Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

S-Ş'LERDE

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 23 Ekim 2024 ]
itibariyle 9910 başlık/FaRk ile birlikte,
11318 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(10/10)


- SÖZLEŞMEDE:
İYİ NİYET ve/||/<>/> SADÂKAT ve/||/<>/> İÇERİK

( Adının geçmesiyle. VE/||/<> İmza atarak. VE/||/<> Uygulayarak. )


- SÖZLÜ İLETİŞİM/BİLDİRİŞİM ile/ve SÖZSÜZ İLETİŞİM/BİLDİRİŞİM

( Doğal | Aklî | Uzlaşımsal İLE/VE Doğal | Aklî | Uzlaşımsal )

( Ah/oh gibi seslerle. | Görülmediği halde duyulan sözlerden durumun ne olduğunu çıkarsayarak. | Dil/konuşma/sözcükler ile. İLE/VE Yüzün kızarması/saraarması gibi durumlardan yansıyarak. | Dumanın göründüğü yerde ateşin varolabileceğini düşünerek. | Trafik işaretleri gibi ortak kullanımda olan üzerinde uzlaşılmış işaretlerle. )

( Sözün tamamı, anlamayana söylenilir. )


- Sözlü KONUŞ!!!


- SÖZLÜ KÜLTÜR(/GELENEK) ile/ve/<> YAZILI KÜLTÜR(/GELENEK)

( Göçerlerin. İLE/VE/<> Yerleşiklerin. )

( [daha çok] Doğu'da. İLE/VE/<> Batı'da. )


- SÖZLÜ ile SÖZEL

( ... vs./and VERBAL[SÖZEL ve/< EYLEMSEL] )


- SÖZLÜK ÇALIŞMALI/OKUMALI!


- SÖZLÜK ÇALIŞMASI/OKUMASI:
HERKESİN HARCI ile/ve/değil/||/<>/< HERKESİN İHTİYACI


- SÖZLÜK KULLANIMI ile/ve/||/<>/> SÖZLÜK YAZMAK


- SÖZLÜK ve YASA KULLANIMI:
[hem] BİLMEDİĞİMİZ KAVRAMLAR/TERİMLER/YASALAR SÖZCÜKLER İÇİN
ile/ve/değil/hem de/||/<>/>/<
(")BİLDİĞİMİZ(") SÖZCÜKLER/KAVRAMLAR/TERİMLER/YASALAR İÇİN


- SÖZLÜK:
ANLAM'DA ile/ve FELSEFE'DE


- SÖZLÜK ile/ve BEYDER

( ... İLE/VE Doğru sözlük. )


- SÖZLÜK ile/ve KİTAP

( Kapağı hiçbir zaman kapatılmaz/kapatılmamalı, kapalı tutulmamalı! İLE/VE ... )


- SÖZLÜK = LÛGAT/KAMUS = DICTIONARY[İng.] = DICTIONNAIRE[Fr.] = WÖRTERBUCH[Alm.] = DIZIONARIO[İt.] = DICCIONARIO[İsp.]


- SÖZLÜK ile SÖZLÜK KÜTÜĞÜ ile SÖZLÜKBİRİM ile SÖZLÜKÇE ile SÖZLÜKSEL ile SÖZLÜKSEL BİÇİMBİLİM ile SÖZLÜKSEL KÜTÜK ile SÖZLÜKSEL BİÇİMBİRİM

( LEXICON vs. LEXICAL ENTRY vs. LEXEME vs. LEXICON vs. LEXICAL vs. LEXICAL MORPHOLOGY vs. LEXICAL ENTRY vs. LEXICAL MORPHEME )


- SÖZLÜK ile/ve/||/<> TÜRK YAZINI BAĞLAMLI DİZİN VE İŞLEVSEL SÖZLÜK(TEBDİZ)

( TEBDİZ Sözlüğü için burayı tıklayınız... )


- Sözlükle KONUŞ!!!


- Sözlüklü KONUŞ!!!


- Sözlükten KONUŞ!!!


- Sözsüz KONUŞ!!!


- SÖZÜ "UZATMAK" ve/<> SABRI ZORLAMAK


- Sözü dinleyerek KONUŞ!!!


- SÖZÜ KABUL ETMEK ile/ve/değil SÖZÜ TASDİK ETMEK


- Sözü KONUŞ!!!


- SÖZÜ:
SÖYLEMEDEN ÖNCE ile/ve/||/<> SÖYLEDİKTEN SONRA

( Önünde dur! İLE/VE/||/<> Ardında dur! )


- SÖZÜ:
YANLIŞ ANLAMA ile SAPTIRMA

( Anlamaya uğraşmayın! Yanlış anlamamanız yeter. )

( Yanlış düşüncelerden kurtulun, bu yeter. )

( Kendinize iyice bakın, tüm yanlış anlamalar ve yanlış düşünceler eriyip gideceklerdir. )

( Herkese, anlayabileceği kadar söz söyleyin. [Kellimünnâse alâ kader-i ukûlihim] )

( Bir sözü anlamak için, estetik bir hal gerek. )

( Don't try to understand! Enough if you do not misunderstand.
Get rid of wrong ideas, that is all.
Have a good look at yourself and all these misapprehensions and misconceptions will dissolve. )

( MISUNDERSTANDING vs. DISTORTION :THE SPEECH )


- SÖZÜ:
YAYMAK ile UZATMAK

( SÖZCÜKLERİ/YAZAÇLARI(HARFLERİ)! )


- SÖZÜ/DÜŞÜNCEYİ:
"KALDIRMAK" ile/ve "TAŞIMAK"


- SÖZÜ/KONUŞMAYI:
"UZATMA!" değil UZAMASIN


- SÖZÜ/KONUYU:
"UZATMAYAYIM" değil UZATMIŞ OLMAYAYIM


- SÖZÜ/SORUYU:
"ANLAMADIM" ile/değil DİNLEYEMEDİM/ODAKLANAMADIM/TAKİP EDEMEDİM


- SÖZÜM ONA .../SÖZDE ile GÜYA ... ile AKILLARI SIRA ...


- Sözün çeşitlerini bilerek KONUŞ!!!


- Sözün farklarını bilerek KONUŞ!!!


- SÖZÜN KISASI ile SÖZÜN ÖZÜ

( BRIEF OF THE WORD vs./and ESSENCE OF THE WORD )


- Sözün olmadığı yerde SUS!!!


- SÖZÜN ÖZÜ PROGRAMINDA:
ÖNERİLEN KİTAPLAR ve/||/<> BÖLÜM ADLARI

( sehirisifkulubu.com/2018/11/24/sozun-ozu-programinda-tavsiye-edilen-kitaplar-ve-bolum-adlari )


- SÖZÜN:
BAĞLAYICILIĞI ile/ve/değil/yerine ETKİLEYİCİLİĞİ


- SÖZÜN:
BAŞINDA ile/değil/yerine SONUNDA

( "Sadece ..." İLE/DEĞİL/YERİNE "... sadece." )


- SÖZÜN:
BELİRLEYİCİLİĞİ ile/ve/değil/<> BAĞLAYICILIĞI

( Söylediklerinize dikkat edin,
düşüncelere dönüşür...

Düşüncelerinize dikkat edin,
duygularınıza dönüşür...

Duygularınıza dikkat edin,
davranışlarınıza dönüşür...

Davranışlarınıza dikkat edin,
alışkanlıklarınıza dönüşür...

Alışkanlıklarınıza dikkat edin,
değerlerinize dönüşür...

Değerlerinize dikkat edin,
karakterinize dönüşür...

Karakterinize dikkat edin,
kaderinize dönüşür... )


- SÖZÜN:
ÇEŞİTLERİ ile/ve/<> DERECELERİ/DEREKELERİ

( ŞİİR

   ^


ATASÖZÜ, DEYİM [KELÂM-I KİBAR, VECİZE]

   ^

[dereceleri]


--- SÖZ ---[(bilgili ve bilinçli) kişinin ağzından çıkan]

[derekeleri]

   v

LÂF / KÜNGE / JÂJ[Fars.] [Evin içinden çıkan çer-çöp.]

   v

KÜFÜR [Ar. < KFR: Örtme, gizleme.]

   v

TARİZ [Birini eleştirme, küçük düşürme ya da alay etmek amacıyla söylenilmek istenileni tam tersi bir anlamda bir sözle, incelikle ve lâtîfeyle[espriyle] anlatma sanatı.]

   v

HİCV [Ar. < HECV: Yergi, yermek.]

   v

HERZ[Ar.: Anlamsız, boş, saçma. | Hakaret. ], YÂVE, TÜRREHÂT / HERZE/BESBÂS[Fars.] )


- SÖZÜN/KONUŞMANIN:
BAŞINDA SÖYLENİLECEK (OLAN) ile/ve/değil/yerine SONUNDA SÖYLENİLECEK (OLAN)


- SÖZÜNDEN ÇIKIL(A)MAYANLAR:
SU ile/ve/<> EKMEK ile/ve/<> ÖLÜM

( Çocuklukta. İLE/VE/<> Yetişkinlikte. İLE/VE/<> Yaşlılıkta. )


- Sözünle KONUŞ!!!


- SÖZÜNÜ BİLMEYEN ÇAVUŞLAR ile/ve/||/<>/> BOKU/NU AVUÇLAR


- Sözünü tutacak şekilde KONUŞ!!!


- SÖZÜNÜN ARDINDA DURAN ile/ve/değil SÖZÜNÜ, KENDİ TAKİP EDEN


- sp.[Lat. < SPIRITUS] değil/yerine/= ALKOL


- SPA/SALUS PER AQUA, HEALTH FROM WATER[İng.] değil/yerine/= SUDAN GELEN SAĞLIK


- SPACE and TIME


- SPACER[İng.] değil/yerine/= ARACI TÜP


- SPADİKS = YILAN YASTIĞI ŞİŞİ = SPADICE


- SPARK MİKROFİBER BEZ ile MİKROTEKS MİKROFİBER BEZ

( Toz almak içindir. İLE/VE/||/<> Daha çok, cam temizliğine yöneliktir. )

( Bulaşık altlığı ve mop bezi gibi ürünleri kapsar. İLE Mutfak ve yer için özel bezlerdir. )


- SPARSA değil/yerine/= DOKUNMA


- SPASYAL DEZORYANTASYON/SPATIAL DISORIENTATION[İng.] değil/yerine/= UZAMSAL YÖNELIM BOZUKLUĞU


- SPASYAL/SPATIAL[İng.] değil/yerine/= UZAMSAL | MEKANSAL


- SPATULA[İt. < SPATOLA] ile KAZAĞI

( Ev işleri, duvarcılık, boyacılık gibi alanlarda kullanılan, bir nesneyi kazımaya, yaymaya yarayan, küçük bir kürek ya da ucu keskin olmayan, bükülebilen bir bıçak biçiminde metal, ağaç, kemik vb. nesnelerden yapılmış araç. İLE Kazımakta ya da temizlemekte kullanılan demir araç. )


- SPATULA[İt. < SPATOLA] ile MALA[Fars. < MÂLE]

( Ev işleri, duvarcılık, boyacılık gibi alanlarda kullanılan, bir nesneyi kazımaya, yaymaya yarayan, küçük bir kürek ya da ucu keskin olmayan, bükülebilen bir bıçak biçiminde metal, ağaç, kemik vb. maddelerden yapılmış araç. İLE Harç alıp sürmeye yarayan, çoğu üçgen biçiminde, yassı, demirden, üstten tahta saplı sıvama aracı. )


- SPATÜLSÜ YAPRAK = VARAK-I MİSVATÎ = FEUILLE SPATULÉE


- SPAZM/SPASM[İng.] değil/yerine/= KASILIM


- SPAZMODİK/SPASMODIC[İng.] değil/yerine/= KASILIMLI


- SPAZMOLITİK/SPASMOLYTIC[İng.] değil/yerine/= KASILIMÇÖZER


- SPAZMOLİZ/SPASMOLYSIS[İng.] değil/yerine/= KASILIM ÇÖZÜLMESİ


- SPB/SEREBRAL PERFÜZYON BASINCI/ CEREBRAL PERFUSION PRESSURE[İng.] değil/yerine/= BEYİN KANLANMA BASINCI


- SPEAK vs. TALK


- SPECIAL vs. PECULIAR


- SPECIAL vs./and/also BEAUTIFUL


- SPECIAL/PRIVATE/CONFIDENTIAL vs. SECRET/HIDDEN


- SPECIFIC GRAVITY[İng.] değil/yerine/= ÖZGÜL AĞIRLIK


- SPECIMEN/SPECİMEN[İng.] değil/yerine/= PARÇA ÖRNEK


- SPECT/TEK FOTON EMISYON BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ/SINGLE PHOTON EMISSION COMPUTERIZED TOMOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= TEK FOTON SAÇILIMLI BİLGİSAYARLI KESITÇEKİM


- SPEEDER vs./and FACILITATER


- SPEKTRAL/SPECTRAL[İng.] değil/yerine/= GÖRÜNTÜSEL


- SPEKTROFOTOMETRİ/SPECTROPHOTOMETRY[İng.] değil/yerine/= İZGESEL IŞIL ÖLÇÜMÜ


- SPEKTROSKOPİ/SPECTROSCOPY[İng.] değil/yerine/= İZGESEL GÖRÜNTÜLEME


- SPEKÜLASYON[Fr., İng.] değil/yerine/= KURGU


- SPEKÜLATİF[Fr., İng.] değil/yerine/= KURGUSAL | SAPTIRICI


- SPEKÜLATİF[İng.] değil/yerine/= TARTIŞILIR


- SPEKÜLATİF/SPECULATIVE[İng.] değil/yerine/= SAPTIRICI | KURGUSAL


- SPEKÜLATİF değil/yerine/= KURGUSAL/DÜŞÜNTÜLÜ


- SPEKÜLATİF ile/değil MİSTİK


- SPEKÜLATİF değil/yerine/= SAPTIRICI


- SPELEOLOGY ile ...

( Mağaraları inceleyen bilim dalı. )


- SPERM REKABETİ ile/||/<> SPERMATOSİT

( Dişi yumurtaları dölleyebilmek için spermlerin birbiriyle girdiği rekabet. İLE/||/<> Mayoz bölünmenin de oluştuğu gelişimin spermatogenez evresinde, spermatogonyumdan üretilen erkek gametositi.[Testislerin sperm kanalcıklarında üretilir.] )


- SPERM vs. SEMEN


- SPERM ile/ve/<> BELSUYU/ERSUYU

( Sperm, belsuyu/ersuyu içinde varolan bir organizmadır. Günlük dilde daha rahat kullanılan "sperm" sözcüğünde daha çok meni kast edilir. İLE/VE/<> Belsuyu/ersuyu, erilin/penisin boşaldığı(ejakülasyon) anda fışkırarak çıkan, koyu, süt rengine yakın [yapışkan, kopmadan uzayan(lüzûcî[Ar.])] sıvı/mâyi'[Ar.]/sekresyondur[gövde sıvılarının genel adı]. )

( HÜVEYNÂT ile/ve MENÎ/NUTFE )


- SPERMA ile/ve OVÜL

( En küçük hücre. İLE/VE En büyük hücre. )

( SPERM vs./and OVULA
The smallest cell. WITH/AND The biggest cell. )


- SPESİFİK[İng. < SPECIFIC] değil/yerine/= ÖZGÜL


- SPESIFIK/SPECİFIC[İng.] değil/yerine/= ÖZGÜL


- SPESIFIKASYON/SPECİFICATION[İng.] değil/yerine/= ÖZGÜLLEME | ÖZGÜL ÖZELLİK


- SPESIFISITE/SPECİFICITY[İng.] değil/yerine/= ÖZGÜLLÜK


- SPESİMEN/SPECİMEN[İng.] değil/yerine/= PARÇA ÖRNEK


- SPEYS/SPACE değil/yerine/= UZAY


- SPHERE değil/yerine/= YUVAR


- SPHEROID değil/yerine/= TOPAR, DÖNME SÖBÜSÜ


- SPİKER


- SPIN vs. WHIRLING


- SPIN değil/yerine/= DİKEN


- SPİNA BİFİDA ile/||/<> ANENSEFALİ

( Omurga ve omuriliğin doğumsal bir defekti. İLE/||/<> Beynin ve kafatasının doğumsal bir defekti. )


- SPINAL[İng.] değil/yerine/= OMURGAYLA İLGILİ | DİKENSİ


- SPİNEL ile/||/<> GARNET

( Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. İLE/||/<> Genellikle kırmızı tonlarda olan bir taş. )


- SPİNEL ile/||/<> IOLİT

( Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. İLE/||/<> Mavi-mor renklerde bir kordiyerit türü. )


- SPİNEL ile/||/<> JASPER

( Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. İLE/||/<> Kırmızı, sarı ve kahverengi renklerde olabilir. )


- SPİNEL ile/||/<> KRİZOBERİL

( Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. İLE/||/<> Sarı-yeşil renkte ve sert bir mineral. )


- SPİNEL ile/||/<> KUNZİT

( Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. İLE/||/<> Pembe ila mor renkte bir spoddumen. )


- SPİNEL ile/||/<> RODONİT

( Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. İLE/||/<> Pembe ve siyah renkli bir mineral. )


- SPINOZ/SPINOUS[İng.] değil/yerine/= DİKENSİ (ÇIKINTI)


- SPINOZA SİSTEMİ ile DESCARTES SİSTEMİ ile LEIBNIZ SİSTEMİ


- SPIRAL[İng.] değil/yerine/= SARMAL


- SPİRAL ve/||/<> HELİS ve/||/<> ELİPS

( Arşimed'in, zevk için çalıştığı geometrik biçimlerden biri. VE/||/<> Sarmaşığın, ağaca tırmanırken çizdiği eğri. VE/||/<> Apollonius'un, zevk için çalıştığı geometrik biçimlerden biri.[Gezegenler, bu eğrileri çizerek dolaşır.] )


- SPIRIT vs. INSTINCT


- SPIRIT değil/yerine/= DÜZEÇ


- SPIROMETRİ/SPIROMETRY[İng.] değil/yerine/= SOLUK ÖLÇÜMÜ


- SPLINTER[İng.] değil/yerine/= KIYMIKSI


- SPLIT[İng.] değil/yerine/= YARILMA | ÇİFTLENME | INCE DİLIM


- SPLITTING[İng.] değil/yerine/= AYIRMA/AYRIŞTIRMA


- SPONJİYÖZ/SPONGIOUS[İng.] değil/yerine/= SÜNGERİMSİ


- SPONSOR[İng.] ile SAKMAN/DESTEKÇİ/REKLÂM VEREN/DÜŞ ORTAĞI


- SPONTAN(İT)/E değil/yerine/= KENDİLİĞİNDEN/LİK


- SPOR BİLİMİ ile SPOR FİZYOLOJİSİ

( Egzersiz ve sporun insan gövde üzerindeki etkilerini inceleyen bir bilim dalı. İLE Egzersiz sırasında gövdede oluşan fizyolojik değişimleri inceleyen bir alt dal. Bu iki dalın kesiştiği noktada, sporcuların performansı optimize edilmesi ve spor yaralanmalarının önlenmesi için çalışmalar yapılmaktadır. )


- SPOR YAPMAK ile STONE SENDROMU


- SPOR YAPMALI!


- SPOR YAPMALI! (MUTLAKA!)


- SPOR[İng. SPORT] ile SPOR[Fr. SPORE < Yun.]

( Bedeni ya da zihni geliştirmek amacıyla kişisel ya da toplu olarak gerçekleştirilen, bazı kurallara göre uygulanan hareketlerin tümü. | Kullanışı rahat, kolay olan. İLE Çiçeksiz bitkilerde üreme organı. | tek hücreli hayvanların, çok özelleşmiş olan üreme gözesi. )


- SPOR değil/yerine/= ÇEYNİK


- SPOR ile/değil FUTBOL

( Futbol, "spor yanı"nın olmasının ötesinde, daha çok, toplumları gütme aracı kullanıldığından, spor olmaktan çok fazla uzaklaşmıştır. )

( [not] SPORT vs. FOOTBALL )


- SPOR ile/ve/değil HAREKET


- SPOR = SPORT[İng., Fr., Alm., İt.] = DEPORTE[İsp.]


- SPORADİK/SPORADIC[İng.] değil/yerine/= TEK TÜK


- SPORKESESİ ile SPORLANMA

( Çiçeksiz bitkilerde, içinde sporların bulunduğu küçük kese. İLE Spor oluşmak ya da bakterilerde spora dönüşmek. )


- SPOT ile SPOT

( Herhangi bir aynalı alet ile ekran üzerinde oluşturulan görüntü. | Tanıtımcık. | Peşin. İLE Işıntı. )


- SPOUSE vs. BUSINESS


- SPREY[İng. SPRAY] değil/yerine/= PÜSKÜRTÜCÜ

( Bir püskürtücü yardımıyla çok ince damlacıklar durumunda püskürtülen sıvı. | Püskürtücü. )


- SPRİNT/ER değil/yerine/= KISA KOŞU/CU


- SPS/HEALTH PROFILE SYSTEM[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK PROFİL DÜZENİ


- SPUR[İng.] değil/yerine/= MAHMUZ | MAHMUZSU


- SQL/STRUCTURED QUERY LANGUAGE[İng.] değil/yerine/= YAPILANDIRILMIŞ SORGU DİLİ


- SQL ile/yerine MYSQL


- SRAVAKA ile ...

