Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

[... değil ...] BAĞLAÇLI

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 27 Ekim 2024 ]
itibariyle 18655 başlık/FaRk yer almaktadır.

- HEMODİLÜSYON/HEMODILUTION[İng.] değil/yerine/= KAN SEYRELIM


- HEMODİNAMİ/HEMODYNAMICS[İng.] değil/yerine/= KAN DOLAŞIM DEVİNIMLİĞİ


- HEMODİYALİZ/HEMODIALYSIS[İng.] değil/yerine/= KAN ARITIM/SÜZDÜRÜM


- HEMOFİLTRASYON/HEMOFILTRATION[İng.] değil/yerine/= KAN SÜZDÜRÜM


- HEMOGRAM/HEMOGRAM[İng.] değil/yerine/= KAN GÖZE ÇİZGESİ


- HEMOLİZ/HEMOLYSIS[İng.] değil/yerine/= ALYUVAR YIKIMI


- HEMORAJİ/HEMORRHAGE, BLEEDING[İng.] değil/yerine/= KANAMA


- HEMORAJİK DİYATEZ/HEMORRHAGIC DIATHESIS[İng.] değil/yerine/= KANAMA EĞİLIMİ


- HEMOSTAZ/HEMOSTASIS[İng.] değil/yerine/= KANAMA DURDURMA


- HEMOVİJİLANS/HEMOVIGILANCE[İng.] değil/yerine/= KAN TAKİP DÜZENİ


- HEMŞİRE/ŞVESTER değil/yerine/= SAYRICI < KARDEŞ[KADIN]


- HENDEK değil/yerine/= ÇUKUR


- HENGÂME[Fars.][HANGAME/ENDAME değil!] ile İZDİHÂM[Ar. < ZAHAM]

( Kavga, patırtı, gürültü. İLE Kalabalık, yığılma, kalabalıktan sıkışma. )


- HEP[Fars. < HEB] ile/değil 2 (KEZ)

( [not] ALLWAYS vs./but TWO (TIMES)/TWICE )


- HEP ile/yerine/değil DAHA ÇOK


- HEP ile/değil/yerine OLABİLDİĞİ KADAR


- HEPA/FİLTRE HİGH-EFFICIENCY PARTICULATE AIR FILTER[İng.] değil/yerine/= YÜKSEK VERİMLİ PARÇACIKLI HAVA SÜZGECİ


- HEPİMİZ:
AYNIYIZ değil AYNI DEĞERDEYİZ


- HEPİMİZ(İN), ... ile/değil HER BİRİMİZ(İN), ...


- HER ... ile/değil HİÇBİR ...


- HER "SORUNLARINI" (ÇÖZMEK) değil HER SORUNUNU (ÇÖZMEK)


- HER "VARLIK" değil VARLIK(VUCUD) ya da HER VAROLAN(MEVCUD)


- HER ANLAM/DA ile/ve/değil/||/<>/< HER ALAN/DA


- HER BABAYİĞİDİN HARCI DEĞİL ile HER BABAYİĞİDİN KÂRI DEĞİL


- HER BİRİSİNE değil HER BİRİNE


- HER DERDE DEVÂ OLAN:
(")SARIMSAK(") ile/ve/değil/||/<>/< SARILMAK


- HER HALÜKÂRDA değil/yerine/= HER DURUMDA


- HER İKİ KAPILARIMIZ değil İKİ KAPIMIZ


- HER İKİSİ değil İKİSİ ya da HER BİRİ


- HER NE KADAR ŞÖYLE OLMASINA KARŞIN/RAĞMEN değil HER NE KADAR ŞÖYLE OLSA DA ya da ŞÖYLE OLMASINA KARŞIN


- HER NEYSE değil/yerine NEYSE


- HER SEFERİNDE değil/yerine/= DEĞME KEZ


- HER ŞER'DE/ŞEYDE, BİR HAYIR VARDIR ile/değil HER ŞER'DE/ŞEYDE, BİR OLABİLİR/ARAMAK GEREK


- HER ŞERDE, BİR HAYIR VARDIR değil HER ZAHMETTE, BİR RAHMET VARDIR


- HER ŞEY, DEĞİŞİR değil HER ŞEY, (BELİRLİ/BELİRSİZ) BİR ŞEYE GÖRE DEĞİŞİR


- HER ŞEYİ BİLİYOR OLMAK değil ÇOĞUNLUĞUN, PEK FAZLA ŞEY BİLMİYOR OLMASI


- HER ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BAZI

( [kitap] Okunmaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bazılarına başvurulur. )

( [eşya] Kullanılmaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bazıları saklanır. )

( [yazar] Sevilmez. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bazıları (sadece) beğenilir. )


- HERBAL[İng.] değil/yerine/= OTSU BİTKİ


- HERC Ü MERC değil/yerine/= ALTÜST, KARMAKARIŞIK, ALLAK BULLAK, DARMADAĞINIK


- HERCÂÎ[Fars.] değil/yerine/= YELTEK/GELGEÇ

( İsteğinde kararlı olmayan ya da konudan konuya geçiveren. | Aşkta, değişken, vefâsız. )


- HEREDİTE/HEREDITY[İng.] değil/yerine/= KALITIM, SOYA ÇEKİM


- HEREDİTER/HEREDITARY[İng.] değil/yerine/= KALITIMSAL


- HEREDOT ile/ve/değil TUKİDİDES


- HERHALDE["HERALDE" değil!] ile/değil/yerine SANIRIM


- HERHALDE değil/yerine BÜYÜK OLASILIKLA


- HERHANGİ BİR KİŞİ (OLAN/OLMAK) ile/ve/değil/yerine BELİRLİ BİR KİŞİ (OLAN/OLMAK)


- HERHANGİ BİRİ OLMAK ile/değil/yerine BELİRLİ BİR KİŞİ OLMAK


- HERKEZ değil HERKES


- HERKES BİLİRLERDİ değil HERKES BİLİRDİ


- HERKES YAPAMAZ ile/ve/değil HERKES, HER ZAMAN (KOLAY KOLAY) YAPAMAZ


- HERKES YAPIYORSA BIRAK YAPSINLAR | KİMSE YAPAMIYORSA BEN NASIL YAPAYIM ile/değil/yerine/>< HERKES YAPIYORSA BEN DE YAPABİLMELİYİM | KİMSE YAPAMIYORSA BEN YAPAYIM


- HERKES, "HER ŞEYİN FARKINDA"
ile/değil/||/<>/<
"HİÇKİMSE, HİÇBİR ŞEYİN FARKINDA DEĞİL" DEĞİL


- HERKES, KENDİ İŞİNE BAKSIN! değil HERKES, KENDİ İÇİNE BAKSIN!


- HERKES ile/değil/yerine ÇOĞUNLUK


- HERKES ile/ve/değil/yerine HAZIR OLAN HERKES

( [not] EVERYBODY vs./and/but EVERYBODY WHO ARE READY
EVERYBODY WHO ARE READY instead of EVERYBODY )


- HERKES ile/ve/değil/||/<> HERHANGİ BİRİ


- HERKESE ...'YA DİKKAT ETMESİNİ TAVSİYE EDİYORUM değil HERKESİ ...'YA DİKKAT ETMESİ İÇİN UYARIYORUM


- HERKESE YETİŞMEYE ÇALIŞMAK ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> KENDİNE GEÇ KALMAK


- HERKESİN:
"BEYNİ" değil ZİHNİ
:FARKLI ÇALIŞIR


- HERKESİN:
YANLAŞTIĞI KİŞİ/LER ile/ve/değil/||/<>/< İYİ ANLAŞTIĞI KİŞİ/LER


- HERKESTE VAR değil HER YERİ/ŞEYİ KAPLAYAN


- HERNİ/HERNIA[İng.] değil/yerine/= FITIK


- HERNİASYON/HERNIATION[İng.] değil/yerine/= FITIKLAŞMA


- HERŞEY ile/ve/değil/yerine ÇOK ŞEY


- HERŞEYDEN ÖNCE ... ile/değil/yerine TÜM BUNLARIN YANISIRA ...


- HERŞEYİ BİLEN ile/değil KENDİNİ BİLEN


- HERŞEYİ KAPSAYICI/LIK ile/ve/değil/<> HİÇBİR ŞEYE İNDİRGENEMEZ/LİK


- HERŞEYİ YAZMAK ile/ve/değil/yerine YAZILABİLDİĞİ KADAR/INI YAZMAK


- HESABI:
"YIKMAK" ile/ve/değil/yerine "YÜKLEMEK"


- HESAP BAKİYESİ değil/yerine/= SAYANAK KALANCASI


- HESAP CETVELİ değil/yerine/= SAYIŞ ÇİZELGESİ


- HESAP CÜZDANI değil/yerine/= SAYANAK BETLEĞİ


- HESAP EDİLME/HESAPLANMA değil/yerine/= SAYIŞILMA


- HESAP ETMEK/HESAPLAMAK değil/yerine/= SAYIŞLAMAK


- HESAP MAKİNESİ değil/yerine/= SAYIŞ YAPAR


- HESAP SAHİBİ değil/yerine/= SAYANAK İYESİ


- HESAP SORMAK ile/değil/yerine ANLAMAK ÜZERE SORU SORMAK


- HESAP SORMAK ile/değil/yerine ÇÖZÜM/KATKI SUNMAK


- HESAP SORMAK ile/değil/yerine ÖRNEK OLMAK


- HESAP SORMAK ile/değil/yerine UYARMAK


- HESAP/ACCOUNT değil/yerine/= SAYANAK


- HESAP ile/ve/değil/||/<>/< AKD

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Parmak hesabı. )


- HESAP değil/yerine/= SAYIŞ


- HESAPLAMA/COMPUTATION değil/yerine/= SAYIŞIM


- HESAPLAŞMA ile/ve/değil/yerine YÜZLEŞME


- HESAPLAŞMAK ile/ve/değil/||/<> HELÂLLEŞMEK


- HESAPLAŞMAK değil/yerine/= SAYIŞMAK


- HETEROGREFT/HETEROGRAFT[İng.] değil/yerine/= AYRI TÜR YAMASI


- HETEROJEN/HETEROGENOUS[İng.] değil/yerine/= AYRIŞIK


- HETEROJENİSITE/HETEROGENICITY[İng.] değil/yerine/= AYRI TÜRELLİLİK


- HETEROTOPİ/HETEROTOPY[İng.] değil/yerine/= KONUM DIŞILIK


- HEVES/ŞEVK değil/yerine/= İSTEYİŞ/İSTEK


- HEVES ile/ve/değil/yerine/||/<>/> HEDEF

( [kişiyi ...] Oyalar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Yola çıkarır. )


- HEVES ile/değil/yerine İDEAL

( Yetersiz zihinlerde. İLE/DEĞİL/YERİNE Yetkin zihinlerde. )


- HEVES değil/yerine/= KÖSEME


- HEVES ile/ve/değil/yerine/<>/> TUTKU


- HEVESKÂR/HEVESLİ değil/yerine/= KÖSEMELİ


- HEVESKÂR ile/ve/değil/yerine GAYRETKÂR

( Olgun kişi, kişileri topluma yararlılık konusunda heveslendirerek, iyi çalışmalarını sağlar. )


- HEVESKÂR ile/değil/yerine TALEPKÂR

( Tembel olur. İLE/DEĞİL/YERİNE Gereğini yerine getirebilecek kadar çalışkan olur. )


- HEYACAN değil HEYECAN


- HEYBE değil/yerine/= MANÇUK


- HEYECAN[Ar.] değil/yerine/= COŞUNTU


- HEYECAN ile/ve/değil TELÂŞ


- HEYECAN ile/ve/değil/||/<>/< ÜMİT


- HEYECANLAN(M)IYORUM ile/ve/değil/yerine/<> HEYECANI(MI) İÇİMDE TAŞIYORUM/TUTUYORUM


- HEYELAN[Ar.][HEYALAN değil!] değil/yerine/= GÖÇÜ/KAYŞA

( Toprak kayması. )


- HEYET[Ar.]/COUNCIL[İng.]/KONSEY[Fr. < CONSEIL] değil/yerine/= KURUL


- HEYET[Ar.]/ENCÜMEN/KOMİTE[Fr. < COMITE]/KOMİSYON değil/yerine/= YARKURUL/ALT KURUL

( Meclis ya da herhangi bir kurultayda, bazı konuları inceleyerek, varılan sonuçları tartışılmak için genel kurula getirmekle görevli, üyeler arasından oluşturulan altkurul. )


- HEYET[Ar.]/KOMİTE[Fr. < COMITE][İng. COMMITTEE] değil/yerine/= KURUL


- HEYKEL[Ar.] değil/yerine/= ANIT/YAPIT/YONTU

( STATUE vs. MONUMENT )


- HEYKEL ile/ve/değil MOZOLE[Fr. < Yun.]


- HEZEYAN[Ar.]/DELÜZYON/DELUSION[İng.] değil/yerine/= SANRI


- HEZEYAN/DELİRİUM değil/yerine/= SABUKLANI/SAÇMALAMA


- HEZEYAN/SABUKLANMA ile/değil/yerine/>< COŞKU


- HEZEYAN değil/yerine/= SAYIKLAMA


- HI/HEALTH INFORMATICS[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLİŞİMİ


- HİBE değil/yerine/= BAĞIŞ


- HÎBE değil HİBE


- HİBERNASYON/HIBERNATION[İng.] değil/yerine/= KIŞ UYKUSU


- HİBRİDİZASYON/HYBRIDIZATION[İng.] değil/yerine/= MELEZLEME


- HİBRIT/HYBRID[İng.] değil/yerine/= KATIŞIK | KIRMA


- HİÇ ..." ile/değil "HENÜZ ..."


- HİÇ ETMEK ile/ve/değil/<> PİÇ ETMEK


- HİÇ KAÇINILMAZ değil KAÇINILMAZ


- HİÇ ÖNEMİ YOK ile/değil ÖNEMLİ DEĞİL


- HİÇ ŞEKERSİZ/MAKYAJSIZ değil ŞEKERSİZ/MAKYAJSIZ


- HİÇ SEVMEM ile/değil/yerine PEK SEVMEM


- HİÇ TARTIŞMASIZ/KATKISIZ/PEŞİNATSIZ ... değil TARTIŞMASIZ/KATKISIZ/PEŞİNATSIZ ...


