Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

[... ile ...] BAĞLAÇLI

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 28 Ekim 2024 ]
itibariyle 40291 başlık/FaRk yer almaktadır.

- İYİ ile/ve/değil KÖTÜNÜN İYİSİ


- İYİ ile/ve/değil/yerine OLUMLU


- İYİ ile YARARLI

( GOOD vs. USEFUL/BENEFICIAL )


- İYİCİL/BENIGN ile/||/<> KÖTÜCÜL/HABİS[Ar.]/MALİGN/MALIGNANT[İng.]

( İyi huylu ve genellikle zararsız tümörler. İLE/||/<> Kötü huylu ve yayılma potansiyeli olan tümörler. )


- İYİLEŞME ile/ve/değil/||/<>/< İLERLEME


- İYİLEŞMEK ile/ve/değil/||/<>/< (DAHA) İYİ HİSSETMEK

( Kişiler, çoğunlukla, psikoloğa/psikiyatriste, iyileşmeye değil "(daha) iyi hissetmek" üzere giderler. )


- İYİLEŞTİRİCİLER/DENGELEYİCİLER:
GÜNEŞ ile/ve/||/<> DİNLENME ile/ve/||/<> HAREKET/SPOR ile/ve/||/<> BESLENME ile/ve/||/<> ÖZGÜVEN ile/ve/||/<> ARKADAŞLAR


- İYİLEŞTİRMEK ile/ve/||/<>/> GELİŞTİRMEK


- İYİLİĞE GEREKSİNİMİ OLANLAR ile/ve/||/<> İYİLİK YAPMAYA GEREKSİNİMİ OLANLAR

( )

( The Last Bookstore (Son Kitapçı) adlı şu kısa belgesel, Los Angeles'ta bulunan 'Son Kitapçı' adlı kitapçının sahibi ve işletmecisi Josh Spencer'ın yaşamına odaklanıyor. Belgesel, Spencer'ın bir baba, koca, küçük işletme sahibi ve paraplejik olarak yaşamını gözler önüne sererken, fiziksel kitaplardan vazgeçemeyenler için bir çekim merkezi haline gelen dükkanının da öyküsünü anlatmış oluyor.

http://lastbookstorela.com

)

( Çok sevgili arkadaşım,
Ramazan Baş’ın (Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği Başkanı),
koronavirüs nedeniyle yaşamını kaybettiğini öğrendik.

Çok çok üzüldüm/üzüldük.

Ne yazacağımı ve ne kadar yazacağımı bilemiyorum. Ben/biz de tüm Türkiye de en başta engelliler olmak üzere yakın bir dostumuzu kaybetmenin çok büyük üzüntüsü içinde...

Türkiye de, dünya da çok büyük bir değerini, başarısını, çok önemli bir gönüllüsünü çok erken kaybetti. Hepimizin başı[yarası] sağılsın[iyileşsin].

Çok sevgili Ramazan Baş'la 2006 yılında, her ayın ilk Çarşamba'sı gezi anıları ve sunumlarımızı paylaşmak üzere buluştuğumuz Gezginler Derneği toplantımıza katılmasıyla tanıştık. Onu ve yanındakileri tekerlekli sandalyesiyle sahnede görünce çok mutlu olmuştum.

Dernek başkanımız Orhan Kural ve yönetim kurulu üyeleri, düşünce, öneri, istek ve beklentilerini dinlemek üzere yılda bir kez de tüm gezgin üyelerimizi davet ediyorduk. 2000'den beri katılabildiğim bu toplantıların birinde gezi ve gezginlik dışında dernek olarak daha etkin, topluma da yararlı çalışma ve dayanışmalarımızın olması gerektiğine değinmiştim. Her ne kadar gezme olanağı buluyorsak da engellilerin bu olanağa pek de sahip olmadığına, hepimizin çeşitli nedenlerle her an bir kaza geçirerek engelli kalabileceğine, gücümüz ve olanaklarımız yerindeyken engellilerin sorunlarına çok daha fazla katkı ve destek vermemiz gerektiğini paylaşmıştım. Bu konudaki ilk adımımızın da engelli dernekleriyle olan ilişki ve işbirliğiyle gerçekleşebileceğine de değinmiştim.

2006'daki toplantılarımızın birinde bu düşünce ve dileklerimin ekonomik gücü yerinde olan kişilerin/gezginlerin önüne daha yakından ulaşabildiğini görmekten, az da olsa bir katkım olması ve aracı olabilmekten çok mutlu oldum. (Kendimi değil bu tür düşünce, adım, aracılık ve çabaların önemini pekiştirme ve yayılması dileğiyle bu deneyimimi paylaşıyorum.)

Ben de kendi olanaklarım içinde daha fazla neler yapabileceğimi düşünerek Ramazan Baş ile daveti üzerine Ataköy'deki dernek merkezine gitmeye başladım. İnternet ve bilgisayarla ilgili olanaklarımı seferber ederek birkaç yıl derneğin web sitesiyle ilgili çalışmalar yürüttüm. Sevgili Ramazan Baş, tüm çalışanlar, gönüllüler ve engelliler ile daha yakından iletişim ve paylaşım fırsatı bularak tekerlekli sandalye dağıtımı başta olmak üzere çoğu etkinliğin mutfağında yer almaya çalıştım.

Derneğin başarılarından çoğunuzun haberdar olduğunu bildiğim her süreç ve ayrıntıda çeşitli gereksinimleri olan engelliler için çok önemli olanaklar sağlandı. Boynundan aşağısı felç kalmış, çoğunlukla yattığı yerden hizmet vermeye çalışan sevgili Ramazan Baş'ın, en başta annesi olmak üzere çevresindeki tüm dostların, üstün, özverili emek, çaba ve başarılarıyla dolu yaşamında, yazmak ve paylaşmakla bitmeyecek Türkiye ve dünya çapında örnek hizmet ve katkıları için ne kadar teşekkür etsek azdır. Yıllarca dernek çalışmalarına ve engellilere sürekli destek veren binlerce tanınmış/tanınmamış gönüllü, siyasetçi, sanatçı ve sporcuya da ayrıca çok teşekkür ederim/z...

Tüm emek, çaba, katkı, aracılık ve çalışmalarından dolayı tekrar tekrar milyonlarca minnet ve teşekkür ediyorum/z çok sevgili Ramazan Baş. Her zaman, hepimizleydin, her zaman da öyle olacaksın. Yaşamımız, gönlümüz ve zihnimizdeki yerin apayrı!

(Dileklerimiz, tek başına bazı sorunların gelişmesi, değişmesi ve düzelmesi için yeterli olmuyor biliyorsunuz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hem doğrudan, hem de dolaylı olarak gereksinimi çok fazla olan birey ve derneklere her türlü maddi ve manevi yardımı sürekli kılarak gerçekleşiyor. Eğer bugüne kadar katkı ve desteğiniz olmuş ya olamamışsa da bundan sonra daha fazla olabileceğini de tekrar ve sürekli anımsayalım istiyorum. Bu doğrultuda da TOFD'ye cep telefonu üzerinden aylık 10 TL.'lik düzenli bağışına siz de katılabilirsiniz. Ayrıca, plastik şişelerin kapaklarını biriktirerek ve dernek merkezine ulaşmasını sağlayarak da destekte bulunabiliyoruz. Tüm ayrıntılarını TOFD.org.tr adresinden görebilir ve takip edebilirsiniz. Şimdiden tüm katkı ve desteklerinizden dolayı tebrik ve teşekkür ediyorum/z...)

Ancak bu kadarıyla sınırlandırabildiğim, ne kadar yazsam ve anlatsam da onu tanı(t)maya yetmeyecek sevgili Ramazan Baş'ı, kısmen de olsa daha yakından tanıyabilmeniz için aşağıdaki bağlantıdan TEDx konuşmasını kesinlikle izlemenizi rica ediyorum...

İYİLİĞE GEREKSİNİMİ OLANLAR ile/ve/||/<>
İYİLİK YAPMAYA GEREKSİNİMİ OLANLAR

Mutluluğun Anahtarı; Köprü Olmak | Ramazan Baş

youtube.com/watch?v=wA4wK6Kby2Q

instagram.com/TOFDgenelmerkez
instagram.com/ramazanbastofd
instagram.com/semracetinkaya__

(Sürekli erişim ve paylaşım adresleri...
FaRkLaR.net/sozluk/fark/37462
instagram.com/p/CODS7iwAJcg )


- İYİLİĞE İYİLİK ile KÖTÜLÜĞE İYİLİK

( Her kişinin. İLE Er kişinin. )


- İYİLİĞİN KOŞULLARI:
HIZLI(EN KISA SÜREDE) OLMALI ile/ve/||/<>/> GİZLİ OLMALI ile/ve/||/<>/> GÖZDE BÜYÜTÜLMEMELİ ile/ve/||/<>/> SÜREKLİ OLMALI ile/ve/||/<>/> YERİNİ BULMALI


- İYİLİK (YAPMAK):
"HERKESE ANLATILAN/ANLATIRSAK" ile/değil/yerine/||/<>/< HİÇKİMSEYE SÖYLEMESEK DE KENDİMİZ ANIMSIYORSAK ile/değil/yerine/||/<>/< KENDİMİZ BİLE UNUTMUŞSAK

( Ne vazgeçmek, ne de vazgeçmekten vazgeçmek. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Vazgeçmek. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Vazgeçmekten, vazgeçmek. )

( Kibir, kabalık. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Alçakgönüllülük, tevâzu. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yokluk bilinci, mahviyet. )


- İYİLİK YAPAR GİBİ GÖRÜNMEK ile/değil/>< İYİLİK YAPIP GÖRÜNMEMEK


- İYİLİK YAPMAK ÜZERE/İÇİN ile/ve/değil/yerine/||/<> GEREĞİNİ YAPMAK/YAPARAK


- İYİLİK YAPMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> İYİ OLMAK


- İYİLİK:
BAŞKASINA YAPTIĞIMIZ ile/ve/||/<> BİZE YAPILAN

( Unutalım! İLE/VE/||/<> Unutmayalım! )


- İYİLİK:
NESNEL ile/ve/||/<> ÖZNEL


- İYİLİK ile/ve/||/<> DOĞRULUK ile/ve/||/<> CESÂRET ile/ve/||/<> VEFÂ

( Kötülüğe karşın. İLE/VE/||/<> Yanlışa karşın. İLE/VE/||/<> Zorluğa karşın. İLE/VE/||/<> Mesafeye karşın. )


- İYİLİK ile/ve/değil/||/<>/< DÖNGÜ/DEVİR/DEVRAN


- İYİLİK ile/ve HİZMET

( Her kişi, yapmadığı tüm iyiliklerden suçludur. )

( İyilik, sağırın duyabildiği, körün görebildiği bir dildir. )

( GOODNESS/KINDNESS vs./and TO SERVE, SERVICE )


- İYİLİK ile/ve/değil/yerine/||/<> HİZMET


- İYİLİK ile/ve/değil İŞİNİN HAKKINI TESLİM ETMEK

( İyiliğe iyiliği her kişi yapar, Kötülüğe iyiliği er kişi yapar. )

( "(BİR) GÜZELLİK YAPMAK": İYİLİK )

( [not] GOODNESS/KINDNESS vs./and/but TO GIVE TO THE BUSINESS IT'S DUE )


- İYİLİK ile/ve KAYRA/LÜTÛF/İHSAN


- İYİLİK ile/ve/||/<>/> ZİHİNSEL VE TOPLUMSAL İYİLİK(ÖDÖMONİ[Yun. < EUDOIMONIA])


- İYİLİKSEVER/LİK ile/ve SEVGİ


- İYİLİKTE:
SAYMAK ile/değil/yerine SAÇMAK


- İYİMSER/LİK ile/ve/<> ANLAYIŞLI/LIK


- İYİMSER/LİK ile İYİLİKSEVER/LİK

( İyiliksever kişi, kendini yetiştirirken başkalarını da yetiştirmek ister. Kendi bilgisini genişletirken başkalarının bilgisini de geliştirmeye çalışır. )

( İyiliğe iyiliği her kişi yapar, Kötülüğe iyiliği er kişi yapar. )

( NİKBÎN ile ... )

( OPTIMIST vs. BENEVOLENT )

( OPTIMISTE avec ... )

( ... cum BENEVOLENTIA )


- İYİMSER/LİK ile/ve/||/<>/> SAKINGAN/İHTİYATLI İYİMSER/LİK


- İYON ile/||/<> RADİKAL

( Elektron kazanmış ya da kaybetmiş atom ya da molekül. İLE/||/<> Eşlenmemiş tek bir elektrona sahip dengeli ve sürekli olmayan atom ya da moleküller. )


- İYONİK BAĞ ile/ve/||/<> KOVALENT BAĞ

( İki atom arasında elektron aktarımı/alışverişi ile oluşan bağlar. İLE/VE/||/<> Elektron paylaşımıyla oluşan bağlar. )


- İYONİK KRİSTAL ile KOVALENT KRİSTAL

( İyonik bağlarla oluşan kristal yapılar. İLE Kovalent bağlarla oluşan kristal yapılar. )


- İYONİZAL ile İYONİZAL OLMAYAN


- İYOT[Fr. < Yun.] ile/ve/<> İYODÜR[Fr.]

( Atom numarası 53, atom ağırlığı 126,92 olan, doğada deniz suyunda, sodyum iyodür durumunda rastlanılan, bazı deniz bitkilerinde de çokça birikmiş olarak bulunan, mavimsi esmer renkte, katı bir öğe. [simgesi: I] İLE/VE/<> İyotun, bir öğe ya da bir bileşikle verdiği bileşim. )


- İYOT ile/ve/<> İYOTLAMA

( ... İLE/VE/<> İçme sularındaki mikropların, iyot etkisiyle giderilmesi. | Organik bir bileşikte, hidrojenin, iyotla yer değiştirmesi. )


- İZ'ÂN[Ar.] ile ÎZÂN[Ar.]

( Anlayış, kavrayış, akıl. | Söz dinleme, boyun eğme, itâat. | Terbiye, edep. İLE Bildirme/bildirilme. | Ezan okuma. )


- İZ ile/ve/||/<>/> İZLENİM


- İZ ile YARA İZİ

( NEDBE[Ar.], SCAR[İng.] )


- İZÂ'[Ar.] ile ÎZÂ'[Ar.] ile İZÂA/İZÂAT[Ar.] ile İZÂA/İZÂAT[Ar. < ZIYÂ]

( Sıra, hizâ. İLE İyiliğe karşı iyilik etme. | Kedere, mihnete uğratma. | Korkma. İLE Açığa vurma. İLE Kaybetme, zâyi etme. )


- IZA[Ar.] ile IZÂA[Ar.]

( Öğüt, vaız, nasîhat. İLE Kaybetme, mahvetme, edilme. )


- İZÂDE[Ar.] ile İZÂDE/İDÂDE[Ar.]

( Ailesini korumak için birine yardımda bulunma. İLE Usturlabın sırtı üzerine konulmuş, mihver ya da meyil etrafında dönen bir nişan cetveli olup, yıldızların yüksekliğini ölçmeye yarar. )


- İZÂFÂT[Ar.] ile İZÂFET[Ar.]

( Ad/isim tamlamaları/takımları, izâfetler. | Dünya ile olan bağlar, ilgiler. | Zincirleme ad/isim takımı. İLE İki şey arasındaki bağ, ilgi. | Ad/isim tamlaması/takımı. )


- İZÂFE[Ar.] ile İZÂFET[Ar.]

( Katma, ekleme, zammetme. | Karıştırma. İLE İki şey arasındaki bağ, ilgi. | Ad/isim tamlaması/takımı. )


- İZÂFETEN[Ar.] ile İZÂFÎ[Ar.]

( Bir şeye ilişik/ait olarak. İLE Görelilikle/izâfetle ilgili. | Bağlı bulunduğu şey ile değişen. )


- İZÂFİ ile MECÂZİ


- İZAHAT ile/ve NASİHAT


- İZÂHÎ ile/ve/<> İZÂFÎ


- İZÂLE[Ar. < ZEVÂL] ile İZÂLE[Ar.]

( Giderme/giderilme, yok etme. İLE Uzun etekli esvap. | Bayanın yaşmağını açması. | Halsiz bırakma. )


- İZÂM[Ar. < AZÎM] ile İ'ZÂM[Ar. < AZM] ile İ'ZÂM[Ar.]

( Büyükler, ulular. | Kemikler. İLE Büyütme/büyütülme. | Gereğinden fazla önem verme. İLE Yollama, gönderme. )


- İZAM ile İZAM

( Birini, gönderme, yollama. İLE Olduğundan büyük gösterme, büyütme, abartma. )


- İZANAKİ ile/ve/||/<> İZANAMİ


- İZÂR[Ar.] ile İZÂR[Ar.] ile İZÂR[Ar.]

( Belden aşağıya özgü örtü, peştemal.[Fars. FÛTA] İLE Yanak.[Fars. RUH] İLE Suyun dibi.[Ar. GAVR] )


- İZÂRE[Ar.] ile İZÂRE[Ar.]

( Ziyaret ettirme. İLE Birini kuşkulandırma, kuruntuya sevketme. )


- IZBANDUT[< İt. < Cerm.]

( Görünüşü ve davranışı, korku veren, iriyarı adam. )


- İZDİRÂ'[Ar.] ile İZDİRÂ'[Ar.]

( Tahkir etme, hakir görme. İLE Ekin ekme, ziraat etme. )


- IZDIRÂR[Ar.] ile İLCÂ'[Ar.]

( Zorunda bırakmak/kalmak. İLE Zorlamak. )


- İZDÜŞÜM ile/ve/<> UZANTI


- İZHÂB[Ar.] ile MAHK[Ar.]


- IZHÂR[Ar.] ile İFŞÂ[Ar.]


- İZİDOR ile/ve/||/<>/> İZİDOR

( Milet'li. İLE/VE/||/<>/> Yeğeni. )

( Ayasofya'nın iki mimarından biri. İLE/VE/||/<>/> Kubbesini ikinci kez inşâ eden. )


- İZİN (VERMEK) ile/ve/değil/yerine FIRSAT (VERMEK)

( Kendine kapı açıldığı halde içeri girmeyen, kovulmayı (da) hak eder. )

( TO GIVE PERMISSION vs. TO GIVE AN OPPORTUNITY
TO GIVE AN OPPORTUNITY instead of TO GIVE PERMISSION )


- İZİN İSTEMEK ile/ve/değil/yerine OLUR ALMA, BİLGİ VERME (GEREKLİLİĞİ)


- İZİN VERME(ME)K ile "SAYGI" GÖSTERME(ME)K

( NOT TO ALLOW vs. DISRESPECTFULNESS )


- İZİN VERMEK(/"VERİRSENİZ) ile/değil/yerine UYGUN GÖRMEK(/"GÖRÜRSENİZ)

( [not] TO ALLOW vs./but TO SEE FIT
TO SEE FIT instead of TO ALLOW )


- İZİN VERMEK ile "GÖZ YUMMAK"


- İZİN VERMEK ile "HOŞ GÖRMEK"


- İZİN VERMEK ile/ve GÖZ YUMMAK


- İZİN VERMEK ile/ve/değil SÖZ VERMEK


- İZİN VERMEMEK ile/ve ENGEL OLMAK


- İZİN ile/ve BİLGİ


- İZİN ile/ve İCÂZE


- İZİN ile OLASILIK

( PERMISSION/MAY vs. PROBABILITY/MIGHT
MAY vs. MIGHT )


- İZİN ile/ve/değil/yerine OLUR VERMEK


- İZİN ile/ve/değil/yerine ONAY

( [not] PERMISSION vs./and/but TO APPROVE
TO APPROVE instead of PERMISSION )


- İZİN ile/ve/değil/yerine/< RIZÂ


- İZİN ile/ve/<>/< SALÂHİYET


- IZIS ile/ve NEFTIS

( Osiris'in eşi ve kardeşi. )


- İZLÂK/İZLÂL[Ar.] ile İZLÂL[Ar. < ZÜLL] ile İZLÂL[Ar. < ZILL]

( Ayak kaydırma, sürçtürme. İLE Küçük/hakîr görme, alçaltma. İLE Gölge verme, gölgelendirme. )


- İZLÂL[Ar.] ile İHÂNET[Ar.]


- IZLÂL[Ar.] ile IZLÂL[Ar.]

( Gölgelendirme, gölgeli olma. İLE Dalâlete düşürme, doğru yoldan çıkarma, azdırma. )


- İZLEK ile/ve/||/<> SÜREK


- İZLEM/STRATEJİ(K)[Fr. < Yun. STRATOS: Ordu. | AGO: Gütmek.] ile/ve/<> TAKTİK

( Üst kuram, kuram kurma kuramı. İLE/VE Stratejinin uygulanması. )

( STRATEGY vs./and TACTICS )


- İZLEM/STRATEJİ ile/ve AKIL

( Üst kuram, kuram kurma kuramı. İLE/VE ... )

( Strateji sakatsa takviye yetmez. )

( STRATEGY vs./and REASON )


- İZLEM/STRATEJİ ile/ve LOJİSTİK


- İZLEME ile/ve/||/<> TARAMA


- İZLEMEK ile/ve/<> DESTEKLEMEK


- İZLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< EYLEMEK


- İZLENİLESİ:
SUÇ ile/ve/değil/||/<>/< YANILGI

( MALICE (1993)

BÜYÜK HESAPLAŞMA (HEAT) (1995)

YEDİ (SEVEN) (1995)

YATAĞIMDAKİ DÜŞMAN (SLEEPING WITH THE ENEMY) (1991)

YETER (ENOUGH) (2002)

CASINO (1995)

ÖZGÜN KIYIMLAR (RIGHTEOUS KILL) (2008)

KIRILMA NOKTASI (POINT BREAK) (1991)

SIKI DOSTLAR (GOOD FELLAS) (1990)

RUANDA OTELİ (HOTEL RWANDA) (2004)

KUZULARIN SESSİZLİĞİ (THE SILENCE OF THE LAMBS) (1991)

CEHENNEM SİLAHI (LETHAL WEAPON) II, III, IV (1989, 1992, 1998)

AĞILI SARMAŞIK (POISON IVY) (1992)

OCEAN'S ELEVEN | TWELVE | THIRTEEN (2001, 2004, 2007)

HIZ TUZAĞI (SPEED) (1994)

AZINLIK RAPORU (MINORITY REPORT) (2002)

OLAĞAN ŞÜPHELİLER (USUAL SUSPECTS) (1995)

KÖPEKLERİN GÜNÜ (DOG DAY AFTERNOON) (1975)

KÖSTEBEK (THE DEPARTED) (2006)

SIKIYSA YAKALA (CATCH ME IF YOU CAN) (2002)

YANILTICI (THE ILLUSIONIST) (2006)

SİHİRBAZLAR ÇETESİ (NOW YOU SEE ME) I, II (2013, 2016)

AVUNTU (SOLACE) (2016)

ZOR ÖLÜM (DIE HARD) I, II, III (1988, 1990, 1995)

96 SAAT (TAKEN) (2009)

KURDA TUZAK (ENTRAPMENT) (1999)

KAYA (THE ROCK) (1996)

DEVLET DÜŞMANI (ENEMY OF THE STATE) (1998)

PERSON OF INTEREST (dizi) (2011)





YANILGI (bireysel/toplumsal)

FARELER VE İNSANLAR (OF MICE AND MEN) (1992)

YEDİ (SEVEN) (1995)

İHANET (THE EDGE) (1996)

ŞEYTANIN AVUKATI (DEVIL'S ADVOCATE) (1997)

KARDEŞ GİBİYDİLER (SLEEPERS) (1996)

YEŞİL YOL (GREEN MILE) (1999)

KÖRLÜK (BLINDNESS) (2008)

JOKER (2019)

CAN DOSTUM (THE INTOUCHABLES)(2011)

BALİNANIN SIRTINDA (WHALE RIDER) (2002)

BABAM VE OĞLUM (2005)

GÖNÜL YARASI (2005)

BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK (1962)

RUANDA OTELİ (HOTEL RWANDA) (2004)

ŞARLO DİKTATÖR (1940)

KAÇAK (FUGITIVE) (1993) )


- İZLENİM ile ÇAĞRIŞIM

( IMPRESSION vs. ASSOCIATION )


- İZLENİM ile TESPİT

( IMPRESSION vs. TO DETERMINE )


- İZLENİM ile/değil YANILSAMA


- İZLENİMCİLK ile DIŞAVURUMCULUK

( Fransız zihniyetiyle. İLE Alman zihniyetiyle. )

( EMPRESSIONISM vs. EXPRESSIONISM )


- İZMİR MARŞI ile SEPET HAVASI


- İZN[Ar.] ile İBÂHA[Ar.]


- İZNİN(İZ)LE ... ile/değil/yerine BİLGİNİZLE ...


- İZOELEKTRONİK ile İZOTOP

( Aynı elektron sayısına sahip farklı ögeler. İLE Aynı proton sayısına sahip farklı nötron sayılı atomlar. )


- İZOLEZON ile UYUM/ADAPTASYON

( Bir türün, coğrafi ya da ekolojik olarak ayrılması. İLE Bir canlının, çevresine uyum sağlama yeteneği. )


- İZOMER[Fr. < Yun. MEROS: Bölüm. | BAROS: Basınç.] ile EŞBÖLÜM

( Aynı oranlarda bileşmiş aynı öğelerden oluşan fakat moleküllerinde atom öbekleşmeleri değişik olduğundan, birbirinden farklı özellikler gösteren maddeler. )


- İZOMER ile ALLOTROP

( Aynı moleküler formüle sahip fakat farklı yapıdaki bileşikler. İLE Aynı ögenin farklı yapısal biçimleri. )


- İZOTERMAL SÜREÇ ile/ve/||/<> ADYABATİK SÜREÇ

( Sıcaklığın sabit kaldığı termodinamik süreç. İLE/VE/||/<> Isı alışverişinin olmadığı termodinamik süreç. )


- İZOTONİK KASILMA ile/ve İZOMETRİK KASILMA

( Kasın, boyca kısalıp kuvveti sabit kalması. İLE/VE Kasın, kasılırken kasın boyu kısalmayıp, kuvvetin değişmesi. )


- İZOTOP (KİMYASI) ile/ve/||/<> İZOMER (KİMYASI)

( Aynı ögenin farklı nötron sayısına sahip atomları. İLE/VE/||/<> Aynı moleküler formüle sahip fakat farklı yapısal düzenlemelere sahip bileşikler. )

( İzotopların kimyasını inceleyen bilim dalı. İLE/VE/||/<> İzomerlerin kimyasını inceleyen bilim dalı. )


- İZOTOP KİMYASI ile/||/<> RADYOİZOTOP KİMYASI

( İzotopların kimyasını inceleyen bilim dalı. İLE/||/<> Radyoaktif izotopların kimyasını inceleyen bilim dalı. )


- İZOTOP ile/ve/||/<> İYON

( Aynı ögenin farklı nötron sayısına sahip atomları. İLE/VE/||/<> Elektron kaybetmiş ya da kazanmış atom ya da molekül. )


- İZOZOM ile ANEUPLOİD

( Homolog eşleşmesi sırasında farklı boyutlara sahip olan kromozomlar. İLE Normal kromozom sayısından farklı sayıda kromozom bulunduran gözeler. )


- İZRÂ'[Ar.]

( Arşınlama. )


- İZRÂ'[Ar.] ile İZRÂ'[Ar.]

( Aşırı derecede övme. | Altın arama/araştırma. | Korkutma. İLE Arşınlama. )


- IZZ[Ar.] ile ŞEREF[Ar.]


