Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

O-Ö'LERDE

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 22 Ekim 2024 ]
itibariyle 4306 başlık/FaRk ile birlikte,
4863 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(4/5)


- OLANAKLILIK ile/ve UYGUNLUK

( POSSIBILITY vs./and APPROPRIATENESS )


- OLANAKSIZ(İMKÂNSIZ) ile/değil/yerine OLANAKSIZ(İMKÂNSIZ) GİBİ BİR ŞEY

( Olanaksızı isterseniz, size kim yardım edebilir? )

( ÖZDEŞLİK İLKESİ | ÇELİŞMEZLİK İLKESİ | ÜÇÜNCÜ OLASININ/ŞIKKIN OLANAKSIZLIĞI )

( If you ask for the impossible, who can help you? )


- OLANAKSIZ/LIK / OLANAKLI/LIK ve/<> KARARLI/LIK

( Aralarındaki tek fark, kararlılık derecesindedir. )


- OLANAKSIZ/LIK ile/değil/yerine OLANAKLI/LIK

( Aralarındaki tek fark, kararlılık derecesindedir. )


- OLANAKSIZ ile/değil/yerine/>< OLANAKLI

( Olasılıksız. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Olasılıklı. )

( Farkı, kararlılıktadır. )

( MUHAL ile/değil/yerine/>< MÜMKÜN )


- OLANAKSIZI İSTEMEK


- OLANAKSIZLAR değil OLANAKSIZLIKLAR


- OLANAKSIZLIK ile/değil İZİN VERMEME

( [not] IMPOSSIBILITY vs./but NOT TO ALLOW )


- OLANI BİLİRİM/BİLEYİM ile/ve/||/<>/< OLMASI GEREKENİ (")BİLEBİLİRİM(")/BİLEYİM

( Aristoteles. İLE/VE/||/<>/< Platon. )


- OLANI BİLMEK ve/||/<>/>/< ORANI BİLMEK


- OLANI/ELDEKİNİ:
BEĞENMEMEK ile/ve/<>/değil/yerine DAHA İYİSİNİ İSTEMEK


- OLANIN, ZARARI değil/yerine/>< OLMASI GEREKENİN, YARARI


- OLANLA(RLA) / OLDUĞU KADARIYLA:
TATMİN/MUTMAİN OLMA(MA)K ile/ve/değil/yerine/||/<> YETİNME(ME)K


- OLAP/ON-LINE ANALYTICAL PROCESSING[İng.] değil/yerine/= ÇEVRİMİÇİ ÇÖZÜMLEYİCİ İŞLEME


- OLASI (BİR DURUM/SÜREÇ/YANLIŞLIK/KAZA/SONUÇ) ile/ve/değil/yerine OLASI(LIKLI) (BİR DURUM/SÜREÇ/YANLIŞLIK/KAZA/SONUÇ)


- OLASI DEĞİL yerine KOLAY DEĞİL


- OLASI ile/ve/değil/yerine OLASILIKLI


- OLASILIĞI DÜŞÜNMEYE BAŞLAMAK ile/ve OLASILIĞIN YÜKSEK OLMASI

( TO BEGIN TO THINK ABOUT PROBABILITY vs./and HIGH PROBABILITY )


- OLASILIĞIN DOĞUŞU ve/||/<> ŞANSIN TERBİYE EDİLİŞİ

( Ian Hacking'in bu kitaplarını da okumanızı salık veririz. )


- OLASILIK'IN:
ÇOKLUĞU ile/değil ÇEŞİTLİLİĞİ


- OLASILIK ile/ve/değil BULANIK MANTIK

( Bilgisizlikte. İLE/VE/DEĞİL Bilgiye dayalı. )

( [not] PROBABILITY vs./and/but FUZZY LOGIC )


- OLASILIK ile/ve/değil BULANIK MANTIK

( Bilgisizlikte. İLE/VE/DEĞİL Bilgiye dayalı. )


- OLASILIK = İHTİMALİYET = PROBABILITY[İng.] = PROBABILITÉ[Fr.] = WAHRSCHEINLICHKEIT[Alm.] = PROBABILITAS[Lat.] = PROBABILIDAD[İsp.]


- OLASILIK ile/ve KUVVE


- OLASILIK ile MARKOV ZİNCİRİ/SÜRECİ

( Bir Markov zinciri ya da Markov süreci, her olayın olasılığının yalnızca önceki olayda elde edilen duruma bağlı olduğu olası olaylar dizisini tanımlayan rastlantısal[stokastik] bir modeldir. Zincirin ayrık[discrete] zaman adımlarında durumu hareket ettirdiği, sonsuz[countably infinite] bir dizi, ayrık zamanlı bir Markov zinciri [DTMC] verir. Sürekli zamanlı bir süreç, sürekli zamanlı Markov zinciri [CTMC] olarak adlandırılır. Adını Rus matematikçi Andrey Markov'dan almıştır.

Markov zincirleri, gerçek dünya süreçlerinin istatistiksel modelleri olarak birçok uygulamaya sahiptir, örneğin motorlu taşıtlardaki hız kontrol düzenlerini, bir havaalanına gelen müşteri kuyruklarını ya da hatlarını, döviz kurlarını ve hayvan popülasyonu devinimleri gibi konuları incelemek için kullanılabilir.

Markov süreçleri, karmaşık olasılık dağılımlarından örneklemeyi simüle etmek için kullanılan ve Bayes istatistikleri, termodinamik, istatistiksel mekanik, fizik, kimya, ekonomi, finans, sinyal alanlarında uygulama bulan Markov zinciri Monte Carlo olarak bilinen genel rastlantısal[stokastik] simülasyon yöntemlerinin ve işleme, bilgi kuramı ve konuşma işlemenin temelidir.

Markovian ve Markov sıfatları, Markov süreci ile ilgili bir şeyi tanımlamak için kullanılır. )


- OLASILIK ile MİLYONDA BİR OLASILIK

( Ümitsiz. İLE Çok küçük olsa da bir ümit. )


- OLASILIK ile/ve POTANSİYEL

( PROBABILITY vs./and POTENTIAL )


- OLASILIK ile/ve/||/<>/> TEDBİR


- OLASILIKLARA "GÜVENMEK" ile/ve/değil/yerine KENDİMİZE GÜVENMEK

( Anımsa ki, her zaman şanslı olmayabilirsin! )

( [not] TO TRUST THE CHANCE vs./and/but TO TRUST THE SELF
TO TRUST THE SELF instead of TO TRUST THE CHANCE
Remind that, you might not lucky every time! )


- OLASILIKLARI DÜŞÜNEBİLMELİ!


- OLASILIKLARI DÜŞÜNMEK/HESAPLAMAK ile "ŞOM AĞIZLILIK"


- OLAY


- OLAY "AÇLIĞI" ile/ve/değil/||/<>/< ONAY AÇLIĞI


- OLAY UFKU ile/ve/<> ERGOSFER

( EVENT HORIZON ile/ve/<> ERGOSPHERE )

( )


- OLAY YERİNDE PARK ETME:
"ARACIN ARKASI" değil/yerine/>< ARACIN ÖNÜ


- OLAY/DURUM ile/ve/||/<> AYRINTI/LAR(I)


- OLAY/OLGU/DURUM ile/ve/||/<>/>< YADSIMA


- OLAY ve/değil/||/=/<>/< BETİMLENEN


- OLAY ve/<> GELİŞİGÜZEL/LİK


- OLAY ve KOLAY

( Olay ortaya çıkınca, çözümü de belirsizliğe göre nispeten daha kolay olur. )


- OLAY ile/ve OLGU

( Edebî. İLE/VE Bilimsel. )

( Fizik alanda gerçekleşmiş olup, üzerine herhangi bir eklemenin/yorumlamanın yapılamayacağı kesinlik/"sonuç". İLE/VE Oluş'un potansiyeli, kavramsallığı, sürekliliği, genelleştirilmesi. )

( OLGU: Varoluşu zihne bağlı olmayan. )

( Zorunlulukları gösterilmemiş betimleme. İLE/VE Betimlenen üzerine yönelerek nedenselliklerini sorgulamak. )

( Yaşayan kişi. İLE/VE Ölmüş kişi. )

( İlineksel. İLE/VE Ussal. )

( EVENT vs./and FACT )

( EREIGNIS/VORFALL mit/und TATSACHE )


- OLAY ve/<> TASARIM


- Olaydan önce KONUŞ!!!


- OLAYLAR VE KİŞİLER ve/||/<> YÜKLENEN ANLAM ve/||/<> ALGI ve/||/<> YORUM | BİLİŞSEL ÇARPITMALAR


- OLAYLAR'DA:
ARDIŞIKLIK ve BENZERLİK

( En büyük ahmaklık, olayı[vak'ayı] duygularla bozmaktır[tahrib etmektir]. )


- OLAYLAR ile/ve YANSIMALAR

( EVENTS vs./and REFLECTIONS )


- ÖLÇEK ile/ve/değil EŞİK


- ÖLÇEK ile/ve/<> NİCELİK


- ÖLÇEK ile/ve/<> NİTELİK


- ÖLÇEK ile VERNİYE[< VERNIER adından]

( ... İLE Doğrusal ya da dairesel boyutların ölçülmesinde, ölçme duyarlılığını artıran, çok küçük boyutların ölçülebilmesini sağlayan düzenek. )


- ÖLÇEKLER/MİKYÂS[< KIYÂS:
Ölçü aleti, kıyas edecek alet. | Uzunluk ölçeği.]

( BAHÂR[Ar.]: Ölçek. )

( * MİKYÂS-I AMEL/ERGOGRAF: Kas gücünü ölçmekte kullanılan âlet.
* MİKYÂS-I AMÛDÎ: İki nokta arasındaki dikey[şâkulî] mesafeyi belirlemeye yarayan âlet.
* MİKYÂS-I GAZ/MANOMETRE: Gaz ölçmekte kullanılan âlet.
* MİKYÂS-I HACM: Hacim ölçüleri.
* MİKYÂS-I HAMZ: Asit ölçmekte kullanılan âlet.
* MİKYÂS-I HİSS: Duyumölçer.
* MİKYÂS-I HURDEBÎNÎ: Mikrometre.
* MİKYÂS-I İNHİNÂ/MEYL: Eğimölçer.
* MİKYÂS-I İRTİFÂ'/ALTIMETRE: Yükseklikölçer.
* MİKYÂS-I KALEVÎ: Alkol derecesini ölçmekte kullanılan âlet.
* MİKYÂS-I KESÂFET/DENSIMETRE: Yoğunlukölçer.
* MİKYÂS-I KLOR: Klorölçer, klorimetre.
* MİKYÂS-I KUVVET: Kuvvetölçer, dinamometre.
* MİKYÂS-I KÜRE: Küreölçer.
* MİKYÂS-I KÜÛL: Alkollü bir sıvıda alkol yüzdesini gösteren âlet.
* MİKYÂS-I MÂ: Hidrometre.
* MİKYÂS-I MÂYİÂT: Sıvıölçer, areometre.
* MİKYÂS-I MEYL: Eğim ölçüsü.
* MİKYÂS-I NÂR: Ateşölçer, pirametre.
* MİKYÂS-I RİYÂH: Yelölçer, anemometre.
* MİKYÂS-I RÜTÛBET: Havanın rütûbet derecesini ölçen âlet.
* MİKYÂS-I SAFFET-İ HEVÂ: Odyometre.
* MİKYÂS-I SEDÂ: Sedânın[insan sesinin] uyumunu ve şiddetini ölçmeye yarayan âlet.
* MİKYÂS-I ZELÂZİL: Yer sarsıntısının şiddetini ve yönünü gösteren âletler, sismograf.
* MİKYÂS-ÜL-GAZÂT: Gazölçer, manometre.
* MİKYÂS-ÜL-HARÂRE: Termometre.
* MİKYÂS-ÜL-LEVN: Renkölçer, kolorimetre.
* MİKYÂS-ÜL-MATAR: Bir yılda yağan yağmur mikdarını gösteren âlet, pluviometre. )


- ÖLÇEYİĞLE değil ÖLÇEĞİYLE(< ÖLÇEĞİ İLE)


- ÖLÇME ile/ve/||/<> ÖLÇÜMLEME


- ÖLÇMEK ile/ve/<> "YÜKLEMEK"


- ÖLÇMEK ile/ve HESAPLAMAK

( TO CONSIDER vs./and TO COMPUTE )


- ÖLÇÜ EKSİKLİKLERİNDE:
İMÂLE ile/ve/<> ZİHAF ile/ve/<> MED ile/ve/<> VASL(ULAMA) ile/ve/<> KASR ile/ve/<> SEKT-İ MELİH

( Kısa olan hecenin, uzun okunması. İLE/VE/<> Uzun hecenin, kısa okunması. İLE/VE/<> Bir tam sesi, birbuçuk sese yükseltmek. İLE/VE/<> Sessizle biten sözcüğün, sesliyle başlayan sözcüğe bağlanması. İLE/VE/<> Sessizle biten sözcüğün, sesliyle başlayan sözcüğe bağlanması. İLE/VE/<> Uzun heceyi, inceltmek. İLE/VE/<> Kısa hecelerin, birleşerek, uzun hece oluşturması. )

( )


- ÖLÇÜ/T ile/ve/değil/<> ÇERÇEVE


- ÖLÇÜ/VEZ(İ)N:
SİMGEDE/YAZIDA değil KULAKTA!


- ÖLÇÜ ile/ve AMAÇ

( MODERATION vs./and AIM )


- ÖLÇÜ ile/ve AYAR

( MODERATION vs./and SETTING, ALIGNMENT )


- ÖLÇÜ ile/ve DENETİM/KONTROL

( MODERATION vs./and CONTROL )


- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> DERECE


- ÖLÇÜ ile/ve/değil EŞİK


- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> KARAKUŞÎ

( ... İLE Yasa, kural, mantık ölçülerine dayanmayan. )


- ÖLÇÜ = MEASURE[İng.] = MESURE[Fr.] = MAß[Alm.] = MISURA[İt.] = MEDIDA[İsp.]


- ÖLÇÜ ile/ve/<> ÖLÇÜT ile/ve/<> ÖLÇEK


- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> ORAN ile/ve/||/<> MATEMATİK

( Bilim/de. İLE/VE/||/<> Sanat/ta. İLE/VE/||/<> Müzik/te. )


- ÖLÇÜ ve/||/<>/> TEKRAR ÜRETİM


- ÖLÇÜ ile/ve YASALLIK/MEŞRUİYET

( TO CONSIDER vs./and LEGALITY )


- ÖLÇÜDE:
7'Lİ ile/ve/<> 8'Lİ ile/ve/<> 11'Lİ ile/ve/<> 14'LÜ

( Mâni. İLE/VE/<> Semai, destan, türkü. İLE/VE/<> Koşma, destan. İLE/VE/<> Çağdaş Türk ve Tekke Yazını. )

( )


- ÖLÇÜDE:
HECE ile/ve/<> SERBEST ile/ve/<> ARUZ

( )


- ÖLÇÜLEBİLEN EN KÜÇÜK/KISA ZAMAN BİRİMİ

( 10¯43
Saniyenin 10 x milyonda biri [ 0.0000000000000000000000000000000000000000001 ] )

( 1 millisecond [ms] = 0.001 second [s]

1 minute [min] = 60 second [s]

1 hour [h] = 3600 second [s]

1 day [d] = 86400 second [s]

1 week = 604800 second [s]

1 month = 2628000 second [s]

1 year [y] = 31557600 second [s]

1 decade = 315576000 second [s]

1 century = 3155760000 second [s]

1 millennium = 31557600000 second [s]

1 microsecond [µs] = 1.0E-6 second [s]

1 nanosecond [ns] = 1.0E-9 second [s]

1 picosecond [ps] = 1.0E-12 second [s]

1 femtosecond [fs] = 1.0E-15 second [s]

1 attosecond [as] = 1.0E-18 second [s]

1 shake = 1.0E-8 second [s]

1 month (synodic) = 2551443.84 second [s]

1 year (Julian) = 31557600 second [s]

1 year (leap) = 31622400 second [s]

1 year (tropical) = 31556930 second [s]

1 year (sidereal) = 31558149.54 second [s]

1 day (sidereal) = 86164.09 second [s]

1 hour (sidereal) = 3590.1704166667 second [s]

1 minute (sidereal) = 59.8361736111 second [s]

1 second (sidereal) = 0.9972695602 second [s]

1 fortnight = 1209600 second [s]

1 septennial = 220752000 second [s]

1 octennial = 252288000 second [s]

1 novennial = 283824000 second [s]

1 quindecennial = 473040000 second [s]

1 quinquennial = 157680000 second [s]

1 Planck time = 5.39056E-44 second [s] )


- ÖLÇÜLEBİLİR/LER ile ÖLÇÜLEMEZ/LER

( MEASURABLE/S vs. UNMEASURABLE/S )


- ÖLÇÜLEBİLİRLİK ile/ve ÖLÇÜLEMEZLİK

( Sanat, evrenin ölçülemezliği ile uğraşır. )

( MEASURABILITY vs./and DISMEASURABILITY
Art interest to dismeasurability of universe. )


- ÖLÇÜLEMEYEN ÖLÇÜLEBİLEN


- ÖLÇÜLEMEZLER VE TARTILAMAZLAR:
ISI ile/ve/||/<> IŞIK ile/ve/||/<> ELEKTRİK ile/ve/||/<> MANYETİZMA


- ÖLÇÜLEMEZLİK ile/ve AKTARILANIN ÖLÇÜLEBİLİRLİĞİ

( UNMEASURABILITY vs./and MEASURABILITY OF TRANSMISSING )


- ÖLÇÜLÜ ile/ve/||/<> ÖLÇÜ İLE


- ÖLÇÜLÜLÜK ile/ve/<> DENGE

( MODERATION vs./and/<> BALANCE )


- ÖLÇÜP BİÇMEK


- ÖLÇÜSÜZ/LÜK ile/ve/değil/||/<> "GEMSİZ/LİK"


- ÖLÇÜT ile/ve/||/<> GEREKÇE


- ÖLÇÜT = MISDAK, MİYAR, KISTAS = CRITERION[İng.] = CRITÉRIUM, CRITÈRE[Fr.] = KRITERIUM[Alm.] = KRITERION < KRINEIN:AYIRMA, YARGILAMA[Yun.] = CRITERIO[İsp.]


- OLD vs. BIG


- OLD vs. CLASSICAL


- OLDU-BİTTİ(YE GETİRMEK)


- OLDU" ile/değil OLDUĞU


- OLDU ile OLUYOR ile OLACAK

( Daha önce defalarca olmuş olsa bile; olmaya devam ediyor ya da edecek "görünse" bile; olacağı "kesin" diye beklenilse bile olmaya devam edecek anlamına gelmez/getirilemez. )


- ÖLDÜ değil/yerine YORULDU GİTTİ


- OLDUĞUN GİBİ GÖRÜNMEK/KONUŞMAK ile/ve/<> GÖRÜNDÜĞÜN/KONUŞTUĞUN GİBİ OLMAK

( Kendinizi olduğunuz gibi bilmek için tüm fikirlerden vazgeçiniz. )

( TO VISUALIZE LIKE HOW/WHAT YOU ARE vs./and/<> TO BE LIKE HOW/WHAT YOU ARE
To know yourself as you are, give up all ideas. )


- ÖLDÜĞÜNDE değil/yerine NEFSİN ÖLÜMÜ TADDIĞINDA


- OLDUKÇA ÇOK ZORLANMAK değil OLDUKÇA ZORLANMAK


- OLDUKÇA ile İYİCE


- Olduktan sonra KONUŞ!!!


