Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim
H'LERDE
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 2792 başlık/FaRk ile birlikte,
3029 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(2/4)
- HABER ALMA GEREKSİNİMİ ile/ve/değil/<> HABER ALMA HAKKI
- Haber DİNLE!!!
- HABER VERMEK:
GEÇMİŞTEN ile GELECEKTEN
( Herkes. İLE Peygambere özgü. )
- HABER VERMEK değil/yerine/= ÇAVLAMAK
- HABER[Ar.] ile 'ILM/İLM[Ar.]
- HABER[Ar.] ile HADÎS[Ar.]
- HABER[Ar.] ile NEBE'[Ar.]
- HABER[Ar.] ile ŞEHÂDET[Ar.]
- HABER/İHBAR ile İNŞÂ
- HABER/MAHMUL değil/yerine/= YÜKLEM
- HABERLER (NTVMSNBC)
- HABER ile/ve/<>/hem de/değil/yerine BİLGİ
( PEYÂM ile/ve/<>/hem de/değil/yerine ... )
( [not] NEWS vs./and/<>/but/also INFORMATION
INFORMATION instead of NEWS )
- HABER değil/yerine/= ÇAV
- HABER ile/ve HAVÂDİS
( NEWS vs./and MESSAGE )
- HABER ile İŞÂA/T[< ŞÜYÛ]
( Bir haberi herkese duyurma. )
- HABER ile/ve/değil/yerine İSTİHBARAT
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Sorup tahkik ederek haber alma. )
- HABER ile NEBE
( ... İLE Önemli haber. )
- HABER ve/||/<>/< PİŞMANLIK
- HABER ile/ve/= VERİ
( NEWS vs./and/= DATA )
- HABERCİ "RÜYA" ile "TAMAMLAYICI RÜYA"
- HABERCİ OLDUĞUNU:
BİLEN ile/ve/değil BİLMEYEN
- HABERCİ ile/ve/değil/||/<> ANLATICI
- HABERCİ ile CAŞIT/ÇAŞIT
( Haber ulaştırıcı, haber veren. İLE Bir devletin ya da biri(leri)nin sırlarını, başkalarının hesabına öğrenmeyi üstüne alan kişi. | Yasadışı olan bir durumu, yetkililere bildiren kişi. | Ara bozmak amacıyla söz taşıyan kişi. )
( MUHBİR ile CASUS )
- HABERCİ ile ELÇİ
( ULAK ile ... )
( AVATAR ile ... )
( BERÎD[çoğ. BERÎDÂN] ile ... )
- HABERDAR OLMAK ile/ve/<> FARKINDALIK
( TO BE AWARE OF vs./and/<> AWARENESS )
- HABERDÂR[Ar. + Fars.] ile ALEMDÂR[Ar. + Fars.] ile FEHİMDÂR[Ar. + Fars.]
( Haberli, bilgili. İLE Bayrağı ya da sancağı taşıyan kişi. | Önder. İLE Anlayan, kavrayan. )
- HABERDAR değil/yerine/= ÇAVLI
- HABERÎ ile/ve/değil/yerine NAKLÎ
- HABERİM OLMADI ile/değil/yerine HABERİM BİLE OLMADI
( Kendini merkeze koyarak. İLE/DEĞİL/YERİNE Kavramı, olguyu, süreci, ortak alanı/durumları göz önünde bulundurarak. )
- HABERİNİN OLMAMASI ile/ve/||/<>/ne yazık ki HABERİNİN OLMAMASINDAN, HABERİNİN OLMAMASI
- HABERLER KÖTÜ GELSE DE ile/değil KÖTÜ HABERLER GELSE DE
( Haberlerin, "kişinin algısına/yorumuna göre değişebilir" anlamına gelmesi/getirilebilmesi. İLE/DEĞİL Haberlerin, kötü/olumsuz haberler olduğunu bildirmesi. )
- HABERLEŞME ile İLETİŞİM
( INFORM vs. COMMUNICATION )
- HABERLEŞMEK ile/ve/değil HABERDAR ETMEK
- HABERSİZ AYRILMADA/UZAKLAŞMADA:
VAROLUP OLMAMANI UMURSAMAMAK ile/ve/<>/< VAROLUŞUNUN, ÖNEMİ/ANLAMI/DEĞERİ/FARKI YOK
- HABEŞÎ[Ar.] ile Habeşî[Ar.]
( Hat, tezhip, minyatür gibi güzel sanatlarda kullanılan bir kâğıt cinsi. | Çok esmer. İLE Kasma, kısaltma. | Aruzda, "fâilâtün"den "ât" hecesini çıkararak "fâilün" veznine sokma. )
- HABÎB[< HUBB]
( SEVGİLİ, SEVEN, DOST )
- HÂBİL[Ar.] ile HABÎL[Ar.] ile Hâbîl[Ar.]
( Büyücü, sihirbaz, efsuncu. İLE Tuzak. | Yiğit. İLE Hz. Âdem'in oğullarından birinin adı.[Kâbil'in kardeşi] )
- HABÎR
( HABERLİ, ÂLİM, ZEKİ, ANLAYIŞLI, BİLGİLİ )
( ALLAH )
- HABÎR[Ar.] ile HABÎR[Ar.]
( Haberli, ilgili. | Cenab-ı Hakk. İLE Taze, yeni, turfanda. )
- HÂBİR ile HÂZIK (HEKİM)
( HAZÂKAT: Hekimlerde, deneyim ve ustalık. )
- HABÎS[Ar.] ile HABÎS[Ar. < HUBS] ile HABÎS[Ar.] ile HÂBİS/HAPİS[Ar.]
( Parasız olarak verilen, bağışlanan şey. İLE Kötü, alçak, pis. İLE Un helvası. İLE Hapsed(il)en, tut(ul)an. )
- HABIT vs. NECESSITY
- HABİTAT ile/ve/||/<> ATMOSFER ile/ve/||/<> AMBİYANS
- HABITUS[İng.] değil/yerine/= DURUŞ | BEDEN YAPISI
- HABITUS = HABITUS[Lat.] = HEKSIS[Yun.]
- HABL-İ METÎN
( ALLAH'IN KOPMAZ İPİ | İSLÂM DÎNİ )
- HABL-İ SAVTÎ[Ar.]
( Hançere içinde gerilmiş olan ve sesin perdelerini düzenleyen ipler. )
- HABS[Ar.] ile HABS[Ar.]
( Murdar, çirkin. | Ayıp. İLE Hapis, alıkoyma, bir yere kapama, salıvermeme, hapishane. | Tutma, zaptetme. )
- HABS[Ar.] ile HASR[Ar.]
- HABS ile HABS
( Murdar, çirkin. | Ayıp. İLE Hapis, alıkoyma, bir yere kapama, salıvermeme. | Tutma, zaptetme. )
- HABT[Ar.] ile HABT[Ar.]
( İptal etme, bozma. | Bir bahiste birini susturma, ağzını kapama. İLE Yanlış hareket etme, yanılma. )
- HÂC[Ar. < HÂCET] ile HÂC/ÇELÎPÂ[Fars.]
( Gereklilik, ihtiyaç, lüzum. | [bitki] Deve dikenleri, akdikenler. İLE Haç, put.[SALÎB(Ar.), CROISADES(Fr.), CROSS(İng.)] )
- HAÇ ile HAC(C)
- HACC KOŞULLARI ile/ve/değil YOL KOŞULLARI
( Bayanların hacca yalnız gidememeleri ile ilgili çekince Hac'a gitmesi değil, eski zamanlardaki çeşitli ve uzun yol şartlarından dolayıdır. Dolayısıyla günümüzde yalnız gitmemesi yönünde bu tür bir engel bulunmamaktadır. )
- HACC:
İFRÂD ile/ve/<> TEMETTÛ ile/ve/<> KIRÂN
- HACC:
NİYET ve/<> TERBİYE
- HACC'A GİTMEK ile/ve HACC'TAN GİTMEK
- HACC'TA:
ARARAT ile/ve/||/<>/> MEŞAR ile/ve/||/<>/> MÜZDERİFE ile/ve/||/<>/> MİNA
- HACC[Ar.] ile HÂCC[Ar. çoğ. HÜCCÂC]
( İslâm'ın beş koşulundan biri olan ve belirli zamanda Mekke'deki Kâbe-i Şerîfe'yi ziyaret etmek üzere yola çıkma farîzası. İLE Hacca giden, Kâbe'yi ziyaret eden, hacı. )
- HACC[Ar.] ile KASD[Ar.]
- HACC[Ar.] ile/ve/||/<>/< SILA[Ar. < VASL]
( Genellikle tek tanrılı dinlerde kutsal olarak tanınan yerlerin, o dinden olanlarca yılın belİRli aylarında ziyaret edilmesi. | İslâm'ın beş koşulundan biri olan, Müslümanlarca zilhicce ayında Mekke'de yapılan Kâbe'yi ziyaret ve tavaf ibadeti. İLE/VE/||/<>/< Bir süre ayrı kaldığı bir yere ya da yakınlarına kavuşma. Memleketine gitme, yakınlarına ulaşma. | Gurbetteki biri için doğup büyüdüğü ve özlediği yer. | Bahşiş, hediye. | Rabıt sigâsı.[ulaç, bağ-fiil][Fr. GERONDIF] )
- HACC ile/ve UMRE
- HÂCCE[Ar. çoğ. HÂCC] ile HÂCCE[Ar. çoğ. HAVÂCC]
( Bir çeşit akdiken. İLE Hacca giden hanım. )
- HACCP/HAZARD ANALYSIS FOR CRITICAL CONTROL POINTS[İng.] değil/yerine/= KRITİK DENETLEME NOKTALARINDA TEHLİKE ÇÖZÜMLEMESİ
- HÂCE BAYRAM-I VELÎ ile/ve/<> HÂCE ŞÂBAN-I VELÎ
- HACE BAYRAM-I VELÎ ve/||/<> HASAN DEDE (UZUNKOL'LU - TAVŞANLI - KÜTAHYA)
( ... VE/||/<> Sancaktarı. )
- HÂCE[Ar. < HÂCET] ile HÂCE[Fars. | çoğ. HÂCEGÂN]
( Gereklilik, ihtiyaç, lüzum. İLE Hoca, efendi, ağa, çelebi, sahip, muallim, öğretmen, müderris. | Tüccar. )
- HACEL[Ar.] ile HACER[Ar. çoğ. AHCÂR]
( Utanma, utanıp şaşırma. İLE Taş. )
- HACEL[Ar.] ile HAYÂ'[Ar.]
- HACER-İ ESVED
( GÖZBEBEĞİ )
( TÜM GÖZBEBEKLERİNİN ORTAK SİMGESİ )
- HACEREYN ve/||/<> NESÎK
( İki taş.[Altın ve gümüş.] VE/||/<> Altın. | Gümüş. )
- HÂCET-İ ZÂTÎ ile GANİYYÜ-Z-ZÂTÎ/GINA-YI ZÂTÎ
- HÂCET(GEREK/SİNİM) YOK:
[ne] İNKÂR'A ve/ne de İKRAR'A
- HÂCET[Ar.] ile FAKR[Ar.]
- HÂCET[çoğ. HÂCÂT] ile HÂCET
( Dilek. İLE Gerek, gereklilik. )
- HACI ARİF BEY ile HACI ARİF BEY
( ... İLE Kanunî. )
- HACI BEŞİR AĞA ÇEŞMESİ
( Sıfır(Milyon) Taşı yanında. [Sultanahmet] )
- HACI PİRÎ MESCİDİ ile/ve HACI PİRÎ MESCİDİ
( Kadirhane mescidi. İLE/VE Leylek Yuvası mescidi. )
( Tophane, Kâdirîler Yokuşu'nda bulunan mescid. [Kâdirî Şeyhi İsmail Rûmî] [XVII. yüzyıl] İLE/VE Yedikule, Hacı Pirî sokağında bulunan mescid. [Hacı Pirî Mehmed] [XVIII. yüzyıl] )
- HACI ile BEDEL
( ... İLE Başkasının adına ve masrafıyla hacca giden. )
- HACI ile/ve/değil HÂCE
( HACE BEKTÂŞÎ VELÎ )
- HACÎL
( UTANMIŞ, UTANCINDAN YÜZÜ KIZARMIŞ )
- HACÎL[Ar.] ile HACÎL[Ar.]
( Üç ayağı beyaz olan at. İLE Utanmış, utancından yüzü kızarmış. )
- HACÎM[Ar.] ile HACÎM[Ar.] ile HACM/HACİM[Ar.]
( Hacamat eden. İLE Saldıran, hücum eden. İLE Bir cismin kapsadığı boşluk. | Oylum. )
- HACİM/CİRİM[Ar.] değil/yerine/= OYLUM/SIYGI
( Bir nesnenin, uzayda doldurduğu boşluk. | İçi oyulmuş, çukur duruma getirilmiş. | [resimde] Derinlik, üç boyutluluk etkisi. | [mimarlıkta] Yer/mekân. )
( 1 cubic kilometer [km3] = 1000000000 cubic metre/meter[m3]
1 cubic centimeter [cm3] = 1.0E-6 cubic metre/meter[m3]
1 cubic millimeter [mm3] = 1.0E-9 cubic metre/meter[m3]
1 liter [L, l] = 0.001 cubic metre/meter[m3]
1 milliliter [mL] = 1.0E-6 cubic metre/meter[m3]
1 gallon (US) [gal (US)] = 0.0037854118 cubic metre/meter[m3]
1 quart (US) [qt (US)] = 0.0009463529 cubic metre/meter[m3]
1 pint (US) [pt (US)] = 0.0004731765 cubic metre/meter[m3]
1 cup (US) = 0.0002365882 cubic metre/meter[m3]
1 tablespoon (US) = 1.47868E-5 cubic metre/meter[m3]
1 teaspoon (US) = 4.92892159375E-6 cubic metre/meter[m3]
1 cubic mile [mi3] = 4168181825.4406 cubic metre/meter[m3]
1 cubic yard [yd3] = 0.764554858 cubic metre/meter[m3]
1 cubic foot [ft3] = 0.0283168466 cubic metre/meter[m3]
1 cubic inch [in3] = 1.63871E-5 cubic metre/meter[m3]
1 cubic decimeter [dm3] = 0.001 cubic metre/meter[m3]
1 exaliter [EL] = 1.0E+15 cubic metre/meter[m3]
1 petaliter [PL] = 1000000000000 cubic metre/meter[m3]
1 teraliter [TL] = 1000000000 cubic metre/meter[m3]
1 gigaliter [GL] = 1000000 cubic metre/meter[m3]
1 megaliter [ML] = 1000 cubic metre/meter[m3]
1 kiloliter [kL] = 1 cubic metre/meter[m3]
1 hectoliter [hL] = 0.1 cubic metre/meter[m3]
1 dekaliter [daL] = 0.01 cubic metre/meter[m3]
1 deciliter [dL] = 0.0001 cubic metre/meter[m3]
1 centiliter [cL] = 1.0E-5 cubic metre/meter[m3]
1 microliter [µL] = 1.0E-9 cubic metre/meter[m3]
1 nanoliter [nL] = 1.0E-12 cubic metre/meter[m3]
1 picoliter [pL] = 1.0E-15 cubic metre/meter[m3]
1 femtoliter [fL] = 1.0E-18 cubic metre/meter[m3]
1 attoliter [aL] = 1.0E-21 cubic metre/meter[m3]
1 cc [cc, cm3] = 1.0E-6 cubic metre/meter[m3]
1 drop = 5.0E-8 cubic metre/meter[m3]
1 barrel (oil) [bbl (oil)] = 0.1589872949 cubic metre/meter[m3]
1 barrel (US) [bbl (US)] = 0.1192404712 cubic metre/meter[m3]
1 barrel (UK) [bbl (UK)] = 0.16365924 cubic metre/meter[m3]
1 gallon (UK) [gal (UK)] = 0.00454609 cubic metre/meter[m3]
1 quart (UK) [qt (UK)] = 0.0011365225 cubic metre/meter[m3]
1 pint (UK) [pt (UK)] = 0.0005682613 cubic metre/meter[m3]
1 cup (metric) = 0.00025 cubic metre/meter[m3]
1 cup (UK) = 0.0002841306 cubic metre/meter[m3]
1 fluid ounce (US) [fl oz (US)] = 2.95735E-5 cubic metre/meter[m3]
1 fluid ounce (UK) [fl oz (UK)] = 2.84131E-5 cubic metre/meter[m3]
1 tablespoon (metric) = 1.5E-5 cubic metre/meter[m3]
1 tablespoon (UK) = 1.77582E-5 cubic metre/meter[m3]
1 dessertspoon (US) = 9.8578431875E-6 cubic metre/meter[m3]
1 dessertspoon (UK) = 1.18388E-5 cubic metre/meter[m3]
1 teaspoon (metric) = 5.0E-6 cubic metre/meter[m3]
1 teaspoon (UK) = 5.9193880208333E-6 cubic metre/meter[m3]
1 gill (US) [gi] = 0.0001182941 cubic metre/meter[m3]
1 gill (UK) [gi (UK)] = 0.0001420653 cubic metre/meter[m3]
1 minim (US) = 6.1611519921875E-8 cubic metre/meter[m3]
1 minim (UK) = 5.9193880208333E-8 cubic metre/meter[m3]
1 ton register [ton reg] = 2.8316846592 cubic metre/meter[m3]
1 ccf = 2.8316846592 cubic metre/meter[m3]
1 hundred-cubic foot = 2.8316846592 cubic metre/meter[m3]
1 acre-foot [ac*ft] = 1233.4818375475 cubic metre/meter[m3]
1 acre-foot (US survey) = 1233.4892384682 cubic metre/meter[m3]
1 acre-inch [ac*in] = 102.790153129 cubic metre/meter[m3]
1 dekastere = 10 cubic metre/meter[m3]
1 stere [st] = 1 cubic metre/meter[m3]
1 decistere = 0.1 cubic metre/meter[m3]
1 cord [cd] = 3.6245563638 cubic metre/meter[m3]
1 tun = 0.9539237696 cubic metre/meter[m3]
1 hogshead = 0.2384809424 cubic metre/meter[m3]
1 board foot = 0.0023597372 cubic metre/meter[m3]
1 dram [dr] = 3.6966911953125E-6 cubic metre/meter[m3]
1 cor (Biblical) = 0.22 cubic metre/meter[m3]
1 homer (Biblical) = 0.22 cubic metre/meter[m3]
1 bath (Biblical) = 0.022 cubic metre/meter[m3]
1 hin (Biblical) = 0.0036666667 cubic metre/meter[m3]
1 cab (Biblical) = 0.0012222222 cubic metre/meter[m3]
1 log (Biblical) = 0.0003055556 cubic metre/meter[m3]
1 Taza (Spanish) = 0.0002365882 cubic metre/meter[m3]
1 Earth's volume = 1.083E+21 cubic metre/meter[m3] )
( 1 barrel dry (US) [bbl dry (US)] = 115.6271236039 liter [L,l]
1 pint dry (US) [pt dry (US)] = 0.5506104714 liter [L,l]
1 quart dry (US) [qt dry (US)] = 1.1012209428 liter [L,l]
1 peck (US) [pk (US)] = 8.8097675424 liter [L,l]
1 peck (UK) [pk (UK)] = 9.09218 liter [L,l]
1 bushel (US) [bu (US)] = 35.2390701696 liter [L,l]
1 bushel (UK) [bu (UK)] = 36.36872 liter [L,l]
1 cor (Biblical) = 219.9999892918 liter [L,l]
1 homer (Biblical) = 219.9999892918 liter [L,l]
1 ephah (Biblical) = 21.9999989292 liter [L,l]
1 seah (Biblical) = 7.3333329764 liter [L,l]
1 omer (Biblical) = 2.1999998929 liter [L,l]
1 cab (Biblical) = 1.2222221627 liter [L,l]
1 log (Biblical) = 0.3055555407 liter [L,l] )
- HACİR değil/yerine/= KISIT
- HACİZ KOYMAK değil/yerine/= ELKOY YAPMAK
- HACİZ MEMURU değil/yerine/= ELKOY İŞYARI
- HACİZ değil/yerine/= ELKOY
- HACKER değil/yerine/= BİLGİSAYAR KORSANI
- HACM-İ İSTİÂBÎ
( Bir şeyin, içine alabildiği miktar. )
- HAÇSI KOROLLA, HAÇ BİÇİMİNDE KOROLLA = TÜVEYC-İ SALÎBÎ = COROLLE CRUCIFORME
- HACZETMEK değil/yerine/= ELKOYLAMAK
- HAD SAFHA değil/yerine/= İLERİ EVRE
- HAD'[Ar.] ile KEYD[Ar.]