- İZZET ile İZZET-İ NEFS ile İZZETİYET

( SAYGI/HÜRMET | DEĞER/KIYMET | KUVVET, KUDRET | YÜCE, YÜCELİK, ULULUK ile ONUR/ŞEREF, HAYSİYET ile VARLIK )


- ı ile i


- JADE ile/||/<> JADEİT

( Yeşil, beyaz, sarı, kahverengi ve siyah renklerde olabilir. İLE/||/<> Genellikle daha parlak ve serttir. )


- JADE ile/||/<> NEFRİT/NEPHRİTE

( Yeşil, beyaz, sarı, kahverengi ve siyah renklerde olabilir. İLE/||/<> Genellikle yeşil renkte olup daha yumuşak bir yapıya sahiptir. )


- JADEİT ile/||/<> KUNZİT

( Genellikle daha parlak ve serttir. İLE/||/<> Pembe ila mor renkte bir spoddumen. )


- JADEİT ile/||/<> NEFRİT/NEPHRİTE

( Genellikle daha parlak ve serttir. İLE/||/<> Daha yumuşak ve yaygın bir yeşim türü. )


- JADEİT ile/||/<> SERPANTİN

( Genellikle daha parlak ve serttir. İLE/||/<> Yeşil tonlarında ve genellikle benekli bir mineral. )


- JAGRAT-SUSHUPTI

( Uyanık uyku. )


- JAİNİST(/CAYN) ile ADEMÎ


- JAİNİZM'DE:
SHVETEMBER ile/ve DIGAMBER


- JALUZİ ile JAKUZİ


- JAMES COOK'UN:
I. YOLCULUĞU ile/ve/||/<>/> II. YOLCULUĞU ile/ve/||/<>/> III. YOLCULUĞU)

( Ağustos 1768 - Temmuz 1771 ile/ve/||/<>/> 1772 - 1775 ile/ve/||/<>/> 1776 - 1780 )

( )


- JANDARMA ÖZEL HAREKAT(JÖH) ile/ve/||/<> POLİS ÖZEL HAREKAT(PÖH)


- JANDARMA[İt. < GENDARME] ile KARABİNYER[İt. < CARABINIER]

( Yurt içinde genel güvenliği ve kamu düzenini korumakla görevli, yasa ve nizamların koyduğu hükümlerin yürütülmesini ve bunlara dayanan hükûmet emirlerinin yerine getirilmesini sağlayan silahlı askerî kuvvet. | Bu kuvvette görevli olan. | Açıkgöz. İLE İtalyan jandarması. )


- JAPONCA'DA (KANJİ):
AĞAÇ ile/ve/||/<>/> KİTAP/KÖK ile/ve/||/<>/> KORU ile/ve/||/<>/> ORMAN

( ile ile ile )


- JAPONCA'DA:
HİRAGANA ABECESİ/HARFLERİ ile/ve KATAGANA ABECESİ/HARFLERİ ile/ve KANJI ABECESİ/HARFLERİ

( Japonca kökenli sözcükler için. İLE/VE Dışarıdan girmiş kavramları Japonca harflerle yazmak için. İLE/VE ... )


- JAPONE

( [Uzun kollu kadın giysisi için] Omuz kesimi olmayan, bol ve geniş. | [Kadın giysisi için] Kolsuz. )


- JARGON ile ARGO


- JASPER ile/||/<> ONİKS

( Kırmızı, sarı ve kahverengi renklerde olabilir. İLE/||/<> Siyah ve beyaz şeritlere sahiptir. )


- JASPER ile/||/<> SPİNEL

( Kırmızı, sarı ve kahverengi renklerde olabilir. İLE/||/<> Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. )


- JAVA ile/ve AJAX

( ... İLE/VE Asynchronous Java Application and XML )


- JAZZ ile/ve BLUES


- JEAN JACQUES ROUSSEAU ile/ve JACQUES COUSTEAU

( ... İLE/VE Deniz araştırmacısı, okyanusbilimci, kaptan. )

( [vefât] 02 Temmuz 1778 İLE/VE 25 Haziran 1997 )


- JEAN-BAPTISTE LAMARCK ile/ve/||/<>/> CHARLES DARWIN ile/ve/||/<>/> THOMAS HENRY HUXLEY

( 01 Ağustos 1744 - 18 Aralık 1829 İLE/VE/||/<>/> 12 Şubat 1809 - 19 Nisan 1882 İLE/VE/||/<>/> 04 Mayıs 1825 - 29 Haziran 1895 )


- JEITA MAĞARALARI'NIN KEŞFİ:
1836 ile/ve/<> 1958

( Alt katı. İLE/VE/<> Üst katı.
[Beyrut'un başkentine 20 km. mesafede]
[Dünyanın 8 m.lik en uzun sarkıtı da bu mağaradadır.] )

( 6.2 km. İLE/VE/<> 9 km. )


- JELATİN[Fr.] ile JELOZ[Fr.]/AGARAGAR[Malaya dilinden]

( Daha çok hekimlikte kullanılan, bitkisel yosunlardan elde edilmek üzere sınırlanması gereken, saydam, renksiz, kokusuz bir madde. İLE Deniz yosunlarından çıkarılan, beslenme endüstrisinde, hekimlikte ve bakteriyolojide kullanılan, bir tür jelatin. )


- JENGELE[Fars.]

( Çatal tırnaklı hayvan. )


- JEOBİYOLOJİ ile/ve/<> JEOBOTANİK

( Canlı maddenin evrimini inceleyen bilim dalı. İLE/VE/<> Bitkilerin dağılımını inceleyen bilim. )


- JEODEZİ ile JEODİNAMİK ile JEOMORFOLOJİ

( Yerölçüm bilimi. İLE Yer kabuğundaki değişimleri inceleyen bilim. İLE Yerbiçim bilimi. )


- JEODİNAMİK ile/ve/<> JEOFİZİK ile/ve/<> JEOKİMYA ile/ve/<> JEOLOJİ[Fr. < Yun. GEO: Yer. | LOGOS: Bilim.] ile/ve/<> JEOMORFOLOJİ

( İç [volkan, deprem vb.] ve dış (aşınma) etkenlerle yerkabuğunda oluşan değişikliklerin incelenmesi. İLE Yeryuvarlağını ve atmosferi etkileyen, doğal fiziksel olayların incelenmesi. İLE Yerkabuğunu oluşturan kimyasal öğelerin tümü. İLE Yerbilim. İLE Yeryüzünün engebelerini ve aşınma ile ilgili gelişimleri inceleyen bilim. )


- JEOLOJİ ile/ve/<> HİDROJEOLOJİ

( ... İLE/VE/<> Yeraltı sularının araştırılmasını ve elde edilmesini inceleyen yerbilim kolu. )


- JEREMY BENTHAM ile/ve/||/<>/> JAMES MILL ile/ve/||/<>/> JOHN STUART MILL

( 15 Şubat 1748 - 06 Haziran 1832 İLE 06 Nisan 1773 - 23 Haziran 1836 İLE 20 Mayıs 1806 - 08 Mayıs 1873 )


- JERSEY ADASI ile/ve/<> GUERNSEY

( Victor Hugo, Jersey Adası'nda, kanal adalarından olan Guernsey'e sürgüne gönderilmiştir ve ünlü kitabı "Sefiller"i burada kaleme almıştır.[1850] )


- JERUSALEM

( ÇİFTE(İÇ VE DIŞ) BARIŞ )


- JEST ile/ve/||/<> MİMİK


- JİGOLO ile DREAMBOY


- JİGOLO ile/değil GENÇ SEVGİLİ


- JÎK

( YAĞMUR DAMLASI )


- JİK ile/ve KAR TANESİ

( Yağmur damlası. İLE/VE ... )

( ... vs./and SNOWFLAKE )


- JİLET ile/ve/||/<> BALTA

( Keskindir ama odunu parçalayamaz/kesemez. İLE/VE/||/<> Güçlüdür ama traş edemez. )

( )


- JİLET ile NEŞTER/BİSTURİ


- JIM CROW YASALARI ile NÜRNBERG YASALARI


- JİNEKOLOJİ/NİSAİYE[Ar.]

( Dişil organizmasını inceleyen bilim dalı, nisaiye. )


- JİNEKOMASTİ ile/||/<> MASTEKTOMİ

( Erkeklerde meme dokusunun olağandışı büyümesi. İLE/||/<> Meme dokusunun cerrahi olarak çıkarılması. )


- JİVA, JİVATMAN

( Kişisel özvarlık. Bireysel ruh. Vedanta'ya göre jiva, atman'ın gövde, duyular ve zihinle özdeşleşme yanılgısı sonucu olarak varlık kazanır. Atmanyapan kimse olma, jiva'dır. )


- JNANA[Sansk.](CHIH[Çince])

( Saf bilinç. )


- JODO[Jap.]

( Arık Ülke Budizmi. Amida Buda'nın adını içtenlikle, inanla ananların öldükten sonra tekrar doğacaklarına inandıkları cennet. bkz. Amida )


- JOHANN SEBASTIAN BACH ile CARL PHILIPP EMANUEL BACH

( 31 Mart 1685 - 28 Temmuz 1750 ile 08 Mart 1714 - 14 Aralık 1788 )


- JOHN BELL ile/ve/||/<>/< DAVID BOHM ile/ve/||/<>/< EPR

( 1963 ile/ve/||/<>/< 1950 ile/ve/||/<>/< 1935 )


- JOHN LOCKE ile/ve/||/<>/> ALEXANDER VON HUMBOLDT ile/ve/||/<>/> MARTIN HEIDEGGER ile/ve/||/<>/> FERDINAND DE SAUSSURE ile/ve/||/<>/> LUDWIG WITTGENSTEIN ile/ve/||/<>/> JACQUES DERRIDA

( 29 Ağustos 1632 - 28 Ekim 1704 İLE/VE/||/<>/> 14 Eylül 1769 - 06 Mayıs 1859 İLE/VE/||/<>/> 26 Eylül 1889 - 26 Mayıs 1976 İLE/VE/||/<>/> 26 Kasım 1857 - 22 Şubat 1913 İLE/VE/||/<>/> 26 Nisan 1889 - 29 Nisan 1951 İLE/VE/||/<>/> 15 Temmuz 1930 - 09 Ekim 2004 )


- JOHN LOCKE ile/ve/||/<>/> GEORGE BERKELEY

( 29 Ağustos 1632 - 28 Ekim 1704 İLE/VE/||/<>/> 12 Mart 1685 - 14 Ocak 1753 )


- JOSEPH JOHN THOMSON ile/ve/||/<>/> GEORGE PAGET THOMSON

( [Nobel Fizik Ödülü'nü ...]
Elektronların, parçacık olduğunu göstererek kazandı.[1906] İLE/VE/||/<>/> Elektronların, dalga biçiminde olduğunu göstererek kazandı.[1937] )

( 18 Aralık 1856 - 30 Ağustos 1940 İLE/VE/||/<>/> 03 Mayıs 1892 - 10 Eylül 1975 )

( Babası. İLE/VE/||/<> Oğlu. )

( )


- JOSEPH PULITZER ile GEORGES POLITZER

( 10 Nisan 1847 - 29 Ekim 1911 ile 03 Mayıs 1903 - 23 Mayıs 1942 )


- JUGGLING ile/ve/||/<>/> JOGGLING


- JUL[Fizik bilgini Joule'ün adından] ile/ve/<>/> KİLOJUL

( Bir cisim üzerine uygulanan bir nevtonluk kuvvetin uygulama noktasını, kendi doğrultusunda bir metre değiştiren iş birimi. [ 1J = .239 cal | 1cal = 4.184 ] İLE/VE/<>/> Bin jul değerinde iş birimi. )

( 1 JOULE = ENERJİ )

( JOUL: Nesnenin, yerkeçimi karşısındaki 1 m. aşağı inişiyle oluşan 1 derecelik enerji. )

( J sembolü ile gösterilen joule; Uluslararası Birim Sistemi'nde enerji, iş ya da ısı miktarından türetilmiş bir birimdir. Bir metre üzerinden, bir newton'luk kuvvet uygulanarak harcanan enerjiye ya da bir saniye içinde bir ohm'luk bir direnç üzerinden geçen bir amperlik elektrik akımına eşittir. )

( ENERJİNİN KORUNUMU - JOULE )

( 1 kilojoule [kJ] = 1000 joule [J]

1 kilowatt-hour [kW*h] = 3600000 joule [J]

1 watt-hour [W*h] = 3600 joule [J]

1 calorie (nutritional) = 4186.8 joule [J]

1 horsepower (metric) hour = 2647795.5 joule [J]

1 Btu (IT) [Btu (IT), Btu] = 1055.05585262 joule [J]

1 Btu (th) [Btu (th)] = 1054.3499999744 joule [J]

1 gigajoule [GJ] = 1000000000 joule [J]

1 megajoule [MJ] = 1000000 joule [J]

1 millijoule [mJ] = 0.001 joule [J]

1 microjoule [µJ] = 1.0E-6 joule [J]

1 nanojoule [nJ] = 1.0E-9 joule [J]

1 attojoule [aJ] = 1.0E-18 joule [J]

1 megaelectron-volt [MeV] = 1.6021766339999E-13 joule [J]

1 kiloelectron-volt [keV] = 1.6021766339999E-16 joule [J]

1 electron-volt [eV] = 1.6021766339999E-19 joule [J]

1 erg = 1.0E-7 joule [J]

1 gigawatt-hour [GW*h] = 3600000000000 joule [J]

1 megawatt-hour [MW*h] = 3600000000 joule [J]

1 kilowatt-second [kW*s] = 1000 joule [J]

1 watt-second [W*s] = 1 joule [J]

1 newton meter [N*m] = 1 joule [J]

1 horsepower hour [hp*h] = 2684519.5368856 joule [J]

1 kilocalorie (IT) [kcal (IT)] = 4186.8 joule [J]

1 kilocalorie (th) [kcal (th)] = 4184 joule [J]

1 calorie (IT) [cal (IT), cal] = 4.1868 joule [J]

1 calorie (th) [cal (th)] = 4.184 joule [J]

1 mega Btu (IT) [MBtu (IT)] = 1055055852.62 joule [J]

1 ton-hour (refrigeration) = 12660670.23144 joule [J]

1 fuel oil equivalent @kiloliter = 40197627984.822 joule [J]

1 fuel oil equivalent @barrel (US) = 6383087908.3509 joule [J]

1 gigaton [Gton] = 4.184E+18 joule [J]

1 megaton [Mton] = 4.184E+15 joule [J]

1 kiloton [kton] = 4184000000000 joule [J]

1 ton (explosives) = 4184000000 joule [J]

1 dyne centimeter [dyn*cm] = 1.0E-7 joule [J]

1 gram-force meter [gf*m] = 0.00980665 joule [J]

1 gram-force centimeter = 9.80665E-5 joule [J]

1 kilogram-force centimeter = 0.0980665 joule [J]

1 kilogram-force meter = 9.8066499997 joule [J]

1 kilopond meter [kp*m] = 9.8066499997 joule [J]

1 pound-force foot [lbf*ft] = 1.3558179483 joule [J]

1 pound-force inch [lbf*in] = 0.112984829 joule [J]

1 ounce-force inch [ozf*in] = 0.0070615518 joule [J]

1 foot-pound [ft*lbf] = 1.3558179483 joule [J]

1 inch-pound [in*lbf] = 0.112984829 joule [J]

1 inch-ounce [in*ozf] = 0.0070615518 joule [J]

1 poundal foot [pdl*ft] = 0.04214011 joule [J]

1 therm = 105505600 joule [J]

1 therm (EC) = 105505600 joule [J]

1 therm (US) = 105480400 joule [J]

1 Hartree energy = 4.3597482E-18 joule [J]

1 Rydberg constant = 2.1798741E-18 joule [J] )


- JÜL ile JÜLÎDE

( Büklüm, kıvrım. İLE Karmakarışık, dağınık saç. )


- JUNG ile JUNG


- JÜPİTER/GALILEO UYDULARI:
IO ile/ve/||/<> EUROPA ile/ve/||/<> GANYMEDE ile/ve/||/<> CALLISTO


- JURO[Juro özel adından]

( İkinci çağın triasla kretase arasında kalan dönemi. )


- JUS COGENS ile/ve/||/<> OBLIGATIO ERGA OMNES ile/ve/||/<> OPINIO JURIS

( Hukukta en üst kurallar. İLE/VE/||/<> Uluslararası hukuk açısından, devletlerin uymakla ve gözetmekle yükümlü olduğu kurallar. | "Herkese karşı hak". İLE/VE/||/<> Davranışın, bir hukukî zorunluluk oluşturduğunun kanaati. | Devletlerin, bir uygulamasının, örf ve âdet hukuku kuralı durumuna "ge(tiri)lmesi". | Devletlerin, işlem ve eylemlerinin, hukukî olması zorunluluğu. )


- K ile G


- K ile K ile KA/KE ile KU

( Türk abecesinin on dördüncü harfi. İLE Potasyumun simgesi. İLE Türk abecesinin on dördüncü harfinin okunuşu. İLE Kurçatovyumun simgesi. )


- KA

( Astral Nur, Kalp. )


- KÂ'BE

( MÜSLÜMANLARIN HACI OLMAK ÜZERE BELİRLİ ZAMANDA GİDİP ZİYÂRET ETTİKLERİ YER | MÜSLÜMANLARIN NAMAZA BAŞLARKEN YÖNELDİKLERİ TARAF | KÜP TAŞ )


- KA'DE[Ar.] ile KADEH[Ar. çoğ. AKDÂH]

( Bir kere oturma, oturuş. İLE Bardak, küçük bardak, içki bardağı. | [botanik] Kadeh. )


- KAABE KAVSEYN

( İki yay, iki kaş arası. )


- KAB[Ar.] ile KÂ'B[Ar.]

( Uzaklık, mesafe. İLE Topuk kemiği, aşık kemiği. | Tavla zarı. | Sekiz köşeli, sekiz yüzlü nesne. | Küp. )


- KABA (DİL) ile/ve/değil ORTALAMA (DİL)


- KABA OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KİTABIN ORTASINDAN KONUŞMAK


- KABA/LIK ile/ve/ya da ÇIKARCI/LIK

( GALÎZ[< GILZET] ile/ve/ya da ... )


- KABA/LIK ile/ve SAÇMA/LIK


- KABA/LIK ile/ve/değil/<> SAF/LIK


- KABA ile/değil/yerine ENGİN


- KABA ile/ve/değil/<> GELİP GEÇİCİ


- KABA ile/ve/||/<>/> KUBAT

( ... İLE/VE/||/<>/> Kaba, biçimsiz. | Davranışları kaba olan. )


- KABACA ile/değil/yerine KISACA


- KABACA ile/değil/yerine ÖZETLE


- KABADAYI ile PALİKARYA[Yun.]

( ... İLE Kabadayı Rum delikanlısı. | [yererek] Yunan. )


- KABAHAT, ...:
SENDE ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/< SENİ SEVENDE


- KABÂHAT ile/değil/yerine/= SUÇ

( Uygunsuz hareket, çirkin, yakışıksız davranış, suç, kusur, töhmet. | Hafif hapis, para cezası ya da meslek ve sanattan alıkonulma ile cezalandırılan suç. İLE Törelere, ahlâk kurallarına aykırı davranış. | Yasalara aykırı davranış. )


- KABAK ile ARMUT KABAĞI

( Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki. | Bu bitkinin türlerine göre yemeği ve tatlısı yapılan ürünü. | Kabak kemane. | Ham, tatsız kavun, karpuz. | Tüysüz, dazlak. | Dişleri aşınarak yüzeyi düzleşmiş olan taşıt lastiği. | Bilgisiz, görgüsüz, kaba. | Kısa boynuzlu hayvan. İLE Ürünü, armut biçiminde olan bir süs kabağı. )

( CUCURBITA cum ... )


- KABAK ile ASMA KABAĞI

( Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki. İLE Kabakgillerden, sürüngen ya da sarılgan, mevsimlik bir tür kabak. | Bu kabağın ince uzun, sebze olarak kullanılan ürünü. )

( CUCURBITA cum LAGENERIA VULGARIS )


- KABAK ile BALKABAĞI/HELVACIKABAĞI/KESTANEKABAĞI

( Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki. | Bu bitkinin türlerine göre yemeği ve tatlısı yapılan ürünü. | Kabak kemane.Ham, tatsız kavun, karpuz. | Tüysüz, dazlak. | Dişleri aşınarak yüzeyi düzleşmiş olan taşıt lastiği. | Bilgisiz, görgüsüz, kaba. | Kısa boynuzlu hayvan. İLE Kabakgillerden, tatlısı yapılan, dışı boz, içi sarı renkli, iri bir kabak türü. )

( SQUASH vs. PUMPKIN, WINTER SQUASH )

( CUCURBITA cum CUCURBITA MAXIMA/PEPO )


- KABAK ile İTHIYARI/ACIHIYAR/ACIELMA/EBUCEHİLKARPUZU

( ... İLE Kabakgillerden, elma büyüklüğündeki meyvesi çok acı ve iç sürdürücü bir bitki. )

( ... cum CITRULLUS COLOCYNTHIS )


- KABAK ile JACKFRUIT

( ... İLE Tayland'da yetişen, iri kabağa benzeyen bir meyve.[Dünya üzerinde ağaçta yetişen en büyük meyvedir.] )


- KABAK ile SAKIZKABAĞI

( CUCURBITA cum CUCURBITA PEPO )


- KABAK ile SU KABAĞI

( Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki. | Bu bitkinin türlerine göre yemeği ve tatlısı yapılan ürünü. | [müzik] Kabak kemane. | Ham, tatsız (kavun, karpuz). | Tüysüz, dazlak. | Dişleri aşınarak, yüzeyi düzleşmiş olan (taşıt lastiği). | Bilgisiz, görgüsüz, kaba. | Kısa boynuzlu hayvan. İLE Kabakgillerden, alt bölümü şişkin, birçok yerde kurutulup su kabı olarak kullanılan, bir tür asma kabağı, kantar kabağı. )

( CUCURBITA cum LAGENARIA VULGARIS )


- KABAK ile VEZİRKÜLÂHI

( Kabak kızartılmamalıdır. [Tüm özellikleri nitelikleri kaybolur.] )


- KABAKLAMAK ile KABAKLAŞMAK ile KABAKLIK

( Ağaçların gençleşmesi için dallarını budamak. İLE Saçları dökülmek, dazlaklaşmak. | Taşıt lastiklerinin, dişleri aşınıp yüzeyi düz bir duruma gelmesi. İLE Karpuz ya da kavunun ham olma durumu. | Başın tüysüz ya da dazlak olma durumu. | Bilgisizlik, görgüsüzlük. )


- KABALA'DA:
SEFAR ile/ve SİPUR ile/ve SEFER

( Kabala'da üç temel kavram vardır: Sefar, Sipur, Sefer. Sefar: Sayı, nicelik demektir. Sefar ya da nicelik varolanların birbiriyle ilişkisinde birinci durumda rol oynar, bu da sayıyla belirtilir. Daha sonra devinimi ve öteki nitelikleri gelir ki bunlar da sayıyla belirtilir.
Sipur: Söz ya da Logos anlamına gelir. Her harf bir kuvveti işaret eder ve var olanlar, harflerden oluşan sözcüklerdir.
Sefer: Yazı demektir. Tanrının yazısından da evrende varolanları anlamak gerekir. Tanrının düşüncesi bu varolanların anlamıdır. )

( Kabala İşlemleri: Themuria, Gematria, Notaria. Themuria: Kutsal sayılan sözcüklerdeki harflerin yerini değiştirerek yeni sözcükler elde etme yöntemidir. Gematria: Sözcükleri oluşturan harflerin sayısal değerlerinin toplamının hesaplanmasıdır. Notaria: Sözcüklerin kökeni olan harflerden sayı değerleri yoluyla yeni sözcükler türetmektir. )

( Kabala'da varlığın en genel ve bütünsel biçimlerine ise Sefirot(Sephirot) adı verilir. )

( Zohar Nur anlamına gelir ve Zohar öğretisi mistik tefekkür ve deneyim yoluyla nura kavuşma, varlık birliğinin insanda gerçekleştirilmesidir. Kabala, bu öğretinin kabul edilmesi, içselleştirilmesi anlamına gelir. )

( Kabala'da harfler sayılarla eşleştirilmiş ve birtakım tanrısal isimlerin harflerinin yerleri değiştirilerek belirli matematiksel kurallara göre anlam türetmelerine gidilmiştir. )


- KABALA[İng.] ile KABALA[Ar.]

( Doğaüstüyle ilişki kurma. | Yahudilerde, yazılı olarak konulmuş olan Tanrı kanunlarının yanında, ağızdan ağıza geçen din buyruklarının, İbrani felsefesinin ve efsane yazılarının tamamı. | Bu öğretinin yandaşlarının tamamı. İLE Götürü, toptan. )


- KABALA ile/ve STEGANOGRAFİ

( Yahudi bilgeliği, mistisizmi. İLE/VE Gizli yazı. )


- KABALAK ile KABALAK

( Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunda kullanılmış olan, şapkaya benzeyen bir başlık türü. İLE Kabak yaprakları biçiminde etli ve tüylü yaprakları olan, kırlarda ve su kenarlarında yetişen bir bitki. )


- KABALIĞIM ile/ve/değil KALABALIKLIĞIM


- KABAN[Erm.] ile KABAN[Fr. < CABAN]

( Dik yokuş. | Tepe. İLE Çeşitli kumaşlardan yapılmış, kalçaya kadar inen ve paltoya benzeyen üst giysisi. )


- KABARCIK ile İSİLİK/ISIRGIN

( PUSTULE vs. PRICKLY HEAT )


- KABARMA ile/ve/<> KÖPÜRME


- KABARTI ile KABARTMA

( Tümsek, çıkıntı, kabarmış yer. İLE Kabartma işi. | Bir biçimin ya da bir süslemenin düz yüzey üzerindeki çıkıntısı. | Kil, alçı, taş vb. işlenebilir gereçleri girintili çıkıntılı yüzeyler durumunda biçimlendirerek yapılan yapıt, rölyef. | Kabartılarak yapılan. )


- KABARTMA TOZU ile SODYUM BİKARBONAT

( BAKING POWDER vs. BAKING SODA )


- KABBALAH:
KABIN İLMİ ile/ve/<> KABUL İLMİ


- KÂBE ile/ve/= ANITKABİR


- KÂBETULLAH

( GÖNÜL )


- KABÎH[Ar.] ile VAHŞ[Ar.]


- Kâbil[aslı KÂBÜL] ile Kabîl["ka" uzun okunur] ile KABÎL[Ar. < KABL] ile KABİL[Ar. < KABUL]["ka" uzun okunur]

( Afganistan'ın başkenti. İLE Hz. Âdem'in büyük oğlu olup kardeşi Hâbîl'i öldürmüştür. İLE Sınıf, tür/nev. | Türlü, gibi. | Az/biraz önce. İLE Kabul eden/edici. | Olan/olabilir. )


- KÂBİL ile/ve/<> FAİL


- KABİLE MENSUBİYETİ ile/ve YER MENSUBİYETİ


- KABÎLE[Ar. çoğ. KABÂİL] ile KABİLE["ka" uzun okunur]

( Boy. İLE Hanım ebe. )


- KABİLE ile/ve/değil/||/<>/> KÖY


- KABİN[Fr. < CABINE] ile KABİNE[Fr. < CABINET]

( Küçük, özel bölme. | Gemilerde, uçaklarda, uzay gemilerinde, küçük bölme. | Uçakta, yolcuların oturduğu bölüm. | Plajda, soyunma yeri. İLE Bakanlar Kurulu, hükûmet. | Hekim muayenehanesi. | Bölüm/kabin. | Tuvalet/helâ. )


- KÂBİR[Ar.] ile KABİR/KABR[Ar. çoğ. KUBÛR] ile KABL[Ar.]

( Büyük, ulu. İLE Gömüt, sin, mezar/lık, kabristan[Fars.]. İLE Ön, önce, öndeki, evvel/evvelki. )


- KABIZ[Ar. < KABZ]["ka" uzun okunur] ile KABIZA["ka" uzun okunur] ile KABZ[Ar.] ile KABZA[Ar.]

