Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

[... ile ...] BAĞLAÇLI

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 28 Ekim 2024 ]
itibariyle 40291 başlık/FaRk yer almaktadır.

- HEDEF ile/ve İDDİA

( TARGET vs./and ASSERTION )


- HEDEF ile UC


- HEDEFİ BELİRLEMEK ile/ve/||/<>/> ÇITAYI YÜKSELTMEK


- HEDER[Ar.] ile/değil HEBÂ[Ar.]

( Karşılığını alamama, boşa gitme, ziyan olma. İLE/DEĞİL Hiçbir işe yaramadan yok olma, boşa gitme. )


- HEDÎR ile NEVH

( Güvercin ve benzeri kuşların ötmesi. İLE Güvercinin nağme ile ötmesi. )


- HEDİYE ile RÜŞVET

( PRESENT vs. BRIBE )


- HEDİYE ile/ve/||/<> SEVGİ

( Kendinden çok, onun gereksinimi olan önceliği[nesneyi/olanağı], ona veriyorsan. İLE/VE/||/<> Ondan çok, kendi gereksinimin olan önceliği[nesneyi/olanağı], ona veriyorsan. )


- HEDY[Ar.] ile BEDENE[Ar.]


- HEDY[Ar.] ile BEYÂN[Ar.]


- HEFT-HÂN[Fars.] ile HEFT-HÂN[Fars.]

( "Yedi konaklık yol": Rüstem ile İsfendiyar'ın geçtikleri yol. İLE "Yedi sofra": Nev'î Zâde Atâî'nin tasavvuf niteliğinde olan bir mesnevîsi.[1627] )


- HEGEL ile/ve/||/<> FEUERBACH ile/ve/||/<> MARX

( Kant'ın takipçisi ve geliştiricisi. İLE/VE/||/<>/> Hegel'in öğrencisi ve Marx'ın öncüsü/hocası. İLE/VE/||/<>/> Hegel'in takipçi ve geliştiricisi. Feuerbach'ın öğrencisi. )


- HEGEL ile/ve/=/||/<>/< PLATON GİBİ DAVRANAN ARİSTOTELES


- HEGEMON ile/değil/yerine/>< EGEMEN


- HEGEMONYA[Yun. < HEGEMONIA] ile BASKI

( ... İLE Bir devletin, başka bir devlet üzerindeki siyasi üstünlüğü ve baskısı. )


- HEINZ KOHUT ile/ve/||/<> CHARLES STROZIER

( Strozier, Kohut'un yaşam öyküsünü yazmıştır. )


- HEINZ KOHUT ile/ve/||/<> JAMES F. MASTERSON


- HEKİM ile NİTÂSÎ[Ar.]

( ... İLE Anlayışlı hekim. )


- HEKİMLER ile/ve/<> PİLOTLAR


- HEKSİS ile/ve/||/<>/> FUSIS ile/ve/||/<>/> PSUKE ile/ve/||/<>/> HEGEMONİKON


- HEKSOZ ile PENTOZ

( Altı karbonlu monosakkaritler. İLE Beş karbonlu monosakkaritler. )


- HEKTAR ile DESYATİNA[Rusça]

( ... İLE Eski Rusya'da, 1,09 hektara eşit arazi ölçüsü. )


- HELÂ/HALÂ[Ar.]/KENEF[Ar. < KENİF]/KERİZ[Fars. < KARIZ]/AYAKYOLU/WC/TOILET[İng.]/00[Fr.]/TUVALET[Fr.] ile TUVALET

( Ayakyolu. İLE Gece giysisi. )


- HELÂHİL-NİSÂR[Ar.] ile HELÂHİL-RÎZ[Ar., Fars.]

( Öldürücü zehir saçan. İLE Öldürücü zehir saçan. )


- HELÂL >< HARAM ile MÂRUF >< MÜNKER

( Pek kabul edilmemek ve onaylanmamakla birlikte, farzları yerine getirmemenin, eksikliklerin, yanlışların, en son noktada cezâsı yoktur/olmaz. İLE İnsanlığı ve geneli kapsayan yanlışların cezâsı da vardır. )

( MÂRUF: Herkesçe bilinen, tanınan, belirli, sanlı. | Şeriatın uygun gördüğü, beğendiği ve buyurduğu. )


- HELÂL[Ar.] ile MÜBÂH[Ar.]


- HELÂL ile CAİZ


- HELÂL ile/ve HELÂL


- HELÂL ile/ve/||/<> HİLÂL ile/ve/||/<> LÂLEH


- HELÂL ile TAYYİP


- HELEN ile BARBAR

( BAR BAR (BAĞIRMAK), BARBAR: BIR BIR KONUŞAN )


- HELEN ile GREK


- HELİKON[Fr. < Yun.]

( Çalgı ağızlığı ve pistonu olan, boyundan geçirilerek tutulan, çember biçimli, üflemeli bakır çalgı. )


- HELİKOPTER ile/ve ORNİTOPTER

( ... İLE/VE Kanat çırpacak biçimde düzenlenmiş hava taşıtı. )


- HELİKS ile BETAYAPRAK

( Proteinlerin ikincil yapısındaki spiral biçimi. İLE Proteinlerin ikincil yapısındaki yassı yapı. )


- HELKE ile/değil/yerine BAKRAÇ

( Bakraç, kova. İLE/DEĞİL/YERİNE Çoğunlukla bakırdan yapılan küçük kova. | Bir bakracın alabildiği miktar. )


- HELVA ile KOZ HELVA

( ... İLE Ceviz ve şekerle yapılan, ağdalı bir helva türü. )


- HELVA ile SABUNİYE

( ... İLE Bir tür nişasta helvası. )


- HELVA ile/ve TATLI

( Eskiden, tatlının genel adı, Helva idi. )


- HEM

( BİR, AYNI )


- HEM ..., HEM DE ... ile DURUMA GÖRE ...


- HEM KARADA, HEM SUDA YAŞAYABİLEN CANLILAR ile/ve SÜRÜNGENLER ile/ve BALIKLAR

( Türkiye Kurbağa ve Sürüngenleri )

( ZÂT-ÜT-TENEFFÜS-İL-MÜZDEVİC, ZU-L-MAÂŞEYN/MÂÎŞEYN ile ... )

( FERZEND-İ ÂB: Suda yaşayan hayvanlar. )

( AMPHIBIANS vs. REPTILES and FISHES )

( AMPHIBIE avec ... et ... )


- HEM-DEM

( SIKI FIKI, CANCİĞER ARKADAŞ )


- HEM-DEST

( KUVVET VE KUDRETTE BERÂBER OLAN, ELELE VEREN | ORTAK | KUMAŞ DOKUYUCULUKTA BİR ÇIRAĞA, ARTIK TEK BAŞINA ÇALIŞABİLECEK SEVİYEYE GELDİĞİNİ BİLDİREN BERATI VEREN KİMSE )


- HEM-DİL

( DÜŞÜNCELERİ, YÜREKLERİ BİR OLAN, GÖNÜLDEŞ )


- HEMATEMEZ ile/||/<> MELENA

( Mide ya da yemek borusundan kan kusma. İLE/||/<> Sindirim düzeninden kanamalı dışkı. )


- HEMATİ[Fr. < Yun.] ile HEMATİT[Fr. < Yun.]

( Kanın, hemoglobinle renklenmiş kırmızı yuvarı. [Bir milimetreküp insan kanında, 5 milyon hemati vardır.] İLE Kırmızı ya da esmer renkte olan doğal demir oksidinden oluşan bir mineral [Fe2O3], kantaşı. )


- HEMATİT ile MANYATİT


- HEMATİT ile/||/<> MANYETİT/MAGNETİT

( Metalik gri ya da siyah renkte olan bir taş. İLE/||/<> Siyah manyetik bir mineral. )


- HEMATÜRİ ile/||/<> PROTEİNÜRİ

( Sidikte kan bulunması. İLE/||/<> Sidikte protein bulunması. )


- HEMATÜRİ ile/||/<> PROTEİNÜRİ

( Sidikte kan bulunması. İLE/||/<> Sidikte protein bulunması. )


- HEMCİNS ile/ve/değil/||/<> HEMDERT

( Varolanların tümü. | Cinsleri bir olan, aynı soydan. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Dertleri ortak/yakın olan kişiler. )


- HEME OST ile HEME EZ OST


- HEMEN DEĞİŞİM ile/ve ÂNÎ DEĞİŞİM

( IMMEDIATELY ALTERATION vs./and SUDDEN ALTERATION )


- HEMEN ile DOĞRUDAN

( IMMEDIATELY vs. INDIRECT )


- HEMEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SICAĞI SICAĞINA


- HEMM[Ar.] ile GAMM[Ar.]


- HEMM[Ar.] ile HİMMET[Ar.]


- HEMM[Ar.] ile İRÂDE[Ar.]


- HEMM[Ar.] ile KASD[Ar.]


- HEMPA ile/||/<> HEMTA

( Ayaktaş, arkadaş[kötü işlerde]. İLE/||/<>/||/<> Yandaş, denktaş, arkadaş. )


- HEMZ[Ar.] ile LEMZ[Ar.]

( Örtülü ayıplama. İLE İthâm ederek ayıplama. )


- HENDEK ile/ve AZMAK ile/ve UR

( ... İLE/VE Su birikmiş hendek. İLE/VE Bir tür hendek. )


- HENDEK ile KUYU/TUYNUK

( Kuyu görüntüsü, bir kaynağı ya da bir kazanç kapısını simgeleyebilir. )

( ... ile Bİ'R[çoğ. ÂBÂR], BEVD
... ile BÂSİKA: Ağzına kadar su dolu olan kuyu. )

( ... ile ÇÂH, ÇEH )

( DITCH/TRENCH vs. WELL )


- HENGÂME[Fars.][HANGAME/ENDAME değil!] ile İZDİHÂM[Ar. < ZAHAM]

( Kavga, patırtı, gürültü. İLE Kalabalık, yığılma, kalabalıktan sıkışma. )


- HENÎ'[Ar.] ile MERÎ'[Ar.]


- HENRY CAVENDISH ile/ve/<> ANTOINE LAVOISIER

( [Hidrojen] Kâşifi. [1766] İLE/VE/<> Adlandıran. [1783] )

( Hidrojen )


- HEP[Fars. < HEB] ile/değil 2 (KEZ)

( [not] ALLWAYS vs./but TWO (TIMES)/TWICE )


- HEP ile/yerine/değil DAHA ÇOK


- HEP ile İKİDE BİR


- HEP ile/değil/yerine OLABİLDİĞİ KADAR


- HEP ile/ve/<> SADECE


- HEPATİT A ile/||/<> HEPATİT B ile/||/<> HEPATİT C ile/||/<> HEPATİT D ile/||/<> HEPATİT E

( Hepatit A virüsünün neden olduğu, genellikle kirli su ya da yiyeceklerle bulaşan bir karaciğer bulaşı. İLE/||/<> Hepatit B virüsünün neden olduğu, kan ve vücut sıvıları yoluyla bulaşan bir karaciğer bulaşı. İLE/||/<> Hepatit C virüsünün neden olduğu, kan yoluyla bulaşan bir karaciğer bulaşı. İLE/||/<> Hepatit B virüsü ile birlikte bulaş oluşturan bir karaciğer bulaşı. İLE/||/<> Hepatit E virüsünün neden olduğu, genellikle kirli su ile bulaşan bir karaciğer bulaşı. )


- HEPATOMEGALİ ile/||/<> SPLENOMEGALİ

( Karaciğerin olağandışı büyümesi. İLE/||/<> Dalağın olağandışı büyümesi. )


- HEPİMİZ(İN), ... ile/değil HER BİRİMİZ(İN), ...


- HEPİMİZ(İN) ile HERKES(İN)


- HEPİMİZİ BİR YAPAN ile/ve/<> BAZILARIMIZI "AYRI" YAPAN


- HEPTANRICILIK/TÜMTANRICILIK(PANTEİZM) ile HEPTANRIDACILIK(PANENTEİZM)

( Tanrı'yı, etkin yaratıcı güç olarak belirlemekle birlikte Tanrı'yla dünyayı özdeşleştiren öğretidir. Tek gerçek varlık, Tanrı'dır, dünya onun yansısıdır ya da türevidir. Buna göre, dünya, Tanrı'dan ayrı bir töz değildir.
İLE
Herşeyin, Tanrı'da olduğunu öne süren öğretidir. Gerçeklik, üç öğeden; ruhtan, doğadan, insandan oluşur. Ancak, bu üç öğenin temelinde, yüce varlık olan Tanrı vardır. Dünya, Tanrı'yla ve Tanrı'dadır, Tanrı'nın yanında değil ondadır, onun bağımlılığı altındadır, insanlık bu dünya ve yeryüzüyle sınırlı değildir, insanlık Tanrı'dadır, dolayısıyla ölümsüzdür ve tüm evrene yayılmıştır. )

( PANTEISM vs. PANENTEISM )


- HEPTANRICILIK/TÜMTANRICILIK/PANTEİZM ile KÖKEN TANRI ile MİMAR TANRI ile YARATICI TANRI ile KİŞİ TANRI ile KAVRAM TANRI


- HER ... ile/değil HİÇBİR ...


- HER AN ile/ve/||/<>/> SÜREKLİ


- HER ANLAM/DA ile/ve/değil/||/<>/< HER ALAN/DA


- HER BABAYİĞİDİN HARCI DEĞİL ile HER BABAYİĞİDİN KÂRI DEĞİL


- HER BİLDİĞİMİZİ ... ile/ve/||/<> HER SÖYLEDİĞİMİZİ ...

( Söylemiyoruz! İLE/VE/||/<> Biliyoruz! )


- HER BİR/BEHER[Fars.] ile BEHER/BEHERGLAS[Alm. < BECHER/GLAS]

( Her bir. İLE Silindir biçiminde cam deney çubuğu. )


- HER DERDE DEVÂ OLAN:
(")SARIMSAK(") ile/ve/değil/||/<>/< SARILMAK


- HER ELİNİ SIKAN İLE ... ile/ve/<> HER CANINI SIKAN İLE ...

( Dost olma! İLE/VE/<> Düşman olma! )


- HER HAFTA ile AYDA DÖRT KERE


- HER KOŞUL ALTINDA GEÇERLİLER ile/ve/||/<>/> MÜKEMMELLEŞME


- HER ŞER'DE/ŞEYDE, BİR HAYIR VARDIR ile/değil HER ŞER'DE/ŞEYDE, BİR OLABİLİR/ARAMAK GEREK


- HER ŞEY(DE)/YER(DE) ile/ve HİÇBİR ŞEY(DE)/YER(DE)

( Herşeyin, zihnimizde olduğunu, bizim, zihinden öte olduğumuzu ve gerçekten yalnız başımıza olduğumuzu, ne zaman anlarsak, işte o zaman, herşey biziz. )

( When we realise that all is in our mind and that we are beyond the mind, that we are truly alone; then all is us.
Nothing is me, so I am nothing. )

( Hiçbir "şey", ben değildir; böylece, ben, hiçbir şeyim. )

( Herhangi bir şey, sadece o şey değildir. )

( Herhangi bir şey, bütünün bir yanını göstererek gizleyendir. )

( Herşey, kendi olmayanı da işaret etmektedir. )

( Can sıkmanın sırrı, herşeyi anlatmaktır. )

( [ON] EVERYTHING/PLACE vs./and [ON] NOTHING/PLACE )


- HER ŞEY ile HER ŞEY('İ)

( EVERY THING vs. EVERY THING )


- HER ŞEY ile HERŞEY('İ)

( Her şey, her şeyle ilişkili olduğu için hiçbir şeyi, sadece ve tek başına "her şey" olarak düşünemez ve dillendiremezsin. )

( Her şey, biraraya getirilmiş parçalar anlamını taşır. )

( EVERY THING vs. EVERYTHING
Everything implies a collection of particulars. )


- HER ŞEYİN KONUŞULABİLİRLİĞİ ile/ve/||/<>/>/< SÖYLEDİKLERİNİ TAMAMLAMASINI BEKLEMEK


- HER YER(İ)(NDE) ile/ve HİÇBİR YER(İ)(NDE)

( EVERYWHERE vs./and NOWHERE | NOT ANYWHERE )


- HER YERDE ile/ve/<> DİLDE, GÖNÜLDE


- HER ZAMAN ile "HER ZAMAN"I

( Genelin içinde düşünülen zaman. İLE Özelliği/farkı olan üzerine düşünülen "ZAMAN"ı. )

( EACH TIME vs. EVERYTIME )


- HER ZAMAN ile SÜREKLİ/DAİMA[Ar.]

( Zaman-ötesi oluş, tümüyle Şimdi'dedir. )

( EVERY TIME vs. ALWAYS/FOREVER
Timeless being is entirely in the now. )


- HER ile/ve BASİT HER


- HER ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BAZI

( [kitap] Okunmaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bazılarına başvurulur. )

( [eşya] Kullanılmaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bazıları saklanır. )

( [yazar] Sevilmez. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bazıları (sadece) beğenilir. )


- HER ile HEP

( EACH/EVERY vs. ALWAYS )


- HER ile/ve HERHANGİ


- HER ile TÜM

( EACH/EVERY vs. ALL )


- HERA ile/ve/||/<> ATHENA ile/ve/||/<> AFRODİT


- HERAKLEITOS AÇMAZI ile/ve/||/<> ÇOKLUK AÇMAZI ile/ve/||/<> THESEUS AÇMAZI


- HERCAİ MENEKŞE ile YABANİ HERCAİ MENEKŞE

( PANSY vs. WILD PANSY )

( VIOLA TRICOLOR HORTENSIS cum VIOLA TRICOLOR )


- HEREDOT ile/ve/değil TUKİDİDES


- HEREKE ile/ve KAYSERİ ile/ve BÜNYAN ile/ve YAHYALI ile/ve TAŞPINAR ile/ve SİVAS ile/ve KARS ile/ve BERGAMA ile/ve LADİK ile/ve MİLAS ile/ve ISPARTA


- HEREKE ile/ve SİVAS


- HERETİZM ile ATEİZM ile PANTEİZM


- HERHALDE["HERALDE" değil!] ile/değil/yerine SANIRIM


- HERHALDE ile/ve/||/<> BELKİ


- HERHALDE ile HER HALDE

( Tahmin, belki. İLE Mutlaka, kesinlikle. )


- HERHANGİ BİR ARKADAŞININ, SENİ, PARA İSTEMEK İÇİN ARAMASI ile TANIDIĞIN VE SEVDİĞİN BİR ARKADAŞININ, SENİ, PARA İSTEMEK İÇİN ARAMASI


- HERHANGİ BİR KİŞİ (OLAN/OLMAK) ile/ve/değil/yerine BELİRLİ BİR KİŞİ (OLAN/OLMAK)


- HERHANGİ BİR ŞEY ile HERHANGİ BİR ŞEY('İ)

( ANYTHING vs. ANYTHING )


- HERHANGİ BİRİ OLMAK ile/değil/yerine BELİRLİ BİR KİŞİ OLMAK


- HERKELE[Ar.] ile HERGELE[Ar.]

( İnce, zarif, hoş. | Hoşluk, incelik. İLE Eşek sürüsü. | Binek ve taşıta alışmamış [akıllı] hayvan. | Terbiye ve görgüden uzak, bayağı, aşağılık kişi. )


- HERKES YAPAMAZ ile/ve/değil HERKES, HER ZAMAN (KOLAY KOLAY) YAPAMAZ


- HERKES YAPIYORSA BIRAK YAPSINLAR | KİMSE YAPAMIYORSA BEN NASIL YAPAYIM ile/değil/yerine/>< HERKES YAPIYORSA BEN DE YAPABİLMELİYİM | KİMSE YAPAMIYORSA BEN YAPAYIM


- HERKES, "HER ŞEYİN FARKINDA"
ile/değil/||/<>/<
"HİÇKİMSE, HİÇBİR ŞEYİN FARKINDA DEĞİL" DEĞİL


- HERKES ile "HERKES"İ

( Genelin içinde düşünülen kişiler. İLE Özelliği/farkı olan üzerine düşünülen "KİŞİ"yi. )

( EVERYBODY vs. "EVERYBODY" )


- HERKES ile BİRÇOK

( EVERYBODY vs. MANY )


- HERKES ile/değil/yerine ÇOĞUNLUK


- HERKES ile/ve/değil/yerine HAZIR OLAN HERKES

( [not] EVERYBODY vs./and/but EVERYBODY WHO ARE READY
EVERYBODY WHO ARE READY instead of EVERYBODY )


- HERKES ile HEPİMİZ

( EVERYBODY vs. ALL OF US )


- HERKES ile/ve/değil/||/<> HERHANGİ BİRİ


- HERKES ile MİLLET

( EVERYBODY vs. PEOPLE )


- HERKES ile ORTAK DİLDE HERKES ile AYRIMSIZ HERKES


- HERKESİN:
YANLAŞTIĞI KİŞİ/LER ile/ve/değil/||/<>/< İYİ ANLAŞTIĞI KİŞİ/LER


- HERMENEUTİK ile/ve FELSEFÎ HERMENEUTİK


- HERMES ile HERMES

( MISIR - BÂBİL - İRAN / İSLÂM'DA[İDRİS] ile YUNAN )

( TOTH ile HERMES TRIMEGISTES )


- HERMETİK EĞİTİM

( 1. Gövde Eğitimi.
2. Hayvansal Ruh Eğitimi.
3. İnsani Ruh Eğitimi. )


- HERMETİK ÖĞRETİ ile HERMES


- HERMETİK ile/ve HERMENEUTİK

( ... İLE/VE Farklı bakışlarla aynı olguya bakma olanağını sunmak/kazandırmak. Çok anlamlılığa izin vermektir. )

( Hermes. İLE/VE Dilthey. )

( Hermeneutik'in amacı: Tekil tarihsel varoluşun anlaşılması. )

( ... İLE/VE Aslına uygun okuyabilme. )


- HERMETİK ile/ve/> HERMENION ile/ve/> HERMENEUTİK

( Kilitli, örtük, mühürlü. İLE/VE/> Anlamlandırma. İLE/VE/> Şifrelerin çözümlenip yorumlanması. )


- HERŞEY İLE HERŞEY ile/ve HERŞEY İLE BİR ŞEY

( EVERYTHING WITH EVERYTHING vs./and EVERYTHING WITH A THING )


- HERŞEY ile/ve/değil/yerine ÇOK ŞEY


- HERŞEY ile/ve GÜVENİLİRLİK

( Masum ve basit olana güvenme cesâretine pek az kişi sahiptir. )

( EVERYTHING vs./and RELIABILITY
Very few are those who have the courage to trust the innocent and the simple. )


- HERŞEY ilefakat HERKES/TE

( Olabilir. İLE/FAKAT Olamaz. )


- HERŞEY ile HERŞEY('İ)

( EVERYTHING vs. EVERYTHING )


- HERŞEY ile/ve HERŞEYE HERŞEYİ SÖYLEYEBİLMEK

( HER SÖYLEDİĞİN DOĞRU OLMALI HER DOĞRUYU SÖYLEMEK DOĞRU DEĞİLDİR HER SÖYLEDİĞİN HAKK OLMALI HER HAKK'I SÖYLEMEK HAKKIN DEĞİLDİR )


- HERŞEY ile HİÇBİR ŞEY

( Zamanla telâfi edilebilir. İLE Geçip giden zaman, hiçbir şeyle telâfi edilemez. )


- HERŞEYDEN ÖNCE ... ile/değil/yerine TÜM BUNLARIN YANISIRA ...


- HERŞEYİ BİLEN ile/değil KENDİNİ BİLEN


- HERŞEYİ İÇİNE ALAN ile/ve HERŞEYİN İÇİNDE OLAN

( INCLUDES EVERYTHING vs./and IN EVERYTHING )


- HERŞEYİ KAPSAYICI/LIK ile/ve/değil/<> HİÇBİR ŞEYE İNDİRGENEMEZ/LİK


- HERŞEYİ YAZMAK ile/ve/değil/yerine YAZILABİLDİĞİ KADAR/INI YAZMAK


- HERTZ:
60 ile/<>/> 90 ile/<>/> 120 ile/<>/> 144


- HERTZ ile KİLOHERTZ

( Saniyede bir titreşim yapan devirli bir olayın frekansına eşit frekans birimi. İLE Bir saniyede bin titreşimi olan elektromanyetik dalga boyu ölçüsü birimi. )


- HESABI:
"YIKMAK" ile/ve/değil/yerine "YÜKLEMEK"


- HESABINI GÜDMEK/YAPMAK ile/<> DAVASINI GÜDMEK/YAPMAK


- HESABINI SORMAK ile HESABI TAKİP ETMEK


- HESABINI TUTMAK ile HESABINI YAPMAK


- HESABINI YAPMAK ile/ve HESABINI TUTMAK


- HESAP MAKİNESİ ile/ve/||/<>/><//> TELEFON

( )

( "Telefon ve Hesap Makinesinin Tuş Dizilimi Neden Farklıdır?" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- HESAP SORMAK ile/değil/yerine ANLAMAK ÜZERE SORU SORMAK


- HESAP SORMAK ile/değil/yerine ÇÖZÜM/KATKI SUNMAK


- HESAP SORMAK ile/değil/yerine ÖRNEK OLMAK


- HESAP SORMAK ile/değil/yerine UYARMAK


- HESAP VERİLEBİLİRLİKTE:
DİKEY ile/ve/||/<> YATAY

( Oy/seçim. İLE/VE/||/<> ... )


- HESAP ile/ve/değil/||/<>/< AKD

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Parmak hesabı. )


- HESAP ile/ve GEREKÇE


- HESAP ile/ve GÖZLEM

( TO THINK vs./and OBSERVATION )


- HESAPLAMA ile/ve/<> AÇIKLAMA


- HESAPLAMA ile PARAKETE HESABI

( Gemilerin gittiği yön ve yaptığı hıza göre, bulunduğu yerin tahmini olarak hesaplanması. )


- HESAPLANABİLİRLİK ile/ve/>< HESAPLANAMAZ SAYILAR


- HESAPLAŞMA ile/ve/değil/yerine YÜZLEŞME


- HESAPLAŞMAK ile/ve/değil/||/<> HELÂLLEŞMEK


- HESAPLAŞMAYI:
KENDİNLE YAPMAK ile/ve KENDİNE YAPMAK

( TO GET EVEN WITH: YOUR SELF vs./and TO YOUR SELF )


- HETEROATOM ile KARBON İSKELE

( Karbon dışındaki atomları içeren bileşik. İLE Sadece karbon ve hidrojen atomlarından oluşan iskelet. )


- HETEROJEN (KARIŞIMLAR) ile HOMOJEN (KARIŞIMLAR)

( Gözle ayırt edilebilen farklı fazlardan oluşur. İLE Tek bir fazda homojen bir biçimde dağılmış nesnelerden oluşur. )


- HETEROSİKLİK KİMYA ile/||/<> AROMATİK KİMYA

( Heterosiklik bileşiklerin kimyasını inceleyen bilim dalı. İLE/||/<> Aromatik bileşiklerin kimyasını inceleyen bilim dalı. )


- HETEROSİKLİK KİMYA ile/||/<> KARBOHİDRAT KİMYASI

( Heterosiklik bileşiklerin kimyasını inceleyen bilim dalı. İLE/||/<> Karbohidratların kimyasını inceleyen bilim dalı. )


- HETEROZİGOT ile HOMOZİGOT

( İki farklı allel taşıyan organizma. İLE Aynı iki allel taşıyan organizma. )


- HEVÂ

( HEVES, İSTEK, ARZU | KEYİF )


- HEVÂ[Ar.] ile ŞEHVET[Ar.]


