. | İçinde yaşanılan zamana göre geride kalmış, eskimiş, çağ dışı. İLE/VE/||/<> Bırakılmış, terk edilmiş. | Kullanılmayan. )


- KOJİKİ ile/ve/||/<>/> NİNŞOKİ

( Japon temel kaynakları. İLE/VE/||/<>/> Bu kaynakların açıklamaları/tefsirleri. )


- KÖK ALBİÇİMLİĞİ

( ROOT ALLOMORPHY )


- KÖK BOYALI ile/ve DOĞAL BOYALI ile/ve KİMYASAL BOYALI


- KÖK HÜCRE KAYNAKLARINDA:
EMBRİYONİK ile/ve/||/<> FETAL ile/ve/||/<> ERİŞKİN


- KÖK HÜCRE:
FARKLILAŞMA ÖZELLİKLERİNE GÖRE ile/ve/||/<> ELDE EDİLDİKLERİ YERE GÖRE

( )


- KÖK KURDU ile/= DANABURNU

( Toprak içinde yaşayıp bitkilere, köklerini keserek zarar veren bir böcek. | Aslanağzı çiçeği. )

( GRYLLOTALPA VULGARIS )


- KÖK SÖKTÜRMEK ile KAN KUSTURMAK


- KOK(MA)MAK ile/ve KORK(MA)MAK


- KÖK ile/ve/<>/> ÇİÇEK

( Güçlüdür. İLE/VE/<>/> Güçsüzdür. )

( Çiçeğin gücü ve güzelliği, o kadar "güçlü" olmamasındandır. )


- KÖK ile ÇİFT KÖKLÜ

( RHIZOME vs. RHIZOBIA )


- KÖK ile ÇOTUK

( ... İLE Dışarıda kalmış ağaç kökü. | Kesilen ağacın, topraktan yukarıda kalan bölümü. )


- KÖK ile/ve KAYNAK

( ROOT vs./and SOURCE )


- KÖK ile KÖK[Fars. < KÛK] ile TOHUM[Fars. < TUHM]["TOĞUM/TOUM" değil!]

( Bitkileri toprağa bağlayan, topraktaki besi maddelerini emmesine yarayan klorofilsiz bölüm. | Kök sap, kök. | Bazı şeylerde dip bölüm. | Sapıyla çıkarılan bitkilerde tane. | Dip, temel, esas. | Kaynak, köken. | Birini bir yere bağlayan manevi temel güçlerin bütünü. | Sözcüğün her türlü ek çıkarıldıktan sonra kalan anlamlı bölümü. | Olağan koşullarda çevresinden yalıtılamayan ancak çok çeşitli tepkimeyi nitelik değiştirmeden kalabilen atom kümesi. | Denklemde bilinmeyenin yerine konulduğunda uygun düşen gerçek ya da birleşik değer.
İLE
Sazı kurmaya yarayan burgu. | Sap.
İLE
Bitkilerde döllenme sonunda yumurtacıktan oluşan ve yeni bir bitki oluşmasını sağlayan tane. | Soy sop, döl, nesil, sülale. | Ortaya bir sonuç çıkaran, bir sonucun oluşmasına sebep olan şey. | Spermatozoit. )

( CEZİR ile ... ile BEZRA )

( ROOT vs. ... vs. SEED )


- KÖK ile KÖKEN


- KÖK ile/ve/||/<> KÖKSÜ ile/ve/||/<> KÖKSÜZ

( ... İLE/VE/||/<> Ciğer otlarında ve yosunlarda kökü andıran, bitkinin tutunmasına yarayan bölüm. İLE/VE/||/<> Kökü olmayan. | Temeli, dayanağı ya da aslı olmayan. )


- KOK ile/ve KUKA


- KÖK ile SAÇAKKÖK

( ... İLE Buğdayda olduğu gibi asıl kökün çevresindeki ek köklerin gelişmesiyle oluşan kök topluluğu. )


- KÖK ile SONRAKİ KULLANIMI

( ROOT vs. USING FURTHER )


- KÖK ile TÜREMİŞ

( ROOT vs. DERIVE )


- KÖK ile UC


- KÖK ile YUMRU KÖK

( ROOT vs. TUBER )


- KOKAK ile KOKAK/KOKAR AĞAÇ/AYLANDIZ

( Kötü, pis kokan. İLE Sedefotugillerden, Avrupa'ya, Çin'den getirilmiş, kısa zamanda yetişip boy attığından, bir gölge ağacı olarak dikilen, kötü kokan bir ağaç. )

( ... cum AILANTHUS GLANDULOSA )


- KOKAKO ile ...

