Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

[... ile ...] BAĞLAÇLI

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 28 Ekim 2024 ]
itibariyle 40291 başlık/FaRk yer almaktadır.

- İCTİHÂD[Ar.] ile KIYAS[Ar.]


- İCTİHÂD ile EMSAL


- İCTİHAD ile FIKIH

( Dil + Anlam. Büyük din âlimlerinin Kur'ân-ı Kerim ve Hadis-i Nebeviyye'ye dayanarak vazettikleri karar. İLE -Fetva, -Mezhep, -Kanun, -Yargı )


- İCTİHAD ile İSTİDLÂL


- İCTİMA-İ NAKİZEYN ile İRTİFÂ-İ NAKİZEYN


- İCTİNÂB[Ar.] ile İMTİNÂ[Ar. < MEN]

( Sakınma, çekinme, uzaklaşma. İLE Çekinme, geri durma. | Olanaksızlık, olamayış. )


- İCTİRÂ'[Ar. < CÜR'ET] ile İCTİRÂ'[Ar. < CÜR'A] ile İCTİRÂH[Ar.]

( Yeltenme, cesâret etme, cür'et etme. İLE Suyu birden içme.[soluk almadan] İLE El emeği karşılığından kazanılan para ile geçinme. )


- İCTİVÂ'[Ar.] ile İCTİVÂR[Ar.]

( İğrenme, tiksinme. İLE Civar, komşu olma, muhit yapma. )


- İD ile/ve/||/<> EGO ile/ve/||/<> SÜPER EGO


- İDÂD[Ar.] ile İDÂD/İDED[Ar.] ile İDÂD[Ar. < ADD]

( Sayı, hesap. İLE Zor, kuvvet; zafer, üstünlük. İLE Hazırlama/hazırlanılma, geliştirme/geliştirilme. )


- İDÂDE[Ar.] ile İDÂDE[Ar.]

( Usturlabın sırtı üzerine konulmuş, mihver ya da meyil etrafında dönen bir nişan cetveli olup, yıldızların yüksekliğini ölçmeye yarar. İLE Kol bağı. )


- İDÂM[Ar.] ile İ'DÂM[Ar. < ADEM]

( Katık, ekmeğe katık edilen şey. İLE Bir kimsenin yasa/yargı gereği ölümü. )


- İDARE ETMEK ile/değil/yerine ÇÖZÜM BULMAK


- İDARE ETMEK ile/ve/<> OYALAMAK


- İDARE ETMEK ile/ve/değil/yerine YETİNMEK


- İDÂRÎ KOLLUK ile/ve/<> ADLÎ KOLLUK

( ... İLE/VE/<> Uzmanlık gerektirir. )


- İDÂRÎ ile İRÂDÎ

( Yönetimsel. İLE Yapma bilgisi/isteği. )


- İDDİA (ETMEK) ile TAAHHÜT (ETMEK)


- İDDİA ETMEK/EDİLEN ile/değil/yerine İLERİ SÜRMEK/SÜRÜLEN


- İDDİA ETMEK ile/ve/değil/yerine/fakat/<> SÖYLEMEK

( Edilemez. İLE/VE/FAKAT/<>/DEĞİL/YERİNE Söylenilebilir. )


- İDDİA" ile KANAAT


- İDDİA ile/ve/değil/||/<>/< AVUNTU


- İDDİA ile/ve BENCİLLİK

( Bencillik, parçanın adına ve bütünün zararına, açgözlülük etmek, ele geçirmek, biriktirmek demektir. )

( Tüm çatışmaların kökeninde "ben" ve "benim" fikirleri yatar. )

( Sadece kendi ötenize, egonuzdan öteye uzanmalısınız, o zaman onu bulacaksınız. )

( Bencillik, ıstırabın nedenidir. )

( Kendinin, gövde ve zihin olmadığını bilen bir kişi, bencil olamaz, çünkü bencillik nedeni olabilecek bir şeye sahip değildir. )

( Tek kötülük, budalalık ve bencilliktir. )

( Bencillik merkezi yok olduğu zaman, tüm haz arzusu ve ıstırap korkusu biter. )

( ASSERTION vs./and EGO
To be selfish means to covet, acquire, accumulate on behalf of the part against the whole.
The ideas of 'me' and 'mine' are at the root of all conflict.
You have only to reach out beyond yourself, and you will find it.
Selfishness is the cause of suffering.
A man who knows that he is neither body nor mind cannot be selfish, for he has nothing to be selfish for.
Stupidity and selfishness are the only evil.
When the center of selfishness is no longer, all desires for pleasure and fear of pain cease. )


- İDDİA ile/ve/<> CİDDİYET

( ASSERTION vs./and/<> SERIOUSNESS )


- İDDİA ile/ve/değil ÇIKIŞ NOKTASI


- İDDİA ile/değil/yerine DAVET


- İDDİA ile DAYANAK

( İddiaya itiraz edilmez! Ancak "delil"lerine edilebilir. )

( UMDE: Dayanılacak, güvenilecek şey/kişi/yer, destek. | İlke. | Herkesin güvendiği kişi. )

( CLAIM vs. BASE )


- İDDİA ile/değil/yerine DAYANAKÇA


- İDDİA ile/ve/||/<>/> GEREKÇE

( ASSERTION vs./and/||/<>/> JUSTIFICATION )


- İDDİA ile/ve/değil/yerine GÖRÜŞ

( [not] CLAIM vs./and/but OPINION
OPINION instead of CLAIM )


- İDDİA ile/değil/yerine HAKİKAT


- İDDİA ile HEVES

( Yüksek zihinlerin iddiası, düşük zihinlerin hevesi olur. )


- İDDİA ile/değil/yerine İBÂDET


- İDDİA ile İDDİADA İDDİA

( Kesin iddia, tutsaklık demektir. )

( Olmadığınız şey olduğunuzu iddia etmekte ve aslında olduğunuz şey olduğunuzu da inkâr etmektesiniz. )

( ASSERTION vs. TO INSIST
Assertion is bondage.
You assert yourself to be what you are not and deny yourself to be what you are. )

( FORDERUNG mit ... )


- İDDİA ile/ve/değil İMÂ

( [not] ASSERTION vs./and/but ALLUSION/IMPLICATION )


- İDDİA ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> İNANÇ


- İDDİA ile/ve/değil/<> İNAT


- İDDİA ile KESİNLİK


- İDDİA ile/değil OLGU


- İDDİA ile/ve/değil/yerine ÖNESÜRÜM


- İDDİA ile/değil/yerine/> ÖZGÜVEN

( Özgüven oluşunca/oluşursa, "iddia" sonlanır. )


- İDDİA ile/değil/yerine SALİH AMEL


- İDDİA ile SUÇLAMA

( CLAIM vs. BLAME/ACCUSATION )


- İDDİA ile VARSAYIM


- İDDİA ile YÂDES/T[< Fars. YÂD DÂŞ][LÂDES değil!]

( ... İLE Bellekte/hatırda tutulan şey. )


- İDDİACI OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İDDİALI OLMAK


- İDDİALI OLMAK ile/yerine/değil ÇABA(SINI) GÖSTERMEK

( Başarı, ancak yorulmaksızın doğru çabaları göstererek kazanılır. )

( İyi huyluluğun etkisi, alçakgönüllü ve sıralı çabalarla elde edilen kalıcı durumlarda görünür. )

( [not] TO BE ASSERTIVE vs./but TO MAKE AN EFFORT
TO MAKE AN EFFORT instead of TO BE ASSERTIVE )


- İDDİALI ile ÖNEMLİ


- İDDİALI ile/ve YETERLİ

( PRETENTIOUS vs./and ENOUGH )


- İDDİALI ile/ve YETKİN


- İDE ile IDEEFIXE


- İDEA:
RASYONEL ile/ve/||/<> ESTETİK


- İDEA/LAR ile/ve/<> KATEGORİ/LER ile/ve/<> AYÂN-I SÂBİTE/LER

( Platon. İLE/VE/<> Aristoteles. İLE/VE/<> İbn Arabi. )


- IDEA ile/ve FORM


- İDEA ile/ve/<>/> İDEAL

( Soyut tümel. İLE/VE/<>/> Somut tümel. )


- İDEAL GAZ ile/>< GERÇEK GAZ

( İdeal gaz yasalarına uyan gaz. İLE/>< İdeal gaz yasalarına tam olarak uymayan gaz. )


- İDEAL OLAN ile/ve GERÇEK OLAN

( Değişmeyen. İLE/VE Değişen. )

( İdeal olanlar içeriksizdir. )


- İDEAL OLAN ile/ve GERÇEK OLAN


- İDEAL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GEREKLİLİK


- İDEAL ile/ve MİSYON

( IDEAL vs./and MISSION )


- İDEAL ile/değil/yerine ÜLKÜ


- İDEALİST" ile ÜTOPYACI


- İDEOGRAM ile PİKTOGRAM

( Trafik işaretleri gibi. İLE Tuvaletleri gösteren simgeler gibi. )


- İDEOLOJİ KAYIRMACILIĞINDA:
SİYASAL ile/ve/||/<> SIRADÜZENSEL(HİYEROKRATİK)


- İDEOLOJİDE ile/ve/değil/yerine TİNDE

( Destek. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Zevk ediş. )


- İDEOLOJİK TAVIR ile SONUÇ ODAKLILIK


- İDİL BULGARLI

( İlk Türkî devlet. )


- İDİL ile/= VOLGA

( Tatarlar'ın dilinde. İLE/= Ruslar'ın dilinde. )

( Avrupa'nın en uzun ırmağıdır. )


- İDOL ile/ve/||/<>/> İLÂH


- İDOLA


- İDRÂK-İ NAMÜTENAHİ

( SONSUZ ANLAYIŞ )


- İDRAK:
DERK ile/ve/<> EDREKE

( Kovayı, suya atıp su almak. İLE/VE/<> Koşarak ulaşıp elde etmek. )


- İDRÂK[< DERK]

( ANLAYIŞ, AKIL ERDİRME | YETİŞME, ERİŞME | OLGUNLAŞMA | [fels. ALGI] )


- İDRÂK[Ar.] ile İHSÂS[Ar.]


- İDRÂK[Ar.] ile VİCDÂN[Ar.]


- İDRAK ile/ve İLİM


- İDRAK ile/ve/> NİYET


- İDRAK ile/ve/= TASAVVUR


- İDRAR YOLLARI HASTALIKLARI ile/ve/||/<> "İDRAK YOLLARI HASTALIKLARI"

( Gövdede. İLE/VE/||/<> Zihinde. )


- ÎFÂ[< VEFÂ] ile/ve/<> İCRÂ[< CEREYÂN | çoğ. İCRÂÂT]

( Ödeme, yerine getirme. | Bir işi yapma. | İş görme. İLE/VE/<> Akıtma, akıtılma. | Yapma, yerine getirme, bir işi yürütme. | Bir müzik parçasını çalarak gösterme. | Borçlunun, alacaklıya karşı ödemekle yükümlü bulunduğu bir şeyi, adlî bir oluşum aracılığıyla elde etme. )


- İFÂ[Ar. < VEFÂ] ile/ve EDÂ'

( Bir işi yerine getirme. İLE/VE Yerine getirme. | Ödemek. )


- İFÂ[Ar. < VEFÂ] ile/ve İS'ÂF

( Bir işi yerine getirme. İLE/VE Birinin isteğini kabul edip yerine getirme. )


- İFADE ETMEK ile DİLE GETİRMEK


- İFADE ile/ve/||/<>/> EDEBİ İFADE


- İFÂDE ile/ve/<> İBÂRE


- İFADE ile/ve/değil İDDİA

( [not] EXPRESSION vs./and/but ASSERTION )


- İFÂDE ile İFŞÂ


- İFÂDE ile/ve/||/<>/> İSTİFÂDE


- İFADEDE:
KARIŞMA(MA)K ile AÇMA(MA)K


- İFÂKAT[Ar. < FEVK]

( Hastalıktan kalkma, iyiliğe dönme. )


- İFDÂL[Ar.] ile TEFADDUL[Ar.]


- İFHÂM[Ar. < FUHÛM] ile İFHÂM[Ar. < FEHM]

( Ağız açtırmama, susturma. İLE Anlatma/anlatılma, bildirme/bildirilme. )


- İFK[Ar.] ile KEZİB[Ar.]


- İFKÂR[Ar.] ile İHBÂL[Ar.]


- İFLÂ[Ar.] ile İFLÂH[Ar.]

( Memeden ayırma, sütten kesme. İLE Kutlu, başarılı olma. | Kötü bir durumdan kurtulup iyi bir duruma girme, felâh bulma, selâmete çıkma. )


- İFLÂH (OLMA[MA]K) ile İSLÂH (OLMA[MA]K)


- İFLÂS ETMEK ile/ve DİBİ/Nİ BULMAK


- İFNÂ'[< FENÂ]

( TÜKETME, BİTİRME, YOK ETME | YERSİZ SARFETME )


- İFNÂ ile/değil/yerine İCBAR ile/değil/yerine İKNÂ


- İFNÂ ile/ve/değil/yerine İHYÂ


- İFŞÂ ETMEK ile AFİŞE ETMEK

( İÇERİK[sanatta]: Yapıtın ifşâ ettiği fakat afişe etmediği. Sezdirdiği fakat göstermediği. )


- İFŞÂ ile DEŞİFRE[Fr. < DÉCHIFFRÉ]

( Gizli bir şeyi açığa çıkarma, yayma. İLE Çözülmüş, açıklanmış. )


- İFŞÂ ile İFTİRA


- İFŞÂ ile İMÂ

( Gizli bir şeyi yayma, ortaya dökme, açığa vurma. İLE İşaret. | İşaretle/dolaylı anlatma. )


- İFŞÂ ile/ve/<> KEŞF

( Varoluş. İLE/VE/<> Şuur. )

( Yukarıdan aşağı.[İNZAL] İLE/VE/<> Aşağıdan yukarı.[URÛC] )


- İFŞÂ ile VAHİY


- İFSÂH[Ar. < FASÂHET] ile İFSÂH[Ar. < FÜSHAT] ile İFSÂH[Ar. < FESH]

( Açık ve düzgün söz söyleme. İLE Açma, genişletme. İLE Unutma, akıldan çıkarma, ihmal etme. )


- İFTÂ'[Ar. < FETVÂ] ile İFTÂH[Ar. < FETH]

( Fetvâ verme, bir işi fetvâ ile halletme. İLE Açma, fethetme. )


- İFTAR KÖŞKÜ ile İFTARİYE KÖŞKÜ

( Dolmabahçe Sarayı arkasındaydı. [Şimdi yerinde yoktur.] İLE Topkapı Sarayı'nda, Bağdat Köşkü'nün yanındadır. )

( ... İLE ŞAHNİŞİN[< Fars.]: Çıkıntılı ve kapalı balkon. )

( 1741'de, I. Mahmud tarafından. İLE 1640'ta, Sultan İbrahim Han tarafından. )


- İFTARA YAKINKEN ile/ve SON RÜKÛ VE SECDE ile/ve İHRAM

( Allah'a en yakın olunan anlar/zamanlar. )


- İFTERÂ[Ar.] ile İHTELAKA[Ar.]


- İFTİÂL[Ar.] ile İFTİÂL[Ar.]

( İş edinme, iş yapma. | [Ar. dilbilgisinde] Beş harfli sözcüklerin birinci bâbı, iftiâl bâbı. İLE Fala bakma, fal tutma. )


- İFTİDA'[Ar. < FİDYE] ile İFTİDÂH/İFTİZÂH[Ar. < FADÂHAT/FAZÂHAT]

( Fidye vererek kölelikten kurtulma. İLE Kırma, kırıp ufalama. | Rezil/maskara olma. )


- İFTİDA'[Ar. < FİDYE] ile/ve/||/<> TALAK[Ar.]

( [evliliğin sona ermesi] Kadının, kocasını boşaması. İLE/VE/||/<> Evliliğin sona ermesi. Erkeğin, karısını boşaması. )


- İFTİKÂL[Ar.] ile İFTİKAR["ka" uzun okunur]

( Fazla çalışma, bir işte çok emek harcama. İLE Fakirlik gösterme. | Büyük/çok gereksinimi olma. | Alçakgönüllülük. )


- İFTİRA ile/ve/||/<> ÇAMUR ATMAK


- İFTİRA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İDDİA


- İFTİRA ile/ve/değil/||/<> YANLIŞ ANLAŞILMA


- İFTİRÂS[Ar.] ile İFTİRÂZ[Ar. < FARZ]

( Yırtıp paralama, zorla yere yıkma. İLE Gerekli sayma, farz kılma. )


- İFTİTÂH TEKBİRİ ile/ve/<> İSTİFTÂH TEKBİRİ ile/ve/<> TAHRİME TEKBİRİ ile/ve/<> TEŞRÎK TEKBİRİ

( Namaza başlarken alınan ilk tekbir. İLE/VE/<> Namaza başlarken alınan ilk tekbir. İLE/VE/<> İhrama girmek gibi yapılmaması gerekenlerin başladığı tekbir. İLE/VE/<> Arefe Günü, Sabah namazı ile başlayıp Kurban Bayramı'nın 4. günü ikindi namazına kadar, namazların farzını kılıp selâm verdikten sonra ara vermeden, yerinden kalkmadan, dünya kelâmı konuşmadan yerine getirilir ve vaciptir. )

( ... İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> Allah-u Ekber[Allah sözü farzdır, Ekber sözü vacib'tir. El kaldırıp kulağa götürmek ise sünnettir.] İLE/VE/<> Vaciptir. )

( "ALLAHÜ EKBER(ALLAH ULULARIN ULUSUDUR)", "ALLAHÜ EKBER, ALLAHÜ EKBER, LÂİLÂHE İLL'ALLAHÜ V'ALLAHÜ EKBER, ALLAHÜ EKBER VE Lİ-LLÂH-İL HAMD" )


- İĞ ile İĞİPLİK

( Pamuk gibi şeyleri eğirmekte kullanılan, ortası şişkin, iki ucu sivri ve bunlardan biri, çoğu kez çengelli ağaç araç, eğirmen, kirmen. | Araba okunun ekseni. | Değirmen taşının ortasında bulunan ve üstündeki üst taşa geçen demir eksen. | İğiplik. İLE Mitoz bölünme sırasında oluşan, iğ biçimindeki uzantı. )


- İĞAĞACI ile İĞDE

( Anayurdu, Asya'nın dağlık bölgeleri olan, bazı türlerinde yaprakları kışın dökülen, odunu, tornacılık ve kaplamacılıkta kullanılan, kömürü ile karakalem resim yapılan küçük bir ağaç. İLE İğdegillerin örnek bitkisi olan bir ağaç. | Bu ağacın, zeytin biçiminde, kabuğu kırmızıya çalan, sarı renkte, beyaz unlu, tadı mayhoş yemişi. )

( EVONYMUS cum ELAEAGNUS )


- İĞDE

( SÜZEN )


- İĞDE ile/ve ÇİLA

( ... İLE/VE Büyük, kurutulmuş iğde. [Urumçi] )


- İĞFÂL ile/değil/yerine/>< İFÂ

( Bir kadını aldatma, baştan çıkarma. | Bir ya da kadının ırzına geçme; tecavüz etme. | Aldatma, ayartma, kandırma, baştan çıkarma. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bir işi yapma, yerine getirme. | Ödeme. )


- İGLOO

( İGLU, APUTİAK )


- İĞMÂZ[Ar.] ile İĞMÂZ[Ar.]

( Ayıplama. İLE Göz yumma, görmezlikten gelme. )


- IGNAZ SEMMELWEIS ile/ve/||/<> LOUIS PASTEUR

( 01 Temmuz 1818 - 13 Ağustos 1865 İLE/VE/||/<> 27 Aralık 1822 - 28 Eylül 1895 )

( )


- İĞNE ile/ve/||/<>/> AKUPUNKTUR[Fr./İng. < ACUPONCTURE/ACUPUNCTURE]

( ... İLE/VE/||/<>/> Gövdenin belirli noktalarına genellikle altın iğne batırılarak yapılan sağaltım. )


- İĞNE ile BİZ

( ... İLE Meşin gibi şeyler dikilirken iğneye yol açmak için kullanılan, bir sapa çakılmış ince çivi gibi, kalın iğne. )


- İĞNE ile/değil/< ÇUVALDIZ[< Fars. CÜVÂL-DÛZ, BENDERZ]

( Dikim sağlayan alet. İLE/DEĞİL Çuval gibi şeyleri dikmekte kullanılan büyük iğne. )

( İğneyi, başkasına; çuvaldızı, kendimize batırmalıyız! )


- İĞNE ile/ve/değil/yerine/||/<> İBRE

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Ölçü aygıtlarında, sayı ya da im göstermeye yarayan, devingen iğne. | Çam, ardıç, sedir gibi ağaçların yaprağı. )


- İĞNE ile KIYIK

( ... İLE Kalın yorgan iğnesi. )


- İĞNE ile KLİPS[Fr. < CLIPS]

( ... İLE Yaylı bir pensle tutturulmuş küpe, iğne vb. )


- İĞNE ile RAFİT[Fr. < Yun.]

( ... İLE Bazı hayvan ve bitki gözelerinde bulunan, iğne biçiminde billur madde. )


- İĞNE ile TOPLU İĞNE

( NEEDLE vs. PIN )

( MİHYÂT ile ... )

( SÛZEN ile ... )


- IGO ile INGO ile PVO ile BINGO ile TGO ile HO

( INTERSTATE/INTERGOVERNMENT ORGANIZATIONS vs. INTERNATIONAL NONGOVERNMENTAL ORGANIZATIONS vs. PUBLIC VOLUNTARY ORGANIZATIONS vs. BUSINESS INTERNATIONAL NONGOVERNMENTAL ORGANIZATIONS vs. TRANSGOVERNMENTAL ORGANIZATIONS )


- İĞRENMEK/TİKSİNMEK ile ÇİĞRİMEK

( ... İLE Tiksinmek, ürpererek iğrenmek. )

( İKRAH ile ... )


- İĞRETİ" ile/değil EĞRETİ/İĞRENÇ


- İGSÂS[Ar.]

( Güzel yemek yedirme/yedirilme. )


- İGSÂS[Ar.] ile İGSÂS[Ar.]

( Güzel yemek yedirme/yedirilme. İLE Sıkıştırma, tazyik etme; bir yer halkını sıkıntıya düşürme. )


- İĞTİLÂ[Ar.] ile İĞTİLÂL[Ar.] ile İHTİLÂL[Ar. < HALEL, çoğ. İHTİLÂLÂT]

( Hızlı, çabuk yürüme. İLE İçme. | Giysiyi, üst üste giyme. | Hayvanın, çok susaması. İLE Bozukluk, bozulma, karışıklık, düzensizlik. | Bir devletin siyasi, toplumsal ve iktisadi yapısını ya da yönetim düzenini değiştirmek amacıyla tüze kurallarına ve yasalara uymaksızın güç kullanarak yapılan geniş halk devimi. )


- İĞTİLÂF[Ar.] ile İHTİLÂF[Ar. < HİLÂFET, çoğ. İHTİLÂFÂT] ile İTİLÂF[Ar. < ÜLFET, çoğ. İTİLÂFÂT]

( Kılıf içine girme. İLE Ayrılık, uymayış/uymama, anlaşmazlık, aykırılık. İLE Alışma, ülfet etme. | Uyuşma, uygunluk. )


- İGTİMÂD/İGMÂD[Ar. < GIMÂ] | İĞTİLÂF/İGLÂF[Ar. < GILÂF] [Ar.] ile İTİMAD[Ar. < AMD]

( Kınına/kılıfına sokma. İLE Dayanma, güvenme. | Emniyet, güven. )


- İGTİMÂS[Ar.] ile İGTİMÂZ[Ar.]

