Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

[... değil ...] BAĞLAÇLI

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 27 Ekim 2024 ]
itibariyle 18655 başlık/FaRk yer almaktadır.

- METASTATİK/METASTATIC[İng.] değil/yerine/= SIÇRAMALI, YAYILIMLI


- METASTAZ[Fr.] değil/yerine/= YAYILMA/SIÇRAMA


- METASTAZ/METASTASIS[İng.] değil/yerine/= SIÇRAMA


- METAZORİ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= ZORLA


- METELİKSİZ/ZÜĞÜRT/KOKOZ[argo] değil/yerine/= PARASIZ


- METEOROLOG değil/yerine/= KALIKBİLİCİ/KALIKBİLİMCİ


- METEOROLOJİ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= KALIKBİLİM/HAVABİLGİSİ

( Havayuvarı içinde oluşan sıcaklık değişmelerini, yel, yıldırım, yağmur, dolu gibi olayları inceleyen fizik dalı. )


- METEOROLOJİK değil/yerine/= KALIKBİLİMSEL/KALIKSAL


- METEROLOJİ" değil METEOROLOJİ


- METFUN[Ar.] değil/yerine/= GÖMÜLÜ

( Gömülmüş olan. )


- METH(İYE)/MEDİH[Ar.]/SENÂ[Ar.]/SİTAYİŞ[Fars.] değil/yerine/= ÖVME/ÖVGÜ

( [>< KADH/ZEMM] )


- METHETMEK değil/yerine/= ÖVMEK


- METİN OKUMALI KONUŞMADA:
"AŞAĞIDA" değil BİRAZ/AZ SONRA


- METİN[Ar. < METN]/TEKST/TEXT[İng.] değil/yerine/= ÖRÜT


- METİN[Ar.]/TEKSTİL[İng./Fr. < TEXTILE] değil/yerine/= DOKUMACILIK/DOKUMA


- METİN/METANETLİ değil/yerine/= DAYANIKLI/SAĞLAM


- METODİK/METOTLU değil/yerine/= YÖNTEMLİ


- METODOLOJİ/K değil/yerine/= YÖNTEMBİLİM/SEL


- METODOLOJİ/METHODOLOGY[İng.] değil/yerine/= YÖNTEM BİLİMİ


- METODOLOJİ değil/yerine/= YÖNTEMBİLİM


- METODOLOJİK/METHODOLOGICAL[İng.] değil/yerine/= YÖNTEM BİLİMSEL


- METOT(/D)//METHOD[İng.] değil/yerine/= YÖNTEM


- METREKÜP değil STER[Fr. < Yun.]

( ... DEĞİL Yığın durumundaki yakılacak odun için kullanılan, bir metreküpe eşit, oylum ölçüsü. )


- METROBÜSLERDE:
BULAŞIM değil/yerine ULAŞIM


- METROPOLİT[Fr. < Yun.] değil/yerine/= ...

( Ortodoksların Patrik'ten sonra gelen ve bir bölgenin din işleriyle uğraşan din adamı. )


- METRUK[Ar.] değil/yerine/= TERK EDİLMİŞ


- MEVÂD-ÜL AKLÎSE değil/yerine/= TASIMIN/KIYASIN NESNELERİ[MADDET-ÜL KIYAS]


- MEVCUD ile/ve/değil/||/<>/< HALK


- MEVCUD ile/ve/değil MÜTEAYYİN

( Varolan. İLE/VE/DEĞİL Meydanda olan, meydana çıkan, belirli. Göze konu olan. )


- MEVCUD ile/ve/değil MÜTEHAYYİZ

( Varolan. İLE/VE/DEĞİL Yer kaplayan. )


- MEVCUT ile/değil GEÇERLİ

( EXIST vs./and VALID )


- MEVDUAT[Ar.] değil/yerine/= YATIRIM

( Belirli bir süre sonunda ya da istenildiğinde geri alınmak üzere, bankalara yatırılan para. )


- MEVHUM-U MUHÂLİF değil MEFHUM-U MUHÂLİF


- MEVKUT[Ar.]/PERİYODİK[Fr., İng.] değil/yerine/= DÖNEMSEL/SÜRELİ


- MEVLANEKAPI değil MEVLÂNÂKAPI (KIRMIZILAR KAPISI, YENİKAPI)


- MEVSİM/SEZON[Fr., İng. < SEASON] değil/yerine/= YILYÜZÜ/SÜREM


- MEVT ile/ve/değil/||/<>/< FEVT

( Kişilerin/toplumun huzurundan kaybolmak. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Allah'ın huzurundan kaybolmak. | Bir daha ele geçememek üzere kaybetme, elden çıkarma, kaçırma. )

( Geçmiş. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Gelecek. )

( Matem. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Hüzün. )

( Ayrılık, ölümden beterdir. )

( Fevt, mevt'ten daha zordur.
[Kaybedecek olduğunu bilmek, kaybetmekten daha zordur.] )