( Yeni Zelanda'ya özgü bir kuş. )


- KOKARCA(AMERİKA/KIR SANSARI) ile ÇİZGİLİ/ŞERİTLİ KOKARCA ile DOMUZ BURUNLU KOKARCA ile KOKAN PORSUK

( 12 türünün çoğunluğu Amerika kıtasında yaşamaktadır. )

( Uzunlukları 12 – 51 cm. (+7 –41 cm. kuyruk) ve ağırlıkları 0,2 - 4,5 kg. olur. Renkleri siyah ya da kahverengi, üzerilerinde beyaz şeritleri ya da benekleri olur. Gövdeleri, zarif ve uzun, bacakları kısa ve kuyrukları çok püsküllü olur. Kazmak için kullandığı ön ayaklarının tırnakları çok uzun ve kıvrıktır. Çoğu türün burnu uzun, gözleri ve kulakları küçük olur. )

( En önemli özellikleri, çok iyi gelişmiş, kötü kokulu bir sıvı üreten anal bezeleridir. Bu kokulu sıvıyı, kendilerini korumak için alti metre bir mesafeye kadar sıçratabilirler. [Anlatılanlara göre bu iğrenç koku, sarımsak, kükürt ve yanık plastik karışımı gibi kokmaktadır.] )

( Hem Amerika'da, hem de Güneydoğu Asya'da yaşarlar. Amerika'daki yayılımları, Kanada'dan Patagonya'ya kadar uzanır. Güneydoğu Asya'da ise Sumatra, Borneo, Cava(Endonezya) adalarından, Filipinler'in güneyine ve Palavan'a kadar uzanır. Yaşam alanı olarak kır, yarı çöl ve çalılık alanlar gibi açık alanları yeğlerler. Fazla ağaçlı ormanları ve sulak alanları sevmezler. )

( Fazla yemek seçmeyen, her şey yiyicilerdir[omnivor]. Daha çok et ile beslenmeyi yeğlerler. Tavşan ve kemiriciler gibi küçük memelileri, kuş, kertenkele, yılan, kurbağa ve böcekleri avlarlar. Bitkisel beslenmeleri kök, meyve ve fındık türlerinden oluşur. )

( Dişi kokarca, 40 ila 65 gün arası süren bir gebelikten sonra genelde 4-5 [nadir olarak 16] yavru dünyaya getirir. Yavrular, ilk başta kör ve çıplaktır ama çok çabuk büyür. 35 gün sonra yürümeye başlarlar, iki ay sonra emzirilmeleri bırakılır ve yarım ya da bir yıl sonra yuvadan uzaklaşıp kendileri üreyebilecek bir olgunluğa ulaşır. Yaşamları, doğada 5-6 yıldır. )

( ZIRBÂN ile ... ile ... ile ... )

( POLECAT[< Fr. POULE CHAT: Tavuk kedisi.]/SKUNK vs. SKUNK vs. ... vs. ... )

( MUSTELA PUTORIUS | MEPHITIS cum MEPHITIS MEPHITIS cum CONEPATUS cum MYDAUS )


- KOKARCA ile SANSAR

( ... vs. MARTEN )

( ... cum MARTES )


- KÖKEN DİLLER ile/ve/<> UZLAŞIMSAL DİLLER ile/ve/<> DAVRANIŞSAL DİLLER ile/ve/<> İMGESEL DİLLER ile/ve/<> KURMACA DİLLER ile/ve/<> BİÇİMSEL DİLLER


- KÖKEN TANRI ile MİMAR TANRI ile YARATICI TANRI


- KÖKEN ile/ve/değil/||/<>/< KAYNAK


- KÖKEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> OLUŞUM


- KÖKERTMEK ile/= KÖKLEMEK

( Köklemek. | Fide, sebze ya da asma çubuğunun ufaklarını köküyle çıkararak başka yere dikmek. )


- KOKLATMAK ile KORKUTMAK


- KÖKLEMEK ile KÖKLEMEK

( Ağaç ya da bitkiyi kökü ile birlikte topraktan çıkarmak, kökertmek. | Toprakta kalan bitki köklerini ayıklamak. | Bağ çubuklarını ya da fidanları köklendirip dikmek. | Minder, şilte vb.nin iki yüzünü yer yer dikişlerle tutturmak. | İnce saç örgülerinden birkaçını yeniden bir arada örmek. | Motorlu araçlarda gaz pedalına sonuna kadar basmak. İLE Sazı kurmak. )


- KÖKLENMEK ile KÖKLEŞMEK

( Bitkide kök oluşmak, bitki kök salmak, kök tutmak. | Köklü, temelli bir biçimde yerleşmek. İLE Güçlü bir biçimde yerleşmek, yer etmek, kök salmak. )


- KÖKNAR:
YAYLA ile/ve/||/<> OVA


- KOKOROZ ile KOKOROZLANMAK

( Mısır. | Sivri uçlu, uzun şey. | [argo] Çirkin. İLE Göz korkutmak, meydan okumak. )


- KOKOZLUK ile KOKOZLAMAK

( Parasız, züğürt olma durumu. İLE Parayı tüketmek, parasız kalmak. )


- KÖKTEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KALICI


- KÖKTEN ile KÖKTEŞ

( Yüzeyde kalmayıp derine inen, asıl konuyu da içine alan. İLE Aynı kökten gelen çeşitli yapı ve görevi olan sözcükler. )


- KÖKTENCİLİK ile/ve/||/<> REÇETECİLİK


- KOKU ALMA DUYUSU EN GELİŞKİN/LER

( * KUTUP AYISI
ile ABCDEF ( * KÖPEK/LER )


- KOKU ALMA GÖZELERİ ile KOKU SİNİRİ

( OLFACTORY CELLS vs. OLFACTORY NERVE )


- KOKU ALMA ile KOKLAMAYA AİT

( OLFACTION vs. OLFACTORY )


- KOKU KULLANMAK ile/değil/yerine ÖNCE TEMİZ OLMAK/TUTMAK


- KOKU ile/ve/||/<> DOKU


- KOKU ile/ve HİS

( GANDHA ile/ve ... )


- KOKU ile/ve/||/<>/> KORKU


- KOKU ile PİSLİK

( STINKY vs. DIRT )


- KOKU ile SASI

( ... İLE Küf ve çürük gibi kokan. | Kokuşmuş. )


- KOKU ile/ve/||/<> TAD/AROMA

( Burundan gelen. İLE/VE/||/<> Damaktan gelen. )

( Ortonazal. İLE/VE/||/<> Retronazal. )


- KOKUŞMAK ile/değil KOKLAŞMAK


- KOL/EL ile KOL ile KOL

( İnsan gövdesinde, omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm. İLE Giyside gövdenin bu bölümünü saran parça. | Makinelerde tutup çevirmeye, çekmeye yarayan ağaç ya da metal parça. | Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal. | Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü. | Koltuk, divan vb.nin yan tarafında bulunan dayanmaya yarayan parça. | Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri. İLE Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri, dal, kısım, şube, branş. | İş takımı. | Kanat. | Dizi, düzen. )


- KOL ile/ve/<> ÖNKOL

( ... İLE/VE/<> Kolun, dirsekle bilek arasındaki bölümü. )


- KOL ile/ve SAP


- KOL ile YEKE

( ... İLE Kayıkta, dümeni kullanmak için dümenin baş tarafına takılan kol. )


- KOLA ile KOLA ile KOLAGİLLER

( Gömlek, örtü vb. şeyleri kolalamakta kullanılan özel nişasta. | Kâğıt ya da bez yapıştırmakta kullanılan kaynatılmış nişasta bulamacı. | Kolalama. İLE Kolagillerden, Afrika'nın sıcak bölgelerinde yetişen ve kola cevizi adıyla anılan, çekirdekleri kahveden daha uyarıcı olan bazı içeceklerde ve hekimlikte kullanılan bir bitki. [Lat. COLA ACUMINATA] | Bu bitkinin yaprağından çıkarılan kokulu bir nesneyle kokulandırılan ve içine şeker, karbonat katılarak yapılan, yararsız ve zararlı "içecek". İLE Ayrı taç yapraklı iki çeneklilerden, büyük ve küçük kola ağaçları gibi birçok türü içine alan bir bitki ailesi. )


- KOLAJ ile/değil KAKOFONİ


- KOLAN ile KOLANCI

( Dokuma, kenevir vb. nesnelerden yapılan, yassı ve enlice bağ. | İplikten yapılmış, üzeri işli ince kuşak. İLE Yedekçi. )


- KOLAY "YOL/YÖNTEM" ile/ve/değil/yerine/||/&gt;&lt;/< KOLAY OLMAYAN YOL/YÖNTEM

( [Yaşamı ...]
Zorlaş[tır]ır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>


- KOLAY (OLAN) ile/ve/değil/yerine ETKİLİ (OLAN)


- KOLAY KOLAY ile/değil HİÇ


- KOLAY OLMAYAN/ZOR "YAŞAM" İÇİN ile/değil/yerine/>< KOLAY YAŞAM İÇİN

( "Kolay/kısa seçimler/sonuçlar". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kolay/kısa olmayan seçimler/süreçler. )


- KOLAY ULAŞIM ile YAKINLIK


- KOLAY(LIKLA) SÖYLEMEK ile/ve/değil/<> İNAN(M)IYOR OLMAK


- KOLAY/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOĞRUDAN/LIK


- KOLAY/LIK ile/ve/<> YAKIN/LIK


- KOLAY/LIK ile YALIN/LIK / BASİT/LİK

( EASY/NESS vs. SIMPLE/NESS )


- KOLAY ile/>< DEĞER

( Kolay, değerin düşmanıdır. )


- KOLAY ile/ve EKONOMİK

( EASY vs./and ECONOMICAL/LY )



(23/42)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 1047 kez incelenmiş/okunmuştur.