- HEVENK[< Fars.]

( Bir ipe geçirilmiş ya da birbirine bağlanmış, yaş yemiş ya da sebze bağı. )


- HEVES ile GIPTA


- HEVES ile/ve/değil/yerine/||/<>/> HEDEF

( [kişiyi ...] Oyalar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Yola çıkarır. )


- HEVES ile/ve HEYECAN


- HEVES ile/değil/yerine İDEAL

( Yetersiz zihinlerde. İLE/DEĞİL/YERİNE Yetkin zihinlerde. )


- HEVES ile/ve/değil/yerine/<>/> TUTKU


- HEVESKÂR ile/ve/değil/yerine GAYRETKÂR

( Olgun kişi, kişileri topluma yararlılık konusunda heveslendirerek, iyi çalışmalarını sağlar. )


- HEVESKÂR ile TALEBE

( İsteme[/eğilimli]. İLE Gayret eden, İsteyen[talep eden]. )


- HEVESKÂR ile/değil/yerine TALEPKÂR

( Tembel olur. İLE/DEĞİL/YERİNE Gereğini yerine getirebilecek kadar çalışkan olur. )


- HEVESLİ ile/ve HAZIR


- HEY ... ile EY ...


- HEY'Î[Ar.] ile HEYÎ[Ar.]

( Astronomi ile ilgili. İLE Madde, varolan. )


- HEYBE/ÇANTA ile/ve/||/<> CEP

( Bilgiyi, heybene/çantana at / cebinde bulunsun! [Ne zaman, nerede, nasıl işe yarayabileceği bilinmez!] )


- HEYBE ile HURÇ

( ... İLE Genellikle yelken bezinden yapılmış büyük heybe. )


- HEYBET[Ar.] ile CELÂLET[Ar.]


- HEYECAN ile/ve ACELE

( EXCITEMENT vs./and HASTE )


- HEYECAN ile/ve DAVET


- HEYECAN ile/ve ENERJİ

( EXCITEMENT vs./and ENERGY )


- HEYECAN ile/ve/> ETKİ


- HEYECAN ile GERGİNLİK


- HEYECAN ile HELECAN

( ... İLE Yürek çarpıntısı, çarpıntı. )


- HEYECAN ile/ve/değil TELÂŞ


- HEYECAN ile/ve/değil/||/<>/< ÜMİT


- HEYECAN ile/ve YOĞUN İLGİ/İSTEKLİLİK

( EXCITEMENT vs./and ENTHUSIASM )


- HEYECANLAN(M)IYORUM ile/ve/değil/yerine/<> HEYECANI(MI) İÇİMDE TAŞIYORUM/TUTUYORUM


- HEYET-İ ÂYÂN ile/ve/||/<> HEYET-İ MEBÛSAN


- HEYET ile/ve/||/<> HAZİRUN


- HEYET ile/ve/||/<>/< MAHİYET

( Mâhiyet + Sûret + Ârazlar. İLE/VE/||/<>/< Öz. )

( Mâhiyet, taksim edilmez. )

( Mâhiyetten istisna yapılmaz. )

( CONFIGURATION vs./and/||/<>/< QUIDDITY/ESSENCE )


- HEYET ile/ve/<> METAFİZİK


- HEYKEL ile KOLOSAL

( ... İLE Büyük boyutlu ve masif mimari ögeleri ve heykelleri niteler. )


- HEYKEL ile/ve/değil MOZOLE[Fr. < Yun.]


- HEYKEL ile PIETA

( ... İLE Kucağında, ölü İsa Mesih'i tutan Meryem Ana heykeli. )


- HEYKEL ile/ve TORS

( ... İLE/VE Gövde heykeli. )


- HEYKELTRAŞ ile/ve/||/<> MİMAR

( Her mimar, heykeltraş değildir fakat her heykeltraş, aynı zamanda da mimardır. )


- HEYULA[Ar.]/HYLE[Yun.] ile NESNE, ŞEY | BİÇİMİ OLMAYAN NESNE, ŞEY


- HEZEL[Ar. < HEZL] ile MİZÂH[Ar.]

( Çevresindekileri neşelendirmek amacıyla yazılan ya da söylenilen söz. | Bir şiiri ya da şiir parçasını şakalı bir anlatıma çevirme. İLE Eğlendirme, güldürme ve birinin davranışına, incitmeden takılma amacını güden ince alay. | Gerçeğin güldürücü yanlarını ortaya koyan yazın türü. )


- HEZER

( Çekinme, zarar verecek şeyden korunma. )


- HEZEYAN/SABUKLANMA ile/değil/yerine/>< COŞKU


- HİBÂ[Ar.] ile HİBÂ[Ar. çoğ. AHBİYE]

( Vergi. | Bahşiş. | Bayana kocasından kalan hisse. İLE Keçeden ya da abadan yapılmış göçebe çadırı, oba. )


- HİBB[Ar.] ile HİBB[Ar.]

( Sevgi, sevgili. | Yol arkadaşı.[çoğ. AHBÂB] İLE Hilekâr, aldatıcı, kurnaz. )


- HİBBE[Ar. < HİBEB] ile HİBE[Ar. < HİBÂT]

( Paçavra, kesilmiş kumaş parçası. İLE Bağışlama, bağış. )


- HİBE[Ar.] ile HEDİYE[Ar.]


- HİBE[Ar.] ile İ'TÂ'[Ar.]

( Mülk olarak vermek. İLE Vermek, bir şeyi, alıcısına ulaştırmak. )


- HİBE[Ar.] ile MİNHA[Ar.]


- HİBE[Ar.] ile Nİ'MET[Ar.]


- HİBRE[Ar.]

( Birebir yaşanmışlıktan elde edilen bilgi. )


- HİÇ ..." ile/değil "HENÜZ ..."


- HİÇ BİLMEMEK ile ANIMSA(YA)MAMAK

( Anımsanacak neyi unuttum? )


- HİÇ DE ... ile PEK DE ...


- HİÇ ETMEK ile/ve/değil/<> PİÇ ETMEK


- HİÇ ÖNEMİ YOK ile/değil ÖNEMLİ DEĞİL


- HİÇ SEVMEM ile/değil/yerine PEK SEVMEM


- HİÇ(LİK) ile YOK(LUK)


- HİÇ/LİK ile/ve/değil/<> DEĞERSİZ/LİK

( NOTHINGNESS vs./and WORTHLESS/NESS )


- HİÇ/LİK ile/ve MUTLAK/LIK

( NOTHING/NESS vs./and ABSOLUTE/NESS )


- HİÇ/LİK ile/ve YOK/LUK

( Kendinizi alabildiğine çıplaklık, alabildiğine hiçlik içinde hazır tutun. )

( NOTHING/NESS vs./and NON-BEING
Just keep yourself ready in utter nakedness and nothingness. )


- HİÇ/LİK ile YOK/LUK

( SHUNYA/NADA ile ... )

( Y EN EL MONTE NADA: ve hiçlik dağının üzerinde )

( Hiç, hiçbir bilim dalının konusu değildir. )

( NOTHING(NESS) vs. NON-BEING )


- HİÇ ile/ve/||/<> HİÇ-"LİK"


- HICÂ[Ar.] ile 'AKL[Ar.]


- HİCÂ[Ar.] ile HİCÂ'[Ar.]

( Bilmece, bulmaca, yanıltmaca. İLE Hicvetme, yerme. )


- HİCÂB[Ar.] ile KİTMÂN[Ar.] ile İHFÂ'[Ar.] ile SETR[Ar.]


- HİCÂC[Ar.] ile HİCÂC[Ar. < HÜCCET]

( Gözün ikinci tabakası. İLE Kanıtlar/deliller, hüccetler, vesikalar, senetler. )


- HİCAL[Ar. < HACLE] ile HİCÂL[Ar. < HECL]

( Gelin odaları. İLE Çukurlar, uçurumlar. )


- HİCAP ile/ve/||/<> HÂCİP

( [örtülmesi gerekeni ...]
Örtmek. İLE/VE/||/<> Örten. )


- HİÇBİR ŞEY HAKKINDA KONUŞMAMAK ile/ve/= HERŞEY HAKKINDA KONUŞUYOR OLMAK

( Bir metafizikçi olmak, hiçbir şey hakkında konuşmamak demektir. )


- HİÇBİR ŞEY ile HİÇBİR ŞEY('İ)

( RIEN )

( NOTHING vs. NOTHING )


- HİÇBİR YERDE/LİK ile/ve/değil YOK/LUK


- HİÇBİRİMİZ ile HİÇKİMSE


- HİÇÇİ/LİK ile/ve/||/<>/> ALAYCI/LIK/MÜSTEHZİ


- HİÇGÖRÜ ile/değil/yerine/></> İÇGÖRÜ


- HİCÎR[Ar.] ile HİCR[Ar.]

( Huy, âdet, tabîat. İLE Ayrılık. | Sayıklama, saçmalama. )


- HİCİV ile MİZAH


- HİÇKİMSE ile/ve/<>/> HERHANGİ BİRİ ile/ve/<>/> BELİRLİ BİR KİŞİ

( Çırak. İLE/VE/<>/> Kalfa. İLE/VE/<>/> Usta. )

( Bebek. İLE/VE/<>/> Çocuk/genç. İLE/VE/<>/> Yetişkin. )

( 0-1 İLE/VE/<>/>1-18 İLE/VE/<>/> 18 - ~ )

( Konuşmaya başlayana kadar. İLE/VE/<>/> Yetkinleşene[rüşte] kadar. İLE/VE/<>/> Olgunlaşana[kemâline] kadar ve sonrası. )


- HİÇKİMSE ile/ve HERKES

( Kimse beni sevmek zorunda değil fakat ben herkesi sevmek durumundayım. )

( Herkes, er ya da geç, bazı düşünce ve tutumlarından dönüş yapar. )


- HİÇKİMSEYLE KONUŞ(A)MAYACAĞIN/PAYLAŞ(A)MAYACAĞIN DÜŞÜNCELER/SÖZLER[KONULAR, OLAYLAR, OLGULAR, KAVRAMLAR] ile/ve/<> KENDİNİN (BİLE) DÜŞÜNMEK İSTEMEYECEĞİN DÜŞÜNCELER/SÖZLER[KONULAR, OLAYLAR, OLGULAR, KAVRAMLAR]


- HIÇKIRIK

( Çok yemek yeme ya da sinirsel bir nedenle ya da istemsiz olarak diyafram kasının kasılmasıyla hava akciğerlere geçerken boğazdan çıkan ya da düzgün aralıklarla yinelenen ses. )


- HİÇLİK ile/değil BİLİNMEYEN


- HİÇLİK ile/ve/<>/değil/yerine BOŞLUK


- HİÇLİK ile/ve/=/<>/değil/yerine/hem de/ya da/belki BÜTÜNLÜK

( [not] NOTHINGNESS vs./and/=/<>/but/maybe/also/or INTEGRITY
INTEGRITY instead of NOTHINGNESS )


- HİCRÂN ile/ve/<> FİRÂK


- HİCRÎ TAKVİM ile/ve MÎLÂDÎ TAKVİM(EFRENCÎ/GREGORYEN TAKVİM) ile/ve MUSEVÎ TAKVİMİ

( Güneş yılına göre ayarlanmış olan Musevî takvimi. M.S. 2000=5761 )

( İslâm'ın takvimi olmaz, takvim müslümanlarındır, kullanım(ı) içindir. )

( 103 ile/ve 100 ile/ve ... )

( 309 ile/ve 300 )

( Takvimin başlangıç noktası, Hz. Muhammed'in 622 yılındaki Mekke'den Medine'ye hicretidir. Hicrî takvimde bir ay yılı 354 gündür. 29 ve 30 gün çeken 12 aydan oluşur. Hicrî(H) 300=Mîlâdî(M)(M.S.) 912-913, H 600=M 1203-1204, H 1000=M 1591-1592, H 1300=M 1822-1823'tür. İLE/VE ( Mîlâd/Nexus, Hz. İsa'nın doğumu ile başlar. [M.Ö.(Mîlât'tan Önce) / B.C.(Before Christ / İsa'dan Önce)] - 0 - [M.S.(Mîlâttan Sonra) / A.D.(Anno Domini)]. Papa XIII. Gregorius tarafından 1582'de düzeltilip, şimdiye kadar kullanılmakta olan ve 1926'dan beri Türkiye'de de kullanılan takvim. )


- HİCRÎ ile/ve İSKENDERÎ ile/ve MİLÂDÎ ile/ve TÜRKÎ ile/ve FARSÎ/YEZDİGER ile/ve RAKAMLA ile/ve EBCED ile/ve LUĞAZ


- HİCV[Ar.] ile ZEMM[Ar.]


- HİCV ile İSTİHZÂ


- HİDÂB[Ar. < HADEB] ile HİDÂB/HİZÂB[Ar.]

( Kanburluklar, yumruluklar. İLE Boya. | Kına. )


- HİDÂS[Ar.] ile HİDÂŞ[Ar.]

( Son, nihâyet, bitim. İLE Tırmalama. )


- HİDÂYET CAMİİ ile/ve NUSRETİYE CAMİİ

( İkisi de, II. Mahmut tarafından inşâ ettirilmiştir. )

( Caminin bulunduğu sokaktaki pisliklerden temizlenmesi ve bölgenin hidâyete ermesi üzerine. İLE Yeniçeriliğin kaldırılması vesilesi["başarısı ve şükranı"] ile inşâ ettirmiştir.[1826][NUSRET: İlâhî yardım.] )


- HİDÂYET[Ar.] ile İRŞÂD[Ar.]


- HİDÂYET[Ar.] ile NECÂT[Ar.]


- HİDDET ile HIŞIM/HIŞM


- HİDDET ile/ve ŞİDDET


- HIDİV KASRI ile/ve HIDİV SARAYI

( Abbas Hilmi Paşa Sarayı. [Mimar Delfo Seminati] [1907] İLE/VE Abbas Hilmi Paşa'nın annesi Emine Hanım tarafından yaptırılmıştır. [Şu anda Mısır Konsolosluğu'dur.] )

( Çubuklu'da, Dalgıç Okulu'nun arkasında, koruluğun ortasında ve en yüksek noktasındadır. İLE/VE ... )

( Buharla işleyen bir asansörü vardır. İLE/VE ... )

( HIDİV[Fars.]: Osmanlı döneminde, Kavala'lı Mehmet Ali Paşa'dan sonra Mısır valilerine verilen san. [Abbas Hilmi Paşa, Osmanlı Devleti'nin son valisidir.] )


- HİDRASİT[Fr. < Yun.] ile HİDRAT[Fr. < Yun.]

( Hidrojen ile bir metalsinin, oksijensiz bileşmesinden oluşan asit. İLE Su ile bir cismin verdiği bileşik. )


- HİDRASYON ile/>< DEHİDRASYON

( Su molekülü eklenmesi. İLE/>< Su molekülü çıkarılması. )


- HİDRASYON ile HİDROLİZ

( Su moleküllerinin bir bileşiğe eklenmesi. İLE Su moleküllerinin bir bileşiği parçalanması. )


- HİDROBİYOLOJİ ile/ve/<> HİDRODİNAMİK

( Sularda yaşayan canlıların yaşamını inceleyen bilim. İLE/VE/<> Sıvıya batırılmış katı cisimler üzerinde, onların hareketiyle ilgili olarak sıvıların gösterdiği direnci ve sıvıların hareketini inceleyen bilim dalı. | Bu bilimle ilgili. )


- HİDROFİL ile HİDROFİL

( Sucul. İLE Suböceği. )


- HİDROFİLİK ile/>< HİDROFOBİK

( Su seven moleküller. İLE/>< Su sevmeyen moleküller. )


- HİDROFOBİK ile HİDROFİLİK

( Suyu sevmeyen nesneler. İLE Suyu seven nesneler. )


- HİDROJEN BAĞI ile/ve/||/<> İYONİK BAĞ

( Su molekülleri arasındaki bağ.[Hidrojen atomunun elektronegatif bir atom ile oluşturduğu zayıf bir bağ.] İLE/VE/||/<> Elektron alışverişi ile oluşan bağ.[Pozitif ve negatif iyonlar arasındaki çekim kuvvetine dayanan bir bağ.] )


- HİDROJEN BAĞI ile VAN DER WAALS BAĞI

( Hidrojen atomu ile öteki atomlar arasında oluşan zayıf bağ. İLE Moleküller arası zayıf çekim güçleri. )

( F, O ya da N'ye bağlı H atomunun başka bir atomla oluşturduğu güçlü bağ. İLE Zayıf elektrostatik çekim güçleri. )


- HİDROJEN ile/ve/||/<>/> HİDROJEN PEROKSİT[OKSİJENLİ SU]

( H2O ile/ve/||/<>/> H202 )


- HİDROKARBON ile/||/<> ALKOHOL

( Sadece karbon ve hidrojen atomlarından oluşan bileşikler. İLE/||/<> Karbon, hidrojen ve oksijen atomları içeren bileşikler. )


- HİDROKARBON ile İŞLEVSEL ÖBEK/FONKSİYONEL GRUP

( Sadece hidrojen ve karbon içeren bileşikler. İLE Bir molekülün kimyasal özelliklerini belirleyen atom ya da atom öbekleri. )


- HİDROKARBON ile PARAFİN[Fr. < Lat.]

( ... İLE Katran, petrol, neft gibi maddelerden çıkarılan, katı, beyaz, yarı saydam, buharı parlak bir alevle yanan, kimyasal etkenlere karşı ilgisiz, katı hidrokarbon. )


- HİDROKSİ ASİTLER:
ALFA(AHA) ile/ve/||/<> BETA(BHA)


- HİDROKSİL ile/ve/<> HİDROKSİT

( Bir madenle birleştiği zaman hidroksit yapan atom grubu. İLE/VE/<> Bir maden üzerine suyun etkisiyle, yani bir hidroksil grubu ile bir madenin kaynaşmasından oluşan bileşik. )


- HİDROLİK ile MAÇUNA[İt.]

( ... İLE Buharla çalışan, ağırlık kaldırma makası. )


- HİDROSEL ile/ve/||/<> VARİKOSEL


- HIEROPHANTES ile/ve/<> DADOUCHOS

( Kutsalı açıklayan. İLE/VE/<> Meşale taşıyan. )


- HIFZ[Ar.] ile 'ILM/İLM[Ar.]


- HIFZ[Ar.] ile HİMÂYE[Ar.]


- HIFZ[Ar.] ile HIRÂSE[Ar.]


- HIFZ[Ar.] ile KİLÂE[Ar.]


- HIFZ[Ar.] ile Rİ'ÂYE[Ar.]


- HIFZ[Ar.] ile ZABT[Ar.]


- HIGGS BOZONU ile/ve/||/<> GRAVITON

( Standart Model'deki fermiyonlara kütle kazandırmak için var olduğu öne sürülmüş, spini 0 olan parçacık. [H ya da h olarak kısaltılır.][Peter Higgs, Gerald Guralnik, Richard Hagen, Tom Kibble, François Englert ve Robert Brout tarafından 1960'larda öne sürülen ve 04 Temmuz 2012'de, CERN'deki araştırmalarda, özellikleri Higgs bozonuna benzeyen bir parçacığın gözlemlenmesiyle 2013 yılının Mart ayında kütlesi yaklaşık 125 GeV/c2 olan bir parçacık gözlemlediklerini ve ayrıntılı çözümlemelerin, bu parçacığın bir Higgs bozonu olduğunu gösterdiğini açıkladılar.] İLE/VE/||/<> Günümüze kadar varolduğu kanıtlanamamış, kütleçekim kuvvetini ilettiği varsayılan, sanal bir parçacık. [Genel Görelilik kuramının önemli bir parçasıdır. Graviton'un varoluşu, etkileri sayesinde bilinmektedir fakat onu ölçmek ya da gözlemlemek olanaksızdır.] )


- HIGGS PARÇACIĞI/BOZONU ile/ve/||/<>/> PENTAKUARK

( Ayrıntılar için burayı tıklayınız... )

( Sayın Haluk Berkmen'in yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- HİJYEN[Fr./İng. HYGIÈNE < Yun.]["HİİJEN" değil!] ile TEMİZLİK

( Sağlık bilgisi/koşulları. İLE Sağlıklı olmayı/kalmayı devam ettirmek üzere sağlanması ve sürdürülmesi gereken eylem/tutum. )

( Ameliyat ya da açık yara gibi bazı ileri durumlar ve yapılacak incelikli işler için koşulların/araçların temiz olması yeterli değildir. )

( ... ile NEZÂFET )

( HYGIENE vs. CLEANLINESS )


- HİJYEN ile/ve/||/<> STERİL

( Sağlıklı, temiz. İLE/VE/||/<> Mikropsuz, fazlalıktan arın(dırıl)mış. )


- HİKÂYE ile BOŞ


- HİKÂYE ile/ve FASA FİSO


- HİKMET-İ AMELİYE ile/ve HİKMET-İ ÂLİYE


- HİKMET:
DÜNYEVÎ ile/ve/<> NEFSÂNÎ ile/ve/<> ŞEYTANÎ ile/ve/<> İLÂHÎ

( Toplumsal. İLE/VE/<> Psikolojik. İLE/VE/<> Siyasal. İLE/VE/<> Tanrısal[Teolojik], [Din, Mârifetullah]. )


- HİKMET ile/ve/<> HAKK


- HİKMET ile/ve/> İFFET ile/ve/> CESÂRET ile/ve/> ADÂLET

( Aklın dengeliliği/îtidali. İLE/VE/> Şehvetin dengeliliği/îtidali. İLE/VE/> Öfkenin dengeliliği/îtidali. =/> HİLÂFET, HİDÂYET ve KEMÂLÂT'a eriştirir. )

( Hikmetin dili, simge ve sükûttur. )

( [ucları(tefrit-ifrat)] BİLGİSİZLİK/CEHÂLET >< BİLGİÇLİK/MALÛMATFURUŞLUK ile/ve/> İLGİSİZLİK/İSTEKSİZLİK >< AZGINLIK ile/ve/> KORKAKLIK/KABALIK >< KAHRAMANLIK )


- HİKMET ile İLLET ile SEBEP

( Teoloji. İLE Ontolojik metafizik. | Numenal. İLE Fizik. Fenomenal. )

( Theology. VS. Ontological metaphysics. | Numenal. VS. Physics. Phenomenal. )

( WISDOM vs. CAUSE vs. REASON )


- HİKMET ile/ve LÜTÛF


- HİKMET ile NUTUK


- HİKMET ile SEBEP


- HİLÂF ile KARŞI, ZIT | YALAN

( KARŞI, ZIT | YALAN )


- HİLÂFET-İ KÂMİLE ile HİLÂFET-İ NÂKISA


- HİLÂFET ile İMÂMET


- HİLÂFIN(D)A

( DIŞINDA, TERSİNE )


- HİLÂL/HİLÂLLEMEK

( Zaman aralığı. )


- HİLE[Ar.] ile/ve/<> DESİSE[Ar.]

( ... İLE/VE/<> Hile, oyun, el altından yapılan iş. )

( FENT )


- HÎLE[Ar.] ile MEKR[Ar.]


- HÎLE[Ar.] ile TEDBÎR[Ar.]


- HİLE ile/ve HESAP


- HİLM[Ar.] ile İMHÂL[Ar.]


- HİLM[Ar.] ile VAKÂR[Ar.]


- HİLM ile MÜLÂYİM


- HİLYE[Ar.] ile HEY'ET[Ar.]


- HİLYE ile HZ. MUHAMMED

( Hz. Muhammed'in vasıflarını öven yapıt. )


- HİMALAYA TUZUNDA:
BEYAZ ile/ve/<> PEMBE

( Yemeklerde kullanılır. İLE/VE/<> Banyo ve tuz lambalarında kullanılır. )

( Hem beyaz, hem pembede, 83 nitelikli mineral bulunmaktadır. İLE/VE/<> Demiroksit ve bakır oranı daha yüksektir. )

( 70 - 80 m. derinlik ve kayalık bölgelerden çıkarılır. İLE/VE/<> Yüzeye yakın yerlerden ve bataklık altından çıkarılır. )


- HİMALAYA[Sans. HİMA-ALAYA]

( Karın biriktiği yer. )


- HİMÂYE/T

( KORUMA, KOLLAMA )


- HİMÂYE ile/değil/yerine İDÂRE


- HİMEM[< HİMMET]

( GAYRETLER, EMEKLER, ÇALIŞMALAR | ERMİŞLERİN MÂNEVÎ YARDIMLARI )


- HİMMET[çoğ. HİMEM]

( GAYRETLİ ÇALIŞMA, ÇABALAMA | Mânen yardım etmek, çalışma, gayret etme. )


- HİMMET ile/ve/<>/< HİKMET ile/ve/<>/< HİZMET

( Yardım. İLE/VE/<> Bereket. İLE/VE/<> İç yardım. )

( İSLÂM: Allah'ın emirlerine tâzim, kullarına hizmet. )

( BABA, HİMMET! OĞLUM, HİZMET! )

( BİN'E HİZMET, BİR'DEN HİMMET )

( GÖRÜNMEYENE HİZMET
GÖRÜNENDEN HİZMET
[GÖRÜNENE HİZMET, GÖRÜNMEYENDEN HİMMET] )

( Onu bile, kurtuluşa erdirmek üzere hizmet et! )

( Hizmet edersen, himmet edilirsin! )


- HİMMET ile KERÂMET


- HİMMET ile/ve ŞEFAAT


- HİMMET ile/ve TEŞVİK


- HÎN[Ar.] ile SENE[Ar.]