( Duyan-Dharma'ya, o vaaz ediliyorken duyup yaklaşan kişi. )


- SRİ LANKA'NIN BAŞKENTİ:
KOLOMBO ile/ve/<> SRI JAYAWARDENAPURA KOTTE

( [Sri Lanka'nın] Ticari başkenti. İLE/VE/<> Başkenti. )


- SRI NISARGADATTA MAHARAJ


- SRT/STEROTAKTİK RADYOTERAPİ STEREOTACTIC RADIOTHERAPY[İng.] değil/yerine/= STEROTAKTİK IŞIN SAĞALTIMI


- SS DİNLE!!!


- SS SUS!!!


- ss.[Lat. < SEMıS] değil/yerine/= YARI, YARIM


- SSD/SOLİD STATE DISK[İng.] değil/yerine/= KATI HAL SÜRÜCÜSÜ


- SSH ile TELNET

( Bağlantının tüm içeriğini ağ üzerinden gerçekleştirilebilecek tüm saldırılara karşı güçlü bir şifreleme yöntemiyle şifreler. İLE Şifreleme yoktur ve iletişim açık bir biçimde gerçekleştirilir. )

( Sunucu üzerindeki bazı ortamsal değişkenler üzerindeki ayarların değiştirilebilmesine olanak sağlar. İLE Sunucu üzerindeki ayarları sunucuya komut gönderilerek değiştirilebilir. SSH ve bazı modern Telnet sunucuları bunu desteklemez. [Bu durumun en önemli nedeni ise sunucu üzerindeki bazı ayarların değiştirilmesinin güvenlik problemlerine neden olabilmesidir.] )

( Bağlanılmak istenilen sunucuya şifre girme zorunluluğu yoktur. İLE ... )

( Sunucuya bağlanmanızı ve otomatik olarak komut göndermenizi sağlar. Bu biçimde gönderilen komut sunucu tarafında işletildikten sonra bağlantı kesilir. İLE ... )


- SSL/SECURE SOCKET LAYER[İng.] değil/yerine/= GÜVENLİ SOKET KATMANI


- ST. ANSELM ile/ve/||/<>/> ABELARD

( 1033 - 1109 ile/ve/||/<>/> 1079 - 1142 )


- ST. BOETHIUS ile/ve ST. AMBROSSIUS ile/ve ST. GREGORIUS

( "Enstrümantal Ses, Sadâ ve Evrenin Sesi" olarak ele alır. İLE/VE Halkı esas alır. İLE/VE Kiliseyi esas alır. )


- ST. PAUL ile ST. PAUL


- ST. THOMAS ve İBN ARABİ

( En çok yazmış olanlar. )


- STABIL/STABLE[İng.] değil/yerine/= KARARLI | DEĞİŞMEZ | DENGELİ | SABİT


- STABILITE/STABILITY[İng.] değil/yerine/= DENGELİLİK


- STABİLİZASYON/STABILIZATION[İng.] değil/yerine/= DENGELEME


- STABİLİZATÖR[Fr. STABILISATEUR] değil/yerine/= DENGELEYİCİ


- STABİLİZATÖR/STABILIZER[İng.] değil/yerine/= DENGELEYEN


- STABİLİZE ETMEK değil/yerine/= SÜRDENGELEMEK


- STABILOMETRE/STABILOMETER[İng.] değil/yerine/= DENGE ÖLÇER


- STABILOMETRİ/STABILOMETRY[İng.] değil/yerine/= DENGE ÖLÇÜMÜ


- STADION ile ...

( 600 ayak. 185 metre. [Atina stadion'u 77,6 metredir.] )


- STADION ile ATİNA STADIONU

( 185 metre. İLE 77,6 metre. [600 ayak.] )


- STADYA[Fr. < Yun.]

( Bir noktanın takeometreye olan uzaklığını ölçmek için, bu nokta üzerine düşey doğrultuda konan santimetrelere bölünmüş mira. )


- STAFF ile CREW


- STAGE[İng.] değil/yerine/= EVRE


- STAGFLASYON değil/yerine/= DURGUN ŞİŞKİNLİK


- STAI/STATE-TRAIT ANXIETY İNVENTORY[İng.] değil/yerine/= DURUM-SÜREKLİ KAYGI DÖKÜMÜ


- STAIRS vs. LADDER


- STAIRS vs. STEP


- STAJ[Fr. STAGE] değil/yerine/= ÇIRAKLIK

( Herhangi bir meslek edinecek olan kimsenin geçirdiği uygulamalı öğrenme dönemi. | Birinin, meslek bilgisini artırmak için bir kurumun bir ya da birçok bölümünde çalışarak geçirdiği dönem. )


- STAJER değil STAJYER


- STALAGMİT[Yun.] değil/yerine/= DİKİT


- STAMEN = Vİ'Â-İ TAL'Î = VAISSEAU POLLINIQUE, ÉTAMINE


- STAN LAUREL ve/||/<> OLIVER HARDY


- STAND-BY[İng.] değil/yerine/= HAZIRDA


- STANDARDİZASYON/STANDARDIZATION[İng.] değil/yerine/= ÖLÇÜNLEME


- STANDARDİZE ETMEK değil/yerine/= ÖLÇÜNLENMEK


- STANDART MODEL ve/||/<> ATOM ALTI PARÇACIKLAR

( image )

( İlgili yazı ve ayrıntıları için burayı tıklayınız... )


- STANDART MODEL ile/ve/||/<>/> HERŞEYİN KURAMI

(

İLE/VE/||/<>/>

)

( )

( )


- STANDART MODEL ile/ve/||/<>/> OPAK EVREN

( 10[üzeri]-2'ye kadar. İLE/VE/||/<>/> 10[üzeri]-2'nin altı. )


- STANDART/STANDARD[İng.] değil/yerine/= ÖLÇÜNLÜ


- STANDART ile KLİŞE


- STANDART ve/ya da KÜLT


- STANDART ile MUTLAK

( STANDARD vs. ABSOLUTE )


- STANDART değil/yerine/= ÖLÇÜN/LÜ


- STANDART değil/yerine/= ÖLÇÜN/TEKBİÇİM


- STANDART ile/ve SOMUT

( STANDARD vs./and CONCRETE )


- STANDSTILL[İng.] değil/yerine/= DURAKLAMA


- STANT[İng.] değil/yerine/= SERGİLİK


- STAPLER[İng.] değil/yerine/= TEL ZIMBA, BASARDİKER


- STAR WARS değil/yerine/= YILDIZ SAVAŞLARI


- STAR"[İng.] değil/yerine/= "YILDIZ"


- STAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/> EFSANE

( Hem işinde, hem de magazinde "iyi olan." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> İşinde iyi olan fakat magazinde "kötü olan." )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Yaşar... | Şair Sanatçımız, Yaşar... | Radyo Programı - Nisan 2016 )


- STAR PLANET


- STARBOARD vs. PORT SIDE

( Right side. vs. Left side. )


- STARE MESTO ile/ve/<> NOVE MESTO

( Prag'ı, birbirinden ayıran, Vlatava Köprüsü ve birleştiren, Charles Köprüsü'dür.[Bu köprü, "Prag'ın en değerli mücevheri" olarak da anılır. Mücevher benzetmesi, köprünün iki yanında yer alan ve baş döndüren 30 heykelden kaynaklanıyor.] )

( Eski Prag. İLE/VE/<> Yeni Prag. )

( Eski Prag'ın merkezini, Staromestie Namesti oluşturur. Onbin m²'ye yakın alana sahip bu ünlü meydanın tam ortasında, XV. yüzyıldan kalma astronomik saat, bugün hâlâ çalışmaktadır.[Saatin üzerinde, hasat ve ekin zamanı, ay ve güneş düzeninin dünyaya göre konumu, mevsimler ve burçlar gösterilmektedir. Saatin en büyük özelliklerinden biri de, her saat başı, Hz. İsa ve 12 havarisini simgeleyen kuklaların, kulenin iki minik penceresi arasında gidip gelmeleridir. Daha sonra ise yeni bir 60 dakikanın başladığının işaretini, bir iskeletle gösteriyorlar.] )

( En az 650 yıllık olan Yeni Prag'ın tek farkı, Gotik üslûbun Barok 'a dönüşmesini en ince ayrıntısına kadar duyumsatmasıdır.[Ünlü Prag Baharı'nın baş kahramanlarından Wenceslas Meydanı'nda, Neo-Rönesans etkilerinin doruğa ulaştığını görebilirsiniz. Meydanın genişliği 60 m., uzunluğu ise 750 m.'dir.] )


- START ALMAK/ALDIRMAK / VERMEK değil/yerine/= BAŞLAMAK/BAŞLATMAK


- STARTLE HASTALIĞI/STARTLE DISEASE[İng.] değil/yerine/= İRKİLME SAYRILIĞI


- stat.[Lat. < STATIM] değil/yerine/= HEMEN, DERHAL


- STATE vs. GOVERNMENT


- STATİK SÜRTÜNME ile/ve/||/<> KİNETİK SÜRTÜNME

( Devim/hareket öncesi nesneler arasındaki direnç. İLE/VE/||/<> Devim durumundaki nesneler arasındaki direnç. )


- STATİK[Fr. < Yun.]/STATOR[Lat.] değil/yerine/= DURUK/DURAĞAN/DEĞİŞMEZ[>< DEVİNİM]


- STATİK/STATIC[İng.] değil/yerine/= DURAĞAN


- STATİK ile/>< ANTİSTATİK[Fr.]

( ... İLE/>< Statik elektrik yüklerinin birikimini azaltmak ya da engellemek için kullanılan nesneler. )


- STATİK değil/yerine/= DURUK


- STATIONERY vs. STATIONARY


- STATISTICS


- STATÜ[Fr. < STATUT] değil/yerine/= KONUM/DURUM/KOŞUL


- STATÜ[Fr.] değil/yerine/= TÜZÜK


- STATÜKO[Lat.] değil/yerine/= SÜRERDURUM/SÜREGİDEN DURUM SÜRERDURUM


- STAY vs. REMAIN


- STAZ/STASIS[İng.] değil/yerine/= DURGUNLUK


- STEAMER vs. SHIP


- STEARİK[Fr. < Yun.] (ASİT) ile STEARİN[Fr. < Yun.]

( Bitkisel ve özellikle hayvansal stearin durumunda bulunan stearik asit.[CH3-(CH2)16-CO2H] İLE Gliserinin stearik asit esteri. )


- STELLATAE(RUBIACEAE) = FUVVEHÎYE


- STEM/CELL[İng.] değil/yerine/= KÖK GÖZE


- STEM/SCIENCE, TECHNOLOGY, ENGINEERING, MATHEMATICS[İng.] değil/yerine/= FEN, TEKNOLOJİ, MÜHENDISLİK, MATEMATİK


- STEMMA ile ...

( Omurgasızlarda bileşik göz. )


- STEN[İng.] ile STEN[Fr. < Yun.]

( Çapı, 9 milimetre olan, İngiliz yapısı, hafif, kullanışı kolay bir tür makineli tüfek. İLE Bir tonluk bir kütleye, bir saniyede 1 metre hız artışı veren kuvvet ölçü birimi. )

( STEN vs. ... )

( ... avec STHÈNE )


- STENDHAL(MARIE-HENRI BEYLE) ile STEINTHAL

( 23 Ocak 1783 - 23 Mart 1842 ile 16 Mayıs 1823 - 14 Mart 1899 )


- STENO(GRAFİ)[Fr.] ile STEGANOGRAFİ[Fr.]

( Hızlı yazma tekniği. İLE/VE Şifreleme tekniği. )


- STENOGRAF değil/yerine/= İMYAZMAN


- STENOGRAFİ değil/yerine/= İMYAZIM


- STENOZ/STENOSIS[İng.] değil/yerine/= DARLIK


- STENT[İng.] değil/yerine/= KAFESÇİK


- STEP/STEPPE[Fr., Rus.] ile STEP[İng.]

( Bozkır. İLE Basketbolda, hatalı yürüme. | Basamak ve adımlarla yapılan spor etkinliği. )


- STEP ile/değil PAMPA

( ... İLE/DEĞİL Arjantin'de, stepten daha genç olan oluşuma verilen ad.[Pampada yetişen ve sarı renkli, çiçeklere sahip çalılıkları, yerliler, kayıklarında, sudan korunmak için kullanırmış. Bunların adı da "calafete" imiş ve Calafata kasabası, adını buradan almış.] )


- STEPNE[Fr.]/İSTEPNE değil/yerine/= YEDEK TEKER


- STERADYAN[Fr. < Yun.]

( Bir kürenin merkezini tepe olarak alan ve küre yüzeyi üzerinde, kenarı bu kürenin yarı çapına eşit bir kare kadar alan ayıran, uzay açıya eşit, uzay açı birimi. [sr] )


- STEREOSCOPY ile ...

( Nesnelerin üç boyutlu görünüşü. )


- STEREOTİP/STEREOTYPE[İng.] değil/yerine/= KALIP


- STEREOTİPİK/STEREOTYPIC[İng.] değil/yerine/= BASMAKALIP


- STERİL/İZE[Fr.]/STERILE/STERILIZED[İng.]/ değil/yerine/= KISIR (KADIN) | MİKROPTAN ARINMIŞ, MİKROPSUZLAŞ(TIRIL)MIŞ, MİKROPSUZ | KISIR /ARINIK


- STERİL değil/yerine/= KISIR


- STERİLİZASYON/STERILIZATION[İng.] değil/yerine/= MİKROPSUZLAŞTIRMA | KISIRLAŞTIRMA


- STERİLİZATÖR/STERİLİZATOR[İng.] değil/yerine/= MİKROPSUZLAŞTIRGAÇ


- STERLİN ile/ve/||/<> PENİ

( İngiliz para birimi. İLE/VE/||/<> Sterlinin yüzde biri değerindeki para birimi, "kuruş". )


- STETOSKOP[Fr. < Yun.]

( Kalbin ve iç organların hareketleri ile oluşan sesleri dinlemeye yarayan araç. )


- STETOSKOP/STETHOSCOPE[İng.] değil/yerine/= DİNLEME ALETİ


- STEVE WOZNIAK ile/ve/||/<> STEVE JOBS

( Donanımcı/sı. İLE/VE/||/<> Geliştirici/si. )

( Stephen Gary Wozniak İLE/VE/||/<> Steven Paul Jobs )


- STEVIE WONDER ile/değil RAY CHARLES


- STİCKER[İng.] değil/yerine/= ÇIKARTMA


- STICKER değil/yerine/= YAPIŞKI


- STİGMATİZASYON/STİGMATIZATION[İng.] değil/yerine/= DAMGALAMA


- STİL/LER BİLGİSİ ile/ve TİP/LER BİLGİSİ


- STİL ile SİTİL

( ... İLE Su kovası. )


- STİL ile TİP

( STYLE vs. TYPE )


- STILE[İng.] değil/yerine/= KILAVUZ ÇUBUK


- STİLO[Fr.] değil/yerine/= DOLMAKALEM


- STILOİT/STYLOID[İng.] değil/yerine/= ÇİVİMSİ


- STIMÜLAN/STIMULANT[İng.] değil/yerine/= UYARICI


- STIMULANT vs. STIMULUS


- STIMÜLASYON/STIMULATION[İng.] değil/yerine/= UYARIM


- STIMÜLATÖR/STIMULATOR[İng.] değil/yerine/= ELEKTRİKSEL UYARICI ARAÇ


- STIMULUS/IMPULSE vs. IMPULSED


- STIMÜLÜS/STIMULUS[İng.] değil/yerine/= UYARI, UYARAN


- STING ile ...

( Arı, akrep iğnesi; yılanın zehir dişi. )


- STINGINESS vs. THRIFTYNESS


- STK ile STK

( Sivil Toplum Kuruluşu İLE Sanat - Tarih - Kültür )


- STM32 ile ESP32


- STOA

( DİREKLİ GALERİ )


- STOACILIK = REVÂKİYE

( Aklın egemenliğini, doğaya uygun yaşamayı, ruhun duyumsamazlığı ve dünya yurttaşlığı ülküsünü amaç edinen, Kıbrıs'lı Zenon'un kurduğu, öğretiye ilişkin derslerin stoa denilen direkli galeride verildiği öğreti. )


- STOCHASTIC REGRESSORS[İng.] değil/yerine/= MODEL BAĞIMLI DEĞİŞKENİN AÇIKLAYICI DEĞİŞKEN ETKİSİNDE OLDUĞUNU RASSAL REGRESYON MODELİ


- STOK[İng.] değil/yerine/= YIĞIM, YIĞILIM | YIĞIMLIK


- STOKASTİK[İng.] değil/yerine/= REGRESÖR MODEL


- STÖKİYOMETRİ ile TERMOKİMYA

( Kimyasal tepkimelerde nesne miktarlarını inceleyen alan. İLE Kimyasal tepkimelerde enerji değişimlerini inceleyen alan. )


- STOMA[İng.] değil/yerine/= YAPAY AĞIZ


- STOMA ile LENTİSEL

( Yapraklarda gaz alışverişini sağlayan açıklıklar. İLE Bitki gövdesinde gaz alışverişini sağlayan açıklıklar. )


- STOPAJ[İng.] değil/yerine/= ÖN KESİNTİ


- STOPPER vs./and SANCTER


- STORM vs. HURRICANE


- STORY vs. ARTICLE


- STRABISMUS[İng.] değil/yerine/= ŞAŞILIK


- STRAGNANT HİPOKSİ/STRAGNANT HYPOXIA[İng.] değil/yerine/= DURAĞAN HİPOKSİ


- STRAIN ile ...

( Soy, ırk, nesil. )


- STRANGE vs. WILD


- STRANGER vs. FOREIGNER


- STRANGÜLE/STRANGULATED[İng.] değil/yerine/= BOĞULMUŞ


- STRATEJİ/K değil/yerine/= YOLİZLEM/LİK / YOLİZLEMSEL


- STRATEJİ değil/yerine/= YOLİZLEM


- STRATEJİK "ORTAKLIK" ile/ve/||/<>/< SİYASAL ORTAKLIK" ile/ve/||/<>/< ÇÖZÜM ORTAKLIĞI"


- STRATEJİK MALLAR değil/yerine/= YOLİZLEMLİK TAVARLAR


- STRATEJİK PLAN değil/yerine/= YOLİZLEMSEL TASAR


- STRATEJİK ile/değil KAYPAK


- STRATIFIKASYON/STRAFICATION[İng.] değil/yerine/= KATMANLAMA


- STRATİGRAFİ değil/yerine/= KATMANBİLİM


- STRATOSFER ile/ve/<> STRATOPOZ

( Katyuvar. İLE/VE/<> Katyuvarın üst sınırı. )

( STRATOSPHERE vs./and/<> STRATOPAUSE )


- STRATUS[Lat.] değil/yerine/= KATMANBULUT

( Gri renkli, sise benzeyen fakat yere kadar inmeyen bulut tabakası. )


- STRAZBURG ile SALZBURG

( Fransa'da. İLE Avusturya'da. )


- STREPTOMİSİN[Fr. < Yun.]

( Verem basili, şarbon, difteri, veba, menenjit, zatürre vb. hastalıklara neden olan mikroplara karşı kullanılan bir antibiyotik. )

( STREPTOMYCINE )


- STRES OLDUM değil/yerine GERİLDİM


- STRES/STRESS[İng.] değil/yerine/= GERILIM


- STRES değil/yerine/= GERGİNLİK


- STRES ile KORKU

( Kültürel. İLE Doğal. )


- STRES ile/değil/yerine/>< TUTKU

( İstemediğin bir şey için çok çalışmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevdiğin bir şey için çok çalışmak. )


- STRES ile/değil/yerine/>< TUTKU

( İnanmadığımız bir iş üzerine çok çalışmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İnandığımız bir iş üzerine çok çalışmak. )


- STRESLİ değil/yerine/= GERGİN


- STRETCHING[İng.] değil/yerine/= GERME/GERİNME


- STRICT LIABILITY vs. MATERIAL MISTAKE vs. TORT

( Kusursuz sorumluluk. İLE Esaslı hata. İLE Haksız fiil. )


- STRICT(NESS) vs. STERN(NESS)


- STRİKNİN[Fr. < Yun.]

( Kargabükenden çıkarılan, etkili bir zehir. )

( STRYCHNINE )


- STRİKTU¨R/STRICTURE[İng.] değil/yerine/= DARALMA


- STRIP[İng.] değil/yerine/= ŞERIT


- STRİYA STRETCH MARK[İng.] değil/yerine/= STRİA DERİ ÇATLAĞI


- STROK/STROKE[İng.] değil/yerine/= İNME, VURUM


- STROMA[İng.] değil/yerine/= DESTEK DOKU


- STRONSİYUM[Fr.]