( Alan, tutan, kabzeden. | Peklik/kabızlık veren. | [anatomide] Sıkan, çeken. [KABZ >< BAST] İLE [anatomide] Büken.[: Oynak kemikler arasındaki açıları daraltan kasların genel adı.] İLE El ile tutma. | Avuç içine alma, kavrama. | Azrâil tarafından ruh teslim alınma, ölme. | Peklik, amelsizlik, kabız. İLE Tutacak/tutamak yeri, sap. )


- KABIZLIK/İNKIBAZ/KONSTİPASYON ile/||/<> SÜRGÜN/DİYARE/İSHAL

( Bağırsak devimlerinin yavaşlaması ve kabızlık. İLE/||/<> Sık ve sulu dışkılama. )


- KABIZLIKTA:
PRE-BİYOTİK ile/ve/<> PRO-BİYOTİK

( SEMBİYOTİK: İkisinin de biraradalığı. )


- KABUĞUNA ÇEKİLMEK ile/değil/yerine/>< KABUĞUNU KIRMAK


- KABUK ile/ve/<> BADIÇ

( .. İLE/VE/<> Bakla, fasulye, bezelye gibi taze sebzelerde, içinde tohumların sıralanmış bulunduğu kabuk. )


- KABUK ile BAĞA

( ... İLE Deniz kaplumbağasının kabuğu. | Kaplumbağa kabuğu. | Ur. )


- KABUK ile/ve/||/<>/> KABUKLU

( Bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan, kendiliğinden oluşmuş sertçe bölüm, kışır/kışr. | Ekmeğin, pişme sırasında içinden daha çok sertleşen dış bölümü. | Bir sıvı ya da gazı dıştan saran, sert katman. | Deri üzerinde bir yaranın ya da sivilcenin kurumasıyla oluşan sertçe bölüm. | Bir hayvanı dıştan örten kitinli, kalkerli, silisli, kemiksi ya da boynuzsu örtü, kavkı. İLE/VE/||/<>/> Kabuğu olan. )


- KABUK ile KUKUÇ

( ... İLE Şeftali, kayısı gibi meyvelerin çekirdeklerinin sert kabuğu. )


- KABUK ile/ve ÖZ

( KIŞR ile/ve CEVHER )

( COVER vs./and ESSENCE )


- KABUK ile ŞEYTANMİNARESİ

( ... İLE Bazı deniz böceklerinin koni biçimindeki kavkısı. )


- KABUK ile TOPUR

( ... İLE Kestanenin dikenli olan dış kabuğu. | Fındığın dışındaki yeşil kabuk. )


- KABUK ile/<> YALAMUK

( ... İLE/<> Çam ağacının reçineli kabuğu, soymuk. | Çam ağacının reçineli kabuğundan çıkan özsuyu. )


- KABUKİ ile/ve BUNRAKU

( Geleneksel Japon tiyatrosu. İLE/VE Kukla tiyatrosu. )


- KABUKİ ile/ve BUNRAKU

( Geleneksel Japon tiyatrosu. İLE/VE Kukla tiyatrosu. )


- KABUKLULAR:
İSTİRİDYE(SELCE[Ar.], SADEF[Fars.], OYSTER[İng.], OSTREA EDULIS[Lat.]) ile MİDYE/BELEHU'L-BAHR[Ar.]/MUSSEL[İng.] ile SHELL ile KTENIA ile LANGUST(İN)[Lat. PALINURUS VULGARIS] ile KARAVİDES(/KEREVİT) ile KRILL ile PAVURYA ile KARİDES[Yun.](SHRIMP) ile KREOPEK

( MISRÂ': İstiridye gibi deniz kabuklularından kabuklarının her biri. )

( İstiridyeler, doğal ortamlarında 80 yıla kadar yaşayabilirler. )

( İstiridyelerin bir inciyi tamamlamaları 15 - 20 yıllarını alır. [1 ton istiridyeden ancak 3 inci çıkar. Mükemmel küre şeklinde olma olasılıkları ise milyonda birdir.] )

( İstiridye )


- KABUL EDEMEMEK ile/ve/değil DİRENMEK

( BEKİNME: İnat etmek, direnmek. | Kapanma, tıkanma. )


- KABUL EDERSE/NİZ ile/ve/değil/yerine UYGUNSA/NIZ, UYGUN GÖRÜRSENİZ


- KABUL EDİLEMEZLİK ile/ve/<>/değil/yerine SİNDİRİLEMEZLİK


- KABUL ETME(ME)K ile KATILMA(MA)K

( TO [NOT] ACCEPT vs. TO [NOT] AGREE WITH )


- KABUL ETME(ME)K ile ÖN PLANDA TUTMA(MA)K

( TO (NOT) ACCEPT vs. TO (NOT) TO (NOT) STAND/KEEP AT FRONT )


- KABUL ETMEK ile "BOYUN EĞMEK"


- KABUL ETMEK ile/ve/değil/yerine "GÖZE ALMAK"


- KABUL ETMEK ile GÜZEL GÖRMEK(TAHSÎN[< HÜSN])

( TO ACCEPT vs. TO SEE NICE )


- KABUL ETMEK ile/ve KATLANMAK

( ACCEPTANCE vs./and TO BEAR THE CONSEQUENCES )


- KABUL ETMEK ile/ve/değil/yerine TANIMAK


- KABUL ETMEMEK ile/ve/değil DAHA ÇOK YAKLAŞMASINI SAĞLAMAK


- KABUL ETMEMEK ile/değil/yerine/< FARKINDA OLMAK


- KABUL GÖRME ile/ve/değil/||/<> ÖNDE YER ALMA


- KABUL:
EDERSEN ile "ETMEZSEN"

( Ahbab. İLE Garib. )


- KABUL/LER ile/ve/değil/<> GELENEK/LER


- KABUL ile/ve/<> DESTEK


- KABUL ile/ve EZBER

( Dönüştürücü. [Kalb/tekallüb] İLE/VE Kalbe yazmak. )

( ... ile/ve BERM[: Ezberleme, hatırda tutma.] )

( ACCEPTANCE vs./and MEMORIZING )


- KABUL ile/ve/değil/<> İÇSELLEŞTİRME


- KABUL ile/ve İNANCA

( ACCEPTANCE vs./and ASSURANCE )


- KABUL ile/ve/||/<>/>/< İTİBAR

( ... İLE/VE/||/<>/>/< Saygı gösterme. | Önem verme. | Onur/şeref, haysiyet. | Bir şeyin, gerçek değil kararlaştırılan değeri. | İbret alma. | [ticaret] Söz ya da imzanın değeri. [İng./Fr. CREDIT] | Değer. )


- KABUL ile/ve/<> KALIB


- KABUL ile/ve/||/<>/< MAKBUL


- KABUL ile/ve MERHAMET

( ACCEPTANCE vs./and MERCY )


- KABUL ile/ve/değil OYUN

( [not] ACCEPTANCE vs./and/but GAME )


- KABUL ile/ve/<> SIRADÜZEN/HİYERARŞİ


- KABUL ile SÖYLEM

( ACCEPTANCE vs. DISCOURSE, DISSERTATION )


- KABUL ile SÖYLEM


- KABUL ile TAYİN


- KABUL ile/değil/yerine TEMELLENDİRME


- KABUL ile/ve YADSIMA

( ACCEPTANCE vs. TO DENY/REJECT )


- KABULLEN(E)MEMEK ile DAYAN(A)MAMAK

( NOT (ABLE) TO ACCEPT vs. NOT TO WITHSTAND )


- KABULLEN(EBİL)MEK ile DAYANMAK/DAYANABİLMEK

( Her ne gelirse, sarsılmadan dayanmanın soyluluğu ve erdemi vardır fakat anlamsız işkence ve aşağılanmayı reddetmenin onurluluğu[vakarı] da vardır. )

( (ABLE) TO ACCEPT vs. (NOT ABLE) TO WITHSTAND
There is noble virtue in unshakable endurance of whatever comes, but there is also dignity in the refusal of meaningless torture and humiliation. )


- KABULLEN(ME)MEK ile "KATLAN(MA)MAK"

( TO (NOT) ACCEPT vs. TO (NOT) BEAR/STAND )


- KABULLENMEK ile/ve/<> KOŞULLANMAK


- KABULLER ile/ve/||/<> SINIRLAMALAR


- KABURGA ile GEĞREK

( ... İLE Yumuşak kaburga kemikleri. | Kaburganın alt yanında bulunan boşluklardan her biri. )


- KABURGALAR ile/ve UCLARI SERBEST OLAN 11. 12. KABURGALAR

( ADLÂ'[< DIL]: Kaburgalar. | Geometrik şekillerin kenarları. İLE/VE ... )

( RIBS/BREAST BONES vs./and FLOATIN RIBS )


- KABZ ile HABS

( El ilet tutma. | Avuç içine alma, kavrama. | Azrail tarafından ruh teslim alınma, ölme. | Peklik, kabız. İLE Hapis, alıkoyma, bir yere kapama, salıvermeme. | Tutma, zaptetme. )


- KABZ ile KABZ

( AVUÇ İÇİNE ALMA, EL İLE TUTMA, KAVRAMA | GÖNLE GELEN SIKINTI | HAK VÂRİDÂTINDAN KESİLEN ile AZRAİL TARAFINDAN RUH TESLİM ALINMA, ÖLME )


- KABZA ile/ve/||/<> BARÇAK

( ... İLE/VE/||/<> Kılıç kabzasının siperi. )


- KABZIMAL[Ar.] ile MADRABAZ[Fars.]

( Meyve sebze üreticileri ile satıcılar arasında, aracılık eden kişi. İLE Sebze, meyve gibi yiyecekleri, yerinden getirterek, toptan satan kişi. | Hile yapan, hileci. )


- KABZİYET ile GAZAP

( Allah'ın verdiği sıkıntı. İLE Kuldan kaynaklanan sıkıntı. )


- KAÇAK ile GİZLİ ile YERALTI

( ILLEGAL vs. SECRET/HIDDEN )


- KACAK ile KAÇAK

( Mutfak araçları, kap kacak. İLE Bir kapalı kaptan, bir borudan sızan gaz ya da sıvı. | Gizlice kaçırılmış olan mal ya da nesne. | Bağlı bulunduğu yerden ya da yasadan kaçan, uzaklaşan. | Yasaca yapılması yasak olan ya da yapılması için gerekli izin alınmayan. | Yasaca belirtilmiş gerekli gümrük ve vergileri ödenmeden bir yere sokulan ya da bir yerden çıkarılan. | Yasalara, kurallara uymayarak, gizlice. )


- KAÇAK ile KAÇIK ile KAÇINTI ile KAÇKIN

( Bir kapalı kaptan, bir borudan sızan gaz ya da sıvı. | Gizlice kaçırılmış olan mal ya da nesne. | Bağlı bulunduğu yerden ya da yasadan kaçan, uzaklaşan. | Yasaca yapılması yasak olan ya da yapılması için gerekli izin alınmayan. | Yasaca belirtilmiş gerekli gümrük ve vergileri ödenmeden bir yere sokulan ya da bir yerden çıkarılan. | Yasalara, kurallara uymayarak, gizlice. İLE İlmeği kaçmış (çorap vb.). | Bir yana kaçmış, kaymış. | Bazı davranışları dengesiz olan, zıvanasız. | Çorabın ilmeği kaçmış yeri. İLE Erken doğan kuzu. | Sızıntı, kaçak. İLE Bir yerden ya da bir işten kaçmış kişi. | Toplumdan uzak duran, toplum içine çıkmak istemeyen kişi. )


- KAÇAK ile KAÇKIN


- KAÇAMAK ile KAÇAMAK

( Hoş görülmeyen bir şeyi, ara sıra yapma. | Bir şeyi, belirli etmeden, gizlice yapmaya çalışma. | Bir şeyden kaçınma yolu. | Kaçılacak yer. | Başkalarına belirli etmeden, gizlice yapılan. İLE Mısır unundan yapılan yağlı bir yemek. )


- KAÇAN/LAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KALAN/LAR


- KAÇAN ile/değil/yerine/>< KAZANAN

( Kazanamaz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kaçmaz. )


- KAÇILMAZ ile/değil KAÇINILMAZ


- KAÇINMA ile/ve/||/<>/> HOŞGÖRÜ ile/ve/||/<>/> TOPARLANMA


- KAÇINMA ile KAÇGÖÇ

( ... İLE Dinî bir yaklaşımla, müslüman kadınların, erkeklere görünmemeleri, birarada oturup konuşmaktan kaçınmaları. )


- KAÇIRMAK ile "ISKALAMAK" ile "ES GEÇMEK"


- KAÇIRMAK ile KAYBETMEK

( TO MISS vs. TO LOSE )


- KAÇKAR DAĞLARI ile/ve KÜRE DAĞLARI


- KAÇKAR ile/değil KAŞKAR


- KAÇKARLAR ile/ve/||/<> KALÇARLAR


- KAÇMA ile/ve/<> KENDİNDEN KAÇMA

( Geçenlerde, bir şair arkadaşımla konuşuyordum. İlk kez yurtdışına çıkmıştı. İzlenimlerini sorduğumda, kestirme bir yanıt verip "Dünyam daraldı" dedi. Bu sözüne şaşırdığımı görünce sözlerini sürdürdü. "Eskiden, kaçıp gideceğim yerlerin var olduğunu bilmek, bir ölçüde rahatlatıyordu beni. Fakat şimdi anladım ki, kaçıp gidilecek bir yer yokmuş." )


- KAÇMAK/KAÇIŞ ile/değil/yerine/>< ÖZGÜRLÜK


- KAÇMAK ile "KAÇMAK"

( Kendi anlamı. İLE İzin istemek/izin isteyerek/bildirerek ayrılma.(Deyim/argo). )

( Hızla koşup bir yere saklanmak. | Kimseye bildirmeden bulunduğu yerden ayrılmak, firar etmek. | Kendini göstermemek, rastlaşmamaya çalışmak. | Kaçınmak. | Gaz, sıvı vb. şeylerin sızması. | İpinin kopması. | Girmek. | Bir yana doğru kaymak. | Görünmeden gitmek, savuşmak, sıvışmak. | Hızlı koşmak. | Yok olmak. | Benzemek, andırmak. | Kaçgöçe uymak. | Kadının, yasalara ve aile isteklerine karşı gelerek evlenmek için evinden ayrılması. | Rengi ağarmak, uçmak. | Yarışçının ötekilerden hızla ayrılıp arayı açması. | Futbol ve basketbolda, engelleyen adamdan kurtulmak ya da pas alabilmek için boş alana koşmak. İLE ... )


- KAÇMAK ile/ve/değil/yerine (GERİ) ÇEKİLMEK


- KAÇMAK ile/ve/değil ANLAMSIZ/DEĞERSİZ BULMAK, DEĞER VERMEMEK


- KAÇMAK ile/ve/değil/yerine/<> GİTMEK

( Sevdiklerinle arana mesafe girdiği oranda, varış yerinin de hiçbir anlamı kalmaz. )


- KAÇMAK ile/değil HIZLI YÜRÜMEK/KOŞMAK

( ... ile/değil BESBESE )


- KAÇMAK ile/değil/yerine KAÇINMAK

( Tüm canlılarda. İLE/DEĞİL/YERİNE Hayvanlarda[kısmen] ve insanda. )


- KAÇMAK ile/değil/yerine/>< KALMAK


- KAÇMAK ile/ve/değil/ne yazık ki KOLAYINA KAÇMAK


- KAÇMAK ile/ve SAKLANMAK


- KAÇMAK ile SIVIŞMAK/TÜYMEK/FIYMAK


- KAÇMAK ile/ve/değil/yerine ÜSTLENMEMEK


- KAÇMAK ile/ve/değil/yerine UZAK DURMAK

( UZAK DUR!
* Karnı tokken sızlanandan
* Zevk sürerken sıkılandan
* El içinde ağlayandan
* Dost sözünden gocunandan
* Kuşkusuyla buz tutandan
* Düşmanına dost durandan
* Suretiyle kandırandan
* Aynalardan kovulandan
* Şeytanıyla yarışandan
* Sevabını anlatandan
* Günahına kulp takandan

Mete Özgencil )


- KAÇMAK ile/değil/yerine UZAK DURMAK


- KAÇMAK ile/değil/yerine VAZGEÇMEYİ BİLMEK/BECERMEK


- KÂD[Ar.] ile KADD[Ar.] ile KÂD[Ar.]

( Mahzûn olma. İLE Boy. İLE Hırs. )


- KADÂ İLEYHİ[Ar.] ile KADÂ BİHÎ[Ar.]


- KADÂ[Ar.] ile HÜKM[Ar.]


- KADÂ[Ar.] ile KADER[Ar.]


- KADAYIF[Ar. < KATAİF] ile TEL KADAYIF ile KÜNEFE

( Undan yapılan, tatlı olarak tüketilen türlü biçimlerde yiyecek. )


- KADD[Ar.] ile KATT[Ar.]

( Uzunlamasına kesmek. İLE Enine kesmek. )


- KADDERA LEHÛ KEZÂ[Ar.] ile MENÂ LEHÛ KEZÂ[Ar.]


- KADEH[Ar.] ile KE'S[Ar.]


- KADEH[çoğ. AKDÂH] ile KADEH

( MÜRŞİDİN SÖZLERİ | İÇKİ BARDAĞI ile KALB )


- KADEH ile/ve/değil/yerine PİSAGOR'UN KADEHİ

( ... İLE Ölçüyü kaybedersen, herşeyi/ni kaybedersin. )

( ... İLE İçine konulan şarabın, kadehin ortasındaki çıkıntının seviyesini geçmesiyle, fazla olanı değil kadehin içindeki tüm sıvıyı, altındaki deliklerden akıtır. [Nerede duracağını ve ne kadar içmesi gerektiğini bilmeyenler için ve sınırlarını öğrenmeleri için yapılmıştır.] )

( | )

( )


- KADER[Ar.] ile TAKDÎR[Ar.]


- KADER ile/ve/değil/||/<>/< AKIBET


- KADER ile/ve BUYRUK

( DESTINY vs./and ORDER )


- KADER ile/ve/<> FITRAT


- KADER ile/ve/||/<> KARMA

( ... ile/ve/||/<> )

( Karma ve Kader kavramlarını, kapsamlı bir biçimde anlamak ve görmek üzere "My name is Earl" dizisini baştan sona izlemenizi öneririz... )

( Karma'nın etkileyici ve ilham verici 10 yasası )


- KADER ile/ve RASTLANTI/TESADÜF

( DESTINY vs./and COINCIDENCE )


- KADER ile/değil YAZGI


- KADER ile/değil YAZGI/"ALINYAZISI"

( [not] DESTINY vs./but ONE'S FATE )

( ... ile/değil MING )


- KADERİYE ile/değil CEBRİYE


- KADÎ/KADI[Ar. < KAZÂ | çoğ. KUZÂT]["ka" uzun okunur] ile KADİH[Ar. < KADH]["ka" uzun okunur]

( Yapan, yerine getiren. İLE Kötüleyici, zemmedici. )


- KÂDI/LIK ile/değil NAİB/LİK


- KADI ile/ve/||/<> KÂTİP

( Yargıç. İLE/VE/||/<> Yazıcı ya da sekreter. )


- KADI ile/||/<> KAZASKER/SADIR

( Osmanlı Devleti'nde, Tanzimat Dönemi'ne kadar her türlü davâya, Tanzimat Dönemi ile Medeni Kanun'un kabulü arasındaki dönemde ise evlenme, boşanma, nafaka davalarına bakan mahkeme başkanı. İLE/||/<> Yargı düzeninde Şeyhülislam'dan sonra gelen en yüksek görevliye verilen san. | İlmiye sınıfının yüksek derecesinde bulunan devlet görevlisi. )


- KÂDI ile MÜÇTEHİT[Ar.]

( Tanzimata kadar her türlü davaya, Tanzimat ile Medeni Kanun arasındaki dönemde ise yalnız evlenme, boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin başkanları. İLE Ayet ve hadislere dayanarak yargıya varan, karar veren din düşünürü. )


- KADI ile/||/<> TAHT KADISI

( ... İLE/||/<> İstanbul'un sorunları ile ilgilenen, ticaret, sanat, iaşe denetimlerini yapan, aynı zamanda başkentin en büyük yargıcı olan ilmiye mensubu. )


- KADİFE/VELUR[Fr.] ile/ve ÇATMA

( Yüzeyi belirli uzunlukta bırakılmış, ham madde lifleriyle kaplı, parlak, yumuşak kumaş. İLE Bir tür döşemelik kumaş. )


- KADİFE/VELUR[Fr.] ile PELÜŞ[Fr.]

( ... İLE Bir yüzü uzun tüylü, yumuşak ve parlak, kadifeye benzer bir kumaş türü. )


- KADIKÖY İSKELE CAMİSİ ile KADIKÖY CAMİSİ / OSMANAĞA CAMİSİ

( Kadıköy (Mustafa III) İskele Camisi. İLE Söğütlüçeşme Caddesi'nde iskele tarafında, çarşı önündedir. )

( 1741'de, Sultan III. Mustafa tarafından. İLE 1713'te, Bâbüssaâde Ağası Osman Ağa tarafından. [1813'te ve 1880'de yangın sonrası onarılmıştır.] )


- KADÎM BİLGELİK ile/ve/<> KADÎM GELENEK

( ... İLE/VE/<> Kadîm Gelenek, hiçbir kültürün, milletin ve/ya da egemenliği altında değildir! Evrenseldir ve bu geleneğe ulaşmak, hünerdir. )


- KADÎM MATEMATİK'TE, ÜÇ SORUNSAL:
TESLÎS-İ ZÂVİYE ile/ve TADÎF-İ MEZBAH ile/ve TERBİ'-İ DÂİRE

( * Dar açının çizimle/geometrik olarak üç eşit parçaya bölünmesi. İLE/VE * Küpün iki katının alınması. İLE/VE * Dairenin kareleştirilmesi. )

( Daha geniş bilgi için burayı tıklayınız... )


- KADÎM-İ ZÂTÎ ile/ve KADÎM-İ ZAMANÎ


- KADÎM'İN KIDEMİ ile/ve CEDÎD'İN VAADİ

( Geçmişte. İLE/VE Gelecekte. )

( Klasik geleneklerde esas olan. İLE/VE Modern zamanlarda ve arayışlarda. )

( Geçmiş dönemlerde, tarihin oluşması[tekâmülü], geçmiş üzerine/üzerindendi. )

( MA el-MÂHÛD )


- KADÎM[Ar. < KIDEM | çoğ. KUDEMÂ]["ka" uzun okunur] ile KADİM[Ar. < KADEM]["ka" uzun okunur]

( Eski. | Öncesini bilir kimse bulunmayan, öncesi bilinmeyen şey. | Başlangıcı olmayan, öteden beri varolan. | Eski zaman. İLE Ayak basan, varan/ulaşan. )


- KADÎM ile/ve ATİK


- KADÎM ile HÂDÎS

( Başlangıcı ve sonu olmayan. İLE Oluşta olan. )


- KADIN

( PARTHENOS )


- KADIN DOKTOR ile/ve/değil/||/<> KADIN DOKTORU


- KADIN ve ERKEK:
EŞİT ile/ve/değil/||/<>/>/< EŞ

( Eşitlik, ancak hak ve koşullar/olanaklar itibariyle, tüze ve tıpta geçerli olmak üzere, hâkim ve hekim önünde söz konusudur.

Hiçkimse de kimseyle kıyaslanamaz ve ölçülendirilemezdir. Kadın ve erkek "farkı/ayrımı" ise anlamsız bir genelleme sonucunda oluşan gereksiz, yersiz, karşılıksız, anlamsız ve boş bir "çabadır"/zorlamadır. )


- KADIN, ...:
..., SEVMEDİĞİ KİŞİYE[ERKEK/KADIN] ...
ile/><
..., SEVDİĞİ KİŞİ[ERKEK/KADIN] İÇİN ...

( ... hiç acımaz. İLE/>< ... kendine hiç acımaz. )


- KADIN/LIK ile/ve/||/<>/> ANNE/LİK

( Bebek doğurabilme olanağı. | Kendini doğurabilme olanağı ve olasılığı. İLE/VE/||/<>/> Bebeği doğurup bakabilme, yetiştirebilme. | Bebeğinden ve kendinden doğabilme, kendini gerçekleştirme. )


- KADIN ile/değil KADINLIK/KADINLAR

( MER'A ile/değil NİSÂ )


- KADIN ile KARI

( HÜRRE: Cariye(eme) ya da esir olmayan kadın. )


- KADININ ... ile KÂDI'NIN ...


- KADINLARIN SEÇME VE SEÇİLME HAKKI:
BELEDİYE SEÇİMLERİ/NDE ile/ve/||/<>/> MILLETVEKİLLİĞİ/NDE

( 03 Nisan 1930 İLE/VE/||/<>/> 05 Aralık 1934 )


- KADINLARIN:
KORUNMASI ile/yerine/değil ANLAŞILMASI/EĞİTİLMESİ


- KADİR GECESİ ile/ve/değil/<> KADİR-KIYMET BİLDİĞİN GECE


- KADÎR[Ar. < KUDRET] ile KADİR["ka" uzun okunur] ile KADR[Ar.]

( Tükenmez kudret sahibi olan Allah.[Allah'ın adlarından] İLE Güçlü, kuvvetli, kudretli, kudret sahibi. | Allah. İLE Değer, itibar. | Onur, şeref, haysiyet, meziyet. | Derece, rütbe. | Yıldızları, parlaklık derecelerine göre birbirinden ayırdetmek için yapılan sınıflandırmada her dereceden biri.[Birinci kadirden(en parlak) altıncı kadire kadar olan yıldızlar gözle görülebilir; teleskobun kuvveti arttıkça daha küçük kadirdeki yıldızları görmek olanaklıdır.][Güneşin parlaklığı sıfırıncı kadirdendir.] )


- KADÎR[Ar.] ile KAVÎ[Ar.]


- KÂDİR[Ar.] ile MUKÎT[Ar.]


- KÂDİR[Ar.] ile MÜTEMEKKİN[Ar.]


- KADÎR[Ar.] ile RABB[Ar.]


- KADİR ile/ve/||/<> HIZIR


- KÂDİR ile/ve MÂLİK


- KADIRGA ile BAŞTARDE/BASTARDA[İt.]

( ... İLE Osmanlı donanmasında kullanılan, kadırga türünden bir savaş gemisi. )


- KADIRGA ile/ve/<> KALYON

( Hem yelken, hem de kürekle yol alan, özellikle Akdeniz'de kullanılmış bir savaş gemisi. İLE/VE/<> Yelkenle ve kürekle yol alan savaş gemilerinin en büyüğü olan yelkenli gemi. )


- KADÎRUN 'ALEYHİ[Ar.] ile KADÎRUN 'ALÂ Fİ'LİHÎ[Ar.]


- KADIZÂDE MEHMET EFENDİ ile/değil KADIZÂDE AHMET EFENDİ


- KADR


- KADR ile/ve KADER/KADAR ile/ve KADER

( Parlaklık. İLE/VE Ölçü. | Ölçüsünde, derecesinde. | Büyüklüğünde, genişliğinde. | Dek. | Gibi. | Denli. | Süre belirten bir söz. | Miktarda, derecede. | Bir sayıdan sonra geldiğinde, kesinlikle belirli olmayan bir niceliği belirten söz. İLE/VE Özgürlük. )


- KADRAN[Fr. < CADRAN] ile/ve/||/<> KADRAJ[Fr. < CADRAGE]

( Saat, pusula vb. araçlarda, üzerinde yazı, rakam ya da başka işaretler bulunan düzlem. | Ölçek. İLE/VE/||/<> Sinema ve fotoğrafçılıkta, görüntüyü, çerçeve içine alma. )


- KADRO[İt. QUADRO] ile KADRO[İt. QUADRO]

( Bir kamu kuruluşunun, bir işletmenin, denetim ya da yönlendirme işlerini gerçekleştirenler ve bunların taşıdığı ödev, yetki ve sorumlulukların hepsi. | Bir işte görev alan kişi ya da kişiler, ekip. | Bu kişi ve sorumlulukları sayı, nitelik ve aşamalarıyla gösteren çizelge. | Bu çizelgedeki yer. İLE Bisiklet ve motosiklette, iskeleti oluşturan metal bölüm. )


- KADROLU ile SÖZLEŞMELİ


- KAF "DAĞI" ile/değil BUZ DAĞI


- KAF[Ar.] ile KÂF[Ar., Fars.] ile Kaf[Ar.] ile KÂF[Ar.]

( Osmanlı abecesinin yirmidördüncü harfidir.[ebced hesabında 100 sayısının karşılığıdır.] İLE kef harfinin başka bir okunuşu. İLE Masallarda, zümrüd-i anka kuşunun yaşadığı söylenilegelen dağ. | [Doğu budunları/kavimleri kozmolojisinde] Arz'ın etrafını çepeçevre kuşatan dağın adı. İLE Yaran/yarıcı. )


- KAFA SESİ ile/ve/||/<> FALSETTO[İt.]


- KAFA TUTMAK ile DİKLENMEK


- KAFADAN ATMAK ile UYDURMAK


- KAFAM KARIŞTI ile/ve/değil/yerine BİLMİYORUM


- KAFAMIZIN KARIŞMASI ile/ve/değil/||/<>/< EZBERİMİZİN BOZULMASI


- KAFANI/KIÇINI KAŞIYAMAMAK ile SIRTINDAN/KIÇINDAN TER AKMASI


- KAFANIN ÇALIŞMASI ile/ve/değil/+/||/<>/> KAFANIN ÇALIŞTIRILMASI

( Zekâ. İLE/VE/DEĞİL/+/||/<>/> Akıl. )


- KAFATASI/OMURGA YARALANMALARINDA:
SAÇLI DERİDE ile/ve/||/<> KAFATASI/BEYİN ile/ve/||/<> YÜZ ile/ve/||/<> OMURGA

( Saç derisi kafatası yüzeyi üzerinde kolaylıkla yer değiştirebilir ve herhangi bir darbe sonucu kolayca ayrılabilir. Bu durumda çok fazla miktarda kanama olur, bu nedenle öncelikle kanamanın durdurulması gereklidir. İLE/VE/||/<> Kafatası kırıklarında beyin zedelenmesi, kemiğin kırılmasından daha önemlidir. Bu nedenle, beyin hasarı bulguları değerlendirilmelidir. İLE/VE/||/<> Ağız ve burun yaralanmalarında solunum ciddi biçimde etkilenebilir ve duyu organları zarar görebilir. Bir yüz yaralanması sonucunda burun, çene kemiği kemiklerinde yaralanma görülebilir. İLE/VE/||/<> En çok zarar gören bölge bel ve boyun bölgesidir ve çok ağrılıdır. Kazalarda en çok boyun etkilenir. )

( [Kafatası ve omurga yaralanmalarının nedenlerinde]
- Yüksek bir yerden düşmek.
- Baş ve gövde yaralanması.
- Otomobil ya da motosiklet kazaları.
- Spor ve iş kazaları.
- Yıkıntı altında kalmak. )

( [Kafatası ve omurga yaralanmalarında belirtiler]
- Bilinç düzeyinde değişmeler, bellek değişiklikleri ya da bellek kaybı.
- Başta, boyunda ve sırtta ağrı.
- Elde ve parmaklarda karıncalanma ya da duyu kaybı.
- Gövdenin herhangi bir yerinde, tam ya da kısmî hareket kaybı.
- Baş ya da bel kemiğinde biçim bozukluğu.
- Burun ve kulaktan, beyin omurilik sıvısı ve kan gelmesi.
- Baş, boyun ve sırtta dış kanama.
- Sarsıntı.
- Denge kaybı.
- Kulak ve göz çevresinde morluk. )

( [Kafatası ve omurga yaralanmalarında ilkyardım]
- Bilinç kontrolü yapılır,yaşam bulguları değerlendirilir.
- Hemen tıbbî yardım istenir[112].
- Bilinci açıksa hareket etmemesi sağlanır.
- Tehlike söz konusu ise düz pozisyonda sürüklenir.
- Baş-boyun-gövde ekseni bozulmamalıdır.
- Sarsıntıya maruz kalmaması gerekir.
- Bilgiler kaydedilmeli ve gelen ekibe bildirilmelidir.
- Asla yalnız bırakılmamalıdır. )


- KAFATASI ile/ve/||/<>/> FRENOLOJİ

( ... İLE/VE/||/<>/> Kafatası bilimi. )


- KAFATASININ DIŞ ZARI ile KALP DIŞ ZARI

( PERICRANIUM vs. PERICARDIUM )


- KAFATASININ DIŞ ZARI ile KEMİK DIŞ ZARI

( PERICRANIUM vs. PERIOSTEUM )


- KAFAYI YEMİŞ ile BALATAYI SIYIRMIŞ


- KAFAYI:
SAĞA SOLA SALLAMAK ile AŞAĞI YUKARI SALLAMAK


- KÂFİL[Ar. < KEFÂLET] ile KÂFİR[Ar. < KÜFR, KÜFRÂN(:
örten, setr eden) | çoğ. KÂFİRÛN, KEFERE, KÜFFÂR] ile KAFR[Ar. çoğ. KUFÂR]

( Üstüne alan, kefâlet eden. | Ödeyen, kefil olan. İLE Hakk'ı tanımayan/bilmeyen. | Allah'ın varlığına ve birliğine inanmayan. | Küfreden/küfredici. | İyilik bilmeyen, nankör. | [mecaz] Zeki, becerikli, kurnaz, yaman, cana yakın, sevimli. İLE Susuz, otsuz, ıssız çöl. )


- KÂFİR ile FÂSIK

( Farzlara inanmayan. İLE Farzları tembellikle yerine getirmeyen. | Allah'ın emirlerini tanımayan, sapkın, günah işleyen, fesatçı, kötülük eden. )


- KÂFİR ile GAFİL


- KÂFİR ile HERETİK


- KÂFİR ile KÂFİR

( GURBETTE OLDUĞUNU BİLMEYEN | KARA )


- KÂFİR ile MÜLHİD[< LÂHD]

( ... İLE Allah'ı inkâr eden, dinsiz. )


- KAFİRLİK

( Simgeleri, put edinmek. )


- KAFKASLAR'DA YAŞLAR:
0-40 ile/ve 40-70 ile/ve 70-110 ile/ve 110 - >

( Çocuk. İLE/VE Delikanlı. İLE/VE Olgun. İLE/VE Yaşlı/ihtiyar. )

( Özellikle cirit oyunlarında uygulanır. )


- KAFKASYA'DA:
KISLOVODSK ile/ve MINERALNIY VODO

( Sıcak su. İLE/VE Mineral su. )


- KAFTAN ile HİL'AT[çoğ. HİLA']


- KAFTAN ile/ve/değil/||/<> HİLAT

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<> Sultanların, gönül almak, ödüllendirmek için birine giydirdikleri değerli kumaştan yapılmış kaftan. )


- KÂFÛR

( Uzakdoğu'da yetişen, bir çeşit taflandan elde edilen ve hekimlikte kullanılan, beyaz ve yarı saydam, kolaylıkla parçalanan, ıtırı güçlü bir nesne. )


- KÂĞIT BALIĞI ile/||/<> KAYIŞ BALIĞI

( ... İLE/||/<> Kâğıt balığıgillerden, Kuzey Avrupa denizleriyle Akdeniz'in derinliklerinde yaşayan kemikli bir balık. )

( ... cum/||/<> REGALECUS GLESNE )


- KÂĞIT BOYAMADA:
KINA ile/ve/||/<> CEVİZ KABUĞU ile/ve/||/<> SOĞAN KABUĞU

( XV. yy.'da uygulanan boyama teknikleri ve araçları. )


- KÂĞIT PARA:
HÜKÜMDARIN BORCU ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< HALKIN BORCU


- KAĞIT PARANIN BASIMI ile/ve MADENÎ PARANIN BASIMI

( Merkez Bankası tarafından. İLE/VE Maliye Bakanlığı tarafından. )


- KAĞIT PARAYLA ÖDEME ile/ve MADENÎ PARAYLA ÖDEME


- KÂĞIT:
DOĞU'DA ile/ve/||/<>/> BATI'DA

( M.Ö. 100 - M.S. 650 arasında Semerkand'da. İLE/VE/||/<>/> XIII. yy.'dan sonra Avrupa'da. )


- KÂĞIT:
PAPİRÜS ile/ve/||/<> BAĞDÂDÎ ile/ve/||/<> SEMERKANDÎ ile/ve/||/<> HİNDÎ


- KÂĞIT ile ABADİ[Fars.]