- HİNATERA ile HİNATERO


- HİNAYANA

( Küçük Araç/Yol. Budizmin iki ana kolundan biri. Güneydoğu Asya'da yaygındır. )


- HINÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HIRS

( Öç alma düşünce ve duygusu ile dolu öfke, kin; gayz. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir şeyi elde etmek için duyulan, önüne geçilmez derecede güçlü istek, aşırı tutku. | öfke. )


- HİND ile HİNT

( Yabancı kişi. )


- HİNDİ:
turkey ile/||/<> PERU ile/||/<> ETİYOPYA KUŞU ile/||/<> BUKALEMUN ile/||/<> FRANSIZ KIZI/ĞALOPÛLÂ ile/||/<> TACCHINO[: Kuş.]

( Türkçe'de
İngilizce'de. İLE/VE/||/<> Portekizce'de. İLE/VE/||/<> Arapça'da. İLE/VE/||/<> Farsça'da. İLE/VE/||/<> Yunanca'da. İLE/VE/||/<> İtalyanca'da. )


- HİNDİ/GÜLÜK ile GURK | BABA HİNDİ

( ... İLE Eril hindi. )

( Kökenleri Meksika ve Kuzey Amerika'dır. )

( "Hindi" adı, İspanyol'ların Amerika'ya "Indies" demesinden dolayıdır. )

( Amerika yerlilerinin kullandıkları ad "FURKEE"dir. [Pilgrim Fathers] )

( İngilizce'de "turkey"[Baş harfi(t) küçük olarak!] olarak geçmesinin nedeni, hindinin ticaretini İspanya'dan tüm Avrupa'ya yapanların Türk tüccarlar olmasıdır. [Avrupa'ya hindinin gelişi 1520'lerdir.] )

( "TÜRKİYE HOROZU" [Eskiden İngiltere'de hindileri satanlardan dolayı] )

( Portekiz'liler, hindi için "PERU" adını kullanır. )

( [İbranice] MEKARKERİM )

( Hindi sesi çoğu dilde "GLU GLU" ya da "KRUK KRUK" olarak yazılır. )

( Hindi ile ... )

( DİKÜN RUMİY ile ... )

( HURÛS-İ HİNDÎ ile ... )

( [Choctaw dilinde] FAKİT [Hindinin çıkardığı sesi benzettikleri sözcük olarak] )

( MELEAGRIS GALLOPAVO[beçtavuğu, tavuskuşu] )


- HİNDİSTAN CEVİZİ TİPİ ile/yerine ŞEFTALİ TİPİ

( Dıştan sert görünen fakat içi boş olan. İLE/YERİNE Dıştan yumuşak görünen fakat içi sağlam olan. )


- HİNDİSTAN CEVİZİ ile MUSKAT

( ... İLE Küçük hindistan cevizi. )


- HİNDİSTAN'DA ÖTEN HOROZUN SESİ KULAĞIMIZDADIR ile/ve/<> BİR YILDIZ KAYSA DİŞİM AĞRIR


- HİNDİSTAN[Ar.] ile HANDİSTÂN[Ar.]

( Ülke. İLE Maskara ve soytarıların derneği. | Lâtife, şaka. )


- HINSIR/HINSAR[Ar.] ile HINSÎR[Ar.]

( Serçe parmak. İLE Alçak. )


- HİNT İNCİRİ ile KAVAK İNCİRİ

( Kaktüsgillerden, yaprakları etli ve yayvan dikenli bir bitki. | Bu bitkinin, kalın ve dikenli kabuğu olan tatlı yemişi. İLE Açık mor renkli bir tür incir. )

( OPUNTIA FICUSINDI cum ... )


- HİNT KAMIŞI ile SU KAMIŞI ile ŞEKER KAMIŞI

( Bambu. İLE Hasır otu. İLE Buğdaygillerden, çiçekleri salkım durumunda başakçıklar oluşturan, 10 metreye kadar uzayabilen, öz suyundan şeker çıkarılan bir bitki. )


- HİNT ÖKÜZÜ ile TİBET ÖKÜZÜ

( ZEBU vs. YAK )


- HİNT OKYANUSUNDA:
ANDAMAN DENİZİ ile/ve/||/<> MALAKKA BOĞAZI ile/ve/||/<> MARTABAN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BENGAL KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KANBAY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KUÇ KÖRFEZİ ile/ve/||/<> UMMAN DENİZİ ile/ve/||/<> UMMAN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BASRA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> YEMEN DENİZİ ile/ve/||/<> ADEN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KIZILDENİZ ile/ve/||/<> MOZAMBİK KANALI ile/ve/||/<> SOFALA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DELAGOA KÖRFEZİ


- HİPERAKTİF ile/değil HAREKETLİ

( Öğrenme becerisi gösteremeyenler için geçerlidir. İLE ... )

( Nohut, boncuk vb. gibi şeyleri, önündeki ağzı dar şişeye 1-2-3 dk. boyunca doldurabiliyorsa ve dikkatini belirli sürelerde bir şeyler üzerinde tutabiliyorsa hiperaktif değildir! )


- HİPERAKTİVİTE ile/||/<> DİKKAT EKSİKLİĞİ

( Aşırı devimlilik ve enerji. İLE/||/<> Odaklanma zorluğu ve dikkat süresinde zorluk, dikkati sürdürememe. )


- HİPEREMESİS ile/||/<> BULANTI

( Aşırı ve sürekli kusma. İLE/||/<> Mide bulantısı. )


- HİPERGLİSEMİ ile/||/<> HİPOGLİSEMİ

( Kanda yüksek seviyede glikoz bulunması. İLE/||/<> Kanda düşük seviyede glikoz bulunması. )


- HİPERHİDROZ ile/||/<> ANHİDROZ

( Aşırı terleme. İLE/||/<> Terleme yetersizliği ya da hiç terlememe. )


- HİPERHİDROZ ile/||/<> ANHİDROZ

( Aşırı terleme. İLE/||/<> Terleme yetersizliği ya da terleyememe. )


- HİPERHİDROZ ile/||/<> ANHİDROZ

( Aşırı terleme. İLE/||/<> Terleme yetersizliği ya da hiç terlememe. )


- HİPERKAPNİ ile AKAPNİ ile HİPOKAPNİ

( Kanda ve dokuda karbondioksit(CO2) artması. İLE Kanda ve dokuda karbondioksit(CO2) yokluğu. İLE Kanda ve dokuda karbondioksit(CO2) azalması. )


- HİPERKERATOZ ile/||/<> KERATİNİZASYON

( Deride aşırı keratin birikimi ile kalınlaşma. İLE/||/<> Deri gözelerinin keratin üretmesi ve sertleşmesi süreci. )


- HİPERLİPİDEMİ ile/||/<> HİPOGLİSEMİ

( Kanda yüksek seviyede lipid bulunması. İLE/||/<> Kan şekeri seviyesinin normalin altına düşmesi. )


- HİPERLİPİDEMİ ile/||/<> HİPOLİPİDEMİ

( Kanda yüksek seviyede lipid bulunması. İLE/||/<> Kanda düşük seviyede lipid bulunması. )


- HİPERMETROP(İ)[Fr. < Yun. HYPER: Aşırı. | METRON: Ölçü. | OPS: Göz.] ile/ve/||/<> MİYOP[Fr. < Yun. MYEIN: Kırpmak. | OPS: Göz.] ile/ve/||/<> ASTİGMATİZMA ile/ve/||/<> PRESBİTLİK[Fr. < Yun.: PRESBYTES: Yaşlı.]

( Nesnelerin görüntüleri, ağtabakanın gerisinde kaldığından dolayı, yakını net/iyi görememe. İLE/||/<> Nesnelerin görüntüleri, ağtabakanın ön tarafında kaldığından dolayı, uzağı net/iyi görememe. İLE/||/<> Gözün saydam tabakasında meridyenlerin eşitsizliği yüzünden duru görememe durumu. | Gözdeki kornea ya da lensin düzensiz eğriliği nedeniyle bulanık görme. İLE/||/<> Gözde uyum gücünün azalması yüzünden, yakındaki nesneleri net görememe durumu. )

( * Eksen,
* Kırıcılık,
* Gelıp Geçici Hipermetropi.

İLE

* Eksen,
* Kırıcılık,
* Gelİp Geçici Hipermetropi.

İLE

* Basit,
* Kompoze/Bileşik,
* Mikst

İLE

)

( ... ile/||/<> KASR-ÜL-BASAR ile/||/<> ... ile/||/<> ... )

( FARSIGHTEDNESS/HYPERMETROPIC vs. NEARSIGHTEDNESS/MYOPIC vs. ASTIGMATISM )

( ... avec MYOPIE avec ... )


- HİPERMETROPİ ile/||/<> PRESBİYOPİ

( Yakını net görememe ile ilişkili bir göz kusuru. İLE/||/<> Yaşlanma ile birlikte yakını görme yeteneğinin azalması. )


- HİPERPARATİROİDİZM ile/||/<> HİPOPARATİROİDİZM

( Paratiroid bezlerinin aşırı hormon üretimi. İLE/||/<> Paratiroid bezlerinin yetersiz hormon üretimi. )


- HİPERPİGMENTASYON ile/||/<> HİPOPİGMENTASYON ile/||/<> DEPİGMENTASYON

( Deride aşırı melanin birikimi ile koyu lekeler oluşması. İLE/||/<> Deride melanin eksikliği ile açık lekeler oluşması. İLE/||/<> Renk yitimi. )


- HİPERPLAZİ ile/||/<> ATROFİ

( Göze sayısının artmasıyla doku büyümesi. İLE/||/<> Göze sayısının azalması ya da gözelerin küçülmesiyle doku küçülmesi. )


- HİPERPROLAKTİNEMİ ile/||/<> HİPOPROLAKTİNEMİ

( Prolaktin hormonunun kanda yüksek seviyede bulunması. İLE/||/<> Prolaktin hormonunun kanda düşük seviyede bulunması. )


- HİPERTANSİYON ile/||/<> HİPOTANSİYON

( Kan basıncının normalden yüksek olması. İLE/||/<> Kan basıncının normalden düşük olması. )


- HİPERTERMİ ile/||/<> HİPOTERMİ

( Gövde sıcaklığının normalin üzerine çıkması. İLE/||/<> Gövde sıcaklığının normalin altına düşmesi. )


- HİPERTİROİDİZM ile/||/<> HİPOTİROİDİZM

( Tiroid bezinin aşırı hormon üretimi ile metabolizmanın hızlanması. İLE/||/<> Tiroid bezinin yetersiz hormon üretimi ile metabolizmanın yavaşlaması. )


- HİPNOZ AŞAMALARINDA:
LETARJİ ile/ve/||/<>/> KATALEPSİ[Fr. < CATALEPSIE] ile/ve/||/<>/> SOMNAMBUL/İZM


- HİPNOZ SAĞALTIMI ile HİPNOTİK YENİDEN İŞLEME SAĞALTIMI(HYT)


- HİPNOZ UYGULAMALARINDA:
GELENEKSEL ile/ve/||/<>/> MODERN ile/ve/||/<>/> M. H. ERICKSON


- HİPNOZ:
BİREYSEL ile/ve/||/<> ÖBEK(GRUP) ile/ve/||/<> KENDİ KENDİNE(AUTO) ile/ve/||/<> BAŞKASI ARACILIĞIYLA ile/ve/||/<> YOL ile/ve/||/<> TOPLUMSAL ile/ve/||/<> SİYASAL REKLÂM AMACIYLA


- HİPNOZ ile/ve/||/<> HİPNOTERAPİ


- HİPNOZ ile OLUMSUZ OTOHİPNOZ


- HİPNOZDA, KİŞİNİN ...:
TELKİN ALIP ALMAMASI ile/ve/||/<>/> NARKOZ ile/ve/||/<>/> KATELEPSİ ile/ve/||/<>/> LATERJİ ile/ve/||/<>/> SOMNAMBUL


- HİPOALBÜMİNEMİ ile/||/<> HİPERALBÜMİNEMİ

( Kanda düşük seviyede albümin bulunması. İLE/||/<> Kanda yüksek seviyede albümin bulunması. )


- HİPOFİZ BEZİ ile KALKANBEZİ/TİROİD BEZİ ile PARATİROİD BEZİ ile LENF BEZİ ile BÖBREK ÜSTÜ BEZİ ile PANKREAS BEZİ ile EŞEYSEL BEZ ile İÇ SALGI BEZLERİ ile GASTRİT SUYU BEZİ ile GÖĞÜS KEMİĞİ ARKASINDA BULUNAN İÇSALGI BEZİ/TİMUS

( PITUITARY GLAND vs. THYROID GLAND vs. PARATHYROID GLAND vs. ADENOID (GLAND) vs. ADRENAL (GLAND) vs. PANCREATIC GLAND vs. GONADIAL GLAND vs. ENDOCRINE GLANDS vs. PEPTIC GLAND vs. THYMUS )


- HİPOFOSFATEMİ ile/||/<> HİPERFOSFATEMİ

( Kanda düşük seviyede fosfat bulunması. İLE/||/<> Kanda yüksek seviyede fosfat bulunması. )


- HİPOKALEMİ ile/||/<> HİPERKALEMİ

( Kanda düşük seviyede potasyum bulunması. İLE/||/<> Kanda yüksek seviyede potasyum bulunması. )


- HİPOKALSEMİ ile/||/<> HİPERKALSEMİ

( Kanda düşük seviyede kalsiyum bulunması. İLE/||/<> Kanda yüksek seviyede kalsiyum bulunması. )


- HİPOKONDRİASİS ile HİPERKONDRİASİS

( Hastalık hastalığı/saplantısı. İLE Tıbbî yardım almama/istememe saplantısı. )


- HİPOKRAT ile/ve/||/<>/> GALEN ile/ve/||/<>/> İBN-İ SİNÂ


- HİPOMAGNEZEMİ ile/||/<> HİPERMAGNEZEMİ

( Kanda düşük seviyede magnezyum bulunması. İLE/||/<> Kanda yüksek seviyede magnezyum bulunması. )


- HİPONATREMİ ile/||/<> HİPERNATREMİ

( Kanda düşük seviyede sodyum bulunması. İLE/||/<> Kanda yüksek seviyede sodyum bulunması. )


- HIPOPE:
İKİ KÜRELİ ile/ve/<> DÖRT KÜRELİ

( EUDOXOS )


- HIPOPNE ile/>< HIPERPNE

( Solunum derinliğinin azalması[yüzeysel solunum]. İLE/>< Solunum derinliğinin artması. )


- HİPOTEZ ile/değil/yerine ÖRNEK


- HİPOVENTİLASYON ile HİPERVENTİLASYON

( [1 dakikada] Akciğerlere giren hava miktarının azalması. İLE Akciğerlere giren hava miktarının artması. )


- HIRA ile HIRA

( Zayıf, cılız. İLE Çok yiyen, obur. )


- HİRÂM[Ar. < HEREM] ile HİRÂM[Fars.]

( Piramitler, ihramlar. İLE Salınma, salınarak edâlı yürüme. )


- HIRÇIN/LIK ile/değil/yerine ÇEVİK/LİK


- HIRDAVAT[Fars. HURDE + Ar. -ÂT] ile/ve/||/<> AVADAN[Fars. < ÂBÂDÂN]

( Kilit, tel, çivi vb. metal nesne. | Önemsiz, ufak tefek nesne, gereksiz nesne. İLE/VE/||/<> Araç[âlet edevât] takımı. )


- HİRFET ile/||/<> HAKKAK

( Osmanlı'da, kunduracılık, duvarcılık, demircilik, marangozluk, dokumacılık gibi küçük el sanatlarına verilen ad. İLE/||/<> Tahta, taş ya da maden üzerine yazı ya da biçim kazıyan sanatçı. )


- HIRİSTİYAN ile/||/<> CERAHOR

( ... İLE/||/<> Ordu hizmetlerinde kullanılan Hıristiyanlara verilen ad. )


- HIRKA


- HIRKA-İ SAADET ZİYARETİ ile/ve HIRKA-İ ŞERÎF ZİYARETİ

( Ramazan'ın 14/15'inde, Sultan ve erkânının Topkapı Sarayı'ndaki Hırka-i Saadet'i ziyareti. İLE/VE Halkın, Fatih'teki Hırka-i Şerif'i ziyareti. )


- HIRKA/BÜRDE[Fars.] ile/ve LİBÂDE

( ... İLE/VE Kısa hırka. )


- HIRKA ile ABA

( Dervişlerin giydiği. İLE Gövdeyi korumak üzere giyilen. )


- HIRKA ile/ve DALK

( ... İLE/VE Dervişlerin giydiği hırka. )


- HIRLAMA ile HAVLAMA/ÜRÜME

( HERÎR ile NİBÂH )


- HIRLAMA ile ULUMA

( HERR, HERÎR )


- HIRPALAMA ile TARTAKLAMA

( Örseleme. | Dövmek. | İtip kakmak, azarlamak ya da yıpratmak. İLE Çekerek ve iterek hırpalamak. )


- HIRS[Ar.] ile HIRS[Ar.]

( Takdir ve kıyas. İLE Ayı. )


- HIRS ile/değil/yerine/>< AKIL


- HIRS ile/yerine AZİM

( Kişiyi bitirir. İLE/YERİNE Kişiyi geliştirir. )

( Hırs, başarısızlığın son sığınağıdır. )

( Hırs, gözü kör, kulağı sağır, aklı felç eder. )


- HIRS ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HEVES


- HIRS ile/ve/<> HIZ

( GREED vs./and/<> SPEED )


- HIRS ile İHTİRAS

( Kontrol edebiliriz. İLE Kontrolü altındayızdır. )

( Sevdiğimiz şeyler, arzu ve ihtiraslarımız, en büyük düşmanımızdır. )

( We can control it. VS. We are under control of it. )

( HIRS: Devenin, dilini ısırıp kendi kanını emmesi. İLE Kişinin, kendini yiyip bitirmesi. )

( GREED vs. PASSION )

( AMBITIO cum ... )


- HIRS ile/değil/yerine/>< ÜMİT


- HIRSIZ/LIK ile/ve/değil "UYANIK/LIK"

( SİRKAT ile/ve/değil ... )


- HIRSIZ/LIK ile/değil/yerine/>< VARSIL/LIK / ZENGİN/LİK


- HIRSIZ ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> POLİTİK HIRSIZ

( Paramızı, şemsiyemizi, cüzdanımızı, bisikletimizi çalar. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Geleceğimizi, rüyalarımızı, yaşamımızı, emeğimizi, eğitimimizi, gülüşümüzü çalar. )

( Kişiyi seçer. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Kendimiz seçeriz. )

( Çoğunlukla polis tarafından yakalanıp cezalandırılır. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Polis tarafından korunur. )


- HIRSIZIN:
HIRSIZLIKTAN DOLAYI CEZALANDIRILMASI ile/ve/||/<> YAKALANMASINDAN DOLAYI CEZALANDIRILMASI

( Bugün. İLE/VE/||/<> 2000 yıl önce. )


- HIRSIZLIK ile/ve/||/<>/> KLEPTOMANİ[Fr.]

( ... İLE/VE/||/<>/> Gereksinim duyulmayan nesneleri çalma hastalığı. )


- HİRSUTİZM ile/||/<> ALOPESİ

( Kadınlarda aşırı kıllanma. İLE/||/<> Saç dökülmesi ya da saç kaybı. )


- HİRSUTİZM ile/||/<> HİPERTRİKOZİS

( Kadınlarda aşırı kıllanma. İLE/||/<> gövdede aşırı kıllanma. )


- HİS (ETMEK) ile/değil KABUL


- HİS (ETMEK) ile/değil ZAN


- HİS (ETMEK) ile/değil/ne yazık ki ZANNETMEK


- HİS ile/ve/değil KUVVE


- HİSÂB-I MÂLÛMÂT ile/ve/||/<>/> HİSÂB-I MECHÛLÂT

( Aritmetik. İLE/VE/||/<>/> Cebir. )


- HİSÂB-I ZİHNÎ ile HİSÂB-I SİTTİNÎ ile HİSÂB-I HİND

( ... İLE Bâbil'den gelen. İLE Hint'ten gelen.[bugünkü] )


- HİSÂBÜ'L-GUBÂR/HESÂB-I GUBÂR ile/ve/||/<> HİSÂB EL-HEVÂ/HEVAÎ

( Tahta ve toprak hesabı ya da toz hesabı. İLE/VE/||/<> Zihinsel hesap. )


- HISÂM[Ar. < HASM] ile HISÂM[Ar.]

( İki kişi, birbirine düşmanlık etme. | Muhâsama[: İki taraf arasındaki düşmanlık]. İLE Kavga, çekişme, mücâdele, münâkaşa, uğraşma, iddia. )


- HISÂN[Ar.] ile HISAN[Ar.]

( Mümtaz kişiler. İLE Aygır. )


- HİSÂR[Ar. < HASR] ile HİSÂR[Fars.]

( Kuşatma, etrafını alma. | Kale, etrafı güçlü korumalı[istihkâmlı] kale, bent. İLE Türk müziğinin en eski mürekkep makamlarındandır. )


- HİSAR[Ar.] ile HİSAR[Ar.]

( Bir kentin ya da önemli bir yerin korunması için taştan yapılmış, yüksek duvarlı ve kuleli, çevresinde hendekler bulunan küçük kale, kirman, germen. İLE Türk müziğinde bir bileşik makam. | Türk müziğinde, re diyez notası. )


- HİSAR ile/||/<> HARİM

( Sur, kale. İLE/||/<> Camiileri mahalleden ayıran duvar. )


- HİSAR ile PALANKA[Macarca]

( ... İLE Ağaç ve toprakla yapılmış, hendekle çevrilmiş, küçük hisar. )


- HİSS[Ar.] ile 'ILM/İLM[Ar.]


- HISSA[Ar.] ile NASÎB[Ar.]


- HİSSE SENEDİ ile PAY BELGİTİ


- HİSSE SENEDİ ile TAHVÎL[< HAVL]

( Ortaklık. İLE Borç/Alacak Senedi. )

( Tüzel(Hukuki) Açıdan FaRkLaR

TAHVİLLER HİSSE SENETLERİ
1 Tahvil, bir borç senedidir.

Hisse senedi ise, bir mülkiyet senedididr.

2 Tahvil sahibi, tahvil çıkaran kuruluşun uzun vadeli alacaklısıdır.

Hisse senedi sahibi, hisse senedini çıkaran kuruluşun ortağıdır.
3 Tahvil sahibinin bir şirkete sağladığı sermaye, yabancı sermayedir. Hisse senedi sahibi, şirkete belirli bir oranda sahiptir. Kullandırdığı sermaye, özsermayedir.
4 Tahvil sahibi, şirketin aktifi üzerindeki alacağından başka hiçbir hakka sahip değildir. Şirketin yönetimine katılamaz. Buna karşılık, şirketin brüt kârından, önce tahvil sahiplerine faiz ödenir. Bundan sonra, bilanço kâr gösterirse, hisse senetlerine temettü ödenir. Tahvil sahipleri, alacaklarını aldıktan sonra, şirketin mal varlığı üzerinde hiçbir hak iddia edemezler. Hisse senedi satın alarak şirketin ortağı olan hak sahipleri, kendilerine tanınan tüm ortaklık haklarından yararlanabilirler.
5 Tahvilde kesin bir vade vardır. Bu vade sonunda, tahvil sahibi ile şirket arasındaki hukuki ilişki sona erer. Hisse senedinde vade olmadığı gibi, hisse senedi sahibi ile şirket arasındaki ilişki ebedidir, sadece hisse senedinin sahibi değişebilir.
6 Tahvilin getirisi belirli ve sabittir. (değişken faizli tahvillerde faiz oranları ancak iktisadi şartlar değiştiğinde mevzuat değişikliği ile değişebilir.) Hisse senedinin getirisi, hisse senedi değerinde meydana gelen artış ve şirketin dağıtacağı kar payıdır. Ancak senet sahibinin hangi yıl ne kadar gelir elde edeceği, hatta gelir elde edip edemeyeceği, belirli değildir.
7 Tahviller, mevzuatta itibari değerinin altında bir değerle (iskontolu olarak) ihraç edilebilir. Hisse senetleri, itibari değerin altında bir fiyatla satılamazlar.
8 Tahviller, şirketler dışında devlet ve belediyeler gibi tüzel kişiliğe sahip kamu kuruluşları tarafından da çıkarılabilir. Birer katılma payını ifade eden hisse senetleri, anonim şirketler tarafından ihraç edilebilirler. (sermayesi paylara bölünmüş komandid şirketler de hisse senedi çıkarabilmekte, ancak bunlar, halka arz yoluyla satılamamaktadır.)
9 Tahviller, bir itfa planı dahilinde itfa edilir. Hisse setlerinde, ilkesel olarak itfa söz konusu değildir. Ancak isteğe bağlı olarak, hisse senetlerinin bir bölümü itfa edilebilir ki, bunun anlamı sermaye azaltımıdır. Hisse senetlerinin tamamen itfası ise, şirketin tasfiyesi demektir.


Ekonomik Açıdan FaRkLaR

Tahvil ile hisse senedi arasındaki en önemli ekonomik fark, risk konusudur. Tahvil sahibi, tahvil ihraç eden şirketin kâr-zarar riskine katılmaz. Tahvil sahibi için risk, ancak şirketin tahvil anapara ve faizlerini ödeyemeyecek duruma gelmesi halinde söz konusudur. Bu durumda da, hisse senedine karşı avantajlı dır. Tahvil bir borç senedi olduğuna göre, borcun anapara ve faizleri gereğinde yargı yollarına başvurmak suretiyle tahsil edilebilir. Şirketin iflası ya da tasfiyesi halinde de, tasfiyeden öncelikle borçlar ödeneceğinden dolayı, tahvil sahipleri hisse senedi sahibinden önce alacaklarını alır. Hisse senedi sahipleri ise, ancak şirketin mal varlığından tüm borçlar ödendikten ve tasfiye masrafları çıktıktan sonra, kalanı, hisseleri oranında paylaşırlar.