- ÖLDÜRME ile/ve/||/<> YOK ETME


- Oldurtarak KONUŞ!!!


- ÖLE değil ÖYLE


- ÖLEN ile OLAN

( Hayvan ölür, insan olur. )

( Hayvan, koptuğu yere bitişmemiş demektir. )


- ÖLENE KADAR ile/değil ÖĞLENE KADAR


- ÖLEREK SOYMAK ile/değil BİLEREK SOYMAK


- OLGU

( FACT )


- OLGU/OLUŞ ile TESADÜF

( FACT/BEING vs. COINCIDENCE )


- OLGU/OLUŞ ile TESADÜF


- OLGU ile DÜŞÜNCE/FİKİR

( FACT vs. IDEA )


- OLGU ile GERÇEK

( FACT vs. REAL/ITY )


- OLGU ile/ve/değil/<> GÖRÜNÜŞ


- OLGU ile OLGU HAKKINDAKİ DÜŞÜNCE

( FACT vs. IDEA ABOUT FACT )


- OLGU ile/ve OLUŞ


- OLGU = VAKIA = FACT[İng.] = FAIT[Fr.] = FAKTUM[Alm.] = FACTUM[Lat.] = HECHO[İsp.]


- OLGUN BİRİKİM ve/||/<> GENÇ ENERJİ


- OLGUN KİŞİ:
"GÜZEL SÖZ SÖYLEYEN" değil SÖYLEDİĞİNİ YAPAN VE YAPABİLECEĞİNİ SÖYLEYEN


- OLGUN KİŞİ:
"KIZMAYAN" değil ÖFKESİNİ YÖNETEBİLEN/YUTABİLEN


- OLGUN/LUK ve/||/<> AKILLI/LIK ve/||/<> GÜÇLÜ/LÜK

( Hatalarımızı kabul edebilecek kadar. VE/||/<> Hatalarımızdan ders alabilecek kadar. VE/||/<> Hatalarımızı düzeltebilecek kadar. )


- OLGUN/LUK ile/değil ÇEKİNGEN/LİK

( [not] RIPE/NESS vs./but TIMID/ITY )


- OLGUN/LUK ile/ve SONSUZ/LUK

( MATURITY vs./and ETERNITY )


- OLGUN/LUK ve/||/<>/>/< SUSKUN/LUK

( KEMÂLÂT ve/||/<>/>/< SÜKÛT > SÜKÛNET > SEKÎNET )


- OLGUN/LUK ile/ve YETKİN/LİK


- OLGUN ile/ve/değil/||/<> "DURGUN"


- OLGUN ve/||/=/<> ACIYA GÜLEBİLEN

( En olgun kişi/ler, acıya gülen(ler)dir. )


- OLGUN ile YETİK

( ... İLE Yetişmiş, erişmiş, büyümüş. | Bilgili, olgun. )


- OLGUN ile/ve/<>/+ YETKİN


- OLGUNLAŞMA(KEMÂLÂT) ve SABİTLİK ve TEKRAR


- OLGUNLAŞMA/KEMÂL:
"YAŞ ALARAK" ile/ve/değil/||/<>/< YAŞAYARAK


- OLGUNLAŞMA/TEKÂMÜL (ETMEK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇEKİRDEĞİNİ KÜÇÜLTMEK


- OLGUNLAŞMA ile/ve/||/<> "DURULMA"


- OLGUNLAŞMA ve/||/<> "YARA ALMAMA" ve/||/<> KAZANMA

( İlgiye gereksinim duymadıkça. VE/||/<> Beklentiye girilmedikçe. VE/||/<> Bağımlı kalınmadıkça. )


- OLGUNLAŞMA ve/||/<>/> ŞAŞIRMAMA


- OLGUNLAŞMANIN SAĞLADIKLARI:
"KALPTE" ile/ve/||/<>/> ANLIK'TA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<>/> YAŞAMDA

( Duyarlılık kazandırır. VE/||/<>/> İşleklik ve işlevsellik sağlar. VE/||/<>/> Huzur sağlar/sunar. )


- OLGUNLUĞUN EN ÖNEMLİ GÖSTERGELERİ:
DEDİKODUYA DAYANMA/TAHAMMÜL ve/<>
İFTİRAYA DAYANMA/TAHAMMÜL

( Dedikodu ve iftiraya karşılığın da üç aşaması vardır.
1- Dedikodu ve iftiraya susarak[sükûnetle] karşılık vermek.
2- Dedikodu ve iftiradan "memnun olmak".
3- Dedikodu ve iftiradan "memnun olup", "dedikoducu/iftiracı" için üzülmek. )


- OLGUNLUK/KEMÂLÂT ve SÜKÛT

( Kemâlâtın sonu, sükûttur. )

( KEMÂL: YEKSAN-REKSAN )

( KEM-ÂLÂTLA, KEMÂLÂT OLMAZ )

( Cemal görmek, kemal bulmak. )

( Belirli bir seviyeye (olgunluğa/kemale) ulaşmadan dönüşüm gerçekleşemez fakat dönüştürücü öğe/ler içeridedir. )


- OLGUNLUK ile/ve/||/<> SÜREKLİLİK


- OLGUNLUK ile YAŞLILIK

( Olgun kişi, herşeyin iyisi için çabalar. )


- OLGUSAL GERÇEKLİK ile/ve AKILSAL GERÇEKLİK


- OLGUSAL/LIK ile/ve/||/<> EDİMSEL/LİK


- OLGUSAL/LIK ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK


- OLGUSAL/LIK ile/ve/<> FARKLI/LIK


- OLGUSAL/LIK ile KARŞILIKLI OLGUSAL/LIK

( FENOMENAL ile HETEROFENOMENAL )


- OLGUSAL/LIK ile/ve/=/||/<>/> USSAL/LIK

( FACTIVE )


- OLGUSALLIK = REALITY[İng.] = RÉALITÉ[Fr.] = REALITÄT[Alm.] = REALITATIS[Lat.]


- Olguyu KONUŞ!!!


- OLİGARŞİ:
ARİSTOKRASİ ile TEOKRASİ ile MERİTOKRASİ ile TEKNOKRASİ ile TİMOKRASİ ile KRİTARŞİ ile CUNTA


- OLİGARŞİ[Fr. < Yun. OLIGOS: Az. | ARKHEIN: Buyurmak.] değil/yerine/= TAKIMERKİ

( Siyasal erkin, birkaç kişilik bir kümenin elinde bulunduğu yönetim. Aristokrasinin, daralmış biçimi. )


- OLİGOFRENİ

( Akıl ve zekâ geriliği. )


- OLİMPİYAT SONUÇLARI[2016]:
ÜLKELER ve/ne yazık ki/>< TÜRKİYE

( )

( Türkiye, 1 altın, 3 gümüş, 4 bronz olmak üzere toplam 8 madalyanın sahibi oldu. )


- OLİVİN/PERİDO(T)[Fr.] ile ZEBERCET/KRİZOLİT[Fr. < CHRYSOLITE]

( Sarımsı yeşil renkli, cam parıltılı, magnezyum ve demirli silikat. İLE Değerli olan olivin. )


- OLMA!:
[ne] PİŞMAN ne DÜŞMAN ne [de] KAHRAMAN


- OLMA ile/ve/< "OLMADAN ÖNCE OLMA"


- Olmadan önce KONUŞ!!!


- OLMADAN ÖNCE OLSUN DİYE ve/||/<> ÖLMEDEN ÖNCE ÖLSÜN DİYE


- Olmadan SUS!


- OLMADIĞINDA (EN ÇOK) ARANAN ile/ve/<> OLDUĞUNDA (EN ÇOK) TARTIŞILAN


- OLMADIKLARIMIZ ve/||/<>/> YAPMADIKLARIMIZ ve/||/<>/> DÜŞÜNMEDİKLERİMİZ ve/||/<>/> KONUŞMADIKLARIMIZ

( Yeğlemedikleri... [B (bile değil)] )


- OLMADIYSA:
[ya] DAHA İYİSİ OLUR ya da HAYIRLISI BUDUR


- Olmadık yerde SUS!!!


- OLMAK/OLDURMAK ile/ve SÜRDÜR(EBİL)MEK

( Olmak sözcüğünün bir anlamı da, hamlıktan olgunluğa geçmektir. )

( BEING vs./and TO SUSTAIN (/SUSTAINIBILITY) )


- OLMAK ile ...-İŞ-MEK

( BEING vs. ...ING/["GERUNDS"] )


- OLMAK ve/<>/:/= ANLAMAK


- OLMAK ile/ve/=/<> BULMAK

( İsimsiz, cisimsiz, resimsiz. İLE/VE/=/<> İsimle, cisimle, resimle. )

( TO BE vs./and/=/<> TO FIND )


- OLMAK ve/=/<>/|| OLAN

( Kavram/olgu. VE/=/<>/|| İnsan. )


- OLMAK ile/ve/||/<>/> OLAN ile/ve/||/<>/> OLUŞ

( Bir gövdede odaklanmış, sonsuz olansınız. )

( BEDÂHETEN: O anda oluşan. | Birdenbire, ansızın, düşünmeksizin. )


- OLMAK ile/ve/değil OLDUĞUNU İLÂN ETMEK

( [not] TO BE vs./and/but TO ANNOUNCE THE SELF BEING )

( BLİ ile/ve/değil ... )


- OLMAK ile/ve/değil OLDUĞUNU İLÂN ETMEK


- OLMALI/OLMAMALI ile/değil/yerine OLABİLİR

( POSSIBLE vs. SHOULD/SHOULDN'T BE )


- OLMALI ile/ve/değil/yerine/<> OLABİLİR


- OLMALI ile OLSA DA/OLMASA DA


- OLMAMIŞ OLAN ile OLACAK OLAN

( Olmuş, olmamış olamaz! )


- OLMAMIŞ ile/ve DÜŞMEMİŞ


- OLMASI GEREKEN KADAR ile ABARTI

( UP TO IT'S NEEDS vs. EXAGGERATION )


- OLMASI GEREKEN ile/ve/||/<> OLANIN FELSEFESİ

( Platon. İLE/VE/||/<> Aristoteles. )


- OLMASI GEREKEN ile/ve ÖZVERİ/TAVİZ[Ar.]

( NECESSITY TO BE vs./and SELF-SACRIFICE )


- OLMASI GEREKİR değil OLSA GEREK


- OLMASIN ile OLMASIN VARSIN/OLMAYIVERSİN


- OLMAYABİLİR ile OLANAKSIZ


- OLMAYAN MEYVEYE EL UZANMAZ ve/<> AŞILANMAYAN MEYVE TATLANMAZ


- OLMAYAN ile/ve/değil OLMASI GEREKEN


- OLMAYANA ERGİME ile/ve/||/<> SAÇMA OLANA İNDİRGEME


- OLMAYANLARA ve/||/<> OLANLARA

( İnanmamalıyız. VE/||/<> Kanmamalıyız. )


- OLMAYANLARI ARAMAK ile/değil/yerine OLANLARI BULMAK/GÖRMEK

( [not] TO SEEK FOR NON-BEINGS vs./but TO SEE(K)/FIND BEINGS
TO SEE(K)/FIND BEINGS instead of TO SEEK FOR NON-BEINGS )


- OLMAYAYDI değil OLMASAYDI


- OLMAYIŞI GÖSTERMEK ile OLUŞU YAŞAMAK


- OLMAZ OLSUN ile/ve/||/<> JE VEUX

(

ile/ve/||/<>

)


- OLMAZ ÖYLE ŞEY değil/yerine BENİM İÇİN UYGUN DEĞİL / BEN YAPAMAM


- OLMAZ ile "YOK"


- OLMAZSA OLMAZLIK ile/ve/||/<> TERK EDİLEMEZLİK


- ÖLMEK:
GÖVDEDE ile/ve/değil/yerine/<>/< KENDİNDE


- ÖLMEK/ÜŞÜMEK ile BUYMAK

( ... İLE Soğuktan, donarak ölmek. | Çok üşümek. )


- ÖLMEK ile/ve/||/<>/>/< "ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK"

( Dünyanın içinden çıkmak. İLE/VE/||/<>/>/< Dünyayı, içinden çıkarmak. )


- ÖLMEK yerine HAKK'A YÜRÜMEK


- ÖLMEK yerine KALIBI DİNLENDİRMEK


- ÖLMEK ile/ve KURTULUŞ KAPISININ KAPANMASI


- ÖLMEK ile/ve/değil/yerine OLMAK


- ÖLMEK ile TELEF OLMAK

( İnsanda. İLE Hayvanlarda. )

( Ölmekten değil, yaşayamamaktan kork! )

( MEVT, MEYYİT[: Ölü. < MEVT] ile ... )

( TO DIE vs. TO BE DESTROYED )


- ÖLMEK ile/değil/yerine YAŞAM(AY)I TAMAMLAMAK/HAY(I)R'LAMAK


- ÖLMEK ile/değil/yerine/>< YAŞAMAK

( Yaşamakla meşgul olmazsan, ölmekle meşgul olursun. )


- ÖLMEYE DEĞER ile ÖLDÜRMEYE DEĞER ile/değil/yerine YAŞAMAYA DEĞER

( Birkaç şey var. İLE Hiçbir şey yok. İLE/DEĞİL/YERİNE Çok şey var. )


- OLMUŞ HAM


- OLMUŞ MU? ile/yerine ... MI OLMUŞ?


- OLSUN ile/ve/||/<> OLUR ÖYLE


- OLTP/ON-LINE TRANSACTION PROCESSING[İng.] değil/yerine/= ÇEVRİMİÇİ KAYIT İŞLEME


- ÖLÜ DENİZ ile ÖLÜDENİZ

( Lût Gölü. [Ürdün / İsrail] İLE Fethiye'de. )

( Deniz seviyesinden 400 m. aşağıdadır. İLE ... )

( Dünyanın en çukur bölgesidir. [Hakkari'den başlayıp Mozambik'e kadar uzanan ve büyük olasılıkla bir deprem sonrası oluşan rift çukurunda bulunan gölde hiçbir canlı yaşamadığından dolayı, ölü deniz olarak anılmaktadır.] İLE ... )

( Normal denizlerden 10 kat daha tuzludur. [24 farklı mineral içeren bu gölden, Potasyum minerali elde edilmektedir.] İLE ... )


- ÖLÜ SERTLİĞİ ile/ve/||/<> ÖLÜ MORLUĞU ile/ve/||/<> ÖLÜ SOĞUMASI

( RIGOR MORTIS cum/et/||/<> LIVOR MORTIS cum/et/||/<> ARGOR MORTIS )


- ÖLÜ/CESED[Ar. çoğ. ECSÂD], MEYYİT[Ar. < MEVT çoğ. EMVÂT][İt. MORTO] ile/değil/yerine NA'Ş


- OLU ile ...

( Bir durumdan başka bir duruma geçiş. )


- ÖLÜ değil NEYYİD(E)


- ÖLÜ ile/ve/değil/||/<>/< ÖLÜMLÜ


- ÖLÜ ile/ve/değil ŞEHİT


- ÖLÜ değil SESSİZ VAİZ


- OLUCAK değil OLACAK


- OLUK/YİV ve/||/<>/< KINDIRAÇ

( ... VE/||/<>/< Oluk ya da yiv açmaya yarayan araç. )


- OLUK ile/değil ÇÖRTEN

( ... İLE/DEĞİL Dam çevresindeki yağmur sularını, oluklardan alıp duvar temelinden uzağa akıtan, saçak kenarından dışarı doğru uzatılmış oluk. )


- ÖLÜLER KİTABI değil GÜNIŞIĞINA ÇIKIŞ KİTABI


- ÖLÜM KORKUSU < GÖVDE ZANNI


- ÖLÜM KORKUSU yerine NEFSİNE TÂBİ OLMA KORKUSU


- ÖLÜM-KALIM (MESELESİ)


- ÖLÜM:
"ÖNÜNDE DURURSAN" ve/||/<> "KAÇARSAN"

( Yakalar. VE/||/<> Yetişir. )


- ÖLÜM:
ANIMSA(YA)MADIĞIMIZDA değil ANIMSANMADIĞIMIZDA


- ÖLÜM:
KALP/BEYİN DURDUĞUNDA ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> UNUTULDUĞUMUZDA


- ÖLÜM:
ZORUNLU/IZDIRARÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İHTİYÂRÎ

( Ölmeden önce ölünüz... )


- ÖLÜM/İLİŞKİ İÇİN:
"BAŞLANGIÇ" yoksa/>< "SON" DA YOKTUR


- ÖLÜM ile/ve "IŞIK KAYBI" (SENDROMU)


- ÖLÜM ve/<> APTALLIK

( Öldüğünde, öldüğünü bilmezsin. Sadece, başkaları için zordur. VE/<> Aynı şey, aptallıkların için de geçerlidir. )


- ÖLÜM >< AŞK

( Ölümün karşısındaki tek güç ve olanak, ancak ve ancak aşktır! )


- ÖLÜM ile/ve/değil/< AYRILIK/MEHCÛR[Ar. < HİCR]/HİCRET

( Bir kere ölmek. İLE/VE/DEĞİL Her an ölüp ölüp dirilmek. )

( İnsan/kişi ancak öldükten sonra bilince konu olur/olabilir. )


- ÖLÜM ile/değil COTARD SENDROMU

( ... İLE/DEĞİL Yaşayan biri tarafından, kendinin ölü olduğu "iddia"sıdır. Cotard'ı olanlar, sıklıkla kendinin ve dünyanın varoluşundan "kuşku duyar". Bu sanrılara, sıklıkla intihar girişimleri ve düşünceleri de eşlik etmektedir. Cotard sanrısında, genellikle gerçek dışılık düşüncesi, görsel tanıma zorluğu ve kişinin gövdesinin çürüdüğü ve kötü koktuğu inancı vardır. Cotard sanrısının nedeniyle ilgili olarak araştırmacılar arasında uyuşmazlık vardır. Bazı araştırmacılar, bunu bir muhakeme bozukluğu olarak görmektedir. )


- ÖLÜM ile/ve/değil/yerine DAĞILMA/YAYILMA/AYRIŞMA

( MEVT ile/ve/değil/yerine NEŞR )


- ÖLÜM ile/ve/değil/yerine EMR-İ HAKK


- ÖLÜM ile/ve/değil EŞİK


- ÖLÜM ile ESTONYA FERİBOTU SENDROMU

( Batan Gemideyken, Geminin Batışını 'İzleme/Bekleme' Belirgisi/Sorunu
(Estonya Feribotu Sendromu)

Modern deniz tarihinin en büyük kazası, 28 Eylül 1994 yılında Baltık Denizi’nde yaşandı. 1980 yılında, Almanya’da, Mayer Werft tersanesinde inşâ edilen Estonya Feribotu’nun batmasıyla 852 yolcu yaşamını kaybetti. Bu korkunç kazadan 137 kişi kurtuldu. Kıyıya yakın uzaklıkta su alması nedeniyle yan yatarak batan feribot, sadece gemi mühendisleri tarafından değil aynı zamanda kazadaki ölümlerin nedeni açısından da davranış psikolojisi uzmanlarınca yıllarca incelendi.

İnsan davranış psikolojisi uzmanları, bu kazada ölen 852 yolcunun neden kurtulamadığını araştırdı. Aileleriyle görüşüp geçmişlerini incelediler. Ölenlerin yüzde 98’inin çok iyi yüzme bildiğini belirleyen uzmanlar, son olarak kazadan kurtulanlarla görüştü.

