Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

[... ile ...] BAĞLAÇLI

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 27 Ekim 2024 ]
itibariyle 40291 başlık/FaRk yer almaktadır.

- DİPNOT ile PARANTEZ

( FOOTNOTE vs. PARENTHESIS )


- DİPOL-DİPOL BAĞI ile LONDON DAĞILIM GÜCÜ

( Kutuplu/polar moleküller arası güç. İLE Kutupsuz/Apolar moleküller arası geçici dipol gücü. )


- DİPOL ile/||/<> KOVALENT BAĞ

( Kutuplu bir moleküldeki pozitif ve negatif yüklerin var oluşu. İLE/||/<> Elektron paylaşımı yoluyla iki atom arasında oluşan bağ. )


- DİPTE( DİP

( BÜN, KA'R[Ar. | çoğ. KUÛR], TEH[Fars.] )


- DIRAC AÇISI ile/ve FERMI-DIRAC İSTATİSTİĞİ ile/ve DRAKE DENKLEMİ

( Enrico Fermi )


- DIRÂSE

( Bir konu hakkında, birincil ve ikincil kaynaklara başvurarak yapılan bilimsel araştırma. )


- DİRÂYET[Ar.] ile 'ILM/İLM[Ar.]


- DİREK ile ARMOZ DİREĞİ

( ... İLE Köşe dikmesi. [Doğu Karadeniz'de] )


- DİREK ile/ve/<> DAYANAK


- DİREK ile/değil GÖNDER

( ... İLE/DEĞİL Bayrak çekilen direk. | Üvendire. | Kayık ve yelkenli gemilere yön vermeye yarayan, ucunda metal olan ağaç sopa. )


- DİREK ile GRANDİ[İt.]

( ... İLE Geminin, baştan ikinci direği. )


- DİREK ile HATIL

( Duvarı sağlamlaştırmak için konulan direkler. )


- DİREK ile/ve/||/<>/> KABALLAMAK

( ... İLE/VE/||/<>/> Maden ocaklarında galerileri direklerle pekiştirmek. )


- DİREKSİYON/DİDON/GİDON[Fr. < GUIDON] ile/değil YÖNELTEÇ

( ... İLE/DEĞİL Bisiklette. )

( )


- DİREKT ile DİREK


- DİRENÇ ile DİRENİŞ


- DİRENÇ ile/ve EŞİK

( RESISTANCE vs./and EDGE )


- DİRENÇ ile KAPASİTANS

( Bir iletkenin elektrik akımına karşı gösterdiği zorluk. İLE Bir kondansatörün elektrik yükünü depolama kapasitesi. )


- DİRENÇ ile/ve/<> ÖZDİRENÇ

( ... İLE/>< Her nesnenin, elektrik akımına karşı gösterdiği direnç. )


- DİRENÇ ile/ve/||/>< ÖZDİRENÇ/EMPEDANS/İMPEDANS/IMPEDANCE[İng.]

( ... İLE/VE/||/>< Genellikle bir devre içinde alternatif akıma karşı bir biçimde oluşan direnç. [Ohm cinsinden gösterilir.] ["Z" ile simgelenir.] )

( AC ve DC devrelerinde oluşur. İLE/VE/||/>< Sadece AC devrelerinde gerçekleşir. )

( Sabittir, değişmez. İLE/VE/||/>< AC devrelerinde akımın frekansına bağlı değişebilir. )

( Bir devre elemanı olarak, faz açısına sahip değildir. İLE/VE/||/>< Faz açısı e büyüklüğü vardır. )

( Bir elektromanyetik alanda tutulan direnç, güç dağılımını ve depolanan enerjiyi temsil eder. İLE/VE/||/>< Manyetik alana maruz bırakıldığında, hem depolanan enerjiyi, hem de güç dağılımını, tüketimini temsil eder. )

( R ile gösterilir. İLE/VE/||/>< Z ile gösterilir. )


- DİRENÇLİ DANIŞAN ile/ve/değil/||/<>/< BİLGİSİZ/BECERİKSİZ SAĞALTIMCI[TERAPİST]

( Yoktur. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Vardır. )


- DİRENGEN/LİK(İNATÇI/LIK) ile DİKBAŞLI/LIK

( İnatçılık daha çok bildiği ve/ya da bildiğini zannettiği üzerine gösterilen tutum. İLE Dik başlılık ise, bilgiye/doğru bilgiye sahip olmadan fikir/yorum sahibi olup, fikrinde/yorumunda sabit/ısrarcı olma durumu. )

( ANUT/MUANNİT ile ... )


- DİRENGEN/LİK(İNATÇI/LIK) ile/değil/yerine KARARLI/LIK

( Bilgisizlikte/cahillikte, donanımsızlıkta, beşerde. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilgilide, bilgede, insanda, adam olmuşta. )

( [not] OBSTINACY vs./but DECISIVENESS
DECISIVENESS instead of OBSTINACY )

( ANUT/MUANNİT ile ... )


- DİRENİŞ ile/ve/||/<> BAŞKALDIRI


- DİRENME ile/ve/değil/||/<>/< EN AZ EYLEM


- DİRENMEK ile/ve DAYANMAK

( ... ile/ve İRTİFAK )


- DİRENMEK ile İSYAN

( Direnç göstermeyin, kendiniz sandığınız kişi'ye tutunmayın. )

( Direnmediğiniz zaman, bir dirençle de karşılaşmazsınız. )

( TO RESIST vs. REBELLION
Don't resist, don't hold on to the person you take yourself to be.
When you do not resist, you meet vs. no resistance. )


- DİREŞİM/SEBÂT ile/ve/<> DAYANÇ/SABIR

( CONSTANCY vs./and/<> ENDURANCE )


- DİRETME ile/ne yazık ki DAYATMA


- DİRETMEK ile/ve/değil/yerine/önce/+/||/<>/&gt;&lt;/>/< DİRENMEK

( "İrâde"[yapma bilgisi/"isteği"]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< İhtiyâr[yapma bilgisi/"isteği"]. )

( [not] TO INSIST vs./and/but/+/||/<>/>/< TO RESIST
TO RESIST instead of TO INSIST )


- DİRETMEK ile/değil/yerine/>< DİRİLTMEK


- DİREY ile/ve BİREY


- DİRGEN ile TOPLA

( Harmanda, sapları yaymaya yarayan, uzun çatallı araç. İLE Üç parmaklı dirgen. )


- DİRHEM-İ CEYYİD ile DİRHEM-İ HÂLİS ile DİRHEM-İ MAĞŞÛŞ ile DİRHEM-İ ÖRFÎ ile DİRHEM-İ RÂYİC ile DİRHEM-İ ŞER'Î ile DİRHEM-İ ZÜYÛF

( Bozuk, karışık olmayan. İLE Saf gümüşten olup başka bir maden ile karışık olmayan. İLE Başka madenlerden oluşan. İLE Onaltı kırattan ibaret olan. İLE Gerek ceyyid, gerek züyûf olsun, halk arasında alınıp verilen. İLE Ondört kırattan ibaret olan.[Zekâtta, mehirde, diyette, nisâb-ı sirkatte geçerli olan.] İLE Bakır ya da başka madenlerle karıştırılmış gümüş sikke. )


- DİRİĞ/ESİRGEME ile KAYIRMA

( Anneler/babalar, tüm çocukları esirger ve fakat kendi çocuklarını (çoğunlukla/bazen) kayırır. )

( Herkesi esirger ve fakat bazı kişileri, bazı durum ve koşullarda kayırır.[o kişiyi korumak ve o durumun/koşulun genelleşmemesini sağlamış olmak, sürdürmek üzere/için!] )


- DİRİL ile DİRİL[Alm. < DRILL]

( DİRİKSEL. Diri/canlı ile ilgili, diriler üzerinde olan. İLE Şilte yüzü ya da gömlek yapmaya yarayan, pamuklu bir kumaş. )


- DİRİMBİLİM/BİYOLOJİ ile/ve/||/<> ANTROPOBİYOLOJİ[Fr.]

( ... İLE/VE/||/<> Zaman içinde insanda görülen biyolojik farklılığın ve çeşitliliğin incelenmesi. )


- DİRİMBİLİM/DİRİLBİLİM(BİYOLOJİ) ile/ve KİMYA

( BIOLOGY vs./and CHEMISTRY )


- DİRİMSEL/CANLI ile/ve/<> DEVİNGEN


- DİRLİK ile DİRİLİK


- DİRSEK KEMİĞİ:
İÇ ile/ve/||/<> DIŞ

( [Ar.] ZEND[içteki]/KÛ'BERE[dıştaki] )

( CUBITUS )

( CUBITUS )


- DİRSEK[Yunan çağında, Anadolu'da]

( 1.5 ayak, 0,444 metre. )


- DİRSEK ile DİZ

( Kolların eklem yeri. İLE Bacakların eklem yeri. )

( MİRFAK ile ... )

( ÂRÂN, ÂREC, ÂRENC, ÂRENG, ÂRET ile ... )

( ELBOW vs. KNEE )


- DIŞ "GÜZELLİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İÇ GÜZELLİK


- DIŞ BAYRAK ile/ve/<> İÇ BAYRAK


- DIŞ BURUN DELİKLERİ ile/ve İÇ BURUN DELİKLERİ

( ... ile/ve KONKA/CHOANNE[Yun.]: Huniler. )


- DİŞ ÇIKARMAK

( TEETHE )


- DIŞ DÖLLENME ile İÇ DÖLLENME

( Döllenmenin gövde dışında gerçekleşmesi. İLE Döllenmenin gövde içinde gerçekleşmesi. )


- DIŞ DÖLLENME ile/||/<> YAPAY DÖLLENME ile/||/<> SIRALI OLUŞ/EPİGENEZ

( Döllenme sürecinin, dişinin gövdesinin dışında gerçekleştiği döllenme biçimi.[Dişil ve eril bireyler, gametlerini suya bırakır ve spermler, yumurtaları gövde dışında döller.][Bu üreme biçimi, çoğu amfibi türünde ve mercanlarda görülebilir.] İLE/||/<> Eşeysel birleşme dışında, başka bir yolla, genellikle deneysel olarak spermlerin vajinaya iletilmesi. İLE/||/<> Organizmanın yumurta ve spermdeki ham nesnelerden tamamen yeni olarak geliştiğini ileri süren ve canlının gelişmesi üzerine ileri sürülen bir kuram. )


- DIŞ DÜNYA ile MEKÂN


- DIŞ DÜNYA ile/ve ORTAK DÜNYA

( EXTERIOR WORLD vs./and COMMON WORLD )


- DIŞ DÜNYA ile/ve/değil/yerine TOPLUM


- DIŞ DÜNYADAKİ KÜRE ile/ve KUSURSUZ KÜRE


- DIŞ DÜNYADAKİ VAROLAN ile ZİHİNDEKİ VAROLAN ile DİLDEKİ VAROLAN ile YAZILI VAROLAN

( Dünya size, karşı konulmaz biçimde gerçek görünür, çünkü her an onu düşünmektesiniz; onu düşünmeyi bırakın, o sis içinde eriyip gidecektir. )

( EXIST AT OUT vs. EXIST AT MIND vs. EXIST AT LANGUAGE vs. EXIST IN WRITTEN )


- DIŞ DUYULAR ile/ve/||/<>/+/ve İÇ DUYULAR

( Görme, İşitme, Koklama, Tatma, Dokunma. İLE/VE/<>/+ Hiss-i Müşterek, Hayal[Hissî Suretler], Vehim[Tikel Anlamlar], Hafıza, Kuvve-i Mutasarrıfa[Hayalhane'ye dayanırsa: Muhayyile; Vehim'e dayanırsa: Müdrike.] )

( BEŞ DUYU ile/ve/<>/+ BULUNÇ/VİCDAN[Ar. < VUCUD < CÛD: Taşma, bulunma, görünme.] )

( İÇ DUYULAR:
* ORTAK DUYU/HİSS-İ MÜŞTEREK
* HAYALHANE

(TEKİL BİÇİM)
* VÂHİME
(TEKİL/TİKEL ANLAMLAR)
* HÂFIZA
(TEKİL ANLAMLAR)
* KUVVE-İ MUTASARRIFA (İŞLEMCİ)
KUVVE-İ MUTASARRIFA + HAYALHÂNE = MUHAYYİLE
KUVVE-İ MUTASARRIFA + HÂFIZA = MÜVEHHİME
KUVVE-İ MUTASARRIFA + AKIL = MÜFEKKİRE
AKIL = MÜDRİKE )


- DIŞ GÖÇ ile/ve/||/<> İÇ GÖÇ


- DIŞ İLİŞKİLER ile/ve İÇ İLİŞKİLER

( Koşul. İLE/VE Yasa. )


- DIŞ KABUK ELEKTRONLARI ile VALANS ELEKTRONLARI

( Atomun en dış kabuğunda bulunan elektronlar. İLE Kimyasal bağ oluşumuna katılan elektronlar. )


- DIŞ KONUŞMA ile/ve İÇ KONUŞMA

( Konuşma, nutuk. İLE/VE Düşünme. )

( Kavramlarla düşünülür, sözcüklerle konuşulur. )

( EXTERIOR TALK vs./and INTERIOR TALK
Talking, oration. WITH/AND To think. )


- DIŞ KOŞULLAR ile/ve/<> İÇ KOŞULLLAR

( İç koşulları yönlendirir. İLE/VE/<> Dış koşulları şekillendirir. )


- DIŞ KULAK YOLU (YANGISI/İLTİHABI) ile/ve/||/<>/> ORTA KULAK YOLU (YANGISI/İLTİHABI)

( Genellikle hafif sorunlarda antibiyotik olmadan, sadece kulak damlaları, ağrı kesiciler ve kulak hijyenine dikkat edilerek iyileşebilir. İLE/VE/||/<>/> Özellikle virüs bulaşlarına bağlı olduğunda, antibiyotik gerektirmeyebilir ve gövde, enfeksiyonla kendiliğinden uğraşabilir. Ancak, bakteri kaynaklı ve ciddi sorunlarda antibiyotik sağaltımı gerekebilir. Sağaltılmadığında ciddi sorunlar gelişebilir.

[İki durumda da kulak yangısı belirtileri varsa hekim denetimi gereklidir. Hekim, antibiyotik gerekip gerekmediğini belirleyerek uygun sağaltım yöntemini önerir.]

[Bazen antibiyotik kullanmadan da iyileşebilir. Bu durum, yangının nedenine, şiddetine ve kişinin genel sağlık durumuna bağlıdır.] )


- DIŞ KULAK ile/ve/||/<> ORTA KULAK ile/ve/||/<> İÇ KULAK

( Kulak kepçesi ve dış kulak yolundan oluşan bölüm. İLE/VE/||/<> Kulakzarı, çekiç, örs, üzengi kemiklerinin bulunduğu, dış kulakla iç kulak arasındaki bölüm. İLE/VE/||/<> İşitme sinirlerinin bulunduğu bölüm. )


- DİŞ PROTEZİNDE:
PORSELEN ile/değil/yerine/> ZİRKONYUM

( )


- DIŞ SINIRLAR ile/ve/||/<>/>/< İÇ KOŞULLAR


- DİŞ TELİ ile/değil/yerine/||/<>/> SAYDAM PLAK

(
ile/değil/yerine/||/<>/>
)


- DIŞ VAROLAN YASASI ile/ve TİN'İN YASASI

( Belirlenim. İLE/VE Özgürlük. )


- DİŞ/LER ile/ve/<> DİŞ MİNESİ

( ... İLE/VE/<> Gövdemizdeki en sert olan. )

( TEETH vs./and/<> ENAMEL )


- DİŞ/LER ile/ve ALT ÇENE DİŞLERİ ile/ve AZI/AKIL DİŞLERİ

( Her bir diş en az bir köke sahiptir. İLE/VE Alt çene dişlerinin iki kökü bulunur. İLE/VE Azı dişlerinin üç kökü vardır. )

( ESREM: Dişi kırık, dişleri dökük kişi. )

( ESNÂN[< SİNN] ile/ve ... )


- DİŞ/LER ile/ve/<> DİŞETİ

( Dişler, tüm örgenlerin aynasıdır. )

( CEZR-ÜS-SİNN: Diş kökleri. İNFİCÂR-I SİNN: Ağızda ilk dişlerin çıkışı. LEBB-ÜS-SİNN: Dişin hassas olan kısmı. TÂC-ÜS-SİNN: Dişin etten dışarı çıkmış bölümü. UNK-ÜS-SİNN: Dişin kökü ile etten dışarı çıkan bölümü arasındaki yer. SİNN-İ NÂBÎ: Köpek dişi. SİNN-İ TUFÛLİYYET: Süt dişlerinin düşmesiyle onların yerine sabit dişlerin çıkmaya başladığı zaman. )

( DENDÂN-I SAÂDET: Hz. Muhammed'in (S.A.V.) Uhud gazasında kırılan dişi. )

( [Divan edebiyatında] Dişler, inciye benzetilir. )

( SİNN ile/ve/<> LİSE )

( GÂZ, DENDÂN[ağızda bulunan] ile/ve/<> ... )

( TEETH vs./and/<> GUM )


- DİŞ ile FİL DİŞİ

( ... İLE Büyümüş köpekdişidir. )

( TOOTH vs. IVORY )


- DIŞ ile/ve/değil GERİ

( [not] OUT vs./and/but BACK )


- DİŞ ile GÖZDİŞİ

( ... İLE Üst çenedeki köpekdişlerinden her biri. )


- DİŞ ile KEFEKİ

( ... İLE Diş diplerinde oluşan kireç tabakası. )


- DİŞ ile SÜTDİŞİ


- DIŞA BAKAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İÇE BAKAN

( Düş görür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Uyanır/uyandırır. )


- DIŞA BAKIŞ ile/ve/||/<>/> İÇE BAKIŞ

( Düş kurdurur. İLE/VE/||/<>/> Uyanış yaşatır. )


- DIŞADÖNÜKLÜK ile/ve/||/<> AÇIKLIK ile/ve/||/<> UZLAŞMACILIK ile/ve/||/<> VİCDANLILIK ile/ve/||/<> SİNİRLİLİK


- DIŞARIDA ARAMAK ile/ve/değil/yerine İÇERİDE/YAKINDA ARAMAK/BULMAK

( Dışarıda aranan/bulunan, kaybedilir de. )


- DIŞARIDA BIRAKMAK ile KENARA KOYMAK


- DIŞARIDA ile ORTALIKTA


- DIŞARIDAN BELİRLEN(E)MEYEN ile/ve KENDİNCE BELİRLEN(E)MEYEN

( NOT (ABLE TO) DETERMINE FROM OUT vs./and NOT (ABLE TO) DETERMINE BY ITSELF )


- DIŞARIDAN ile ORADAN

( FROM OUT vs. FROM THERE )


- DIŞARISINDA ile/değil DIŞINDA


- DIŞASALAK ile DIŞBESLENEN

( ... İLE Besinini, organik maddelerden sağlayan. HETEROTROF )


- DIŞAVURUM ile DIŞKI

( EXPRESSION vs. FECES/EXCREMENT )


- DIŞAVURUM ile HAYKIRIŞ

( EXPRESSION vs. SHOUT )


- DIŞAVURUM ile PAYLAŞIM

( EXPRESSION vs. SHARING )


- DIŞAVURUM ile/ve/||/<> UZANTI


- DİŞBUDAK[Lat. FRAXINUS EXCELSIOR]

( Zeytingillerden, kerestesi sert ve değerli bir ağaç. )


- DİŞBUDAK ile DİŞOTU

( Zeytingillerden, kerestesi sert ve değerli bir ağaç. İLE Dişotugillerden, kurak ve çorak yerlerde yetişen, otsu bir bitki. )

( FRAXINUS EXCELSIOR cum PLUMBAGO )


- DİŞETİ ile/ve DAMAK

( ... ile/ve HANEK )

( ... ile/ve ÂHİYÂNE )

( GUM vs./and PALATE )


- DİŞETİ ile/ve/<> DİŞ YUVASI/ÇUKURU

( ... ile/ve/<> SİNH, SELEM )


- DİSFAJİ ile/||/<> DİSFONİ

( Yutma güçlüğü. İLE/||/<> Ses kısıklığı ya da ses bozukluğu. )


- DİSFAJİ ile/||/<> DİSFONİ

( Yutma güçlüğü. İLE/||/<> Ses kısıklığı ya da sesin bozulması. )


- DİSFAJİ ile/||/<> DİSPEPSİ

( Yutma güçlüğü. İLE/||/<> Sindirim güçlüğü, hazımsızlık. )


- DİSFAZİ ile DİSFONİ ile DİSFEMİ/REKÂKET[Ar.]

( Söz yitimi, konuşma bozukluğu. İLE Ses bozukluğu. İLE Tutukluk/kekemelik/pepemelik. )


- DİSFONKSİYON ile/||/<> DİSKİNEZİ

( İşlev bozukluğu. İLE/VE/|| Devinim bozukluğu. )


- DİŞİL KURBAĞA ile GOLYAT KURBAĞASI

( Çoğunlukla ses çıkarmazlar. İLE Hiç ses çıkarmaz. Dilsizdir. En büyük kurbağadır. )

( Kurbağalarda her tür kendi frekansını seçer. Dişi kurbağalar sadece kendi türlerinin çıkardığı seslere kulak kesilirler. )

( AMPLEXUS: Kurbağaların çiftleşme pozisyonuna verilen ad. [Bazı eriller, kendilerini dişiye kenetlemek için yapışkanlı "çiftleşme tamponları" geliştirirler.][Bazen azgın bir eril kurbağanın, ölü bir balığa kenetlendiği bile görülür]
Öteki dillerde VIRAK VIRAK[Türkçe'de]: * RIBBIT[Amerika'da] (Tüm kurbağaların bu sesi çıkardıkları yaygındır fakat sadece Hollywood'da yaşayan Pasifik Ağaç Kurbağası[Lat. HYLA REGILLA]'nın çıkardığı bir sestir. )


- DİŞİL SİVRİSİNEK ile/ve ERİL SİVRİSİNEK

( İnsanı ısırır. İLE/VE Sadece bitkileri ısırır. )

( ... İLE/VE Dişillerden daha yüksek bir perdeden vızıldarlar. )

( ... İLE/VE Si-natürel bir diyapozon notasıyla eşeysel olarak uyarılabilirler. )

( Beslendikleri yere çeken şeyler nem, süt, karbondioksit, gövde sıcaklığı ve harekettir. Terli kişilerin ve gebelerin ısırılma olasılıkları daha fazladır. İLE/VE ... )

( 100'den fazla ölümcül hastalık taşırlar. )

( Günümüzde her 12 saniyede bir kişiyi öldürüyorlar. )

( Şu ana kadar ölmüş kişilerin yarısını (olasılıkla 45 milyar kadar) dişi sivrisinekler öldürmüştür. )

( Ronald Ross, dişi sivrisineklerin Plazmodyum[sıtma mikrobu] parazitini salyalarıyla nasıl taşıdıklarını gösteren kişidir. )

( KİNİN: Bazı hastalıklarda ateşi düşürmek için [özellikle sıtma tedavisinde] kullanılan ilâçtır. )


- DİŞİL YAŞDÖNÜMÜ/MENOPOZ[Fr.] ile ERİL YAŞDÖNÜMÜ/ANDROPOZ[Fr.]

( Dişilde. İLE Erilde. )


- DİŞİL ile/değil/yerine ANAÇ


- DİŞİLİK ile/yerine KİŞİLİK

( "Dişi-kişi" "olmak" değil, kişi-dişi olmaktır aslolan. )


- DİŞİLLİK ile/ve/||/<> ARKEGON[Fr. < ARCHÉGONE]

( ... İLE/VE/||/<> Eğrelti otlarında, tüm kara yosunlarında, bazı su yosunlarında ve açık tohumlularda görülen dişillik örgeni. )


- DIŞIN, İÇE ... ile/ve/||/<> İÇİN, DIŞA ...

( ... Hayalâtı. İLE/VE||/<> Zuhûru. )


- DIŞINDA OLAN ile/ve/değil DIŞSALLAŞMIŞ OLAN

( [not] EXTERIOR vs./and/but WHICH TO BECOME EXTERIORED )


- DIŞINDA/GAYRI ile/değil/yerine RIZÂ


- DİSİPLİN

( Ana ilke altındaki ayrımlar. )


- DİSİPLİN(LER):
INTER ile/ve/||/<>/> MULTI ile/ve/||/<>/> TRANS ile/ve/||/<>/> OMNI ile/ve/||/<>/> HOLİSTİK

( İkili. İLE/VE/||/<>/> Çoklu. İLE/VE/||/<>/> Çeşitli. İLE/VE/||/<>/> Karışık. İLE/VE/||/<>/> Bütüncül. )


- DİSİPLİN ile DİZGE

( Ana ilke altındaki ayrımlar. )

( DISCIPLINE vs. SYSTEM )


- DİSİPLİN ile KATILIK

( DISCIPLINE vs. STERNNESS )


- DİSİPLİN ile KONTROL


- DİSİPLİN ile/ve SORUMLULUK

( DISCIPLINE vs./and RESPONSIBILITY )


- DİSİPLİN ile STRES


- DİSİPLİN ile TİTİZLİK

( DISCIPLINE vs. FASTIDIOUSNESS/FUSSINESS )


- DİSİPLİNLERARASILIK ile/ve/<> SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

( INTERDISCIPLINARY vs./and/<> SUSTAINABILITY )


- DIŞKI(FEÇEZ/FEÇES/GAİTA/KAZÛRÂT/ÇÖMÜK/BOK) ile GÜBRE[Yun.]/KEMRE

( )

( AHBESEYN: En yaramaz(murdar) şeylerden ikisi. [dışkı ve sidik] )

( FAECES/FECES/EXCREMENT vs. DUNG/MANURE )


- DIŞKI ile/ve/değil/||/<> FIŞKI

( Sindirim sonunda dışarı atılan besin artığı. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Taze, hayvan dışkısı/gübre. )


- DİSKRET ile/||/<> DİSKRİMİNAN ile/||/<> DİSOSİYASYON

( Ayrı, farklı. İLE/VE/|| Ayırt edici. İLE/VE/|| Ayrışma. | Uyumsuzluk. )


- DIŞLA(N)MAK ile AŞAĞILA(N)MAK

( TO EXCLUDE vs./and TO DESPISE )


- DIŞLAMA(MA) ile/ve/<> HOR GÖRME(ME)


- DIŞLAMA(MA)K ile/ve/||/<> KÜÇÜMSE(ME)MEK


- DIŞLAMA ile/değil (SADECE) FARK

( [not] TO EXCLUDE vs./but (ONLY) DIFFERENCE )


- DIŞLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DIŞARIDA BIRAKMA


- DIŞLAMA ile/değil/yerine UYANDIRMA (ÇABASI/VESİLESİ)


- DIŞLAMAK ile ARKADA BIRAKMAK


- DIŞLAMAK ile/ve/değil/yerine DIŞARIDA BIRAKMAK

( [not] TO EXCLUDE vs./and/but TO LEAVE OUT
TO LEAVE OUT instead of TO EXCLUDE )


- DIŞLAMAK ile GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK

( TO EXCLUDE vs. TO PRETEND NOT TO SEE/TO TURN A BLIND EYE )


- DIŞLAMAK ile ÖTEKİLEŞTİRME


- DIŞLAMAK ile REDDETMEK

( TO EXCLUDE vs./and TO REJECT/DECLINE )


- DIŞLAMAK ile/değil/yerine UZAKLAŞTIRMAK


- DIŞLAŞ(TIR)MAK ile/ve/||/<> KABALAŞ(TIR)MAK


- DIŞLAŞ(TIR)MAK ile SOMUTLAŞ(TIR)MAK

( EXTERNALIZE vs. TO CONCRETIZE )


- DIŞLAŞ(TIR)MAK ile YOĞUNLAŞMAK

( EXTERNALIZE vs. TO INTENSIFY )


- DIŞLAŞIM ile DIŞAVURUM


- DIŞLAŞMA ile/ve/||/<> DIŞSALLAŞ(AMA)MA


- DIŞLAŞMIŞ GÜÇ ile/ve GÜCÜN DIŞLAŞMIŞ OLANLARI

( EXTERNALIZED POWER vs./and THE POWERS WHICH EXTERNALIZED )


- DIŞLAYICI

( EXCLUSIVE )


- DIŞLAYICI ile/değil/yerine KAPSAYICI


- DİSLEKSİ ile/ve/||/<> ALEKSİ

( "Öğrenme" ya da dikkat bozukluğu. İLE/VE/||/<> Okuma yitimi. )


- DİSLEKSİ ile/||/<> DİSGRAFİ

( Okuma güçlüğü ile ilişkili bir öğrenme bozukluğu. İLE/||/<> Yazma güçlüğü ile ilişkili bir öğrenme bozukluğu. )


- DİSLEKSİ ile DİSGRAFİ ile DİSKALKULİ ile PARAFAZİ[Fr. < Yun.]