( Atom numarası 38, atom ağırlığı 87,63, yoğunluğu 2,6 olan, 771 °C'de eriyen, doğada bazı maden filizlerinde bulunan, sarı bir öğe. Simgesi: Sr )

( STRONTIUM )


- STRUCTURED INTERVIEW[İng.] değil/yerine/= YAPILANDIRILMIS¸ GÖRÜS¸ME


- STRÜKTÜR ANALİZ/STRUCTURE ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= YAPI ÇÖZÜMLEMESİ


- STRÜKTÜR/STRUCTURE[İng.] değil/yerine/= YAPI


- STRÜKTÜRALİZM değil/yerine/= YAPISALCILIK

( Bilimin her dalında, "yapı"dan yola çıkarak, sonuçlara ulaşma yöntemi. | Dilin tümüyle bir yapı özelliği gösterdiğini, terimlerin bu ilişkileri belirlediğini ileri süren dilbilim öğretisi. )


- STRÜKTÜREL[Fr.] değil/yerine/= YAPISAL


- STUDY vs. WORK


- STÜDYO[İt.] değil/yerine/= ÇEKİM YERİ, İŞLİK, YAPIMEVİ, ÜRETİMEVİ, İŞLİK


- STÜDYO[İt.] ile LOFT

( Sanat çalışmaları için düzenlenmiş oda. | Fotoğrafçının çalıştığı oda, alan, fotoğrafçı işliği. | Sinema, televizyon ve radyo için film çekilen, ses alınan ve yayın yapılan yer. | Bir odalı daire. İLE ... )


- STUNNING[İng.] değil/yerine/= AFALLAMA


- STYLE vs. MANNER


- STYLE vs. TYPE


- Şu AN için DİNLE!!!


- Şu AN için SUS!!!


- ŞU AN, İCÂD ETTİĞİM BİR YANIT DEĞİL değil ŞU AN İÇİN İCÂD ETTİĞİM BİR YANIT DEĞİL


- ŞU ANDA VE BURADA, ...:
NE OLUYOR? ve/||/<>/> DUYULARIM NELER? ve/||/<>/> NASIL DAVRANIYORUM/DAVRANABİLİRİM? ve/||/<>/> YARARLI/YARARIMA OLAN NEDİR? ve/||/<>/> NE/LER YAPABİLİRİM?


- ŞU ANDA VE BURADA = HIC ET NUNC[Lat.]


- ŞU ANLAMDA ile/ve/değil/yerine ŞU BAĞLAMDA


- SU AYGIRI(/DENİZ ÖKÜZÜ/ATBALIĞI) ile GERGEDAN

( Suaygırı ile Gergedan )

( HIPPOPOTAM: Irmak adı. )

( BERNÎK, FERES-ÜL-BAHR, HISÂN-I BAHRÎ, HISÂN-ÜL-BAHR ile GERGEDENN )

( GÂV-I BAHRÎ ile ERC )

( HIPPOPATAMUS vs. RHINOCEROS )

( HIPPOPATAMI cum RHINOCEROS UNICORNIS )

( ... con RINOCERONTE )

( ... ile RHINO[Burun]-KERAS[Boynuz] )


- SU AYGIRI ile SU AYISI(TARDIGRAD)

( )


- SU AYGIRLARI'NDA:
BAYAĞI ile/ve CÜCE

( Afrika ve Asya fillerinden sonra en büyük üçüncü memelidir. İLE/VE ... )

( Aslanları suyun içine batırıp boğarak, timsahları ısırıp ikiye bölerek, köpekbalıklarını suyun dışına sürükleyip ayaklarıyla ezerek öldürürler. )

( Sadece derilerinin ağırlığı 1 ton gelir. Derileri 4 cm. kalınlığındadır ve kurşun geçirmezdir. )

( Bir insandan çok daha hızlı koşabilirler. )

( Balina ve yunusların dışında suyun altında çiftleşip doğuran tek memelidir. )

( Suyun altında 5 dakika boyunca kalabilirler. )

( Azı dişleri 30 cm.'e kadar varmaktadır. )

( Esniyor gibi göründüklerinde aslında, etraflarındakilerin kendilerinden uzak durması için onlara kötü kokan soluklarını salarlar. )


- SU BARDAĞI ile ŞARAP BARDAĞI


- SU BUFALOSU ile/ve AFRİKA BUFALOSU

( BUBALUS cum/et SYNCEROS )


- SU BUFALOSU ile/ve KOCA BURUN BUFALOSU

( BUBALUS cum/et ... )


- SU ÇİÇEĞİ ile/ve/değil/||/<>/> MAYMUN ÇİÇEĞİ

(

)


- SU DOLABI ile ÇARK

( Bağ bahçe sulamak amacıyla bir eksen etrafında dikey biçimde dönerek bir akarsudan su aktarmaya yarayan düzenek, dolap. İLE Bir eksenin döndürdüğü, tekerlek biçimindeki makine parçası. | Herhangi bir askerî birliğin, biçimini ve düzenini bozmadan, kanatlarından biri çevresinde dönerek yön değiştirmesi. )


- SU EKSİKLİĞİ:
KANDA ile/ve/<> OMURLARDA ile/ve/<> KEMİKLERDE ile/ve/<>
AKCİĞERDE ile/ve/<> PANKREASTA ile/ve/<>
MİDEDE ile/ve/<> BAĞIRSAKLARDA ile/ve/<> GÖZEDE

( Yüksek tansiyona neden olur. İLE/VE/<> Bel/boyun fıtığına neden olur. İLE/VE/<> Gut/artrit gibi romatizmal hastalıklara neden olur. İLE/VE/<> Astıma neden olur. İLE/VE/<> Şeker hastalığına neden olur. İLE/VE/<> Ülsere neden olur. İLE/VE/<> Kabızlığa ve kolon kanserine yakalanma olasılığına neden olur. İLE/VE/<> Su eksikliği nedeniyle, beynimiz, hücreye oksijen göndermeyi keserse, oksijen kesilmesi sonucunda da hücre, kanserleşme sürecine girer! )


- SU GEÇİRMEZ/LİK ile/ve/||/<>/< IŞIK GEÇİRMEZ/LİK


- SU KAÇIRMA ile/değil KARSUYU KAÇIRMA

( Eşeğin kulağına/...na. İLE/DEĞİL Kulağa. )


- SU KAÇIRMAK ile KANTARIN TOPUZUNUN KAÇMASI


- ŞU KADARI:
"YETER" ile/ve/değil (YETMİYORSA DA/YETMEYECEKSE DE) YETSİN!


- SU KAMIŞI/HASIROTU/KİLİZ ile SU ŞERİDİ

( Hasırotugillerden, düz, ince, uzun ve dayanıklı olan yaprakları, kıtık yapmaya, hasır örmeye yarayan, bataklıklarda yetişen bir saz, kofa, kiliz. İLE Su kamışıgillerden, şeridi andıran, 1 metreye kadar uzayabilen, yaprakları açık yeşil renkte sucul bir bitki. )

( BUTOMUS cum SPARMANAUM )


- ŞU KONU(LAR)DA:
"BEN BİLE" HATA/YANLIŞ YAPIYORUM değil BEN DE HATA/YANLIŞ YAPABİLİYORUM


- SU KOYVERMEK ile YELKENLERİ SUYA İNDİRMEK


- SU KÜÇÜĞÜN, SÖZ BÜYÜĞÜN değil SUS KÜÇÜĞÜN, SÖZ BÜYÜĞÜN


- SU MÜZESİ

( Dünyadaki tek Su Müzesi, Ekvador'un başkenti Quito'dadır. )

( Su sayfasını okuyunuz... [ www.6Dtr.com/1.php?dosya=SU ] )


- ŞU ÖZELLİKTEN ile/ve/<> ŞU YÜZDEN ile/ve/<> ŞU YÖNDEN

( MİN-HAYS ile/ve/<> MİN-VECH ile/ve/<> MİN-CİHET )


- SU REZENESİ = SU BALDIRANI

( Maydanozgillerden, su kıyılarında ve bataklıklarda yetişen, zehirli, otsu bir bitki. )

( CICUTA VIROSA )


- SU SAATİ

( M.Ö. 1397 )


- SU SIĞIRI yerine TONBAY


- SU TAVUĞU ile SU YELVESİ

( Su tavuğugillerden, gri, kızıl karışımı tonda, benekli ya da çizgili tüyleri olan bir kuş. İLE Su tavuğugillerden, sırtı yeşil kahverengi, karnı kara-beyaz çizgili bir kuş. )

( FULICA ATRA cum RALLUS AQUATICUS )


- SU TERAZİSİ ile HORTUM TERAZİSİ

( Açı ölçer. İLE Eğim/düzlük ölçer. )


- SU TERAZİSİ ile SU TERAZİSİ/TESVİYERUHU

( Basıncı çok olan suyun, basıncını azaltarak künklerin patlamasını önleyen, belirli aralıklarla yapılmış, depo görevindeki kule. İLE İçinde hava kabarcığı bırakılmış su dolu bir cam silindir ve bir tahta yataktan oluşan, düzlem ya da doğruların yataylığını belirleyen alet, kabarcıklı düzeç, terazi. Türk İşaret Dili )


- SU TESTİSİ, SU YOLUNDA KIRILIR ile/değil/yerine GÖRGÜLÜ KUŞLAR, GÖRDÜĞÜNÜ İŞLER


- SU TOPLAMASI KABARCIĞINDA:
VEZİKÜL ile/||/<>/> BÜL(BÜLLÖZ LEZYON)

( [5 mm.den] Küçükse. İLE/||/<>/> Büyükse. )


- SU UÇTU ÇAĞLAYANI/ÇAĞLARI(ŞELÂLESİ) ile/ve SU UÇTU ÇAĞLAYANI/ÇAĞLAR

( Bursa'da. İLE/VE Bilecik'te.[Bahar döneminde gitmek gerekiyor.] )


- SU UYUR, DÜŞMAN UYUMAZ değil SÜ(SUBAY/ASKER) UYUR, DÜŞMAN UYUMAZ


- SU ÜZERİNE ile/ve/<> BUZ ÜZERİNE

( Yazı yazılmaz! İLE/VE/<> Mühür kazınmaz! )


- SU YILANI/OK YILANI ile YILANBALIĞI

( WATER SNAKE vs. EEL )

( CERASTES HASSELQUISTII cum ANGUILLA )


- SU YILANI ile DAMALI SU YILANI


- SU YOSUNLARI ile KIZIL SU YOSUNLARI

( ... İLE Denizlerin yaklaşık 200 metre derinliklerinde yaşayan kırmızı renkli su yosunları. )


- SU YOSUNU/ALG ile SU ASKILARI

( Yeryüzündeki oksijenin çoğunu üretendir. Fotosentezin atık maddesi olarak oksijen açığa çıkarırlar. Çıkardıkları net oksijen miktarı, tüm ağaçların ve kara bitkilerinin birlikte çıkardıklarından daha fazladır. İLE ... )


- ŞU-BU


- SÛ-İ TEDBÎR ile/değil/yerine/>< HÜSN-ÜTEDBÎR

( Yanlış tutulan yol, yanlış tutum. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İyi düşünülerek tutulan yol, doğru tutum. )


- SÛ-İ ZANN ile BUĞZ

( Zan gitmedikçe, korkudan kurtulamayız. )

( Zan, düşmanımız, azrailimizdir. )


- SÛ-İ ZANN ile/değil/yerine HÜSN Ü ZANN

( Zan gitmeden insan âşık olamaz. )

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- SU, BU ile/ve BUZ

( Su, alçakgönüllülüğü simgeler. )

( [Kafkas] ÇIGAL ile/ve ... )

( [Kofti] MU ile/ve ... )

( ZÜLÂL(Saf, hafif, soğuk, güzel, tatlı su.) İLE/VE ... )

( ... ile/ve YAH )

( WATER vs./and ICE )

( EAU avec/et GLACE )

( WASSER mit/und EIS )

( AGUA con/y HIELO )

( ACQUA con/e GHIACCIO )


- ŞU, ŞUNA/ŞUNUNLA:
"TERS ORANTILI" ile/değil "TERS"


- SU:
[hem] ÇÜRÜTÜR ve/||/<>/hem de CANLANDIRIR


- SU:
ÇARKI ile/ve/||/<> DEĞİRMENİ ile/ve/||/<> BURGUSU


- SU:
HİDROJEN ile/ve/||/<> OKSİJEN

( [atom] İki. [H2] İLE/VE/||/<>/>< Bir.[O] )

( [Öğe numarası] 1. ile/ve/||/<>/>< 6. )

( Hidrojen, oksijenin tersidir. Bu iki gaz, kolayca tepkidiğinden, birinin konsantrasyonundaki artış, ötekinin konsantrasyonunda azalmaya neden olur.[Miktarı daha fazla olan gaz, su üreten kimyasal tepkime içinde daha az miktardaki gazı tüketir.] )

( En yanıcı. İLE/VE/||/<> En yakıcı. )

( )


- SU:
ŞEFFAF değil AÇIK MAVİ


- SU:
SOĞUK ile/ve/değil/yerine/||/<> SICAK

( ... İLE/VE/DEEĞİL/YERİNE/||/<> Sıcak su, soğuk sudan daha ağırdır. )


- SU:
YERÜSTÜ/NDE ile/ve/<> YERALTI/NDA

( Yukarıdan aşağı akar. İLE/VE/<> Aşağıdan yukarı doğru çıkar. )


- SÛ'[Ar.] ile KABÎH[Ar.]


- SÛ'[Ar.] ile SEV'[Ar.]


- SÛ'[Ar.] ile SÛ/Y[Ar.]

( Kötülük, fenalık. | Kötü, fena. İLE Yan, taraf, cihet. )


- ŞU'LE ile ...

( ALEV, ATEŞ ALEVİ | IŞIK | ATLARDA BEYAZ TÜYLERDEN OLUŞAN BENEKLER )


- SU'LÛK[Ar. çoğ. SAÂLİK] ile SÜLÛK[Ar. < SİLK]

( Yoksul/fakir. | Serseri. | Dilenci. İLE Bir yola girme, bir yol tutma. | Özel bir sınıfa/öbeğe katılma. | Bir tarikata intisâb etme. )


- ŞU'M[Ar.] ile ŞU'M[Ar.] ile ŞÛM[Ar.]

( Uğursuzluk, şeâmet. İLE Şom. İLE Uğursuz, şom. )


- ŞU'ÛBİYYE ile ...

( MİLLİYETÇİLİK )


- SU'ÛD[Ar.] ile İRTİFÂ'[Ar.]


- SU'ÛD[Ar.] ile İS'ÂD[Ar.]


- SU'ÛD[Ar.] ile RUKİYY[Ar.]

( Yukarı çıkmak, tırmanmak. İLE Aşama aşama, adım adım çıkmak, yükselmek. )


- SU(KEVSER):
ACI/TATLI değil İÇİMLİ/İÇİMSİZ


- ŞU/BU "OLMAK" ile/ve/<>/değil/yerine İNSAN OLMAK


- SU/HAVA GEÇİRMEZ ile SU/HAVA ETKİ ETMEZ

( IMPERMEABLE vs. IMPERVIOUS )


- ŞU/O KİTABI:
"OKUMANIZI, TAVSİYE EDERİM"
ile/ve/||/<>
"OKUMAYANI, TASFİYE EDERİM"


- SU/SIVI DOLU ŞİŞEYİ, ÇANTAYA ...:
YAN/TERS KOYMAK değil/yerine/>< AĞZI, YUKARI GELECEK ŞEKİLDE DİK KOYMAK


- ŞÛ/ŞÛY[Fars.] ile -ŞÛ/-ŞÛY[Fars.]

( Yıkama. İLE "yıkayan, temizleyen" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar.[CÂME-ŞÛY: Çamaşır yıkayan.] )


- SU ile/ve/değil/||/<>/>/ne yazık ki "İNAT"

( Doğada. İLE/DEĞİL/||/<>/>/NE YAZIK Kİ İnsanlaşamamış olanda. )

( İkisinin de önünde hiçbir şey duramaz! )


- SU ile AĞIR SU

( ... İLE Bazı nükleer reaktör tiplerinde nötron yavaşlatıcısı olarak kullanılan, içinde hidrojen atomları yerine döteryum izotopları bulunması sonucu oluşan su. )


- SU ile/ve/değil/yerine BAĞIL SU

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Çorba, taze meyve suyu vb. )


- SU ile/ve/||/<> BARAJ[Fr. < BARRAGE]

( ... İLE/VE/||/<> Suyu toplama, sulama ve elektrik üretme amacıyla akarsu üzerine yapılan bent. | Futbol ya da hentbolda serbest atışı yapacak oyuncunun önünde karşı takım oyuncularının yan yana dizilip oluşturdukları engel. | Herhangi bir alanda başarıyı tespit etmek için gerekli olan koşul. )


- SU ile BESİ SUYU

( ... İLE Bitkilerin damarlarında dolaşan besleyici su. )


- SU ile DURGUN SU

( Durgun su ile abdest alınmaz. )


- SU ile HAFİF SU

( ... İLE Her bir moleküldeki hidrojen atomunun ikisi de protiyum izotopu olan su. )


- SU ile KANT

( ...İLE Şeker ve limonla içilen sıcak su. )


- SU ile KAPTAJ

( ... İLE Dağlardan su toplama. )


- SU ve/||/<> KARBONDİOKSİT ve/||/<> AZOT

( Oksijenin, hidrokarbonlarla yaptığı tepkime sonucunda, karbondioksit ve su oluşur. VE/||/<> Sudan sonra, yeryüzünün üst katmanlarında en çok bulunan uçucu bileşenlerden öteki ise karbondioksittir. [Bu gaz, Mars'ın ve Venüs'ün atmosferlerindeki baskın gazdır.][Jeolojik süreçler, dünyanın, atmosferindeki karbondioksitin neredeyse tümünün atmosferden çıkarak katı durumdaki yeryüzüne, kabuktaki karbona minerallerinin bileşeni olarak girmesine neden olmuştur.][Kabuktaki karbondioksit kütlesi, okyanustaki su kütlesinin, yaklaşık üçte biri kadar büyüklüğe sahiptir.][Göktaşlarında, karbonat minearallerine son derece ender rastlanmakta olup bunların, güneş nebulasında oluştukları düşünülmemektedir.][Yerin, karbondioksiti, karbon mineralleri durumunda biriktirmediği açıkça anlaşılmaktadır. Karbon, belirli bir olasılıkla hidrokarbon olarak hidrojenle birlikte birikmiştir.] VE/||/<> Dünya atmosferinin baskın bileşenidir. Kabuktaki karbonat göz önünde bulundurulduğunda, karbondioksitten yaklaşık yüz kat daha az oranda bulunur. Dünyadaki azotun hemen hemen hepsi atmosferde bulunur. Azotun, güneş nebulasında katı bileşikler oluşturduğu düşünülmemekte, ayrıca, göktaşlarında da azota hemen hemen hiç rastlanmamaktadır. Azotun, yerin üst katmanlarını oluşturan katı nesnenin küçük bir kirleticisi olarak biriktiği anlaşılmaktadır. Dünyada, azotun varoluşunun güneş nebulasında meydana gelen kimyasal süreçteki ve yoğunlaşma sürecindeki kusurlardan kaynaklanmış olması olasıdır. Bir azot ve hidrojen bileşiği olan amonyak, bir amonyak molekülünün ve bir potasyum atomunun neredeyse aynı büyüklükte olması nedeniyle zaman zaman silikat minerallerinin kristal dokularındaki potasyumun yerine geçer. )


- SU ile KULLANILMIŞ SU

( ... ile MÂYİ'-İ MÜSTA'MEL )


- SU ile MÜZEKKEN

( ... İLE Ateşle kızmış su. )


- SU ile OKSİJENLİ SU

( ... İLE Hidrojen peroksitin [H2O2] sulu çözeltisi. )


- SU ile ÖZSU/USÂRE[Ar.]

( ... İLE Bitki ve hayvan dokularında bulunan sıvılara verilen ad. | Salgı ile oluşan ve içinde enzimler bulunan organik sıvı. )


- SU ile SAF SU

( H2O ile H2O2 )


- SU ile/değil ŞU


- SU ile/ve/<> SÜT

( İlim. İLE/VE/<> İlm-i ledün. )


- SU = WATER[İng.] = EAU[Fr.] = WASSER[Alm.] = ACQUA[İt.] = AGUA[İsp.]


- SU ile/ve ZEMZEM

( ... İLE/VE Kâbe yakınında bulunan kuyunun suyu. )

( ZEVRAK: Zemzem konulan kap. )

( Bir gram suyun buharlaşması, 273 kalorilik ısıyı yok eder. )


- SU ile ZÜLÂL[Ar.]

( ... İLE Saf, hafif, soğuk, güzel, tatlı su. )


- ŞUÂ' ile ...

( IŞIK )


- ŞUÂİYYE[Ar.] / RADIOLAIRES[Fr.] ile ...

( Işınlılar. )


- SUAL ETMEK ile BUHÛ'[Ar.]