Ortaya çıkan sonuç şuydu:
Feribot, 28 Eylül gecesi saat 00.50’de sert dalgalar nedeniyle su almaya başladı. Feribota giren sular, 50 santim yüksekliğe ulaşınca feribot yan yatmaya başladı. Su miktarının artmasıyla birlikte gemiyi boşaltma süreci başladı. Ancak 987 yolcudan sadece 137’si feribotu, su almaya başlar başlamaz hemen terk etti. Geri kalan 852 yolcu ise gemi kaptanının “panik yapmayın, dünyanın en güçlü feribotundasınız” sözlerine kanarak su boşaltma işlemini izledi. Saatler ilerledikçe feribot daha da yan yattı ama 852 yolcu izlemeye devam etti. Sonunda, saatler 01.50’yi gösterirken, feribot tamamen yan yatarak sulara gömüldü. 852 kişinin, feribotun su aldığını ve yan yatmaya başladığını görmesine karşın son saniyeye kadar rahat rahat batışını izlemesi, psikoloji ders kitaplarında “Estonya Feribotu Sendromu” olarak yer almıştır. Psikoloji bilimi, o kişilerin davranış biçimlerine bugüne dek mantıklı bir açıklama getirememiştir. )


- ÖLÜM ile/ve GÖMÜT/SİN OBRUĞU/MEZAR/MAKBER/E / MERKAD/MERKAT/METFEN[Ar.], GÛR[Fars.], MAŞATLIK[Yahudi mezarlığı], DARÎH/ZARÎH[Ar.]/NEKROPOL[Yun.]

( Ölüler kokmasın diye, derin çukurlara gömülür. Ölçünün olmadığı dönemlerde bu çukurların derinliğini "mezarı kazanın beline kadar" diyerek ölçüye vurmuşlardır. Bu, "bele kadar" ölçüsü, eril gövdeler içindir. Dişil gövdeler daha yağlı olduklarından, onların mezarlarını, "mezarı kazanın göğsüne kadar" diyerek tarif etmişlerdir. )

( Yakının ölümünü kabul aşamaları: Reddediş > Öfke > Uyum > Üzüntü > Kabul )


- ÖLÜM ile İNTİHAR

( Dünyada yılda bir milyon, kırk saniyede bir intihar etmektedir. )

( )


- ÖLÜM değil İRTİHAL ETMEK

( Allah ihmal etmez, imhal eder. [Mühlet verir.] )

( Kağıtların biraradalığı. İLE/DEĞİL Okunması gereken. )


- ÖLÜM ile/değil İRTİHAL-İ DÂR-I BEKÂ


- ÖLÜM ile ISIL ÖLÜM


- ÖLÜM ile/ve KÜÇÜK ÖLÜM

( ... İLE/VE Orgazm. )


- ÖLÜM ile/ve MATEM

( Ölüm sonrasında kendini paralamak, aşırı tepkiler göstermek, çok uzun süre matem tutmak uygun/yerinde değildir. )

( ... ile/ve YUĞ/DOHIYA )


- ÖLÜM ile ÖTANAZİ["ÖTENAZİ" değil!]

( Hayatın tamir edemediğine, ölüm son verir. )

( [argo] KUYRUĞU TİTRETMEK, CIZLAMI ÇEKMEK ile ... )

( Ölüm riski, Duckworth Ölçeği kullanılarak hesaplanabilir[Royal Statistical Society dergisi düzenleyicisi Frank Duckworth(Dr.) tarafından tasarlanmıştır]. Bu ölçek, herhangi bir eylem sonucundaki ölme olasılığını ölçer. En güvenli eylem türü 0 sonucunu verirken, sonucun 8 çıkması eylemin kesin ölümle sonuçlanacağı anlamına gelir.

Rus Ruleti oyunu 7.2'lik bir risk taşır. 20 yıllık kaya tırmanışının riski 6.3'tür. Bir kişinin öldürülme riski 4.6'dır. Ayık ve orta yaşlı bir sürücünün direksiyonda olduğu ve 160 km. hızla gerçekleşen bir araba yolculuğu 1.9'luk bir risk taşır. Yıkıcı bir asteroid çarpmasından (1.6) biraz daha risklidir.

Bu ölçekte 5.5 özellikle tehlikeli bir sonuçtur. Bu değer trafik kazası nedeniyle, bir kişinin kazayla düşmesi sonucu ya da elektrik süpürgesi kullanırken, bulaşık yıkarken ya da sokakta yürürken ölme riskini belirtir. )

( http://olmehakki.blogspot.com.tr )

( RİHLET, İRTİHÂL, KÛS-İ RAHÎL, ZIYÂ-İ EBEDÎ ile ... )

( MERG ile ... )

( DEATH vs./avec [Fr.] EUTHANASIE )

( KUYRUĞU TİTRETMEK ile ... )


- ÖLÜM ile/ve/yerine RABITA-I MEVT


- ÖLÜM ile TAN TUN

( ... İLE "Öldürülmek ya da başı belaya uğramak" anlamına gelen tan tuna gitmek deyiminde geçen bir söz. )


- ÖLÜM ile/ve/||/<>/> TEMEVVÜT[Ar. < MEVT]

( ... İLE/VE/||/<> Bir örgenin çürüyüp ölü duruma geçmesi. )


- ÖLÜM ile/ve/||/<> UYKU

( Uyku, ölümün kardeşidir. )

( ZIBARMAK: Ölmek, gebermek. | Uyumak, sızmak. )

( Ağır uyku. İLE/VE/||/<> Hafif ölüm. )


- ÖLÜM yerine/değil VEFÂT


- ÖLÜM ile/ve YAKÎN


- ÖLÜMCÜL HASTALIKLARIN ÖĞRENİLMESİNDE:
REDDETME ile/ve/<>/> ÖFKE ile/ve/<>/> PAZARLIK ile/ve/<>/> DEPRESYON ile/ve/<>/> KABUL

( DENIAL vs./and/<>/> ANGER vs./and/<>/> BARGAIN vs./and/<>/> DEPPRESSION vs./and/<>/> ACCEPTANCE :ON TERMINAL PATIENT )


- ÖLÜMCÜL ile ÖLDÜRÜCÜ


- ÖLÜMDE "ÖNCELİK":
[ya] SEN/O ile/ve/ya da/||/<> BEN ile/ve/ya da/||/<> AYNI ANDA, İKİMİZ BİRDEN

( [değil/yerine/ya da]
Bu üç olasılıktan biri gerçekleşmeden, ikimiz/hepimiz[düşünebilen ve seven/sevebilen herkes], ölümle yüzleşip ölmeden önce "ölerek" ve sevdiklerimizle ölüm/ümüz konusunu da konuşabilme olanağıyla, bu üçünün de dışına çıkabilmek. )


- ÖLÜMDEN KAÇMAK değil/yerine KÖTÜLÜKTEN KAÇINMAK


- ÖLÜMDEN SONRA, YAŞAMIN OLUP OLMADIĞI değil/yerine ÖLÜMDEN ÖNCE, SENİN, YAŞAMDA OLUP OLMADIĞIN


- OLUMLAMA ile DESTEKLEME

( AFFIRMATION vs. TO SUPPORT )


- OLUMLAMA ile/ve OLUMSUZU OLUMSUZLAYARAK OLUMLAMA

( AFFIRMATION vs./and AFFIRMATION THE NEGATIVES IN NEGATORY )


- OLUMLAMA ile/ve/<> ONAYLAMA


- Olumlu anlamda DİNLE!!!


- Olumlu anlamda SUS!!!


- Olumlu KONUŞ!!!


- Olumlu KONUŞ!!!


- OLUMLU ÖZGÜRLÜK ile/ve OLUMSUZ ÖZGÜRLÜK

( Olumsuz özgürlük de bir olanaktır/olanaklılıktır. )

( Kişi, köleliği ya da engelliliği de yeğleyerek özgür olduğunu "düşünebilir/varsayabilir". )

( POSITIVE FREEDOM vs./and NEGATIVE FREEDOM )


- OLUMLU TEPKİ değil OLUMLU GERİBİLDİRİM


- OLUMLU YANIT ile KARŞILIK


- OLUMLU-OLUMSUZ ALGISI ile/ve VARLIK-YOKLUK ALGISI

( PERCEPTION OF THE POSITIVE-NEGATIVE vs./and PERCEPTION OF THE EXISTENCE-NONEXISTENCE )


- OLUMLU ile "OLGUN"


- OLUMLU ile EKSİKSİZ


- OLUMLU = MÜSPET, VÜCUBİ = POSITIVE[İng.] = POSITIF[Fr.] = POSITIV[Alm.] = POSITIVO[İsp.]


- OLUMLU ile/ve/||/<>/> OYLUMLU/HACİMLİ


- OLUMLULARDA "MA"(OLUMSUZLUK) EKİ ile OLUMSUZLARDA "MA"(OLUMSUZLUK) EKİ


- Olumluyu KONUŞ!!!


- OLUMSAL = MÜMKÜN = CONTINGENT[İng., Fr.] = KONTINGENT, ZUFÄLLIG[Alm.] = CONTINGENS[Lat.] = CONTINGENTE[İsp.]


- OLUMSALLIK ile/ve/ne yazık ki/||/<> KEYFÎLİK


- OLUMSALLIK = MÜMKÜNÂT = CONTINGENCY(ing.,) = CONTINGENCE[Fr.] = ZUFÄLLIGKEIT[Alm.] = CONTINGENTIA[Lat.]


- OLUMSUZ BAKIŞ/BAKAN ile/değil/yerine/>< OLUMLU BAKIŞ/BAKAN

( Her çözüm için mutlaka bir "sorun" bulmak/bulanlar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Her "sorun" için en az bir çözüm bulmak/bulanlar. )


- OLUMSUZ KOŞULLAR:
GEÇİRİCİ ile/ve/değil/yerine/<> GEÇİCİ


- OLUMSUZ MANEVİYAT ile/değil/yerine OLUMLU MANEVİYAT

( Varlığının deneyimi. İLE/DEĞİL/YERİNE Hizmet. )


- OLUMSUZ OLASILIK ile/ve TEHDİT

( NEGATIVE PROBABILITY vs./and THREAT )


- OLUMSUZ ÖZGÜRLÜK ve/= GEREKSİNİM

( NEGATIVE FREEDOM vs./and/= NEED )


- ÖLÜMSÜZ YAPITLAR:
ÇOCUK ve KİTAP ve HAYRAT


- OLUMSUZ("ME/MA"LI) FİİL ile OLUMSUZ("ME/MA"LI) İSTEMEK


- OLUMSUZ(NEGATİF) BAKIŞ ile AŞAĞILAYICI BAKIŞ

( NEGATIVE LOOKING vs. LOOK IN DESPISE )


- ÖLÜMSÜZ/LÜK ve/||/<>/< ÖZGÜR/LÜK


- OLUMSUZ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< KABA


- OLUMSUZ = MENFİ = NEGATIVE[İng.] = NÉGATIF[Fr.] = NEGATIV[Alm.] = NEGATIVO[İsp.]


- OLUMSUZ ile/ve/değil/yerine/>< OLUMLU

( !Üretici/yaratıcı. [!:değil] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Üretici/yaratıcı. )

( [not] NEGATIVE vs./and/but/>< POSITIVE
POSITIVE instead of NEGATIVE )


- OLUMSUZ ile/ve/değil/||/<> UYUMSUZ


- OLUMSUZDAN "BESLENME" ile/değil/yerine OLUMLUDAN "BESLENME"

( [not] FEEDING BY NEGATIVE vs./but FEEDING BY POSITIVE
FEEDING BY POSITIVE instead of FEEDING BY NEGATIVE )


- OLUMSUZLAMA, DEĞİLLEME = NEGATION, DENIAL[İng.] = NÉGATION[Fr.] = NEGATION[Alm.] = NEGATIO[Lat.]


- OLUMSUZLAMA ile "ORTADAN KALDIRMA"


- OLUMSUZLAMA ve/> BELİRLEME

( LÂ İLÂHE ve/> İLLALLAH )


- OLUMSUZLAMA ile/ve/değil DEĞİL

( [not] NEGATORY vs./and/but NOT )


- OLUMSUZLAMA ile DEĞİLLEME

( NEGATORY vs. NEGATION )


- OLUMSUZLAMA ile/ve DÖNÜŞTÜRMEK

( NEGATORY vs./and TO TRANSFORM )


- OLUMSUZLAMA ile/değil/yerine/<> ELEŞTİRİ


- OLUMSUZLAMA ve ETKİN OLABİLMEK

( NEGATORY and TO BE ABLE TO AFFECTIVE )


- OLUMSUZLAMA ile ÖRTÜLERİ KALDIRMA

( NEGATORY vs. TO REMOVE THE COVERS )


- OLUMSUZLAMA ve/> ÖZNE

( Olumsuzlama, öznedir. )

( AFFIRMATION and/> SUBJECT
Affirmation is subject. )


- OLUMSUZLAMA ile/ve ÖZNE


- OLUMSUZLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÜRETKEN OLUMSUZLAMA


- OLUMSUZLUĞU/SORUNU/ÇÖZÜMÜ:
HESABA KATMAMIŞ OLMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< GÖZE ALMIŞ OLMAK


- OLUMSUZLUK BELİRTİMİ ile/değil/yerine DURUM BELİRTİMİ

( Sevmiyorum. İLE/DEĞİL/YERİNE Seviyor Değilim. )

( [not] TO STATE THE NEGATIVENESS vs./but TO STATE THE SITUATION
TO STATE THE SITUATION instead of TO STATE THE NEGATIVENESS
I don't like. WITH I feel no love. )


- OLUMSUZLUK değil/yerine/>< "ÖLÜMSÜZLÜK"

( Olumsuzlukları yönetebildiğimiz ve/ya da zihnimizden uzak tutabildiğimiz oranda, farkındalıkla dolu bir "ölümsüzlük" alanına çıkılır. )


- OLUMSUZLUK ile GÜVENSİZLİK

( NEGATIVENESS vs. DISTRUSTFULNESS/LACK OF CONFIDENCE )


- OLUMSUZLUK ile/ve/değil TARZ

( [not] NEGATIVENESS vs./and/but STYLE )


- OLUMSUZLUK ile/ve/değil TERCİH

( [not] NEGATIVENESS vs./and/but CHOICE )


- OLUMSUZLUK ile/ve/değil/<> ÜMİTSİZLİK


- OLUMSUZLUKLARI/OLUMSUZLUKLARDAN:
"BESLE(N)ME" ile/ve/<> "BEZE(N)ME"


- OLUMSUZLUKTA/HASTALIKTA:
"İLERLEME" ile/değil/yerine İYİLEŞME


- OLUP BİTEN


- OLUR MU? ile OLMAZ MI?


- OLUR OLMAZ (İŞLER YAPMAK, YERDE KONUŞMAK)


- OLUR"
ile/ve/değil/||/<>/><
NA OLUR ve/||/<> NAH OLUR


- OLUR ile/ve/||/<> OLMAZ

( Diye bir şey yok! İLE/VE/||/<> Diye bir şey yok! )


- OLURSA, SORUN OLMAYAN/OLMAYACAK ile OLMASA/YAŞANMASA, DAHA İYİ OLACAK OLAN

( THE THING, IF HAPPENS, WOULD NOT BE A PROBLEM vs. THE THING, WHICH WOULD BE BETTER IF NOT HAPPENS )


- OLURSA/OLMASI YETMEZ ile/ve/değil/<> OLMAZSA OLMAZ


- OLURSA ile/ve/<> OLMAZSA

( Ne iyi/âlâ. İLE/VE/<> Pek iyi/âlâ. )


- OLURUNA BIRAKMAK ile/ve/<> AKIŞINA BIRAKMAK


- OLUŞ (VUCUD)


- OLUŞ:
YOKLUĞUN YADSINMASI ve/||/<> YOK'UN YOKLUĞU


- OLUŞ'TA(KEVN): SÜKÛN ve/||/<> HAREKET ve/||/<> ELVAN ve/||/<> ASVAT ve/||/<> TUUM(TADLAR) ve/||/<> REVAYİH(KOKULAR) ve/||/<> İTİMAT ve/||/<> HARARET ve/||/<> BÜRÛDET ve/||/<> RUTÛBET ve/||/<> YÜBÛSET(KURULUK) ve/||/<> TELİF ve/||/<> HAYAT ve/||/<> ELEM ve/||/<> KUDRET ve/||/<> İRADET ve/||/<> KERÂHET ve/||/<> ŞEHVET ve/||/<> NEFRET ve/||/<> İTİKAT ve/||/<> ZAN

( LA STABILITE et/||/<> LE MOUVEMENT et/||/<> LES COULEURES et/||/<> LES SONS et/||/<> LES GOUTA et/||/<> LES ODEURS et/||/<> L'APPUI et/||/<> LA CHALEUR et/||/<> LE FROID et/||/<> L'HUMIDITE et/||/<> LA SECHERESSE et/||/<> L'ACCORD et/||/<> LA VIE et/||/<> LA DOULEUR et/||/<> LA PUISSANCE et/||/<> LA VOLONTE et/||/<> LA REPUGNANCE et/||/<> LE DESIR SEXUEL et/||/<> L'AVERSION et/||/<> LA CONVICTION et/||/<> L'AVIS )


- OLUŞ(TUR)MA ile/ve/||/<>/> ÖRGÜTLE(N)ME


- OLUŞ ve/||/<> AKIŞ


- OLUŞ ile/ve BOZULUŞ

( KEVN ile/ve/<>/>< FESAD )

( BEING vs./and CORRUPTION/SPOIL )

( KOZMOS ile/ve/<>/>< KAOS )


- OLUŞ ve/<> NÛR


- OLUŞ ve NÛR


- OLUŞ ile/ve/||/<>/< ORUÇ


- OLUŞ = SAYRURET, TEKEVVÜN = BECOMING, GENESIS[İng.] = DEVENIR, GENÉSE[Fr.] = WERDEN, GENESIS[Alm.] = FIERI < IN FIERE: OLUŞ HALİNDE[Lat.] = GENESIS[Yun.]