Yalnız, tahvil alacaklıları icra, iflas ve tasfiyede yeterince korunmuş değillerdir. TTK, tahvili kıymetli evrak saydığı halde, İcra İflas Kanunu tahvili bono, çek ve poliçe gibi mütalaa etmemiş, öncelik bakımından adi borç senedi gibi ticari senetlerin gerisinde bırakmıştır.

Türkiye'de, Kurul'ca kayda alınan, satışı yapılacak sermaye piyasası araçlarının ihraç değerinin binde üçü tutarında bir ücret Kurul nezdindeki bir "özel hesaba yatırılmaktadır. Bu oran, gerektiğinde Bakanlar Kurulu'nca azaltılabilir. Bu kapsamda, tahvil ihraçları için de bu ücret yatırılmaktadır. Özel hesap, Sermaye Piyasası Kurulu'nun giderlerini karşılamak amacıyla kurulmuştur. Batı ülkelerinde ise, kamu otoritesi tarafından oluşturulan fonlara/hesaplara, her tahvil ihracı dolayısıyla ihraç eden şirketlerce belirli bir oranda prim yatırılmakta, tahvil ihraç eden bir şirket tahvillerinin anapara ya da faizlerini ödeyemediği takdirde, tahvil sahiplerinin alacakları tamamen ya da belirli bir oranda bu sigorta fonundan ödenmektedir.

Hisse senedi sahipleri ise tamamen risk altındadır. Bu risklerden biri temettü alıp almama riskidir. Hisse senedi yatırımı tahvillere nazaran daha riskli bir yatırım konusudur.

Tahvil ve hisse senetlerinin önemli bir ekonomik farkı da, tahvillerin sabit gelirli, hisse senetlerinin de değişken gelirli olmasıdır. Tahvillerde faiz oranlarını devlet tayin eder. Faiz oranlarının enflasyonun altında tutulduğu çok görülmüştür. Bu durumda tahvilin gerçek geliri sıfır olabileceği gibi, 1978-1980 yılları arasındaki dönemde görüldüğü gibi negatif bir duruma da gelebilir. )


- HİSSE[Ar.] ile NASÎB[Ar.]


- HİSSE ile MAHFÛZ HİSSE

( ... İLE Miras bırakanın isteğiyle bile ortadan kaldırılamayan pay/hisse. )


- HİSSETMEK ile/ve/<> FARKETMEK

( TO FEEL vs./and/<> AWARENESS )


- HİSSETMEK ile/değil SEZMEK

( Duyularla. İLE/DEĞİL Zihinle. )


- HİSSETMEZSEM ile/değil HİSSETMEDİĞİM ZAMAN


- HİSSETTİRİYOR ile/ve/değil/||/<>/< YANSITIYOR


- HİSSÎ İDRAK ile/ve/> HAYALÎ İDRAK ile/ve/> VEHMÎ İDRAK ile/ve/> AKLÎ İDRAK


- HİSSÎ SÛRET ile/ve KÜLLÎ SÛRET


- HİSSÎ ile/ve HAKÎKÎ

( ... İLE/VE İlletini aramak/bulmak. )


- HİSSİYAT ile/ve HADSİYAT


- HİSTERİ ile EPİLEPSİ


- HİSTON ile HİSTONAZ

( DNA'nın etrafına sarıldığı proteinler. İLE Histon proteinlerini parçalayan enzimler. )


- HİSTON ile/ve/||/<>/> NÜKLEOZOM

( DNA'nın etrafına sarıldığı proteinler. İLE/VE/||/<>/> DNA ve histon proteinlerinin oluşturduğu yapı. )


- HİTÂB/EN ile/değil İTHÂF/EN


- HİTAB ile/ve MUHATTAB


- HİTAP ile/ve "ÇAĞRI"


- HİTAP ile İTAP


- HİTÂR[Ar.] ile HİTR[Ar.]

( Saçma söz, herze. İLE Anlamsız/yararsız söz, yalan, kıtır. )


- HIYÂNET ile İSABETSİZLİK


- HIYAR ile EŞEKHIYARI

( ... İLE Kabakgillerden, yabanıl, tırmanıcı, otsu bir bitki. )

( ... cum ECBALLIUM ELETERIUM )


- HIYAR ile HİNTHIYARI/HIYARŞEMBE

( ... İLE Baklagillerden, siyah renkte olan meyvelerinin içinde çekirdeklerden başka, hekimlikte kullanılan bir öz bulunan bitki. )

( ... cum CASSIA )


- HIYAR ile HIYAR[AHYÂR]

( Salatalık. İLE Kendi ve başkaları/toplum için yararlı işler yapan, hayırlı olan kişi.[Argodaki ve tırnak içinde, "anlamaz, işe yaramaz" olarak "yerme" anlamındaki kullanımı "kişisel" ve kötü, yanlış bir kullanımdır.] )


- HIYÂT[Ar. < HÂİT] ile HIYÂT[Ar.]

( Perdeler, engeller/mâniler. İLE İbrişim, tire. | Dikiş iğnesi. )


- HIYÂZ[Ar. < HAYZ] ile HIYÂZ[Ar. < HAVZ]

( Aybaşları. İLE Havuzlar. )


- HİYEROFANİ ile EPİFANİ ile TEOFANİ

( Kutsalın dışlaşması/tezahürü. İLE On ikinci gün bayramı. [İsa'nın doğumundan oniki gün sonra kutlanması] [İsa'nın, Üç Müneccim tarafından ziyaretini kutlayan bir Hristiyan bayramı] İLE Epifani bayramının Ortodoksluk'taki adı. )


- HİYEROGLİF ile/ve ABECE

( Temsil. İLE/VE Çözümleme. )

( Abece hiyerogliften daha üst bir aşamayı temsil eder. Temsil etmekten çok çözümler. )

( Abece, seyahat etmek ve değişik diller zorunda olan tüccar halklar tarafından bulunmuştur. )

( ŞAMPOLYON: 1822 yılında, hiyeroglifleri başarılı bir biçimde çözen kişi. [1790-1832] )

( Hiyeroglif abecesi... http://discoveringegypt.com/egyptian-hieroglyphic-writing/hieroglyphic-typewriter )


- HİYEROGLİF ile/ve/<> İKONOGRAFİ

( Doğa. İLE/VE/<> İnsan. )


- HİYEROGLİF ile/ve/||/<> REŞİD/ROSETTA TAŞI

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- HIZ REKORU ile/değil HIRS REKORU


- HIZ(IN BAĞILLILIĞI) ile/||/<> İVME(NİN BAĞILLILIĞI)

( Birim zamanda alınan yol. İLE/||/<> Birim zamanda hızdaki değişim. )


- HIZ ile/ve/||/<> AERODİNAMİK

( ... İLE/VE/||/<> Hareket durumunda olan bir nesne üzerinde havanın yarattığı etkiyi inceleyen bilim. | Gazların hareketini inceleyen bilim dalı. | Bu bilim alanlarıyla ilgili olan. )


- HIZ ile/değil/yerine AKIŞ


- HIZ ile/ve/||/<> ANLIK HIZ


- HIZ ile BAĞIL HIZ


- HIZ ile/ve DİZİ/SERİ

( SPEED vs./and SWIFT )


- HIZ ile/ve/||/<>/> HAZ

( Kişinin en büyük baş belâları. )


- HIZ ile/ve/||/<> SIKLIK


- HIZ ile/ve/||/<> SÜRAT

( Bir nesnenin birim zamanda aldığı yolun yönlü büyüklüğü. İLE/VE/||/<> Bir nesnenin birim zamanda aldığı yolun büyüklüğü. )


- HİZÂ ile/ve İSTİKÂMET

( Yanyana sıralanma. İLE/VE Arka-arkaya sıralanma. )


- HİZÂB[Ar.] ile HÎZAB[Ar.]

( Boya. | Kına. İLE Dalga. )


- HIZÂNE[Ar.] ile HIZÂNET[Ar.]

( Medresede verilen sütanalık dersi. İLE Sütninelik, tayalık. )


- HİZİPLEŞMEK[Fr. < CLIQUE] ile HIRLAŞMAK


- HIZLANDIRICI ile/ve KOLAYLAŞTIRICI

( SPEEDER vs./and FACILITATER )


- HIZLANDIRMA ile "EKONOMİK"


- HIZLANDIRMAK ile/ve ATLAMAK

( TO ACCELERATE vs./and TO SKIP )


- HIZLANMA ile ARTMA


- HIZLI ALIŞMA ile/ve YAVAŞ ALIŞMA


- HIZLI DEĞİŞİM (-İN FARKINDALIĞI) ile YAVAŞ DEĞİŞİM (-İN FARKINDALIĞI)

( Örnek: Sıcak suya atılmış kurbağa.[hemen zıplar] İLE Kaynayacak olan sudaki kurbağa. [hiçbir şeyin farkına var(a)maz] )

( Emek ve çaba harcayarak değişebileceğinizi hayal etmeyin. )

( (THE AWARE OF) FAST ALTERATION vs. (THE AWARE OF) SLOW ALTERATION )


- HIZLI DÜŞÜNMEK ile/ve/değil DÜŞLEMEK / HAYAL (ETMEK)


- HIZLI GİTMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZAĞA GİDEBİLMEK

( [... için/istiyorsak ...]
Yalnız gidilmeli. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Birlikte gidilmeli. )


- HIZLI GİTMESİNE NEDEN OLMAK ile/değil/yerine YAVAŞ GİTMESİNİ SAĞLAMAK


- HIZLI GİTMESİNİ SAĞLAMAK ile YAVAŞ GİTMESİNE NEDEN OLMAK


- HIZLI KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKICI KONUŞMAK


- HIZLI MODA ile/değil/yerine/>< YAVAŞ MODA

( )

( Gerçek Bedel[The True Cost] ve Irmak Mavisi[River Blue] belgesellerini de izleyelim, bilgilenelim, bilinçlenelim, çevremize duyuralım! )


- HIZLI OKUMA ile/değil ANLAYARAK HIZLI OKUMA


- HIZLI ÖRGÜTLEN(EBİL)ME ile/ve/değil/<> NİTELİKLİ ÖRGÜTLENME


- HIZLI/LIK ile SERİ/LİK


- HIZLI ile/ve/<> ENGELSİZ


- HIZLI ile/ve/değil/yerine HAREKETLİ

( [not] FAST vs./and/but ACTIVE
ACTIVE instead of FAST )


- HIZLI ile KISA

( FAST vs. SHORT )


- HİZMET:
| YARARLANILAN ile/ve/<> ETKİLENİLEN | ile/değil/yerine KATILINAN


- HİZMET:
40'INA KADAR ile/ve/<>/> 40'INDAN SONRA

( Ben, neye/kime? İLE/VE/<>/> Ne/kim, bana? )


- HİZMET:
REHBETEN[Ar.] ile/değil/yerine/>< RAĞBETEN[Ar.]

( Korkarak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İsteyerek. )


- HİZMET ile/ve DESTEK

( SERVICE vs./and SUPPORT )


- HİZMET ile/ve/<> DEVİNİM

( Hizmet etmek/edebilmek, devindirici ve dönüştürücüdür. )

( TO SERVE vs./and/<> MOVEMENT )


- HİZMET ile/ve/||/<> İZZET

( ... İLE/VE/||/<> Büyüklük, yücelik, ululuk. )


- HİZMET ile/ve/değil/yerine KARŞILIKSIZ HİZMET


- HİZMET ile KATKI


- HİZMET ile/ve/<> KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

( Hizmet ederek kendini gerçekleştirir, kendini gerçekleştirirken/gerçekleştirmek için de hizmet edebilirsin/etmelisin. )

( )

( TO SERVE vs./and/<> SELF REALIZATION )


- HİZMETÇİ ile BESLEK/BESLEME


- HİZMETÇİ ile/değil/yerine HİZMETLİ


- HİZMETÇİ ile/ve/||/<> KAVVAM

( Hizmet gören kişi. İLE/VE/||/<> Gözeten ve koruyan kişi. İşlerin sorumluluğunu üzerine alıp iyi yöneten. )


- HİZMETÇİ ile/ve/değil/||/<> TABLAKÂR


- HİZMETİN:
[ne yazık ki]
KÖTÜ İŞLEMESİ ile/ve/||/<>/< GEÇ İŞLEMESİ ile/ve/||/<>/< İŞLEMEMESİ


- HİZMETLİ ile MÜTEFERRİKA

( ... İLE Küçük giderler için ayrılan para. | Güvenlik örgütünde, kuşkulu kişilerin ilgili yerlere gönderilmek üzere geçici olarak barındırıldıkları bölüm. | Sultan, vezir ve daha başka devlet büyüklerinin yanında, türlü hizmetlerde bulunan. )


- HIZR, HIZIR

( KUL SIKIŞTIĞI ZAMAN İMDÂDINA YETİŞEN PEYGAMBER )


- HOCA ile EFENDİ


- HOCA ile/ve/değil KONUŞMACI


- HOCALAR İÇİN YAZILAN METİN(KİTAP) ile TALEBELER/TEK BAŞINA OLANLAR İÇİN YAZILAN KİTAP


- HOCANIN:
YAPTIĞI ile/ve/değil/yerine/<>/>/< SÖYLEDİĞİ/DEDİĞİ

( Hocanın dediğini yap, her yaptığını yapma! )


- HOD

( Kendi, esasen, bizzat. )


- HODAN ile/ve/<> HODANGİLLER

( Hodangillerden, çiçekleri tıpta kullanılan ve kökü kavrularak yenilen bir bitki. İLE/VE/<> İkiçeneklilerden, üzeri sert dikenlerle kaplı, otsu ve ağaçsı bitkiler ailesi. )


- HÖDÜK/LÜK ile/ve/değil/<> GÜDÜK/LÜK

( Görgüsüz, kaba, anlayışı kıt kişi. İLE/VE/DEĞİL/<> Eksik yanı olan, tamamlanmamış, kısa. | Kuyruğu kesik ya da kopmuş. | Yetersiz, sonuç vermemiş. )


- HOKKA ile/ve/||/<> DİVİT

( İçine mürekkep konulan metal, cam ya da topraktan küçük kap. | İçine tükürülen kap. İLE/VE/||/<> Hokkadaki mürekkebe batırılarak yazı yazmaya yarayan ve değişik ucları olan bir kalem türü. )


- HÖL ile HÖLLÜK

( Yaşlık, nem. İLE Bazı yerlerde, bebeklerin altına, bez yerine konulan toprak. )


- HOLOGRAM ile ÜÇ BOYUTLU RESİM


- HOMEOSTAZİ ile GERİ BİLDİRİM/BESLEME MEKANİZMASI

( Bir canlıda iç ortamın kararlı tutulması süreci. İLE Dirimbilim düzenlerinde denetlemeyi sağlayan geri bildirim süreçleri. Bir düzendeki bir değişimi algılayarak ve bu değişime karşıt yönde bir tepki üreterek düzenin dengesini korumaya yardımcı olan mekanizmalar. )


- HOMEOSTAZİ ile/ve/||/<> HOMEOTERMİ

( Organizmanın iç dengesini koruma yeteneği. İLE/VE/||/<> Gövde sıcaklığını belirli ve kalıcı tutma yeteneği. )


- HOMEROS ile/ve/||/<> HESIODOS

( )


- HOMO SAPIENS SAPIENS ile HOMO SAPIENS NEANDERTHALENSIS


- HOMO SAPIENS SAPIENS ile HUMANUS

( Beşer. İLE İnsan. )


- HOMOJEN KARIŞIM ile HETEROJEN KARIŞIM

( Bileşenlerin eşit dağıldığı ve tek evrede bulunduğu karışımlar. İLE Bileşenlerin eşit dağılmadığı ve iki ya da daha fazla evrede bulunduğu karışım. )


- HOMOJEN KATALİZ ile HETEROJEN KATALİZ

( Katalizör ve reaktantların aynı evrede olduğu kataliz. İLE Katalizör ve reaktantların farklı evrelerde olduğu kataliz. )


- HOMOLOG KROMOZOM ile HETEROSOM KROMOZOM

( Eşleşen ve aynı genleri taşıyan kromozomlar. İLE Cinsiyet belirleyen kromozomlar.[X ve Y kromozomları] )


- HOMOS[Yun.] ile/değil HOMO[Lat.]

( Eş, benzer, aynı. İLE/DEĞİL İnsan. )


- HOMOZİGOT ile HETEROZİGOT

( Anne ve babadan gelen genler, birbirinin aynıdır. İLE Anneden ve babadan gelen genlerin birbirinden farklı olması durumudur. )


- HOMUS

( Şamanlar, gür sesleri, yetenekleri ile iyi bir ses sanatçısılardır. Tef çalarlar. Törenlerde doğaçlama olarak, gırtlaktan hızlı tempo ile şarkılar söylerler ve dudak, dil ve ağzını iyi kullanarak "homus" çalabilmektelerdir. )


- HON

( Han, sofra, yemek. )


- HONA ile/ve BURÇİN/MARAL

( Eril geyik. İLE/VE Dişil geyik. )


- HONORIAS:
SOLOMON ADALARI ile/ve/değil/<> EN BÜYÜK ADASI

( Solomon Adaları'nın başkenti Honorias, en büyük ada olan Guadal Canal üzerine kurulmuştur.[1568 yılında, Peru'dan yola çıkan İspanya kökenli Mendana, bu coğrafyaya ayak basan ilk yabancı olmuş.] )


- HOPLAMAK ile ZIPLAMAK


- HOR GÖRMEK ile KENDİNİ HOR GÖRMEK

( ZİLLET: Hakirlik, horluk, aşağılık, alçaklık. )

( TO BELITTLE vs. SELF BELITTLE )

( DEDIGNATIO cum HUMILITAS )


- HOR[Fars.] ile HOR[Fars.] ile -HÔR[Fars.]

( Önemsiz, değersiz, bayağı, adi kişi. İLE Güneş. | Işık, aydınlık. İLE Yiyen, yiyici. )


- HORA[Yun.] ile/ve/||/<> HORAN[Yun.]

( Çok sayıda kişi tarafından el ele tutularak oynanan bir halk oyunu. İLE/VE/||/<> Horon. Doğu Karadeniz bölgesinde, kemençe ile oynanan halk oyunu. )


- HORASAN ERENLERİ ile HORASAN ERENLERİ


- Horâsân[Fars.] ile HORÂSÂN[Fars.]

( İrân'ın doğusunda bulunan geniş arazi. İLE Türk müziğinin en az iki buçuk asırlık bir mürekkep makamı olup örneği kalmamıştır. )


- HORGÖRÜ ile/yerine HOŞGÖRÜ

( Hor görme! Hor gördüğüne muhtaç olursun. )

( Güçlü bir zihin hoşgörülü, dar bir zihin horgörülü olur. )

( DESPISE vs. TOLERANCE
TOLERANCE instead of DESPISE )


- HORHOR

( Su gürültüsü.[Fatih'ten şehre dağıtılan sulardan] )


- HORLAMA ile HORLAMA


- HORMON TİPLERİ ile HORMON ETKİSİ

( Kimyasal yapılarına göre peptit hormonlar, steroid hormonlar, amin hormonlar ve eikosanoidler gibi farklı gruplara ayrılır. İLE Hormonların hedef dokulardaki alıcılara bağlanarak ve gözesel sinyalleri aktive ederek gözesel işlevleri değiştirmesi. )


- HORMON ile FEROMON

( Organizmanın içinde sinyal ileten kimyasallar. İLE Organizmalar arasında iletişim sağlayan kimyasallar. )


- HORMON ile HORMON ALICISI/HORMON RESEPTÖRÜ

( Belirli bir doku ya da organı etkileyen kimyasal haberci. İLE Göze yüzeyinde bulunan ve hormonları bağlayan proteinler. )


- HORMONAL DÜZEN ile SİNİR DÜZENİ

( Hormonlar aracılığıyla gövde işlevlerini denetleyen düzen. İLE Sinir gözeleri aracılığıyla bilgi iletimini ve gövde işlevlerinin denetimini sağlayan düzen. )


- HORMONLAR ile NÖROTRANSMİTERLER

( Endokrin bezler tarafından salgılanan ve gövdede çeşitli işlevleri düzenleyen kimyasallar. İLE Sinir gözeleri arasında iletim/aktarım yapan kimyasallar. )


- HOROZ ile BERNİYE[Ar. | çoğ. BERÂNÎ]

( ... İLE Küçük horoz. )


- HOROZ ile ÇALIHOROZU

( ... cum TETRAOUROGALLUS )


- HOROZ ile GUYANA'LI KAYA HOROZU

( )

( )

( ... İLE Güney Amerika'nın yağmur ormanlarında yaşarlar. )

( ... cum RUPICOLA )


- HOROZ ile/ve KAZ ile/ve KARGA ile/ve TAVUSKUŞU

( Şehveti simgeler. İLE/VE Hırsı simgeler. İLE/VE Tûle emeli simgeler. İLE/VE Kibri/makamı simgeler. )

( Dışarıdaki değil içteki kuşları kontrol etmek gerek. )

( Eşek de sadece açlık ve şehveti için anırır. )


- HOROZ ile/değil ORMAN HOROZU

( ... İLE/DEĞİL Domuzgiller ailesindendir. Afrika'nın tropikal ormanlarında yaşar. Öteki domuzlara göre daha uzun bacaklı ve ince yapılıdır. Başında iki çift boynuzumsu çıkıntı vardır. Bu çıkıntılar savunma amaçlı kullanılır. Otçuldur. Meyve, kök, yumurta ve böcek gibi besinlerle beslenir. Gebelik süresi 150-180 gün arasındadır. )


- HOROZ ile/ve/<> TAVUK

( Şehveti simgeler. İLE/VE/<> ... )

( ... ile/ve/<> TOK[Tuna Bulgarları'na ait kitâbelerde] )

( Horoz ile/ve/<> Tavuk )

( image )

( ... avec/et/<> CRÊTE )

( DÎK/DİYK[çoğ. DİYEKE, EDYÂK] ile/ve/<> DECÂC, DİCÂC/E, DÜCÂC/E[çoğ. DÜCÜC] | DÜCÂCİYYE[: Tavukgiller] )

( HURÛS ile/ve/<> MÂKİYÂN
HÛD-İ/HÛC-İ HURÛS, LÂLEK/Â: Horoz ibiği. )

( ROOSTER vs./and/<> CHICKEN )

( GALLUS cum/et/<> GALLIN/A/E )

( EL GALLO con/y/<> LA GALLINA )


- HOROZAĞIRLIK ile

( Güreş ve halterde, 51-56 kg. olarak saptanmış ağırlık sınıfı. İLE )


- HOROZCUK (OTU) ile HOROZGÖZÜ ile HOROZİBİĞİ

( Turpgillerden, eskiden kuduzun ilacı sanılan, ıtırlı bir dağ bitkisi, yabanteresi. İLE Maydanozgillerden, beyaz ya da pembe çiçekli bir bitki. İLE Horozibiğigillerden, kırmızı çiçekleri horoz ibiğini andıran bir süs bitkisi. )

( LEPIDIUM CAMPESTRE cum SESELI cum AMARANTHUS )


- HOROZLANMAK ile/değil DİK DURMAK


- HORTUM ile HORTUM ile HORTUM

( Musluklara takılan, uzun ve plastik boru. İLE Fil, karıncayiyen, fare ya da bazı memeli ve böceklerde, boru biçiminde uzamış burun ya da ağız. İLE Hava ya da suyun, hızla dönüp sütun biçiminde yükselmesiyle oluşan, alanı dar, doğal ve fiziksel bir döngü çeşidi. )


- HORTUMLU BÖCEKLER ile HORTUMLULAR

( Eşkanatlıları, yarımkanatlıları, tahtakurularını içine alan, kan ya da özsu emici, çok sayıda asalak türü bulunan böcekler topluluğu. İLE Pek çok türünün soyu tükenmiş olan, günümüzde, filleri içine alan memeli hayvanlar alttakımı. )

( RHYNCHOTA cum ... )


- HORUS ile/ve/> OSIRIS

( Boşluklar tanrısı. İLE/VE/> Tarım tanrısı. [Baş tanrı.] )

( OSIRIS = ZEUS )


- HOŞ ... ile/ve/||/<> GERÇİ ...


- HOŞ "KAFA" ile/ve/||/<>/> BOŞ "KAFA"


- HOŞ DEĞİL! ile/değil ALIŞIK OLMADIĞINDAN DOLAYI!


- HOŞ GELMEK/GİTMEK ile/ve/<> SAFÂ GETİRMEK/GÖTÜRMEK


- HOŞ GÖRMEK ile/ve/değil NEŞEYLE NEŞELENMEK


- HOŞ OLMAYAN ile/ve/değil/||/<>/> YAKIŞMAYAN


- HOŞ SÖZ ile/ve/<> HOŞ EYLEM

( NICE WORD vs./and/<> NICE ACTION )


- HOŞÇAKAL ile/ve/||/<>/> KOŞÇAKAL


- HOŞGÖRÜ ile/ve/değil/yerine BAĞDAŞMA


- HOŞGÖRÜ ile/> İHÂNET

( Fazla hoşgörü, ihânete girer. )

( TOLERANCE vs. BETRAYAL )


- HOŞGÖRÜ ile İKİYÜZLÜLÜK

( İkiyüzlülük yapan, özgür olamaz. )

( TESÂMUH[< SEMÂHAT] ile RİYÂ )

( TOLERANCE vs. HYPOCRISY )


- HOŞGÖRÜ ile/ve/değil/yerine İMAN


- HOŞGÖRÜ ile/ve/değil KORUMA


- HOŞGÖRÜ ile/ve TAHAMMÜL


- HOŞLANIP HOŞLANMAMA ile/ve/değil/||/<>/< GÜDÜLENİP GÜDÜLENMEME


- HOŞLANMAK ile/ve "YAKIN BULMAK"


- HOŞLANMAK ile/ve/değil HOŞ BULMAK


- HOŞLANMAK ile KAPILMAK


- HOŞNUT/LUK ile/ve/<> RIZÂ/RÂZI


- HOŞT ile HÖST

( Köpekleri ürkütüp kaçırmak için çıkarılan ses. İLE At, katır gibi hayvanları, özellikle öküzü durdurmak için çıkarılan ses. | Birini uyarmak için kullanılan kaba seslenme. )


- HÖST ile HÖT

( At, katır gibi hayvanları, özellikle öküzü durdurmak için çıkarılan ses. | Birini uyarmak için kullanılan kaba seslenme. İLE Korkutmak ya da dikkati kendi üzerine çekmek için söylenilen söz. )


- HOSTILITY ile/değil/yerine/>< HOSPITALITY

( Düşmanlık. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Konukseverlik. )


- HOŞUNA GİTME ile/ve İŞİNE GELME


- HOT

( Kendi, esasen, bizzat. )


- HOTEL ile APART HOTEL/OTEL


- HOTEL ile HOSTEL


- HOTEL ile PANSİYON


- HOTOZ ile HOTOZ

( Kadınların, süs için saçlarının üstüne taktıkları, çeşitli renk ve biçimde yapılmış küçük başlık. İLE Kimi kuşların başlarında bulunan tüyler. )


- HOVARDA/LIK ile ÇAPKIN/LIK

( Zevki için para harcamaktan kaçınmayan/kaçınmama. | Çapkın/lık. İLE Geçiçi, kısa süreli aşklar peşinde koşan/koşmak. )

( ... İLE Her ne kadar erillere atfedilse de karar verenler ve/ya da kabul edenler dişiller olduğundan dolayı erillerin çok fazla belirleyicilikleri yoktur. )

( ... ile ZAMPARA/CEMMÂŞ )

( RAKISHNESS vs. DEBAUCHERY )


- HOWL

( Ulumak. )


- HOY

( Ter damlası. )


- HOYRAT[Yun.] ile HOYRAT

( Kaba, kırıcı ve hırpalayıcı. İLE Güneydoğu Anadolu ile Irak Türk bölgesinde, ezgi ile söylenilen mani. )


- HOYRATLIK[Yun.] ile HUŞÛNET[Ar.]