- HAD'[Ar.] ile NAKS[Ar.]
- HAD ile HADD
( Sınır. İLE Küllî varlığın müşâhedesine erdiren bir yol. )
- HAD ile/ve HARAM
( Akılda. İLE/VE Dinde. )
- HAD ile/ve/<>/< MATLA'[< TULÛ | çoğ. MATÂLİ']
- HAD ile/ve/<> ÖLÇÜ
( Bilgelik, aklın;
Cesaret, kalbin;
Ölçülülük, duyguların denetimidir. )
( Wisdom is reason's;
Courage is heart's;
Moderation is control of feelings. )
( LIMITING vs./and/<> MODERATION )
- HAD ile/ve/<> TERK
( LIMITING vs./and ABANDONMENT )
- HADÂLET[Ar.] ile HADÂRET[Ar.] ile HADÂRET[Ar.]
( Kol ve baldırı etli olma. İLE Alçakgönüllülük. İLE Yeşillik. )
- HADÂLET ile/değil ADÂLET
( Kol ve baldırı etli olma. İLE/DEĞİL Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetmek. )
- HADAR ile/ve/||/<> SÜKÛN
- HADARA ile MEDENİYET/UYGARLIK
- HADD-İ TÂM(MÂHİYET) ile/ve HADD-İ NÂKIS ile/ve RESM-İ TÂM ile/ve RESM-İ NÂKIS
( Tam tanım.(yakın(karib) cins + yakın fasıl)(İnsan, düşünen canlıdır). İLE/VE
Eksik tanım.(uzak(baid) cins + yakın fasıl)(İnsan, düşünen nesnedir). İLE/VE
Tam tanıtım.(yakın(karib) cins + gerekli özellik)(İnsan, gülen canlıdır). İLE/VE
Eksik tanıtım.(uzak(baid) cins + gerekli özellik)(İki ayak üzeri yürüyen, tırnakları geniş, tüysüz/kılsız, dik yürüyen, tab'an gülen) )
- HADD-İ ZÂTINDA ile AYNI ZAMANDA
( Özünde, merkezinde, gerçeğinde, doğrusu şu ki. İLE Bununla birlikte. )
- HADD[Ar.] ile HAKİKAT[Ar.]
- HADD[Ar.] ile İSM[Ar.]
- HADD[Ar.] ile NİHÂYET[Ar.] ile 'ÂKIBET[Ar.]
- HADD[Ar.] ile RESM[Ar.]
- HÂDD ile HADD[çoğ. HUDÛD] ile HADD ile HADD ile HADD ile HÂD[Fars.]
( Keskin. | Sivri. | Dar. | Sert, etkili, tesirli. | Ekşi. | Azgın ve iltihaplı çıban/yara/hastalık. | Gergin. İLE Sınır, iki devlet toprağının birleştiği yer, kenar. | Derece. | Gerçek değer. | Şeriatçe verilen ceza. | Bir önermede konu ile yüklemden her biri, terim. | Cebirde oran/tenasüp ya da denklem/muadeleyi oluşturan bölümlerden her biri. | Bir şeyin sonu. İLE Tümel/küllî var oluşun tanıklığına/müşâhedesine erdiren bir yol. İLE Denizden gelen gürültülü ses. | Gürültü ile yıkılan. | Gürültülü bir sesle çağıran. İLE Yanak. | Yeri yarma, yeri kazma. İLE Çaylak. )
- HADDÂ'[Ar. < HUD'A] ile HADDÂ[Ar.]
( Aldatıcı, dalavereci. İLE Deve çobanı. )
- HADDE/HANE değil/yerine/= EĞREÇEVİ
- HADDE değil/yerine/= SÜZGEÇ, İMBİK
- HADDİ'Nİ BİLDİRMEK ile HADDİNİ "BİLDİRMEK"
( Bir şeyin/durumun. İLE Bir kişinin/tutumun. )
( Sınırların bilgisini belirtmek/anlatmak. İLE Haddini aşanı engellemek.[bedelini ödetmek üzere ya da öncelikli olmamalı!] )
- HADDİ/Nİ AŞMA ile/ve/||/<>/>/< "RAHATLIK"
( HADDİ/Nİ AŞMA ile/ve/||/<>/>/< "RAHATLIK" )
- HADDİNDEN FAZLA değil/yerine/= GEREĞİNDEN ÇOK
- HADDİNİ AŞMAK ile ÇIĞRINDAN ÇIKMAK
- Haddini bildirmek için KONUŞ!!!
- Haddini bildirmek için SUS!!!
- Haddini bilmek için KONUŞ!!!
- Haddini bilmek için SUS!!!
- HADDİNİ BİLMEK ile/ve HAKKINI BİLMEK
( Olgunlaşmayan meyveye, el uzanmaz. )
( TO KNOW THE LIMIT vs./and TO KNOW THE RIGHTS )
- HADDİNİ BİLMEK ve HESABINI BİLMEK
( TO KNOW THE LIMIT and TO KNOW THE ECONOMY )
- HADDİNİ BİLMEK ve/||/<> VAROLMA/VAROLABİLME
- HADDİNİ BİLMEMEK HADDİNİ BİLDİRMEK
- HADDİNİ-HESABINI (BİLMEMEK)
- HADEME[Ar.] ile/ve KAVAS[Ar. < KAVVAS]
( Odacı. İLE/VE Elçilik ya da konsolosluklarda görev yapan hizmetli. | Banka, patrikhane, otel vb. yerlerde hizmetli ya da koruma görevlisi. | Elçilik ve konsolosluklarda koruma görevlisi. )
- HADEME/MÜSTAHDEM değil/yerine/= ODACI/İŞGÖREN
- HADEME ile AVADANCI
( ... İLE Osmanlı sarayında, bir sınıf hademe. )
- HADEME ile/ve GÜLLABİ/Cİ
( ... İLE/VE Akıl hastahanelerinde. )
- HADESE(HUDÛS) ile HADESE(HADS)
( Olmak. İLE Sezgi./Sürat-i intikal. )
- HÂDİ'[Ar. < HADÎA] ile HÂDÎ[Ar.] ile HÂDÎ[Ar. < HİDÂYET | çoğ. HEVÂDÎ, HÜDÂT] ile HAYDİ![Ar.]
( Hileci, dolapçı. | Fena, bozuk. İLE Sırada ilk, birinci. | Yenilene yardım eden, yardımcı. İLE Doğru yolu gösteren, hidâyet eden. | Kılavuz, rehber. | Önde giden. | Mızrak ucu. İLE "Hareket geç!" )
- HÂDÎ[< HİDÂYET]
( HİDÂYET EDİCİ, DOĞRUYA GÖTÜREN | KILAVUZ )
- HÂDİM[< HİDMET]
( HİZMET EDEN, YARAYAN )
- HÂDİNE
( Çocuğu besleyip büyütme hakkına sahip kadın. )
- HÂDİR[Ar.]
( Öten. [güvercin] | Kişneyen. [aygır] | Kükreyen. [arslan], böğüren [deve], anıran [eşek]. )
- HÂDİR[Ar.] ile HÂDİR[Ar. çoğ. HADERE]
( Öten güvercin. | Kişneyen aygır. | Kükreyen arslan, böğüren deve, anıran eşek. İLE Şişen, yumrulanan örgen. )
- HADİS-İ KUTSÎ ile/ve ÂYET
- HADÎS-İ KUTSÎ ile/ve HADÎS-İ MÜRSEL
( Ma'nâ Allah'ın, söz Hz. Muhammed'in. İLE Hz. Muhammed'den duyulduğu söylenilen söz. )
- HADİS-İ KUTSÎ ile HADİS-İ ŞERÎ
- HADİS-İ KUTSÎ ile/ve HADİS-İ ŞERİF
- HADÎS-İ MÜRSEL ile/ve HADÎS-İ SAHİH
( Hz. Muhammed'den duyulduğu söylenilen söz. İLE Râvîsi sağlam olan hadisler. )
- HADÎS-İ SAHİH ile/ve HADÎS-İ MEVZÛ
( Râvîsi sağlam olan hadisler. İLE Hz. Muhammed'e isnad olunan söz. )
- HADÎS-İ ŞERÎF ile/ve/<> HADÎS-İ KUTSÎ
- HADÎS[Ar. < EHÂDÎS] ile HÂDİS[Ar. < HUDÛS]
( Hz. Muhammed'in kutsal sözü/sözleri. | Hadisten bahseden ilim. | Yeni, taze. | Haber, kıssa, söz, söylenti. İLE Çıkan, meydana gelen, hudûs eden. | Yeni, yeni çıkan. )
- HADÎS[Ar.] ile HABER[Ar.]
- HADÎS[Ar.] ile KASAS[Ar.]
- HÂDİS ile EZELÎ
( ... İLE Önceden olmayı öncelleme. )
- HADİS ile HADÎS-İ KUTSÎ
( Kıyamete kadar tazeliğini kaybetmeyen haber, söz; Hz. Muhammed'in sözü(Bu sözlerin ilmi, anlamı Hak'dan, lafzı Resûllullâh'a muzaffer.) İLE Ma'nâ Allah'ın, söz Hz. Muhammed'in. )
- HADİS ile/ve HADÎS-KEŞFEN
( Kıyamete kadar tazeliğini kaybetmeyen haber, söz; Hz. Muhammed'in sözü(Bu sözlerin ilmi, anlamı Hak'dan, lafzı Resûllullâh'a muzaffer.) İLE İnsana gerek yakazada ve gerek menâmda vahiy ya da işitme suretiyle, Hz. Muhammed'den gelen söz, haber. )
- HADİS ile HÂDİS(E)
( Peygamber sözü. İLE Meydana gelen. )
- HADİS ile HÂDİS(E)
( Peygamber sözü. İLE Meydana gelen. )
- HADİS ile TEFSİR
- HÂDİSE[Ar.] ile VAK'A[Ar.]
( Genele dayalı ve etkisi [geniş] olan/olabilen. İLE Bir/kaç kere ve olumsuzluklarda. )
- HÂDİSE ile/ve GÖSTERGE
- HÂDİSE değil/yerine/= OLAY | DURUM
- HADİSLER'DE:
MERFU ile MEVKÛF ile MEKTÛ
- HADİSTE:
TEDVİN DÖNEMİ ile/ve/||/<>/> TASHİH DÖNEMİ
- HADS ile HADS
( SEZGİ | ZAN, TAHMİN )
- HAF değil HAV[Ar.]
( Kadife, çuha vb.'nin yüzeyindeki ince tüy. )
- HAFÂ'
- HAFF[Ar.] ile HÂFF[Ar.] ile HAF[Ar. < İng.]
( Ayakkabı. İLE Bir şeyin etrafını dolanan. İLE Oyun kurucu. )
- HÂFÎ[Ar.] ile HAFÎ[Ar. < HAFÂ | çoğ. HAFİYYÂT]
( Çok ikrâm eden, güleryüzle karşılayan. | Yalınayak yürüyen/koşan. İLE Gizli, saklı. )
- HAFİF BAYGINLIK ile ŞİDDETLİ BAYGINLIK
( SA'KA-İ HAFÎFE ile SA'KA-İ ŞEDÎDE )
- HAFİF UNLU ile/ve ORTA DERECE UNLU ile/ve ÇOK UNLU
( HAFİF UNLULAR
* Kuşkonmaz - Alkali
* Patlıcan - Alkali
* Mantar - Alkali
* Lahana - Alkali
* Karnabahar - Alkali
* Balkabağı - Alkali
* Salatalık - Alkali
* Kabak - Alkali
* Tere - Alkali
* Ispanak - Alkali
* Hindiba - Alkali
* Yeşil Fasulye - Alkali
* Marul - Alkali
* Mısır/Frenk Salatası - Alkali
* Pırasa - Alkali
* Tatlı Biber - Alkali
* Turp - Alkali
* Semizotu - Alkali
* Kuzukulağı - Asit
İLE/VE
ORTA DERECE UNLULAR
* Enginar - Alkali
* Pancar - Alkali
* Havuç - Alkali
* Kereviz - Alkali
* Brüksel Lahanası - Alkali
* Şalgam - Alkali
* Maydanoz - Alkali
* Radika - "Alkali
* Taze Bezelye - Alkali
* Roka - Alkali
* Bamya - Alkali
* Soğan - Asit
* Sarımsak - Asit
İLE/VE
- ÇOK UNLULAR
* Kestane - Alkali
* Patates - Alkali
* Yer elması - Alkali )
- KURU SEBZELER
* Bakla - Asit
* Kuru fasulye - Asit
* Kuru bezelye - Asit
* Mercimek - Asit
* Soya - Asit
YAĞLI MADDELER
* Avokado - Alkali
* Zeytin - Alkali
YAĞLI KURUYEMİŞLER
* Ceviz - Asit
* Fındık - Asit
* Şamfıstığı - Asit
* Amerikan fıstığı - Asit
* Badem - Alkali
TAHIL VE MAMULLERİ
* Yulaf - Asit
* Buğday - Asit
* Beyaz un - Asit
* Mısır - Asit
* Arpa - Asit
* Kepekli ve beyaz pirinç - Asit
* Çavdar - Asit
* Kepekli ekmek - Asit
* Hamur işleri - Asit
* İrmik - Asit
* Mısır unu - Asit
* Yulaf unu - Asit
* Patates nişastası - Asit
ZARARLI OLANLAR
* Kakao - Asit
* Çay ve kahve - Asit
* Baharat - Asit
* Konserveler - Asit
* Şeker ve şekerli maddeler - Asit
* Her tür pasta ve benzerleri - Asit
* Alkol - Asit
)
- HAFÎF[Ar.] ile HAFÎF/HAFFÂF[Ar.] ile HAFÎF[Ar. < HİFFET]
( At koşarken, kuş uçarken, rüzgâr eserken oluşan ses. Hışırtı. İLE Ayakkabı, terlik, kavaf vs. yapan ve satan. İLE Ağır olmayan, yeğni. | Türk müziğinin büyük usullerindendir. )
- HAFİF ile HAFÎF
( Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni. | Güç ya da yorucu olmayan, kolay. | Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa. | Miktarı az, sindirimi kolay yiyecek. | Kalınlığı ya da yoğunluğu az olan. | Etkisi az olan, sert karşıtı. | Önemli olmayan. | Çok dik olmayan sırt, yokuş/eğim. | Gücü az olan, belirli belirsiz. | Sıkıntısız, ferah, rahat olarak. İLE Türk müziğinin büyük usûllerindendir. )
- HAFİFE ALMA ile/değil/yerine ELEŞTİRİ
- HAFİFE ALMAK ile (YETERİNCE) ÖNEMSEMEMEK
- HAFİFE ALMAK ile/ve/değil/<> BOŞLAMAK
- HAFİFE ALMAK ile/ve/<> GENELLEMEK
- HÂFİR
( Hafreden, kazan, kazıcı, eski yapıt araştıran. )
- HÂFİR[Ar. < HAVÂFİR] ile HAFÎR[Ar. çoğ. HAFÂİR]
( Kazan/kazıcı, hafreden. | At gibi hayvanların tırnağı. İLE Derince kazılmış yer, yer çukuru. | Mezar, kabir. )
- HAFİT/HAFÎD[Ar. çoğ. AHFÂD]/NEVE[Fars.] değil/yerine/= TORUN
( Eril torun. DEĞİL/YERİNE/= ... )
- HÂFİYEN[Ar.] ile HAFİYYEN/HAFİYYETEN[Ar.]
( Yalınayak olarak. | İkrâm ederek. İLE Gizliden, gizlice, saklı olarak, âşikâr olmayarak. )
- HÂFİYEN ile HAFİYYEN
( YALINAYAK OLARAK | İKRÂM EDEREK ile GİZLİDEN, GİZLİCE, SAKLI OLARAK )
- HAFIZ POST ile/ve/<> ITRÎ
- HAFÎZ[Ar.] ile RAKÎB[Ar.]
- HAFIZ ile HÂFIZ
( Hıfz edici, saklayıcı. İLE Kur'ân-ı Kerim'i ezberleyen kişi. )
- HAFIZ ile HAFÎZ
- HAFIZ ile HÂFIZ
( Hıfz edici, saklayıcı. İLE Kur'ân-ı Kerim'i ezberleyen kişi. )
- HAFIZ ile/ve KUR'A HÂFIZI
- HÂFIZA[Ar.] değil/yerine/= BELLEK
- HAFIZA ile/ve/||/<> HATIRA
- HAFIZA ile HAVZA
- HAFIZA ile/ve ZİKİR
- HÂFIZLIK:
3/5/10 SAYFA(DA/SI) OLMAK/KALMAK ve/<> HER CÜZ'DE
( Mushafın, tamamının baştan hıfz edilmiş olduğundan hareket edilir. )
- HAFL/HAFLE[Ar.] ile HAFR/HAFŞ[Ar.]