( Kesintisiz/sürekli doğuş. )


- OLUŞ ve/||/<>/>/< SONSUZLUK

( İkisinin de tek sözcüğü/aracı... "... bile değil!" )


- OLUŞ ile/ve/<>/değil SÜREÇ


- OLUŞ ile/ve/değil SÜREKLİ OLUŞ

( Oluş. İLE/VE/DEĞİL Şe'n. )

( Oluş, bilginin kendidir. )

( Olduğum gibi oluşum, benim liyakatım değil, onların oldukları gibi oluşları da onların kusurları değil. )

( Olmak, fark edilebilir olmaktır, orada değil, burada olmaktır, o zaman değil, şimdi olmaktır, başka türlü değil de böyle olmaktır. )

( Olmak isteyen, oldurmaya çalışmaz. )

( Aradığınız, aslında olduğunuzu ifadelendirmektir. )

( Oluşun ve olmayışın, gelip geçiciliğini idrak edin ve her birinden de kurtulun. )

( [not] BEING vs./and/but CONTINUAL BEING
Being itself is knowledge.
To be, is to be distinguishable, to be here and not there, to be now and not then, to be thus and not otherwise.
What you seek is to express in action what you are.
Realise the momentariness of being and non-being and be free from both. )


- OLUŞ ile SÜREKLİ OLUŞ

( Oluş. İLE Şe'n. )


- OLUŞ ile/ve SÜREKLİ OLUŞ

( Oluş. İLE/VE Şe'n. )

( "Külle yevmin fîşe'n": O, her an yeni bir oluştadır. )

( Her ne ki söylenmiş, durmadan oluyor. )


- OLUŞ ile/ve VAROLUŞ

( BEING vs./and ENTITY )


- OLUŞ ile VAROLUŞ


- OLUŞ ile/ve VAROLUŞ

( Kendi varoluş sermayesinden iflâs eden kurtulur. )


- OLUŞ ile/ve YAŞAYIŞ


- OLUŞ ile YAŞAYIŞ


- OLUŞAN ile/ve/<> OLUŞ


- OLUŞMA ile "UYANMA"


- OLUŞMA ile/ve/değil BELİRME


- OLUŞMA ile OLUŞTURMA


- OLUŞMA ile/ve/<>/değil/yerine ORTAYA ÇIKMA


- OLUŞTURMAK ile/ve/değil KURMAK


- OLUŞTURMAK ile OTURTMAK


- OLUŞTURUCU ile/ve KURUCU


- OLUŞUM AŞAMALARI

( * TAAYYÜN-Ü EVVEL
* TAAYYÜN-Ü SANİ
* ÂLEM-İ LÂHUT
* ÂLEM-İ CEBERUT
* ÂLEM-İ MELEKUT
* ÂLEM-İ MİLK
- (Dünyada yaşamın ilk oluşum belirtisine "ŞİBH-İ ZÜLÂL(ALBÜMİNOİD)" denir.)
* ÂLEM-İ NÂSUT )


- OLUŞUM/TEŞEKKÜL[Ar.] ve/<> TEŞEKKÜR


- OLUŞUM ile/ve/||/<> BAŞLANGIÇ


- OLUŞUM ile/ve DEĞİŞİM

( FORMATION vs./and ALTERATION )


- OLUŞUM ile DEĞİŞİM


- OLUŞUM ile/ve/||/<> DÜZEN


- OLUŞUM ile/ve/<> OLUŞ


- OLUŞUM = TEŞEKKÜL = FORMATION[İng., Fr.] = BILDUNG[Alm.] = FORMACIÓN[İsp.]


- OLUŞUM ile/ve/||/<> TÜRÜM

( ... İLE/VE/||/<> Varolanların oluşumu. )


- OLUYORMUŞ GİBİ OLMASI ile/ve/değil/yerine/||/<>/> OLMAMASI


- OM MANI PADME HUM ile ...

( SELÂM OLSUN LOTUS'TAKİ CEVHERE )


- OM ile OM/OHM[Alm.] ile OM/AUM

( Kemiklerin toparlak ucu. İLE Elektrik direnç birimi. İLE Uzakdoğu öğretilerinde adı geçen, doğaya ve bütünlüğe yakın ve yaklaşılabilen, meditasyonlar sırasında kullanılan ses/selen. )


- OMACA ile ...

( Üzüm asmasının dip kısmı. )


- OMBELLIFÈRES = SAYVÂNÎYE


- ÖMER HAYYAM ile ...

( Ömer Hayyam diye bilinen bilginin doğru olan adı Ömer Hayyamî'dir. )

( )


- omn. hor.[Lat. < OMNI HORA] değil/yerine/= HER SAAT


- OMNİPOTANS/OMNİPOTENCY[İng.] değil/yerine/= TÜMGÜÇLÜLÜK


- OMT/OBJECT MODELING TECHNİQUE[İng.] değil/yerine/= NESNE MODELLEME TEKNİĞİ


- ÖMÜR:
KAMET ile/ve/<> EZAN ARASI

( Cenaze namazı kılınırken, "Er kişi niyetine" denildikten hemen sonra, "Allah-u Ekber" denilerek devam edilir.
["Allah-u Ekber" demeden önce "Ezanını okusaydık" diyene...
"Doğduğunda okunmuştu" diyerek, ezanın karşılığı anımsatılır.] )


- ÖMÜR[< ÖMR < UMÜR]/HAYAT[Ar.] değil/yerine/= YAŞAM


- OMUR ile/ve/<> OMURİLİK/MURDARİLİK

( Omurgayı oluşturan kemiklerden her biri. İçinden omurilik geçebilsin diye ortasında delik olan bir kemik parçası. İLE/VE/<> Omurga içinde bulunan boşluk boyunca uzanan, bozmadde ve akmaddeden oluşan, sinirsel doku. )

( ... ile/ve/<> MAĞZ-I PÜŞT )

( FIKRA ile/ve/<> MURDARİLİK )


- OMURGA BÖLÜMLERİ...

( SİSÂ[Ar.]: Omurga kemiklerinin dizildiği yer. )

( ON SPINE: CERVICAL vs. THORACIC vs. LUMBAR vs. SACRAL vs. COCCYGEAL )


- OMURGA STRES KIRIĞI(SPONDILOLIZIS) ile/ve/<> OMURGA KAYMASI(SPONDILOLISTEZIS)

( http://www.ahmetalanay.com/omurga-hastaliklari.28.omurga-stres-kirigi-spondilolizis-ve-omurga-kaymasi-spondilolistezis.aspx )


- OMURGA ile HAYVAN OMURGASI

( Omurgayı hiçbir eylem rahatsız etmediğinde, huzursuz zihin yavaş yavaş rahatlar. )

( MEFKUR[çoğ. MEFÂKÎR]["ku" uzun okunur]: Omurga kemikleri kırılmış olan insan ya da hayvan. )

( BACKBONE vs. CARINA )


- OMURGA ile KARİNA[İt. < CARENA]

( ... İLE Gemi omurgası. | Gemi teknesinin su içinde kalan bölümü. )


- OMURGADA
YUVAR/DİSK:
OLAĞAN ile BOZULMUŞ ile BEL VERMİŞ ile FITIK ile İNCELMİŞ

( image )


- OMURGALI ile/ve BİR DURUŞU OLAN/OLABİLEN


- OMURGALILAR:
SUCUL ile/ve/<> KARACIL ile/ve/<> İKİ-YAŞAYIŞLI


- OMURGALILAR ile/ve OMURGASIZLAR

( Omurgalıların Sınıflandırılması )

( VERTEBRATES vs. INVERTEBRATES )


- Omurgalı KONUŞ!!!


- OMURGASIZ/LIK" ile/değil ÂŞIK/AŞK


- OMURGASIZ/LIK ile/değil BİLGE/LİK / İRFAN


- OMUZ OMUZA (VERMEK)


- OMUZ ÖPÜŞMEK ile ...

( TARİKAT ÂDÂBINDANDIR )


- OMUZ:
SAĞ ile/ve/<> SOL

( Kişinin, %80'inin sağ omuzu, sol omuzundan düşüktür. İLE/VE/<> Kişinin, %20'sinin de sol omuzu, sağ omuzundan düşüktür. )


- OMUZ/ÇİĞİN ile/ve KOLTUKALTI

( KETİF/KETEF/KİTF ile/ve İBT/IBIT[çoğ. ÂBÂT], ÂTÂL[< ITL] )

( ZÎR-İ SER ile/ve ZÎR-İ BAGAL )

( SHOULDER vs./and ARMPIT/AXILLA )


- OMUZLA DİRSEK ARASINDAKİ KEMİK ile DİRSEKLE BİLEK ARASINDAKİ KEMİKLER

( AZBÂ'[< ZAB], AZD ile ... )

( HUMERUS vs. ULNA and RADIUS )


- ON A RECIPROCAL BASIS and ON AN EQUITABLE BASIS

( Karşılıklılık temelinde. VE Hakkaniyet temelinde. )


- ÖN BEYİN'DE:
TALAMUS ile/ve HİPOTALAMUS ile/ve LİMBİK SİSTEM ile/ve BEYİN KABUĞU

( Talamus, duyu organlarından gelen sinir hücrelerinin beyin kabuğuyla olan ilişkisini sağlar. )

( Hipotalamus, en çok araştırılan beyin kısımlarından biridir. Büyüklüğü küçük bir kesme şeker kadar olmasına karşın, gördüğü işlemler son derece önemli ve değişiktir. Heyecanların ve arzuların denetlendiği merkezdir. Eşeysel davranış, yeme-içme bu merkezce denetlenir. )

( Limbik sistem beyin sapının yukarı kısmıyla ön beyin arasında yer alan sinir hücresi ağından oluşur. Heyecan yaşantısı, saldırma ve kaçma davramışlarıyla ilişkisi vardır. )

( THALAMUS vs./and HYPOTHALAMUS vs./and LIMBIC SYSTEM vs./and CEREBRAL CORTEX )


- ON BOOK:
TO FOLD UP HALF OF(/TIP OF) THE PAPER - > TO USE SEPARATOR

( KİTAPTA: YAPRAĞIN UCUNU/YARISINI KATLAMAK değil/yerine AYRAÇ KULLANMAK )


- ON DÖNÜM BOSTAN, YAN GEL, YAT OSMAN ile ARMUT PİŞ, AĞZIMA DÜŞ


- ÖN EK ile SON EK

( LÂHİKA: Ek. | Ulama. )


- ÖN KAPI ile ARKA KAPI


- ÖN KAPI ile ORTA KAPI(LAR) ile ARKA KAPI

( Otobüslerde ön kapı binmek içindir! Orta kapı(lar) ve arka kapı ise inmek içindir! Dikkat ediniz! )


- ÖN LİSANS değil/yerine/= ÖN YETKİNLİK


- ÖN ÖDEME ile TAKSİT

( ME'HÛZÂT: Alınan para. | Alınan paranın defterde yazıldığı hane. )


- ON SELF vs. TO DRESS


- ON vs. AT


- ÖN-İKONOGRAFİ ile İKONOGRAFİ ile | İKONOLOJİ

( Tanımlama. İLE Çözümleme. İLE | Yorumlama. )

( Olgusal. İLE | Özsel. )

( Biçim. İLE | İçerik. )


- ON-PUMP CERRAHİ/ON-PUMP SURGERY[İng.] değil/yerine/= POMPA BAĞLANTILI KALP CERRAHİSİ


- ÖN ile UC


- ONA AİT ile/ve/değil/yerine ONUN ÜZERİNE


- ONA BAKMAK ile/değil/yerine ONUNLA BAKMAK

( [not] TO LOOK ON IT vs./but TO LOOK BY IT
TO LOOK BY IT instead of TO LOOK ON IT )


- Ona göre KONUŞ!!!


- ONA-BUNA ("TAKILMAK")


- ONARARIEAE = HULFAÎYE


- ONAY (ALMAK)/ONAYLAMAK ile/ve/değil/yerine OLUR (ALMAK)/OLURLAMAK


- ONAY/LAMA(MA) ile/ve/değil/yerine/<> DESTEK/LEME(ME)


- ONAY ile/ve EMİNLİK

( APPROVAL vs./and TO BE SURE )


- ONAY ile/ve/değil TESPİT

( [not] APPROVAL vs./and/but ESTABLISHING )


- ONAYLA(MA)MAK ile/ve UYGUN BUL(MA)MAK

( (NOT) TO APPROVE vs./and (NOT) TO SEE FIT )


- ONAYLAMA(MA) ile/ve/||/<>/> AYNALAMA(MA)


- ONAYLAMAK ile SABİTLEŞTİRMEK

( TO APPROVE vs. TO GET FIXED )


- ONAYLAMAMA (RAFD)


- ONAYLANIRLIK ile/ve/||/<> KABUL EDİLİRLİK


- ONAYLAYICI SÖZCÜKLER ve/||/<>/> HİZMET EYLEMLERİ ve/||/<>/> FİZİKSEL TEMAS


- ONBUL ile ...

( Papua Yeni Gine'nin Avi Köyü'nde bulunan, yuvarlak gözlü, kahverengi, ilginç bir hayvan. )


- Önce bir DİNLE!!!


- Önce bir SUS!!!


- ÖNCE CÂN, SONRA CÂNAN ile/ve/değil ÖNCE CÂNAN, SONRA CÂN

( "Canım var!" diyen ölüdür. )

( Canından vazgeçen ölüler için ölüm var mı? )

( ÂŞIK OLDUR KİM KILÂR CANIN FEDÂ CÂNÂNINA
MEYL-İ CÂNÂN ETMESİN HER KİM Kİ KIYMAZ CÂNINÂ

CÂNI KİM CÂNÂNI İÇİN SEVE CÂNÂNIN SEVER
CÂNI İÇİN KİM Kİ CÂNÂNIN SEVER CÂNIN SEVER )

( [Ancak] Verirsek canı, alırız cananı. )


- Önce dinle, sonra nötr ol ve öyle KONUŞ!!!


- Önce gözlerin konuşsun sonra sen KONUŞ!!!


- Önce selâm ederek KONUŞ!!!


- Önce söz ver sonra KONUŞ!!!


- Önce susmayı öğren! sonra KONUŞ!!!


- ÖNCE:
ALICI(MÜŞTERİ) değil ÇALIŞAN


- ÖNCE/Sİ ve/<> BİLİNC/İ


- ÖNCE ile/değil İLK


- ÖNCEDEN ... ile/ve/değil/||/<>/< ÖNCELERİ ...


- Önceden KONUŞ!!!


- ÖNCEKİ ile/ve SONRAKİ

( AKDEM[< KADÎM] ile/ve ÂHİR )

( BEFORE vs./and LATER )


- ÖNCEKİ ile/ve/değil YETERSİZLİK


- ÖNCEKİSİNDEN değil ÖNCEKİNDEN


- ÖNCEL >< ARDIL


- ÖNCEL ile/ve/||/<>/> İLİNEKSEL


- ÖNCEL = MUKADDEM = ANTECEDENT[İng.] = ANTÉCÉDENT[Fr.] = ANTECEDENT[Alm.] = ANTECEDENS[Lat.]


- ÖNCEL ile ÖNCÜL


- ÖNCELİK VERMEK ile "AĞIRLIK VERMEK"

( TO GIVE PRECEDENCE vs. "TO CONCENTRATE" )


- ÖNCELİK-SONRALIK ve/değil BİRLİKTELİK


- ÖNCELİK'İ:
TELEFONA/MESAJA VERMEK değil/yerine ORTAMA/ÇEVREYE/TOPLANTIYA/KİŞİLERE VERMEK


- ÖNCELİK'İ:
TELEFONA/MESAJA VERMEK değil/>< ORTAMA/ÇEVREYE/TOPLANTIYA/KİŞİLERE VERMEK

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- ÖNCELİK/LER ile/ve ÖZLEM/LER


- ÖNCELİK/Lİ (OLAN) ile/ve ÖNEM(Lİ) (OLAN)

( (THE) PRIORITY(/PRIMARY) vs./and (THE) IMPORTANT(/IMPORTANCE) )


- ÖNCELİK/Lİ (OLAN) ile/ve ÖNEM/Lİ (OLAN)

( Önde gelmesi gereken, öne alınmalıdır. )

( TAKADDÜM ile/ve EHEMMİYET )

( (THE) PRIORITY(/PRIMARY) vs./and (THE) IMPORTANT(/IMPORTANCE) )


- ÖNCELİK/Lİ ile/ve/değil/yerine AYRICALIK/LI

( [not] PRIORITY vs./and/but PRIVILEGED
PRIVILEGED instead of PRIORITY )


- ÖNCELİK/SONRALIK ile/ve/değil/yerine İÇİÇELİK


- ÖNCELİK/SONRALIK ile/ve/değil SIRALAMA


- ÖNCELİK ile/ve "POZİTİF AYRIMCILIK"


- ÖNCELİK ile/ve/değil/<>/= İLGİ

( [not] URGENT vs./and/but/<>/= PRIOR )


- ÖNCELİK ve/||/<>/>/< İNCELİK


- ÖNCELİK ile/ve İTİBAR


- ÖNCELİK ile/ve/değil KAYNAK

( [not] PRIORITY vs./and/but SOURCE )


- ÖNCELİK ile/ve/değil/||/<>/< MERKEZÎ


- ÖNCELİK ile/ve/değil MEŞGUL OLMA

( [not] PRIORITY vs./and/but TO BE BUSY )


- ÖNCELİK ile/ve ÖZELLİK

( PRIORITY vs./and ATTRIBUTE )


- ÖNCELİK ile/ve/değil/||/<>/< PAYLAŞILMIŞ ÖNCELİK


- ÖNCELİK = PRIORITY/PRECEDENCE[İng.] = [Fr.] = [Alm.] = [İt.] = [İsp.]


- ÖNCELİK ile/ve/||/<>/< ZORUNLULUK


- ÖNCELİKLE ile/ve/||/<> BAŞTA


- ÖNCELİKLİ KILMAK ile/ve/<> ÖNE ÇIKARMAK


- ÖNCELİKLİ/LER ile/ve GENEL

( For human. VS./AND On nature. )

( İnsanda. İLE/VE Doğada. )

( PRIORITY vs./and GENERAL )


- ÖNCELİKLİ ile/ve/değil ÖNCELİKLERLE ÖRTÜŞEN


- ÖNCELİKLİ ile/değil ÖNE ALINAN


- ÖNCESİ - SONRASI

( BEFORE - AFTER )


- ÖNCESİ - SONRASI OLMAZ!


- ÖNCESİ-SONRASI:
TEKERLEK ve YELKEN ve YAZI


- ÖNCESİ-SONRASILI ile/değil/yerine KARŞILIKLILIK/EYTİŞİM(DİYALEKTİK)


- Öncesini-Sonrasını bil de KONUŞ!!!


- ÖNCESİZLİK-SONRASIZLIK = EZELİYET-EBEDİYET = ETERNITY[İng.] = ÉTERNITÉ[Fr.] = EWIGKEIT[Alm.] = AETERNITAS[Lat.] = ETERNIDAD[İsp.]


- ÖNCÜ ve/||/<> İNCİ


- ÖNCÜ ile/ve/||/<> ÖNCÜL


- ÖNCÜ ile/ve/değil/||/<> ÖNE GEÇEN/ÇIKAN


- ÖNCÜLLER ile/ve/||/<> KESİNLİK


- ÖNCÜLLER = MUKADDEMAT = PREMISS[İng.] = PRÉMISSES[Fr.] = PRÄMISSE[Alm.] = PRAEMISSA[Lat.] = ESTABLECIMIENTO[İsp.]