- MEVZİLENME değil/yerine/= KONUŞLANMA


- MEVZU BAHİS değil/yerine/= SÖZ KONUSU


- MEVZÛ[Ar.] değil/yerine/= KONU


- MEVZÛ değil/yerine/= KONU


- MEVZUAT[Ar.] değil/yerine/= KONUDAM/KONULAKLAR

( Bir ülkede, yürürlükte olan yasa, tüzük, yönetmelik vb.'nin tümü. )


- MEVZUBAHİS[Ar.] değil/yerine/= SÖZ KONUSU


- MEYDAN OKUMA ile/değil/yerine DİRENÇ


- MEYDAN/CANINA OKUMAK değil/yerine/>< KİTAP OKUMAK


- MEYDAN ile/ve/değil ALAN/SAHA

( FORUM: Büyük meydan. )


- MEYHANE değil/yerine/= ÇAKIREVİ


- MEYHÂNE ile/ve/değil KOLTUKALTI MEYHÂNESİ


- MEYİL[Ar.] değil/yerine/= EĞİM


- MEYİL değil/yerine/= EĞİM/EĞİKLİK/AKINTI


- MEYNSTRİM[İng. < MAINSTREAM] değil/yerine/= ANA AKIM


- MEYVA değil MEYVE[Fars.]


- MEYVE KURUSU ile/değil ÇİR

( ... iLE/DEĞİL Kayısı, erik, zerdali gibi meyvelerin kurusu. )


- MEYVE/Sİ ile/ve/değil ÜRÜN/Ü


- MEYVE değil ÇİÇEK

( İncir, ağacın meyvesi değil çiçeğidir. )


- MEYVEHOŞ[Ar.] değil/yerine/= KURUYEMİŞ

( Kuruyemiş. | Yemiş çarşısı. )


- MEZAR/LIK ile/ve/değil/||/<>/< MEZAR


- MEZAR/MASTAVA ile/ve/>/değil APINK


- MEZAR ile/değil DOLMEN[< Keltçe]

( ... İLE/DEĞİL İkisi dikili, üçüncüsü de bunların üzerine kapak gibi yatırılmış, üç büyük taştan oluşturulmuş, taş devri mezarı. )


- MEZAR ile/değil MAKAM


- MEZARLIK/KABİR[Ar. < KABR] değil/yerine/= KABRİSTAN[Fars.] değil/yerine/= SİNLİK/GÖMÜT/LÜK


- MEZARLIK ile/ve/değil HAZÎRE

( ... İLE/VE/DEĞİL Devlet erkânının ve/ya da âlimlerin/hocaların ve yakınlarının sınırlı sayıda bulunduğu özel mezarlık. [Mekânların/ın etrafında bulunur] )


- MEZAT[Ar.] değil/yerine/= AÇIK ARTIRMA


- MEZELLET[Ar.] değil/yerine/= ALÇALMA, BAYAĞILAŞMA


- MEZENKİM/MESENCHYMA[İng.] değil/yerine/= DESTEK BAĞ DOKUSU


- MEZHEB/MEZHEP ile/ve/değil/||/<> TARİKAT

( Bir dinin çeşitli görüş ayrılıkları nedeniyle ortaya çıkan kollarından her birine verilen ad.["DOKTRİN" olarak da adlandırılır] | Yol. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Aynı dinin içinde bazı yorum ve uygulama farklarına dayanan, bazı ilkelerde birbirinden ayrılan Tanrı'ya ulaşma ve onu tanıma yollarından her biri. | Bir şeyhe bağlı kişiler için konulmuş olan manevi, ahlâkî ve toplumsal kuralların tümü ve bu kurallara göre örgütlenmiş kurum. | Yol. )


- MEZKÛR/ZİKREDİLEN/ZİKROLUNAN değil/yerine/= SÖZÜ EDİLEN/ADI GEÇEN/ANILAN


- MEZODERM değil/yerine/= ORTA DERİ

( Dış deri ile iç deri arasındaki göze katmanı. )


- MEZOZOİK[Fr. < Yun.] değil/yerine/= İKİNCİ ÇAĞ


- MEZUN[Ar.]/GRADUATE[İng.] değil/yerine/= TÜLEK, BİTİRMİŞ


- MEZUN[Ar.] değil/yerine/= YETKİLİ


- MF/MULTIORGAN FAILURE değil/yerine/= ÇOKLU ORGAN YETMEZLİĞİ(ÇOY)


- MHC/MAJOR HISTOCOMPATIBILITY COMPLEX[İng.] değil/yerine/= BÜYÜK DOKU UYUMU BİLEŞİĞİ


- MHRS/CENTRAL HOSPITAL APPOİNTMENT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= MERKEZİ HASTANE RANDEVU DÜZENİ


- MI/MYOCARDIAL INFARCTION | MEDICAL INFORMATICS | MUTUAL INFORMATION[İng.] değil/yerine/= MİYOKART ENFARKTÜSÜ, KALP KRİZİ | TIP BİLİŞİMİ | KARŞILIKLI BİLGİ