( Kederlenme, tasalanma. | Toplanma, toplantı. İLE Kazma, kazılma. )
- HAFNİYUM ile HAHNYUM/NİLSBOHRYUM
( ... İLE Atom numarası 105 olan, kaliforniyum atomlarının, azot çekirdekleriyle bombardımanından elde edilmiş yapay öğe. [Simgesi: Ha] )
- HAFRİYAT değil/yerine/= KAZIM
- HAFS[Ar.] ile HAFZ[Ar.]
( Biriktirme, toplama. İLE Basıklık. | Dengeli/îtidâl, aşırı olmama durumu, ölçülülük. | Arap dilbilgisinde kesre/esre imi/işareti. )
- HAFŞ/HAFR[Ar.] ile HAFŞ[Ar.]
( Kazma, kazılma. İLE "Tavuk karası" denilen bir göz hastalığı. )
- HAĞTIRAĞ/HAATIRAA değil HATIRA/ANI
- HÂHUT ile/ve İNSAN-I KÂMİL
- HÂİB[Ar. < HEYBET] ile HÂİB[Ar. < HAYBET | çoğ. HÂİBÎN]
( Korkan, korkak. | Utangaç. İLE Mahrum. | Ümitsiz, me'yûs, dederli. | Zarara uğrayan. )
- HÂİF[Ar. < HAVF] ile HÂİF[Ar.]
( Korkan, korkak, ödlek. İLE Sitem ve gadir eden, zulmeden. )
- HAİKU
( 5-7-5 toplam 17 heceden ve üç dizeden oluşan, geleneksel Japon şiir türü. )
- HÂİL[Ar. < HAVL] ile HÂİL[Ar. < HEVL]
( İki şey arasında ya da bir şey önünde perde olan, engel olan, arayı kapayan, engel. | Ekran.[fizikte] İLE Korkunç. )
- HAİL[Ar.] değil/yerine ENGEL
- HAİLE[Ar.] ile/değil/yerine ÜZÜCÜ/AĞLATICI
( Çok acıklı olay. | Koşuk biçiminde yazılmış ağlatı. İLE ... )
- HAİN/LİK ile/değil/yerine VEFÂSIZ/LIK
- HAİN değil/yerine/= SATKIN
- HAİNLEŞTİRME ile/ve/<> ÖTEKİLEŞTİRME
- HAİNLİK(TEN) ile/değil KORKU(DAN)
- HAİNLİK ile/değil/ne yazık ki BİLMEMEZLİK
- HAIR vs. HAIRS
- HAİZ OLMAK değil/yerine/= İYE OLMAK/TAŞIMAK
- HAİZ[Ar.] ile HAİZ[Ar.]
( Sahip, mâlik, taşıyan. İLE Âdetini/hayzını gören hanım. )
- HAİZ ile CAİZ
( Bir şeyi elinde bulunduran, taşıyan. İLE Din, yasa, töre ya da başka bakımdan işlenmesinde, yapılmasında sakınca olmayan, yapılıp işlenmesine izin verilen, uygun, yerinde sayılan, yakışık alan. )
- HÂİZ ile HÂKİM
( Sahip, taşıyan. İLE Egemenliğini yürüten, buyruğunu yürüten, sözünü geçiren. | Başta gelen, başta olan, baskın çıkan. | Duygu, davranış vb.ni iradesiyle denetleyebilen kimse. | Yüksekten bir yeri bütün olarak gören. | Yargıç. | Bilge. | Baskın. )
- HAK EDİŞ ile/ve/değil/> HAKKINDAN VAZGEÇEBİLMEK
- HAK EDİŞ ile/ve UYGUNLUK
( TO DESERVE vs./and APPROPRIATENESS )
- HAK ETMİŞLİK değil/yerine LÜTÛF
- HAK GÖZETME ile VİCDAN
- HAK SİLLESİNİN:
SADÂSI ve/||/<> DEVÂSI ve/||/<> DAVÂSI
( Olmaz! )
- HAK SOFRASI ile/ve ALİ SOFRASI
- HAK VERMEK ile/ve HOŞ GÖRMEK
- HAK YEME ile/değil ÜZERİNE GİTME
- HAK-HUKUK (SAHİBİ OLMAK, PEŞİNDE KOŞMAK)
- HAK-HUKUK ile GAK-GUGUK
( Her zaman için. İLE Bazen/bugün. )
- HAK-SIZ ile HAKK-SIZ
- HAK:
H(HA) ve/||/<> K(KAF)
- HAK:
KESİNLİK ve/||/<> DOĞRULUK ve/||/<> GENELLİK
- HAK'LA İSTEMEK ve/<> HAKK'LA İSTEMEK
- HAK(K)'A TESLİM OLMAK ve/||/<>/>/< KENDİNLE BARIŞIK OLMAK
- HAK[Ar.] ile HAK[Ar.] ile HÂK[Ar.] ile HAKK[Ar.]
( Tüze. | Türenin[tüzeye/hukuka uygunluk] gerektirdiği ya da birine ayırdığı şey, kazanım. | Dava ya da savda gerçeğe uygunluk, doğruluk. | Geçmiş ve harcanmış emek. | Emek karşılığı ücret. | Doğru, gerçek. İLE Maden, ağaç, taş üzerine, elle yazı ya da şekil oyma. İLE Toprak. İLE Allah. )
- HÂK[Ar.] ile HÂK[Ar.] ile HAKK[Ar. çoğ. HUKUK] ile HAKK[Ar.]
( Orta, vasat. | İnsaniyetli, mert ve yiğit adam. İLE Toprak. İLE Allah, tanrı. | Doğruluk ve insaf. | Bir kişiye ait olan şey. | Dava ve iddiada hakikate uygunluk, doğruluk. | Geçmiş/harcanmış emek. | Pay, hisse. | Doğru, gerçek. | Lâyık, münâsip. İLE Kazıma, kazınma, bir şeyin üstünü çelik kalemle yazı ya da resim olarak oyma. | Yazıyı, yanlışı kazıma. )
- HAK/LAR [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- HAK ile/ve/değil/||/<>/>/< AŞK
- HAK ile/ve/<>/< AYRICALIK/İMTİYAZ(/MÜMTAZ)[Ar. < MEYZ]
( RIGHT vs./and/<> SPECIAL PRIVILIGE )
- HAK ile/değil BAĞIMLILIK
( [not] RIGHT vs./but DEPENDENCE )
- HAK ile/ve/||/<>/> DİRENME HAKKI
- HAK ve/||/<>/> GÜÇ
- HAK ile/ve/<> GÜVENCE
- HAK ile/ve HAD
- HAK ile/ve HAKİKAT
- HAK ile/ve/||/<> HAKK
( Adâlet. İLE/VE/||/<> Allâh. )
( Her disiplinin kendi ve belirleyicileri. İLE/VE/||/<> Disiplinleri aşkın. )
( Aklın birliği. İLE/VE/||/<> Doğa ve tarihin birliği. )
( Tikel/cüzzî. İLE/VE/||/<> Tümel/küllî. )
- HAK ile/ve/||/<>/< HAKLARA SAHİP OLMA HAKKI
- HAK ile/değil HAZ
( Birçok şeyin, hakkınız olduğuna inanabilirsiniz fakat bir düşünün bakalım! Sadece hazzınız [için] olmasın? )
- HAK ve/<> HİKMET
- HAK ile/ve/<> HİZMET
- HAK ile/ve/||/<> NASİP
- HAK ile/ve/||/<> ÖDEV
- HAK ile/ve/değil/yerine OLANAK
( [not] RIGHT vs./and/but POSSIBILITY
POSSIBILITY instead of RIGHT )
- HAK = RIGHT[İng.] = DROIT[Fr.] = RECHT[Alm.] = JUS[Lat.]
- HAK ile/ve RIZÂ
- HAK ve/||/<> TAŞ
( Yerini bulur. VE/||/<> Gediğini bulur. )
- HAK ile/ve YERİNDE HAK
( RIGHT vs./and RIGHT IN RIGHT PLACE )
( QUAN ile/ve ... )
- HAK ile/ve/||/<>/>/< ZORUNLULUK
( RIGHT vs./and/||/<>/>/< OBLIGATION )
- HÂKA BİHİ[Ar.] ile NEZELE BİHİ[Ar.]
- HAKAN ile HAN
- HAKARET ile AŞAĞILAMA
- HAKARET ile/değil/yerine/||/>< ELEŞTİRİ
- HAKARET ile/ve SÖZLÜ SALDIRI
- HAKARET ile/değil TESPİT
- HAKİKA-TEN değil/< HAKİKATEN
- HAKİKAT [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- HAKİKAT = GERÇEKLİK ve/+ ÇEŞİTLİLLİK(OLGUSALLIKLAR)
( TRUTH = REALITY and/+ VARIETY )
- HAKİKAT >< HURÂFE ile/ve/<> TARİHÇİ
( Hakikat gibi, hurâfelerin de, tarihçinin işine geleni vardır, gelmeyeni de. )
- HAKİKAT GERÇEKLİK
- HAKİKAT AHLÂKI ve ÖZGÜRLÜK AHLÂKI
( MORALS OF TRUTH and MORALS OF FREEDOM )
- HAKİKAT BİLGİSİ ile/ve/||/=/<>/>/< KENDİNİN BİLGİSİ
- HAKİKAT-İ KÂBE ve HAKİKAT-İ KIBLE
- HAKİKAT-İ MUHAMMED ve/=/<> ÖVÜLEN AHLÂK
- HAKİKAT:
"DUYULUR OLAN" değil DÜŞÜNÜLÜR OLAN
- HAKİKAT:
ACITSA DA ile/ve/||/<>/> ACI DEĞİLDİR
- HAKİKAT:
ÖĞRENİLEBİLİR fakat ÖĞRETİLEMEZ
( Belki. FAKAT Asla! )
- HAKİKAT'İ ZİKR ETMEK ile/ve HAKİKAT'İN ŞÜKRÜ
- HAKİKAT'TEN ÖĞRENMEK ile/ve/<> HAKİKATEN ÖĞRENMEK
- HAKÎKAT[Ar.] ile HADD[Ar.]
- HAKÎKAT[Ar.] ile HAKK[Ar.]
- HAKÎKAT[Ar.] ile MA'NÂ[Ar.]
- HAKÎKAT[Ar.] ile ZÂT[Ar.]
- HAKİKAT/İ ile/ve/değil/<> OLGUSALLIK/I
- HAKİKAT/REALİTE değil/yerine/= GERÇEKLİK
- HAKİKAT ile/ve/||/<>/></< "BENLİK"
( "Konuşursa". İLE/VE/||/<>/>< Susar/susmalıdır. )
- HAKİKAT ve DİZGE
( TRUTH and SYSTEM )
- HAKİKAT ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK
- Hakikat ile hakikat
- Hakikat ile hakikat
- Hakikat ile/ve hakikat
- HAKİKAT ile HAKİKAT
( Temel. İLE Ayrım. )
( HAKİKAT: İlkesel tutum/bakış. )
- HAKİKAT ile HAKİKAT-ÜL-HAKAİK
( Doğa. İLE Tin. )
- HAKİKAT ve/<> HAYR/HAYIR
- HAKİKAT ile/ve/||/<>/< İTİBAR
- HAKİKAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAVRAM
- HAKİKAT ile/ve KEMÂLÂT
( İzi yoktur ki izinden biline, Dahi tozmaz ki tozundan biline, Sen anı sanma sözünden biline, Hakikat ehlinin olmaz nişanı. )
( GÜZELLİK/KEMÂL: * TENASÜB-Ü ÂZÂ(ÖRGENLERİN UYUMU) * AKIL * AHLÂK * ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK )
( Kemâlâtın en büyüğü, kişinin kendini herkesten küçük görmesidir. )
( Hakikat, tüm âleme değil ancak ehline gösterilir. )
( Hakikat karşılığında ne para alınır, ne de bir şey. )
( Hakikati biliyorsan ölümü iste! )
( Kelâmı, hakikati zamanından önce kulağımıza çalsalar, zeytinyağıyla şişirilen ve çürüyen incire benzeriz. )
- HAKİKAT ile/ve MAHİYET
( Her hakikatin mahiyeti olur ama her mahiyetin hakikati olmayabilir. )
( TRUE NATURE/ESSENTIAL CHARACTER vs./and TRUTH )
- HAKİKAT ile MECÂZ ile KİNÂYE
( Kök.(Mutabakat). İLE İkinci anlam yüklemek.(Tazammun/Akıl). İLE Hakikat ile mecâz arasında bırakmak.(İltizam). )
- HAKİKAT ile/ve/değil MUTÂBAKAT
( HAKİKAT: Düşünce dünyası ile dış dünya arasındaki uyuşma/mutâbakat. )
( [not] TRUTH vs./and/but FACT | HARMONY )
- HAKİKAT ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/> DOYUM
- HAKİKAT ile/ve/<> ÖZNİTELİK
( HAKİKAT: KENDİYLE ÖZDEŞ OLAN )
- HAKİKAT ile/ve/değil SIDKİYET
- HAKİKAT ile/ve/değil SIDKİYET
- HAKİKAT ve/||/<>/= TAŞ/BİTKİ/HAYVAN
- HAKİKAT ile/<> UPUYGUNLUK
- HAKİKAT ile/ve/değil VAK'A
( [not] TRUTH vs./and/but FACT )
- HAKİKAT ile/ve VAKIA ile/ve SIDKİYET
- HAKİKAT ile/<>/>< YANILSAMA
- HAKİKAT ile YORUMLAR
( Vardır/yoktur. İLE Vardır. )
- HAKİKATA OLAN BAĞLILIK ile/ve/<> KİŞİYE/İNSANLIĞA YAPILAN HİZMET
( Bir'e hizmet, bin'e hizmet; bin'e hizmet, bir'e hizmet. )
( DEVOTION TO TRUTH vs./and/<> SERVICE/ATTENTION TO HUMAN/ITY )
- HAKİKATE YAKLAŞMAK ile/ve HAKİKATTEN UZAKLAŞMAK
( İki uc da çıldırmaya/delirmeye neden olur. )
- HAKİKATE YAKLAŞMAK ile/ve HAKİKATTEN UZAKLAŞMAK
( İki uc da çıldırmaya/delirmeye neden olur. )
- HAKİKATE YOL ile/ve/<> HAKİKATTE YOL
( Vardır. İLE/VE/<> Yoktur. )
- HAKİKATEN[Ar. + Fars.] ile HAKİKATTEN[Ar. + Tr.]
( Arapça olan Hakikat sözcüğünün, Farsça olan -en eki kullanılarak hakikate ilişkin/ait olarak. İLE Hakikat sözcüğüne, Türkçe "-den" eki kullanılarak temel/esas/öz ile ilgili, oradan[hakikatten] olan[bilgi/haber/durum/(")deneyim(")]. )
- HAKİKATEN/SAHİDEN değil/yerine/= GERÇEKTEN
- HAKİKATİ İFADE EDEN ile HERŞEYİ/HERKESİ BAĞLAYICI
- HAKİKATİ:
[ya] ARAMA! ve/ya da/<> HERKESE VE HER YERDE/ZAMAN AÇIKLAMA!
( [Kişiyi] Yalnız kılar. VE/YA DA/<> Maskara eder. )
- HAKİKÂTİNİ DAĞITMAK ile/ve HAKİKÂTİNDEN VAZGEÇMEK
- HAKİKATLERİN SANATI ile SANATIN HAKİKATLERİ
- HAKİKATTE:
[ne] ŞAH ne de PADİŞAH
- HAKİKATTE:
YALAN ile/ve/||/<> YANLIŞ
- HAKİKİ CEVHER ile/ve GÖRELİ CEVHER
( Tanrı. İLE/VE Yaratılanlar. )
( Descartes! )
- HAKİKİ OLMAYAN ile/değil/yerine/>< HAKİKİ
( Yinelemesinde yiten. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yinelemesinde yitmeyen. )
- HAKİKÎ:
AYNÎ/HARİCÎ ile/ve/<> ZİHNÎ
( NEFS EL-EMR )
- HAKİKÎ değil/yerine/= ÖZUYGUN
- HAKİM ... ile BASKIN ...
- HAKİM ... ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GALİP ...
- HAKİM OLMAK" ile/ve "SAHİP ÇIKMAK"
- HÂKİM OLMAK ile/ve/<> VÂKIF OLMAK
- HAKİM RÜZGÂR YÖNÜ
( Herhangi bir yerde, rüzgârın yıl içinde en fazla estiği yön. )
- Hâkim'e KONUŞ!!!
- HÂKİM[Ar.] ile HAKEM[Ar.]
- HAKİM/HÜKÜMRAN değil/yerine/= EGEMEN
- HÂKİM ile/<> (SULH/CEZA) SORGU HAKİMİ
- HÂKİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLİRKİŞİ
( Yöntemi/usûlü bilir ve süreci takip etmekle görevli ve yetkilidir. Esasa dayalı bilgi, belge ve kanıtlara dayanarak son kararı belirler. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Esası, içeriği[konuyu, alanı ve terimlerini] (daha) iyi/geniş/derin bilir ve/ya da belirler.[Bazı/çoğu davada, hâkimin değil/yerine bilirkişilerin ortak görüşleri ve uzlaşımsal kararı önceliklidir ya da dikkate alınmalıdır.] )
- HÂKİM ile/ve/değil/yerine/||/<> HÂDİM
( Ancak, hizmet eden [hâdim], [duruma/olguya] hâkim olur. )
- HAKİM ile HÂKİM
( Hikmet sahibi. İLE Yargıç. )
- HAKÎM ile HÂKİM ile HAKEM ile HEKİM
( Bilge, hikmet sahibi. İLE Hüküm veren, yargıç. İLE Karar veren. İLE Tabip, tıp doktoru. )
( BİCİŞK ile ... ile ... ile ... )
( ... ile PULENU ile ... ile ... )
- HAKİM ile/ve/<> MUHTESİB
- HÂKİM değil/yerine/= YARGIÇ
- HAKİMİYET değil/yerine/= EGEMENLİK
- HAKİMİYET ile/yerine UYUM
- HAKİR
( DEĞERSİZ, AŞAĞI, BAYAĞI [HAKÎR değil!] )
- HAKÎR[Ar.] ile SAGÎR[Ar.]