- ÖNCÜLLER ile/ve/||/<> ÖNCELİK


- ÖNCÜLÜK ETMEK ile VESİLE OLMAK


- ONDA "VAR OLMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<> ONUNLA "VAR OLMAK"


- ONDALIK SAYILARDA:
NOKTA ile/ve/||/<> VİRGÜL

( "Ondalık Sayılarda Nokta mı, Virgül mü?" yazısı için burayı tıklayınız... )


- ONDALIK SAYILARIN KULLANIMI < 1570


- ÖNDE GELEN ile/ve/değil DİKKATE DEĞER


- ÖNDER

( LEADER )


- ÖNDER:
ORTA ile/ve/||/<>/> İYİ ile/ve/||/<>/> DAHA İYİ ile/ve/||/<>/> EN İYİ

( Anlatır. İLE/VE/||/<>/> Açıklar. İLE/VE/||/<>/> Gösterir. İLE/VE/||/<>/> Esin/ilham verir. )


- ÖNDER/LİK ile/ve ÖNCÜ/LÜK

( )


- ÖNDER ile/ve/||/<>/> MİLLET

( Taşın arkasına saklanırsa. İLE/VE/||/<>/> Dağın arkasına saklanır. )


- ÖNDERLER":
"MELEK" ile/ve/||/<> "İNSAN"

( Daha kötüleriyle kıyaslanınca. İLE/VE/||/<> Daha iyileriyle kıyaslanınca. )


- ÖNDERLİK BUNALIMI/KRİZİ ile/ve/<> ÖZERKLİK BUNALIMI/KRİZİ


- ONDÜLAN ATEŞ/UNDULANT FEVER[İng.] değil/yerine/= DALGALI ATEŞ


- ONDÜLAN/UNDULANT[İng.] değil/yerine/= DÜZENLİ DALGALI


- ONDÜLASYON/UNDULATION[İng.] değil/yerine/= DÜZENLİ DALGALANIM


- ONDÜLE[Fr.] değil/yerine/= DALGALI / KIVRIMLI / KIVRILMIŞ


- ÖNE ÇIKARMA ile TEMEL/E ALMA


- ÖNE ÇIKARMAK ile MERKEZE ALMAK


- ÖNE GEÇMEK ile/ve/değil GÜNDEMDE KALMAK


- ÖNE SÜRMEK ile/ve ÖNE ÇIKARMAK


- ÖNE SÜRMEK ile/ve/||/<>/< SAVUNMAK


- ONE vs. UNITY vs. INTEGRITY


- ONE WITHIN THE OTHER vs. ONE AFTER THE OTHER/SUCCESSIVELY


- ÖNEK ile ...

( PREFIX )


- ÖNEKLEME ile ...

( PREFIXATION )


- ÖNEM ARZ ETMEK ile ÖNEM ATFETMEK


- ÖNEM VERMEK / ÖNEMLİ GÖRMEK
ile/ve/||/<>/>
ÖNCELİKLİ GÖRMEK


- ÖNEM VERMEK ile DEĞER/DESTEK VERMEK

( GIVING IMPORTANCE vs. TO VALUE/SUPPORT )


- ÖNEM/DEĞER VERMEMEK ile/ve ÖNEMSİZ/DEĞERSİZ GÖRMEK

( "NOT TO GIVE IMPORTANCE/VALUE" vs./and "TO SEE AS UNIMPORTANT/WORTHLESS" )


- ÖNEM/DEĞER ile "ÖLÇÜSÜ"

( Sayılması olanaklı şeyler, her zaman önemli olmayabilir. İLE Önemli şeyler ise her zaman sayılamayabilir. )


- ÖNEM/Lİ ile/ve/değil/yerine BELİRLEYİCİ/LİK

( [not] IMPORTANT vs./and/but DETERMINATION
DETERMINATION instead of IMPORTANT )


- ÖNEM ile/ve/<> ANLAM

( IMPORTANCE vs./and/<> MEANING )


- ÖNEM ile/ve/<> DEĞER

( IMPORTANCE vs./and/<> VALUE/WORTH )


- ÖNEM ile ÖNCELİK

( IMPORTANCE vs. PRIORITY )


- ÖNEM ile/ve/değil YAYGINLIK


- ÖNEMİ YOK ile/değil BELİRLEYİCİLİĞİ YOK


- ÖNEMİ/ETKİYİ:
ARTIRMA ile/>< AZALTMA


- ÖNEMLİ BULMAK" ile/ve/değil/yerine/<> ÖNEMSEMEK


- ÖNEMLİ DEĞİL" değil FAZLA ÖNEMLİ DEĞİL


- ÖNEMLİ DEĞİL ile/ve/değil/yerine ÖNEMSİZ


- ÖNEMLİ FARK ile/ve BÜYÜK FARK


- ÖNEMLİ GÖRMEK ile ÖNEMLİ KILMAK


- ÖNEMLİ OLAN" ile/ve/değil/yerine ÖNEMİ OLAN

( Herşeyin bir (az/orta/çok) önemi(değeri) vardır fakat önemli olup olmamayı, öncelik belirler. )


- ÖNEMLİ(ÖNCELİKLİ) ile/ve/değil/yerine/<>/>< DEĞERLİ

( Siyaset ve ticaretin itibar ettiği. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< İlim ve irfanın itibar ettiği. )

( [not] IMPORTANT(PRIOR) vs./and/but/<>/>< PRECIOUS/VALUABLE
PRECIOUS/VALUABLE instead of IMPORTANT(PRIOR) )


- ÖNEMLİ ile/ve/<> CİDDİ

( IMPORTANT vs./and/<> SERIOUS )


- ÖNEMLİ ile/ve İLGİNÇ

( IMPORTANT vs./and INTERESTING )


- ÖNEMLİ ile/ve ÖZEL

( IMPORTANT vs./and SPECIAL/PRIVATE )


- ÖNEMLİ ile/ve/<> ÜZERİNDE DURULMASI GEREKEN


- ÖNEMSEMEK ile/ve/||/<>/> BENİMSEMEK


- ÖNEMSEMEK ile CİDDİYE ALMAK


- ÖNEMSİZ/LİK ile GÖZDEN DÜŞ(ÜR)ME


- ÖNEMSİZ ile/ve/değil İKİNCİL

( [not] UNIMPORTANT vs./and/but SECONDARY )


- ONENESS vs. UNITY


- ÖNERGE ile/değil ÖNERME


- ÖNERİ ile/ve/||/<> "YOL GÖSTERMEK"


- ÖNERİ ile/ve/<>/yerine ÇÖZÜM

( Burada/şurada/orada değil! Sende! )

( SUGGESTION vs./and/<> CONSEQUENCE
CONSEQUENCE instead of SUGGESTION )


- ÖNERİ ile ÖĞÜT

( NUSH İLE USLANMAYANI ETMELİ TEKDÎR TEKDÎR İLE USLANMAYANIN HAKKI KÖTEKTİR )

( ... ile NUSH, IZA, MEV'İZE[< VA'Z] )

( ... ile PEND )

( SUGGESTION vs. ADVICE )


- ÖNERİLEN ile/ve OLAGELEN


- Önerileri DİNLE!!!


- ÖNERME(KAZA, KAZİYE) ile KIYAS(BURHAN, [DEMONSTRATION])


- ÖNERME ile DENKLEM


- ÖNERME ile/değil DİYALEL[Fr. < Yun.]

( ... İLE/DEĞL Bir önermeyi, başka bir önerme ile tanıtlamak yoluyla sürdürülmeye çalışılan, zorlama felsefe, üstü örtülü bir tür kısırdöngü. )


- ÖNERME ile İDDİA


- ÖNERME ile İNANCA


- ÖNERME = KAZİYE = PROPOSITION[İng., Fr.] = LEHRSATZ[Alm.] = PROPOSITIO[Lat.] = PROPOSICION[İsp.]


- ÖNERME ile/ve ÖNCÜL


- ÖNERME ile/ve/değil/||/<>/> ÖNERİ

( [not] PROPOSITION vs./and/but/||/<>/> SUGGESTION )


- ÖNERME ile/ve/değil/||/<>/< ÖRNEK


- ÖNERME ile/ve/||/<>/>< TERS EVİRME

( ... İLE/VE/||/<>/>< Olumlu ya da olumsuz olan bir önermenin konusunun tersini, yüklem ve yüklemin tersini konu yapma. )


- ÖNERME ile/ve VARSAYIM


- ÖNERMEK ile/ve/<> KULLANMAK

( TO SUGGEST/RECOMMEND vs./and/<> TO USE )


- Öngör ve KONUŞ!!!


- ÖNGÖREBİLDİĞİMİZ ...:
ORANDA ile/ve/||/<> DOĞRULTUDA


- ÖNGÖRME/ÖNGÖREBİLME ile KESTİRME/KESTİREBİLME


- ÖNGÖRMEK ile/ve/<> HESAPLAŞMAK


- ÖNGÖRÜ ile DURUGÖRÜ

( FORSIGHT/PREDICTION vs. CLAIRVOYANCE )


- ÖNGÖRÜ ile/ve İDDİA

( FORESIGHT vs./and ASSERTION )


- ÖNGÖRÜ ile/ve/||/<>/> ÖNERME


- ÖNGÖRÜ ile ÜÇÜNCÜ GÖZ

( FORSIGHT/PREDICTION vs. THIRD EYE )


- ÖNGÖRÜ ile UZAK GÖRÜŞ

( TO GUESS vs. FAR SIGHT )


- ÖNGÖRÜ ile/ve/değil/yerine/<> VERİ


- ÖNGÖRÜ ile/ve YORUM


- ÖNGÖRÜ ile ZAN[Ar.]

( FORESIGHT vs. SUPPOSITION/TO SURMISE )


- ÖNGÖRÜLEBİLİR BİLİNMEYEN ile/ve/<> BİLİNEMEYECEK BİLİNMEYEN

( PRUDENT UNKNOWN vs./and/<> UNKNOWN WHICH IS NOT ABLE TO KNOW )


- ÖNGÖRÜLEBİLİR/LİK ile/ve/||/<> BİLİNEBİLİR/LİK


- Öngörülü KONUŞ!!!


- ÖNGÖRÜMÜZ ...:
BİR YILLIK İSE ile/ve/değil/||/<>/>/<
ON YILLIK İSE ile/ve/değil/||/<>/>/<
YÜZ YILLIK İSE

( Tohum ekelim. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Fidan dikelim. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Çocuk eğitelim. )


- ÖNGÖRÜSÜZLÜK ile/ve/< BİLGİSİZLİK/CEHALET

( CEHALET: Dönüp dolaşmak, sabitesi olmamak. )

( Cehalet diye bir şey yoktur, yalnızca dikkatsizlik ve ilgisizlik vardır. )

( Cehalet neden acı verici olsun? Acı verici durumlar ve sonu gelmez yanılgıların kaynağı olan arzu ve korkunun kökeninde o vardır. )

( Kederin nedeni, cehalettir. Mutluluk anlayışı izler. )

( Bilgisizliğin belirtisi, adâletsizlik ve trajediye olan inancın derinliğidir. )

( Üzüntü, zihinsel bir acıdır (ıstırap) ve acı, mutlaka dikkat ister. Ona dikkatinizi verdiğinizde, çağrı durur ve cehalet sorunu da kaybolur. )

( Bilmeyene yaraşan ceza, bilen birinden öğrenmektir. )

( Bilgisizlik, öğrenim ile de öğrenilir. )

( Meğer, cehalet, esaretten betermiş. )

( Cehalet, tahsil ile tahsil olunur. )

( There is nothing like ignorance, only inattention.
Why should ignorance be painful? It is at the root of all desire and fear, which are painful states and the source of endless errors.
Ignorance causes sorrow. Happiness follows understanding.
Worry is mental pain and pain is invariably a call for attention. The moment you give attention, the call for it ceases and the question of ignorance dissolves. )

( FORESIGHTLESSNESS vs./and/< IGNORANCE )


- ONGUN/ARMA[İt.] ve TUĞRA

( Bir devletin, bir hanedanın ya da bir kentin simgesi olarak kabul edilmiş resim, harf ya da biçim. | Bir kuruluşun simgesi olarak kabul edilen simge. | Geminin yürümesine hizmet eden direk, seren, ip, halat ve yelken takımı. İLE Osmanlı sultanlarının imza yerine kullandıkları, özel bir biçimi olan simgeselleşmiş işaret. | Tura. )


- ONGUN ile ONGUN/TOTEM[Fr.]

( Çok verimli, bol, eksiksiz. | Yarar duruma gelmiş, | bayındır. | Mutlu. | Kutlu, uğurlu. İLE İlkel toplumlarda topluluğun kendinden türediği sanılarak kutsal sayılan hayvan, ağaç, rüzgâr vb. doğal nesne ya da olay. | Arma[İt.]. )


- ONİKOFAJİ değil/yerine/= TIRNAK KEMİRME


- ONİKS ile/||/<> DİASPOR

( Siyah ve beyaz şeritlere sahiptir. İLE/||/<> Işık altında renk değiştiren bir mineral. )


- ONİKS ile/||/<> HEMATİT

( Siyah ve beyaz şeritlere sahiptir. İLE/||/<> Metalik gri ya da siyah renkte olan bir taş. )


- ONİKS ile/||/<> JASPER

( Siyah ve beyaz şeritlere sahiptir. İLE/||/<> Kırmızı, sarı ve kahverengi renklerde olabilir. )


- ONİKS ile/||/<> RODOKROZİT

( Siyah ve beyaz şeritlere sahiptir. İLE/||/<> Pembe ile beyaz çizgili bir karbonat. )


- ÖNİLGEÇ ile SONİLGEÇ

( PREPOSITION )


- ÖNKABUL ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< ÖNYARGI

( Çoğu kişi, zihinindeki önyargıları başka bir biçimde düzenlerken düşündüğünü zannetmektedir. )

( Önyargıları yok etmek, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur. )

( PRE ACCEPTANCE vs. PREJUDICE )


- ÖNKABUL ile ÜST KABUL

( PRE ACCEPTANCE vs. TOP ACCEPTANCE )


- Önkabulsüz KONUŞ!!!


- ONKOGENEZ/ONCOGENESIS[İng.] değil/yerine/= KANSER OLUŞUMU


- ONKOJEN/ONCOGENOUS[İng.] değil/yerine/= KANSER OLUŞTURAN


- ONKOLOJİ/ONCOLOGY[İng.] değil/yerine/= UR BİLİMİ, KANSER BİLİMİ


- ONLA/ŞUNLA-BUNLA değil ONUNLA/ŞUNUNLA-BUNUNLA


- ONLAR ...:
"ANLARLARSA" değil ANLARSA

( Çoğuldan sonra tekrar çoğul eki gerekmez/fazlalıktır. )


- ONLAR GİBİ OLMAK ile ONLARDAN OLMAK


- ONLARIN TEKELİNDE ile/ve/değil/yerine/<> ONLARLA ÖZDEŞ


- ÖNLEM ALMALI:
SEL ALMADAN ile/ve/||/<> YEL ALMADAN ile/ve/||/<> TOPRAK ALMADAN ile/ve/||/<> ALEV ALMADAN


- ÖNLEM ile/ve UYARI

( PRECAUTION vs./and CAUTION )


- ÖNLEME:
GENEL ile/ve/||/<> ÖZEL

( Topluma yönelik.[Koruma amacıyla.] İLE/VE/||/<> Kişiye yönelik.[Engel olabilmek üzere.] )

( Olumlu ya da olumsuz durumlar için. )


- ÖNLEME:
İŞ KAZALARINDA ile/ve/||/<> MESLEK HASTALIKLARINDA

( [Gereken doğru/uygun koşulların sağlanmasıyla] %98 ile/ve/||/<> %100 )


- ÖNLEME ile BASTIRMA

( TO PREVENT vs./and TO SURPASS )


- ÖNLEMEK ile/ve/||/<> ÖNÜNE GEÇMEK


- Önlemleri DİNLE!!!


- ÖNLENEBİLİR ile/ve/değil/||/<>/>/< ÖNGÖRÜLDÜĞÜNDE ÖNLENEBİLİR


- ONLINE[İng.] değil/yerine/= ÇEVRİMİÇİ


- ONLİNE[İng.] değil/yerine/= ÇEVRİMİÇİ


- ÖNLÜK ile/ve/değil/yerine/||/<> TULUM


- ONLY ... vs. JUST ...


- ONLY vs. ESPECIALLY


- ONLY/MERE/SHEER vs. MORE/FURTHER


- ONMA/ŞİFÂ[Ar.] ile/ve DEVÂ

( Gövdesel ya da ruhsal bir hastalığın son bulması, hastalıktan kurtulma. İLE/VE İlâç, çare. )


- ONMA ile ...

( Şifa bulma. )


- ONMAK/ONAR ile/ve/||/<> ONAMAK

( Daha iyi bir duruma girmek, salah bulmak. | Eksiği kalmayıp gönül ferahlığına ermek, mutlu olmak. | Sayrılıktan, dertten kurtulmak, şifa bulmak, felâh bulmak, iflâh olmak. İLE Uygun bulma. )

( ONMAZ: İyilişme olanağı bulunmayan. )


- ONS[Fr.]:
FRANSA'DA ile İNGİLTERE'DE

( 30,59 gr. İLE 28,349 gr. )


- ONSEKİZBİN ÂLEM ile ...

( KÂİNAT )


- ÖNSEL = KABLÎ = A PRIORI[İng., Fr., Alm., Lat.]


- ÖNSEL ile ÖNCÜL


- ÖNSES (DÜŞMESİ) ile/ve/||/<> İÇSES (DÜŞMESİ) ile/ve/||/<> SONSES (DÜŞMESİ)

( Sözcük başındaki ilk ses. İLE/VE/||/<> Sözcüğün, önses ve sonsesi arasında kalan ses ya da sesler. İLE/VE/||/<> Sözcük sonundaki son ses. )

( ARSLAN > ASLAN ile/ve/||/<> ISICAK > SICAK | ISITMA > SITMA ile/ve/||/<> YAYLAG > YAYLA | ARIG > ARI )


- ÖNSEZİ = HİS-İ KABL EL-VUKÛ = PRESENTIMENT[İng., Fr.] = AHNUNG[Alm.]


- ÖNSÖZ AÇMAZI ile/ve/||/<> PİYANGO AÇMAZI


- ÖNSÖZ ve/||/<> İLK BÖLÜM


- Önsüz KONUŞ!!!


- ONTİK ile ONTOLOJİK


- ONTOGENEZ değil/yerine/= BİREYOLUŞ


- ONTOLOGY vs. ONTOEXPERIMENT


- ONTOLOJİ ile/ve/||/<>/> EPİSTEMOLOJİ ile/ve/||/<>/> METAFİZİK

( Nesnelerle uğraşmak. İLE/VE/||/<>/> Nesnelerle uğraşma yöntemi. İLE/VE/||/<>/> İlkelerle/kavramlarla uğraşmak. )

( Tohum. İLE/VE/||/<>/> Ağaç. İLE/VE/||/<>/> Su. )

( Metafizik:
1- Varolan ve varlığın bilimi/bilgisi.
2- Sonsal gerçekler.
3- Bütünün ve tümelin bilgisi.
4- İlk, ilkelerin bilimi/bilgisi. )

( Metafizik yapma biçimleri:
* KELÂMÎ
* İRFÂNÎ
* İŞRÂKÎ
* MEŞŞAÎ )

( Kelâmî felsefenin hikmeti, tasavvuf; meşşai felsefenin hikmeti, işrâkiliktir. )

( İşrâkilik, meşşailerin tasavvufu; irfan, kelâmın tasavvufudur. )

( Havuz. İLE/VE/||/<>/> Su. İLE/VE/||/<>/> Kişi/insan ve/ya da yüzme. )

( Felsefenin, felsefeleşmiş biçimi/durumu, metafiziktir. )

( Metafizik: Kavramsal çözümleme[analiz]. Kavramların, kavramsal ilişki ve yargıların çözümlemesi. )

( Gövde. İLE/VE/||/<>/> Gölge. İLE/VE/||/<>/> Boşluk[herşeyi kapsayan]. )


- ONTOLOJİ değil/yerine/= VAROLAN BİLİMİ


- ONU DÜŞÜNMEK/HİSSETMEK ile/ve ONUN GİBİ DÜŞÜNMEK/HİSSETMEK

( Sevgi. İLE AŞK. )

( Sevgi. İLE Koşulsuz Sevgi. )


- ONU SEVMEK ile/ve/<>/değil SENDEKİ "O"YU SEVMEK


- ONU SÖYLEMENİN ANLAMI NE? ile/ve ONU SÖYLEMENİN ÂLEMİ NE?