( Suya dalma. İLE Gözünü yumma. )


- İGUANA ile/ve KOMODO EJDERİ

( Amerika'ya özgü bir kertenkele. Hint Kertenkelesi. İLE/VE ... )

( ... İLE/VE En büyük zehirli hayvan. )


- İGUANA ile/ve/<> DENİZ İGUANASI

( ... İLE/VE/<> Galapagos Adaları'nda yaşamaktalardır. )

( Kara iguanaları, rengârenktir. İLE/VE/<> Koyu renktedir. )


- IGUANA ile GALAPAGOS KARA IGUANASI ile GALAPAGOS DENİZ IGUANASI


- İGUANA ile KALAKBAŞ/TEPEGÖZ

( ... İLE Kafalarının ön tarafında üçüncü bir "göz"leri vardır. [Işığa duyarlıdır ve büyük olasılıkla gövde ısısını düzenlemeye yarar.] )

( ... İLE 100 yıldan uzun yaşayabilirler. )

( ... İLE Yeni Zelanda'nın kıyılarındaki adalarda yaşarlar. [Serin adalarda yaşayabiliyorlar.] )

( ... İLE En ilkel sürüngenlerdir. )

( ... İLE Dişleri yoktur. [Tek parça bir çene kemikleri vardır.] )

( ... İLE Kıçlarını birbirine bastırarak çiftleşirler. )

( ... İLE Dişilleri 4 yılda sadece bir kez yumurtlar ve kuluçkaları 1 yıldan uzun sürer. )

( ... İLE Yavrunun, dişil mi eril mi olduğu, yumurta sıcaklığından anlaşılır. )

( ... İLE Nüfusu 2 kat daha fazla eril üretmektedir. [toplam 55.000 kadarlardır] )

( ... İLE İpe bağlı bir topu ısırıp bırakmadıkları için yakalanırlar. [Maymunların, sadece ellerinin girebileceği büyüklükteki bir delikten muzu almak üzere sepetten çıkartmak isterken ellerinin yumruk olmasıyla ve muzu bırakmamalarıyla yakalandıkları gibi] )

( [Maori dilinde] ... ile SİVRİ SIRTLI )

( ... vs. TUATARA )

( ... cum SFENEDON ailesi )

( CYCLOPS STRENUUS )


- İGUANA ile MADAGASKAR İGUANASI


- İGUANA ile YAKALI İGUANA

( ... İLE Madagaskar'da yaşar. )


- İGUANA ile YEŞİL İGUANA


- İGVÂ'[< GAVÂYE]

( AZDIRMA, AZDIRILMA, BAŞTAN ÇIKARMA/ÇIKARILMA, YOLUNU ŞAŞIRTMA, AYARTMA )


- İGZÂ'[Ar.] ile İGZÂ'[Ar. < GAZÂ]

( Görmemezliğe gelme. İLE Gazâya, cenge/savaşa gönderme/gönderilme. )


- İHÂLE ETMEK ile/ve EMÂNET ETMEK


- İHÂN[Ar. < VEHN] ile İHAN[Ar. < İHNET]

( Birini zayıf, güçsüz tutma, güçsüzleştirme. | Birini hor görme, tahkir etme. İLE Öfkeler, hiddetler, gazaplar. )


- İHÂNET ile/ve/<> GÜNAH


- İHÂNET ile/değil MUHÂLEFET


- İHÂTA DUVARI ile/ve/||/<> İSTİNÂD DUVARI

( Daha kısadır.[Bahçe ya da binayı çevreler] İLE/VE/||/<> Daha uzundur. Yükseklik önemlidir.[Toprağın tipi ve kayması hesaplanarak kalınlık belirlenir.] )

( İncedir. İLE/VE/||/<> Kalındır[taşla örüldüğünden]. )


- İHBÂL[Ar.] ile İFKÂR[Ar.]


- İHBAR ile/ve/değil DEDİKODU

( [not] DENUNCIATION vs./and/but GOSSIP )


- İHBAR ile/ve/değil İKAZ


- İHBAR ile/ve İTİRAF

( DENUNCIATION vs./and CONFESSION )


- İHBÂRÎ ÖNERME ile İNŞÂÎ ÖNERME


- İHBÂS[Ar.] ile İHBÂS[Ar.]

( Hayır ve iyilik için mal ve hayvan vakfetme. İLE Birinin hakkını yok etme. )


- İHBÂT[Ar.] ile TEKFÎR[Ar.]


- İHCÂM[Ar.] ile KEFF[Ar.]


- İHDÂ[müennesi[Ar.] ile AHAD] ile İHDÂ'[Ar. < HEDİYYE]

( Bir. İLE Armağan yollama, hediye verme/etme/gönderme. )


- İHDÂL[Ar.] ile İHDÂR[Ar.] ile İHDÂR[Ar. < HADR]

( Islatma, ıslatılma. İLE İptal etme, hükümsüz bırakma. İLE Bir örgenin/uzvun hissini iptal etme, uyuşturma. [İng. ANESTHESIA | Fr. ANESTHÉSIE] | Genç kızı yaşmaklandırma, ferâce giydirme. )


- İHKAK-I HAK[Ar.] ile/ve/||/<>/> YARGILAMA

( Bir hakkı, usûlü dairesinde yerine getirme, mürâfaa ve muhâkeme sonucunda, ispat ve izhâr etme. )


- İHKÂM[Ar.] ile İTKÂN[Ar.]


- İHKÂM[Ar.] ile RASF[Ar.]


- İHKÂMU'Ş-ŞEY'[Ar.] ile İBRÂMUHU[Ar.]


- İHKAR["ka" uzun okunur] ile İHKAR[Ar.]

( Tahkir etme, rezil etme. İLE Bir yere bina yapmak ya da ağaç dikmek için yıllık belirli bir para ile ve üzerinde kalması koşuluyla o yeri kiralama. )


- İHLÂ'[Ar.] ile İHLÂ'[Ar. < HULV]

( Boş bırakma, boşaltma. İLE Tatlılaştırma, tatlılandırma. )


- İHLÂK[Ar.] ile İ'DÂM[Ar.]


- İHLÂL[Ar. < HALEL] ile İHLÂL[Ar. < MAHALL]

( Bozma, sakatlama, halel getirme. İLE Yer gösterme, yerleştirme. )


- IHLAMUR ile JÜT[Bengal dilinden]

( ... İLE Ihlamurgillerden, Hindistan ve Bengaldeş'te yetişen, ip ve çuval yapımında kullanılan, liflerinden yararlanılan bir bitki. | Bu bitkinin liflerinden yapılan dokuma. )

( ... cum CORCHORUS CAPSULARIS )


- İHLÂS[Ar.] ile İHLÂS[Ar. < HULÛS | çoğ. İHLÂSÂT]

( Bozma, sakatlama, halel getirme. İLE Temiz/doğru/hâlis sevgi. | Gönülden gelen dostluk, samimiyet, doğruluk, bağlılık. | Yalandan uzaklaşma. )

( HULUS[Ar.]: Gönül temizliği. )


- İHLÂS ile/ve İLİM

( Rab. İLE/VE Süs. )


- İHLÂS ile/ve/= RABB


- İHLÂS ile/ve SAMİMİYET


- İHMAL ETMEK ile/ve/değil/yerine İMAL ETMEK


- İHMÂL[Ar. < HAML] ile İHMÂL[Ar.]

( Yükletme, yükletilme. İLE Önem vermeme, önemsememe, boşlama, terk etme. Olduğu gibi bırakma, savsaklama. )


- İHMAL ile GÖZARDI

( NEGLIGENCE vs. TO IGNORE )


- İHMAL ile/ve/> İKİLEM

( NEGLIGENCE vs./and/> DILEMMA )


- İHMAL ile/ve/değil/yerine İMHAL

( Boşlama, önemsememe, bırakma. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Mühlet verme. )

( ["]Allah, ihmal etmez, imhal eder.["] [Mühlet verir.] )


- İHMAL ile/ve/değil/>/< OLASI KAST


- İHMAL ile TERK

( NEGLIGENCE vs. ABANDONMENT )


- İHMÂLÎ ile/ve/<> İCRÂÎ


- İHRÂB[Ar.] ile İHRÂB[Ar.] ile İHRÂB[Ar.]

( Harâb etme/edilme. İLE Azmetme. | Kaçmaya zorunlu kılma. İLE Kavgayı kızıştırma. )


- İHRÂK[Ar.] ile İHRÂK[Ar. < HARK]

( Dökme, akıtma. İLE Yakma, yakılma. )


- İHRÂM[< HAREM]

( HACILARIN KÂBE'YE GİDERKEN ÖRTÜNDÜKLERİ DİKİŞSİZ BEYAZ ÖRTÜ )


- İHRAM ile/ve KEFEN

( Ölmeden önce ölmek! - MÛTÛ KABLE EN TE-MÛT )


- İHSÂ'[Ar.] ile İHSÂ'[Ar. < HASÂ | çoğ. İHSÂİYYÂT] ile İHSÂ'[Ar.]

( Hayvan tezeği yakma. İLE Sayma, sayılma. İLE Yalnız bir ilim ve sanat ile uğraşıp onda geniş bilgi elde etme. | Eneme, eusyelerini çıkarma, hadım/iğdiş etme. )


- İHSÂN ETMEK ile İKRÂM ETMEK

( İstenileni vermek. İLE Elindekini vermek. )


- İHSAN FAZLIOĞLU BETİKLERİNDE:
KENDİLİK ile/ve/||/<> KİMLİK


- İHSÂN[< HASEN (çoğ. İHSÂNAT)]

( İYİLİK ETME | BAĞIŞ | VERİLEN, BAĞIŞLANAN ŞEY | LÜTF | BİR YERİ SAĞLAMLAŞTIRMA | İFFETLİ VE NAMUSLU OLMA )


- İHSÂN[Ar. < HISN] ile İHSÂN[Ar. < HASEN | çoğ. İHSÂNAT]

( Bir yeri sağlamlaştırma. | İffetli ve namuslu olma. İLE İyilik etme. | Bağış, bağışlama. | Verilen, bağışlanan şey. | İyilik, lütûf. )


- İHSÂN[Ar.] ile İCMÂL[Ar.]


- İHSÂN[Ar.] ile İFDÂL[Ar.]


- İHSÂN[Ar.] ile NEF'[Ar.]


- İHSAN ile/ve/değil/yerine İKRAM

( İsteyene verilen/vermek. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE İstenmeden verilen/vermek. )


- İHSÂN ile/ve/||/<>/< İSÂR

( Fazlasıyla vermek. İLE/VE/||/<>/< Kendi muhtaçken vermek. )


- İHSÂN ile LÜTÛF


- İHSÂNEN[Ar.] ile İHSÂNÎ[Ar.]

( İyilik ederek, bağışlayarak, ihsan suretiyle. İLE İhsana ait, ihsan ile ilgili, ihsan yoluyla. )


- İHSÂS[Ar.] ile İHSÂS[Ar.] ile İHSÂS[Ar. < HİSS | çoğ. İHSÂSÂT]

( Hisse verme/verilme, pay etme. İLE Kandırma. İLE Üstü kapalı anlatma, duyurma, sezdirme. | Duyum. )


- İHSAS ile/ve AKIL

( MAHSUSAT ve MAKULÂT )


- İHTÂ'[Ar.] ile İHTÂR[Ar. < HUTÛR | çoğ. İHTÂRÂT]

( Hataya düşürme/düşürülme. | Yanılma/yanıltılma. İLE Anımsatma. | Dikkatini çekme, tenbih. )


- İHTAR[Ar.] ile/ve/||/<>/> İHBAR[Ar.]

( Uyarma, dikkat çekme, uyarı. | Bir şeyi, birine anımsatma. İLE/VE/||/<>/> Bildirme, bildirim, haber verme. | Suçlu saydığı birini ya da suç saydığı bir olayı yetkili kuruma gizlice bildirme, ele verme. )


- İHTELAKA[Ar.] ile İFTERÂ[Ar.]


- İHTİBÂR[Ar.] ile TECRÎB[Ar.]


- İHTİBÂRSIZ İHTİYÂR ile/değil/yerine İHTİYÂR

( Deneyimsiz/ihtibarsız ihtiyâr, ne doğru, ne de sağlıklı olur. )


- İHTİCÂC[Ar.] ile İSTİDLÂL[Ar.]


- İHTİDÂ'[Ar. < HADA] ile İHTİDÂ'[Ar. < HİDÂYET] ile İHTİDÂ'/İHTİZÂ'[Ar.]

( Hilekârlık, hilecilik. | Aldatma, oyun etme. İLE Doğru yola girme. İslâm dinini kabul etme, müslüman olma. İLE Alçakgönüllülük/tevâzu. )


- İHTİDÂ'[Ar. < HİDÂYET] ile İMTİDÂD[Ar. < MEDD]

( ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK, TEVAZÛ [bkz. İHTİZÂ] | HÎLEKÂRLIK | ALDATMA | DOĞRU YOLA GİRME, HİDAYETE ERME | İSLÂM DİNİNİ KABUL ETME, MÜSLÜMAN OLMA )


- İHTİFÂ'[Ar.] ile İHTİFÂ'[Ar. < HAFÎ]

( Çıplak ayakla yürüme. İLE Saklanma, gizlenme. )


- İHTİFÂL[Ar.] ile İNFİÂL[Ar. < Fİ'L | çoğ. İNFİÂLÂT]

( Büyük kalabalıkla yapılan anma töreni. İLE Gücenme, darılma. )


- İHTİKÂK[Ar. < HİKKE] ile İHTİKAK["ka" uzun okunur]

( Değme, birbirine sürünme. | Kaşınma. İLE İki taraftan her birinin "hak benimdir" diye ayak diremesi. )


- İHTİKAR[Ar. < HAKARET] ile İHTİKÂR[Ar.]

( Hor, hakir görme. | Hakarete katlanma. İLE Halkın, yiyecek ve içecek gibi zorunlu gereksinimlerini ucuz ucuz toplayıp, fırsat bulunca pahalı satma, vurgunculuk, boğuntu, madrabazlık. )


- İHTİLÂ'[Ar.] ile İHTİLÂ'[Ar.]

( Taze ot biçme. İLE Bayanın, mehrinden vazgeçip ya da çok para vererek kocasından boşanması, nikâhı bozdurma. )


- İHTİLÂB[Ar.] ile İHTİLÂB[Ar.]

( Aldatma, aldatılma. İLE Süt sağma. )


- İHTİLAÇ ile İHTİYAÇ

( Çırpınma. İLE Gereksinim. )


- İHTİLÂF EKOLÜ ile/değil/yerine İTTİFAK EKOLÜ


- İHTİLÂF[< HİLÂFET]

( AYRILIK, UYUŞMAZLIK, ANLAŞMAZLIK, AYKIRILIK )


- İHTİLÂF[Ar.] ile TEFÂVÜT[Ar.]


- İHTİLÂF ile HİLÂF

( Köke ilişkin. İLE Basit bir konuya ilişkin. )

( Delillendirilen. Müdellel. İLE Delillendirilmeyen. Gayr-ı müdellel. )

( Kişiler arasında. İLE Yöntem(usûl) ve ilkelerde. )

( Olabilir. İLE Olmamalı. )


- İHTİLÂF ile İRTİDÂD[< REDD]


- İHTİLÂF ile İTİRAZ


- İHTİLÂF ile TEFRİKA


- İHTİLÂK[Ar.] ile İHTİLÂK[Ar.]

( Traş etme/edilme. İLE Yalan uydurma. )


- İHTİLÂL ile/değil/yerine İNKILÂP


- İHTİMAM[< HEMM] ile/ve/||/<> İTİNÂ[< UNİYY]

( Dikkatle, çabayla çalışma, özenle iş görme. İLE Çok dikkat etme. )


- İHTİMÂM[Ar.] ile İHTİMÂM[Ar.] ile İHTİMÂM[Ar. < HEMM | çoğ. İHTİMÂMÂT]

( Süpürme. İLE Elemden/kederden dolayı uyuyamama. İLE Dikkatle, çabayla çalışma, özenle iş görme. )


- İHTİRÂ'[Ar.] ile İBTİDÂ'[Ar.]

( Daha önce benzeri olmayan bir şey icat etme; türetme. | Uydurulan bir yalanı gerçek gibi gösterme. | Daha önce kimse tarafından söylenmemiş yeni şeyler söyleme. | Özgün söz, şiir vb. İLE Başlangıç. | Bir işe başlama. | Önceleri, en önce, ilk önce. )


- İHTİRÂS[< HIRS] ile/ve/değil/yerine İŞTİYÂK[< ŞEVK]

( Gövdeye/fiziğe yönelik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Aşkınlığa yönelik. )


- İHTİRÂS[Ar. < HİRÂSET] ile İHTİRÂS[Ar. < HIRS] ile İHTİRÂZ[Ar. < HIRZ]

( Çekinme, sakınma, korunma. İLE Şiddetli istek/arzu. İLE Sakınma, çekinme. | Korkma. )


- İHTİRAS ile/ve/> YABANCILAŞMA


- İHTİŞÂM[< HAŞMET]

( ŞANLI GÖRÜNÜŞ, GÖSTERİŞ, DEBDEBE, TANTANA )


- İHTİŞAM[< HAŞMET] ile/ve/||/<> ŞATAFAT

( Şanlı görünüş, tantana, debdebe. | Büyüklük, gözalıcılık, gösterişlilik, görkem. İLE/VE/||/<> Süs ve gösteriş. )


- İHTİSÂR[Ar. < HASR]/İKTİSÂR/SIMPLIFICATION[Fr., İng.] ile KISALTMA

( Kısaltma tekniği. )


- İHTİSÂR[Ar.] ile ÎCÂZ[Ar.]


- İHTİSÂS[Ar. < HİSS | çoğ. İHTİSÂSÂT] ile İHTİSÂS[Ar. < HUSÛS] ile İHTİZÂZ[Ar.] ile İ'TİSÂS[Ar.]

( Duyumsama/hissetme. | Duygulanma. İLE Bir ilim ya da sanat üzerinde fazla çalışarak onda derinleşmiş olma, uzmanlık. İLE Gece gezip dolaşma, bekçilik görevi görme. )


- İHTİSAS ile/ve ÂSÂR


- İHTİSAS ile/ve/değil/yerine İHSAS


- İHTİTÂB[Ar. < HUTBE] ile İHTİTÂB[Ar. < HATAB]

( Nikâhla isteme. İLE Odun toplama, odun kesme. )


- İHTİVÂ'

( KAPSAM(A), İÇİNE ALMA, İÇİNDE BULUNDURMA )


- İHTİYAÇ ile/yerine GEREKSİNİM


- İHTİYÂL[Ar.] ile İHTİYÂL[Ar. < HÎLE | çoğ. İHTİYÂLÂT] ile İHTİYÂL[Ar.]

( Kibirlenme, gururlanma, büyüklenme. İLE Hile yapma, düzen, oyun etme. İLE Korkma. )


- İHTİYÂR SAHİBİ (OLMAK/OLAN) ile/ve/<>/|| TASARRUF SAHİBİ (OLMAK/OLAN)


- İHTİYÂR[Ar.] ile/ve/||/<> İSTİMSÂK[Ar.]

( "Hayır!" deme bilgisi/becerisi, isteği. İLE/VE/||/<> Kendini/nefsini tutma. )


- İHTİYÂR ile/ve DENGELİ(İTİDALİ/İTİDALLİ) İHTİYÂR


- İHTİYÂR ile İHTİYÂR

( Yaşlı. İLE Seçmek, üstün tutmak, katlanmak. )


- İHTİYAR ile/ve/< ISTIFÂ'[< SAFVET]


- İHTİYÂR ile/ve/||/<> ÖLÇÜLÜLÜK ile/ve/||/<> EMEK

( Kişiler arasında bu üçü dışında hiçbir ayrım yapamayız, yapmamak gerekir. )


- İHTİYÂR ile/ve/||/<>/> SABIR


- İHTİYÂR ile/değil/yerine/=/<>/> YAŞLI


- İHTİYÂREN[Ar.] ile/ve/||/<> İHTİYÂRÎ[Ar.]

( Olumsuzdan, yanlıştan, zararlıddan, kötüden uzak durarak, zihnini/dilini/gözünü/elini/belini çekerek. İLE/VE/||/<> Reddetmeyi ve "Hayır!" demeyi yeğleyerek.["Evet!" demekten, istenç/irâdeden(yapma isteğinden/bilgisinden) önce olarak.] )


- İHTİYÂRÎ VAKİT ile/ve/<> ZARURÎ VAKİT


- İHTİYÂRÎ/TAHYİRÎ HÜKÜMLER:
CEVAZ ile/ve/||/<> İBÂHE/MUBAH ile/ve/||/<> NEDB ile/ve/||/<> İSTİHSAN ile/ve/||/<> TABİÎYET ile/ve/||/<> HELÂL


- İHTİYARLAMA ile/değil/yerine YAŞLANMA


- İHTİYÂT[Ar.] ile İTİYAT[Ar.]

( İleriyi düşünürek/görerek davranma. | Sakınma. | Yedek. İLE Alışkanlık, huy. )


- İHTİYÂT ile/ve/||/<>/< İHTİYÂR


- İHTİYÂT ile/ve/||/<>/> KANUN


- İHTİYÂT ile TEMKİN


- İHTİYATEN ile İHTİYATÎ

( Her duruma, her olasılığa karşı, ileriyi düşünerek. İLE İlerisi düşünülerek yapılan. )


- İHTİZÂ'[Ar.] ile İHTİZÂ'[Ar.] ile İHTİZÂ'/İHTİDÂ'[Ar.]

( Ateş yakıp alevlendirme. İLE Örneğe/nümûneye göre iş yapma. İLE Alçakgönüllülük. )


- İHTİZÂR[Ar. < HUZÛR] ile İHTİZÂR[Ar.]

( Can çekişme. İLE Sakınma, çekinme, korunma. | Korkma. )


- İHTİZÂZ[Ar.] ile İHTİZÂZ[Ar.] ile İHTİZÂZ[Ar. çoğ. İHTİZÂZÂT] ile İHTİSÂS[Ar.]

( Hazzetme, gönül ferahlığı. İLE Kendini alçak tutma, alçalma. İLE Titreme, deprenme. | Sıçrayıp oynama, sallanma. İLE ... )


- İHTİZÂZ[Ar.] ile İHTİZÂZ[Ar.] ile İHTİZÂZ[Ar.]

( Hazzetme, gönlü ferahlama. İLE Kendini alçak tutma, alçalma. İLE Titreme. | Sıçrayıp oynama, sallanma. )


- İHVÂN[< ÂH] ile/ve/<> TÂLİB

( Sâdık, samimi, candan dostlar. | Tarîkat yoldaşları/arkadaşları. İLE/VE/<> İsteyen, istekli. )

( Amaçta bir olmak. İLE/VE/<> Aynı amacı arıyor/istiyor olmak. )


- İHVÂN ile DERVİŞÂN ile MÜRÎDÂN


- İHYÂ'[< HAYÂT] ile MUHYÎ[< HAYÂT]

( Diriltme, diriltilme, canlandırma, maddî-manevî can kazandırmak. | Taze can verircesine iyilik, lütfetme. | Yeniden güçlendirme. | Uyandırma, canlandırma, tazelik verme. İLE İhyâ eden, dirilten, canlandıran, hayat veren. )


- İHZÂ'[Ar.] ile İHZÂ'[Ar.]

( Ayakkabı giydirme. | Ganimetten pay alma. İLE Semirme, semirtme/semirtilme. )


- İHZÂL[Ar.] ile İHZÂL[Ar.]

( Islatma, ıslatılma. İLE Alay ve şaka ile çok uğraşma. )


- İHZÂR[Ar. < HUZÛR] ile İHZÂR[Ar.]

( Hazırlama, hazır etme/edilme. | Huzura getirme. Birinin mahkemeye davet edilmesi. İLE Gevezelik etme, saçmalama. )


- II. RAMSES'İN:
YAŞAM TAPINAĞI ile/ve/||/<> ÖLÜM TAPINAĞI

( Doğu'da. İLE/VE/||/<> Batı'da. )


- II. RAMSES ile/ve/||/<> HZ. MUSA

( Aynı dönemde yaşamışlardır. )


- III. MUSTAFA

( İstanbul'un ikinci "mimarı"! )


- ÎKA'["ka" uzun okunur][Ar. < VUKU] ile ÎKÂ'[Ar.]

( Yapma, yaptırma, oldurma; düşürme. | Türk müziğinde bir usul. İLE Dayanma, dayanılacak şey verme. )


- İKÂB[Ar.] ile 'AZÂB[Ar.]


- İKÂB[Ar.] ile İNTİKÂM[Ar.]


- ÎKAD["ka" uzun okunur] ile ÎKÂD[Ar.] ile İK'ÂD[Ar. < KUÛD]

( Yama, yakılma. İLE Sağlam kalma. İLE Oturtma. | Bir hükümdarı tahta çıkarma/oturtma. )


- ÎKAF["ka" uzun okunur][Ar. < VAKF] ile İKÂF[Ar.]