( Okuma becerilerindeki güçlükler. İLE Yazma becerilerindeki güçlükler. İLE Matematik becerilerindeki güçlükler. İLE Sözcük karışıklığı. )

( "10 Maddeyle Disleksi" [okumak için burayı tıklayınız...] )


- DİŞLEMEK ile ISIRMAK


- DİŞLEMEK ile KEMİRMEK


- DİŞLİ BALİNALAR ile/ve DİŞSİZ/ÇUBUKLU BALİNALAR

( Dişleri yaşam boyu değişmeden kalır. )

( Balina Çeşitleri )

( 1. Grönland Balinası | 2. Katil Balina | 3. Kuzey Atlantik Balinası | 4. İspermeçet Balinası | 5. Deniz Gergedanı | 6. Mavi Balina | 7. Çatalkuyruklu Balina | 8. Beyaz Balina )

( ODONTOCETI cum/et MISTICETI )


- DİŞLİ ile/ve/||/<> ÇARK


- DİSLİPİDEMİ ile/||/<> HİPERLİPİDEMİ

( Kan lipid seviyelerinin olağandışı olması. İLE/||/<> Kan lipid seviyelerinin yüksek olması. )


- DİSPEÇ[İng.]

( Bir ortak avaryada, deniz kazasından sonra, gemi, yük ve navlunla ilgili kişilerin uğradıkları zararların ve bunlar tarafından yapılmış olan harcamaların, nasıl, kimler tarafından ve ne oranda karşılanacağını saptamak için yapılan işlem. | Deniz sigortası dilinde, ilgili tarafların ortak avaryada, kendilerine düşen yükümlülükleri, paylarının önemi ölçüsünde ayrıntılı olarak belirten belge. )


- DİSPLAZİ ile/||/<> DİSPLASTİK ile/||/<> DİSTROFİ

( Yoz gelişim. İLE/VE/|| Gelişimi bozuk. İLE/VE/|| Yoz gelişme. )


- DİSPROSYUM[Fr. < Yun.]

( Atom ağırlığı, 162.5, atom numarası 66, yoğunluğu 8.54 olan, 1500 C'de ergiyen, açık yeşil renkte çözeltiler veren, az bulunan bir element. [Simge: Dy ] )


- DIŞSAL ile/ve/||/=/<>/> DÜŞÜNCENİN YANSIMALARI/NESNELER


- DIŞSAL ile/ve/<> TARİHSEL


- DIŞSAL ile/değil TİNSEL


- DIŞSALLAYICI/LIK ile/değil/yerine/>< KAPSAYICI/LIK


- DIŞSATIM ile/ve DIŞALIM

( İHRACAT/TASDÎR ile/ve İTHALAT/İSTİRÂD )

( EXPORT vs./and IMPORT )


- DIŞTAKİ UC ile/ve İÇTEKİ UC


- DIŞTAKİ ile/ve UZAKTAKİ

( AT OUTSIDE vs./and FAR AWAY )


- DİSTAL ile/||/<> DİSTALİZE ETMEK ile/||/<> DİSTANSİYON ile/||/<> DİSTENSİYON

( Uc. İLE/||/<> Uca kaydırmak. İLE/||/<> Gerginlik. İLE/||/<> Genişleme. )


- DİSTİLLASYON ile DAMITMA


- DİSTROFİ ile/||/<> ATROFİ

( Kasların zayıflaması ve dejenerasyonu. İLE/||/<> göze sayısının azalması ya da gözelerin küçülmesiyle doku küçülmesi . )


- DİÜREZ ile/||/<> DİÜRETİK

( Sidik sökümü. İLE/VE/|| Sidik söker. )


- DİVAN DÜZYAZILARINDA:
TEZKİRE ile/ve TARİH ile/ve SEFARETNAME ile/ve SEYAHATNAME ile/ve SİYASETNAME ile/ve MÜNAZARA ile/ve MÜNŞEAT ile/ve EVLİYÂ TEZKİRESİ ile/ve KISAS-I ENBİYÂ


- DİVÂN EDEBİYATI DÖNEMLERİ'NDE:
KURULUŞ ile/ve/> GEÇİŞ ile/ve/> KLASİK ile/ve/> SEBK-İ HİNDÎ ile/ve/> YERLİLEŞME

( [Yaklaşık olarak] 1250 - 1451 ile/ve/> 1451 - 1512 ile/ve/> 1512 - 1603 ile/ve/> I. Ahmed - IV. Mehmet [dönemi] ile/ve/> III. Ahmet - Tanzimat )


- DÎVÂN EDEBİYATI ile TANZİMAT EDEBİYATI


- DİVAN ŞİİRİ TÜRLERİ [DİNSEL OLMAYAN/LAR]:
BAHÂRİYE ile/ve/<> CEMREVİYE ile/ve/<> FAHRİYE ile/ve/<> IYDİYE ile/ve/<> MEDHİYE ile/ve/<> MERSİYE ile/ve/<> HİCVİYE ile/ve/<> GAZAVATNÂME ile/ve/<> SAKİNÂME ile/ve/<> HAMAMNÂME ile/ve/<> SAHİLNÂME ile/ve/<> KIYÂFETNÂME ile/ve/<> SURNÂME ile/ve/<> LÛGAZ ile/ve/<> MUAMMÂ ile/ve/<> HEZLİYÂT ile/ve/<> TARİH DÜŞÜRME ile/ve/<> ŞEHR-ENGİZ ile/ve/<> DÂRİYE

( XIII. yy.'dan, XIX. yy.'a kadar, 3182 Dîvân Şairi vardır. )

( Bahar nitelemeleriyle başlanarak birini övmek için yazılan kasîde. | Baharın gelişiyle doğanın uyanışını, değişimini, güzelleşmesini konu edinen kasîdeler. İLE/VE/<>
Bayramlar, baharlar gibi cemre vesilesiyle, dönemlerindeki önemli kişiler için yazılan şiirler. İLE/VE/<>
Bir kişinin[devletli, bir başka şair ya da şairin kendinin] övüldüğü şiirler. İLE/VE/<>
Dönem büyüklerinden birini bayramın gelişi dolayısıyla öven kasîde türü. İLE/VE/<>
Bir kişiyi [devlet ya da tasavvuf ileri gelenlerini] övmek için yazılan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Bir ölenin/vefâtın ardından duyulan acıyı anlatmak, öleni övmek için yazılan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Bir kişiyi, kurumu, toplumsal olayı, geleneği yeren/taşlayan manzum türü. [Siham-ı Kaza - Nef'î] İLE/VE/<>
Savaşları, kahramanlıkları, zaferleri anlatan manzum ya da mensur yapıtlar. [İlk gazavatnameler XV. yy.'da yazılmaya başlanmıştır] İLE/VE/<>
İçki ve içki âlemlerinin övülerek anlatıldığı manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Hamamları, hamam eğlencelerini ve hamamdaki güzelleri betimlemek üzere yazılan manzum yapıtlar. [ilki: Deli Birader - Gazalî] İLE/VE/<>
İstanbul kıyıları ile buralardaki yerlerinin anlatıldığı şiirlerin genel adı. [Fennî] İLE/VE/<>
Kişilerin karakterlerini, fiziksel görünümlerini [göz rengi, boy uzunluğu/kısalığı vb.] temel alarak açıklamaya çalışan yapıtlar. İLE/VE/<>
Sarayın mutlu günlerini [evlenme, doğum şenlikleri vb.] anlatann manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Hece vezniyle yazılmış manzum bilmece. İLE/VE/<>
Belirli kurallara göre düzenlenip çözülebilen manzum bilmece. İLE/VE/<>
Alaylı bir dille yazılmış manzum türü. [zarif bir nükte ya da güzel bir mazmun kadar kaba şakalara, taşlamalara ve sövgülere de yer verilir] İLE/VE/<>
Önem verilen bir olayın ya da bir yapının kuruluş yılını bildiren bir tümce, bir mısra ya da beyit yazmak. İLE/VE/<>
[Fars.: "Şehir karıştıran"] Bir kenti, o kentin güzelliklerini, doğal ve sosyal özelliklerini anlatan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Yeni yaptırılmış saray, köşk, yalı benzeri binalar için yazılmış kasîdeler. )


- DİVAN ŞİİRİ TÜRLERİ [DİNSEL]:
TEVHÎD ile/ve/<> MÜNÂCÂT[< NECV] ile/ve/<> NAAT ile/ve/<> MİRÂCİYE ile/ve/<> MAKTEL-İ HÜSEYİN ile/ve/<> HİLYE ile/ve/<> MEVLİD ile/ve/<> KIRK HADİS ile/ve/<> MENÂKIBNÂME ile/ve/<> KISSA ile/ve/<> SİYER

( Tanrı'nın birliğini ve ululuğunu anlatan şiir/ler. İLE/VE/<>
Allah'a dua etme, yalvarma. | Allah'a dua konulu şiirler/manzûme. İLE/VE/<>
Hz. Muhammed'i övmek, ona yakarma, şefaat dileme amacıyla yazılmış şiir/ler. İLE/VE/<>
Hz. Muhammed'in mirâcını anlatan şiirler. İLE/VE/<>
Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilişini konu alan ve acıklı bir üslûpta yazılan yapıtlar. İLE/VE/<>
Hz. Muhammed'in fiziksel ve kişisel özelliklerini, örnek davranışlarını konu alan yapıtlar. İLE/VE/<>
Hz. Muhammed'in doğumunu ve kısaca yaşamını övgüyle anlatan yapıtlar. İLE/VE/<>
Hz. Muhammed'in kırk sözünden oluşan yapıtlar. İLE/VE/<>
Din büyüklerinin, tarikat kurucularının, ermişlerin olağanüstü yaşamlarını anlatan yapıtlardır. İLE/VE/<>
Öğüt verici ve öğretici öykü, fıkra, masal, menkıbe türü yapıtlar. İLE/VE/<>
Hz. Muhammed'in yaşamını anlatan yapıtlar. )


- DÎVÂN ŞİİRİ ile/ve HALK ŞİİRİ ile/ve TEKKE ŞİİRİ


- DİVAN-I LÛGAT-I TÜRK ile/ve ESKİ UYGUR YAZITLARI

( 7000 sözcük. İLE/VE 9000 sözcük. )


- DİVAN-I MEZÂLİM ile/> DİVAN-I HÜMÂYÛN

( Osmanlı öncesi. İLE/> Osmanlı'da. )


- DÎVÂN[çoğ. DEVÂVÎN] ile DÎVÂN[Fars. < DÎV: Dev. | Şeytan. | Cin.]

( Büyük meclis. İLE Devler. )


- DÎVÂN ile/||/<>/> AYAK DÎVÂNI ile/||/<>/> DÎVÂN-I HÜMÂYÛN ile/||/<>/> DÎVÂN-I HARP ile/||/<>/> ÂYÂN MECLİSİ ile/||/<>/> ŞÛRÂ

( Yüksek düzeyli devlet adamlarının kurduğu büyük kurul. İLE/||/<>/> Sultanın huzurunda kurulan dîvân. İLE/||/<>/> Eskiden İslâm devletlerinde, devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı kurul. [Başlangıçta bir devlet dairesi olan divân, İran devlet geleneğinin de etkisiyle sonradan kurul biçimine dönüştü.] İLE/||/<>/> Askerî mahkeme. İLE/||/<>/> Meşrûtiyet döneminde kurulan ve üyeleri Sultan tarafından, yaşam boyu seçilen kurul. İLE/||/<>/> Kurul, danışma kurulu. )

( DİVANYOLU: İstanbul'da, Sultanahmet ile Çarşıkapı arasında uzanan caddenin adı. )

( KUBBEALTI: Topkapı Sarayı'nda, Sadrazam başkanlığındaki Divân-ı Hümayun'un toplandığı özel oda. )

( HARBİYE NAZIRI: Osmanlı Savaş Bakanı. )


- DİVÂN ile CÖNK


- DİVAN ile/ve KÜLLİYAT


- DİVAN ile/ve/||/<> TAŞRA DİVANLARI


- DİVİM ile/ve GİDİŞAT


- DİYABET TİP 1 ile/||/<> DİYABET TİP 2

( Pankreasın insülin üretmemesi ile ilişkili bir bağışıklık sayrılığı. İLE/||/<> Gövdenin insüline direnç göstermesi ya da yetersiz insülin üretimi ile ilişkili bir metabolik bozukluk. )


- DİYABET ile/ve/||/<> ALZHEIMER

( Washington Üniversitesi’nde yürütülen bir çalışma, kan şekerindeki yükselmenin, Alzheimer hastalarında rastlanılan amyloid beta kaynaklı plak oluşumunu da tetiklediğini ortaya çıkardı. Böylece, diyabet ile Alzheimer arasında doğrudan bir bağ olduğu kesinleşti.

Ayrıntıları için burayı tıklayınız... )


- DİYABET ile/||/<> DİYABETİK

( Şeker hastalığı. İLE/||/<> Şeker hastalığıyla ilgili. )


- DİYABET ile/||/<> PREDİYABET

( Kan şekeri seviyelerinin sürekli yüksek olması ile ilişkili bir metabolik sayrılık. İLE/||/<> Kan şekeri seviyelerinin normalden yüksek ancak diyabet tanısı koyulacak kadar yüksek olmaması. )


- DİYABETİK AYAK ile/||/<> DİYABETİK RETİNOPATİ

( Diyabetin neden olduğu ayak yaraları ve bulaşlar. İLE/||/<> Diyabetin neden olduğu retina hasarı. )


- DİYABETİK AYAK ile/||/<> PERİFERİK ARTER SAYRILIĞI

( Diyabetin neden olduğu sinir hasarı ve dolaşım bozukluğu ile ayakta yaralar. İLE/||/<> Bacaklardaki arterlerin daralması ile kan akışının azalması ve ağrı. )


- DİYABETİK KETOASİDOZ ile/||/<> HİPEROSMOLAR HİPERGLİSEMİK DURUM

( Diyabetin denetimsiz kalması sonucu kanda keton birikimi. İLE/||/<> Yüksek kan şekeri seviyeleri ile ilişkili, ancak keton birikimi olmayan bir durum. )


- DİYABETİK KETOASİDOZ ile/||/<> HİPOGLİSEMİ

( Kanda keton nesneciklerinin birikmesi ve yüksek kan şekeri. İLE/||/<> Düşük kan şekeri seviyeleri. )


- DİYABETİK NEFROPATİ ile/||/<> DİYABETİK NÖROPATİ

( Diyabetin neden olduğu böbrek hasarı. İLE/||/<> Diyabetin neden olduğu sinir hasarı. )


- DİYABETİK NÖROPATİ ile/||/<> PERİFERİK NÖROPATİ

( Diyabetin neden olduğu sinir hasarı. İLE/||/<> Çeşitli nedenlerle periferik sinirlerin hasar görmesi. )


- DİYABETİK RETİNOPATİ ile/||/<> MAKULA DEJENERASYONU ile/||/<> MAKÜLER DEJENERASYON ile/||/<> GLOKOM

( Diyabetin neden olduğu retina hasarı. İLE/||/<> Retinanın merkezi bölümünün bozulması ile görme kaybı. İLE/||/<> Yaşa bağlı olarak makula bölgesinde oluşan dejenerasyon. İLE/||/<> Göz içi basıncının artması ile optik sinir hasarına yol açan bir durum. )


- DİYABETTE:
TİP 1 ile/ve/||/<>/> TİP 2 ile/ve/||/<>/> GEBELİK ile/ve/||/<>/> MODY ile/ve/||/<>/> LADA

( Genellikle çocuklarda ve ergenlerde, nadiren yetişkinlerde görülür. İLE Genellikle yetişkinlerde görülür. İLE 25 yaşın altında görülen, genetik geçişli, insülin gerektirmeyen bir şeker hastalığıdır. İLE Gebelik sürecinde ortaya çıkıp doğumdan sonra kaybolan bir tür diyabettir. İLE Oluşum mekanizması tıpkı Tip 1 gibi olan ama erişkinlerde görülen bir şeker hastalığıdır. )

( Bağışıklık sisteminin yanlışlıkla pankreasa saldırması sonucunda, insülin üretiminin durmasına bağlı bir hastalıktır.[Tüm diyabet hastalarının yaklaşık % 5 kadarı bu tiptir.] Genellikle birdenbire başlar, hastalar hızla kötüleşebilir. Tanı konulur konmaz, insüline başla(t)mak zorunludur. Genetik yatkınlığı olan kişilerde kabakulak, kızamıkçık ve sitomegalovirüs gibi virüs enfeksiyonlarının pankreasta bağışıklık sistemini uyardığı, bu sistemin de yanlışlıkla insülin üreten hücrelere saldırdığı düşünülmektedir.[Kistik fibrozis, hemakromatozis gibi bazı hastalıklar da nedenler arasında gösterilmektedir.] İLE Tüm diyabet hastalarının % 90-95'i bu tiptir. Hatalı beslenme ve hareketsizlik gibi yaşam tarzı hataları ile ilgilidir. Tip 1 diyabetin tam tersine, Tip 2 diyabette pankreas insülin üretir, hatta gereğinden fazla da üretir fakat insülin direnci nedeniyle yeterince kullanılamaz. Ailesinde şeker hastalığı olanlar, şişmanlar, hareketsiz kişiler, hatalı beslenenler ve sigara içenler için bu hastalığa yakalanma riski daha yüksektir. Tedavisinde, yaşam tarzı değişikliği başta gelir. Yeterli sonuç alınamıyorsa ilâç tedavisine başlanır. Yine de sonuç anlamazsa insüline başlanması gerekebilir. İLE Gebelik sürecinde ortaya çıkıp doğumdan sonra kaybolan bir tür diyabettir. Bazen yıllar sonra bu kişilerde Tip 2 diyabet ortaya çıkabilir. İLE genetik geçişli, insülin gerektirmeyen bir şeker hastalığıdır. İLE Oluşum mekanizması tıpkı Tip 1 gibi olan ama erişkinlerde görülen bir şeker hastalığıdır. )

( Hem tip 1 diyabet, hem Tip 2 diyabet damarlarda yavaş yavaş ilerleyen hasara yol açtığından, kalp damar hastalıkları riskini artırır. Bu nedenle, diyabet hastalarında, kalp krizi, felç, görme ile ilgili problemler ve böbrek yetmezliği riski, şeker hastası olmayanlara göre daha yüksektir. Tip 1 şeker hastalarında, koma; tip 2 şeker hastalarında ise bacak gangreni riski vardır. Tip 2 şeker hastalarında, özellikle yeterli tedavi olmayan yaşlı şeker hastalarında, araya şiddetli bir enfeksiyon, kalp krizi, felç ve yanık gibi acil bir olay girdiğinde koma görülebilir. )

( Şeker, kalorisi yüksek olduğundan değil bağırsak mikrobiyotasına verdiği zarar, neden olduğu oksidatif stres ve kronik enflamasyon nedeniyle zararlıdır. )


- DİYAFRAM ile ENSTANTANE


- DİYAFRAM ile KULAK ZARI, TABL, TİMPANİK ZAR KULAKDAVULU

( Göğüs ve karın boşluğunu ayıran zar. İLE Kulakta sesi yankılayan zar. )

( ... ile TABL, GIŞÂ-İ TABLÎ )

( ÂB-GÂH: Karnın, kaburga kemikleri kıkırdağı ve kısa kaburgalar altında olan bölümü, boş böğür. İLE ... )

( DIAPHRAGM vs. EAR DRUM )


- DİYAFRAM ile/ve/||/<> PLEVRA

( Göğüs ve karın boşluğunu ayıran zar. İLE/VE/||/<> Göğüs zarı. )

( DIAPHRAGM vs./and PLEVRA )


- DİYAFRAM ile/ve/||/<> VAGUS STİMİLASYONU


- DİYAGRAM//DIAGRAM[İng./Fr. < Yun.] ile DİYAGRAM[Fr. < Yun.]

( Herhangi bir olayın değişimini gösteren çizge. İLE Bir çiçeğin, tüm ayrıntılarını gösteren taslak. )


- DİYALEKTİK ile/ve/<> LOGIC ile/ve/<> RETORIC

( Varlığın düzeni. İLE/VE/<> Aklın düzeni. İLE/VE/<> Dilin düzeni. )


- DİYALİZ ile ULTRAFİLTRASYON

( Küçük moleküllerin yarı geçirgen bir zardan geçmesi. İLE Çok küçük gözeneklere sahip bir süzgeç kullanılarak sıvıların ayrılması. )


- DİYAPOZ ile/||/<> KIŞ UYKUSU

( Bazı organizmaların olumsuz koşullarda gelişimini durdurduğu dönem. İLE/||/<> Bazı hayvanların kış mevsiminde özümleme-yadımlamasını yavaşlatarak geçirdiği dönem. )


- DİYE BİLİYOR/UM ile/ve/||/<> DİYEBİLİYOR/UM


- DİYEBİLİYORUZ ile DİYE BİLİYORUZ


- DİYECEKSİN Kİ ... ile DEMELİSİN Kİ ...

( "YOU ARE GOING TO SAY ..." vs. "YOU SHOULD SAY ..." )


- DİYET ÜRÜN ile DİYABETİK ÜRÜN


- DİYET ile/ve/değil REJİM[Fr.]/PERHİZ[Fars.]

( ... İLE/VE/DEĞİL Yönetme, düzenleme biçimi, düzen. | Perhiz. | Bir devletin yönetim biçimi. | Akarsu debisinin, yıl boyunca gösterdiği değişikliklerin tümü. )

( [not] DIET vs./and/but REGIMEN )


- DİYOR ile DEMEK İSTİYOR


- DİZ ÇÖKMEK ile BAĞDAŞ KURMAK


- DİZ OSTEOARTRİTİ ile/||/<> KALÇA OSTEOARTRİTİ

( Diz ekleminde kıkırdak aşınması ile ağrı ve sertlik. İLE/||/<> Kalça ekleminde kıkırdak aşınması ile ağrı ve devim sınırlılığı. )


- DÎZ[Ar.] ile DİZ[Ar.] ile | DİZ[Tr.]

( Renk. İLE Kale, sur. İLE Bacakların ortasındaki eklem yeri. Kaval, baldır ve uyluk kemiğinin birleştiği yer. | Bazı şeyleri araya koyma, dizme buyruk kipi. )


- DİZ ile/ve DİZ KAPAĞI

( AĞIRŞAĞI: Dizkapağı kemiği. )

( RÜKBE[çoğ. RÜKEB, RÜKEBÂT] ile/ve RÜKBE )

( ZÂNÛ ile/ve ... )

( KNEE vs./and PATELLA )


- DİZANTERİ ile/||/<> AMEBİYAZİS

( Kanlı sürgün ve karın ağrısı ile ilişkili bir bağırsak bulaşı. İLE/||/<> Entamoeba histolytica parazitinin neden olduğu, genellikle sürgün ve karın ağrısı ile ilişkili bir bulaş. )


- DİZANTERİ ile/||/<> KOLERA

( Kanlı sürgün ve karın ağrısı ile ilişkili bir bağırsak bulaşı. İLE/||/<> Vibrio cholerae bakterisinin neden olduğu, şiddetli sürgün ve dehidrasyon ile ilişkili bir bakteriyel bulaş. )


- DİZE GELMEK" ile/ve/||/<> DİZ ÇÖKMEK

( Bilgi ve zekâ karşısında. İLE Sevgide. )


- DİZE/MISRA ile BEYİT


- DİZE/MISRA ile/ve KIT'A


- DİZEK/PORTE ile FORTE

( Notaların, üzerinde ya da arasında yazıldığı, beş koşut çizgi. İLE Parçanın, güçlü çalınacağını gösterir. )


- DİZEK/SATIR ile SATIR

( Bir sayfa üzerinde yan yana dizilmiş sözcükler. İLE Ağır ve enli bir bıçak. )


- DİZEM ile/değil DİZYEM[Fr.]