- HAKÎR ile/değil HAKİR
- HAKK BİLMEK ile/ve HAKK'TAN BİLMEK
( Vahdet-i Hakk'ı bilenin, dili lâldir, aklı mat. )
( Allah, Hakk'ın küllî mertebesidir. )
( Allah bilence olsun. )
( HAKK: Kendiyle kaim olan varolan. )
( İNSAN HAKK'TA, HAKK İNSAN'DA; HAK EDENE! )
- HAKK-I MESİL değil/yerine/= SU YOLU ÜLEVİ
- HAKK-I MÜRUR değil/yerine/= GEÇİT ÜLEVİ
- HAKK-I ŞÜRB değil/yerine/= İÇME ÜLEVİ
- HAKK:
DOĞA ve/<> TARİH
( HAKK: Doğa ile tarihin birliği. )
- HAKK:
GÖRDÜĞÜMÜZ değil GÖRDÜKLERİMİZDE YANSIR(TECELLÎ EDER)
- HAKK'A KAVUŞMAK ile/ve/<> HAK ETTİĞİNE KAVUŞMAK
- HAKK'A RAZI OLMAK ile/ve HAKKINA RAZI OLMAK
( İltifatına aldanma, hakaretine yerinme! )
( Allah'a en yakın olduğun an, en küçük göründüğün andır. )
( HAK: Rabbin sana tahsis ettiği. )
- HAKK'I, KİŞİYLE TANIMAK ile/ve/||/<> KİŞİ'Yİ, HAKK'LA TANIMAK
- HAKK'LA İSTEMEK ve/<> HALK'LA İSTEMEK
- HAKK'TAN "SIKILMAK" ile HALK'TAN SIKILMAK
- HAKK ve/<> HADD
- HAKK ile/ve/<> HÂK
( ... İLE/VE/<> Kendine varlık vermeyen. )
( Bizzâtihî varlık. İLE/VE/<> Toprak. )
- HAKK ile/ve/> HALK
( Hakk'ın zuhuru halktır. )
( Kendimiz/de/n. İLE/VE/> Başkası/nda/n. )
( Allah. İLE/VE/> Hakk'ın sıfatları. Hakk'ın perdesi. )
( Derdimiz. İLE/VE/> Kendi dertleri, kendilerine yeter. )
- HAKK ve/||/=/<> HAREKET[BİZÂTİHÎ]
- HAKK ve SABIR
- HAKK ve/||/=/<> VARLIK ve/||/=/<> İNSAN
( Varlıkbilimsel. VE/||/=/<> Bilgibilimsel. )
( Kişinin sırrı. VE/||/=/<> Hakk'ın zâhiri. )
- HAKK ile/ve/<> VUCUD
( Varlık.[verili olarak] | SAMED İLE/VE/<> Varlık.[kazanılmış olarak] )
( Görünmüyor. İLE/VE/<> Görünüyor. )
( İlk doğuş. İLE/VE/<> Hakk'tan oluşan. )
- HÂKKA[Ar.] ile HAKKA["ka" uzun okunur]
( Sürekli musîbet, âfet, keder. | Kıyâmet günü. İLE Doğrusu.[el-HAKK, HAKKAN, HAKİKATEN] )
- HAKKAK["ka" uzun okunur] ile HAKKÂK[Ar. < HAKK]
( Kutucu, hokkacı. İLE Hak eden. | Mühür vs. kazıyan kişi. )
- HAKKÂK değil/yerine/= OYMACI
( Oyma/hak işleri yapan zanaatkâr. )
- Hakkaniyet için DİNLE!!!
- HAKKARİ ile HAKKARİ
( Güç, güçlü, savaşçı.[Soğukla ve doğa koşullarıyla mücadele eden.] İLE Türkiye'nin Güneydoğu bölgesi ili. )
- HAKKATEN" değil HAKİKATEN
- HAKKETMEK değil/yerine/= KAZIMAK
- HAKKIN, SENİN YANINDA OLDUĞUNA İNANMAK ile/ve/değil/yerine/<> KENDİNİN, HAKKIN YANINDA OLDUĞUNA İNANMAK
- HAKKINDA KİTAP YAZILAN İLK SULTAN
( I. AHMED )
- HAKKINDA KONUŞMAK ile DEDİKODU
( Çocukların ağzı fakat "büyüklerin" içi konuşur. )
( Konuştuğunda hayır söyle ya da sus! )
( "Bir Dedikodu Ne Kadar Hızlı Yayılabilir?" yazısı için burayı tıklayınız... )
( TO TALK ABOUT vs. GOSSIP )
- HAKKINI İADE ETMEK ve/<> HAKKINI TESLİM ETMEK
- HAKKINI TESLİM ETMELİ!
- HAKKINI VERMEK değil HAKKINI TESLİM ETMEK
- HAKKIYLA değil/yerine/= GEREĞİYLE
- Hakkını teslim etmek için DİNLE!!!
- HAKLAR:
SINIRLANDIRILAMAZ OLANLAR ile/ve/||/<> SINIRLANDIRILABİLİR OLANLAR
- HAKLAR ve/||/<>/< HAKLARIN HAKLARI
- HAKLARI:
TESİS ETMEK ve/||/<>/>/< TESLİM ETMEK
- HAKLARIMIZIN ANIMSATILMASINDA:
"SARKITMA" değil/>< ANINDA/DERHAL
- Hakların için KONUŞ!!!
- HAKLI BULMAK ile/ve/değil/yerine SAVUNMAK
( [not] TO ACKNOWLEDGE TO BE RIGHT vs./and/but DEFENCE
DEFENCE instead of TO ACKNOWLEDGE TO BE RIGHT )
- HAKLI ÇIK(AR)MA ÇABASI ile/ve KÂRLI ÇIK(AR)MA ÇABASI
- HAKLI ÇIKMAK ile/değil/yerine/>< HAKLI OLMAK
- HAKLI OLAN ile/değil/yerine AKLI OLAN
- HAKLI OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<> HAKÇA OLAN
- HAKLI OLANI, GÜÇLÜ KILAMAMAK ve/ne yazık ki/> GÜÇLÜ OLANI, "HAKLI KILMAK"
- HAKLI OLARAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HALİYLE
- HAKLI OLARAK ile/ve/değil/||/<>/< YERİNDE/GEREKLİ/İSABETLİ OLARAK
- HAKLI OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKLI OLMAK
- HAKLI/HAKSIZ ÇIKARMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine ANLAMAYA ÇALIŞMAK
- HAKLI/LIK ve/değil/||/+/<>/< AKILLI/LIK
- HAKLI/LIK ile/ve VERİCİ/LİK
- HAKLI ile HAKİKİ
- HAKLILIK/HAKSIZLIK:
MECAZ değil HUKUK
- HAKLILIK/HAKSIZLIK ile/ve/değil/||/<> İSABETLİLİK/İSABETSİZLİK
- HAKLISIN!/YANLIŞSIN! değil DOĞRU!/YANLIŞ!
- HAKLISIN yerine DOĞRU
- HAKLISIN ile/değil O KONUDA HAKLISIN
- HAKSIZ "GÜÇ" ile GÜÇSÜZ HAK
( Zulüm oluşturur. İLE Çözümsüzlük/çaresizlik oluşturur. )
- HAKSIZLIĞA/YANLIŞ ANLAŞILMAYA:
MÂRUZ KALMAK ile/ve/+/değil/yerine/> MAĞDUR OLMAK ile/ve/+/değil/yerine/> MÜŞTEKÎ OLMAK
- HAKSIZLIK ile/değil BİLİNÇ FARKLILIKLARI
- HAKSIZLIK ve/||/<> İYİLİK
( Toza yaz. VE/||/<> Mermere yaz. )
- HAL ÇARESİ değil/yerine/= ÇÖZÜM YOLU
- HAL EHLİ ile/ve/<> AŞK EHLİ
( Sükût kıvâmındaki çığlığı, ne kardaş, ne de arkadaş; sadece hâldaş olanlar duyar. )
( Gayretlerinden doğan. İLE/VE/<> Aşkından doğan. )
- Hâl ehline zâten SUS!!!
- Hâl ehliyle hem sus, hem KONUŞ!!!
- Hâl için DİNLE!!!
- HAL-HATIR (SORMAK)
- HÂL-İ HAZIRDA ... ile HÂLEN ...
- HAL-YOL (ETMEK)
- HÂL[çoğ. AHVÂL] ile HÂL[çoğ. AHVÂL] ile HAL[Ar.] ile HAL'[Ar.] ile HÂL[Fars., Ar.]
( Annenin eril kardeşi, dayı. İLE Şimdiki zaman, geçmiş ve gelecek olmayan zaman. | Oluş, bulunuş, sûret, keyfiyet, durum, vaziyet. İLE Pazar yeri; Çözme. İLE Soyma. | Boşanma. | Tahttan indirme. Sultanın makamını terk etmek zorunda bırakılması. İLE Gövdede oluşan ben, nokta. )
- HÂL/İM ile/ve/değil/||/<>/< HALÎM[Ar.]
( Durumum. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yumuşak huylu olan. )
- HAL ile/ve AN
- HAL ile/ve AN
- HAL ve/< ÂSÂN[Fars.]
( Durum. VE/< Kolaylık. )
- HAL ile/ve/< DİL
( Her dille karışıktır hal dili. )
( Herkes kendi halini iyi bilir ve kendi halini söyler. )
( Tasavvuf ve hâl, kelâmın bittiği yerde başlar. )
( Tasavvuf âlemi, ilme değil, hâle sığar. )
( Yerini beğenen hapı yutmuştur. Sürekli düşer. )
( Dilden sonra hâl başlar. )
- HAL değil/yerine/= DURUM
- HAL ile/ve HAKK
( Peygamber ve büyük kişilerin halleri, ardından gelenlere yardımda bulunabilmelidir. )
- HÂL ile HAL
( Durum. İLE Sebze-Meyve toptan satış yeri. )
- HAL ile HÂL/GÖVEÇLİK ile HAL[Fr. < Cerm.] ile HAL
( Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların ya da taşıdığı niteliklerin tümü, durum. | Davranış. | Şimdiki zaman, içinde yaşanılan zaman. | Güç, kuvvet, takat. | Kötü durum, sıkıntı, dert. İLE Genellikle üstü kapalı pazaryeri. İLE Çözme, çözülme eritme, karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma. İLE Tahttan indirme. )
- HAL ile/ve HAVA
- HAL ile/ve HAVA
- HAL <> HULÛL <> MAHAL
- HAL ve/> MAHAL ve/> TAHALLÜL
- HAL ile MAKAM
( ... ile/ve CÂH/E )
- HÂL ile MAKAM
( Geçici. İLE Kalıcı. )
( Her bireye bakma, kişilerin hallerine bak. Hangisinin hâli kâmilse ona bak. )
( Seni kaldır, beni kaldır! O hali yakalayalım! )
( Bizim için ne din, ne mezhep, ne millet var, yekpâre bir hâl. )
- HAL ile MECAL
( CONDITION vs. POWER )
- HAL ile/ve MELEKE
( Geçici. İLE/VE Kalıcı. )
- HAL ile/ve/||/<> TAKAT
- HÂL ve/> TEMKİN ve/> SÜKÛN
- HALA/HÂLA[Ar. çoğ. HÂLÂT] ile HÂLÂ[Ar.]["HAYLA" değil!] ile HALÂ'[Ar.]
( Babanın kızkardeşi/ablası. İLE Şimdi, henüz, süregiden. İLE Boşluk. | Ayakyolu, helâ. )
- HALA değil HÂLÂ
- HÂLÂ ile HÂLEN
- HALÂ ile HAYYİZ
- HÂLÂ ile/ve/değil/||/<> HENÜZ
- HÂLÂ ile/ve/değil/||/<> HER ZAMAN
- HALÂ ile/ve MELÂ
( Fârâbî'nin, HALÂ risâlesinin okunmasını salık veririz. )
- HÂLÂ değil/yerine/= ŞİMDİYE DEK
- HALA ile/ve TEYZE
( Babayla kardeşlik bağlantısı olan dişil gövdeli kişi. İLE/VE Anneyle kardeşlik bağlantısı olan dişil gövdeli kişi. )
( BÎBÎ[: Sayın bayan, hanım, ev hanımı. | Hala.] ile/ve ... )
( AUNT[Father's sister]. vs./and AUNT[Mother's sister]. )
- HALÂK[Ar.] ile HALAK[Ar.] ile HALAK[Ar. < HALKA]
( Pay, hisse, nasip. İLE Paçavra, yıpranmış eski şey. İLE Halkalar. )
- HALÂK[Ar.] ile NASÎB[Ar.]
- HALAKA/HALKA[Ar.] ile HALAKA[Ar. < HÂLİK]
( Ortası boş, yuvarlak şekil, daire biçiminde olan şey. | Bir çeşit ufak, yağlı ve tuzlu simit. İLE Berberler. )
- HALÂKA ile/ve/||/<> İBDÂ'
( Bir şey aracılığıyla yaratmak. İLE/VE Örneksiz, malzemesiz yaratmak. )
( Gelenek. İLE/VE/||/<> Örneksiz olarak bir şey meydana getirme, yaratma. | Yeni ve güzel bir yapıt oluşturma. | Yoktan ortaya koyma, icâd. )
- HALAKAT[Ar. < HALKA | "ka" uzun okunur] ile HALÂKAT[Ar.]
( Halkalar. İLE Halukluk, iyi ahlâklılık. | Dümdüzlük, düzlük. )
- HALÂS[Ar.] ile KURTULMA, KURTULUŞ
( KURTULMA, KURTULUŞ )
- HALAT'LARDA:
BRAGA/MARSPET/PATRISA ile/ve GOMANA ile/ve KANDİLİSA ile/ve İSTRUMAÇA ile/ve VARAGELE ile/ve YOMA
( Gemilerde kullanılan halat. İLE/VE Gemi demirinin bağlı olduğu halat. İLE/VE Gemideki serenleri kaldırmaya yarayan halat. İLE/VE Birbirine takılmış halat. İLE/VE Bir şeyi bir yerden başka bir yere çekmek için kullanılan halat. İLE/VE 3-4 kat kol bükülmüş halat. )
- HÂLÂT[Ar. < HALET] ile HÂLÂT[Ar. < HALA] ile HALAT[Yun.]
( Durumlar, haller, suretler, keyfiyetler, nitelikler. | Meyl, muhabbet, aşk, visal. İLE Halalar. İLE Kenevirden yapılmış çok kalın ip. )
- HALAT/ZİNCİR ile/ve/||/<> AGANTA[İt. < AGGUANTA]
( ... İLE/VE/||/<> Yısa ya da laçka edilmekte olan bir halatın ve zincirin kısa bir süre elde tutulup bırakılmaması için verilen emir. )
- HALAT ile BORİNA[< İt.]
( ... İLE Dört köşe yelkenlerin, yan yakalarına, alt tarafa doğru bağlanan halat. )
- HALAT ile/ve/<> ÇIMA
( ... İLE/VE/<> Halat ucu. )
- HALAT ile GOMBA
( Hasır halat. )
- HALAT ile İSTİNGA[İt.]
( ... İLE Yelkenleri toplamak için kullanılan halat. )
- HALAT ile İSTRALYA[İt.]
( ... İLE Gemide, direk ve çubukları baş tarafından, burundan tutan halat. | Geminin kaburgalarını birbirine bağlayan demir kuşak. )
- HALAT ile KALÇETE[İt. < CALCETTA]
( ... İLE Elle örülerek yapılan yassı halat. )
- HALAT ile RODA[İt.]
( ...İLE Düzgün sarılmış halat yumağı. )
- HALAT ile SALMASTRA[İt.]
( ... İLE Halat tellerinden, saç gibi örülmüş olan ip. | Özellikle makinelerde birbirine sıkıca değen iki yüzey arasına yerleştirilerek, bu yüzeyler arasına, su, buhar ya da yağların sızmasını önleyen urgan. )
- HALAT ile SARDUN[Yun.]
- HALAT ile/ve SART
( ... İLE/VE Hasır halat. )
- HALAT ile SELVİÇE[İt.]
( ... İLE Gemi armasında bulunan, oynak halat. )
- HALAT ile ŞIPKA
( ... İLE Torpillere karşı ve daha başka işler için gemilerde kullanılan, halattan örülmüş ağ. )
- HALAT ile VARAGELE
( ... İLE Bir şeyi bir yerden başka bir yere çekmek için kullanılan halat. )
- HALÂVET[Ar.] ile TATLILIK, ŞİRİNLİK | ZEVK
( TATLILIK, ŞİRİNLİK | ZEVK )
- HALÂVET değil/yerine SEVİMLİLİK/ŞİRİNLİK/TATLILIK
- HALAY ile HORON
( Doğu'da. İLE Karadeniz'de. )
- HALB[Ar.] ile HALB[Ar.]
( Süt sağma. İLE Pençeleme, parçalama. | Birinin aklını başından alma. )
- HÂLBUKİ değil/yerine/= OYSA
- HALDIR HALDIR (ÇALIŞMAK)
- HALDUR HULDUR (HAREKET ETMEK)
- HÂLE[Ar.] değil/yerine/= AYLA
( Bazı yıldızların, özellikle ayın çevresinde görülen geniş ve aydınlık teker. | Hristiyanlıkta aziz sayılanların resimlerinde başları çevresinde çizilen daire. | Bazı kutsal kişilerin başı etrafında gösterilen ışık çevresi. )
- HÂLE[Ar.] ile HÂLE[Ar. çoğ. HÂLÂT]
( Bazen ay ve güneşin etrafında görülen parlak daire, ay ağılı. İLE Annenin kızkardeşi, teyze. | Meme çevresinde bulunan koyu renkli daire. )
- HALE/HEALTHY LIFE EXPECTANCY[İng.] değil/yerine/= SAĞLIKLI YAŞAM BEKLENTISİ
- HALEF değil/yerine/= ARDIL
- HALEF ile SELEF[çoğ. ESLÂF]
( Bir makamın devredildiği kişi. İLE Bir makamın devralındığı kişi. )
( Sonraki, ardıl. İLE Önceki, öncel. )
- HALEL ile/değil/yerine/>< HELÂL
- HÂLEN değil/yerine/= ŞİMDİ/ŞİMDİLİK
- HÂLET değil/yerine DURUM
- HALF[Ar.] ile HALEF[Ar.]
- HALF[Ar.] ile KASEM[Ar.]
- HALF/HALFE[Ar.] ile HALF[Ar.]
( Yemin etme. | Yemin. İLE Art, arka. | Kötü evlât. )
- HÂLÎ
( HÂL'E MENSUP, ŞİMDİKİ )
- HALI FABRİKASI ile/değil HALI İPİ FABRİKASI
- HALİ SABIKA İRCA değil/yerine/= ESKİSİNE DÖNDÜRME
- HALİ-VAKTİ (YERİNDE OLMAK)
- HALİ[Ar.] değil/yerine BOŞ/ISSIZ
- HÂLÎ[Ar.] ile HÂLÎ[Ar.] ile HÂLİ'[Ar.] ile HALÎ'[Ar.] ile HALÎ[Fars., Ar.]