( Bir malı vakfetme. Mal. Vakfedilme. | Durdurma, durdurulma. İLE Palan. )


- IKÂL[Ar. < AKL/AKIL] ile/> IK'ÂR[Ar.]

( Deve ayağına bağlanan bağ, köstek. İLE Derinletmek/derinletilmek, derinleştirmek/derinleştirilmek. )


- İKAL ile/ve/||/<> AKIL

( İçten. İLE/VE/||/<> Dıştan. )


- İKÂME ile/ve/<> İDÂME


- İKÂMET/İZAZ ile/ve/değil/yerine/<> KONUK AĞIRLAMA


- ÎKÂR[Ar.] ile İK'ÂR[Ar.]

( Doldurma, doldurulma. İLE Derinletme/derinletilme, derinleştirme/derinleştirilme. )


- İKBÂL[Ar.] ile MUDİYY[Ar.] ile MECÎ'[Ar.]


- İKBÂR[Ar.] ile İKBÂR[Ar.]

( Büyük/ulu görme/görülme. İLE Mezara koyma/konulma. )


- İKDÂM[Ar.] ile TEKAHHUM[Ar.]


- İKFÂL[Ar.] ile İKFÂL[Ar.] ile İKFÂR[Ar. < KÜFR]

( Kilitleme/kilitlenme. İLE Kefil kılma, tekeffül ettirme. İLE Birine kâfir deme/denilme. )


- İKHA

( İstek, arzu. )


- İKİ "YAN" ile/ve/değil İKİ SOYUTLAMA BİÇİMİ


- İKİ (EN BÜYÜK) "ENGEL"/TEHDİT ile/ve/||/<> İKİ (EN BÜYÜK) "ENGEL"/TEHDİT

( Önce, Kadın; Sonra, Ölüm. İLE/VE/||/<> Önce, Kadın; Sonra, Ölüm. )

( Erkek için. İLE/VE/||/<> Kadın için. )


- İKİ AYAĞINI BİR PABUCA SOKTURMAK ile BOĞAZINA DİZDİRTMEK


- İKİ AYRI ŞEYİN BULUŞMASI ile/ve/değil VAROLANIN ALGILANMASI


- İKİ BİLİM:
REKLAMCILIK ile/ve/||/<>/> FİZİK


- İKİ CİSİM ile/ve/||/<>/> ÜÇ CİSİM

( Dünya ve Ay. İLE/VE/||/<>/> Dünya, Ay ve Güneş. )


- İKİ DÜZLEMLİ/LİK ile BAĞDAŞIK/LIK

( Gizli bir bilgiden daha çekici bir şey yoktur. Varolduğu bilinir ancak bilginin kendi bilinmez, dolayısıyla çok derin bir bilgi olduğu varsayılır. )


- İKİ İÇ NEDEN ile/ve/||/<>/> İKİ DIŞ NEDEN

( Varoluşu kaplayan ilk neden. İLE/VE/||/<>/> ... )


- İKİ İKİ AYIRMAK ile ÇİFTLEŞTİRMEK

( TO SEPARATE IN PAIR vs. TO MAKE A PAIR )


- İKİ KİŞİ ARASINDAKİ İLİŞKİYE/İLETİŞİME:
[ne yazık ki]
| "BEL ALTI/NDAN" "BAKAN/YAKLAŞAN" ile/ve/||/<> "KARINDAN" "BAKAN/YAKLAŞAN" ile/ve/||/<> "ZİHİN/DEN" "BAKAN/YAKLAŞAN" |
ile/değil/yerine/><
KALP/TEN BAKAN/YAKLAŞAN

( [ne yazık ki]
| "Eşeysel/cinsel ilişki ("olarak") görür." İLE/VE/||/<> "Çıkar ilişkisi ("olarak") görür." İLE/VE/||/<> "İdeolojik ilişki ("olarak") görür." |
İLE/DEĞİL/YERİNE/><
Yalnızca/koşulsuz, ilişki görür. / Yalnızca/koşulsuz, saygı ve sevgi ilişkisi görür. )


- İKİ KÖK ile/<> KARE KÖK ile/<> KÜP KÖK

( İki kök. İLE/<> Kare kök. İLE/<> Küp kök. )

( CEZR-İ MUZÂAF ile/<> CEZR-İ MURABBA ile/<> CEZR-İ MİK'ÂB )


- İKİ MISIR'LI

( AHMES VE EMHETOP )


- İKİ PARMAKLI TEMBEL HAYVAN ile ÜÇ PARMAKLI TEMBEL HAYVAN

( Vahşidir. İLE Evcil olabilirler. )

( Boyunlarında altı kemik/omur vardır. [Dolayısıyla da kafasını çevirmekte zorlanırlar.] İLE Boyunlarında dokuz kemik vardır. )

( Tedirgin olduklarında tıslarlar. İLE Burun delikleriyle acı ve tiz sesler çıkarırlar. )

( İki parmaklılar üç parmaklılardan biraz daha hızlıdır. )

( Aynı ailelerden değillerdir. )

( AFROTHERIA: Tembel hayvanları, karınca yiyenleri ve kemerli hayvanları içine alan memeli hayvanların bir dalı. )


- İKİ SORUN:
ADÂLETSİZLİK ile/ve/||/<> ANLAMSIZLIK

( Tüze(hukuk) ile sağlanmaya/çözülmeye çalışılmaktadır fakat hukuka ulaşılamamıştır. İLE/VE/||/<> Sanat ile giderilmeye çalışılmaktadır fakat ne yazık ki, sanat, kişilere ulaşamamıştır. )


- İKİ TARAFLILIK ile/ve ÇOK TARAFLILIK


- İKİ YAN ile/ve/||/<> İKİ UC


- İKİ YIL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ALTMIŞ YIL

( Konuşabilmek için gerekli zaman. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Susabilmek ve susabilmeyi anlayabilmek için geçen [ya da bu kadar uzun sürmeyebilecek] zaman. )


- İKİ YUMURTAYI BİRDEN ALMAK ile/yerine/değil TEK YUMURTAYI ALMAK


- İKİ(2) ile HERŞEY/HERKES/HER ZAMAN

( TWO vs. EVERYTHING/EVERYBODY/EVERYTIME )


- İKİ/LEME ile TEKRAR/LAMA


- İKİ ile/ve ÇOĞUL

( TWO vs./and PLURAL )


- İKİÇENEKLİ/LER ile İKİÇENETLİ

( Tohumlarında, iki çenek bulunan, kapalıtohumlu bitkiler sınıfı. [Jessieu'nun bitki sınıflamasına göre] İLE Çatladığında, kabuğu, iki çenete ayrılan [meyve]. | İki parçalı kavkısı, birbirine kaslarla bağlı, yassı solungaçlılardan midye, istiridye gibi [hayvan]. )


- İKİCİLİK ile/ve/değil İKİLİK


- İKİEŞEYLİ ile İKİEVCİKLİ

( Eril ve dişil eşey örgenleri bir arada bulunan, ikicinslikli. İLE Eril ve dişil çiçekleri ayrı ayrı bitkilerde bulunan bitki. )


- İKİLEM/DUALİTE ile/ve PARADOKS


- İKİLEM ile/ve/||/<> ÇATIŞMA


- İKİLEM ile İKİLEME ile İKİLİ ile İKİRCİK

( DILEMMA/CONFLICT vs. DUPLICATE/DOUBLING vs. DOUBLE/DUAL/BINARY/BILATERAL vs. HESITATION/INCERTITUDE )


- İKİLEM ile/ve/||/<> İKİRCİK

( DILEMMA vs. HESITATION )


- İKİLEM ile/değil İLİŞKİ


- İKİLEMLİ ile/değil İKİLİ


- İKİLİ ile ÇOKLU


- İKİLİ ile/ve UC


- İKİLİK(/DUALİTE) ile EYTİŞİM(DİYALEKTİK/CEDEL/ZÜLFİKÂR)

( Descartes. İLE Hegel. )

( ... İLE Gerçekliği ve onun çelişmelerini incelemeye yarayan ve bu çelişmeleri aşmayı sağlayan yolları aramayı öngören us yürütme yöntemi. )

( SENEVİYE ile ÂDAB'UL-BAHS VE'L-MÜNÂZARA )

( DUALLY vs. DIALECTIC )


- İKİLİK/DUALİTE[Fr./İng.] ile İKİLEŞİM/DİKOTOMİ[Fr./İng.]

( İkilik. İLE Çatışan ikilik. )


- İKİLİK/İKİLEM/DUALİTE ile HİYERARŞİ


- İKİLİK/İKİLEM ile ÇELİŞKİ

( İkiliğin geçerli olmadığı âlemde her şey tamam, kendi kendinin kanıtı, anlamı ve amacıdır. )

( DICHOTOMY/DUALITY vs. CONTRADICTION
In the realm of non-duality everything is complete, its own proof, meaning and purpose. )


- İKİLİK ile/ve/||/<>/> ÇOKLUK


- İKİLİK ile/ve/||/<> YANILSAMA


- İKİLİLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÜÇLÜLÜK


- İKİLİSİ ile/ve/değil İLİŞKİSİ


- İKİNCİ EL ile ÇALINTI


- İKİNCİL KAYNAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRİNCİL KAYNAKLAR


- İKİNCİL KAYNAKLAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANA KAYNAKLAR

( Petrol, Doğalgaz, Uranyum. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Güneş, akarsu, rüzgâr, jeotermal, hidrojen. )


- İKİNCİL KORUMA ile İNSANİ KORUMA ile GEÇİCİ KORUMA

( YUKK 63 ile ... ile ... )


- İKİNCİLLER ile/ve/<> ÇEŞİTLİLİK


- İKİNCİLLEŞTİRME ile/ve/<> TARİHSELLENDİRME


- İKİNDİ VAKTİ, ASR-I SÂBIK/EVVEL/SÂNÎ [ASR

( Zaman, yüzyıl.] )

( Gün, 2 ikindi zamanı/vakti arasıdır. )


- İKİRCİK(TEREDDÜT) ile/değil DÜŞÜNÜYOR OLMAK


- İKİRCİK/TEREDDÜT[Ar. < REDD] ile TEMKÎN[Ar. < MEKÂNET]

( Kararsızlık. İLE Yerleşme, yer tutma, mekânlanma.| Ağırbaşlılık. | İhtiyat, tedbir. | Televvünden kurtulup huzur ve sükûna mazhar olmuş kişi, kendini yalnızca Hakk yoluna adamış olan kişi. )


- İKİRCİK ile/ve/||/<> ÇATIŞMA


- İKİRCİK ile ÇEKİNCE

( HESITATION vs. DRAWBACK/AVOID )


- İKİRCİK ile/ve GÜVENSİZLİK

( HESITATION vs./and DISTRUSTFULNESS )


- İKİRCİK ile İKİRİM

( TEREDDÜT ile/ve KARARSIZLIK )

( HESITATION vs./and INDECISION )


- İKİRCİK ile/ve TARTIŞMA


- İKİŞER İKİŞER ile TEKRAR TEKRAR


- İKİSİ DE ile/ve/değil/yerine İKİSİ BİRLİKTE


- İKİYÜZLÜ/LÜK ile/ve/değil/||/<>/>/< KORKAK/LIK


- İKİYÜZLÜLÜK ile/ve/değil/yerine ÇELİŞKİ

( CONTRADICTION instead fo RİYÂ )

( [not] RİYÂ vs./and/but CONTRADICTION )


- İKİYÜZLÜLÜK ile/ve/>/değil/yerine GÖSTERİŞ BUDALALIĞI


- İKİYÜZLÜLÜK ile/değil İKİ/ÇİFT KİMLİKLİLİK


- İKİYÜZLÜLÜK ile/değil İRFÂN


- İKİZ ile/ve/değil ÇİFT


- İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ETKİLERİ ile BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK

( Dünyanın ortalama sıcaklığının ve hava modellerinin uzun vadede değişmesi. İLE Bu değişimler, biyolojik çeşitlilik üzerinde birçok olumsuz etkiye sahiptir ve birçok türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden olmakta. )


- İKLİM HARİTASI ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ANAKARA/KITA HARİTASI

( LEVAMİ'U'N NUR - KÂTİP ÇELEBİ )


- İKLİM ile/ve/||/<> BİSİKLET

( Erkan Karavelioğlu'nun çalışmasını okumak için burayı tıklayınız... )


- IKMÂ'[Ar.] ile IKMÂH[Ar.]

( Birini aşağılama. | Gelen birini geriye döndürme. İLE Kibir ve azametle kafa tutma. )


- İKNA OLMA(MA) ile "AKLINA YATMA(MA)"

( Kişileri kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır. )


- İKNA ile/ve İNSAF

( PERSUASION vs./and JUSTICE/MERCY )


- İKNÂ ile/ve/||/<>/> KÂNİ

( Bir konuda birinin inanmasını sağlama, inandırma, kandırma. İLE/VE/||/<>/> Kanmış, inanmış. )


- İKONA/LAR ile KOKONA/LAR


- İKRÂ'[Ar.] ile İKRÂ'[Ar.] ile İKRÂH[Ar. < KERH]

( Kiraya verme/verilme. İLE Okutma. İLE Birine, zorla iş yaptırma. | İğrenme, tiksinme. )


- İKRÂ ile/ve/değil/||/<> VAHİY


- İKRAH[< KERH]

( BİRİNE ZORLA İŞ YAPTIRMA | İĞRENME, TİKSİNME (DVESA [Sansk.]) )


- İKRAM ile/ve BAĞIŞ

( VÂHİB[Ar. < VEHB]: Hibe eden, bağış yapan kişi. )

( MEVHİBE: Bahşiş, ihsan, bağış. )

( MEVHÛB[Ar. < VEHB]: Bağışlanan mal. )


- İKRAM ile/ve İNAM


- İKRAM ile/ve İNFÂK

( Birey. İLE/VE Aydın. )


- İKRAM ile/ve KABAHAT


- İKRÂR[Ar.] ile İ'TİRÂF[Ar.]


- İKRAR ile/ve/||/<> İTİRAF


- İKSÂ'[< KİSVET(KİSVE değil!)] ile İKSÂ'

( Giydirme, giydirilme. İLE Kasvet, sıkıntı ver[il]me. )


- İKSÂ'[Ar.] ile İKSÂ'[Ar.]

( Kasveti sıkıntı verme/verilme. İLE Giydirme/giydirilme. )


- İKSÂM[Ar.] ile İKSÂM[Ar.]

( Yemin etme, and içme, kasem. İLE Kökünü kırma, hepsinin silinip süpürülmesi. | Çok mal alma/biriktirme. )


- İKSÂR[Ar.] ile İKSÂR[Ar. < KESRET]

( Bir şeyi yapmak elinde iken, savsaklayıp yapmama. İLE Çoğaltma/çoğaltılma, artırma. )


- İKTİBÂS[Ar.] ile/ve/<> İKRAZ[Ar.]

( Ödünç alma. | Alıntı. İLE/VE/<> Borç ya da ödünç verme. )


- İKTİBÂS[Ar.] ile/ve/<> İSTİKRAZ[Ar.]

( Ödünç alma. | Alıntı. İLE/VE/<> Ödünç alma, borçlanma. )


- İKTİBÂS ile İSTİMLÂK[< MİLK]

( Ödünç alma. | Bir sözcüğü, tümceyi ya da bunların anlamlarını, olduğu gibi alma/aktarma. İLE Bir yeri satın alma, mülk alma. | Kamulaştırma. Devletin, genelin yararına olarak bir şeyi sahibinden satın alması. )


- İKTİBÂS ile/değil/yerine TAHSİL


- İKTİBÂS ile/ve/<> TAKLİT


- İKTİDAR:
"DİSİPLİNE EDİCİ" ile/ve/||/<>/> "DÜZENLEYİCİ"

( Normalleştirici. İLE/VE/||/<>/> Yönlendirici. )


- İKTİDÂR ile/ve İHTİYÂR


- İKTİDAR ile/ve/||/<>/> KAVGA


- İKTİDARDA KALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İTİBARDA KALMAK


- İKTİFÂ' (ETMEK) ile/ve/<> KÂFÎ

( İkisi de, [< KİFÂYET] kökünden gelmektedir. )


- İKTİHÂL[Ar.] ile İKTİHÂL[Ar.]

( Saçın/sakalın ağarması, kır düşme. | Yaşlanma, kocama. İLE Sürme çekme. )


- İKTİNÂ'[Ar.] ile İKTİNÂ'[Ar.] ile İKTİNÂH[Ar. < KÜNH] ile İKTİNÂF[Ar.]

( Gizlenme, saklanma. İLE Çalışarak kazanma. | Meslek tutma, uyma. | Biriktirme, yığma. İLE Kökünü, aslını, künhünü anlama. İLE Bir şeyin etrafını kuşatmak. )


- İKTİRÂ'[Ar.] ile İKTİRÂ'[Ar. < KİRÂ]

( Kur'a atma, atışma, seçme. İLE Kirâ ile tutma, kiralama. )


- İKTİRÂB[Ar.] ile İKTİRÂB[Ar. < KURB]

( Korkulu, gamlı, kederli buluşma. İLE Yaklaşma, yanaşma. )


- İKTİRÂNÎ[Ar. < KARN] ile İZÂFÎ


- İKTİRÂS[Ar.] ile İKTİRÂZ[Ar. < KARZ]

( Kederli olma. | Bir işe/şeye önem verme. İLE Borç alma. )


- İKTİSÂ[Ar.] ile İKTİSÂ'[Ar. < KİSVET]

( Biriktirme/biriktirilme. İLE Giyme/giyinme. )


- İKTİSÂD[Ar. < KASD] ile İHTİSÂD[Ar.]

( Aşırı gitmeme/davranmama. | Tutum, tutma. | Biriktirme, artırma. | Ekonomi. İLE Biçme, biçilme. )


- İKTİSÂR[< KASR] ile/ve/> İKTİSÂT[< KASD] ile/ve/> İSTİKRÂ

( Başlangıç. İLE/VE/> Orta. İLE/VE/> İleri. )


- İKTİSÂR[Ar.] ile İKTİSÂR[Ar. < KASR]

( Kırma, kesretme. İLE Sözü uzatmama. )


- İKTİSÂR/KASR[Ar.] ile HAZF[Ar.]


- İKTİSAR ile İKTİSAD ile İSTİKSA

( Başlangıç. İLE Orta. İLE İleri. )


- İKTİSÂS[Ar.] ile İKTİSÂS[Ar.]

( İzinden, ardından gitme. | Kısas isteme ya da etme. | Öykü, kıssa söyleme. İLE Çekip koparma/koparılma. )


- İKTİVÂ'[Ar.] ile İKTİVÂ'[Ar.]

( Dağlama/dağlanma, kızgın demirle, cehennem taşıyla gövdenin bir yerine dağ vurma. İLE Güçlenme. )


- İKTİYÂD[Ar.] ile İKTİYÂD[Ar., Fars.]

( Tutup götürme/götürülme. İLE Hile, dalavere yapma. )


- İKTİYÂL

( Ölçü ile, ölçek ile ölçme. )


- İKTİZÂ[Ar. < KAZÂ] ile/ve/<> İKTİFÂ[Ar. < KİFÂYET]

( Gerekli olma, gerekme. İLE/VE/<> Yetinme. | Kanma. )


- İKTİZÂ ile/ve/||/<> TAHYİR ile/ve/||/<> VAZI


- İKTİZÂZ[Ar.] ile/ne yazık ki !İKTİZÂZ[Ar.]

( Cildin bozulması. İLE/NE YAZIK Kİ Irza geçme. )


- İL

( ORDA'YA TABİ OLAN, GETİRDİKLERİNİ KABUL EDENLER ] BARIŞ İÇİNDE YAŞAYAN KABİLELER )


- İLÂ[Ar.] ile ÎLÂ'[Ar.] ile İ'LÂ[Ar. < ULÜVV] ile ÎLÂ'[Ar.]

( ...ye (kadar), ... dek. İLE Yemin etme. İLE Yükseltme, yükseltilme, yüceltilme; şöhretini artırma. İLE Çok istekli kılma. )


- İLÂ[Ar.] ile ÎLÂ'[Ar.] ile ÎLÂ'[Ar.] ile İ'LÂ[Ar. < ULÜVV]

( ...ye kadar, ...dek/değin. İLE Yemin etme. | Kocanın eşine yaklaşmaması için yemin etmesi. | Sıkıntı ve derde uğrama. İLE Çok istekli kılma, harîs etme. İLE Yükseltme/yükseltilme, yüceltme/yüceltilme. | Şan ve şöhretini artırma. )


- İLÂÇ[Ar.] ile/ve/değil/yerine/<>/< BESİN

( Besininiz, ilâcınız; ilâcınız, besininiz olsun! )


- ÎLÂC[Ar.] ile İLÂC[Ar.]

( Girdirme, içeri sokma. İLE İlâç, derde devâ olan şey. | Çare, tedbir. )


- İLÂÇ[Ar.] ile/ve/<> İNANÇ

( Bir yere kadar. İLE/VE/<> Her yere kadar. )


- İLAÇ ile/ve/||/<>/> KODEKS

( ... İLE/VE/||/<>/> Tedavi edici etkisi kesin olarak kabul edilen ilaçların formüllerini, fiziksel ve kimyasal özelliklerini, tanınma etkileşimlerini, saflık kontrollerini, ölçü belirlemelerini ve saklama koşullarını içeren resmî kuruluş tarafından onaylı başvuru kaynağı. )


- İLÂCIN ETKİSİ ile/ve/< HEKİMİN ETKİSİ

( Bazen [ya da çoğunlukla], ilâçtan çok hekimin iyileştirici etkisi/telkini daha fazladır. )


- İLÂCIN:
ETKİN DOZU ile/ve/<> DEVAM DOZU


- İLÂH[Ar. çoğ. ÂLİHE] ile ÎLÂH[Ar.]

( Tanrı, mitolojide tanrı. İLE Ve başkaları/benzerleri. vb. | ilâ-âhirihi'nin kısaltması. )


- İLÂH[Ar.] ile MA'BÛD Bİ HAKKIN[Ar.]


- İLÂH ile/ve/değil ALLAH

( Bütünlük içindeki bir parçaya bağlanmak. İLE/VE/DEĞİL Bütünlüğe bağlı. )


- İLÂH ile/ve/<> İLÂÇ


- İLÂHÎ HİKMET ile/ve İLÂHÎ AŞK ile/ve İLÂHÎ KUDRET

( İrfanî. İLE/VE/||/<> Mistik. İLE/VE/||/<> Ezoterik. )

( Düzenli. İLE/VE/||/<> Düzensiz. İLE/VE/||/<> Düzenli. )

( Ne'liksiz, niteliksiz, muhattabsızdır ilâhî aşk. )

( ... İLE/VE/||/<> Cemâl ve celâl'i bir bilmek/görmek. İLE/VE/||/<> ... )


- İLÂHÎ MELANKOLİ ile AKLÎ MELANKOLİ ile HAYALÎ MELANKOLİ

( MELANCHOLIA MENTIS vs. MELANCHOLIA RATIONIS vs. MELANCHOLIA IMAGINATIONIS )


- İLÂHÎ SÛRET

( Seni, sana bildiren şekil. )


- İLÂHİ:
ARAPÇA ile/ve/<> ŞUUL

( Güfte ve bestesi Arapça olan ilâhiler. İLE/VE/<> Bestesi Arapça, güftesi[sözleri] Türkçe olan ilâhiler. )


- İLÂHÎ[Ar.] ile İLÂHÎ[Ar.]