( Düzenli aralıklarla yineleme niteliği. | Uyumlu üslûp. | Vezin. | Bir dizede ya da notada, vurgu, uzunluk ya da ses özelliklerinin, durakların, düzenli bir biçimde yinelenmesinden doğan ses uygunluğu. [DÜZÜN/TARTIM] İLE/DEĞİL Sıcakölçerde, santigratın onda biri. )


- DİZGE ile/ve/<> BÜTÜNLÜK

( Aslında her biri öbürüdür. )

( SYSTEM vs./and/<> INTEGRITY
Each is the other, in truth. )


- DİZGE ile/ve/<> BÜTÜNLÜKLÜ DİZGE

( SYSTEM vs./and/<> SYSTEM IN INTEGRITY )


- DİZGE ile/ve ÇIKARSAMA

( SYSTEM vs./and INFERENCE )


- DİZGE ile DİSİPLİN


- DİZGE ile DİZİLİM


- DİZGE ile/yerine/değil DÜZEN

( Küçük zihinliler, kişileri; orta zihinliler, olayları; ileri zihinliler; düzenleri/sistemleri konuşurlar/tartışırlar. )

( Olgun kişi, kurulu düzene karşı çıkmaz. )

( Başkalarıyla iyi ilişkileri koruyup, düzensizliğin içinde düzen arayın. )

( [not] SYSTEM vs./but REGULARITY
REGULARITY instead of SYSTEM )


- DİZGE ile KURGU

( SYSTEM vs. FICTION )


- DİZGE ile SIRA

( SYSTEM vs. TURN )


- DİZGE ile/ve SÜREÇ

( SYSTEM vs./and PROCESS )


- DİZGE ile SÜREKLİLİK

( SYSTEM vs. CONTINUITY )


- DİZGEYE SIĞMAMA ile/ve/||/<> DENKLEME GELMEME


- DİZGİ ile DİZGE


- DİZGİ ile KATRAT

( ... İLE Basımcılıkta dizgi işinde kullanılan bir ölçü birimi. | Dizgide harfler arasına konulan yazısız metal parçası. )


- DİZGİN ile/ve/||/<>/> DİNGİN


- DİZİ ZAMAN ALGILAMASI ile SÜREKLİ ZAMAN ALGILAMASI

( PERCEPTION OF SERIAL TIME vs. PERCEPTION OF CONTINUAL TIME )


- DİZİ ZAMAN ile/ve NOKTASAL ZAMAN

( SERIAL TIME vs./and POINTAL TIME )


- DİZİ-NİN ile DİZİ-NİN ile DİZİN-İN

( Bacakların ortasındaki onun dizi. İLE Bölümleriyle izlenilenin. İLE Sıralamanın. )


- DİZİ ile ALMAŞIK

( ... İLE Farklı iki öğenin, ardışık olarak birbirini izlemesinden meydana gelen (dizi). )


- DİZİ ile/ve DİZGE

( STRING vs./and SYSTEM )


- DİZİ ile/ve/||/<>/> DİZİN ile/ve/||/<>/> DİZGE ile/ve/||/<>/> TİN

( Dışındalık. İLE/VE/||/<>/> Betimlemeli. İLE/VE/||/<>/> Zorunluluk. İLE/VE/||/<>/> (Ancak) Kişide. )

( SERIAL vs./and/||/<>/> INDEX/LIST vs./and/||/<>/> SYSTEM vs./and/||/<>/> SPIRIT )


- DİZİLİM/SÖZDİZİMİ ile/ve ANLAM(BİLİM)

( NAHİV ile/ve ... )

( SYNTAX vs./and SEMANTICS )


- DİZİM AĞACI

( TREE DIAGRAM )


- DİZİM DİZİM/SIRA SIRA/SAF SAF


- DİZİSEL ile DİZİMSEL

( PARADIGMA ile SYNTAGMA )


- DİZMEK ile DÜZMEK


- DİZMEK ile KURGULAMAK


- DİZÜRİ ile/||/<> POLİÜRİ

( Ağrılı ya da zor işeme. İLE/||/<> Aşırı oranda sidik üretimi. )


- DNA REPLİKASYONU ile DNA ONARIMI

( DNA'nın kopyalanması işlemi. İLE DNA'daki hasarların düzeltilmesi işlemi. )


- DNA REPLİKASYONU ile TRANSKRİPSİYON

( DNA'nın kopyalanması işlemi. İLE DNA'daki bilginin RNA'ya aktarılması işlemi. )


- DNA YAPISI ile/ve/||/<>/> DNA KARARLILIĞI


- DNA:
TÜM CANLILAR ile AHTAPOTLAR

( Oldukça gelişmiş beyinleri ve mükemmel seviyede problem çözme becerileriyle omurgasız hayvanların en karizmatik üyeleri olan ahtapotların gen dizilimlerinin öteki tüm canlılardan farklı olduğu ortaya çıktı.

33 bin protein kodlayan gen ile daha önce hiç karşılaşılmamış bir yapıda genoma sahip olduğu ortaya çıkan ahtapotlarla ilgili Chicago Üniversitesi’nden Dr. Clifton Ragsdale şunları söyledi:
"Bu zamana kadar yapılan araştırmalar, 8 kola sahip olan bu canlıların dünya üzerinde yaşayan tüm hayvanlardan farklı bir yapıda olduklarını ortaya çıkardı. Ahtapotlar, müthiş büyüklükte bir beyne ve sıradışı problem çözme yeteneğine sahipler."

Araştırmacılara göre ahtapotun genomu, zıplayan gen adına sahip olan transpozon dizilerine sahip. Kendini genom içinde tekrar düzenleyebilen transpozonun ahtapotlar üzerinde ne gibi bir etki yarattığı henüz net olarak bilinmese de sinir dokularında yüksek seviyede bulunduğunu tespit edilmiş.

Yine Chicago Üniversitesi’nden Caroline Albertin:
"Birkaç değer farkı dışında ahtapotun genomunun yeniden düzenlenmiş bir omurgasızın genomunu andırdığı görülüyor. Bunu, genomu blender’a koyup karıştırmak gibi düşünebilirsiniz. Bu da genlerin farklı bir ortamda yer almalarına sebep oluyor ki bu hiç karşılaşmayı beklediğimiz bir şey değildi" dedi. )


- DNA ile KROMOZOM

( Kalıtsal verinin taşındığı nükleik asit. İLE DNA'nın proteinlerle paketlendiği yapı. )


- DOGMA ile DOĞMA


- DOBITO ile/ve COGITO


- DOBRA/LIK ile/ve/değil/||/<>/> KABA/LIK


- DOBRAS

( Sao Tome'nin para birimi.[1$ = 17 Dobras] )


- DODONA TAPINAĞI

( Tanrı Zeus'un. )


- DODURDA(N)MAK ile HOMURDAMAK


- DOĞA (DÜZENİ) ile/ve TOPLUM (DÜZENİ)

( Madenler, bitkiler ve hayvanlar.[MEVÂLİD-İ SELÂSE] İLE/VE İnsan. )

( Olan. İLE/VE Oldurulan/olmayan. )


- DOĞA ARAŞTIRMALARI ile/ve DOĞA FELSEFESİ ile/ve DOĞA BİLİMİ ile/ve DOĞAL TÜZE(HUKUK)

( Doğadaki olguları toplama. İLE/VE Bu olguların nedensel bağlarını tespit etme. İLE/VE Bu olguların "nasıl"lıklarını tespit etme. )

( Tekilleri araştırmak. İLE/VE/||/<> Hareket ve sükûn nedenlerini araştırmak. İLE/VE/||/<> Deneysel verileri, matematikselleştirerek araştırma. )


- DOĞA ARAŞTIRMALARINA YÖNELİK FARMAKOLOJİ ile KİMYACILARIN FARMAKOLOJİSİ


- Doğa ile KONUŞ!!!


- DOĞA KAYNAKLI FELÂKET/ÂFET ile/ve İNSAN KAYNAKLI FELÂKET/ÂFET ile/ve TEKNOLOJİ KAYNAKLI FELÂKET/ÂFET

( ... İLE/VE Savaş. İLE/VE ... )

( Sonrasında nefret duygusu oluşturmaz. İLE/VE Sonrasında nefret uyandırır. İLE/VE ... )

( Birbirimizin karşısına çıplak çıkmak zorunda olsaydık, birbirimizi gırtlaklamak daha zor gelirdi. )

( NATURAL DISASTER vs. DISASTER BY HUMAN vs. DISASTER BY TECHNOLOGY )


- DOĞA NESNELERİ ile/ve/değil KÜLTÜR NESNELERİ


- DOĞA VAROLANI ile/ve/değil/yerine EYLEM VAROLANI (OLMAK)


- DOĞA VAROLANI ile/ve/<> SONRA/NIN VAROLANI

( Hayvan. İLE/VE/<> İnsan. )


- DOĞA:
İÇKİN ile/ve/||/<> AŞKIN


- DOĞA:
SOMUT ile/ve/||/<> ÖZSEL


- DOĞA:
VAROLUŞSAL ile/ve GÖRÜNGÜ


- DOĞA:
YAPAY OLMAMA ile/ve/||/<> SURET OLMAMA


- DOĞA'YA DOĞAN ile/değil YAŞAM'A DOĞAN

( Behaim(Hayvan). İLE/DEĞİL İnsan. )


- DOĞA/(")TANRI(") "YAPTI/YARATTI" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOĞANIN PARÇASI


- DOĞA/TABİAT ile/ve/=/</değil RAHMET/RAHMAN

( Şuurlu. İLE/VE Şuur. )

( Rahmetin görüntüleri. )


- DOĞA ile/ve SANAT

( Sanat, sırrını bilenler için bir tutam otun içinde saklıdır. Bilmeyenler ise onu bir dağın ardında zannederler. )

( ... İLE/VE Doğanın karşısında kazanılmış zafer. )

( “Doğa, sanat gibi görüldüğünde; sanat ise doğa gibi görüldüğünde güzeldir.” )

( Güzellik, teknikteki doğadır; sanatsallıktaki özgürlüktür. )


- DOĞA ile/ve/<> ALLAH

( Allah'ın sözü. İLE/VE/<> ... )


- DOĞA ile/ve/değil DOĞA NESNELERİ


- DOĞA ile/ve/<> DOĞALLIK

( Aşılamaz! İLE/VE/<> Aşılabilir [ve fakat aşılmadığı oranda da isabet kaydedilir.] )


- DOĞA ile DUA


- DOĞA ile/ve/||/<>/> EKİN

( Uzam/mekân. Döngüseldir.[zaman yoktur] İLE/VE/||/<>/> Süreç ve zaman üzerinedir. )

( Uzam. İLE/VE/||/<>/> Dönüştürülmüş doğa. )

( NATURE vs./and/||/<>/> CULTURE )


- DOĞA ile/ve ETKİ

( Bilinçli deneyimlerin bütünlüğü doğadır. )

( Her canlının öteki canlıdan farklı bir değerler dizisi vardır. )

( Doğa, kolayı değil en kolayı tercih eder. )


- DOĞA ile/ve/<>/değil EVREN

( [not] NATURE vs./and/<>/but UNIVERSE )


- DOĞA ile/ve/||/<>/> EYLEM

( Koşullu. İLE/VE/||/<>/> Koşulsuz. )


- DOĞA ile/ve GEREKSİNİM

( Kişileri, dilin seslerini çıkarmaya iten, doğadır. İLE/VE Şeylerin adlarının ortaya çıkmasını sağlayan, gereksinimlerdir. )

( CIK CIK ile/ve IH IH )


- DOĞA ile/ve/> İNSAN

( Geleceği olmaz. İLE/VE/> Geleceği vardır. )

( Seni attan ve ottan ayıran özelliklerin olmalı! )

( Sadece kişi, ötesine geçebilir fakat üstüne çıkamaz. )

( İkisi de en zordur ve en sondur. )

( Kişiler, kendi amaçları olduğunu sansalar bile, bilmeden, doğanın amacına doğru hareket ederler. )

( NATURE vs./and/> HUMAN )


- DOĞA ile İYİ

( İyi için geçerli değil. İLE Doğa için geçerli değil. )

( ... İLE Aşkınlık gerektirir. )


- DOĞA ile/ve/||/<>/> NEFS


- DOĞA ile/ve/||/<>/>< NİTELİK

( Azalmaz/çoğalmaz. İLE/VE/||/<>/>< Azalır/çoğalır. )


- DOĞA ile/ve POTANSİYEL


- DOĞA ile/ve/=/değil RAHMET/RAHMAN


- DOĞA ile/>< TARİH

( NATURE vs./>< HISTORY )


- DOĞA ile/ve TARİH

( Hepimizin[tüm varolanların] mekânı. İLE/VE Kişinin mekânı. )


- DOĞA ile/ve TARİH/TOPLUM DÜNYASI

( Süreklilik. İLE/VE Süreksizlik. )


- DOĞA ile/> TİN

( ... İLE/> Doğadan ayrılan. )

( ... İLE/> Doğanın ereğidir. )

( Kendini, doğada açığa çıkar. )


- DOĞA ile/ve/= TÜMEL AHLÂK


- DOĞA ile/ve/||/<> YAKIN DOĞA

( Varolan. İLE/VE/||/<> Gövdemiz. )


- DOĞA ile/ve YAPI


- DOĞA ile/ve YASA

( DOĞA: Hareketin yasalarının bilimi. )


- DOĞA ile/ve/||/<> YAŞAM

( Doğru. İLE/VE/||/<> Yanlış. )

( Aynı. İLE/VE/||/<> Ayrı. )


- DOĞA ile/ve ZORUNLULUK


- DOĞACILIK/"DOĞASEVERLİK":
[ne yazık ki]
BAHÇE/DE İSE ile/ve/değil/yerine/||/>< ORMAN/DA İSE

( Çoğunlukta. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Azınlıkta. )

( Bilgisizlik ve bilinçsizlikte. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Bilgi ve bilinçlilikte. )


- DOĞAÇLAMA ile KENDİLİĞİNDENLİK


- DOĞAÇLAMA ile KOMPOZİSYON


- DOĞADA / VERİLİ VAROLANDA:
3 KEZ VERİLİ VAROLAN ile/ve 2 KEZ VERİLİ VAROLAN ile/ve 1 KEZ VERİLİ VAROLAN

( İnsan. İLE/VE Hayvan. İLE/VE Bitki ve nesne/ler. )

( Kendini kendine konu kılabilen. İLE/VE Güdü(m)lü. İLE/VE Âtıl. )

( Yer değiştirebilen bir merkezlilikte. İLE/VE Merkezsiz. İLE/VE Merkezsiz. )


- DOĞADA ile/ve/<> İNSANDA

( İnsan yoktur. İLE/VE/<> Doğa vardır. )


- DOĞAL AHLÂK ile/ve AKLÎ AHLÂK ile/ve ŞER'Î AHLÂK

( NATURAL MORALS vs./and MENTAL MORALS vs./and MORALS OF LAW )


- DOĞAL BESLENMEDE:
MESAFE ile/ve/||/<> ZAMANLAMA ile/ve/||/<> TOHUM ile/ve/||/<> KAYNAK ile/ve/||/<> İŞLEME ile/ve/||/<> SAĞLIK ile/ve/||/<> CANLILAR

( Yakın. İLE/VE/||/<> Döngüsel. İLE/VE/||/<> Yerli. İLE/VE/||/<> Aracısız. İLE/VE/||/<> Organik/zehirsiz. İLE/VE/||/<> Dirimsel çeşitlilik. )


- DOĞAL BİLİNÇ ile/ve/<> EYTİŞİMSEL BİLİNÇ


- DOĞAL DEĞİŞİM ile YAPAY/SUNİ DEĞİŞİM

( NATURAL ALTERATION vs. ARTIFICIAL ALTERATION )


- DOĞAL DİLLER ile BİÇİMSEL/FORMEL DİLLER ile ALAN DİLLERİ


- DOĞAL FİYAT ile/ve PİYASA FİYATI

( FİYAT: İki ürünün orantısı. )


- DOĞAL KÜRESELLEŞME ile/ve/||/<> YÖNLENDİRİLEN KÜRESELLEŞME


- DOĞAL NESNE ile/ve YAPAY NESNE


- DOĞAL NESNELER ile/ve GEOMETRİK NESNELER

( Şekil. İLE/VE Suret. )


- DOĞAL OLANI O/ŞU/BU ile/ve/değil/yerine DENGELİ/UYUMLU OLANI O/ŞU/BU


- DOĞAL OLARAK ile/değil/yerine ARAYA, ZAMANIN GİRMESİ NEDENİYLE


- DOĞAL OLARAK ile/ve/değil/yerine KENDİLİĞİNDEN


- DOĞAL POLİMER ile SENTETİK POLİMER

( Doğal olarak oluşan polimerler. İLE İnsan yapımı polimerler. )


- DOĞAL SAYI (")KABULÜ("):
0-1-2-3-... ile 1-2-3-...

( Avrupa'da. İLE İngiltere ve Amerika'da. )


- DOĞAL SEÇİLİM ile/ve/değil/||/<>/> BİRİKİMLİ SEÇİLİM


- DOĞAL SEÇİLİM ile/ve/||/<> EŞEYSEL SEÇİLİM


- DOĞAL SEMERE ile MEDENÎ SEMERE

( Doğal. İLE Antlaşma ya da yasalar ile belirlenmiş. )

( SEMERE: Meyve. | Yarar, verim. | Sonuç. | Bir şeyden elde edilen gelir. )


- DOĞAL SİT ALANI ile/ve ARKEOLOJİK SİT ALANI ile/ve KENTSEL SİT ALANI


- DOĞAL VE ZORUNLU ile DOĞAL AMA ZORUNLU DEĞİL ile NE DOĞAL, NE DE ZORUNLU

( Doğal Hal'de, "Ben şuyum, ben oyum" yoktur. )

( There is no 'I am this', 'I am that', in the natural state. )

( NATURAL AND COMPULSORY vs. NATURAL BUT NOT COMPULSORY vs. NEITHER NATURAL, NOR COMPULSORY )


- DOĞAL/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİĞİNDEN/LİK


- DOĞAL/TABİÎ YAŞAM/ÖMÜR ile ÖMR-Ü SÂNİ

( ... İLE Yapıt bırakanların yaşamı. )


- DOĞAL ile ALIŞILMIŞ

( Doğanıza yabancı olan her şeyin terk edilmesi ve reddedilmesi yeterlidir. )

( Alışılmış olana tutunduğunuz sürece keşif gerçekleşemez. )

( NATURAL vs. USUAL/ORDINARY )


- DOĞAL ile ALIŞILMIŞ

( Doğanıza yabancı olan her şeyin terk edilmesi ve reddedilmesi yeterlidir. )

( Alışılmış olana tutunduğunuz sürece keşif gerçekleşemez. )

( NATURAL vs. USUAL/ORDINARY )


- DOĞAL ile/ve/değil DOĞADAN

( Doğal olanda, kişinin tedbirinin ve iradesinin etkisi olamaz. )

( [not] NATURAL vs./and/but FROM NATURE )


- DOĞAL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOĞAYA UYUMLU


- DOĞAL ile MEŞRÛ

( NATURAL vs. LEGAL )


- DOĞAL ile/ve/değil OLAĞAN

( [not] NATURAL vs./and/but USUAL )


- DOĞAL ile/ve/değil TARİHSEL


- DOĞAL ile/değil TARİHSEL


- DOĞAL ile/ve/<>/değil ZORUNLU

( [not] NATURAL vs./and/<>/but COMPULSIVE )


- DOĞALLIK ile EŞEŞEYSELLİK/"İBNELİK"/HOMOSEKSÜELLİK


- DOĞALLIK ile/ve/||/<> İÇTENLİK

( ... İLE/VE/||/<> Kanıta gereksinimi olmayan doğallık. )


- DOĞALLIK ile/ve/<> KENDİLİK

( NATURALNESS vs./and/<> SELF-NESS )

( ZIRAN ile/ve/<> ... )


- DOĞAMIZA UYGUN OLAN/OLMAYAN ile/ve/<> "YARAYAN"/"YARAMAYAN"


- DOĞAN/ATMACA/SAKR[Ar.] ile ZAĞANOS/BÎSER/BÎSERE[Fars.]


- DOĞAN/ATMACA ile BOZ DOĞAN

( ... İLE Eril atmacadan sivri kanatları ve kısa kuyruklarıyla ayrılırlar. )

( ... İLE Kışın açık arazilerde ve sulak alanların çevresinde yaşarlar. )

( ... vs. MERLIN )

( ... cum FALCO COLUMBARIUS )


- DOĞAN/ATMACA ile MUYMUL

( ... İLE Atmaca ve doğana benzeyen bir tür yırtıcı kuş. )


- DOĞAN/ATMACA ile/ve/<> PIRLAK

( ... İLE/VE/<> Doğan, atmaca gibi yırtıcı kuşları yakalamada, çağırtkan ve av olarak kullanılan kuş. )


- DOĞAN ile ADA DOĞANI

( ... İLE Kayalık adalarda, sürüler halinde yuva yaparlar. [Yazın sonuna doğru kuluçkaya yatarlar.] )

( ... İLE Yavrularını göçmen ötücüleri avlayarak beslerler. )

( ... vs. ELEONORA'S FALCON )

( FALCO (COLUMBARIUS) cum FALCO ELEONOREA )


- DOĞAN ile ALACADOĞAN

( ... İLE Korulu ve ağaçlı açık arazilerde, eski ekin kargası yuvalarında, sürüler halinde yuva yaparlar. )

( ... İLE Gagaları, göz derileri ve bacakları erilinde kırmızı, dişilinde ise turuncudur. )

( ... İLE En hızlı uçan kuş ya da kuşlardandır. )

( ... vs. RED-FOOTED FALCON )

( ... cum FALCO VESPERTINUS )


- DOĞAN ile BÂZEK[Fars.]

( ... İLE Küçük doğan. )


- DOĞAN ile BIYIKLI DOĞAN

( ... İLE Çöller ve açık arazilerde yaşarlar. [Genellikle yarlarda ve kayalıklarda, nadiren de harabelerde yuva yaparlar.] )

( ... vs. LANNER )

( ... cum FALCO BIARMICUS )


- DOĞAN ile BÛHE[Ar. çoğ. BEVÂHE]

( ... İLE Çakır doğanlar. )

( ... İLE Manevra yeteneği en yüksek kuş. )


- DOĞAN ile ÇAVLI

( ... İLE Doğan yavrusu. )


- DOĞAN ile DELİCE DOĞAN

( ... İLE Ağaçlı açık arazilerde yaşarlar. )

( ... vs. HOBBY )

( ... cum FALCO SUBBUTEO )


- DOĞAN ile DOĞAN GÖRÜNÜMLÜ ŞAHİN


- DOĞAN ile/değil/yerine ESPERİ

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Ava alıştırılmayan, bir tür doğan. )


- DOĞAN ile GÖKDOĞAN

( ... İLE Geniş omuzları vardır. Kuyruk sokumu geniş ve açık renk, kanatları uçlara doğru sivri ve çapa biçimindedir. )

( ... İLE Her türlü kayalık alanlarda yaşarlar. [Genellikle kaya çıkıntılarında, nadiren de ağaçlarda ve yapılarda yuva yaparlar.] )

( ... İLE Dünyanın en hızlı uçan kuşudur. [Gökyüzünde, dalış sırasında 360 km./saat hıza ulaşabilir.] )

( ... vs. PEREGRINE )

( ... cum FALCO PEREGRINUS )


- DOĞAN ile GRİ DOĞAN

( ... İLE Çöllerdeki kayalık tepelerde yuva yaparlar. )

( ... İLE Göçmen Ada Doğan'larını avlayarak beslenirler. )

( ... vs. SOOTY FALCON )

( ... cum FALCO CONCOLOR )


- DOĞAN ile KERKENEZ

( ... İLE 35 cm. uzunluğunda, kızılımsı tüyleri olan, leşobur bir doğan. )

( ... İLE Ağaçlı açık arazilerde, dağlarda ve şehirlerde yaşarlar. )

( Ülkemizin en yaygın yırtıcı kuşlarından biridir. Her türlü arazide bulunabilir. Rüzgârda, kafası görünmeyen bir el ile tutuluyormuşçasına, tamamen hareketsiz kalır. Gövdesi, rüzgâra göre yalpalanmasına karşın, kafası sabittir. Erili, mavi-gri; dişili, kızıl-kahverengi renktedir. Beslenmesinde ise keskin gözleriyle yeri gözler, tedbirsiz avını hemen yakalar, pençeleriyle avın gövdesini parçalayıp yer. )

( ... vs. KESTREL )

( ... cum FALCO TINNUNCULUS )


- DOĞAN ile KIZIL ENSELİ DOĞAN

( ... İLE Kıyıdan uzak, kurak ve kayalık arazilerde yaşarlar. [Kuzey Afrika'da] [Kayalık yarlarda yuva yaparlar.] )

( ... vs. BARBARY FALCON )

( ... cum FALCO PELEGRINOIDES )


- DOĞAN ile SARDOĞAN

( ... İLE Sarı renkli bir tür doğan. )


- DOĞAN ile SUNGUR/AKDOĞAN

( ... İLE En büyük doğan. )

( ... İLE Kayalık kıyılar, dağlar ve ibreli ormanların kenarlarında yaşarlar. [Yarlarda yuva yaparlar.] )

( ... vs. GYRFALCON )

( ... cum FALCO RUSTICOLUS )


- DOĞAN ile TEPELİ DOĞAN

( ... ile SIKAR[< SAKR]["ka uzun okunur"] )


- DOĞAN ile ULU DOĞAN

( ... İLE Açık ve seyrek ağaçlı arazilerde, yüksek plato, bozkır, ova ve yarı çöllerde yaşarlar. )

( ... vs. SAKER )

( ... cum FALCO CHERRUG )


- DOĞANIN TİNİ ile/ve/<> TİNİN DOĞASI

( Yansıma. İLE/VE/<> Yanılsama. )


- DOĞANIN/NESNELERİN OKUNMASINDA:
DİL ile/ve/<> MATEMATİK ile/ve/<> İLİŞKİSEL ile/ve/<> DİL-MATEMATİK KESİŞİMİNDEN


- DOĞAYA DOĞAN ile/ve/değil YAŞAMA DOĞAN

( Behaim("hayvan"). İLE/VE/DEĞİL Beşer/İnsan. )

( Yaşam, yaşamla beslenir. [Doğada bu süreç zorunluludur, toplumda ise gönüllü olmalıdır.] )

( Yaşamın tamir edemediğine ölüm son verir. )

( [not] TO BORN IN NATURE vs./and/but TO BORN IN LIFE
What life cannot mend, death will end. )


- DOĞAYI BİLMEK ile/ve DOĞA AYNASINDA, KENDİNİ BİLMEK


- DOĞDUĞUMUZ YER ile/ve/değil/yerine/> DOYDUĞUMUZ YER ile/ve/değil/yerine/> DOLDUĞUMUZ YER


- DOGMA ile DOĞMA


- DOGMA ile/ve/||/<>/> DONMA


- DOGMA ile NAS


- DOGMA ile VARGI

( DOGMA vs. VERDICT )


- DOGMA ile YARGI

( DOGMA vs. JUDGEMENT )


- DOĞMAMIŞ ÇOCUĞA DON BİÇMEK ile/değil DEREYİ GÖRMEDEN, PAÇALARI SIVAMAK


- DÖĞMEZ

( Tahammül etmek, dayanmak. )


- DOĞRU AKIM ile/ve/||/<> ALTERNATİF AKIM

( Çarpmaz. İLE/VE/||/<> Çarpar. )


- DOĞRU AKIM ile/ve/||/<> ALTERNATİF AKIM

( Doğru Akım, elektrik yüklerinin tek yönde devim ettiği akımdır. İLE/VE/||/<> Alternatif Akım, elektrik yüklerinin yön değiştirdiği akımdır. )


- DOĞRU BİLDİĞİNİ YAPMAK ile/değil CANININ İSTEDİĞİNİ YAPMAK [değil/yerine/daha iyisi YAPMAMAK]


- DOĞRU DÜŞÜNME ile/ve/<> DOĞRU İSTEME

( Kazandığın zaman pişman olacağın, kaybettiğin zaman üzüleceğin şeyleri isterken dikkatli olmak gerek. )

( Bir şey iyi olduğu için istenmez, istendiği için iyidir. )

( RIGHT THINKING vs./and/<> RIGHT REQUESTING )


- DOĞRU DUYU/HİS ile/ve NASIL ÖĞRENİLECEĞİNİ BİLMEK

( Doğru hisse sahip olan, nasıl öğreneceğini bilir. )

( RIGHT SENSE vs./and TO KNOW HOW TO LEARN )


- DOĞRU İŞİN YAPILMASI ile/ve/<> İŞİN, DOĞRU YAPILMASI

( Etkililik. İLE/VE/<> Etkinlik. )


- DOĞRU OLAN ile/ve OLMASI GEREKEN

( WHICH IS RIGHT vs./and HAS TO BE )


- DOĞRU OLMAYAN ile YALAN

( NOT TRUE vs. LIE )


- DOĞRU ORANTILI/LIK ile/ve/değil/||/<>/< PARALEL/LİK


- DOĞRU SEÇİM ile/ve/<> DENGELİ TÜKETİM


- DOĞRU SÖYLEYEN ile/değil/yerine/ya da/>< "ÇOK İYİ YALAN SÖYLEYEBİLEN"