( 1. Sormak. | 2. İstemek. [fakat uygunsa ve/ya da uygun olabileceği kadarıyla isteyerek!] İLE Alçakgönüllülükle hakkını isteme. )


- SUAL ETMEK değil/yerine/= SORMAK/SORUP SORUŞTURMAK


- SUAL ETMEK ile SORU TEVCİH ETMEK

( Soru, soruna dönüşmezse/dönüşmemişse yola giremezsin. )


- SUÂL[Ar.] ile İSTİFHÂM[Ar.]


- SUÂL[Ar.] ile İSTİHBÂR[Ar.]


- SUAL[Ar.] değil/yerine/= SORU


- SUÂL[Ar.] ile SUÂL[Ar.] ile ŞUAL[Ar. < ŞU'LE]

( Sorma/sorulma, soruşturma, soru. | Sorulan şey. | Dilenme, dilencilik. İLE Öksürük. İLE Alevler, ateş alevleri. )


- SUAL ile/ve SUAL

( Sormak. İLE/VE İstemek. )


- SUALTI ile/ve SU ÜSTÜ(GAZ YUVARI/BUĞU YUVAR/HAVA KÜRE/ATMOSFER)

( Taştan kaynayan su daha iyidir. )

( UNDERWATER vs. ATMOSPHERE )


- SUARE/SUVARE[Fr.] ile MATİNE[Fr.]

( Gece gösterimi. | Sinema ve tiyatroların akşam/gece [daha çok 21.00] gösterdikleri son film/oyun. >< Gündüz gösterimi. )

( SOIRÉE avec MATINÉE )


- SUÂT-İ DÎKÎ ile SUÂT-İ KELBÎ

( Boğmaca öksürüğü. İLE Durup durup gelen şiddetli öksürük. )


- SUÂT[çoğ. ES'İLE, SUÂLÂT] ile SUÂT[Ar.]/SÜRFE[Fars.]

( Sorma, sorulma, soruşturma, soru/sual. İLE Öksürük. )


- SUBAKUT/SUBACUTE[İng.] değil/yerine/= AZ IVEGEN


- SUBAŞI

( Osmanlılar'da, belediye görevlisi. | Kentlerin, güvenlik işlerine bakan görevlilerin başı. | Acemi ocaklarında, küçük aşamalı subay. | Osmanlı'larda, kapıkulu süvarileri arasından, savaş zamanı güvenlik işlerine bakmak, barış zamanı da vergi toplama işleri için ayrılan kişi. | Rumeli'de, çiftlik kâhyası. )


- SUBAŞI ile/||/<> SİLAHDAR/SİLAHTAR

( Kent güvenlik yöneticisi. | Osmanlı'da kentlerin güvenlik işlerinden sorumlu kişi. İLE/||/<> Osmanlı'da Sultan, Sadrazam, Vezir gibi devlet büyüklerinin silahlarına bakan ve koruyan kişi. [Enderun'un en güçlü/nüfûzlu yüzü ve yöneticisi.]
[Saray gelenek ve düzenine göre Has Oda ağalarının en kıdemlisi olan Sultan silahtarı olurdu fakat yüzyıllar boyunca sürekli Sultanlar, silahtarlarını Has Odalılar arasından, sevdiği ve güvendiği bir yüz olarak kendi seçmişti. Silahtar yapmak istedikleri zülüflü ağayı, aşağı koğuşlardan birinde de olsa önce bir fermanla has odaya aldırtmış ve sonra da silahtar tayin etmişlerdir. Silahtar ağa olmak, bir Enderûn'lu için en büyük amaçtı. Silahtar ağa, Sultan, sabah namazı vaktinde Harem'den çıkıp Enderûn'a geldiği andan, bazen yatsı namazından sonra Harem'e döneceği ana kadar sürekli hükümdarın yanında bulunurdu. Sultan ile devleti bilfiil yöneten sadrazam arasında haberleşme aracısı silahtar ağaydı. Bir sadrazam için silahtar ağa ile bağdaşmamak, en ufak bir bahane ile sadrazamın azline neden olurdu. Bir silahtarın düşmanlığına uğramak ise çoğunlukla vezirin idam edilmesine kadar giderdi. Saraydaki tüm silahlardan ve sultanın silahlarından sorumlu olurlardı. Altı bölük halkı da denen Kapıkulu Süvarileri'nden silahtar bölüğünün başında bulunur ve savaşta merkezde Sultan'ın yanında yer alırlardı. Silahtar ağalar saraydan bir devlet göreviyle çıkacağı zaman, yanına en az Beylerbeyi rütbesiyle Paşalık verilirdi. Son derece nüfuz sahibi gözde silahtarlar da vezir ya da Kaptan-ı Derya gibi önemli konuma getirilirlerdi. Pek azı daha sonra sadrazamlığa getirilirdi ve çoğunlukla da sultanın ya kızını ya da kız kardeşini alarak hanedana damat olurdu.] )


- SUBAY[Azr.] = BEKÂR[Tr.]


- SUBAY ile HASEKİ

( ... İLE Osmanlı Devleti'nde, bir görevde uzunca kalmış olanlara verilen san. | Bostancı ocağının küçük aşamalı subayları. | Osmanlı sarayında, karavaşlar arasından seçilen sultan gözdesi. )


- SUBAY ile KURMAY/ERKÂN-I HARP

( Silahlı kuvvetlerde, asteğmenden orgeneral ya da oramirale kadar rütbedeki asker. İLE/VE/||/<>/> Harp akademilerine girerek eğitimlerini başarıyla tamamlamış subay. | Kurmaylık yetkisi ve niteliği olan subay. )


- SUBBUH ile/ve TENZİH ile/ve KUDDÜS


- SUBCONSCIOUS vs. UNCONSCIOUS


- SUBCONSCIOUS[İng.] değil/yerine/= BİLİNÇ ALTI


- ŞUBE = ŞU'BE = BRANCHE

( Bir kurumun, bir kuruluşun alt mevkilerindeki iş yerlerinden her biri. | Okullarda aynı düzeydeki sınıflardan her biri. | [dirimb.] Dal. )


- SUBHA[< SADR] ile TOZ

( BİNEFSİHİ ÂŞİKÂR VAROLMAYAN FAKAT EŞYANIN SURETİ İLE AÇIKLIK KAZANDIĞI İÇİN HEYULA DENİLEN [HEBÂ] GÜNEŞİN IŞIĞINDA GÖRÜLEN İNCE TOZ )


- SUBHA/SÜBHA[Ar.] ile SUBHA[Ar.]

( Çekilen tespih. | Tespih danesi. İLE [tasavvufta] Binefsihi âşikâr varolmayan fakat eşyanın sureti ile açıklık kazandığı için heyula denilen [hebâ] güneşin ışığında görülen ince toz. )


- SÜBHÂN ile ...

( ALLAH | TENZİH~TEŞBİH (EDİLEN) )


- SUBJECT vs. CONCEPT


- SUBJECT vs. EVENT vs. FACT


- SUBJECT/TOPIC vs. AIM


- SUBJECT/TOPIC vs. FORM


- SUBJECT/TOPIC vs. PROBLEM


- SUBJECT/TOPIC vs. SITUATION


- SUBJEKTİVİST/SÜBJEKTİVİZM/SÜBJEKTİVİTE değil/yerine/= ÖZNELCİ/ÖZNELCİLİK/ÖZNELLİK


- SUBKLINİK/SUBCLINICAL[İng.] değil/yerine/= KLINİK BELİRTISİZ


- SÜBLIMASYON/SUBLIMATION[İng.] değil/yerine/= YÜCELTME


- SUBLİME[Fr.] değil/yerine/= SÜLÜMEN/AK SÜLÜMEN

( Süblimleştirme yoluyla elde edilen ürün. | Cıva ile klorun birleşimi olan, çok zehirli, beyaz bir toz. )


- SUBRA[Fr.] ile ...

( Koltukaltına dikilen parça. )


- SUBRA[Fr.] değil/yerine/= KOLTUKLUK

( Koltuk yapmaya ve kaplamaya elverişli olan (kumaş). | Giysinin, terden lekelenmemesi için koltuk altına içten dikilen parça. )


- SUBRE[Ar.] ile ...

( Yığın, birikinti. [tahıl, buğday yığını gibi.] )


- SUBSCRIPT ile ...

( SİMGELERİN SAĞINA YA DA ALTINA YAZILAN İŞARET )


- SÜBSTİTÜSYON TEPKİMESİ/REAKSİYONU ile ELİMİNASYON TEPKİMESİ/REAKSİYONU

( Bir atom ya da öbeğin başka bir atom ya da öbekle yer değiştirdiği tepkime. İLE Bir molekülden atom ya da öbeğin ayrıldığı tepkime. )


- SUBSTİTÜSYON/SUBSTİTUTION[İng.] değil/yerine/= YERINE KOYMA


- SUBSTRAT/SUBSTRATE[İng.] değil/yerine/= ETKİLENEN NESNE | ORTAM


- SUBSTRAT ile/ve/||/<>/> ETKİN BÖLGE

( Enzimlerin etkileşimde bulunduğu molekül. İLE/VE/||/<>/> Enzimin substrat ile etkileşime girdiği bölge. )


- SUBTİP/SUBTYPE[İng.] değil/yerine/= ALT TİP


- SUBTLE vs./and TOP


- SUBTOTAL[İng.] değil/yerine/= TAM OLMAYAN


- SUBTRAKSİYON/SUBTRACTION[İng.] değil/yerine/= ÇIKARMA


- SÜBÛL/SÜBÜL[Ar. < SEBÎL] ile SÜBÛR[Ar.]

( Sebiller, yollar, caddeler. İLE Sıkıntı, azap; mahvolma. )


- SÜBÛT[Ar.] ile SÜBÛR[Ar. < SEBT]

( Gerçekleşme, sabit olma, meydana çıkma. İLE Cumartesi günleri. )


- SÜBVANSİYON[Fr., İng. SUBVENTION] değil/yerine/= DESTEKLEME


- SÜBVANSİYON değil/yerine/= DESTEKLEME


- SÜBYAN[Ar.] değil/yerine/= ÇOCUKLAR


- SUBYE[Fr. SOUS-PIED] ile SUBYE[Ar. < SABİ] ile SÜBYE[Yun.] ile SÜBYE[İt.]

( Ayağın altından geçen, tozluğa ya da pantolon paçalarına bağlanan şerit. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. İLE Mürekkep balığı. | Badem içi, kavun çekirdeği gibi şeylerden yapılan, boza koyuluğundaki şerbet. | Pirincin, boza haline gelene kadar koyulaştırılarak pişirilmesi. İLE ... )


- SUBYE[Fr.] değil/yerine/= ŞERİT

( Ayağın altından geçen, tozluğa ya da pantolon paçalarına bağlanan şerit. )

( SOUS-PIED )


- SUÇ "ATFETMEK" değil SUÇ İSNÂD ETMEK


- SUÇ VE CEZÂ ile/ne yazık ki/>< "GÜÇ VE CEZÂ"


- SUÇ/LAR ile/ve/||/<>/> ORGANİZE SUÇ/LAR


- SUÇ ile CÜNHA

( ... İLE Cürüm derecesindeki suçlara, yani kabahatten ağır ve cinayetten hafif olan suçlara verilen ad. )


- SUÇ ile/ve İHLÂL


- SUÇ ile KAZÂ

( CRIME vs. ACCIDENT )


- SUÇ ile/ve/değil/||/<>/< KIRIK CAMLAR KURAMI

( "Suçlarla mücadeleyi nasıl başardınız?" sorusuna,
New York'un efsane Belediye Başkanı Giuliani'nin yanıtı şöyle olmuştu.

Metruk bir bina düşünün, binanın camlarından biri kırıldığında, o camı hemen tamir ettirmezseniz, kısa sürede, yoldan geçen herkes eline bir taş alıp, binanın tüm camlarını kırar. Benim yaptığım şey, ilk cam kırıldığında onu hemen tamir ettirmek oldu. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.

Çünkü siz bunu yapmadığınızda kişiler, o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, öteki camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.

Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş. Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış.

Kırık Cam Kuramı, ABD'li suç psikologu Philip Zimbardo'nun 1969'da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmişti.

Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı.

Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı.

Olup bitenleri gizli kamerayla izledi.

Bronx'taki otomobil, üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı.

Ötekine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı.

Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi, sağlam kalan otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdılar. Daha ilk darbe indirilmişti ki, çevredeki kişiler(zengin beyazlar) da olaya katıldılar. Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale geldi.

Demek ki, diyordu Zimbardo,
"İlk camın kırılmasına, ya da çevreyi kirleten ilk çöpe, ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz!"



SUÇ CENNETİ NASIL OLUŞUR?

Kırmızı ışıkta geçilmesini önleyemiyorsanız küçük suçlara engel olamazsınız.

Küçük suçlara engel olamazsanız, büyük suçları engelleyemezsiniz..

Sonuç itibariyle ülkeniz sanıkların suç işlemekten endişe duymadığı bir suç cennetine dönüşür. Bunun akabinde suçlularla mücadelede yılgınlığa düşen kanun koyucu sanıklara taviz/af anlamına gelen lehe kanunlar çıkararak adalet denklemindeki erozyonu hızlandırır.

Küçük suçların görüldüğü ceza mahkemelerine bakalım...

Sürekli HAGB (Hükmün Açıklanmasını Geri Bırakma) kararları verdiğimiz sanıkların birçoğu yeniden suç işleyerek mahkeme huzuruna gelmiyor mu?

Hatta bu olay yargıçların bilinçaltındaki Adli dejenerasyon algısı nedeniyle sanığın kişiliğine bakılmaksızın tüm suçlar için HAGB uygulanması bir hakmış gibi algılanır ve onuncu kez HAGB kararı vermek alışkanlık durumunu alır.

Buna karşın mağdur ise adâlete olan güveni sarsılmış ve kaderine boyun eğmek zorunda kalmıştır. Artık önünde iki seçenek vardır, ya intikamını kendi almalı ya da ateşi içine gömmelidir.

Sanık, ise hukuk sistemini test ettiği ilk eylemden büyük bir zaferle çıkmış ve suç işlemenin korkulacak bir şey olmadığının idraki ile yeni suçlar için yola koyulmuştur.

İşlediği her suç kendine güven tazeletmiş ve bu statünün verdiği korku ile de topluma yönelik bir sindirme hareketine başlamıştır...

Mafya ve çeteleşmenin yolunu açan işte bu tablodur.

Bu yüzden diyoruz ki, devlet yani kamu otoritesi bir kural koymuşsa onun takibini dört koldan yapmak zorundadır. Bundan daha önemlisi, devlet, koyduğu kuralların takibini yapmayan kamu görevlisini takip etmekle işe başlamalıdır.

Takibin takibini yapmazsınız, Devlet, muz cumhuriyetine döner.
Okulda, iş yerinde, sokakta, yolda ya da deniz kenarında...

Kişiler, kamu otoritesinin kendi koyduğu kuralları büyük bir titizlikle takip ettiği kanaatine varmalı ve bunu bilinçaltına adeta kazımalıdır.

Bilinçaltına yerleşen bu algı, kişilerin karakteri olur ve kurullara saygı bilinci gelişir. Olması gereken de budur.

Bu sayede kişiler, en küçük sorunlarda bile yasaları ihlâl etmeyi ve suç işlemeyi değil hukuk önünde hesaplaşmayı ilke edinir.

Ancak uygulanana cezaların, mağdurlar için tatmin edici bir nitelik sunması koşuluyla...

Unutmayalım...

Küçük hataları görmemezlikten gelmişseniz, bilin ki, daha büyükleri yoldadır. )

( )


- SUÇ ile PAY


- SUÇ ile/değil/<> SAPMA


- SUÇ ile UFAK SUÇ/ZELLE[Ar.]

( ... İLE Sürçüp kayma. | Yanılma, yanlış. | Ufak suç. )


- SUÇ ile YANLIŞ(HATÂ) ile KABAHAT/KUSUR ile AYIP

( CRIME vs. MISTAKE )


- SUCCESS vs. SUCCESSION


- SUCCESSIVE vs. SUCCESSFUL


- SUÇLAMA/K ile/değil/yerine ELEŞTİRİ/ELEŞTİRMEK

( [not] TO BLAME vs./but TO CRITICIZE
TO CRITICIZE instead of TO BLAME )


- SUÇLAMA ile/ve/değil/||/<> AYIPLAMA


- SUÇLAMA ile/ve/değil/yerine NİTELEME


- SUÇLAMA ile/değil/yerine TESPİT

( [not] ACCUSATION/BLAME vs./but TO DETERMINE
TO DETERMINE instead of ACCUSATION/BLAME )


- SUÇLAMA ile/ve/değil/yerine YÜKLEME


- SUÇLAMAK ile/değil/yerine DEĞERLENDİRMEK


- SUÇLAMAK ile/değil/yerine ELEŞTİRMEK


- SUÇLAMAK ile/değil/yerine SORUMLU OLMAK


- SUÇLAMAYI/İTHAMI:
DEF ETMEK ile/ve/||/<> İNKÂR ETMEK


- SUÇLU ATFETMEK değil SUÇLU ADDETMEK


- SUÇLULUK:
TÜRLERİ ve/ya da/||/<>/> SINIFLANDIRMALARI

( - Gerçek Suçluluk: Bu tür suçluluk, bir kişinin gerçekten suç işlediğini kabul ettiği ve suçun doğrudan sorumlusu olduğu durumları tanımlar.

- Yanlış Suçluluk: Bu, kişinin suçsuz olduğu halde kendini suçlu olarak "görmesidir". Yanlış suçluluk, genellikle toplumsal baskı, başkalarının suçlamaları ya da aşırı öz eleştiri nedeniyle ortaya çıkabilir.

- Toplumsal Suçluluk: Birey, toplumun genel değerlerine ya da ölçütlerine uymadığından, suçluluk düşünce ve duygusu yaşar. Bu tür suçluluk, bireyin toplum tarafından kabul gören bir davranışı "bozduğu düşüncesiyle[varsayarak]" ortaya çıkar.

- Hukukî Suçluluk: Birey, yasalara uygun olmayan bir şey yaptığı ya da yasalara uygun bir şey yapmadığından, kendini suçlu görür.

- Vicdanî Suçluluk: Bu, bir kişinin vicdanında karşılık bulur. Birinin içsel ahlâkî değerleriyle çeliştiği zaman ya da başkalarına zarar verdiği düşüncesiyle oluşabilir.

- İçsel Suçluluk: Birey, içindeki düşünsel ve duygusal ya da çeşitli psikolojik sorunlar nedeniyle kendini suçlu görür. Örneğin, bunaltı, kaygı ya da travma sonrası stres bozukluğu yaşayan biri, kendini sürekli olarak suçlu "görebilir".

- Dışsal Suçluluk: Bu tür suçluluk, başkalarının kişiyi suçlu görmesi ya da göstermesiyle ilişkilidir. Örneğin, aile ya da toplumun sürekli eleştirisi ve suçlama tutumu, kişiyi dışsal suçluluğa sokabilir.

- Özür Düşünce, Duygu ve Davranışı: Suç işleyen kişi, başkalarına ya da topluma karşı bir hata yaptığının farkında olur ve bu nedenle içten bir biçimde özür diler.

VE/||/<>

- Doğmuş Suçlular: Suç işlemeye eğilimli doğan, fiziksel ve zihinsel özellikleriyle ötekilerden ayrılan suçlular.

- Anormal suçlular: Zekâ geriliği, ruhsal bozukluk, alkolizm, sara(epilepsi) gibi anormalliklerden etkilenen suçlular.

- Ara sıra suçlular: Sahte suçlular, alışkanlıklar dışındaki suçlular gibi suç işlemeye eğilimli olmayan ancak çeşitli nedenlerle suç işleyen suçlular, kriminaloidler.

- Soğukkanlılıkla hareket eden suçlular: Suç işlemek için hesap ya da plan yapan ve mantıklı davranan suçlular.

- İhtirasî suçlular: Duygusal, tutkusal, öfke, kıskançlık, intikam gibi bazı düşünce ve duygularla hareket eden suçlular.

- Patolojik olmayan akıl hastalığı ve anormallikle bir arada suçlular: Suç işlerken akıl hastalığı ya da anormallik belirtileri gösteren ancak bunların patolojik olmadığı tespit edilen suçlular.

- Patolojik akıl hastalığı ile birlikte ya da akıl hastası olan suçlular: Suç işlerken akıl hastalığı ya da anormallik belirtileri gösteren ve bunların patolojik olduğu tespit edilen suçlular. )

( "Suçluların Sınıflandırılması - Sulhi Dönmezer" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- SUÇLULUK ile/değil/yerine SUSLULUK


- SUÇSUZLUĞUNU İDDİA ETMEK ile/ve/||/<> SUÇU/NU İNKÂR ETMEK


- SUCTION[İng.] değil/yerine/= EMME


- SÜCÛD[Ar.] ile SÜCÛD[Ar. < SÂCİD]

( Secde etme. İLE Secde edenler. )


- SUCÛD ile/ve/||/<> VUCÛD

( Dışsal bağ. İLE/VE/||/<> İçsel bağ. )


- SUCUL OMURGALILAR:
YUVARLAK AĞIZLILAR ile/ve/||/<> KIKIRDAKLI BALIKLAR ile/ve/||/<> KEMİKLİ BALIKLAR


- SUÇUN KİŞİSELLİĞİ/ŞAHSİLİĞİ ve/||/<> MASUMİYET KARİNESİ


- SÛD[Ar.] ile SÛD[Ar.]