( Allah/tanrı ile ilgili. Tanrısal. | Münâcât. İLE "Allah'ım!", "Ey Allah!". "Bu ne hal", "ne tuhaf". )


- İLÂHİ[sansk. BHAJAN] ile ŞUUL(ŞUĞL)

( Sözleri Türkçe olan ilâhi. İLE Sözleri Arapça olan ilâhi. )


- İLÂHÎ ile/ve METAFİZİK

( İlâh. İLE/VE Felek. )

( Sınırsız. İLE/VE Sınırsıza yakın fakat sınırlı. )

( KÜRSÎ: ATLAS FELEĞİ )

( SİPİHR, GERDÛN: FELEK )


- İLÂHÎ ile/ve MUTLAK

( Mutlak, deneyimlenemez, çünkü o, deneyim alanı ötesindedir. )

( Deneyimi olanaklı kılan Mutlak'tır. Onu gerçektleştiren ise Öz Varolan'dır [zâttır]. )

( Mutlak, deneyimlenebilir olan her şeyi içerir, fakat deneyimleyen olmazsa onlar hiçbir şey demektir. )

( Sizi sizin ötenizdeki mutlak'a götürecek olan yine kendi içinizdeki mutlak'tır. )

( DIVINE vs./and ABSOLUTE
There can be no experience of the Absolute as it is beyond all experience.
That which makes the experience possible is the Absolute. That which makes it actual is the Self.
The Absolute contains everything experienceable, but without the experience they are as nothing.
It is the absolute in you that takes you to the absolute beyond you. )

( SHEN ile/ve ... )


- İLÂHİ ile/ve NEFES


- İLÂHİ ile NEVBE

( ... İLE Bayramlarda ve kandillerde, dergâhlarda, halîle, kudüm, mazhar çalınarak ilâhî okuhması. )


- İLÂHİ ile/ve NUTUK

( ... İLE Konusu sınırlıdır. Bektâşilik'te görülür. )

( ... İLE Tarikata yeni giren dervişlere yol göstermek ve tarikat âdâbını öğretmek için tasavvuf ulularınca söylenen şiir. )


- İLÂHİ ile/ve OLMAZSA OLMAZ

( DIVINE vs./and IF NOT HAPPENS NOTHING HAPPENS )


- İLÂHİ ile/ve OLMAZSA OLMAZ


- İLÂHİ ile USUL-İ İLÂHİ

( ... İLE Devran öncesi okunan ilâhi. )


- İLÂHİYAT-I MAHZ ile/ve İLÂHİYAT-I AKLÎ


- İLÂLLÂH ile/ve ALÂLLÂH ile/ve BİLLÂH ile/ve HÂNİLLÂH ile/ve FİLLÂH ile/ve MAÂLLAH ile/ve LİLLÂH

( Allah'a. İLE/VE Allah üzerine. İLE/VE Allah ile. İLE/VE Allah'tan. İLE/VE Allah'ta. İLE/VE Allah'la. İLE/VE Allah için. )


- İLÂN-I AŞK ile YOLUNDA YÜRÜMEK


- İLÂN[Ar.] ile İ'LÂN[Ar. < ALEN | çoğ. İ'LÂNÂT]

( Meydana çıkarma, açığa vurma, yayma. İLE Açığa vurma, meydana çıkarma, belirli etme. | Yayma, yaymak için gazeteye verme. | Gazetelerde bu yolda ya da reklâm için yazılmış yazı. )


- İLÂN ile REKLÂM


- İLÂN ile DUYURU


- İLÂN ile İLÂM

( Duyuru. | Açıkça bildirme/duyurma. İLE Bildirme, anlatma. | Bir davanın, mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi belge. )


- İLAVE ÜCRET ile/ve/<> FARK ÜCRETİ ile/ve/<> MUAYENE ÜCRETİ

( İlaç ve muayene üzerinden alınan ücret. İLE/VE/<> "Otelcilik hizmetleri." İLE/VE/<> ... )


- İLBÂS

( ALIKOYMA, DURDURMA )


- İLBÂS[Ar.] ile İLBÂS[Ar. < LİBS]

( Alıkoyma, durdurma. İLE Giydirme/giydirilme, örtme/örtülme. )


- İLBAY/VALİ[Ar.]/SATRAP[Fars.] ile/ve İLÇEBAY/İLÇEBAŞ/KAYMAKAM[Ar.]

( VALİ[< VELİ: Koruyup kollayan.] ile/ve ... )

( TEKFUR[Bizans döneminde] ile/ve ... )

( [Slav] VOYVODA ile/ve ... )

( EMİR ile/ve ... )

( ÂRENG ile/ve ... )


- İLE ile/ve/yerine ÜZERİNE

( WITH vs./and ON/ONTO
ON/ONTO vs./and WITH )


- İLELEBET ile/değil KIYÂMETE KADAR


- İLENÇ/BED-DUA[Fars.]

( Başkasına yönelik olumsuz/kötü söz, inkisar. )


- İLENÇ/BEDDUA ile/yerine DUA

( Beddua edenlerin sözü dinlenmez. )

( Zayıf "kişi(lik)ler". İLE/YERİNE Sabırlı kişiler. )


- İLERİ SÜRME ile KABUL ETME


- İLERİ SÜRÜM ile/ve/değil OLAN


- İLERİ SÜRÜM ile/ve/değil ÖNGÖRÜ


- İLERİ ile GERİ


- İLERİ ile GERİ


- İLERİ ile/ve/değil KAPSAYICI


- İLERİCİ/LİK ile/ve/<> GENİŞ BAKIŞLI/LIK


- İLERİDE/GERİDE ile İYİ/KÖTÜ

( FORWARD/BACKWARD vs. GOOD/BAD )


- İLERİDE ile ARADA


- İLERİDE ile SONRA


- İLERLEME:
HIZLI ile/ve/değil/yerine UZAK

( Yalnız. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Birlikte/beraber. )

( Hızlı ilerlemek/gitmek istiyorsan, yalnız git; uzağa gitmek istiyorsan, beraber! )


- İLERLEME ile ÇOĞALMA


- İLERLEME ile DERİNLEŞME


- İLERLEME ile/ve/<> DEVAMLILIK

( Devam etmek, fırsatlar doğurur. )

( Gökgürültüsü ve rüzgâr, devamlılığı simgeler. )

( Genellikle, gerçek devamlılık, görünüşten anlaşılır. )

( Yalnızca dikkatli, hassas ve becerikli çabalar, devamlılık gösterecek sonuçlara ulaşır. )

( Kişi, yolunda devam ederse iyiye doğru belirtiler oluşur. )

( IMPROVEMENT vs./and/<> CONTINUITY )


- İLERLEME ile GELİŞME ile DEĞİŞME

( İlerlemenin yolu sakin bir ısrarlılıkta yatar. )

( ADVANCE vs. PROGRESS/DEVELOPMENT/IMPROVEMENT vs. CHANGE )


- İLERLEME ile/ve/değil YOL ALIŞ


- İLERLEMECİ ile AYDINLANMACI


- İLERLEMEK ile "YANAŞMAK"


- İLERLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÜRDÜRMEK


- İLERLEMEK ile/ve YÜRÜMEK


- İLERLEMELİ GÖRÜNÜŞ

( PROGRESSIVE ASPECT )


- İLERLEYİCİ/LİK ile/ve/||/<> YENİLİKÇİ/LİK


- İLETEÇ/KABLO[Fr. CABLEAU] ile TEL

( Elektrik akımı iletiminde kullanılan ve yalıtkan bir nesne ile sarılı bulunan metal tel. İLE Türlü metallerden yapılmış, kopmaya karşı bir direnç gösteren ince uzun nesne. | Bu nesneden yapılmış ya da bu nesne biçiminde olan. | Tencere, çaydanlık vb.ni ovarak temizlemek için kullanılan nesne. | İnsan saçını oluşturan ipçik. | Bazı organizmaların demet durumundaki oluşumunu meydana getiren ipçiklerin her biri, lif. )

( )


- İLETİŞİM (SORUNU) ile/ve/değil/||/<>/>/< BAĞ/BAĞLANTI (SORUNU)

( [not] COMMUNICATION (PROBLEM) vs./and/but/||/<>/>/< RELATION/LINK | COMMUNICATION (PROBLEM) )


- İLETİŞİM KURAMADIK" ile/değil/||/<>/> ANLAŞAMADIK


- İLETİŞİM TÜRLERİ:
KİTLE İLETİŞİMİ ile/ve/değil/||/<>/< ÖRGÜTSEL DÜZEY ile/ve/değil/||/<>/< ÖBEKLERARASI DÜZEY ile/ve/değil/||/<>/< KİŞİLERARASI DÜZEY ile/ve/değil/||/<>/< KİŞİSEL DÜZEY


- İLETİŞİM:
AÇIK ile/ve/||/<> ÖRTÜK

( EXPLICIT vs./and/||/<> IMPLICIT :ON COMMUNICATION )


- İLETİŞİM ile/ve BİLDİRİŞİM


- İLETİŞİM ile/ve/değil/önce/||/<>/< ETKİLEŞİM

( [not] COMMUNICATION vs./and/first/but/||/<>/< INTERACTION )


- İLETİŞİM ile KOORDİNASYON

( COMMUNICATION vs. COORDINATION )


- İLETİŞİM ile/ve PİKTOGRAFİ

( ... İLE/VE Resim ve çizim aracılığıyla iletişim. )

( COMMUNICATION vs./and PICTOGRAPHY )


- İLETİŞİM ile TEKELLÜM


- İLETİŞİM ile/ve/||/<>/>/< ULAŞIM ile/ve/||/<>/>/< ENERJİ

( İnsanlığın/bilginin/aklın gelişim, araç ve kaynak yönetimindeki önceliklerindeki/sıralamasındaki üç temel alan. )


- İLETKEN ile/değil/yerine/||/&gt;&lt;/< YALITKAN

( Elektrik akımını kolayca geçiren nesne. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/>


- İLGA'[< LAĞV]

( LAĞVETME, KALDIRMA, BOZMA | YÜRÜRLÜKTEN KALDIRMA, HÜKÜMSÜZ BIRAKMA )


- İLGA ile LAĞV


- İLGEÇ/BELİRTEÇ/EDAT ile/ve/<> BAĞLAÇ

( Yalnız, ancak, sadece, sade, tek, bir, için, diye, üzere, kadar, denli, gibi, ile, değil, -e dair, -e doğru, -e değin, -e dek, -e göre, -e kadar, -e karşın, -e rağmen, -den başka, -den beri, -den dolayı, -den ötürü, -den sonra, -den önce, -den evvel vb.

İLE/VE/<>

Ama, fakat, lakin, ancak, yalnız, oysa, oysaki, hâlbuki, ve, ile, ki, de, çünkü, zira, madem, mademki, ya dahut, yahut, ya da, ya da, şayet, eğer, ise, öyleyse, o hâlde, kısacası, demek ki, nitekim, yoksa, anlaşılan, ne (...) ne (de), ya (…) ya (da), gerek (...) gerek (se), ha (…) ha, ister (…) ister (se), kâh (...) kâh, de (…) de, hatta, üstelik, ayrıca, hem, hem de, yine, gene, meğer vb. )

( Edatlar, tümcenin bir öğesi durumuna gelirken, bağlaçlarda ise bir öğe özelliği yoktur. Edatlar, tümceden çıkarıldığında tümce/cümle anlamsızlaşabilir. Bağlaçlar ise tümceden çıkarıldığında, tümcede en fazla anlam daralabilir, tümce anlamsızlaşmaz.

Örneğin:
"Onun gibisi çıkmadı."

"Gibisi" çıkarıldığında, anlamda bir bozulma oluşur. Dolayısıyla, bu bir edattır.

"Sevdim ama sevilmedim."

"Ama" çıkarıldığında, anlamda daralma olsa da tümcenin yapısı değişmediğinden, bağlaç özelliği taşır.

"Ancak" ve "yalnız" yerine "sadece" sözcüğü getirilebilirse bu sözcükler edat, "ama" bağlacı getirilebilirse bu sözcükler bağlaçtır. "İle" yerine "ve" getirilemez ise buradaki "ile" edat, getirilebilir ise "ile" bağlaçtır. )


- İLGEÇ/EDÂT ile/||/<> BELİRTEÇ ile/||/<> ADIL/ZAMİR ile/||/<> KOŞAÇ/SILA

( Ününde yer aldığı ya da ardından geldiği birimle başka bir birim ya da tümcenin geri kalan bölümü arasında ilgi kurmaya yarayan birim. İLE/||/<> Bir eylemin, bir ön adın/sıfatın, bir ilgecin, bir bağlacın ya da kendi türünden bir başka birimin anlamım etkileyen, onu kesinleştirerek ya da kısıtlayarak belirleyen birim. İLE/||/<> Dilsel bağlamda daha önce anılan bir öğeyi, bildirişime katılan birini, sözcenin oluşturulduğu sırada gözlem alanına giren bir varlık ya da nesneyi gösteren biçimbirim ve bu niteliği taşıyan biçimbirimlerin oluşturduğu dilbilgisi ulamı. Adıllar, ad soylu biçimbirimlerin önemli bir bölümünü oluşturur, genellikle adların yerini tutar, kişi, soru, iyelik ilgi, gösterme ya da belgisizlik kavramını içerir. İLE/||/<> Yüklemi özneye bağlayan öğe.[Türkçe'de ek eylemin üçüncü kişi eki, -dir, bildirme koşacı olarak kullanılır.] )


- İLGİ (ALANI) ile/ve/||/<>/> ETKİ (ALANI)


- İLGİ ALANI ile/ve/<> ETKİ ALANI

( İlgi bir kez uyandığında, düzgün uygulama onu izler. )

( Işığa, ışıkla etki edilmez. )

( İğne ucundan daha küçükseniz, iğne sizi delemez - siz iğneyi delebilirsiniz. )

( INTEREST FIELD vs./and/<> EFFECT FIELD
Once the interest is roused, orderly application will follow.
When you are smaller than the point of a needle, then the needle cannot pierce you - you pierce the needle! )


- İLGİ ÇEKİCİ ile/değil/yerine SIRADIŞI


- İLGİ UYANDIRMAK ile/ve CAZİBE YARATMAK/OLUŞTURMAK


- İLGİ UYANDIRMAK ile/ve DİKKATLERİ TOPLAMAK


- İLGİ ile/ve/<> BECERİ

( INTEREST vs./and/<> SKILL | ABILITY )


- İLGİ ile/ve/<> BELİRLENİM

( İlgilendiğimiz şeyle belirleniriz. )


- İLGİ ile/ve/<> SEMPATİ

( INTEREST vs./and/<> SYMPATHY )


- İLGİ ile/ve/<> SEVGİ


- İLGİ ile/ve TEPKİ

( INTEREST vs./and REACTION )


- İLGİ ile/ve/<> TEVECCÜH


- İLGİ ile/ve/<> ZEKÂ

( Zekâ, özgürlüğe açılan kapıdır ve uyanık dikkat, zekânın anasıdır. )

( Intelligence is the door to freedom and alert attention is the mother of intelligence. )

( INTEREST vs./and/<> INTELLIGENCE )


- İLGİLENDİRİR ile BAĞLAR


- İLGİLENME(ME)K ile İTİBAR GÖSTERME(ME)K


- İLGİLENME(ME)K ile YAKINLIK/YABANCILIK

( (NOT) TO INTEREST vs. NEARNESS/STRANGENESS )


- İLGİLENME ile/ve/||/<> İLİŞKİLENME


- İLGİLİ ile/ve BAĞLANTILI

( RELEVANT vs./and RELATED )


- İLGİLİ ile/ve İLİŞKİLİ

( INTERESTED vs./and CONNECTED/RELATED )


- İLGİLİ ile/ve/<> İSTEKLİ


- ILGIM/SERAP[Fars. < SERÂB] ile YANILSAMA

( Yanılsamalar dünyasında yaşadığımızı anlamaya çalışalım, onları inceleyelim ve köklerini açığa çıkaralım. )

( Burnumuza sarımsak tıkamışız, gül kokusu arıyoruz. )

( Hiçbir şey, apaçık ortada olan kadar aldatıcı değildir. )

( Bir şeyi saklamak istiyorsan, ortalıkta bırak. )

( YANILSAMA NEDENLERİ:
* ARAÇLAR
* İLİŞKİLENDİRME
* "AKIL YÜRÜTME" )

( Try to understand that we live in a world of illusions, examine them and uncover their roots.
We plugged the garlic to our nose but we are seeking the smell of the rose. )

( MIRAGE vs. ILLUSION )


- ILGIM/YALGIN ile/ve/değil/<> DALGIR

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Bir yüzeyde, renk dalgalanması sonucu görülen parlaklık. )

( SERAP ile/ve/değil/<> MENEVİŞ/HARE )


- ILGIN ile ILGINCAR/KUŞKİRAZI/GELİNFENERİ

( Ilgıngillerden, Akdeniz bölgesinde yetişen bir ağaç ya da ağaççık cinsi. İLE Gülgillerden, yaprak açmadan önce beyaz çiçek veren, kaplamacılıkta kullanılan yabanıl ağaç. | Bu ağacın, reçeli yapılan meyvesi. )

( TAMARIX cum PADUS AVIUM )


- İLGİNÇ (OLAN) ile ESRARENGİZ (OLAN)


- İLGİNÇ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> SIRADIŞI/LIK


- İLGİNÇ ile ACAYİP


- İLGİNÇ ile/ve/değil FARKLI

( [not] INTERESTING vs./and/but DIFFERENT )


- İLGİNÇ ile İLGİ ÇEKİCİ

( Öznede. İLE Nesnede ve öznede. )


- İLGİNÇ ile ÖZEL

( INTERESTING vs. SPECIAL )


- İLGİNÇ ile TEZAD

( INTERESTING vs. OPPOSITION )


- İLGİNÇ ile TEZAT

( INTERESTING vs. OPPOSITION )


- İLGİSİZLİK ile/ve/değil KAYITSIZLIK


- İLHÂD[Ar.] ile KÜFR[Ar.]


- İLHÂK[Ar.] ile İŞGÂL[Ar. < ŞUGL]

( Katma, katılma, karışma, katıştırma. | Egemenlik altına alma, bağlama. | Sözcüğün sonuna bir harf ya da edat katma. İLE Meşgul etme, işle uğraştırma. | İşten alıkoyma. | Tutma. | Oyalama. )


- İLHÂM[Ar.] ile MA'RİFETU'Z-ZARÛRİYE[Ar.]


- İLHÂM/AT ile VESVESE


- İLHAM ile DEHÂ


- İLHAM ile İĞVÂ


- İLHAM ile SEZGİ

( Kaynağının nerede olduğu/nereden geldiği gibi soruların sorulmadan kullanıldığı veri İLE Kaynağının tanımlanamaz/belirsiz fakat kendinde bir yerlerde (düşünce-duygu-tecrübelerin birleştiği alan/varsayılan alan olabilir) olduğu düşüncesinden hareketle kullanılan/pratiğe yönelik işlenme potansiyelli/pratik bilgi. )

( INSPIRATION vs. INTUITION )


- İLHAM ile SEZGİ

( Kaynağının nerede olduğu/nereden geldiği gibi soruların sorulmadan kullanıldığı veri. İLE Kaynağının tanımlanamaz/belirsiz fakat kendinde bir yerlerde (düşünce-duygu-tecrübelerin birleştiği alan/varsayılan alan olabilir) olduğu düşüncesinden hareketle kullanılan/pratiğe yönelik işlenme potansiyelli/pratik bilgi. )

( Sezgi, organik düzeyden başlayarak, içgüdü ve duygu alanlarının içinden yükselerek ve ansal süreçlere bağlanıp onları besleyen ve bunu sibernetik deyimiyle "feed-back/geri besleme/bildirim" yaparak sürdüren bir "İç-Kaynak". )

( Açık zihinle, işleri derin ve kapsamlı bir önseziyle organize etmelidir. )

( INSPIRATION vs. INTUITION )


- İLHAM ile VAHİY

( Kuşkulu. İLE Kuşkusuz. )

( ... İLE Özdeki kaydın, açığa çıkması. )


- İLİK ile İLİK ile ILIK

( Giysilerin, yorgan çarşaflarının, yastık kılıflarının vb.nin gereken belirli yerlerine, iplikle örülerek, parça geçirilerek ya da biye ile yapılan küçük yarık. İLE Kemiklerin boşluklarını dolduran yağlı madde. İLE Hem sıcak, hem de soğuk; ne sıcak, ne de soğuk olan. )


- İLİK ile/ve/<> KEMİKTE BULUNAN BOŞLUK

( BONE MARROW vs./and/<> LACUNA )


- İLİM SAHİBİ OLMAK ile/ve/<> YED-İ TÛL/TÛLÂ SAHİBİ OLMAK

( [bir konunun/alanın/şeyin] Öncesi ve sonrasını, içini ve dışını bilmek. | Terimlerini ve tarihçesini bilmek. İLE/VE/<> Bir alanda, tam ve çok geniş bilgi sahibi olmak. )


- İLİM:
YARGI/HÜKÜM ile/ve/değil/ya da YARGI/HÜKÜM OLMASA DA


- İLİM'DE:
RÜSÛH EDEN/LER ile/ve RÜŞTE EREN/LER


- İLİM('İ) ile/ve MAL('I)

( İsteyene verir Allah. İLE/VE İstediğine verir Allah. )


- İLİM ile/ve/=/||/<>/> AMEL

( Kim ilmiyle amel ederse, Allah da onu bilmediği ilimlere varis kılar. )

( [Nedenini] Temellendirerek ve gerekçelendirerek ortaya koyuş. İLE/VE/=/||/<>/> [Nedenlerini] Göstermeden anlatmak. )

( Hakikati verir. İLE/VE/=/||/<>/> Hayrı verir. )


- İLİM ile/ve/değil/yerine ANLAYIŞ

( [not] SCIENCE vs./and/but PARADIGM
PARADIGM instead of SCIENCE )


- İLİM ile/ve/<>/değil AŞK

( Âşk imiş her ne var âlemde
İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak )


- İLİM ile/ve/||/<>/< DURUM/HÂL

( Önce durum/hâl gerek... Neylesin, ilim. )


- İLİM ile/ve FEHM


- İLİM ile/ve/değil FEN/TEKNOLOJİ


- İLİM ile HİLİM


- İLİM ile/ve/<> HİZMET

( Kibirlendir(ebil)ir. İLE/VE/<> Erdir(ebil)ir. )

( Bilen, bilmeyenin hizmetçisi değilse hainliktir. )


- İLİM ile/ve/değil/<> İLM-İ HÜVVİYET

( Dıştan. İLE/VE/DEĞİL/<> İçten. )


- İLİM ile/ve İMAN


- İLİM ile/ve İRFAN

( Sahip olmak. İLE/VE Olmak. )

( Soyutlama. İLE/VE Soyutlanma. )

( İlim; Evvel ile Ahir, Batın ile Zahir'i bilip, tüm bildiklerini en iyi/üst derecede bağlantırabilme/birleştirebilme uğraşıdır. İLE İrfan; ilmin niteliklerinin üzerine ek olarak, hikmetine sahip olup, zaman ve zeminine/mekânına göre değerlendirme yapabilme durumudur. )

( İlim: - Kendini bilmek ve - Gayrıyı bilmek İrfan: - İlm'ul-ilim ve - İlm'un Nefs )

( İlim: - İlm-i Hudurî ve - İlm-i Husulî )

( İlim: - Tasavvur(Kavram) ve - Tasdik(Yargı) İlim: - Bilmek ve - Bilgi )

( İlimde marifet zât'ı bilmektir. Eşyanın(nesnenin) akılda hasıl olan(meydana gelen) suretine ilim denir. Hariçten kattı nazarla malûma ilim denir. )

( İlmi, asıl sahibine götürüp teslim eden kurtulur. )

( İlim, ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendin bilmezsen ya nice okumaktır? )

( İlim, ilim ilmektir. İlim ilim ilmektir. )

( "İlmi öğreniniz. İlim için de dinginliği(sekîne) ve hilmi öğreniniz". )

( Çeşm-i insaf gibi kâmile mîzân olmaz Kişi noksanını bilmek gibi irfân olmaz. )


- İLİM ile/ve İRFAN ile/ve AŞK ile/ve MUHABBET

( Gurur verir. İLE/VE Anlayış verir. İLE/VE Yok/ifnâ eder. İLE/VE Yaşam verir. )


- İLİM ile/ve/<> KEMÂL


- İLİM ile/ve/<> KEREM


- İLİM ile/ve/değil TEDRİS


- İLİM ile TEFEKKÜR

( İlâhî sıfat. İLE Tabiî sıfat. )


- İLİM ile ULUM

( Tekil.(Taksim edilir.) İLE Çoğul.(Tasnif edilir.) )


- ILIMAN İKLİM ile/ve/> BOREAL ile/ve/> TUNDRA ile/ve/> KUTUP


- İLİMLER:
(")GÜMÜŞ(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< (")ALTIN(")

( Dışsal/zâhirî/dünyevi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İçsel/bâtınî/manevî. )


- İLİMLER(ULÛM) ile/ve/||/<> FENN(FÜNÛN) ile/ve/||/<> MEBHAS[MEBÂHİS]

( * İLM-EL-YAKÎN: KESİN BİLGİ
* İLM-İ AHCÂR: TAŞBİLİMİ, JEOLOJİ
* İLM-İ AHLÂK: AHLÂK BİLGİSİ
* İLM-İ AHVÂL-İ CEVV: METEOROLOJİ
* İLM-İ AKVÂM: MİLLETLERİN, KAVİMLERİN, KÜLTÜR, GÖRENEK GİBİ HALLERİNİ ARAŞTIRAN, İNCELEYEN İLİM, ETNOLOJİ, IRKIYYÂT
* İLM-İ ARÛZ: [ed.] VEZİN, NAZIM ÖLÇÜLERİYLE İLGİLİ BULUNAN BİLİM
* İLM-İ ARZ, İLM-ÜL-ARZ: JEOLOJİ
* İLM-İ ÂSÂR-I ATÎKA: ARKEOLOJİ
* İLM-İ BEDÂYİ': ESTETİK
* İLM-İ BEDEN, İLM-ÜL-EBDÂN: HEKİMLİK BİLGİSİ
* İLM-İ BEDÎ': [ed.] GÜZEL SÖZ SÖYLEME VE YAZMA BİLİMİ, ESTETİK
* İLM-İ BEDÎHÎ: GERÇEĞİ SEZEREK ANLAMA BİLİMİ
* İLM-İ BELÂGAT: İYİ, GÜZEL, PÜRÜZSÜZ SÖZ SÖYLEME, UZDİLLİLİK; SÖZÜN DÜZGÜN, KUSURSUZ, YERİNDE VE ADAMINA GÖRE SÖYLENMESİNİ ÖĞRETEN BİLİM
* İLM-İ BEYÂN: İFADE BİLİMİ
* İLM-İ CEBR: CEBİR BİLGİSİ (CEBİR(GABER) [SÜMERCE'DEN](HAREZMİ)): Kırılan kemiği yerine koymak.