- ÖNÜ/NDE-SONU/NDA [ENİNDE-SONUNDA değildir!]


- ONU/ŞUNU (ŞÖYLE ŞÖYLE) YAPACAK BİRİ DEĞİLİM ile/değil/yerine ONU/ŞUNU (ŞÖYLE ŞÖYLE) YAPACAK ZİHNE SAHİP (BİRİ) DEĞİLİM


- ONU ve ONU

( THAT and THAT )


- ÖNÜMÜZDE ile/ve/||/<> ELİMİZDE


- ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA ile/değil BİR SONRAKİ HAFTA


- ÖNÜMÜZÜ AÇAN ile/ve/<> UFKUMUZU GENİŞLETEN


- ONUN NEZDİNDE ile/yerine ONA GÖRE

( NEZD[Fars.]: Yan, kat. | Göre, nazarında, fikrince. )


- ONUN-BUNUN (SÖZÜYLE HAREKET ETMEK)


- ONUN-BUNUN PEŞİNDEN KOŞ(MAK) ile/değil/yerine ONUN PEŞİNDEN KOŞ!


- ONUN/SENİN "İÇİN" KONUŞMAK ile/yerine ONUN/SENİN YERİNE KONUŞMAK


- ONUN/SENİN YERİNE değil ONUN/SENİN İÇİN


- Önünde DİNLE!!!


- ÖNÜNE GEÇMEK ile/ve/yerine ARKASINDA DURMAK


- ONUNLA ONU

( THAT vs. THAT )


- ÖNÜNÜ AÇMALI!


- Önünü-Ardını düşün de KONUŞ!!!


- ONUR/ŞEREF ve CESÂRET


- ONUR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLGELİK


- ONUR ve/||/<>/>/< FARKINDALIK


- ONUR = HAYSİYET = DIGNITY[İng.] = DIGNITÉ (HUMAINE)[Fr.] = WÜRDE, MENSCHENWÜRDE[Alm.] = DIGNITAS[Lat.] = DIGNIDAD[İsp.]


- ONUR ile KORKU

( Dengesini iyi ayarlamak gerek! )

( Onurun, korkunun önüne geçerse canını kaybedersin! Korkun, onurunun önüne geçerse vatanını kaybedersin! )


- ONUR = ŞEREF = HONOUR[İng.] = HONNEUR[Fr.] = EHRE[Alm.] = ONORE[İt.] = HONOR[İsp.]


- ÖNVARLIK ÇİZELGESİ ile/ve AŞAMA ÇİZELGESİ ile/ve DIŞTA BIRAKMA ÇİZELGESİ

( TABULA PRAESENTIAE cum/et TABULA GRADUUM cum/et TABULA ABSENTIAE )


- ÖNYARGI ile/ve/||/<> GENELLEME

( Ne kadar genelleme yapılıyorsa düşünce de o derece yoktur. )

( PREJUDICE vs./and/||/<> GENERALIZATION )


- ÖNYARGI ile/ve/değil/yerine ÖN ANLAMA

( [not] PREJUDICE vs./and/but PRE-UNDERSTAND
PRE-UNDERSTAND instead of PREJUDICE )


- ÖNYARGI ile/değil/yerine/>< ÖNGÖRÜ


- ÖNYARGI ile/değil ÖNYARGIYA ÖNYARGI


- ÖNYARGI = PEŞİN HÜKÜM, FİKR-İ BATIL, İTİKAT-I BATIL = PREJUDICE[İng.] = PRÉJUGÉ[Fr.] = VORURTEIL[Alm.] = PRAEJUDICIUM[Lat.] = PERJUICIO[İsp.]


- ÖNYARGI ile/ve SAPLANTI

( PREJUDICE vs./and OBSESSION )

( ... ile/ve ZHI )


- ÖNYARGI ile/ve/değil/||/<>/> SONUÇ ODAKLILIK


- ÖNYARGI ile TESPİT

( PREJUDICE vs. TO DETERMINE )


- ÖNYARGILARINI DÜZENLEMEK ile/değil/yerine/>< DÜŞÜNMEK


- ÖNYARGILARINI YENİDEN DÜZENLEMEK ile/değil/yerine DÜŞÜNMEK


- Önyargısız DİNLE!!!


- Önyargısız KONUŞ!!!


- OOOH değil/yerine AAAH


- OOSE/OBJECT ORIENTED SOFTWARE ENGINEERING[İng.] değil/yerine/= NESNE YÖNELIMLİ YAZILIM MÜHENDISLİĞİ


- OOSFER[Fr. < Yun.] [OON ile ...

( Yumurta - SPHAIRA ile ABCDEF ( Toparlak] ile ABCDEF ( Bitkilerde eril gamet tarafından döllenerek yumurtayı oluşturan dişil gamet. )


- OOSFER[Yun. OON: Yumurta. | SPHAIRA: Toparlak.] ile OOSİT[Yun. OON: Yumurta. | KUTOS: Göze.]

( [bitkilerde] Eril gamet tarafından döllenerek, yumurtayı oluşturan dişil gamet. İLE Büyüme evresini tamamlamış fakat henüz döllenebilecek duruma gelmemiş dişil gamet. )


- Op.[Lat. < Opus] ile/||/<> K/k | B/BWV ile/||/<> p/post

( Bu kısaltmalar, bestecilerin yapıtlarını sınıflandırmak ve tanımlamak için kullanılır. Bu kısaltmalar, bestecinin yapıtlarının düzenlenmesi ve dizinlenmesini kolaylaştırmak için kullanılır.

"Çalışma" ya da "yapıt/eser" anlamına gelir. Bu kısaltma, genellikle klasik ve romantik dönem bestecilerinin yapıtlarını numaralandırmak için kullanılır. Bir besteci, kendi yapıtlarını sırayla numaralandırır ve bu numaralama, bestecinin kariyeri boyunca yapıtlarının sıralamasını belirtir. ["Beethoven'ın "Op. 67", bestecinin 67. yapıtı olarak kabul edilir.]
İLE/||/<>
"Katalog" ya da "katalog numarası", genellikle Johann Sebastian Bach'ın yapıtlarını sıralamak için kullanılır. Bach'ın yapıtları, onun zamanında düzenlenmediğinden, sonradan bir katalog numarası verilerek düzenlenmiştir. ["BWV 846-893" gibi. Bach'ın klavye yapıtlarını tanımlar. BWV(Bach-Werke-Verzeichnis/Bach Yapıtlar Kataloğu) kısaltmasıdır.]
İLE/||/<>
"Sonradan" ya da "ölümünden sonra" anlamına gelir. Bu kısaltma, bir bestecinin ölümünden sonra yayımlanan ya da keşfedilen yapıtları için kullanılır. Ölümünden sonra bulunan ya da yayımlanan yapıtlar, bestecinin yaşarken dizinlemediği ya da tamamlamadığı yapıtlar olabilir. [Bu tür yapıtlar, genellikle "posthume" kısaltmasıyla işaretlenir, ardından numaralandırılır.] )


- OP./OPERATION[İng.] değil/yerine/= AMELİYAT


- OPAK[İng. OPAQUE]/MAT[Fr.] değil/yerine/= DONUK[>< PARLAK]


- OPAK/OPAQUE[İng.] değil/yerine/= IŞIKGEÇİRMEZ


- OPAL[Sans. < UPALA] ile OPAL

( Silis grubundan, değerli bir mineral. [Silisin, hidratlı ve jelatinli tüm türlerini kapsar.] İLE İnce, düzgün dokunmuş pamuklu kumaş. )


- OPAL[Sans.] ile OPALİN[Fr.]

( ... İLE Opali andıran, camdan yapılmış vazo, kupa gibi nesnelere verilen ad. )


- OPAL ile/||/<> AMETRİN

( Işığı farklı açılardan farklı renklerde yansıtır. İLE/||/<> Ametist ve citrin karışımı. )


- OPAL ile/||/<> AYTAŞI

( Işığı farklı açılardan farklı renklerde yansıtır. İLE/||/<> Işığı yansıtan mavi bir parlaklığa sahiptir. )


- OPAL ile/||/<> GARNET

( Işığı farklı açılardan farklı renklerde yansıtır. İLE/||/<> Genellikle kırmızı tonlarda olan bir taş. )


- OPAL ile/||/<> KRİZOKOL

( Işığı farklı açılardan farklı renklerde yansıtır. İLE/||/<> Mavi-yeşil renkte bir bakır silikat minerali. )


- OPAL ile/||/<> PERİDOT

( Işığı farklı açılardan farklı renklerde yansıtır. İLE/||/<> Yeşil tonlarda tek renkli bir taş. )


- OPAL ile/||/<> RODONİT

( Işığı farklı açılardan farklı renklerde yansıtır. İLE/||/<> Pembe ve siyah renkli bir mineral. )


- OPAL ile/||/<> SİTRİN

( Işığı farklı açılardan farklı renklerde yansıtır. İLE/||/<> Sarı renkte bir kuvars türü. )


- OPAL ile/||/<> SPİNEL

( Işığı farklı açılardan farklı renklerde yansıtır. İLE/||/<> Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. )


- OPASITE/OPACITY[İng.] değil/yerine/= IŞIKGEÇİRMEZLİK


- OPEN vs. DIM/FAINT


- OPEN vs. OPENNESS


- OPEN(NESS) vs./and APPROPRIATE(NESS)


- OPENEHR/OPEN ELECTRONIC HEALTH RECORD[İng.] değil/yerine/= AÇIK ELEKTRONİK SAĞLIK KAYDI


- OPENNESS vs. TRANSPARENCY


- OPERA BİNASI <>/< SERGİ EVİ

( Ankara'da. )


- OPERA SALONU değil/yerine/= ÜNGÜTEY


- OPERA SANATÇISI değil/yerine/= ÜNGÜCÜ


- OPERA ile/değil/||/<>/> OPERET


- OPERABL/OPERABLE[İng.] değil/yerine/= AMELİYAT EDİLEBİLİR


- OPERAN ŞARTLANMA/OPERANT CONDİTIONING[İng.] değil/yerine/= EDİMSEL KOŞULLANMA


- OPERATÖR değil/yerine/= İŞLETMEN


- OPERKULUM ile ...

( Balıkların solungaçlarını örten koruyucu kapak. )


- OPIDUM ile ...

( Kutsal kale. )


- OPİYUM/OPIUM[İng.] değil/yerine/= AFYON


- ÖPMEK:
DUDAĞINDAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< YANAĞINDAN

( (")Seviyorsa/k("). İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Çok seviyorsa/k. )


- ÖPMEK ile/ve ISIRMAK


- ÖPMEK ve/||/<>/< ÖNEMSEMEK


- ÖPMEK ile ÖPÜLMEK ile ÖPÜŞMEK


- ÖPMEK ile ÖPÜŞMEK

( ... ile TELSÎM )

( ... ile MÂÇ )

( TO KISS vs. SNOGGING )

( BAISER avec ... )


- OPORTÜNIST/OPPORTUNIST[İng.] değil/yerine/= FIRSATÇI


- OPORTÜNISTİK ENFEKSİYON/OPPORTUNISTIC INFECTION[İng.] değil/yerine/= FIRSATÇI BULAŞ


- OPORTÜNİZM/OPPORTUNISM[İng.] değil/yerine/= FIRSATÇILIK


- OPOSSUM değil/yerine/= KESELİ SIÇANGİL

( Keseli, memeli bir hayvan. Avustralya dışında olan ve Amerika'da yaşayan tek keseli hayvan. )


- OPPORTUNITY vs./and AMBIENCE IN POTENTIAL


- OPPOSITE vs. INCONGRUOUS


- OPPOSITE vs. OTHER


- OPPOSITE vs. OTHER


- OPPOSITE vs. TO / DIRECTED


- OPSİYON[İng. < OPTION] değil/yerine/= SEÇENEK/ÖZGESEÇİM


- OPSİYONEL/OPTIONAL[İng.] değil/yerine/= SEÇİMLİK | ISTEĞE BAĞLI


- OPTİK DISK/OPTIC DISK[İng.] değil/yerine/= KÖR NOKTA


- OPTİK PAPİLLA/OPTIC PAPILLA[İng.] değil/yerine/= KÖR NOKTA


- OPTİK/OPTIC[İng.] değil/yerine/= GÖZ YA DA GÖRME (İLİŞKİLİ)


- OPTİK ile DİJİTAL


- OPTİK değil/yerine/= GÖRCÜL/IŞIKBİLİM


- OPTIMAL[[İng.] değil/yerine/= EN UYGUN


- OPTİMİST/NİKBİN değil/yerine/= İYİMSER


- OPTİMİZM/NİKBİNLİK değil/yerine/= İYİMSERLİK


- OPTIMİZM/OPTIMISM[İng.] değil/yerine/= İYİMSERLİK


- OPTIMUM[İng.] değil/yerine/= EN UYGUN


- OPTİMUM ile MAKSİMUM


- ÖPÜP KOKLAMA


- ÖPÜŞME/"ÖPÜŞEN" değil ÖRTÜŞME/ÖRTÜŞEN


- Öpüşmek istiyorsan SUS!!!


- ÖPÜŞMEK ile YUMULMAK


- ÖPÜŞMELİ!


- OR vs. AND


- OR/ODDS RATIO[İng.] değil/yerine/= GÖRELİ ORAN


- ORADA-BURADA (DOLAŞMAK, TAKILMAK, YAŞAMAK)


- Oradaki'ni burada kılmak için DİNLE!!!


- Oradaki'ni burada kılmak için SUS!!!


- ORADAN ile/ve/||/<> BURADAN


- ORAK GÖZE ANEMİSİ ile SITMA


- ORAK/KALIÇ ile/ve/değil TIRPAN[Yun.]

( Sapı kısa olan. İLE/VE/DEĞİL Sapı uzun olan. )

( Yarım çember biçiminde yassı, ensiz ve keskin metal bir bıçakla, buna bağlı bir saptan oluşan ekin, ot vb. biçme aracı. | Ekin biçme zamanı. | Ekin, ot vb. biçme işi. İLE/VE/DEĞİL Uzun bir sapın ucuna tutturulan, ot, ekin vb.ni biçmeye yarayan, hafifçe kıvrık, uzun çelik bıçak. | Güreşte devirmek amacıyla rakibin ayak bileklerine hızla ayak vurarak yapılan bir oyun. )

( DÂS, DÂSE ile/ve/değil ... )


- ORAK ile/ve KOSA

( ... İLE/VE Uzun saplı orak. )


- ORAK ile MİHSAD[Ar.]

( ... İLE Ekin orağı. )


- ORAL[İng.] değil/yerine/= AĞIZDAN


- ORAL değil/yerine SÖZEL


- ORALOJİ ile ...

( Ağız hastalıklarını konu alan bilim dalı. )


- ORAN/LI, (/ORANSIZ) ile/ve DENGE/Lİ, (/DENGESİZ)


- ORAN/TI/LI/LIK / NİSBÎ ile/ve/<> GÖRELİ/LİK / İZÂFİYET

( PROPORTION vs./and/<> RELATIVITY )


- ORAN ile/ve/||/<> ANDIRIM


- ORAN ile/ve BAKIŞIM/SİMETRİ

( PROPORTION vs./and SYMMETRY )


- ORAN ile/ve/<> ETKİ

( PROPORTION vs./and/<> EFFECT )


- ORAN ile/ve/<> ORANTI

( PROPORTION vs./and/<> BALANCE/PROPORTION )


- ORAN ile/ve/||/<> YERLEŞTİRME


- ORANGUTAN ile BORNEO ORANGUTANI

( image )

( ORANGUTAN vs. BORNEAN ORANGUTAN )


- ORANGUTAN ile TAPANULİ ORANGUTANI


- ORANLAMA ile TAHMİN


- Oranlı KONUŞ!!!


- ORANS ile ...

( Resim sanatında dua ederken betimlenen kişi. )


- ORANTI/LI ile/değil BAĞLANTI/LI


- ORANTI ile/ve/değil/<> BAĞLAM


- ORANTISIZ GÜÇ ile/ve/||/<> ORANTISIZ HOŞGÖRÜ


- ORANTISIZ ÖFKE ile/değil/yerine ÖFKE


- ORANTISIZ ŞİDDET ve/<> ORANTISIZ GÜÇ


- Orantılı KONUŞ!!!


- ORBİT/ORBİTAL ile/ve/değil/yerine/= YÖRÜNGE

( Bir elektronun yerini belirleme olasılığı en yüksek olan belirsiz bir alanı. İLE/VE/||/<> Uzaydaki bir nesnenin kütle çekimi nedeniyle başka bir nesnenin etrafından geçtiği eğrili yol. | Bir gök cisminin hareketi süresince izlediği yol. | Hareketli bir noktanın izlediği ya da çizdiği yol. )


- ORBİTAL HİBRİTLEŞMESİ ile ORBİTAL YER DEĞİŞTİRMESİ

( Farklı orbitallerin birleşmesiyle yeni orbitallerin oluşumu. İLE Elektronların farklı orbitallere geçişi. )


- ORCA'LARDA:
RESIDENTS ile/ve TRANSIENTS ile/ve OFFSHORES

( 25 ya da daha kalabalık öbekler halinde yaşarlar. İLE/VE 3-5'inin birarada bulunduğu, geçici olarak oluşturukları öbekler halinde yaşarlar. İLE/VE ... )

( Başta Somon olmak üzere sadece balıklar ile beslenirler. İLE/VE Yunuslar ve foklar olmak üzere sadece memelilerle beslenirler. İLE/VE ... )

( Orca'lar denizlerdeki en hızlı memelidir. [Avlarına saldırırken 30 mil'e ulaşırlar.] )

( Vancouver Adası'yla anakara arasında yaşarlar. İLE/VE Çeşitli bölgelerde geçici öbekler halinde yaşarlar. İLE/VE Açık denizlerde yaşarlar. )


- ORCHIDÉES = SALEBÎYE


- ORCID/OPEN RESEARCHER AND CONTRİBUTOR IDENTIFICATION[İng.] değil/yerine/= ARAŞTIRMACI DİJITAL KİMLİĞİ


- ORDA ile ...