- DOĞRU SÖZ ile/ve YEMİN

( Doğru söz, yeminden ileri! )

( RIGHT WORD vs./and OATH )


- DOĞRU TUTUŞ ile/ve/<>/>/< DOĞRU DURUŞ


- DOĞRU YOL ile/ve/= KOLAY YOL

( RIGHT WAY vs./and/= EASY WAY )


- DOĞRU-LAMAK ile YANLIŞ-LAMAK

( TO VERIFY vs. ... )


- DOĞRU-YANLIŞ YOK/TUR! ile/değil/ya da [BAĞLAMINDA ve GÖRELİ OLARAK] DOĞRU-YANLIŞ OLMAZ/OLMAYABİLİR

( Doğru-yanlış, bir şeyin ne olmadığı ve olmayacağı üzerine buluşmak olduğundan, olan/lar, olabilecek/ler üzerine kullanıl(a)maz/değildir! )


- DOĞRU-YANLIŞ ile DOĞRU-YALAN

( RIGHT-WRONG vs. TRUE-FALSE )


- DOĞRU/LUK ile/ve BAĞLI/LIK


- DOĞRU/LUK ile/ve/değil GEÇERLİ/LİK

( [not] RIGHT/RIGHTEOUSNESS vs./and/but VALID/VALIDITY )


- DOĞRU/LUK ile/ve GEÇİCİ/LİK


- DOĞRU/LUK ile/ve KESİN/LİK

( STRAIGHT/NESS vs./and DEFINITE/NESS )


- DOĞRU/LUK ile/ve/değil/yerine OLANAKLI/LIK


- DOĞRU/LUK ile/ve TATMİN EDİCİ/LİK


- DOĞRU/LUK ile/ve/> UYGULANABİLİR/LİK


- DOĞRU/LUK ile/ve/değil/yerine UYGUN/LUK


- DOĞRU/LUK ile/ve UYGUN/LUK

( (UP)RIGHT/NESS, RIGHT/TRUE(HONESTY) vs./and APPROPRIATE/NESS )


- DOĞRU/LUK ile YANLIŞ/LIK

( Yanlış, "gücünün artmasıyla" hiçbir zaman doğru duruma geçmez/geçir(t)ilemez. )

( RIGHT/TRUE (HONESTY) vs. WRONG/FALSE )


- DOĞRU/SÂDIK ile/ve/değil/yerine OLDUĞU GİBİ

( Doğru, gün gibi âşikârdır. )

( RIGHT vs./and AS WHAT IT IS )


- DOĞRU/YANLIŞ ile/ve/değil/yerine EN AZ YANLIŞ

( Bazen/bazı durum/konu/olaylarda, doğru ya da yanlış üzerinden değil, en az yanlışı düşünerek[hesaplayarak, göze alarak] hareket etmek, karar almak durumunda/zorunda kalabilir/olabilirsiniz. )


- DOĞRU/YANLIŞ ile/ve/değil GEÇERLİ/GEÇERSİZ

( [not] TRUE/FALSE vs./and/but VALID/INVALID )


- DOĞRU/YANLIŞ ile/ve/değil İDEOLOJİK TUTUM

( [not] TRUE/FALSE vs./and/but IDEOLOGICAL ATTITUDE )


- DOĞRU/YANLIŞ ile İYİ/KÖTÜ ile GÜZEL/ÇİRKİN/YÜCE

( Genelde kötü ve iyi, bir âdet ve gelenek meselesidir ve sözcüklerin nasıl kullanıldığına göre, ya sakınılır ya da hoş karşılanır. )

( Mükemmel olmayanı, mükemmel olan uğruna seve seve fedâ edersek, iyi ve kötü "tartışmaları" artık olmayacaktır. )

( Kötülük, hiçbir zaman hem iyiliği, hem de kendini tanıyamaz; iyilikse eğitildikçe zamanla hem kendine, hem de kötülüğe ilişkin bilgilerle donanır. )

( YÜCE: Fizik ya da metafizik güçlerden koruyan. )

( Usually the bad and the good are a matter of convention and custom and are shunned or welcomed, according to how the words are used. )

( RIGHT/WORNG vs. GOOD/BAD vs. NICE[/BEAUTIFUL]/UGLY )


- DOĞRU/YANLIŞ ile İYİ/KÖTÜ ile GÜZEL/ÇİRKİN/YÜCE


- DOĞRU ile AÇIORTAY

( ... İLE Bir açısal bölgeyi, ölçüleri birbirine eşit olan iki açısal bölgeye ayıran doğru. )


- DOĞRU ile/ve AYKIRI DOĞRU


- DOĞRU ile/ve/||/<>/> ÇAP


- DOĞRU ile/ve ÇİZGİ


- DOĞRU ile GEÇERLİ


- DOĞRU ile/ve GELECEK

( Doğru, gelecekte yerini alır. )

( RIGHT vs./and FUTURE
The right takes it's own place in future. )


- DOĞRU ile GERÇEK

( TRUE vs. REALITY )


- DOĞRU ile/ve/yerine/değil GEREKTİĞİ GİBİ

( Eğer doğru ise başka türlü olamaz. )

( Doğru kendini öne sürmez, o sahtenin sahte olarak görülmesi ve reddedilmesinde yatar. Zihin sahte olan tarafından kör edilmişken doğruyu aramak yararsızdır. Doğru olanın sezilebilmesi için önce sahtenin tamamen temizlenip yok edilmesi gerekir. )

( RIGHT vs./and TO BE REQUIRED/NEEDED
It cannot be otherwise, if it is right.
Truth does not assert itself, it is in the seeing of the false as false and rejecting it. It is useless to search for truth, when the mind is blind to the false. It must be purged of the false completely before truth can dawn on it. )


- DOĞRU ile/ve/yerine/değil GEREKTİĞİ GİBİ

( Eğer doğru ise başka türlü olamaz. )

( Doğru kendini öne sürmez, o sahtenin sahte olarak görülmesi ve reddedilmesinde yatar. Zihin sahte olan tarafından kör edilmişken doğruyu aramak yararsızdır. Doğru olanın sezilebilmesi için önce sahtenin tamamen temizlenip yok edilmesi gerekir. )

( RIGHT vs./and TO BE REQUIRED/NEEDED )


- DOĞRU ile HAYIRLI


- DOĞRU ile HAYIRLI


- DOĞRU ile/ve/<> İSPATLANAMAYAN


- DOĞRU ile/ve/değil/yerine/||/<> KISMEN DOĞRU


- DOĞRU ile/ve ÖZGÜN

( Her zaman geçerli. İLE/VE Modern çağda geçerli. )

( RIGHT vs./and ORIGINAL/AUTHENTIC )


- DOĞRU ile/değil SABİT(E)

( [not] RIGHT vs./but CONSTANT )


- DOĞRU ile/ve/<> TÜMEL


- DOĞRU ile UYGUN

( [Ar..] SÂDIK ile MÜNÂSİB[< NİSBET] )

( ... ile ŞÂYESTE, ÇESPÂN )

( RIGHT vs. APPROPRIATE )


- DOĞRU ile UYGUN


- DOĞRU ile YANLIŞ

( Doğru/nun kullanım/ı ile. İLE Yanlış/ın kullanım/ı ile. )

( Ne doğrular var, adamı, yoldan eder;
Ne yanlışlar var, insanı, adam eder. )


- DOĞRU ile/ve YANLIŞ

( Amacına yakınlaş(tır)mak. İLE/VE Amacından uzaklaş(tır)mak. )

( RIGHT/TRUE vs./and WRONG/FALSE )


- DOĞRU ile/ve/değil YAYGIN

( [not] RIGHT vs./and/but COMMON )


- DOĞRUCA (ÜZERİNE) BAKIŞ ile/yerine SÜREGİDEN BAKIŞ

( DIRECT LOOKING vs. LOOKING PERIODICAL
LOOKING PERIODICAL instead of DIRECT LOOKING )


- DOĞRUCU ile DOĞURUCU


- DOĞRUDAN KAYIP ile DOLAYLI KAYIP

( Herşeyi kaybetmekle, gerçekten herşeyi kazanmış olursunuz. )

( Asla kaybedilmemiş olan asla bulunamaz. )

( DIRECT LOSS vs. INDIRECT LOSS
By losing all you gain all.
What was never lost can never be found. )


- DOĞRUDAN SEN ile/ve/<> DOLAYLI SEN

( Kendin. İLE/VE/<> Çocuğun. )


- DOĞRUDAN SÖYLEMEK ile AÇIK AÇIK SÖYLEMEK/KONUŞMAK

( TO SAY DIRECTLY vs. TO SAY/TALK FRANKLY/OPENLY )


- DOĞRUDAN YARDIM ile/değil/yerine DOLAYLI YARDIM

( Politikacıdan gelir. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilgelerden gelir. )


- DOĞRUDAN ile BAŞTAN(/KAFADAN)


- DOĞRUDAN ile DOLAYIMLI


- DOĞRUDAN ile DOLAYLI

( DIRECT vs. INDIRECT )


- DOĞRUDAN ile KENDİLİĞİNDEN


- DOĞRUDAN ile SONRADAN


- DOĞRUDANLIK ile/ve/<> BİRE BİR


- DOĞRUDUR YA DA YANLIŞTIR ile/değil/yerine ÖYLEDİR YA DA DEĞİLDİR


- DOĞRUDUR" ile/değil/yerine "ÖYLEDİR"


- DOĞRUDUR ile DOĞRU DUR!


- DOĞRULAMAK ile/değil DESTEKLEMEK

( [not] TO VERIFY vs./but TO SUPPORT )


- DOĞRULAMAK ile/ve/<> DOLDURMAK


- DOĞRULAMAK ile/ve/değil KANITLAMAK

( [not] TO VERIFY vs./and/but TO PROVE )


- DOĞRULUK:
TUTARLILIK ile/ve/değil/||/<>/< UYGUNLUK


- DOĞRULUK ile/ve/||/<>/>/< YARDIM


- DOĞRULUM/YÖNELİM ile KEMOTROPİZM ile YEREDOĞRULUM ile SUYA DOĞRULUM ile IŞIĞA DOĞRU EĞİLİM ile ISI KAYNAĞINA YAKLAŞMA

( DOĞRULUM/YÖNELİM: Bitki ve hayvanların, besin, ısı gibi uyarıcıların etkisi ile bu uyarıcılara ya da tersine yer değiştirmeleri. İLE KEMOTROPİZM: Kimyasal maddelerin etkisiyle bitkilerde görülen, maddeye doğru ya da ters yöne yönelme durumu. İLE YEREDOĞRULUM: Bitkilerde kök ve sapların, yerçekimi etkisi ile belirli bir doğrultu alma özellikleri. İLE SUYA DOĞRULUM: Bitkilerin suya doğru eğilimi. İLE IŞIĞA DOĞRU EĞİLİM (Fototaksi, ışık göçüm): a) Bir hücrelilerde birdenbire aydınlanma sonucu görülen tepkime. | b) Bitki gövdelerinin ışığa doğru dönmeleri. İLE ISI KAYNAĞINA YAKLAŞMA: Bir ısı kaynağına yaklaşma ya da uzaklaşma. )

( TROPISM vs. CHEMOTROPISM vs. GEOTROPISM vs. HYDROTROPISM vs. PHOTOTROPISM vs. THERMOTROPISM )


- DOĞRUSAL HAREKET ile/ve DAİRESEL/DÖNGÜSEL HAREKET

( HAREKET-İ MÜSTAKİME ile/ve HAREKET-İ MÜSTEDİRE )


- DOĞRUSAL ZAMAN ANLAYIŞI ile/ve/<> DÖNGÜSEL ZAMAN ANLAYIŞI

( LINEAR TIME PARADIGM vs./and/<> VICIOUS CIRCLE TIME PARADIGM )


- DOĞRUSAL ile ÇEVRİMSEL


- DOĞRUSAL ile DAİRESEL


- DOĞRUSU ile AÇIKÇASI


- DOĞRUYA DOĞRU ile DOĞRU'YA DOĞRU

( Bir doğru karşısında başka bir doğru daha. İLE Doğrunun bulunması ve bilinmesi yolunda/yönünde. )


- DOĞRUYA EN YAKIN ile/ve YANLIŞTAN EN UZAK

( THE CLOSEST TO THE STRAIGHT vs./and THE FAREST FROM THE FALSE )


- DOĞRUYSA ile/ve/değil/yerine NE KADAR DOĞRUYSA


- DOĞRUYU BİLMEK/BULMAK:
...'DAN DOLAYI ile/ve/değil/yerine/||/<> ...'YA KARŞIN


- DOĞRUYU SÖYLEME ZORUNLULUĞU ile/ve/değil/||/<> GÜVENİLİRLİK

( Hukukçular, güvenilir kişilerdir; ancak, doğruyu söylemek zorunda değillerdir. )


- DOĞRUYU/YANLIŞI KONUŞMUYORUZ ile/değil DOĞRU/YANLIŞ DİYE KONUŞMUYORUZ


- DOĞU EJDERHASI ile BATI EJDERHASI

( EAST DRAGON vs. WEST DRAGON )


- DOĞU FELSEFESİ ile/ve/değil DOĞU BİLGELİĞİ/İRFÂNI


- DOĞU RÜZGÂRLARI ile/ve BATI RÜZGÂRLARI

( Sabahları eser. İLE/VE Akşamları eser. )

( Batı rüzgârları doğu rüzgârlarından nispeten daha serindir. )

( Doğu ve batı rüzgârları, kuzey ve güney rüzgârlarından daha sıcaktır. )

( Gecenin geç saatlerinde ya da sabahın erken saatlerinde esince, hava incelir ve Güneş'in doğuşuyla dengelenir. Nem azalır ve hava ısınır, kurur, hafifler. Öğleden sonra ya da gecenin erken saatlerinde esen rüzgârlar tamamen tersi niteliktedir. Genel olarak ifade edilirse, doğu rüzgârları batı rüzgârlarından daha yararlıdır. İLE/VE Gecenin geç saatlerinde ve günün erken saatlerinde estiğinde, henüz Güneş onların üzerinde yükselmediği için yoğun ve ağırdır. Günün geç saatleri ve gecenin erken saatlerinde esen rüzgârlar zıt tiptedir. )


- DOĞU SÜRYANİCESİ ile/ve BATI SÜRYANİCESİ

( Sözcüklerin sonundaki harf, O harfiyle tamamlanır. )


- DOĞU TOPLUMU ile/değil/yerine DOĞULU TOPLUM


- DOĞU ile/ve/değil ASYA


- DOĞU ile/ve KIBLE

( Kiliselerin yönü. İLE/VE Camilerin yönü. [GÜNEY GÜNEYDOĞU] )


- DOĞUCU ile/ve/değil/yerine/||/>< DOĞULU


- DOĞUM ORANI ile NÜFUS/DEMOGRAFİ

( NATALITY vs. DEMOGRAPHY )


- DOĞUM PSİKOZU ile/ve/<>/> LOHUSA SENDROMU

( )


- DOĞUM VE ÖLÜM:
1'ER KERE ile/ve/değil/<>/> 2'ŞER KERE

( [doğum] Anadan. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Babadan. )

( [ölüm] Ölünce. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Ölmeden önce. )

( Beşer. İLE/VE/DEĞİL/<>/> İnsan. )


- DOĞUM/DOĞAN:
ANADAN ile/ve/<> EĞİTİMDEN ile/ve/<> KENDİNDEN

( Beşer/beden. İLE/VE/<> İnsan. İLE/VE/<> Adı anılan/anılmayan. )


- DOĞUM/ÖLÜM TARİHİ ile/ve/değil KAYIT TARİHİ


- DOĞUM ile DOĞUŞ


- DOĞUM ile/ve/değil EŞİK


- DOĞUM ile/ve/=/:/<> EVRENDOĞUM

( İNSAN! )


- DOĞUM ile/ve GELİŞİM


- DOĞUM ile LAMAZE DOĞUM


- DOĞUM ile TÜREME


- DOĞUM ile/ve/||/<>/> YAŞAM ile/ve/||/<>/> ÖLÜM

( [öncelik-sonralık] ... İLE/VE/||/<>/> Vardır. İLE/VE/||/<>/> Söz konusu bile değildir. )

( ... İLE/VE/||/<>/> Esneklik. İLE/VE/||/<>/> Sertlik. )


- DOĞURMAK ve/||/<>/> DOYURMAK | ile/ve/değil/||/<>/> YOĞURMAK


- DOĞUŞ ile/ve/<> BİÇİMLENİŞ

( BIRTH vs./and/<> TO SHAPE UP )


- DOĞUŞ ile ORTAYA ÇIKIŞ


- DOĞUŞTAN HUYLAR ile YAPAY/SUNÎ HUYLAR ile ALACA

( HULKUN MATBU'UN ile TAHALLUKUN MASNU'UN ile Kötü huy. )

( VİLÂDÎ[Ar.]/CONGÉNITAL[Fr.]: Doğuştan. )

( ŞÎME[Ar.]: Huy, tabiat. )


- DOĞUŞTAN/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİLİĞİNDEN/LİK


- DOĞUŞTAN/NATAL DİŞ ile İLK AY DİŞİ/NEONATAL DİŞ

( ... İLE Doğumda bebeğin ağzında görülen diş/ler. İLE Doğumdan sonra 30 gün içinde ağızda görülen diş/ler.
[Görülmektedir sıklığı 1/1.000 ile 1/3.000 arasında değişmekte daha çok kız bebeklerde görülmektedir.]
[Neden görüldüğü ile ilgili çok sayıda çalışmalar yapılmış (henüz) kesin bir sonuca varılamamıştır.] )


- DÖKMEK ile/değil AKITMAK

( Katılarda. İLE/DEĞİL Sıvılarda. )

( [not] TO POUR vs. TO FLOW
[not] Solids. WITH Liquids. )


- DOKTOR ile/ve (SÜREKLİ) TALEBE/ÖĞRENCİ

( Ancak doktorasını tamamlayan kişi öğrenciliğe tam olarak başlamış kişidir. )


- DOKTOR ile/ve ÖĞRENCİ

( Öğrencilik, doktoradan sonra başlar. )

( TABÎB ile/ve TALEBE )

( ... ile/ve ŞÂKİRD )

( DOCTOR vs./and STUDENT )

( DOCTEUR avec/et ÉTUDIANT )

( DOKTOR mit/und SCHÜLER, STUDENT )

( MÉDICO con/y ESTUDIENTE )

( MEDICO con/e STUDENTE )


- DOKTRİNEL ile/<> DİDAKTİK


- DOKTRİNEL ile/ve OTORİTER


- DÖKTÜRMEK ile DÖŞENMEK


- DOKU ile KATILGAN DOKU

( ... İLE Gözeleri/hücreleri biçimsiz bir ara nesne içinde bulunan, örgenlerin asıl dokularının aralarını dolduran doku. )


- DOKU ile KORUN DOKUSU

( ... İLE Korunu ve bu tabakanın değişimiyle oluşan tırnak, boynuz vb. yapan doku. )


- DOKU ile ÖRGEN

( Benzer işlevleri yerine getiren gözelerin oluşturduğu yapı. İLE Farklı dokuların bir araya gelmesiyle oluşan daha karmaşık yapı. )


- DOKU ile ÖZEK DOKU/PARANKİMA[Yun.]

( ... İLE Selülöz çeperleri kalınlaşmamış, odunlaşmamış olan, değişik görevler yapan gözelerin oluşturduğu doku. )


- DOKU ile PEKDOKU

( ... İLE Selülöz çeperleri değişik kalınlıkta gözelerden oluşan, dalların dik durmasını sağlayan doku. )


- DOKU ile SERTDOKU

( ... İLE Bitkilerde, diken, kabuk gibi sert bölümleri oluşturan, odunlaşmış destekdoku. )


- DOKU ile SÜNGER DOKU

( ... İLE Yaprağın alt yüzünde bulunan, seyrek gözeli, gözenekli ve az klorofilli özek doku. )


- DOKU ile YAĞDOKU

( ... İLE Gövdede, yağ tabaklarını oluşturan doku. )


- DOKU ile/ve YARALARI ONARAN DOKU ile/ve NASIR

( TISSUE vs./and CALLUS vs. CALLUS )


- DOKUMACI ile ÇULHA[Fars. < CÜLÂH]

( ... İLE El tezgâhında bez dokuyan kişi. )


- DOKUNAKLI ile/ve/||/<>/< DÜŞÜNDÜRÜCÜ/DUYGUSAL


- DOKUNARAK ile/ve/değil/yerine/||/<> YOKLAYARAK


- DOKUNMA COŞKUSU/TUTKUSU ile/ve/değil/yerine/<> GÖRME COŞKUSU/TUTKUSU


- DOKUNMA ile/ve EŞEYSELLİK/SEKS

( TO TOUCH vs./and SEX )


- DOKUNMAK ile/ve/||/<> ANLAMAK


- DOKUNMAK ile/ve/||/=/<> ANMAK


- DOKUNMAK ile/ve/değil DEĞİNMEK

( Fiziksel. İLE/VE/DEĞİL Zihinsel/kavramsal. | Bağlantı kurmak, ilişkiye geçmek. )


- DOKUNMAK ile/ve DUYUMSAMAK/HİSSETMEK

( TOUCHING vs./and FEELING )

( SPARSA ile/ve ... )

( ... ile/ve QINGGAN[çoğ.: Hisler] )


- DOKUNULABİLİR/LER ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖZLE(MLE)NEBİLİR/LER

( MELMÛS[< LEMS | çoğ. MELÂMÎS] ile/ve MERSÛD[< RASAD] )


- DOKUNULAMAZLIK ile ELE GEÇİRİLEMEZLİK


- DOKUNULMAZ/LIK ile/değil/yerine AYRICALIK/LI


- DOKUNULMAZLIK ile/ve/değil/yerine KORUMA


- DOKUNUM ile DOKUNUŞ

( Çevremizdeki nesnelerin, sıcaklık/soğukluk, sertlik/yumuşaklık gibi niteliklerini, derimiz aracılığıyla bildiren duyarlık yeteneği. İLE Dokunmak eylemi ya da biçimi. | Dokuma ipliklerinin çaprazlama biçimi. )

( LAMİSE ile TEMAS )


- DOKURCUN ile DOKURCUN

( Ot ya da ekin yığını. İLE Dokuztaş oyunu. )


- DÖL GÖZE/ZİGOT[Fr. < Yun.] ile/ve/> ÖNDÖLÜT/EMBRİYON[İng. < EMBRYO] ile/ve/> DÖLÜT/CENİN/FETÜS

( Döllenmiş hücre. İLE/VE/> 3-10 hafta arası. İLE/VE/> 10-38 hafta arası. )

( 24 haftadan sonraki doğumlarda, yaşam hakkı gereği bebekler yaşatılmaya çalışılmaktadır. )

( SPERM(ATOZOA): Boyu, kuyrukla birlikte 41-52 mikron; başı, 3-5 mikron (armuta benzer). Kuyruğunu vura vura saniyede 1-3 mm. ilerler. Tuba Fallopi'ye (16-20 cm.) 45 saniyede ulaşır. )

( Annenin 1 mm.nin 1/5'i, babanın 1 mm.nin 1/18-20'si. )

( DÖLLENME(FECUNDATIO): İlk 8 gün Tuba Uteri'de geçer. Bir yuvarlak oluşur(MORULA). )

( YUVALANMA(EMPLANTASYON) gerçekleşir. )

( BLASTUAL FAZ'I: Tüm organizma, hazırlanmaya başlar. Çok fazla fiziksel değişiklik olur. )

( Doğduğunda, ilk durumundan, 2500 kere büyük, 800 milyon kere ağırdır. )

( 1 göze/hücre, 26 milyar gözeye ulaşır. )

( ANNE KARNINDA YOLCULUK )

( )

( ... İLE Kısarak kapamak, sıkarak kapalı duruma getirmek. )

( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )

( ZYGOTE vs./and/> EMBRYO vs./and/> FETUS/FOETUS )


- DOL(DUR)MAK ile/ve BOŞAL(T)MAK

( TO (GET) FILL vs./and TO DISCHARGE )


- DOLAMA

( Tırnak yöresindeki yumuşak bölümlerin, kimi kez de kemiğin yangılanmasından ileri gelen ağrılı şiş. )


- DOLAMA ile DOLAMA

( Tırnak bölgesindeki yumuşak bölümlerin, bazen de kemiğin yangılanmasından dolayı oluşan ağrılı şiş. İLE Giysizlerin üzerine giyilen, önü açık bir tür üstlük. )


- DOLAMAOTU

( Çiçekleri küçük, yeşil ya da beyaz bir bitki. [Lat. PARONYCHIA SERPILIFOLIA] )


- DOLANA KADAR ile/ve/değil/yerine//||/<>/> OLANA KADAR

( Nicelik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Nitelik. )


- DOLANAN ile/değil DOLAŞAN


- DOLANDIRICI ile/değil KALPAZAN

( ... İLE/DEĞİL Sahte para basan ya da piyasaya süren kişi. | Yalan ve hile ile iş gören kişi. )


- DOLANDIRICI ile TAVCI

( ... İLE Birini kandırarak, yüze gülerek aldatan kişi. | Yurt dışından geldiğini söyleyerek üzerindeki değeri düşük altın ya da mücevherleri çok değerli gösterip dolandırıcılık yapan kişi. )


- DOLANDIRMAK ile DOLANDIRMAK

( Üçkağıt. İLE Uzatmak. )


- DOLANDIRMAK ile DOLAŞTIRMAK


- DOLANDIRMAK ile UZATMAK


- DOLAP[Ar. < DULÂB] ile/değil YÜKLÜK

( Evlerde, yatak, yorgan gibi şeyler koymaya yarayan, yerli, büyük dolap ya da yatak, yorgan konulan yer. )


- DOLAP ile TEL DOLAP

( ... İLE Yanları ve kapağı, ince delikli telden yapılmış dolap. )


- DOLAPDERE

( Akağalar Kavşağı - Ergenekon Caddesi arasındaki semt. )


- DOLAŞIM DÜZENİNİN YAPISI ile DOLAŞIM DÜZENİNİN İŞLEVLERİ

( Kalp, kan damarları ve kan gibi çeşitli bileşenlerden oluşur. İLE Oksijen ve besin nesnelerini gövdenin tüm gözelerine taşımak ve atık nesneleri gözelerden uzaklaştırmaktır. )


- DOLAŞIM(SİRKÜLÂSYON) ile DEVİNİM

( Hiçbir şey kendi başına devinmez ve durmaz. )

( By itself nothing moves, nothing rests. )

( CIRCULATION vs. MOVEMENT )


- DOLAŞIM ile/değil DOLAYIM


- DOLAŞMAK ile/ve/değil BAKINMAK

( CEVELÂN ile/ve/değil SEYR )


- DOLAYIM(LI/SIZ) ile DÜŞÜNÜLMÜŞ


- DOLAYIMLI BİLGİ ile/ve/<> DOĞRUDAN BİLGİ


- DOLAYISIYLA ile/ve/değil/yerine ARACILIĞIYLA/VESİLESİYLE


- DOLAYISIYLA ile BU/O NEDENLE


- DOLAYISIYLA ile ÖYLE İSE


- DOLAYLAMA ile MECÂZ-I MÜRSEL


- DOLAYLI ELERKİ(DEMOKRASİ) ile/değil/yerine DOLAYSIZ/TEMSİLSİZ ELERKİ(DEMOKRASİ)


- DOLAYLI OLARAK ile ÜZERİNDEN


- DOLAYLILIKTA:
ALGISALLIK ile/ve/||/<> ÇIKARIMSALLIK ile/ve/||/<> AKTARIMSALLIK

( PERCEPTION and/||/<> INFERENCE and/||/<> HEARSAY (in) :INDIRECTIVITY )


- DOLDURMAK ile/ve/<> ŞİŞİRMEK


- DOLGUNLUK ile/yerine OLGUNLUK

( STUFFED vs. RIPENESS
RIPENESS instead of STUFFED )


- DÖLLENME:
NÂTIK'IN ALTI ile/ve/değil NÂTIK'IN ÜSTÜ

( Hücre ile. İLE/VE/DEĞİL Kelâm ile. )

( Boğazının altı. İLE/VE/DEĞİL Boğazının üstü. )

( Dudaklarından çıkan. İLE/VE/DEĞİL Kulağından giren. )


- DÖLLENME ile ÇİÇEKLERDE DÖLLENME

( INSEMINATION vs. POLLINATION )


- DÖLLENME ile MAYALANMA

( ZYGOSIS vs. ZYMOSIS )


- DOLMA ile SARMA


- DOLMA ile/<> YALANCI DOLMA

( ... İLE/<> Üzüm yoksa. )


- DOLMAK ile/ve/||/<> ŞİŞMEK


- DOLMALIK BİBERİN ALTINDAKİ ÇIKINTI:
3 ile/ve/||/<> 4

( Pişirilmeye uygundur.[eril] İLE/VE/||/<> Çiğ yemeye uygundur.[dişil] )


- DOLMUŞ ile BİRİKMİŞ


- DOLPHIN EXPRESS ile DOLPHIN TARAYICI(BROWSER)

( Dolphin Express, Dolphin Browser’ın barındırdığı tüm özelliklere sahiptir. Dolphin Express, bunun yanısıra, değişik ülkelerde ek özellikler içerir. Bunlardan bazıları yerel hava durumu bilgisi ve yerel haberlerdir.