- HİÇ VAR OLMAMAK değil/yerine "TELEF OLMAK"


- HİÇ YOKTAN ... değil HİÇ, YOKTAN, ...(HİÇ, YOKTAN İYİDİR)


- HİÇ/LİK ile/ve/değil/<> DEĞERSİZ/LİK

( NOTHINGNESS vs./and WORTHLESS/NESS )


- HİCÂB[çoğ. HÜCÜB] değil/yerine/= UTANMA, SIKILMA | PERDE | AYIP | SÜLÛKA ENGEL OLA(BİLE)N HERŞEY


- HİÇBİR ŞEYE SAHİP OLMAMAK değil HİÇBİR ŞEYİN, BİZE SAHİP OLMAMASI


- HİÇBİR YERDE/LİK ile/ve/değil YOK/LUK


- HİÇBİR ZAMAN değil/yerine/= YOK KEZ


- HİÇBİRİSİ değil HİÇBİRİ


- HİÇGÖRÜ ile/değil/yerine/></> İÇGÖRÜ


- HİCİV/HİCV[Ar. < (aslı) HECV]/SATİR değil/yerine/= YERGİ/TAŞLAMA[Ar. TÂRÎZ]

( Birini, bir toplumu, bir düşünceyi, bir nesneyi ya da bir göreneği yermek için yazılmış yazı/şiir ya da söylenmiş söz. İLE "Taşlamak." | Sert madenleri aşındırıcı bir taşla parlatma ve yerine uymasını sağlama. | Alaylı halk şiiri. | Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, târîz. | Hakâret. )

( Terbiyesize, terbiyesizliğini, terbiyesizlik yapmadan ve onun seviyesine inmeden söylemek/yazmak. )


- HİÇKİMSEMİZ" değil HİÇBİRİMİZ


- HİÇLİK ile/değil BİLİNMEYEN


- HİÇLİK ile/ve/<>/değil/yerine BOŞLUK


- HİÇLİK ile/ve/=/<>/değil/yerine/hem de/ya da/belki BÜTÜNLÜK

( [not] NOTHINGNESS vs./and/=/<>/but/maybe/also/or INTEGRITY
INTEGRITY instead of NOTHINGNESS )


- HİCRÂN değil/yerine/= AYRILIK [bkz. FIRAK, FÜRKAT, İFTİRÂK] | UNUTULMAZ ACI, KEDER, İÇ ACISI


- HİCRET[Ar. < HECR] değil/yerine/= GÖÇ

( Göç. | Hz. Peygamber'in, Mekke'den, Medine'ye göç etmesi.[İslâm tarihinin/takviminin başı][Hicret-i Nebeviye] )


- HİDDETLİ değil/yerine/= ÖFKELİ/KIZGIN


- HİDEMAT-I AMME değil/yerine/= KAMU İŞGÖRÜSÜ


- HİDRASYON/HYDRATION[İng.] değil/yerine/= SIVIYLA BİRLEŞTİRME, SU EKLEME, SIVI DESTEĞİ


- HİDROFİL/HİDROFİLİK değil/yerine/= SUCUL


- HİDROFİL/HYDROPHIL[İng.] değil/yerine/= SUCUL, SU GEÇİMLİ, SUÇEKEN


- HİDROFİL değil/yerine/= SU BÖCEĞİ


- HİDROFİLİ değil/yerine/= SUYUSEVİ


- HİDROFOP/HYDROPHOBE[İng.] değil/yerine/= SU GEÇİMSİZ, SUÇEKMEZ


- HİDROFOR değil/yerine/= SUBASAR


- HİDROGRAFİ/K değil/yerine/= SUBİLGİSİ/SUBİLGİSEL


- HİDROLOG değil/yerine/= SUBİLİMCİ


- HİDROLOJİ/K değil/yerine/= SUBİLİM/SEL


- HİDROLOJİ değil/yerine/= SUBİLİM


- HİDROMETRE değil/yerine/= SU ÖLÇER


- HİDROSEL/HYDROCELE[İng.] değil/yerine/= SULUTORBA


- HİDROSTATİK BASINÇ/HYDROSTATIC PRESSURE[İng.] değil/yerine/= SU BASINCI


- HIE/HEALTH INFORMATION EXCHANGE[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİSİ ALIŞVERİŞİ


- HIFZISSIHHA[Ar.]/SANİTASYON/SANITATION[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK KORUMA, SAĞLIKLAMA


- HİGROTROPİZM değil/yerine/= NEME YÖNELİM

( Canlıların, zorunlu olarak havanın nemine göre yönelmesi ve yer değiştirmesi. )


- HİJYEN[Fr./İng. HYGIÈNE < Yun.]["HİİJEN" değil!] ile TEMİZLİK

( Sağlık bilgisi/koşulları. İLE Sağlıklı olmayı/kalmayı devam ettirmek üzere sağlanması ve sürdürülmesi gereken eylem/tutum. )

( Ameliyat ya da açık yara gibi bazı ileri durumlar ve yapılacak incelikli işler için koşulların/araçların temiz olması yeterli değildir. )

( ... ile NEZÂFET )

( HYGIENE vs. CLEANLINESS )


- HİJYEN/HYGIENE[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK KORUMA BİLGİSİ


- HİJYENİK/HYGIENIC[İng.] değil/yerine/= SAĞLIKLI


- HİKÂYE ETMEK değil/yerine/= ÖYKÜLEMEK


- HİKÂYE değil/yerine/= ÖYKÜ


- HİLÂFET[Ar.] değil/yerine/= BİRİNİN YERİNİ TUTMA | PEYGAMBER VEKİLLİĞİ, HALÎFELİK


- HİLÂL değil/yerine/= YENİAY/AYÇA

( Hilâl. | Bayrak ve sancak direklerinin tepesindeki pirinçten yapılmış ay yıldızlı süs, alem. )


- HİLE[Ar.]/DESİSE[Ar.]/FENT[Fars.]/DEK[Fars.]/ENTRİKA[Fr. < INTRIGUE] değil/yerine/= DOLAN/AYAK OYUNU/DALAVERE


- HİLEKÂR[Ar. HİLE | Fars. -KÂR]/AFERİST[Fr.] değil/yerine/= VURGUNCU, ÇIKARCI, DOLANCI, DALAVERECİ


- HİLKAT değil/yerine/= YARATILIŞ


- HİLOMORFİZM/HYLOMORPHISM[İng.] değil/yerine/= ÖZDEKBİÇİMCİLİK/MADDEBİÇİMCİLİK


- HİLUM[İng.] değil/yerine/= SAP


- HİMÂYE ile/değil/yerine İDÂRE


- HİMÂYE değil/yerine/= KORUMA/GÖZETME/ESİRGEME/KORUYUCULUK/GÖZETİM


- HIMSS/HEALTHCARE INFORMATION AND MANAGEMENT SYSTEMS SOCIETY[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİ VE YÖNETİM SİSTEMLERİ DERNEĞİ


- HINÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HIRS

( Öç alma düşünce ve duygusu ile dolu öfke, kin; gayz. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir şeyi elde etmek için duyulan, önüne geçilmez derecede güçlü istek, aşırı tutku. | öfke. )


- HİNDİBA[Ar.]/ANDİV[Fr.] değil/yerine/= GÜNEĞİK


- HİNTERLANT değil/yerine/= İÇBÖLGE/ARTBÖLGE


- HİPER TANSİYON[İng./Fr. < TENSION] değil/yerine/= YÜKSEK KAN BASINCI


- HİPERAKTİF ile/değil HAREKETLİ

( Öğrenme becerisi gösteremeyenler için geçerlidir. İLE ... )

( Nohut, boncuk vb. gibi şeyleri, önündeki ağzı dar şişeye 1-2-3 dk. boyunca doldurabiliyorsa ve dikkatini belirli sürelerde bir şeyler üzerinde tutabiliyorsa hiperaktif değildir! )


- HİPERAKTİVİTE/HYPERACTIVITY[İng.] değil/yerine/= AŞIRI HAREKETLİLİK


- HİPERAKUT/HYPERACUTE[İng.] değil/yerine/= AŞIRI IVEGEN


- HİPERALIMENTASYON/HYPERALIMENTATION[İng.] değil/yerine/= YOĞUN BESLEME


- HİPEREMI/HYPEREMIA[İng.] değil/yerine/= AŞIRI KANLANMA


- HİPERGLİSEMI/HYPERGLYCEMIA[İng.] değil/yerine/= KAN ŞEKERİ YÜKSEKLİĞİ


- HİPERİNTENS/HYPERINTENSE[İng.] değil/yerine/= AŞIRI YOĞUN


- HİPERSELÜLER/HYPERCELLULAR[İng.] değil/yerine/= ARTMIŞ GÖZELİ


- HİPERSENSITİVİTE/HYPERSENSITIVITY[İng.] değil/yerine/= AŞIRI DUYARLILIK


- HİPERTERMİ/HYPERTHERMIA[İng.] değil/yerine/= KONTROLSÜZ SICAKLIK ARTIŞI


- HİPERTONİ/HYPERTONIA[İng.] değil/yerine/= AŞIRI GERİM | AŞIRI GEÇİŞİM


- HİPERTROFİ/HYPERTROPHY[İng.] değil/yerine/= İRİLEŞİM


- HİPERVENTILASYON/HYPERVENTILATION[İng.] değil/yerine/= HIZLI-DERİN SOLUMA


- HİPERVİJİLANS/HYPERVIGILANCE[İng.] değil/yerine/= AŞIRI UYARILMIŞLIK


- HİPERVİSKOZİTE/HYPERVISCOSITY[İng.] değil/yerine/= AĞDALILIK


- HİPERVOLEMI/HYPERVOLEMIA[İng.] değil/yerine/= OYLUM FAZLALIĞI


- HİPOAKTİVİTE/HYPOACTIVITY[İng.] değil/yerine/= ETKINLİK AZALMASI


- HİPODENS/HYPODENSE[İng.] değil/yerine/= AZ YOĞUN


- HİPOGLİSEMI/HYPOGLYCEMIA[İng.] değil/yerine/= KAN ŞEKERİ DÜŞÜKLÜĞÜ


- HİPOPLAZİ/HYPOPLASIA[İng.] değil/yerine/= AZ GELİŞİM


- HİPOPOTAM değil/yerine/= SUAYGIRI


- HİPOSTAZ/HYPOSTASIS[İng.] değil/yerine/= KAN GÖLLENİMİ


- HİPOSTENİ/HYPOSTENIA[İng.] değil/yerine/= GÜÇ DÜŞÜKLÜĞÜ


- HİPOTANSİYON/HYPOTENSION[İng.] değil/yerine/= DÜŞÜK KAN BASINCI


- HİPOTANSİYON değil/yerine/= DÜŞÜK KAN BASINCI


- HİPOTERMİ/HYPOTHERMIA[İng.] değil/yerine/= DÜŞÜK SICAKLIK


- HİPOTEZ/HYPOTHESIS[İng.] değil/yerine/= VARSAYIM


- HİPOTEZ ile/değil/yerine ÖRNEK


- HİPOTONİ/HYPOTONIC[İng.] değil/yerine/= AZ GERİM | AZ GEÇİŞİM


- HİPOVOLEMI/HYPOVOLEMIA[İng.] değil/yerine/= KAN HACMİ DÜŞÜKLÜĞÜ


- HİRA DAĞI değil HİRA MAĞARASI

( HİRA: Arayış. )


- HİRA DAĞI değil NUR DAĞI


- HIRABE[Ar. harbe/savaşa giderken] değil/yerine/= YOL KESME


- HIRÇIN/LIK ile/değil/yerine ÇEVİK/LİK


- HIRPINMA değil ÇIRPINMA


- HIRS ve İSRAF değil/yerine/>< İKTİSAD ve KANAAT

( Zararlı bir küfrân. VE Nimeti, çirkin ve zararlı bir küçümseme. DEĞİL/YERİNE/>< Nimete, güzel ve yararlı bir saygı. İLE Ticaretli bir şükran. )

( Yanıltır, zelîl eder. DEĞİL/YERİNE/>< Aziz eder. )


- HIRS ile/değil/yerine/>< AKIL


- HIRS değil/yerine GEREKSİNİM

( Dünya, herkesin gereksinimine yetecek kadarını sunar; fakat herkesin hırsına yetecek kadarını değil. )


- HIRS ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HEVES


- HIRS değil/yerine/>< SABIR


- HIRS ile/değil/yerine/>< ÜMİT


- HIRS değil/yerine/>< YASA


- HIRSIZ/LIK ile/ve/değil "UYANIK/LIK"

( SİRKAT ile/ve/değil ... )


- HIRSIZ/LIK ile/değil/yerine/>< VARSIL/LIK / ZENGİN/LİK


- HIRSIZ değil/yerine/></< HIRSSIZ

( Hırssız kişi, hırsızlığa gerek duymaz. )


- HIRSIZIN:
AFFI değil "AMAN"I OLMAZ!


- HİS (ETMEK) ile/değil KABUL


- HİS (ETMEK) ile/değil ZAN


- HİS (ETMEK) ile/değil/ne yazık ki ZANNETMEK


- HİS[Ar.] değil/yerine/= DUYU/DUYUM


- HİS/HİSSİYAT değil/yerine/= DUYGU


- HIS/HOSPITAL INFORMATION SYSTEM[İng.] değil/yerine/= HASTANE BİLGİ DÜZENİ


- HİS ile/ve/değil KUVVE


- HİSAR değil/yerine/= KORGANCIK


- HİSS KABL-EL-VUKÛ'(HİSS-İ MUKADDEM) değil/yerine/= ÖNSEZİ, ÖNCEDEN HİSSETME [Fr. PRÉSSENTIMENT]


- HİSS-İ SELÎM/İLHÂMÂT-I RABBÂNÎ/BON SENS[Fr.] değil/yerine/= SAĞDUYU


- HİSS[Ar. çoğ. AHSÂS] değil/yerine/= GÜÇLÜ DUYGU, DUYMA GÜCÜ


- HİSSE SAHİBİ/HİSSEDAR değil/yerine/= PAY İYESİ/PAYDAŞ


- HİSSETMEK ile/değil SEZMEK

( Duyularla. İLE/DEĞİL Zihinle. )


- HİSSETMEZSEM ile/değil HİSSETMEDİĞİM ZAMAN


- HİSSETTİRİYOR ile/ve/değil/||/<>/< YANSITIYOR


- HİSSÎ değil/yerine/= DUYGUSAL


- HİSSİY(Y)ÂT[Ar.] değil/yerine/= DUYGULAR, SEZİŞLER


- HİSSİYAT değil/yerine/= DUYGULAR/SEZİŞLER


- HİSTOLOJİ/K/HISTOLOGY[İng.] değil/yerine/= DOKUBİLİM/SEL / DOKU/SAL


- HİSTOLOJİST değil/yerine/= DOKUBİLİMCİ


- HİT-İT ÜNİVERSİTESİ değil HİTİT ÜNİVERSİTESİ


- HIT/HEALTH INFORMATION TECHNOLOGİES[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ


- HİTÂB/EN ile/değil İTHÂF/EN


- HİTABEN değil/yerine/= YÖNELİK


- HİTÂM değil/yerine/= SON, NİHÂYET | BİTME, TÜKENME | MÜHÜRÜN, BASILDIĞI KÂĞITTA KALAN İZİ


- HIV/HUMAN IMMUNODEFICIENCY VİRUS[İng.] değil/yerine/= INSAN BAĞIŞIKLIK YETERSİZLİĞİ VİRÜSÜ


- HIYANET/İHANET[Ar.] değil/yerine/= SATKINLIK/SATINÇ


- HIZ REKORU ile/değil HIRS REKORU


- HIZ ile/değil/yerine AKIŞ


- HIZ değil/yerine/>< DAYANÇ/SABIR


- HİZÂYA GELMEK/GETİRMEK değil/yerine/= YOLA GELMEK/GETİRMEK


- HİZAYA GELMEK değil/yerine/= DÜZ SIRA OLMAK


- HİZB değil/yerine/= KISIM, BÖLÜK | CEMAAT, TÂİFE, TARAFTAR


- HIZINI YAVAŞLATMAK değil HIZINI AZALTMAK ya da YAVAŞLAMAK


- HIZIR TÜRBESİ değil FERİDUN AHMET PAŞA TÜRBESİ(NİŞANCI)

( Eyüp'tedir. )

( Türbe girişindeki yazının, "Boylu-poslu, endamlı idi. Çok hayırseverdi. Hızır gibi adamdı." olmasından dolayı "Hızır Türbesi" olarak yanlış tanımlanmaktadır. )


- HIZIR/KLOROFİL değil/yerine/= YEŞERMİK, YEŞİLİZ


- HIZLI DÜŞÜNMEK ile/ve/değil DÜŞLEMEK / HAYAL (ETMEK)


- HIZLI GİTMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZAĞA GİDEBİLMEK

( [... için/istiyorsak ...]
Yalnız gidilmeli. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Birlikte gidilmeli. )


- HIZLI GİTMESİNE NEDEN OLMAK ile/değil/yerine YAVAŞ GİTMESİNİ SAĞLAMAK


- HIZLI KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKICI KONUŞMAK


- HIZLI KULLANIM değil/yerine SAKİN KULLANIM


- HIZLI MODA ile/değil/yerine/>< YAVAŞ MODA

( )

( Gerçek Bedel[The True Cost] ve Irmak Mavisi[River Blue] belgesellerini de izleyelim, bilgilenelim, bilinçlenelim, çevremize duyuralım! )


- HIZLI OKUMA ile/değil ANLAYARAK HIZLI OKUMA


- HIZLI ÖRGÜTLEN(EBİL)ME ile/ve/değil/<> NİTELİKLİ ÖRGÜTLENME


- HIZLI ile/ve/değil/yerine HAREKETLİ

( [not] FAST vs./and/but ACTIVE
ACTIVE instead of FAST )


- HİZMET ETMEK/VERMEK değil/yerine/= İŞGÖRÜ YAPMAK/SUNMAK


- HİZMET SÖZLEŞMESİ değil/yerine/= İŞGÖRÜ SÖZLEŞMESİ


- HİZMET:
| YARARLANILAN ile/ve/<> ETKİLENİLEN | ile/değil/yerine KATILINAN


- HİZMET:
AŞK İLE değil SEVGİ/MUHABBET İLE


- HİZMET:
REHBETEN[Ar.] ile/değil/yerine/>< RAĞBETEN[Ar.]

( Korkarak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İsteyerek. )


- HİZMET[bkz. HİDMET, HİDEMÂT] değil/yerine/= İŞ GÖRME, GÖREV


- HİZMET değil/yerine/= İŞGÖRÜ


- HİZMET ile/ve/değil/yerine KARŞILIKSIZ HİZMET


- HİZMETÇİ ile/değil/yerine HİZMETLİ


- HİZMETÇİ değil/yerine/= İŞGÖREN


- HİZMETÇİ ile/ve/değil/||/<> TABLAKÂR


- HİZMETNİŞİN değil/yerine/= GÖREV ALAN, HİZMET EDEN, HİZMET EDENLERDEN


- HKM/HEALTHCARE KNOWLEDGE MANAGEMENT[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİ YÖNETİMİ


- HL7/HEALTH LEVEL SEVEN[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK SEVİYE 7 STANDARDI


- HLA/HUMAN LEUKOCYTE ANTIGEN[İng.] değil/yerine/= İNSAN LÖKOSIT ANTİJENİ, İNSAN AKYUVAR ANTİJENİ


- HO CHI MINH VILLE ve/değil/<> NGUYEN THAT THANH

( Vietnam'da, Saygon ırmağının sağ kıyısında bulunan Ho Chi Minh Ville kenti, adını, Birleşik Vietnam kurulduğunda, 1975 yılında almıştır.
[MINH: Aydınlatan., adını, 1945'te Viet-Minh kurulduğunda almıştır.] )


- HOAX[İng.] değil/yerine/= ALDATMACA


- HOBİ[İng. < HOBBY] değil/yerine DÜŞKÜ/OYNAÇ


- HOCA ile/ve/değil KONUŞMACI


- HOCA değil/yerine/= ÖĞRETMEN


- HOCANIN:
YAPTIĞI ile/ve/değil/yerine/<>/>/< SÖYLEDİĞİ/DEDİĞİ

( Hocanın dediğini yap, her yaptığını yapma! )


- HÖDÜK/LÜK ile/ve/değil/<> GÜDÜK/LÜK

( Görgüsüz, kaba, anlayışı kıt kişi. İLE/VE/DEĞİL/<> Eksik yanı olan, tamamlanmamış, kısa. | Kuyruğu kesik ya da kopmuş. | Yetersiz, sonuç vermemiş. )


- HOL[İng. HALL]/KORİDOR[Fr. CORRIDOR]/SOFA[Ar.] değil/yerine/= GEÇENEK, ARALIK

( Evlerde, oda kapılarının açıldığı genişçe yer. )

( BAKLA SOFA
FASULYE ODA )


- HOLDER[İng.] değil/yerine/= TUTAÇ


- HOLDİNG değil/yerine/= ÜSTORTAKLIK


- HOLISTİK TIP/HOLISTIC MEDICINE[İng.] değil/yerine/= BÜTÜNCÜL TIP


- HOLİZM/HOLISM[İng.] değil/yerine/= BÜTÜNCÜLLÜK


- HOLOLENS[İng.] değil/yerine/= KARMA GERÇEKLİK GÖZLÜĞÜ


- HOMEOPATİ/HOMEOPATHY[İng.] değil/yerine/= BENZERİ BENZERLE SAĞALTIM


- HOMİSIT/HOMICİDE[İng.] değil/yerine/= ELKIYIM


- HOMOGREFT/HOMOGRAFT[İng.] değil/yerine/= TÜRDEŞ YAMA


- HOMOJEN/HOMOGENOUS[İng.] değil/yerine/= AYNI YAPIDA | BAĞDAŞIK


- HOMOJENİZATÖR/HOMOGENIZER[İng.] değil/yerine/= BAĞDAŞTIRICI


- HOMOJENLEŞME" değil/yerine/= BENZEŞME/BAĞDAŞIK


- HOMOLATERAL/HOMOLATERAL[İng.] değil/yerine/= AYNI YAN


- HOMOLOG/HOMOLOGUE[İng.] değil/yerine/= EŞDEŞ


- HOMONİM[Fr. < Yun.] değil/yerine/= SESTEŞ/EŞSESLİ/EŞADLI


- HOMOS[Yun.] ile/değil HOMO[Lat.]

( Eş, benzer, aynı. İLE/DEĞİL İnsan. )


- HOMOZİGOT/HOMOZYGOTE[İng.] değil/yerine/= EŞKALITIM


- HOMUNKULUS/HOMUNCULUS[İng.] değil/yerine/= INSANCIK


- HONORIAS:
SOLOMON ADALARI ile/ve/değil/<> EN BÜYÜK ADASI

( Solomon Adaları'nın başkenti Honorias, en büyük ada olan Guadal Canal üzerine kurulmuştur.[1568 yılında, Peru'dan yola çıkan İspanya kökenli Mendana, bu coğrafyaya ayak basan ilk yabancı olmuş.] )


- HOR GÖRMEK değil/yerine HOŞ GÖRMEK


- hor. intermed.[Lat. < HORIS INTERMEDIIS] değil/yerine/= ARA SAATLERDE


- HORİZON değil/yerine/= YATAY, ÇEVREN


- HORIZONTAL[İng.] değil/yerine/= YATAY


- HORMON değil/yerine/= İÇSALGI, SALGI


- HORN[İng.] değil/yerine/= BOYNUZ


- HOROZ ile/değil ORMAN HOROZU

( ... İLE/DEĞİL Domuzgiller ailesindendir. Afrika'nın tropikal ormanlarında yaşar. Öteki domuzlara göre daha uzun bacaklı ve ince yapılıdır. Başında iki çift boynuzumsu çıkıntı vardır. Bu çıkıntılar savunma amaçlı kullanılır. Otçuldur. Meyve, kök, yumurta ve böcek gibi besinlerle beslenir. Gebelik süresi 150-180 gün arasındadır. )


- HOROZLANMAK ile/değil DİK DURMAK


- HORTUM[Ar.]/GİRDAP[Fars.] değil/yerine/= BURGAÇ


- HOŞ DEĞİL! ile/değil ALIŞIK OLMADIĞINDAN DOLAYI!


- HOŞ GÖRMEK ile/ve/değil NEŞEYLE NEŞELENMEK


- HOŞ OLMAYAN ile/ve/değil/||/<>/> YAKIŞMAYAN


- HOŞ VE ETKİLİ KONUŞMAK:
"FEDÂKÂRLIK" değil GEREKLİLİK


- HOŞGELDİNİZ! KAĞIDINIZ KIRIK, KALEMİNİZ değil HOŞGELDİNİZ! KAĞIDINIZ, KIRIK KALEMİNİZ


- HOŞGÖRÜ ile/ve/değil/yerine BAĞDAŞMA


- HOŞGÖRÜ ile/ve/değil/yerine İMAN


- HOŞGÖRÜ ile/ve/değil KORUMA


- HOŞLANIP HOŞLANMAMA ile/ve/değil/||/<>/< GÜDÜLENİP GÜDÜLENMEME


- HOŞLANMAK ile/ve/değil HOŞ BULMAK


- HOŞNUT/MEMNUN ETMEK değil/yerine/= KIVANDIRMAK


- HOŞNUT/MEMNUN OLMAK değil/yerine/= KIVANMAK


- HOŞNUT/MEMNUN değil/yerine/= KIVANIK


- HOST[İng.] değil/yerine/= KONAKÇI


- HOSTILITE/HOSTILITY[İng.] değil/yerine/= DÜŞMANLIK


- HOSTILITY ile/değil/yerine/>< HOSPITALITY

( Düşmanlık. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Konukseverlik. )


- HRİSTİYAN ile/değil/yerine/= İSEVÎ


- HRİSTİYAN ile/ve/değil RAHİB/E / KEŞİŞ


- HRİSTİYANLIK:
(HZ.) İSA değil (AZİZ) PAVLUS ve PETRUS[ST. PIERRE][:
Kaya.]


- hs.[Lat. < HORA SOMNI] değil/yerine/= YATMA ZAMANI, YATARKEN


- HTBS/MAP BASED INFORMATION SYSTEM[İng.] değil/yerine/= HARITA TABANLI BİLGİ DÜZENİ


- HTK/HCT/HEMATOKRIT HEMATOCRIT[İng.] değil/yerine/= ALYUVAR YÜZDESİ


- HTMS/PATIENT TRACKING INTERVENTION SYSTEM[İng.] değil/yerine/= HASTA TAKİP MÜDAHALE DÜZENİ


- HTS/RAPID TREATMENT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= HIZLI TEDAVİ DÜZENİ


- HTTP/HYPERTEXT TRANSFER PROTOCOL[İng.] değil/yerine/= ÜST METİN AKTARIM PROTOKOLÜ


- HUBB[Ar.] ile/değil/yerine/>< HUBB[Ar.]

( Aldatıcı, kurnaz, hilekâr. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevgi. )


- HÜCRE[Ar.]/CELL[İng.] değil/yerine/= GÖZE


- HÜCRE[Ar.] değil/yerine/= YUVAR, GÖZE


- HÜCRE/VÎ değil/yerine/= GÖZE/CİL


- HÜCUM (ETMEK) değil/yerine/= SALDIRI (SALDIRMAK)


- HÜCUM değil/yerine/= İLERİ


- HÜDÂM değil/yerine/= DENİZ TUTMASI


- HÜDHÜD[çoğ. HEDÂHÎD/İBİBİK/MÜRG-İ SÜLEYMÂN[Fars.] değil/yerine/= ÇAVUŞKUŞU

( Çok renkli, çizgili ve kötü kokan bir kuş. )

( Mezbelede açtığı bir çukur içinde yumurtlar. Yer altında bulunan suları, sanki bir cam içindeymiş gibi gördüğü söylenir. | SÜLEYMAN PEYGAMBER İLE SEBÂ MELÎKESİ BELKİS ARASINDA HABER GETİRİP GÖTÜREN KUŞ | TASARRUF-I İLÂHÎ [bkz. EBÜRREBİ'] )


- HUDUT[Ar.] değil/yerine/= SINIR


- HÜKMETMEK değil/yerine/= EGEMENLENMEK


- HUKUK:
ZORUNLULUK ile/ve/değil/||/<>/< GEREKLİLİK


- HUKUK'UN:
KÖRELTİLMESİ değil/yerine/>< YAYGINLAŞTIRILMASI


- HUKUKTA, KARDEŞLİK değil KARDEŞLİK HUKUKU


- HUKUKU:
DELMEK ile/değil/yerine DEĞİŞTİRMEK


- HÜKÜMDAR["KRAL/PAPA"]:
"YASALARLA BAĞLANMIŞ/SINIRLANDIRILMIŞ DEĞİLDİR" ve/||/<> AKILLA BAĞLANMIŞ/SINIRLANDIRILMIŞ DEĞİLDİR

( LEGIBUS SOLUTUS et/||/<> RATIONE ALLIGATUS )


- HÜKÜMDAR ile/değil/yerine/=/<> İLHAN

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/=/<> Bir ilhanlığın başında bulunan hükümdar/imparator. | İran Moğollarında hükümdarın sanı. )


- HÜKÜMDARLIK değil HÜKÜMRANLIK


- HÜKÜMET/KABİNE değil/yerine/= YÖNETKE


- HÜKÜMRAN[Fars.] değil/yerine/= EGEMEN


- HÜKÜMRANLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
DİSİPLİN ile/ve/> YÖNETİMSELLİK


- HÜKÜMSÜZ değil/yerine/= GEÇERSİZ


- HÜKÜMSÜZLÜK değil/yerine/= GEÇERSİZLİK


- HULÂSA[Ar.] değil/yerine/= ÖZET [bkz. ZÜBDE] | KISACA )


- HULÛL ile/değil TAHALLÜL

( Haramdır. İLE/DEĞİL Helâldir. )

( Hz. İbrahim, tahallül ve halildir. )


- HULÛS değil/yerine/= SAFLIK, GÖNÜL TEMİZLİĞİ, SAMİMİYET


- HÜMANİZM/HÜMANİST değil/yerine/= İNSANCIL

( Bilgelik/hikmet/irfan ile hak arayışı. )


- HUMAR[Ar.] ile/değil/yerine SERSEMLİK

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE İçki ya da uyku sersemliği. )


- HÜMORAL/HUMORAL[İng.] değil/yerine/= SALGISAL


- HÜNER:
BİLMEK ile/ve/değil/<> İÇİNDE YAŞAMAK


- HÜNER[Fars.] değil/yerine/= BECERİ


- HUNHAR(/CA)[Fars. < HUNHVÂR] değil/yerine/= KAN DÖKÜCÜ, KANA SUSAMIŞ(/ÇA/SINA)


- HUNNAK[Ar.]/ANJİN[Fr. < Yun. < ANGINE] değil/yerine/= BOĞAK

( Boğaz mukozasının şişmesi. )


- HURDA/CI ile/ve/değil/yerine/<>/>< ANTİKA/CI

( Bağırır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Bağırmaz. )


- HURDA/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AVADANLIK


- HURDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İKİNCİ EL


- HÜRMETKÂR[Ar.] değil/yerine/= SAYGILI


- HÜRMETTE KUSUR ETMEMEK[Ar.] değil/yerine/= SAYGIYI EKSİK ETMEMEK


- HURRA[İng.] değil/yerine/= YAŞA!