( Sevdâlar. İLE Yarar, kâr, kazanç. )


- SUDA ERİYEN VİTAMİNLER ile YAĞDA ERİYEN VİTAMİNLER


- SUDAN ile/ve GÜNEY SUDAN CUMHURİYETİ

( Başkenti Hartum. İLE/VE Başkenti Juba. )

( Para birimi, Sudan Sterlin'i[SDG] İLE/VE Para birimi, Güney Sudan Lirası[SSP][1$ = 3.3][Mart 2012] )


- SUDAN ile SUDAN

( Yapısında su bulunan. İLE Ülke. )


- SUDG[Ar. çoğ. ASDÂG] ile ŞAKAKLARDAN SARKAN SAÇLAR

( Şakaklardan sarkan saçlar. )


- ŞUDRALAR ile ...

( Köylüler, işçiler ve hizmetçiler. Tenleri koyu esmerdir. )


- SÜDS/SÜDÜS ile ...

( Altıda bir. [1/6] )


- ŞUDUR-BUDUR


- SUDÛR[< SADR] ile ...

( GÖĞÜSLER | SÂDIR OLMA, MEYDANA ÇIKMA, OLMA (VUKU', ZUHÛR) | MEYDANA ÇIKMA, OLMA, SÂDIR OLMA )


- SUDÛR ile/ve/<> CÛD

( Fışkırarak taşma ve yayılma. İLE/VE/<> Taşma. )


- SUDUR ile FEYZ


- SUDUR ile TAHAVVÜL


- SUDÛR ile TECELLÎ

( Taşma. İLE Görünme, belirme. )

( İnsanda. İLE Doğada. )


- SUDUR değil/yerine/= TÜRÜM

( Varolanların oluşumu. )


- SUE vs. CASE


- ŞÜF'A[Ar.] ile ...

( Bir mülk kaça satın alınmışsa, o mülke o para ile sahip olma. )


- ŞUFA[Ar.] (HAKKI) değil/yerine/= ÖNALIM (ÜLEVİ)


- ŞUFA[Ar.] değil/yerine/= ÖN ALIM


- SÜFELÂ'[Ar. < SEFÎL] ile SÜFERÂ[Ar. < SEFÎR]

( Sefiller. İLE Elçiler. )


- SUFFOLK ile COOPWORTH ile PORSET HORN ile HAMPSHIRE


- SÛFİ'NİN BİLGİSİ ile ÂLİM'İN BİLGİSİ

( Hudûrî. İLE Husûlî. )


- SUFİ'NİN BİLGİSİ ile ÂLİM'İN BİLGİSİ

( Huduri. İLE Husuli. )


- SÛFÎ'NİN BİLGİSİ ile ÂLİM'İN BİLGİSİ

( Hudûrî. İLE Husûlî. )


- SÛFÎ ile ÂRİF

( Her ârif, sûfî fakat her sûfî, ârif değildir. )

( Kendi zevkini bulabilmiş kişi. İLE ... )


- SÛFÎ ile FİLOZOF(HUKEMA)

( Hakikati, eşyanın hakikatini bilir. İLE Hakikatleri bilir. )


- SÛFÎ ile İŞRÂKÎ


- SÛFÎ ile MUHAKKİK


- SÛFÎ ile MUTASAVVIF

( Tevhidi kendi bünyesinde evrensel boyutta yaşayan kişi. İLE Bununla ilgilenen, o yola çıkan kişi. )


- SÛFİLER ve ŞİİR ve/||/<> ORDU ve/||/<> BÜROKRASİ

( Türkçe'mizin yaygınlaşmasında öncelikli ve ağırlıklı etkisi olanlar... )


- SUFL/MURMUR[İng.] değil/yerine/= ÜFÜRÜM


- SUFLE[Fr.] ile SUFLE[Fr.]

( Sahnedeki oyunculara, izleyicilere duyurmadan unutulmuş bir sözü ya da tümceyi anımsatma. İLE Un, şeker vb. maddelerin yoğun sıvı kıvama gelinceye kadar çırpılıp pişirilmesiyle yapılan bir tatlı türü. )


- SÜFLÎ[Ar.] değil/yerine/= AŞAĞIDA BULUNAN | ALÇAK, BAYAĞI

( AŞAĞIDA BULUNAN | ALÇAK, BAYAĞI )


- SÜFLÎ[Ar.] ile SÜFERÂ[Ar.]

( Aşağıda bulunan. | Alçak, bayağı. | Kılıksız, kıyafetsiz. | Utarit[Merkür] ile Venüs[Zühre] gezegenleri. İLE Tortuya, döküntüye ait. | Çıkartı, dışkı. )


- SÜFLÎ ile VASAT ile FEVKÂNÎ


- SUGİLİT ile/||/<> AMETİST

( Mor renkli nadir bir mineral. İLE/||/<> Mor renkte bir kuvars türü. )


- SUGİLİT ile/||/<> ÇEROİT/CHAROİT

( Mor renkli nadir bir mineral. İLE/||/<> Mor renkte, desenli bir mineral. )


- SUGİLİT ile/||/<> PERİDOT

( Mor renkli nadir bir mineral. İLE/||/<> Zeytin yeşili renkte bir olivin türü. )


- SUGİLİT ile/||/<> RODOKROZİT

( Mor renkli nadir bir mineral. İLE/||/<> Pembe ile beyaz çizgili bir karbonat. )


- SUGİLİT ile/||/<> RODONİT

( Mor renkli nadir bir mineral. İLE/||/<> Pembe ve siyah renkli bir mineral. )


- SUGİLİT ile/||/<> SPİNEL

( Mor renkli nadir bir mineral. İLE/||/<> Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. )


- SUGİLİT ile/||/<> TANZANİT

( Mor renkli nadir bir mineral. İLE/||/<> Mavi ve mor tonlarında bir zoisit türü. )


- ŞUGL ile ...

( İŞ, GAİLE )


- SUĞRÂ ile KÜBRÂ ile MATLÛB/MÜDDEA

( Küçük öncül. İLE Büyük öncül. İLE Sonuç. )

( HADD-İ ASĞAR(KONU/KÜÇÜK TERİM) ile HADD-İ EVSAT(YÜKLEM/ORTA TERİM) )

( HADD-İ EVSAT(KONU/ORTA TERİM) ile HADD-İ EKBER(YÜKLEM/BÜYÜK TERİM) )

( HADD-İ ASĞAR(KONU/KÜÇÜK TERİM) ile HADD-İ EKBER(YÜKLEM/BÜYÜK TERİM) )


- SÜHÂ ile ...

( Büyükayı yıldız kümesinin en küçük yıldızıdır. )


- SUHAN[Fars.] ile SÛHÂN[Fars.]

( Söz, lakırdı. İLE Törpü. )


- ŞUHEDÂ[Ar.] değil/yerine/= ŞEHİTLER


- ŞUHH[Ar.] ile BUHL[Ar.]


- SUHNÂN[Fars.] ile ...

( Sıcak gün. | Sıcak, kızgın. )


- SUHTE ile ...

( Medreseli. )


- ŞÜHÛD[< ŞÂHİD] ile ...

( TANIKLAR | VAR OLMA, GÖRÜNME )


- ŞÜHÛD ile VÜCUT


- SÜHÛLET ile SUHÛNET

( Kolaylık. | Yumuşaklık, naziklik. | Uygun ortam. İLE Sıcaklık. )


- SÜHÛLETLE[Ar.] değil/yerine/= KOLAYLIKLA


- SUHÛN[Ar. < SAHNE] ile SUHUN/SUHAN[Fars.]

( Sahneler. İLE Söz, lakırdı. )


- SÜHÛNET[Ar.] ile SÜHÛNET[Ar.]

( Sıcaklık, kızgınlık. İLE Katılık, peklik. )


- ŞÜHÛR-İ KAMERİYYE ile ŞÜHÛR-İ SELÂSE

( Kamer ayları, arabî aylar. İLE Üç aylar.[Recep, Şaban, Ramazan] )


- SUÎ MİSÂL, MİSÂL DEĞİLDİR! ile/ve/||/<> KEM ÂLETLE, KEMÂLÂT OLMAZ!

( Âlât ile hâsıl olur insâna kemâlât
Ermedi kemâlâta şu kim oldı kem-âlât )


- SUİ NİYET değil/yerine/= KÖTÜ AMAÇ


- SUİSTİMAL ile SÖMÜRÜ


- SUIT[İng.] ile SUITE[Fr., İng.]

( Takım giysi. İLE Aynı tonda yazılmış, şarkı biçimindeki dans müziği. | Otellerde, değişik amaçlar için kullanılmak üzere donatılmış ve birden çok odaya sahip olan özel bölüm. )


- SUJE[Fr.]/KOBAY[Fr. < COBAYE] değil/yerine/= KONU | ÖZNE | DENEK

( Kobaygillerden, bilimsel araştırmalarda kullanılan bir deney hayvanı. Hint domuzu[Lat. CAVIA PORCELLUS] | Deney konusu. )


- SUJE/SUBJECT[İng.] değil/yerine/= ÖZNE | DENEK


- SÜJESTIBİLİTE/SUGGESTIBILITY[İng.] değil/yerine/= TELKINE YATKINLIK


- SÜJESTİYON/SUGGESTION[İng.] değil/yerine/= DÜŞÜNCE AŞILAMA, TELKIN


- SÛK-U ÂRİFAN ile ...

( ÂRİFLER PAZARI )


- ŞÜK(Ü)R ile ...

( GÖRÜLEN İYİLİĞE GÖSTERİLEN MEMNUNLUK, MİNNETTARLIK (ŞÜKR LİSÂNEN, ŞÜKR KALBEN, ŞÜKR FİİLEN) )


- SÛK[Ar. < SÂK] ile SÛK[Ar. çoğ. ESVÂK]

( Ballardır, incikler. | [botanikte] Saplar. | [geom.] Kenarlar. İLE Çarşı, pazar, alım-satım yeri. )


- SUKABAĞI ile BORUKABAĞI

( ... İLE Boğumsuz, boru gibi uzun sukabağı. )


- SÜKALÂ'[Ar. < SAKÎL] ile SÜKÂRÂ[Ar. < SEKRÂN]

( Ağırlar, çirkinler; kabalar; sözü sohbeti çekilmeyen kişiler. İLE Sarhoşlar. )


- SUKHA ile ...

( Mutluluk. | Zevk, safâ. )


- ŞUKKA ile/ve TAİRE

( Küçük kağıt parçalarına yazılan kitaba ilişkin notlar. İLE/VE Küçük kağıt parçalarına yazılan notlar. )


- SÜKLÜM-PÜKLÜM (EĞİLMEK)


- SÜKNA HAKKI değil/yerine/= OTURMA ÜLEVİ


- ŞÜKR[Ar.] ile CEZÂ'[Ar.]


- ŞÜKR[Ar.] ile MÜKÂFEET[Ar.]


- ŞÜKRAN değil/yerine/= ÖVŞEN


- SÜKSE[Fr.]/SUCCESS[İng.] değil/yerine/= BAŞARI | GÖSTERİŞ, İLGİ ÇEKECEK DURUM


- SUKUB[Ar. < SUKBE] ile SUKUB[Ar. < SAKB/SUKB]["ka" uzun okunur]

( Delikler. İLE Delmeler, delinmeler. | Bir taraftan öteki tarafa kadar açık olan delikler. )


- SÜKÛN SÜKÛT


- SÜKÛN:
HUSÛL ile/ve/||/<> ZEVÂL ile/ve/||/<> ZUBUT

( LA PRODUCTION avec/et/||/<> L'ACHEVEMENT avec/et/||/<> LA FERMETE )


- Sükûn/et için DİNLE!!!


- Sükûn/et için SUS!!!


- SÜKÛN/ET[Ar.] / SAMA[Sansk.] ile/ve/> SEKÎN/E(T)

( Zihnin sessizliği, gürültüden/düşünceden arınmışlığı. İLE/VE/> Kalbin sessizliği. )

( Simge bulunmayan bilinç. İLE/VE/> İmge bile bulunmayan bilinç. )

( Sükûnet ve durağanlık, yarar sağlar. )

( Kişi, güvenle içinden gelen sese kulak vermelidir. )

( Dik arka, derin iç sükûnetin simgesidir. )

( Düşünmek için sükûnete gereksinim vardır. )

( Zevk, sükût etmeyi öğrendikten sonra başlar. )

( Sekine'nin yaşama geçirilmesi, zaman-mekân-imkân ile olanaklıdır. Bengidir(ebedi). Belirli zaman, belirli mekân ve belirli imkânların elverdiği ölçüde yaşama geçirilir. )

( QUIETNESS vs./and/> PEACE )


- SÜKÛN/SÜKÛNET değil/yerine/= DİNGİNLİK/DURGUNLUK/SESSİZLİK


- SÜKÛN ve/<> UYUM, BÜTÜNLÜK

( UYUM: Hareketin dinginliği. )

( QUIETNESS and/<> HARMONY, INTEGRITY )


- SÜKÛN ile/ve YOKLUK

( QUIETNESS vs./and NON-BEING )


- SÜKÛNET ile ...

( ZİHNİN HUZURU | DURGUNLUK, DİNGİNLİK | RAHAT )


- SÜKÛNET ile/ve/||/<> HAKİMİYET


- SÜKÛNET ve/<>/= MUTLULUK

( Evrensel bir nimet olan sessizlikten zevk alabilenler dünyanın en mutlu kişileridir. )

( QUIETNESS and/<>/= HAPPINESS )


- SÜKÛNET ile SÜKÛT

( Durum. İLE Tutum. )

( Öteye ulaşmak için uyanık bir sükûnete ve sessiz dikkate gereksiniminiz var. )

( Sakinlik, hareketsizlik. İLE Sessizlik. )

( Sükût, Allah'ın ihsanıdır. )

( Sükût, kazanç mahâlidir; konuşma ise sarf mahâli. )


- ŞÜKÜR NEDENİNİ ARTIRMAK ...
PENCEREDEN DIŞARI BAKMAK ZORUNDA DEĞİLSEK-KENDİ BAŞINA TUVALETE GİDEBİLİYORSAK-YEDİĞİMİZ/İÇTİĞİMİZ HER LOKMAYI/YUDUMU SORUNSUZ YUTABİLİYORSAK


- ŞÜKÜR:
DİL İLE ile/ve KALP İLE ile/ve EYLEM İLE


- ŞÜKÜR ve/=/> ÇALIŞMA


- ŞÜKÜR ve/> NİMETİN ARTIŞI


- Sükût için DİNLE!!!


- Sükût için SUS!!!


- SUKÛT-U HAYAL/HÜSRAN değil/yerine/= DÜŞ KIRIKLIĞI/DÜŞ YIKIMI


- SUKUT["ku" uzun okunur] ile SÜKÛT[Ar.]

( Düşme, aşağı inme. | Sarkma. | Büyük bir görevden ayrılma. | Çocuğun eksik ya da ölü olarak doğması. İLE Susma, söz söylememe. )


- SÜKÛT[Ar.] değil/yerine/= SUSKU


- SÜKÛT ile UZLET


- SULAK ile ...

( Kuşlar için su konulan kap. )


- SULAK ile SULAK

( Suyu olan, suyu bol (yer). İLE Kuşlar için su konulan küçük kap. )


- SULAMA ile SUVARIM

( ... İLE Bir suvarmada ya da sulamada verilen su miktarı. )


- SULANDIRICI ile/ve/değil/||/<>/< İNCELTİCİ


- SULAR SELLER (GİBİ EZBERLEMEK)


- SÜLÂSİ MÜCERRED ile/ve SÜLÂSİ MEZİD

( 6 BAB ile/ve 3 BAB[1 harf] | 5 BAB[2 harf] | 4 BAB[3 harf] )


- SÜLÂSİ(ÜÇLÜ/K) ile/ve/||/<>/> RUBAİ(DÖRTLÜ/K)

( Üçlü, üç şeyden oluşan. İLE/VE/||/<>/> Dörtlü, dörtle ilgili. )

( ZEVÂTÜS-SELÂSE: Üç yazaca sahip olan [ortası illetli] sözcükler.
ZEVÂTÜL-ERBAA: Dört yazaca sahip olan [sonu illetli] sözcükler. )


- SÜLÂSÎ[< SELÂSE] ile ...

( ÜÇLÜ, ÜÇ ŞEYDEN MEYDANA GELEN )


- SULB/SULP[Ar.] değil/yerine/= OMURGA


- SÜLEYMAN'IN TAPINAĞI ile ...

( BET HA MİKDAŞ )


- SÜLEYMAN'IN:
MÜHRÜ ile/ve/<> SİMGESİ

( Beşgen. İLE Altıgen. )

( Kendi. İLE 6 ilke. [Eline, diline ve beline sahip ol! | İşine, aşına ve eşine sahip çık!] )


- SÜLEYMAN ile ...

( Barışın hikmetini bilen. )


- SÜLEYMAN ve/<> SUNULLAH ve/<> FEYZULLAH ve/<> ÂLÎ ve/<> PÎRÎ ve/<> NEV'Î

( Kanûni Sultan Süleyman. VE/<> Sunullah Efendi. VE Feyzullah Efendi. VE Gelibolu'lu Âlî. VE Piri Reis. VE Yahya Efendi. )

( Sultan. VE/<> Şeyhülislâm. VE Muhaddis. VE Tarihçi. VE Denizci. VE Şair. )

( Kanûni Sultan Süleyman ve/<> sınıf arkadaşları. )


- SÜLEYMANİYE (TEKİYYE) CAMİSİ ile SÜLEYMANİYE CAMİSİ

( Şam'da. [1554-59] İLE İstanbul'da. [1550-1557] )


- SÜLEYMANİYE CAMİİ ile/ve SELİMİYE CAMİİ

( İstanbul. İLE/VE Edirne. )

( Teknik yapıt.(Hendesetü'l-İslâm). İLE/VE Toplumsal yapıt.(Camiatü'l-İslâm). )

( Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1550-1557 yılları arasında inşa edilmiştir. İLE/VE Selimiye Camii, yanlış bilindiği üzere Yavuz Sultan Selim (I. Selim) zamanında değil; onun torunu olan Sultan II. Selim zamanında ve Süleymaniye'den sonra; 1568-1575 yılları arasında inşa edilmiştir. ( Kubbe çapı Ø26.50 metredir. İLE/VE Kubbe çapı Ø31.30 metredir. )

( Kubbe içinden 4 fil ayak üzerine oturur. İLE/VE Kubbe çevresinden 8 fil ayak üzerine oturur. )

( Süleymaniye'deki "teknik merkez" Selimiye'de yoktur. Süleymaniye'de uygulanan iki teknik merkez; taç kapı ve şadırvan Selimiye'de tekrar etmemiştir. )

( Başkent Külliyesi'dir. İLE/VE Serhad Külliyesi'dir. )

( Kalfalık-Ustalık yapıtı diye ayırmamak ve iki yapıtın da ayrı boyutlarda hakkını teslim etmek gerekir. )

( İstanbul'da sayfamızdaki "MUCİZEVİ SANAT" açıklamasını da okuyunuz! )

( Son derece teknik ve gelişmiş is odası bulunur. İLE/VE Çift pencereli sistem uygulanmıştır. )


- SÜLEYMANİYE CAMİSİ ile/ve SELİMİYE CAMİSİ

( İstanbul. İLE/VE Edirne. )

( Teknik eser.[Hendesetü'l-İslâm]. İLE/VE Sosyal eser.[Camiatü'l-İslâm]. )

( Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1550-1557 yılları arasında inşa edilmiştir. İLE/VE Selimiye Camii, yanlış bilindiği üzere Yavuz Sultan Selim[I. Selim] zamanında değil; onun torunu olan Sultan II. Selim zamanında ve Süleymaniye'den sonra; 1568-1575 yılları arasında inşa edilmiştir. )

( Kubbe çapı Ø26.50 metredir. İLE/VE Kubbe çapı Ø31.30 metredir. )

( Kubbe içinden 4 fil ayak üzerine oturur. İLE/VE Kubbe çevresinden 8 fil ayak üzerine oturur. )

( Süleymaniye'deki "teknik merkez" Selimiye'de yoktur. Süleymaniye'de uygulanan iki teknik merkez; taç kapı ve şadırvan Selimiye'de tekrar etmemiştir. )

( Başkent Külliyesi'dir. İLE/VE Serhad Külliyesi'dir. )

( Süleymaniye Camii'nde, 470 kubbe bulunmaktadır. )

( Çekmece Köprüsü, tek, imzasının bulunduğu yapıtıdır. )

( Kalfalık-Ustalık yapıtı diye ayırmamak ve iki yapıtın da ayrı boyutlarda hakkını teslim etmek gerekir. )

( Son derece teknik ve gelişmiş is odası bulunur. İLE/VE Çift pencereli sistem uygulanmıştır. )


- SÜLEYMANİYE CAMİİ/KÜLLİYESİ ve ST. PIER KATEDRALİ

( 7 yılda. VE 100 yıldan daha fazla. )

( [emir] Kanunî'den. VE Papa'dan. )

( [mimarı] Mimar Sinan. VE Michalengelo. )


- SÜLEYMANİYE'DE:
İS ODASI ya da SÜS ODASI


- SÜLF[Lat.] ile SÜLFAMİT[Fr.] ile SÜLFAT[Fr.]