( ... İLE Kalınca ve açık saman renginde, yarı mat bir kâğıt türü. )


- KÂĞIT ile AYDINGER[< EIDINGER özel adından]

( ... İLE Parlak yüzeyli, saydam, mimarlıkta çizim için kullanılan özel bir kâğıt. )


- KÂĞIT ile/>< ÇELİK YÜNÜ

(

Özellik Kâğıdın Yanması Çelik Yününün Yanması
Kimyasal Süreç
  • Kâğıt, çoğunlukla selülozdan [C6H10O5]n oluşur.
  • Selüloz, oksijenle [O2] tepkimeye girerek karbondioksit [CO2] ve su [H2O] oluşturur.
  • Temel yanma tepkimesi: C6H10O5 + 6 O2 → 6 CO2 + 5 H2O + enerji
  • Çelik yünü esas olarak demirden [Fe] oluşur.
  • Demir, oksijenle [O2] tepkimeye girerek demir(III) oksit [Fe2O3] oluşturur.
  • Temel yanma tepkimesi: 4 Fe + 3 O2 → 2 Fe2O3 + enerji
Yanma Ürünleri Karbondioksit [CO2] ve su [H2O] Demir[III] oksit [Fe2O3]
Kütle Değişimi
  • Kâğıdın kütlesi azalır çünkü karbon ve hidrojen gaz biçiminde atmosfere salınır.
  • Az oranda kül kalır, bu da yanmamış mineral nesnelerden oluşur.
  • Çelik yününün kütlesi artar çünkü demir, havadaki oksijenle birleşerek daha ağır bir bileşik [demir oksit] oluşturur.
Karşılaştırma
  • Reaksiyon: Selüloz [organik nesne] yanar.
  • Ürünler: CO2 ve H2O.
  • Kütle Değişimi: Kütle azalır, çünkü karbon ve hidrojen, gaz biçiminde atmosfere salınır. Küçük oranda kül kalır.
  • Reaksiyon: Demir [metal] oksitlenir.
  • Ürünler: Fe2O3 [demir(III) oksit].
  • Kütle Değişimi: Kütle artar, çünkü demir, oksijenle birleşerek daha ağır bir bileşik oluşturur.
)


- KÂĞIT ile KONÇİNA[Yun.]

( ... İLE İkiliden altılıya kadar olan oyun kâğıtları. )


- KÂĞIT ile KUŞEKÂĞIDI/PAPYEKUŞE[Fr. < COUCHE]

( ... İLE Kalın, ağır gramajlı parlak, düzgün, pürüzsüz, kaygan bir tür kâğıt. )


- KAĞIT ile PAPİRÜS[Yun. < Lat.]

( Hiçbir kağıt parçası, 7 kezden fazla ikiye katlanamaz. )

( ... İLE Papirüsgillerden, Nil kıyılarında yetişen bir bitki. | Eski Mısır'lıların, papirüs saplarından yaptıkları kâğıt. | Bu kâğıda yazılmış el yazması. )

( PAPER vs. PAPYRUS )

( ... cum CYPERUS PAPIRUS )


- KÂĞIT ile PELÜR[Fr.]

( ... İLE Daktiloda, yazıyı çoğaltmak için kullanılan için kâğıt. )


- KAĞITTA:
A0 ile/ve/<>/>/< A1 ile/ve/<>/>/< A2 ile/ve/<>/>/< A3 ile/ve/<>/>/< A4 ile/ve/<>/>/< A5

( Ayrıntılarını izlemek için burayı tıklayınız... )

( [kapladığı alan] 1 m² İLE/VE/<>/>/< 1 m²'nin yarısı. [1/2] İLE/VE/<>/>/< 1 m²'nin dörtte biri [1/4] ]İLE/VE/<>/>/< 1 m²'nin sekizde biri. [1/8] İLE/VE/<>/>/< 1 m²'nin onaltıda biri. [1/16] İLE/VE/<>/>/< 1 m²'nin otuzikide biri. [1/32] )


- KÂĞITTA:
TERBİYECİ ile/ve/||/<>/> AHERCİ ile/ve/||/<>/> BOYAYICI ile/ve/||/<>/> TAMİRCİ

( [bkz.]
Kâğıtlar ve Su Damgaları - Süheyl Ünver - Türk Tarih Kurumu, Belleten
XVIII. ve XIX. yy.'da, Türkiye'de Kâğıt - Osman Ersoy (Prof.) - Ankara, 1963 )


- KAĞNI MESCİDİ

( Sultanahmet'tedir. )


- KAGU ile/ve/<> BENZERİ

( Yeni Kaledonya'da. İLE/VE/<> Yeni Zelanda'da. )

( Uçamayan, kocaman bir kuş. Kanatlarını kullanarak ağaçlara tırmanabiliyor. )


- KÂH[Fars.] ile KÂH[Fars.]

( Saman, saman çöpü. İLE Köşk, kasr | Yüksek bina. | Bir göz/tek oda. )


- KÂHİL[Ar. < KÜHÛLET | çoğ. KEVÂHİL] ile KAHİR[Ar. < KAHR]["ka" uzun okunur] ile KAHR[Ar.]

( Olgun, orta yaşlı, erişkin, kühûlet sahibi, 30 - 50 yaş arasında bulunan. | Hareketi ağır, çabasız, tembel, durgun, râkid. İLE Zorlayan, kahreden. | Üstün gelen, ezen/ezici. | Yok eden, ortadan kaldıran. İLE Zorlama, zorla bir iş gördürme. | Batırma, ezme, üstün gelerek mahvetme. | Çok üzüntü duyma, çok kederlenme. )


- KÂHİN ile REMMAL

( ... İLE Çakıl taşları atarak geleceğe ait olaylardan bahseden. )


- KÂHİR[Ar.] ile 'AZÎZ[Ar.]


- KAHIR ile HELÂK

( Kalıcı/bâki kılmak için fâni kıl(ın)mak. | Yıkıp da yapmak. İLE Yokluğa/fâniliğe mahkum etmek/olmak. )


- KAHIR ile/ve LÜTÛF


- KAHİRE ile KAHİRE

( Mars gezegeninin Arapça'sı. İLE Mısır'ın başkenti. )


- KAHPE[Ar. < KAHBE] ile DÖNEK/CAYGIN/KAYPAK

( Fahişe/orospu. İLE İnanç ve düşüncesini değiştiren, sözüne güvenilmeyen kişi. )


- KAHR[Ar.] ile KUDRET[Ar.]


- KAHR ile GADAP


- KAHRAMAN/ALP ile ERMİŞ

( Halkı için öleni, halkı yaşatır. )


- KAHRAMAN ile/ve/değil/||/<>/< BAŞ ROL


- KAHVE ile/ve/||/<>/> KAHPE/KAHBE


- KAHVERENGİ PELİKAN ile/ve/||/<> PERU PELİKANLARI

( Ayrıntıları okumak için burayı tıklayınız... )


- KAHVERENGİ ile BAKIR RENGİ

( ... İLE Kızıla yakın kahverengi. )


- KAİD["ka" uzun okunur] ile KAİD[Ar. < KUÛD]["ka" uzun okunur]

( Yedeğine alan, yedekte çeken. | Komutan/kumandan. İLE Oturucu/oturan/oturmuş. )


- KAİL[Ar. < KAVL]["ka" uzun okunur] ile KAÎR[Ar.]

( Söyleyen, diyen. | Boyun eğmiş, razı olmuş. | Aklı yatmış, inanmış. İLE Daha/pek/çok derin. )


- KAILASH (DAĞI)

( KAR MÜCEVHERİ [Tibet dilinde] )


- KAİM[< KIYÂM] ile/ve/<> DAİM

( Kaimse daim de olur. )

( Daim değilse kaim de değildir. )

( Var. | Ayakta duran/bulunan. | Birinin yerini tutan, birinin yerine geçen. | Bir işte sebât eden. | Her zaman var olan [Tanrı]. İLE/VE/<> Sürekli/daima, sonsuz. )


- KAİME ile/||/<>/> DARPHANE

( Kâğıt para ya da hazine bonosu. İLE/||/<>/> Para ve değerli kâğıt basılan yer. )

( MUKATAA: Osmanlı maliye tarihinin en önemli konularından biri, devlet harcamalarında finansman aracı olan Mukataa Kurumudur.[Osmanlı maliyecileri, bu kurum aracılığıyla devletin nakit gereksinimi karşılama, iç borçlanmayı sağlama ve özel sektörü finansman sürecine katma amacını öngörmüşlerdir. Hazînenin gelir kaynaklarından biri, Devlet'e âit bir arâzi ya da gelirin bir bedel karşılığında kiraya verilmesi ya da geçici olarak devredilmesidir. Devlete gelir getiren kaynakları kiralayanlara ise "mültezim" adı veriliyordu. Mukâtaanın önemine göre, mültezim, bir birey olabileceği gibi, bir ortaklık da olabilmekte ya da birkaç mukâtaa topluca bir mültezime verilmekteydi. Ayrıca mukataa topraklarının gelirleri doğrudan hazineye aktarılmaktaydı.] )


- KÂİN[Ar.] ile SÂBİT[Ar.]


- KÂİN ile KÂHİN

( Bulunan, olan. İLE Doğaüstü yollardan gizli, bilinmeyen şeyleri, geleceği bilme iddiasında bulunan kişi. | Yahudilerin din reisi. )


- KAİNAT:
EVREN ile/ve/değil/<> YERYÜZÜ


- KÂİNAT[Ar.] ile/ve/değil/yerine/<>/= EVREN

( Ay altı [olan/lar(/kâin)]. İLE/VE/<> Ay üstü. )


- KÂİNÂT ile/ve/||/<> ÂLEM

( Ol(un)an. İLE/VE/||/<> Bil(in)en. )

( (B)ilim. İLE/VE/||/<> Bilinen kainat. )


- KÂİNÂT ile/ve MEVCÛDÂT


- KAK ile KAK

( Elma, armut vb. meyvelerin kurutulmuşu. İLE Zayıf ve kuru olan kişi. )


- KAKMAK ile/değil ÇAKMAK


- KAKNÜS

( Küllerinden yeniden doğan kuş. )


- KAKTÜS[Fr., İng. CACTUS] ile SÜTLEĞEN/JAPON KAKTÜSÜ

( Kaktüsgillerden, yaprakları yayvan ve dikenli, güzel, parlak renkte çiçekler açan bir bitki, atlas çiçeği. İLE Sütleğengillerden, yaprak sap ve köklerinde süt görünüşlü, kekre ve yakıcı bir öz su bulunan, verdiği öz su türlerine göre tıpta ve sanayide kullanılan, yediyüz kadar türü bilinen, bir ya da çok yıllık bir bitki. )

( CACTUS cum EUPHORBIA )


- KAKTÜS/ATLASÇİÇEĞİ ile/ve FESTAN

( ... İLE/VE Dikensiz kaktüs. )

( GÜLÂYÂN ile/ve ... )


- KAKTÜS ile/değil BEKTAŞİKAVUĞU

( ... İLE Büyük ve güzel çiçekler veren, ılık iklimlerde yetişen bir kaktüs. )

( ... cum ECHINOCACTUS )


- KAKTÜS ile/ve/değil SUKKULENT


- KÂKÜL[Fars.] ile PERÇEM[Fars.]

( Alna düşen, kısa kesilmiş saç. İLE Başlarını traş edenlerin, tepede bıraktıkları saç tutamı. | Yele. | Kâkül. )


- KÂL

( SÖZ, LÂF )


- KAL["ka" uzun okunur] ile KAL'[Ar.]

( Söz, lâf. İLE Koparma/koparılma, sökme/sökülme, yerindne çıkarma/çıkarılma, temelinden çekip atma. )


- KÂL ile HÂL


- KAL ile KÂL[Ar.]

( Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bunları birbirinden ayırma işlemi. İLE Söz. )


- KÂLÂ[Fars.] ile KÂLE[Fars.] ile KAL'A[Ar. çoğ. KILÂ'][Fars.]

( Kumaş. | Anamal, sermaye. | Ev eşyası. İLE Kumaş. | Kelek, ham kavun. İLE Kale, hisar. | Bir şeyin aslının, temelinin, güvenliğinin sürdürüldüğü nesne.[O eser, ilmin kal'asıdır.] )

( SUIDAS[Σοῦδα]/SOUDA(SUDA):

10. yüzyılda Bizans'ta yazılmış Antik Akdeniz dünyası ile ilgili bilgi veren dev ansiklopedidir. 30.000 tanım içerip, ansiklopedik sözlük biçiminde yazılmıştır; pek çok eskiz kaybolmasına rağmen kimi kısımlar Ortaçağ Hristiyan derleyicileri tarafından muhafaza edilmiştir. Suda isminin kökeninin muhtemelen[1] Bizans Yunancasında "kale", "hisar" manasına gelen souda kelimesinden geldiği düşünülmektedir. )


- KALA ile BEYAZ KALA

( Papua Yeni Gine'nin Kundiava kasabasında bulunan bir çiçek. )


- KALA ile KALA[>< GEÇE]

( Zaman. )


- KALAALLİTLER ile/ve İNUVİALUİTLER ile/ve İNUPİATLAR, YUPİGETLER, YUPLİTLER, ALUTİİTLER ile/ve YUPİKLER[:
Gerçek kişi]

( Grönland'daki eskimolar. İLE/VE Kanada'daki eskimolar. İLE/VE Alaska'daki eskimolar. İLE/VE Alaska'nın güneybatısında ve Sibirya'daki eskimolar.[İnuit sözünün ne olduğunu bilmezler.] )


- KALABALIK ile/ve/değil DOLU


- KALABALIKLARDAN YANA OLMAK ile/değil/yerine HAKTAN YANA OLMAK

( image )


- KALAK ile KALAK

( Gelin tâcı. İLE Tezek yığını. )


- KALAMİN[Fr. < CALAMINE] ile KALAMİT[Fr. < CALAMITE]

( Doğada az bulunan, güç işlenen, hidratlı çinko silikat. | Havada, yüksek ısıda işlenen metal parçaların yüzeyinde oluşan oksit katmanı. İLE Piroksenlere yakın siyah, esmer, yeşil renkli bir silikat grubu. )


- KALAN SAĞLAR ile/ve/||/<> KALAN SAHALAR
(BİZİMDİR)


- KALAY ile/ve/||/<>/> KALAYLAMA

( Atom numarası 50, atom ağırlığı 118,7, yoğunluğu 7,29 olan, 232 °C'de eriyen, gümüş beyazlığında, kolay işlenebilen, yumuşak bir öğe. [simgesi Sn] | Kalaylanmış bir kabın üzerindeki alaşım tabakası. | Aldatıcı görünüş. | Sövme, küfür. İLE Oksitlenmeden korumak için bir metal parçasını ya da kabı kalay tabakası ile kaplamak. | Eksiklikleri, kusurları görünüşte gizlemeye çalışmak. | Sövmek. )


- KALB-İ SELÎM ile KALB-İ SAKİM

( Temiz gönül. İLE Temiz olmayan gönül. )

( Ne mal istenir, ne ilim Kalb-i Selîm istenir! )


- KALB ile KALB ile KALB[çoğ. KULÛB]


- KALBİMİZ ile/ve/<> KALBİMİZDEKİ


- KALBİN DERİNLİĞİ ile/ve DERİNLİĞİN KALBİ


- KALBİN YEDİ TAVRI (*) ile/ve/||/<> KALBİN YEDİ TAVRI (**)

( (*)
1. SADIR
2. KALB
3. ŞEFFAF
4. FUÂD
5. CENNETÜ'L-KULÛB
6. SEVDÂ
7. CENNETÜ'L-KULÛB

ile/ve/||/<>

(**)
1. Kalb-i vesvese
2. Kalb-i İslâm
3. Kalb-i rü'yet
4. Kalb-i muhabbet
5. Kalb-i mir'âtül gayb
6. Kalb-i ma'denü'l-mükâşefat
7. Kalb-i mevlüd-i tecellî )


- KALBİN YOLU ile/ve/||/<> ZİHNİN YOLU

( Hoştur fakat tehlikelidir. VE/||/<> Sıradandır fakat güvenlidir. )


- KALBUR[Ar. < GİRBAL] ile SARAT

( Tahıl ve başka iri taneli maddeleri elemek için kullanılan, büyük delikli ya da seyrek telli elek. İLE Büyük delikli kalbur. )


- KALBURA ile/ve/||/<> KEVGİRE DÖNMEK/ÇEVİRMEK


- KALÇA KEMİĞİ ile PALDIM KEMİĞİ

( HARKAFA ile ... )

( PELVIS vs. COCCYX )


- KALÇA/PELVİS ile KIÇ/BÜZÜK(GÖT[< GÖDEN]/DÜBÜR,DÜBR/VERÂ'/MAKAT/ŞERC/ANÜS/REKTUM)

( TEDBİR[< DÜBÛR]: Bir şeyi te'min edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kul iradesi. )

( HIP/HAUNCH/HUCKLE/NATES vs. BUTTOCK(/ASS/ARSE) )


- KALÇIN[İt. < CALZINO] ile KAMARÇİN

( Üstüne başka bir şey giyilmek için abadan yapılan, çizme biçiminde ayak giyeceği. İLE Mestin üzerine giyilen plastik ayakkabı. )


- KALDIR(AMA)MAK ile/ve SİNDİR(EME)MEK


- KALDIRAÇ/MANİVELA[İt. < MANOVELLA] ile KALDIRAN ile KALDIRICI ile KALDIRIM ile KALDIRIŞ ile KALDIRMAK

( Az bir kuvvet ile büyük bir yükü kaldırmaya yarayan, bir dayanma noktası üzerinde hareket edebilen, inip kalkabilen sert çubuk. İLE Bazı organları yukarıya doğru hareket ettiren kas. İLE Kriko. İLE Yaya kaldırımı. | Yollarda taşlarla yapılan döşeme. İLE Kaldırma işi. İLE Bulunduğu yerden almak. | Yukarı doğru hareket ettirmek. | Yükseltmek. | Ürün toplamak, taşımak. | Çekmek, taşımak. | Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek. | Hastayı hastaneye götürmek. | Tören yaparak ölüyü gömmek. | Toplamak. | Alıp başka yere götürmek. | Uyandırmak. | Piyasadan çekmek. | Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak. | Kaçırmak. | İyi etmek, iyileştirmek. | Bir şeyden çokça satın almak. | Tayin etmek, atamak. | Yok etmek, ortadan silmek. | Uygun gelmek, yakışmak. | Çalmak, aşırmak. )


- KALDIRIL(A)MAZ DUYGU ile/ve/||/<> DÖNÜŞTÜRÜLEMEZ DUYGU


- KALDIRIM ile ARNAVUT KALDIRIMI

( Özellikle yayaların kullanımına ayrılmış ve yükseltilmiş yol. | Yollarda taşlarla yapılan döşeme. İLE Yollarda irili ufaklı taşlarla gelişigüzel yapılan kaldırım. )


- KALDIRIP DİKMEK ile/ve/||/<>/> YATIRIP SİKMEK


- KALDIRMA:
KORUMA ile/ve/||/<> YOK ETME

( KATERGEIN )


- KALDIRMAK/BİTİRMEK ile/ve/<>/değil/yerine DARALTMAK


- KALDIRMAK/KALDIR(A)MAMAK ile TAŞIMAK/TAŞI(YA)MAMAK


- KALDIRMAK ile/değil/yerine İYİLEŞTİRME


- KALDIRMAK ile KAYDIRMAK


- KALDIRMAK ile/değil/yerine YAY(IL)ARAK GÖSTERMEME/GÖRÜNMEME


- KALE[Ar. < KAL'A]/KERMEN ile KALEBENT

( Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen. | Satranç tahtasının dört köşesine dikilen, tahtanın bir tarafından öteki tarafına kadar düz olarak boş hanelerde gidebilen kale biçiminde taş. | Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer. | Takımla oynanan bazı top oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer. | Denizli iline bağlı ilçelerden biri. | Malatya iline bağlı ilçelerden biri. İLE Kale dışına çıkmamaya hüküm giyen suçlu. )


- KALE ile/ve/||/<> AHMEDEK

( ... İLE/VE/||/<> Bir kalede, dıştaki sur duvarına bitişik, iç kale. )


- KALE ile/değil KÂLE (ALMAK/ALMAMAK)


- KALEDONYA ile/ve/<> YENİ KALEDONYA

( İskoçya. İLE/VE/<> Kaptan Cook, bu coğrafyaya ilk vardığında, doğasını ve yeşilini çok beğendiğinden, vatanı İskoçya'ya benzeterek, Yeni Kaledonya olarak adlandırdı. )


- KALEM TÜKETMEK ile/ve/değil/daha çok/+/||/<>/&gt;&lt;/< SİLGİ TÜKETMEK


- KALEM ile/ve DOLMA KALEM

( HÂME ile/ve ... )

( PENCIL vs./and PEN )


- KALEM ile/||/<> GENELGE/TAMİM ile/||/<> MUHTIRA ile/||/<> HATT-I HÜMÂYUN ile/||/<> NOTA ile/||/<> NİŞANCI

( Resmî belgeleri hazırlayan yazıcıların çalıştığı yer. İLE/||/<> Yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasında yol göstermek. İLE/||/<> Herhangi bir şeyi anımsatma, uyarma amacıyla yazılan yazı. | Bir devletin başka bir devlete politik sorunlarla ilgili olarak yolladığı uyarı yazısı. İLE/||/<> Sultan tarafından herhangi bir iş için çıkarılan yazılı emir. İLE/||/<> Bir devletin başka bir devletle ya da elçisine yaptığı bildiri. İLE/||/<> Osmanlı yasalarını iyi bilen, yasalar konusunda Dîvân'a görüş veren yabancı devletlerle yazışmaları hazırlayan, Sultan mektuplarına tuğra çeken, Divan-ı Hümayûn üyesi. )


- KALEM ile KAMIŞ


- KALEM ile KEÇİTIRNAĞI

( ... İLE Kesici ağzı üçgen biçiminde olan oyma kalemi. )


- KALEM ile KURŞUN KALEM

( ... İLE İçi grafitli, yazısı kolayca silinebilen, değişik biçimleri olan bir kalem türü. )

( PEN vs. PENCIL )


- KALEM ile/||/<> TAŞÇI/OYMACI KALEMİ

( ... İLE/||/<> Yontma işlerinde kullanılan, ucu sivri/keskin araç. )


- KALFA ile/ve/<> YARDAK

( Aşaması çırakla usta arasında bulunan zanaatçı.| Mimar yardımcısı. | Saraylarda ve büyük konaklarda, halayıkların başında bulunan kadın. | İptidailerde, hoca yardımcısı. | Çocukları evlerinden alarak okula, okuldan evlerine götüren yardımcı. İLE/VE/<> Karagöz ustasının yardımcısı. )


- KALICI/LIK ile/ve/||/<>/> SÜRDÜRÜLEBİLİR/LİK


- KALICI/LIK ile/ve/değil/yerine SÜREKLİ/LİK

( [not] PERMANENCE vs./and/but CONTINUOUS/NESS
CONTINUOUS/NESS instead of PERMANENCE )


- KALICI/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZUN SÜRELİ/LİK


- KALICI ile/ve/değil/||/<>/< GEÇERLİ


- KALICILIK ile/ve/değil/||/<>/> BAĞLAYICILIK


- KALİFORNİYA ile KALİFORNİYUM[Cf]

( ... İLE Atom numarası 98, atom ağırlığı 244 olan, aktinit grubundan yapay bir radyoaktif öğe. )


- KALIN >< YUFKA ile/ve/||/<> YOĞUN >< İNCE

( Diklemesine.[On kâğıdın, üst üste konulması.] İLE/VE/||/<> Enlemesine.[On ipliğin, üst üste eğrilmesi.] )

( "(Bir şey) yufka iken (onu) delmek kolaymış, ince olanı (da) kırmak kolay. Yufka, kalın olursa (onu) delmek zormuş, ince, yoğun olursa (onu) kırmak zormuş." )


- KALIN A ile İNCE A ile UZUN A

( Adam, akıl, ak, sakın, taka.
İLE
Lâla, lâstik, hâl, hâlbuki, lâf, lâkırdı, lâle, lâl, kâse, lânet, lâzım, kâzım, dükkân, kâtip, Hakkâri, zekâ, helâl, hattâ, sıhhât.
[Lâla, Lâtif lâleli lâmbasını, lâcivert lâke lâvabodan, nâzik ve nâdide Şefkâte verdi.]
İLE
Nâne, nâdir, nâme, câhil, câhit, sâdık, sâbit, kâtil, nâzik, târih, mâvi, hatâ, nâmus, mütevâzı, nâmert, âfet, gâye.
[Kısa okunacak sözcükler: Bakiye, yarın, hayır demokrasi, laik, hakem, sait, rakip, fakir, tarikat] )

( ALIŞTIRMA: "Aptallar, abdalın ibadethanesinde, aptallıklarını, abdallardan ayrımlaştırırken, adlarının anlamsızlaştırılmasını anlamlandıramadı." )

( - Hâkim hakem, yarın, rakiplerimizle demokrasi ve laiklik dersine devam edecek.
- Nalan, nahoş namesiyle hakemlere, nane verdi.
- Cahit'in kâsesine, Nadir’in kâtibi, kağıt koyuyordu.
- Halit, Sait’e, "Hayır!" diyemedi. )


- KALIN BAĞIRSAK ile/ve/>/> GÖDEN[< GÖD/GÖT]/REKTUM

( ... İLE/VE/> Kalınbağırsağın son bölümü. )

( MAYASIL/BÂSÛR[Ar.]/HEMAROİD/HÉMORROÏDES[Fr.]: Kalın bağırsakta ve makadın etrafındaki siyah kan damarlarının şişmesinden ve bazen yangılanmasından dolayı, makadın içinde ve dışında oluşan memeler yüzünden, makattan, kan ya da cerahat gelmesi. )


- KALIN KAFALI/LIK ile/ve ANLAMAK İSTEMEMEK


- KALIN O ile İNCE O

( Ot, ova, ocak, ordu, orman, ortak, bando, solo, fono, foto, biblo. İLE Lokomotif, Lodos, Gol, Lokanta, Londra, Psikolog, Sosyolog, Alkol, Mentol, Meteoroloji. )

( Lobutları, loş locasında notalayan normal lort, losyoncusunun lokantasında, nohutları, lokumlarla karıştırdı. )

( - Londra yolundaki loş evlerde, nohut, noksan lokmadır.
- Alkolik lort, lokantanın locasında, lokumları, lokma lokma yuttu.
- Hollanda’da, psikolog olan lokomotifçi, orduda, bandocu oldu.
- Doğramacı oğlu, doğduğu zaman, doğru, yoğurtçuya koşmuş. )


- KALIN U ile İNCE (UZUN) U

( Uçak, ucuz, uçurum, uykucu, ufak, kutu.
İLE
Rûya, rûzgar, hûlya, gûya, lûtfen, lûgat, mahkûm, sükûnet, hükûmet. )


- KALIN ile/ve GENİŞ


- KALIN ile/ve/<> KABA


- KALIN ile KALIN ile KALIN

( Nesnelerde, uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan. | Enli ve gür kaş. | Yoğun, akıcılığı az olan. | Etli, dolgun. | Pes ses. İLE Gelin olacak kıza erkek tarafından verilen para ya da armağan, ağırlık. İLE Mayalı hamurun parçalara ayrılıp tandırda pişirilmesiyle elde edilen ekmek türü. )


- KALIN ile KALINCA

( ... İLE Kalına yakın. )


- KALİNİS ile KALİNOS

( Bir tür yağmur kuşu, su tavuğu. İLE Levreğe benzer bir balık. )


- KALINKAFALI/LIK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< HAYAL GÜCÜNÜN OLMAMASI


- KALINTI ile/ve/||/<> BULUNTU


- KALINTI ile/ve/<>/değil İZ


- KALIP[Ar.] ile SAÇULA[İt.]