- HURÛŞ[Ar.] değil/yerine/= COŞMA, TAŞMA, ŞAMATA, TELÂŞ, GÜRÜLTÜ


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil HÜSN-Ü ZANN

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil SÛ-İ ZANN


- HÜSN-Ü NİYET değil/yerine/= SAĞİSTEM

( İyi niyet. )


- HÜSNÜHAL KAĞIDI değil/yerine/= İYİ DURUM BELGESİ


- HÜSNÜNİYET değil/yerine/= İYİCİLLİK


- HÜSNÜYUSUF değil/yerine/= GUGUÇİÇEĞİ

( Karanfilgillerden, bazı türleri bahçelere süs olarak dikilen bir bitki. )

( DIANTHUS BARBATUS )


- HÜSRAN[Ar.] değil/yerine/= BATKI, DÜŞ KIRIKLIĞI


- HÜSRANINI BELİRTMEK/BİLDİRMEK:
"TEPKİ" ile/değil PAYLAŞIM


- HUSÛL[Ar.] değil/yerine/= ÜREME, TÜREME, ORTAYA/MEYDANA ÇIKIŞ


- HÜSÜN[Ar. < HÜSN] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< CEMÂL[Ar.]

( Görünüşün/sıfatın güzelliği. | Bezenerek, bir etkiyle oluşturulan güzellik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Var olanın/oluşun, özün[zât] "güzelliği". )


- HUSÛSEN değil/yerine/= ÖZELLİKLE


- HUSUSİ/MAHSUS/MÜNHASIR değil/yerine/= ÖZEL


- HUSUSİYET değil/yerine/= ÖZELLİK


- HÜVİYET[Ar.] değil/yerine/= KİMLİK


- HUY[Aniden "gelen"/çıkan.] değil/yerine/>< ERDEM


- HUY değil/yerine/= ALIŞKI/ÂDET[Ar.]


- HUY değil/yerine HUY EDİNMEK

( Bilinçsiz. DEĞİL/YERİNE Farkındalıkla. )


- HUY ile/ve/değil/yerine TUTUM


- HUYSUZLAŞMAK ile/değil HUYSUZLANMAK


- HÜZÜN ile/ve/değil MUHABBET

( [not] MELANCHOLY vs./and/but LOVE )


- HUZUR, İSLÂMDADIR ile/ve/değil HUZUR, TESLİMİYETTEDİR


- HUZUR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAM


- HUZUR değil/yerine/= ERİNÇ/DİRLİK


- HUZUREVİ değil/yerine YAŞAMEVİ


- HZ. ALİ:
4. değil 1.

( Kâmil olan, sonradan gelir/getirilir. )


- HZ. EBÛ BEKİR CAMİLERİ ile/ve/değil/yerine HZ. ÖMER CAMİLERİ


- HZ. İSA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SOKRATES

( Sevgi > Saygı > Hakikat. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Hakikat > Saygı > Sevgi. )

( Kişi üzerinden. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kavram[olgu/bilgi/felsefe/bilim] üzerinden. )


- HZ. MUHAMMED GİBİ OLMAK ile/ve/değil/yerine/<> MUHAMMED OLMAK


- HZ. MUHAMMED'E SEVDİRİLMİŞ OLANLAR["SEVDİKLERİ" olarak değil!]:
KOKU ve/||/<>/> DİŞİL(KADIN) ve/||/<>/> (GÖZÜMÜN NURU) NAMAZ


- HZ. MUHAMMED'İN GÖÇMESİ:
HAC YILI değil HACCINI YAPTIĞI YIL


- HZ. MUHAMMED'İN:
DÜNYAYA GELMESİ ile/ve/değil DÜNYAYI TEŞRİFİ


- HZ. MUHAMMED('İN):
"GÖLGESİ YOK/TU" değil KENDİNİ GÖVDE OLARAK DÜŞÜNMEZ/Dİ


- HZ. YÛŞÂ'NIN:
"UZUNLUĞU" değil ÇOK SEVİLMİŞLİĞİ(NDEN)


- İ < D ile İ > D ile İ < D ile/değil/yerine/<>/> İ <> D

( Doğa, insanı/kişiyi belirler. İLE Kişi, doğayı bilir/belirler. İLE ... İLE/DEĞİL/YERİNE İkisi de birbirini belirler. )


- İ-TÜ ÜNİVERSİTESİ değil İTÜ ÜNİVERSİTESİ


- i. inf.[Lat. < INFUSUM] değil/yerine/= ENFÜZYON


- İNSİYATİF değil İNİSİYATİF


- IABP/INTRAAORTIC BALLOON PUMP INTRAAORTIC[İng.] değil/yerine/= BALON POMPASI, AORT İÇİ BALON POMPASI, ANA ATARDAMAR İÇİ BALON POMPASI


- İADE[Ar.] ETMEK değil/yerine/= GERİVERİ/GERİ VERMEK/ÇEVİRMEK


- İADE/Lİ TAAHHÜTLÜ değil/yerine/= GERİ GÖNDERİM/Lİ


- İADE ile/değil SINIRDIŞI ETME

( GERİ GÖNDERMEME İLKESİ[NON REFAULEMENT] )


- İBÂRE değil/yerine/= SÖZCE


- İBARET/MÜREKKEP değil/yerine/= OLUŞAN


- İBÂRET değil/yerine/= OLUŞMAKTA


- İBE/HUMAN COMPUTER INTERACTION[İng.] değil/yerine/= INSAN BİLGİSAYAR ETKİLEŞİMİ


- İBRÂ/TEBRİYE[Ar.] değil/yerine/= AKLAMA, TEMİZE ÇIKARMA


- İBRAZ BANKASI/PRESENTİNG BANK değil/yerine/= SUNUM BANKASI


- İBRE değil/yerine/= GÖSTERGE/İĞNE


- İBRE değil/yerine/= İMGİ


- İBRET[Ar.] değil/yerine/= ÖĞÜTÖRNEK


- İBTİDÂ'[< BED] değil/yerine/= BAŞLAMA | BAŞLANGIÇ | BAŞTA, EN ÖNCE


- İÇ DENİZ ile/değil KÖRFEZ


- İÇ(İN)E ATMA ile/ve/değil/yerine/<>/></ya da YANSITMA


- IC/INSPIRATUVAR KAPASITE INSPIRATORY CAPACITY[İng.] değil/yerine/= SOLUK ALIM SIĞASI


- IC50/YÜZDE ELLİ İNHİBİTÖR KONSANTRASYON HALF MAXIMAL[ İNHİBİTORY CONCENTRATION[İng.] değil/yerine/= YÜZDE ELLİ YOĞUNLUK ÖNLEYİCİ


- İCÂB-I HÂL değil/yerine/= DURUM GEREĞİ/DURUM İSTERİ


- İCABINA BAKMAK değil/yerine/= GEREĞİNİ YAPMAK


- İCAP ETMEK değil/yerine/= GEREKMEK


- İCAP/îCÂB değil/yerine/= GEREK/GEREKLİLİK


- İCAPÇI değil/yerine/= GEREKÇİ


- İCAT/ÎCÂD değil/yerine/= BULGU; BULUŞ/YARATMA; TÜRETİ


- İCAT ile/ve/<>/değil KEŞF

( [not] INVENTION vs./and/<>/but TO DISCOVER )


- İCAT ile/ve/değil/<>/> YAYGINLAŞTIRMA

( Abecenin icadı, FİNİKE'liler değil/< UGARİT'ler üzerindendir. Finike'liler, yaygınlaştırmıştır. )


- İCÂZET-İ LÂHİKA değil/yerine/= SONRADAN OLURLAMA


- İCÂZET(NÂME) değil/yerine/= OLURLUK(BELGE)


- İCÂZET[Ar.]/DİPLOMA[Fr./İng.] değil/yerine/= İZİN | ESKİ BİR YAZI TÜRÜ


- İCÂZET ile/değil İZAHAT

( Olurlama, yetki. İLE/DEĞİL Açıklama. )


- İCBAR ETMEK/MECBUR ETMEK değil/yerine/= GÜCEMEK


- İCBÂR/CEBRETME değil/yerine/= ZORLAMA/ZORLANMA


- İCBAR değil/yerine/= GÜCEM


- İCBÂR ile/değil/yerine İTİBÂR


- ICD-O/INTERNATIONAL CLASSIFICATION OF DISEASES-ONCOLOGY[İng.] değil/yerine/= ULUSLARARASI HASTALIK SINIFLANDIRMASI-ONKOLOJİ


- ICD/INTERNATIONAL CLASSIFICATION OF DISEASES | İMPLANTABLE CARDIOVERTER DEFİBRİLLATOR[İng.] değil/yerine/= ULUSLARARASI HASTALIK SINIFLANDIRMASI | YÜREK İÇİ DİZEMDÜZELTİR (AYGIT)


- İÇEKAPANIK/LIK ile/ve/değil/yerine İÇEDÖNÜK/LÜK


- İÇERİK ÖNEMLİ DEĞİL değil İÇERİĞİ, (BURADA/BUGÜN[ÇAĞIMIZDA]) ÖNEMLİ DEĞİL


- İÇERİK ile/değil İÇİRİK

( ... İLE/DEĞİL Yatak doldurmaya yarayan, pamuk, kıtık vb. şeyler. )


- İÇGÖRÜ:
"DUYGUSAL" ile/ve/değil/yerine/||/<> DÜŞÜNSEL/ZİHİNSEL


- İÇGÜDÜ ile/ve/değil NİYET

( [not] INSTINCT vs./and/but INTENTION )


- İÇİ BOŞ ile/değil ORTASI BOŞ


- İÇİÇELİK ile/değil/yerine İLİŞKİ/LİLİK


- İÇİÇELİK ile/ve/değil/yerine İLİŞKİLİLİK


- İÇİM 3.5 ATIYOR değil GÖTÜM 3.5 ATIYOR


- İÇİM BURKULUYOR değil İÇİM BURULUYOR


- İÇİNDE ile/ve/değil/||/<>/>/< İÇİNDEKİ İÇİNDE(FİH-İ MA FİH)


- İÇKİ ile/ve/değil/yerine İÇECEK


- İÇKİ ile/değil/yerine İÇİT

( İçinde alkol bulunan içecek. | İçki içme işi. İLE/DEĞİL/YERİNE İçilecek şey. )


- İÇKİN/LİK ile/ve/değil BAŞAT/LIK


- İÇKİYLE SARHOŞLUK ile/değil/yerine AŞK İLE SARHOŞLUK

( Biri, iki gösterir. İLE/DEĞİL/YERİNE İkiyi [çeşitliliği/herşeyi], bir gösterir. )


- İCRÂ HEYETİ değil/yerine/= YÜRÜTME KURULU


- İCRÂ KUVVETİ değil/yerine/= YÜRÜTME GÜCÜ


- İCRÂ[Ar.] değil/yerine/= YÜRÜTME


- İCRAAT[Ar.] değil/yerine/= İŞ YAPMA; UYGULAMALAR


- İÇSELLEŞTİRMEK ile/değil (İYİ) ANLAMAK


- ICT/INFORMATION AND COMMUNICATION TECHNOLOGY[İng.] değil/yerine/= BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ


- İÇTİHAT, İÇTİHÂD değil/yerine/= GÖRÜŞ; ANLAYIŞ/KAVRAYIŞ

( Görüş, özel görüş, anlayış, kavrayış. | Yasada ya da örf ve âdet tüzesinde uygulanacak kuralın açıkça ve ikirciksiz olarak bulunmadığı konularda, yargıcın ya da tüzecinin düşüncelerinden doğan sonuç. )


- İÇTİHAT değil/yerine/= ÖZGÖRÜ


- İÇTİMA/İNİKAT değil/yerine/= TOPLANMA/TOPLANTI

( Toplanma, toplantı. | Askerlerin, silahlı ve donatılı olarak toplanmaları. | [gökbilim] Kavuşum. )


- İÇTİMA değil/yerine/= KAVUŞUM


- İCTİMÂÎ/YYE[Ar.] değil/yerine/= TOPLUMSAL


- İCTİNÂB/İHTİYAT[Ar.] değil/yerine/= SAKINMA, ÇEKİNME, UZAKLAŞMA


- ICU/İNTENSIVE CARE UNİT[İng.] değil/yerine/= YOĞUN BAKIM ÜNİTESİ, YOĞUN BAKIM BİRİMİ


- ÎD[çoğ. A'YÂD] değil/yerine/= BAYRAM


- İD değil/yerine/= ALTBENLİK


- İDAM değil/yerine ADÂLET

( [not] DEATH PENALTY but JUSTICE
JUSTICE instead of DEATH PENALTY )


- İDANTİK/IDENTICAL[İng.] değil/yerine/= ÖZDEŞ


- İDARE ETMEK ile/değil/yerine ÇÖZÜM BULMAK


- İDARE ETMEK ile/ve/değil/yerine YETİNMEK


- İDARE ETMEK değil/yerine/= YETMEK


- İDARE ETMEK değil/yerine/= YÖNETMEK


- İDARE değil/yerine/= YÖNETİM


- İDÂRE değil/yerine/= YÖNETİM/YÖNETME


- İDAREİ HUSUSİYYE değil/yerine/= İL ÖZEL YÖNETİMİ


- İDARİ değil/yerine/= YÖNETSEL


- İDDİA ETMEK" değil "ÖNE SÜRMEK"


- İDDİA ETMEK/EDİLEN ile/değil/yerine İLERİ SÜRMEK/SÜRÜLEN


- İDDİA ETMEK ile/ve/değil/yerine/fakat/<> SÖYLEMEK

( Edilemez. İLE/VE/FAKAT/<>/DEĞİL/YERİNE Söylenilebilir. )


- İDDİA MAKAMI değil/yerine/= SAVCILIK ORUNU


- İDDİA ile/ve/değil/||/<>/< AVUNTU


- İDDİA ile/ve/değil ÇIKIŞ NOKTASI


- İDDİA ile/değil/yerine DAVET


- İDDİA ile/değil/yerine DAYANAKÇA


- İDDİA ile/ve/değil/yerine GÖRÜŞ

( [not] CLAIM vs./and/but OPINION
OPINION instead of CLAIM )


- İDDİA ile/değil/yerine HAKİKAT


- İDDİA ile/değil/yerine İBÂDET


- İDDİA ile/ve/değil İMÂ

( [not] ASSERTION vs./and/but ALLUSION/IMPLICATION )


- İDDİA ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> İNANÇ


- İDDİA ile/ve/değil/<> İNAT


- İDDİA değil/yerine NEŞE


- İDDİA ile/değil OLGU


- İDDİA ile/ve/değil/yerine ÖNESÜRÜM


- İDDİA ile/değil/yerine/> ÖZGÜVEN

( Özgüven oluşunca/oluşursa, "iddia" sonlanır. )


- İDDİA ile/değil/yerine SALİH AMEL


- İDDİÂ değil/yerine/= SAV


- İDDİA ile YÂDES/T[< Fars. YÂD DÂŞ][LÂDES değil!]