( Kükürt. İLE Mikroplara karşı etkili olan azotlu ve kükürtlü organik bileşimlerin ortak adı. İLE Sülfürik asidin tuzu ya da esteri. )

( ... avec SULFAMIDE avec SULFATE )


- SÜLFAT ile KOKİMBİT[İng. < COQUIMBITE]

( ... İLE Hidratlı doğal demir sülfat. )


- SÜLFAT ile MASKANYİN[Fr.]

( ... İLE Doğal amonyum sülfat. )


- SÜLFAT ile MECİDİT[Fr.]

( ... İLE Uranyum ve kalsiyumun, hidratlı doğal sülfatı. )


- SÜLFAT ile SULFATA

( ... İLE Kinin sülfatı ve genel olarak kinin tuzu. )


- SÜLFAT ile SÜLFİT

( SO4²? iyonu içeren bileşikler. İLE SO³²? iyonu içeren bileşikler. )


- SÜLFATLAMA ile SÜLFATLANMA ile SÜLFATLAŞMA

( Mantar hastalıklarına karşı bitkilere bakır sülfat, demir sülfat püskürtme ya da bitkileri bu maddelere bulama işlemi. İLE Bir akümülatörün levhaları üzerinde kurşun sülfat tabakasının oluşması. İLE Doğal maden sülfürlerinin, hava ve su etkisiyle yavaş yavaş sülfat durumuna dönüşmesi. )


- SÜLFİTLEME

( Şarapçılıkta, üzüm, elma ya da armut şırasını kükürtdioksitle temizleme yöntemi. )


- SÜLFÜR ile KANTONİT

( ... İLE Doğal bakır sülfürü. )


- SÜLFÜR ile PİRİT[Fr. < Yun.]

( ... İLE Pırıltılı kristallerden oluşan, doğal demir sülfürü[FeS2] ya da doğal bakır sültürü.[CuS2] )


- SÜLFÜR ile ZİNCİFRE[Ar.]/SÜLÜĞEN

( ... İLE Kırmızı renkli, doğal cıva sülfür. | Kırmızı kurşun oksit. )


- SÜLFÜRİK[Fr.] ile SÜLFÜRİMETRE[Fr. < Yun.]

( Sülfürle ilgili. İLE Bir maddedeki kükürt oranını tespit etmek için kullanılan alet. )


- SULH[Ar.] değil/yerine/= BARIŞ

( Barış, barışma, barışıklık. | Rahatlık. | Uyuşma, uzlaşma. )


- SULH ile/ve/<> İSLÂM

( Barış. [Ötekindeki kaynakla buluşma.] İLE/VE/<> Barış. [Kendinde/ki, kaynakla buluşma.] )


- SULH ve/<> SALÂH

( Barış. VE/<> Kurtarıcı eylem. )


- SULH +/= SALÂH +/= SÂLİH


- SULH ve/||/<> SÜKÛN


- SULHPERVER/SULHÇU[Ar., Fars.] değil/yerine/= BARIŞSEVER/BARIŞÇIL


- SÜLİNE[Yun.] değil/yerine/= DENİZÇAKISI

( Dar ve uzun kavkılı bir deniz yumuşakçası. )


- SULKUS/SULCUS[İng.] değil/yerine/= OLUK


- SULTA[Ar.]/OTORİTE/AUTORITE[Fr.]/AUTHORITY[İng.] ile BASKI | YETKE

( Baskı. | Yetke. [Fr. AUTORITE] )


- SULTAN ABDÜLMECİD ile HALİFE ABDÜLMECİD

( 1839-1861 ile 1922-1924 )


- SULTAN AHMED


- SULTAN TÜRBELERİ:
BURSA'DA ile/ve ŞAM'DA ile/ve İSTANBUL'DA

( 6 ile/ve 1 ile/ve 29 )


- SULTAN'LARIN:
SAĞINA ile/ve SOLUNA ile/ve KARŞISINA (OTURANLAR)

( KÂTİP [Söylediklerini hemen, doğru ve net bir biçimde kayda geçmesi için.]
ile/ve
MUHAFIZ [Kalbini koruması için.]
ile/ve
ULEMÂ [Derin bilgi ve irfanlarından yararlanabilmek ve ayna olabilmeleri için.] )


- SULTÂN[Ar.] ile/ve/||/<> MELİK[Ar.]

( Yönetimi/hükmü/sultayı elinde tutan. İLE/VE/||/<> Araziyi elinde tutan, toprak/ülke sahibi. )


- SULTAN[Ar.] ile SULTAN ile "SULTAN"

( Müslüman, özellikle Sünni hükümdarların kullandıkları unvan, padişah. | Sultanların erkek ve kız çocukları ile anne ve eşlerine verilen unvan. İLE Bektaşi azizi. İLE Belirli bir alanda en üst düzeyde olanlar için kullanılan bir söz. )


- SULTÂN ile ...

( SULTAN, HÜKÜMDAR | HÜKÜMDAR AİLESİNDEN OLAN (ANNE, KIZ KARDEŞ, KIZ ÇOCUK GİBİ) KADINLARDAN HER BİRİ | BÂZI BEKTÂŞÎ BÜYÜKLERİNE VERİLEN AD )


- SULTAN ile İDDİASI OLAN SULTAN

( ... İLE Astronomiye önem veren, rasathane kurduran. )


- SULTAN ile/ve/||/<>/> MAJESTE[Fr. < Lat.] ile/ve/||/<>/> EKSELANS[Fr./İng. < EXCELLENCE]

( "Yönetici, güç/iktidar sahibi". [Tarihte pek çok farklı anlamda kullanılmış olan, genelde bağımsızlığını duyuran İslâm hükümdarları tarafından kullanılmıştır. İslâm devletlerinde, hükümdara verilen unvan. “Padişah, hakan, han, hükümdar” anlamlarındadır. Sultan sözcüğü, müslüman hükümdarlarının özellikle sünnî inancına ait bir unvandır. Daha sonraları, hakimiyet, delil ve burhan anlamına da geçmiştir.][Sultan unvanını ilk kez II. yüzyılın ilk yıllarında, Gazne'de hükümdar bulunan Mahmud İbn-il Emir Sebük tekin kullanmıştır.] İLE/VE/||/<>/> Hükümdarlara ya da devlet başkanlarına verilen unvan. İLE/VE/||/<>/> Bakan ve elçiden başlayarak cumhurbaşkanlığına kadar yükselen, yüksek makam sahibi yabancılara verilen şeref ünvanı. )


- SULTAN ile/ve/||/<> NAİP

( ... İLE/VE/||/<> Tahtta, sultan olmadığı zaman ya da sultanın çocukluğu sırasında devleti yöneten. )


- SULTAN değil/yerine/= YETKEMEN


- SULTANGAZİ ile SULTANBEYLİ


- SULTANIN:
GEREKLİLİĞİ ile/ve/||/<> ÜSTÜNLÜĞÜ ile/ve/||/<> TEKLİĞİ ile/ve/||/<> KUTSALLIĞI


- SULTANLARIN BİLDİĞİ DİL SAYISI:
8 || 7 || 6 || 5

( Fatih Sultan Mehmet || Kanunî Sultan Süleyman || Yavuz Sultan Selim || I. Murad, II. Bayezid, II. Selim, IIII. Mustafa, III. Selim, I. Abdülaziz, II. Abdülhamid )


- SULTANLARIN/PADİŞAHLARIN SIFATLARI ile ...

( * Yönetilenlerin hakkını gözetir, onlardan hak talep etmez; bu fazilettir(fadl) ve en yüksek(ulyâ) derecedir.
( * Ya da haklarını gözetir ve karşılığında hak talep eder, bu adâlettir(adl) ve orta(vustâ) derecedir.
( * Ya da hak talep eder haklarını gözetmez; bu da aşağı(süflî) derecedir. )


- SULU ÇÖZELTİ ile TANITLI/SABİT ÇÖZELTİ

( Çözücüsü su olan çözelti. İLE Çözeltide tanıtlı evrenin/fazın bulunduğu çözelti. )


- SULUBOYA ile YAĞLIBOYA


- SÜLÜĞEN

( Erimiş kurşunun, bir hava akımında yükseltgenmesiyle üretilen, çok yoğun ve zehirli, pas önleyici astar boyaların hazırlanmasında kullanılan kırmızı boya. )


- SÜLÛK DERECELERİ

( * MECZÛB-I GAYRI SÂLİK
* MECZÛB-I SÂLİK
* SÂLİK-İ GAYR-I MECZUP
* SÂLİK-İ MECZUP )


- SÜLÛK[< SİLK] ile ...

( BİR YOLA GİRME | ÖZEL BİR SINIFA, BİR GRUBA KATILMA | TARÎKATE İNTİSAB )


- SÜLÛK ile HİCAB

( ... İLE Sülûka engel olan her nesne.
* Kişilerin,
* Dünyanın,
* Nefsin perde olması. )


- SÜLÜK ile SÜLÜK

( Sülüklerden, tatlı sularda yaşayan, gövdesinde yirmi iki sindirim kesesi olduğundan, bir kerede, ağırlığının sekiz katı kan emebilen, halk arasında bazı kan hastalıklarının tedavisinde yararlanılan hayvan. İLE Asma bıyığı.[Asma dallarının çevresine tutunmasına yarayan yeşil uzantılar.] )

( SÜLÜKLER: Halkalılar takımından, tatlı ve tuzlu sularda yaşayan, uzun ve yassı gövdeleri, otuz dört parçadan oluşmuş, gözleri gelişmemiş, iki çekmenli; kan emen türlerinde, tükürük bezlerinin bir salgısı, kanın pıhtılaşmasını önleyen bir enzim yapan asalaklar sınıfı. )

( HIRUDO MEDICINALIS cum ... )


- SULULUK ile "SULULUK"

( Sulu olma durumu. İLE Yersiz şakalar yapma ya da kadınlara tatsız iltifatlarda bulunma durumu. )


- SÜLÜN ile ALTIN SÜLÜN


- SÜLÜN ile/ve RALİC

( ... İLE/VE Borneo dağlarında yaşar. )


- SÜLÜN ile TEPELİ TAVUK/HOATZİN["watsin" olarak okunur]

( Sülüngillerden, kuyruğu çok uzun bir kuş. İLE Kursağı(ön mide), midesinden 50 kat büyüktür. [Toplam gövde ağırlıklarının 1/3'ünü oluşturur.][Bir öğünü sindirmeleri 2 gün sürer.][Ağaçlara tırmanırlar.][Güney Amerika'da yaşarlar.] )

( ... İLE Kursağı, uçma kaslarını çalıştırmak için gereksinim duyduğu alanı kısıtladığından dolayı kötü uçuculardır. )

( ... İLE Dengelerini sağlamak için kursağının alt tarafında kayışımsı bir çıkıntı bulunur. [Bir dal üzerine tünediğinde buna yaslanır.] )

( ... İLE En ağır hareket eden kuş türüdür. )

( ... İLE "Pis kokulu kuş" olarak da bilinirler. [Yağ asitlerinin kursakta mayalanmasına bağlı olarak.] )

( ... İLE Hiç durmadan homurdanır, hırıltılar çıkarır ve ıslık çalarlar. )

( OPISTHOCOMIFORMES )

( [Astek dilinde] ... ile UAZIN [Sülün demektir] )

( ... ile Hoatzin )

( ... İLE Yavrularının, kuşların atası olarak kabul edilen Archaeopteryx fosiliyle paylaştığı ortak bir özelliği vardır. [Kanadın ilk iki "parmağı" iki pençe şeklinde biçimlenir.] )

( TEDRUC ile ... )

( BÛR/TEZERV ile ... )

( ... vs. HOATZIN )

( PHASIANUS COLCHICUS cum OPISTHOCOMUS HOAZIN )


- SÜLÜN ile TRAGOPAN SÜLÜNÜ

( image )

( Anavatanları kuzeydoğu Hindistan, Burma, kuzey Vietnam ve orta Çin'e kadar geniş yayılım alanı gösterir. )


- SÜLÜN ile TURAÇ/DÜRRÂC/ÇİL KUŞU

( Sülün, tavuksular takımında bulunan büyük bir kuş grubundaki kuşlara verilen genel addır. 11 cinsi ve 35 türü bulunan sülünlerin erilleri ve dişileri birbirine benzemez. Eril sülünlerin daha parlak renkli tüyleri ve uzun kuyrukları vardır. İLE Sülüngillerden, uzunluğu 34 santimetre olan, soyu azalmış bir tür kuş. )

( )

( ... cum TETRAO FRANCOLINUS / FRANCOLINUS FRANCOLINUS )

( TEDRUC ile DÜRRÂC/E )

( MÜRG-İ ZERRÎN, HURÛS-İ SAHRÂİ ile ... )

( PHEASANT vs. ... )


- SÜLÜS[Ar.] ile SÜLÜS[Ar.] ile SÜLÜS[Ar.]

( Üçte bir. İLE Arap abecesiyle yazılan bir tür süslü yazı. İLE Erlere, yolculuklarda indirim sağlayan belge. )


- SÛM[Ar. < SAHNE] ile SUMM[Ar. < ASAMM]

( Sarmısak. İLE Sağırlar. )


- SÜM[Fars.] ile ...

( Dört ayaklı hayvanların tırnağı. )


- SUMAK'TA:
TÜRK ile/ve İRAN ile/ve RUS


- SUMALOG ile ...

( Bir çeşit Özbek yemeği. )


- ŞÜMÂR[Fars.] ile -ŞÜMÂR[Fars.]

( Hesap, sayı. İLE "sayan, sayıcı" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar.[HATVE-ŞÜMÂR: Adım sayıcı.] )


- SUMASYON/SUMMATION[İng.] değil/yerine/= EKLENME


- SÜMBÜL EFENDİ CAMİİ ve/< KIZLAR MANASTIRI


- SÜMBÜL EFENDİ ve MUSA MUSLİHİDDİN(MERKEZ) EFENDİ

( Musa Muslihiddîn Efendi. İLE/VE Mustafa Muslihiddîn Efendi. )


- SÜMBÜL[Azr.] = BAŞAK[Tr.]


- SÜMBÜL/SÜNBÜL[Fars.] ile SÜMBÜLTEBER[Fars.]

( Zambakgillerden, güzel kokulu, beyaz renkli bir çiçek. İLE Zambakgillerden, soğanla üretilen, 15-20 santimetre yüksekliğinde, çiçekleri keskin kokulu ve türlü renkli, çok yıllık bir süs bitkisi. )

( HYACINTHUS ORIENTALIS cum POLIANTHES )


- SÜMBÜL/SÜNBÜL[Fars.] ile YABANSÜMBÜLÜ/KEDİNANESİ

( Zambakgillerden, soğanla üretilen, 15-20 santimetre yüksekliğinde, çiçekleri keskin kokulu ve türlü renkli, çok yıllık bir süs bitkisi. İLE Ballıbabagillerden, kırlarda yetişen, kedilerin kokusundan çok hoşlandığı bir bitki. )

( HYACINTHUS ORIENTALIS cum NEPETA CATARIA )


- SÜMBÜL ile MOR SÜMBÜL


- SÜMBÜL ile MUĞLA SÜMBÜLÜ

( ... İLE Muğla'nın Köyceğiz ilçesindeki Sandras Dağı'nda yeşermektedir. )

( image )


- SÜMELA MANASTIRI ile/ve/<> VAZELON MANASTIRI

( İkisi de Trabzon'dadır. )


- SÜMME (SÜMME HÂŞÂ) ile ...

( SONRA | TEKRAR TEKRAR )


- SUMMIT vs. TIP


- SUMMIT ile ZENITH

( Yeryüzünde. İLE Uzayda, astronomide. )


- SUMRU ile AK KANATLI SUMRU ile KARA GAGALI SUMRU


- SÜMSÜK ile KAP(CAPE) SÜMSÜĞÜ

( ... İLE 90 km. hızla, 8 m. derinliğe dalış yaparak avlanabilirler. )

( ... İLE Yumurtadan çıktıktan çok kısa sürede yetişkin boyuta gelirler fakat yeterince büyüyene ve uçana kadar anne-babalarına bağımlılardır. )


- SÜMSÜK ile MAVİ AYAKLI SÜMSÜK


- SUMSUK ile SÜMSÜK ile SÜMSÜK

( Yumruk. | Yumrukla vurma. İLE Uyuşuk davranan, miskin, aptal, mıymıntı, sünepe, pısırık. İLE Sümsükgillerden, sivri gagalı, kısa bacaklı deniz kuşu. )

( SÜMSÜKGİLLER: Leyleksiler takımının, kanatları, kuyrukları çok uzun deniz kuşları sınıfı. )

( ... cum ... cum SULABASSANA )


- SÜMÜK[Azr.] = KEMİK[Tr.]


- SÜMÜK ile SOĞUK AKINTISI

( MUHÂT ile ... )

( MUCUS vs. CURRENT IN COLD )


- SÜMÜK ile/ve SÜMÜK DOKU/MUKOZA[Lat.]

( Sümük doku hücrelerinin ve üzerinde bulunan bezlerin, doku yüzünde, nemli, akıcı, kaygan bir tabaka oluşturan salgısı. İLE/VE Üzerinde çok sayıda ince memecik ve salgı bezi delikleri bulunan, iç örgenleri kaplayan koruyucu doku. )


- SÜMÜKLÜBÖCEK ile/ve DENİZ SÖMÜKLÜBÖCEĞİ

( Zehirsizlerdir. İLE/VE Zehirlilerdir. )


- SÜMÜKLÜBÖCEK ile KABUKLU SÜMÜKLÜBÖCEK

( BÜZZÂKA ile HALEZÔN )


- SÜMÜKLÜBÖCEK ile MUZ SÜMÜKLÜBÖCEĞİ


- SÜMÜKLÜBÖCEK ile SALYANGOZ[Yun.]

( Karındanbacaklılardan, akciğerli, otçul ve kabuksuz yer yumuşakçası. İLE Yumuşakçalardan, bahçelerde yaşayan, sarmal kabuklu, küçük hayvan. )

( ... ile BEZZÂKA )

( SLUG vs. SNAIL )

( LIMAX cum HELIX )

( ... ile KOHLİL )


- SÜMÜKLÜBÖCEK ile SOLUCAN

( BÜZZÂKA, HALEZUUN ile HURTUUN )

( SLUG vs. EARTHWORM )

( LIMAX cum LUMBRICUS TERRESTRIS )


- ŞUMUL ile TAZAMMUN

( Kaplam. İLE İçlem. )


- SUN'İ/SENTETİK değil/yerine/= YAPAY/YAPMACIK, BİREŞİMLİ


- SUNA YAKIN değil SUNAY AKIN


- ŞUNA-BUNA


- SUNAK

( Tapınaklarda, üzerinde günlük yakılan, dinî tören yapılan taş masa. )


- SUNAY AKIN ve/||/<> OYUNCAK MÜZESİ

( Sunay Akın VE/||/<> Oyuncak Müzesi )


- SÜNBÜK[Ar. | çoğ. SENÂBİK] ile ...

( Toynak, at, eşek gibi tek tırnaklı hayvanların tırnağı. )


- SÜNBÜL ile ...

( SÜMBÜL | GÜZELLERİN SAÇI )


- SÜNBÜL ile ÂLE[Fars.]/HİNT SÜNBÜLÜ

( ... İLE İlâç için kullanılan bir çiçek. )


- SÜNE

( Yarım kanatlılardan, yumurtalarını ekin yapraklarına bırakan, esmer renkli, zararlı bir böcek. )

( EURIGASTER INTEGRICEPS )


- SÜNE ile ...

( Ekinlere zarar veren bir böcek. )


- SÜNE ile YEŞİLBAŞ

( Bir tür yaban ördeği. İLE Eril yaban ördeği. )


- SÜNEPE/LİK ile/değil/yerine ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK


- SÜNEPE ile DALKAVUK/YALAKA

( BASBASA: Köpeğin, kuyruğunu sallayarak sokulması. | Dalkavukların hali. )


- SUNG SOYU ile ...