( ... İLE Dökümcülerin kullandığı, ağaçtan yapılmış kalıp. )


- KALIP/LAR ile/ve/<> KABUL/LER

( Az bilenlerde/okumuşlarda. İLE/VE/<> "Çok" "bilenlerde"/"okumuşlarda". )


- KALIP ile/ve/<>/> KALP

( Görevi, aynıdır. İLE/VE/<>/> Görevleri, çeşitli ve farklıdır. )

( Kalbi değiştiren, eylemdir. )

( Kalıbımız, neye/kime benzerse, kalbimiz de ona benzer. )


- KALIP ile/değil/yerine/>< KAVRAM


- KALIP ile/ve KİSVE


- KALIPLAŞMA ile DÜZLEŞME


- KALIT/MİRAS[Ar.] ile/ve/||/<> METRUKÂT[Ar.]

( Ölen kişiden kalanlar. İLE/VE/||/<> Ölen birinin bıraktığı şeyler. )


- KALIT/MİRAS ile/ve/||/<> KALITÇILAR/MİRASÇILAR/VERESE[Ar.]


- KALITIM/SOYAÇEKİM ile DOĞAL

( HEREDITY/HERITAGE vs. NATURAL )


- KALITIM ile ALLEL

( Canlıların özelliklerinin ebeveynlerden yavrulara aktarılması. İLE Bir genin farklı biçimlerine verilen ad. )


- KALITIM ile GENETİK

( Canlıların özelliklerinin ebeveynlerden yavrulara aktarılması. İLE Kalıtımın biyolojik temeli olan bilim dalı. )


- KALITIM ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;/&lt; KATILIM

( [not] HERITAGE vs./and/but/||/<>/>/< PARTICIPATION
PARTICIPATION instead of HERITAGE )


- KALKAN ile KALKAN

( Ok, kılıç vb.nden korunmak için savaşçıların kullandığı korunmalık. | Toplum olaylarında güvenlik görevlilerinin çeşitli saldırı araçlarından kendilerini ve başkalarını korumak için kullandıkları, özel olarak yapılmış korumalık. | Koruyucu. İLE Yan yüzergillerden, büyük, yassı, derisi düğme ya da çivi denilen birtakım sivri kemiklerle örtülü balık. )


- KALKER TAŞI ile/ve/||/<> KİL ile/ve/||/<> DEMİR CEVHERİ

( Çimento yapımında kullanılırlar. )


- KALKIN(DIR)MA ile UYGARLAŞMA


- KALKMA ile KALKINIŞ ile KALKINMA ile KALKIŞMA ile KALKIK

( Kalkma işi. İLE Kalkınma işi. İLE Kalkınma işi. | İyileşme, şifa bulma. İLE Kalkışmak işi. | İsyan, ayaklanma, kıyam. İLE Düzeyine göre yüksekte olan. | Kabararak yerinden ayrılmış. | Dik durumda, ucu yukarı doğru olan. )


- KALKMAK ile/ve/||/<> KALGIMAK

( ... İLE Sıçramak, fırlamak, şaha kalkmak. | Öfkeyle kalkmak. | Çapkınlık, serserilik yapmak. )


- KALKOJEN[Fr. < CHALCOGENE] ile KALKOLİTİK[Fr. < CHALCOLITIQUE]

( Periyodik dizgede, altıncı öbekteki oksijen, kükürt, selenyum, tellür, polonyum öğelerinin genel adı. İLE Bakırın kullanılmaya başlamasıyla nitelenen [tarih öncesi dönem]. )


- KALLEŞ/LİK ile/değil/yerine KARDEŞ/LİK


- KALMA DURUMU

( LOCATIVE CASE )


- KALOMA

( Gemi zincirinin su içinde kalan bölümü. )


- KALORİ ile KİLOKALORİ

( Enerji ölçü birimi. İLE 1000 kaloriye eşdeğer enerji ölçü birimi. )


- KALORİFER[Fr.] ile RADYATÖR[Fr.]

( Merkez ve depo durumunda olan bir kazandan çıkan sıcak hava, su ya da buharı, borularla dolaştırmak yoluyla bir yapının her yanını ısıtan aygıt. İLE Bir akaryakıtın yanmasından ya da sıcak bir akışkandan aldığı ısıyı dışarı ileten, dilimli borulardan oluşan ısıtma aygıtı. )


- KALP GÖZÜ(FUAD, BASİRET) ile/ve GÖZ

( ... İLE/VE Can alıp, veren. [Azrail] )

( Göz açık olmalı, aklını bulunduğu yere almalı. )


- KALP KRİZİ ile KANSER

( Kısmen ya da büyük oranda, elimizdedir. İLE Kanser olasılığını %45 azaltan üç şey vardır: 1- Hayvansal ürünlerden uzak durmak. | 2- Yeterli miktarda lifli yiyecekler, bakliyat, tam tahıllı ürünler, sebze ve meyve yemek. | 3- Hareket etmek.[Şişmanlamamak.] )


- KALP SPAZMI ile/||/<> KALP KRİZİ

( - Sıkıntı ya da soluk darlığı olur.
- Ağrı duyusu, boyuna, sırta ve çeneye doğru ilerler.
- Sıklıkla fiziksel hareket, fiziksel zorlanma, heyecan, üzüntü ya da fazla yemek yeme sonucu ortaya çıkar.
- Ağrı, yaklaşık 5-10 dakika kadar sürer.
- Ağrı, istirahat ile durur, istirahat halindeyken görülmesi ciddi bir durumu gösterir.
- Soluk alıp vermekle ağrının biçimi ve şiddeti değişmez.

İLE/||/<>

- Ölüm korkusu ve yoğun sıkıntı duyar, terleme, mide bulantısı, kusma.
- Ağrı, göğüs ya da mide boşluğunun herhangi bir yerinde, sıklıkla kravat bölgesinde görülür, omuzlara, boyuna, çeneye ve sol kola yayılır.
- Kalp spazmı ağrısına benzemekle birlikte daha şiddetli ve uzun sürelidir.
- En çok hazımsızlık, gaz sancısı ya da kas ağrısı biçiminde belirti verir ve bu nedenle bu tür rahatsızlıklarla karıştırılır.[Bu tür gaz ya da kas ağrıları, aksi ispat edilinceye kadar kalp krizi olarak düşünülmelidir].
- Soluk alıp vermekle ağrının biçimi ve şiddeti değişmez. )

( ANGINA PEKTORIS cum/||/<> MİYOKART ENFARKTÜS )


- KALP YETMEZLİĞİ ile/||/<> KALP KRİZİ

( Kalbin gövdeye yeterince kan pompalayamaması. İLE/||/<> Kalp kasına giden kan akışının tamamen kesilmesi sonucu oluşan kalp krizi. )


- KALP ZARI YANGISI ile/ve KARIN ZARI(PERİTON) YANGISI ile/ve BAĞIRSAK YANGISI ile/ve MESANE YANGISI

( İLTİHAB-I ŞEGAF ile/ve PERİTONİT ile/ve ENTERİT ile/ve ZATÜLMESANE )


- KALP-DAMAR HASTALIKLARI ile/ve/||/<> BÖBREK HASTALIKLARI


- KALP ile/ve GÖNÜL


- KALP ile KALP ile KALP

( Göğüs orta boşluğunda, iki akciğer arasında, gövdenin her yanından gelen kirli kanı akciğerlere ve oradan gelen temiz kanı da gövdeye dağıtan organ, yürek. | Kalp hastalığı. | Sevgi, gönül. | Bir ülkenin, bir kuruluşun işleyiş, yönetim ve varlığını sürdürme bakımından en önde gelen yeri. | Duygu, his. İLE Bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme. İLE Düzme, sahte, geçmez para. | İşe yaramaz, tembel. | Yalancı, kendine güvenilmeyen. )


- KALP ile/<> MİTRAL[Fr.]

( ... İLE/<> Yürekte, sol kulakçık ile sol karıncık arasını kapayan. )


- KALP ile/ve ZAMÎR

( ... İLE/VE İç, içyüz. | Vicdan. | Gönlün içi. Gönülde geçen şey. Gönülde gizli olan sır. | [dilb.] Adın yerini tutan sözcük. )


- KALPAK ile/ve PAPAK

( ... İLE/VE Uzun, tüylü kalpak. )


- KALPAK ile/ve ŞUBARA


- KALPANA

( İmgeleme, hayal, fantezi. )


- KALSEDON ile/||/<> KRİZOPRAZ

( Mikrokristalin bir kuvars türü. İLE/||/<> Elma yeşili renkte bir kalsedondur. )


- KALSİT ile/||/<> ARAGONİT

( Kalsiyum karbonat minerali. İLE/||/<> Kalsiyum karbonatın bir diğer polimorfüdür. )


- KALSİYUM[Ca] ile TAMANİT[Fr. TAMANITE]

( Atom numarası 20, atom ağırlığı 40,80, yoğunluğu 1,55 olan, 845 °C'de eriyen, kireç ve alçının birleşimine giren, sarımtırak beyaz bir öğe. İLE Doğal kalsiyum ve demir fosfat. )


- KALTAK ile KALTAK

( ... İLE İffetsiz, namussuz kadın. )


- KÂM[Ar.] ile/ve/değil/yerine/<>/< GAM[Ar.]

( Ağzın üstü, damak. | Meram, arzu, emel, istek. | Lezzet, zevk. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/< Tasa, kaygı, üzüntü. )


- KÂM[Fars.] ile/ve/değil/yerine/||/<> RÂM[Fars.]

( Ağzın üstü, damak. | Meram, arzu, emel, istek. | Lezzet, zevk. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Boyun eğen, kendini başkasının buyruğuna bırakan. )


- KAM/ŞAMAN[Ar.] ile KAM'[Ar.] ile KÂM[Ar.]

( Şamanlığa katılan kişi. İLE Ezme, kırma, zapetme. İLE Ağzın üstü, damak. | Meram, arzu, emel, istek. | Lezzet, zevk. )


- KAM ile KÂM[Fars.]

( Şaman. İLE Zevk, mutluluk, tat. )


- KAMA ile KAVELA[İt. < CAVIGLIA]

( Silah olarak kullanılan, ucu sivri, iki ağzı da keskin uzun bıçak. | Açılmış olan boşluklarda tavan ve yanlardan taş ya da cevher parçalarının düşmesini önlemek amacıyla tahkimat elemanları üstüne ya da arkasına yerleştirilen bir tahkimat parçası. | Kütüğü yarmak için kullanılan ucu sivri, yassı, enli çivi, takoz, kıskı. | Topun gerisini kapayan kapak. | Oyunda kazanılan her parti. | Oyunda sayı. İLE Halatların dikişlerinde kullanılan demir ya da ağaç kama. )


- KAMARÇİN ile ÇEDİK

( ... İLE Eskiden, mest üzerine giyilen sarı pabuç. )


- KAMARİLLA[İsp. < CAMARILLA ] ile AZMETTİRİCİ

( Bir büyük güç sahibini perde arkasından yöneten "kişi". İLE Suç işlemeye iten/yönlendiren/zorlayan "kişi". )


- KAMAROT[İt. < CAMAROTO] ile HİZMET GÖREVLİSİ/HİZMETÇİ

( Gemilerde yolcuların hizmetine bakan görevli. İLE ... )


- KAMBRİYEN

( Birinci Çağın ilk dönemi ve bu dönemde oluşmuş yer katmanları. )


- KAMBRİYUM

( En eski jeolojik tabaka. )


- KAMBRİYUM ile ARKEEN[Fr. ARCHÉEN < Yun.]

( ... İLE Kambriyumlardan önce oluşan, en eski yer katı. )


- KAMBUR ile KAMBUR

( Bel ya da göğüs kemiğinin eğrilmesi, raşitizm sonucu, sırtta ve göğüste oluşan tümsek. | Bazı hayvanların sırtındaki çıkıntı. | Gövdesinde bu tümsek bulunan kişi. | Sıkıntı, dert. İLE Yapı ya da eşyada dışarıya doğru eğrilme. | Ütü yastığı. )


- KAMBURLUK/KİFOZ ile/ve/||/<> DOWAGER KAMBURLUĞU


- KAMELYA[Fr. < CAMÉLIA] ile/değil KAMERİYE[İt. < CAMERILLA]/ÇARDAK[Fars. ÇAR + Ar. DAK]/ALAÇIK/GÖLGELİK

( Çingülü, japongülü. İLE/DEĞİL Tarla, bahçe vb. yerlerde ağaç dallarından örülmüş barınak. | Asma vb. bitkilerin dallarını sardırmak için direklerle yapılmış yer. )


- KAMERA[Fr.] ile KAMARA[İt.]

( Görüntüleme aracı. | Görüntülerin filme alınmasını sağlayan araç, alıcı. | Kameraman. | Bir çekime başlanırken, yönetmenin alıcıyı çalıştırmaları için verdiği buyruk. İLE Gemi Odası. | İngiltere yasama meclisi. )


- KAMET:
YASSI NAMAZININ KAMETİ ile/ve/<> TERAVİH NAMAZI VE CUMA GECESİ[PERŞEMBE AKŞAMI] KAMETİ

( İsfehan makamında okunur. İLE/VE/<> Hüseynî makamında [Cumhur Müezzinliği'nde] okunur. [HAYYE ALE'S-SALÂH'a kadar, [bir müezzin]; HAYYE ALE'S-SALÂH'ta da, [tüm müezzinler ayakta olmak üzere] cemaatle birlikte.] )


- KAMET[Ar.] ile GAMET[Fr. < Yun.]

( Boy. | Camide, namaza kalkmak için okunan ezan. İLE Eril ya da dişil üreme gözesi. )


- KÂMET[Ar.] ile KÂMET[Ar.]

( Boy, endam. İLE Farz olan namazdan önce okunan iç ezan. )


- KÂMİL'İN SABRI ile ÂRİF'İN SABRI ile AVAM'IN SABRI


- KÂMİL/MUKAYYEDÂT ile EKSİK/MUTLÂKÂT

( Vurmalı sazlar dışındaki telli ve nefesli sazlar için geçerlidir. )


- KÂMİL ile HATEM


- KAMÎS

( UZUN GÖMLEK )


- KAMÎS[Ar.]

( Dölyatağını kaplayan ince deri. )


- KAMIŞ ile ARAROT KAMIŞI/MARANTA[bitkibilimci MARANTA'nın adından]

( Buğdaygillerden, sulak, nemli yerlerde yetişen, boğumlu, sert gövdesi olan bitkilere verilen ad. | Bu bitkiden yapılmış olan. | Erillik örgeni, penis. İLE Birçenekliler sınıfından, Antillerde ve tüm tropikal bölgelerde yetiştirilen, kökündeki yumrulardan un[ararot] çıkarılan bir kamış çeşidi. )

( ARUNDO DONAX cum MARANTA ARUNDINACA )


- KAMIŞ ile BAGAS

( ... İLE Ezilip suyu çıkarılmış, kâğıt ve yakıt yapımında kullanılan kamış. )


- KAMIŞ ile SU KAMIŞI/HASIR OTU/KOFA/KİLİZ

( Buğdaygillerden, sulak, nemli yerlerde yetişen, boğumlu, sert gövdesi olan bitkiler. | Bu bitkiden yapılmış olan. | Sıvı içecekleri, bardak ya da şişeden kolayca içmek için kullanılan ince, plastik boru, pipet. İLE ... )

( PHRAGMITES AUSTRALIS cum ... )


- Kamma phala, Kamma vipaka

( Bir edimin meyvesi ya da sonucu. )


- KAMPANA[İt. CAMPANA] ile/değil/yerine/= ÇAN

( Çan. | Tekerleğin dingil üzerindeki fren mekanizması. İLE/DEĞİL/YERİNE/= İçinden sarkan tokmağının kenarlara vurmasıyla ses çıkaran, madenden araç. )


- KAMU

( Tüm, hep, hepsi. )


- KAMU DENETÇİ/LİĞİ/MUHTESİB(OMBUDSMAN/LIK) ile/ve/||/<> ARABULUCU/LUK

( ... ile/ve/||/<> MUSLİHÛN )


- KAMU TÜZESİ/HUKUKU ile/ve/||/<>/> DEVLETLER TÜZESİ/HUKUKU ile/ve/||/<>/> DÜNYA VATANDAŞLIĞI TÜZESİ/HUKUKU


- KAMU ile/ve/||/<>/> ÖZEL ile/ve/||/<>/> VAKIF


- KAMUOYU ile KAMU VİCDANI


- KAMUSAL/LIK ile/ve/<> KURUMSAL/LIK


- KAMUTAY ile/ve/||/<> KURULTAY[Moğolca]

( Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin genel kurulu. İLE Ulusal ya da uluslararası bilimsel toplantı. | Bir kuruluşun, gündemindeki sorunları, temel konuları konuşmak ve yeni kurullar seçmek üzere belirli sürelerle ya da gerektikçe yaptığı genel toplantı. | Eski Türkler'de, devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı kurul/meclis. )


- KAMUTAY ile/ve/||/<>/> OĞUŞLUK KAMUTAYI ile/ve/||/<>/> ULUS KAMUTAYI ile/ve/||/<>/> URAY KAMUTAYI

( MECLİS ile/ve/||/<>/> AİLE MECLİSİ ile/ve/||/<>/> MİLLET MECLİSİ ile/ve/||/<>/> BELEDİYE MECLİSİ )


- KAMYON[Fr. CAMION] ile TANKER[Fr.]

( Motorlu, büyük yük taşıtı. | Bu taşıtın taşıyabildiği miktarda olan. İLE Petrol, benzin gibi akaryakıt ürünleriyle, sanayi ile ilgili yağ vb. sıvı maddeleri taşıyan gemi ya da kamyon. )


- KAMYON ile KAMYONET

( Motorlu büyük yük taşıtı. | Bu taşıtın taşıyabildiği miktarda olan. İLE Yük taşıyan küçük kamyon, pikap. )


- KAMYON ile KAPTIKAÇTI

( ... İLE Kamyonla otomobil arası motorlu yolcu taşıma aracı. | İskambille oynanan bir oyun. )


- KÂN

( Değerli madenlerin çıkarıldığı ocak. )


- KAN ÖBEKLERİ(GRUPLARI): İNSANDA ile HAYVANDA

( Başlıca, 4 kan öbeği vardır. Bunlar (A), (B), (AB) ve (0)'dır. Bunlara ek olarak, bazı alt öbekler de vardır. Ayrıca, kanda, Rh etmenleri de bulunmaktadır.

Bunlar (Rh pozitif) ve (Rh negatif) olarak adlandırılırlar. Kan naklinde, verilecek kanın ve alacak kişinin kan öbeğinin bilinmesi çok önemlidir. Yanlış kan verilmesi, ölüme dahi yol açabilir.

Bazı durumlarda (0) öbeği kan, (A), (B) ve (AB) öbeklerine verebilir. Bu bakımdan (0) öbeğine, "genel kan verici" denilir. (AB) öbeği ise her öbekten kan alabileceğinden dolayı "genel kan alıcı" olarak adlandırılır. İLE
Domuzlarda 16, ineklerde 12, köpeklerde 7, kedilerde ise 2 kan öbeği vardır. )

( KAN VERMENİN YARARLARI

Kan vermenin hiçbir zararı ya da tehlikesi olmadığı gibi, tam aksine insan sağlığına yararı vardır.

18-65 yaş arası sağlıklı her kişi, 3 ayda bir kan verebilir. Gövdede, 300-400 ml. kan eksikliğinde, bünye bunu kapatmak için derhal çalışmaya başlar. Kemik iliği, kana döktüğü hücrelerin sayısını artırır. Bir yandan, taze kan, organlara oksijen taşınmasını kolaylaştırır. Kişi, canlılık kazanır. KAN VEREN, kendi sağlığına hizmet ederken, çok daha önemlisi YAŞAM KURTARIR. )

( SIKÇA SORULAN SORULAR

* Kimler kan bağışlayabilir?
18 - 65 yaş arası önemli bir sağlık sorunu olmayan, gövde ağırlığı 50 kg.'ın üzerinde olan kişiler.

* Ne sıklıkla kan verilebiilir?
Bağışlar arasında üç ay ara olacak biçimde yılda dört kez kan bağışlanabilir.

* Kan bağışlamaya gelirken yanımda neler getirmeliyim?
Resmi kimlik belgesi yeterlidir. (Yasal zorunluluk)

* Kan bağışı ne kadar zaman alır?
Kayıt, muayene, kan verme ve ikram işlemlerinin tamamı 30 - 35 dakika sürer.

* Acı hisseder miyim?
Evet çok az ama büyük acılar yaşamaktansa küçük acılara katlanmak gerekir.

* Her bağışımda formu doldurmam gerekli mi?
Evet. Formdaki sorulara vereceğiniz samimi ve doğru yanıtlar yapılacak tüm tarama testlerinden daha değerlidir.

* Gövdemizde ne kadar kan vardır?
Erişkin bir insanda, uygun kilonun %8'i kadar kan vardır. Yaklaşık olarak, 5.000 - 6.000 ml. olarak hesaplanmaktadır.

* Ne kadar kan alınıyor?
1 ünite. (450 ml. +/- 10 ml.)

* Sarılık geçirdim, kan bağışlayabilir miyim?
B ve C tipi geçirenler hiçbir zaman kan bağışı yapamazlar.

* Kan bağışlandıktan sonra herhangi bir değişiklik hisseder miyim?
Tavsiyelere uymuş iseniz yarım saat içinde günlük etkinliklerinize dönebilirsiniz. Ancak, aşırı dikkat gerektiren; uçak pilotu, iş makinesi operatörü, sürücülük gibi mesleklerde çalışanlar ve sporcuların kan bağışladıkları gün dinlenmeleri önerilir.

* Kanım kullanılmadan önce test ediliyor mu?
Mutlaka!
HIV[AIDS], HCV[C tipi sarılık], HBV[B tipi sarılık], Frengi[Sfilis] ve kan öbeği testi her bağışta yapılır. Lütfen (herhangi bir kuşkunuz nedeniyle) test sonucunuzu öğrenmek için kan bağışlıyorsanız, bunu yapmaktan vazgeçiniz.

* Test sonuçları pozitif (+) bulunmuşsa?
Paniğe kapılmayın, bu durumda doğrulama testleriniz yapılarak kan merkezi doktoru tarafından size bilgi verilecektir.

* Kansız kalır mıyım?
Hayır, bağış öncesi yapılan test sonucu kan düzeyi düşük [anemik] kişilerden kan alınamaz.

* Kilo alır mıyım / verir miyim?
Hayır. Kan bağışının bilimsel olarak kanıtlanmış bu tür yan etkileri yoktur.

* İlâç kullanıyorum, kan bağışlayabilir miyim?
Bazı ilâçlar kan bağışı için engel oluşturabilirler, bu durum tüm ilâçlar için geçerli değildir. Lütfen kullandığınız tüm ilâçları kan merkezi doktoruna bildiriniz.

* Kan bağışlamak alışkanlık ya da bağımlılık yapar mı?
Bilimsel olarak kan bağışının bağımlılık yaptığını gösteren bir çalışma yoktur.

* Kan bağışladığım zaman, AIDS ya da herhangi bir hastalık bulaşır mı?
Kan alım işlemlerinde kullanılan iğneler tek kullanımlık ve sterildir. Bu nedenle, AIDS gibi herhangi bir hastalığın bulaşma olasılığı yoktur. )

( )


- KAN BİRLİĞİ ile/ve/yerine/değil CAN BİRLİĞİ


- KAN ÖBEKLERİNDE:
0- ile AB+

( Herkese[tüm kan öbeklerine] verebilir ve sadece kendi kan öbeğinden alabilir. İLE Herkesten[tüm kan öbeklerinden] alabilir ve sadece kendi kan öbeğine verebilir. )

( )


- KAN ÖBEKLERİNDE:
0 ile/değil BOMBAY

( ... İLE/DEĞİL 250 bin kişide bir görüldüğü tahmin edilmektedir. Beklenilenden farklı bir kan öbeğiyle olan doğumda, Bombay olabilir şüphesiyle yaklaşılabilir. Yani, çiftlerin her birinin kanı 0 öbeği olduğu durumda, çocuğun kan öbeğininin A ya da B olması pek beklenmez, ancak bu tarz bir durumda çiftlerden herhangi birinin kan öbeğinin Bombay olma olasılığı üzerinde durulabilir. )


- KAN:
ACİL GEREKSİNİM ile/ve/<>/değil SÜREKLİ GEREKSİNİM


- KÂN(OLUŞ) ||/>
MEKÂN ile/ve/||/<>/> DUYU ile/ve/||/<>/> DUYGU ile/ve/||/<>/> HAL ile/ve/||/<>/> MAHAL ile/ve/||/<>/> MAKAM
||/> AKIL/KAVRAM


- KAN ile DEM-İ NİFÂS[Ar.]

( ... İLE Doğum sırasında gelen kan. )


- KAN ile/ve İLİK

( BLOOD vs./and BONE MARROW )


- KAN ile KAN

( Gövdemizde dolaşan yaşamsal sıvı. İLE İnanmak. )


- KAN ile KAN DOKU

( ... İLE Plazması ve taşıdığı yuvarlar bakımından bir doku gibi görünen kan. )


- KAN ile KİRLİ KAN

( ... İLE Toplardamarların kalbe götürdüğü kan. )


- KAN ile PIHTI/PIHTILAŞMA

( ... ile ALAK: Pıhtılaşmış kan. | ALAK-I DEM: Kan pıhtısı. )

( BLOOD vs. BLOOD CLOT/CLOTTING/COAGULATION )

( ... ile PUHTÎ )


- KAN ile PIHTILAŞMIŞ KAN(ALAK/ALEKA[Ar.])


- KAN ile/ve/<> PLAZMA[Yun.]

( ... İLE/VE/<> Kanda alyuvarla akyuvarların içinde bulunduğu sıvı. | Elektrik yükü yansız olan gaz moleküllerinden, pozitif iyonlardan ve negatif elektronlardan oluşan akışkan. )

( NEZF: Kanama. )

( HÛN ile/ve/<> ... )

( BLOOD vs./and/<> PLASMA )


- KAN ile/ve/||/<>/> TEMİZ KAN

( ... İLE/VE/||/<>/> Atardamarlarda dolaşan, akciğerlerden aldığı oksijeni taşıyarak gövdenin her yanına giden kan. )


- KANÂ'AT[Ar.] ile KASD[Ar.]


- KANAAT ile/ve/değil/yerine KANIT


- KANAAT ile/değil/yerine/||/<>/< KAVRAM


- KANAAT ile/ve/<>/değil/yerine YEĞLEME/TERCİH


- KANADA

( BÜYÜK KÖY [Amerika yerlilerinin dilinde] )


- KANADI OLMAK/ÇIRPMAK ile/ve/fakat/||/<>/> UÇAMAMAK


- KANAKLAR

( Yeni Kaledonya yerli halkı. )


- KANAL ile KANALCIK

( Bazı bölgeleri sulamak, kurutmak amacıyla ya da gemilerin işlemesine elverişli, insan eliyle açılmış su yolu. | Telefon, telgraf, radyo, televizyon vb. araçlarla iletişimi sağlayan yol, hat. | Tahtanın liflerine dik yönde açılan kırlangıç kuyruğu biçimli girinti. | İçinden damar, sinir ya da bir sıvı geçen yol. | İki kıyı arasındaki dar ve derin deniz. İLE Küçük kanal. | Bir organizmadaki küçük kanal. )


- KANAL ile LAĞIM[Yun.]/GERİZ/KERİZ/KEHRİZ/KARIZ[Fars.]