( ... İLE Bellekte/hatırda tutulan şey. )


- İDDİACI OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İDDİALI OLMAK


- İDDİALI DEĞİL değil İDDİA ETMİYOR


- İDDİALI OLMAK ile/yerine/değil ÇABA(SINI) GÖSTERMEK

( Başarı, ancak yorulmaksızın doğru çabaları göstererek kazanılır. )

( İyi huyluluğun etkisi, alçakgönüllü ve sıralı çabalarla elde edilen kalıcı durumlarda görünür. )

( [not] TO BE ASSERTIVE vs./but TO MAKE AN EFFORT
TO MAKE AN EFFORT instead of TO BE ASSERTIVE )


- İDDİANÂME[Ar.] değil/yerine/= SAVCA

( Savcılığın soruşturma sonunda elde ettiği kanıtları ve savlarını içinde toplamış olduğu, mahkemede okuduğu yazı. )


- İDDİANÂME değil/yerine/= SAVBELGE/SAVCA/SAVLIK/SAVYAZI


- İDEAL OLAN değil/yerine UYGUN/LUK


- İDEAL değil/yerine/= DÜŞÜNSEL


- İDEAL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GEREKLİLİK


- İDEAL ile/değil/yerine ÜLKÜ


- İDEALİST" OLMAK değil/yerine İLKELİ OLMAK / HAYIR DİYEBİLME GÜCÜ


- İDEALİZASYON/IDEALIZATION[İng.] değil/yerine/= ÜLKÜLEŞTİRME


- İDEFİKS değil/yerine/= SAPLANTI


- IDENTIFIKASYON/IDENTIFICATION[İng.] değil/yerine/= TANIMLAMA | ÖZDEŞLEŞTİRME


- İDEOGRAFİ(K)/LOGOGRAFİ(K) değil/yerine/= DÜŞÜNYAZIM(SAL)/İMLEKYAZIM(SAL)


- İDEOGRAM/LOGOGRAM değil/yerine/= DÜŞÜNYAZI/İMLEKYAZI


- İDEOLOG değil/yerine/= DÜŞÜNGÜMEN


- İDEOLOJİ değil/yerine/= DÜŞÜNGÜ


- İDEOLOJİ değil/yerine/= ÖĞRETİ


- İDEOLOJİDE ile/ve/değil/yerine TİNDE

( Destek. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Zevk ediş. )


- İDEOLOJİK değil/yerine/= DÜŞÜNGÜSEL


- İDİODYNAMİCS değil/yerine/= ÖZGÜDEVİNİM


- İDİOPATİ değil/yerine/= ÖZGÜSAYRILIK


- İDİYOPATİK/IDIOPATHIC[İng.] değil/yerine/= NEDENİ BİLİNMEYEN


- İDİYOSENKRAZİ/IDIOSYNCRACY[İng.] değil/yerine/= ÖZGÜN DUYARLIK


- İDLÂL değil/yerine/= NAZ ETME, NAZLANMA | AŞIRI DERECEDE NAZLANMA


- İDMAN[Ar.]/ANTRENMAN[Fr. < ENTRAINEMENT] değil/yerine/= ALIŞTIRMA

( Alıştırma. | Herhangi bir konuda yapılan hazırlık. )


- İDMÂN değil/yerine/= ALIŞTIRMA


- İDRAK[Ar.] değil/yerine/= ALIMLAMA


- İDRÂR[Ar.] değil/yerine/= SİDİK

( OURON )


- IEEE/THE INSTITUTE OF ELECTRICAL AND ELECTRONICS ENGINEERS[İng.] değil/yerine/= ELEKTRİK VE ELEKTRONİK MÜHENDISLERİ ENSTİTÜSÜ


- IETF/INTERNET ENGINEERING TASK FORCE[İng.] değil/yerine/= INTERNET MÜHENDISLİĞİ GÖREV GRUBU


- IF-THEN LOOPS[İng.] değil/yerine/= EĞER-İSE DÖNGÜLERİ


- İFÂ[< VEFÂ] değil/yerine/= YERİNE GETİRME | BİR İŞİ YAPMA | İŞ GÖRME


- İFADE[Ar.] değil/yerine/= DEYİŞ/SÖYLEYİŞ


- İFADE değil/yerine/= DIŞAVURUM


- İFADE ile/ve/değil İDDİA

( [not] EXPRESSION vs./and/but ASSERTION )


- İFNÂ / İCBÂR değil/yerine İKNÂ


- İFNÂ ile/değil/yerine İCBAR ile/değil/yerine İKNÂ


- İFNÂ ile/ve/değil/yerine İHYÂ


- İFRÂD >< TEFRÎT değil/yerine İTİDAL

( Tek olarak söyleme, müfred. | Ayırma. | Tek başına hacca gitme. | Aşırı gitme, aşırılık. >< Tersine aşırılık, ortalamanın çok altında kalma.

DEĞİL/YERİNE

Denge, ölçülülük. | Aşırı olmama durumu, ılımlılık. | İnce oranlarda karışım. )


- İFRAĞ[Ar.] değil/yerine BOŞALTIM

( Bir şeyi, başka bir biçime çevirme. | Boşaltım. DEĞİL/YERİNE ... )


- İFSÂD[< FESAD] değil/yerine/= BOZMA, FESÂDÂ UĞRATMA/UĞRATILMA


- İFŞALAMAK değil İFŞA ETMEK


- İFTİHÂR (ETMEK)/MEMNUNİYET değil/yerine/= KIVANÇ (DUYMAK)/ÖVÜNÇ, ÖĞÜNMEK


- İFTİRA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İDDİA


- İFTİRA ile/ve/değil/||/<> YANLIŞ ANLAŞILMA


- IG/IMMÜNGLOBÜLIN IMMUNOGLOBULIN[İng.] değil/yerine/=


- İĞBİRAR[Ar.] değil/yerine/= GÜCENME


- İĞFÂL ile/değil/yerine/>< İFÂ

( Bir kadını aldatma, baştan çıkarma. | Bir ya da kadının ırzına geçme; tecavüz etme. | Aldatma, ayartma, kandırma, baştan çıkarma. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bir işi yapma, yerine getirme. | Ödeme. )


- İĞNE ile/değil/< ÇUVALDIZ[< Fars. CÜVÂL-DÛZ, BENDERZ]

( Dikim sağlayan alet. İLE/DEĞİL Çuval gibi şeyleri dikmekte kullanılan büyük iğne. )

( İğneyi, başkasına; çuvaldızı, kendimize batırmalıyız! )


- İĞNE ile/ve/değil/yerine/||/<> İBRE

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Ölçü aygıtlarında, sayı ya da im göstermeye yarayan, devingen iğne. | Çam, ardıç, sedir gibi ağaçların yaprağı. )


- İĞRETİ" ile/değil EĞRETİ/İĞRENÇ


- İĞTİNAM[Ar.] değil/yerine/= YAĞMA


- İHANET ETMEK değil/yerine/= SATKINLIK ETMEK


- İHÂNET ile/değil MUHÂLEFET


- İHÂNET değil/yerine/>< SADÂKAT

( Sözler verilir, sözler unutulur; gün gelir, ihânet eden, sadâkat ister. )


- İHÂNET değil/yerine/>< SEVGİ

( İhânet, sevgiyi öldürür. )

( KÂBİL >< HÂBİL )


- İHÂTA değil/yerine/= KAVRAYIŞ/ANLAYIŞ

( Bir şeyin etrafını çevirme, sarma, kuşatma. | Tam kavrayış, anlayış, geniş bilgi. )


- İHBAR ile/ve/değil DEDİKODU

( [not] DENUNCIATION vs./and/but GOSSIP )


- İHBAR ile/ve/değil İKAZ


- IHE/INTEGRATING THE HEALTHCARE ENTERPRISE[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK GİRİŞİMCİLERİ BİRLİĞİ


- İHLÂS:
YANLIŞIN KARŞITI değil YALANIN KARŞITI


- İHMAL ETMEK ile/ve/değil/yerine İMAL ETMEK


- İHMAL/İHMALKÂRLIK değil/yerine/= SAVSAMA/SAVSAKLAMA/SAVSAKLIK/BOŞLAMA


- İHMAL ile/ve/değil/yerine İMHAL

( Boşlama, önemsememe, bırakma. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Mühlet verme. )

( ["]Allah, ihmal etmez, imhal eder.["] [Mühlet verir.] )


- İHMAL ile/ve/değil/>/< OLASI KAST


- İHMAL değil/yerine/= SAVSAKLAMA/SAVSAMA


- İHMALKÂR değil/yerine/= SAVSAK/SAVSAGAN/SAVSAMACI/BOŞLAGAN/BOŞLAMACI


- İHRAÇ (ETMEK) değil/yerine/= ÇIKARMAK/DIŞARI ATMAK


- İHRAÇ ETMEK değil/yerine/= DIŞA SATMAK


- İHRACAT/İHRAÇ değil/yerine/= DIŞSATIM


- İHSAN ile/ve/değil/yerine İKRAM

( İsteyene verilen/vermek. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE İstenmeden verilen/vermek. )


- İHSAS değil/yerine/= DUYUM


- İHTÂR[Ar.] değil/yerine/= UYARI/UYARMA


- İHTİBÂRSIZ İHTİYÂR ile/değil/yerine İHTİYÂR

( Deneyimsiz/ihtibarsız ihtiyâr, ne doğru, ne de sağlıklı olur. )


- İHTİFÂL[Ar.] değil/yerine/= ANMA TÖRENİ


- İHTİLÂC[Ar.] değil/yerine/= ÇARPINTI | ÇIRPINMA | SEĞİRME


- İHTİLÂF EKOLÜ ile/değil/yerine İTTİFAK EKOLÜ


- ÎHTİLÂF-ÜL MENZAR/PARALAKS değil/yerine/= IRAKLIK


- İHTİLÂL[Ar.] değil/yerine/= DEVİRİ/DEVRİM


- İHTİLÂL ile/değil/yerine İNKILÂP


- İHTİMAL DAHİLİNDE[Ar.] değil/yerine/= OLASILIK İÇİNDE


- İHTİMÂL değil/yerine/= OLASILIK


- İHTİMAM GÖSTERMEK değil/yerine/= ÖZEN GÖSTERMEK


- İHTİMÂM[Ar.] değil/yerine/= ÖZEN


- İHTİRÂS[< HIRS] ile/ve/değil/yerine İŞTİYÂK[< ŞEVK]

( Gövdeye/fiziğe yönelik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Aşkınlığa yönelik. )


- İHTİRÂS değil/yerine/= TUTKU


- İHTİŞÂM değil/yerine/= GÖRKEM/GÖZALICILIK


- İHTİSÂR değil/yerine/= SADELEŞTİRME


- İHTİSAS ile/ve/değil/yerine İHSAS


- İHTİVÂ ETMEK değil/yerine/= İÇERMEK


- İHTİVA(EDEN) değil/yerine/= İÇERME/İÇEREN


- İHTİVÂ değil/yerine/= KAPSAMA


- İHTİYAÇ HALİNDE değil/yerine/= GEREK OLDUĞUNDA


- İHTİYAÇ HASIL OLUNCA değil/yerine/= GEREKTİĞİNDE


- İHTİYACA CEVAP VERMEK değil/yerine/= GEREKSİNİMİ KARŞILAMAK


- İHTİYÂR ile/değil/yerine/=/<>/> YAŞLI


- İHTİYARLAMA ile/değil/yerine YAŞLANMA


- İHTİYÂRLAR HEYETİ değil İHTİYÂR HEYETİ

( İhtiyâr, "yaşlı" demek değil "ne yapmayabileceğini bilen" demektir. )


- İHTİYAT KAYDI İLE değil/yerine/= SAKINARAK/SAKINILARAK


- İHTİYAT/Î[Ar.] değil/yerine/= SAKINTI/L


- İHTİYAT/LI[Ar.] değil/yerine/= SAKINMA/SAKINGAN

( Herhangi bir korku ya da düşünce ile bir şeyi yapmaktan uzak uzak durmak, içtinap etmek. | Olabileceği düşünülen kötülüklere karşı önlemler almak. | Korumak, esirgemek, gözetmek. )


- İHTİYATÎ TEDBİR değil/yerine/= SAKINTIL ÖNLEM


- İHTİYATLI/İHTİYATKÂR değil/yerine/= SAKINGAN


- İHTİYOLOJİ değil/yerine/= BALIK BİLİMİ


- İHTİZAZ[Ar.]/VİBRASYON[Fr./İng.]/REZONANS[Fr./İng. < RESONANCE] değil/yerine/= TİTREŞİM/SESELİM/TINLAŞIM


- İHTİZÂZ değil/yerine/= KENDİNİ ALÇAK TUTMA, ALÇALMA [bkz. TEZELLÜL] | TİTREME | SIÇRAYIP OYNAMA | SALLANMA | HAZZETME, GÖNLÜ FERAHLAMA )


- İKÂME ETME değil/yerine/= ORNATMA

( Bir türün yerine onun değişik bir biçiminin geçmesi. | [kimya] Molekülün geri kalan bölümünde değişikliğe yol açmadan, bir atom ya da bir kök yerine bir başka atom ya da kökün geçmesi. | [mat.] Bir cebirsel ifadenin yerine bir başkasını koyma işlemi. )


- İKAMET[Ar.] ETMEK değil/yerine/= OTURMAK/KONA YAŞAMAK


- İKÂMET/İZAZ ile/ve/değil/yerine/<> KONUK AĞIRLAMA


- İKAMETGÂH İLMÜHABERİ değil/yerine/= KONUT BELGESİ


- İKAMETGÂH/MESKEN değil/yerine/= KONUT


- ÎKÂZ[Ar.] değil/yerine/= UYARI


- İKBALPEREST değil/yerine/= GÜN DÜŞKÜNÜ


- İKİ "YAN" ile/ve/değil İKİ SOYUTLAMA BİÇİMİ


- İKİ ALTERNATİF/ALTERNATİFLER değil ALTERNATİF

( Alternatif, bir durumdaki/yapıda, tek ya da çoklu seçeneklerden sonraki, son ve/ya da yan seçenek/olanak anlamında, tekil anlamlı bir kullanım için geçerlidir. )