* İLM-İ CEDEL: BİLİMSEL TARTIŞMA
* İLM-İ CERR-İ ESKAL: MAKİNE VE KUVVETLER İLE BU KUVVETLERDEN DOĞAN HAREKETLER ARASINDAKİ İLİŞKİLERİ ARAŞTIRAN BİLİM
* İLM-İ EDEB: ARAP DİLBİLGİSİ
* İLM-İ EDVÂR: MÜZİK BİLGİSİ
* İLM-İ EHÂDİS, İLM-İ AHBÂR, İLM-İ ÂSÂR: HZ. MUHAMMED VE YAKINLARININ SÖZLERİYLE, HAREKETLERİYLE İLGİLİ BULUNAN GELENEKLERİ KONU EDİNEN BİLİM
* İLM-İ EKTÂF: KÜREKKEMİĞİNE YA DA BU KEMİĞİN PARÇALARINA GEÇMİŞİ BİLME VE GELECEKTEN HABER VERME BİLİMİ
* İLM-İ ELSİNE: DİLBİLİM, LİNGUİSTİK
* İLM-İ EMRÂZ, İLM-ÜL EMRÂZ: PATOLOJİ
* İLM-İ ENSÂB, İLM-ÜL ENSÂB: JENEOLOJİ
* İLM-İ ENSÂC, İLM-ÜL ENSÂC: DOKUBİLİM, HİSTOLOJİ
* İLM-İ ENVÂ: AY'IN ZAMANLARINI ARAŞTIRAN BİLİM
* İLM-İ ESMÂ': ALLAH ADLARININ VE NİTELİKLERİNİN ANLAM VE AÇIKLAMALARIYLA İLGİLİ OLAN BİLİM
* İLM-İ EZELÎ: ALLAH'IN EZELÎ BİLGİSİ, ÖNCEBİLİM
* İLM-İ FERÂİZ: (huk.) ŞER'İ MİRAS İLMİ
* İLM-İ FETVÂ: (huk.) İSLÂM DİNİ YASALARINI İNCELEYEREK BAZI İDARÎ VE ADLÎ KONULARDA BİR KARARA VARMA BİLGİSİ
* İLM-İ FIKH: (huk.) ŞERÎAT İLMİ, ŞERÎATIN USUL VE HÜKÜMLERİ, AMELÎ VE ŞER'Î MESELELER BİLGİSİ, BİR ŞEYİ GEREĞİ GİBİ ANLAYIP BİLME
* İLM-İ HABER, İLM-İ HADÎS: HZ. MUHAMMED'İN SÖZLERİNİ İNCELEYEREK BUNLARDAN ÇIKAN ANLAMLARI AÇIKLAYAN BİLİM
* İLM-İ HÂL: DİN KAİDELERİNİ ÖĞRETMEK ÜZERE YAZILMIŞ KİTAP; TEKKEDE ÖĞRENİLEN BİLGİLER
* İLM-İ HAYVÂNÂT: ZOOLOJİ
* İLM-İ HENDESE/MESÂHA/MİSÂHA: GEOMETRİ BİLİMİ
* İLM-İ HESÂB: ARİTMETİK
* İLM-İ HEY'ET: ASTRONOMİ
* İLM-İ HİKMET: FELSEFE İLE İLGİLİ KONULARI İNCELEYEN BİLİM
* İLM-İ HİLÂF Ü CEDEL: TARTIŞMA/MÜNÂKAŞA YOLLARINI ÖĞRETEN BİLİM
* İLM-İ HİSÂB: ARİTMETİK
* İLM-İ HİYEL, İLM-ÜL HİYEL: MEKANİK BİLGİSİ
* İLM-İ HUKUK: HUKUK BİLGİSİ
* İLM-İ İCTİMÂ': TOPLUMBİLİM, SOSYOLOJİ
* İLM-İ İDÂRE: İDARE BİLGİSİ
* İLM-İ İKTİSÂD: EKONOMİ POLİTİK
* İLM-İ İLÂHÎ: TEODİSE
* İLM-İ İMLÂ: DİLBİLGİSİ KURALLARINA UYGUN YAZI BİLGİSİ; PERSPEKTİF RESİMDE KURALA UYGUN RESİM ÇİZME İLMİ
* İLM-İ İSNÂD: İLK NAZARİYE SAHİBİNİ İNCELEYEN VE BU NAZARİYENİN ONA BAĞLANMASI GEREKTİĞİNİ SAVUNAN İLİM
* İLM-İ İŞTİKAK: SÖZCÜK TÜRETME YOLLARINI ARAŞTIRAN İLİM, ETİMOLOJİ
* İLM-İ KABL-ET-TÂRİH: TARİHÖNCESİ DEVİRLERE AİT VARLIKLARI VE OLAYLARI KONU EDİNEN İLİM, PREHİSTORYA
* İLM-İ KAFİYE: ŞİİRDE RİTİM SAĞLAMA İLMİ
* İLM-İ KAL: MEDRESEDE ÖĞRENİLEN İLİM
* İLM-İ KEFF: AVUÇ ÇİZGİLERİNE BAKARAK GEÇMİŞİ VE GELECEĞİ BİLME İLMİ
* İLM-İ KELÂM: KUR'AN'IN HÜKÜMLERİNİ AÇIKLAYAN VE YORUMLAYAN İLİM
* İLM-İ KELÂM VE AKAİD: METAFİZİK
* İLM-İ KIHIF: KAFATASI KEMİĞİNİN ŞEKİL BAKIMINDAN AKLÎ MELEKE/YETİLERİN BELİRTİSİ OLDUĞUNU İLERİ SÜREN GÖRÜŞ, FRENOLOJİ
* İLM-İ KIRÂAT: KUR'AN'IN İLK YEDİ KİŞİ TARAFINDAN YEDİ TÜRLÜ OKUNUŞ TARZINI SAVUNAN VE BU YOLDAKİ ÇALIŞMALARI KAPSAYAN İLİM
* İLM-İ KIYÂFET: İNSANIN YÜZÜNDEN VE DIŞ GÖRÜNÜŞÜNDEN, İÇ VASIFLARINA, İÇ YAŞAMINA DAİR AHKAM ÇIKARMA BİLGİSİ
* İLM-İ KİMYÂ: KİMYA BİLGİSİ; SUN'Î OLARAK ALTIN VE GÜMÜŞ YAPMA İLMİ
* İLM-İ KİTÂB: KUR'AN'IN AÇIKLANMA VE YORUMUNA ÖZGÜ İLİM
* İLM-İ KİTÂBET: YAZI YAZMA, BİR MADDEYİ KURALLARINA UYGUN OLARAK EN GÜZEL BİR ŞEKİLDE KALEME ALMA İLMİ
* İLM-İ LEDÜN: ALLAH'IN SIRLARINA AİT MANEVİ BİLGİ
* İLM-İ LÛGAT: SÖZLÜKBİLİM, LEKSİKOLOJİ
* İLM-İ MAÂD: YAŞAM SONU BİLGİSİ, ESKATOLOJİ
* İLM-İ MAÂNÎ: SÖZCÜĞÜN GEREKEN DURUMA, YANİ AÇIKLAMANIN ÖZÜNE YAKIŞMASI YOLLARINI GÖSTEREN İLİM, ANLAMBİLİM, SEMANTİK
* İLM-İ MAÂŞ: MAİŞET, GEÇİM, YAŞAM BİLGİSİ
* İLM-İ MÂ-BA'D-ÜD-TABÎA: METAFİZİK
* İLM-İ MA'DENİYYÂT: MADEN ARAŞTIRMA VE İNCELEME İLMİ
* İLM-İ MAHÂSİN: ESTETİK
* İLM-İ MA'NÂ: GÜZEL SÖZ SÖYLEME İLMİ
* İLM-İ MA'NEVÎ: RÛHÎ VE ZİHNÎ OLGULARI VE OLAYLARI KONU EDİNEN İLİM
* İLM-İ MENÂHİC: YÖNETME İŞLERİ İÇİN GEREKLİ BİLGİYİ VEREN İLİM, METODOLOJİ
* İLM-İ MENAKİT: KRONOLOJİK VE ASTRONOMİK ZAMANLARI İNCELEYEN İLİM
* İLM-İ MENŞE'-İ AKVÂM: KAVİMLERİN, MİLLETLERİN MENŞEİ İLE, DOĞUŞU İLE İLGİLİ OLAN İNCELEME VE ARAŞTIRMALAR YAPAN İLİM
* İLM-İ MERÂYÂ: BİR İŞİN EN İNCE AYRINTILARINA KADAR İNMEYİ ÖĞRETEN İLİM
* İLM-İ MERÂYÂ-Yİ MUHRİKA: MERCEKLERİN, YAPIM, KULLANILMA VE YAKICI OLAN TÜRLERİNİ ARAŞTIRARAK KURALLARA BAĞLAYAN İLİM
* İLM-İ MESÂHA: YÜZÖLÇÜMÜ BİLGİSİ
* İLM-İ MEVCÛDÂT: DOĞANIN TÜM VARLIKLARINI İNCELEYEN İLİM
* İLM-İ MUÂMELE: MÜMİNLERİN, ALLAH VE KULLARINA KARŞI OLAN VAZİFE İLE İLGİLİ BİLGİLERDEN BAHSEDEN İLİM
* İLM-İ MÛSIKÎ: MÜZİĞİN TÜM KONULARINI İÇİNE ALNA İLİM, MÜZİK BİLGİSİ, MÜZİKOLOJİ
* İLM-İ MÜSTEHÂSÂT: ESKİ VARLIK-BİLİM, PALEONTOLOJİ
* İLM-İ NEBÂTÂT: BOTANİK
* İLM-İ NEFS, İLM-ÜN-NEFS: PSİKOLOJİ
* İLM-İ NÜCÛM: ASTROLOJİ
* İLM-İ PÎŞÂNÎ: ALINA BAKARAK, KARAKTERİ, ALINYAZISINI OKUMA İLE İLGİLİ İLİM
* İLM-İ REML: GEREKLİ OLAN ARAÇLAR KULLANILARAK FALA BAKMA
* İLM-İ RİVÂYET: GELENEKLERİN DOĞRULUK DERECESİNİ ARAŞTIRAN İLİM
* İLM-İ RİYÂZET: TASAVVUFU KONU EDİNEN İLİM
* İLM-İ RÛH, İLM-ÜR-RÛH: PSİKOLOJİ
* İLM-İ RÜSÛM: VERGİ MEVZUATI VE GÜMRÜĞE AİT KONULARLA İLGİLİ OLAN İLİM
* İLM-İ RÜŞEYN: DÖLLENMİŞ YUMURTACIĞIN CENİN DURUMUNA KADAR GEÇİRDİĞİ SAFHALARI İNCELEYEN İLİM, EMBRİYOLOJİ
* İLM-İ SAÂDET: MUTLULUĞU EN BÜYÜK GAYE EDİNEN BU GÖRÜŞLE İLE İLGİLİ BULUNAN BİLGİLERİ ELE ALAN İLİM
* İLM-İ SARF: SÖZCÜKLERİ, ONLARIN KONULUŞLARINI, TÜREYİŞ VE ÇEKİMLERİNİ KONU EDİNEN DİL VE EDEBİYAT BÖLÜMÜ
* İLM-İ SARF VE NAHV: GRAMER-SENTAKS İLMİ
* İLM-İ SAVT: AKUSTİK
* İLM-İ SECÂYÂ: IRABİLİM, ETOLOJİ
* İLM-İ SERVET: SİYASÎ İKTİSAT İLMİ
* İLM-İ SİHR: İNSAN RUHUNU ETKİLEYEN VE BAZI OLAYLARIN SEYRİNİ DURDURACAĞINA İNANILAN BÜYÜ İLE İLGİLİ OLAN İLİM
* İLM-İ SİMYÂ: HARFLERLE, SAYILARLA, İLÂHÎ SÖZLER VE ALLAH'IN ADLARINI KULLANMAKLA KÂİNATIN SIRLARINI ÇÖZME İLMİ
* İLM-İ SÛRÎ: ÜRETİM BİLGİSİ, ÜRETİMİ GELİŞTİRME BİLGİSİ
* İLM-İ SÜLÛK: ALLAH VE DİN UĞRUNA ÇİLE DOLDURMA YOLUNU ÖĞRETEN İLİM
* İLM-İ ŞERÎF: MÛSIKÎ
* İLM-İ ŞUHÛD: GÖZLEME, DENEYE DAYANAN BİLİM
* İLM-İ TABAKAT-ÜL-ARZ: YERBİLİMİ, JEOLOJİ
* İLM-İ TABÎÎ: DOĞABİLİM
* İLM-İ TASAVVUF: TASAVVUF İLMİ, TASAVVUFÎ DÜŞÜNCE VE MEVZU TARZINI YORUMLAYIP İNCELEYEN BİLİM
* İLM-İ TASVÎR-İ MİYÂH: [coğr.] SU BİLGİSİ, HİDROGRAFİ
* İLM-İ TAVSÎF-İT-TABÎA: FİZYOGRAFYA
* İLM-İ TEDBÎR-İ MENZİL: EV EKONOMİSİ İLMİ
* İLM-İ TEDKÎK-İ HUTÛT: ESKİ YAZILARI OKUYUP, ÇÖZME İLMİ
* İLM-İ TEFSÎR: KUR'AN'I İZAH ETMENİN YOLLARINI, USULLERİNİ BİLDİREN İLİM
* İLM-İ TEKVÎN: KÂİNATIN YARATILIŞINI İNCELEYEN BİLİM, KOZMOGONİ
* İLM-İ TE'LİF: MÜZİK KOMPOZİSYONU İLMİ
* İLM-İ TENCÎM: YILDIZLARA BAKARAK GEÇMİŞTEN VE GELECEKTEN HÜKÜM ÇIKARMA İLMİ
* İLM-İ TERBİYE-İ ETFÂL: EĞİTBİLİM, PEDAGOJİ
* İLM-İ TEŞRİH: KUTSAL KİTAPLARIN AÇIKLANMA VE YORUMLANMASIYLA İLGİLİ BULUNAN İLİM
* İLM-İ TEVHÎD: ALLAH'IN BİRLİĞİNE AİT BİLGİ, YORUM GİBİ ŞEYLERİ TOPLAYIP İNCELEYEN İLİM
* İLM-İ TE'VÎL: KUR'AN İLE İLGİLİ OLAN BİLGİLERLE UĞRAŞAN İLİM
* İLM-İ TEVLÎD: BAHÇIVANLIK İLMİ
* İLM-İ TIBB: TIP İLMİ, HEKİMLİK BİLİMİ
* İLM-İ TILSIMÂT: TILSIM, BÜYÜ İLMİ
* İLM-İ VEZÂİF: ÖDEV BİLGİSİ, DEONTOLOJİ
* İLM-İ VÜCÛH: KUR'AN'IN TÜRLÜ TÜRLÜ OKUNUŞLARINI ÖĞRETEN İLİM
* İLM-İ YAKÎN: İLÂHÎ ÂLEMLERE İLİŞİK BİLGİLERİ TOPLAYAN VE DOĞRULUĞUNDAN ŞÜPHE EDİLMEYEN İLİM

ile/ve/<>

- FENN(FÜNÛN)
* FENN-İ
:
* FENN-İ DERYÂ: DENİZCİLİK
* FENN-İ İNŞÂ: YAZI YAZMA SANATI
* FENN-İ KİMYÂ: KİMYÂ İLMİ
* FENN-İ MA'DENİYYÂT: MİNERALOJİ
* FENN-İ MENÂFİ'-ÜL-A'ZÂ: FİZYOLOJİ
* FENN-İ MESÂHA-İ ARÂZÎ: YER ÖLÇME BİLGİSİ[fr. GÉODÉSIE]
* FENN-İ SAYDELÂNÎ: ECZACILIK
* FENN-İ TABAKAT-ÜL-ARZ: JEOLOJİ
* FENN-İ TERBİYE-İ ETFÂL: PEDAGOJİ
* FENN-İ TEŞRÎH: ANATOMİ BİLGİSİ
* FENN-İ ZİRÂAT: ZİRÂAT, EKİNCİLİK BİLGİSİ

ile/ve/<>

- MEBHAS[Ar. çoğ. MEBÂHİS]: Bir şeyin arandığı yer. | Arama, araştırma yeri. | Bâb, fasıl. | Logic[İng.]/Logie[Fr.] sözünün karşılığı.
* MEBHAS-I ADALÂT: KAS BİLİMİ
* MEBHAS-İ AHCÂR: TAŞBİLİM, LİTOLOJİ
* MEBHAS-İ A'SÂB: SİNİRBİLİM, NEVROLOJİ
* MEBHAS-İ CÜMÛDİYYE: BUZUL BİLİMİ, GLASİYOLOJİ
* MEBHAS-İ ENHÂR: AKARSU BİLİMİ, POTAMOLOJİ
* MEBHAS-İ ESBÂB: NEDENBİLİM, ETYOLOJİ
* MEBHAS-İ ESVÂT: SES BİLGİSİ, FONETİK
* MEBHAS-İ GAYÂT: EREKBİLİM, TELEOLOJİ
* MEBHAS-İ HAYVÂNÂT-I NÂİME: YUMUŞAKÇALAR BİLİMİ
* MEBHAS-İ KUVVET-İ HAVÂ: HAVA DEVİNİMİ BİLGİSİ, AERODİNAMİK
* MEBHAS-İ MA'RİFET: BİLGİ KURAMI, EPİSTEMOLOJİ
* MEBHAS-İ MÜSTEHÂSÂT: ESKİVAROLAN BİLİMİ, PALEONTOLOJİ
* MEBHAS-İ RÜŞEYM: EMBRİYOLOJİ
* MEBHAS-İ TASVÎR-İ CİBÂL: DAĞ BİLGİSİ
* MEBHAS-İ TAVSÎF-İ MAÂDİN: METALOGRAFİ[kimya]
* MEBHAS-İ TUFEYLÂT: ASALAKBİLİMİ
* MEBHAS-İ ZIYÂ: IŞIK BİLGİSİ
* MEBHAS-İ VUCUD: VAROLAN BİLİMİ, ONTOLOJİ
* MEBHAS-ÜL-BEŞER: İNSANBİLİM, ANTROPOLOJİ
* MEBHAS-ÜL-EŞKÂL: BİÇİMBİLİM, MORFOLOJİ
* MEBHAS-ÜL-EV'İYE: DAMARBİLİMİ
* MEBHAS-ÜL-EZHÂR: ÇİÇEKLER BİLİMİ/BİLGİSİ
* MEBHAS-ÜL-HAREKÂT: DEVİNBİLİMİ, DİNAMİK
* MEBHAS-ÜL-İZÂM: KEMİK BİLİMİ
* MEBHAS-ÜL-MİYÂH: SU BİLİMİ, HİDROLOJİ )

( ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Bir şeyin arandığı yer. | Arama, araştırma yeri. | Bâb, fasıl. | Logic[İng.]/Logie[Fr.] sözünün karşılığı. )


- İLİMLERİN AMACI ile/ve AMELLERİN AMACI

( Tevhid. İLE/VE İstikâmet. )


- ILIMLI ile/ve DENGELİ


- İLİNEK/SEL ile/ve/değil/yerine TÖZ/SEL


- İLİŞKÌ;
"DİKEY" ile/değil/yerine/<>/< "YATAY"


- İLİŞKİ:
EMEK ile/ve/değil/||/<>/< ÖZEN


- İLİŞKİ:
MESAFELİ ile/ya da/||/<> YÜZEYSEL


- İLİŞKİ/Lİ ile İLİNTİ/Lİ

( RELATION vs./and CONNECTION )


- İLİŞKİ ile/ve/<> "GEÇİŞ"


- İLİŞKİ ile/ve AYIRIM(-/)BİRLEŞİM

( Fark gözetmeyin ve ayrılmaz olanı ayırmayın. )

( Ortak etmeni bulmak için tüm ayrımları terk etmek zorundasınız. Ancak evrensel olan ortaktır. )

( To find the common factor you must abandon all distinctions. Only the universal is in common. )

( RELATION vs./and DISCRIMINATION(-/)UNION )


- İLİŞKİ ile/ve BAĞ

( RELATION vs./and LINK )


- İLİŞKİ ile/değil/yerine BAĞINTI


- İLİŞKİ ile/ve BAĞLANTI

( RELATION vs./and CONNECTION )


- İLİŞKİ ile/ve BİLGİ

( Bilgi, kendini talep edene, kendini açar. )

( RELATION vs./and INFORMATION )


- İLİŞKİ ile/ve/değil BİRLİKTELİK

( [not] RELATION vs./and/but TO BE IN COMPANY )


- İLİŞKİ ile ÇIKARSAMA


- İLİŞKİ ile/ve EĞİLİM

( RELATION vs./and TENDENCY )


- İLİŞKİ ile/ve EŞİTLİK

( RELATION vs./and EQUALITY )


- İLİŞKİ ile/ve GEÇİŞ

( Geride kalanı unutmadan ilerlemek olanaklı değildir. )

( RELATION vs./and TRANSITION )


- İLİŞKİ ile/ve GÖRELİLİK/İZÂFET

( RELATION vs./and RELATIVITY )


- İLİŞKİ ile/ve/<> HİZMET/EYLEM


- İLİŞKİ ile/ve/<> İLGİ

( RELATION vs./and/<> INTEREST )


- İLİŞKİ ile/değil İLİŞKİ DIŞI İLİŞKİ


- İLİŞKİ ile/ve İŞLEV

( RELATION vs./and FUNCTION )


- İLİŞKİ ile/ve POTANSİYEL

( RELATION vs./and POTENTIAL )


- İLİŞKİ ile/ve SÜREÇ

( İlişki, kavramın özünü, süreç de onun içeriğini oluşturur. )

( İlişki(relatio), doğasal, toplumsal ve bilinçsel tüm olgular arasındaki karşılıklı bağlılıktır. )

( Bir şey "ne" ise, ancak başka bir şeyle ilişkisinde "o"dur. )

( Bir şeyi tanımak, o şeyin ilişkilerini tanımaktır. )

( Evrende herhangi bir şey ancak ilişkileriyle varlaşır. )

( Uslamlamanın ya da akıl yürütmenin temeli ilişki kurmaktır. )

( Tüm varoluşlar "İlişki'nin zorunlu sonucu olduğu gibi, varoluşların zorunlu koşulu da "İlişki"dir. )