( ... İLE Bir yerleşim merkezinde, kirli suların akıp gitmesi için yeraltında açılmış ark. | Düşmanın kale duvarlarını yıkmak ya da düşmesi ordugâhına zarar vermek amacıyla, düşman siperlerine doğru yer altından açılan yol. )

( TURFAN KARIZLARI: Yeraltı su kanalları.
Lağım ya da yer altından giden su kanalı anlamındadır. Burada kullanılan lağım sözcüğü ilk anda bugün büyük şehirlerde kullanılan atık su yollarını çağrıştırsa da asıl anlamı yer altına açılan tünel, kanaldır. Osmanlı ordusunda, fethedilmek istenen kalelerin etrafı sarıldığında, yer altından tüneller açarak kale duvarı altına ve girişine patlayıcı yerleştirip, kale duvarlarının ya da kapısının yıkılmasını sağlayan asker grubuna "lağımcı" denirdi. "Karız" sözcüğü; kehriz, lağım ve yeraltı su yolu demektir. Suyun aktığı yeraltı kanalı anlamına gelen "teşme" olarak da geçmektedir. )

( [argo] KARIZ/KEHRİZ: Bugün Anadolu'da "keriz" olarak kullanılan bu sözcük, sebil, herkesin kullanımına açık çeşme anlamındadır. Malını mülkünü herkesin kullanmasında sakınca görmeyen, malını sebil gibi dağıtan kişiler için kullanılmaktadır. )

( KARİZÇİ: Kuyu kazan kişi. )


- KANAL ile MİDİ KANALI

( Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'nu birbirine bağlayan, bugün dünya miras dizininde bulunan Midi Kanalı'nın inşasını 1667'de Paul Riquet adlı bir iş adamı başlattı. Kral XIV. Luis'in desteklediği, su, para ve insan gücünün uyumlu bir karışımı olan 240 km.lik bu proje ancak 1680'de tamamlanabildi. )


- KANAL ile SU KANALI

( Doğal su yolu. İLE İnsan eliyle açılmış su kanalı. )

( CHANNEL vs. CANAL )

( CANALI: 1887'de İtalyan gökbilimci Giovanni Schiaparelli, Mars üzerinde uzun düz çizgiler olduğunu söyledi ve bunlara canali adını koydu. İngilizce'ye "channel" olarak değil "canal" olarak çevrilmesinden dolayı Mars'ta kayıp bir uygarlık olduğu söylentilerini başlatmıştır. )


- KANAL ile/ve TÜNEL


- KANAL ile/ve YOL


- KANAMA:
YERLEŞME ile/ve/||/<> ÂDET

( Gebe kaldıktan yaklaşık 10 - 14 gün sonra oluşan az miktarda hafif lekelenme ya da kanama olarak tanımlanır. [Bu durum, gebelikte rahim duvarına yumurtanın yerleşmesi sırasında ortaya çıkar ve genellikle uzmanlar tarafından normal karşılanır.][Döllenmiş yumurtanın rahmin iç tabakasına yapışmasıyla oluştuğu düşünülen hafif bir kanama türüdür.][Genellikle kendi kendine durur ve özel bir tedavi gerektirmez.] İLE/VE/||/<> ... )


- KANAMALAR:
DIŞ ile/ve/||/<> İÇ ile/ve/||/<> DELİKLERDEN[doğal] ile/ve/||/<> ATAR DAMAR ile/ve/||/<> TOPLAR DAMAR ile/ve/||/<> KILCAL DAMAR

( [Burun Kanaması]
- Hasta/yaralı sakinleştirilir, oturtulur.
- Başı hafifçe öne eğilir.
- Burun kanatları, 5 dk. süre ile sıkılır.
- Uzman bir doktora gitmesi sağlanır.
)

( [Kulak Kanaması]
- Hasta/yaralı, sakinleştirilir.
- Kanama hafifse kulak, temiz bir bezle temizlenir.
- Kanama ciddi ise kulağı tıkamadan temiz bir bezle kapanır.
- Bilinci yerindeyse hareket ettirmeden sırtüstü yatırılır, bilinçsiz ise kanayan kulak üzerine yan yatırılır.
- Kulak kanaması, kan kusma, anüs, üreme organlarından gelen kanamalarda hasta/yaralı, kanama örnekleri ile uzman doktora sevk edilir.
)


- KANAMALARDA, BASI/TURNİKE UYGULAMA NOKTALARI:
BOYUN ile/ve/||/<> KÖPRÜCÜK KEMİĞİ ile/ve/||/<> KOLTUK ALTI ile/ve/||/<> PAZU ile/ve/||/<> KASIK ile/ve/||/<> UYLUK[BACAĞIN ÜST YARISI]

( [Turnike uygulamasında dikkat edilecekler...]
- Turnike uygulamasında kullanılacak malzemelerin genişliği en az 8 – 10 cm. olmalıdır.
- Turnike uygulamasında ip, tel gibi kesici malzemeler kullanılmamalıdır.
- Turnikeyi sıkmak için tahta parçası, kalem gibi malzemeler kullanılabilir.
- Turnike kanama duruncaya kadar sıkılır, kanama durduktan sonra daha fazla sıkılmaz.
- Turnike uygulanan bölgenin üzerine hiçbir şey örtülmez.
- Turnike uygulamasının yapıldığı saat bir kağıda yazılmalı ve yaralının üzerine asılmalıdır.
- Uzun süreli kanamalardaki turnike uygulamalarında, kanayan bölgeye göre 15-20 dakikada bir turnike gevşetilmelidir.
- Turnike uzvun koptuğu bölgeye en yakın olan ve deri bütünlüğünün bozulmamış olduğu bölgeye uygulanır.
- Turnike, kol ve uyluk gibi tek kemikli bölgelere uygulanır, ancak ön kol ve bacağa el ve ayağın beslenmesini bozabileceği için uygulanmaz. Uzuv kopması durumlarında, ön kol ve bacağa da turnike uygulanabilir. )

( [Boğucu Sargı (Turnike) Uygulama Tekniği]
- İlk yardımcı, eline, geniş, güçlü ve esnemeyen bir sargı alır.
- Şerit yarı uzunluğunda katlanır, uzuv, etrafına sarılır.
- Bir ucu halkadan geçirip çekilir ve iki ucu biraraya getirilir.
- Kanamayı tamamen durduracak yeterlikte sıkı bir bağ atılır.
- Sargının içinden sert nesne[kalem gibi] geçirilir ve uzva paralel konuma getirilir.
- Kanama durana kadar sert nesne döndürülür.
- Sert nesne, uzva dik konuma getirilerek sargı çözülmeyecek biçimde sabitlenir.
- Hastanın/yaralının giysisinin üzerine, adı ve turnikenin uygulandığı zaman[saat ve dakika] yazılı bir kart iğnelenir.
- Çok sayıda yaralı olduğunda, yaralının alnına rujla ya da sabit kalemle "turnike" ya da "T" harfi yazılır.
- Hasta/yaralı, pansuman ve turnikesi görülecek biçimde battaniye ile sarılır.
- Turnike, 15-20 dakika aralıklarla gevşetilir, sonra tekrar sıkılır.
)

( [Uzuv Kopması Varsa]
- Kopan parça, temiz, su geçirmez, ağzı kapalı bir plastik torbaya yerleştirilir.
- Kopan parçanın konduğu torba, buz içeren ikinci bir torbanın içine konulur.
- Kopmuş uzuv parçasının konduğu plastik torba, ağzı kapatıldıktan sonra içinde 1 ölçek suya 2 ölçek buz konulmuş ikinci bir torbaya ya da kovaya konulur. Bu biçimde, kopmuş uzuv parçasının buz ile doğrudan teması önlenmiş ve soğuk bir ortamda taşınması sağlanmış olur.
- Torba, hasta/yaralı ile aynı araca konulur, üzerine hastanın adı ve soyadı yazılır, en geç 6 saat içinde sağlık kuruluşuna gönderilir.
- Tıbbi birimler haberdar edilir[112].
)


- KANARYA SESİ ile/ve BÜLBÜL SESİ

( Sadece eril kanaryalar öter. İLE/VE ... )

( Telefonları ve öteki ev aletlerinin seslerini taklit edebilirler. İLE/VE Çevrelerindeki tüm sesleri belleklerine kaydederek büyük bir uyum içinde kaydettikleri tüm sesleri çıkartırlar. )


- KANARYA ile/ve KARTAL

( İspinozgillerden, yeşilimsi ya da sarı tüylü, koni biçiminde küçük gagalı, ötücü kuş. [Çizgi film kahramanı Tweety, bir kanaryadır.] İLE ... )

( SERINUS CANARIA cum/et AQUILA )

( CANARY vs./and EAGLE )

( ASKA'/KENÂRİ' ile/ve NESR, UKAB[çoğ. AKABE, IKBÂN]["ka" uzun okunur] )


- KANARYAÇİÇEĞİ ile KANARYAOTU

( Çan çiçeğigillerden, sarı renkli bir çiçek. İLE Çuha çiçeğigillerden, tohumları kafes kuşlarına yem olarak verilen bir bitki. )

( TROPAEOLUM PEREGRINUM cum ALSINE MEDIA )


- KANAT TELEKLERİ ile/ve/<> KUYRUK TELEKLERİ

( El, Kol ve Kın Telekleri. İLE/VE/<> ... )


- KANAT ile/ve/değil/||/<> ANGIÇ

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<> Araca daha fazla yük yüklemek üzere yanlarda oluşturulan parmaklık, kanat. )


- KANAT ile/değil KANAAT

( Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan örgen. | Balıklarda yüzgeç. | Bir uçağın havada durmasını sağlayan taşıyıcı aerodinamik güçlerin etkilediği yatay yüzey. | Kapı, pencere, dolap gibi dikine açılıp kapanan şeylerin kapağı. | Yan, taraf. | Meclis, parti vb. topluluklarda düşünce yönünden özellik gösteren taraflardan her biri. | Fırıldak biçiminde olan şeylerde kol. | Angıç. | Savaş düzenindeki ordunun iki yanından her biri, cenah. | Futbol, hentbol vb. takım oyunlarında hücum hattının sağ ve sol bölümü. İLE/DEĞİL Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum. | Kanma, inanma. | Kanış, kanı, inanç, düşünce. )


- KANATA[İt. < CANETTA] ile GÜĞÜM[Yun.]

( Ağzı geniş, tek kulplu su kabı. İLE Yandan kulplu, boynu uzun, genellikle bakırdan su kabı. )


- KANÂTIR[Ar. < KANTARA] ile KANÂTÎR[Ar. < KANTAR]

( Taştan yapılan kemerli büyük köprüler. İLE Kantarlar. )


- KANATLILAR ile YARIMKANATLILAR

( Böceklerin kanatlı olanlarını içine alan altsınıf. İLE Böcekler sınıfından, ön kanatların dipten başlayarak yarıdan çoğu sertleşmiş son bölümleri ve art kanatları, zar durumunda olan, tahtakurusu, bit, subiti, su akrebi, fidan biti, cırcırböceği, kırmızıböceği gibi böcekleri içine alan bir alttakım. )


- KANCA[İt. < GANCIO] ile/ve KARMUK

( ... İLE/VE Büyük kanca. )


- KANCA ile/ve/değil ÇENGEL


- KANCA ile KAPÇAK

( ... İLE Uzun saplı büyük kanca. )


- KANÇILAR[İt. < CANCELLIERE] ile/ve/||/<> KANÇILARYA[İt. < CANCELLERIA]

( Elçiliklerde, konsolosluklarda yazı ve evrak işlerini yürüten görevli. İLE/VE/||/<> Elçilik ve konsolosluklarda yönetimle ilgili görevlilerin çalıştığı yer. )


- KANDA ile KANDAN

( Nerede. İLE Nereden. )


- KANDİL ile KANDİL ile KANDİL

( İçinde sıvı bir yağ ve fitil bulunan kaptan oluşmuş aydınlatma aracı. İLE Kandil gecesi. İLE Çok sarhoş. )


- KANDİLLİ ile KANDİLLİ

( Kandili olan. İLE Çok sarhoş. )


- KANDIR(IL)MAK ile/ve/değil/yerine İKNA ETMEK/EDİLMEK


- KANDIRA ile KANDIRA

( Kocaeli iline bağlı ilçelerden biri. İLE Buğdaygiller familyasından, pek çok türü bulunan, çok yıllık sürüngen bitki. | Ağaç. | Ot. )


- KANDIRMA:
BAŞKALARINI ile/ve/değil/||/<>/< KENDİNİ


- KANDIRMA/CA ile/ve/değil ŞAŞIR(T)MA/CA ile/ve/değil YANILTMA/CA / YANILSAMA


- KANDIRMA ile/ve/<>/> "YUTTURMA"


- KANDIRMA ile/ve/değil/yerine/<> İKNA


- KANDIRMA ile/değil OYALAMA


- KANDIRMAK(YEMEK) ile/değil YANILTMAK


- KANDIRMAK/ALDATMAK ile/ve/değil AVUTMAK


- KANDIRMAK ile/<> "ATLATMAK"


- KANDIRMAK ile/ve/değil "BAŞTAN ÇIKARMAK"

( ... ile/ve/değil TEDSİYE )


- KANDIRMAK ile/ve/değil "GÖZÜNÜ BOYAMAK"


- KANDIRMAK ile ALDATMAK

( TO DELUDE vs. TO DECEIVE )


- KANDIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ALGI OLUŞTURMAK


- KANDIRMAK ile/değil/yerine İSTEDİKLERİNİ/BEKLEDİKLERİNİ VERMEK


- KANDIRMAK ile/değil/yerine/>< KABUL/RÂZI ETTİRMEK


- KANDIRMAK ile KAFESLEMEK[argo]

( Kanmasını sağlamak, inandırmak, ikna etmek. | Aldatmak. | İçme, yeme isteğini karşılamak. İLE Çıkar sağlamak için birini aldatmak. )


- KANDIRMAK ile SANDIRMAK


- KANEPE[Fr. < CANAPÉ] ile KANEPE[Fr. < CANAPÉ]

( Birkaç kişinin oturabileceği genişlikte koltuk, çekyat. İLE Genellikle çay ve kokteyller için hazırlanan, çeşitli yiyeceklerle süslenen çok küçük ekmek. )


- KANFESE

( Tespih böceği. )


- KANGAL[Yun.] ile KANGAL ile Kangal

( Tel, kurşun boru gibi uzun ve bükülebilir şeylerin halka biçiminde sarılmasıyla yapılan bağ. | Bu biçimde bükülmüş şeylerin her bir halkası. İLE Deve dikeni. | Kangal ilçesine özgü bir köpek. İLE Sivas iline bağlı ilçelerden biri. )


- KANGCHENJUNGA

( Dünyanın üçüncü en yüksek dağı.[8598 m.]Sıkkım'da bulunur. )


- KANGURU ile/ve/<> AĞAÇ KANGURUSU

( ... İLE Papua Yeni Gine'nin başkenti Moresby'de görülebilir. )

( Avustralya'da, 60 kanguru türü bulunmaktadır. )

( ... İLE Yavruları, 12-20 ay arasında emerek beslenirler. )


- KANGURU ile/ve BUDİ

( Avustralya'da bulunan keseli hayvan. İLE/VE Fare kangurusu. )


- KANGURU ile KISA KUYRUKLU KANGURU

( )


- KANGURU ile KIZIL KANGURU


- KANGURU ile KUOKKA/QUOKKA

( - Kanguru ailesindendir.
- Güney Batı Avustralya'da yaşarlar.
- Ağırlığı 2.5 - 5 kg., boyları ise 40 - 54 cm. arasındadır.
- Otobur ve barışçıldır. )

( image )


- KANGURU ile PATAGONYA MANASI


- KANGURU ile VALABİ, VOLARU


- KÂNÎ[Ar.] ile Kânî[Ar.] ile KANİ'[Ar. < KANÂAT | çoğ. KANİÛN, KANİÎN]["ka" uzun okunur]

( Dokunaklı/iğneli söz söyleyen, kinâye eden/söyleyen. İLE XVIII. yy.da Osmanlı edebiyatının şiir/nazım ve düzyazı/nesir üstadlarındandır. Hezl ve mizah tarzında yazdığı hoş mektuplarla ün kazanmıştır. İLE Hırs. )


- KANIKSAMA ile/ve SAHİPLENME

( TO BE INURED TO vs./and TO CLAIM )


- KANIKSAMA ile TAHAMMÜL

( TO BE INURED TO vs. ENDURANCE )


- KANIKSAMA ile/ve/> TÜKETMEK

( TO BE INURED TO vs./AND/> EXPEND )


- KANIKSAMAK ile/ve BENİMSEMEK

( TO BE INURED TO vs./and TO MAKE ONE'S OWN )


- KANIKSAMAK ile/ve/<> YADIRGAMAZ OLMAK

( ... ile/ve/<> İSTİNAS )


- KANIN AKMASI ile/değil/yerine/>< MÜREKKEBİN AKMASI


- KANIRMAK ile KANIRTMA ile KANIRTMAÇ

( Bir şeyi eğip zorlayarak yerinden çıkarmak ya da çıkarmaya çalışmak. İLE Kanırtma işi. İLE Bir şeyi kanırtmak için kullanılan değnek ya da araç, bir tür kaldıraç. )


- KANIT ARAMAK ile/değil/yerine KAVRAYIŞ


- KANIT(LANABİLİRLİK) ile/ve/||/<> ZORUNLULUK


- KANIT[Ar.] ile KANIT[Ar. < KUNÛT]["ka" uzun okunur] ile KANİT[Ar. < KUNÛT]["ka" uzun okunur]

( Bir şeyin doğruluğu/gerçekliği konusunda kanı verici belge/öğe, delil. İLE Ümidi tamamen sönmüş, ümitsiz, kederli. İLE İtaatli, bağlı, dindar. )


- KANIT/BURHAN ile/ve/||/<> KESİNLİK/YAKÎN


- KANIT/DELİL ile/ve İTİRAZ

( Hem filozofların, hem kelâmcıların birbirine yönelik yaptığı. )

( DELİL: Burhanın zihinde olması. (İNNE/İNNİ) )

( Kendiyle başka bir şeye işaret eden. İLE/>< ... )

( PROOF vs./and OBJECTION )


- KANIT/LAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖSTERGE/LER


- KANIT ile/ve/||/<> BİLİMSEL BİLGİNİN OLANAĞI


- KANIT ile/ve İSPAT

( Fizik'te. İLE/VE Matematik'te. )


- KANIT ile/ve KAYNAK

( PROOF vs./and SOURCE )


- KANIT ile/ve/<> KUŞKUSUZLUK


- KANIT ile/ve/||/<> SAĞLAMA


- KANITLAMAK ile/ve/||/<>/> İKNÂ ETMEK


- KANITLAMAK ile İNANDIRMAK

( TO PROVE vs. TO PERSUADE )


- KANITLAMAK ile/ve/değil/||/<>/< TEMELLENDİRMEK


- KANITLANABİLİRLİK

( EVIDENTIALITY )


- KANITLARI:
SAKLAMAK ile/ve ÇARPITMAK ile/ve YOK ETMEK


- KANITLAYAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DESTEKLEYEN


- KANKA ile/ve/değil/yerine "KAFA DENGİ"


- KANKAN

( Afrika'ya özgü bir dans. )


- KANLI ÇEŞME

( Alibeyköy'dedir. )


- KANMA ile/ve/||/<>/> KANIŞ

( Söylenilen sözün, anlatılan konunun doğruluğuna inanmak. | Tatlı sözlere aldanmak. | Bir gereksinimini, bir isteğini yeteri kadar karşılamış olmak, doymak. | Yetinmek, iktifa etmek. İLE/VE/||/<>/> Kanma durumu. | Kanı, kanaat. | Aldanış, kanma. )


- KANMA ile KANMA

( Yanılma. İLE Yetinme. )


- KANMAK/ALDANMAK ile/ve/değil KAPILMAK


- KANO ile WAKA

( ... İLE Maoriler'in, 1200 yıl önce Yeni Zelanda'ya ulaştığı kano. )


- KANSER (GÖZELERİ) ile/||/<> KARSİNOM ile/||/<> SARKOM

( ... İLE/||/<> Kas, bağ doku, kemiklerde. İLE/||/<> ... )

( Bulaşma, sıçrama, yayılma olur/olabilir. İLE/||/<> Bulaşma/sıçrama olmaz fakat aynı yerde yoğunlaşması ve tekrarlaması oranındadır. İLE/||/<> ... )

( Kemoterapi, ışın terapisi ve cerrahi gibi çeşitli/çoklu tedavi yöntemleri uygulanır. İLE/||/<> Ameliyat gerektirir. İLE/||/<> ... )

( ... İLE/||/<> Deri bölgesinde de olabildiği gibi, daha çok, gövde boşluklarında ve derinliklerinde. İLE/||/<> ... )

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )

( CANCER (CELL) vs./||/<> CARCINOME vs./||/<> SARCOME )


- KANSER ile GANSER (SENDROMU)


- KANSER ile/değil/yerine/>< KONSER

( GAZ/GÜLMEK: "İçinde kalıp kanser olacağına dışına çıkıp konser olsun." :) )


- KANSERDE:
BİRİNCİL TEDAVİ ile/ve/yerine/<> NEOADJUVAN TEDAVİ

( ... İLE Eğer hormon tedavisi, birincil tedavi öncesi verilirse buna Neoadjuvan Tedavi denir. Kanser hücrelerinin öldürülmesine ve birincil tedavinin etkili olmasına yardımcı olur. )

( http://kanserle-dans.blogspot.com )


- KANSIZLIK/ANEMİ[Fr. < ANEMIE] ile AKDENİZ KANSIZLIĞI/ANEMİSİ(TALASEMİ[Fr.])

( [Ar., Fars.] FAKR-ÜD-DEM ile ... )

( Kansızlık hastalığı. İLE Akdeniz bölgesinde görülen ve genetik etmenlerle sonraki kuşaklara geçebilen bir tür kansızlık hastalığı. )

( ANAEMIA vs. THALASSEMIA[Lat.] )

( ANÉMIE avec ... )


- KANT'I ETKİLEYENLER:
LİZBON DEPREMİ(1755)[9.0] ile/ve/||/<> HUME VE NEDENSELLİK SORUNU ile/ve/||/<> ROUSSEAU VE ÖZGÜRLÜK SORUNU


- KANT'IN, KRİTİK YAZIMI DÖNEMLERİNDE:
YAZIM ÖNCESİ ile/ve/||/<> YAZIMI ile/ve/||/<> YAZIM SONRASI

( 1746 - 1770 ile/ve/||/<> 1781 - 1790 ile/ve/||/<> 1790 - 1804 )


- KANT'IN, ÖNE SÜRDÜĞÜ TEMEL VARSAYIM:
AKLÎ GÖRÜNÜN İPTALİ ile/ve/||/<>/> MATEMATİK ZEMİNİN ORTAYA KONULMASI


- KANT'IN, YÜRÜYÜŞLERİNİN DAKİKLİĞİ ile/ve/||/<>/> BOZULMASI

( ... İLE/VE/||/<>/> 1789 Aydınlanma Devrimi'nin haberi ve coşkusundan dolayı. VE Rousseau'nun, eğitim felsefesi ile ilgili adlı "Emile" adlı kitabını okurken çok etkilenmiş olmasından dolayı. )


- KANT'TA, TEMEL AYRIMLAR:
A PRIORI | A POSTERIORI ile/ve/||/<> TEZÂHÜR | KENDİNDE ŞEY ile/ve/||/<> GÖRÜ | KAVRAM

( ... und ERSCHEINUNG | DING AN SICH und ANSCHAUUNG | BEGRIFF )


- KANT ile/ve/||/<>/> SCHILLER ile/ve/||/<>/> FICHTE ile/ve/||/<>/> SCHLEIERMACHER ile/ve/||/<>/> SCHLEGEL ile/ve/||/<>/> HEGEL ile/ve/||/<>/> SCHELLING ile/ve/||/<>/> SCHOPENHAUER ile/ve/||/<>/> FUERBACH ile/ve/||/<>/> DARWIN ile/ve/||/<>/> SPENCER

( [Doğum Tarihi] 1724 ile/ve/||/<>/> 1759 ile/ve/||/<>/> 1762 ile/ve/||/<>/> 1768 ile/ve/||/<>/> 1770 ile/ve/||/<>/> 1772 ile/ve/||/<>/> 1772 ile/ve/||/<>/> 1775 ile/ve/||/<>/> 1788 ile/ve/||/<>/> 1804 ile/ve/||/<>/> 1809 ile/ve/||/<>/> 1820 )

( Wilhelm Schlegel, 22 Ocak 1798'de Jena'dan, Berlin'de kardeşi Friedrich Schlegel ile küçük bir evi paylaşan Schleiermacher'a, kardeşinin yarattığı skandallardan dolayı sitem dolu bir mektup yazar ve yakın zamanda taşınmış olduğu Berlin'den Jena'ya, kendinin yanına dönmesi için Friedrich'i ikna etmesini ister; zira kardeşi, Schiller ile girdiği tartışma sonrasında yayımladığı son metniyle tümden tozu dumana katmıştır. Öyle ki, aynı soyadını taşımasıyla Wilhelm dahi gözden çıkarılmanın eşiğine gelmiştir. Sonunda, Goethe, tartışmaya dahil olur ve Friedrich ile babacan bir konuşma yaparak, ondan kibarca, bundan sonra başka bir alan üzerine, başka bir yerde çalışmasını ister. Oysa Friedrich, bu tavsiye üzerine gittiği Berlin’de, çoktan kendi çevresini kurarak yeni bir edebi akımın öncülüğü görevini üstlenmiştir. Henüz 25 yaşındaki bir genç tarafından yazılıp böylesi büyük bir etki yaratan, yepyeni ve tümüyle özgün bir düşünsel hareketin öncüsü olan bu metin, Eleştirel Fragmanlar'dı ve yalnızca 37 sayfalık 127 aforizmadan oluşuyordu. Aradan geçen neredeyse iki yüz yıl boyunca Eleştirel Fragmanlar üzerine yüzlerce kitap yazılacaktı. Schlegel kimilerine göre yaygaracı, kimilerine göre dâhi olarak adlandırılacak ama her halükârda Romantik hareketin düşünsel temellendiricisi olarak tarih sahnesindeki yerini alacaktı... )


- KANTARIN TOPUZUNU KAÇIRMAK ile EŞEĞİN ..INA SU KAÇIRMAK


- KANTARON ile KANTARON ile KIZIL KANTARON

( Kızılkantarongillerden, hekimlikte kullanılan, sarı çiçekli, acı köklü, küçük bir bitki İLE Birleşikgillerden, sarı, mavi, kırmızı çiçekli türleri bulunan otsu bir bitki. İLE Kızılkantarongillerin örnek bitkisi olan, 10-50 santimetre yüksekliğinde, kırmızı çiçekli, karşılıklı yapraklı, sap ve yaprakları tıpta kullanılan, iki yıllık otsu bir bitki. )

( GENTIANA LUTEA cum CENTAUREA cum ERYHRAEA CENTAURIUM )

( ST. JOHN'S WORT vs. ... vs. ... )


- KANTAT[Fr. < CANTATE] ile/değil/yerine İLÂHÎ

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Kahramanlık ve din konularında yazılıp bestelenen şiir ya da bu şiirin orkestra eşliğindeki tek ya da çok sesli bestesi. )


- KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME(KHK) ile/ve/değil/yerine/||/<> YASA


- KÂNUN-I EVVEL ile/ve KÂNUN-I SÂNÎ


- KANUN-U EVVEL[Ar.] ile KANUN-U SANî[Ar.]

( Aralık ayı. İLE Ocak ayı. )


- KÂNÛN[Ar.]

( Kış mevsiminin ilk ayı.[Aralık.] )


- KANUN[Ar.] ile KANUN[Ar.] ile KÂNUN[Ar.]

( Devletin yasama kuvveti tarafından herkesçe uyulmak üzere konulan her tür düzen, kural, kaide, yasa. | Herhangi bir konu üzerindeki yasayı/kanunu taşıyan kitap. | Geçerli olan kural. | Doğa olaylarının bağlı göründükleri ve dışına çıkamadığı düzen. | Yol, yordam, âdet. İLE Dikdörtgen biçiminde, bir köşesi kesik, yassı bir sandık üzerine gerilmiş tellerden oluşan, tırnak adı verilen çalgıçlarla çalınan ince saz çalgısı. İLE Soba. | Mangal. | Bir şeyin tutuşup yandığı yer. | Kış mevsiminin ilk ayı.[Aralık] Eski takvimde yer alan kânun-u sâni, kânun-u evvel ay adlarında geçen "ateş ocağı" anlamındaki söz. )


- KANUN[Ar.] ile/ve/< SANTUR[Fars. < SENTÛR < Yun.]

( Parmaklarla. İLE/VE Kanun biçiminde fakat tokmaklarla çalınan bir çalgı. )

( YATUK: Kanun, santur gibi sazların ortak adı. )


- KANUN ile ÇENG


- KÂNUN ile KURAL


- KANUN ile NÜZHE

( ... İLE Kanuna benzer bir saz. )


- KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN ile SULTAN SÜLEYMAN


- KANUNÎ ile KANUNÎ ile KANUNÎ

( Yasal. İLE Kanun çalan. İLE Kanuni Sultan Süleyman. )


- KAODAİZM

( Vietnam'ın, Tay Ninh kentinde, Budizm, Taoizm, Katolik Hristiyanlık ve Konfüçyüs'ten etkilenerek 1928 yılında, Cao Dai tarafından oluşturulmuş bir din. Victor Hugo'nun eserleri de bu dinin ilkelerinin belirleyicilerinden biri olmuştur.[Tay Ninh'deki mabedleri, 1932 yılında tamamlanmıştır.]

"Tek göz", bir simge olarak kullanılmaktadır.[Yaşamın ve ibadetin yolu olan ve kalbe yakın olduğundan dolayı olarak değerlendirilen sol göz.]

06:00, 12:00, 18:00 ve 00:00'te olmak üzere, günde dört kez ibadet etmektelerdir. Törenlerde, kadın-erkek ayrımı olmaksızın yanyana yer alır.

5 ana ilkeleri vardır:
1. Kimseyi öldürme!
2. Yalan söyleme!
3. Hırsızlık yapma!
4. Tek eşli ol!
5. Alkollü içki içme! )


- KAOLİN ile/ve/||/<>/< KAOLİNİT

( Porselen yapmakta kullanılan bir tür ak ve gevrek kil. İLE/VE/||/<>/< Arı kilin temel maddesini oluşturan hidratlı alüminyum silikat. )


- KAOS ile/değil KORA

( Uçurum, yarık, geçişin olmaması. İLE/DEĞİL Karmaşa, düzensizlik. )


- KAP KALAYLAMAK ile/ve/<>/değil/yerine KALP KALAYLAMAK


- KAP[Fr. < CAPE] ile KAP ile KÂP/KÂB[Ar.]

( Giysi. İLE Mahfaza. İLE Aşık kemiği. )

( Gövdeyi omuzların üstünden çepeçevre saracak biçimde yapılan bir tür üst giysisi. | Kadınların giydiği kolsuz üstlük. İLE İçi gaz, sıvı ya da katı herhangi bir nesneyi alabilen oyuk nesne. | Kap kacak. | Türlü şeylerin taşınması ya da saklanması için kullanılan torba, kılıf, çanta, sepet, sandık vb. | Kapak, cilt. İLE Aşık kemiği. )


- KAP ile (")ÇAP(")


- KAP ile BADYA

( ... İLE Ağzı geniş, yayvan, büyükçe su kabı. )


- KAP ile/değil DAĞAR

( ... İLE/DEĞİL Ağzı yayvan, toprak kap. | Dağarcık. )


- KAP ile GÜLABDAN[Fars.]

( ... İLE Gülsuyu serpmek/dökmek için kullanılan, ağzı emzikli, armut biçiminde küçük kap. )


- KAP ile GÜVEÇ

( ... İLE İçinde yemek pişirilen toprak kap. | Bu kapta pişirilen yemek. )


- KAP ile HOKKA[Ar.]

( ... İLE Metal, cam ya da topraktan küçük kap. )


- KAP ile KAPÇIK

( ... İLE Küçük kap. | Boş mermi kovanı. | Tahıl tanelerinde kabuk. )


- KAP ile KIRBA[Ar. < KİRBA]/KIRPA

( ... İLE İçinde su taşınılan, ağzı dar, altı geniş su kabı. | Çok su içen kişi. | Çocuklarda karın şişmesiyle beliren bir hastalık. )


- KAP ile MAHRA

( ... İLE/VE Üzüm taşımada kullanılan tahta kap. )


- KAP ile MATARA[Ar.]