( Çin'de (960-1279) yılları arasında egemen olan hükümdarlar soyu. Özellikle edebiyatın çok geliştiği bu dönemde ünlü Zen Ustaları yetişmiştir. )


- SÜNGER/KÖPÜK/PLASTİK ile/ve/değil/yerine/||/> D30


- SÜNGER ile SÜNGERLER

( ... İLE Gövdeleri, içten dar ve uzun kanalcıklardan oluşan, dıştan bu kanalcıklara açılan deliklerle kaplı, çoğu, kayalara tutunmuş olarak öbek olarak yaşayan hayvanlar takımı. )

( SÜNMEK: Esnekliğini yitirerek gevşemek. | Kopmadan uzamak, gerilmek. )


- SUNİ[Ar.] değil/yerine/= YAPAY


- SÛNÎ değil SUN'Î


- ŞUNLAR-BUNLAR


- SUNMEK ile/||/<> SÜNMEK

( Sunmak, salmak, uzamak. İLE/||/<> Eğmek. | Esnekliğini yitirerek gevşemek. | Kopmadan uzamak, gerilmek. | Sarkmak. )


- SÜNNET


- SÜNNET-İ HÜDÂ ile/ve SÜNNET-İ ÂDET


- SÜNNET[Ar.] ile NÂFİLE[Ar.]


- SÜNNET ile/ve/=/değil/yerine ÂDÂB


- SÜNNET ile/ve MUHABBETE BİNAEN YAPILAN SÜNNET


- SÜNNÎ ile SUN(N)Î

( Mezhep. İLE Yapay. )


- SUNNÎ değil SÜNNÎ


- SÜNNÎLİK ile/> CAFERÎLİK


- SUNTA ile/ve/<> MDF ile/ve/<> AHŞAP

( )


- SUNTURLU KÜFÜR ile SİNKAF'LI KÜFÜR

( Çok kötü, berbat, ağza alınmaz küfür. İLE S.k/me sözcüğünün geçtiği küfürlerin, "S" ve "K" harflerinin Arapça okunuşuyla ifade edilmesi. )

( SUNTURLU: Yaman, adamakıllı, dehşetli. | Gösterişli, görkemli. )


- SUNTURLU = YAMAN/ADAMAKILLI | GÖSTERİŞLİ/GÖRKEMLİ


- ŞUNU ...:
"KONUŞACAĞIM" değil ANLATACAĞIM


- ŞUNU ...:
SÖYLER ile/ve/değil/||/<>/< SÖYLEMİŞ OLUR


- SUNUCU(SERVER):
TOWER ile/ve/değil/yerine/<> RACK ile/ve/değil/yerine/<> BLADE


- SUNUCU değil/yerine/= SUNUCU


- SUNUCU ile TEMSİLCİ


- SÜNÛH[Ar. çoğ. SÜNÛHÂT] ile SÜNÛH[Ar. çoğ. SÜNÛHÂT]

( Sağlam ve emin olma. | İyi bilme. | Diş yuvaları/çukurları. İLE Akla/hatıra gelme, içe doğma. | Çıkma, zuhûr etme. )


- SUNUM ile/ve DEĞER


- ŞUNUN DA İÇİNDE DAHİL OLDUĞU değil/yerine ŞUNUN DA İÇİNDE BULUNDUĞU


- SUNUŞ ile/ve ANLATMAK

( PRESENTATION vs./and TO TELL/TO EXPLAIN/TO DESCRIBE )


- SUNYA, SUNYATA[Sansk.](K'UNG[Çince]) ile ...

( Boşluk, Mahayana Budizmi'nde ikici karşıtlar düzlemi aşıldıktan sonra ortaya çıkan evrenin gerçek böylesiliği. )


- SUNYATA( ile/ve SU)'DA:
BOŞ ile/ve DOLU

( Olumsuz. İLE/VE Olumlu. )


- SUOMİ ile ...

( Finlandiya'nın Fince adı. )


- SUPAP/SİBOP değil/yerine/= KAPAÇ


- SUPAP/SUBAP[Fr.] ile SUPAP/SUBAP[Fr.]

( Bir yay yardımıyla gergin tutulan ve yatağın düzlemine dik olarak yaptığı gidip gelme hareketiyle bir akışkanın geçişini ayarlamaya yarayan kapak, sibop. İLE Bir devreye yerleştirildiğinde belirli koşullar altında, akımın yalnız bir yönde geçmesini sağlayan ve böylece, dalgalı akımları doğrultmaya yarayan düzenek. )

( SOUPAPE )


- SUPER AMOLED ile SUPER LCD

( Porselen yapmakta kullanılan bir tür ak ve gevrek kil, kaolin. )


- SÜPER EGO/SUPER EGO[İng.] değil/yerine/= ÜST BENLİK


- SÜPER EGO ile/değil ÜST BEN


- SÜPER İLETKEN ile/<> YALITKAN

( Elektrik direnci sıfır olan nesneler. İLE/<> Elektrik akımını iletmeyen nesneler. )


- SÜPERASİT ile/>< SÜPERBAZ

( Asidik gücü çok yüksek asit. İLE/>< Bazik gücü çok yüksek baz. )


- SÜPERENFEKSİYON/SUPERINFECTION[İng.] değil/yerine/= EKLENİK BULAŞ


- SUPERFICIAL (/EFFECT) vs. DEEP (/EFFECT)


- SÜPERFİSYEL/SUPERFICIAL[İng.] değil/yerine/= YÜZEYSEL, SIĞ


- SUPERIOR vs. BEYOND


- SÜPERIOR[İng.] değil/yerine/= ÜST, YUKARI


- SÜPERKRİTİK AKIŞKAN ile PLAZMA

( Hem sıvı, hem de gaz özellikleri gösteren nesne. İLE Yüksek enerjili iyonize gaz. )


- SÜPERKRİTİK AKIŞKAN ile SIVI

( Kritik sıcaklık ve basınç üzerinde bulunan nesne durumu. İLE Belirli bir oylumu ve biçimi olan nesne durumu. )


- SÜPERPOZİSYON/SUPERPOSITION[İng.] değil/yerine/= BİNİŞİM


- SÜPERVİZÖR/"SÜPERVAYZIR" değil/yerine/= GÖZETMEN


- SÜPERVİZÖR/SUPERVİSOR[İng.] değil/yerine/= GÖZETMEN


- SÜPERVİZÖR değil/yerine/= ÜST DENETÇİ


- ŞÜPHE ETMEK değil/yerine/= KUŞKU DUYMAK/KUŞKULANMAK


- ŞÜPHE[< TEŞBİH] ile/ve/||/<> REYB

( ... İLE/VE/||/<> Bilimsel, yöntemli kuşku. )


- ŞÜPHE[Ar.] ile KUŞKU


- ŞÜPHE/ŞÜBHE[Ar.] değil/yerine/= KUŞKU


- ŞÜPHE ile KÖTÜ/LÜK


- ŞÜPHE ve/< TASAVVUR

( Tasavvur olmadan şüphe oluşmaz/edilmez. )

( Kuşku söz konusu olduğunda sanığın lehine kullanılır. )


- ŞÜPHE ve/< TASAVVUR

( Tasavvur olmadan şüphe oluşmaz/edilmez. )


- ŞÜPHE ile/ve/değil/yerine TERK


- ŞÜPHELENDİRMEMEK ile/ve/<>/değil/yerine KARIŞMAMAK


- ŞÜPHELİ ile SANIK


- ŞÜPHELİNİN:
TAHLİYE TALEBİ ile/ve/değil/||/<>/< SERBEST BIRAKILMA TALEBİ

( Mahkeme aşamasında.[Koğuşturmanın mahkemece kabulünden sonra.] İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Soruşturma aşamasında. )


- SUPHİ PAŞA KONAĞI ile SUPHİ PAŞA YALISI

( Fatih'te, Saraçhane'de, Horhor yokuşundadır. İLE Beylerbeyi'ndedir. )

( 1854'te, Maarif Nâzırı Abdüllâtif Suphi Paşa tarafından. [Şu anda Rektörlük binası olarak kullanılmaktadır.] İLE Maarif Nâzırı Abdüllâtif Suphi Paşa tarafından. [Kıbrıs'lılar Yalısı olarak da bilinir.] )


- SUPIN/SUPINE[İng.] değil/yerine/= SIRT ÜSTÜ


- SUPINASYON/SUPINATION[İng.] değil/yerine/= DIŞA DÖNME


- SUPLEMAN[Fr.] değil/yerine/= EK

( Ek olarak yayımlanan yapıt. )


- SUPORTİF DOKU/SUPPORTIVE TISSUE[İng.] değil/yerine/= DESTEK DOKU


- supozituvar/supp./suppos.[Lat. < SUPPOSITORIUM] değil/yerine/= FİTİL,


- SUPPORT vs./and BACKGROUND


- SUPPORT vs./and ENCOURAGEMENT


- SUPPORT yerine DESTEK


- SUPRAMOLEKÜLER KİMYA ile/||/<> KOORDİNASYON KİMYASI

( Moleküller arası zayıf etkileşimleri inceleyen bilim dalı. İLE/||/<> Metal atomları ve ligandlar arasındaki koordinasyon bağlarını inceleyen bilim dalı. )


- SÜPRESAN/SUPPRESSANT, SUPPRESSIVE[İng.] değil/yerine/= BASKILAYICI


- SÜPRESYON/SUPPRESSION[İng.] değil/yerine/= BASKILAMA


- SÜPÜRGE ÇALISI/FUNDA = SÜPÜRGE OTU

( Fundagillerden, çiçekleri pembe, küçük bir çana benzeyen, işlenmemiş topraklar üzerinde yetişen; kökünden, ağızlık; dallarından, kaba süpürge yapılan, çalı görünüşünde bir bitki. )


- SÜPÜRGELİK ile SÜPÜRGELİK

( Süpürge yapmaya elverişli olan çalı, bitki vb. İLE Yapıların içinde, duvarların, döşemeyle birleştiği yerde, tabandan 10-15 santimetre yüksek, dışarıya çıkıntılı ağaç, mermer ya da mozaik kuşak. )


- SÛR-U İSRÂFİL ile/ve RÂDİFE

( "Başlangıç"ta. İLE/VE "Başlangıç"ta[kıyâmette]. )

( Sadâ. İLE İsfehan makamında olacak/mış.[Yassı namazının kameti de, İsfehan makamında okunur.] )


- SUR'A[Ar.] ile SURÂH[Ar.] ile SURÂH[Ar.]

( Güreşte, çoğunlukla ters dönmüş olan. İLE Çığlık, feryad. İLE Delik, gedik. )


- SÜR'AT[Ar.] ile ÂCELE["ACALE" değil!]


- SÛR[Ar. çoğ. ESVÂR, SÎRÂN] ile SÛR[Ar.] ile SU'R[Ar. çoğ. ES'ÂR] ile SÛR[Ar.]

( Şehrin etrafına çekilen yüksek duvar, kale, hisar. İLE Boynuzdan yapılmış büyük boru. | Kıyamette, Hz. İsrâfil'in üfleyeceği boru. İLE Artık.[yiyecek-içecek için] İLE Düğün. | Ziyafet. | Şenlik. )


- SUR[Ar.] ile SUR ile Sur

( Kale duvarı. İLE Uğur, alınyazısı. İLE Diyarbakır iline bağlı ilçelerden biri. )


- ŞÛR[Fars.] ile ...

( Tuzlu, kekremsi. )


- SÛR ile ...

( BOYNUZDAN YAPILMIŞ BÜYÜK BORU | KIYÂMETTE, HZ. İSRÂFİL'İN ÜFLEYECEĞİ BORU )


- SUR ile/ve BURÇ


- SUR ile/ve İÇ KALE


- SUR ile/değil SARNIÇ

( Kale duvarı. İLE/DEĞİL Yağmur suyu biriktirmeye yarayan, yeraltı su deposu. )


- ŞÛRA-YI DEVLET değil/yerine/= DANIŞTAY


- ŞURA ile ŞÛRA

( Şu yer. İLE Danışma kurulu. )


- SÜRAHİ ile İBRİK

( ... İLE Su ve sulu şeyler koymaya yarayan, kulplu, emzikli kap. )


- SÜRAHİ ile KARAFA/KARAFAKİ

( ... İLE Uzun boyunlu, kulpsuz küçük sürahi. )


- SÜRAT[Ar.] değil/yerine/= HIZ

( Alınan yolun, harcanan zamana oranı. | Çabukluk. | Bir hareketten doğan güç, şiddet. )


- SURAT/ÇEHRE değil/yerine/= YÜZ


- SURAT değil/yerine/= YÜZ


- SURATSIZ ile "MEYMENETSİZ"


- SURATSIZ ile YÜZSÜZ


- SURDIŞI TEPELERİ ile/ve/değil SURİÇİ TEPELERİ


- SÜRDÜRMEK ile/ve YAŞAMAK

( TO CONTINUE vs./and TO LIVE )


- SÜRDÜRMEK ile/ve/değil/||/<> YÜRÜTMEK


- SÜRDÜRÜLEBİLİR KILMALI!


- SÜRDÜRÜLEBİLİR/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YENİLENEBİLİR/LİK

( [not] SUSTAINABILITY vs./and/but/||/<>/> REGENERABILITY
REGENERABILITY instead of SUSTAINABILITY )


- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ve/||/<> AKILLANDIRMA ve/||/<> SÜRTÜNMESİZLİK


- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ile/ve/< GELENEK


- SURE vs. YES


- SÛRE ile/ve ÂYET


- SÛRE ile MİZMÂR[Ar.]

( ... İLE Zebûr'un her bir sûresi. )


- SÜRE = MÜDDET, SAYRURE = DURATION[İng.] = DURÉE[Fr.] = DAUER[Alm.] = DURATIO[Lat.] = DURACIÓN[İsp.]


- SÜRE ile SÛRE

( Belirli bir zaman aralığı. İLE Kur'ân-ı Kerîm'in, 114 bölümünden her biri. )


- SÜRE ile SÜREÇ

( Sınırı/Dışı. İLE Hacmi/İçi. )

( TIME vs. PROCESS )


- SÜREÇ [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- SÜREÇ İŞÇİLİĞİ ve/||/<> SÜREKLİLİK


- SÜREÇ/YOL:
SABIR İLE ve/||/<>/> NİYAZ İLE


- SÜREÇ ile/ve/<>/> (")SONUÇ(")

( Hiçbir nesne/kavram/olgu, taşıdığı/yansıttığı ada/olguya, kendine daha uygun bir ad/tanım bulunmasını olanaksızlaştıracak derecede bağlı değildir. )

( Süreci kavramadan, sonuçlar konuşulamaz!
Süreç düşünülmeden ve konuşulmadan, "sonuç"/lar konuşulamaz! )

( Sefer. İLE/VE/<>/> "Zafer". )

( Yargılama. İLE/VE/<>/> Yürütüm[infaz]. )

( Âlim ve âriflerin takibi, tutumu, ilgilendiği, odaklandığı, öncellediği. İLE/VE/<>/> Câhillerin, gençlerin, çocukların, toplumların, "güçlüler"in, yetersizlerin, eziklerin, kibirlilerin, kendini ya da başkalarını küçümseyenlerin, keyifçilerin, hazcıların, çıkarcıların, "avcı"ların, kozcuların, kumarbazların "tavrı", aradıkları, "öncelledikleri", saplandıkları, müşterisi ve bağımlısı oldukları. )

( Zihinleri/akılları devrede olanlar/tutanların ilgilendiği. İLE/VE/<>/> Duyguları ağır basanların duyarsızlığı/kayıtsızlığı. )

( Gerçekliklerle yüzleşebilenlerin ilgilendiği. İLE/VE/<>/> Beklenti(sin)de olanların uğraştığı/didiştiği. )


- SÜREÇ ile/ve AKIBET


- SÜREÇ ile/ve AKIŞ

( PROCESS vs./and FLOW )


- SÜREÇ ile/ve AŞAMA

( PROCESS vs./and PHASE/GRADE )


- SÜREÇ ile/ve/<> AŞAMALI BİRLİK


- SÜREÇ ile/ve/||/<>/< DAYANÇ/ÇIDAM/SABIR

( Ancak, anlayış, aydınlatır. )

( PROCESS vs./and PATIENCE )


- SÜREÇ ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DUYGU


- SÜREÇ ile/ve/<>/değil DÖNGÜ

( PROCESS vs./and/<> CYCLE )


- SÜREÇ ile/ve DÖNÜŞÜM

( Belirli bir seviyeye (olgunluğa/kemâle) ulaşmadan dönüşüm gerçekleşemez fakat dönüştürücü öğe/ler içeridedir. )

( PROCESS vs./and TRANSFORMATION )


- SÜREÇ ve/||/<> EYTİŞİM/DİYALEKTİK


- SÜREÇ ile FETRET[Ar.]

( ... İLE İki peygamber ya da sultan arasında peygambersiz/sultansız geçen süre. | İslâm'a göre, Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında geçen süre. | İki olay arasındaki süre. | Hükümet gücünün gevşediği bir yerde, düzenin yeniden kurulmasına kadar geçen süre. )


- SÜREÇ ile/ve/<> GELİŞİM


- SÜREÇ ile/ve İÇERİK

( PROCESS vs./and CONTENT )


- SÜREÇ ile/ve İZ

( PROCESS vs./and TRACK )


- SÜREÇ ile/ve MEKANİZMA

( PROCESS vs./and MECHANISM )


- SÜREÇ ile/ve/<> MÜCADELE


- SÜREÇ ile/ve OLUŞUM

( Taşı delen, suyun gücü değil damlaların sürekliliğidir. )

( PROCESS vs./and FORMATION/CONSTITUTION )


- SÜREÇ ile/ve/<> ÖZELLİK


- SÜREÇ ile PROSEDÜR

( PROCESS vs./and PROCEDURE )


- SÜREÇ ile/ve/||/<>/> SERENCÂM[Fars.] ile/ve/||/<>/> İNSİCÂM[Ar.]

( Aralarında birlik olan, belirli bir düzen ya da zaman içinde tekrarlanan, ilerleyen, gelişen olay ve hareketler dizisi. İLE/VE/||/<>/> Bir işin sonu. | Başına gelen. | Olay/vak'a. İLE/VE/||/<>/> Düzgünlük, tutarlık, bağdaşım. )


- SÜREÇ ile/ve/||/<> SİLSİLE


- SÜREÇ ile SONUÇ (Merkezlilik)

( Ağaç, meyvesinden tanınır. )


- SÜREÇ ile/ve SÖYLEYİŞ/BİÇEM/ÜSLÛP

( ... İLE/VE Konuşmacının, duygu, düşünce ve bilgilerini, ötekine iletme biçimi ya da yolu/yöntemi. )

( Yanlış üslûp, doğru sözün cellâdıdır. )


- SÜREÇ ile/ve SÜREÇ İÇİNDEKİ BAĞLAM

( PROCESS vs./and THE CONTEXT IN PROCESS )


- SÜREÇ ile SÜREGİDEN

( PROCESS vs. DURABLE )


- SÜREÇ ile/ve SÜREKLİLİK

( PROCESS vs./and CONTINUITY )


- SÜREÇ ile/ve/değil TANIM

( [not] PROCESS vs./and/but DEFINITION )


- SÜREÇ ile/ve/<> TARİHSELLİK


- SÜREÇ ile/ve TARÎK


- SÜREÇ ile/ve/||/<> TÜRÜM

( ... İLE/VE/||/<> Varolanların oluşumu. )


- SÜREÇ = VETİRE = PROCESS[İng.] = PROCESSUS[Fr.] = PROZESS[Alm.] = PROCESSUS[Lat.] = PROCESO[İsp.]


- SÜREÇ ile/ve YAPI

( PROCESS vs./and STRUCTURE )


- SÜREÇ ile/ve/<> YOL


- SÜRECE ile/ve/||/<>/> SÜRECE

( Sonuca değil "Süreç"e. İLE/ve/||/<>/> Belirli bir süre boyunca. )


- SÜREÇTE (OLMAK) ve/||/<> AKIŞTA (OLMAK)


- SÜREĞEN BÖBREK SAYRILIĞI ile/||/<> İVEĞEN BÖBREK YETMEZLİĞİ

( Böbrek fonksiyonlarının yavaş yavaş kaybı. İLE/||/<> Böbrek fonksiyonlarının ani kaybı. )


- SÜREĞEN BRONŞİT ile/||/<> İVEĞEN BRONŞİT

( Uzun süreli bronş yangısı. İLE/||/<> Kısa süreli bronş yangısı. )


- SÜREĞEN HEPATİT ile/||/<> İVEĞEN HEPATİT

( Uzun süreli karaciğer yangısı. İLE/||/<> Kısa süreli karaciğer yangısı. )


- SÜREĞEN MİGREN ile/||/<> EPİSODİK MİGREN

( Ayda 15 ya da daha fazla gün süren baş ağrıları. İLE/||/<> Ayda 14 ya da daha az gün süren baş ağrıları. )


- SÜREĞEN PANKREATİT ile/||/<> İVEĞEN PANKREATİT

( Pankreasın uzun süreli yangılanması ve kalıcı hasar. İLE/||/<> Pankreasın ani yangılanması ve kısa süreli belirtilarla ilişkili bir durum. )


- SÜREĞEN SİNÜZİT ile/||/<> İVEĞEN SİNÜZİT

( Uzun süreli sinüs yangısı. İLE/||/<> Kısa süreli sinüs yangısı. )


- SÜREĞEN YORGUNLUK BELİRGESİ/SENDROMU ile/||/<> UYKU APNESİ

( Sürekli yorgunluk ve enerji eksikliği. İLE/||/<> Uyku sırasında solunumun durması ve tekrar başlaması ile ilişkili bir uyku bozukluğu. )


- SÜREĞEN/KRONİK[Fr.] ile/||/<> İVEĞEN//AKUT[Fr./İng. < Lat.]