- İKİ AYRI ŞEYİN BULUŞMASI ile/ve/değil VAROLANIN ALGILANMASI


- İKİ KELİME LÂF ETMEK değil İKİ KELÂM LÂF ETMEK


- İKİ KİŞİ ARASINDAKİ İLİŞKİYE/İLETİŞİME:
[ne yazık ki]
| "BEL ALTI/NDAN" "BAKAN/YAKLAŞAN" ile/ve/||/<> "KARINDAN" "BAKAN/YAKLAŞAN" ile/ve/||/<> "ZİHİN/DEN" "BAKAN/YAKLAŞAN" |
ile/değil/yerine/><
KALP/TEN BAKAN/YAKLAŞAN

( [ne yazık ki]
| "Eşeysel/cinsel ilişki ("olarak") görür." İLE/VE/||/<> "Çıkar ilişkisi ("olarak") görür." İLE/VE/||/<> "İdeolojik ilişki ("olarak") görür." |
İLE/DEĞİL/YERİNE/><
Yalnızca/koşulsuz, ilişki görür. / Yalnızca/koşulsuz, saygı ve sevgi ilişkisi görür. )


- İKİ TANE HATALARIM VAR değil İKİ HATAM VAR


- İKİ TERAZİNİN KEFESİ GİBİ" değil "TERAZİNİN İKİ KEFESİ GİBİ"


- İKİ YIL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ALTMIŞ YIL

( Konuşabilmek için gerekli zaman. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Susabilmek ve susabilmeyi anlayabilmek için geçen [ya da bu kadar uzun sürmeyebilecek] zaman. )


- İKİ YUMURTAYI BİRDEN ALMAK ile/yerine/değil TEK YUMURTAYI ALMAK


- İKİCİLİK ile/ve/değil İKİLİK


- İKİLEM ile/değil İLİŞKİ


- İKİLEMLİ ile/değil İKİLİ


- İKİLİK değil/yerine/>< BİREŞİM/TEVHİD


- İKİLİLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÜÇLÜLÜK


- İKİLİSİ ile/ve/değil İLİŞKİSİ


- İKİNCİL KAYNAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRİNCİL KAYNAKLAR


- İKİNCİL KAYNAKLAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANA KAYNAKLAR

( Petrol, Doğalgaz, Uranyum. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Güneş, akarsu, rüzgâr, jeotermal, hidrojen. )


- İKİNCİL KAYNAKLARLA:
ÇÖZÜMLEME değil/yerine BETİMLEME

( İkincil kaynaklarla, belki betimleyici(tasvirî) çalışmalar yapılabilir fakat çözümleyici(tahlilî) çalışmalar yapılamaz! )


- İKİRCİK(TEREDDÜT) ile/değil DÜŞÜNÜYOR OLMAK


- İKİSİ DE İKİZ değil İKİZLER


- İKİSİ DE ile/ve/değil/yerine İKİSİ BİRLİKTE


- İKİYÜZLÜ/LÜK ile/ve/değil/||/<>/>/< KORKAK/LIK


- İKİYÜZLÜLÜK ile/ve/değil/yerine ÇELİŞKİ

( CONTRADICTION instead fo RİYÂ )

( [not] RİYÂ vs./and/but CONTRADICTION )


- İKİYÜZLÜLÜK ile/ve/>/değil/yerine GÖSTERİŞ BUDALALIĞI


- İKİYÜZLÜLÜK ile/değil İKİ/ÇİFT KİMLİKLİLİK


- İKİYÜZLÜLÜK ile/değil İRFÂN


- İKİZ ile/ve/değil ÇİFT


- İKLİM HARİTASI ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ANAKARA/KITA HARİTASI

( LEVAMİ'U'N NUR - KÂTİP ÇELEBİ )


- İKLİM KRİZİ değil İKLİMİN NEDEN OLDUĞU KRİZ/LER


- İKNA EDİCİ değil/yerine/= İŞANDIRMACI


- İKNA ETMEK değil/yerine/= İŞANDIRMAK


- İKNA OLMAK değil/yerine/= İŞANMAK


- İKRÂ ile/ve/değil/||/<> VAHİY


- İKRAH[Ar.] ETMEK değil/yerine/= İĞRENMEK/TİKSİNMEK


- İKRAM (ETMEK) değil/yerine/= SUNUNÇ/LAMAK


- İKRAMİYE değil/yerine/= SUNUNÇLUK


- İKSÂ'[< KİSVET(KİSVE değil!)] ile İKSÂ'

( Giydirme, giydirilme. İLE Kasvet, sıkıntı ver[il]me. )


- İKTER/JAUNDICE[İng.] değil/yerine/= SARILIK


- İKTİBÂS ile/değil/yerine TAHSİL


- İKTİDAR PARTİSİ değil/yerine/= ERK BİRELİ


- İKTİDAR:
"EYLEMSEL" değil/yerine/></< HUKUKÎ


- İKTİDAR[Ar.] değil/yerine/= ERK


- İKTİDAR değil/yerine İTİBAR


- İKTİDARDA KALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İTİBARDA KALMAK


- İKTİFA'[Ar. < KİFÂYET] değil/yerine/= YETİNME


- İKTİSÂB[< KESB] değil/yerine/= KAZANMA, EDİNME


- İKTİSABÎ MÜRÛR-U ZAMAN değil/yerine/= KAZANDIRICI YILLANMA


- İKTİSÂD[< KASD] değil/yerine/= AŞIRI GİTMEME, DAVRANMAMA | TUTUM | BİRİKTİRME, ARTIRMA | EKONOMİ (AMELDE/EYLEMDE İTİDÂL/DENGE)


- İKTİSADİ DEVLET TEŞEKKÜLÜ değil/yerine/= GENERKİL GEÇİMGE KURULUŞU


- İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ değil/yerine/= GEÇİMGE VE YÖNETİM BİLİMLERİ ALANDALI


- İKTİSAP ETMEK değil/yerine/= KAZANMAK/EDİNMEK


- İKTİSAT/İKTİSADİ[Ar.]/EKONOMİ/K[İng. < ECONOMY] değil/yerine/= GEÇİMGE/GEÇİMSEL


- İLA/HUMAN LEUKOCYTE ANTIGEN[İng.] değil/yerine/= İNSAN AKYUVAR ANTİJENİ, İNSAN LÖKOSIT ANTİJENİ


- İLAÇ TOLERANSI/DRUG TOLERANCE[İng.] değil/yerine/= İLAÇ DOZ YETERSİZLİĞİ


- İLÂÇ[Ar.] ile/ve/değil/yerine/<>/< BESİN

( Besininiz, ilâcınız; ilâcınız, besininiz olsun! )


- İLAÇ[Ar.] değil PASTİL[Fr.]

( ... DEĞİL Ağızda eritilmek üzere yapılmış şekerli ilaç tableti. )


- İLÂÇ/I YEMEK değil İLÂÇ/I YUTMAK


- İLÂÇ değil/yerine/= EM


- İLÂH ile/ve/değil ALLAH

( Bütünlük içindeki bir parçaya bağlanmak. İLE/VE/DEĞİL Bütünlüğe bağlı. )


- İLÂM[Ar.] değil/yerine/= YARGI BELGESİ


- İLÂN[Ar.]/ANONS[Fr. < ANNONCE] değil/yerine/= DUYURU/DUYURMAK/DUYUT

( Söz ve yazı yoluyla verilen kısa haber. )

( ANONSE[Fr.]: Bildirilmiş, ilân edilmiş. )


- İLAN değil/yerine/= DUYURU


- İLÂVE (ETMEK) değil/yerine/= EK/KATKI, ULAMA


- İLÂVE ETMEK değil/yerine/= EKLEMEK/KATMAK/KATKI/ULAMAK


- İLÂVETEN değil/yerine/= EK OLARAK/EK YOLUYLA/EKLEYEREK


- İLCAM[Ar.] değil/yerine/= GEMLEMEK, DİZGİNLEMEK


- İLE yerine/değil VE


- İLELEBET[Ar.] değil/yerine/= SÜRGİT


- İLELEBET ile/değil KIYÂMETE KADAR


- İLERİ SÜRÜM ile/ve/değil OLAN


- İLERİ SÜRÜM ile/ve/değil ÖNGÖRÜ


- İLERİ ile/ve/değil KAPSAYICI


- İLERİYE "DÖNELİK" değil İLERİYE DÖNÜK / İLERİYE YÖNELİK


- İLERİYE DÖNELİK değil İLERİYE DÖNÜK


- İLERİYE SÜRMEK değil İLERİ SÜRMEK


- İLERİYE SÜRÜLEN ... değil İLERİ SÜRÜLEN ...


- İLERLEME:
HIZLI ile/ve/değil/yerine UZAK

( Yalnız. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Birlikte/beraber. )

( Hızlı ilerlemek/gitmek istiyorsan, yalnız git; uzağa gitmek istiyorsan, beraber! )


- İLERLEME ile/ve/değil YOL ALIŞ


- İLERLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÜRDÜRMEK


- İLETİŞİM (SORUNU) ile/ve/değil/||/<>/>/< BAĞ/BAĞLANTI (SORUNU)

( [not] COMMUNICATION (PROBLEM) vs./and/but/||/<>/>/< RELATION/LINK | COMMUNICATION (PROBLEM) )


- İLETİŞİM KURAMADIK" ile/değil/||/<>/> ANLAŞAMADIK


- İLETİŞİM TÜRLERİ:
KİTLE İLETİŞİMİ ile/ve/değil/||/<>/< ÖRGÜTSEL DÜZEY ile/ve/değil/||/<>/< ÖBEKLERARASI DÜZEY ile/ve/değil/||/<>/< KİŞİLERARASI DÜZEY ile/ve/değil/||/<>/< KİŞİSEL DÜZEY


- İLETİŞİM ile/ve/değil/önce/||/<>/< ETKİLEŞİM

( [not] COMMUNICATION vs./and/first/but/||/<>/< INTERACTION )


- İLETKEN ile/değil/yerine/||/&gt;&lt;/< YALITKAN

( Elektrik akımını kolayca geçiren nesne. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/>


- İLGİ ÇEKİCİ ile/değil/yerine SIRADIŞI


- ILGIM/YALGIN ile/ve/değil/<> DALGIR

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Bir yüzeyde, renk dalgalanması sonucu görülen parlaklık. )

( SERAP ile/ve/değil/<> MENEVİŞ/HARE )


- İLGİNÇ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> SIRADIŞI/LIK


- İLGİNÇ ile/ve/değil FARKLI

( [not] INTERESTING vs./and/but DIFFERENT )


- İLGİSİZLİK ile/ve/değil KAYITSIZLIK


- İLHÂD değil/yerine/= GERÇEK İNANÇTAN DÖNME | ALLAH'IN VARLIĞINA BİRLİĞİNE İNANMAMA | TANRI TANIMAZLIK, ATEİZM [bkz. ŞİRK, İŞRÂK]


- İLHAM ALMAK değil/yerine/= ESİNLENMEK


- İLHAM VERMEK değil/yerine/= ESİNLEMEK


- İLHÂM[Ar.] değil/yerine/= ESİN(LENME)/İÇE DOĞMA/BERGÜ


- İLHAMÎ değil/yerine/= ESİNSEL/BERGÜSEL


- İLİM:
YARGI/HÜKÜM ile/ve/değil/ya da YARGI/HÜKÜM OLMASA DA


- İLİM ile/ve/değil/yerine ANLAYIŞ

( [not] SCIENCE vs./and/but PARADIGM
PARADIGM instead of SCIENCE )


- İLİM ile/ve/<>/değil AŞK

( Âşk imiş her ne var âlemde
İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak )


- İLİM ile/ve/değil FEN/TEKNOLOJİ


- İLİM ile/ve/değil/<> İLM-İ HÜVVİYET

( Dıştan. İLE/VE/DEĞİL/<> İçten. )


- İLİM ile/ve/değil TEDRİS


- İLİMLER:
(")GÜMÜŞ(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< (")ALTIN(")

( Dışsal/zâhirî/dünyevi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İçsel/bâtınî/manevî. )


- İLİNEK/SEL ile/ve/değil/yerine TÖZ/SEL


- İLİŞKÌ;
"DİKEY" ile/değil/yerine/<>/< "YATAY"


- İLİŞKİ:
"BAŞLAMIŞ OLAN" değilse/olmadıkça "BİTMİŞ/BİTECEK OLAN" (DA OL(A)MAZ)


- İLİŞKİ:
EMEK ile/ve/değil/||/<>/< ÖZEN


- İLİŞKİ ile/değil/yerine BAĞINTI


- İLİŞKİ ile/ve/değil BİRLİKTELİK

( [not] RELATION vs./and/but TO BE IN COMPANY )


- İLİŞKİ ile/değil İLİŞKİ DIŞI İLİŞKİ


- İLİŞKİDE/EVLİLİKTE:
İKİ KİŞİNİN "BİR KİŞİ OLMASI" (VE BEKLENTİSİ) ile/değil/yerine/>< BİR KİŞİNİN İKİ KİŞİ OLABİLMESİ


- İLİŞKİLENDİRMEK ile/ve/değil/yerine/<>/> AN'A GETİRMEK


- İLİŞKİLERDE:
"GÜVENİLİRLİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "ELDE TUTULABİLİRLİK/TUTULAMAZLIK"


- İLİŞKİLERDE:
DEVRİLMEK değil/yerine EVRİLMEK


- İLİŞKİLERİ:
BİTİRMEK ile/değil/yerine DONDURMAK


- İLİŞKİLİLİK ile/ve/<>/değil GEÇİŞLİLİK


- İLİŞKİYİ BİTİRMEK değil/>< İLİŞKİYİ DONDURMAK

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- İLİŞKİYİ:
YÜRÜYÜŞ GİBİ SÜRDÜRMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DANS GİBİ SÜRDÜRMEK


- İLK BAŞLANGIÇTA değil İLK BAŞTA ya da [sadece] BAŞLANGIÇTA


- İLK BİRİNCİ[1.] ile/ve/değil İLK


- İLK İCAT/MUCİT değil İCAT/MUCİT


- İLK TANIŞTIĞIMIZ GÜN değil TANIŞTIĞIMIZ GÜN


- İLK YARDIMDA ÖNCELİKLER:
HASTANIN DURUMU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLAY YERİ GÜVENLİĞİ

( Önce kendi güvenliğimiz, sonra çevrenin/trafiğin vs. güvenliği ve daha sonra hastanın güvenliği. )


- İLK ile/ve/değil BİLİNEN/BİLİNEBİLEN İLK


- İLK ile/değil İLKSEL


- İLKE/LER ile/ve/değil/<> EVRENSEL/LER


- İLKE ile/ve/değil DOĞRU

( [not] PRINCIPLE vs./and/but RIGHT )