( Tenha, boş, sahipsiz yer. | Açık yer. İLE Hâle/duruma mensup. Şimdiki. İLE Boşanmış adam.[HÂLİA: Boşanmış bayan.] İLE Soyulmuş. | Kovulmuş. İLE Gamsız, uğraşsız/gailesiz, kayıtsız. | Evlenmemiş adam. )
- HALÎ[Ar.] ile MÂZÎ[Ar.]
- HALI/KİLİM ile/ve BERCED[Ar.]
( ... İLE/VE Kalın kilim. | Türk halısı. )
- HALI ile KELLE[Fars.]
( ... İLE 3x4 m² olan halı. )
- HALI ile/ve KİLİM ile/ve SUMAK
- HALI ile NAH[Fars.]
( ... İLE Değerli kumaşlardan yapılan bir çeşit halı, kilim. )
- HALI ile PAZIRIK HALISI
( ... İLE Tarihte bilinen ilk halıdır. )
- HALI ile PAZIRIK HALISI
- HÂLİB[Ar.] ile HÂLİB[Ar. çoğ. HALEBE/HÂLİBE(dişil)] ile HALÎB[Ar.]
( Sütçü. | Sidik borusu, üretra. İLE Aldatıcı, hilekâr. İLE Süt, taze süt. )
- HALİÇ[< KERAS, KEROESSA] ile HALİÇ
( Eminönü - Eyüp arası. İLE Moda, Kalamış koyu. )
- HÂLİC[Ar.] ile HÂLİB[Ar.] ile HALÎC[Ar.]
( Pamuk eğiren. İLE Yerinden oynatma, sarsma, hareket ettirme. İLE Denizin büyük ırmak şeklinde, iki kara arasında uzayıp gitmiş olan bölümü. Doğal liman, boğaz, kanal.[HALÎC-İ İSTANBUL/DERSAADET: İstanbul Halici. | HALÎC-İ BAHR-İ SİYAH: Boğaziçi.] )
- HÂLİD/E[Ar.] ile HALÎDE[Ar.]
( Sonsuz, ebedî, daim. | Bir yıldan çok yaşayan ot/ağaç. İLE Dürterek bastırılmış, saplanmış. )
- HÂLİF[Ar.] ile HALÎF[Ar.] ile HALÎF[Ar. çoğ. HULEFÂ]
( Peşinden gelen. | Birinin yerine geçen. | Çürümüş, bozulmuş. İLE Yemin ederek birbiriyle sözleşen kişilerden her biri. İLE Arkadan/sonradan gelen, birinin yerine geçen. )
- HALİFE ve/<> HANİFE
- HALİFE ile/ve KUL
- HALİHAZIR HARİTA değil/yerine/= GÜNCEL-DURUM ÇİZİNCİ
- Hâlik[Ar.] ile HÂLİK[Ar. < HELÂK] ile HÂLİK[Ar. çoğ. HALAKA] ile HALÎK[Ar.]
( Yaratan, yoktan var eden, yaratıcı, Allah. İLE Helâk olan, miskinlik içinde ölen. İLE Berber. İLE Traş edilmiş. )
- HÂLİK ile HALÎK
- HÂLİKIYET değil/yerine/= YARATICILIK
( HÂLİKLİK, YARATICILIK )
- HALİL İBRAHİM SOFRASI ile ZEKERİYÂ SOFRASI
- HALÎL[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HABİB[Ar.]
( Kendini sevdiren. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kendi sevilen. )
- HALÎL[Ar.] ile HALÎL[Ar. çoğ. AHİLLÂ, HULLÂN]
( Koca, zevç. İLE Samimi.[dost] | Hz. İbrahim. )
- HALİL ve DUHÛL
- HALİL < TAHALLÜL
- HALİLE/ÇALPARA/ÇÂR-PÂRE[Fars.]/CASTANET[İng.] ile HALİLE[Fars. < HELİLE]
( Oyun havalarında kullanılan, dört küçük parça sert tahtadan yapılmış bir vurmalı çalgı. İLE Doğu Hindistan'da yetişen bir bitki. )
- HALÎM-SELÎM (BİR KİŞİ)
- HÂLİS[Ar.] ile MAHZ[Ar.]
- HALİS ile/ve/||/<> MUHLİS
( Katışık olmayan, katışıksız, saf. İLE/VE/||/<> Katkısız, hâlis. | Dostluğu, samimiyeti ve hali içten, gönülden olan. [eskiden, büyükten küçüğe yazılan resmî yazılarda, bir nezâket dili olarak "ben" anlamına gelen, "muhlisiniz" şeklinde kullanılırdı] )
- HALİSÂNE değil/yerine/= İÇTENLİKLE
- HALİTA[Ar.] değil/yerine KARMA/ALAŞIM[kimya]
( Birkaç şeyin karışımından oluşan. )
- HALİTA değil/yerine/= KARIŞIM
- HÂLİYÂT
- HÂLİYEN[Ar.] ile HÂLİYEN[Ar. < HÂLÎ]
( Şimdiki zamanda/halde. İLE Boş olduğu halde, boş olarak. )
- HALİYYE[Ar. çoğ. HALİYYÂT] ile HÂLİYYE[Ar.]
( Bekâr bayan. İLE İbâdet sırasında raks etme, el şaklatma gibi durumları helâl sayan bir tarikat. )
- HALK (ETMEK) ile/ve SEVK (ETMEK)
( Sevgi. )
- HALK MECLİSİ ile/ve BULE
- HALK MÛSİKÎSİ'NDE:
UZUN HAVA/LAR ile/ve KIRIK HAVA/LAR
( BU TOPRAĞIN SESİ [Halk Mûsikîmiz] - ADNAN ATAMAN - TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI kitabını okumanızı salık veririz. )
- HALK MÜZİĞİ'NDE:
YAYLI SAZLAR ile/ve NEFESLİ SAZLAR ile/ve VURMALI SAZLAR
( Kabak kemane, Karadeniz kemençesi, Tırnak kemençe, Iklığ/Iklık. İLE/VE Kaval, Zurna, Mey, Tulum, Sipsi, Çifte, Argun, Zimbon[Buğday sapından çocuk çalgısı]. İLE/VE Davul, Tef, Darbuka, Kaşık, Çalpara, Zil, Çifte nara, Balaban, Tepsi, Dümbelek. )
- HALK OYLAMALARINDA:
1961 ile 1982 ile 1987 ile 1988 ile 2007 ile 2010
( )
- HALK ŞAİRİ ile HAKK ŞAİRİ
- HALK YÖNETİMİ ile/ve/||/<> ÜNİVERSİTE ile/ve/||/<> TİYATRO ile/ve/||/<> SPOR
( İyonya'lıların, insanlığın gelişimindeki önemli katkı eşikleri. )
- HALK-İ ZAMANÎ ile HALK-İ MEKÂNÎ
- HALK[Ar.] değil/yerine/= AYMAK, TOPLUM
( Toplum olabilmek, ancak, ortak bir düzen sağlayarak olanaklıdır. )
- HALK[Ar.] ile BER'[Ar.]
- HALK[Ar.] ile HALK[Ar. < HÂLÎ]
( Yaratma, yaratılma. | İcat. | Bireyler. | Kişilerden bir bölük. İLE Boğaz. | Traş etme. )
- HALK[Ar.] ile İHTİLÂK[Ar.]
- HALK[Ar.] ile KESB[Ar.]
- HALK[Ar.] ile NÂS[Ar.]
- HALK[Ar.] değil/yerine/= TUY
- HALK ile AHÂLİ
- HALK ile/ve/değil/yerine ÂRİF
( Zanlarıyla hareket eder. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE İrfan sahibidir. )
- HALK ve/<>/>< HAŞR
- HALK ile İBDÂ
- HALK ile/ve/değil KAMU
- HALK ile/değil/yerine/= TOPLUM/KAMU
- HALK ile/değil ZUHUR
( Yaratılma. İLE/DEĞİL Dışlaşma. )
- HALKA[Ar.] değil/yerine/= DEĞREK/DOLANGI
- HALKA ile BALIKGÖZÜ
( ... İLE Ayakkabıların bağ geçirilen deliklerine ve kemer deliklerine takılan maden, kemik vb.nden yapılmış halka. )
- HALKALI ODUN BORULARI = EV'İYE-İ HALKAVÎYE = VAISSEAUX ANNULAIRES, VAISSEAUX ANNELÉS
- HALKERKİ = HÜKÜMET-İ AMME = DEMOCRACY[İng.] = DÉMOCRATIE[Fr.] = DEMOKRATIE[Alm.] = DEMOKRATIA, DEMOS:HALK, KRATOS:ERK, EGEMENLİK[Yun.] = DEMOCRACIA[İsp.]
- HALKIN İRFANI ile/değil İLGİSİZLİK/KAYITSIZLIK
- Halkı DİNLE!!!
- HALL[Ar.] ile HALL[Ar.]
( Çözme, çözülme, karışık bir sorunun içinden çıkma, karar verip sonuca varma. | Eritme. | Çözümleme/tahlil/analiz. İLE Sirke. )
- HÂLLÂK
( HER TÜRLÜ YARATMAYI, HER TÜRLÜ YAPAN, ALLAH )
- HALLÂK/HÂLIK[Ar.] ile HALLÂK[Ar.]
( Berber. İLE Halk edici, hâlik. )
- HALLÂL[Ar.] ile HALLÂL[Ar.]
( Çözen, çâre bulan, halleden. İLE Sirke yapan kişi. )
- HALLER('İ)
- HALLETMEK ile BAĞLAMAK
- HALLETMEK değil/yerine/= ÇÖZMEK/ÇÖZÜME KAVUŞTURMAK/YOLUNA KOYMAK
- HALLETMEK ile OTURTMAK
- HALLÎ[Ar.] ile HALLÎ[Ar.] ile HÂLLİ[Ar.]
( Çözümleyerek, çözümleme ile ilgili. İLE Sirke ile ilgili. İLE Kuvvetli. | Zengin. )
- HALLUCINATION vs. SIMULATION
- HALOJENLER ile AMETAL
( Flor, klor gibi ögeler. İLE Metal olmayan ögeler. )
- HALSİZLİK ile REHÂVET
- HALT (ETMEK) ile/değil/yerine/>< HÂL (ETMEK)
- HALT (ETMEK) ile/değil/yerine/||/>< HALK (ETMEK)
( Uygunsuz söz söyleme, uygunsuz iş yapma. | Uygun olmayan, beğenilmeyen. | Bir şeyi başka bir şeyle karıştırma. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Oluşturma, "yaratma". )
- HALT[< HALATA]:
KARIŞTIRMAK
- HALT[Ar.] ile LÜBS[Ar.]
- HALTER'DE:
SİLKME ile/ve KOPARMA
- HÂLÛK[Ar.] ile HALÛK[Ar.]
( Sıçan otu. | Mercimek ocağı. İLE İyi huylu, ahlâklı, insaniyetli, geçim ehli olan. )
- HALUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/= MEVCUD
- HALÜSİNASYON/HALLUCINATION[İng.]/BİRSAM değil/yerine/= VARSANI
- HALÜSİNASYON ile SİMÜLASYON
( HALLUCINATION vs. SIMULATION )
- HALÜSİNASYON değil/yerine/= VARSANI
- HALVET
( YALNIZ, TENHA KALMA, TENHAYA ÇEKİLME | HALK'TAN AYRILIP HAKK İLE TENHA KALMAK )
- HALVET'E GİRMEK ile/ve/yerine YAPILMAYACAKLARIN YAPILMAMASI
- HALVET ile/ve/değil/> CELVET
- HALVET ile ERBAİN
( Müridlere uygulanan. İLE Mürşidlerin, kâmillerin uyguladığı. )
- HALVET ile/ve İTİKÂF
( İkisinde de, beş vakit namaz kılınan yerde olma koşulu vardır.[Bayanlar için ibâdet yeri belirlenmiş/aynı olarak evde de itikâfe girme olanağı/hakkı saklıdır.] )
- HÂM[Fars.] ile AM
( Pişmemiş, olmamış, çiğ. | İşlenmemiş, üzerinde çalışılmamış. | Boş, nâfile, beyhûde. | Terbiye, deneyim görmemiş, acemi. İLE Sevgi. | İstenilen. | Dişilik örgeni, vajina. )
- HÂM[Fars.] ile HAM[Fars.]
( Pişmemiş, olmamış, çiğ. | İşlenmemiş, üzerinde çalışılmamış. | Boş, nâfile, beyhûde. | Terbiye, deneyim görmemiş, acemi. İLE Eğri, bükülmüş. )
- HAM/KÜRE TAŞ ile/ve/||/<>/> KÜP TAŞ
- HAM ile/ve/değil/||/<> BİÇİMSİZ
- HAM ile ÇİĞ
- HÂM değil/yerine/= ÇİĞ/OLMAMIŞ/OLGUNLAŞMAMIŞ
- HAM ile GÖK
- HAM ile/ve/||/<> KEKRE
( ... İLE/VE/||/<> Tadı acımtırak, ekşimsi ve buruk olan. )
- HAMAK[Fr. HAMAC] ile ŞEZLONG[Fr. CHAISELONGUE]
( İki ağaç ya da direk arasına asılarak kurulan, içine yatılarak sallanılabilen, ağ, bez vb.nden yapılmış yatak, ağ yatak. İLE Üzerine uzanılabilecek biçimde ayarlanan, döşeme yerine bez gerilen bir tür taşınabilir koltuk. )
- HAMÂKÂT[Ar.] ile HAMÂSET[Ar.]
( Ahmaklık. İLE Yiğitlik, kahramanlık, cesaret. | Dinleyenleri etkilemek ya da heyecanlandırmak amacıyla yapılan abartılı anlatım. )
- HAMÂKAT[Ar.] ile RAKÂ'AT[Ar.]
- HAMÂKÂT ile/ve AHMAKLIK
( Aptallık. İLE/VE Aptallığın da ötesinde aptallık. )
- HAMAL[Ar.] değil/yerine/= YÜKÇÜ
- HAMAL/LIK" ve AHMAK/LIK
- HAMAL/LIK ile/ve/||/<> HAİN/LİK
( (")Düşmanından("), bir şey almayanların durumu. İLE/VE/||/<> (")Düşmanından("), yanlış şeyler alanların durumu. )
- HAMAM[Ar.] ile/ve KAPLICA[< KAPALI ILICA]
( ... İLE/VE Suyu sıcak olarak yerden çıkan hamam. )
( KAPLI: Kaplanmış olan. | Altındakini göstermeyecek kadar çok olan. | Kabı olan. )
( ... ile ÇERMİK )
- HAMAM[Ar.] değil/yerine/= YUNAK
- HAMAM ile SAUNA[Fince] ile FURO
( ... İLE Fin hamamı. İLE Japon hamamı. )
- HAMAMBÖCEĞİ ile AMERİKA HAMAMBÖCEĞİ
( ... cum PERIPLANETA AMERICANA )
- HAMAMBÖCEĞİ ile TISLAYAN HAMAMBÖCEĞİ
- HAMAYLI/HAMAİL[Ar.] değil/yerine KUŞAK
( Omuzdan, çapraz olarak bele inen bağ. | Muska. )
- HAMD:
HAMÎD ile/ve/||/<>/> AHMED ile/ve/||/<>/> MUHAMMED
( Tevrat. İLE/VE/||/<>/> İncil. İLE/VE/||/<>/> Kur'ân-ı Kerîm. )
- HAMD[Ar.] ile İHMÂD[Ar.]
- HAMD/MEDED ile/ve ŞÜKÜR ile/ve MEDİH ile/ve HİMMET
( Genel. İLE/VE Özel. İLE/VE ... )
( Gövdemin her zerresi gelse de dile şükrünün binde birini yapamaz bile )
- HAMD ve/<>/>/< AHAD
- HAMD İLE AMD
( Yüceltme. İLE Niyet, kast, karar. )
- HAMD ve/<> MEDH
- HAMD ile/ve/<> ŞÜKÜR/ŞÜKR
( Allah'a. İLE/VE/<> Nimete. )
( Bil(e)mediğin tüm (olası) nimetler/olanaklar için. İLE/VE/<> Bildiğin/gördüğün nimetler/olanaklar için. )
( Kendi varoluşunun değerini bilmek/bilen. İLE/VE/<> Varolanların değerini bilmek. )
( Yüceltme. İLE/VE/<> ... )
( Allah'ı, cemâl ve celâl sıfatlarına uyar biçimde övmek. | İyi ki varım. )
- HAMD ile/ve ŞÜKÜR ile/ve ŞÜKÜR
- HÂME[Ar.] ile HÂME[Ar.]
( Başın üst bölümü, tepesi. Kafatası. İLE Kalem. )
- HÂMÎ[Ar. < HUMAT] ile HÂMÎ[Fars.]
( Koruyan, koruyucu, sahip çıkan, gözeten, himâye eden. İLE Hamlık, gevşeklik. )
- HAMİ değil/yerine/= KORUYUCU
- HÂMÎ ile/ve/||/<>/> MAHMÎ
( Koruyan, kollayan/kollayıcı, sahip çıkan. İLE/VE/||/<>/> Korunulan. )
- HAMİD-İ EVVEL (I. ABDÜLHAMİD) SEBİLİ) ile MAHMUD II SEBİLİ ile MAHMUD II SEBİLİ
( Gülhane Parkı girişinin karşısındaki sebil. İLE Fatih'te, Zincirlikuyu Caddesi'nde, Şekerciler Çarşısı'nda, Efdalzâde Medresesi yanındadır. [Türk Rokokosu üslûbundadır] İLE Sultanahmet - Divanyolu'nda, II. Mahmud Türbesi yanındadır. )
( 1829'da. İLE 1840'ta, Sultan Abdülmecid tarafından inşa ettirilmiştir. [Ampir üslûbundadır.] )
- HAMÎD[< HAMD]
( ÖVGÜ ANCAK ALLAH'A | ŞÜKREDEN )
- HÂMİD[Ar.] ile HÂMİD[Ar. < HAMD | çoğ. HÂMİDÎN, HÂMİDÛN, HUMMÂD] ile HAMÎD[Ar. < HAMD]
( Koru sönmediği halde alevi sönen ateş. İLE Hamdeden, şükreden. İLE Allah'ın adlarından. | Övülmeye değer. )
- HAMÎD ve MECÎD
- HAMİDİ VELİ
( SOMUNCU BABA )
- HAMİDİYE ÇEŞMESİ ile/ve HAMİDİYE ÇEŞMESİ
( Yıldız Sarayı bahçesinde. [II. Abdülhamid] [1888] İLE/VE Galatasaray Lisesi bahçesinde. [II. Abdülhamid] [1902] [Tahttaki 25. yılının anısına] )
- HAMÎL[Ar.] ile DAMÎN[Ar.]