- MİDE ile/ve/değil EŞİK


- MİĞFER[Ar.]/KASK değil/yerine/= TOLGA/BAŞLIK

( Başı, dış darbelerden koruyan, demir, çelik vb.'den yapılmış başlık. )


- MİĞFER değil/yerine/= TULGA/TUĞULGA/TOLGA


- MİGMATİT[Fr. < Yun.] değil/yerine/= KAYAÇ

( Tortul katmanlar arasına magma girmesiyle oluşan değişim kayacı. )


- MİGREN[Fr. < Yun.] değil/yerine/= YARIM BAŞ AĞRISI

( Yarım baş ağrısı. )


- MİHENK TAŞI değil/yerine/= DENEK TAŞI


- MİHENK[Ar.] değil/yerine/= DENEKTAŞI

( Denektaşı. | Birinin değerini, ahlâkını anlamaya yarayan ölçüt. )


- MİHNET(SIKINTI) ile/değil/yerine/<>/&gt;&lt;/< MİNNET


- MİHNET[Ar.] değil/yerine/= SIKINTI/ÜZÜNTÜ

( ZAHMET, EZİYET | GAM, KEDER, SIKINTI, DERT | BELÂ, MUSİBET )


- MİHRAK[Ar.] değil/yerine/= ODAK

( Bir ışık ya da ısı kaynağından yayılan ışınların toplandığı yer. | Herhangi bir düşüncede, nitelikte olan kişilerin, kaynağı ya da bir şeyin toplandığı, yoğunlaştığı yer. )


- MİHRİMAH SULTAN CAMİSİ[adı "İSKELE CAMİİ" değildir!] ile MİHRİMAH SULTAN CAMİSİ

( Üsküdar'da. [İskele Meydanı'nda.] İLE Edirnekapı'da. )

( 1545 - 1547'de. [İskele Camisi adıyla da bilinir.] İLE 1555'te. [Edirnekapı Camisi adıyla da bilinir.] )


- MİK/MIC/MINIMUM İNHİBİTOR CONCENTRATION[İng.] değil/yerine/= MİNİMUM İNHİBİTÖR KONSANTRASYON, ENGELLEYİCİ EN DÜŞÜK YOĞUNLUK, MİGRASYON MIGRATION GÖÇ


- MİKA[Fr.] değil/yerine EVRENPULU


- MİKAB[Ar.] değil/yerine/= KÜP


- MIKNATIS değil/yerine/= KAPGI/ÇEKEÇ


- MİKOLOJİ[Fr.] değil/yerine/= MANTARBİLİM


- MİKREFON değil MİKROFON


- MİKRO değil/yerine/= KÜÇÜ


- MİKRO değil/yerine/= KÜÇÜK/DAR


- MİKROBİK değil/yerine/= KÜÇÜMLÜ


- MİKROBİYOLOG değil/yerine/= KÜÇÜDİRİMBİLİMCİ


- MİKROBİYOLOJİ değil/yerine/= KÜÇÜDİRİMBİLİM


- MİKROBİYOTA/MICROBIOTA[İng.] değil/yerine/= UFAK CAN ÖRTÜSÜ


- MİKROFİLAMENT değil/yerine/= İPÇİK


- MİKROORGANİZMA değil/yerine/= KÜÇÜÖRGENYAPI


- MİKROPLU/SEPTİK[İng. < SEPTIC] ile/değil KUŞKUCU/SKEPTİK[İng. < SCEPTIC]


- MİKROSKOBİK değil/yerine/= KÜÇÜGÖRCÜL


- MİKROSKOP/MICROSCOBE[İng.]/HURDEBÎN[Fars.] değil/yerine/= İRİLTEÇ


- MİKROSKOP değil/yerine/= KÜÇÜGÖREÇ


- MİKROTÜBÜL değil/yerine/= İLETGEN BORULAR, KÜÇÜKBORUL, BORULCUK


- MİKSER[İng.] değil/yerine/= ÇIRPICI/KARIŞTIRICI | KARMAÇ


- MİKST/MIXED[İng.] değil/yerine/= KARIŞIK


- MİKTAR değil/yerine/= TUTAR


- MİL[Yun.]/ALÜVYON[Fr.]["ALİVYON" değil!] değil LIĞ/BALÇIK


- MİLÂD[Ar.] ile/ve/değil/||/<> MİÂD[Ar.]