Dolphin Express, şu an için [2015], Rusya, Türkiye, Meksika, Arjantin, Birleşik Arap Krallığı, Saudi Arabistan, Mısır, Tayland, Endonezya, Malezya, Hong Kong, Tayvan, Vietnam ve Filipinler'de bulunmaktadır. )


- DOLU ile BERED[Ar.]

( ... İLE En çok fırtınalı havada yağan dolu. )


- DOLU ile DOLU

( Havada, su buğusunun birden yoğunlaşıp katılaşmasından oluşan, türlü irilikte, yuvarlak ya da düzensiz biçimli, saydam buz parçaları durumunda, yere hızla düşen bir yağış türü. İLE İçi boş olmayan, dolmuş. | Bir yerde, sayıca çok. | Boş yeri yok, her yeri tutulmuş. | Boş zamanı olmayan, meşgul. | Çok olan. | [tornacılıkta] Delik açılmamış, oyulmamış gereç. )


- DOLU ile KAR

( HAIL vs. SNOW )


- DOLU ile TAM

( FULL vs. COMPLETE )


- DOLU ile YOĞUN

( FULL vs. DENSE )


- DOLUNAY/NUR/BEDİR[Ar. < BEDR] ile YARIMAY/DÖRDÜN ile YENİAY/AYÇA/HİLÂL[Ar.]


- DOLUNAY ile/ve/<> DÖRDÜN

( ... İLE/VE/<> Ay ya da benzeri gök nesneleri[cirim] tekerlerinin yarısının aydınlık olduğu evre, yarımay. )

( ... ile/ve/<> TERBİ )


- DOM ile/ve SPQR

( Mezartaşlarında ve kiliselerde görülen bu harfler "Herşeyin en iyisi ve en fazlası Tanrı'ya" anlamına kullanılmıştır. İLE/VE Roma'da pekçok binada ve kamu alanında görülen bu harfler/simge "Aziz Roma ve Halkı için!" anlamına kullanılmıştır. )

( Allah'a. İLE/VE İnsan'a. )

( DEO OPTIMO MAXIMO ile/ve SENATUS POPULUS QUE ROMANUS )


- DOMATES/BİBER ile/<> SALÇA[İt.]

( ... İLE/<> Yemeklere konulmak için yapılan, domates ya da biber ezmesi. | Bazı yemeklerde tat vermek üzere kullanılan sos. )


- DOMATESTE:
ERCİK ile/ve/||/<> YUMURTALIK ile/ve/||/<> STİGMA ile/ve/||/<> DİŞİCİK

( Polen üreten eril üreme örgenidir. Domates çiçeklerinde altı eril örgeni bulunur. İLE/VE/||/<> Yumurta gözesi üreten dişil üreme örgenidir. Domates çiçeklerinde tek bir yumurtalık bulunur. İLE/VE/||/<> Yumurtalığın tepesinde bulunan ve poleni yakalayan yapıştırıcı bir yüzeye sahip bölümüdür. İLE/VE/||/<> Yumurtalığı ve stigmayı içeren dişil üreme örgenidir. )

( Domates çiçeği tozlaştığında, eril örgenlerden gelen polenler, dişil örgenlerdeki stigmaya yapışır. Polen tanesi, stigmaya yapıştıktan sonra polen tanesinden çıkan bir tüp, yumurtalığa kadar uzanır ve yumurta gözesiyle döllenme gerçekleşir. Bu döllenme sonucunda tohumlar oluşur.[Tohumlar, domatesin meyvesinin içinde bulunur. Tohumlar, domatesin yeni kuşağını oluşturmak için kullanılır.] )


- DOMİNA

( Baloda giyilen kukuletalı giysi. )


- DOMİNANS ile/||/<> DOMİNANT

( Baskınlık. İLE/VE/|| Baskın. )


- DOMİNO ETKİSİ ile/ve/||/<> ZİNCİRLEME ETKİ


- DOMİNO[Fr.] ile AZNİF[Erm.]

( Üzerleri noktalarla işaretli dikdörtgen biçiminde yirmi sekiz taşla masa üzerinde oynanan bir oyun. | Maskeli balolarda giyilen kukuletalı uzun giysi. İLE Bir tür domino oyunu. )


- DOMİNO ile/ve/||/<> KELEBEK ETKİSİ ile/ve/||/<> KARTOPU > ÇIĞ ETKİSİ


- DOMİNO ile MAHJONGG


- DOMUZ ile BAĞRÂ[Fars.]

( ... İLE Eril domuz. )


- DOMUZ ile DOMUZLAN

( ... İLE Kınkanatlılardan bir böcek. )

( ... cum BRACHYNUS CREPITANS )


- DOMUZ ile FESEK

( ... İLE Yabani domuz. )

( Gebelik süreleri 119-130 gündür. İLE ... )

( Çin, yaban domuzlarının ilk olarak evcilleştirildiği yerdir. [9000 yıl önce] )

( Dünyada bir milyardan fazla domuz vardır. )

( Domuzlar, ter bezleri olmadığından dolayı terlemezler. [Güneş yanığına karşı zayıflardır, buna karşın yalıtıcı kalın bir yağ tabakasına sahiplerdir.] [Serin kalmak ve korunmak için gövdelerini saran çamurdan bir tabakaya gereksinim duyarlar.] )

( DOKS[Tuna Bulgarları'na ait kitâbelerde] ile ... )

( Domuz ile Yaban Domuzu )

( BOCUK ile ... )

( HINZÎR[çoğ. HANÂZÎR] ile ...
HINZIÎRİYYE: Domuzgiller. )

( BAĞRÂ[Eril], GÜRÂZ[: Azgın eril domuz.], HÛK ile ... )

( PIG/HOG vs. WILD BOAR )

( SUS SCROFA DOMESTICA cum SUS SCROFA )

( EL CERDO con ... )

( PUAA ile ... )


- DOMUZ ile GİNE DOMUZU


- DOMUZ ile HİNT DOMUZU/KOBAY

( ... İLE Büyük Okyanus adalarında yaşayan, köpekdişleri boynuz gibi yukarı doğru kıvrık, iri yapılı bir domuz türü. )

( ... cum PORCUS BABYRUSSA )


- DOMUZ ile KUNE KUNE DOMUZU


- DOMUZ ile PEKARİ


- DOMUZ ile SAKALLI DOMUZ

( ... İLE Asya ile Avustralya arasındaki cennet adalarında yaşarlar. )


- DOMUZ ile/ve YERDOMUZU/AARDVARK

( image )


- Don

( Giysi, elbise. )


- DON/KÜLOT[Fr. < CULOTTE] ile DON ile DON

( Giysi. | Gövdenin, belden aşağısına giyilen, uzun ya da kısa iç giysisi, beli lastikli iç çamaşırı. İLE Hava sıcaklığının sıfırdan aşağı düşmesiyle, suların buz tutması. İLE At tüyünün rengi. )


- DONANIM ile/ve/<> DENEYİM

( RIGGING vs./and/<> EXPERIENCE )


- DONANIM ile/ve YATKINLIK


- DONANIMLI (OLMAK) ile HAZIRLIKLI (OLMAK)

( İlerleme ancak hazırlık(sadhana) aşamasında olur. )


- DONANIMLI OLMAK ile/ve HAZIRLIKLI OLMAK

( İlerleme, ancak hazırlık [sadhana] aşamasında olur. )

( MÜCEHHEZ[< CİHAZ] ile/ve ... )

( TO BE RIGGED vs./and TO BE READY
There can be progress only in the preparation [sadhana]. )


- DONANMA ile/||/<> KARAKA ile/||/<> KARAVELA ile/||/<> KIRLANGIÇ ile/||/<> KÖKE ile/||/<> MALAYA ile/||/<> KAPTAN-I DERYÂ ile/||/<> LEVEND ile/||/<> TERSANELİ

( Osmanlı Donanması ya da eski adıyla Donanma-yı Hümâyûn, Osmanlı Devleti'nin deniz kuvvetleri. XIV. yüzyılda kuruldu. Osmanlı Devleti, 1323 yılında Karamürsel'i fethederek denize ulaştı, Karamürsel Bey komutasında ilk donanma oluşturuldu veKocaeli'nde yapılan savaşlarda denizden destek sağlandı. 1327 yılında Karamürsel'de ilk Osmanlı tersanesi kuruldu ve böylece deniz gücünün kurumsallaşma çalışmaları başladı. Osmanlı donanmasında sıradüzensel düzene geçildi. İlk Kaptan-ı Derya(Donanma Komutanı), Karamürsel Bey oldu. 1337 yılında Kocaeli ele geçirildi. Böylece 1353 yılında gerçekleşecek olan Rumeli'ye geçişin önü açıldı. Bundan sonra donanmanın merkezi sırasıyla İzmit, Gelibolu ve son olarak da İstanbul oldu. İLE/||/<> Donanma da kullanılan ve ana güvertesi ile iki alt güvertesinde top bataryaları bulunan bir kalyon türü. İLE/||/<> Donanmanın büyük gemileri. İLE/||/<> Donanmada kullanılan bir tür küçük savaş gemisi. İLE/||/<> Osmanlı Donanmasında kullanılmış bir tür savaş gemisi. İLE/||/<> Vahdettin'in sığındığı İngiliz zırhlısı. İLE/||/<> Donanma komutanı. İLE/||/<> Deniz askeri. İLE/||/<> Deniz subay ve erlerine verilen ad. )


- DONATMAK ile/ve BEZEMEK

( TO RIG vs./and TO EMBELLISH )


- DÖNBABA

( Turnagagası. )


- DONDURMA/BİSKÜVİ[Fr./İng. BISCUIT] ile KEDİDİLİ

( Un, şeker ya da tuzla yapılan ince, gevrek bir tür kuru pasta. İLE Genellikle dondurmanın yanında yenilen bir tür tatlı bisküvi. )


- DONDURMAK ile SABİTLEMEK

( "TO SET" vs. TO FIX )


- DÖNDÜRME ile YUVARLAMA


- DÖNDÜRMEK ile ÇEVİRMEK


- DÖNDÜRMEK ile/değil DÖNÜŞTÜRMEK


- DÖNDÜRMEK ile EVİRMEK


- DÖNEK ile DÖNME


- DÖNEM ile ANTİKİTE[Fr.]

( ... İLE Antik devir, ilk/eski çağ. | Eski Yunan/Roma uygarlıkları. )


- DÖNEM ile/ve SÜREÇ

( PERIOD vs./and PROCESS )


- DÖNEN ile/ve/değil DAİRESEL

( ... İLE/VE/DEĞİL Konumsal/vaz'î. )


- DÖNGE/ÇEMBER ile/ve/||/<> YUVARLAK


- DÖNGEL/BEŞBIYIK/MUŞMULA[Yun.] ile ÜVEZ

( Gülgillerden, küçük bir ağaç. | Bu ağacın, olgunlaşıp çürüdükten sonra yenilebilen, yuvarlak, mayhoş, buruk ve beş çekirdekli meyvesi. İLE Gülgillerden bir ağaç. | Bu ağacın, muşmulaya benzeyen yemişi/meyvesi. )

( MESPILUS GERMANICA cum PIRUS SORBUS )


- DÖNGÜ ile ALIŞKANLIK

( CYCLE/CYCLONE vs./< HABIT )


- DÖNGÜ ile/ve ANKH

( CYCLE/CYCLONE vs./and ANKH )


- DÖNGÜ ile/ve BOKBÖCEĞİ/KHEBER[Mısır'da]

( )

( CYCLE/CYCLONE vs./and SCARAB )

( ... cum GEOTRUPES STERCORARIUS )


- DÖNGÜ ile/ve/||/<> DEVİNİM


- DÖNGÜ ile DÜZEN/DİZGE

( CYCLE/CYCLONE vs. SYSTEM )


- DÖNGÜ ile/ve/değil EŞİK


- DÖNGÜ ile/ve/<> OLUŞUM


- DÖNGÜ ile/ve/||/<> SALINIM


- DÖNGÜ ile/ve/değil SÜREKLİLİK

( [not] CYCLE/CYCLONE vs./and/but CONTINUITY )


- DÖNGÜSEL ile/>< APERİYODİK[Fr.]

( ... İLE/>< Kendine özgü bir salınım döngüsü olmayan. )


- DONMA DERECELERİNDE:
1 ile/> 2 ile/> 3

( En hafif biçimidir. Erken müdahale edilirse hızla iyileşir. [Deride solukluk, soğukluk hissi olur. Uyuşukluk ve halsizlik görülür. Daha sonra kızarıklık ve iğnelenme duyumu oluşur.] İLE/> Soğuğun sürekli olması ile belirtiler belirginleşir. [Zarar gören bölgede, gerginlik duyumu olur. Ödem, şişkinlik, ağrı ve içi su dolu kabarcıklar[bül] oluşur. Su toplanması, iyileşirken, siyah kabuklara dönüşür.] İLE/> Dokuların, geriye dönülmez biçimde hasara uğramasıdır.[Canlı ve sağlıklı deriden kesin hatları ile ayrılan siyah bir bölge oluşur.] )

( [Donmada İlk Yardım]
- Hasta/yaralı ılık bir ortama alınarak soğukla teması kesilir.
- Sakinleştirilir, kesin dinlendirmeye alınır ve hareket ettirilmez.
- Kuru giysiler giydirilir.
- Çok sıcak olmayan içecekler verilir.
- Su toplamış bölgeler patlatılmaz, bu bölgelerin üstü temiz bir bez ile örtülür.
- Isınma işleminden sonra hâlâ hissizlik varsa bezle bandaj yapılır.
- Donuk bölge ovulmaz, kendi kendine ısınması sağlanır.
- El ve ayak, doğal konumunda tutulur.
- El ve ayaklar, yukarı kaldırılır.
- Tıbbî yardım istenir[112]. )


- DONMA NOKTASI ile BUZ NOKTASI

( ... İLE Bir saf su karışımıyla saf buzun, standart atmosfer [1 At] basıncında dengede olduğu, buzun gerçek donma noktası. )


- DONMA NOKTASI ile DONUKLUK

( Bir maddenin, katı ve sıvı eşiklerinin, belirli bir basınçta [normal olarak 1 At basınçta] birlikte dengede bulundukları sıcaklık. İLE Bir madde üzerine gelen ışık akısının, geçen akıya oranı. )

( GEFRIERPUNKT mit UNDERCHSICHTIGKEIT )

( LE POINT DE LA CONGÉLATION avec L'OPACITÉ )

( FREEZING POINT vs. OPACITY, DULLNESS )


- DONMA NOKTASI ile/ve/değil EŞİK


- DONMA ile/değil/yerine KRİSTALİZE OLMA


- DONMAK ile DONUP-KALMA

( Gövde ısısı düşük birine konyak vermek çok vahim bir hatadır! )


- DÖNME ile "DÖNME"


- DÖNME ile MÜHTEDÎ


- DÖNMEK ile/ve/değil SEMÂ ETMEK


- DONUKLUK ile/değil BULANIKLIK


- DONUKLUK ile/değil ÇİĞLİK


- DÖNÜM NOKTASI ile/ve/değil EŞİK


- DONUP KALMAK ile APIŞIP KALMAK


- DÖNÜŞ ile/değil DÖNÜŞTÜRME


- DÖNÜŞLERDE:
WILLIAMSON ile/ve/<> ANDERSEN ile/ve/<> SCHARNOV

( Denize düşen kişiyi kurtarmak için yapılan dönüş. İLE/VE/<> Dümen, kişinin düştüğü tarafa doğru alabanda basılır. İlk rotadan 240 derece sapınca, dümen ortalanır ve durma dönüşüne başlanır. İLE/VE/<> Dümen, alabanda basılır. İlk rotadan 240 derece sapınca, dümen öteki tarafa alabanda basılır. Rotanın 180 derece tersine gelmesine 20 derece kala, dümen ortalanır ve kişiyi kurtarmak için geminin geri dönmesi sağlanır. [Denize düşen kişinin, köprü üstünden fark edilmesi durumunda kullanılmaz.] )


- DÖNÜŞLÜ

( REFLEXIVE )


- DÖNÜŞTÜREREK ile/değil/<> DÖNÜŞEREK


- DÖNÜŞTÜRME ile DEVŞİRME


- DÖNÜŞTÜRME ile/ve/değil/yerine/||/<> UYARLAMA


- DÖNÜŞTÜRMEK ile İÇSELLEŞTİRMEK

( Dıştakileri. İLE/VE Kavramları. )


- DÖNÜŞTÜRÜCÜ ile/ve/değil/yerine UZLAŞTIRICI


- DÖNÜŞÜM ile/ve/||/<>/> "SIÇRAMA"


- DÖNÜŞÜM ile/ve/<> DEĞİŞİM

( Değişimi kavrayan kişi, işaretleri farkeder ve bu belirtilerin ardındaki zamansal beklentileri karşılar. )

( Değişim, ancak şimdi olabilir. Gelecekte değil! )

( Bilinç, tümüyle değişimin bilincidir. )

( Emek ve çaba harcayarak değişebileceğimizi düşlemeyelim! )

( Olgun kişi, bir panter gibi farkettirmeden değişir. )

( Kişisel arzularınızı terk edin ve böylece tasarruf edilen gücü dünyanın değişmesi yolunda kullanın! )

( Sessizlik bir kez idrak edildiğinde, o, değişebilir olanı derin biçimde etkiler, kendi etkilenmeden kalarak. )

( Değişmez olan, işimize yaramaz. )

( Ancak değiştirebileceklerinizden sorumlusunuz. Tüm değiştirebileceğiniz ise kendi tavrınızdır. Sorumluluğunuz oradadır. )

( Sadece değişebilir olan üzerine düşünülüp konuşulabilir. )

( Çevremizi o kadar değiştirdik ki, şimdi bu yeni çevreye uyabilmek için kendimizi değiştirmemiz gerekiyor. )

( İSTİDÂRE[Ar. < DEVR]: Daire biçimine girme, değirmi olma, değirmilenme. )

( All consciousness is consciousness of change.
Do not imagine that you can change through effort.
Abandon every personal desire and use the power thus saved for changing the world!
Once realised of silence, it will deeply affect the changeable, itself remaining unaffected.
The unchangeable is of no use to you.
You are responsible only for what you can change. All you can change is only your attitude. There lies your responsibility.
Only the changeable can be thought of and talked about. )

( TRANSFORMATION vs./and/<> ALTERATION )


- DÖNÜŞÜM ile/ve/||/<> DEĞİŞKEN DÖNÜŞÜMÜ


- DÖNÜŞÜM ile/ve/değil/||/<>/< DÖNGÜ


- DÖNÜŞÜM ile/ve/değil EŞİK


- DÖNÜŞÜM ile/ve/<> ETKİNLİK

( TRANSFORMATION vs./and/<> ACTIVITY )


- DÖNÜŞÜM ile/ve/değil/yerine YERİNİ BULMA


- DOPİNG ile DOPİNG ile DOPİNG MADDESİ

( Bir spor yarışması sırasında, gövdeye, üstün hareket ve enerji sağlamak için kullanılan, kural ve/ya da yasadışı ilaç (kullanımı.)
İLE
İstenilen p ya da n tipi iletkenlikler elde etmek için yarı iletkene, safsızlıklar eklenmesi.
İLE
Kristal diyotlar ve transistörlerde kullanılan yarı iletken maddelere eklenen safsızlık öğesi. )


- DÖPİYES[Fr. DEUX-PIÈCES] ile/değil TAYYÖR[Fr. TAILLEUR]

( Yalnızca ceket ve etekten oluşan iki parçalı kadın giysisi. İLE/DEĞİL Ceket, etek ve bluzdan oluşan üç parçalı kadın giysisi. )


- DOPPLER ETKİSİ/OLAYI ile/ve/<> DOPPLER GENİŞLEMESİ ile/ve/<> DOPPLER GENİŞLİĞİ ile/ve/<> DOPPLER KAYMASI/FREKANSI ile/ve/<> DOPPLER ORTALAMA ETKİ KESİTİ

( Bir akustik dalga ışık ya da öteki elektromanyetik dalgaların görünen frekansında, kaynağın ve gözlemcinin bağıl hareketinin neden olduğu değişim. Bu, ışık ve öteki elektromanyetik dalgalar için Optik Doppler Etkisi olarak da bilinir.
İLE/VE/<>
Uyarılmış atomlar, moleküller ya da çekirdeklerin hepsi de aynı hıza sahip olmadıkları ve her biri farklı bir Doppler kaymasına neden olduklarında, tek frekanslı bir ışında ortaya çıkan frekans yayılması. | Molekül, atom ya da çekirdeklerin ısıl hareketlerinden dolayı spektrum çizgilerinde gözlenilen genişleme. | Özel bir spektral çizgi oluşturan uyarılmış çekirdekler, atomlar ve moleküller, ısıl hareketlerinin neden olduğu Doppler etkisinden dolayı bir frekans dağılımına sahip oldukları zaman çizgi ve soğurma spektrumlarında ve çekirdek tepkimelerinde gözlenilen bir etki.
İLE/VE/<>
Bir tek gaz atomundan yayınlanan ışığın görünen frekansı, atomun gözlemciye göre olan hızına bağlıdır ve gaz atomları, bir Maxwell hız dağılımına sahip olduğundan, bir gözlemcinin algıladığı ışın frekanslarının da benzer bir dağılıma sahip olmasıyla verdiği bir tek spektral çizginin genişliği.
İLE/VE/<>
Bir dalganın kaynaklanan ve Hertz olarak ifade edilen değişim miktarı.
İLE/VE/<>
Hedef taneciklerin ısıl hareketlerini hesaba katmak için uygun ağırlık katsayılarını kullanarak, enerjiye göre ortalanmış etki kesiti. )

( DOPPLEREFFEKT mit DOPPLER-VERBREITERUNG mit DOPPLERBREITE mit DOPPLER-VERSCHIEBUNG mit DOPPLERMITTELQUERSCHNIT )

( L'EFFECT DE DOPPLER avec LA DILATATION DE DOPPLER avec LA LARGEUR DE DOPPLER avec LE DÉPLACEMENT DE DOPPLER avec LA SECTION TRANSVERSALE )

( DOPPLER EFECT vs. DOPPLER BROADENING vs. DOPPLER WIDTH vs. DOPPLER SHIFT vs. DOPPLER MEAN CROSS-SECTION )


- DÖRT AYAK ÜZERİNE DÜŞMEK ile ...


- DÖRT DÖRTLÜK ADAM OLMAK ile/ve KALIBININ ADAMI OLMAK

( Dört unsur ve dört hıltın [bkz. İnsan'da!] en uyumlu ve dengeli bir biçimde biraradalığı. İLE/VE Sözleri ve yaptıklarında tutarlı ve bütünlüklü olmak/davranmak. )


- DÖRT İSTEK:
AÇGÖZLÜLÜK ile/ve/||/<>/> ÇEKİŞME ile/ve/||/<>/> GÖSTERİŞ ile/ve/||/<>/> GÜÇ TUTKUSU


- DORUK/ZİRVE[Ar.] ile TEPE

( Dorukta, tüm yollar, aşağı doğru götürür. )

( From the summit all roads lead downwards. )

( EVC, ŞÂHİKA ile ... )

( BERMÂL ile ... )

( SUMMIT vs. HILL/TOP )


- DORUK/ZİRVE/EVC[Ar.] ile UC


- DORUK ile/ve/değil EŞİK


- DORUK ile UC

( SUMMIT vs. TIP )


- DORUK ile/ve/değil UC

( [not] SUMMIT vs./and TIP )


- DORUKLARI/NI...