- HÂMİL[Ar.] değil/yerine/= TAŞIYAN
- HAMİLE[Ar. çoğ. HAVÂMİL] ile HAMÎLE[Ar. çoğ. HAMÂİL]
( Gebe. İLE Kılıç bağı, kılıç kayışı. | Nusha, muska, tılsım. )
- HAMİLE[Ar.] değil/yerine/= GEBE/YÜKLÜ
- HAMİLE değil/yerine/= GEBE
- HAMİLİNE MUHARRER SENET değil/yerine/= TAŞIYANA YAZILI BELGİT
- HAMILTON ve/||/<> LAGRANGE ÇÖZÜMLEMELERİ
- HAMILTON ve/||/<>/> MAXWELL
- HAMÎS[Ar.] ile HÂMİS[Ar.] ile HÂMİŞ[Ar.]
( Beşinci. | Öncü, artcı ve öteki merkezlerden oluşan büyük ordu. İLE Beşinci, dördüncüden sonra gelen sayı. İLE Mektubun altına eklenen yazı. | Yazmalarda, sayfaların kenarında/etrafında bulunan boşluk/lar. )
- HÂMİŞ ile
( Sayfa kenarları. )
- HAMİYET[Ar.] değil/yerine/= KORUMA
( Bir kişinin, yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabası. )
- HAMİYET ile HAMİYYET
( Kişinin yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabası. İLE Millî onur ve haysiyet. )
- HAMİYYETİN GEREKTİRDİĞİ GAZAB[Ar.] ile HİKMETİN GEREKTİRDİĞİ GAZAB[Ar.]
- HAMIZ[Ar.] = ASİT
- HAMLAÇ[Ar.] değil/yerine ÜFLEÇ
( ... İLE Kaynak yapımında, metalleri kesme ve eritme işlemlerinde kullanılan, alev püskürten araç. | Laboratuvarlarda, yüksek ısı elde edilen araç. | Kirli havayı dışarı atan ya da temiz hava veren aygıt, aspiratör, vantilatör. )
- HAMLÂC[Ar.] değil/yerine/= ÜFLEÇ/KAMIŞÇIK
( Kuyumcuların, bir ucunu aleve yakın tutup öbür ucunu üfleyerek alevi, altın ve gümüşün yumuşatmak istedikleri noktasına yönelttikleri eğri boru. )
- HAMLE[Ar.] değil/yerine/= ATILIM/ATAK
( İleri atılma, atılım. | Saldırış, savlet. | Satrançta ve damada, taş sürme eylemi. | Atak. )
- HAMLE değil/yerine/= SÜRME
- HAMLİYYE ile ŞARTIYYE
( Yüklemli[sözcük, ya edat, ya isim, ya fiil.].(Basîta). İLE Koşullu[şartlı]. )
- HAMMADDE değil/yerine/= ÇİĞÖZDEK
- HAMMADDE ile SERMAYE
- HAMMADDE ile ÜRÜN
- HÂMME[Ar. çoğ. HEVÂMM]
( Zararlı böcekler/haşerât. )
- HAMR/ŞARAP ile NEBÎZ
( Aynıyla haramdır. İLE Sarhoş ediciliğiyle orantılı olarak haramdır. )
( ... İLE Hurma ya da arpadan yapılan bir çeşit içki. | Şarap. )
- HAMSİ ile ÇAÇABALIĞI
( ... İLE Hamsigillerden, küçük bir balık. )
( ... cum CLUPEA SPRATTUS )
- HAMSİ ile ÇERUKA
( Hamsigillerden, Akdeniz, Karadeniz ve Batı Avrupa kıyılarında yaşayan, 10-12 cm. boyunda, ince uzun bir balık. İLE/VE Göl hamsisi. )
( ENGRAULIS ENCRASICHOLUS cum ... )
- HAMSİ ile/ve/değil/||/<>/< HAMSE
- HAMSİ ile TİRSİ[Yun.]
( Hamsigillerden, Akdeniz, Karadeniz ve Batı Avrupa kıyılarında yaşayan, 10-12 santimetre boyunda, ince uzun bir balık. İLE Hamsigillerden, yumurtalarını tatlı sulara bırakan bir tür balık. )
( ENGRAULIS ENCRASICHOLUS cum ALOSA ALOSA )
- HAMSİN[Ar. (Elli-50)]
( Erbain'den sonra gelen, 31 Ocak'ta başlayan elli günlük kış dönemi. )
- HAMUR KABARTMADA:
KARBONAT ile/<> KABARTMA TOZU ile/<> MADEN SUYU
- HAMUR[Ar. < HAMİR] değil/yerine/= SUVUN/YOĞRUM
- HAMUR[Ar. < HAMİR] ile YUFKA
( Unun su ya da başka sıvılarla yoğrulmuş durumu. | Kâğıtta tür, nitelik. | İyi pişmemiş [ekmek ve hamur işleri]. | Öz, asıl, maya. İLE Oklava ile açılan, ince, yuvarlak hamur yaprağı. | Sacta pişen bir ekmek türü. | İnce ve çabuk kırılır, dayanıksız. )
- HAMUR ile BULAMAÇ
( ... İLE Sulu, cıvık hamur. | Bu koyulukta yapılan, türlü hamur yemekleri. )
- HAMUR ile/ve/<> ÇAMUR
- HÂMÛŞ/SÂKİT[Ar. < SÜKÛT]/SAMUT[Fars.] ile HAMÛŞ/HAMUŞ/HÂMUŞ/HÂMÜŞ[Fars.]
( Susmuş, sessiz. | Mevlânâ'nın bazı gazellerinde kullandığı takma adı/mahlası. İLE "HÂMÛŞ" sözü/sözcüğünün hafifletilmiş ve çeşitli kullanımları. [çoğ. HÂMÛŞÂN: Mevlevi mezarlıklarına verilen ad] )
- HÂN
( Yemek, yemek sofrası. )
- HAN-HAMAM (SAHİBİ OLMAK)
- HÂN-KAH
( TEKKE, MERKEZ DERGÂH, PÎR EVİ, KÂBETÜ'L-UŞŞÂK )
- HÂN[Fars.] ile HÂN[Fars.] ile HÂN[Fars.] ile -HÂN[Fars.]
( Hükümdar, hakan. İLE Kervansaray, otel. | Büyük kentlerde, serbest mesleklerde çalışanların, oda ya da daire tutup çalıştıkları birkaç katlı yapı. | Dükkân, meyhane. İLE Yemek sofrası, üstüne yemek konulan tepsi, sini. | Aşçı dükkânı. | Yemek. İLE Okuyan, okuyucu, çağıran. )
- HÂN/SÎNÎ[Fars.]
( Yemek sofrası. | Üstüne yemek konulan tepsi. )
- HANÂN[Ar.] ile HÂNÂN[Fars. < HÂN]
( Yürek yufkalığı, acıma, merhamet. İLE Hükümdarlar, hanlar. )
- HANÇER ile CENBİYE/CEMBİYE
( ... İLE Yemenli'lerin, genç yaşlarından ölünceye kadar bellerinde taşıdıkları bir hançer. )
- HANDÂN[Fars.] ile HÂNDE-KÂR[Fars.] ile HANDE-RÎZ[Fars.] ile HANDE-RÛY[Fars.] ile HANDE-ZEN[Fars.]
( Gülen, gülücü, güler, sevinçli. | Sürekli gülen. İLE Gülen, gülücü. İLE Gülüp duran. İLE Güleryüzlü. İLE Gülen. )
- HANDERÎS[Ar.] ile HANDE-RÎZ[Ar.]
( Şarap, yıllanmış şarap. İLE Gülüp duran. )
- HANDSOME/BEAUTIFUL vs. LIKABLE
- HÂNE-İ HAMMAR
( MÜRŞİT )
- HÂNE[Ar. < HÂNÂT] ile HÂNE[Fars.]
( Meyhane. İLE Ev. | Bir şeyin bölündüğü, ayrıldığı kısımlardan her biri. | Basamak.[matematik] | Hayâlî me'vâ. | Türk müziğinde bir müzik parçasının oluşturulduğu lâhnî topluluklara verilen bir ad. | Halk şairlerinin beyte verdikleri ad. )
- HANE[Ar.] ve/> KÖY[Fars. < KÛY] ve/> NÂHİYE[Ar.] ve/> KAZÂ[Ar.]
( Ev/ocak. VE/> Yerleşim birimi. VE/> Bucak, bölge. VE/> İlçe. )
- HANEDÂN ile HANEDÂN ile HANEDÂN
( KÖKTEN ASÎL VE BÜYÜK AİLE, OCAK ile CÖMERT ile KAPISI AÇIK )
- HANEDÂN değil/yerine/= SOY
- HANEDANLIK değil HANEDAN
- HANEF[Ar.] ile HAYF[Ar.]
- HANEK[Ar. :
Damak.] değil/yerine SÖZ/KONUŞMA
- HANGİLERİNLE/N değil HANGİLERİYLE
- HANGİMİZ ...? ile/ve/değil KAÇIMIZ ...?
- HANİ[Ar.] ile HANİ[Yun.] ile HÂNİ'[Ar.] ile HANİ[Ar.]
( Nerede, ne oldu, nerede kaldı? | Ötekinin daha önceden bildiği bir şey kendine anımsatılmak istendiğinde kullanılır. | Verilen sözü anımsatan sözün başına getirildiğinde sitem anlatır. | Kimi zaman "bari" anlamında kullanılır. | "Doğrusunu söylemek gerekirse", "Kaldı ki, üstelik" anlamlarında kullanılır. İLE Hanigillerden, Akdeniz'de yaşayan, alaca kırmızı renkli orta büyüklükte bir balık.[Lat. SERRANUS CABRILLA] İLE Boşanmış.[ikisi için de] İLE Diyarbakır iline bağlı ilçelerden biri. )
- HANİ ile BARİ
- HÂNİF[Ar.] ile HANÎF[Ar. çoğ. HUNEFÂ]
( Küskün, dargın. | Gururlu. İLE İslâm dinine sımsıkı bağlı bulunan kişi. )
- HÂNİF ile/değil HANÎF
( Dargın, küskün. İLE/DEĞİL İslâm dinine sımsıkı bağlı bulunan kişi. )
- HANIM HANIMCIK
- HANIM-HANIMCIK (OTURMAK, HAREKET ETMEK)
- HANIMBÖCEĞİ = GELİNBÖCEĞİ
- HANIMELİ ile TÜRÜZ OTU
( Hanımeligillerden, tırmanıcı, korularda, çalılıklarda yetişen bir bitki. | Bu bitkinin güzel kokulu çiçeği. İLE Hanımeligillerden, sarı, kırmızı çiçekli, güzel kokulu ve tırmanıcı bir süs bitkisi. )
( Yaklaşık 180 türü vardır. 100 kadarı, Çin'dedir. Avrupa ve Kuzey Amerika'da 20'şer türü vardır. İLE ... )
( LONICERA CAPRIFOLIUM cum LEONICERA JAPONICA )
- HANÎS[Ar.] ile HÂNİS[Ar.]
( Yemini bozup altından çıkmayan. İLE Ettiği yemini yerine getirmeyen. )
- Hanisiz KONUŞ!!!
- HÂNMÂN
( EV BARK, OCAK )
- HANNÂN
( ÇOK ACIYAN, ÇOK ACIYICI [ALLAH'IN ADLARINDAN] )
- HANNÂN ile/ve/+ MENNÂN ile/ve/+ DEYYÂN ile/ve/+ SÜBHÂN
( Hakk yönünden. İLE/VE/+ Halk yüzünden. İLE/VE/+ ... İLE/VE/+ Hakikatte. )
( FİRAVUN ile/ve/+ KÂRUN ile/ve/+ BELÂM ile/değil/yerine KENDİN )
- HANOI
( İki ırmak arasındaki kent.[Vietnam'da] )
- HANTALLIK ile/ve/> ATÂLET
( Hantallık, atâlete ve sonrasında da gittikçe kişinin kendini tüketmesine yöneltir/neden olur. )
- HANÜMAN[Fars.] değil/yerine EV/BARK/OCAK
- HANÛT[Ar.] ile HÂNÛT[Ar.]
( Ölüyü ilâçlamakta/tahnît etmekte kullanılan ilâç. İLE Dükkân. | Meyhane. )
- HANYA'YI-KONYA'YI GÖRMEK ile "EBESİNİN ÖREKESİNİ/AMINI/NİKAHINI" GÖRMEK
- HAPİS değil/yerine/= KISINGI
- HAPİSHANE değil/yerine/= KISINGIDAM
- HAPLOİD ile DİPLOİD
( Tek takım kromozomlu gözeler. İLE Çift takım kromozomlu gözeler. )
- HAPLOİT/HAPLOID[İng.] değil/yerine/= YARI KROMOZOMLU
- HAPLOLOJİ[Fr.]
( Orta hece yutumu. )
- HAPPENNED WHAT vs. NOT HAPPENNED WHAT
- HAPPY vs. PLEASED/GLAD
- HAPPYNESS vs./and PEACE
- HAPSETMEK değil/yerine/= KISINGILAMAK
- HAPŞIRIRKEN:
AÇIĞA/HAVAYA DOĞRU değil/yerine/>< ELİMİZLE/KOLUMUZLA AĞZIMIZI KAPATARAK
- HAPŞIRMA ile AKSIRMA
( MÜTEATTIS: Aksıran. )
- HAPŞIRMA ile IŞINSAL HAPŞIRMA YANSIMASI
( )
( SNEEZING/STERNUTATION vs. PHOTIC SNEEZE REFLEX(AUTOSOMAL-DOMINANT) COMPELLIN HELIO OPHTALMIC OUTBURSTS) )
- HAPŞIRMAK ile ÖKSÜRMEK
( NAHNAHA: Öksürük. | Hırıltılı soluma. )
( TO SNEEZE/STERNUTATION vs. TO COUGH )
- HAPSOLMAK değil/yerine/= KISINGILANMAK
- HAPTİK DISKRİMINASYON/HAPTIC DISCRIMINATION[İng.] değil/yerine/= DOKUNSAL AYIRT ETME
- HAPTİK/HAPTIC[İng.] değil/yerine/= DOKUNSAL
- HAPUR HUPUR/HAPPURU HUPPURU (YEMEK, "GÖTÜRMEK")
- HAPUR-HUPUR (YEMEK)
- HAR HAR (YAKMAK)
- HAR VURUP HARMAN SAVURMAK ile BOL KESEDEN HARCAMAK/SAVURMAK
- HÂR-İSTÂN[-ZÂR]
( DİKENLİK, ÇALILIK )
- HAR[Fars.] ile HÂR[Fars.] ile HÂR[Fars.] ile HÂR[Ar.][Fars.]
( Eşek. İLE Diken. İLE Hor, hakir, aşağı, bayağı. | Yiyici, yiyen. İLE Yıkılmış. )
- HÂR ile GÜLİZAR
- HAR ile HÂR
( Eşek. İLE Diken. )
- HARÂBÂT[< HARÂBE]
( DERGÂH )
- HARABE/VİRÂNE değil/yerine/= YIKI/YIKINTI
- HARABE değil/yerine/= ÖREN/YIKI
( Eski yapı ya da kent kalıntısı. )
- HARAÇ[Ar. < HARÂC] ile/ve/||/<> BAÇ[Fars. < BÂC] ile/ve/||/<> BÂD-I HAVA
( Bir yerden, bir kimseden zorbalıkla alınan para. | Osmanlı Devleti'nde Müslüman olmayanların devlete ödemekle yükümlü oldukları vergi. | Osmanlı Türklerinde genellikle toprak sahiplerinden devletçe alınan vergi. İLE/VE/||/<> Osmanlı Devleti'nde gümrük vergisi. | Zorla alınan para. İLE/VE/||/<> Topraksız köylüden alınan kazanç vergisi. )
- HARAÇ ile/değil/yerine/>< ARAÇ
- HARAKET değil HAREKET
- HARAKİRİ ile/ve/||/<> SEPPUKU
- HARALA-GÜRELE (YAŞAMAK, UĞRAŞMAK)
- HARAM Lİ AYNİHÎ ile/ve HARAM Lİ GAYRIHÎ
- HARÂM[Ar.] ile MAHZÛR[Ar.]
- HARÂM[Ar.] ile SUHT[Ar.]
- HARAM ve HADD
( Haram nedir? Kendi nefsine revâ görmediğini başkasına yapmaktır. )
( Bir kiloluk demirden havayı çekseler, bir tondan ağır gelir. )
- HARAM ile HARAM
( Din kurallarına aykırı olan, dinî bakımdan yasak olan, helal karşıtı. Caiz olmayana davet eden. İLE Yasak. )
- HARAM ile/ve HARAMA YAKIN MEKRUH
- HARAM ve/>/hem de HÜRMET
- HARAM ile/değil/yerine/>< HUZUR
( Haramda huzur ararsan, huzur sana haram olur. )
- HARAM ile MEKRUH
- HARÂMÎ/KORSAN[İt./Lat. < KORSO] ile/ve IZBANDUT[İt. SBANDATO < Cerm.] ile/ve EŞKIYÂ/PİRAT
( Bir devletin koruması altında ve uluslararası kurallara göre tâbi olarak hareket eder/di. İLE/VE Görünüşü ve davranışı ile korku veren, iriyarı adam. | Rum korsanlarına verilen ad. İLE/VE Deniz haydutu. )
( Haksız saldırıları dava etme olanağı/hakkı söz konusudur. İLE/VE ... İLE/VE Hiçbir hak söz konusu değildir. )
- HARAP/VİRÂN değil/yerine/= YIKKIN/YIKIK
- HARARET-İ GARÎZİYYE değil/yerine/= DOĞAL ISI
- HARARET[Ar.] değil/yerine/= COŞKUNLUK
- HARÂRET[Ar.] değil/yerine/= ISI
- HARÂRET değil/yerine/= SICAKLIK; ISI; SUSUZLUK
- HARARET değil/yerine/= SICAKLIK/KIZINÇ
- HARARETLİ değil/yerine/= COŞKUN/COŞKULU
- HARAZA ile HARAZA
( Kavga, gürültü, karışıklık. | Öfke, sinir. İLE Sığırın öd kesesinden çıkan taş. )
- HARBİ ile HARBİ
( Ateşli silahların içini temizlemekte kullanılan çubuk, harbe. | Doğru, hilesiz, temiz, mert. İLE Savaşla ilgili. Osmanlı Devleti'yle henüz barış durumunda bulunmayan, bir antlaşma yapmamış devletler ve bu devletlerin uyrukları. | Osmanlı ülkelerinde ticaretle uğraşan yabancı uyruklulara verilen ad. )
- HARBİDEN yerine GERÇEKTEN
- HARBOUR vs. JETTY vs. PIER vs. PORT vs. QUAY vs. WHARF
- HARÇ[Ar. < HARC] ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< HARAÇ[Ar. < HARÂC]/BAÇ[Fars. < BÂC]
( Harcanan para. | Yükseköğrenim öğrencilerinin ödemek zorunda olduğu katkı payı. İLE Bir yerden, birinden zorbalıkla alınan para. )
- HARÇ ile !HARAÇ
( Ne yazık ki, üniversiteler, harç değil haraç topluyor! En kısa sürede düzeltilmesi ümidiyle... )
- HARC ile/ve/> MECZ
- HARC ile SARF
- HARÇ ile/ve/||/<> SIVA
( Harcanan para, masraf. | Yükseköğrenim öğrencilerinin ödemek zorunda olduğu katkı payı. | Giysiler dikilirken kullanılan tamamlayıcı ya da süsleyici şeyler. | Bahçıvanlıkta, değişik nitelikteki toprak vb. maddelerin karıştırılmasıyla hazırlanmış toprak. | Bir yemeğin yapılmasında kullanılan ve tat veren maddelerin tümü. | Resmî işlerde, devlet veznesine yatırılan para. | Yapıda tuğla ya da taşların örgüsünü sağlamlaştırmak, duvarları sıvamak için kullanılan, toprak, saman, kum, kireç, çimento vb. şeyleri su ile kararak yapılan karışım. İLE/VE/||/<> Herhangi bir yapıdaki yüzeyleri düzgünleştirmek için kullanılan, yarı akışkan, kum, kireç, çimento karışımı ya da toprak harç. | Bir yapının, duvarlarına sürülen, ince harç tabakası. )
- HARCADIKLARINDAN KALANI BİRİKTİRMEK değil/yerine/>< BİRİKTİRDİKTEN SONRA, KALANI HARCAMAK
- Harcadıklarını/tükenenleri unut ve SUS!!!