( Herhangi bir olayın başlangıcı. | Öncesi ve sonrası. | Hz. İsa'nın doğduğu gün. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Belirtilen süre, sürecini tamamlamak. )


- MİLÂDÎ değil/yerine/= DOĞUL


- MİLÂT/MİLÂD[Ar.] değil/yerine/= DOĞUT/ÇAĞAÇAN


- MİLİTARİST değil/yerine/= ORDUCU/SÜERCİ


- MİLİTARİZM değil/yerine/= ORDUCULUK/SÜERCİLİK


- MİLLET[Ar.] değil/yerine/= ULUS


- MİLLETİN EFENDİSİ:
"KÖYLÜ" değil ÜRETEN KÖYLÜ


- MİLLÎ MARŞ değil/yerine/= ULUSAL YIR


- MİLLÎ[Ar.] değil/yerine/= ULUSAL


- MILYÖ/MILLİEU[İng.] değil/yerine/= ORTAM


- MİMARÎ ile/değil/yerine/||/<>/< YEŞİL MİMARÎ


- MİMETİK/MİMETIC[İng.] değil/yerine/= ÖYKÜNEN


- MİMİK değil/yerine/= YÜZİM


- min.[Lat. < MINIMUM] değil/yerine/= EN AZ, EN KÜÇÜK, EN DÜŞÜK


- MİNAREL değil MİNERAL


- MİNİK değil/yerine KÜÇÜK


- MINIMAL[[İng.] değil/yerine/= EN AZ, EN DÜŞÜK


- MINIMİZASYON/MINIMIZATION[İng.] değil/yerine/= EN AZLAMA, EN AZLAYIM, EN AZA İNDİRMEK


- MİNİMİZE ETMEK değil/yerine/= EN AZA İNDİRMEK


- MINIMUM[İng.] değil/yerine/= EN AZ, EN DÜŞÜK


- MİNKALE[Ar.] değil/yerine/= İLETKİ/AÇIÖLÇER


- MİNNET (DUYMAK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGI (DUYMAK)


- MİNNETKÂR değil MİNNETTÂR


- MİNNETTAR[Ar.] ile/ve/değil/||/<> MÜTEŞEKKİR[Ar.]


- MINOR CROSS MATCH[İng.] değil/yerine/= KÜÇÜK ÇAPRAZ KARŞILAŞTIRMA


- MINOR[İng.] değil/yerine/= ÖNEMSİZ | HAFİF


- MİNTAN[Fars. < NİMTEN: Yarım gövde.] değil/yerine/= GÖMLEK


- MINTIKA[Ar.] değil/yerine/= BÖLGE


- MİNÜBÜS/MÜNÜBÜS değil MİNİBÜS


- MİNÜR[Ar.] değil MÜNÎR[Ar. < NÛR]

( ... DEĞİL Işık veren, nurlandıran, parlak. )


- MİNVAL[Ar.] değil/yerine/= BİÇİM/YOL | BAĞLAM


- MİNYATÜR/NAKKAŞLIK değil/yerine/= KÜÇÜLTÜ


- MİRÂC:
ALIRKEN ile/ve/değil VERİRKEN

( Bilinçsiz. İLE/VE/DEĞİL Bilinçli. )


- MİRAS ŞİRKETİ değil/yerine/= KALIT ORTAKLIĞI


- MİRAS:
MADDE[YAPI] değil/yerine/>< İLİM


- MİRAS/TEREKE ile/değil İNAM/EMÂNET

( EMÂNET VE İLTİZAM USULLERİ )

( STUART MILL [1806-1873]: Kişinin malı üzerindeki tasarruf hakkının sınırsız ve kayıtsız olarak tanınmasını fakat miras yoluyla servet edinme hakkının sıkı biçimde sınırlanması gerektiğini belirtir. [Mirasın yarattığı eşitsizlikle yaşam mücadelesinin doğal şartlarının bozulduğunu, en beceriklinin değil, servetçe ayrıcalıklıların üstünlük sağladıklarına işaret eder.] )

( [not] INHERITANCE vs./but DEPOSIT )


- MİRAS ile/değil EMÂNET

( [not] INHERITANCE vs. DEPOSIT )


- MİRASÇI değil/yerine/= KALITÇI


- MİRİ KÂTİBİ değil/yerine/= YARGIÇ

( Osmanlı Devleti'nde, maliye ile halk arasındaki davalara bakan yargıç. )


- MİRKET ile/değil ÇİZGİLİ FİRAVUN FARESİ


- MIS/MANAGEMENT INFORMATION SYSTEM[İng.] değil/yerine/= YÖNETİM BİLGİ DÜZENİ


- MİSAFİR ETMEK değil/yerine/= KONUKLATMAK/KONUK ETMEK


- MİSAFİR/MİHMAN[Ar.] değil/yerine/= KONUK


- MİSAFİR ile/ve/<>/değil/>< MUKÎM[< KIYÂM]

( 72 saat boyunca ağırlanan kişi. İLE/VE/<>/DEĞİL/>< Oturan, ikâmet eden. | 72 saatten daha uzun süre kalan misafir/kişi. )


- MİSAFİRHANE[Ar.] değil/yerine/= KONUKEVİ

( Resmî ya da özel kuruluşların kendi görevlilerinin yararlanması için yaptırdığı konut. )


- MİSAFİRHANE[Ar.] değil/yerine/= KONUKEVİ


- MİSAFİRPERVER değil/yerine/= KONUKSEVER


- MİSÂL[Ar.] değil/yerine/= ÖRNEK

( ÖRNEK | MASAL | RÜYÂ, DÜŞ | BENZER, ANDIRIR )