( DORUKLARI/NI
[NE YAZIK Kİ]

ŞEFKÂTSİZLİĞİ/MİZİ, ANNEDE/N ÖĞREN/DİK
ANLAYIŞSIZLIĞI/MIZI, BABADA/N ÖĞREN/DİK
ÖTEKİLEŞTİRME/MİZİ, KARDEŞLERDE/N ÖĞREN/DİK
UZAKLIĞI/MIZI, YAKINLARIMIZDA/N ÖĞREN/DİK

ACIMASIZLIĞI/MIZI, KADINLARDA/N ÖĞREN/DİK
TAKINTILARI/MIZI, ERKEKLERDE/N ÖĞREN/DİK
KEYFİYETİ/MİZİ, EŞEŞEYSELLERDE/N ÖĞREN/DİK

SEFİLLİĞİ/MİZİ, ZENGİNLERDE/N ÖĞREN/DİK
KAYITSIZLIĞI/MIZI, ÜNLÜLERDE/N ÖĞREN/DİK

İKİYÜZLÜLÜĞÜ/MÜZÜ, POLİTİKACILARDA/N ÖĞREN/DİK
SAPLANTILARI/MIZI, BAŞ(BA)KANLARDA/N ÖĞREN/DİK

DİNSİZLİĞİ/MİZİ, DİN(İ)DARLARDA/N ÖĞREN/DİK
TUTARSIZLIĞI/MIZI, HOCALARDA/N ÖĞREN/DİK
ZEVZEKLİĞİ/MİZİ, AYDINLARDA/N ÖĞREN/DİK

SİNSİLİĞİ/MİZİ, TÜCCARLARDA/N ÖĞREN/DİK
DEDİKODUCULUĞU/MUZU, ESNAFTA/N ÖĞREN/DİK
İLGİSİZLİĞİ/MİZİ, BİLGİSAYARCILARDA/N ÖĞREN/DİK
DEĞERSİZLEŞTİRMEYİ/MİZİ, GAZETECİLERDE/N ÖĞREN/DİK

AKILSIZLIĞI/MIZI, BİLİMKİŞİLERİNDE/N ÖĞREN/DİK
YÜZEYSELLİĞİ/MİZİ, FELSEFECİLERDE/N ÖĞREN/DİK
DUYARSIZLIĞI/MIZI, SANATÇILARDA/N ÖĞREN/DİK

SAYGISIZLIĞI/MIZI, YAYADAN ÖĞREN/DİK
DİKKATSİZLİĞİ/MİZİ, ONDAN ÖĞREN/DİK
ÖZENSİZLİĞİ/MİZİ İSE SENDEN ÖĞREN/DİK

DİDİŞME/MİZİ, KOMŞUDAN ÖĞREN/DİK
SATAŞMA/MIZI, ARKADAŞTAN ÖĞREN/DİK
KAVGAYI DA, TARAFTARLARDA/N ÖĞREN/DİK

[FAKAT/YERİNE]

BARIŞI, HALKTA/N ÖĞREN/DİK

BAYRAMI, ÇOCUKLARDA/N ÖĞREN/DİK

DENGEYİ, DOĞADA/N ÖĞREN/DİK

KENDİMİZİ, EVRENDE/N ÖĞREN/DİK



[ Sürekli/doğrudan erişim adresi...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/32793 ] )

( THEIR SUMMITS
[UNFORTUNATELY]

(WE) LEARN/ED (OUR) COMPASSION FROM/AT (OUR) MOTHER
(WE) LEARN/ED (OUR) INCOMPREHENSION FROM/AT (OUR) FATHER
(WE) LEARN/ED (OUR) FROM/AT (OUR) BROTHERS/SISTERS
(WE) LEARN/ED (OUR) OTHERING FROM/AT (OUR) RELATIVES

(WE) LEARN/ED (OUR) RELENTLESS FROM/AT WOMEN
(WE) LEARN/ED (OUR) OBSSESSIONS FROM/AT MEN
(WE) LEARN/ED (OUR) MODALITIES FROM/AT HOMOSEXUALS

(WE) LEARN/ED (OUR) POVERTY FROM/AT RICHS
(WE) LEARN/ED (OUR) DETACHMENT FROM/AT CELEBRITIES

(WE) LEARN/ED (OUR) HYPOCRISY FROM/AT POLITICIANS
(WE) LEARN/ED (OUR) FIXATIONS FROM/AT PRESIDENTS/MINISTERS

(WE) LEARN/ED (OUR) IRRELIGION FROM/AT RELIGIOUS'
(WE) LEARN/ED (OUR) INCONSISTENCE FROM/AT TEACHERS
(WE) LEARN/ED (OUR) FLIPPANCY FROM/AT INTELLECTUALS

(WE) LEARN/ED (OUR) SLYNESS FROM/AT TRADERS
(WE) LEARN/ED (OUR) GOSSIPY FROM/AT DEALERS
(WE) LEARN/ED (OUR) IRRELEVANCE FROM/AT COMPUTER NERDS
(WE) LEARN/ED (OUR) DEBASEMENT FROM/AT JOURNALISTS

(WE) LEARN/ED (OUR) INSANITY FROM/AT SCIENTICIANS
(WE) LEARN/ED (OUR) SUPERFICIALITY FROM/AT PHILOSOPHERS
(WE) LEARN/ED (OUR) INSENSITIVITY FROM/AT ARTISTS

(WE) LEARN/ED (OUR) INDIGNITY FROM/AT PEDESTRIANS
(WE) LEARN/ED (OUR) NEGLIGENCE FROM/AT HIM/HER
(WE) LEARN/ED (OUR) SLIPSHOD FROM/AT YOU

(WE) LEARN/ED (OUR) SCUFFLE FROM/AT NEIGHBOR
(WE) LEARN/ED (OUR) PROVOCATION FROM/AT FRIEND
(WE) LEARN/ED (OUR) SCRAP FROM/AT FANS


[BUT/INSTEAD OF "THESE"]


(WE) LEARN/ED (OUR) PEACE FROM/AT PUBLIC

(WE) LEARN/ED (OUR) MERRINESS FROM/AT KIDS

(WE) LEARN/ED (OUR) BALANCE FROM/AT NATURE

(WE) LEARN/ED (OUR) SELF/SELVES FROM/AT UNIVERSE



[ Direct reach address...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/32793 ] )


- DORUM/KÖŞEK/KÖÇEK/POTUK/TAYLAK/YELEK ile TAYLAN

( Bir yaşına kadar olan deve yavrusu. İLE İki yaşında deve yavrusu. )


- DOSA

( Yanaşan gemiye konan iskele. )


- DOST

( HAKÎKÎ SEVGİLİ, ALLAH )

( SEVEN VE SEVİLEN KİMSE )


- DOST KAZANMAK ile/ve/değil/yerine DOSTU/DOSTLARI KAYBETMEMEK

( Dost kazanmak yerine varolan dostları [tanıyarak/anlayarak] kaybetmemeye çalışmalı! )


- DOST OL(A)MAYAN/A ile/değil/yerine DOST (OLAN/A, OLABİLEN/E)

( Yol ver. İLE/DEĞİL/YERİNE "Yaşamını ver." )

( KIYIM-KIYIM, KIYIL Kİ, DOST ÖNÜNE ÇIK(ABİL) )


- DOST ile KARDEŞLİK

( Kardeş olma durumu, karındaşlık, uhuvvet. | Kardeş kadar yakın sayılan kimse, yakın dost. | Birlik, beraberlik. | Adı bilinmeyen kişilere söylenilen bir seslenme sözü. )


- DOST ile/ve POST

( Allah. İLE/VE Toprak. )


- DOSTU ile/ve OĞLU ile/ve KÖLESİ

( Hz. Musa. İLE/VE Hz. İsa. İLE/VE Hz. Muhammed. )


- DOSYA ile/ve KLASÖR

( FILE vs./and FOLDER )


- DÖVİZİN "YÜKSELMESİ" ile/değil/yerine/||/<>/< ÜLKENİN PARA DEĞERİNİN KAYBETMESİ


- DÖVÜŞ ile/değil GÜÇLÜ GENİN AKTARILMASI


- DOWN SENDROMUNDA:
EDWARDS ile/||/<> PATAU

( 47 kromozom[21 numaralı kromozomun üç tane olmasından dolayıdır]:
18. kromozomdan bir fazla olursa. İLE/||/<> 13. kromozomdan bir fazla olursa. )


- DOYAMAMAK ile/ve DAYANAMAMAK


- DOYGU/RIZK:
BOL ile/ve/<>/değil/yerine BEREKETLİ


- DOYGUNLUK ile/ve/değil/yerine TADINA VARMAK


- DOYMA ile AŞIRI DOYMA

( Yeğinliği gittikçe artırılan bir manyetik alanın içindeki bir çelik çubuğun alabileceği en çok manyetizmayı almış olması. | Bir gazın, belirli bir sıcaklıkta o sıcaklığa özgü olan en büyük basınç altında bulunması. | Bir sıvının içinde belirli bir nesneden eriyebilecek en çok miktarın erimiş bulunması, işba. İLE Belirli sıcaklıktaki bir sıvı içinde, eriyebildiği kadar eriyen bir nesnenin, sıcaklığın düşmesine karşın bir sınıra kadar erimiş olarak kalması durumu. )


- DOYMAK(SINIRA GELMEK) ile/yerine GEREKSİNİM DUYDUĞUN KADARINI ALMAK


- DOYMAK ile "KESİLMEK"


- DOYMAK ile "KESİLMEK"


- DOYMAK ile/ve/değil ŞİŞMEK

( Beyin, doyma bilgisini, 20 dak. sonra oluşturur. )


- DOYMUŞ ÇÖZELTİ ile/>< DOYMAMIŞ ÇÖZELTİ

( En yüksek oranda çözünmüş nesne içerir. İLE/>< Daha fazla nesne çözebilir. )


- DOYMUŞ YAĞ ASİDİ(SATURE) ile/yerine DOYMAMIŞ YAĞ ASİDİ(UNSATURE)

( Karbon atomları, birbirine tek bağ ile bağlanmış ve hidrojenle doyurulmuş olan yağ asitleri. Hayvansal olan sert yağlarda oranı yüksektir. İLE/YERİNE Karbon atomlarının bazılarında çift bağ bulunan ve hidrojenle doyurulmamış yağ asitleri. Bitkisel sıvı yağlarda oranı yüksektir. )


- DOYUM:
"İNANARAK" ile/değil ANLAYARAK


- DOYUM ile/ve/> TEKRAR

( SATISFACTION vs./and/> REPETITION )


- DOYUMSUZ/LUK ile/ve/<>/|| DUYARSIZ/LIK


- DOYURMAK ÜZERE ile/ve/değil/yerine HAREKETE GEÇİRMEK


- DOYURUCU ile/ve/değil/||/<> TOK TUTUCU


- DOZ[İng. DOSE] ile DÜZE/SEVİYE

( DOSE vs. LEVEL )


- DOZUNU KAÇIRMAK ile ABARTMAK

( TO OVERDO vs. TO EXAGGERATE )


- DRAGON ile LANCER ile SÜVÂRİ

( Piyadeler. İLE Mızraklılar. İLE Kılıç ve ok kullananlar. )


- DRAM[Fr. < DRAME]/DRAMA ile TRAJEDİ[Fr. < Yun. TRAGEDIE]

( Sahnede oynanmak için yazılmış oyun, drama. | Acıklı, üzüntülü olayları, bazen güldürücü yönlerini de katarak konu alan sahne oyunu ya da televizyon filmi. | Tiyatro yazını. | Acıklı olay. İLE Konusunu efsanelerden ya da tarihsel olaylardan alan, acıklı sonuçlarla bağlanan bir tür tiyatro yapıtı, facia. | Üzücü iki [ve üzeri] olmazın biraradalığı. )


- DRAM[Fr. < Yun.] ile DRAMATURGİ[Yun.]

( Dram yazma ve oyun yönetme kurallarını ele alan sanat ve bu sanatın uygulanması. | Tiyatro yapıtları incelemesi. )


- DRAM[Fr. < Yun.] ile MELODRAM[Fr. < Yun.]

( Sahnede oynanmak üzere yazılmış oyun. | Acıklı, üzüntülü olayları, bazen güldürücü yönlerini de katarak konu alan sahne oyunu türü. | Tiyatro yazını. | Acıklı olay. İLE Yunan trajedilerinde koro başı ile bir oyuncu arasında geçen şarkılı konuşma. | Müzik eşliğinde, oyuncuların sahneye girip çıktıkları bir oyun türü. | Çağdaş tiyatroda, hareketli ve duygusal olaylara dayalı bir oyun türü. )


- DRAM ile KOMEDİ

( Duyguya yöneliktir. İLE Zekâya yöneliktir. )


- DRAM ile/değil/yerine/||/<>/> SDRAM


- DRAMA ile DRAM'A


- DRAMATÜRJ/DRAMATÜRG[Fr. < Yun.]

( Tiyatro yapıtı yazan, okuyan. )


- DRAVATRA

( Akıcılık. )


- DRAVİDLER ile/ve MİKENLER ile/ve DORLAR ile/ve İYONLAR


- DREZİN

( Yol kontrol ve bakımı için demiryollarında kullanılan küçük araba. )


- DRONE:
HAVADA ile/ve/||/<> SUDA

(

ile/ve/||/<>

)


- DROSERA

( Topuz biçimindeki yapraklarının üst yüzeyi, böcekleri yakalayan yapışkan tüyler ile örtülü otsu bir bitki. [Lat. DROSERA ROTUNDIFOLIA] )


- DSM ile ICD 10 ile CCMD

( APA'nın. İLE DSÖ'nün. İLE Çin'in. )


- DÜ-YEK ile DÜ-YEK

( Usûl. İLE 1-2. )


- DUA (İLE) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOĞA (İLE)


- DUA ETMEK ile/ve BOYNUNU BÜKMEK


- DUÂ'[Ar.] ile MES'ELE[Ar.]


- DUÂ[Ar.] ile NİDÂ'[Ar.]


- DUA ile/ve ARZU


- DUÂ ile/ve/||/<>/> DEVÂ


- DUA ile/ve DİLEMEK


- DUA ile/ve DUHÂ

( ... İLE/VE Güneşin ve parlaklığının en yüksek olduğu an. )


- DUA ile/ve İSTEK


- DUA ile İSTİSKA'[< SAKY]

( ... İLE Yoğun bir biçimde su gereksinimi duyma. | Yağmur duası. | Gövdenin bir yerinde ya da karında su birikmesi. )


- DUA ile/ve/||/<> MAHATMA GANDHI'NİN DUASI

( )


- DUA ile/ve NİYZ[Fars.]

( İsteyeceksin, sürekli niyaz edeceksin! )


- DUA ile/ve/değil/<> SOHBET


- DUA ile VAHİY

( Bizden çıkan. İLE Ondan gelen. )

( Kulun, Allah'la konuşması. İLE Allah'ın, kul ile konuşması. )


- DUA ile YOM

( ... İLE Uğurlu dua. )


- DUAL/DUBLE ile/||/<> DUPLİKASYON ile/||/<> DİVALAN

( İkili/çift. İLE/VE/|| İkileşme. İLE/VE/|| İki değerli. )


- DUBA ile PONTON[Fr.]

( ... İLE Batmış gemileri askıya alma işinde kullanılan büyük duba. )


- DUBLİN'İN:
KUZEY'İ ile/ve/<> GÜNEY'İ

( İrlanda'nın başkenti Dublin'i, Liffey Irmağı, ikiye ayırmaktadır.[LIFFEY: Çitli ırmak geçidi.] )


- DUBLÖR ile/değil DUBLÜR

( Çıkrık. İLE/DEĞİL Büyük perdelerin astarı. )

( Yanlışı. >< Doğrusu. )

( DOUBLEUR avec DOUBLURE )


- DUBLÜR ile FİGÜRAN

( STUNT vs. EXTRA )


- DUBROVNİK

( Meşe ağacı. )


- DÛÇÂR[Fars.] ile TUTULMUŞ, UĞRAMIŞ, YAKALANMIŞ

( TUTULMUŞ, UĞRAMIŞ, YAKALANMIŞ )


- DÜCNE[Ar. çoğ. DÜCEN, DÜCÜNÂT] ile DÜCÜNNE[Ar. çoğ. DÜCÜNÂT]

( Karanlık, kapalı hava. İLE Bulut, kat kat olma, karanlık. | Yağmur yağma. )


- DUCT

( Salgı kanalı. )


- DÛD-I DİL[Ar.]

( Gönülden/yürekten çıkan duman/ah. )


- DUDAK BÜKMEK ile/ve/||/<> BURUN KIVIRMAK


- DUDAK BÜKMEK ile DUDAK SARKITMAK

( Beğenmemek. İLE Somurtmak. )


- DUDAK/MİDE ORUCU ile/ve/değil/||/< DİL ORUCU


- DUDAK ile DURAK


- DUDAK ile/ve/değil EŞİK


- DUDAK ile/ve/değil YANAK ile/ve/değil YAKA

( ŞEFE ile/ve/değil HADD, VECNE )

( LEB, LA'L ile/ve/değil BÎLE, KELE )

( [not] LIP vs./and/but CHEEK )


- DUDAKSIL HARFLER ile/ve YARI DUDAKSIL HARFLER

( B | M | P ile/ve V | F )

( Bugünkü B harfi, Etrüsk abecesinden alınmıştır. )

( B harfi, EYEF'i [OB tamgasını] işaret etmektedir. )

( B: Bel'in simgesi. [B, b] | Bor'un simgesi. [B] | Elektrik alınganlığın simgesi. [B] | Manyetik akı yoğunluğunun(indüklemenin) simgesi. [B] | Temel tanecik fiziğinde, Baryon sayısının simgesi. [B] | Basınç birimi Bar'ın simgesi. [b] | Optik gerilme katsayısı brevster'ın simgesi. [b] | Yüzeyce genleşme katsayısının simgesi. [b] | ...'LI V

M: Baş kuvantum sayısı n = 3 'e karşılık gelen elektron tabakasının simgesi. [M] | Kuvvet momentinin simgesi. [M] | Mach sayısının simgesi. [M] | Madelung sabitinin simgesi. [M] | Milyon anlamındaki Mega [10&sup6;]'nın simgesi. [M] | Kütlenin simgesi. [m] | Manyetik kuvantum sayısının simgesi. [m] | Manyetik momnetin simgesi. [m] | Metrenin simgesi. [m]

P: Basıncın simgesi. [P, p] | Dinamik ağdalılık birimi poiz'in simgesi. [P] | Ettingshausen katsayısının simgesi. [P] | Fosforun simgesi. [P] | Gücün simgesi. [P] | Paritenin simgesi. [P] | Poynting vektörünün simgesi. [P] | Atomda, yörüngesel kuvantum sayısı l = 1 'e karşılık gelen elektron tabakalarının simgesi. [p] | Momentumun simgesi. [p] | Piko [10¯¹2;] 'nun simgesi. [p] | Plank'ın simgesi. [p] | Protonun simgesi. [p, ¦p, 1p¹] | Yarı iletken tipinin [p tipi] simgesi. [p]

İLE/VE

F: Fahrenheit derecesinin simgesi. [ºF] | Faraday sabitinin simgesi. [F] | Farad'ın simgesi. [F] | Flor'un simgesi. [F] | Kuvvetin simgesi. [F] | Coriolis parametresinin simgesi. [f] | Fanning sürtünme katsayısının simgesi. [f] | femto'nun simgesi. [f] | Frekans'ın simgesi. [f] | Odak uzaklığının simgesi. [f] | Yörüngesel kuvantum sayısı l = 3 'e karşılık gelen elektron alt tabakasının simgesi. [f]

V: Elektrik potansiyel farkı, gerilim ve voltajın simgesi. [V] | Hacmin simgesi. [V] | Vanadyum öğesinin simgesi. [V] | Hızın simgesi. [v] )

( HURÛF-İ ŞEFE )


- DUDAKTAN/AĞIZA GİREN ile/ve/<> DUDAKTAN/AĞIZDAN ÇIKAN

( İnsan/kişi, iki dudağı arasındadır.
1. İçeri ne gireceğini [yiyeceğini/içeceğini] bilen.
2. Dışarı ne [söz] çıka(ra)cağını bilen. )

( Dudak ise beşer'i, İnsan yapan/yapabilendir! [Dudağın altı doğadır.[doğanın/düzenin parçasıdır, doğayla ve doğada varolanlarla ortaktır.] )

( İnsan/kişi, yediğini bilen/tanıyan, doğasına uygun olanları dudağından geçirendir/geçirebilendir. )

( BİR ŞEY Kİ...
YAPMASAN DA OLUR! YAPMA!!!

BİR ŞEY Kİ...
SÖYLEMESEN DE OLUR! SÖYLEME!!!

 

BİR ŞEY Kİ...
YEMESEN DE OLUR! YEME!!!

BİR ŞEY Kİ...
İÇMESEN DE OLUR! İÇME!!!
[Özellikle abur-cuburlar, et ve tüm hayvansal ürünler, kahve ve de özellikle sigara gibi...] )


- DUDU KUŞU/PAPAĞAN[İt. < Ar.] ile MUHABBET KUŞU

( Deli İbrahim'in, Papağan'dan bahsettiği öyküyü okumanızı salık veririz. )

( Ulviye Sultan'ın Papağan öyküsünü okumanızı salık veririz. )

( ... İLE Papağangillerden, asıl yurdu Avustralya olan bir kuş. )

( BEBGA ile ... )

( BEPGA, TÛTÎ/TUTU, MÜRG-İ DÂNÂ[akıllı kuş] ile ... )

( PARROT vs. LOVEBIRD/PARAKEET/BUDGERIGAR/BUDGIE )

( PICISTACUS cum MELEOPSITTACUS UNDULATUS )


- DÜDÜK ile/ve/değil DUDUK

( ... İLE/VE/DEĞİL Kayısı ağacından yapılır. )


- DÜDÜK ile/ve/değil KAVAL

( ... ile/ve/değil PİŞE )


- DÜDÜK ile SİPSİ

( ... İLE Ağaç dallarından yapılan düdük. | Gemici düdüğü. | Zurnanın, dudaklara gelen, kamış bölümü. )


- DÜET/DÜO ile DÜETTO

( İki ses için ya da iki müzik aygıtı için düzenlenmiş müzik parçası. | İki kişi tarafından, birlikte söylenilen şarkı. İLE Küçük düet. )


- DÜĞME ile/ve BENDENE[Fars.]


- DÜĞME ile/ve ÇITÇIT


- DÜĞME ile KANCA/KOPÇA[Bulgarca]/AGRAF[Fr. < AGRAFE]


- DÜĞÜM ile/ve BOĞUM


- DÜĞÜM ile/değil/yerine DÜĞÜN

( Kişiye[zih(ni)ne], durumlara/koşullara göre değişir. )


- DÜĞÜM ile/ve/değil EŞİK


- DÜĞÜM ile İLMİK

( ... İLE Çözülmesi kolay düğüm, eğreti düğüm. )


- DÜĞÜM ile/değil KÖRDÜĞÜM

( ... İLE/DEĞİL Çözülemeyen, ilmiksiz düğüm. | Çözülmesi hemen hemen olanaksız olan sorun. )


- DÜĞÜMLENMİŞ ile DOKUNMUŞ ile İŞLENMİŞ


- DÜĞÜMÜ KESMEK ile/değil/yerine DÜĞÜMÜ ÇÖZMEK


- DÜĞÜMÜ ile/ve ATKISI ile/ve SAÇAĞI


- DÜĞÜN ÇİÇEĞİ/TURNAAYAĞI/SÜTLÜCE ile AVCI OTU

( Düğün çiçeğigillerin örnek bitkisi. İLE Düğün çiçeğigillerden, kokusuz, parlak zehirli bir bitki. )

( DÜĞÜNÇİÇEĞİGİLLER: İki çeneklilerden, bazı türleri süs bitkisi olarak kullanılan bir aile. )

( RANUNCULUS cum ADONIS )


- DUH[Fars.] ile DÛH[Fars.]

( Kız. | Hasır otu, hasır sazı. | Havâi fişek. İLE Otsuz, çıplak arazi, yer. Yapraksız ve meyvesiz ağaç. | Tüysüz, çıplak baş ve yüz. | Hasırotu. )


- DUHÂ ile/ve EZAN


- DUHEM ile/ve/||/<> QUINE (TEZİ)

( 10 Haziran 1861 - 14 Eylül 1916 İLE/VE/||/<> 25 Haziran 1908 - 25 Aralık 2000 )


- DUHÛL[Ar.] ile DÜHÜL[Ar.]

( İçeri/içine girme. İLE Davul. )


- DUKKHA[Palice]

( Acı, ıstırap, doğum, yaşlanma, hastalık, ölüm... Dört yüce gerçekten biri. Buda'nın öğretisiyle acı~ıstıraptan kurtulmanın yolu bulunabilir.
1. Dukha dukkha: Sıradan acı çekme.
2. Viparinama dukkha: Değişimlerden dolayı acı çekme.
3. Samkhara dukkha: Koşullanmalardan dolayı acı çekme. )


- DULAVRATOTU ile DULAPTALOTU

( Bileşikgillerden, tıpta kullanılan bir bitki. İLE Dulaptalotugillerin örnek bitkisi olan, yüksek yerlerde yetişen, çiçekleri güzel kokan bir ağaççık. )

( ARCTIUM LAPPA cum DAPHNE MEZEREUM )


- düldül ile Düldül

( ... İLE Hz. Ali'nin atı. )


- DUMAN ile BUHÂR[: Buğu. Ar. çoğ. EBHİRE]

( Bir maddenin yanması ile çıkan ve içinde katı zerrelerle buğu bulunan kara ya da esmer renkli gaz. | Havalanan ince tozların ya da sisin havada oluşturduğu bulanıklık. İLE Bir kritik sıcaklığın altında gaz fazına geçen ve sıcaklığı düşürmeksizin, sadece basıncın artırılmasıyla sıvılaştırılabilen özdek/madde. )

( ... avec LA VAPEUR )

( ... mit DAMPF )

( SMOKE vs. STEAM )


- DUMAN ile BULUT

( ACÂC: Bulut. | Duman. )

( SMOKE ile CLOUD )


- DUMAN ile/ve/değil GAZ

( Sigaranın zararı, görünen dumanından değil görünmeyen gazındandır! [dolayısıyla havalandırma[air-condition] neredeyse hiçbir etkisi yoktur!] )

( [not] SMOKE vs./and GAS )


- DUMAN ile TUMAN, TENBÂN[Fars.]

( Yanan ya da buharlaşan bir nesneden göğe doğru yükselen yoğunluk. İLE Don, içe giyilen don, şalvar. )


- DÜMBÂL/E[Fars.] ile DÜNB/E[Fars.]

( Kuyruk. İLE Kuyruk. )


- DÜMDÜZ ile/ve/||/<> TEKDÜZE


- DÜMEN ile/değil/yerine/>< DÜZEN


- DÜMENCİ ile/değil/yerine/>< KÜREKÇİ

( image )


- DUMÛR[Ar.] ile DUMÛR[Ar.]

( Hastalıktan bir örgenin kuruması. | Zayıflıktan/açlıktan hayvanın karnının içeri çökmesi. İLE Bir örgenin beslenememesinden dolayı kuruyup kalması, körelme. )


- DUMUR ile BİTKİNLİK/SÜRMENAJ[Fr.]


- DÛN

( ALTTA, AŞAĞIDA | AŞAĞI, AŞAĞILIK | ALÇAK )


- DÜN ile YARIN ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/< BUGÜN

( Gitti mi gelmez. İLE Gelir mi bilinmez. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/<>/< [ne yazık ki] Değeri bilinmez. )

( Yarın, bugünün öğrencisidir.
[Lat.] Discipulus est prioris posterior dies. )

( ... ile FERDA ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/< ... )


- DÜN/LER ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< GÜN/LER

( Unutulabilirler. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Yaşanılması gerekenler, yaşanılacaklar. )

( Unutulabilecek ve bağlamında unutulabilmesi gereken. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Yaşanılabilecek ve yaşanılması gereken. )


- DÜN ile/ve TÂR

( Gece. İLE/VE Karanlık. )


- DÜNÜVV[Ar.] ile KURB[Ar.]


- DÜNYA

( Hareket eden. )


- DÜNYA BANKASI ile IMF


- DÜNYA GÖRÜŞÜ ile PARADİGMA


- DÜNYA İŞLERİNİ BİLMEK ile/ve AHİRET İŞLERİNİ BİLMEK

( Aldanmamak için. İLE/VE Aldatmamak için. )

( Kişinin ibadeti bilmektir. )


- DÜNYA KADAR MAL ile/ve/değil/yerine/>< FINDIK KADAR .M


- DÜNYA KEDİ GÜNÜ ile/ve/||/<> ULUSLARARASI KEDİ GÜNÜ

( 17 Şubat İLE/VE/||/<> 08 Ağustos )

( Uluslararası Kediler Günü, 08 Ağustos'ta kutlanıyor. Ayrıca, 17 Şubat'ta, Dünya Kedi Günü kutlanıyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde(ABD), 29 Ekim'de; Rusya'da, 01 Mart'ta; Avrupa'daki çoğu ülkede ise 17 Şubat'ta kutlanıyor. Dünya Kedi Günü ile karıştırılan Uluslararası Kedi Günü, 2002 yılında Uluslararası Hayvan Refahı Fonu tarafından oluşturuldu. )

( www.6Dtr.com/OZELGUNLER

Özel/Önemli Günler Takvimi'ni, şu html kodunu kopyalayıp istediğiniz sayfada yayınlayabilirsiniz...