( Bir şeyin kendi iç çelişkisi ve o çeşitli yanları arasındaki ilişkiler "İç İlişkiler"; o şeyle başka şeyler arasındaki ilişkiler ise "Dış İlişkiler"dir. )

( İç ve Dış İlişkiler birbiriyle bağımlıdır. )

( RELATION vs./and PROCESS )


- İLİŞKİ ile/ve/> SÜREKLİ İLİŞKİ


- İLİŞKİ ile/ve VE

( RELATION vs./and AND )


- İLİŞKİ ile/ve YAKINLIK

( RELATION vs./and CLOSENESS/SYMPATHY )


- İLİŞKİDE/EVLİLİKTE:
İKİ KİŞİNİN "BİR KİŞİ OLMASI" (VE BEKLENTİSİ) ile/değil/yerine/>< BİR KİŞİNİN İKİ KİŞİ OLABİLMESİ


- İLİŞKİLEN(DİR)MEK ile/ve/||/<>/> DOKUMAK


- İLİŞKİLENDİRME ile/ve/<> ESİNLENDİRME


- İLİŞKİLENDİRME ile/ve ORANLAMA


- İLİŞKİLENDİRMEK ile/ve/değil/yerine/<>/> AN'A GETİRMEK


- İLİŞKİLENDİRMEK ile/ve/<> DERİNLEŞTİRMEK

( TO GET RELATION vs./and/<> TO DEEPEN )


- İLİŞKİLERDE:
"GÜVENİLİRLİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "ELDE TUTULABİLİRLİK/TUTULAMAZLIK"


- İLİŞKİLERDE:
"KAÇMAK/KOVALAMAK" ile/yerine ADAM/KENDİN OLMAK


- İLİŞKİLERİ:
BİTİRMEK ile/değil/yerine DONDURMAK


- İLİŞKİLERİN:
AÇIK ANLAMLARI ile/ve/||/<> ÖRTÜK ANLAMLARI


- İLİŞKİLİ NEDEN ile DIŞTAKİ NEDEN


- İLİŞKİLİ NEDEN ile DIŞTAKİ NEDEN

( RELATED REASON vs. EXTERIOR REASON )


- İLİŞKİLİ/LİK:
UZAYSAL/LIK ile/ve/||/<> NEDENSEL/LİK

( David Hume )


- İLİŞKİLİ ile/ve/<> BÜTÜNLÜKTE


- İLİŞKİLİ ile ÖZDEŞ

( RELATED vs. IDENTICAL )


- İLİŞKİLİLİK ile/ve/<>/değil GEÇİŞLİLİK


- İLİŞKİNİN/TOPLUMUN:
KAYNAŞMASI ile/ve/||/<>/> YAŞAMASI ile/ve/||/<>/> SÜRDÜRÜLMESİ

( Sevgiyle. İLE/VE/||/<>/> Adâletle. İLE/VE/||/<>/> Dürüst çalışmayla. )


- İLİŞKİYE GİRMEK ile/ve/||/<> İLİŞKİDE BULUNMAK


- İLİŞKİYİ:
YÜRÜYÜŞ GİBİ SÜRDÜRMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DANS GİBİ SÜRDÜRMEK


- İLK ARACIN GELİŞTİRİLMESİ ile/ve/<>/> İLK ARAÇ > YAZI ile/ve/<>/> YAZI > MATBAA ile/ve/<>/> MATBAA > BİLGİSAYAR ile/ve/<>/> BİLGİSAYAR > İNTERNET ile/ve/<>/> İNTERNET > BLOK ZİNCİR

( 300.000 yıl öncesi. İLE/VE/<>/> 294.000 yıl. İLE/VE/<>/> 5430 yıl. İLE/VE/<>/> 450 yıl. İLE/VE/<>/> 40 yıl. İLE/VE/<>/> 30 yıl. )


- İLK BARAJ:
DÜNYADA ile/ve/||/<>/> ANADOLU'DA

( 6000 yıl önce.[Jawa bölgesinde] İLE/VE/||/<>/> 3250 yıl önce.[Hitit'ler tarafından] )


- İLK BEŞİĞİ YAPAN KİŞİ

( ASSISI'Lİ AZİZ FRANCIS )


- İLK BİLİNMESİ GEREKEN

( KENDİN! )


- İLK BİRİNCİ[1.] ile/ve/değil İLK


- İLK DENİZALTI (MODELİ) ile/ve/||/<>/> OSMANLI'DA DENİZALTI

( )


- İLK DİL ile/ve EVRENSEL DİL

( Tüm dillerde ortak dilbilgisel ilkeler arayabiliriz ancak bu, zorunlu olarak bir ilk dile dönmemizi gerektirmez. )


- İLK DİL ile/ve İKİNCİ DİL ile/ve ÜÇÜNCÜ DİL

( Hiyeroglif dili. İLE/VE Simge dili. İLE/VE Mektup dili. )

( Kutsal ya da tanrısal dil. İLE/VE İşaretler ya da kahramanlık armaları. İLE/VE Biririnden uzak kimselerin yaşamlarının halihazırdaki gereksinimlerini birbirine iletmeleri için. )

( GIAMBATTISTA VICO )


- İLK DÜĞME ile/ve/||/<>/> SONRAKİ DÜĞMELER

( İlk ilikleme yanlışsa gerisi de yanlış olacaktır. )


- İLK ERGİNLEŞME ile/ve/||/<>/> İKİNCİ ERGİNLEŞME ile/ve/||/<>/> ERGENLİK ile/ve/||/<>/> ERİŞKİNLİK ile/ve/||/<>/> YETİŞKİNLİK ile/ve/||/<>/> OLGUNLUK

( 4 yaşında. İLE/VE/||/<>/> 9 yaşında. İLE/VE/||/<>/> 13-15 yaşında. İLE/VE/||/<>/> 18-21 arasında. İLE/VE/||/<>/> 21-24 sonrasında. İLE/VE/||/<>/> 40 yaşından sonra. )


- İLK FELSEFE ile/ve İKİNCİ FELSEFE

( Metafizik. İLE Fizik. )


- İLK GÖRÜŞTE AŞK ile/ve/||/<> HER GÖRÜŞTE AŞK


- İLK GÜNEŞ SAATİ

( DİKİLİTAŞ )


- İLK İLKE ile/ve/||/<>/< EVREN ile/ve/||/<>/< İNSAN

( Kişi, evrenin kilit taşıdır. )


- İLK KEMÂL ile/ve İKİNCİ KEMÂL

( [Kişi ...] Ancak, insan olma olanaklarıyla doğar. İLE/VE Ancak, kendine emek verdikçe, özendikçe insanlaşır. )

( Hiçbir bitki, bitkileşmez; hiçbir hayvan, hayvanlaşmaz fakat kişi, insanlaşır. Ancak kişi, kendi seviyesine ait yeti ve yetenekleri gerçekleştirdikçe, geliştirdikçe insan olur. )

( KEMÂL-İ EVVEL ile/ve KEMÂL-İ SÂNÎ )


- İLK KORKU[PRIMAL FEAR] ile/ve/||/<>/> UNBREAKABLE ile/ve/||/<>/> SPLIT ile/ve/||/<>/> GLASS

( Dört filmi de sırasıyla izlemenizi salık veririz... )

( | )


- İLK NEDEN ile/ve/<> İLKELER


- İLK NEDEN ile/ve NEDENSELLİK


- İLK NEDEN ile/ve/||/<>/> YÖNELİM


- İLK NEDENLER ile/ve/||/<> SON NEDENLER


- İLK ÖĞE

( IMMEDIATE CONSTITUENT )


- İLK OSMANLI MEZARLIĞI

( ANADOLU HİSARI'nda )


- İLK OSMANLI SARAYI

( BEY SARAYI )


- İLK PARÇACIKLAR ile/ve/> İLK YILDIZLAR

( Kuantum Sıçramasından: 400.000 yıl sonra/sı. İLE/VE/> 400 milyon yıl sonra/sı. )


- İLK SİNEMA GÖSTERİMİ:
1895 ile/ve/||/<>/> 1896

( Dünyada. İLE/VE/||/<>/> Osmanlı'da/Türkiye'de. )

( Lumiere Kardeşler. İLE/VE/||/<>/> Manaki Kardeşler. )

( Paris'te. İLE/VE/||/<>/> Beyoğlu - İstanbul'da.[Avrupa Pasajı'nda.] )


- İLK SÖZLER ile SONRAKİ SÖZLER


- İLK SU SAATİ

( M.Ö. 1397 )


- İLK VAROLAN ile/ve/<> İLK NEDEN


- İLK YANGIN KULELERİ


- İLK YAPI

( FATİH CAMİİ )


- İLK YARDIMDA ARAÇ ÖNLEM ARALIĞI:
KENT İÇİNDE ile/ve/||/<> TEM'DE

( 50 m. İLE/VE/||/<> 100 m. )


- İLK YARDIMDA ÖNCELİKLER:
HASTANIN DURUMU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLAY YERİ GÜVENLİĞİ

( Önce kendi güvenliğimiz, sonra çevrenin/trafiğin vs. güvenliği ve daha sonra hastanın güvenliği. )


- İLK YARDIMDA ÖNCELİKLİLER:
YETİŞKİNDE ile ÇOCUKTA/BEBEKTE

( Kalbin çalışmasını sağlamak.[Yetişkinde: Çift el ile. | Çocukta: Tek el ile.] İLE Solunumunu sağlamak. )


- İLK YARDIMDA, AĞIZ/BOĞAZ DENETİMİ/KONTROLÜ:
ÇOCUKTA ile/ve/||/<> BEBEKTE

( İşaret parmağıyla. İLE/VE/||/<> Serçe parmağıyla. )


- İLK YARDIMIN TEMELİ(KBK):
KORUMA ile/ve/||/<>/> BİLDİRME ile/ve/||/<>/> KURTARMA


- İLK ile (ve) TEK

( FIRST vs./(and) UNIQUE )


- İLK ile/ve/değil BİLİNEN/BİLİNEBİLEN İLK


- İLK ile EN ESKİ/YAŞLI

( THE FIRST vs. THE OLDEST )


- İLK ile/değil İLKSEL


- İLK ile ÖN

( THE FIRST vs. FRONT )


- İLK ile ÖNCELİKLİ

( FIRST vs. PRIMARY )


- İLKA'["ka" uzun okunur] ile İLKAH["ka" uzun okunur]

( Bırakma/bırakılma, terk, atma. | Telkin etme, ilhâm etme. | Bir hatayı/kusuru başkasına yükleme. İLE Aşı vurma, dölleme/döllenme. )


- İLKAH ile/ve/||/<> İLHAM


- İLKBAHAR NOKTASI ile/ve ORTALAMA İLKBAHAR NOKTASI

( SPRING(VERNAL) EQUINOX vs. MEAN EQUINOX )


- İLKBAHAR NOKTASI ile SONBAHAR NOKTASI ile GÜN-TÜN EŞİTLİĞİ(EKİNOKS)

( 21 Mart. İLE 21/23 Eylül. İLE ... )

( ARISTARKOS: İlk büyük keşif olarak ekinoks noktalarını keşfetmiştir. )

( March 21. İLE September 21/23. )

( SPRING(VERNAL) EQUINOX vs. AUTUMNAL(FALL) EQUINOX vs. EQUINOX )

( ... avec ... avec ÉQUINOXE )

( ... ile ... ile TESÂVÎ-İ LEYL Ü NEHÂR )


- İLKBAHAR ile/ve YAZ ile/ve SONBAHAR/GÜZ ile/ve KIŞ


- İLKE/LER:
AMAÇSAL ile/ve/||/<> SÜREÇSEL ile/ve/||/<> SONUÇSAL


- İLKE/LER ile/ve EVRENSEL/LER


- İLKE/LER ile/ve/değil/<> EVRENSEL/LER


- İLKE/LER ile/ve/<> KAVRAM/LAR

( Olmayanı oldurmak üzere/için. İLE/VE/<> ... )

( İlkelerle düşünürüz. İlkeler bizi birliğe getirir. )

( İlke'li düşünmek, niyettir. )

( Niyet, davranışları birleştiriyorsa ilkedir. )

( PRINCIPLE/S vs./and/<> CONCEPT/S )

( LI ile/ve/<> ... )


- İLKE/LER ile/ve/||/<>/>< KOŞUL/LAR

( İlkeler, koşullara göre oluşmazlar ve belirlenemezler! )


- İLKE/Lİ/LİK ile/ve/<> İŞLEV/SEL/LİK


- İLKE/SEL/LİK ile/ve/<> US/SAL/LIK


- İLKE ile/ve/||/<>/>/< ARKE ile/ve/||/<>/>/< ERKE

( PRINCIPLE vs./and ARCHE vs./and AIM )


- İLKE ile/ve BELİT/AKSİYOM

( Fizik'te. İLE/VE Matematik'te. )

( ... İLE/VE Geriye götürülemeyen ilke. )

( On physics. WITH/AND On mathematics. )

( PRINCIPLE vs./and AXIOM )


- İLKE ile/ve/<> BÜTÜNSELLİK/BÜTÜNLÜK

( PRINCIPLE vs./and/<> INTEGRITY )


- İLKE ile/ve/||/<> DAYANAK


- İLKE ile/ve/değil DOĞRU

( [not] PRINCIPLE vs./and/but RIGHT )


- İLKE ile/ve/<> DÖNÜŞÜM

( PRINCIPLE vs./and/<> TRANSFORMATION )


- İLKE ile/ve/<> DÜZEN

( İlkelerimizin ışığında dünyaya katılamazsak, ilkelerimize karşın dünyaya katılmak zorunda kalırız. )

( PRINCIPLE vs./and/<> REGULARITY )


- İLKE ile/ve/||/<> ERDEM


- İLKE ile/ve KIBLE


- İLKE ile/ve/<> KİŞİ/İNSAN

( Bazen, bir ilke için herkesten, bazen bir kişi/insan için tüm ilkeler(imiz)den vazgeçebiliriz/vazgeçebilmeliyiz! )


- İLKE ile/ve/<> ÖNKABUL

( PRINCIPLE vs./and/<> PREACCEPTANCE )


- İLKE ile/ve REFERANS

( PRINCIPLE vs./and REFERENCE )


- İLKE ile/ve/<> SIRADÜZEN

( PRINCIPLE vs./and/<> HIERARCHY )


- İLKE ile/ve/||/<> TROPLAR

( ... İLE Antik Çağ kuşkucularının varolanlar hakkında nesnel bilgi edinebilmenin olanaksızlığını kanıtlamak için kullandıkları ilkeler. )


- İLKE ile/ve VARSAYIM

( PRINCIPLE vs./and HYPOTHESIS )


- İLKE ile/ve/||/<> ZEMİN


- İLKECE BİLİNÇLİ:
GERÇEK ile/ve/||/<> OLANAKLI

( )


- İLKECE BİLİNÇLİ ile/ve/||/<> İLKECE BİLİNÇSİZ

( )


- İLKEL DİNLER ile/ve AHLÂK DİNLERİ ile/ve KOZMİK DİNLER

( PRIMITIVE RELIGIONS vs./and MORAL RELIGIONS vs./and COSMIC RELIGIONS )


- İLKEL/LİK ile/ve/||/<> OLANAKSIZ/LIK


- İLKEL ile/ve/değil/||/<> BİRİNCİL

( [not] PRIMITIVE vs./and/||/<>/but PRIMARY )


- İLKEL ile/değil İLKSEL


- İLKELER:
BİLGİDE ile/ve/=/||/<> OLGUSALLIKTA


- İLKELER ile/ve/değil İÇERİK

( [not] PRINCIPLES vs./and/but CONTENT )


- İLKELER ile/ve/değil/||/<> İLKESELLİK

( Değişebilir/değiştirilebilir, geliştirilebilir, yok edilebilir. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Aşılamaz, geçilemez, ertelenemez, göz ardı edilemez, askıya alınamaz, kenara konulamaz. )


- İLKELERİM ile/değil/yerine İLKELER (VE İLKESELLİK)


- İLKELERİN:
VAROLMA SORUNSALI ile/ve İŞLEVSELLİĞİ ile/ve DEĞİŞİMİ ile/ve OLMAMASI ile/ve BİRLİĞİ ile/ve İNKÂRI


- İLKELLİK ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/></> UYGARLIK


- İLKENİN:
GERÇEKLEŞTİRİLMESİ ile/ve/değil/||/<>/> DÜZENLEYİCİLİĞİ


- İLKESEL/İLKEYİ DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK ile/ve İLKEYLE DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK

( Anlayışı konuşmak, aklı anlamak. İLE/VE Şeyi, olayı anlamak. )

( Varlıksal. İLE/VE Varoluşsal. )


- İLKESİZLİK ile/ve/= DÜŞÜNCESİZLİK

( LACK OF PRINCIPLE vs./and/= THOUGHTLESSNESS )


- İLKİN AĞIZLILAR ile/ve/değil/||/<>/> İKİNCİL AĞIZLILAR

( Bilateria öbeğinden çokhücrelilerin ayrıldığı iki alt öbekten biridir. Embriyonik gelişim sırasında blastopor, tüm yaşam boyunca ağız olarak kalırken, öteki öbek olan ikincil ağızlılarda anüse dönüşür; ağız başka yerde oluşur. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Hayvanlar âleminin üst şubesidir. Protostomia'ya girmeyen hayvanları kapsayan ve alt âlem olan Eumetazoa'nın Bilateria dalının bir taksonudur. )

( PROTOSTOMIA cum/et/||/<>/> DEUTROSTOMIA/DEUTEROSTOMES )


- İLKOKUL FİŞLERİ:
ALMANYA'DA ile İNGİLTERE'DE ile JAPONYA'DA ile [ne yazık ki]
TÜRKİYE'DE

( Üretim ve yaşam, disiplinle başlar. İLE Geçmişini bilmeyen, geleceğini belirleyemez. İLE Yaşamak için üreteceksin. İLE Ali, ata bak! )


- İLKSEL ile/ve BİRİNCİL


- İLKSEL ile SONSAL

( İlksel, Biçimi verir. [İnsandaki olanaklar ilkseldir(deneye dayanmayandır)]. İLE Sonsal, Malzemeyi verir. )

( APRIORI vs. APOSTERIORI )


- İLLÂ[Ar.] ile LÂKİN[Ar.]


- İLLET-İ CELÎ ile/ve/||/<> İLLET-İ HAFÎ ile/ve/||/<> MÜNÂSEBET ile/ve/||/<> REY-İ HÜZZAK

( Zahir ve açık bir nedene dayanan yol. İLE/VE/||/<> Gizli bir nedene dayanan yol. İLE/VE/||/<> Mantıkî bir ilişkiye dayanan yol. İLE/VE/||/<> Bu alanda uğraşan âlimlerin oylarına dayanan yol. )


- İLLET-İ MADDİYE ile/ve İLLET-İ SÛRİYE ile/ve İLLET-İ FAİLE ile/ve İLLET-İ GAİYE

( Ne'den/Hangi şeyden? İLE/VE Nasıl?/Ne surette? İLE/VE Kim? İLE/VE Ne için/Niçin? )


- İLLET-İ SEHER[Ar.]/ENSOMİ/INSOMNIA[İng.] ile ARIK[Ar.]

( Uykusuzluk hastalığı. İLE Uykusuzluk. )


- İLLET'TEN MALÛL'A ile MALÛL'DAN İLLET'E

( Delil. İLE Burhan-ı İnnî. )


- İLLET ile/ve EVSÂT

( Fizikte! İLE/VE Mantıkta! )


- İLLET ile İLKE


- İLLET ile İLLET

( Sayrılık. | Sayrılık derecesine varan alışkanlık. | Bozukluk. | Kızdıran, sinirlendiren şey ya da kişi. İLE Neden. )


- İLLET ile/ve/<> MALÛL

( Sebep. İLE/VE/<> Sonuç. )


- ILLUSTRE ile/ve CARDINALE ile/ve REGALE ile/ve CURIALE

( Işık saçan dil. İLE/VE Kılavuz ve kural işlevi gören dil. İLE/VE Ulusal bir hükümdarlığın sarayında yer almaya lâyık dil. İLE/VE Hükümetin, yargının, bilgeliğin dili. )


- İLM

( OKUYARAK ÖĞRENİLEN BİLGİ, NAZARÎ BİLGİ | BİLME, BİLİŞ, BİR ŞEYİN DOĞRUSUNU BİLME | SIFÂT-I KEMÂLİYE )


- İLM el-YAKÎN ile AYN el-YAKÎN ile HAKK el-YAKÎN

( Okuyarak/duyarak eminlik. İLE Görerek eminlik. İLE Hakk'la, bizzat yaşayarak eminlik. )


- İLM-EL YAKÎN ile MAKBULÂT


- İLM-EL-EDDÂN ile/ve/||/<> İLM-EL-LEDÜN

( Gövdenin/bedenin bilgisi. İLE/VE/||/<> Allah bilgisi. )


- İLM-EL-YAKÎN

( KESİN BİLGİ )


- İLM-İ ÂLÂ/EVVEL ile/ve İLM-İ EVSAD ile/ve İLM-İ EDNÂ

( İLM-İ İLÂHÎ ile/ve İLM-İ RİYÂZÎ ile/ve İLM-İ TABİİ )

( Metafizik. İLE/VE Matematik. İLE/VE Fizik. )


- İLM-İ CEFR(/CİFR) ile İLM-İ REML ile İLM-İ VEFK


- İLM-İ EDVÂR[Ar.]

( Mûsikî ilmi. )


- İLM-İ HEY'E(T) ile/= İLM-İ FELEK ile/= İLM-İ NÜCÛM/İLM el-NÜCÛM ile/= İLM-İ AHKÂM ile/= İLM-İ el-MİKAT

( ... İLE/= İLM-İ MİKAT'ta: Şemsedin Halili VE Muhammed Konevi. )


- İLM-İ HUDÛRÎ ile/ve/<> İLM-İ HUSÛLÎ

( Bilen ile bilinenin aynı olduğu ilim. İLE/VE/<> Bilen ile bilinenin ayrı olduğu ilim. )

( Hazır/huzur olan. İLE/VE/<> Edinilen. Hasıl olan. )

( Sûfi'nin bilgisi. İLE/VE/<> Âlim'in bilgisi. )

( Ancak husûlî ilim ikiye ayrılır. )


- İLM-İ İLÂHÎ ile/ve İLM-İ A'LÂ

( Hem hariçte, hem zihinde, maddeden ârî olan ilimler. )


- İLM-İ LEDÜN

( ALLAH'IN SIRLARINA AİT MANEVİ BİLGİ, GAYB İLMİ )


- İLM-İ MEDENİYE(T) ile/ve/||/<> İLM-İ SİYÂSE(T)


- İLM-İ NAHV ile İLM-İ MAHV


- İlm-i Siyâse(t) ile KONUŞ!!!


- İLM-İ SİYASET ile/ve İRFAN


- İLM-İ TEDBİR-İ MÜLK ile/ve/||/<> İLM-İ TEDBİR-İ MENZİL


- İLM-İ VÜCÛD ile/ve İLM-İ MEVCÛD ile/ve İLM-İ MADDÎ

( Varlık bilimi. İLE/VE Varolan bilimi. İLE/VE Maddelerin/şeylerin bilimi. )


- İLM-İ ZÂHİR ile/ve İLM-İ BÂTIN

( İlmi- Zâhir ve Bâtın'ın çok çeşitleri vardır: İlm-i imân, ilm-i İslâm, ilm-i ihsan, ilm-i ikân, ilm-i tövbe, ilm-i zühd, ilm-i takva, ilm-i ihlâs, ilm-i mârifet-i nefs, ilm-i mârifet-i dil, ilm-i tezkiye-yi nefs, ilm-i tezkiye-yi dil, ilm-i hitab, ilm-i nidâ, ilm-i kelâm, ilm-i mükâşefe, ilm-i tevhîd, ilm-i tecelli-i zât, ilm-i tecelli-i sıfat, ilm-i makamât, ilm-i ahvâl, ilm-i kurb, ilm-i vusûl, ilm-i fenâ, ilm-i bekâ, ilm-i sekr. )

( Her ilmin kendine göre perdeleri vardır. )


- İLM-İ ZÂHİR ile/ve/<> İLM-İ BÂTIN ile/ve/<> İLM-İ LEDÜN

( İlimler üç bölüktür.
- Sülûk yoluyla elde edilen ilim.
- Keşfe dayanan ilim.
- Sırra bağlı ilim.[Hiçbir biçimde belirtilmez.] )

( Ledün ilmi, bilineni unutma ilmidir. )

( Ledün ilmi, öğrenmek değil, unutma ilmidir. )

( Bildiklerimizi unıta unuta, ilimsiz bir ilim zuhur eder. )

( Bilip unutacağız, sıra kendimize gelecek. Kendimizi de, önce bileceğiz, sonra unutacağız. )

( Bugünkü Cennet-i İrfâna dahil olsalar uşşak, Yarınki va'dolan hûri veyâ gılmanı neylerler... )

( Su. İLE/VE/<> Saf su gibidir. )

( Su. İLE/VE/<> Süt. )


- İLM'EL YAKÎN ile/ve AYN'EL YAKÎN ile/ve HAKK'EL YAKÎN

( AVAM ile/ve EBRAR ile/ve MUKARREBÎN )

( TOWARD GOD vs./and WITH GOD vs./and IN GOD
BODILY/INTIMATE KNOWING vs./and BODILY/INTIMATE RECOGNITION vs./and BODILY/INTIMATE EXPERIENCING )

( TIZHI ile/ve TIREN ile/ve TIYAN )


- İLM'EL YAKÎN ile AYN'EL YAKÎN ile HAKK'EL YAKÎN

( Okuyarak/duyarak eminlik. İLE Görerek eminlik. İLE Hakk'la, bizzat yaşayarak eminlik. )


- ILM/İLM[Ar.] ile MA'RİFET[Ar.]