- HARCAMA değil/yerine/= GİDER
- HARCAMA ile/değil/yerine KULLANMA
( [not] TO SPEND vs./but TO USE
TO USE instead of TO SPEND )
- HARCAMA ile/ve/<>/> YALNIZLIK
( Kazanmak için etrafındakileri harcayanların elde edeceği şey "galibiyet" değil yalnızlıktır. )
- HARCAMAK ile TÜKETMEK
( TO SPEND vs. TO CONSUME )
- HARCAMALARINDAN KALANI TASARRUF ETMEK değil/yerine TASARRUFLARINDAN KALANI HARCAMAK
- HARCANILACAK PARA ile/ve BİRİKTİRİLECEK/SAKLANILACAK PARA
( THE MONEY TO SPEND vs./and THE MONEY TO SAVE )
- HARCIRAH[Ar., Fars.] değil/yerine YOLLUK
- HARCIRAH değil/yerine/= YOLLUK
- HARD vs. TIGHT
- HARD[Ar.] ile KASD[Ar.]
- HARDAL[Ar.] ile HARDALA[Ar.]
( Sofrada kullanılan. İLE Hardal tanesi. )
- HARDAL ile AKHARDAL
( Turpgillerden, deriyi yakıcı nitelikte olan ve tohumu, tıpta kullanılan, tadı acı bir bitki. | Bu tohumun toz durumuna getirilmiş ya da sirke ile karıştırarak yapılmış macunu. İLE Hekimlikte, iç sürdürücü olarak kullanılan hardal türlerinden biri. )
( BARASSICA ALBA cum SINAPIS ALBA )
- HARE[Ar.]/MENEVİŞ[Fars.] değil/yerine/= DALGIR
( Bir yüzeyde, renk dalgalanması sonucu görülen parlaklık. | Terementi ağacının tohumu. )
- HAREKAT değil/yerine/= EYLEMGE
- HAREKET DURUMUNDAKİ TEK BUZUL:
PERITO MORENO
( Dünyanın, hareket halindeki tek buzulu olan bu buzul, adını, Patagonya'da uzun süre bilimsel çalışmalar yapan, Şili-Arjantin sınırının da çizilmesine yardımcı olan, ancak bu buzulu hiç görememiş olan Francisio Moreno'dan almıştır. [Buzullar, genellikle yükseklerde (Tibet, Himalaya gibi) ya da Kutup'a çok yakın enlemlerde (Grönland, Alaska, Antartika gibi) oluşur. Bu durumda, iki etmen de bulunmamaktadır. Bu buzulu, bol kar, rüzgâr ve nem ortaya çıkarmıştır.] )
( 257 km² yüzeye, 34 km. uzunluğa ve 4 km. genişliğe sahiptir. Gölle buluştuğu noktada yüksekliği 60 m.[su altında 100 m. daha | gölden 6 km. geride ise 400 m.] )
( Her gün 1-2 cm. ilerleyen buzulun hacminde pek bir azalma olmadığı belirtiliyor. )
- HAREKET DÜZENİ/SİSTEMİ ile/ve/||/<> DOLAŞIM DÜZENİ/SİSTEMİ ile/ve/||/<> SOLUNUM DÜZENİ/SİSTEMİ ile/ve/||/<> SİNİR DÜZENİ/SİSTEMİ ile/ve/||/<> SİNDİRİM DÜZENİ/SİSTEMİ ile/ve/||/<> BOŞALTIM DÜZENİ/SİSTEMİ
( Kemikler, eklemler ve kaslar. İLE/VE/||/<> Kalp, damar, kan. İLE/VE/||/<> Solunum yolu ve akciğerler. İLE/VE/||/<>. İLE/VE/||/<> Beyin, beyincik, omurilik, omurilik soğanı. İLE/VE/||/<> Dil ve dişler, yemek borusu, mide, karaciğer, safra kesesi, pankreas, bağırsaklar. İLE/VE/||/<> Böbrek, sidik/idrar kesesi, sidik/idrar kanalları. )
( Zehirlenmelerde genel belirtiler:
Sindirim sistemi bozuklukları: Bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal.
Sinir sistemi bozuklukları: Bilinç kaybı, havale, rahatsızlık hissi, hareketlerde uyumsuzluk.
Solunum sistemi bozuklukları: Soluk darlığı, morarma, solunum durması.
Dolaşım sistemi bozuklukları: Nabız bozukluğu, kalp durması.
)
- HAREKET EDEN ŞEY ile HAREKET ETMESİ BAKIMINDAN ŞEY
- HAREKET EDEN/ETTİREN ile/ve DEĞİŞEN
( Bir cismin belirli konumlarda belirli aralıklarda bulunması. İLE/VE ... )
( * Hareket nedir? * Şey nedir? * İlke nedir? * Aralarındaki ilişki nedir? İLE/VE Değişenin bilgisi elde edilebilen şey değildir, kesin olarak elde edilemez. )
( ACTIVATOR vs./and ALTERATION )
- HAREKET ETMEK değil/yerine/= DAVRANMAK
- HAREKET ETMEK değil/yerine/= DEVİNMEK/KIMILDA(N)MAK/KIPIRDA(N)MAK
- HAREKET ETMEK değil/yerine/= YOLA GİTMEK/YOLA ÇIKMAK
- HAREKET ETTİRİLMEK değil/yerine/= DEVİNDİRİLMEK/KIMILDATILMAK/KIPIRDATILMAK
- HAREKET ETTİRMEK değil/yerine/= DEVİNDİRMEK/KIMILDATMAK/KIPIRDATMAK
- HAREKET-İ MÜSTAKÎME ile HAREKET-İ UFKİYE ile HAREKET-İ MENKÛSE
- HAREKET:
CEVHER'DE ile NİCELİK'TE ile NİTELİK'TE ile MEKÂN'DA
- HAREKET:
GÖRELİ ile/ve/<> BAĞIL
- HAREKET:
NESNENİN/DURANIN, KENDİNİ BULUNDUĞU DURUMDAN/NOKTADAN OLUMSUZLAMASI/DIŞARI ÇIKARMASI ile/ve/||/<>/> YENİDEN OLUMLAMASI/YAPILANMASI
- HAREKET:
NOKTA ve/<> HAT ve/<> SATIH/YÜZEY ve/<> HACİM/CİSİM
- HAREKET:
SABİT HIZLA DÜZ ÇİZGİDE ile DAİRESEL
- HAREKET'İN:
NEDEN'İ ile/ve NASIL'I
- HAREKET'TE:
İŞÂRÂT-I HİSSİYE ile/ve MAKSADÜ'L HAREKET
- HAREKET'TE:
YER DEĞİŞTİRMEK değil KENDİ İÇİNDE DEĞİŞMEK
- HAREKET" ile/ve "NUMARA"
- HAREKET[Ar.] ile IZDIRÂB[Ar.]
- HAREKET[Ar.] ile NUKLE[Ar.]
- HAREKET/AKSİYON değil/yerine/= DEVİM/DEVİNİM
- HAREKET/DEVİM ile/ve ETKİNLİK/DEVİNİM
( MOVEMENT vs./and ACTION )
- HAREKET ile/ve/||/<>/>< (HAREKETİN) TERS YÖN(ÜN)DE(Kİ) HAREKET
- HAREKET ile/ve ARDIŞIKLIK
- HAREKET ile/ve/||/<> BAĞIL HAREKET/HIZ
- HAREKET ile/ve BELİRLEYİCİLİK
( MOVEMENT vs./and DETERMINATION )
- HAREKET ile/ve BELİRSİZLİK
( MOVEMENT vs./and INDEFINITENESS )
- HAREKET ve/<> BEREKET
( Varoluşu sağlar. VE/<> Varoluşun sürekliliğini sağlar. )
- HAREKET ve/<> BİÇİM ve/<> UZAM
- HAREKET ile/ve/değil DEĞİŞİM
( [not] MOVEMENT vs./and/but ALTERATION )
( GAMANA ile/ve/yok/değil VIPARINAMA )
- HAREKET ve/<> DİNGİNLİK
- HAREKET ile/ve DİRİLİK
- HAREKET ile/ve/||/<> DUYGU
( MOTION vs./and/||/<> EMOTION )
- HAREKET ve/||/<> DUYGULANIM ve/||/<> BENZETME
( İki kişi arasındaki tüm ilişkilerde ve temelinde, anne ile çocuğun ilişkisinde, yerli yerinde ve yeterince bulunması gerekenler... )
- HAREKET ile/ve ETKİLEŞİM
- HAREKET ile/ve ETKİNLİK
( Hareket, tamamlanmamış etkinlik; etkinlik ise tamamlanmış harekettir. )
( Geçmiş-Şimdi-Gelecek'in bütünlüğü. )
( MOVEMENT vs./and ACTIVITY )
- HAREKET ile EYLEM
( MOVEMENT vs. ACTION )
- HAREKET ile EYLEM
( MOVEMENT vs. ACTION )
- HAREKET ve/> EYLEM ve/> YAŞAM ve/> BİLİNÇ
( HAREKET: Bil-kuvve olanın, bil-fiil olması için gerekli çaba. )
( MOVEMENT and/> ACTION and/> LIFE and/> CONSCIOUSNESS )
- HAREKET ile/ve FİİL
- HAREKET ve/||/<>/>/< HAKİKAT
- HAREKET ve/= HAKK
- HAREKET ile/ve/değil/||/<>/> HARARET
- HAREKET ile HAREKÂT
- HAREKET ile/ve HAREKETİN AMACI
( MOVEMENT vs./and THE AIM OF THE MOVEMENT )
- HAREKET ve/<> HAREKETTE DİNGİNLİK
- HAREKET ile/ve HİKMET
- HAREKET ile/ve İMAR
( MOVEMENT vs./and TO IMPROVE )
- HAREKET ile İNTİKAL
- HAREKET ve KEMÂL/SINIR
( Her hareket, kemâline erer/sonlanır. )
- HAREKET ile/ve/değil KESİNTİSİZLİK
- HAREKET ile/ve KIMILDAMA
- HAREKET ile KIPIRTI
- HAREKET ile/ve KUVVET
( MOVEMENT vs./and POWER )
- HAREKET ve NESNE
( MOVEMENT and MATTER )
- HAREKET ve OLUŞ ve YOKOLUŞ
- HAREKET ve SABİTLİK
( MOVEMENT and CONSTANCY )
- HAREKET ile SES ile KONUŞMA
( MOVEMENT vs. VOICE vs. SPEECH/TO TALK )
- HAREKET ile/ve ŞEY
( Çırpıntı ve su ayrı değildir. Sizi suyun varlığından haberdar eden de o çırpıntıdır. )
( MOVEMENT vs./and THING
The commotion and the water are not separate. )
- HAREKET ile/ve SINIRLILIK
- HAREKET ve/<> SÜKÛN
( Kendi halini/yerini bulmak/bulmaya çalışmak. VE/<> Tamamlanma. )
( Hareket, sükûn ister. VE/<> Sükûn/et, hareketin ademidir/yokluğudur. )
( Kasların, harekete; zihnin, sükûna gereksinimi vardır. )
( Özde, hareket aranmaz/"bulunmaz". )
( DOĞA: Hareketin yasalarının bilimi. )
( HAREKET: Doğal yerinde bulunmama. )
- HAREKET ve/> SÜREKLİLİK
- HAREKET ile/ve SÜRÜKLENME
( MOVEMENT vs./and TO DRAG )
- HAREKET ile/ve/<> TELÂŞ
- HAREKET ve/> TİN/PSİŞE ve/> ZEKÂ
( Değiştirir. VE/> Birleştirir. VE/> Dönüştürür. )
( Alterates. AND/> Combines. AND/> Tranforms. )
( MOVEMENT and/> PSYCHE and/> INTELLIGENCE )
- HAREKET ve/> ÜMİT/UMUT
( MOVEMENT and/> HOPE )
- HAREKET ile/ve/||/<> UYUMLULAŞTIRILMIŞ HAREKET
- HAREKET ile/ve/değil YER DEĞİŞTİRME(İNTİKAL)
( Basit düzeydeki zihinlerde, hareket, yer değiştirme olarak yorumlanır. )
- HAREKET ve/> YÖN
( Hareketin başladığı andan itibaren yön oluşmaya başlar. )
( Hareketin, yöne gereksinimi vardır. )
( Yön, İbni Sinâ'nın tüm kitapları, ayrı ayrı ve başlı başına bir bölümdür. )
( MOVEMENT and/> DIRECTION )
- HAREKETİ-İ İRÂDİYE ile İRÂDE-İ AKLİYE
( Hayvan/da. İLE İnsan'da. )
- HAREKETİN KAYNAĞI ile BİLGİNİN KAYNAĞI
- HAREKETİN SÜREKLİLİĞİ:
DOĞADA ile/ve/<> YAŞAMDA
( Sürekli oluşum. İLE/VE/<> Sürekli insanlaşma. )
( Yaşamdaki temeddün, doğadaki tekevvün'ün devamıdır. [ve bunun da sonsal amacı, kişinin, daha da insanlaşarak, olgunluğa/kemâle ermesidir.] )
( DOĞA: Hareket ile sükûnun ilkesi. )
( TEKEVVÜN ile/ve/<> TEMEDDÜN )
- HAREKETİN:
KAYNAĞI ile/ve/||/<>/> SÜREKLİLİĞİ
- HAREKETLİ/LİK ile/ve/<> ETKİN/LİK
- HAREKETSİZ DİRENİŞ ile/ve/||/<> SESSİZ ÇIĞLIK
- HAREKETSİZLİK ve/||/<>/> ÇÜRÜME
- HAREKETTE YETENEK:
ÖNGÖRÜLEBİLİR ile/ve/||/<> ÖNGÖRÜLEMEYEN
- HAREM DAİRESİ ile/ve HAREM DAİRESİ
( HAREM-İ HÜMÂYÛN: Sultan'ın Harem'i. )
( Topkapı Sarayı'nda. İLE/VE Dolmabahçe Sarayı'nda. )
( İkinci ve üçüncü bahçelerin solunda. [1588] İLE/VE Pembe Salon. )
( 259 oda, 46 tuvalet, 12 sandık odası, 8 hamam, 4 mutfak, 6 kiler bulunmaktadır. [6720 m2] İLE/VE ... )
- HAREM[Ar.] ile HAREM[Ar.]
( Herkesin girmesine izin verilmeyen, saygıdeğer ve kutsal yer. | Hac zamanında ihrâma girilen yerden itibaren Kâbe'ye doğru olan bölüm. | Önceleri, saraylarda ve büyük konaklarda bulunan hanımlar dairesi. | Nikâhlı hanım, zevce. İLE "mefâilün"den "me"yi atarak "fâilün" sözcüğünü "mef'ûlün"e çevirme. )
- HAREM ile/||/<> HAREM-İ HÜMÂYUN ile/||/<> HATUN ile/||/<> MELİKA ile/||/<> KARİN ile/||/<> KURENA ile/||/<> VALİDE SULTAN
( Saray ve konaklarda kadınlara ayrılan yer. İLE/||/<> Topkapı Sarayı'nın harem dairesine verilen ad. İLE/||/<> Yüksek makamdaki kadınlara ve hakan eşlerine verilen ad. İLE/||/<> Padişah karısı. İLE/||/<> Padişah yakınlarına ve emrinde bulunanlara verilen ad. İLE/||/<> Padişaha yakın olan görevliler, mabeyinciler. İLE/||/<> Padişahın annesine verilen ad. )
- HAREM ile/ve/<> HAREMEYN
( EHLİ DIŞINDA GİRMESİ YASAK OLAN YER ile/ve/<> MEKKE İLE MEDÎNE-İ MÜNEVVERE [MÜSLÜMAN OLMAYANLAR GİREMEZ )
- HAREM ile MAKSÛRE
( Herkesin girmesine izin verilmeyen, saygıdeğer ve kutsal yer. | Hac zamanında ihrâma girilen yerden itibaren Kâbe'ye doğru olan bölüm. | Önceleri, saraylarda ve büyük konaklarda bulunan hanımlar dairesi. | Nikâhlı hanım, zevce. İLE Camilerde, parmaklıklarla çevrilmiş yer. | Bir evin, yabancıların girmesine izin verilmeyen bölümü. )
- HAREMLİK-SELÂMLIK değil HAREM-SELÂMLIK
( SELÂMLIK: Saray, köşk ya da konkalarda, erkeklerin bulunduğu ve erkek konukların alındığı bölüm. | Osmanlı sultanlarının, Cuma namazını kılmaları için camiye giderken yapılan tören. )
- HARF (KULLANIMI) ile/ve RAKAM (KULLANIMI)
( Sürekli nicelik ve süreksiz nicelik farkını karşılayabilmeye yarar. )
( Rakamların, değerlerle karışmamasını da sağlar. )
( NAKŞ ETMEK )
( Türk abecesinde en yüksek dereceye sahip olan yani en sık kullanılan yazaçlar, A, E, İ, N, R, L; üst-orta derecede olanlar, I, D, K, M; alt-orta derecede olanlar, U, Y, T, S, B, O; düşük dereceli olanlar, Ü, Ş, Z, G, Ç, H, Ğ, V, C, Ö, P, F, J'dir.