( ... İLE Yolculukta kullanılan, boyna ya da bele asılı olarak taşınan su taşıma kabı. )


- KAP ile MUFLA[Fr.]

( ... İLE Nesneleri, aleve değdirmeden, ateşin etkisine uğratmak için kullanılan büyük toprak kap. )


- KAP ile SEFERTASI


- KAP ile YAĞDANLIK

( ... İLE Makine parçalarına yağ akıtmak için kullanılan, ince uzun bir borusu olan kap. )


- KAPAK ile/ve/değil EŞİK


- KAPAK ile KEPENK

( ... İLE İş yeri, pencere, kapı vb. yerleri kapamak için kullanılan, türlü biçimlerde sac levha, demir ya da tahta kanat. )


- KAPAK ile/değil/yerine/||/<> TABAK


- KAPALI KAPI ile/değil YANLIŞ ANAHTAR


- KAPALI SORU SORMA ile/ve AÇIK SORU SORMA

( )


- KAPALI SORU ile/ve AÇIK SORU


- KAPALI/LIK ile ÖRTÜK/LÜK ile GİZLİ/LİK


- KAPALI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BELİRSİZ


- KAPALI ile/ve/||/<> DOLAYLI


- KAPALI ile/değil/yerine ÖRTÜLÜ


- KAPAMAK ile KAPATMAK

( Bir açıklığı örtmek için bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek. | Hava bulutlarla kaplanmak, sıkıntılı bir hâl almak. | Bir şeyin görünmesine engel olmak. | Geçişi engellemek. | Tıkamak, içini doldurmak. | Su, elektrik gelişini kesmek. | Çalışamaz, görev ve iş yapamaz duruma getirmek. | Üzerinde durmamak, bir şey üzerinde konuşmayı bırakmak. | Bir yere sokup dışarı çıkmasına engel olmak, hapsetmek. | Ortalıktan alıp saklamak. | Karşılamak, denk gelmek. İLE Bir malı değerinden aşağı bir karşılıkla elde etmek. | Kapamak. | Bir kadınla nikâhsız yaşamak. | Yayımını yasak etmek, yayımına son vermek. | Herhangi bir yerin tüM tüketimlerini üstlenip başkalarını içeri almadan isteği doğrultusunda eğlenmek. | Bitirmek, unutturmak, söz edilmesini engellemek. )


- KAPAMAK ile/ve/değil KAPLANMAK


- KAPAMAK ile YUMMAK


- KAPAN

( ÇARŞI )


- KAPAN ile KAPAN

( Tuzak. İLE Büyük dükkan/depo.[ > Unkapanı ] )


- KAPAR ile KAPAR

( Kapatmanın geniş zamanlı tanımı/kullanımı. İLE Kapmanın geniş zamanlı tanımı/kullanımı. )


- KAPARO[İt. < CAPARRA]/BESMÂN[Fars.] ile/ve PEY/PEH[Fars.]


- KAPASİTE ile "DURUM"

( CAPACITY vs. "STATE" )


- KAPASİTE ile POTANSİYEL

( SIĞA/YETENEK ile İÇKİN )


- KAPAT! ile/ve/||/<> YARDIR!

( "Çok hızlı ya da yoğun yapmak/yaşamak" üzere verilen "destek" ve/ya da coşku "sözleri"... )


- KAPATMA EKİ

( CLOSING SUFFIX )


- KAPATMAK ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/>< ÜSTÜNÜ ÖRTMEK


- KAPI KOLU ile/değil KAPI TUTAMAĞI


- KAPI TOKMAKLARINDA:
BÜYÜK HALKA ile/ve KÜÇÜK HALKA

( Baylar için. Çalanın/misafirin bay olduğunu anlamak için. İLE/VE Bayanlar için. Çalanın/misafirin bayan olduğunu anlamak için. )


- KAPI ile/ve ÇIKRIK[Yörük]

( ... İLE/VE Bahçe kapısı. )


- KAPI ile DERVAZE

( ... İLE Şehir ve kale kapısı. )


- KAPI ile/ve ENGİN KAPI


- KAPI ile/ve/değil EŞİK


- KAPI ile/değil KAPAK


- KAPI ile KAPICIK

( ... İLE Yumurtacığın tepesinde bulunan çiçek tozu borusunun geçtiği delik. )


- KAPI ile/ve/||/<>/> SAPI


- KAPI ile/ve SÖVE

( ... İLE/VE Kapının yerleştiği kasa, çerçeve. | Eşik. )


- KAPICI ile BEVVAP

( ... İLE Kapıcı. | Mahalle okullarında hademe. )


- KAPICI ile ÇUHADAR[Fars.]

( ... İLE Dışarıdaki ayak işlerine bakan kişi. )


- KAPİK ile KAPİK

( Köpek. İLE Rublenin yüzde biri değerinde para birimi. )


- KAPIKULE ile KAPIKULE

( Eski kale ve saraylarda iki yanında korunma kuleleri bulunan anıtsal kapı. İLE Edirne'deki sınır kapımızın bulunduğu ilçe. )


- KAPIKULU OCAĞI ile/||/<> KAPIKULU

( Osmanlı'nın sürekli ordusunu oluşturan ve doğrudan Sultan'a bağlı olan yaya, atlı ve teknik sınıftan asker ocaklarına verilen ad. [Kapıkulu ocaklarının kurulmasından önceki dönemde Osmanlı'nın askeri gücünü yayalar ve müsellemler oluşturuyordu. Kapıkulu askerleri, bölge askerleri ve donanma güçleri ile birlikte Osmanlı ordusunun üç ana bölümünden biriydi. Kapıkulu askerleri, yayalardan oluşan Yeniçeriler, Cebeciler, Topçular, Top Arabacıları ve süvarilerden oluşan sipahi, silahtar, sağ ulûfeciler, sağ garipler, sol gariplerden oluşmaktaydı. Kent güvenliğinden ve sınırların korunmasından sorumlu olan, silah olarak genellikle tüfek, kılıç, ok ve yayı kalkan, mızrak kullanan savaşçı bir sınıf olan kapıkuluların görevleri katı ve ödünsüz kurallara bağlanmıştı. Bu kurallara Kavanin-i Yeniçeriyan denirdi. Kapıkulu olacak kişinin ailesiyle ve diniyle tüm bağlarını koparması, aynı yeni doğmuş gibi, sultandan başka kimseye nesnel ya da duygusal herhangi bir bağ kurmaması gerekiyordu.] İLE/||/<> Ücretli Osmanlı askeri. )


- KAPILANMA ile/ve/||/<> SABİTLENME


- KAPILANMAK ile/ve/<> MAYALANMAK


- KAPILMA ile DUYGULANIM

( TO BE CARRIED AWAY vs. SENSATION )


- KAPISINDA BEKLEMEK ile/ve/<> OYALANDIRILMAK


- KAPİTALİZM ile/ve/<> PROTESTANLIK


- KAPİTALİZM ile/ve TÜKETİM TOPLUMU

( CAPITALISM vs./and CONSUMPTION SOCIETY )


- KAPİTALİZMDE:
KÂR ile/değil/ne yazık ki (")ARTI DEĞER(") (SÖMÜRÜSÜ)


- KAPIYI:
VURMADAN/ÇALMADAN AÇMAK/GİRMEK ile/değil/yerine VURARAK/ÇALARAK AÇMAK/GİRMEK


- KAPLAMA ile KURON[Fr. < COURONNE]

( ... İLE Korumak için diş üzerine geçirilen metal kaplama. )


- KAPLAN ile BEBR/BEBİR[Fars.]

( ... İLE Hindistan'da kaplana benzeyen, kedi yapılı, gayet büyük, üstü yol yok tüylü bir hayvanmış. Saldırdığı zaman tüyleri öyle bir kabarırmış ki gören ürkermiş. Böbürlenmek sözcüğünün bebr'den geldiği sanılmaktadır. Efsaneye göre bu hayvanın derisine ok, kılıç, mızrak gibi savaş aletleri işlemezmiş. )


- KAPLAN ile/ve BENGAL KAPLANI


- KAPLAN ile/ve BEYAZ KAPLAN


- KAPLAN ile/ne yazık ki GÜNEY ÇİN KAPLANI

( ... İLE/NE YAZIK Kİ Soyu tükenmiştir. :( (((((( )


- KAPLAN ile HAZAR KAPLANI

( )

( ... İLE Hazar Denizi etrafında yaşamışlardır. En son, 1970 yılında türünün son örneğinin ölümüyle soyları tükenmiştir. )


- KAPLAN ile KILIÇ DİŞLİ KAPLAN(SMILODON)

( ... İLE Ne yazık ki, soyu tükenmiştir. :( )

( )


- KAPLAN ile MALEZYA KAPLANI


- KAPLAN ile SİBİRYA KAPLANI

( )


- KAPLAN ile/ve SUMATRA KAPLANI


- KAPLAN ile TAZMANYA KAPLANI/KURDU

( ... İLE Yeni Gine ve Avustralya anakarasına özgüdür.[Yaklaşık 4 milyon yıl önce evrilen, bilinen en büyük etçil keseli hayvanlardan biridir.][Avustralya'nın keşfinden sonra bilinen son Tazmanya kaplanı, 1936 yılında öldürülerek ne yazık ki soyu tüketilmiştir. :(] )

( ... cum THYLACINUS CYNOCEPHALUS )

( TIGER vs. THYLACINE )


- KAPLANBÖCEK ile/ve/||/<>/< KAPLANBÖCEKLER

( Başka böceklerle beslenen, tarım için çok yararlı olan kaplan böcekler ailesinin örnek türü. İLE/VE/||/<>/< Zararlı böcekleri avlayarak bitki, hayvan ve insan sağlığına yardımcı olan, güzel renkli, kın kanatlı böcekler ailesi. )

( CICINDELA CAMPESTRIS cum ... )


- KAPLAYAN ile/ve/<> KAPSAYAN


- KAPLICA ile KAPLICA

( Kapalı ılıca, hamam. İLE Taneleri ufak bir tür buğday. )

( ... cum TRITICUM MONOCOCCUM )


- KAPLUMBAĞA'LARDA:
ERİL ile/ve DİŞİL

( Alt yan kabukları içe dönükse. İLE/VE Alt yan kabukları dışa dönükse. )


- KAPLUMBAĞA/TOSBAĞA ile TATLI SU KAPLUMBAĞASI

( REFŞ: Bir tür ırmak kaplumbağası.[Fırat ve Dicle'de bulunur.] )

( SÜLHAFİYYE[Ar.] | CHÉLONIENS[Fr.]: Kaplumbağalar. )

( Kaplumbağa ile ... )

( SÜLHAFÂ[çoğ. SELÂHİF] ile ATÛM )

( KEŞEF, BÂHE, SENG-PUŞT ile ... )

( TURTLE vs./and ... )

( TESTUDO GRAECA cum EMYS ORBICULARIS )

( LA TORTUGA con ... )


- KAPLUMBAĞA ile BEYAZ KAPLUMBAĞA


- KAPLUMBAĞA ile GÖKKUŞAĞI KAPLUMBAĞASI

( ... ile )

( ... vs. RAINBOW TURTLE )


- KAPLUMBAĞA ile İKİ BAŞLI KAPLUMBAĞA


- KAPLUMBAĞA ile İKİ KUYRUKLU KAPLUMBAĞA


- KAPLUMBAĞA ile KIRMIZI KULAKLI SU KAPLUMBAĞASI

( MISSISSIPPI )

( TESTUDO GRAECA cum TRACHEMYS SCRIPTA ELEGANS )


- KAPLUMBAĞA ile KUTUKAPLUMBAĞASI

( ... İLE Kuzey Amerika'da yaşar. )


- KAPLUMBAĞA ile KUZEY YILAN BOYUNLU KAPLUMBAĞASI

( ... İLE Avustralya ve Endonezya'da yaşarlar. )

( TURTLE vs. NORTHERN SNAKE-NECKED TURTLE )


- KAPLUMBAĞA ile MADAGASKAR KAPLUMBAĞASI

( ... ile )


- KAPLUMBAĞA ile/ve/<> PİNTA (ADASI) KAPLUMBAĞASI

( ... İLE/VE/<> Galapagos Adaları'ndan olan Pinta adasında yaşayan Yalnız George adlı son dev kaplumbağa, 2012'de kalp yetmezliğinden ölerek soyu tükenmiştir. )


- KAPLUMBAĞA ile TİMSAH KAPAN KAPLUMBAĞASI

( ... ile )


- KAPLUMBAĞA ile TİMSAH TÜRÜ KAPLUMBAĞA


- KAPLUMBAĞA ile YASSI BAŞLI VE YUMUŞAK KABUKLU KAPLUMBAĞA

( )

( ... cum CHITRA CHITRA )


- KAPLUMBAĞALARDA[SUBORDO]:
PLEURODIRA ile CRYROPTODIRA

( [boyunlarını] Yana bükerler. İLE S biçiminde, geriye bükerler. )


- KAPMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ALMAK


- KAPON

( Gemi demiri üzerindeki zincir. )


- KAPORTA[İt. < BOCCAPORTA] ile/ve/||/<> KAROSER[Fr. < CARROSSERIE] ile/ve/||/<> TAMPON[Fr. < TAMPON]

( Otomobilde, kaput ya da ön kapak. | Motorlu taşıtları örten, genellikle sacdan yapılmış dış bölüm. | Gemi içinin aydınlanması ve hava alması amacıyla güvertede açılmış bulunan camekânlı yer. | Kişinin yüz, giysi, ayakkabı vb.nden oluşan dış görünümü. İLE/VE/||/<> Otomobilde, mekanizmayı oluşturan motor, makine, tekerlek, şasi vb. bölümlerin dışında kalan, görünen dış bölüm. İLE/VE/||/<> Bir deliği kapamaya yarayan, herhangi bir nesneden yapılmış büyük tıkaç. | Bir darbenin şiddetini azaltmaya yarayan, içi yumuşak nesneyle dolu şey. | Çarpışmaların etkisini azaltmak için vagonların, otomobillerin ön ve arkalarında bulunan donanım. | Kanı silmek, durdurmak için kullanılan gazlı bez yumağı ya da sterilize edilmiş pamuklu özel parça. | Bir darbenin, çatışmanın şiddetini azaltan etken. )


- KAPRİS[Fr./İng. CAPRICE] ile GURUR

( Geçici, düşüncesizce, değişken istek. | Huysuzluk. İLE Kendini beğenme, büyüklenme, benlik, kibir. | Övünme. Kurum, çalım. )

( CAPRICE/WHIM vs. PRIDE )


- KAPSAM/A ile KAPLAM/A

( Sınırları içine başka konuları ya da anlamları alma durumu. İLE Bir kavramın ve o kavramı dile getiren terimin içerdiği var olanların ve bireysel olayların bütünü. )

( Felsefede. İLE Mantıkta. )


- KAPSAM ile/ve/= BÜTÜNLÜK

( ŞÜMÛL ile/ve/= ... )


- KAPSAM ile İSTİAP

( ... İLE İçine alma, içine sığdırma. )


- KAPSAMAK ile/ve KUCAKLAMAK


- KAPSAMI AŞAN ile/ve/||/<> KAPSAM DIŞINDA KALAN


- KAPSAYAN ANNE ile/ve/||/<> NESNEL ANNE


- KAPSAYICI/LIK ile/ve/değil AŞKIN/LIK


- KAPSAYICI/LIK ile/ve/||/<> KUCAKLAYICI/LIK


- KAPSAYICI/LIK ile/ve/||/<> OKŞAYICI/LIK


- KAPŞONLU ile/değil TOGA


- KAPTAN PAŞA CAMİSİ ile KAPTAN PAŞA CAMİSİ

( Eyüp'te İskele Caddesi'ndedir. İLE Üsküdar, Doğancılar Caddesi'ndedir. )

( 1577'de, Hacı Mahmud Ağa tarafından. İLE 1727'de Kaptan-ı Derya Kaymak Mustafa Paşa tarafından. )


- KAPTAN[İt. < CAPITAN] ile/ve/değil/<> LOSTROMO[İt.]

( Gemi yönetimiyle ilgili en yüksek görevli. | Takım oyunlarında takımı temsil eden kişi. | Kaptan pilot. | Yolcu otobüsü sürücüsü. | Balkanlarda çete savaşı yapan milis gücünde çarpışan kişi, efe. İLE/VE/DEĞİL/<> Ticaret gemilerinde, tayfaların başı. )


- KAPULANA

( Mozambik'te, kadınların gündelik kullandıkları, gövdeye sarılarak giyilen bir çeşit giysi. [Bazen 2 ya da 3 kapulana, üst üste giyiliyor.][En yeni ve en temiz olanı alttadır.] )


- KAPUT[Fr. < CAPUTE] ile KAPUT

( Asker paltosu.| Otomobil, kamyon vb. motorlu taşıtlarda motoru örten açılır kapanır biçimdeki kapak. | Prezervatif. İLE İskambilde el vermeden yenme. | Kötü, bozuk, işe yaramaz. )


- KAPUZ ile/ve AKABE ile/ve MUHAK

( Dar ve derin geçit. İLE/VE Tehlikeli geçit. İLE/VE Dağ geçidi. )


- KAPUZ ile KAPUZ

( Dar ve derin koyak. İLE İçine girilemeyen sık orman. [Sığla ormanı gibi.] )


- KÂR ETMEK ile ENAYİ YERİNE KOYMAK


- KÂR ETMEYE ÇALIŞMAK ile/değil/yerine/< ZARAR ETMEMEYE ÇALIŞMAK


- KAR YAĞIŞI ile KAR FIRTINASI/TİPİ

( ... İLE Görüş mesafesini yağan kar ile 400 metrenin altına düşüren, en az 3 saat süren ve 56 km/saat hızında ya da daha şiddetli rüzgârlar ile görülen kar fırtınası. )


- KÂR-ÂGÂH[Ar.] ile KARÂR-GÂH[Ar., Fars.]

( İş bilir, uyanık. İLE Bir yerde oturup karar kılınacak, dinlenilecek yer. | Bir ordu kurmay kurulunun bulunduğu yer/merkez. )


- KÂR-GİL[Fars.] ile KÂR-GÎR[Fars.]

( Kerpiç bina. İLE İş tutan/tutucu. | Taştan ya da tuğladan yapılmış bina. )


- KAR' ile KAR' ile KA'R[çoğ. KUÛR] ile KÂR[Fars.] ile -KÂR[Fars.]

( Kapıyı çalma. İLE Hekimin, hastayı muayene ederken, ses almak üzere, bir örgene/uzva parmakla vurması. | Kapı çalma. | Su kabağı. İLE Çukur şeyin dibi, dip, son/nihayet. | Derinlik. İLE İş güç, iş. | Kazanç, temettü. | Meşguliyet; sanat. | İşleme, etki/te'sir. | Savaş. İLE "-li, -ci, eden, -edici" eklerinin karşılığıdır. Adları sıfat yapar.[HİLE-KÂR, İSYAN-KÂR, KANAAT-KÂR vb.] )


- KAR[< Ar. Soğuk.] ile/ve/değil DOLU/GIRCI/KIRCI

( SELC[çoğ. SÜLÛC] ile/ve/değil ... )

( BERF ile/ve/değil BEŞG, TEGERG[yağan dolu]
BÂRÂN Ü TEGERG: Yağmur ve dolu.
BERF-ÂB: Karsuyu, karlı soğuk su. | BERFÎN: Kardan, karla ilgili. | BERF-NÂK: Kış-yaz karlı olan, karı eksik olmayan. | BERF-PÂRE: Kar parçası. )


- KÂR[Fars.] ile/ve/||/<> KÂM[Fars.]

( Alışveriş işlerinin sağladığı para kazancı. | İş. | Yarar, fayda. | Üretim etmenlerinden biri olan girişimcinin üretimden aldığı pay. | Maliyet fiyatıyla satış fiyatı arasındaki fark. İLE/VE/||/<> Ağzın üstü, damak. | Meram, arzu, emel, istek. | Lezzet, zevk. )


- KAR ile EBEBULGURU

( ... İLE Bulgur iriliğinde yağan kar. )


- KÂR ile GETİRİM/RANT[Fr.]

( ... İLE Bir mal ya da paranın, belirli bir süre içinde emek verilmeden sağladığı gelir. )


- KAR ile KÂR

( Kış mevsiminde yağan. İLE Kazanç. )

( Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak düşen su buharı. İLE Alışveriş işlerinin sağladığı para kazancı. | İş. | Yarar, fayda. | Üretim etmenlerinden biri olan girişimcinin üretimden aldığı pay. | Maliyet fiyatıyla satış fiyatı arasındaki fark. )


- KAR ile/ve/||/<>/> KARLIK

( Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak düşen su buharı. İLE/VE/||/<>/> Kar kuyusu. | Dışı hasır örgüsüyle kaplı, içinde kar ya da buz koymak için bölmesi bulunan, soğutucu olarak kullanılan büyük şişe. )


- KÂR ile KAZANÇ

( PROFIT vs. BENEFIT/ADVANTAGE )


- KÂR ile/ve SENYORAJ


- KAR ile/değil SULUSEPKEN/SEPKEN

( ... İLE/DEĞİL Yağmurla karışık yağan kar. )


- KÂR ile/ve/> TEMETTU'


- KÂR ile VOLİ[Yun.]

( ... İLE Vurgun, kazanç, kâr. )


- KÂR ile/ve ZARAR

( Fahiş olmamak kaydıyla çeşitli koşullara göre değişebilir. İLE/VE Neresinden dönülürse kârdır. )


- KARA ASTRONOMİSİ ile/ve DENİZ ASTRONOMİSİ


- KARA ÇAM ile KIZIL ÇAM ile YEŞİL ÇAM

( image )


- KARA ÇARŞAF ile BUNKO

( ... İLE Özbekçe'de. )


- KARA ÇÖL ile/ve/<> KIZIL ÇÖL


- KARA DELİK ile BEYAZ CÜCE

( Çok büyük kütleli yıldızların çökmesiyle oluşan, ışığın bile kaçamadığı bölge. İLE Düşük kütleli yıldızların yaşamının son evresinde oluşan yoğun ve küçük yıldız. )


- KARA DELİK ile/ve/değil EŞİK


- KARA DELİK ile/ve/||/<> OLAY UFKU


- KARA ENERJİ ile/ve KARA MADDE


- KARA İGUANASI (HİNT KERTENKELESİ) ile SU-KARA İGUANASI

( Kahverengi. İLE Siyah. )

( Amerika'nın tropikal bölgelerinde yaşar. İLE Galapagos Adaları'nda yaşar. )

( [kökeni/etimolojisi] Karaibçe'den İspanyolca'ya geçmiştir. )

( IGUANA vs. MARINE IGUANA )

( IGUANA TUBERCULARA, CONOLOPHUS SUBCRISTATUS )


- KARA KAPLUMBAĞALARINDA:
TRAKYA/YUNAN ile KUZEY AFRİKA

( [büyüklüğü] 20 cm.'dir. İLE 30 cm.'dir. )

( Yunanistan, Balkanlar, İtalya ve Anadolu'da yaşarlar. İLE Güney Avrupa, İran ve Mısır'da yaşarlar. )

( [kış uykusuna] Yatarlar. İLE Yatarlar. )

( Otçuldur. İLE Otçuldur. )

( TESTUDO HERMANI cum TESTUDO GRAECA )


- KARA KAPLUMBAĞASI ile BATAKLIK KAPLUMBAĞASI ile TATLISU KAPLUMBAĞASI ile DENİZ KAPLUMBAĞASI

( Bilinen, 200'den fazla çeşidi bulunmaktadır. Türkiye'de, 10 kaplumbağa türü bulunmaktadır. )

( ... İLE ... İLE ... İLE Türkiye'deki yuvalama kumsalları: Türkiye'nin Akdeniz kıyılarında belirlenmiş ve resmî olarak kabul edilmiş 21 yuvalama kumsalı bulunuyor. Bu kumsallar, Batı'dan Doğu'ya şöyle sıralanmaktadır: Ekincik, Dalyan, Dalaman, Fethiye (Muğla), Patara, Kale, Kumluca, Çıralı, Tekirova, Belek, Kızılot, Demirtaş, Gazipaşa (Antalya), Anamur, Göksu Deltası, Alata, Kazanlı, Davultepe (Mersin), Akyatan, Yumurtalık (Adana) ve Samandağ (Hatay). )

( [yaşam alanları] Dağlık, ormanlık hatta çöl ortamlarında bile rastlanmaktadır. İLE ... İLE Karadan, su yaşamına geçen hayvanlardandır. Tropikal ve alt tropikal iklim bölgelerinde yaşarlar. İLE Hem karada, hem de suda yaşarlar. Dünyanın orta bölgelerinde, tropikal bölgelerine yakın denizlerinde, açık okyanuslarda, kıyı habitatları özellikle tropikal ve ılıman bölgelerde, Hint Okyanusu, Atlantik Okyanusu, Pasifik Okyanusu, Karayipler ve Akdeniz'de yaşarlar. )

( [yaşam süreleri] ... İLE ... İLE ... İLE 25-50 yıldır. )

( ... İLE ... İLE ... İLE Dünya denizlerinde yaşayan yedi deniz kaplumbağası türü:[Dermochelys coriacea, Eretmochelys imbricata, Lepidochelys kempii, Lepidochelys olivacea, Chelonia mydas, Caretta caretta, Natator depressus] )

( Ayaklarında, beş parmak bulunmaktadır. Çiftleşmeyi kolaylaştırabilmek için karın alt kabuğu, erillerde daha güçlü ve içe doğru çöküktür. Erillerin, ön bacak tırnaklarından biri, dişiyi çiftleşme sırasında kavrayabilmek üzere daha uzundur. İLE ... İLE Parmakları arasında yarım perde biçimlenmiştir. Ayakları ve sırt kabukları biraz daha küçülmüş, uzamış ve yüzmeye uygun bir duruma gelmiştir.[Fırat kaplumbağasında, kabuk, tam sertleşmemiş bir yapı gösterir.] İLE Ayakları, yüzmeye uygun palet benzeri biçim almıştır. Tırnaklardan bir ya da ikisi kalmıştır. Kabukları, kayık benzeri, uzun bir biçim almış, baş ve ön ayakların bulunduğu yerden, kabuk, daha geri çekilmiştir. )

( Kaplumbağalar, kıçlarından da soluk alabilirler. )

( SELÂHİF[< SULHAFÂT, SULAHFÂT ]: Kaplumbağalar. )

( TURTLE vs. TORTOISE vs. ... )

( TURÂBİYYE ile ... ile ... )

( TESTUDO avec ... avec ... )


- KARA KARA DÜŞÜNME(NSH) ile/değil/yerine DÜŞÜNME


- KARA KURBAĞASI ile DEV KARA KURBAĞASI

( ... İLE Çok zehirlilerdir. [Büyük timsahları bile zehirleyebilecek güçtedir.] )

( ... İLE Anavatanları, Orta ve Güney Amerika'dır. )

( ... İLE Avustralya'da 100 milyon dev karakurbağası yaşamaktadır. [Dev karakurbağası dışında karakurbağası türü yaşamaz.][Avustralya'ya özgü kurbağa türlerinden dört kat daha fazla yumurtlarlar.] )

( ... ile Dev Kara Kurbağası )

( ... cum BUFO MARINUS )


- KARA KURBAĞASI ile FOWLER KARA KURBAĞASI

( Karalarda yaşayan, yumurtalarını suya bırakan bir tür kurbağa. İLE Soğuk algınlığına yakalanmış bir koyunun melemesine benzer bir ses çıkarır. )

( ... cum BUFO FOWLER )

( LA RANA con ... )


- KARA MAMBA ile KRAL KOBRA

( ... İLE Dünyanın en iri zehirli yılanı. )

( ... İLE Isırırken enjekte ettiği zehiri bir fili 2,5 saatte, yetişkin bir kişiyi/insanı da 1,5 dakikada öldürebilecek güçtedir. )

( ... İLE Yılda bir kez çiftleşirler ve çiftleşmenin ardından dişilleri erilleri yerler. )

( ... İLE Yağmur ormanlarında yaşarlar. [Malezya ve Endonezya] )

( ... İLE 18 metre yüksekliğe kadar çıkabilirler. )

( DENDROASPIS POLYLEPIS cum OPHIOPHAGUS HANNAH )


- KARA MEMELİLERİ ile/ve DENİZ MEMELİLERİ

( Doğumda, önce başları çıkar. İLE/VE Doğumda, önce kuyrukları çıkar. )

( ... İLE/VE Dünyada 85 tür deniz memelisi bulunmaktadır. )

( ... İLE/VE Deniz memelilerinin 10 türü, toplu olarak intihar etmektedir. )


- KARA SÜLEYMAN MESCİDİ ile KARA SÜLEYMAN MESCİDİ ile KARA SÜLEYMAN MESCİDİ

( Eyüp, Düğmeciler Mahallesi'ndedir. İLE Süleymaniye'de, Bozdoğan Su Kemeri yakınındadır. İLE Eyüp, Nişanca'dadır. )

( Defterdar Kara Süleyman Çelebi tarafından. [Defterdar ya da Tahta Minâre Camisi olarak da bilinir.] İLE Süleyman Subaşı tarafından. [Süleyman Subaşı ya da Kirazlı Mescid olarak da bilinir.] İLE XVI. yüzyılda, Süleyman Subaşı tarafından. [Münzevî(yalnız yaşayan) ya da Müzevvir(yalancı) Mescidi adlarıyla da bilinir.] )


- KARA TOPRAK ile/=/||/<> BİLGE


- KARA YEMİŞ

( TAFLAN[yerel dilde] )


- KARA YILANI ile/ve KARAYILAN

( ... İLE Boyu uzun, başı iri pullarla örtülü, zararlı hayvanları yediği için tarıma yararlı, tehlikesiz bir yılan. )

( RINGED/GRASS SNAKE vs./and WHIPSNAKE )

( TROPIDONOTUS NATRIX cum/et COLUBER JUGULARIS / DOLICHOPHIS JUGULARIS )


- KARA/TOPRAK UYGARLIĞI ile/ve/||/<>/> DENİZ UYGARLIĞI

( Bizim gibi olanlarla aynı zaman, zemin ve koşullarda gerçekleşebilir. İLE/VE/||/<>/> "Bizim gibi" olmayanlarla ilişkiye girme yetisinin ortaya çıktığı zemin ve koşullarda gerçekleşir. )


- KARA ile/ve/||/<> DENİZ


- KARA ile KARA

( Yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak. İLE En koyu renk, siyah, ak, beyaz karşıtı. | Bu renkte olan. | Esmer. | Kötü, uğursuz, sıkıntılı. | Yüz kızartıcı durum, leke. | İftira. )


- KARA ile KARANLIK


- KARA ile SİYAH


- KARABAŞ MARTI ile BÜYÜK KARABAŞ MARTI

( BLACK-HEADED GULL vs. GREAT BLACK-HEADED GULL )

( LARUS RIDIBUNDUS cum LARUS ICHTHYAETUS )


- KARABAŞ MARTI ile KÜÇÜK KARABAŞ MARTI

( BLACK-HEADED GULL vs. BONAPART'S GULL )

( LARUS RIDIBUNDUS cum LARUS PHILADELPHIA )


- KARABAŞ MARTI ile KÜÇÜK MARTI

( BLACK-HEADED GULL vs. GREAT BLACK-HEADED GULL )

( LARUS RIDIBUNDUS cum LARUS ICHTHYAETUS )


- KARABAŞ ile KARABAŞ

( Çoban köpeği. | Bir hücreli özel bir asalağın, hindinin karaciğerine yerleşerek yaptığı, büyük ölçüde ölümlere yol açan kümes hastalığı. | Ballıbabagillerden, çiçekleri mavi ya da menekşe renginde başakçıklar durumunda olan güzel kokulu bir bitki [Lavandula stoechas]. | Kışa dayanıklı sert buğday. İLE Rahip. | Evlenmemiş, evlenmek istemeyen erkek. )


- KARABASAN ile/ve/değil/||/<>/< KAYGI


- KARABATAK ile TEPELİ KARABATAK ile KÜÇÜK KARABATAK

( image )


- KARABİBER ile DÂR-İ FÜLFÜL[Fars., Ar.]