- ILM/İLM[Ar.] ile RESH[Ar.]


- ILM/İLM[Ar.] ile RÜ'YET[Ar.]


- ILM/İLM[Ar.] ile ŞEHÂDET[Ar.]


- ILM/İLM[Ar.] ile ŞU'ÛR[Ar.]


- ILM/İLM[Ar.] ile TAKLÎD[Ar.]


- ILM/İLM[Ar.] ile TEBYÎN[Ar.]


- ILM/İLM[Ar.] ile/ve/||/<>/> YAKÎN[Ar.]


- ILM/İLM[Ar.] ile/>< ZANN[Ar.]


- ILM/İLM[Ar.] ile ZİKR[Ar.]


- İLMÂ[Ar.] ile İLMÂ'[Ar.] ile İLMÂH[Ar.]

( Çalma. İLE Parlatma, lemeân ettirme. | Bir şeyi, olmadan önce işaretle bildirme. İLE Bir şeyi parıldatma. | Güzel bir bayanın, yüzünü gösterip hemen çekilmesi. )


- İLMÎ ESER ile/ve/değil FİKRÎ ESER


- İLMÎ TEVHÎD ile/ve/değil/yerine HÂL TEVHÎDİ

( Ham. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Olgun. )

( Tevhidi anlayan, mağaradan çıkar. )

( Evvelâ hâl gerek, neylesin ilim. )


- İLMÎ ile/ve/değil ZEVKÎ


- İLMÎ ile/ve/değil ZEVKÎ


- İLMİNE, İRFÂN (İSTEYEN/ARAYAN) ile/ve DERDİNE, DERMÂN (İSTEYEN/ARAYAN)


- İLMULLÂH ile/ve/değil/yerine MARİFETULLÂH

( Allah'ı bildim" cümlesinde bilmek anlamında ilim sözcüğü kullanılmaz. Çünkü, filozof ve kelâmcılara göre ilim, tümellere ilişkin olduğundan, Allah'ın zâtını bilmek(ilim) mümkün değildir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Bilmek(ilim) yerine Marifet kullanılır. Çünkü Marifet filozof ve kelâmcılara göre tikellere ilişkindir. )

( Mârifetullah'ta, fikir/tefekkür kalmaz. )


- İLO

( Erkeğin eşine yanaşmaması için yemin etmesi. )


- İLTERİŞ

( Milleti toplayan. )


- İLTİFAT ile HAKARET


- İLTİFAT ile/ve/||/<>/>/< İTİBAR


- İLTİFAT ile/ve KİNÂYE


- İLTİFAT ile/ve ONAY


- İLTİFAT ile/ve/değil/yerine/<> ŞÜKRAN


- İLTİHÂF[Ar.] ile İLTİHÂF[Ar. < LİHAF]

( Yanma, parlama. İLE Yorgan, çarşaf gibi şeylere bürünme. )


- İLTİKA'[Ar. < LİKA]["ka" uzun okunur] ile İLTİKA'["ka" uzun okunur]

( Rastgelme, kavuşma, karşılaşma, buluşma. İLE Rengi değişme, benzi atma. )


- İLTİMÂ[Ar.] ile İLTİMÂ'[Ar. < LEM | çoğ. İLTİMÂÂT] ile İLTİMÂH[Ar. < LEMH]

( Renk değiştirme. | Sararma, solma. İLE Parıldama, lem'alanma. İLE Bir şeye şaşkın şaşkın bakma. )


- İLTİMAS ile İLTİZAM

( Haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma. | Birine, herhangi bir konuda öncelik ve ayrıcalık tanıma. İLE Kayırma, bir tarafı tutma. | Gerekli bulma. | Kesenek. )


- İLTİMAS ile ŞEFAAT ile İSAR ile TAFDİL[< FADL]

( Haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma. | Birine herhangi bir konuda öncelik ve ayrıcalık tanıma. İLE Birinin suçunun bağışlanması ya da dileğinin yerine getirilmesi için o kişiyle Tanrı arasında, peygamberin yaptığı aracılık. İLE İkram; bahşiş. | Cömertlikle verme. | Dökme, saçma, serpme. | Kişinin, kendi, gereksinim duymasına karşın bahşiş vermesi. | Seçme. İLE Birini, ötekilerden üstün tutma. | En üstünlük. )


- İLTİSÂK[Ar. < LÜSÛK] ile İRTİBÂT[Ar. < RABT]

( BİTİŞME, KAVUŞMA, YAPIŞMA, BİRLEŞME | İKİ ORGANIN BİRBİRİNE YAPIŞMASI )


- İLTİYÂ'[Ar.] ile İLTİYÂH[Ar.]

( İç heyecanlanması, alevlenmesi. İLE Susama. | Gövdenin/cildin güneşten yanması. | Şimşek çakması. | Yıldızın pırıltısı. )


- İLÜSTRASYON[İng. < ILLUSTRATION] ile GÖRSELLEŞTİRME

( Resimlerle süsleme. )


- İLÜSTRASYON ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SANAT

( Yöntemli. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yöntemsiz. )


- İLZÂM[Ar.] ile LÜZÛM[Ar.]


- İLZÂM ile/ve/<> İCBÂR


- İM'ÂN[Ar. < MAAN] ile ÎMÂN[Ar. < EMN]

( Bir işte çok ileri varma, çok dikkatli olma. | İnceden inceye araştırma. İLE İnancın pekişmişliği, emin olma. | İslâm dinini kabul etme. )


- İM ile/ve/<> HAREKE[Ar.]

( ... İLE/VE/<> Arap yazısında, kısa ünlü yerine kullanılan im. )


- İM ile İNDİS[Fr. < Lat.]

( ... İLE Bir harf üzerine konulan im. | Bir harf, benzer fakat yine de değişik biçimlerde iki ya da daha çok kez kullanılmak istenildiğinde, harfin üstüne ya da altına eklenen ayırıcı im. | Bir kökün derecesini göstermek için kök iminin kolları arasına konulan sayı. )


- ÎMÂ'[Ar.] ile İ'MÂ[Ar.] ile İMÂ'[Ar. < EMEN]

( İşaret. | İşaretle/dolaylı anlatma. İLE Kör etme/edilme. İLE Cariyeler. )


- ÎMÂ' ile ATIF


- İMÂD[Ar.] ile İ'MÂD[Ar.]

( Direk, sütun. İLE Direk dikme. )


- IMAGO DEI ile/ve/||/<>/> IMAGO HUMANI


- İMAJ ile/ve KARİZMA

( Sizin kendi hakkınızda taşıdığınız imaj, sahip olduğunuz en değişken şeydir. )

( Your self-image is the most changeful thing you have. )


- İMALÂT ile HASAT


- İMALÂT ile/ve İCAT

( PRODUCTION vs./and INVENTION )


- ÎMÂLE[< MEYL] ile MEYL

( Bir tarafa eğme, yatırma, meyl ettirme. | Ölçüye/vezne uydurmak için kısa heceyi, gereğinden fazla uzun okuma. İLE/< Gönül akışı, sevme. | Hareketin başlangıcı.[Eğilim değil!] )


- İMÂLE[Ar.] ile İMÂLE[Ar.]

( Meylettirme, bir tarafa eğme, yatırma. | Vezne uydurmak için, kısa heceyi gereğinden fazla uzun okuma. İLE [eskiden] İşçilere ödenen gündelik ücret. )


- İMALE ile İMALE

( Bir tarafa yatırma, eğme. İLE Kısa okunması gerekirken, ölçüye uydurmak için heceyi uzun okuma. )


- İMAM('ın yap(ma)tığı) ile CEMAAT('in yapma(ma)sı gerekenler)

( * İmam kunut okumazsa cemaat de okumaz. * İmam bayram namazlarındaki tekbirleri yapmazsa, cemaat de yapmaz. * İmam dört rekatlı namazın ikinci rekatinde oturmazsa cemaat de oturmaz. * İmam secde ayeti okuyup secde etmezse cemaat de etmez. * İmam secde-i sehiv etmezse cemaat de etmez. )


- İMAM ile/ve 1


- İMAM ile/ve/||/<>/> CEMAAT

( "Osurursa." İLE/VE/||/<>/> "Sıçar." )


- İMAM ile/ve GÖZETİLEN KALP


- İMAM ile/ve SAĞLIK

( Sağlık olmazsa saadet olamaz. )


- İMÂME[Ar.] ile İMÂMET[Ar.]

( Sarık. | Tespih, çubuk gibi şeylerin baş tarafına geçirilen, çoğu kehribardan yapılmış olan uzunca bölüm, başlık. | Fildişi oyma ve kakmalarda görünüşü tâcı ve imâmeyi andıran motif. İLE İmamlık. )


- İMAME ile İMAMET

( Tespihlerin baş tarafına geçirilen uzunca parça. İLE İmamlık. )


- İMÂMET ile İMÂM[< EİMME]


- İMAN ETMEK ile/ve TÂBİ OLMAK

( İnsan herşeye iman ederse, hiç canı sıkılmaz. )


- İMAN:
GENEL(İCMÂLİ) ile/ve/||/<>/>/< AYRINTILI/AÇIKLAMALI(TAFSİLÎ)


- İMAN ile "MANYAKLIK"


- İMAN ile/ve/<> AKIL

( Bir elinden, bir eline. İLE/VE/<> ... )


- İMAN ile/ve BÂTIL İNANÇ/İ'TİKAD

( BÂTIL[Ar. < BUTLÂN]: Boş, beyhude, yalan; çürük. )

( FAITH vs./and SUPERSTITION )


- İMÂN ile/ve DİN

( Din mülkle, mülk orduyla, ordu malla, mal ülkenin imarıyla, ülkenin imarı, yönetilenlere adâletle sağlanır. )

( Din: Fıtratını bozmamak üzere konulmuş düzen. )

( İman, düşünce ve inancın pekişmişliği anlamına gelir. Her kavram, olgu için geçerli olabilir ve kullanılabilir. Din ve/ya da dine bağlı bir kavram değildir. )

( Güvenilir olmak. İLE/VE İhlâs. )

( FAITH vs. RELIGION )


- İMAN ile/ve/||/<>/< EMAN

( Kendilik bilinci. İLE/VE/||/<>/< Güvenlik. )

( Kişide. İLE/VE/||/<>/< Mekânda. )

( Metafizik. İLE/VE/||/<>/< Fizik. )


- İMAN ile/ve/<> HİCRET ile/ve/<> CEHD


- İMAN ile/ve İNÂYET


- İMAN ile/ve İSLÂM

( ... İLE/VE İman ettiğin biçimde yaşamak. )

( ... İLE/VE Allah'ın emirlerine tâzim, kullarına hizmet. )

( İman olmadan islâm olmaz. )


- İMAN ile/ve İSLÂM ile/ve İHSAN


- İMAN ile/ve/değil İZLEM/STRATEJİ

( [not] FAITH vs./and/but STRATEGY )


- İMAN ile/ve/<> SALİH AMEL ile/ve/<> HAKKI TAVSİYE ile/ve/<> SABRI TAVSİYE


- İMÂN ile VARSAYIM

( İlksel ya da Sonsal. İLE Sonsal. )

( Üç yanlış varsayım:
* Kişinin, başkaları ile meşgul olmasının gerekliliği,
* Kişinin, öbürüne değer biçebileceği,
* Öğrencinin ilerlemesinden, öğretmenin sorumlu olduğu. )


- İMÂN ile/ve YAKÎN

( Duyarak eminlik. İLE/VE Görerek eminlik. )

( 4 parmak. [Göz ile kulak arasındaki.] )


- İMANDA EKSİKLİK ile İNTİKAL VE İRFANDA EKSİKLİK

( İddiamız yok, eksiğimiz çok! )


- İMANI FİKRETMEK ile/ve İMANINI FİKRETMEK


- IMAP ile POP3

( )


- İMECE ile FASON(/FERLAKS SİSTEMİ-FRANSIZ/PUTTING-OUT SİSTEMİ)


- İMECE ile KERMES


- İMGE:
CANLANDIRAN ile/ve/||/<>/< "CANLI"


- İMGE/LEME ile/ve/||/<> NESNE TAKLİDİ


- İMGE ile İÇGÖRÜ


- İMGE ile/>< İLKE

( Çoğaltır. İLE Azaltır. )


- İMGE ile/ve/<> İMGE

( Patlayana kadar zamanla dolu olan. )

( IMAGE vs./and IMAGE )


- İMGE ile/ve/değil/<> SİMGE

( Zihinde ve zihnin tanımlanamaz ayrıntılarındaki/derinliklerindeki karşılığı/varlığı. İLE/VE/<> Zihindeki ayrıntıların ve kombinasyonların işaret, çizim, resim ve fotoğraflandırılmış, kabalaştırılmış[kesifleştirilmiş] hali. )

( [eski dönemlerde][> İMGE] IMAGO: Ölen (önemli) kişinin/kralın, -ölmeden önce- balmumundan yapılmış sûreti. | Çifte varoluş, ölümle yaşam arasında varolan. [Ölüme de gönderme yapan!] İLE/VE/<> ... )

( [M.S. I. yüzyıldaki kayıtlardan] Uzaklara giden sevdiği kişinin gölgesinin hatlarını/konturunu çıkarma. İLE/VE/<> ... )

( [modern dönemde] Anlamı, kendine sabitleyen, öznesine göndermeyen. [TEMSİL | İng. REPRESENTATION] İLE/VE/<> ... )

( Buluşturan/buluşturur. İLE Ayrıştıran/ayrıştırır ve buluşturan/buluşturur. )

( Kavramayı sağlatan. İLE Birliği sağlatan. )

( Aklın bilgiye ve hikmete kavuşması, neredeyse tüm uygarlıklarda ortak olarak Güneş, Işık, Nur simgeleri ile belirtilmektedir. )

( İmgeleme ve arzunun son bulmasıyla birlikte varlık da sona erer ve şu ya da bu oluş saf varoluşla kaynaşıp birleşir, ki onu tarif olanaklı değildir, o ancak yaşanabilir. )

( İşitilen ve okunan sözler ancak zihnimizde imgeler yaratır fakat biz zihinsel bir imge değiliz. )

( Gerçek olmayanı yaratan imgelemedir, onu devam ettiren ise arzudur. )

( İmgenin ardında ve ötesinde olan idrak ve eylem gücüsünüz. )

( Simgeler, tek bir anlama indirgenemez. )

( Simgenin imgesi olmaz ama imgenin simgesi olur. )

( Zihnimizin aynasında imgeler görünür ve kaybolur. Ayna kalır. )

( RÂBITA: İmge ile simgenin buluşturulması. )

( Sürekli dolaşımda olan/kalan/bırakılan. [JACQUES DERIDA (ö. 1930)] )

( The innards created by imagination and perpetuated by desire.
Words, heard or read, will only create images in your mind, but you are not a mental image.
You are the power of perception and action behind and beyond the image.
In the mirror of your mind images appear and disappear. The mirror remains. )

( IMAGE vs./and/<> SYMBOL )

( XINGXIANG ile/ve/<> ... )


- İMGE ile/ve SİMGE

( Zihinde ve zihnin tanımlanamaz ayrıntılarındaki/derinliklerindeki karşılığı/varlığı. İLE/VE Zihindeki ayrıntıların ve kombinasyonların işaret, çizim, resim ve fotoğraflandırılmış, kesifleştirilmiş(kabalaştırılmış) hali. )

( ... İLE/VE Çoklu yorum. )

( Eylem'e yöneliktir. İmgelediğine yönelir. İLE/VE Düşünme'ye yöneliktir. )

( ... İLE/VE İnsan için en temel simge, cogito kaynaklı "ben" simgesidir. )

( ... İLE/VE * Yansıtıcıdır.
* Gösterirken gizleyen bir özelliğe sahiptir.
* İzleyiciyi düşünsel etkinliğe çağırır.
* Temsil ettiği soyut ve aşkın değerlerin anımsanmasını, anlaşılmasını ve paylaşılmasını sağlayan bir anahtardır.
* Bilenler arasında tanıma, tanışma ve anlaşma aracı olarak işlev görür.
* Belirli bilgi ve anlayışı, âşina olmayanların zihninden gizler ve âşina olanlara açar.
* Sezginin ve keşfin anahtarıdır.
* Arketipleri(ilk örnekleri) gösterdiği gibi onları yeniden üretir. )

( ... İLE/VE Zamandan ve mekândan bağımsız bir hakikati gösterirler.[Zaman-mekânı aşkın bir ide/ilke'yi gösterebilmek sadece simge ile olanaklıdır.] )

( ... İLE/VE Farklı zaman ve mekânda ortak doğası olan nesneleri gösterebilmesidir. )

( ... İLE/VE 3 temel özelliği...
* Bir ilkeyi gösteriyor olması.
* Farklılıkları birliğe getirmesi.
* Çok anlamlılığa açık olması. )

( ... İLE/VE "Zamanda olan"ı, "zamana aşkın olan" ilişkilendirmede önemli bir rol oynar. )

( IMAGE vs./and SYMBOL
IMAGE vs./and IMAGE
SYMBOL vs./and SYMBOL )


- İMGELEM ile/ve/= HAYAL GÜCÜ


- İMGELEMEK ile/ve DOĞALLIK

( IMAGINATION vs./and NATURALNESS )


- İMGESEL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAVRAMSAL

( Bireysel. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Toplumsal. )


- İMGESEL ile/ve/||/<>/> SEZGİSEL ile/ve/||/<>/> KAVRAMSAL


- İMHÂ'[Ar. < MAHV] ile İMHÂ[Ar.]

( Yok etme, mahvetme/edilme. İLE Bileme, keskinleştirme. )


- İMHÂL[Ar.] ile İNZÂR[Ar.]


- İMLÂ ile/değil/yerine/= YAZIM


- İMLÂK[Ar.] ile İMLÂK[Ar.]

( Mülk sahibi olma. İLE Çok fakir düşme, düşkünlük. )


- İMLEÇLERİN ÖZELLİKLERİ


- IMMANUEL KANT'IN, ÜÇ KİTABI:
SAF AKLIN ELEŞTİRİSİ ile PRATİK AKLIN KRİTİĞİ ile YARGI GÜCÜNÜN ELEŞTİRİSİ

( Doğru ile yanlışı inceler. İLE İyi ile kötüyü inceler. İLE [Bir bölümünde] Güzel, çirkin ve yüceyi inceler. )


- IMMANUEL KANT'TA:
"ARI USUN ELEŞTİRİSİ" ÖNCESİ ile "ARI USUN ELEŞTİRİSİ" SONRASI


- İMMÜNOLOJİ ile/||/<> MİKROBİYOLOJİ

( Bağışıklık düzenini ve işlevlerini inceleyen bilim dalı. İLE/||/<> Mikroorganizmaları inceleyen bilim dalı. )


- İMPARATOR PENGUENİ ile/değil ADELİE PENGUENİ

( Güney Kutbu'nda yaşarlar. )


- İMPARATOR ile/||/<> KAYSER[Ar. < KAYSAR]

( ... İLE Roma ve Bizans imparatorlarına verilen san/unvan. )


- İMPARATORLUK ile/değil BÜYÜK KRALLIK


- İMPARATORLUK ile EMPERYALİZM


- İMPARATORLUK ile YENİ EMPERYALİZM


- İMPETİGO ile/||/<> FOLİKÜLİT

( Deride kabarcıklar ve kabuklanma ile ilişkili bir bakteriyel bulaş. İLE/||/<> Kıl köklerinin yangılanması. )


- İMPETİGO ile/||/<> SELÜLİT

( Deride kabarcıklar ve kabuklanma ile ilişkili bir bakteriyel bulaş. İLE/||/<> Deri altı dokuların yangılanması ile ilişkili bir bakteriyel bulaş. )


- İMRAHOR ile İMRAHOR ile İMRAHOR

( Hasköy'ün kuzeyinde bulunan bir semt. İLE Üsküdar İskelesi - Doğancılar arasında bir semt. İLE Yedikule'de bir semt. )

( ... İLE ... İLE Adını Sultan II. Bayezıd'ın imrahoru[has ahırların bakıcısı] İlyas Bey'in Bizans kilisesinden çevirttiği bir camiden alır. [Mirahor, İlyas Bey Mescidi olarak da tanınır.] )


- İMRENME ile/ve TELÂHHUZ[Ar.]

( ... İLE/VE İmrenerek ağzın sulanması. )


- İMRENMEK ile/ve/||/<>/> İÇ ÇEKMEK


- İMSÂK[< MİSK]

( BİR ŞEYDEN EL ÇEKME, PERHİZ | ORUCA BAŞLAMA ZAMANI | CİMRİLİK, PİNTİLİK | YALANCI SABAH )


- İMSAK ile İMSAK ile İMSAK

( Bir şeyden el çekerek, kendine hakim olma, perhiz. İLE Oruca başlama zamanı. İLE Cimrilik. )


- İMSÂS[Ar. < MASS] ile İMSÂS[Ar.]

( Emdirme/emdirilme. | Suda erimiş ilâcı şırınga etme. İLE Değdirme, elle tutup sevme, messettirme. )


- İMSÂS[Ar. < MASS] ile İMTİSÂS[Ar. < MASS]

( Emdirme/emdirilme. | Suda erimiş ilâcı şırınga etme. İLE Emme, emerek çekme, soğurma. | [biyolojide] Soğurulma, emilme.[İng. ABSORPTION | Fr. ABSORBTION] )


- İMTİHAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İMKÂN


- İMTİNÂ (ETMEK) ile/ve/||/<>/>/< İHTİYÂR (ETMEK)


- İMTİNÂ-İ ÂDÎ ile/ve/<> İMTİNÂ-İ HAKİKÎ

( Bir şeyin, varoluşunun olanaksızlığı. İLE/VE/<> Bir şeyin, yokluğunun, akılsal olarak olanaksızlığı. )

( Birinin, başka birinin çocuğu olduğu bilinen biri için, "benim çocuğumdur" demesi gibi. İLE/VE/<> Birinin, kendinden yaşça büyük biri için, "benim çocuğumdur" demesi gibi. [davası edil(e)mez/dinlenmez] )


- İMTİNA[Ar.] ile İMTİSAL[Ar. < MİSL]

( Kaçınma, sakınma, çekinme. İLE Gerekeni yapma. | Bir örneğe göre davranma, uyma, benzemeye çalışma. | Alınan buyruğa tümüyle uyma. [İNKIYÂD] )


- İMTİNÂ[Ar.] ile İSTİNKÂF[Ar.]