- İLKEL/LİK değil/yerine/>< İLKELİ/LİK

( Kişiyi ayakta tutan, iskelet ve kas sistemi değil ilkeliliğidir. )

( )

( İlkel olmak istemiyorsak ilkeli olmak durumundayız. )


- İLKEL ile/ve/değil/||/<> BİRİNCİL

( [not] PRIMITIVE vs./and/||/<>/but PRIMARY )


- İLKEL ile/değil İLKSEL


- İLKELER ile/ve/değil İÇERİK

( [not] PRINCIPLES vs./and/but CONTENT )


- İLKELER ile/ve/değil/||/<> İLKESELLİK

( Değişebilir/değiştirilebilir, geliştirilebilir, yok edilebilir. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Aşılamaz, geçilemez, ertelenemez, göz ardı edilemez, askıya alınamaz, kenara konulamaz. )


- İLKELERİM ile/değil/yerine İLKELER (VE İLKESELLİK)


- İLKELLİK ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/></> UYGARLIK


- İLKENİN:
GERÇEKLEŞTİRİLMESİ ile/ve/değil/||/<>/> DÜZENLEYİCİLİĞİ


- İLKİN AĞIZLILAR ile/ve/değil/||/<>/> İKİNCİL AĞIZLILAR

( Bilateria öbeğinden çokhücrelilerin ayrıldığı iki alt öbekten biridir. Embriyonik gelişim sırasında blastopor, tüm yaşam boyunca ağız olarak kalırken, öteki öbek olan ikincil ağızlılarda anüse dönüşür; ağız başka yerde oluşur. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Hayvanlar âleminin üst şubesidir. Protostomia'ya girmeyen hayvanları kapsayan ve alt âlem olan Eumetazoa'nın Bilateria dalının bir taksonudur. )

( PROTOSTOMIA cum/et/||/<>/> DEUTROSTOMIA/DEUTEROSTOMES )


- İLKİNDİ değil İKİNDİ


- İLKOKUL değil İLKÖĞRETİM (OKULU)


- İLLEGAL değil/yerine/= YASADIŞI


- İLLİYET BAĞI değil/yerine/= NEDENSELLİK BAĞI


- İLLÜZYON değil/yerine/= YANILSAMA


- İLMEN YAKÎN değil İLM EL-YAKÎN


- İLMÎ ESER ile/ve/değil FİKRÎ ESER


- İLMÎ TEVHÎD ile/ve/değil/yerine HÂL TEVHÎDİ

( Ham. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Olgun. )

( Tevhidi anlayan, mağaradan çıkar. )

( Evvelâ hâl gerek, neylesin ilim. )


- İLMÎ ile/ve/değil ZEVKÎ


- İLMÎ ile/ve/değil ZEVKÎ


- İLMULLÂH ile/ve/değil/yerine MARİFETULLÂH

( Allah'ı bildim" cümlesinde bilmek anlamında ilim sözcüğü kullanılmaz. Çünkü, filozof ve kelâmcılara göre ilim, tümellere ilişkin olduğundan, Allah'ın zâtını bilmek(ilim) mümkün değildir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Bilmek(ilim) yerine Marifet kullanılır. Çünkü Marifet filozof ve kelâmcılara göre tikellere ilişkindir. )

( Mârifetullah'ta, fikir/tefekkür kalmaz. )


- ILR/İMPLANTABLE LOOP RECORDER[İng.] değil/yerine/= YÜREK İÇİ DÖNGÜ KAYDEDICİ


- İLTİFAT ETMEK değil/yerine/= İLGİKAYRI GÖSTERMEK


- İLTİFAT[Ar. < İLTAFAT] değil/yerine/= İLGİKAYRI(/DÖNMEK/İLGİLENMEK/YÖNELMEK)


- İLTİFAT ile/ve/değil/yerine/<> ŞÜKRAN


- İLTİFATA TÂBİ OLAN:
HAKİKAT değil MÂRİFET


- İLTİHAP[Ar. değil/yerine/= YANGI


- İLTİMAS[Ar.] değil/yerine/= KAYIRMA/KAYIRIŞ


- İLTİSAKLI[Ar.] değil/yerine/= İLİŞKİLİ


- İLÜSTRASYON ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SANAT

( Yöntemli. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yöntemsiz. )


- İLÜZYON değil/yerine GÖZBAĞI


- İM/İNTRAMÜSKÜLER İNTRAMUSCULAR[İng.] değil/yerine/= KAS İÇİ


- IMAGO[İng.] değil/yerine/= BÜYÜKLER İMGESİ


- İMAJ/IMAGE[İng.] değil/yerine/= GÖRÜNTÜ | İMGE


- İMAJ değil/yerine/= İMGE/GÖRÜNTÜ


- İMAJİNASYON/IMAGINATION[İng.] değil/yerine/= İMGELEM


- İMÂL(ÂT) değil/yerine/= YAPIM (İŞLERİ)


- İMÂL/İMÂLAT değil/yerine/= İŞLEYİM


- İMÂLATHANE değil/yerine/= İŞLEYİMEVİ


- İMÂLL ETMEK değil/yerine/= İŞLEYİMLEMEK


- İMAN ile/ve/değil İZLEM/STRATEJİ

( [not] FAITH vs./and/but STRATEGY )


- İMÂR değil/yerine/= BAYINDIRLIK


- İMBİK değil/yerine/= DAMITICI


- İMEYL/E-MAIL NUMARASI değil/yerine/= E-POSTA BULUNAĞI


- İMGE ile/ve/değil/<> SİMGE

( Zihinde ve zihnin tanımlanamaz ayrıntılarındaki/derinliklerindeki karşılığı/varlığı. İLE/VE/<> Zihindeki ayrıntıların ve kombinasyonların işaret, çizim, resim ve fotoğraflandırılmış, kabalaştırılmış[kesifleştirilmiş] hali. )

( [eski dönemlerde][> İMGE] IMAGO: Ölen (önemli) kişinin/kralın, -ölmeden önce- balmumundan yapılmış sûreti. | Çifte varoluş, ölümle yaşam arasında varolan. [Ölüme de gönderme yapan!] İLE/VE/<> ... )

( [M.S. I. yüzyıldaki kayıtlardan] Uzaklara giden sevdiği kişinin gölgesinin hatlarını/konturunu çıkarma. İLE/VE/<> ... )

( [modern dönemde] Anlamı, kendine sabitleyen, öznesine göndermeyen. [TEMSİL | İng. REPRESENTATION] İLE/VE/<> ... )

( Buluşturan/buluşturur. İLE Ayrıştıran/ayrıştırır ve buluşturan/buluşturur. )

( Kavramayı sağlatan. İLE Birliği sağlatan. )

( Aklın bilgiye ve hikmete kavuşması, neredeyse tüm uygarlıklarda ortak olarak Güneş, Işık, Nur simgeleri ile belirtilmektedir. )

( İmgeleme ve arzunun son bulmasıyla birlikte varlık da sona erer ve şu ya da bu oluş saf varoluşla kaynaşıp birleşir, ki onu tarif olanaklı değildir, o ancak yaşanabilir. )

( İşitilen ve okunan sözler ancak zihnimizde imgeler yaratır fakat biz zihinsel bir imge değiliz. )

( Gerçek olmayanı yaratan imgelemedir, onu devam ettiren ise arzudur. )

( İmgenin ardında ve ötesinde olan idrak ve eylem gücüsünüz. )

( Simgeler, tek bir anlama indirgenemez. )

( Simgenin imgesi olmaz ama imgenin simgesi olur. )

( Zihnimizin aynasında imgeler görünür ve kaybolur. Ayna kalır. )

( RÂBITA: İmge ile simgenin buluşturulması. )

( Sürekli dolaşımda olan/kalan/bırakılan. [JACQUES DERIDA (ö. 1930)] )

( The innards created by imagination and perpetuated by desire.
Words, heard or read, will only create images in your mind, but you are not a mental image.
You are the power of perception and action behind and beyond the image.
In the mirror of your mind images appear and disappear. The mirror remains. )

( IMAGE vs./and/<> SYMBOL )

( XINGXIANG ile/ve/<> ... )


- İMGESEL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAVRAMSAL

( Bireysel. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Toplumsal. )


- İMKÂN değil/yerine/= OLANAK


- İMLÂ ile/değil/yerine/= YAZIM


- IMMATÜR/IMMATURE[İng.] değil/yerine/= OLGUNLAŞMAMIŞ


- IMMOBIL/IMMOBILE[İng.] değil/yerine/= HAREKETSİZ


- IMMOBİLİZASYON/IMMOBILIZATION[İng.] değil/yerine/= SABİTLEME


- IMMORAL/ITY[Fr./İng.] değil/yerine/= TÖRETANIMAZ/LIK

( Daha üstün saydığı bir töre adına geçerli töreyi tanımayan. | Töre kurallarına aykırı olan. )


- IMMÜN/IMMUNE[İng.] değil/yerine/= BAĞIŞIK


- IMMUNE-MEDIATED/IMMUNE-MEDIATED[İng.] değil/yerine/= BAĞIŞIKLIK ARACILI


- IMMÜNİTE/IMMUNITY[İng.] değil/yerine/= BAĞIŞIKLIK


- IMMÜNİZASYON/IMMUNIZATION[İng.] değil/yerine/= BAĞIŞIKLAMA


- IMMÜNOJENİK/IMMUNOGENIC[İng.] değil/yerine/= BAĞIŞIKLAŞTIRAN


- IMMÜNOJENİTE/IMMUNOGENICITY[İng.] değil/yerine/= BAĞIŞIKLILIK YETISİ


- IMMÜNOLOJİ/IMMUNOLOGY[İng.] değil/yerine/= BAĞIŞIKLIK BİLİMİ


- IMMÜNOMEDİYATÖR/IMMUNE-MEDIATED[İng.] değil/yerine/= BAĞIŞIKLIK ARACILI


- IMMÜNOMODÜLASYON/IMMUNOMODULATION[İng.] değil/yerine/= BAĞIŞIKLIK UYUMLAMASI


- IMMÜNOMODÜLATÖR/IMMUNOMODULATORY[İng.] değil/yerine/= BAĞIŞIKLIK UYUMLAŞTIRICI


- IMMÜNOSÜPRESİF/IMMUNOSUPPRESSIVE[İng.] değil/yerine/= BAĞIŞIKLIK BASKILAYICI


- IMMÜNOTERAPİ/IMMUNOTHERAPY[İng.] değil/yerine/= AŞI TEDAVİSİ, BAĞIŞIKLIK SAĞALTIMI


- IMMUTABLE[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞMEZ


- İMPAKSİYON/IMPACTION[İng.] değil/yerine/= TAKILMA


- İMPAKT/IMPACT[İng.] değil/yerine/= ETKİ


- İMPARATOR PENGUENİ ile/değil ADELİE PENGUENİ

( Güney Kutbu'nda yaşarlar. )


- İMPARATOR değil/yerine/= İLHAN


- İMPARATORİÇE değil/yerine/= İLHATUN


- İMPARATORİÇELİK değil/yerine/= İLHATUNLUK


- İMPARATORLUK ile/değil BÜYÜK KRALLIK


- İMPARATORLUK değil/yerine/= İLHANLIK


- İMPEDANS/IMPEDANCE[İng.] değil/yerine/= DİRENÇ


- İMPERMEABL/IMPERMEABLE[İng.] değil/yerine/= GEÇİRİMSİZ


- IMPLANT[İng.] değil/yerine/= EKİT, DOKU EKİMİ


- İMPLANTASYON/IMPLANTATION değil/yerine/= EKİM


- İMPLİSIT BİLGİ/IMPLICIT KNOWLEDGE[İng.] değil/yerine/= ÖRTÜK BİLGİ


- İMPLİSİT/IMPLICIT[İng.] değil/yerine/= ÖRTÜK


- İMPRESYON/IMPRESSION[İng.] değil/yerine/= İZLENİM | ÇÖKÜNTÜ, | BASI İZİ


- IMPRINTING[İng.] değil/yerine/= BASIMLAMA


- İMPULS[İng. < IMPULSE] değil/yerine/= UYARIM/UYARAN


- İMPULS/IMPULSE[İng.] değil/yerine/= UYARI | DÜRTÜ


- İMPULSİF/IMPULSIVE[İng.] değil/yerine/= DÜRTÜSEL


- İMTİDÂD[< MEDD] değil/yerine/= UZAMA, UZANMA; YAYILMA, UZUN SÜRME | UZAY | NESNE (RES EXTENSA)


- İMTİHÂN[Ar. < MEHN] değil/yerine/= DENEME, SINAMA | SINAV


- İMTİHAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İMKÂN


- İMTİNA ETMEK değil/yerine/= KAÇINMAK/SAKINMAK/GERİ DURMAK


- İMTİNÂ değil/yerine/= KAÇINMA/SAKINMA/ÇEKİNME/GERİ DURMA


- İMTİYÂZ değil/yerine/= AYRICALIK


- İMTİYÂZ değil/yerine/= AYRICALIK | FARKLI OLMA


- İMZA ATMAK ADIN ÜSTÜNE ATMAK[altına değil!]


- İMZA KOYMAK değil İMZA ATMAK


- İMZA/SİGNATÜR değil/yerine/= ÖZİM


- İMZAYI:
ADIN ALTINA ATMAK ile/ve/değil/yerine ÜSTÜNE ATMAK


- in d[Lat. < IN DIES] değil/yerine/= HER GÜN


- IN SILICO[İng.] değil/yerine/= SANAL ORTAMDA


- IN SITU[İng.] değil/yerine/= YERİNDE


- IN VITRO[İng.] değil/yerine/= ORGANİZMA DIŞINDA


- İN VİVO DESENSITİZASYON/IN VIVO DESENSITIZATION[İng.] değil/yerine/= ORGANİZMADA DUYARSIZLAŞTIRMA


- IN VIVO EKSPOJUR[İng.] değil/yerine/= ORGANİZMADA KARŞI KARŞIYA GELME


- İN'İSÂB[Ar.]/INNERVATION[İng./Fr.] değil/yerine/= SİNİRLERİ GÜÇLENDİRME | SİNİRLERİN GÖVDEDEKİ DAĞILIŞI


- İN'İSÂM[Ar.] ile/değil/yerine/>< İN'İSÂR[Ar.]