- MİSANTROP[Fars.]/MERDÜMGİRÎZ[Fars.] değil/yerine/= KİŞİLERDEN/İNSANDAN "KAÇAN"


- MİSDİYAGNOZ/MİSDİAGNOSIS[İng.] değil/yerine/= YANLIŞ TANI


- MISIR ile/değil SÜPÜRGE


- MİSK KOKUSU ile/ve/değil/yerine DOST KOKUSU


- MİSK Ü AMBER değil/yerine/= MİS KOKULARI


- MİSKİN[Ar.] değil/yerine/= YOKSU

( Allah'ta yok olan, fenafillah. )


- MİSL/MİSİL[Ar.] değil/yerine/= KAT

( Eş, benzer. | Miktar. | Kat. )


- MİSLİ değil/yerine/= KATI

( Sayı, tartı ve ölçü ile belirlenebilen. )


- MISMATCH[İng.] değil/yerine/= UYUMSUZLUK


- MISRA değil/yerine/= DİZE


- MISRA değil/yerine/= DİZE


- mist.[Lat. < MISTURA] değil/yerine/= KARIŞIM, MİKSTÜR


- MİSTİFİKASYON değil/yerine/= GİZEMLEŞTİRME


- MİSTİFİYE değil/yerine MİSTİKLEŞTİRME


- MİSTİİZİM değil MİSTİSİZM


- MİSTİK GİZLİLİK ile/değil/yerine EZOTERİK GİZLİLİK


- MİSTİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EZOTERİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< FELSEFÎ

( Düzensiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Düzenli. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Sürekli. )

( Aktarılmayan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Aktarılan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Paylaşılan. )

( [Su bulmak üzere] Kuyu/artezyen kazan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yeraltındaki akarsuyu bulan/bilen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Tüm suları, suların kaynağını sorgulayan/düşünen/arayan. )


- MİSTİK değil/yerine/= GİZEMCİ


- MİSTİK değil/yerine/= GİZEMLİ


- MİSTİK değil/yerine TANIMLANAMAYAN ÖĞELER


- MİSTİSİZM değil/yerine/= GİZEMCİLİK


- MİSTİZM değil MİSTİSİZM


- MİSVÂK[Ar.] değil/yerine/= DİŞ FIRÇASI

( Ucu dövülüp fırça durumuna getirilen ve diş temizliğinde kullanılması, Müslümanlıkça sünnet olan bir tür ağaç çubuğu. )


- MİSYON[İng. < MISSION] değil/yerine/= EREK, BEKLENTİ, GENİŞ SORUMLULUK, ÖZ NİYET, ÖZ GÖREV


- MİT ile/ve/değil PROPAGANDA ARACI


- MİTİNG[İng. < MEETING] değil/yerine/= BULUŞMA/TOPLANTI

( Gösteri amacıyla ya da bir olaya dikkati çekmek için, genellikle açık yerlerde yapılan, herkesin katılabileceği toplantı. )


- MİTOKONDRİ değil/yerine/= ÜRETGEN


- MİTOLOJİ İLE İLGİLENMEK/UĞRAŞMAK ile/değil/yerine MİT(LER)'İ DENEYİMLEMEK

( Bilmek. İLE/DEĞİL/YERİNE Anlamak. )


- MİTOZ/MİTOSIS[İng.] değil/yerine/= EŞEYSİZ BÖLÜNME


- MİYELINİZASYON/MYELINIZATION[İng.] değil/yerine/= SİNİR KILIFLANMASI


- MİYOKART[Fr.] değil/yerine/= YÜREK KASI


- MİZAH ile/değil MİZAÇ


- MÎZAH değil MİZAH


- MİZANA[İt.] değil/yerine/= ARKA DİREK

( Üç ya da daha çok direği bulunan yelkenli gemilerde, arka direk. )


- MİZANPAJ[Fr.] değil/yerine/= SAYFA DÜZENİ


- MİZANSEN[Ar.] değil/yerine/= DÜZENTİ/KURGU


- MIZIKA[İt.] ile/ve/değil/<> HAMUS

( Bando. | Armonika. İLE/VE/DEĞİL/<> Yakutistan'da, Şamanlar'ın çaldığı mızıka. )


- MIZIKÇI/LIK değil/yerine/= OYUNBOZAN/LIK

( Çeşitli nedenlerle oyunu bozan, yenilgiyi kabul etmeyen, kolayca darılan kişi. )


- MIZMIZ/LIK (FELSEFE) ile/değil/yerine FELSEFE


- MIZRAK değil/yerine/= KARGI/CIDA


- MIZRAP[Ar.]/TEZENE[Fars.]/PENA[Lat.] değil/yerine/= ÇALGIÇ


- MIZRAPLI ile/ve ŞELPE[ŞERPE değil!]/GUKKUK BOĞAZI

( ... İLE/VE Tellerin parmak çekişleriyle seslendirilmesi. )

( ... İLE/VE Bam telinin olmaması gereklidir. )

( ... con/e PİTSİKATO )