< iframe src="https://www.google.com/calendar/embed?src=bnu9bqjgmq24m6ciq9cr2q5ne0%40group.calendar.google.com&ctz=Europe/Istanbul" style="border: 0" width="600" height="600" scrolling="no" > )


- DÜNYA NÜFUSU(-1) ile/ve/||/<>/ya da 1 KİŞİ

( "Pamuk". İLE/VE/||/<>/YA DA "Demir". )


- DÜNYA TARİHİ ile/ve/||/<>/>/< DÜŞÜNCE TARİHİ ile/ve/||/<>/>/< FELSEFE-BİLİM TARİHİ

(
Felsefe - Bilim Tarihi Zihin Haritası




---



BİLİM/BİLİMDE/BİLİMSELLİKTE:
(ÖNCELİKLE) VAR OLANIN[MEVCUD/ONTOS] ve/||/<>/> DOĞANIN ve/||/<>/> DOĞAL)
NESNE ve/||/<>/> OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(VE ANCAK DAHA SONRA) ÜRETİLMİŞ NESNELERİN
(VE EN SON OLARAK) KİŞİLERİN ve/||/<>/> TOPLULUKLARIN ve/||/<>/> TOPLUMUN/TOPLUMLARDA YAŞANMIŞ/YAŞANAN/YAŞANABİLEN
OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(ÖNCEDEN TANIMLANMIŞ ve/||/<>/> BELİRLENMİŞ BİR YÖNTEM ve/||/<>/> ARACA BAĞLI OLARAK)
(İSTİDLÂLÎ/RASYONEL [AKIL İLE])
ÖLÇÜLÜ ve/||/<>/> ÖLÇÜLEBİLİR/ÖLÇÜMLENEBİLİR
NEDENSEL ve/||/<>/> KAVRAMSAL ve/||/<>/> ELEŞTİREL (OLANAK ve/||/<>/> SINIRLARI İÇİNDE)
KANITLI ve/||/<>/> DÜZENLİ ve/||/<>/> TUTARLI (BİR BİÇİMDE)
KAMUSAL/LIK ve/||/<>/> TEKRARLANABİLİR/LİK ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK ve/||/<>/> PAYLAŞILABİLİR/LİK (KOŞULLARINDA)
TANIM ve/||/<>/> İŞLEV ve/||/<>/> YARARA (KONU OLABİLEN/OLABİLECEK)
VERİ ve/||/<>/> BİLİ ve/||/<>/> BİLGİ/Sİ



---



[2. | 3. | 4. | 5. | 6. | 7. | 8. dersler...]


---



)

( [2. | 3. | 4. | 5. | 6. | 7. | 8. dersler...] )

( )

( )

( [2. | 3. | 4. | 5. | 6. | 7. | 8. dersler...]


1. ders [Klasik Mekanik] - Baha Zafer - İst. Medeniyet Üniversitesi [10 Ekim 2019]

2. ders [Uzay-Zaman] - Baha Zafer - İst. Medeniyet Üniversitesi [24 Ekim 2019]

3. ders [Dik Yamaçlar - Dünü Olmayan Gün"] - Baha Zafer - İst. Medeniyet Üniversitesi [07 Kasım 2019]

4. ders [Yeni Mekaniğe Giden Yollar] - Baha Zafer - İst. Medeniyet Üniversitesi [14 Kasım 2019]

5. ders [Belirsiz Sular] - Baha Zafer - İst. Medeniyet Üniversitesi [21 Kasım 2019]

6. ders [Dalganın Sırtında] - Baha Zafer - İst. Medeniyet Üniversitesi [05 Aralık 2019]

7. ders [Kuark Denizi] - Baha Zafer - İst. Medeniyet Üniversitesi [19 Aralık 2019]

8. ders [EPR ve Zaman] - Baha Zafer - İst. Medeniyet Üniversitesi [26 Aralık 2019]
-------------

II. Dönem - Ayhan Çitil

1. ders [XIX. ve XX. yy.'da Felsefenin Gözünden, Fizikte Neler Oldu?] - Ayhan Çitil - İst. Medeniyet Üniversitesi [27 Şubat 2020]

2. ders [Geometrilerin Çokluğundan Yeni Dil ve Mantık Anlayışına] - Ayhan Çitil - İst. Medeniyet Üniversitesi [12 Mart 2020] )

( Bilim Tarihi Ders Notları ve Kavramları... )

( )

( )

( "Biruni ve Çalışmaları" başlıklı sunumunu da Sayın Atilla Bir'den, burayı tıklayarak dinleyebilirsiniz... )

( )

( )

( "Bilim Tarihi Durakları"[Şeniz Yıldırımer - İlke Yay.] kitabını da okumanızı salık veririz. )

( )

( )

( )

(
"3 Blue 1 Brown" Youtube hesabındaki videoları da izlemenizi salık veririz... )

( )

( Nesin Matematik Köyü Youtube Kanalı )

( )

( )

( | 2. | 3. | 4. | 5. dersler...] )

( )

(

https://twitter.com/floodmania/status/1294365941791424513 )

( )

( [2. | 3. | 4. dersler... )

( )

( [Bilim Tarihi Sohbetleri 2/3/4/5/6/7/8/9/10. dersler...] )

( Bilim Tarihi Buluşmaları - Dr. Derya Gürses Tarbuck )

( )

( )

( Dünyadaki Bilimsel Eğitimler - researchseminars.org )

( Tarihteki En Etkili 10 Matematikçi )

(
Felsefe - Bilim Tarihi Zihin Haritası
)

( Türk Tarih Kurumu
Felsefe ve Bilim Tarihi Söyleşileri - 1

)

( "Bilim Tarihinin Tarihi - İhsan Fazlıoğlu" yazısını okumak için burayı tıklayınız...

ya da

"Bilim Tarihinin Tarihi - İhsan Fazlıoğlu" söyleşisini dinlemek için burayı tıklayınız... )

( )

( )

(

)

( )


- DÜNYA VATANDAŞI ile/ve/<> DÜNYA BİREYİ


- DÜNYA VATANDAŞI ile/ve VATANSIZ/HAYMATLOS


- DÜNYA VATANDAŞLIĞI ile/ve/||/<>/> EKİN(KÜLTÜR) VATANDAŞLIĞI

( 11. aya kadar. İLE/VE/||/<>/> 11. ay sonrası boyunca. )


- DÜNYA:
ŞEYLERİN TOPLAMI ile/ve/değil/||/<>/>/< OLGULARIN TOPLAMI


- DÜNYA(") ile/ve/=/||/<>/> ÇEVRE


- DÜNYA[Ar.] ile/değil/yerine/||/<>/> YERYÜZÜ / ACUN / YERTİNÇ


- DÜNYA ile/ve/<> ÂHİRET

( Ahlâk. İLE/VE/<> İlim. )


- DÜNYA ile/ve ÂLEM

( Âlemi hoş bilen boşa varır, boş bilen hoşa varır. )


- DÜNYA ile/||/<>/< ESKİ DÜNYA

( ... İLE/||/<>/< Asya, Avrupa ve Afrika'ya topluca verilen ad. )


- DÜNYA ile/ve/=/||/<> KAPI


- DÜNYA ile/ve/||/<> MARS

( 90 kilo. İLE/VE/||/<> 35 kilo.[yerçekimi farkı nedeniyle] )

( 15 yaşındaysak. İLE/VE/||/<> 8 yaşındayız.[1 Mars yılı, 686,9 Dünya gününe eşittir.] )

( [en yüksek dağ] Everest.[8848 m.] İLE/VE/||/<> Olympus Dağı[Lat. Olympus Mons)[güneş sistemindeki ve evrendeki bilinen en yüksek dağdır.][22 km. yüksekliğindedir. Everest'ten üç kat daha yüksektir. 624 km. genişliğindeki bu dağ, Britanya adalarının bulunduğu alanın tamamını kaplayabilir.] )


- DÜNYA ile/ve/||/<>/> NEPTÜN ile/ve/||/<>/> URANÜS ile/ve/||/<>/> SATÜRN ile/ve/||/<>/> GÜNEŞ

( [=]
50 ay. İLE/VE/||/<>/> 57 dünya. İLE/VE/||/<>/> 63 dünya. İLE/VE/||/<>/> 700 dünya. İLE/VE/||/<>/> 1300 dünya. İLE/VE/||/<>/> 1.300.000 dünya. )


- DÜNYA ile/ve/||/<> NESNELERİN ÖYKÜSÜ

( )


- DÜNYA ile/ve/||/<> TOI 700 D

( ... İLE/VE/||/<> Dünyadan 100 milyon ışık yılı uzaklıkta, yaşama uygun bir gezegen. )

( ... İLE/VE/||/<> TOI 700 D, "TOI" (TESS Object of Interest) 700 D olarak adlandırılan bir öte gezegen ya da güneş dışı gezegen[exoplanet]. Bu gezegen, NASA tarafından Kepler uydu gözlemleriyle ve TESS (Transiting Exoplanet Survey Satellite) tarafından keşfedilmiştir. TOI 700 D, yörüngesinde TOI 700 yıldızının 3. gezegeni olarak bilinmektedir ve yörüngesinin merkezinde bulunan yıldıza yaklaşık 100 dünya günü içinde dönmektedir. [TOI 700 adlı bir yıldızın yaklaşık 100 işaretli yıldızın yakınında yer alır ve yaklaşık D tipi bir yıldız olarak kabul edilir.]

TOI 700 D, gezegenin yörüngesinde döndüğü yıldızın yakınında yer almasına karşın yörüngesinin merkezinde bulunan yıldızın yaklaşık olarak aynı sıcaklıkta olduğu ve dolayısıyla potansiyel olarak yaşam ve yerleşim için uygun bir ortam oluşturabileceği düşünülmektedir. )


- DÜNYA ile/ve UKBÂ

( ... İLE/VE Beklenti. )


- DÜNYA ile/ve/||/<> YOL

( Doğa. İLE/VE/||/<> İnsan/lık. )


- DÜNYADA EŞEYSELLİK/SEKS ile/ve UZAYDA/BOŞLUKTA/YERÇEKİMSİZ ALANDA EŞEYSELLİK/SEKS


- DÜNYADA, BİR KİŞİ/İNSAN OLMAK ile/ve/<>/değil BİR KİŞİ İÇİN DÜNYA OLMAK


- DÜNYANIN DÖNÜŞ HIZI:
KENDİ ÇEVRESİNDE ile/ve/||/<>/> GÜNEŞİN ÇEVRESİNDE

( [saatte] 1670 km. İLE/VE/||/<>/> 107.627 km. hızla [yılda 2.6 milyon km.] )


- DÜNYANIN EĞİMİ

( 23.27° )


- DÜNYANIN EN KALIN KİTABI ile DÜNYANIN EN İNCE KİTABI

( TÜRK YEMEK KİTABI ile İNGİLİZ YEMEK KİTABI )


- DÜNYANIN ORTALAMA ISISI

( 15 - 16 °C )


- DÜNYANIN YARIÇAPI

( 6371 km. )


- DÜNYANIN:
AÇISI ile/ve/||/<> YALPALAMA AÇISI

( WORLD'S: ANGLE and/||/<> PRECESSION ANGLE )


- DÜNYAYI "ALGILAMA/YORUMLAMADA":
"OLDUĞUMUZ GİBİ" ile/değil/yerine/>< OLDUĞU GİBİ


- DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK ile/değil/yerine DÜNYANI[İSTEKLERİNİ/ÇEVRENİ/KOŞULLARINI] DEĞİŞTİRMEK


- DÜNYAYI YERİNDEN OYNATMAK ile/ve/||/<>/< OTURDUĞUMUZ YERDEN KALKMAK


- DÜNYAYI/ÜLKEYİ/KİŞİLERİ KURTARMAK/KORUMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ KURTARMAK VE KORUMAK


- DÜNYEVÎ ... ile/ve/değil/||/<> DÜNYADA KAZANILACAK OLAN ...


- DUODENUM ile/ve JEJUNUM ile/ve ILEUM

( İnce bağırsakların ilk bölümü.[12 parmak bağırsağı.] İLE/VE İnce bağırsağın duodenum ile ileum arasındaki bölümü. İLE/VE İnce bağırsakların son bölümü.[Jujenum ile çekum arasında uzanır ve ince bağırsakların 3/5'ini oluşturur.] )


- DÜPEDÜZ ile BASBAYAĞI


- DÛR-BÎN[Fars.] ile DÛR-NÜMÂ/Y[Fars.]

( Uzağı/ileriyi/geleceği gören. İLE Uzağı gösteren. )


- DÛR[Ar. < DÂR] ile DÛR[Fars.]

( Evler. | Bölgeler. İLE Uzak. [DÛR-BÎN: Uzağı gören. | Dürbün.] )


- DURABİLMEK ile/ve/||/<> UNUTABİLMEK ile/ve/||/<> SUSABİLMEK ile/ve/||/<> AFFEDEBİLMEK


- DURAÇ/TURAÇ ile DURAÇ

( Sülüngillerden, uzunluğu 34 cm. olan, soyu azalmış bir kuş türü. İLE Yontu, sütun gibi şeylerin üstüne konulduğu parça, ayaka, taban. )


- DURAĞAN SÜREÇ ile/ve/değil/yerine ETKİN SÜREÇ

( [not] STATIC PROCESS vs./and/but ACTIVE PROCESS
ACTIVE PROCESS instead of STATIC PROCESS )


- DURAĞAN TOPLUM ile/değil/yerine/>< DEVİNGEN TOPLUM


- DURAĞAN/STATİK ile/>< DEVİNGEN/DİNAMİK

( Durağan nesnelerin dengesi ve Güçlerle ilgilenen fizik dalı. İLE/>< devimli nesnelerin Güç ve devimle ilgilenen fizik dalı. )


- DURAĞAN ile/ve/değil/yerine/||/>< DEVİNGEN


- DURAĞAN ile HANTAL


- DURAĞAN ile SABİT


- DURAĞANLIK/ATÂLET(OTURMA/YATMA) ile/değil/yerine/>< HAREKET

( Üşütür ve giydirir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Isıtır ve soyundurur. )


- DURAĞANLIK/ATÂLET ile/değil/yerine/||/<> DURUŞ


- DURAĞANLIK ile/ve/değil/yerine/||/>< DEVİNİMSEL/LİK


- DURAĞIN ORADA ile DURAKTA


- DURAK ile/ve/değil EŞİK


- DURAK ile/değil İSKELE


- DURAK ile PERON[Fr.]

( ... İLE Tren istasyonlarında, tren yolu boyunca uzanan, inilip binilen, yüksekçe döşeme. )


- DURAKLAMAK ile/ve/değil DURAKSAMAK


- DURAN ile/ve/>/değil/yerine DÖNENDE, DURAN


- DURAN ile/ve/||/<> DURAĞAN


- DURAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/></>/< DÜŞÜNEN

( Susmak bilmez. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Hemen susar.
bkz. www.FaRkLaR.net/SUS )


- DURANDA, DÖNEN ile/ve/<> DÖNENDE, DURAN

( Doğa. İLE/VE/<> İnsan/kendi. )


- DÜRBÜN ile/değil BÜYÜTEÇ

( [not] BINOCULARS vs. MAGNIFYING GLASS )


- DÜRBÜN ile ÇİÇEK DÜRBÜNÜ(KALEYDESKOP)

( ... İLE Bir ucu buzlu camla kapatılan, metal ya da mukavvadan bir boru içine yerleştirilmiş aynaların aracılığıyla, boru içine konulmuş renkli küçük nesnelerin ve görüntülerin oluşturduğu çeşitli biçimleri gösteren araç. )


- DÜRBÜN ile PERİSKOP[Fr. < Yun. PERI: Dolay. SKOPEIN: Gözetlemek.]

( ... İLE Denizaltılarda, tanklarda, siperlerde kullanılan, gözlemcinin gözünü çevirmeksizin çevreyi araştırmasını sağlayan optik araç. )


- DÜRBÜN ile TELESKOP

( BINOCULARS vs. TELESCOPE )


- DÜRD

( TORTU )


- DURDURMA ile/ve/||/<> BERTARAF ETME


- DURDURMA ile/ve/||/<> KURTULMA


- DURDURMA ile/ve/||/<> SINIRLANDIRMA


- DURDURMAK ile/ve/<> ENGELLEMEK


- DURDURMAK ile/ve/değil SABİTLEMEK


- DURDURMAK ile/ve YAVAŞLATMAK

( TO CEASE/STOP vs./and TO SLOW DOWN )


- DURDURUCU ile/ve YAPTIRICI

( STOPPER vs./and SANCTER )


- DURENDİŞ[Fars.]

( Uzağı görür, ileriyi düşünür, öngörülü. )


- DURGUN BAKIŞ ile/ve DARGIN BAKIŞ


- DURGUN/LUK ile/ve/değil/yerine DİNGİN/LİK


- DURGUN/LUK ile/ve/değil/||/<> DURAĞAN/LIK


- DÜRMEK ile KATLAMAK


- DÜRR-Ü YEKTÂ

( YEGÂNE İNCİ )


- DURR[Ar.] ile ŞERR[Ar.]


- DURR[Ar.] ile SÛ'[Ar.]


- DÜRTEN ile/ve/||/<>/> DÜŞÜNDÜRTEN


- DÜRTME ile/ve/değil/||/<> SÜRTME


- DÜRTMEK ile GIDIKLAMAK


- DÜRTMEK ile İTMEK


- DÜRTMEK ile/değil/yerine UYARMAK


- DÜRTÜ ile/ve/||/<>/> GÜDÜ(MOTİVASYON)

( Fiziksel kaynaklı gereksinim. İLE/VE/<> Zihinsel/düşünsel kaynaklı gereksinim. [ve bunların harekete geçmesi/geçirilmesi] )

( DRIVE vs./and/||/<>/> MOTIVATION )


- DÜRTÜ ile/ve/değil/||/<>/> UYARAN ile/ve/değil/||/<>/> UYARILMA


- DÜRTÜ ile/değil/ne yazık ki/||/<>/> ZORLAMA

( [not] DRIVE vs./||/<>/>/but ENFORCE )


- DÜRTÜLER ile/ve/||/<> KAYGI ile/ve/||/<> SAVUNMALAR


- DURU

( Kalktığı zaman. )


- DURUK DİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEVİMSEL/DİRİMSEL DİN


- DÜRÜLÜ-BÜKÜLÜ


- DURUM

( CASE )


- DURUM - KARŞILAŞMA ile/ve/||/<>/> DURUŞ - KARŞILAMA


- DURUM/LAR ile/ve/||/<>/> KOŞUL/LAR ile/ve/||/<>/> KARAR/LAR


- DURUM/RESİM:
SORUNLU ile/ve/değil/||/<>/< SORUNLULARIN


- DURUM/VAZ:
TAHKİKÎ ile/ve/||/<>/> TEVİLÎ


- DURUM ile/ve/<> ARADURUM


- DURUM ile BADİRE

( ... İLE Birdenbire ortaya çıkan tehlikeli durum. )


- DURUM ile/ve/<> DURUŞ


- DURUM ile/ve/değil GEREKSİNİM

( [not] STATE/SITUATION vs./and/but NEED )


- DURUM ile/ve GÖRÜNTÜ

( STATE/SITUATION vs./and SPECTRE/PHANTOM/PHENOMENON )


- DURUM ile/ve/<> KONUM

( STATE/SITUATION vs./and/<> POSITION )


- DURUM ile/ve/<> OLGU

( STATE/SITUATION vs./and/<> FACT )


- DURUM ile/ve/değil/<> ÖTESİ


- DÜRÜM ile/değil SIKMA


- DURUM ile/ve/> SONUÇ

( Neden-sonuç, sadece zihindedir. )

( Kişi, tüm etmenleri bilmeden, hemen sonuçlar çıkarmamalıdır. )

( Durum beter, durun yeter! )

( STATE/SITUATION vs./and/> CONSEQUENCE/RESULT
Causality is in the mind.
One must not draw conclusions without understanding all the factors. )


- DURUM ile/ve/<> SÜREÇ

( Durumun doğasını değerlendirmeden zorla sürdürmeye çalışmak sorunlara yol açmıştır. )

( Durumunun doğasını ve ruhunun derinliklerini araştırmaktan daha yaşamsal bir şey yoktur. )

( STATE/SITUATION vs./and/<> PROCESS )


- DURUM ile/ve/||/<> SÜREDURUM/EYLEMSİZLİK


- DURUMU/OLAYI BÜYÜLTMEYE:
"YAKIN" ile/ve/değil/<> "AÇIK"

( Cahil ve/ya da ahmak kişiler[zihin(li)ler]dir. )


- DURUMUNDA OLMAK ile/ve KONUMUNDA OLMAK

( BEING IN THE STATE OF vs. HAD TO IN THE STATE OF )


- DURUMUNDA OLMAK ile ZORUNLULUK

( BEING IN THE STATE OF vs. OBLIGATION )


- DURUŞ ile/ve/||/<> BAKIŞ


- DURUŞ ile/ve/||/<>/>/< OTURUŞ


- DURUŞ ile/ve TUTUM

( Sen doğru dur, kötüler ecelini bulur! )

( POSTURE/POSITION vs./and ATTITUDE )


- DURUŞMA ile/ve/||/<> TENSİB DURUŞMASI/İSTİNÂBE

( ... İLE/VE/||/<> Davanın görülmekte olduğu mahkemeye gönderilmek için başka bir yerde bulunan bir tanığın, oradaki mahkemece ifadesinin alınması. )


- DÜRÜŞT[Fars.] ile/değil/yerine/>< DÜRÜST[Fars.]

( Sert; gücendirici, kırıcı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sözünde ve davranışlarında, doğruluktan ayrılmayan, doğru, onurlu. | Doğru, yanlışsız. )


- DÜRÜST/LÜK ile/ve AÇIK/LIK

( TO BE HONEST vs./and OPEN/NESS, CLARITY )


- DÜRÜSTLÜK ile/ve/<> SAYGI

( Dürüst olmayan cezalandırılır. İLE/VE Saygı göstermeyene toplumda yer verilmez. )

( Teşekkür ve özür dilemeyi bilmek/uygulamak ile. )

( TO BE HONEST vs./and RESPECT )


- DÜRÜSTLÜKTE:
KOLAY İNCİNME ile/ve/||/<> KOLAY İNCİTME


- DURYAN MEYVESİ:
TATLI ile/değil KOKULU

( "Cennet" gibi. İLE/DEĞİL "Cehennem" gibi. )


- DÜŞ(ÜR)ME ile/değil DEVİRME/DEVRİLME


- DÜŞ/RÜYÂ ile DÜŞ/HAYAL

( Rüya görmekte olduğunuzu gerçekten anlamadınız. Tutsaklığın özü de budur - gerçek ile gerçek olmayanı birbirine karıştırmak. )

( Rüya gördüğünüzü anladığınız anda, uyanacaksınız. Fakat anlamazsınız çünkü rüyanın devam etmesini istersiniz. )

( Sorununuz rüya değil, rüyanın bir kısmından hoşlanıp bir kısmından hoşlanmamaktır. )

( Bir gün gelecek, rüyanın sona ermesini tüm aklınız ve gönlünüzle özleyeceksiniz ve bunun bedeli her ne olursa ödemeye istekli olacaksınız. )

( Rüya, gündüz yaşadığının gece hapşırmasıdır. )

( Bir kişi, yılda 1.500 kadar rüya görür. )

( )

( It is because you have not really understood that you are dreaming. This is the essence of bondage - the mixing of the real vs. unreal.
Once you have seen that you are dreaming, you shall wake up. But you do not see, because you want the dream to continue.
Your problem is that you like one part of your dream and not another.
A day will come when you will long for the ending of the dream, vs. all your heart and mind, and be willing to pay any price. )

( DREAM vs. TO IMAGINE )


- DUŞAMBE

( Pazartesi. )


- DÜŞKÜNLÜK:
GÜZELLİĞE ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜRÜSTLÜĞE


- DÜŞKÜNLÜK ile/ve/değil/yerine ÖNCELİK (VERMEK/VERİLEN)

( [not] FONDNESS/ADDICTION vs./and/but PRIORITY
PRIORITY instead of FONDNESS/ADDICTION )


- DÜŞKÜNLÜK ile/ve/değil/yerine SEVGİ

( Sevgi, tutkunluk ve düşkünlük göstermez, düşkünlük ise sevgi değildir. )


- DÜŞMAN OLMAK ile/ve "GICIK" OLMAK


- DÜŞMAN ve DELİ ile/değil/yerine/||/>< DOST ve ÂŞIK

( İşine geleni söyler. VE Ağzına geleni söyler. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gerçekleri söyler. VE Gönlünden geçeni söyler. )


- DÜŞMAN:
KARŞINDAKİ ile/ve/değil/||/<> "YANINDAKİ" ile/ve/değil/||/<> "İÇİNDEKİ"

( Elindeki kılıçla. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Arkasına sakladığı hançerle. )


- DÜŞMAN(") ile/ve/değil KARŞI GÜÇ


- DÜŞMAN(") ile/değil/yerine RAKİP


- DÜŞMAN/LIK ile/değil/yerine/>< DOST/LUK

( Düşmanın en büyük hilesi, "dostluğudur". )

( Dostluğunun bedelini ödemekten kaçınanın, "düşmanlığı"nı önemsemeyebilirsin. Fakat düşmanlığının bedelini ödemeye hazır olanın, "dostluğu"nu ciddiye al! )

( Dedikodu/nu eder. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Uyarır/ikaz eder. )

( )

( [ölümü] Unutturan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Anımsatan. )

( "Ne yapmamız gerektiğini" gösterir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ne yapabileceğimizi gösterir. )

( Her canımızı sıkanla. VE Her elimizi sıkanla. [Olmayalım!] )

( Her başımızı ağrıtanı düşman bilmeyelim/saymayalım. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Her başımızı okşayanı dost bilmeyelim/saymayalım. )

( ADÂVET ile/değil/yerine/>< SÂDIK[< SIDK] )


- DÜŞMAN/LIK ile/değil/yerine FARKLI/LIK


- DÜŞMANA:
| "ZARAR VERMEK ve/ya da ÖÇ ALMAK" |
ile/değil/yerine/><
BAĞIŞLAMAK

( | Düşmanından daha alçağa düşürür. VE/YA DA Düşmanınla aynı seviyeye düşürür. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yüceltir. )


- DÜŞMANCA ile/ve/değil/||/<>/< SAYGISIZCA


- DÜŞMANDAN KORUNMAK ile/ve/değil/||/<> "DOST"TAN KORUNMAK

( Kendin korunabilirsin. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Bir şeylerin ve/ya da birilerinin de koruması gerekir. )

( Dostlarım! Dünyada, dost yoktur! )

( Kusursuz dost isteyen, dostsuz kalır. )

( Ayıpsız yâr isteyen, yârsız kalır. )


- Düşmanın olsa bile DİNLE!!!