( Sıkılma. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Koruma. )


- İN ile/ve/değil/||/<> AY İNİ

( )


- İNAKTİF/İNACTIVE[İng.] değil/yerine/= EYLEMSİZ | ETKİSİZ


- İNAKTIVASYON/INACTIVATION[İng.] değil/yerine/= ETKINSİZLEŞME


- İNANÇ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İNSANLIK

( Sadece kişiyi ilgilendiriyor. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Herkesi ilgilendiriyor. )

( )


- İNANÇ(İTİKAT) ile/ve/değil/yerine/<>/>< MÜŞÂHEDE


- İNANÇ ile/ve/değil/yerine "BAKIŞ/GÖRÜŞ"


- İNANÇ ile/ve/<>/değil AKLINA/ÇIKARLARINA UYGUNLUK


- İNANÇ ile/ve/değil/||/<> DAVRANIŞ

( Seni, daha iyi bir insan yapan, "inançların" değil davranışlarındır. )


- İNANÇ ile/değil/yerine İLKE


- İNANÇ ile/ve/değil/yerine/<>/>/< İTİBAR


- İNANÇ ile/ve/<>/değil KABUL

( [not] BELIEF vs./and/<>/but ACCEPTANCE )


- İNANÇ ile/ve/değil/||/<>/< KURUNTU/VEHİM


- İNANÇ ile/ve/değil/yerine TESPİT

( [not] BELIEF vs./and/but ESTABLISHING
ESTABLISHING instead of BELIEF )


- İNANÇ ile/ve/değil/||/<>/< VARSAYIM


- İNANÇLAR(IM) İÇİN (YAŞIYORUM) ile/değil/yerine İNANÇLAR(IMIN) DOĞRULTUSUNDA (YAŞIYORUM)


- İNANDIĞINI BİLMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/></< BİLDİĞİNE İNANMAK


- İNANILACAK BİLİM değil/yerine GÜVENİLİR BİLİM


- İNANILMAZ BİR ŞEY/İŞ YAPMAMIZ ile/değil/yerine YAPTIĞIMIZ ŞEYİ/İŞİ, İNANILMAZ BİR BİÇİMDE YAPMAMIZ


- İNANMA ile/ve/değil/||/<>/>/< BIKMA


- İNANMADAN AİT OLMAK" ile/değil AİT OLMADAN İNANMAK

( [not] "BELONG WITHOUT BELIEVE" vs./but BELIEVE WITHOUT BELONG )


- İNANMAK ile/ve/değil/yerine AKLETMEK

( [not] TO BELIEVE vs./and/but TO REALIZE
TO REALIZE instead of TO BELIEVE )


- İNANMAK ile/değil/yerine/>< BİLMEK

( [not] TO BELIEVE vs./but/>< TO KNOW
TO KNOW instead of TO BELIEVE )


- İNANMAK ile/değil/yerine KABUL ETME(ME)K


- İNANMAK ile/ve/değil/||/<>/< KABUL ETMEK


- İNANMAK ile/ve/değil KATILMAK

( [not] TO BELIEVE vs./and/but TO JOIN )


- İNANMAKLA değil İNANARAK


- İNANMIŞ/LIK ile/ve/değil İNANDIRILMIŞ/LIK


- İNAT (ETMEK/EDEN) ile/ve/değil/yerine/<> DİRENÇ/İHTİYÂR[< HAYIR] (GÖSTERMEK/GÖSTEREN)


- İNAT ETMEK değil/yerine/= DİRETMEK


- İNAT değil/yerine/= DİRETİ


- İNAT değil/yerine/>< İNCELİK

( İnat gördüğümüzde, ince/lâtif olalım.
[Keskin kılıç, yumuşak ipliği kesmez.] )


- İNAT değil/yerine/>< İNSAF


- İNATÇI/ANUT değil/yerine/= DİRETEK/DİRETKEN


- İNATLA değil/yerine/= DİRETİYLE


- İNBİR değil İMBİK


- İNCE "ELEYİP" SIK DOKUMAK değil İNCE EĞİRİP SIK DOKUMAK


- İNCELİK/KALINLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARALIK


- İNCELTMEK ile/değil ÖZEMEK

( ... İLE/DEĞİL Pekmez gibi koyu şeyleri suyla inceltmek. )


- İNCELTMEK ile/değil SEYRELTMEK


- İNCİL ile/değil KİTAB-I MUKADDES


- İNCİL ile/değil/yerine YENİ AHİT


- İNCİR AĞACI ile/değil KOKAR AĞACI


- INCLUSIVE[İng.] değil/yerine/= İÇLEYİCİ


- İNDEKS VAKA/INDEX CASE[İng.] değil/yerine/= İLK GÖSTERGE OLGU


- İNDEKS/LEME / ENDEKS/LEME / INDEX[İng.] değil/yerine/= DİZİNLEME | LİSTE | İŞARET | GÖSTERGE


- INDEPENDENT VARIABLE[İng.] değil/yerine/= BAĞIMSIZ DEĞİŞKEN


- İNDİFA[Ar.] değil/yerine/= PÜSKÜRME

( Yanardağlardaki püskürme. | Kızamık, kızıl vb. sayrılıklarda, gövdede kırmızı lekeler görülmesi. )


- INDIFERANSİYE/UNDIFFERENTIATED[İng.] değil/yerine/= FARKLILAŞMAMIŞ


- INDIKATÖR/INDICATOR[İng.] değil/yerine/= ENDİKATÖR


- İNDİRGEME ile/değil/yerine ATIF


- İNDİRGEME ile/değil/yerine AZALTMA


- İNDİRGEME ile/değil/yerine BİLME/BİLEREK


- İNDİRGEME ile/ve/değil/yerine/>< DAYANDIRMA


- İNDİRGEME ile/değil/yerine DÖNÜŞ/KAYITIM/RÜCÛ/İRCÂ


- İNDİRGEME ile/ve/değil/yerine MODELLEME


- İNDİRGEME ile/değil/yerine/>< ÖRTÜŞTÜRME


- İNDİRGEME ile/değil/yerine YORUM/LAMA

( [not] TO REDUCE vs./but TO INTERPRET
TO INTERPRET instead of TO REDUCE )


- İNDİRGEMEK ile/değil/yerine ANLAMAYA ÇALIŞMAK


- İNDİRGEMEK ile/değil İNDİRMEK

( TENZİH ile/değil TENZİL )


- İNDİRGEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> KISINGILAMAK/HAPSETMEK


- İNDİRGEMEK ile/ve/değil/||/<>/< SOYUTLAMAK


- İNDİRGENMİŞ RASYONEL/LİK ile/ve/değil/yerine RASYONEL/LİK


- İNDİRİM/ISKONTO[İt.][İSKONTO değil!] ile/ve/değil/yerine "İYİLEŞTİRME"


- INDIVIDUAL[İng.] değil/yerine/= BİREY


- İNDÜKSİYON/INDUCTION[İng.] değil/yerine/= UYARTIM


- İNDÜKSİYON/INDUCTION değil/yerine/= İRGİTİM


- İNEK ile/değil TAKİN/KEÇİ ANTİLOBU

( ... İLE/DEĞİL Başı keçiye, gövdesi ineğe benzeyen, 4500 metrenin üzerindeki yüksekliklerde, Himalayalar'da [Bhutan, Burma, Nepal ve Myanmar'da] yaşayabilen bir hayvandır.[25 Kasım 1985'te, Bhutan'ın ulusal hayvanı olarak kabul edilmiştir.] )


- INERT[İng.] değil/yerine/= ASAL


- INERVASYON/INNERVATION[İng.] değil/yerine/= SİNİR DONATISI


- İNFAK değil/yerine/= GEÇİNDİRİ


- İNFÂK ile/değil İSRAFA ENGEL OLMA


- INFANT[İng.] değil/yerine/= BEBEK


- INFANTILİZM/INFANTILISM[İng.] değil/yerine/= BEBEKSİLİK


- İNFAZ ETMEK değil/yerine/= YÜRÜTÜMLEMEK


- İNFAZ MASASI değil/yerine/= YÜRÜTÜM BİRİMİ


- İNFAZ MEMURU değil/yerine/= YÜRÜTÜM İŞYARI


- İNFÂZ[Ar. < NÜFÛZ | çoğ. İNFÂZÂT]/EXECUTION[İng.] değil/yerine/= YÜRÜTÜM, YERİNE GETİRME, UYGULAMA


- İNFAZ değil/yerine/= YÜRÜTÜM


- INFERANS/INFERENCE[İng.] değil/yerine/= ÇIKARSAMA


- INFERIOR[İng.] değil/yerine/= AŞAĞI


- INFERTILITE/INFERTILITY[İng.] değil/yerine/= KISIRLIK


- İNFİAL değil/yerine/= EDİLGİ


- İNFİAL değil/yerine/= ETKİLENME


- İNFİAL değil/yerine/= KIZGINLIK/ÖFKE


- İNFİLÂK[Ar.] (ETMEK) değil/yerine/= PATLAMA


- İNFİLÂK ile/değil/||/<> İNTİHAR

( Nesnelerde. İLE/DEĞİL/||/<> İnsanda. )


- INFİLTRASYON/INFILTRATION[İng.] değil/yerine/= İÇE SIZMA


- INFIX değil/yerine/= İÇEK


- INFIXATION değil/yerine/= İÇEKLEME


- INFLAKS/INFLUX[İng.] değil/yerine/= İÇ AKIM


- INFLOW[İng.] değil/yerine/= İÇE AKIŞ | GİRİŞ


- INFRARED RADYASYON/INFRARED RADIATION[İng.] değil/yerine/= KIZILÖTESİ IŞINIM


- INFRARED/INFRARUJ INFRARED[İng.] değil/yerine/= KIZILÖTESİ


- INFÜZYON/INFUSION[İng.] değil/yerine/= DAMARDAN SIVI AKTARIMI


- İngilizce değil TÜRKÇE KONUŞ!!!


- İNGİLİZCE'Yİ:
İng.-TÜRKÇE SÖZLÜKTEN ÇALIŞMAK ile/ve/<>/||/değil/yerine TÜRKÇE-İng. SÖZLÜKTEN ÇALIŞMAK


- İNGİLİZCE ile/ve/değil/<> BİSLAMA

( ... İLE/VE/<> Vanuatu'da, 115 ayrı kültür ve dil oluşmuş. İki komşu köy bile birbiriyle anlaşamıyormuş. Daha sonra, dil olarak bozuk bir İngilizce olan "Bislama" kabul edilmiş. )


- inhal.[Lat. < INHALETUR] değil/yerine/= SOLUKLA İÇERİ ÇEK


- İNHALAN/INHALANT[İng.] değil/yerine/= UÇUCU MADDE


- İNHALASYON/INHALATION[İng.] değil/yerine/= SOLUKLA ALMA


- İNHALER[İng.] değil/yerine/= SOLUMLATICI


- İNHİBE/INHIBITED[İng.] değil/yerine/= ENGELLENMİŞ


- İNHİBİSYON/INHIBITION[İng.] değil/yerine/= ENGELLE(N)ME


- İNHİBİTÖR[İng.] değil/yerine/= ENGELLEYİCİ


- İNHİDAM[Ar.] değil/yerine/= ÇÖKME/YIKILMA


- İNHİMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BAĞIMLILIK

( Bir şeye, aşırı düşkünlük gösterme, kapılma. İLE/VE/||/<>/> ... )


- İNHİRAF[Ar.]/ABERASYON[Fr.] değil/yerine/= SAPKINLIK, SAPINÇ | SAPITMA


- İNHİSÂR[Ar. < HASR]/MONOPOL[Fr.] değil/yerine/= TEKEL

( Bir malın yapımının yalnızca bir kuruluşun elinde bulunduğu durum. | Devletin herhangi bir üretim alanını elinde tutması, satışı tek elden yönetmesi ve fiyata hâkim olması durumu. | Bir kişi ya da kuruluşun herhangi bir alanda kazandığı büyük güç. )


- İNHİSAR/MONOPOL değil/yerine/= TEKEL


- İNİŞ ile/ve/değil/<> YOĞUNLAŞMA


- İNİSİYATİF[Fr./İng. < INITIATIVE] değil/yerine/= ÖNCE(Cİ)LİK, ÖNCÜLÜK


- inj./inject.[Lat. < INJECTIO, INJICIATUR] değil/yerine/= ENJEKSİYON, ENJEKTE EDİNİZ


- İNKÂR:
DİLDE ile/ve/değil/||/<>/< GÖZDE

( "İnkâr edilen". İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Dilin, inkâr ettiği inkâr edilen. )


- İNKÂR değil BİLDİĞİNİZ GİBİ


- İNKÂR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İNSAN


- İNKÂR ile/ve/değil İSPATLANAMAMA


- İNKÂR ile/değil İTİRAF


- İNKÂR ile/ve/değil/yerine OLUMSUZLAMA

( İnkârın inkârı yapılarak ikrâra varılır. )

( [not] TO DENY vs./and/but NEGATORY
NEGATORY instead of TO DENY )


- İNKİLAP[Ar. < KELB] ile/değil İNKILÂP[Ar. < KALB]

( Köpekleşme. İLE/DEĞİL Toplum düzenini ve yapısını daha iyi duruma getirmek için yapılan köklü değişiklik, iyileştirme, devrim. | Bir durumdan başka bir duruma geçiş, dönüşüm. )


- İNKILÂP değil/değil/yerine/=/= DEVRİM


- İNKİŞÂF[< KEŞF] değil/yerine/= AÇILMA, AÇINIM | MEYDANA ÇIKMA | MANEVİ SIRLARIN GÖRÜNMESİ

( AÇILMA | MEYDANA ÇIKMA | MANEVİ SIRLARIN GÖRÜNMESİ )


- İNKİŞAF/TEKÂMÜL[Ar.] değil/yerine/= GELİŞİM/GELİŞME


- İNKLINASYON/INCLINATION[İng.] değil/yerine/= EĞİM


- İNKOMPATIBIL/INCOMPATIBLE[İng.] değil/yerine/= UYUŞMAZ, | GEÇİMSİZ


- İNKOMPLET/INCOMPLETE[İng.] değil/yerine/= TAM OLMAYAN | TAMAMLANMAMIŞ


- İNKORPORASYON/INCORPORATION[İng.] değil/yerine/= İÇE KATIM


- İNLEME ile/değil/yerine/>< DİNLEME

( Bilgisizlikten, geç kalmış olmaktan dolayı inlemek istemiyorsan, (daha çok) dinlemelisin! )


- INLET[İng.] değil/yerine/= GİRİM


- İNOKÜLASYON/INOCULATION[İng.] değil/yerine/= AŞILAMA


- İNOMINA/T / INNOMINATE[İng.] değil/yerine/= ADSIZ


- İNOP./INOPERABIL/INOPERABLE[İng.] değil/yerine/= AMELİYAT EDİLEMEZ


- İNOTROPİ/INOTROPY[İng.] değil/yerine/= KASILMA GÜCÜ


- İNOTROPİK/INOTROPIC[İng.] değil/yerine/= KASILIM ETKİLER


- İNOVASYON/INNOVATION[İng.] değil/yerine/= YENİLEŞİM


- İNOVATİF/INNOVATIVE[İng.] değil/yerine/= YENİLİKÇİ


- INPUT[İng.] değil/yerine/= GİRDİ


- INR/INTERNATIONAL NORMALIZED RATIO[İng.] değil/yerine/= ULUSLARARASI NORMALLEŞTİRİLMİŞ ORAN



(9/13)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 396 kez incelenmiş/okunmuştur.