- Mısır ÇARŞISI değil MISIR ÇARŞISI

( Adını yenilen mısırdan değil Mısır ülkesinden almaktadır. Vurguyu Mı:sır şeklinde yapmak gerekir. )


- ML/MACHINE LEARNING[İng.] değil/yerine/= MAKINE ÖĞRENME


- MMA/COST MINIMIZATION ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= MALİYET MINIMİZASYONU ÇÖZÜMLEMESİ


- MMD/MEDICAL MONİTORING DEVICE[İng.] değil/yerine/= TIBBİ İZLEME AYGITLARI


- MMS/MODEL MANAGEMENT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= MODEL YÖNETIM SİSTEMİ


- MOBBING[İng.] değil/yerine/= BEZDİRİ


- MOBIL/MOBILE[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMLİ 2.TAŞINABİLİR 3.GEZİCİ


- MOBILITE/MOBILITY[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMLİLİK, HAREKETLİLİK


- MOBİLYA/MÖBLE değil/yerine/= DÖŞENGİ


- MOD/MODE[İng.] değil/yerine/= TARZ


- MODA[İt.] ile/ve/değil DÖNEM


- MODALITE/MODALITY[İng.] değil/yerine/= TARZ


- MODEL[Fr.]/MOSTRA[İt.] değil/yerine/= ÖRNEK/KÖZ

( Örnek. | Bir özelliği olan nesne ya da kişi. | Bir sanatçıya poz veren kişi. | Biçim. | Örnekleri içinde toplayan dergi. | Tip. | Benzer. | Örnek alınmaya değer kişi ya da şey. | Manken. )


- MODEL[İng.] değil/yerine/= KALIP | ÖRNEK


- MODELLEME ile/değil ÖYKÜNME


- MODEM[İng.] değil/yerine/= ÇEVİRGE


- MODEM[İng.] değil/yerine/= ÇEVİRGE


- MODERATÖR değil/yerine/= YÖNETİCİ


- MODERN (OLMAK) değil/yerine UYGAR OLMAK


- MODERN BİLİM ile/ve/değil/yerine ÇAĞDAŞ BİLİM


- MODERN BİLİM ile/ve/değil YENİ DOĞA FELSEFESİ

( COLINGWOOD'un DOĞA TASARIMI adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )


- MODERN DÜŞÜNÜŞ/ANLAYIŞ/YAKLAŞIM ile/ve/değil/yerine/> POSTMODERN DÜŞÜNÜŞ/ANLAYIŞ/YAKLAŞIM

( Ya, ya da ilkesiyle/yaklaşımıyla. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Hem, hem de ve Ne, ne de ilkesiyle/yaklaşımıyla. )


- MODERN TÜRKÇE'MİZ değil TÜRKÇE'NİN, MODERN KULLANIMI


- MODERN[Fr./İng.] değil/yerine/= ÇAĞDAŞ/ÇAĞCIL


- MODERN ile/ve/değil/yerine ÇAĞDAŞ

( [not] MODERN vs./and/but CONTEMPORARY
CONTEMPORARY instead of MODERN )


- MODERN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GENİŞLETİLMİŞ


- MODERNİZASYON değil/yerine/= ÇAĞDAŞLAŞMA


- MODERNİZE ETMEK değil/yerine/= ÇAĞDAŞLAŞTIRMAK


- MODERNİZM ile/ve/değil MODERNİTE

( Modernitedeki çelişkilerin billurlaştırılması. İLE/VE/DEĞİL Modernizmi forma sokmak. )

( Kayıp. İLE/VE/DEĞİL Kazanç/kazanım. )

( Fransız protestanlığını anlamadan Modernizm'i anlamak olanaksızdır. )

( "Konuşmaları". İLE/VE/DEĞİL Kazanımları. )


- MODERNLİK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> ÇARPIK KENTLEŞME


- MODİFİKASYON[Fr.]/MODIFICATION[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞKE | DEĞİŞTİRME | DEĞİŞİKLİK


- MODİFİYE/MODIFIED[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRİLMİŞ


- MODİSTRA[İt.] değil/yerine/= (KADIN) TERZİ


- MODLAR:
| ÇOCUK ve İÇ EBEVEYN ve BAŞ ETME |
ile/ve/değil/yerine/||/<>/>
SAĞLIKLI YETİŞKİN


- MODS/MULTIORGAN DISFONKSİYON SENDROMU MULTIORGAN DYSFUNCTION SYNDROME[İng.] değil/yerine/= ÇOKLU ORGAN İŞLEV BOZUKLUK BELİRGESİ


- MODÜL/MODULE[İng.] değil/yerine/= BİRİM


- MODÜLASYON/MODULATION[İng.] değil/yerine/= UYUMLAMA


- MODÜLASYON değil/yerine/= KİPLEME/KİPLENİM


- MODÜLATÖR/MODULATOR[İng.] değil/yerine/= UYUMLAYICI


- MODÜLER SİSTEM değil/yerine/= PARÇALI DÜZEN/EK


- MODÜLER/MODULAR[İng.] değil/yerine/= BİRİMLİ


- MOF/MULTIORGAN YETMEZLİĞİ MULTIORGAN FAILURE[İng.] değil/yerine/= ÇOKLU ORGAN YETMEZLİĞİ


- MOLA[İt.] değil/yerine/= ARA

( Yorgunluğu gidermek için duraklama. | Koyverme. | Takımların, oyun arasında aldıkları birer dakikalık dinlenme süresi, ara. )