( Kaba, kırıcı ve hırpalayıcı. İLE Sertlik, kabalık, kırıcılık. )


- hp ile dy


- HRİSTİYAN ile/değil/yerine/= İSEVÎ


- HRİSTİYAN ile/ve/değil RAHİB/E / KEŞİŞ


- HSİN[Çince]

( Zihin ya da yürek. )


- HT/HİPERTANSİYON HYPERTENSION[İng.] ile/||/<>/>< HİPOTANSİYON HYPOTENSION[İng.]

( Yüksek kan basıncı durumu. İLE/||/<>/>< Düşük kan basıncı durumu. )


-

( ALLAH [İSLÂM HARFLERİNDE EN DERİN HA HARFİ, EN SON MAHRECİ VAV HARFİDİR. SON MAHRECİ BU İKİ HARF ARASINDADIR] )


- HÛB[Ar.] ile ZENB[Ar.]


- HUB ile/ve/<> ANAHTAR ile/ve/<> YÖNLENDİRİCİ ile/ve/<> ERİŞİM NOKTASI

( Ayrıntıları için burayı tıklayınız... )


- HUB ile/ve/||/<>/>/< AŞK

( ... İLE/VE/||/<>~>~< Kendi olgunluğuna olan tutku. )


- HUB ile/yerine SWITCH


- HUBB[Ar.] ile/değil/yerine/>< HUBB[Ar.]

( Aldatıcı, kurnaz, hilekâr. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevgi. )


- HUBB[Ar.] ile VİDD[Ar.]


- HÜBEL ile/ve/||/<> LÂT ile/ve/||/<> MENAT ile/ve/||/<> UZZA


- HUBER KÖŞKÜ ile/= CUHMURBAŞKANLIĞI KÖŞKÜ

( 1985'ten sonra kamulaştırılarak Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılmaktadır. )

( Tarabya'da, Mimar Raymondo D'Aranco inşa etmiştir. [XIX. yüzyıl] )


- HUBUB[Ar. < HUBÂB, HUBÂBE] ile HUBÛB[Ar. < HABB]

( Su üzerindeki kabarcıklar. İLE Taneler, tohumlar. )


- HUBÛR[Ar.] ile HUBÛR[Ar. < HABER]

( Sevinç, neşe/sürûr. | Bilginler, âlimler, fakihler, zekiler, anlayışlıklar.[< HİBR: Öğretmen. | Mürekkep. | Yahudi/İsrailoğulları bilgini.] İLE Haberler, havâdisler. )


- HUBÛR[Ar.] ile SÜRÛR[Ar.]


- HUBÛT[Ar.] ile NÜZÛL[Ar.]


- HÜCCET ile DELİL


- HÜCCET ile HÜCCET-ÜL-İSLÂM

( SENET, VESİKA, DELİL | SEÇKİN ÂLİMLERE VERİLEN UNVAN ile İMÂM-I GAZÂLÎ )


- HÜCERÂT[Ar. < HÜCRE] ile HÜCEYRÂT[Ar. < HÜCEYRE]

( Gözler, odacıklar. Sürü konulan yerler. İLE Küçük delikler ve oyuklar. )


- HÜCRE:
ÖRGÜTLÜ ile/ve/||/<>/> ÖZGÜR

( Örgen. İLE/VE/||/<>/> Sperm. )


- HÜCRE/BEYİN/ZİHİN ile/ve/||/<>/> GÖVDE


- HUD'A[Ar.] ile HUDÂ[Ar.]

( Aldatma, oyun, hile, dalavere, düzen, dek. İLE Tanrı. )


- HUDÂ

( ALLAH | DOĞRU YOL GÖSTERME | KUR'AN-I KERÎM [bkz. HİDÂYET] )


- HÛDÂHUB ile/ve YEK BİR ALLAH YEK

( Kervanların nöbet/nevbet tutarken etrafa [dosta/düşmana] seslendirdikleri sözler. )


- HÜDAVENDİGÂR/İMPARATOR ile/||/<> İMPARATOR ile/||/<> HÜKÜMDAR ile/||/<> HAKAN/MELİK ile/||/<> HÜNKÂR/SULTAN ile/||/<> HULAGUHAN

( XIV. ve XV. yüzyılda Osmanlı sultanları tarafından imparator anlamında kullanılan san. İLE/||/<> Çok uluslu devleti yöneten hükümdar. İLE/||/<> En üst ve gücü elinde tutan yönetici. İLE/||/<> Hükümdarlar hükümdarı anlamında kullanılan san. İLE/||/<> Osmanlı'da devlet başkanına verilen san. İLE/||/<> İlhanlı Devleti'nin kurucusu olan ünlü Moğol hükümdarı. )


- HUDÂYÎ

( ULÛHİYYET | ALLAH'A MENSUP )


- HUDÂYÎ-NÂBİT

( ALLAH'IN VERDİĞİ [bkz. HÜKM-İ İLÂHİ] | EKİLMEKSİZİN KENDİLİĞİNDEN BİTEN )


- HUDDÂM[< HÂDEM]

( HİZMET EDENLER, HİZMETÇİLER )


- HUDDÂM[Ar. < HÂDEM] ile HÜDÂM[Ar.]

( Hizmetçiler, hizmet edenler. İLE Deniz tutması. )


- HUDÛ'[Ar.] ile HUŞÛ'[Ar.]


- HUDÛ'[Ar.] ile İHBÂT[Ar.]


- HUDÛ'[Ar.] ile ZÜLL[Ar.]


- HUDÛD[Ar. < HADD] ile HUDÛD[Ar. < HADD]

( Sınırlar, uclar, bucaklar. İLE Yanaklar. | Yer kazmalar, yeri yarmalar. )


- HUDUR

( HAZIR [KEŞF GEREK!] )


- HUDURÎ BİLGİ ile/ve KESBÎ BİLGİ


- HUDÛRÎ ile HUSÛLÎ

( Sufi'nin bilgisi. İLE Âlim'in bilgisi. )

( Ancak gaflet vardır/olur. İLE/VE Cehâlet vardır/olabilir. )

( Hata yoktur/olmaz. İLE/VE Hata olabilir. )


- HUDÜS[Ar.] ile İHDÂS[Ar.]

( Sonradan oluşma. İLE Yeni bir şeyin oluşması. )


- HUDUS ile/ve/||/<> ZAMAN ile/ve/||/<> NİSAP ile/ve/||/<> GÜN ile/ve/||/<> RES ile/ve/||/<> KÂBE ile/ve/||/<> NEŞV-Ü-NEMÂ ile/ve/||/<> KAST VE NİYET ile/ve/||/<> HÜKÜMLER ile/ve/||/<> BEKÂ ile/ve/||/<> MEŞRÛ TASARRUF


- HÜKM-İ İLÂHİ

( İNSAN ELİYLE AŞILANAN | SUN-U İLÂHİ )


- HÜKM[Ar.] ile KADÂ[Ar.]


- HUKUK DÜZENİ ile/ve/||/<>/< DÜNYA GÖRÜŞÜ


- HUKUK:
ZORUNLULUK ile/ve/değil/||/<>/< GEREKLİLİK


- HUKUK ile/ve/||/<>/>/< HUDÛD


- HUKUKSUZLUK ile/ve/||/<> AYIP


- HUKUKU:
DELMEK ile/değil/yerine DEĞİŞTİRMEK


- HÜKÜMDAR[Ar. + Fars.] ile HAKAN[< KAĞAN]

( Sultan, kral, hakan gibi taht sahibi devlet başkanı. İLE Türk, Moğol ve Tatar hanları için "hükümdarlar hükümdarı" anlamında kullanılan bir san. | Osmanlı sultanlarına verilen san. )


- HÜKÜMDAR ile/değil/yerine/=/<> İLHAN

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/=/<> Bir ilhanlığın başında bulunan hükümdar/imparator. | İran Moğollarında hükümdarın sanı. )


- HÜKÜMDAR ile/ve/<>/> VELİAHT

( ... İLE/VE/<>/> Bir hükümdarın ölümünden ya da tahttan çekilmesinden sonra tahta geçmeye aday olan kişi. )


- HÜKÜMET ile HANEDAN

( GOVERNMENT vs. DYNASTY )


- HÜKÜMLÜ ile YÜKÜMLÜ


- HÜKÜMRANLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
DİSİPLİN ile/ve/> YÖNETİMSELLİK


- HÜKÜMSEL NİSPET

( Hükme götürecek biçimde ilişki kurmak. )


- HULLE[Ar.] ile SADÂKAT[Ar.]


- HÜLLE ile HÜLLE[Ar.]

( Haller, durumlar. İLE/DEĞİL Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )


- HULÛL-İ SERAYANÎ ile HULÛL-İ CİVARÎ


- HULÛL[Ar.] ile HULÛL[Ar. < HALL]

( Gelip çatma. | Girme. | Yanaşma. | Geçme. İLE Sirkeler. | Sirkede bulunan kurtçuklar. )


- HULÛL ile DUHÛL


- HULÛL ile/ve İTTİHÂD


- HULÛL ile/değil TAHALLÜL

( Haramdır. İLE/DEĞİL Helâldir. )

( Hz. İbrahim, tahallül ve halildir. )


- HULUS[Ar.] ile HULUSKÂR[Ar., Fars.]

( Gönül temizliği. İLE Temiz duygulu, içten. | Dalkavuk, şakşakçı. )


- HÜMÂ

( Kutluluk simgesi kuş. )


- HUMÂM[Ar.] ile KAMKÂM[Ar.]


- HUMAR[Ar.] ile/değil/yerine SERSEMLİK

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE İçki ya da uyku sersemliği. )


- HUMBARA/HUMBERE[Fars.] ile HUMBARA/KUMBARA[Fars. < HUMBERE]

( Havan topu. İLE Para biriktirmek için kullanılan, bozuk ya da kâğıt para atılan deliği olan, metal, toprak ya da plastikten yapılmış küçük kap. | Humbara. )


- HUME ÇATALINDA:
OLGULAR, OLGU DURUMLARI ile/ve/||/<> DÜŞÜNCELERİN BAĞINTILARI

( MATTERS OF FACT vs./and/||/<> RELATION OF IDEAS )


- HUMHÂNE

( Meyhane. | Şarap fıçısı. )


- HUMMA ile MALTAHUMMASI/KALAAZAR

( ... İLE Akdeniz ülkelerinde görülen, en çok keçi sütü ile bulaşan, ateşli bir hastalık. )


- HUMMA ile SARIHUMMA

( ... İLE Çoğunlukla sıcak ülkelerde görülen, bir cins sivrisinek aracılığı ile bulaşan, tene, sarı bir renk veren, ateşli bir sayrılık. )


- HUMÛD[Ar.] ile HÜMÛD[Ar.]


- HUMUS[Lat.] ile HUMUS[Ar.]

( Organik toprak. İLE Bir tür yemek. İyice ezilmiş nohut, tahin ve baharatla hazırlanan bir yemek. )


- HUMUS ile/ve FAVA

( Nohuttan yapılan. İLE/VE Bakladan yapılan. )


- HUMUS ile/ve/||/<> KOMPOST

( Latince, "toprak" ya da "alt, sığ" kökünden türemiştir. Kullanımı konusunda bazı yanlış anlamalar söz konusudur. Humus, kompostun alabileceği son durumdur, yani içinde çürüme sürecini devam ettirecek azot, fosfor bileşikleri kalmamıştır. Kompost ise, etrafındaki bitkilere çeşitli vadelerde farklı besin maddeleri sunan, bu nedenle bol miktarda canlıya ev sahipliği yapan, dolayısıyla çürüme işlemi az da olsa hâlâ devam eden ”canlı” bir oluşumdur. Toprağa serdikten sonra toprak ekosistemine karışır, topraktaki biyolojik süreçleri destekleyerek çeşitliliği arttırır ve zamanla humusa dönüşür. Bildiğimiz tüm yaşam türleri karbon temellidir, yani canlı ya da ölü, her şey organik maddedir. Kuru yapraklar, mantarlar, ağaçlar, canlı bir kedi, ölü bir kunduz; aklınıza yaşayan ya da yaşamış olan ne gelirse, organik madde olarak anılır. Bilimsel olarak, içinde karbon bulunan herhangi bir molekül, organik bir moleküldür.

Humusun içinde parçalanması zor olan karbon molekülleri elektrik yüklenerek mineral parçacıkların kendine yapışmasını sağlar. Dahası, bu moleküller sünger işlevi görerek topraktaki mikro yaşam için barınak oluşturur. Yukarıda sözünü ettiğimiz aşınmış minerallere organik madde eklediğinizde birçok bitkinin yaşamasına olanak tanıyan ortam neredeyse oluşmuştur.

Yaşayıp da ölmüş olan her canlı, organik madde olarak toprağa geri döner ve döngüyü tamamlar. Toprakta yetişen her türlü bitkinin yaprak, sap ve kökleriyle birlikte toprakta yaşayan mikro ve makro hayvan varlığının bu biçimde toprak organik maddesine dönüşmesi humus oluşumunun kaynağıdır. Sentetik kimyasalların etkisiyle yararlı canlıların da zarar gördüğü modern tarım yöntemleri nedeniyle bu döngünün kırılmış olması, günümüz yaygın ziraat anlayışının yol açtığı sorunların başında gelir. )


- HUMUS ile/<> TOPİK

( ... İLE/<> Nohut püresi. )


- HÛN[Fars.]

( Kan. | Kan ağlamak. | Öldürme, öc. )


- HUN ile HUN ile HUN ile HUN[Fars.]

( Küçük parça, bölüm. İLE Hazine. İLE Ottan, çalı-çırpıdan yapılan kulübe. İLE Kan. )


- HÜNER:
BİLMEK ile/ve/değil/<> İÇİNDE YAŞAMAK


- HÜNER ile/ve/< MAHÂRET


- HUNİ

( FUNNEL[İng.] )


- HUNİ ile AYIRMA HUNİSİ

( ... İLE Birbiri ile karışmayan iki sıvıyı ayırmaya yarayan, alt tarafı musluklu, özel bir huni türü. )


- HUNİ ile BÜHNER HUNİSİ

( ... İLE Üzerine süzgeç kâğıdının olduğu gibi yerleştirileceği tabanı bulunan, porselenden yapılmış huni. )

( FUNNEL vs. BUCHNER FUNNEL )


- HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI

( Sultanahmed Camii'nin bitişiğinde bulunan, Sultan'ın namaz kılma yerine ait bir kasır. [1617] İLE/VE Üsküdar'da, Selimiye Camii'nin bitişinde bulunan kasır. [1979 yılından beri Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı kütüphanesi olarak kullanılmaktadır] İLE/VE Eminönü, Yeni Cami'nin yanında bulunan kasır. )


- HÜNKÂR[Fars.]

( Gönüller sultanı. )


- HÜNNAP ile TOPALAK

( ... İLE Hünnapgillerden, yapraklarından yeşil boya çıkarılan bir bitki. )


- HÜNSÂ/AMPHOTERIC/HERMAPHRODITE[İng.]/MİZVÂCE

( HEM DİŞİLİK, HEM ERİLLİK ALÂMETİ BULUNAN (HÜNSÂ-Yİ RECÛLÎ/HÜNSÂ-Yİ NİSÂÎ) )


- HÛR

( TELEZZÜZÜ OLAN HERŞEY. LEZZET ALINAN HERŞEY )


- HÛR/HUR[Fars.] ile HÛR[Fars.] ile HÛR[Ar. < AHVER, HAVRA][Fars.]

( Güneş. İLE Güneş. | Yiyecek. İLE Âhû gözlüler, gözlerinin akı karasından çok olanlar. | Cennetteki hûriler. )


- HURÇ ile HURUÇ[Ar.]

( Genellikle yelken bezinden yapılmış büyük heybe. İLE Çıkma, çıkış. | Göç. )


- HURDA/CI ile/ve/değil/yerine/<>/>< ANTİKA/CI

( Bağırır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Bağırmaz. )


- HURDA/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AVADANLIK


- HURDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İKİNCİ EL


- HÛRDE[Fars.] ile HÛRDE[Fars.]

( Yemiş, yenilmiş. İLE Ufak, değersiz şey, kırıntı. | Nükte, dakika. | Yazıya ayrıntı/nüans veren bir tarz. )


- HURİ ile GILMAN

( İkisi de, kendini bil(e)meyen ruhlardır. )


- HURKAT[Ar.] ile HURKAT[Ar.]

( Yanma, yanıklık, çıban. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HURMA AĞACI ile/= MAYAAĞACI

( ... İLE/= Meyvelerinden yemek yağı çıkarılan bir tür hurma ağacı. )

( ELAELS )


- HURMA'LARDA:
MEBRUM ile SAFAVİ ile SUFRİ ile SUGAYİ


- HURMA[Fars.]/TEMR/NAHL[Ar.] ile ÖTEKİ MEYVELER

( Birlik'in/Tevhid'in meyvesi. [Bulunmadığında erik!] İLE ... )

( Dünyada 600 çeşit hurma vardır. 150 çeşidi Medine'de bulunmaktadır. )

( Bitki ile hayvan arasındaki eşik.[Çekirdeği, hem dişil, hem eril, ne dişil, ne erildir.] )

( PHOENIX DACTYLIFERA cum ... )


- HURMA[Fars.] ile TRABZON HURMASI/ASYA/JAPON HURMASI/TAZE HURMA/CENNET ELMASI

( Hurma ağacı. | Palmiyegillerin eski çağlardan beri Kuzey Afrika'da kültürü yapılan, yemişlerinden yararlanılan, gövdesi uzun, yaprakları büyük ve dikenli bir ağaç. | Bu ağacın tatlı meyvesi. İLE Abanozgillerden, 15 metre kadar yükselebilen büyük bir ağaç. | Bu ağacın elma büyüklüğünde, turuncu renkte, hamken kekre olan, olgunlaştığında tatlılaşan meyvesi. )

( DATE vs. PERSIMMON )

( PHOENIX DACTYLIFERA cum DIOSPYROS KAKI )


- HURMA ile HİNTHURMASI

( ... İLE Palmiyegillerden, taze filizleri Hindistan'da sebze gibi yenilen, meyvesinden reçel yapılan çok sert bir ağaç. )

( ... cum BORRASSUS )


- HURMA ile TEMR-İ HİNDÎ

( ... İLE Hind hurması, demirhindi. )


- HÜRMET ETMEK ile/ve HİZMET ETMEK

( Bir'e hizmet, bin'e hizmet; bin'e hizmet, bir'e hizmet. )


- HÜRMET ile/ve/||/<> İTİBAR


- HÜRRİYET ile HÜVİYET


- HURÛF-İ MUKATAA

( MÜSTAKİL HARFLER | KUR'ÂN'IN 29. SÛRESİNDEKİ ELİF, LÂM, MÎM, ELİF LÂM ELİF RÂ, KAF, SÂD, NÛN... GİBİ HARFLER) )


- HURÛFÎ(LÎK) ile/ve/yerine SÜRÛRÎ(LİK)


- HUŞ ile HUŞ

( Gürgengillerden, kerestelik bir ağaç cinsi. İLE Yemen'in bir kenti. )

( BETULA cum ... )


- HÛŞENK[Fars.] ile Hûşenk[Fars.]

( Akıl, idrak, iz'an. İLE Siyam bin Kiyumerz'in oğlu ve Câvidân Hurd'un yazarı/müellifi. )


- HÜSEYİN BEY ile/ve/||/<> HÜSEYİN EFENDİ

( ... İLE/VE/||/<> İlk Şehr emini. )

( Hüseyin Efendi'nin oğlu. İLE Hüseyin Bey'in babası. )


- HÜSEYNÎ

( Türk müziğinde, dügâh perdesinde karar kılan bir makam. | Türk müziğinde "mi" notası. )


- HÜSN-Ü HATT:
FAKİR İÇİN ile/ve/||/<> ZENGİN İÇİN ile/ve/||/<> HİKMET SAHİPLERİ İÇİN

( Mal. İLE/VE/||/<> Güzellik. İLE/VE/||/<> Olgunluk. )


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil HÜSN-Ü ZANN

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil SÛ-İ ZANN


- HÜSN[Ar.] ile KASÂMET[Ar.]


- HÜSN[Ar.] ile SABÂHAT[Ar.]


- HÜSN[Ar.] ile VEDÂET[Ar.]


- HÜSN[Ar.] ile VESÂMET[Ar.]


- HÜSN ile/ve/> IŞK ile/ve/> HÜZN

( Güzellik. İLE/VE/> Aşk. İLE/VE/> Tasa. )


- HÜSRANINI BELİRTMEK/BİLDİRMEK:
"TEPKİ" ile/değil PAYLAŞIM


- HÜSREV PAŞA TÜRBESİ ile/ve HÜSREV PAŞA TÜRBESİ

( Eyüp, Bostan İskelesi Sokak'tadır. İLE/VE Fatih, Sarıgüzel semtinde, Balipaşa Camii yakınındadır. )

( Osmanlı Sadrazamı Koca Hüsrev Paşa [1756-1855]'nın türbesidir. İLE/VE Osmanlı Veziri Hüsrev Paşa'nın türbesidir.[öl. 1545] [Mimar Sinan yapıtıdır] )


- Hüsrev[Fars.] ile HÜSREV[Fars.]

( Yapıtlarını Farsça yazmış bir Türk şairi ve edîbi.[1253-1325, Hindistan] | Hüsrev ü Şîrîn masalının eril kahramanı. İLE Sultan, padişah, hükümdar. )


- HUŞÛ'(-HUZÛ)


- HUŞÛ'[Ar.] ile HUŞÛNET[Ar.]

( Alçakgönüllülük/tevâzu. | Tanrı huzurunda boyun eğme, nefsini hor ve hakir görme. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HÜSUL ile/ve KUBUH


- HUSÛM[Ar.] ile HUSÛM[Ar. < HASM]

( Uğursuzluk. | Birbiri ardınca devam etmek üzere olma. | Sürekli esen rüzgâr, fırtına. İLE Düşmanlar. )


- HÜSÜN[Ar. < HÜSN] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< CEMÂL[Ar.]

( Görünüşün/sıfatın güzelliği. | Bezenerek, bir etkiyle oluşturulan güzellik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Var olanın/oluşun, özün[zât] "güzelliği". )


- HUSÛSÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE:
ÖLÜYE AİT ile/ve/||/<> DİRİYE AİT

( Miras. İLE/VE/||/<> Ceza hukuku. || Muamelât[Medenî, Borç ve Ticaret Hukuku] || Evlilik/İzdivaç )


- HUTBE ile HUTBE İRÂD ETME


- HÜVE

( ALLAH | ÜÇÜNCÜ TEKİL(MÜFRET) ŞAHIS ZAMÎRİ [bkz. HÛ] )


- HUVE KAMÎNUN BİHİ[Ar.] ile HUVE HARİYYUN BİHİ[Ar.] ile HALÎKUN BİHİ[Ar.] ile CEDÎRUN BİHİ[Ar.]


- HÜVE ile HÜVE

( O İLE ...dır. )


- HÜVELBÂTIN ile/ve HÜVEZZÂHİR

( Tin. İLE/VE Toplum. )


- HUY ile/ve HAL

( Hay âlemine, huy âleminden geçilir. )

( SECİYYE ile/ve ... )


- HUY ile/ve/||/<>/> OYUN/U


- HUY ile/ve/değil/yerine TUTUM


- HÜYÂM[Ar.] ile HÜYYÂM[Ar. < HÂİM]

( Azgınlık. [HÜYÂM-İ RAHM/NEMFOMANİ: Hanımlarda.] İLE Sevgiden şaşırmış olanlar. )


- HUYSUZLAŞMAK ile/değil HUYSUZLANMAK


- HUYUNU "BİLMEK" ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> "SUYUNA GİTMEK"


- HÜZN[Ar.] ile KEÂBET[Ar.]


- HÜZN[Ar.] ile KERB[Ar.]


- HUZÛ'[Ar.] ile HUZÛR[Ar.]