( Çekinme. İLE Çekinme, geri durma, sakınma. )


- İMTİNA ile/ve/||/<>/< HAYÂ


- İMTİNÂ ile/ve/||/<> İHTİYAT

( Feragat edip geri durma. İLE/VE/||/<> İleriyi düşünürek/görerek davranma. | Sakınma. | Yedek. )


- İMTİZÂC[< MEZC] ile KARIŞABİLME | BİRBİRİNİ TUTMA, UYGUNLUK | UYUM SAĞLAMAK, İYİ GEÇİNME


- İMZA BEYANNÂMESİ ile/ve/||/<>/> İMZA SİRKÜLERİ/SİRKÜSÜ

( Gerçek kişi için, bireysel. İLE/VE/||/<>/> Tüzel kişi/kuruluş için. )


- İMZA[Ar.] ile/ve/||/<> İMCE/PARAF[Fr. < PARAPHE]

( ... İLE/VE/||/<> Sadece baş harflerle yazılan, kısa imza. )


- İMZA ile CEMAL SÜREYYA'NIN İMZASI


- İMZAYI:
ADIN ALTINA ATMAK ile/ve/değil/yerine ÜSTÜNE ATMAK


- IN VIVO ile/ve/||/<>/>< IN VITRO

( Dirimlide/canlıda. İLE/VE/||/<>/>< Organizma dışında, canlı dışı, yapay ortamda. )

( Gövdeyi bütün olarak ele alır ve bu bağlamda araştırma gerçekleştirme olanağı sağlar. İLE/VE/||/<>/>< Gövdenin belirli parçalarını ele alan ve bu doğrultuda araştırma gerçekleştiren yapı. )


- İN'ÂM[< Nİ'MET (çoğ. İN'ÂMÂT)]

( NÎMET VERME, İYİLİK ETME )


- İN'ÂM[Ar.] ile İHSÂN[Ar.]


- İN'ÂM[Ar.] ile TEMETTU'[Ar.]


- İN'İKÂS[< AKS (çoğ. İN'İKÂSÂT)]

( MAĞLUP OLMA | YANSIMA | YANKI )


- İN'İSÂM[Ar.] ile/değil/yerine/>< İN'İSÂR[Ar.]

( Sıkılma. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Koruma. )


- ÎN/İYN[Ar. < AYNÂ] ile ÎN[Fars.]

( İri ve güzel gözlüler. İLE Bu. )


- İN/MAĞARA ile BÜYÜK/DERİN İN/MAĞARA

( CAVE ile CAVERN )


- İN/MAĞARA ile SON GOONG

( ... İLE Vietnam'da bulunan, dünyanın en büyük mağarası, başkent Hanoi'den 450 kilometre uzaklıkta, Phon Nhake Bang Doğal Yaşam Parkı'nın içinde yer alıyor. Mağaranın genişliği, yaklaşık olarak 146 kilometre. Son Goong, Vietnam dilinde, "Dağı ve ırmağı olan mağara" anlamına geliyor. )


- İN ile/ve/değil/||/<> AY İNİ

( )


- İN ile İn ile İN

( Yaban hayvanlarının, kendilerine yuva edindikleri kovuk. | Mağara. İLE İndiyum'un simgesi. İLE İnsan. )


- İNÂ'[Ar. < EVÂNÎ] ile İ'NÂ[Ar.] ile ÎNÂ'[Ar.] ile ÎNÂ'[Ar.]

( Kap kacak. İLE Zahmete uğratma. İLE Yemiş toplama zamanının gelmesi. İLE Geciktirme, alıkoyma. )


- İNÂBE/T ile İNTİSÂB

( GÜNAHLARA TÖVBE EDİP HAKK YOLUNA DÖNME | BİR MÜRŞİDE BAŞVURUP, TARÎKATA GİRME )


- İNÂBET ile/ve EVBE


- İNAK/DOGMA ile ÂYET


- İNAK/DOGMA ile/ve BELİRLENİM

( DOGMA vs./and DETERMINATION )


- İNAL

( Kendine inanılan kimse, mutemet. )


- İNAN / İNANCA ile/ve/<>/> İNANÇ

( Süreç. İLE/VE/<>/> Sonuç. )

( Bireysel. İLE/VE/<>/> Toplumsal. )


- İNAN ile İMAN

( DO BELIEVE vs. FAITH/FULLNESS )


- İNANAN ile KÂFİR


- İNANÇ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İNSANLIK

( Sadece kişiyi ilgilendiriyor. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Herkesi ilgilendiriyor. )

( )


- İNANÇ(İTİKAT) ile/ve/değil/yerine/<>/>< MÜŞÂHEDE


- İNANÇ(PISTIS) ile GNOSIS


- İNANÇ/İNANDIRILMA ile KOŞULLANMA/KOŞULLANDIRILMA

( BELIEF vs. CONDITIONING )


- İNANÇ/SIZLIK ile/ve/||/<> KUŞKU/ŞÜPHE

( Ne çıplaklık, ne dağınık saçlar, ne pislik, ne günlerce oruç tutmak, ne yerde yatmak, ne de bağdaş kurarak saatlerce bir yerde oturmak, kuşku ve isteklerden arınmamış bir kişiyi kurtarmaz. )

( DISBELIEF vs. DOUBT/SUSPICION )


- İNANÇ ile/ve/değil/yerine "BAKIŞ/GÖRÜŞ"


- İNANÇ ile/ve/<>/değil AKLINA/ÇIKARLARINA UYGUNLUK


- İNANÇ ile/ve BELİRSİZLİK

( BELIEF vs./and INDEFINITENESS )


- İNANÇ ile/ve/değil/||/<> DAVRANIŞ

( Seni, daha iyi bir insan yapan, "inançların" değil davranışlarındır. )


- İNANÇ ile DEĞER

( FAITH/BELIEF vs. WORTH/VALUE )


- İNANÇ ile GÜVEN

( FAITH/BELIEF vs. CONFIDENCE/TRUST )


- İNANÇ ile/ve/<> İBÂDET ile/ve/<> AHLÂK


- İNANÇ ile/değil/yerine İLKE


- İNANÇ ile/ve/<> İMAN

( Düşüncenin pekişmişliği. İLE/VE/<> İnancın pekişmişliği. )

( Herşeyin başlangıcı ve kaynağı olan düşünce, inancın da imanın da başlangıcı ve kaynağıdır. İLE/VE/<> İnanç, düşüncenin pekişmiş/yoğunlaşmış hali, iman da inancın pekişmiş/yoğunlaşmış halidir. )

( Kuramı, uygulamaya geçiren tek ve en önemli olgu. İLE/VE/<> ... )

( BELIEF vs./and/<> FAITH )


- İNANÇ ile/ve/değil/yerine/<>/>/< İTİBAR


- İNANÇ ile/ve/<>/değil KABUL

( [not] BELIEF vs./and/<>/but ACCEPTANCE )


- İNANÇ ile/ve/||/<> KÖK İNANÇ / ŞEMA


- İNANÇ ile/ve/değil/||/<>/< KURUNTU/VEHİM


- İNANÇ ile/ve METAFİZİK

( FAITH/BELIEF vs./and METAPHYSICS )


- İNANÇ ile/ve/<> SEVGİ ile/ve/<> BİLGİ

( Toplumsal yönetimde, kişiler üzerinde oynanan alanlar. )

( BELIEF vs./and/<> LOVE vs./and/<> KNOWLEDGE )


- İNANÇ ile TAKVÂ


- İNANÇ ile/ve TESLİMİYET


- İNANÇ ile/ve/değil/yerine TESPİT

( [not] BELIEF vs./and/but ESTABLISHING
ESTABLISHING instead of BELIEF )


- İNANÇ ile/ve UĞRAŞ

( BELIEF vs./and STRUGGLE )


- İNANÇ ile/ve/<> ÜMİT

( İkisi de geleceğe yöneliktir. )

( Both of them are directed to the future. )

( BELIEF vs./and/<> HOPE )


- İNANÇ ile/ve/değil/||/<>/< VARSAYIM


- İNANÇ ile/ve YAŞAM

( BELIEF/FAITH vs./and LIFE )


- İNANÇLAR(IM) İÇİN (YAŞIYORUM) ile/değil/yerine İNANÇLAR(IMIN) DOĞRULTUSUNDA (YAŞIYORUM)


- İNANÇLAR ile/ve/||/<> TEMEL İNANÇLAR


- İNANDIĞI NOKTAYA ÇEKMEK İÇİN SORMAK ile SADECE SORU OLARAK SORU SORMAK

( Saptırma/çarpıtma. İLE Gerçeğe/doğruya olan bağlılıkla. )

( Kötü niyetli ya da bilgisizce. İLE Doğruyu bulmaya yönelik. )


- İNANDIĞINI BİLMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/></< BİLDİĞİNE İNANMAK


- İNANILACAK (OLAN) ile/ve ALKIŞLANILACAK (OLAN)

( Alkışı, en sessiz biçimde karşılayan, alkışı, hak etmiş demektir. )


- İNANILMAZ BİR ŞEY/İŞ YAPMAMIZ ile/değil/yerine YAPTIĞIMIZ ŞEYİ/İŞİ, İNANILMAZ BİR BİÇİMDE YAPMAMIZ


- İNANIR ile/ve/<> ÖFKELİ İNANIR


- İNANMA/MA ile/ve/||/<> İTİBAR/SIZ


- İNANMA ile/ve/değil/||/<>/>/< BIKMA


- İNANMADAN AİT OLMAK" ile/değil AİT OLMADAN İNANMAK

( [not] "BELONG WITHOUT BELIEVE" vs./but BELIEVE WITHOUT BELONG )


- İNANMAK ile "KAPTIRMAK"


- İNANMAK ile/ve/||/<> "YEMEK"/"YUTMAK"


- İNANMAK ile/ve/değil/yerine AKLETMEK

( [not] TO BELIEVE vs./and/but TO REALIZE
TO REALIZE instead of TO BELIEVE )


- İNANMAK ile/ve BEKLEYİŞ/BEKLENTİ

( TO BELIEVE vs./and EXPECTATION )


- İNANMAK ile/değil/yerine/>< BİLMEK

( [not] TO BELIEVE vs./but/>< TO KNOW
TO KNOW instead of TO BELIEVE )


- İNANMAK ile/ve İNANMAK İSTEMEK

( TO BELIEVE vs./and WANT TO BELIEVE )


- İNANMAK ile/değil/yerine KABUL ETME(ME)K


- İNANMAK ile/ve/değil/||/<>/< KABUL ETMEK


- İNANMAK ile/ve/değil KATILMAK

( [not] TO BELIEVE vs./and/but TO JOIN )


- İNANMAK ile/> KENDİNİ KAPTIRMAK

( TO BELIEVE vs./> TO GET CARRIED AWAY )


- İNANMAK ile KONDURMAK

( BELIEF vs. TO ATTRIBUTE TO )


- İNANMAK ile/ve KUŞKU/ŞÜPHE

( TO BELIEVE vs./and DOUBT/SUSPICION )


- İNANMAK ile/yerine TEMEL ALMAK

( TO BELIEVE vs. TO GET BASE
TO GET BASE instead of TO BELIEVE )


- İNANMAMAK ile/ve/<> REDDETMEK

( NOT TO BELIEVE vs./ve/<> TO REJECT )


- İNANMIŞ/LIK ile/ve/değil İNANDIRILMIŞ/LIK


- İNANMIŞ ile DELİ


- ÎNÂS[Ar. < ÜNSÂ] ile ÎNÂS[Ar. < ÜNS]

( Bayanlar. İLE Alıştırma/alıştırılma. | Görme, bilme. )


- İNAT (ETMEK/EDEN) ile/ve/değil/yerine/<> DİRENÇ/İHTİYÂR[< HAYIR] (GÖSTERMEK/GÖSTEREN)


- İNAT ETMEK ile/ve/||/<> PES ETMEMEK ile/ve/||/<> VAZGEÇMEMEK


- İNAT ETMEK ile/ve/yerine VAZGEÇMEMEK


- İNAT ile/ve CEHALET


- İNAT ile/ve ÜSTÜNE GİTMEK


- İNATÇI ile HARIN

( ... İLE Bir şeyden huylanıp yürümeyen, geri geri giden hayvan. | [mecaz] Hain, huysuz. | [mecaz] Obur. )


- İNÂYET ile HİMMET ile FEYZ


- İNÂYET ile/ve/||/<> İHTİRÂ[çoğ. MUHTERİAT]

( Dikkat, çaba, özenme. | İyilik, ihsan, lütûf. İLE Benzeri görülmemiş bir şey yaratma, vucuda getirme/getirilme. )


- İNBÂ'[Ar.] ile İNBÂH[Ar.]

( Haber verme. İLE Uyandırma/uyandırılma. | Kımıldatma, hareket ettirme. )


- ÎNCÂ'[Ar. < NECÂT] ile İNCÂH[Ar.]

( Kurtarma/kurtarılma. İLE İşi bitirme/tamamlama. | İsteğe erme. )


- İNCÂS[Ar. < NECİS] ile İNCÂZ[Ar. çoğ. İNCÂZÂT]

( Pisleme/pislenme, necîsleme, necâsetleme. İLE Yerine getirme. )


- İNCE BAĞIRSAK ile/ve 12 PARMAK BAĞIRSAĞI

( SMALL INTESTINE vs./and DUODENUM )


- İNCE BAĞIRSAK ile/ve/> KALIN BAĞIRSAK

( EM'Â-İ RAKÎKA ile/ve/> EM'Â-İ GALÎZA )

( MİÂ'[Ar.], RÛDE[Fars.]: Bağırsak. )

( EMA: Bağırsaklar. )

( MASARİKA[Yun.]: Bağırsakları tutan karın iç zarı, bağırsak askısı. )

( Bağırsağın her boğumunda bir hazım vardır. Gelen maddeden, her boğumda bir gıda alınır. )

( ANTENİT: İncebağırsak yangısı. )

( TEGALLÜF-İ EM'Â: Bağırsak dolanması. )

( SMALL INTESTINE (/BOWEL) vs./and/> LARGE INTESTINE (/BOWEL), COLON )

( JUJENUM cum/et/> INTESTINUM CRASSUM )


- İNCE ÜNLÜ/RAKİK/RİKKAT ile/||/<> KALIN ÜNLÜ/İŞBA ile/||/<> KALIN ÜNLÜYE EĞME/İŞBA ile/||/<> REF ile/||/<> ÜNLÜ ALAN ile/||/<> ÜNLÜ ALMAYAN ile/||/<> ÜNLÜLENME

( Ağız boşluğunun ön bölümünde oluşan ünlüler (e, i, d, ü). | Yuvarlama. İLE/||/<> Ağız boşluğunun art bölümünde oluşan ünlüler (a, ı, o, u). İLE/||/<> Vezin gerektirdiğinden, sözcüğe bir yazaç ekleyerek ya da yazacı eğerek uzatmak. İLE/||/<> Bir sözcüğü zammeli[ötre - yuvarlak ünlülü (o, ö, u, ü)] okuma. İLE/||/<> Sesçil imlerden birini alan yazaç. İLE/||/<> Sesçil im almamış yazaç. İLE/||/<> Vezinde söz konusu olan ünsüzler ve ünlüler dışında olan, okunuşta veznin içine katılan ve anlamı değiştiren bir dizi ünlünün eklenmesi. )


- İNCE ile/ve/<> SEYREK


- İNCE ile/ve ÜST

( SUBTLE vs./and TOP )


- İNCE ile/ve/<> ZAYIF


- İNCEAĞRI ile İNCEHASTALIK

( Verem. İLE Akciğer veremi. )


- İNCELEMEK ile/ve/<> ARAŞTIRMAK

( Doğru biçimde anlamak için! )

( Araştırmamak, tutsaklığın başlıca nedenidir. )

( Araştırma yapmadıkça kurtuluş yoktur. )

( TETEBBUÂT: İncelemeler, araştırmalar, tetkikler. )

( PERKİZİSYON: Bir kişi ya da bir şey hakkında önceden, ayrıntısıyla araştırma. )

( To understand rightly! )

( TO INVESTIGATE vs./and/<> TO SEARCH
Non-investigation is the main cause of bondage.
There can be no salvation, without investigation. )


- İNCELEMEK ile/ve/||/<>/>/< ARAŞTIRMAK ile/ve/||/<>/>/< SORGULAMAK


- İNCELEMEK ile/ve KURCALAMAK

( TO INVESTIGATE vs./and TO DELVE )


- İNCELİK:
DÜŞÜNCEDE ile/ve/||/<> DUYGUDA ile/ve/||/<> DİLDE

( Derinlik yansıtır. İLE/VE/||/<> Sevgi oluşturur. İLE/VE/||/<> Güven yansıtır. )


- İNCELİK/KALINLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARALIK


- İNCELİK/NEZÂKET[Ar.] ile/<> İKİYÜZLÜLÜK/RİYÂ[Ar.]

( Nezâkette, çoğunlukla, bir parça ikiyüzlülük saklıdır/vardır. )


- İNCELİK ile/ve/||/<> DOĞRULUK ile/ve/||/<> GÜZELLİK

( Belde değil dilde. İLE/VE/||/<> Sözde değil özde. İLE/VE/||/<> Yüzde değil yürekte. )


- İNCELME ile BİLLURLAŞMA


- İNCELME ile/ve SEYRELME


- İNCELME ile/ve/<> SİLİKLEŞME


- İNCELTME (SİMGESİ) ile/ve/||/<>/< İNCELİK

( İzlemek için burayı tıklayınız... )


- İNCELTMEK ile/değil ÖZEMEK

( ... İLE/DEĞİL Pekmez gibi koyu şeyleri suyla inceltmek. )


- İNCELTMEK ile/değil SEYRELTMEK


- İNCİ: Cansız ve bitki eşiği.


- İNCİ ile/ve AZRA

( ... İLE/VE Delinmemiş inci. )


- İNCİ ile İNCİ ÇİÇEĞİ(MÜGE[Fr. < MUGUET])


- İNCİ ile/ve/||/<> MERCAN

( [Divân Edebiyatında] Gözyaşını simgeler. İLE/VE/||/<> Kanlı gözyaşını simgeler. )

( Barış. İLE/VE/||/<> Feragat. )

( Hz. Hasan ve soyu. İLE/VE/||/<> Hz. Hüseyin ve soyu. )

( Kavuşmayı/vuslatı simgeler/nişânesidir. İLE/VE/||/<> ... )


- İNCİL ile/değil KİTAB-I MUKADDES


- İNCİL ile/değil/yerine YENİ AHİT


- İNCİR AĞACI ile/değil KOKAR AĞACI


- İNCİR/YEMİŞ/BALLIDARI ile BURUK İNCİR/YEMİŞ

( ... İLE Dalında kuruyan, kimyasal kullanılmış incir. )


- İNCİR/YEMİŞ/BALLIDARI ile ÖTEKİ MEYVELER

( Bilgeliği simgeler. İLE ... )

( TİN ile ... )

( FIG vs. OTHER FRUITS
Signs the wisdom. WITH ... )

( FICUS CARICA cum ... )


- İNCİR ile BARDACIK

( ... İLE Bir tür yaş incir. )

( ... İLE Ege bölgesindeki adı. )


- İNCİR ile İNCİRSİ MEYVE

( ... İLE Gerçek bir meyve olmayan, yumurtalardan değil çiçeklikten oluşan, incire benzer meyve. )


- İNCİR ile KAYA İNCİRİ

( ... İLE Susuz ve ilaçsız, kendi kendine yetişen siyah kaya incirleri, olgunlaşıp yere düşünce toplanıp önce güneşte kurutulur. Sonrasında, çuvallara sıkıştırılarak bastırılıp saklanıyor. Yeneceği zamandan 4-5 gün önce çıkarılıp mersin, kekik ve defne yaprağı ile kaynatılan suya bandırılır ve tekrar kurutulur. Sonra da unlanıp yenir. Hava alan kâğıt ya da bez kesede saklanıp birkaç hafta içinde yumuşacık halde tüketilir. )

( ...ile )


- İNCİR ile LOP İNCİR

( ... İLE İri ve yumuşak bir tür incir. )


- İNCİR ile MISIR/FRENK, HİNT, KİLİS, PABUÇ İNCİRİ / DİKENLİ İNCİR / BABUTSA / KAYNANADİLİ / KÜREKYEMİŞİ


- İNCİR ile PATLICAN İNCİRİ

( ... İLE İncirin, iri ve mor bir türü. )


- İNCİR ile YABANİNCİRİ

( ... İLE Dutgillerden, Mısır'da yetişen ve kerestesi, eski Mısırlılar'ca mumyalara sanduka yapmakta kullanılmış olan bir ağaç. | Bu ağacın meyvesi. )


- İNCİTMEK ile/ve ZEDELEMEK

( TO HURT/INJURE/STRAIN vs./and TO BRUISE )


- İNCİTMEMEK ile/ve/||/<>/> İNCİNMEMEK

( Dilin susturulmasıyla. İLE/VE/||/<>/> Zihin ve kalbin susmasıyla. )


- İNCİZÂM[Ar.] ile İNCİZÂM[Ar.]

( Meczûm olma, sözcüğün son harfinin harekesiz olarak seslendirilmesi. | Kemiğin kırılması. İLE Cüzzam hastalığına yakalanmış birinin bir örgeninin kopması. )


- INÇKIR ile/||/<> İNÇKİR ile/||/<> INGRAN/İNGREN

( Ağlamak[hıçkıra hıçkıra]. İLE/||/<> Ağlamak[ince sesle]. İLE Ağlamak[dertli olarak, gizli gizli ağlamak, inlemek] )


- İNDİFÂ[< DEF (çoğ. İNDİFÂÂT)]

( MÜNDEFİ OLMA, ORTADAN KALKMA | YER YER BAŞGÖSTERME | PÜSKÜRME )


- İNDİRÂ[Ar.] ile İNDİRÂ[Ar.]

( Yayılıp dağılma. İLE Öne geçme. | Bir işe girişme. | Bulutun altından sıyrılması. )


- İNDİRGEME ile/değil/yerine ATIF


- İNDİRGEME ile/değil/yerine AZALTMA


- İNDİRGEME ile BASİTLEŞTİRME

( TO REDUCE vs. TO SIMPLIFY )


- İNDİRGEME ile/değil/yerine BİLME/BİLEREK


- İNDİRGEME ile/ve/değil/yerine/>< DAYANDIRMA


- İNDİRGEME ile/değil/yerine DÖNÜŞ/KAYITIM/RÜCÛ/İRCÂ


- İNDİRGEME ile EŞDEĞER TUTMA/"GÖRME"


- İNDİRGEME ile/ve/||/<>/>/= HADDİNİ AŞMAK


- İNDİRGEME ile/ve/> İHMAL


- İNDİRGEME ile/ve İHMAL


- İNDİRGEME ile İZ DÜŞÜRME


- İNDİRGEME ile/ve/<>/> KALIPLAŞ(TIR)MA


- İNDİRGEME ile/ve/değil/yerine MODELLEME


- İNDİRGEME ile/ve/> ORTADAN KALDIRMA


- İNDİRGEME ile/değil/yerine/>< ÖRTÜŞTÜRME


- İNDİRGEME ile/ve YAPAY/KABA "BAĞLANTI/LANDIRMA"


- İNDİRGEME ile/değil/yerine YORUM/LAMA

( [not] TO REDUCE vs./but TO INTERPRET
TO INTERPRET instead of TO REDUCE )


- İNDİRGEMECİLİK ile/ve/||/<> GEREKİRCİLİK ile/ve/||/<> NESNELLİK


- İNDİRGEMEK ile/ve/<> "DÜŞÜRMEK"


- İNDİRGEMEK ile/değil/yerine ANLAMAYA ÇALIŞMAK


- İNDİRGEMEK ile/ve AYIRMAK

( TO REDUCE vs./and TO SEPARATE )


- İNDİRGEMEK ile/ve/||/<> BAŞKALAŞTIRMAK


- İNDİRGEMEK ile/değil İNDİRMEK

( TENZİH ile/değil TENZİL )


- İNDİRGEMEK ile KATMAK


- İNDİRGEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> KISINGILAMAK/HAPSETMEK


- İNDİRGEMEK ile/ve/değil/||/<>/< SOYUTLAMAK


- İNDİRGENME/REDÜKSİYON ile/>< OKSİDASYON

( Elektron kazanan tepkime. İLE/>< Elektron kaybeden tepkime. )


- İNDİRGENME ile/>< YÜKSELTGENME

( Elektron kazanma. İLE/>< Elektron kaybetme. )


- İNDİRGENMİŞ RASYONEL/LİK ile/ve/değil/yerine RASYONEL/LİK


- İNDİRİM/ISKONTO[İt.][İSKONTO değil!] ile/ve/değil/yerine "İYİLEŞTİRME"


- İNDİRİM ile BİNDİRİM


- İNEK ile AFRİKA İNEĞİ



(19/42)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 1042 kez incelenmiş/okunmuştur.