- DÜŞME KAYGISI ile/ve/||/<> YÜKSEK SES KAYGISI

( İnsanın, doğduğunda,sahip olduğu, sadece iki korku. [Öteki tüm korku ve kaygıları sonradan öğrenir.] )


- DÜŞMEK ile İNMEK


- DÜŞMEK ile KAPAKLANMAK


- DÜŞÜK ENERJİLİ FOTONLAR ile/ve YÜKSEK ENERJİLİ FOTONLAR

( X-Ray ışınları gibi. İLE/VE Gama ışınları gibi. )


- DÜŞÜK YOĞUNLUK ile YÜKSEK YOĞUNLUK

( Düşük kütle/oylum oranı. İLE Yüksek kütle/oylum oranı. )


- DÜŞÜK ile HAFİF/YEĞNİ


- DÜŞÜK ile YETERSİZ

( "LOW" vs. INSUFFICIENT )


- DÜŞÜNCE ile/ve/<> DUYGU


- DÜŞÜNCE

( 10¯³¹ jul )


- DÜŞÜNCE DÖNEMLERİNDE:
"BÜYÜSEL" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> (")DİNSEL(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLİMSEL

( Onbinlerce yıldır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Sekizbin yıldır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Birkaç yüzyıldır. )


- DÜŞÜNCE:
ETKİNLİĞİ ile/ve/||/<> OLAYI ile/ve/||/<> NESNESİ

( THOUGHT ACTION vs./and/||/<> THOUGHT EVENT vs./and/||/<> THOUGHT OBJECT )


- DÜŞÜNCE/FİKİR ile/ve/<>/< BİLGİ/VERİ

( Amaca yönelik. İLE/VE/||/<>/< Nedene yönelik. )

( Entellektüel akıl. Amaçlı, evrensel düşünme. İLE/VE/||/<>/< Rasyonel akıl. )

( Gelecekte tutar, geleceğe yöneliktir. İLE/VE/||/<>/< Geçmişte tutar. )

( Bilgi/veri sahibi olmadan, düşünce/fikir sahibi olunmaz/olunmamalı! )

( Gelecek. İLE/VE/||/<>/< Şimdi. )

( IDEA/THOUGHT vs./and/||/<>/< KNOWLEDGE/DATA )


- DÜŞÜNCE/İLKE:
KURUCU ile/ve/||/<>/> DÜZENLEYİCİ


- DÜŞÜNCE/İNANÇ/İDEAL ile/ve/<> KİŞİ

( Bazen ancak bir düşünce/inanç/ideal için herkesten vazgeçebilirsin, bazen de ancak bir kişi için tüm düşünce/inanç/ideallerinden! )


- DÜŞÜNCE ile/ve/||/<>/>/< DİKKAT

( Düşünceler dedikleriniz, zihnin yüzeyindeki dalgacıklardır ancak. )

( Yaşamınızdaki en önemli şeye -kendinize-, bölünmez dikkatinizi verin. )

( Zorlamasız, kendi benliği ile kısıtlanmamış bir dikkat ve ilgi gerekir. )

( Olgun kişi, dikkatini içine yönelterek, meziyetlerini geliştirir. )

( Dikkat, Şimdi'ye geri getirir. )

( Dikkat, özgürleştirir. )

( Dikkatsizlik, tutsaklaştırır. )

( Dikkatsizlik, köreltir; dikkat, berraklaştırır. )

( Öteye ulaşmak için uyanık bir sükûnete ve sessiz dikkate gereksinimimiz vardır. )

( Dikkatsizliğiniz yüzünden kendi çevrenizde inşâ etmiş olduğunuz hapishaneyi inceleyin. )

( Başparmağınız işaret parmağınıza dokunuyor. İkisi de dokunuyor ve dokunuluyor. Dikkatinizi başparmağınızda topladığınız zaman başparmak hissedendir ve işaret parmağı da nesne. Dikkat odağını değiştirin, ilişki de tersine döner. )

( Attention liberates. )

( Inattention obscures, attention clarifies. )

( It needs effortless, un-self-conscious attention.
To go beyond, you need alert immobility, quiet attention.
Attention brings you back to the present.
Study the prison you have built around yourself by inadvertence.
Your thumb touches your forefinger. Both touch and are touched. When your attention; is on the thumb, the thumb is the feeler and the forefinger - the self. Shift the focus of attention and the relationship is reversed. )

( THOUGHT vs./and/||/<>/>/< ATTENTION )


- DÜŞÜNCE ile/ve/=/||/<>/> DÜŞÜNCENİN DÜŞÜNCESİ


- DÜŞÜNCE ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> DAVRANIŞ/TUTUM ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DEĞER ile/ve/||/<> DİL

( Akıl[doğru bağ/lar] ve ilim ile yapılandırılır. İLE/VE/||/<> Çeşitli fizyolojik ve psikolojik isteklerle ve eğlencelerle doyurulur. İLE/VE/||/<> Çalışarak, iş yaparak, kazanarak ve kazandırarak dengelenir. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )

( Düşünceler, duygulardan önce gelir. )

( %80 İLE/VE/||/<> %20 İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )

( Duygu yok fakat [çeşitli oranlarda/yoğunluklarda] etkisi olabilir. İLE/VE/||/<> Düşünce var. İLE/VE/||/<> Düşünce ve duygu var. İLE/VE/||/<> Öncenin, kendimizin ve başkalarının düşünceleri var. İLE/VE/||/<> Tümü var. )

( Saniyelerde. İLE/VE/||/<> Milisaniyelerde. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )

( Zihnimizin konuşma dili. İLE/VE/||/<> Gövdemizin konuşma dili. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )


- DÜŞÜNCE ile/ve DÜZEN

( IDEA vs./and ORDER )


- DÜŞUNCE ile EDİM


- DÜŞÜNCE ile/değil/yerine FARKLARI BİRLİĞE GETİREN DÜŞÜNCE

( En ufak bir fark gördüğün müddetçe sen gerçeğe yabancısın demektir. )

( Kederin nedeni, farklılıklar ve ayrımlar değildir. )

( [not] THOUGHT vs./but THE THOUGHT BRINGS THE DIFFERENCES IN UNITY
THE THOUGHT BRINGS THE DIFFERENCES IN UNITY instead of THOUGHT
As long as you see the least difference, you are a stranger to reality.
Differences and distinctions are not the causes of sorrow. )


- DÜŞÜNCE ile FARKLILIKLARI BİRLİĞE GETİREN DÜŞÜNCE


- DÜŞÜNCE ile/ve/<> FELSEFE

( ... İLE/VE/<> Düşüncenin hesabını verebilmek. )

( IDEA vs./and/<> PHILOSOPHY )


- DÜŞÜNCE ile/ve/değil/yerine HESABINI VEREBİLECEĞİN DÜŞÜNCE

( Her düşündüğünü seslendirmemeli/söylememelisin! )


- DÜŞÜNCE ile/ve/> İNANÇ

( İnandığınızı yapın ve yaptığınıza inanın. Başka her şey enerji ve zaman savurganlığıdır. )

( İNANÇ: Değişimi engelleme. )

( THOUGHT vs./and/> BELIEF/FAITH )

( ... ile/ve/> SRADDHA )


- DÜŞÜNCE ile/ve/+/<>/> İNANÇ ile/ve/+/<>/> İMAN

( Bilgi ve/+ yorum. [D] İLE/VE/+/<>/> Düşüncenin karesi. [D²] İLE/VE/+/<>/> Düşüncenin küpü. [D³] )

( [Kanıt gereksinimi] Vardır. İLE/VE/+/<>/> Daha çoktur. İLE/VE/+/<>/> Hem vardır, hem yoktur; ne vardır, ne de yoktur. )


- DÜŞÜNCE ile/ve/||/<>/> İZLENİM

( David Hume )


- DÜŞÜNCE ile/ve/değil/yerine KENDİNİ OLUŞTURAN DÜŞÜNCE


- DÜŞÜNCE ile MİSAFİR-İ GAYBÎ

( ZAMAN ZAMAN İNSANIN AKLINA GELEN KÖTÜ DÜŞÜNCELER [GELİP GEÇİCİDİR!] )


- DÜŞÜNCE ile/ve TANRI

( IDEA vs./and THE GOD )


- DÜŞÜNCE ile TEKLİF

( IDEA, THOUGHT vs. PROPOSAL )


- DÜŞÜNCE ile/değil/yerine TÜREYEBİLİR/TÜRETİLEBİLİR DÜŞÜNCE

( İyi düşünceler, hormonların dengeli salgılanmasını sağlar. )

( Yüksek düşünceler, örnek kullanılmadan, hoşnut edici bir biçimde anlatılamaz. )

( Kötü düşünce, döner-dolaşır, ne yapar-eder size ulaşır! )

( Hakkımdaki yüksek düşünceniz, sadece sizin bir düşüncenizdir. [Onu herhangi bir anda değiştirebilirsiniz. Görüş ve kanılara nasıl/neden o kadar önem yüklenebilir?] )

( Your high opinion of me is your opinion only. [Any moment you may change it. How/why attach importance to opinions?] )


- DÜŞÜNCE ile/ve TUTKU

( IDEA vs./and PASSION )


- DÜŞÜNCE ile/ve/||/<> VARLIK

( ... İLE/VE/||/<> En temel düşünce. )


- DÜŞÜNCE ile/ve VARSAYIM

( IDEA vs./and HYPOTHESIS )


- DÜŞÜNCEDE ile/ve/||/<>/>/< EĞİTİMDE ile/ve/||/<>/>/< BİLİMDE

( Özgürlüğü. İLE/VE||/<>/>/< Çağdaşlığı. İLE/VE||/<>/>/< Evrenselliği. [yeğleyelim!] )


- DÜŞÜNCEDEN DAHA ZARARLI OLAN:
"USTA SALDIRICI" ile/ve/değil/||/<> ACEMİ SAVUNUCU


- DÜŞÜNCELERİ ÖĞRENMEK ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNMEYİ ÖĞRENMEK/BECERMEK

( [not] TO LEARN IDEAS vs./and/but TO LEARN/MANAGE TO THINK
TO LEARN/MANAGE TO THINK instead of TO LEARN IDEAS )


- DÜŞÜNCELERİN, ...:
DENETLENEMEYECEĞİ KUŞKUSU/ZANNI ile/ve/||/<>/> ZARAR VEREBİLECEĞİ KUŞKUSU/ZANNI


- DÜŞÜNCELERİN/HAYALLERİN:
"KAÇMAK" ile/değil/yerine PEŞİNDEN KOŞMAMAK


- DÜŞÜNCENİN KENDİ ile/ve/<> DÜŞÜNCENİN İÇERİĞİ

( THE IDEA vs./and/<> THE CONTENT OF THE IDEA )


- DÜŞÜNCENİN, GELİŞİGÜZEL "KULLANILIŞI" ile/değil/yerine/>/>< FELSEFE


- DÜŞÜNCESİZLİK ile DÜŞÜNEMEMEK/DÜŞÜNEMEMİŞ OLMAK

( THOUGHTLESSNESS vs. NOT ABLE TO THINK )


- DÜŞÜNCEYİ:
SÖZDE/YAZIDA BIRAKMAK ile/değil/yerine UYGULAMAYA SOKMAK

( Bir düşüncene(/düşünceye/ilkeye/mirasa), ancak, sen sahip çıkarsan (uygular ve devam ettirirsen), bir anlam/değer kazanır/sın ve/ya da kazandırır/sın. )


- DÜŞÜNCEYLE BAKMAK ile DÜŞÜNCE OLMADAN BAKMAK

( TO LOOK IN THINKING vs. TO LOOK WITHOUT THINKING )


- DÜŞÜNDÜĞÜNÜ, VAROLANA GİYDİRMEK ile/değil/yerine VAROLANI DÜŞÜNMEK


- DÜŞÜNDÜREN(/"ÜZEN/KIRAN"):
DÜŞMANIN ...
SALDIRILARI ile/ve/değil/||/<>/< AKIL VE ZEKÂ DIŞI "SÖZ VE DAVRANIŞLARI"


- DÜŞÜNEMEMEK ile/ve/<> AYIRD EDEMEMEK

( Düşünemeyen ayırd etmeyi de ayrıntıları da göremez. [ayıramayınca/düşünemeyince de bedelini ağır ödeyebilir!] )


- DÜŞÜNEMEMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< DÜŞÜNMEMEK


- DÜŞÜNEN ADAM HEYKELİ:
TÜRKİYE'DE ile/>< DÜNYADA

( [ne yazık ki]
"Bakırköy akıl hastahanesinde". İLE/>< Üniversitelerde. )


- DÜŞÜNEN ile/ve/<> DÜŞÜNCELİ


- DÜŞÜNME (")YOĞUNLUĞU(") ile/değil/>< VERİ PAYLAŞIMI


- DÜŞÜNME:
SİMGESEL ile/değil YAPISAL


- DÜŞÜNME/KONUŞMA HAKKI ile/ve/||/<>/> BİLGİLENME HAKKI

( ISEGORIA vs./and/||/<>/> ISONOMIA )


- DÜŞÜNME/KONUŞMA:
"OLANAK(LI/SIZ)" ile/ve/değil/yerine VAROLAN


- DÜŞÜNME ile/ve AYIK DÜŞÜNME

( TO THINK vs./and SOBER THINKING )


- DÜŞÜNME ile/ve BÖLÜMLEME

( TO THINK vs./and CLASSIFICATION )


- DÜŞÜNME ile/ve/<> DENETLEME


- DÜŞÜNME ile/ve/<> DİL

( Düşünme, sözcüklerle gerçekleşmez. İLE/VE/<> Düşünme, sözcükleri kullanır! )

( Beyin-el ilişkisi ve zihin-dil ilişkisi sürekli akılda tutulmalı! )

( Bir şey ki, söylemesen de olur! SÖYLEME! )

( Düşünme/düşünce, dil kullanımıdır. )

( Kişi, dilinin ardında gizlidir. )

( İNTÂK[< NUTK]: Dile getirme, söyletme. | Akledilen şeyleri idrak etmek. )

( Türk dilinin kökenlerini araştırmanın birinci koşulu, sağlıklı bir dil felsefesi bilgisi edinmek, bu felsefenin ışığında yürümeyi bilmek, araştırılan sorunlara, bu felsefenin yöntemiyle yaklaşmaktır.

Bir topluluğun dilinde, o topluluğun yaşama anlayışını, yaşama biçimini, olaylara, doğaya bakışını yansıtmayan sözcüklerin hepsi yabancı kökenlidir.

Kavramlarını üretirken somuttan soyuta yönelmeyi başaramayan bir toplumun dilinde soyut var olanları içeren sözcüklerin bulunması bir olasılıktan öteye geçemez.

Bir toplumun düşünce ortamında bulunmayan şeyin, kavramı da yoktur.

Kavramlar, düşünsel içeriklerin taşıyıcısıdır.

Dilcinin, bilge olması kaçınılmazdır.

Dilin gerçeğini, ancak bilge dilci kavrayabilir.

Bir aydın, başka dillerden aldığı sözcüklerle düşünemez, üretemez, ancak aktarır, bellekten belleğe gönderir.

Doğal yapısı ağacın yetişmesine elverişli olmayan bir ülkede, orman ürünleriyle ilgili kavramlar üretilebilir mi? Kişi, bilmediği bir nesneye, bildiği bir adı verebilir mi?

Düşünsel alanda yeri olmayan bir kavram içeriğinin sözcüğe girmesi söz konusu değildir.

Soyut var olanlar üretemeyen bir topluluğun dilinde, soyutu yansıtan kavramın yeri yoktur.

Anlamsal içerik, o sözcüğü konuşan topluluğun düşünsel çevresiyle bağlantılıdır.

Bir dille konuşup yazmak, o dili bilmek değildir, önemli[öncelikli] olan, o dille düşünmek, üretmek, düşünsel bir alan oluşturmaktır.

Dilin yüzeysel özelliklerine bakarak kökenine inmeye çalışmak, yanıltıcıdır, saptırıcıdır. Kökte bulunmayan anlamı sözcükte aramak da dil bilincinden yoksunluk demektir.

Dilin ayakta durmasını, yaşamasını, yayılmasını sağlayan, yazıdır.

Dil, insan/kişi ile insan/kişi, dille vardır.

Dili yaşatan, geçmişten geleceğe taşıyan yazıdır. )

( TO THINK vs./and/<> LANGUAGE )


- DÜŞÜNME ile/ve/değil DOĞRU DÜŞÜNME

( Aklın bilinmeyenden bilinene doğru yaptığı hareket. İLE/VE/DEĞİL Aklın bilinenden bilinmeyene doğru yaptığı hareket. )

( Aklın bilinenle bilinmeyen arasındaki hareketi. İLE/VE/DEĞİL ... )

( Düşündüğün şeye bürünürsün/bulaşırsın. )


- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/> DÜŞÜNCE

( Yaşam. İLE/VE/||/<>/> Yaşam(/a/k). )

( Düşünce damlacıklarıyla doldurulan havuzda yüzmek. İLE/VE/||/<>/> Kişinin[düşünenin/düşünmesi gerekenin], suyun üstünde (yaşamda) kalmasını sağlayan kaldırma gücünü sağlayan yasa/zorunluluk/gereklilik. )

( Bilinenleri, bilinmeyenlere götürebilecek biçimde düzenlemek. )

( Sonsuz olanaklılıklar. )

( Her şey düşünce ile başlar. )

( Düşün-ce: Yukarıdan düşünce/inince sende ortaya çıkan. )

( Bir yerini/dizini incitmeyen düşünmeye başlamaz kolay kolay. )

( Düşünme ifade edilerek düşünce haline getirilmiş olur. )

( Aklın bilinen ile bilinmeyen arasındaki hareketidir. )

( Düşünme süreci tamamlandığında, yani anlamlı bir bütünlük oluşturulduğunda, soruya yanıt verilir. )

( Düşünmeyi kesmek zorunda değilsiniz, sadece ilgilenmeyi kesin. )

( Düşüncelerinizi gözleyin, düşüncelerinizi gözlemekte olan kendinizi gözleyin. )

( Düşüncelerinizi sokak trafiğini seyreder gibi seyredin. )

( Rüyanızda bir çölde susuzluktan ölmekte olduğunuzu görürken, başucunuzda duran bir bardak suyun size yararı olmadığı gibi. )

( Düşüncelere sarılmayın yeter. )

( Zihin fukara olunca, fikir ukala olur! )

( Tefekkür, müşâhede ile olur. )

( Kendi düşünce berraklığınıza, amaçtaki safiyetinize ve eylemdeki dürüstlüğünüze güvenin. )

( Düşünmenin hakkını verirsen, düşünme de senin hakkını sana teslim eder. )

( Düşünmek için sükûnete gereksinim vardır. )

( el-NAZAR: Düşünmek, aklın, bilinmeyenden bilinmeyene doğru yaptığı harekettir. )

( Düşüncenin nesnesi, düşüncenin içindedir. )

( Watch your thoughts and watch yourself watching the thoughts.
You need not stop thinking. Just cease being interested.
Watch your thoughts as you watch the street traffic.
Just like the glass of water near your bed if of no use to you, when you dream that you are dying of thirst in a desert.
Don't hold on, that is all.
Rely entirely on your clarity of thought, purity of motive and integrity of action. )

( TO THINK vs./and/||/<>/> IDEA )

( COGITO cum/et/||/<>/> COGITATIO )


- DÜŞÜNME ile DÜŞÜNMEYİ DÜŞÜNMEK


- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/>/< DUYUMSAMA


- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/> EYLEM


- DÜŞÜNME ile/ve/<> HESAPLAMA

( Düşünmeyi, yeteri kadar ve ancak gerektiği/gerektirdiği kadar sürdürmek gerek. )

( Ya hesap bilmiyorsun, ya da dayak yememişsin! )

( TO THINK vs./and/<> TO COMPUTE )


- DÜŞÜNME ile/ve/değil İÇGÜDÜ

( Dolayımlı. İLE/VE/DEĞİL Dolayımsız, doğrudan. )

( Düşünmekten daha fazla olan neye sahibiz/sahip olabiliriz? )


- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/> İLERLEME


- DÜŞÜNME ile/ve/||/<> İNANMA


- DÜŞÜNME ile/ve/<> SİMGESEL DÜŞÜNME

( ... İLE/VE/<> Sayın Metin Bobaroğlu'nun, Simgesel Düşünme adlı kitabını okumanızı salık veririz. )


- DÜŞÜNME ile/ve/<> YANSIMALI DÜŞÜNME

( TO THINK vs./and/<> REFLECTIVE THINKING )


- DÜŞÜNME ile YOĞUNLAŞMA/KONSANTRASYON


- DÜŞÜNMEDEN ÖĞRENMEK ile/ve/<> ÖĞRENMEDEN DÜŞÜNMEK

( Yararsız. İLE/VE/<> Tehlikeli. )


- DÜŞÜNMEDEN ile/ve/değil/yerine KENDİLİĞİNDEN

( ... ile/ve/değil/yerine TAV'Î[< TAV] )


- DÜŞÜNMEK:
DOLAYLI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOĞRUDAN


- DÜŞÜNMEK:
İKİNCİL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRİNCİL


- DÜŞÜNMEK:
ya KAÇARKEN ile/ve/ya da SIÇARKEN

( TO THINK: WHILE RUN AWAY vs./and/or WHILE SHIT )


- DÜŞÜNMEK/TAHAYYÜL ile/ve DÜŞÜNEMEMEK/TAHAYYÜL (BİLE) EDEMEMEK

( Bazı şeyler hayal edilebilir fakat bazı şeyleri ne düşünmek, ne hayal edebilmek bile söz konusu değildir. )

( TO THINK vs./and (EVEN) NOT ABLE TO THINK )


- DÜŞÜNMEK/TEFEKKÜR ile/ve ÖLÇÜNMEK/TEEMMÜLL[< EMEL]

( ... İLE/VE Gerek bir olayın sebeplerini daha çok çözümleme ve daha doğru anlamak gerekse bir hareket tarzının sonuçlarını, özellikle de yarar ile sakıncalarını irdelemek amacıyla, oluşmuş/oluşturulmuş 'yargı'nın, eleştirilmek üzere, 'askı'ya alınmasıdır. Aklın benzer addettiği duyuları, dolayısıyla da 'olaylar'ı belirli bir 'kavram şemsiyesi' altında 'düşünmek'tir. O belirli 'kavram' altında düşünülen duyulardan, böylelikle de 'olaylar'dan biriyle karşılaşıldığında 'olay'a denk düşen 'kavram'ı 'akıl'da 'uyandırmak'tır. )

( Fikir yürütme, düşünme. İLE/VE Katlanmalı, iyice, etraflıca düşünme, idrak. )

( Kişi, herşeyin tohumudur. Neyi tefekkür ederse onun tohumudur. )

( Kişiyi kurtaracak ilâçlar, aşk ve düşünmektir. )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/||/<>/> "HESAP ETMEK"


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine BİLDİĞİN ŞEY ÜZERİNE DÜŞÜNMEK

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Tefekkür. )

( [not] TO THINK vs./and/but TO THINK ON WHICH YOU KNOW
TO THINK ON WHICH YOU KNOW instead of TO THINK )


- DÜŞÜNMEK ile DEĞERLENDİRMEK

( TO THINK vs. TO APPRECIATE/EVALUATE )


- DÜŞÜNMEK ile DEĞERLENDİRMEK

( TO THINK vs. EVALUATE )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/<> DÜŞÜNDÜĞÜNÜ DÜŞÜNMEK


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNMEYİ "DERT" EDİNMEK


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNMEYİ DEĞERLENDİREREK DÜŞÜNMEK

( [not] TO THINK vs./and/but TO THINK IN EVALUATION OF THE THINKING
TO THINK IN EVALUATION OF THE THINKING instead of TO THINK )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/<>/= ETKİNLİK

( TEFEKKÜR ile/ve/<>/= FAALİYET )


- DÜŞÜNMEK ile/değil GELİŞTİRMEK


- DÜŞÜNMEK ile/ve/<> HAYAL ETMEK

( Kişinin en yüce yetisi düşünme yetisidir. Akılda bulunduğu için de en önemli varlıktır/değerdir. )

( TO THINK vs./and/<> TO IMAGINE )


- DÜŞÜNMEK ile HESAPLAMAK

( TO THINK vs. TO CALCULATE )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/||/<>/> KONUŞMAK ile/ve/||/<>/> YAPMAK

( Konuşmadan önce "konuşmak". İLE/VE/||/<>/> Yapmadan önce "yapmak". İLE/VE/||/<>/> [olumlu/olumsuz] Kesinleşmeden önce "görmek/denemek". )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/||/<> OLGUSALLIK


- DÜŞÜNMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÖNGÖRMEK

( Bazı ileri/yüksek düşünceler, örnek kullanılmadan, hoşnut edici bir biçimde anlatılamazlar. )

( [not] TO THINK vs./and/<>/but TO FORESEE/ANTICIPATE
TO FORESEE/ANTICIPATE instead of TO THINK )


- DÜŞÜNMEK ile TAKILMAK


- DÜŞÜNMEK ile/ve/<> TEKRARLAMAK

( TO THINK vs./and/<> TO REPEAT )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/||/<> UMMAK/ÜMİT ETMEK


- DÜŞÜNMEK ile/ve VAR OLMAYANI DÜŞÜN(EBİL)MEK

( TO THINK vs./and TO THINK ABOUT NONEXIST )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAZARAK VE YAPARAK DÜŞÜNMEK ve/||/<> DÜŞÜNEREK YAZMAK VE YAPMAK


- DÜŞÜNMEMEK ile DÜŞÜNMEMİŞ OLMAK

( TO NOT THINK vs. HAVEN'T THOUGHT ABOUT )


- DÜŞÜNMEMENİN BEDELİ(/YÜKÜ/AĞIRLIĞI) ile/değil/yerine DÜŞÜNMENİN "BEDELİ"

( Çoktur! İLE/DEĞİL/YERİNE Yoktur! )


- DÜŞÜNMEMİŞ OLMAK ile/değil YETERSİZLİK/ZAYIFLIK/GERİLİK

( ... ile/değil REKÂKET )

( [not] HAVEN'T THOUGHT ABOUT vs./but INSUFFICIENCY/WEAKNESS/BACKWARD )


- DÜŞÜNMENİN/KONUŞMANIN (OLASI) SONUÇLARINI:
"ÖNGÖRMEK" ile/ve/değil/yerine/<> "GÖZE ALMAK"


- DÜŞÜNMEYE/ANLATMAYA BAŞLAMA:
KÖTÜLERDEN ile/değil/yerine İYİLERDEN


- DÜŞÜNMEYİ BİLMEMEK ile/ve/<>/= KONUŞMAYI BİLMEMEK

( Düşünmeyi bilmeyen, [sürdürmeyen ve geliştirmeyen] konuşmayı da bilemez! )


- DÜŞÜNSEL İZLENİMLER:
DİNGİN ile/ve/||/<> ŞİDDETLİ

( Eylemlerde, sanat yapıtlarında ve doğa nesnelerinde, güzellik, biçimsizlik. İLE/VE/||/<> Sevgi, nefret, sevinç, keder. )

( David Hume )


- DÜŞÜNSEL UĞRAŞ ile/ve/<>/değil/yerine VAROLUŞSAL UĞRAŞ

( [not] INTELLECTUAL PROFESSION vs./and/<>/but EXISTENTIAL PROFESSION
EXISTENTIAL PROFESSION instead of INTELLECTUAL PROFESSION )



(12/42)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 1033 kez incelenmiş/okunmuştur.