Gazete köşe yazıları ve 9 yazara ait 37 kitaptan elde edilmiş, 11 milyon karakterden oluşan 13.4 MB boyutundaki metin seti üzerinden elde edilmiş Türkçe yazaçlara ait kullanım sıklıkları aşağıdaki adreste belirtilmiştir.
Türk abecesindeki yazaçların kullanım sıklıkları )
( İngilizce'de:
E T A O I N S H R D L C U M W F G Y P B V K J X Q Z
Almanca'da:
E N I S R A T D H U L G C O M W B F K Z Ü V P Ö Ä ß J Y X Q
İspanyolca'da:
E A O S R N I D L C T U M P B G V Y Q H F Z J X W K
Fransızca'da:
E S A I T N R U L O D C P M É V Q F B G H J À X Y È Ê Z W Ç Ù K Î Œ Ï Ë
Çekçe'de:
O E A N T I V L S R D K U P Í M C H Á Z Y J B Ř Ě É Č Ž Ý Š Ů G F Ú Ň W Ď Ó X Ť (Q) (časopis, 2500 besed)
Lehçe'de:
A I E O N Z W S C R Y T K D P M J U L Ł G B H Ą Ę Ó Ź Ś Ć Ń F Ż X V (Q) (časopis, 11.000 besed)
Rusça'da:
О Е А И Н Т С В Л Р К Д М П У Ы Я Г Б З Ч Й Х Ж Ш Ю Ц Щ Э Ф Ё (Solženicin, 86.000 besed)
О Е А И Н Т С Р В Л К М Д П У Ы Я Г З Б Ч Й Ж Х Ю Ш Ц Щ Э Ф Ё (časopis 25.000 besed) )
( FaRkLaR Kılavuzu'ndaki sözcüklerin yazaçlara göre kayıt oranı )
- HARF ABECESİ ile/ve/||/<>/< HECE ABECESİ
- HARF-İ MUKATTA
( AYN SİN KAF )
- HARF-KEŞ[Ar.] ile HARF-ZEN[Ar.]
( Yazı yazan, çizgi çeken. | Saçmasapan konuşup can sıkan. İLE Çalçene, geveze. )
- HARF[Ar.] yerine KIMSA/YAZAÇ/İMCE
- HARF[Ar.] değil/yerine/= TANIK, KIMSA
- HARF ile/ve/<> ANTROPOMORF HARF
( ... İLE/VE/<> İnsan yüzü şeklinde büyük harf. [Bu harfleri, özellikle VIII. - XI. yy.lar arasında, minyatürcüler kullanmışlardır.] )
- HARF ile/ve/<>/> HECE ile/ve/<>/> CÜZ ile/ve/<>/> TEFİLE ile/ve/<>/> VEZİN ile/ve/<>/> BAHRİ
- HARF değil/yerine/= İMCE
- HARF ile/ve/<>/> SESLEM/HECE
( HARF ile/ve el-MAKTA )
- HARFİYAT değil HAFRİYAT
( ... DEĞİL Toprağı kazma, kazı. )
- HARFLER
( Rüyada görülenin Arapça'daki kelime karşılığının ilk harfine göre )
( Elif: Mertebesi yüce olan kişiye delâlet eder.
Be: Rahat ve mutlu olan kişiye delâlet eder.
Te: İstediğini elde etmeye delâlet eder.
Se: Yardım göreceğine delâlet eder.
Cim: Düşmana galip gelmeye delâlet eder.
Ha: Ululuğa yetişmeye delâlet eder.
Hı: Murâdına erişmeye delâlet eder.
Dâl: İsteklerine kolayca erişmeye delâlet eder.
Zel: Çok mal kazanmaya delâlet eder.
Rı: Mal ve ünvan kazanmaya delâlet eder.
Ze: Dininin ve inancının kuvvetli olduğuna delâlet eder.
Sin: Korkudan emin olmaya delâlet eder.
Şın: Yaptığına pişmân olmaya delâlet eder.
Sad: İlminin çoğalmasına delâlet eder.
Dâd: Çok mal elde etmeye delâlet eder.
Tı: Düşmanlarına galip olmaya delâlet eder.
Zı: Gariplere acımaya delâlet eder.
Ayn: Gönlün karışık bir halde olmasına delâlet eder.
Gayn: Kendine zulmettiğine delâlet eder.
Fe: Düşmana karşı yardımcı bulmaya delâlet eder.
Kaf: Ünvan sahibi ve zengin olmaya, isteklerine kavuşmaya delâlet eder.
Kef: Bir haber almaya delâlet eder.
Lâm: Korktuğundan emin olmaya delâlet eder.
Mim: Muradına erişmeye delâlet eder.
Nûn: Üzülmeye delâlet eder.
Vâv: Gereksinimini elde etmeye delâlet eder.
He: Her yerde üzüntü içinde olmaya delâlet eder.
Lâmelif Ye: Namazı ve itâatı çok olmaya delâlet eder. )
- HARFLER:
"SICAK" ile/ve/+/||/<> "SOĞUK"
( Sağ. İLE/VE/+/||/<> Sol. )
( 14 harf. İLE/VE/+/||/<> 14 harf. )
- HARFLER:
MUHKEM ile/ve/||/<> MUKATTA
- HARFLER'DE:
ARAP ile/ve İBRÂNÎ
( Ayn, Ba, Cim, Dad, Dal, Elif, Fa, Gayın, Ha, Kaf, Kha, Lam, Mim, Nun, Ra, Sat, Sin, Şın, Ta, Tha, Vav, Ya, Za, Zay İLE/VE He, Kapt, Koph, Lamedh, Mem, Neth, Nun, Pe, Resh, Sadhe, Shin, Sin, Tav, Teth, Vav, Yodh, Zayın )
- HARFLERİN BİT DEĞERİ:
8 ile/ve/||/<>/> 16
( A/a, B/b, C/c, D/d, E/e, F/f, G/g, H/h, I/i, J/j, K/k, L/l, M/m, N/n, O/o, P/p, R/r, S/s, T/t, U/u, V/v, Y/y, Z/z
İLE/VE/||/<>/>
Ç/ç, Ğ/ğ, İ/ı, Ö/ö, Ş/ş, Ü/ü )
- HARÎ[Ar.] ile HÂRÎ[Ar.]
( Lâyık, müstahak. İLE Horluk, hakirlik. )
- HARİ ile/ve/||/<> HAR
( Dişil. İLE/VE/||/<> Eril. )
- HÂRİB[Ar.] ile HARÎB[Ar.] ile HÂRİB[Ar. < HARÂB]
( Kaçan, firar eden. İLE Yağma olunmuş, soyulmuş, talan edilmiş. İLE Yıkan, harâb eden. | Haydut, yol kesen. )
- HÂRİC-İ KISMET değil/yerine/= BÖLÜM
- HARİÇ:
FARAZÎ ile AYNÎ
- HARİÇ:
FARAZÎ ile ZİHNÎ
- HÂRİC[Ar.] ile HÂRİC[Ar.] ile HARÎC[Ar.]
( Dış, dışarı. | Dışarı çıkan, dışarıda, dışta. | Hiç ilgisi olmayan kişi. İLE Suçlu, günah işlemiş. İLE Dar, ensiz. | Kuşatılmış. )
- HARİÇ/MÜSTESNA değil/yerine/= DIŞINDA/-DEN BAŞKA
- HARİÇ değil/yerine/= DIŞINDA
- HARICEN/EXTERNAL[İng.] değil/yerine/= DIŞTAN
- HARİCEN değil/yerine/= DIŞARIDAN/DIŞTAN
- HARİCÎ ile/ve AYNÎ
( EXTERNAL vs./and ... )
- HARİCİ değil/yerine/= DIŞ
- HARİCİ ile/||/<> HARİCİYE
( Dış, dışarıdaki. | İslâm tarihinde, ne Hz. Ali'nin, ne de Muaviye'nin tarafında olmayanlara verilen ad. İLE Dışişleri (Bakanlığı). )
- HÂRİCÎ ile/ve ZİHNÎ ile/ve LİSÂNÎ ile/ve LUGÂVÎ/KİTÂBÎ
- HARICİYE/GENERAL SURGERY[İng.] değil/yerine/= GENEL CERRAHİ
- HÂRİD[Ar.] ile HARÎD[Ar.] ile HARÎD[Ar.]
( Öfkeli, hiddetli, kızgın. İLE Tek, ayrı. İLE Satın alma. )
- HARIDVAR ve/> GANGAMAYA ve/> GANJ
- HÂRİF[Ar.] ile HARÎF[Ar. < HİRFET] ile HARÎF
( Yemiş toplayan. İLE Meslektaş, sanat arkadaşı. | Herif, adi ve bayağı adam.| Teklifsiz dost. İLE Sonbahar, güz. )
- HARÎK[Ar.] ile CAHÎM[Ar.] ile NÂR[Ar.] ile SA'ÎR[Ar.]
- HÂRIK[Ar.] ile HÂRIK[Ar.]
( Yırtıcı, yırtan. İLE Yakan, yakıcı. | Yanan, tutuşmuş. )
- HARÎK[Ar.] ile HARÎK[Ar.]
( Yangın, ateş. İLE Hadım. )
- HARÎKA[Ar.] ile HÂRİKA[Ar. < HAVÂRIK] ile HÂRİKA[Ar.]
( Bulamaç, yulaf vs. lapası. | Acı, sızı. İLE Olanakların üstünde olup kişide hayret uyandıran. İLE Ateş, od. )
- HARİKA değil/yerine/= OLAĞANÜSTÜLÜK
- HARİKA ile/ve/||/<> ŞAHİKA
- HARİKULADE/HARİKA değil/yerine/= OLAĞANÜSTÜ/EŞİ GÖRÜLMEMİŞ
- HARİKULÂDE ve/<> MÛCİZE
- HARIL HARIL ile HALDIR HALDIR (ÇALIŞMAK)
- HARÎM[Ar.] ile HARÎM[Ar.]
( Saygısız, çekinmez, kayıtsız. İLE Biri için kutsal olan şeyler. | Harem dairesi, harem. | Evin içi gibi başkasına kapalı olan yer. | Bir evin civârı. | Avlu. | Ortak, şerîk. | Hacıların, hac zamanında büründükleri örtü. )
- HARİM[Ar.] değil/yerine KUTSAL
( Girilmesi, yabancıya yasak olan, kutsal tutulan, korunulan yer. )
- HARIN ile KULAN/TARPAN
( Huysuz at. İLE Yabani at. )
( HERGELE: Yabani at sürüsü. )
( ... cum EQUUS GMELINI )
- HARÎRÎ/HARÎRİYYE[Ar.] ile Harîriyye[Ar.]
( İpekle ilgili, ipekten yapılmış. İpek gibi yumuşak. | Güzel sanatlarda kullanılan ve Semerkand'da ipekten yapılan bir kâğıt cinsi. İLE Seyyit Ahmet-ür-Rufâî tarafından kurulan Rufâiyye tarikatının şubelerinden biri.[kurucusu: Ebü-l-Hasan Aliy-ül-Harîrî'dir.] )
- HÂRİS[Ar. < HARS] ile HÂRİS[Ar. < HİRÂSET] ile HÂRİS ile HARÎS[Ar. < HIRS] ile HÂRİŞ[Fars.]
( Çiftçi, ekinci, harâset eden. İLE Bekçi, gözcü, koruyan, koruyucu, muhâfız. İLE Son derece hırslı olan. İLE Hırslı, tamahkâr, bir şeye çok düşkün, gereğinden fazla istekli. İLE Kaşıma, kaşınma. )
- HÂRİS ile HÂRİS[< HİRÂSET] ile HARÎS[< HIRS]
- HARİTA ÇİZMEK değil/yerine/= ÇİZİNÇ ÇIKARMAK
- HARİTA/CILIK ile HALÎTA/CILIK / ALAŞIM/CILIK
( )
- HARİTALAR ile/ve KROKİ
( ... İLE/VE/||/<> Bir konu ya da nesnenin başlıca özelliklerini yansıtacak biçimde hazırlanmış taslağı. )
( ATLAS: Haritaları birarada bulunduran. [XVII. yüzyıldan beri bu tanım kullanılmaktadır] | Yunan mitolojisinde dünyayı omuzları üzerinde taşıyan Tanrı. )
( MAP vs./and SKETCH )
- HARİTA değil/yerine/= ÇİZİNÇ
- HARİTA = MAP[İng.] = PLAN[Fr.] = LANDKARTE[Alm.] = MAPPA[İt.] = MAPA[İsp.]
- HARİTA ile/ve/<> PLANÇETE[Fr. < Yun.]
( ... İLE/VE/<> Harita çıkarmaya yarayan bir aygıt. )
- HARİTALARDA:
SİYASİ ile/ve FİZİKİ
- HARÎZ[Ar.] ile HARÎZ[Ar.]
( Güçsüz, tâkatsiz. İLE Saklanmış, hıfzolunmuş. )
- HARK[Ar.] ile HARK[Ar.]
( Yarıp yırtma, yırtılma. | Su akacak yarık, ark. İLE Yakma. )
- HARMAN[Fars.] ile/ve/<>/> BADAS
( Tahıl demetlerinin üzerinden döven geçirilerek tanelerin başaklarından ayrılması işi. | Bu işin yapıldığı yer ya da mevsim. | Birçok çeşitten birer parça alıp yeni bir bileşim oluşturma işi. İLE/VE/<>/> Harman kaldırıldıktan sonra yerde kalan toprak, çöp ve samanla karışık tahıl taneleri, harman döküntüsü. )
- HARMANİ(YE)/PELERİN[Fr.] ile/değil/<> PARKA[İng.]
( Omuzlardan aşağı dökülen, geniş, kolsuz bir çeşit üstlük. İLE/DEĞİL/<> Genellikle, askerin, açık hava eğitimi ve manevra sırasında, kaput yerine giydiği, soğuğa karşı koruyucu bir çeşit üstlük. )
- HARMANİ/YE, PELERİN değil/yerine ÜST GİYSİSİ
( Gövdeyi saran, kolsuz ve bazen kukuletalı bir çeşit üst giysisi. )
- HARMONY vs. APPROPRIATENESS
- HARMONY vs. BEAUTY
- HARMONY vs./and RESONANCE
- HARMONY vs./and SYNCHRONIZATION
- HARP/CENK değil/yerine/= SAVAŞ
- HARR[Ar. çoğ. HARÛR] ile HÂRR/E[Ar.]
( Sıcaklık, sıcak, harâret. İLE Kızgın, sıcak, yakıcı, harâretli. )
- HARS[Ar.] ile KEZİB[Ar.]
- HARTAMA değil/yerine/= PEDAVRA
- Hârûn[Ar.] ile HARÛN[Ar.]
( Musa peygamberin büyük kardeşi.[AARON] | Bağdad halifelerinden Hârûn-ür-Reşîd. İLE Harın, ilerleyecek yerde duran ya da geri giden hayvan. | Sokak kedilerinin en büyüğü. )
- HARVESTING[İng.] değil/yerine/= ELDE EDİM
- HAS GOT QUESTION vs. HAS GOT ANSWER
( Child. vs. Adult. )
- HAŞ(I)R-NEŞ(İ)R OLMAK ile YAKINLIK
- HAS/MAHSUS[Ar.] değil/yerine/= ÖZE/ÖZGÜ
( Bir cinste ya da bireyde bulunan, aynı cinsten başka hiçbir türde ya da bireyde rastlanılmayan. )
- HAS/MAHSUS/TİPİK değil/yerine/= ÖZGÜ
- HAS değil/yerine/= SOM
- HAŞA ile HÂŞÂ
( Kalın kumaş parçası. İLE Asla. )
- HAŞÂHİŞ[Ar. < HAŞHÂŞ] ile HAŞÂİŞ/HAŞÂYİŞ[Ar. < HAŞÎŞ]
( Haşhaşlar. | Gelincikgillerden, kapsüllerinden, afyon, tohumlarından da yağ çıkarılan bitki. İLE Kuru otlar. )
( PAPAVER SOMNIFERUM cum ... )
- HASÂİS[Ar. < HÂSSİYYET] ile HASÂİS[Ar. < HASÎSE]
( Bir şeye, birine özgü/has olan nitelikler/keyfiyetler. İLE Kötü, fenâ, alçak huylar/tabiatlar. )
- HASAN-I FERÂGÂT ile/ve/||/<> HÜSEYİN-İ ŞEHÂDET
- HASAN-ül BASRİ ile/ve/<>/< VÂSIL b. ATA
- HASAR[Ar.]/DAMAGE[İng.] değil/yerine/= ZEDELENME
- HASAR[Ar.] değil/yerine/= ÇIĞIM
- HASAR[Azr.] = ÇİT[Tr.]
- HASÂRET[Ar.] ile HASÂRET[Ar. çoğ. HASÂRÂT]
( Zarar, ziyan. İLE Sıvık, sulu şey. Koyulaşıp katılaşma. )
- HAŞARI değil/yerine YARAMAZ
( Çok yaramaz çocuk. | Huysuz, azgın hayvan. )
- HASAT/HASAD ile/ve/||/<>/> SON HASAT/AFARA
( Ürün kaldırma, ekin biçme işi. | Bu yolla elde edilen ürün. İLE/VE/||/<>/> Son hasat.[3. hasat] )
- HASAT ile TAHSİLAT
( Ürün kaldırma, ekin biçme işi. | Bu yolla elde edilen ürün. İLE Alacakların toplanması ya da süresi içinde ödenmeyenlerin yasal yollarla alınması. )
- HASBEL MEMURİYE değil/yerine/= İŞYARLIK GEREĞİ
- HASBELKADER ile/ve/<> TESADÜFEN
( Rastlantı sonucu olarak. )
- HASBETEN[Ar.] ile HASBÎ[Ar.]
( Karşılıksız, parasız, bedava. İLE Karşılıksız, parasız, bedelsiz, bedava. | Gönlüllülükle, beklentisiz, Allah rızâsı için yapılan iş, hizmet, emek, katkı. )
- HASBÜN-ALLAH VE Nİ-MEL-VEKÎL
( BİZE ALLAH YETER, O HER İŞİMİZİ GÜZEL YAPAR )