( Alçakgönüllülük. İLE Hazır bulunma. | Rahat/lık. )


- HÜZÜN VE ÜZÜNTÜ ile/ve ÜMİT VE KAYGI

( Geçmişte. İLE/VE Gelecekte. )

( AHZEN: Çok hüzünlü, kederli. )

( In the past. vs./AND In the future. )

( MELANCHOLY AND SORROW/GRIEF vs./and HOPE AND ANXIETY )


- HÜZÜN ile/ve/değil MUHABBET

( [not] MELANCHOLY vs./and/but LOVE )


- HÜZÜN ile ÜZÜNTÜ

( Geleceğe yansıması, ümittir. İLE Geleceğe yansıması, kaygıdır/endişedir. )


- HUZUR, İSLÂMDADIR ile/ve/değil HUZUR, TESLİMİYETTEDİR


- HUZUR/BARIŞ/BİRLİK/DİRLİK SAĞLA(T)MAK:
SÖZLERLE ile/ve/<>/> YAPILANLARLA ile/ve/<>/> VAROLUŞLA

( Ne söylemeyeceğini bilerek. İLE/VE/<>/> Ne yapmayacağını bilerek. İLE/VE/<>/> (hiçbir şey söylemesen ve yapmasan bile) Varoluşun, yeterlidir![ve de bunu sürekli anımsayarak!] )


- HUZUR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAM


- HUZUR ile/ve SÜKÛN


- HUZURSUZ/LUK ile RAHATSIZ/LIK

( Her insan huzur verir. Kimileri gelince, kimileri gidince. )


- HUZURSUZLUK ile/ve/<> SIKINTI

( Dıştakilerden kaynaklı. İLE/VE/<> İçeride olanlar. )


- HUZURUNDA OLMAK ile/ve HUZURUYLA OLMAK

( HUZURUNA, HUZURUNDAN GÖNDERDİĞİN GİBİ DÖNMEYİ NASİP ET! )


- HUZUVÂNE[Ar.] ile NAHVE[Ar.]


- HÜZZAM[Fars.]

( Türk müziğinde, segâh perdesinde bir makam. )


- HZ. EBÛ BEKİR CAMİLERİ ile/ve/değil/yerine HZ. ÖMER CAMİLERİ


- HZ. HASAN ile/ve/||/<> HZ. HÜSEYİN

( Güzelliğin celâlinin de bulunduğu güzellik. İLE/VE/||/<> Güzelliğin cemâli.
Güzel. İLE/VE/||/<> Güzelcik. )


- HZ. İBRAHİM ile/ve HZ. İSHAK ile/ve HZ. YAKUP ile/ve HZ. MUSA ile/ve İSRAİLOĞULLARI

( Ahid. İLE/VE And. İLE/VE Yasa/Akıl. İLE/VE Yollar. İLE/VE İşler. )


- HZ. İSA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SOKRATES

( Sevgi > Saygı > Hakikat. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Hakikat > Saygı > Sevgi. )

( Kişi üzerinden. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kavram[olgu/bilgi/felsefe/bilim] üzerinden. )


- HZ. MEVLÂNÂ:
GÖZLENİLEN ile/ve/||/<> ÖZLENİLEN ile/ve/||/<> GİZLENİLEN ile/ve/||/<> İZLENİLEN


- HZ. MUHAMMED GİBİ OLMAK ile/ve/değil/yerine/<> MUHAMMED OLMAK


- HZ. MUHAMMED'İN:
DÜNYAYA GELMESİ ile/ve/değil DÜNYAYI TEŞRİFİ


- HZ. MUHAMMED ile/ve HAKİKAT-İ MUHAMMEDİYE

( MUHAMMED: ÖVGÜYE LAYIK [HİÇKİMSEYİ/ŞEYİ DIŞARIDA BIRAKMAYAN ÖVGÜ] )

( ALİ KAPISINDAN GİRMEDEN, HAYÂ KAPISINA UĞRAMADAN, ADÂLETİ BİLMEDEN, SIDDIKİYET SÜTUNUNA MÜRACAAT ETMEDEN KUBBE-İ MUHAMMEDİYE OLMAZ )


- HZ. MUHAMMED ile/ve HZ. ALİ

( Aman. İLE/VE Meded. )


- HZ. MUHAMMED ile/ve/<> HZ. ALİ

( Kaşlarının arası. İLE/VE/<> Gözlerinin karası.
[ Yaktı beni, yaktı beni | Kaşlarının arası, gözlerinin karası | Yaktı beni ] )


- HZ. MÛSA ile MÛSA b. MEYMÛN


- HZ. NUH'UN TENZİHİ ile VE HZ. İDRİS'İN TENZİHİ ile HZ. MUHAMMED'İN TENZİHİ

( Varolanlardan tenzih. İLE/VE Tenzihin tenzihten çıkarılması. İLE/VE ... )

( Olumsuzlama/İnkâr. İLE/VE Olumsuzlanmanın olumsuzlanması. İLE/VE ... )


- HZ. YÛŞA TÜRBESİ ile UZUN EVLİYA TÜRBESİ


- İ < D ile İ > D ile İ < D ile/değil/yerine/<>/> İ <> D

( Doğa, insanı/kişiyi belirler. İLE Kişi, doğayı bilir/belirler. İLE ... İLE/DEĞİL/YERİNE İkisi de birbirini belirler. )


- I CHING[Çince]

( * Değişimlerin Kitabı, tarih boyunca yazılan ilk bilgelik ve felsefe kitabı. Tarih boyunca birçok önderin ve araştırmacının her zaman başvurduğu bir kılavuz.
* Tüm yaşamı yöneten değişim sürecini anlamak için kullanılacak bir araç.
* Aşk yaşamınızdan iş ilişkilerinize kadar her konuda ne yapacağınızı söyleyen bir kılavuz.
* Günlük yaşamınızda, hem geleceğinizi öğrenmekte, hem kendinizi keşfetmekte, hem de atacağınız en iyi adımı anlamakta kullanabileceğiniz harikulâde bir kılavuz.
* Tao'yu anlatan ilk kitaptır. )

Tarihçesi: Ünlü bilge Fu Hsi'nin ana 8 trigramı (adları büyük olasılıkla Çince bile değildi) keşfettiği bilindiğine göre, orijinlerin 25.000 ile 5.000 yıl öncesine dayandığı söylenebilir.
Kral Wen kendini kıskanan bir imparator tarafından onbir yıl boyunca hapsolana kadar, yani İ.Ö. 1150'lerde, trigramların iki ayrı düzenlenmesi kullanılmaktaydı. Kral, uzun hapis yıllarını, I Ching'in felsefi yönden geliştirmekle geçirdi. Bunu da 8 trigram, 64 altı çizgi hexagramına eklemekle ve her birine yorumlar katmakla başardı. Hexagramların ardındaki mantık ve mistik felsefeyi de etraflıca yorumladı. Onun çalışmaları I Ching hakkında en öğretici kaynaklardan biri olarak kaldı ve yıllar içinde geliştirildi. Wen'in oğlu Tan, hexagram yorumlarına yenilerini eklediyse de, bu yazarların çalışmalarını okullarda işlenir hale sokan Konfiçyüs'tür. I Ching'i ilk kez "Değişim" olarak adlandıran ve bundan pek çok çalışma üreten de yine Konfiçyüs'ten başkası değildir.

Yorumlama: Bir yanıtı yargılamada üç ana faktör vardır.
1. Her hexagram, binlerce armoniden oluşan notalar gibi, karmaşık ve benzersiz bir enerji türünü temsil eder. Şekillenenin, çoğu zaman durumu tam olarak resmetmese de, onun altını çizen faktörleri yansıttığı unutulmamalıdır.
2. Her hexagram ve her çizgi üç öğeyi yansıtır:
a) Yan koşullar grubu
b) Kişinin özel durumu
c) Kişinin kendiyle ve başkalarıyla olan ilişkileri
3. İnsan ilişkilerinin altında karmaşık faktörler yatabilir. Yanıtı anlayışınız, konuyla olan ilişkinizin derecesine bağlı olacaktır. Bu yüzden bu durumun ve kılavuz karşısında bulunduğunuz pozisyonun bilincinde olmalısınız. Bu, yanıtı yorumlarken ne düzeyde olduğunuzu anlamınızı sağlar.

 

* HEXAGRAM TANITIM KARTI

Trigramlar
Üst --->

Alt
CH'IEN
___
___
___
CHEN
_ _
_ _
___
K'AN
_ _
___
_ _
KEN
___
_ _
_ _
K'UN
_ _
_ _
_ _
SUN
___
___
_ _
LI
___
_ _
___
TUI
_ _
___
___
CH'IEN
___
___
___
1
34
5
26
11
9
14
43
CHEN
_ _
_ _
___
25
51
3
27
24
42
21
17
K'AN
_ _
___
_ _
6
40
29
4
7
59
64
47
KEN
___
_ _
_ _
33
62
39
52
15
53
56
31
K'UN
_ _
_ _
_ _
12
16
8
23
2
20
35
45
SUN
___
___
_ _
44
32
48
18
46
57
50
28
LI
___
_ _
___
13
55
63
22
36
37
30
49
TUI
_ _
___
___
10
54
60
41
19
61
38
58
 

* TRİGRAMLAR VE ÖZELLİKLERİ

SİMGE
ÖZELLİKLERİ
MEVSİM
CH'IEN
(Gök)
Yang, güçlü, yaratıcı, baba Sonbahar sonu, kış başı
K'UN
(Toprak, Yeryüzü)
Yin, bağlı, kabul edici, karanlık, kabullenici anne Yaz sonu, sonbahar başı
CHEN
(Gök gürültüsü)
Canlanma, güçlü, heyecanlı, hareketli büyük oğul İlkbahar
K'AN
(Su)
Derin, tehlikeli, uçurum gibi, kurnaz ortanca oğul Kış
KEN
(Dağ)
Sessiz, inatçı, durağan, en küçük oğul Kış sonu, ilkbahar başı
SUN
(Rüzgâr, tahta)
İçe işleyici, kabullenici, iyi huylu, en büyük kız evlat İlkbahar sonu, yaz başı
LI
(Ateş, şimşek, güneş)
Sıkıca yapışan, sıcak, heyecanlı, güzel ortanca kız evlat Yaz
TUI
(Göl)
Neşeli, yumuşak, gülen, en küçük kız evlat Sonbahar
 

* HEXAGRAMLAR
( Parantez içindeki sözlere, açıklayıcı amaçlı değil, hexagramlar üzerine bir açıdan daha düşünülebilir bir bilgi olarak yer verilmiştir. Her bir parantez ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Altı çizili sözcükler "ilgili olabilecek" sayfalara bağlantı olduğunu işaret etmektedir. )

1. CH'IEN(Yaratıcı)

2. K'UN(Alıcı, Kabul Edici)
( Güney ve batı, çaba ve çalışmayı sembolize eder. Kuzey ve doğuysa, başkalarıyla ortak plânlar oluşturmayı. )
( Toprak herşeyi, hem iyiyi hem de kötüyü içinde barındırır. )

3. CHUN(Başlangıçta Çekilen Zorluk)
( Fazla ağırdan almayın ama gereksiz yere acele de etmeyin; yolunuzda ilerleyin yeter. Özellikle size yardımcı kişiler söz konusuysa, alçakgönüllülüğü elden bırakmayın. )

4. MENG(Gençlik)
( Enerjisini doğru yönde kullanan ulu kişi kendini geliştirmeyi bilir. )
( Kişiler iyi öğrenciler gibi karakterlerini açıklıkla ve devamlılıkla geliştirmelidir. )
( Ceza aynı hatayı yinelemeyi önlemelidir sadece. )
( Dikkatli olun. Cezalandıran ya da cezalandırılan siz olabilirsiniz ama, cezanın suça uygun olmasına özen gösterin. )
( Eğer gerçekleri göremeyen biriyle birlikteyseniz, ondan uzak durun. Yoksa gurur kırıcı olaylar oluşabileceği gibi kişiler, hakkınızda olumsuz düşünmeye başlayacaktır. )

5. HSU(Değerlendirme)

6. SUNG(Çatışma)
( Enerjinizi pekçok yere kullanıyorsanız, üstünüze fazla sorumluluk almayın. )
( Hiçbir şeyi zorlamayın ve kimseye ters gitmeyin. )
( Eğer kralın hizmetindeyseniz şan peşinde koşmayın. )
( Yalnızca kendi keşfettiğiniz ya da kazandıklarınıza güvenin. )

7. SHIH(Ordu)
( Ordu, görünen bir amaç için plânlı güçler birliği anlamına gelir. )
( İyi plânlanmış bir çekilmeyle problemden kaçının. Bu asla bir yenilgi sayılmaz. )
( Azla tatmin olmamaya ve taraflı davranmamaya dikkat edin. )
( Kimseyi geçmiş zamanlar uğruna ödüllendirmeyin. )

8. PI(Birlik)
( Toprağın üstündeki su, birliği simgeler. )
( Toprak, içine çektiği suyla doğal bir birleşim oluşturur. )
( Krallar da birlik olgusunun herkesçe kavranması amacıyla soylularına toprak armağan ederler. )
( Devam etmek şans getirir. )
( Sürdürmek şans getirir. )

9. HASIAO CH'U(Kontrol Altında Tutmak)
( Kişi kendine, ruhunu ve becerilerini geliştirecek zamanı ayırmalıdır. )

10. LU(Adım Atmak, Ayak Basmak)
( Kibar, asil ve hassas bir tavır içinde olun. )
( Kişinin kendi için doğru olanı ayırd etmesi ve sıkı çalışması er ya da geç ödüllendirilecektir. )
( Yaptığı işi iyi yapan kimse ilerleyecektir. )

11. T'AI(Barış)
( Birlik, barış ve varlık üretir. )
( İnsan, iç gerçeklerini gözardı eder etmez bencilliğe sürüklenebilir. )
( Gelişmemişe katlanmak, nehrin kıyısından yürümek, ne yakın dostları ne de uzaktakileri ihmal etmemek. Yani hep orta yolu seçmek. )
( Herşey yolunda gittiğinde şımarmamak ve öteki Kişileriı küçük görmemek son derece önemlidir. )
( Kişi davranışları ve kişiliğinin doğru kalması için zor ya da keyifsiz görevlerden kaçmamalıdır. Ayrıca elde ettiklerinin, hırsını öldürmemesine de özen göstermelidir. )
( Hiç tepesiz düzlük, hiç gidişi olmayan geliş yoktur. )
( Zor durumlarda yılmamalı. )
( Ümitsizliğe kapılmadan gerçeklerle yüzleşmek ve sahip olduklarımızda mutlu olmak gereklidir. )

12. P'I(Uyumsuzluk)
( İşlerinizde sessiz ve alçakgönüllü bir tavır edinin. )

13. T'UNG JEN(Sosyal Yakınlık, Dostluk)
( Olgun kişi toplulukları düzenleyerek neyi birbirinden ayırması gerektiğini bilir. )
( Başkalarına açık davranırsanız kaybetmezsiniz. )

14. TA YU(Fazla Miktarda Varlık)
( Dar görüşlü, çiğ kişiler, varlığı bencilce kullanırken, büyük kişiler sahip olduklarını başkalarının yararına değerlendirirler. )

15. CH'IEN(Alçakgönüllülük)
( Alçakgönüllülükten başarı doğar, üstün kişi sonuna dek yılmadan devam eder. )
( Yeryüzündeki dağ alçakgönüllülüğü simgeler. Olgun kişi aşırıya kaçanı dizginler, eksikliklerine eğilir, böylece ağırlığını dengeler. )

16. YU(Heves)
( İşlerini düzene koyarak ve gücünü harekete geçirerek ilerleyen kişi. )

17. SUI(Devam Eden)
( İyiye güven duymak olumludur. )

18. KU(Bozulanın Onarımı)

19. LIN(Yönetim)
( Açıkça yönetmede bir zarar yoktur. )

20. KUAN(Görüş Açısı)
( Toprağın üzerindeki yel, manzarayı simgeler. Olgun kişi, dünyada durmaksızın gezerek kişiler üzerinde düşünür ve onları eğitir. )
( Hayatını gözden geçiren kişi ilerleme ya da gerileme arasında bir karara varır. )

21. SHIH HO(Isırmak, Diş Geçirmek)
( Alışkanlık haline gelmiş olan yumuşak tavır, problemler karşısında etkisiz kalmaya neden olur. )

22. PI(Zarâfet)

23. PO(Çözülme)
( Olgun kişiler, ancak altındakilere yaptığı iyiliklerle kendini sürdürür. )

24. FU(Geri Dönüş)
( Kişinin görev üstlenmesinde kazanç vardır. )

25. WU WANG(Sadelik)
( Doğal olmayan yollarla sorun çözmek yerine onlara ayak uydurmak daha doğrudur. )
( Kişi güvenle içinden gelen sese kulak vermelidir. )
( Sadelikten şaşmamak doğrudur. )

26. TA CH'U(Düzenlenen Güç)
( Olgun kişi atalarının bilgelik ve deyişlerini inceleyerek kişiliğini geliştirir. )
( Körü körüne zorlukların üstüne gitmek şanssızlığa yol açar. Uyumlu zaman koşullarını beklerken gelişmelerle mutlu olun. )
( Çabalamanın yararı olmadığında, enerjinizi harcamamaya bakın. )

27. I(Beslemek)
( Kendini ya da başkalarını beslerken kişiler, saf ve anlamlıyla, değersizi birbirinden ayırd etmeyi bilmelidir. )
( Olgun kişi sözlerinde dikkatli, yiyip içtiklerindeyse ölçülüdür. )
( Ağız değişken bir organdır; yiyecekleri çiğner, harfleri şekillendirir ve sürekli hareket halindedir. )
( Yiyeceğe gereksinim duymadan sonsuza dek yaşayan kılavuz kaplumbağa örneğini bilmezden gelenler, özgüven ve özgürlüklerini yitirmek üzeredirler. )
( Kişi başkalarını kıskanarak pekçok şanssızlığı üstüne çeker. )
( Davranışlarına gelen eleştiriler kişiyi çatışmaya sürükler. Kendini işe vermiş kişilerse bu durumdan büyük ölçüde etkilenmezler. )
( Şanssızlık ve düşüş, kişinin kendini yönetme şekline bağlıdır. )

28. TA KUO(Aşırı Büyüklük)
( Bilge kişinin tavrı önemlidir. )
( Tek başına olsa da bir ağaç kadar sağlam durabilmeli ve hayatı neşeyle algılamalıdır. )
( Ne denli güzel ve kârlı olsa da hiçbir şey sonsuza dek sürmez. )
( İş ve özel ilişkilerde adil ve dengeli kalmak için çaba gösterilmelidir. )
( Durumun doğasını değerlendirmeden zorla sürdürmeye çalışmak sorunlara yol açmıştır. )

29. K'AN(Derinlik)
( Tehlike, insana zarar verebilecek bir olgu gibi yorumlansa da, doğru davranış biçimleriyle aynı tehlike, ilerleme ve iç gelişme de sağlayabilir. )
( Akışı üzerindeki her yola ulaşan su gibi, içtenlik de her durumun derinine inmemizi ve ona göre, harekete geçmemizi sağlar. )
( Tehlike, ruhu güçlendiririr ve içsel barışın, başarının en önemli kuralı olduğunu kavramamızı sağlar. )
( İçindeki huzur kişinin felâketlere daha çabuk karşı gelmesini sağlar. )
( Su, derinlerden durmaksızın fışkırarak yinelenen derini simgeler. )
( Sonsuz oluştaki su, meziyete karşı olgun yaklaşımı simgeler. )
( Kişi, yaşamını meziyetlerinin yönettiğinden ve bu meziyetlerin en beklenmedik ve en sıkıcı koşullara bile direneceğinden emin olmalıdır. )
( Kişi, kendini sürekli yenilemeli ve başkalarını da meziyetiyle etkileyerek bencillikten uzaklaşmalıdır. )
( Durumu iyice tartın ve düşünmekten sakın kaçmayın. )
( Sakin bir yaşama biçimine sahip kişiler, sıkı ve mütevazı çalışmalarını sürdürmeli. )

30. LI(Ateş)
( Enerji tıpkı ateş gibi yıkıcı değil yapıcı olması amacıyla kontrol edilmelidir. )

31. HSIEN(Teşvik)
( Samimi ya da mesafeli olmak, ideal ilişki türüdür. )

32. HENG(Devamlılık)
( Derin anlamda devamlılığa tutarlılık sonucu ulaşılır. )
( Gökgürültüsü ve rüzgâr, devamlılığı simgeler. )
( Olgun kişi yolunu bir an olsun terk etmeden sabit ve sağlam kalmayı başarır. )
( İki göksel güç hep hareket halinde olsalar ve değişimlerini az gözlenebilir bir devamlılıkla farklılaştırsalar da, herşey gibi yaşamın kurallarına uyum gösterirler. Kişi, bunu özümsemeli ve farklılaşan koşullara ayak uydurmak için kimi zaman taktik ve tavırlarını değiştirse de çizdiği yola sadık kalmalıdır. )
( Genellikle, gerçek devamlılık görünüşten anlaşılır. )
( Yalnızca dikkatli, hassas ve becerikli çabalar devamlılık gösterecek sonuçlara ulaşır. )
( Kişi durumun doğasını sezmeli ve kendini ona göre ayarlamalıdır. )
( İnsanın kendini yeterince tanımaması çevresindekilerle çatışmasına neden olur. )
( Tutarlı olun, yapaylık ve kurnazlıktan uzak durun. )
( Fazla acele eden kişi kendini her zaman ya birkaç adım önde ya da birkaç dakika geride bulur. )
( Hızlı hareket edin ama önce kendi kendinizle barışmanın ve çevreye uyum sağlamanın bir yolunu bulun. )

33. TUN(Geri Çekilme)
( Olgun kişiler, başkalarıyla aralarına mesafe koyarken, bunu hiddetle değil asaletle yapar. )
( Sarı, öğle güneşinin rengi yani orta noktanın ve dengenin simgesidir. )
( Sükûnet ve durağanlık yarar sağlar. )
( Zarif bir gerileme, kişinin gururunu hiç zedelemezken, pişmanlığın yol açtığı gerileme hem çevresinde hem de ruhunda derin zararlarla sonuçlanır. )

34. TA CHUANG(Büyük Güç)
( Olgun kişi kurulu düzene karşı çıkmaz. )
( Olgun kişi gücünü kullanmazken onun altındaki kişi gücünü sonuna dek tüketir. )
( Kişi kaba kuvvet kullanırken, ötekiler beceriye başvurur. )

35. CHIN(İlerleme)
( Toprağın üstünde yükselen güneş, ilerlemeyi simgeler. )
( Olgun kişi, meziyetlerini parıldar hale getirir. )
( Olgun kişiler, ilkesiz davranmaktan vazgeçerek kendine olan güveni ve meziyetlerini sağlamlaştırır. )
( İlerlemenin yolu sakin bir ısrarlılıkta yatar. )
( Yumuşaklık ve iyilik kişiye anneannesinden mirastır. )
( Statünüzün, gücünüzün ya da güvendiklerinizin kaynağı yine kendinizsiniz. )
( Kazanç ve kayba fazla önem vermeyin. )
( Etkili ve yaratıcı bir konumdaysa, kişi ketum olmalıdır. )
( Kişi durumunun mükemmel olduğunun ve hatta daha da ilerleyeceğinin ayrımına varmalıdır. )
( Zor koşulları fark etmek iyiye işarettir, zarar getirmez. )

36. MING I(Işığın Kararması)
( Kişinin ışığı yararlı bir parlaklık sağlıyorsa, onu tartının altına gizlemelidir. Eğer sağlamıyorsa, meziyetleri geliştirmek amacıyla durmadan çalışılmalıdır. )
( Olgun kişi, meziyetleri parıldarken ışıltıyı gizleyerek çevresiyle uyum içinde kalmayı başarır. )
( Bilge kişi tedbirli, içine kapanık ve ölçülüdür. )

37. CHIA JEN(Aile)
( Ateşten esen rüzgâr aileyi simgeler. )
( Olgun kişinin nutuğu içerikli, yaşama biçimiyse kalıcı olmalıdır. )

38. K'UEI(Çekimserlik ve Kopukluk)
( Bilge bir kişi, günün havasına göre değil, kendi standartlarına göre davranmalıdır. )
( Yapayalnızken ya da birşeylerle, birileriyle çatışırken başkalarına karşı daha cömert olmalı ama birey olarak da kendine saygı duymalıdır. )
( Doğru olana tutunun; şans yakında şanssızlığı alt edecektir. )

39. CHIEN(Engelleme)
( Büyük adamı ziyaret etmek yararlı. )
( Yılmamak iyiyi işaret eder. )
( Uyumlu tavrınızdan vazgeçmeyin ve güncel, yararsız çözümlere kapılmayın. )
( Olgun kişi dikkatini içine yönelterek meziyetlerini geliştirir. )
( İlerleme engellemeleri, gerilemeyse övgüleri beraberinde getirir. )
( Tedbirli ve mütevazı olun, şansı yakalayacaksınız. )

40. HSIEH(Özgürlük)
( Yağmurun izlediği gökgürültüsü, özgürlüğe kavuşmayı simgeler. )

41. SUN(Düşüş, Eksilme)
( Nasıl ilerlemeli? İki kâse pirinç feda edilerek. )
( Olgun kişi hiddetini dizginler ve isteklerini kontrol eder. )
( Üç kişi birlikte yürürken birini yitirirler. )
( Tek başına yürüyen kişi bir dostluk kurar. )
( Üç kişi olanaksız bir üçgen oluşturduğundan, biri grubu terk etmelidir. )

42. I(Artış)
( Yel ve gökgürültüsünün birbirini tamamlaması, artışı simgeler. )
( Olgun kişi, iyiyi gözlemleyerek onun peşinden gider, kötüyü gözlemleyerek düzeltmeye çalışır. )
( En yüksek katta şereflendirilmenin anlamı, kişinin iyiliğe olan içten aşkının doğurduğu başarıdır. )
( Kişi eğer içtense orta yolu seçer ve sonunda tıpkı resmi mührü taşıyan biri gibi olur. )

43. KUAI(Kararlılık)
( Kararlılık için hassaslık ve tedbirlilik gerekir. )
( Olgun kişi, kararlı adımlarla bir başına yağmur altında yürür. )

44. KOU(Karşılaşma)
( Olgun kişi, zayıf ve kendinden aşağı unsurlara karşı sabır gösterir ve onlara önem verir. )
( Bütünleşme gereksinimini anlayın. )

45. TS'UI(Antlaşma)
( İçten ve hassas kişilerce değeri bilinen alçakgönüllü armağanlar gibi kişinin seçimleri de içinden gelen sesin çizdiği yol doğrultusunda olacaktır. )

46. SHENG(Yukarı İtme)
( Olgun kişi, kendini, küçük başlangıçları adım adım büyük başarılara dönüştürmeye adamıştır. )
( Başarı, ancak yorulmaksızın doğru çabaları göstererek kazanılır. )

47. K'UN(Baskı, Eziyet)
( Olgun kişi, yaşamının, kendi yolunda yılmamasına bağlı olduğunu bilir. )
( İnsanın hayatını belirleyen şey, tavır ve hareketleridir. )
( Durumunun doğasını ve ruhunun derinliklerini araştırmaktan daha yaşamsal bir şey yoktur. )