( Üzerinden zaman geçmiş sayrılık. İLE/||/<> İlerlemiş sayrılık. )

( Kısa süreli ve ani başlangıçlı sayrılıkları tanımlar. İLE/||/<> Uzun süreli ve yavaş ilerleyen sayrılıkları tanımlar. )

( MÜZMİN[< ZAMAN] ile/||/<> HAD )

( CHRONIQUE avec/||/<> ... )


- SÜREK:
NEŞE ve/<> MİZAC ve/<> MEŞREB


- SÜREKLİ "TESPİT" ile/||/<>/> YAKINMA


- Sürekli DİNLE!!!


- SÜREKLİ EKSİK ile/ve/<>/> "GEREKSİZ"


- SÜREKLİ EMEK ve/||/<>/= İNSANLIK


- SÜREKLİ İLİŞKİ ile/ve/değil/en azından DÜZENLİ İLİŞKİ

( Kur(a)mayabilirsin. İLE Kurabilirsin. )

( Düzen/siz. İLE Düzen-siz. )


- SÜREKLİ KAZANMAK ile/ve/||/<> HİÇ KAYBETMEMEK

( İkisi de olanaklı değildir! )


- SÜREKLİ NİCELİK ile/ve SÜREKSİZ NİCELİK

( Adet. İLE/VE Miktar. )

( Niceliğin parçaları/bölümleri arasında "birbirine değen ortak bir sınır" varsa. İLE Niceliğin parçaları/bölümleri arasında "birbirine değen ortak bir sınır" yoksa. )

( Sürekli olan deneyimlenemez, çünkü onun sınırları yoktur. )

( Çizgi. İLE/VE Nokta. )

( İndirgenemezlik ilişkisi vardır. )

( META BASES )

( Parçalararası komşuluk varsa. İLE/VE Parçalararası komşuluk yoksa. )

( Unit. VS./AND Quantity. )

( CONTINUAL QUANTITY vs./and DISCONTINUOUS/TRANSIENT QUANTITY )


- SÜREKLİ OLAMAYACAK OLANI, SÜREKLİ KILMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine SÜREKLİ OLABİLİR OLANI, SÜREKLİ KILMAYA ÇALIŞMAK

( Gövdesel. İLE/DEĞİL/YERİNE Zihinsel. )


- SÜREKLİ RÜZGÂRLAR ile/ve MEVSİMLİK RÜZGÂRLAR (MUSON) ile/ve YEREL RÜZGÂRLAR

( Tüm yıl boyunca birbirine ters yönde eserler ve okyanus akıntılarına neden olurlar. İLE/VE Muson yağmurlarında, yön değiştirdikleri Ocak ve Temmuz aylarında dev dalgalar olur. İLE/VE ... )


- SÜREKLİ RÜZGÂRLARDA[İng. TRADE-WIND]:
ALİZE[Fr.] RÜZGÂRLARI ile/ve BATI RÜZGÂRLARI ile/ve KUTUP RÜZGÂRLARI

( Tropikal bölgelerdeki denizlerde bütün yıl süresince düzenli esen rüzgâr. İLE ... İLE ... )


- SÜREKLİ:
"TOPLARSAK" ile/değil/yerine/>< PAYLAŞIRSAK

( Hiçkimseye yetmez. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Herkese yeter. )


- SÜREKLİ/DAİMA ile/ve/||/<> AŞIRI/LIK


- SÜREKLİ/HABİRE ile DURMADAN


- SÜREKLİ/LİK, DEVAM ile/ve TEKRAR

( Tekrarlama, soluğunuza istikrar kazandırır. )

( Tekrara neden olan arzudur. )

( Arzunun olmadığı yerde tekrarlamalar da olmaz. )

( Repetition will stabilise your breath.
It is desire that causes repetition.
There is no recurrence where desire is not. )

( CONTINUAL/CONTINUITY vs./and REPETITION )


- SÜREKLİ/LİK/LER ile/ve SÜREKSİZ/LİK/LER

( CONTINUITIES vs./and DISCONTINUITY )


- SÜREKLİ/LİK ile/ve DÜZENLİ/LİK

( İTTIRAT[Ar.]: Tekdüze olma durumu, düzenlilik. )

( CONTINUAL/CONTINUITY vs./and REGULAR/ORDERLINESS )


- SÜREKLİ/LİK ile/ve GELENEK/SEL

( CONTINUOUS vs./and TRADITIONAL )


- SÜREKLİ/LİK ile/ve İLERİYE DÖNÜK/LÜK

( CONTINUITY vs./and ... )


- SÜREKLİ/LİK ile/ve KALICI/LIK

( CONTINUOUS/NESS vs./and PERMANENT/NESS )


- SÜREKLİ/LİK ile/ve SÜRDÜRÜLEBİLİR/LİK

( CONTINUAL/CONTINUITY vs./and SUSTAINABILITY )


- SÜREKLİ/LİK ile ZORUNLU/LUK

( CONTINUITY vs. OBLIGATION
MOMIMON vs. ... )


- SÜREKLİ ile/ve/değil/yerine ARALIKSIZ

( [not] CONTINUOUS vs./and/but NONSTOP
NONSTOP instead of CONTINUOUS )


- SÜREKLİ ile/ve/değil ARKA ARKAYA


- SÜREKLİ ile/ve ÇOK

( Daha yukarıda olan daha aşağıda olana sürekli bir gibi görünür; daha aşağıdaki de daha yukarıdakine birçok gibi görünür. )

( CONTINUAL vs./and MUCH
The higher always appears as one to the lower and the lower as many to the higher. )


- SÜREKLİ ile/ve KESİKLİ

( Dalga. İLE/VE Parçacık. )


- SÜREKLİ = MÜTEMADİ = CONTINUOUS[İng.] = CONTINU[Fr.] = KONTINUIERLICH[Alm.] = CONTINUUM[Lat.]


- SÜREKLİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SIK SIK


- SÜREKLİ ile SÜREKSİZ

( CONTINUAL vs. DISCONTINUOUS )

( MUNFASIL ile MUTTASIL )


- SÜREKLİ ile SÜREKSİZ

( MUNFASIL ile MUTTASIL )

( CONTINUAL vs. DISCONTINUOUS )


- SÜREKLİ ile/ve/değil/||/<> ÜST ÜSTE


- SÜREKLİLİĞİN:
"BOZULMASI" ile/ve/değil/||/<> KESİLMESİ


- Süreklilik için DİNLE!!!


- Süreklilik için SUS!!!


- SÜREKLİLİK:
KÜTLENİN KORUNUMU ve/||/<> MOMENTUMUN KORUNUMU ve/||/<> ENERJİNİN KORUNUMU


- SÜREKLİLİK ile/ve/<> AKTARIM


- SÜREKLİLİK ile BAĞIMLILIK

( CONTINUITY vs. DEPENDENCE )


- SÜREKLİLİK ile/ve/<> BELLEK

( CONTINUITY vs./and/<> MEMORY )


- SÜREKLİLİK ile/ve/<>/][ DEĞİŞİM


- SÜREKLİLİK ile/ve/değil DEVR/DEVİR


- SÜREKLİLİK ile/ve/<> DUYARLILIK(HASSASİYET)


- SÜREKLİLİK ile/ve GÜVEN

( Sürekliliği sağlayan, zihindir. )

( CONTINUITY vs./and TRUST/CONFIDENCE )


- SÜREKLİLİK ile/ve HIZ

( CONTINUITY vs./and SPEED )


- SÜREKLİLİK ile/ve/değil/||/<> İLERLEME


- SÜREKLİLİK ve İZLEM/STRATEJİ

( CONTINUITY and STRATEGY )


- SÜREKLİLİK ve KAZANÇ

( Kaybetmeyi ahlâksız kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. )

( Her dönem ve durum, bir kayıp, bir kazanım olarak ayrı ayrı değerlendirilmelidir. )

( CONTINUITY and PROFIT )


- SÜREKLİLİK ile/ve KORUNUM

( CONTINUITY vs./and PRESERVATION/CONSERVATION )


- SÜREKLİLİK ile/ve/<> ÖLÜMSÜZLÜK


- SÜREKLİLİK ve/<> ÖMÜR

( CONTINUITY and/<> LIFETIME )


- SÜREKLİLİK ile SONSUZLUK

( Süreklilik sadece duyulardadır, gerçeklikte değildir. )

( CONTINUITY vs. ETERNITY )

( İSTİMRÂR ile ... )


- SÜREKLİLİK ile/ve/değil SÜREKSİZLİK

( Zaman. İLE/VE/DEĞİL AN. )


- SÜREKLİLİK ile/ve/||/<> TANELİLİK


- SÜREKLİLİK = TEMADİ = CONTINUITY[İng.] = CONTINUITÉ[Fr.] = KONTINUITÄT[Alm.] = CONTINUITAS[Lat.]


- SÜREKLİLİK ve UYGUNLUK/UYUŞMA/MUTABAKAT

( CONTINUITY and TO HARMONIZE )


- SÜREKLİLİK ile/ve/<> YAYGINLIK


- SÜREKLİLİK ile/ve ZORUNLULUK ile/ve KESİNLİK

( CONTINUITY vs./and COMPULSORY vs./and CERTAINTY )


- SÜREKSİZ ile/değil KESİKLİ

( [not] DISCONTINUOUS vs./but INTERMITTENT )


- SÜRELİ İCAP değil/yerine/= SÜRELİ ÖNERİ


- SÜRESİ ile/ve SÜRECİ


- SÜRESİNCE ile/ve/||/<>/> SÜRECİNCE


- SÜRESİZ İCAP değil/yerine/= SÜRESİZ ÖNERİ


- SÛRET-İ MÜMTAZE değil/yerine/= ÖNCELİKLİ


- SÛRET[Ar.] ile HEY'ET[Ar.]


- SÛRET[Ar.] ile SIBGA[Ar.]


- SURET ile GEOMETRİK BİÇİM


- SÛRET değil/yerine/= PAY


- SÛRET ile/ve/||/<> RUH

( Nesnede. İLE/VE/||/<> Organizmada. )


- SÛRET ile/ve/> SÎRET

( Sûret aynı olsa da, sîretler farklıdır. )

( Rahman. İLE/VE Rahim. )

( Biçim, görünüş, kılık. | Tarz, yol, gidiş. | Çare, çözüm. İLE Birinin iç durumu, tavrı, gidişi, ahlâkı. | Durum çevirisi, hal tercümesi, biyografi. | Yürüyüş, yaşam süreci. )

( Zihinde oluşan keyfiyet. İLE/VE/> ... )


- SÛRET ile/ve/<>/= SÛRE


- SÛRET ile/ve/> SÛVER

( ... İLE/VE/> Sûretlerin toplamı. )


- SURETA[Ar.] değil/yerine/= GÖRÜNÜŞE GÖRE, GÖRÜNÜŞTE | YALANDAN


- SÛRETLERİ KAVRAMADA:
ZİHİN/AKIL değil HAYAL


- SÜREYYA[Ar.]/PERVÎN[Fars.]/PLESIADES değil/yerine/= ÜLKER

( Boğa burcunda, yedi yıldızdan oluşan takım. | Kuzey yarımkürede, Boğa[Sevr] burcunun en parlak yıldızı olan Eddeberân'ın ilerisinde ve Feres-i A'zam yönünde görünen güzel bir yıldız kümesi. )


- SÜRFE/SURFE[Ar.] ile SÜRFE[Ar.]

( Kurtçuk. İLE Öksürük. )


- SÜRFİLE[Fr.] değil/yerine/= (SEYREK VE ÇAPRAZ) DİKİŞ


- SÜRGÜ/TIRKAZ ile SÜRGÜ

( Kapının kapanması için arkasına yatay olarak yerleştirilen, demir ya da ağaç kol, tırkaz, sürme. | Sıvayı bastırıp düzeltmek için kullanılan büyük mala. | Hastanın, büyük ve küçük abdestini yapabilmesi için altına sürülen kap. | Çoğu kez, bölümlere ayrılmış bir çubuk üzerinde ya bir cetvelin, bir kumpasın ortasına açılmış bir oluk içinde kayabilen, sivri uc ya da küçük lama. İLE Sürülmüş tarlayı bastırmak ve düzeltmek için kullanılan, taştan ya da ağaç kütüğünden tarım aracı, tapan. )


- SÜRGÜ ile TAPAN

( ... İLE Tarlaya atılan tohumu örtmek için gezdirilen, ağaçtan geniş araç, sürgü. )


- SÜRGÜN ETMEK değil SÜR(ÜL)MEK


- SÜRH ile/ve MADENÎ SÜRH

( Kırmızı, kızıl. Yazmaların bab ya da fasıl başlıklarının kırmızı mürekkep ile yazılması. İLE/VE Ateş renginde olanı. )


- SÛRÎ[Ar.] ile SÛRÎ[Ar.]

( Görünürde olan, hakiki ve içten olmayan. | Gösterişten ibaret olan, gösterişlik. İLE Düğüne ait, düğünle ilgili. )


- SÛRÎ/ŞEKLÎ[Ar.]/FORMEL[İng.] değil/yerine BİÇİMSEL


- SURİÇİ ile SURDIŞI


- SURİNAM(HOLLANDA GUYANASI) ile/ve/<> FRANSIZ GUYANASI ile/ve/<> İNGİLİZ GUYANASI


- SÜRMANŞET değil/yerine/= ÜSTBAŞLIK


- SÜRME ile SÜRME

( Araç kullanmak. | Kapı kanadını içeriden kapama, dolap kapağını yerinde tutma vb. işlere yarayan ve yuvası içinde ileri geri sürülebilen düzenek, sürgü. | Masa ve dolapta küçük çekmece. | Sürülerek kullanılan. İLE Kirpik diplerine sürülen, siyah boya, sürme, is. )


- SÜRMEK ile SIVAMAK

( TO SMEAR vs. TO PLASTER )


- SÜRMEK ile SÜRDÜRMEK


- SÜRMEK ile SÜRTMEK


- SURMISE vs. HALLUCINATION


- SURMISE vs./and ACCEPTANCE


- SURMISE vs./and CONDITIONING


- SURNÂME ve SURİYYE


- SÜRNATÜRALİST değil/yerine/= DOĞAÜSTÜCÜ


- SÜRNATÜRALİZM değil/yerine/= DOĞAÜSTÜCÜLÜK


- SURPRISE vs. UNEXPECTED PROGRESS


- SÜRPRİZ [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- SÜRPRİZ[Fr./İng.] değil/yerine/= ŞAŞIRTI


- SÜRPRİZ ile/ve BEKLENMEDİK (OLUMLU) "GELİŞME"

( SURPRISE vs./and UNEXPECTED PROGRESS )


- SÜRPRİZ ile/ve ÜMİT/UMUT

( SURPRISE vs./and HOPE )


- SÜRREALİST değil/yerine/= GERÇEKÜSTÜCÜ


- SÜRREALİTE/SÜRREAL değil/yerine/= GERÇEKÜSTÜ


- SÜRREALİZM değil/yerine/= GERÇEKÜSTÜCÜLÜK


- SURRENDER vs. GIVEUP


- SÜRŞARJ[Fr., İng. SURCHARGE] değil/yerine/= YENİBASIM

( Bir sayının, sözcüğün yerine geçmek için üzerine başka bir sayı ya da sözcük basma işi. )


- SÜRT(ÜN)MEK ile DEĞMEK

( TEDELLÜK ile ... )

( RUB vs. TOUCH )


- ŞURTA ile SAHİBÜ'Ş-ŞURTA

( Önde gidip düşmanla savaşan asker. | Yelkene uygun rüzgâr. İLE Başkent ve öteki büyük merkezlerde, asayiş, şurta teşkilâtı tarafından sağlanırdı. Başlangıçta kadılık makamına bağlı olarak çalışan ve kadıların verdiği cezaları uygulayan bu teşkilât, bir süre sonra müstakil hale getirilmiştir. Görevi, suçluları takip ederek yakalamak olan şurta teşkilâtının başında, merkezde, genellikle nüfûzlu ailelerden seçilen bir görevli bulunurdu. Kentlerde, valilerin emrinde çalışan şurtanın görevi de asayişi korumak ve suçluların yakalanmasını sağlamaktı. )


- SÜRTME ile/<> SÜRTÜNME ile/<> SÜRTÜNÜŞ


- SÜRTMEK ile FİNK ATMAK


- SÜRTÜNME ve/||/<>/> ISI


- SÜRTÜŞ SÜRTÜŞME


- SÜRTÜŞME ile/ve/değil ÇEKİŞME


- SÜRTÜŞME ile/değil/yerine SÜRTÜNME


- SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI/HERD IMMUNITY[İng.] değil/yerine/= KİTLE BAĞIŞIKLIĞI


- ŞÜRÛ'[Ar.] ile ŞÜRÛH[Ar. < ŞERH]

( Başlama. İLE Açıklamalar, izahlar, şerhler. )


- SÜRÜ(N)MEK ile SÜRÜKLE(N)MEK


- SÜRÜ ile KİTLE


- SÜRÜ ile NAHIR

( ... İLE Sığır sürüsü. )


- SÜRÜ ile/değil TOPLULUK/CEMAAT


- SÜRÜCÜ ARAÇ


- SÜRÜCÜ KARINCA ile/ve/||/<> ASKER SÜRÜCÜ KARINCA

( ... İLE/VE/||/<> Sürücü karıncaların, 3 katı büyüklüktelerdir. )


- SÜRÜCÜLER('İ)


- SÜRÜDEN:
AYRILAN ile/değil/yerine/>< AYRI OLAN

( Kurt kapar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kurtulur. )


- SÜRÜKLENME ile GECİKME


- SÜRÜM SÜRÜM (SÜRÜNMEK)


- SÜRÜNGEN/LER ile KELER/LER

( ZIBÂBİYYE-İ BERİYYE[: Kertenkele ve benzeri hayvanlar.] ile/ve ZIBÂBİYYE-i MÂİYYE[: Bu sınıfın suda yaşayanları.] )

( ZÂHİFE[çoğ. ZEVAHİF], ZIBÂBİYYE )

( REPTILE/S vs. LIZARD/S )


- SÜRÜNGEN/LER ile OMURGASIZLAR

( REPTILE/S vs. INVERTEBRATE/S )


- SÜRÜNGEN/LER ile SKINK/LER[Lat.]

( ... İLE Daha çok çöl bölgelerinde, kurak bölgelerde yaşayan üzerleri pullarla örtülü, küçük gövdeli sürüngenlerin oluşturduğu tür. )

( REPTILE/S vs. SKINK/S )

( ... cum SCINCUS )


- SÜRÜNGEN ile SÜRÜNGEN

( Sürünerek giden hayvan. İLE Yere, yatay olarak uzanan sap ya da kök. )


- SÜRÜNME ile SÜRTÜNME


- SÜRÜNME ile SÜRÜNME

( Yerde. İLE Koku. )


- SÜRÜNMEK ile ZORLANMAK


- SÜRÜNÜN PARÇASI OLMAK ile/değil/yerine/>< BÜTÜNÜN PARÇASI OLMAK


- SÜRÜP SÜRÜŞTÜRMEK


- SÜRÛR[Ar.] ile NEŞE/SEVİNÇ | TESKİN/TESELLİ


- SÜRÛRÎ[Ar.] ile Sürûrî[Ar.]

( Kurtçuk. İLE XVIII. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış Osman adlı şair. Şiirden önce Hüznî, daha sonra Sürûrî takma adını kullanmıştır. Şiirleri hiciv ve mizah ağırlıklıdır. Şiirlerinde, ebced hesabıyla yaptığı tarihlendirmelerindeki başarılarıyla da öne çıkmıştır. [ö. 1813] )


- SÜRÛŞ ile ...

( MELEK | CEBRÂİL )


- SÜRVEY/SURVEY[İng.] değil/yerine/= ANKET, TARAMA


- SÜRVEYANS/SURVEİLLANCE[İng.] değil/yerine/= GÖZET-İZLE


- SÜRVİ ORANI/SURVİVAL RATE[İng.] değil/yerine/= SAĞ KALIM ORANI


- SÜRVİ/SURVİVAL[İng.] değil/yerine/= SAĞ KALIM


- SURVIVAL vs. CHALLENGE


- SÜRYANİ[Ar.]

( Samiler'in, Aramî kolunun doğu bölümünde olan bir Hristiyan topluluğu ve bu topluluktan olan kişi. )


- Sus artık! SUS!!!


- SÜS BİTKİLERİ = ZÎNET NEBÂTÂTI = PLANTES DE PARADE, PLANTES ORNEMENTALES


- Sus da SUS!!!



(10/10)




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 434 kez incelenmiş/okunmuştur.