( Savaşçı topluluğu. )


- ÖRDEK/BADİ ile KAZ

( 16 boyun omuru vardır. İLE ... )

( Ördek ile Kaz )

( İnsandan kaçıyorsa. İLE İnsanı kovalıyorsa. )

( ... ile BATT
İVZ: Gövdesi bodur olan. | Kaz; ördek. )

( MÜRG-İ ÂBÎ [SU KUŞU] )

( DUCK vs. GOOSE )

( ANAS cum ANSER )

( EL PATO con ... )


- ÖRDEK ile (ARJANTİN) MAVİ GAGALI ÖRDEK

( ... İLE Omurgalılar arasında penisi en uzun olanıdır. [Kendi boyunun 2 katına, yani 43 cm.'ye kadar ulaşabilmektedir!] )


- ÖRDEK ile BAĞIRTLAK/BOZKIR TAVUĞU

( ... İLE Orta büyüklükte, bir cins göçebe ördek. )

( ... cum QUERQUEDULA )


- ÖRDEK ile ÇAKIRKANAT

( ... İLE Kanatları mavi hareli, bir ördek çeşidi. )

( ... cum ANAS CRECCA )


- ÖRDEK ile DENİZÖRDEĞİ/FIRTINAKUŞU

( ... İLE Perdeayaklılardan, kıvrık gagalı, açık denizlerde yaşayan bir kuş. )

( ... cum THALASSIDROMA PELAGICA )


- ÖRDEK ile DİK KUYRUK


- ÖRDEK ile DODO

( ... İLE 1700'de soyu tamamen tükenmiştir. )

( ... İLE 1865'te, Alice Harikalar Diyarı'nda kitabında görülene kadar unutulmuştu. )

( DUCK vs. DODO
[Hollanda'lılar] ... ile WALGVOGEL )

( ANAS cum RABHUS CUCULLATUS )


- ÖRDEK ile GAGALIMEMELİ/ORNİTORENK

( ... İLE Gövdesi kunduza benzeyen, ördek gibi gagası olan ve ayakları perdeli Avustralya'ya özgü bir hayvan. Hem yumurtlayan hem de memeli olan tek hayvandır. )

( ... İLE Geceleri beslenir, gündüzleriyse yuvalarında uyuklarlar. [ya da bir kayanın, ağaç kökünün altında] )

( ... İLE Gagaları 40.000 alıcıyla kaplıdır. [60.000 hareket algılayıcıları vardır ve bunlar da hem göz, hem de el gibi hareket eder, mekanik ve elektriksel veriyi birleştirir ve karanlık sualtı dünyasının net bir resmini çizmesine yardımcı olur] )

( ... ile Ornitorenk )

( BATT ile SEDYE-İ VAHÎD-ÜS-SUKBE )

( DUCK vs. DUCKBILL/ORNITORENG )

( ... avec ORNITHORYNQUE )

( ANAS cum ORNITHORHYNCHUS ANATINUS / PLATYPUS )


- ÖRDEK ile KILKUYRUK

( ... İLE Ördekgillerden, uzunluğu 55-65 santimetre, kuyruğu sivri, tüyleri ak yeşil karışık, gagası, ayakları mavi bir tür kuş. )

( ... cum ANAS ACUTA )


- ÖRDEK ile KUĞU

( ... İLE 25 boyun omurları vardır. )

( ... İLE İngiltere'deki tüm kuğular, Kraliyet ailesine aittirler. )

( BATT ile TEMMÜ )

( DUCK vs. SWAN
Ördek ile Kuğu )

( ANAS cum CYGNUS )

( ... con/y EL CISNE )


- ÖRDEK ile MANDALİNA ÖRDEĞİ


- ÖRDEK ile/ve MOSKOFÖRDEĞİ


- ÖRDEK ile PASBAŞ


- ÖRDEK ile/ve PATKA

( ... İLE/VE Bir tür deniz ördeği. )


- ÖRDEK ile/ve SUNA(KUŞAKLI ÖRDEK)

( ... İLE/VE Eril ördek. | Göl ördeği. )

( ... cum TADORNA TADORNA )


- ÖRDEK ile YABANÖRDEĞİ

( ... İLE Ördekgillerden, evcil ördeğe benzeyen, yeşil boynuzlu ördek. )

( ... cum ANAS BOSCHAS )


- ÖRDEKBAŞI ile ÖRDEKGAGASI

( Yeşil ile lacivert arası renk. | Bu renkte olan. İLE Açık turuncu renk. | Bu renkte olan. )


- ORDER vs./and REPETITION


- ORDINAL ile/ve/||/<> CARDINAL


- ORDİNO[İt.] değil/yerine/= BUYURGA/EMİR

( Bir poliçenin arkasına yazılan havale emri. | Tüccarın malını gümrükten çekebilmesi için gemi şirketinden, yük konşimentosuna karşılık verilen havale. | Denizcilik işletmelerinde, gemi adamlarını, gemilere atama belgesi. )


- ORDIR/ORDER[İng.] değil/yerine/= HEKİM ISTEMI


- ORDUNUN DİLİ ile/ve SARAY'IN DİLİ


- ÖREK ile ...

( Başıboş hayvan sürüsü. )


- ÖREK ile ÖREKE

( Başıboş gezen hayvan sürüsü. İLE Eğrilmekte olan keten gibi şeylerin tutturulduğu, bir ucu çatal değnek. | [mecaz, argo] Dişil eşeysel örgeni benzetmesi. ["Ananın örekesi."] )


- ÖREKE ile ...

( Yün eğirirken kullanılan ucu çatal değnek. )


- ÖREN ile ...

( Eski yapı ya da kent kalıntısı. )


- ÖRF-Ü ÂAM ile ÖRF-Ü HÂSS

( Sözlük anlamıyla. İLE Terim anlamıyla. )


- ÖRF değil/yerine/= TÖRE/GELENEK


- ÖRFÎ ile HAKİKÎ ile NAZARÎ


- ORG ile/ve ARMONYUM/HARMONYUM[Fr.]/REGAL

( Erganun. İLE/VE Kamışlı org. | Dış görünüşü piyanoya benzeyen, körüğü ayakla işletilen küçük org. )


- ORG ile/ve HYDRAULIS

( ... İLE/VE İlk borulu org. )


- ORG ile/değil/<> LATERNA[Lat.]

( ... İLE/DEĞİL/<> Kolu çevrilerek çalınan, sandık biçiminde bir tür org. )


- ORGAN HARVESTING[İng.] değil/yerine/= AKTARIM İÇİN ÖRGEN ELDE ETME


- ORGAN PROCUREMENT[İng.] değil/yerine/= AKTARIM İÇİN ÖRGEN ALIMI


- ORGAN/UZUV değil/yerine/= ÖRGEN


- ORGANEL ile/ve/> ORGAN ile/ve/> ORGANİZMA


- ORGANİK DÜŞÜNCE ile KATEGORİK DÜŞÜNCE


- ORGANİK DÜŞÜNCE ile SINIFSAL DÜŞÜNCE

( ORGANIC THOUGHT vs. CATEGORIC THOUGHT )


- ORGANİK GEOMETRİ ile/ve ANALİTİK GEOMETRİ


- ORGANİK KİMYA ile/||/<> İNORGANİK KİMYA

( Karbon bileşiklerinin kimyasını inceleyen bilim dalı. İLE/||/<> Karbon dışındaki ögelerin kimyasını inceleyen bilim dalı. )


- ORGANİK TARIM ile/ve/<> İYİ TARIM


- ORGANİK[İng. < ORGANIC] değil/yerine/= DİRİMSEL


- ORGANİK ile/ve/= MEKANİK DEĞİL


- ORGANİK değil/yerine/= ÖRGENCİL


- ORGANİK ile/ve/değil/yerine/||/<> SERTİFİKALI ORGANİK

( Naturey.com )


- ORGANİZASYON/ORGANIZATION[İng.] değil/yerine/= DÜZENLEME | YAPILANMA | ÖRGÜT


- ORGANİZATÖR/ORGANİZER[İng.] değil/yerine/= DÜZENLEYİCİ


- ORGANİZATÖR değil/yerine/= DÜZENLEYİCİ


- ORGANİZATÖR değil/yerine/= ÖRGÜTLEYİCİ, DÜZENLEYİCİ


- ORGANİZE/ORGANIZED[İng.] değil/yerine/= DÜZENLENMİŞ | YAPILANMIŞ


- ORGANIZER/REGULATOR CONCEPTS vs. ONTOLOGICAL CONCEPTS


- ORGANİZMA[Fr.] ile/ve/değil/+/||/<>/> ALGORİTMA[Yun.]

( Canlı bir varolanı oluşturan örgenlerin tümü, uzviyet. | Herhangi bir canlı varolan. İLE/VE/DEĞİL/+/||/<>/> Her tür düzenli hesaplama işlemi. | Ondalık sayı düzenine göre yapılmış hesap işlemi.[< LEIBNIZ < HAREZMİ] )


- ORGANİZMA/ORGANISM[İng.] değil/yerine/= CANLI VAR OLAN


- ORGANİZMA/UZVİYET değil/yerine/= ÖRGENYAPI


- ORGANİZMA ile/ve EYTİŞİM


- ORGANİZMA ile/ve İLİŞKİLER BÜTÜNÜ/BÜTÜNLÜĞÜ


- ORGANİZMA ve KEMÂLÂT


- ORGANOLOJİ değil/yerine/= ÇALGIBİLİM


- ORGANOLOJİK değil/yerine/= ÇALGIBİLİMSEL


- ORGANOLOJİST değil/yerine/= ÇALGIBİLİMCİ


- ORGANOMETALİK KİMYA ile/||/<> İNORGANİK KİMYA

( Organik ve metal bileşiklerin kimyasını inceleyen bilim dalı. İLE/||/<> Metal ve metal olmayan ögelerin kimyasını inceleyen bilim dalı. )


- ORGANON ile/ve/||/<>/> KANON


- ORGANTİN[Fr.] ile ORGANZE[İt.]

( Seyrek dokunmuş, ince, sert bir kumaş. | Bu kumaştan yapılmış olan. İLE Keten iplikle dokunmuş, tülbent inceliğinde, bir çeşit kolalı kumaş. | Bu kumaştan yapılmış olan. )


- ORGANZE[İt.] ile ...

( ... İLE Keten iplikle dokunmuş, tülbent inceliğinde bir çeşit kolalı kumaş. )


- ÖRGEN BAĞIŞI ve/> KADAVRA[İt. < CADAVERE] BAĞIŞI

( TAHNÎT: Cesetlerin çürümemesi için içinin boşaltılıp ilâçlanması. )

( KADAVRA[İt. < CADAVERE]: Tıp öğretiminde, üzerinde çalışma yapılan ölü insan ya da hayvan gövdesi. )


- ÖRGEN DÜZENİ ile ORGANİZMA

( Belirli bir işlevi yerine getirmek için birlikte çalışan örgenlerden oluşur. İLE Tüm örgen düzenlerinin bir araya gelmesiyle oluşan canlı. )


- ÖRGEN NAKLİNDE, ÖRGENİN CANLI OLDUĞU SÜRE ile ...

( EN ÇOK 6 SAAT )


- ÖRGEN/LER


- ÖRGEN/ORGAN, UZUV = ÂLET = ORGANE


- ÖRGEN ile/ve/||/<> TAL[Fr. THALLE]

( ... İLE Kök, sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme örgeni. )


- ÖRGENDE:
KÖRELMİŞ ile İŞLEVSİZ


- ÖRGENLER [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- ÖRGENLER [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- ÖRGENLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- ÖRGENLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- ÖRGENLER/ORGANLAR, UZUVLAR, ÂLETLER = ÂLÂT = ORGANES


- ÖRGENLER ile/ve İÇ ÖRGENLER

( ORGANS vs./and INTERNAL ORGANS, VISCERA )


- Örgenlerini DİNLE!!!


- ÖRGÜ ve/||/<>/> GÖRGÜ


- ÖRGÜ ile/ve/<> ÖRÜ

( Örnek eylemi ya da biçimi. | Tığ ya da şişlerle, ilmiklerin yan yana getirimesiyle örülerek yapılmış şey. | Örülmüş saç bölüğü, belik. | Dokumacılıkta atık ve çözgü ipliklerinin, dokumayı oluşturacak biçimde belirli bir desene göre kesişmesi. | Bazı sinir ya da damarların birbirine geçip dolaşmasından ortaya çıkan oluşum. | İletişim, ulaşım vb.'nin ülke yüzeyinde yayılmış biçimi. | Konunun ana çizgisi, oyunun işlenişi ya da çatısı. | Örülerek yapılmış olan. İLE Örnek işi. | Otlak. | Tarlalarda, sele karşı yapılmış set. | Yama olarak yapılan örgü. )


- ÖRGÜNLÜK ile/ve/<> YETKİNLİK


- ÖRGÜTLENME ile/ve SIÇRAMA


- ÖRGÜTLENME ile/değil/yerine SOHBET/MUHABBET


- ÖRGÜTLENME ve/||/<> YAPILANMA


- ORHAN ile/değil ORHUN

( Kentin yöneticisi/yargıcı. İLE/DEĞİL Orta Asya'da ırmak. )


- ORHUN HARFLERİ ile/ve/||/<> OSK HARFLERİ ile/ve/||/<> ETRÜSK HARFLERİ


- ORİGAMİ ile/ve KİRİGAMİ

( Katlanarak olanı. İLE/VE Kesilerek olanı. )


- ORIGIN vs. ETYMOS


- ORIGINAL/AUTHENTIC vs./ ve FREE

( ÖZGÜN ile/ve ÖZGÜR )


- ORİJİN değil/yerine/= KÖKEN


- ORİJİNAL/ASIL değil/yerine/= ÖZGÜN


- ORİJİNAL değil/yerine/= ÖZGÜN


- ORİJİNALİTE değil/yerine/= ÖZGÜNLÜK


- ORİSSİ ile ...

( Hindistan'a özgü bir dans. )


- ORJİNALİTE" değil/yerine/= ÖZGÜNLÜK


- ORKESTRA ile FANFAR[Fr.]

( ... İLE Üflemeli bakır çalgılardan oluşan orkestra. | Bu orkestranın çaldığı, tartımlı ve canlı parça. )


- ORKESTRA ile MIZIKA TOPLULUĞU


- ORKİD değil/yerine/= PED


- ORKİDE:
"CENNET KUŞU" ile/ve/<> "KARDAN ATEŞ" ile/ve/<> "DANS EDEN KIZ" ile/ve/<> "YIKANAN ÇOCUK"

( Singapur'un başkenti Singapur'da bulunan Orkide Bahçesi'nde, orkide çeşitleri ve yerel dilde orkide çeşitlerine verilen adlar. )

( Singapur, yılda 10 milyon $'lık orkide ihraç etmektedir. )


- ORKİDE ile KOVA ORKİDE


- ORKİDE ile/||/<> LİKYA ORKİDESİ


- ORKİDE ile MAYMUN ORKİDESİ

( )


- ORKİDE ile/ve VANDA

( ORCHID vs./and ... )

( BARLIA ROBERTIANA cum/et ... )


- ORKİT[Fr. < Yun.] ile HİDROSEL

( [erbezlerinin] Yangılanarak şişmesi. İLE Su toplayarak şişmesi. )


- ORMAN MOĞOLLARI ile/ve BOZKIR MOĞOLLARI


- ORMAN TAVUĞU ile GÖLGELİ ORMAN TAVUĞU

( )


- ORMAN ile KORU


- ORMAN ile CENGEL[< Fars. < Hintçe]

( ... İLE Otlarla örtülü, geniş, Hindistan ormanlarına verilen ad. )

( FOREST vs. JUNGLE )


- ORMAN ile EĞRİ ORMAN


- ORMAN ile/ve IGAPO

( ... İLE/VE Amazon'un sık ormanları. )


- ORMAN ile/ve KAYRAN

( Dünyanın %24,3'ü orman alanıdır. İLE/VE ... )

( ... İLE/VE Orman içinde, geniş ve çıplak alan, düzlük. )

( CENGEL ile/ve ... )


- ORMAN ile/ve MENGROW ORMANI


- ORMAN ile/ve/değil MİLLİ PARK


- ORMAN ile PAPİRUS ORMANI


- ORMAN ile SELVA[İsp.]

( ... İLE Amerika'da, Amazon; Afrika'da, Nijer ırmakları gibi Ekvator bölgesindeki büyük suların geçtiği havzalarda bulunan, geniş ve balta girmemiş ormanlara verilen ad. )


- ORMAN ile TAYGA

( ... İLE Doğu Sibirya ormanları. )


- ORMANGÜLÜ(KOMAR/KUMAR) ile/||/<> MOR ÇİÇEKLİ ORMANGÜLÜ

( RHODODENDRON cum/||/<> RHODODENDRON PONTICUM )


- ÖRNEĞİN, ... GİBİ değil ÖRNEĞİN, ... ya da ... GİBİ


- ÖRNEĞİNİ BOLCA:
GÖRMEK ile/ve/||/<>/> BULMAK


- Örnek alarak KONUŞ!!!


- ÖRNEK ALMAK ile DERS ALMAK


- ÖRNEK ALMAK ile/ve ÖYKÜNMEK


- Örnek olarak KONUŞ!!!


- ÖRNEK VERMEK ile/ve/<> İŞARET ETMEK

( Kötü örnek, örnek değildir! [Su-i misal, misal teşkil etmez!] )

( Örnekte/benzetmede, hata olmaz/olmamalıdır! [Teşbihte, hata olmaz!] )

( Örnekler topaldır, üstüne gidilmez. )

( GIVING EXAMPLE vs./and/<> TO INDICATE )


- ÖRNEK ile/ve AÇIKLAMA

( SAMPLE vs./and EXPLANATION )


- ÖRNEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARAÇ


- ÖRNEK ve RESM-İ NÂKIS


- ÖRNEKLEMEK ile ÖRNEKLEMEMEK

( Beni sıkar. İLE Seni sıkar. )

( Anlayamama(sı)ndan dolayı, örnekleme zorunluluğu doğar. )

( "TEŞBİHTE HATA OLMAZ" değil TEŞBİHTE, HATA OLMASIN/OLMAZ/OLMAMALI!
[ Hangi benzetmeyi yaparsan yap, önemli değildir anlamına gelmez. Benzetme(teşbih) yapacağın zaman hata yapmama gerekliliğini anlatır! [Teşbih sözcüğünden sonra virgül/duraklama çok önemli!]) ( Halk arasında daha çok, yapılan benzetmeden alınılmamasını dilemek için söylenilir ama bu yanlış kullanımdır. ] )

( Kötü örnek, örnek değildir!
[Sui misal, misal teşkil etmez!] )


- ORNİTORENG ve DİKENLİ KARINCAYİYEN

( Yumurtlayan, sadece iki memelidir. )


- OROBAN değil/yerine/= CANAVAROTU

( Canavarotugiller ailesinin örnek türlerinden olan ve kenevirle tütün köklerinin asalaklarından biri sayılan çiçekli bitki. [Lat. OROBANCHE RAMOSA] )


- OROBANCHEAE = BÎKÎYE


- OROGENY ile ...

( DAĞLARIN OLUŞUMU )


- OROPOID ile AKDENİZ, ALP DAĞ, KUZEY TİPİ

( AKDENİZ, ALP DAĞ, KUZEY TİPİ ile )


- OROSPU/LUK / KAHPE[Ar. < KAHBE] ile FÂHİŞE/LİK | KEVÂŞE

( Kısaca: Orospuluk Zihinde; Fahişelik Gövdede
Orospuluk, spekülatif düşüncelerle, çıkara yönelik, işine geldiği gibi hareket etme eğilimi(eşeysel göstergesi olmaksızın). İLE Fahişelik ise, içinde bulunduğu/bulunmuş oldukları koşullardan/olumsuzluklardan/"acziyetten" kaynaklanabilen, çok geniş/özel nedenlere dayanabilen ya da kişisel seçim/karar ile gövdenin eşeysel yönde, nesnel karşılığı için kullandırılması. )

( BAGIYY [çoğ. BAGAYÂ] )


- OROSPU ile/değil METRES


- ORPHAN vs. MOTHERLESS


- ÖRS ile ÖRS

( Biçimleri yapılacak işe göre değişen, üzerinde maden dövülen, çelik yüzeyli demir araç. | Üzerine çivi çakılacak ayakkabı geçirilen kunduracı aracı. İLE Kulaktaki üç kemikten biri. )


- ORSA[İt.] ile/>< BOCA[İt.]