( ... İLE Karabibere benzer, uzun dâneli baharat. )


- KARABİBER ile KARABİBER

( Karabibergillerin örnek bitkisi olan, zeytinsi, meyvelerin taneleri yuvarlak, yaprakları kalp biçiminde, tırmanıcı bir bitki. | Bu bitkinin baharat olarak kullanılan kuru ve siyah tanesi. | Bu tanelerin kurutulup öğütülmesiyle yapılan toz. İLE Sevimli ve ufak tefek esmer güzeli. )

( PIPER NIGRUM cum ... )


- KARABUĞDAY ile/||/<>/< KARABUĞDAYGİLLER

( ... İLE/||/<>/< Taçsız iki çeneklilerden, ravent, kuzukulağı, kurtpençesi, çobandeğneği ve karabuğday gibi sapları boğumlu, çiçekleri başak ya da salkım durumunda bazı türleri hekimlikte kullanılan bitkileri içinde toplayan bir aile. )


- KARACA ile EBBÂZ

( ... İLE Sıçrayıp atlayan karaca. )


- KARACA ile KARACA ile KARACA

( Rengi karaya yakın olan, esmer. İLE Üst kol. İLE Geyikgillerden, boynuzları küçük ve çatallı bir hayvan. )


- KARAÇİ ile KÜÇÜK KÖY

( KÜÇÜK KÖY )


- KARACIL OMURGALILAR:
SÜRÜNGENLER ile/ve/<> KUŞLAR ile/ve/<> MEMELİLER


- KARADENİZ MEDRESELERİ ile/ve AKDENİZ MEDRESELERİ


- KARAFATMA ile HAMAMBÖCEĞİ/KAKALAK ile HANIMBÖCEĞİ/GELİNBÖCEĞİ ile TAHTAKURUSU

( Kınkanatlılardan, böcek, kurt ve sümüklüböceklerle beslenen, tarıma yararlı, parlak siyah renkli bir böcek. İLE Hamamböceğigillerden, temiz tutulmayan yerlerde üreyen, zararlı bir böcek. İLE Kınkanatlılardan, kara benekli, kırmızı renkte, kurtçukları yemesinden dolayı yararlı sayılan bir böcek. İLE Yarımkanatlılardan, uzunluğu 3-5 milimetre, gövdesi oval ve yassı, kanatları körelmiş, oturulan, yatılan yerlerde üreyerek insan kanıyla beslenen, pis kokulu böcek. )

( ORIENTAL COCKROACH/BLACK BEETLE vs. COCKROACH/TICK/ACARID vs. CHINCH )

( CARABUS cum BLATTA ORIENTALIS cum COCCINELLA cum CIMEX LECTULARIUS )


- KARAĞI ile KARAĞI

( Ateş karıştırmaya yarayan, eğri uçlu demir çubuk. İLE Gece körlüğü, tavukkarası. )


- KARAGÖZ OYUNUNDA:
MUHÂVERE ile/ve/<> FASIL


- KARAGÖZ SAHNESİNDE:
ÇIRAK ile/ve/<> YARDAK ile/ve/<> DAYREZEN ile/ve/<> SANDIKKAR


- KARAGÖZ ile KARAGÖZ

( İzmaritgillerden, 25-30 santimetre uzunluğunda, enli, boz renkli bir balık. | Güldürüp eğlendiren kişi. İLE Mukavvadan kesilip boyanmış insan biçimlerini beyaz bir perde üzerine arkadan ışık vererek yansıtma yoluyla oynatmaya dayalı bir gösteri oyunu. | Bu oyunda halk görüşünü ve duyuşunu veren kişi. )

( SARGUS SARGUS cum ... )


- KARAKEÇİ ile KARAKEÇİ/KIL KEÇİSİ

( Sazana benzer bir tatlı su balığı. İLE Rengi beyazdan siyaha kadar değişmekle beraber en çok siyah renklisi görülen yerli bir tür keçi. )

( BARBUS FLUVIATILIS cum ... )


- KARAKTER ile ALGI DÜZENEĞİ

( CHARACTER vs. PARADIGM )


- KARAKUL ile KARAKUL

( Bir tür kuş. İLE Asıl yurdu Buhara'da Karakul bölgesi olan ve yurdumuzda da yetiştirilen, tüyleri uzun ve kıvırcık bir cins koyun. )


- KARAKULAK ile/<> AFRİKA ALTIN KEDİSİ ile/<> SERVAL KEDİSİ


- KARAKULAK ile KARAKULAK/MİNEKOP ile KARAKULAK

( Kedigillerden, çakala benzer vahşi bir hayvan. İLE Balık. İLE Osmanlı Devleti'nde emir çavuşu, haberci. )

( CARACAL MELANOTIS cum UMBRINA CIRROSA cum ... )


- KARAKULAK ile VAŞAK

( Asya ve Afrika'da yaşayan vahşi bir kedi türüdür. Anadolu'yu da yaşam alanı olarak seçen Karakulağın soyu tükenme tehlikesi ile karşı karşıyadır ve avlanması yasaktır. Latince adı Caracal Caracal olan bu kedinin adı, Türkçe'den gelmektedir. Kulaklarının üstündeki uzun siyah tüyler yüzünden, uzun süre, bir çeşit vaşak olduğu düşünülse de yapılan araştırmalar sonucu ayrı bir tür olduğu ortaya konulmuştur. Hatta vaşak türünün ortaya çıkmasından da önce var olduğu bilinmektedir. İLE ... )

( )

( SİYÂH-GÛŞ ile ... )


- KARAKURUM:
HUNLAR ile/ve GÖKTÜRKLER ile/ve MOĞOLLAR

( Karakurum, tarihin en geniş topraklara sahip üç imparatorluğunun merkezi olmak üzere, bomboş bir arazinin ortasında kurulmuş ve Hunlar'a, Göktürkler'e ve Moğollar'a başkentlik etmiştir. )


- KARAKUŞ ile KARAKUŞ

( Kartal türünden kuşlara verilen ad. İLE Atların ayaklarında şiş yapan bir hastalık. )


- KARALAMA ile/ve/||/<>/>/< DIŞLAMA


- KARALAMA ile/değil/yerine ELEŞTİREL


- KARALAMAK ile/ve/||/<> ÇAMUR ATMAK


- KARAMBOL[Fr. < CARAMBOLE < İsp. CARAMBOLA] ile KARGAŞA

( Bilardo oyununda isteka ile vurulan bilyenin öbürlerine dokunması. | Çarpışma, birbirine çarpma. | Karışıklık, karmaşa. İLE Kışkırtma ve karışıklık yoluyla toplumda ortaya çıkan düzen bozukluğu. | Kalabalık, düzensizlik vb.nin yol açtığı karışıklık. )


- KARAMSAR/LIK >< İYİMSER/LİK ile/değil/yerine/>< GERÇEKÇİ/LİK

( Yelden yakınır. >< Yelin değişmesini bekler. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yelkenleri/ni ayarlar. )


- KARAMSAR/LIK ile/ve KÖTÜMSER/LİK ile/ve OLUMSUZ/LUK (NEGATİF/LİK)

( BEDBÎN )

( PESSIMISTE )

( PESSIMIST )


- KARAMSARLIK ile KARANLIK


- KARANA

( Neden, bir sonuca şaşmaz biçimde öncülük eden ilk neden; gerektiğinde görünen etki şekline bürünen, tezahür etmemiş potansiyel neden; evrenin maddi nedeni. Karana, potansiyel haldeki kozmik enerjidir. )


- KARANFİL[Ar. < KARANFUL] ile KARAMUK

( Karanfilgillerden, güzel renkli çiçekler açan bir süs bitkisi. | Mersingillerden, Molük Adaları'nda, Filipinler'de ve Hindistan'da yetişen ve yaprakları sürekli yeşil kalan bir ağaç.[Caryophyllus aromaticus] | Bu ağacın karanfil yağı elde edilen ve baharat olarak kullanılan, ağız kokusunu gideren, acımsı, koyu renkli, küçük çivi biçimindeki tomurcuğu. İLE Karanfilgillerden, ekin tarlalarında biten, yaprakları karşılıklı, çiçeği pembe mor renkte, zararlı bir bitki. | Gövdede, kara renkli kabarcıklara neden olan bir hastalık. | Koyunlarda görülen bir hastalık türü. )

( DIANTHUS CARYOPHYLLUS cum AGROSTEMMAGITHAGO )


- KARANFİL[Ar. < KARANFUL] ile KASIK OTU

( Karanfilgillerden, güzel renkli çiçekler açan bir süs bitkisi. | Mersingillerden, Molük Adaları'nda, Filipinler'de ve Hindistan'da yetişen ve yaprakları sürekli yeşil kalan bir ağaç.[Caryophyllus aromaticus] | Bu ağacın karanfil yağı elde edilen ve baharat olarak kullanılan, ağız kokusunu gideren, acımsı, koyu renkli, küçük çivi biçimindeki tomurcuğu. İLE Karanfilgillerden, saz biçiminde ince sapları olan, güzel çiçekler açan, kasık yaralarına yararlı sayılan bir bitki. )

( DIANTHUS CARYOPHYLLUS cum HERNIARIA HIRSUTA )


- KARANFİL[Ar. < KARANFUL] ile TARÇIN[Fars. < DÂRÇÎN < DÂRÛ-Yİ ÇİN/DÂR-I ÇİN: Çin darısı/ağacı.]

( ... İLE Tarçın bitkisinin kökeninin, Sri Lanka olarak da bilinen Seylan Adası olduğu söylenir. Ne var ki, biz bu bitkiyi Uzakdoğu'dan, Çin ve Malezya gibi ülkelerden almışız. Aslında, bitkinin dilimizdeki adı da, tarihi bu bağa ilişkin bir ipucu verir gibi. Farsça, "dâr" sözcüğü, ağaç anlamına geliyor.[Arapça'da ev anlamına gelen "dâr" sözcüğüyle karıştırılmamalı!] "Dâr-ı Çin" yani "Çin ağacı" sözcüğü, Farsça'dan dilimize girmiş ve başındaki sessiz harf sertleşerek tarçın biçiminde söylenir olmuş.

İngilizce gibi Batı dillerinde, tarçın sözcüğünün karşılığı, "cinnamon". Bu sözcük, Latince, tarçın demek olan "cinnamomum" sözcüğünden kaynaklanıyor. Ama sözcük, Latince'ye gelinceye kadar dilden dile dolaşmış. Tıpkı, İpek Yolu tüccarlarının, mallarını taşımaları gibi, sözcük de dilden dile taşınmış. Sözcük, Latince'ye, eski Yunanca "kinnamomon"dan geçmiş. Yunanlar'sa, bu sözcüğü, İbraniler'in, "kinamom" dedikleri sözcükten alıp dillerine uyarlamışlar. Aramca, "qunimun" olarak söylenilen sözcüğün kökeniyse, Malezya'da ve Endonezya'da konuşulan Malay dili. Bu dilde, "kayu manis" sözcüğü, "tatlı odun" anlamına geliyor. )

( CLOVE vs. CINNAMON )


- KARANFİL ile KASTAMONU KARANFİLİ


- KARANLIĞIN:
OLUMSUZLUĞU ile/ve/||/<> DOĞURTUCULUĞU


- KARANLIK:
ZULÜM ile SIKINTI

( Algısı. İLE Duygusu. )


- KARANLIK ile ALACAKARANLIK

( TÂRÂN, TÂRÎK ile ... )

( DARKNESS vs. TWILIGHT )


- KARANLIK ile/ve/||/<> BULANIK


- KARANLIK ile/değil GÖLGE

( ... İLE/DEĞİL Göreli karanlık. )


- KARANLIK ile/ve/yerine KANDİL (-İN UYANDIRILMASI)


- KARANLIK ile/değil LOŞ

( ... İLE/DEĞİL Yeterince aydınlık olmayan, yarı karanlık, az ışık alan yer. | Az ışık veren. )


- KARANTİNA[İt. < QUARANTINA] ile/ve/=/||/<> YALITIM/AYIRMA/YALNIZLAŞTIRMA/TECRİT[Ar. < TECRÎD]

( Bulaşıcı bir hastalığın yayılmasını önlemek için belirli bir bölgenin ya da yerin denetim altında tutulup giriş çıkışların engellenmesi biçiminde uygulanan sağlık önlemi. | Hastahanelerde, yatacak hastaların kayıt ve kabul edildikleri yer. İLE/VE/=/||/<> Ayırma, ayrı bir tarafta tutma. | Soyutlama. | Yalıtım. | Mahkûmu, cezasını tek başına çekmesi için öteki hükümlülerden ayırma. )


- KARAR VERMEK ile/ve İZİN VERMEK

( TO DECIDE vs./and TO GIVE PERMISSION )


- KARAR VERMEK ile/ve KARAR ALMAK

( Karar vermek, acıyı yok eder. | Karar verebilen, acıyı yener. )


- KARAR:
"ISMARLAMA" ile/ve/<> BAŞTAN SAVMA


- KARAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÜŞÜNCE


- KARAR ile/ve/değil EŞİK


- KARAR ile/ve/değil GEREKLİLİK

( [not] DECISION vs./and/but NECESSITY )


- KARAR ile KOMPLO

( ... İLE Bir kişiye karşı toplu olarak alınan karar. )


- KARAR ile/ve ONAY

( DECISION vs./and APPROVAL/ACKNOWLEDGEMENT )


- KARAR ile/ve SONUÇ

( DECISION vs./and CONSEQUENCE/RESULT )


- KARARIMIZI MANTIKSALLAŞTIRMAK ile/ve/değil/yerine/>< UYGUN MANTIKTA KARARLILIK GÖSTERMEK


- KARARLI DURUM ile/>< KARARSIZ DURUM

( Bir yapının/sürecin zamanla değişmeyen durumu. İLE/>< Bir yapının/sürecin zamanla değişen ve bozunan durumu. )


- KARARLI/LIK ile/ve/||/<> ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK


- KARARLILIK ile/ve/||/<> YARILANMA


- KARARSIZ ile YERİNDE DURAMAYAN


- KARARSIZLIK ile/değil/yerine/>< KARARLILIK

( Kör bir bıçak gibidir.[parçalar/yırtar] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Keskin bir bıçak gibidir.[bir kerede ve dümdüz keser] )


- KARARTMA ile KARARTMAK

( Savaş durumunda düşman uçaklarından korunma amacıyla ışıkları örtme ya da söndürme biçiminde alınan önlemlerin tümü. İLE Rengini karaya çevirmek, esmerleştirmek, siyahlaştırmak. | Karanlık duruma getirmek. | Işığı kısmak ya da örtmek. | Kötü bir duruma getirmek. )


- KARASU ile KARASULARI

( Ağır akan su. | Çoğunlukla gözün iç basıncının çoğalmasıyla kendini gösteren, körlüğe neden olabilen bir göz sayrılığı. İLE Bir devletin, deniz kıyıları boyunca egemenliği altında tuttuğu belirli genişlikte su şeridi. )


- KARATAVUĞUN ÖTÜŞÜ ...:
SABAHA KARŞI ile/ve/ya da/||/<> GÜN BATIMINDAN SONRA


- KARATAVUK ile KIZILKUYRUK

( Karatavukgillerden, tüyleri kara, meyve ve böceklerle beslenen ötücü kuş. İLE Karatavukgillerden, kışın göçen, küçük, güzel bir kuş. )

( TURDUS MERULA cum PHOENICURUS )


- KARATAY MEDRESESİ

( Antalya'daki ünlü medrese. )


- KARATE KUŞAKLARINDA:
BEYAZ ile/ve/||/<>/> SARI ile/ve/||/<>/> TURUNCU ile/ve/||/<>/> YEŞİL ile/ve/||/<>/> MAVİ ile/ve/||/<>/> KAHVERENGİ(3. KYU) ile/ve/||/<>/> KAHVERENGİ(2. KYU) ile/ve/||/<>/> KAHVERENGİ(1. KYU) ile/ve/||/<>/> SİYAH (1. DAN) ile/ve/||/<>/> SİYAH (2. - 10. DAN)


- KARAVAN[Fr. < CARAVANE] ile KARAVANA[İt. < CAROVANA]

( Bir otomobilin arkasına takılan, hem taşıt hem konut olarak kullanılan üstü kapalı araç. İLE Genellikle orduda yemek dağıtımında kullanılan büyük metal kap. | Bu kaptan dağıtılan yemek. | İnce, yassı elmas. | Atış taliminde hedef tahtasını bile vuramama. )


- KARAVAN ile/ve/değil CAMPER


- KARAVANA[İt. < CAROVANA] ile KERES

( Genellikle orduda yemek dağıtımında kullanılan büyük metal kap. | Bu kaptan dağıtılan yemek. | İnce, yassı elmas. | Atış taliminde hedef tahtasını bile vuramama. İLE Büyük ve derin karavana. )


- KARAVAŞ ile YARDIMCI

( Cariye, yardımcı kız. )


- KARAVELE/KARAVELA[İt. < CARAVELLE] ile/ve/<>/> KARAKA

( Yelkenli keşif gemisi. Büyük deniz teknesi. | Gemilerde denizcilik kurallarına aykırı durum. İLE/VE/<>/> Büyük, yelkenli gemi. )


- KARAYEL ile KARAYER

( Kuzeybatı'dan esen, genellikle soğuk, bazen fırtına niteliğinde yel[>< keşişleme]. | Kuzeybatı 315°'lik yön. İLE Mezar, sin, gömüt. )


- KARAYOSUNU ile KARAYOSUNLARI

( Çayır ve ormanlarda yumuşak bir bitki oluşturan çiçeksiz bitki. İLE Çiçeksiz bitkiler sınıfından, nemli yerlerde yetişen, birleşim ya da spor verme yoluyla üreyen, pek çok türü bulunan bir bitki ailesi. )


- KARBOKSİLİK ASİT ile ESTER

( -COOH öbeğine sahip organik asitler. İLE -COOR öbeğine sahip organik bileşikler. )


- KARBON ALAŞIMLI ile/ve/değil/yerine TAMAMI KARBON


- KARBON ATOMU ETKİLEŞİM DERECELERİ:
+120 ºC ile -20 ºC arasındadır.


- KARBON DÖNGÜSÜ ile AZOT DÖNGÜSÜ

( Atmosfer, okyanuslar, kara ve canlılar arasında karbonun nasıl dolaştığını gösteren bir süreç. İLE Atmosfer, toprak, su ve canlılar arasında azotun nasıl dolaştığını gösteren bir süreç. )


- KARBON KİMYASI ile/||/<> HİDROJEN KİMYASI

( Karbon bileşiklerinin kimyasını inceleyen bilim dalı. İLE/||/<> Hidrojen bileşiklerinin kimyasını inceleyen bilim dalı. )


- KARBON KİMYASI ile/||/<> SİLİSYUM KİMYASI

( Karbon bileşiklerinin kimyasını inceleyen bilim dalı. İLE/||/<> Silisyum bileşiklerinin kimyasını inceleyen bilim dalı. )


- KARBON-12 ile KARBON-14

( 6 proton ve 6 nötron içeren karbon izotopu. İLE 6 proton ve 8 nötron içeren karbon izotopu. )


- KARBON:
HAZNELERİ ile/ve/||/<> AKIŞLARI

( image )

( 1 mol karbon = 12 gram )

( Yanardağ başkalaşım etkinlikleri
3 x 1012 mol/yıl

Atmosfer
5.6 x 1016 mol/yıl < [arası: 300 yıl] > (Yüzey organik öğeleri: 2 x 1017 mol/yıl)

^
|
| [arası: 3000 yıl]
|
v

Okyanus
3.2 x 1018 mol/yıl

|
| [arası: 2 x 1013 mol/yıl]
|
v

[çözünme: 1.7 x 1013 mol/yıl]

Tortul karbona mineralleri
5 x 1021 mol/yıl )


- KARBON[Fr. < CARBONE] ile KARBOKSİL[Fr. < CARBOXYLE]

( Atom numarası 6, atom ağırlığı 12 olan, doğada elmas, grafit gibi billurlaşmış ya da maden kömürü, linyit, antrasit gibi biçimsiz olarak bulunan, canlı varolanların aslını oluşturan ve yandıktan sonra kömür durumuna geçen öğe.[simgesi C] İLE Organik asit öbeğinde bulunan, -COOH formülündeki tek değerli kökler. )

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- KARBON[Fr. < CARBONE] ile KARBONİT[Fr. < CARBONITE]

( Atom numarası 6, atom ağırlığı 12 olan, doğada elmas, grafit gibi billurlaşmış ya da maden kömürü, linyit, antrasit gibi biçimsiz olarak bulunan, canlı varolanların aslını oluşturan ve yandıktan sonra kömür durumuna geçen öğe.[simgesi C] İLE Karbon öbeğinden, yalın nesne. )


- KARBON/AZOT ile KİYANUS

( ... İLE Doğada serbest olarak bulunmayan fakat çok sayıda nesnenin birleşimine giren, karbon ve azottan oluşan bir gaz. )


- KARBON ile/ve/||/<>/> BENZEN HALKASI

( Kimya. İLE/VE/||/<>/> Petrokimya. )


- KARBON ile GRAFİT[Fr. < Yun.]

( Atom numarası 6, atomsal kütlesi 12.01115, yoğunluğu 3.52 g/cm³, ergime derecesi 3500 °C, kaynama derecesi 4800 °C, elmazs, kömür ve grafit olarak serbestçe bulunan ve organik bileşiklerin ana elementini oluşturan, ısı ve elektriği oldukça iyi ileten, atomları, karbonda kristal yapının büyük bir sertlik kazanmasına yol açan, eşit aralıkta ve dört yüzlü, grafitte düzgün altıgen kafesler oluşturarak üst üste katmanlar biçiminde dizilmiş olan, duruma göre elektroartı ya da elektroeksi olabilen, doğal karbonun %98.9'unu oluşturan 12 kütle numaralı kararlı izotopu, tam olarak 12 birimlik atomik kütlesiyle en son atomsal kütle birimi [bağıl çekirdeksi kütle birimi] olarak, radyoaktif da denilen 14 kütle numaralı doğal radyoaktif izotopu, yayınladığı 156keV enerjili beta [β"] ışınları ve 5780 yıl yarılanma süresiyle, yaş belirlemede ve fotosentezde, karbonun metabolik yolunun açıklanmasında kullanılan, periyodik cetvelin dördüncü sütununda yer alan ametal. [Simgesi: C]
İLE
Kurşunkalem ve bazı aygıt parçalarının yapımında kullanılan, yumuşak, kolaylıkla toz durumuna gelebilen, gri siyah renkli, yapay olarak billurlaşabilen, bir çeşit doğal karbon. )

( CARBON vs. GRAFIT )

( LE CARBONE avec GRAFIT )

( KOHLENSTOFF mit ... )


- KARBON ile KARBONİFER[Fr. < CARBONIFÈRE]

( ... İLE Karbon dönemi. )


- KARBON ile PENTAN[Fr.]

( ... İLE Formülü, C5H12 olan doymuş hidrokarbon. )


- KARBON ile/ve/||/<> SİLİKON


- KARBONAT ile BİKARBONAT

( CO³²? iyonunu içeren bileşikler. İLE HCO³? iyonunu içeren bileşikler. )


- KARBONAT ile SODYUM KARBONAT

( Karbonik asidin bazlarla birleşerek oluşturduğu tuzların genel adı. | Sodyum bikarbonat. | Genellikle sindirimi kolaylaştırmak için suya katılan kimyasal birleşim. İLE Sabun yapımında, temizlik işlerinde kullanılan, güçlü bir alkali tuz.[Na2CO3] )


- KARBONDİOKSİT[Fr. < CARBONDIOXYDE] ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> NİTRÖZ OKSİT

( Renksiz, kokusuz, yoğunluğu 152,0 °C'de ve 36 atmosfer basıncında kolayca sıvılaşan ekşimsi tatta bir gaz.[CO2] İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Karbondioksitten, 300 kat daha zararlı sera gazı. )


- KARBONDİOKSİT ile/ve/||/<> METAN GAZI

( ... İLE 20 kat daha etkilidir. )


- KARBONDİOKSİT ile/ve/||/<> OKSİJEN

( Gözesolunum sonucu açığa çıkan gaz. İLE/VE/||/<> Fotosentez sonucu açığa çıkan gaz. )

( Hayvanda/n ve insanda/n. İLE/VE/||/<> Bitkide/n. )


- KARBONHİDRAT ile PROTEİN

( Karbon, hidrojen ve oksijenden oluşan organik bileşikler. İLE Karbon, hidrojen, oksijen ve azot içeren organik bileşikler. )


- KARBONİL ÖBEĞİ/GRUBU ile KARBONİL KARBONU

( C=O öbeğine sahip işlevsel öbek. İLE Karbonil öbeğine bağlı karbon atomu. )


- KARBONİL[Fr. < CARBONILE] ile KETON[Fr. < CETON]

( Birleşme değeri 2 olan karbonmonoksit. İLE Karbonil grubuna iki alkil kökünün bağlanmasıyla türeyen birleşik. )


- KARBONLAMA ile KARBONLAMAK/KARBÜRLEME

( Çeliğe karbon verme işlemi. İLE Bir maden ya da alaşımı karbon bakımından zenginleştirmek. )


- KARBONMONOKSİT ile/ve/||/<>/> KARBONİL[Fr. < CARBONILE]

( 0,97 yoğunluğunda, renksiz, kokusuz, zehirleyici bir gaz. [Bol miktarda ısı açığa çıkararak mavi bir alevle yanar ve hava ile birleşerek birçok uygulama alanı olan patlayıcı bir karışım oluşturur.] [simgesi CO]. İLE/VE/||/<>/> Birleşme değeri 2 olan karbonmonoksit. )


- KARBONUN TEPKİMESİ

( -20 °C ilâ 120 °C )


- KARBÜR[Fr. < CARBURE] ile KOHENİT[Fr. < COHENITE]

( Karbonun başka bir öğeyle birleşmesinden oluşan nesne. İLE Gök taşlarında bulunan demir, nikel ve kobalt karbür. )


- KARCIĞAR

( Klasik Türk müziğinde hareketli bir makam. )


- KARDEŞ/KARDAŞ ile İKİZ


- KARDEŞ ile/değil/yerine ARKADAŞ ile/değil/yerine İHVAN


- KARDEŞ ile BACI

( ... İLE Kız kardeş. | Bir evde uzun zaman çalışmış yaşlı kadınlara verilen unvan. | Büyük kız kardeş, abla. | Tarikat şeyhlerinin karısı. | Kadınlara söylenilen bir seslenme sözü. )


- KARDEŞ ile EMİŞ/RADÎ'[Ar.]

( ... İLE Süt kardeş. )


- KARDEŞ ile/ve/değil KARINDAŞ


- KARDEŞ ile/ve/değil/||/<> MUSAHİB


- KARDEŞ ile/<> SÜTKARDEŞ


- KARDEŞ ile/ve ÜVEY KARDEŞ

( Anne-baba bir olan/lar. İLE/VE Ayrı anne ya da babadan olan/lar. )

( AH Lİ-ÜMM: Baba ayrı, anne bir kardeş. )

( AH, AHÂ, UHT[kızkardeş] ile/ve ... )

( BÂLÛ, DÂDER ile/ve DÂDENDER, DÂDER-ENDER )


- KARDEŞİM ile "KARDEŞİM!"


- KARDEŞLENMEK ile KARDEŞLENMEK

( Ekin bir kökten birkaç sap birden üremek. İLE Kardeş sahibi olmak. )


- KARDEŞLİK ile/ve/<> BİRLİK


- KARDİYAK ARREST ile/||/<> KALP YETMEZLİĞİ

( Kalbin aniden durması. İLE/||/<> Kalbin gövdeye yeterli kan pompalayamaması. )



(21/42)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 1045 kez incelenmiş/okunmuştur.