- MOLEKÜL OLUŞUMUNDA:
İKİ ATOM değil ÜÇ ATOM


- MOLEKÜL[Fr./İng. MOLECULE] değil/yerine/= ÖZDECİK


- MOLLA değil MEVLÂ


- MOMENT:
"AN/KIPI/UĞRAK" ile/değil/yerine AŞAMA


- MONAKO'DA:
ORDU ÇALIŞANI ile/değil ULUSAL ORKESTRA GÖREVLİSİ

( Monako Prensliği'nin ulusal orkestrasındaki görevli sayısı, ordusundaki çalışan sayısından daha fazladır. )


- MONARŞİ ile/değil/yerine/||/> BAŞKANLIK ile/değil/yerine/||/> PARLAMENTARİZM

( MONARCHY vs./but/||/> PRESIDENCY vs./but/||/> PARLIAMENTARISM )


- MONİTÖR[Fr. < Lat.] değil/yerine/= EKRAN

( Her tür çalışmada, yetiştirici. | Ses dalgası iletiminde, iletimi bozmadan ve kesmeden, niteliğini denetleyen düzenek. | Televizyonda, görüntü ile sesin niteliğini eşleme, görüntü seçimini gerçekleştirme, görüntüyü yayınlama gibi işlerin denetlenmesinde kullanılan aygıt. )


- MONİTÖRİZASYON/MONİTORING[İng.] değil/yerine/= İZLEME


- MONOGAM/İ değil/yerine/= TEKEŞLİ/LİK


- MONOTERAPİ/MONOTHERAPY[İng.] değil/yerine/= TEKLİ SAĞALTIM


- MONTAJ[Fr.] değil/yerine/= KURGU


- MONTE ETMEK değil/yerine/= YERLEŞTİRMEK


- MONTEVIDEO'DA:
"ANTİKACILAR SOKAĞI" değil BİT PAZARI

( Adı bu olsa da, antikaya rastlanmamaktadır. DEĞİL Bölgedeki bireylerin, evinden getirdiği çeşitli eşyaların satıldığı yer. )


- MOOD[İng.] değil/yerine/= DUYGU DURUMU


- mor. dict.[Lat. < MORE DICTO] değil/yerine/= ÖNERİLEN BİÇİMDE


- MOR[Yun.] değil/yerine/= GÖĞEZ/GÜVEZ


- MORAL değil/yerine/= ÖZCÜL GÜÇ


- MORALMAN değil MORAL


- MORALMAN değil/yerine/= ÖZCÜL GÜÇÇE


- MORATORYUM[Fr. < Lat.] değil/yerine/= BORÇ ERTELEME


- MORBİDİTE/MORBİDITY[İng.] değil/yerine/= HASTA OLMA ORANI | HASTALIK | BOZUKLUK


- MORBİT/MORBİD[İng.] değil/yerine/= ÖLDÜRÜCÜ


- MORFOGENEZ/MORPHOGENESIS[İng.] değil/yerine/= BİÇİMLENME


- MORFOLOJİ/MORPHOLOGY[İng.] değil/yerine/= BİÇİM BİLİMİ


- MORFOLOJİK/MORPHOLOGIC[İng.] değil/yerine/= BİÇİMSEL


- MORGIÇ(MORTGAGE) değil KONUT KREDİSİ


- MORİTANYA'DA/TROBRİAND ADALARI'NDA:
ATAERKİLLİK ile/ve/değil/<> ANAERKİLLİK

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Moriler, anaerkil bir topluluktur.[Ancak kadın isterse boşanma gerçekleşir.] )


- MORS "(OLMAK/ETMEK)" ile/değil/||/<> MARS (OLMAK/ETMEK)


- MORTAL[İng.] değil/yerine/= ÖLÜMLÜ


- MORTALITE ORANI/MORTALITY RATE[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM ORANI


- MORTALITE/MORTALITY[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM


- MOTİF[Fr.] değil/yerine/= ÖRGE

( Yanyana gelerek bir bezeme işini oluşturan ve kendi başlarına birer birlik olan öğelerden her biri. )


- MOTİF değil/yerine/= ÖRGE


- MOTILITE/MOTILITY[İng.] değil/yerine/= ÖZDEVİNIMLİLİK


- MOTİVASYON[İng.] değil/yerine/= GÜDÜLE(N)ME


- MOTIVATION[İng., Fr., Alm.] değil/yerine/= GÜDÜLENİM


- MOTOR[İng.] değil/yerine/= DEVİNIM, HAREKET


- MOTORLU ARAÇ değil/yerine BİSİKLET

( Paranızı harcatır ve şişmanlatır. DEĞİL/YERİNE Paranızı korur ve zayıflatır. )