48. CHING(Kuyu)
( Ching, toplumun en önemli öğeleri olan derinlik ve tutarlılığı belirtir. )
( Derinlik, insanın en kapsamlı gereksinimlerine olan hassaslığında yaratılan dengeden söz eder. Tutarlılıksa güvenilirliğe değinir. )
( Yararlı bir kuyu, adalet ve fırsatlar için güvenilen toplumsal bir yapı gibi devamlı ve inanılabilir bir su kaynağıdır. )
( Kentin yeri değişirse de kuyunun yeri değişmez. )
( Kişinin gereksinimleri, dış koşullara karşın aynı kalmalıdır. )
( İnsan doğası azalıp çoğalmaz. )
( Kuyu görüntüsü, bir kaynağı ya da bir kazanç kapısını simgeleyebilir. )
( Yetersiz derinlik yani yüzeysel anlayış ya da plânlama, dikkatsizlik, aşırılık ve ihmal konularında tedbirli olunuz. )
( Olgun kişi, bireyleri topluma yararlılık konusunda heveslendirerek, iyi çalışmalarını sağlar. )
( Olgun kişi, herşeyin daha iyisi için çabalar. )
( Başkalarına yararlı olabilmek için esneklik, bencillikten kurtulmak ve insan doğasını anlamak gerekir. )
( Yeteneklerinin fark edilmemesi, kişide üzüntü, çevresindekilerdeyse kayba yol açar. )
( Kişi, başarı için gerekli olan özelliklere yeterli mikdarda sahiptir. )
( Açıklığı ve iyilikseverliği sayesinde hem çevresine, hem de sonuç olarak kendine yararlı olan biri simgelenir. )

49. K0(Devrim)
( Olgun kişi, mevsimleri sıralayarak bir takvim hazırlar. )
( Değişimi kavrayan kişi, işaretleri fark eder ve bu belirtilerin ardındaki zamansal beklentileri karşılar. )
( Sarı[Altın Anlam] orta ve doğru yolu, inekse uysallığı simgeler. )
( Şans, cesaretlinin yanındadır. )
( Olgun kişi, bir panter gibi fark ettirmeden değişir. )

50. TING(Kazan)
( Toplumda, ateş, ahlâkî ve kültürel yapılanmayı, bireyde ise ruhsal bilinci simgeler. )

51. CHEN(Uyanma)
( Kişi, olaylara, iç gerçeğinin ve mantığının belirlediği biçimde tepki vermelidir. )
( Açık zihinle, işleri derin ve kapsamlı bir önseziyle organize etmelidir. )

52. KEN(Hareketsiz Durmak)
( Dik arka, derin iç sükûnetin simgesidir. )
( Omurgayı hiçbir eylem rahatsız etmediğinde, huzursuz zihin yavaş yavaş rahatlar. )
( Konfiçyüs: "Eğer konuşulan dil doğru değilse o zaman söylenilen söz, söylenilmek istenilen şey olmaz. O zaman, yapılması gereken yapılmaz ve eğer işler yapılmadan kalırsa, maneviyat ve sanat bozulur. O zaman, adâlet, sahtekârlıkla yürür. Eğer bu olursa kişiler kendini umutsuz bir karmaşanın içinde bulur. Bu nedenle, söylenilen şey herşeyden önemlidir ve bu konuda dikkatsizlik yapılmamalıdır." )

53. CHIEN(Gelişme)

54. KUEI MEI(Evlenen Taze Genç Kız)
( Kişi, beklenti ve davranışlarında sade olmalıdır. )
( Yalnızların yılmaması kendilerine yararlı olur. )

55. FENG(Büyüklük, Ululuk)
( Olgun kişi, kendini beğenmiş değildir ve işlerinde âdil ve tutarlıdır. )

56. LU(Yabancı)
( Kişi, yolunda devam ederse iyiye belirtiler oluşur. )
( Kişi, esnek, içten ve beklentisiz olmalıdır ki verdiğinden çok almayı ummasın. )
( Yolcunun zenginliği, kişinin iç varoluşuyla barışık olma yeteneğinin simgesidir ve bu durum uyumlu ve çekici bir tavrı yaratır. )

57. SUN(İçe İşleyen Rüzgâr)
( Olgun kişi, özellikle hareket içeren sorumluluklara olumlu bakar. )
( İyi huyluluğun etkisi, alçakgönüllü ve sıralı çabalarla elde edilen kalıcı durumlarda görünür. )
( Olgun kişi, etkisini önerileri ve önderliğiyle yayarak izlenecek yolu hazırlar. )

58. TUI(Neşe)
( Paylaşmak, zevki bir kat artırır. )
( İçten neşe, şans getirir. )
( Kişi, kendini ya da başkalarını utandırabilecek ucuz zevklere ne şimdi, ne de sonra kapılmamalıdır. )
( İçinde manevi bir boşluk bulunan ve dışa sürekli neşe vuran kişi, değersiz ve boş zevklere kanacaktır. Mutlaka, giderek kendiyle olan bağı koparacaktır. )
( Hesaplanmış neşe, barış getirmez. )

59. HUAN(Dağılma)

60. CHIEH(Kısıtlama, Sınır Koyma)
( Memnuniyet verici sınırlama. Başarı. )
( Sınırlama, doğal olmalıdır. Durumun ve kişinin kendi koyduğu kısıtlamalar fazla sıkı ya da fazla gevşek olduğu takdirde söz edilen doğallık durumu yaşanamaz. )
( Kişi, özellikle başkalarını yönettiği koşullarda, amacına ulaşmak için kendinin kabullenemeyeceği kısıtlamaları başkalarına koymamalıdır. Eğer duruma uyan ama özgürlüğü de sınırlamayan sınırlar konabilirse büyük başarılar elde etmek olanaklıdır. )

61. CHUNG FU(Anlamak)(Gerçek)
( Alçakgönüllü yaşama biçimleri olanlar, başarıya ulaşır. )

62. HSIAO KUA(Küçüğün Aşırılığı)
( Kişinin sınırlarını bilmesinden doğan alçakgönüllülük, bir meziyettir ama vicdanla birleşmediği sürece bir zayıflık olarak görülebilir. )
( Durumun özel koşulları kavranıp büyük başarı beklenmemeli. )
( Ancak üstün kişinin alçakgönüllülüğü alçakgönüllülüktür[tevâzudur]. )
( Çalışkan ve mütevâzı kişiler, şansı yakalayacaktır. )

63. CHI CHI(Tamamlama)
( Bitmeyen oluş, I Ching'in ardındaki ana anlamdır. )
( Olgun kişi, şanssızlığın doğasını izleyerek kendini hazırlar. )
( Fazla gevşek, fazla özgüvenli olunmamalı. )
( Romantizme kapılma ya da saçma amaçları kendininkilerle özdeşleştirme tehlikesi vardır. )
( Kaynak ve meziyetlerin açığa vurulması yerine sadelikle alçakgönüllülük salık verilir. )

64. WEI CHI(Tamamlama Öncesi)
( Konumunuzu ancak bilinçli tavırlar sağlama alabilir. )
( Durumda eksik olan, birleştirici bir güçtür. )
( Üstün kişinin parlak zekâsı, değişmez bir özelliğidir. )
( Başkalarıyla iyi ilişkileri koruyup düzensizliğin içinde düzen arayın. ) )


- î EKİ ile -sel EKİ


- I. ABDÜLHAMİT CAMİSİ ile/ve II. ABDÜLHAMİT CAMİSİ

( Beylerbeyi'nde. İLE/VE Yıldız'da. )


- I. RAMSES ile/ve/||/<>/> II. RAMSES

( ... İLE/VE/||/<>/> [M.Ö. 1306 - 1213][6/7 evliliğinden 200 çocuğu olmuştur.[92(E) | 108(K)
Antik Mısır'da, XIX. Hanedan firavunlarından biridir. 16 yaşındayken babası I. Seti, Ramses'i, veliaht olarak seçmiştir. 20'li yaşlarının başında tahta geçen Ramses, Mısır'ı M.Ö. 1279'dan MÖ 1213'e kadar, tam altmış altı yıl yönetmiştir. )

( Dede. İLE/VE/||/<>/> Torun. )


- I. RÖNESANS ile/ve II. RÖNESANS


- I. TANZİMAT ile/ve/||/<>/> II. TANZİMAT ile/ve/||/<>/> SERVET-İ FÜNÛN ile/ve/||/<>/> FECR-İ ÂTÎ ile/ve/||/<>/> MİLLÎ EDEBİYAT

( )


- I. VİYANA OKULU ile/ve/<> II. VİYANA OKULU


- İ'ADE[Ar.] ile TEKRÂR[Ar.]


- İ'ÂNE[Ar.] ile NUSRET[Ar.]


- İ'ÂNE[Ar.] ile TAKVİYE[Ar.]


- İ'CÂB[< UCB]

( TAACCÜBE DÜŞÜRME, ŞAŞIRTMA | KENDİNİ BEĞENMİŞLİK )


- İ'CÂB[Ar. < UCB] ile ÎCÂB[Ar. < VÜCÛB | çoğ. ÎCÂBÂT]

( Şaşırtma, taaccübe düşürme. | Kendini beğenmişlik.[Ar.: İyiliğe, güzelliğe hayran etme] İLE Gerek/lilik. | Bir sözleşme için ilk söylenilen söz. | Olumlama.[İng., Fr. AFFIRMATION] )


- İ'CÂF[Ar.] ile İC'ÂF[Ar.]

( Durmaksızın hastaya bakma. İLE Yıkma, yere düşürme. )


- İ'LÂ[< ULÜVV]

( YÜKSELTME, YÜCELTME | ŞÖHRETİNİ ARTIRMA )


- İ'LÂF[Ar. < ALEF] ile ÎLÂF[Ar. < ÜLFET]

( Hayvana yem verme/yedirme. İLE Alıştırma/alıştırılma, ülfet etme/ettirilme. )


- İ'LÂM[Ar. < ELEM] ile İ'LÂM[Ar. < İLM] ile ÎLÂM[Ar.]

( Elem/keder verme. İLE Bildirme/bildirilme, anlatma. | Bir davanın, mahkemece nasıl bir yargı ve karara bağlandığını gösteren resmi belge. İLE Düğün yemeği. )


- I'LÂM[Ar.] ile İHBÂR[Ar.]


- İ'MÂLÂT[Ar. < İ'MÂL] ile İMÂLÂT[Ar. < İMÂLE]

( Bir fabrikanın ya da bölgenin sanaiye ait yaptığı işler. İLE Vezne uydurmak için, kısa heceyi gereğinden fazla uzun okumalar. )


- İ'ŞÂ'[Ar.]


- İ'ŞÂ'[Ar.] ile İŞ'Â'[Ar.] ile ÎŞÂ'[Ar.] ile İŞÂA/İŞÂAT[Ar. < ŞÜYÛ] ile İŞÂHA[Ar.]

( Akşam yemeği verme. İLE Şuâlanma, güneş, ışığını dağıtma. İLE Ağacın çiçek açması. İLE Haber yayma, herkese duyurma. İLE Misvak kullanma.[İSTİYÂK] )


- İ'TÂ'[Ar.] ile İNFÂK[Ar.]


- İ'TİDÂD[Ar. < ADD] ile İ'TİDÂD[Ar.]

( Sayma, iddet çekme. | Nazlanma. | Gururlanma. İLE Bir şeyi kol üzerine alma. | Yardım isteme. )


- İ'TİDÂL[< ADL] ile Î'TİZÂL[< AZL]


- İ'TİKÂF

( BİR YERE KAPANIP İBÂDETLE VAKİT GEÇİRME [ÖZELLİKLE RAMAZAN'IN SON ON GÜNÜNDE CÂMİDE, MAKSÛREDE YERLERE KAPANIP İBÂDETLE VAKİT GEÇİRME] )


- İ'TİKÂL-İ BAHRÎ[Ar.] ile İ'TİKÂL-İ SEVÂHİL[Ar.]

( Dalga aşındırması. İLE Kıyıların aşınması. )


- İ'TİKAL["ka" uzun okunur] ile İ'TİKÂL[Ar.] ile İ'TİKÂL[Ar. < EKL | çoğ. İ'TİKÂLÂT]

( Devenin dizini büküp bağlama. | Güreşte sarmaya getirip yıkma. | Sağmak için koyunun ayaklarını iki bacağı arasına alma. İLE Zorlaşma, müşkilleşme. İLE Kemirerek yeme. | Yaranın gövdeyi sarması/yemesi. | Deniz dalgalarının, karaları döverek aşındırması/oyması.[EROZYON, İng. EROSION, Fr. ÉROSION] )


- İ'TİLÂF[Ar. < ÜLFET | çoğ. İ'TİLÂFÂT] ile İHTİLÂF/ŞİKAK[Ar. < HİLÂFET | çoğ. İHTİLÂFÂT]

( Uyuşma, anlaşma. İLE Antlaşmazlık, uyuşmazlık/uymayış/uymama, ayrılık, aykırılık. )


- İ'TİMÂD[Ar.] ile KEVN[Ar.]


- İ'TİMÂD[Ar.] ile MUSÂKKE[Ar.]


- İ'TİMÂD[Ar.] ile SÜKÛN[Ar.]


- İ'TİRÂF[Ar.] ile İKRÂR[Ar.]


- İ'TİSÂ[Ar.] ile İ'TİSÂR[Ar.]

( Asâ kullanma, asâya dayanma. İLE Özünü/usâresini çıkarmak için bir şeyi sıkma, sıkılma. )


- İ'TİZÂL[Ar. < AZL] ile İ'TİZÂR[Ar. < ÖZR | çoğ. İ'TİZÂRÂT]

( Bir tarafa çekilme. | İşten çekilme. | Ehl-i sünnet'ten Vâsıl b. Atâ'nın kurduğu mu'tezile mezhebi. | Takımdan ayrılma. İLE Özür dileme. )


- İ'TİZÂM[Ar. < AZÎMET] ile İ'TİZÂM[Ar.]

( Gitmeye hazırlanma, gidiş. İLE Büyüklük satma, azamet. )


- İ'VİCÂC[Ar.] ile İHTİLÂF[Ar.]


- İZHAR ile İHZAR


- î ile -î


- î ile -i


- I ile İ

( Özellikle "i" harflerinde çok dikkatli olmak gerekiyor. Bilgisayarlarda Türkçe'ye uyumluluk açısından en çok sorun yaratan karakterlerdir. )


- I ile l/L


- i386 ile i586 ile i686


- i386 ile/> i586 ile/> i686


- İADE ile/değil SINIRDIŞI ETME

( GERİ GÖNDERMEME İLKESİ[NON REFAULEMENT] )


- İÂLE[Ar.] ile İÂNE[Ar.]

( Çocuğun nafakasını sağlama. İLE Yardım için toplanan para, yardım parası. )


- İÂNE ile İÂRE ile İÂŞE ile İBÂTE

( Yardım. | Yardım amacıyla toplanan para. İLE Eğreti verme, ödünç verme. İLE Yedirip içirme, besleme, bakma. İLE Barındırma. )


- IANNIS

( HZ. YAHYA )


- İBÂ'[Ar.] ile İBÂ[Ar.]

( Çekinme, razı olmama. | İğrenme, tiksinme. İLE Tiksinme, tiksindirilme. )


- İBÂ'[Ar.] ile KERÂHET[Ar.]


- İBÂ'[Ar.] ile MUZÂDDE[Ar.]


- İBÂD[Ar. < ABD] ile İBÂD[Ar.] ile İB'ÂD[Ar. < BU'D]

( Kullar, abidler. | İbâdet edenler. | Çok bol, bereketli. | Müslümanlığın başlangıcından önce Irak'ta Hira devletine oturmuş bulunan Hristiyanlar. İLE Bacaklarda, diz ekleminin iç tarafındaki büyük damar. İLE Uzaklaştırma, uzaklaştırılma. | Kovma, tard etme. )


- İBÂDET[çoğ. İBÂDÂT]

( Sevgiliyi göreyim de, ona hizmet etmeyeyim mi? )

( Aslı, üç erkân üzeredir: Göz[hıfz ile]. VE Dil/lisan[Sıdk ile]. VE Konuşma/kâl[düşünce ile]. )

( Allah'a, ârif olmak. )


- İBÂDET/BULUŞMA/TOPLANMA YERLERİ'NDE:
CAMİ/MESCİD ile/ve CEMEVİ ile/ve KİLİSE(< EKLESIA | BÎA[Ar. çoğ. BİYÂ'], DEYR[Fars.] ) ile/ve HAVRA[İbr.]/SİNAGOG[Yun.]/TABERNACLE ile/ve BURKAN EVİ/PAGODA[< OHATAGORBA/DATUGARBA (< GORBA/GARBA[< RAHİM/UTERUS])], VİHARA ile/ve ŞRAYN/SHRINE ile/ve PRASADA ile/ve ZİGURAT ile/ve (DOĞA) ile/ve FU YUN-SE ile/ve GÜNEŞ MÂBEDİ

( İslâm'da. İLE/VE Alevilik'te. İLE/VE Hristiyanlık'ta. İLE/VE Yahudilik'te/Kabala'da. İLE/VE Burkancılık'ta/Budizm'de. İLE/VE Şintoculuk'ta. [Buda heykeli bulunmaz] Mezopotamya'da, Sümerler'de ilk tapınaklardır. İLE/VE Hind mâbedi. İLE/VE Şamanlık'ta. İLE/VE Şamanlık'ta.[Çinlilerin verdiği addır.] İLE/VE Dünyadaki 7 güneş mâbedinden 4'ü Türkiye'de, Fırat'tadır. )

( HOCA/DRUİT/MAKA[Tatarca] ile/ve DEDE/DEDE-BABA ile/ve PAPAZ ile/ve HAHAM ile/ve GURU, LAMA ile/ve ... ile/ve ... ile/ve "BÜYÜCÜ/ARRÂFE" ile/ve ... ile/ve KAM ile/ve ... )

( SANAL CAMİLER )

( GELENEKTEN GELECEĞE CAMİLER - SÜLEYMAN FARUK GÖNCÜOĞLU, ZELİHA KUMBASAR )

( Hünkâr[Sultan] Mahvil'lerinin girişi Kıble'dedir. )

( Yüreğinde bir tapınağı olmayan, hiçbir tapınakta bulamaz yüreğini! )

( CAMİLERİN İLGİNÇ ÖYKÜLERİ... )


- İBÂDET ile/ve HÜRMET


- İBÂDET ile/ve/||/<>/< İŞTİYÂK


- İBÂDET ile/ve RİTÜEL

( İkisi de seyirlik değildir, doğrudan katılımı gerektirir. )

( )


- İBÂDET ile/ve RIZÂ


- İBÂDET ile/ve TAAT ile/ve İTAAT

( SAAT-İ VAHİDEDİR ÖMÜR CİHÂN SAAT-İ TAATE SARF EYLE HEMÂN )

( PUJA ile/ve ... ile/ve ... )


- İBÂDET ile/ve TAPINMA


- İBÂDETTEN ÖNCEKİ TÖVBE/İSTİĞFAR ile İBÂDETTEN SONRAKİ TÖVBE/İSTİĞFAR


- İBADULLAH ile İBADUSULTAN

( KURB-İ SULTÂN, ATEŞ-İ SÛZÂN )


- İBÂHE[Ar.] ile İBÂHE/T[Ar.]

( Ateşi söndürme. İLE Mubah kılma, helâl kılma, bir işin yapılıp yapılmamasını serbest kılma. )


- İBÂR[Ar.] ile İBÂR/ET[Ar.]

( Yanmış, eritilmiş kurşun. | İbreler, iğneler. İLE Ağaçları ve ekinleri ıslah etme. )


- İBÂRÂTLAR ile/ve İŞÂRÂTLAR ile/ve LETÂİF/LER ile/ve HAKÂİK/LER ile/ve MESEL/LER


- İBÂRET ile/ve/<> İBRET


- İBÂRETU 'ANİ'Ş-ŞEY'İ[Ar.] ile İHBÂRU 'ANHU[Ar.]

( Bir sözü söylemek. İLE Ondan haber vermek. )


- İBDÂ[Ar.] ile İBDÂ[Ar.] ile İBDÂ[Ar.]

( Örneksiz olarak bir şey meydana getirme, yaratma. | [edebiyatta] Yeni ve güzel bir eser meydana getirme. İLE Yoktan ortaya koyma, icad. İLE Bir kimsenin, kârı tamamen kendine ait olmak üzere, bir başkasına sermaye vermesi. | Sorulan şeye iyi yanıt verme, güzel söz söyleme. | Kandırma. )


- İBDÂ[Ar.] ile/ve/||/<>/> İBKA'[Ar.]


- İBDÂ[Ar.] ile İCÂD/İCAT[Ar.]

( Yoktan, ortaya koyma. İLE Var etme. | Yeniden bir şey çıkarma. | Yeni bir düşünceyi, yeni bir konuyu, zihinde bulma. )


- İBER[Ar. < İBRET] ile İBER[Ar. < İBRE]

( İbretler, alınan kötü dersler. İLE İğneler, mıknatıslı iğneler. )


- İBİS ile KIRMIZI İBİS


- İBKA'["ka" uzun okunur] ile İBKÂ[Ar.]

( Sürekli kılma, devamlı, daim, bâki. | Yerinde, önceki durumunda bırakma. | Sınıf geçememe. İLE Ağlatma. )


- İBKA'[Ar.] ile/ve/||/<>/> LAĞV[Ar.]


- İBLÂ'[Ar.] ile İBLÂĞ[Ar.] ile İBRÂ[Ar.]

( Bellettirme, yutturma. İLE Vardırma/vardırılma. | Eriştirme/eriştirilme. | Ulaştırma. | Gönderme. İLE Temize çıkarılma, aklanma, berî kılma, berâet etme. | Hastayı iyileştirme. )


- İBLÂĞ[Ar.] ile ÎSÂL[Ar.]


- İBLAĞ ile İBLAĞ

( Ulaştırma, eriştirme. İLE Bir şeyin miktarını artırma. )


- İBLİS ile/ve ŞEYTAN

( Hz. Âdem'den önce. İLE/VE Hz. Âdem'den sonra. )

( Gövde/de. İLE/VE Kan/da. )

( Hakikatten ve kendimizden uzaklaştıran. İLE/VE İnatta duran. )

( Kendimizdeki. İLE/VE Ondaki. )


- İBN ARABÎ ile HEGEL

( Teşbihte tenzih. İLE Tenzihte teşbih. )


- İBN ARÂBÎ ile/ve ŞEYH BEDREDDİN


- İBN BATUTA ile/ve/||/<>/> EVLİYA ÇELEBİ


- İBN HALDUN ile/ve AUGUST COMTE


- İBN HALDUN ile/ve GELİBOLU'LU ÂLİ EFENDİ


- İBN MİSKEVEYH ile/ve DARWIN


- İBN YUNUS ile KEMALEDDIN İBN YUNUS

( Mısır'da, Fatimî döneminde yaşayan, büyük astronom ve matematikçi. Halife için hazırladığı Zicü'l-Hakimî astronomi tarihindeki önemli ziclerden kabul edilir. Bu zicte, ayrıca, trigonometrik işlevlerin algoritmasında, ilerlemeler görülür. )


- İBN-İ HEYSEM ile/ve/||/<>/>< GALILEO

( image )


- İBN-İ HEYSEM ile İBN-İ HEYSEM

( Filozof. İLE Matematikçi. )

( )

( "İbn-i Heysem: İlk Modern Bilim İnsanı" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- İBNÎ SİNÂ'NIN TALEBELERİ

( * BEMHENYAR, * MEVKERÎ, * İLÂKÎ )


- İBRÂ[Ar.] ile İBRÂR[Ar.]

( Temize çıkarılma, aklanma, berî kılma, berâet etme. | Hastayı iyileştirme. İLE Yeminin doğruluğunun onaylanması. )


- İBRÂ ile BERAAT


- İBRA ile İBDÂ'/İBZA

( Alacaklının, hakkından kısmen ya da tamamen vazgeçmesi. | Borçtan kurtarma, aklama. İLE Kârı tamamen kendine ait olmak üzere bir kimseye sermaye vermek. [VİDAA: Verilen sermaye. | MÜBDÎ: Sermaye veren. | MÜSTEBZÎ: Sermaye alan.] | Sorulan soruya güzel yanıt verme. | Kandırma. )


- İBRAHİM EFENDİ SARAYI ile İBRAHİM PAŞA SARAYI

( Feriye Sarayları. İLE Türk-İslâm Eserleri Müzesi. )

( ... İLE XVI. yüzyıl başında, Sadrâzâm Makbûl(Maktûl) İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. )


- İBRAHİM SEBİLİ (AYASOFYA SEBİLİ) ile İBRAHİM PAŞA SEBİLİ

( Ayasofya türbelerinin sağ köşesinde. İLE Şehzadebaşı'nda. )

( XVII. yüzyılda. İLE 1719'da. [Rokoko usûlünde] )


- İBRÂM[Ar.] ile TE'RÎB[Ar.]


- İBRE ile/ve İBRE

( Ölçü aletlerinde sayı ya da im göstermeye yarayan devingen iğne. İLE/VE Çam, ardıç, sedir gibi ağaçların yaprağı. )


- İBRET (ALMAK) ile/ve/||/<> DERS (ALMAK)

( Kötü sonuç veren bir olgudan alınan ders. İLE/VE/||/<> İzlenmesi gereken bir durum. )

( İBRET/TÂBİR < UBÛR[: Dar geçit.] İLE/VE/||/<> ... )

( Görülenden, yaşanandan aktarma. İLE/VE/||/<> Duyulandan, düşünülenden aktarma. )


- İBRET ALAN ile İBRET ALMAYAN

( Bulunduğu derecenin üzerine çıkar/tılır. İLE Bulunduğu derecenin altına düşer/düşürülür. )

( İbret alınır. İLE İbret olur. )


- İBRET OLAN ile/ve/yerine İBRET ALAN


- İBRETLE BAKMAK ile/ve/||/<>/> HİKMETİ ARAMAK


- İBRÎ[Ar.] ile İBRÎ/İBRİYYE[Ar.]