( Yelkenleri, rüzgârın estiği yöne çevirmekte kullanılan, iki taraftan da yelkenin ortasına bağlanan ip. | Geminin rüzgâr alan yanı, rüzgâr üstü. | Geminin, yelin geldiği yöne döndürülmesi. İLE Geminin rüzgâr almayan yanı. )


- ÖRSELEMEK ile TIRMALAMAK


- ORŞİT ile HİDROSEL


- ORTA AFRİKA CUMHURİYETİ'NDE:
HASTALIK ve/<> HASTAHANE

( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde, hastahane ve sağlık hizmetleri çok kötü olduğundan, hasta olmamak için -umarız bir gün düzelene kadar- hastahaneye gitmemek bile gerekebilir. )


- ORTA AMERİKA CUMHURİYETİ:
EL SALVADOR ve/<> HONDURAS ve/<> GUATEMALA ve/<> NİKARAGUA ve/<> KOSTA RİKA

( Orta Amerika Cumhuriyeti, 1843 yılında, beş ayrı ülkeye bölündü. )


- ORTA CAMİ ile ORTAKÖY CAMİSİ / MECİDİYE CAMİSİ

( Fatih'te, Sofular semtinde, Et Meydanı'ndadır. İLE Ortaköy'de, iskele yanındadır. )

( 1527'de, Maktûl İbrahim Paşa tarafından. [Ahmediye Camisi, Et Meydanı Camisi adlarıyla da bilinir.] İLE 1854'te, Sultan Abdülmecid tarafından, Mimar Karabet Balyan'a Barok üslûbunda yaptırılmıştır. )


- ORTA DAMAR ile/ve/||/<> YAN DAMAR

( Bitki yapraklarının tam ortasında bulunan ve yan damarlara göre daha kalın olan damar. )


- ORTA OYUNU ile/ve/||/<>/> DOĞAÇLAMA/TULUAT[Ar.]

( )

( Kavuklu ve Pişekâr İLE/VE/||/<>/> Uşak ve Efendi )


- ORTA ile/ve/||/<> ARACI


- ORTA ile/ve/değil MERKEZ


- ORTA ile/ve/||/<> ORTAY/MERKEZ[Ar.]


- ORTA ile/ve/||/<> SONUÇ

( [İki taraftan da pay] Alarak/alıyorsa. İLE/VE/||/<> Almıyorsa. )


- ORTAÇAĞ:
ERKEN ile/ve/<>/> YÜKSEK/KLASİK ile/ve/<>/> GEÇ

( ORTAÇAĞ: Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden [476] başlayarak, 1453 ya da 1492'ye kadar süren çağ. )

( 476 - 1000 arası. ile/ve/<>/> 1000 - 1300 arası. ile/ve/<>/> 1300 - 1453/1492 arası. )

( )


- ORTADA BIRAKMA/KALMA ile/ve/||/<>/>/< BELİRSİZLİK


- ORTADA/Kİ ile/ve/değil/yerine ARACI

( Uzak illet. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Yakın illet. )

( MUTAVASSIT ile/ve/değil/yerine VASITA )


- ORTADA ile/ve/değil ORTALIKTA


- ORTADAN KALDIRMAK ile/ve DÖNÜŞTÜRMEK


- ORTADAN KALDIRMAYINCA ile/değil ORTADAN KALDIRMADIKÇA


- ORTADOKS değil ORTODOKS


- ORTAK (ALAN/PARA/BİLGİ vs.) ile/ve/değil TOPLAM (ALAN/PARA/BİLGİ vs.)


- ORTAK AKIL ile/ve/||/<> ORTAK İSTENÇ


- ORTAK AKLIN, ...:
SÖYLEME ÇIKIŞI ve/||/<>/> GÖRÜNÜŞE ÇIKIŞI

( Tüze[hukuk]. VE/||/<>/> Tüzel kurumlar. )


- ORTAK ALAN ALAN


- ORTAK ALAN ile/ve ORTAK NOKTA

( COMMON FIELD vs./and COMMON POINT )


- ORTAK DUYU = HİSS-İ MÜŞTEREK = COMMON SENSE[İng.] = SENS COMMUN[Fr.] = GEMEINSINN[Alm.] = SENSUS COMMUNIS[Lat.] = KOINE AISTHESIS[Yun.] = COMÚN SENTIDO[İsp.]


- ORTAK GEÇMİŞ ve/değil/yerine/||/<>/>/< ORTAK GELECEK


- ORTAK KAVRAMLAR = COMMON NOTIONS[İng.] = NOTIONS COMMUNES[Fr.] = GEMEINBEGRIFFE[Alm.] = NOTIONES COMMUNES[Lat.]


- ORTAK NOKTA ile/ve/değil/yerine ALT KATILIM(ASGARİ MÜŞTEREK)

( [not] COMMON POINT vs./and/but COMMON SENSE
COMMON SENSE instead of COMMON POINT )


- ORTAK NOKTA ile/ve BENZE(T)MEK

( COMMON POINT vs./and TO LIKEN )


- ORTAK OLAN/OLUNAN ile/ve/değil/yerine ÖDÜNÇ ALINAN


- ORTAK, GENEL = COMMON[İng.] = COMMUN[Fr.] = COMMUNISGEWÖHNLICH[Alm.]


- ORTAK/LIK ile/ve/||/<>/< AŞKIN/LIK


- ORTAK/LIK ile/ve BENZER/LİK

( COMMON vs./and SIMILAR )


- ORTAK/LIK ile/ve FARKLI/LIK

( COMMON vs./and DIFFERENT )


- ORTAK/LIK ile/ve/<> ÖZDEŞ/LİK


- ORTAK ile ORTAKLAŞA


- ORTAKLAŞALIK = CEMAAT = COMMUNITY[İng.] = COMMUNAUTÉ[Fr.] = GEMEINSCHAFT[Alm.] = COMUNIDAD[İsp.]


- ORTAKLIK ile/ve/<> AYRIM


- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine/||/<> ÇÖZÜM ORTAKLIĞI


- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine DAYANIŞMACI ORTAKLIK


- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine/<> GÜÇ BİRLİĞİ


- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine TOPLUMSAL ADÂLET

( [not] COMMUNISM vs./and/but SOCIAL JUSTICE
SOCIAL JUSTICE instead of COMMUNISM )


- ORTALAMA (OLARAK) ile/ve GENELLEME

( ON AN AVERAGE vs./and GENERALIZATION )


- ORTALAMA ile EN AZ(ASGARİ)


- ORTALAMA ile/ve/||/<>/> RASTGELELİK

( Basınç ve ısı. İLE/VE/||/<>/> Tersinemezlik. )


- ORTALAMA ile/ve/değil/yerine YAKLAŞIK

( [not] AVERAGE vs./and/but APPROXIMATE
APPROXIMATE instead of AVERAGE )


- ORTALAMA ile YAKLAŞIK


- ORTALIKTA DURAN ile ORTALIKTA DÖNEN

( STANDS AROUND vs. TURNINGS AROUND )


- ORTAM [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- ORTAM [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- ORTAM:
HAREKETİ TETİKLEMEZ ile/değil/hatta/>< ENGELLER


- ORTAM ile ALTYAPI


- ORTAM ile/ve/||/<> KOŞULLAR


- ORTAM ile/ve/değil/<> ORTALIK


- ORTAMA GİRMEK ile/ve/<> ORTAMDAN ÇIKMAK

( Ortamda bulunan kişilerin, sizin orada/aralarında bulunup bulunmamanıza göre gösterdikleri memnuniyet ya da rahatsızlıklarıyla orantılıdır. )


- ORTANCA ile ORTANCA

( Yaş bakımından, üç kardeşin büyüğü ile küçüğü arasında bulunan. | Büyüklük, irilik bakımından, üç nesne arasında, sondan ya da baştan ikinci gelen. İLE Taşkırangillerden, kırmızı, pembe ya da mor renkli çiçeklerini yaz başında açan, gölgelik yerlerde yetiştirilen bir süs bitkisi. )

( ... cum HYDRANGEA HORTENSIA )


- ORTASINDA ile ARASINDA

( Bacaklarının ortasında ne vardır?: Diz/ler! [arasında değil!] ;) )


- ORTAYA ÇIKARMA ile ÖNE ÇIKARMA

( TO EXPOSE vs. TO BRING FORWARD )


- ORTAYA ÇIKARMA ile/ve/||/<> TEMELLENDİRME


- ORTAYA ÇIKMA ile KENDİNİ GÖSTERME


- ORTAYA ÇIKMA ile/ve/<>/değil OLUŞMA


- ORTAYA ÇIKMA ile/ve/değil/> YAPILANMA


- ÖRTBAS ETMEK ile KORUMAK ile BASTIRMAK ile GÖZARDI ETMEK

( ... vs. TO IGNORE )


- ORTEZ ile/ve/||/<> PROTEZ

( Kaybedilen örgenlerin desteklenmesinde ve düzeltilmesinde yardımcı olan araçlar. İLE/VE/||/<> Herhangi bir örgen kaybı yaşandığında oluşturulan yapay örgenler. )


- ORTODROMİK/ORTHODROMIC NORMAL YÖNE İLETİR


- ORTOPEDİ[Yun. ORTHOS: Doğru. | PAIS/PAIDOS: Çocuk.] ile/ve/<> AGMATOLOJİ ile/ve/<> OSTEOLOJİ[Fr.]

( ORTOPEDİ: Tıbbın, çocuklardaki gövde biçimsizliklerini düzelten ya da önleyen bir kolu. | Gövdedeki kemikler, eklemler, kaslar, kirişler, sinirler gibi hareketi sağlayan örgen bozukluklarını sağaltan cerrahi kolu. | Hastahanelerde, bu tür sağaltımların yapıldığı bölüm. İLE/VE/<> Kırık bilimi. İLE/VE/<> Kemik bilimi. )


- ORTOPEDİST ile PODİATRİST(/CHIROPODIST)

( Kemik, eklem ve kas uzmanı. İLE Ayak uzmanı. )

( ORTOPEDİ[Yun. ORTHOS: Doğru. | PAIS/PAIDOS: Çocuk.]: Tıbbın, çocuklardaki gövde biçimsizliklerini düzelten ya da önleyen bir kolu. | Gövdedeki kemikler, eklemler, kaslar, kirişler, sinirler gibi hareketi sağlayan örgen bozukluklarını sağaltan cerrahi kolu. | Hastahanelerde, bu tür sağaltımların yapıldığı bölüm. )


- ORTOREKSİYA NERVOZA/ORTHOREXIA NERVOSA[İng.] değil/yerine/= SAĞLIKLI BESLENME TAKINTISI


- ORTOSTATİK HİPOTANSİYON/ORTHOSTATIC HYPOTENSION[İng.] değil/yerine/= AYAKTA KAN BASINCI DÜŞÜKLÜĞÜ


- ORTOSTATİK/ORTHOSTATIC[İng.] değil/yerine/= AYAKTA


- ORTOZ ya da/= ORTOKLAZ[Fr. < Yun.]

( Dik açı biçiminde ayrıtları olan, billurları parça halinde dilinen bir çeşit potasyum feldispat. )


- ÖRTÜ/LÜ ile PERDE/Lİ

( CLOTH vs. CURTAIN )


- ÖRTÜ/PERDE[Fars.]/HİCAB[Ar.]:
BURKU ile NİKAB ile LİFAM ile LİSAM ile HIMAR ile NASİF ile MİKNE'A ile CİLBAB


- ÖRTÜ ile/değil ÖRTENEK

( ... İLE/DEĞİL Hayvanların gövdesini örten deri, kıl, tüy, pul gibi dokuların tümü. | Bazı örgenleri örten zarlara verilen ad. )


- ÖRTÜ ile PUŞİDE[Fars.]

( ... İLE Türbelerde sandukaların üzerine örtülen süslü kumaş. )


- ÖRTÜK BİLME ile/ve/||/<> EKİNSEL/KÜLTÜREL BİLME


- ÖRTÜK TASIM = KIYAS-I MATVİ = ENTHYMEME[İng.] = ENTHYMÈME[Fr.] = ENTHYMEM[Alm.] = ENTHYMEMA[Yun.]


- ÖRTÜK/LÜK ile/ve/||/<> ÖZDEŞ/LİK


- ÖRTÜK ile/ve/||/<> DOLAYLI


- ÖRTÜK ile ÖRTÜLÜ ile ÖRÜLÜ

( Örtülü, kapalı. İLE Örtüsü olan. | Örtülmüş, bir şey ile kaplanmış. | Açıklama yapmadan, kapalı olarak, müphem. İLE Örülmüş olan. )


- ÖRTÜK = ZIMNİ = IMPLICIT[İng.] = IMPLICITE[Fr.] = IMPLIZITE[Alm.]


- ÖRTÜLÜ/PERDELİ ile AÇIK

( ... ile VUZÛH )

( CONCEALED vs. OPEN )


- ÖRTÜLÜ ile/ve/<> GÖRÜNMEYEN


- ÖRTÜLÜ ile KAPLI

( ... İLE Kaplanmış olan. | Kabı olan. | Ciltli. )


- ÖRTÜNME ile/değil SIRLANMA

( Kalbini örten kişi/kadın, çırılçıplak gezse, çıplak değildir. )


- ÖRTÜŞEBİLİRLİK ile/ve/||/<> ÖRTÜŞTÜRÜLEBİLİRLİK

( CONGRUENCE )


- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<> BAĞDAŞMA


- ÖRTÜŞME ile BİRLEŞME

( INTERSECTION vs. TO CONJUNCTION )


- ÖRTÜŞME ile/ve BULUŞMA

( INTERSECTION vs./and TO BRING TOGETHER )


- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<>/> DOĞRULAMA


- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<>/> TAMAMLAMA


- ÖRTÜŞME = TETABUK = COINCIDENCE[İng.] = COÏNCIDENCE[Fr.] = KOINZIDENZ[Alm.] = COINCIDENTIA[Lat.] = COINCIDIR[İsp.]


- ÖRTÜŞME ile/ve/değil/||/<>/< TUTARLILIK


- ÖRTÜŞME ile/ve/<> UYUMLULUK


- ORUÇ ile/ve/||/<> DİRENÇ/İHTİYÂR[< HAYIR]


- ORUÇ ile/ve EZBER BOZMAK


- ORUÇ ile/ve NAFİLE ORUÇ

( Bozulmaz. İLE/VE Bozulabilir. )


- ORUÇ ile/ve/değil SAVM-I DÂVÛD

( ... İLE/VE/DEĞİL Bir gün tutarak, bir gün tutmadan uygulanan oruç. )


- ORUÇ ile/ve SAVM-I VİSÂL


- ORUÇ ile/ve/<> TEKNE ORUCU

( ... İLE/VE/<> Çocuklara, öğlene kadar tutturulan alıştırma orucu. )


- ORUÇ ile TEŞYÎ[< ŞİYÂ]

( ... İLE Uğurlama, selâmetleme. | Ramazan'dan sonra altı gün[Şevval'in 1'inden, 6'sına kadar] oruç tutma. )


- ORUÇLU yerine NİYETLİ


- ORUCU:
NASIL "TUTTUĞUN" ile/ve/değil/||/<>/> NASIL AÇTIĞIN


- ÖRÜMCE ile ÖRÜMCEK

( Yeşil renkli tırtılları, incirde yaprak ve ham meyve kemiren kelebek. İLE Örümcekler takımından, eklemli hayvan. | Örümceğin ördüğü. | Yürüteç. )

( ANTHOPHILA PARIANA cum ARANEA )


- ÖRÜMCEK AĞI =/=/= TENE, KERÎ[Fars.] =/=/= BEYT-ÜL-ANKEBUT[Ar.] =/=/= COBWEB[İng.] )


- ÖRÜMCEK MAYMUN ile/ve (BIYIKLI) İPEK MAYMUNU ile/ve SİNCAP MAYMUNU ile/ve BAŞLIKLI MAYMUN


- ÖRÜMCEK ile ALTIN TEKERLEK ÖRÜMCEĞİ

( image )

( )


- ÖRÜMCEK ile BÖĞ/KARADUL/POY/RÜTEYLÂ[Ar.]/TARANTULA

( ... İLE Zehirli ve bazı örümcekler. )

( RÜTEYLÂ[Ar.]: Zehirli ve iri bir cins kır örümceği. )

( Madagaskar'da, 500'ün üzerinde, örümcek türü bulunmaktadır.[400'ü, dünyanın hiçbir yerinde bulunmaz.] )

( ... İLE 2.5 yıl yiyeceksiz yaşayabilirler. )

( ANKEBÛT/ANKÛT[çoğ. ANÂKİB] ile/ve ... )

( CÛLÂH, KEREV ile/ve ... )

( SPIDER vs./and TARANTULA )

( ARACHNE cum/et LYCOSA TARENTULA / LATRODECTUS MACTANS )


- ÖRÜMCEK ile DARWIN KABUKLU ÖRÜMCEĞİ


- ÖRÜMCEK ile/değil DEVE ÖRÜMCEĞİ/SARIÖMER/SARIKIZ/BÖĞ/BÖĞÜ/BÖYÜ

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )

( Kuzey Irak çöllerinden gelen bu böcek, zehriyle bir insanı öldürebilecek güçtedir. )

( Sıcak ve kuru arazilerde yaşarlar. Genellikle geceleri ortaya çıkarlar. )

( Çok saldırgan yapıları vardır. Güçlü çene yapısı nedeniyle et parçasını dahi koparabilirler. )

( Yetişkin bir Sarı Ömer'in boyu, yetişkin bir insan eli kadardır. )

( İkisi aynı ortamda kalsa ikisinden biri ölene kadar durmadan savaşırlar. )

( Hızlı zıplama yetenekleri sayesinde avını kolayca yakalayabilirler. Bir metreye kadar zıplayabilen türleri vardır. )

( Örümceğimsiler sınıfının en hızlısıdır. Hızlı koşma konusunda eklembacaklılar filumu içinde yer alan Amerika hamamböceği (Periplaneta americana) türünden sonra ikinci sırada Galeodes cinsinden, Sarı Ömer'ler yer alır. )

( ... İLE/DEĞİL )

( ... cum SOLIFUGAE )

( ... vs. CAMEL SPIDER )


- ÖRÜMCEK ile/ve HUNİ ÖRÜMCEK


- ÖRÜMCEK ile/ve İPEKÖRÜMCEĞİ


- ÖRÜMCEK ile/ve KÖR ÖRÜMCEK

( ... İLE/VE Büyük gözlü Kurt Örümceği ailesine mensuptur. )

( ... İLE/VE Sadece Hawaii'deki Kauai volkanik adasında üç zifiri karanlık mağarada yaşarlar. )


- ÖRÜMCEK ile KUNDA

( ... İLE Bir tür iri ve zehirli örümcek. )


- ÖRÜMCEK ile KURT ÖRÜMCEĞİ

( image )


- ÖRÜMCEK ile LOBLU ÖRÜMCEK

( )

( ... cum ARGIOPE LOBATA )


- ÖRÜMCEK ile MÜHÜR ÖRÜMCEĞİ


- ÖRÜMCEK ile/ve PİSAURA


- ÖRÜMCEK ile ŞEYTANÖRÜMCEĞİ

( ... İLE Ördüğü ağı, rüzgâra salarak onunla birlikte uzaklara giden bir cins örümcek. | Öğle sıcağında, havada, örümcek ağı gibi tel tel görünen güneş ışığı. )


- ÖRÜMCEK ile/ve SU (ALTI) ÖRÜMCEĞİ


- ÖRÜMCEK ile SU ÖRÜMCEĞİ

( ... İLE Su altında kendi ördüğü ipekten kese içinde yaşayan örümcek. )

( ... cum ARGYRONETA AQUATICA )



(4/5)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 168 kez incelenmiş/okunmuştur.