( İbrânî, Yahudi. İLE İbresi, iğnesi olan. | [hayvanlarda] İğneliler.[İng. STYLOID | Fr. STYLOÏDE] | İğne yapan, satan. )


- İBRÎ/İBRİYYE[Ar.][İng. STYLOID | Fr. STYLOÏDE]

( İğneliler. )


- İBRİK ile SU İBRİĞİ

( ... İLE Suibriğigillerden, yaprakları almaşık, sapları uzun ve sülüksü, yaprak ayası ibrik biçiminde gelişmiş olan, sıcak ülkelerde yetişen, tırmanıcı bir bitki. )

( NEPENTHES DESTILLATORIA )


- İBTÂR[Ar.] ile İBTÂR[Ar.]

( Alabileceğinden fazla eşya yükletme. | Şaşma, şaşakalma. İLE Esirgeme, mahrûm etme. | Gündüzün başlangıcı, kuşluk namazı. | Parçalama. )


- İBTİDA ile/ve İNTİHA

( Başlangıç. İLE/VE Son. )

( Bilinemeyen ve bölünemeyenlerdir. )


- İBTİHÂC[Ar.] ile İBTİHÂC[Ar.]

( Herşeyde bolluk. İLE Sevinç, sevinme, gönlü açılma. )


- İBTİKA'["ka" uzun okunur] ile İBTİKÂ'[Ar. < BÜKÂ] ile İBTİKÂR[Ar.]

( Rengin doğal olarak değişmesi. İLE Ağlama. İLE Sabah erken kalkma. )


- İBTİLÂ'

( HAZARÂT-I ENBİYA VE EVLİYANIN YAŞAMI | DÜŞKÜNLÜK, TİRYAKİLİK, BAĞIMLILIK, TUTKU )


- İBTİLÂ'[Ar.] ile İBTİLÂ'[Ar. < BEL]

( Bir şeye düşkün olma, düşkünlük, tiryakilik, mübtelâlık. İLE Zorlukla yutma. | Gelini gerdeğe sokma. )


- İBTİLÂ'[Ar.] ile İHTİBÂR[Ar.]


- İBTİSÂR[Ar.] ile İBTİSÂR[Ar. < BASAR]

( Bir şeye başlama. İLE Can ve gönülden görme, görüp aslına/hakikatine varma. )


- İBTİTÂ'[Ar.] ile İBTİTÂR[Ar.]

( Kesilme. İLE Uyma, tâbi olma. )


- İBTİYÂ'[Ar.] ile İBTİYÂR[Ar.]

( Satın alma, mübâyaa etme. İLE Kavga etme. | Güçsüz, olma. | Seçip kabul etme. )


- İBTİZÂ'[Ar.] ile İBTİZÂL[Ar. < BEZL] ile İBTİZÂR[Ar.]

( Bir şeyin açık/meydanda olma. İLE Bir şeyin, hor kullanılması. | Bir şeyin, çokluğundan dolayı değerini kaybetmesi, bayağılaşması, ayağa düşmesi. | Bir şeyi sürekli olarak kullanma. | Genelleşmiş, ağızdan ağıza dolaştırılarak değersizleşmiş sözlerin gevelenmesi. İLE Zor ile alma, soyma. )


- İBTİZÂZ[Ar.] ile İBYİZÂZ[Ar.]

( Gereksinim dolayısıyla hakarete ve hor görmeye[zillete] katlanma. İLE Çok ağarma, beyazlaşma. )


- İBZÂ'[Ar.] ile İBZÂ'[Ar.] ile İBZÂ'[Ar.]

( Birini son derece keder ve sıkıntıya düşürme. İLE Kötü söz söyleme. İLE İBDÂ' )


- İBZA ile İBZÂ'


- İBZA ile İBZÂL


- İBZÂL[Ar.] ile İBZÂR[Ar.]

( Esirgemeyip bol bol harcama ve kullanma. İLE İsraf. )


- İBZÂZ[Ar.] ile İBZÂZ[Ar.]

( Semirme, yağlanma. İLE Bir şeyi gereğinden ya da istenilen miktardan az verme. )


- İÇ > DIŞ ile/ve/||/<> DIŞ > İÇ

( Dışlaş(tır)ma, zuhurat. İLE/VE/||/<> İçselleştirme, hayalat. )


- İÇ BEN/LİK ile/ve/<> DIŞA YANSIYAN BEN/LİK

( İçte ne varsa, dışta da o vardır. )

( Çektiğimiz eziyet, benlik hamalı olduğumuzdandır. )


- İÇ BÜTÜNLÜK ile/ve TUTARLILIK

( INNER INTEGRITY vs./and CONSISTENCE )


- İÇ DENETİM ile/ve/<> BAĞIMSIZ DENETİM

( İç denetçiler ve bağımsız denetçiler, finansal kontrollerin etkinliği konusunda ortak paydalardır. İki taraf da etik kurallar ve profesyonel standartlara bağlı kalmaktadır. Bununla birlikte şirketle olan ilişkileri ve çalışma amaçları konusunda büyük farklılıkları bulunmaktadır.

İç denetçiler, şirketin bir parçasıdır. Hedefleri, profesyonel standartlar, yönetim kurulu ve üst yönetim tarafından belirlenmiştir. Birincil müşterileri, yönetim ve yönetim kuruludur. Bağımsız denetçiler, şirketin bir parçası değildir ancak şirket tarafından tutulur. Hedefleri, öncelikli olarak, yasalar tarafından belirlenir ve birincil müşterileri yönetim kuruludur.

İç denetçilerin çalışma amaçları çok kapsamlıdır. Şirket hedeflerine ulaşılmasına ve operasyonlar, risk yönetimi, iç kontrol ve yönetişim süreçlerini iyileştirmeye yardımcı olurlar. Şirketin her yönüyle -finansal ve operasyonel- ilgili olarak, iç denetçiler, kontrollerin ve süreçlerin sürekli gözetimi ve değerlendirilmesi etkinliklerinin bir sonucu olarak geleceğe odaklanır. Aynı zamanda, her türde yolsuzluk ve hilenin de önlenmesi ile ilgilidir.

Bağımsız denetçilerin öncelikli misyonu, şirketin yıllık finansal raporları hakkında bağımsız bir fikir vermektir. Raporların, genel kabul edilmiş muhasebe standartlarına uygunluğunu, şirketin finansal bildirimleri tarafsızca yaptıklarını, belirli dönemdeki operasyonların sonuçlarının doğru olarak gösterildiğini değerlendirirler.

İç ve bağımsız denetçiler, periyodik olarak ortak paydalarını tartışmak; tamamlayıcı yetkinlikler, deneyim alanları ve bakış açılarından yararlanmak; birbirinin çalışma amaçları ve yöntemlerini anlamak; denetim kapsamı ve programını tartışmak; raporlara, programlara ve çalışma kâğıtlarına erişmek ve risk alanlarını ortaklaşa değerlendirmek amacı ile toplanmalıdır. Yönetim kurulu, güvence için gözetim sorumluluklarını yerine getirmek ve denetim sürecinin bütününün etkinliğini ve verimliliğini artırmak amacı ile iç ve bağımsız denetim çalışmalarını koordine etmelidir. )


- İÇ DENİZ ile/değil KÖRFEZ


- İÇ DERİ ALTI ile/ve ÜST DERİ ALTI

( TAHT-I EDİMME-İ DÂHİLİYYE ile/ve TAHT-I BEŞEREVÎ )


- İÇ DEVİMSEL/HAREKİ[Ar.]/DİNAMİK ile/ve DIŞ DEVİMSEL/HAREKİ/DİNAMİK

( Onun bütününü dikkate alın, yalnızca dış belirtilerini değil. )

( INTERIOR DYNAMIC vs./and EXTERNAL DYNAMIC )


- İÇ ETMEK ile/ve/||/<>/> HİÇ ETMEK ile/ve/||/<>/> PİÇ ETMEK


- İÇ GEÇİŞ METALLERİNDE:
LANTANİTLER ile/ve/||/<> AKTİNİTLER


- İÇ GEZEGENLER ile/ve DIŞ GEZEGENLER ile/ve OLUŞUMLAR

( Mars, Venüs, Dümya ve Mars. İLE/VE Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün. İLE/VE ... )

( Güneşaltı. İLE/VE Güneşüstü. İLE/VE ... )

( Kayasal nesneler ve bunların uyduları ile asteroitler[küçük gezegenler], göktaşları. İLE/VE Temel olarak gazdan[başlıca hidrojen] oluşan nesneler ve Güneş. İLE/VE Kayasal nesnelerle donmuş su, metan ve amonyak karışımından oluşanlar. )

( INFERIOR PLANETS vs./and SUPERIOR PLANETS )


- İÇ GÖZLEM ile/ve/||/<> İÇE DİKKAT ile/ve/||/<> ÖZ DÜŞÜNÜM

( INTROSPECTION vs./and/||/<> SELF-ATTENDING vs./and/||/<> SELF-REFLECTION )


- İÇ İÇE ile ARKA ARKAYA

( ONE WITHIN THE OTHER vs. ONE AFTER THE OTHER/SUCCESSIVELY )


- İÇ İÇE ile/ve/||/<> BURUN BURUNA


- İÇ KONUŞMA ile/ve DIŞ KONUŞMA ile/ve ÜÇÜNCÜ KONUŞMA


- İÇ SALGI ile DIŞ SALGI

( ENDOCRINE vs. EXOCRINE )


- İÇ TUTARLILIK ile/ve/<> İÇ BÜTÜNLÜK

( Mantık. İLE/VE/<> Şiir. )


- İÇ VAROLAN ile/ve DIŞ VAROLAN

( İç varolan ilhamın kaynağıdır. İLE Dış varolan, bellek ile hareket eder. )

( Öz varolanınız en yüce öğretmendir. )

( INNER EXIST vs./and EXTERIOR EXIST
The inner is the source of inspiration, the outer is moved by memory.
Your own self is your ultimate teacher. )


- İÇ VE DIŞ (BİLİNCİ):
HAYVANDA ile İNSAN'DA

( Yoktur. [Birdir!] İLE Vardır. )


- İÇ(İN)E ATMA ile/ve/değil/yerine/<>/></ya da YANSITMA


- İÇ ile/ve/<> DIŞ

( İçinize, derine dalın ve sizde neyin gerçek olduğunu bulun. )

( İç ile dış arasındaki uyum, mutluluktur. )

( Dışa yöneltmekte olduğunuz aynı dikkati içe çevirin. )

( İç ve dış arasındaki ayrımın yalnızca zihinde olduğunu idrak ettiğiniz zaman, artık korkunuz kalmaz. )

( Dive deep within and find what is real in you.
Harmony between the inner and the outer is happiness.
The same attention that you give to the outer, you turn to the inner.
When you realise that the distinction between inner and outer is in the mind only, you are no longer afraid. )

( Bilincin içerikleri. İLE/VE/<> Bilince dışsal olan her şey. )

( Kişinin içi[zihni] ne kadar boşsa, "dışa" o kadar önem verir. )

( Mahrem. İLE/VE/<> Namahmrem. )

( INSIDE vs./and/<> OUTSIDE )


- İÇ ile/ve DIŞ MUVACEHE PENCERESİ


- İÇ ile İÇ

( Bir nesnenin/yerin dışı olmayan. İLE Sıvıların ağız yoluyla mideye sokulması/indirilmesinin öneri/buyruk kipi. )


- ÎCÂB[< VÜCÛB][çoğ. ÎCÂBÂT]

( GEREK, LÂZIM GELME | BİR SÖZLEŞME İÇİN İLK SÖYLENEN SÖZ | OLUMLAMA/AFFIRMATION[İng.] )


- ÎCÂB[Ar.] ile İLZÂM[Ar.]


- İCAB ile/ve İMTİNÂ ile/ve İMKÂN


- İCÂBEN ile ALÇAKGÖNÜLLÜLÜKLE


- İCÂBET

( KABUL ETME, UYMA )


- İCÂBET[Ar.] ile KABÛL[Ar.] ile ECÂBE[Ar.] ile İSTECÂBE[Ar.]


- İCÂBET[Ar.] ile TÂ'AT[Ar.]


- İCÂD[Ar.] ile ÎCÂD[Ar.]

( Pencere ve kapı üstlerinde bulunan kemer. İLE Meydana getirme/getirilme. | Yeniden bir şey çıkarma. | Yeni bir fikri, yeni bir konuyu zihinde bulma. )


- İCÂD ile İMÂL


- İCÂM[Ar. < ECEME] ile İ'CÂM[Ar.]

( Ağaçlıklar, çalılıklar, kamışlıklar. | Aslan yatakları. İLE Yazıyı, harfleri noktalama, yazıya nokta koyma. )


- İCAT ETMEK ile DÖNÜŞTÜRMEK


- İCAT ile/ve/<>/değil KEŞF

( [not] INVENTION vs./and/<>/but TO DISCOVER )


- İCAT ile/ve/değil/<>/> YAYGINLAŞTIRMA

( Abecenin icadı, FİNİKE'liler değil/< UGARİT'ler üzerindendir. Finike'liler, yaygınlaştırmıştır. )


- ÎCÂZ[Ar.] ile İCÂZ[Ar.] ile İ'CÂZ[Ar. çoğ. İ'CÂZÂT]

( Sözü kısa söyleme. | Az sözle çok anlam anlatma. İLE Bayan başörtüsü. İLE Âciz bırakma, acze düşürme. | Şaşırtma. | Mucize sayılacak kadar düzgün söyleme. | Bir benzerini yapmada herkesi acze düşürme. )


- İCAZ ile/ve/||/<> İCÂZET

( Az sözle çok şey anlatma. İLE/VE/||/<> İzin, onay, onaylama. )


- İCÂZE ile/ve TEKBİRLEME


- İCÂZE ile/ve/||/<> TEVKÎ


- İCÂZET KAYDI ile/ve MÜNÂVELE KAYDI ile/ve VAKIF KAYDI

( Bir ya da birkaç yapıtının rivâyet hakkını vermesidir. İLE/VE Müellifin yapıtının rivâyet hakkını vermesidir. Bizzat müellif tarafından dersinde hazır olan kişiye verilir. İLE/VE ... )

( Her münâvele icâzettir fakat her icâzet münâvele değildir. )


- İCÂZET ile HİLÂFET


- İCÂZET ile/değil İZAHAT

( Olurlama, yetki. İLE/DEĞİL Açıklama. )


- İCBÂR ile/değil/yerine İTİBÂR


- İÇBÜKEY/OBRUK/MUKAAR[Ar.]/KONKAV[Fr. < CONCAVE] ile DIŞBÜKEY/MUHADDEB[Ar.]/KONVEKS[Fr. < CONVEXE]

( MUHÂSIR[< HASR], MUKAAR ile SATH-I MUHADDEB )

( CONCAVE vs. CONVEX )


- İÇE ÇARPIK/LIK ile/||/<> DIŞA ÇARPIK/LIK

( VALGUS vs./||/>< VARUS )


- İÇE YANSITMA ile/ve/||/<> YANSITMALI ÖZDEŞİM


- İÇEDÖNÜK/LÜK ile DIŞADÖNÜK/LÜK

( INTROVERT vs. EXTROVERT )


- İÇEKAPANIK/LIK ile/ve/değil/yerine İÇEDÖNÜK/LÜK


- İÇERİĞİN:
BELİRSİZLİĞİ ile/ve/||/<> MUTLAKLIĞI


- İÇERİK DEĞER ile/ve/<> KÜLTÜREL DEĞER

( İç değerimizi bilmeliyiz, ona güvenmeliyiz ve günlük yaşantımızda istek ve korkularımızı fedâ ederek bunu belirgin kılmalıyız. )

( We must know our inner worth and trust it and express it in the daily sacrifice of desire and fear. )

( CONTENT VALUE vs./and/<> CULTURAL VALUE )


- İÇERİK ile/ve ANLATIM

( Süreklilik | Töz | Biçim İLE/VE Biçim | Töz | Süreklilik )

( Doğal dilin göstergebilimsel bir közü/modeli. )

( Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı - Umberto Eco )


- İÇERİK ile/ve BAĞLAM

( CONTENT vs./and CONTEXT )


- İÇERİK ile BİÇİM


- İÇERİK ile/ve/||/<> DEĞER


- İÇERİK ile İÇERİM


- İÇERİK ile/değil İÇİRİK

( ... İLE/DEĞİL Yatak doldurmaya yarayan, pamuk, kıtık vb. şeyler. )


- İÇERİK ile/ve İDDİA

( CONTENT vs./and ASSERTION )


- İÇERİK ile/ve SINIR

( Sınırlarını tartış, onların gerçekten senin olup olmadığından emin ol. )

( CONTENT vs./and LIMIT )


- İÇERLEMEK ile/ve/||/<> İNCİNMEK


- İÇERME ile/ve/<> KAPSAMA

( Ayrıştırıcı/ayrıştırılmış. İLE/VE/<> Birleştirici/birleşik. )

( İçine almak, içinde bulundurmak. | Bir şeyin, başka bir şeyin varoluşunu gerektirmesi, birinin ötekini ister istemez düşündürmesi. İLE/VE/<> Sınırları içine başka konuları ya da anlamları alma durumu. )

( Bir kümenin/öbeğin/başlığın altında, belirli olan bir parçayı/üyeyi işaret etmek. İLE/VE/<> Bir kümenin/öbeğin/başlığın altında, olası dışarıda kalmış/kalabilecek parçalarına/üyelerine işaret etmek. )

( İçtekileri işaret eder. İLE/VE/<> Dıştaki çerçeveleyenin sınırlarını işaret eder. )

( TO CONTENT vs./and/<> TO CONTAIN )

( İHTİVÂ ile/ve/<> ŞÜMÛL )


- İÇGÖRÜ KAZANDIRMA ile/ve/||/<> FARKINDALIK


- İÇGÖRÜ:
"DUYGUSAL" ile/ve/değil/yerine/||/<> DÜŞÜNSEL/ZİHİNSEL


- İÇGÜDÜ" ile/ve "ALLAH BİLİR"

( Bilimin, çıkmaz(lar/in)da kulandığı. İLE/VE Dinin, çıkmaz(lar/in)da kulandığı. )


- İÇGÜDÜ ile DÜRTÜ


- İÇGÜDÜ ile/ve GEN

( INSTINCT vs./and GENE )


- İÇGÜDÜ ile/ve/||/<> KENDİLİĞİNDENLİK


- İÇGÜDÜ ile/ve/değil NİYET

( [not] INSTINCT vs./and/but INTENTION )


- İÇİ BOŞ ile/değil ORTASI BOŞ


- İÇİ YAKAN ATEŞ ile DIŞI YAKAN ATEŞ

( ŞÛLE: Mum ateşinin her bir kezlik kıpırtısı. )

( "WHICH THE FIRE BURNS INSIDE" vs. "WHICH THE FIRE BURNS OUTSIDE" )


- İÇİÇE GEÇMİŞ/LİK ile/ve/||/<> KATMANLI/LIK


- İÇİÇE/LİK ile BAĞIMLI/LIK

( Bağımlı olduğunu imgeleyen yalnızca zihindir. )

( ... ile MENÛTİYYET )

( ONE WITHIN THE OTHER vs. DEPENDENCE, BONDAGE, ADDICTION
It is only the mind that imagines bondage. )


- İÇİÇE/LİK ile/ve GEÇİŞLİ/LİK


- İÇİÇE/LİK ile/ve/> GÖRELİ/LİK

( NESTED/NESS vs./and/> RELATIVITY )


- İÇİÇELİK ile/değil/yerine İLİŞKİ/LİLİK


- İÇİÇELİK ile/ve/değil/yerine İLİŞKİLİLİK


- İÇİMDEN GELMİYOR ile/ve ZİHNİMDEN GEÇMİYOR


- İÇİN ile ÜZERİNE


- İÇİNDE BOŞALMAK ile DIŞARI BOŞALMAK


- İÇİNDE BOŞALMAK ile İÇİNE BOŞALMAK


- İÇİNDE OLMAK ile/ve GÖMÜLÜ OLMAK

( TO BE IN IT vs./and TO BE EMBEDED )


- İÇİNDE OLMAK ile/ve PARÇASI OLMAK

( TO BE IN IT vs./and TO BE PART OF )


- İÇİNDE ile/ve/değil/||/<>/>/< İÇİNDEKİ İÇİNDE(FİH-İ MA FİH)


- İÇİNİN ...:
KAYNAMASI ile/ve/||/<>/> KAYMASI


- İÇKİ:
1 ŞİŞE (İÇEN/İ) ile 2 ŞİŞE (İÇEN/İ) ile 3 ŞİŞE (İÇEN/İ)

( "Aslan" yapar. İLE "Maymun" yapar. İLE "Domuz" yapar. )


- İÇKİ ile/ve/değil/yerine İÇECEK


- İÇKİ ile/değil/yerine İÇİT

( İçinde alkol bulunan içecek. | İçki içme işi. İLE/DEĞİL/YERİNE İçilecek şey. )


- İÇKİN/IMMANENT ile/ve TİNSEL/AŞKIN/TRANSANDANS

( İçrek/Ezoterik bilgi. İLE/VE Evrenselin bilgisi. )

( AŞKINSAL/TRANSANDANTAL: Ampirik deneyimi ya da matematiği vb. olanaklı kılanlar.
* Uzay - Zaman
* İmgelemin/Muhayyilenin Şemaları
* Kategoriler(Şemaların birliği)
* Saf akıl kavramları/muhakemeyi olanaklı kılanlar]
(Bunların hepsi saf ya da apriori olarak [ampirik olmayan olarak] var olanlar.)
(Kendinde şey[Ding an sich] ya da Tanrı, Ruh gibi numen değillerdir.)
(Ampirik olanı belirleyen olarak var olabilenler.)
(Ampirik deneyimin teşrihi[Alm. Zergliederung] üzerinden, anlamlı bir biçimde konuşulabilenler.)

Zergilederung (İng. Dissection): Ampirik deneyimin şerh edilmesi üzerinden söz konusu deneyimi olanaklı kılan unsurların açığa çıkarılması. )


- İÇKİN/LİK ile/ve/değil BAŞAT/LIK


- İÇKİN ile/ve İÇSEL

( IMMANENT vs./and INTERNAL )


- İÇKİN ile/ve SAKLI

( IMMANENT vs./and HIDDEN )


- İÇKİYLE SARHOŞLUK ile/değil/yerine AŞK İLE SARHOŞLUK

( Biri, iki gösterir. İLE/DEĞİL/YERİNE İkiyi [çeşitliliği/herşeyi], bir gösterir. )


- İCL[Ar.] ile İCL[Ar.]

( Boyun tutukluğu, ağrısı. İLE Eril buzağı, dana. )


- İÇLENMEK ile/ve BOZULMAK


- İCMÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İTTİFAK[Ar.]


- İCMÂ ile/ve/II TEVÂTÜR

( Fıkıh'ta. İLE/VE/II Hadis'te. )


- ICO[INITIAL COIN OFFERING] ile/>< IPO[INITIAL PUBLIC OFFERING]


- İCRA/CI ile/ve/<> SANAT/ÇI


- İCRÂ ile/ve/||/<> İNFAZ


- İCRA ile/ve TERENNÜM[Ar.]

( Seslendirilmek üzere belirlenmiş şarkıyı/şarkıları söylemek, icra etmek. İLE/VE Güzel ve alçak sesle şarkı söyleme. )


- İCRACI ile BESTELEYEN/BESTECİ/BESTE-KÂR[Fars.]/KOMPOZİTÖR/COMPOSITEUR[Fr.]


- İCRACI ile DÜZENLEYİCİ(KOMPOZİTÖR)


- İCRÂÎ KURUL ile/ve/||/<>/< İSTİŞÂRÎ KURUL


- İÇSEL FUKARALIK ile/ve/<> EN BÜYÜĞÜN SAHİPLENİLMESİ

( INNER POVERTY vs./and/<> TO CLAIM THE BIGGEST )


- İÇSEL TARİH ile/ve/||/<> DIŞSAL TARİH


- İÇSEL/LİK ile/ve/||/<> İLKESEL/LİK


- İÇSEL ile İÇKİN


- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<> "İYİ-KÖTÜ" BİRLEŞTİRMESİ


- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> KAVRAMA/KAVRAMSALLAŞTIRMA


- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<>/>/< KAYNAĞINA YÖNELME/KAYNAĞINDAN YARARLANMA


- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> NORMALLEŞTİRME


- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/<> ÖZDEŞLEŞTİRME


- İÇSELLEŞTİRME ile ÖZÜMSEME


- İÇSELLEŞTİRME ile/ve SAHİP ÇIKMAK


- İÇSELLEŞTİRME ile/> SÜREKLİLİK/SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK


- İÇSELLEŞTİRME ile/ve YAŞAMA YANSITMA

( INTERNALIZATION vs./and PROJECTION TO THE LIFE )


- İÇSELLEŞTİRMEK ile/değil (İYİ) ANLAMAK


- İÇSELLİK ile/ve KENDİLİK

( INNERNESS vs./and SELFNESS )


- İÇTEN BOZULUŞ ile/ve DIŞTAN BOZULUŞ

( INNER CORRUPTION/SPOIL vs./and OUTER CORRUPTION/SPOIL )


- İÇTEN PAZARLIKLI ile İKİYÜZLÜ


- İÇTEPİ ile İÇGÜDÜ

( Toplumda(kilerde)n. İLE Doğadan. )

( ... vs. INSTINCT )


- İCTEZE'E[Ar.] ile BİH[Ar.] ile İKTEFÂ BİH[Ar.]


- İCTİBÂ ile/ve/<> HİDÂYET

( Seçme. | Toplama. İLE/VE/<> Doğru yol. | Hakk yoluna erişme. )


- İCTİBÂ ile/ve/||/<>/> İSTİFÂ ile/ve/||/<>/> İHTAR ile/ve/||/<>/> İSTİNÂD

( Seçme. | Toplama. İLE/VE/||/<>/> Affını isteme. | Bir işten kendi isteğiyle çekilme. İLE/VE/||/<>/> Anımsatma. | Dikkatini çekme, tenbih. İLE/VE/||/<>/> Dayanma. | Güvenme. | Senet, delil, hüccet sayma. )


- İCTİHÂD:
I. DÖNEM/DEVİR ile/ve/||/<>/> II. DÖNEM/DEVİR ile/ve/||/<>/> III. DÖNEM/DEVİR


- İCTİHÂD:
TEŞRÎ ile/ve/||/<> ADLÎ



(18/42)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 1040 kez incelenmiş/okunmuştur.