( Geçmişte. DEĞİL/YERİNE Bugün ve gelecekte. )


- MOTORSİKLET ile/ve/değil/yerine BİSİKLET


- MOTTO[İt.] değil/yerine/= ÖZDEYİŞ


- MOTTO/SLOGAN değil/yerine/= SAV SÖZ


- MOZAİK[Fr. < MOSAIQUE] ile/değil/yerine BAĞDAŞTIRIM


- MOZAİK ile/ve/değil/yerine/||/<> AŞURE


- MOZALE/MOZOLE[MAUSOLÉE | Fr. < Yun.] değil/yerine/= ANITMEZAR


- MP MEGAPİKSEL/MEGAPIXELS[İng.] değil/yerine/= ÇÖZÜNÜRLÜK BİRİMİ


- MPEG/MOVING PICTURE EXPERTS GROUP[İng.] değil/yerine/= HAREKETLİ GÖRÜNTÜ UZMANLARI BİRLİĞİ (SAYISAL GÖRÜNTÜ KODLAMASI)


- MQTT/MESSAGE QUEUING TELEMETRY TRANSPORT[İng.] değil/yerine/= TELEMETRİ MESAJLAŞMA PROTOKOLÜ


- MR[İng.] değil/yerine/= MAGNETIC RESONANCE | MIXREALITY[İng.] değil/yerine/= MANYETİK REZONANS | KARMA GERÇEKLİK


- MRG/MAGNETIC RESONANCE İMAGING[İng.] değil/yerine/= MANYETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEME


- MRI/MAGNETIC RESONANCE İMAGING[İng.] değil/yerine/= MANYETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEME


- MSVS/MINIMUM HEALTH DATA SET[İng.] değil/yerine/= MINIMUM SAĞLIK VERİ DÜZENEĞİ


- MUNDAR değil MURDÂR[Fars.]


- MUACCELİYET değil/yerine/= SÜREV GELİMİ


- MUADİL değil/yerine/= DENK/EŞİT/EŞDEĞER/Lİ


- MUAF[Ar.] değil/yerine/= AYRI

( Bağışlanmış, affedilmiş. | Ayrı tutulmuş, ayrıcalık tanınmış. | Özgür. )


- MUAHHAR[Ar.] değil/yerine/= SONRAKİ


- MUALLÂ[Ar. < ULÜVV] değil/yerine/= YÜCE, YÜKSEK | MAKAMI, RÜTBESİ YÜKSEK | BİR YAZI BİÇİMİ


- MUALLİM[Ar. < İLM] değil/yerine/= ÖĞRETMEN

( Tâlim eden, öğreten, öğretmen, hoca. )


- MUAMELE ETMEK/– MUAMELESİ ETMEK değil/yerine/= DAVRANMAK/–GİBİ DAVRANMAK


- MUÂMELE[Ar.] değil/yerine/= İŞLEM; DAVRANIŞ


- MUAMELE değil/yerine/= DAVRANIŞ/İŞLEM


- MUAMMA[Ar.] değil/yerine/= BELİRSİZ/LİK

( Şiir sanatında harflerle yapılan bilmece/ler. )


- MUAMMER[Ar. < ÖMR] değil/yerine/= YAŞAYAN, YAŞAMIŞ


- MUAMMERİYET[Ar.] değil/yerine/= CANLILIK


- MUAREFE[Ar.] değil/yerine/= TANIŞMA, TANIŞIKLIK


- MUARIZ[Ar.] değil/yerine/= KARŞI KOYAN/ÇIKAN/ÇIKABİLEN


- MUASIR MEDENİYET SEVİYESİ değil/yerine/= ÇAĞDAŞ UYGARLIK DÜZEYİ


- MUASIR[Ar.] değil/yerine/= ÇAĞDAŞ

( Aynı yüzyıl içinde olan. )


- MUAVİN[Ar.] değil/yerine/= YARDIMCI


- MUAVİYE'NİN "DİNİ" ile/değil/yerine (Hz.) MUHAMMED'İN DİNİ


- MUAYEDE[Ar.] değil/yerine/= BAYRAMLAŞMA


- MUAYYEN[Ar.] değil/yerine/= BELİRLİ

( Belirli, tâyin edilmiş. | Kararlaştırılan. )


- MUAZZAM[Ar.] değil/yerine/= KOCAMAN/KOSKOCA/KOSKOCAMAN


- MUAZZEZ[Ar.] değil/yerine/= SAYILAN, SAYGI DUYULAN/GÖSTERİLEN


- MÜBÂDELE[Ar. < BEDEL | çoğ. MÜBÂDELÂT]/TAKAS/TRAMPA[İt.]/TROK[Fr.] değil/yerine/= DEĞİŞ/DEĞİŞMECE/DEĞİŞ-TOKUŞ


- MÜBÂGAME değil/yerine/= TATLI DİLLİLİK


- MUBAH[MÜBAH değil!] ile CÂİZ[< CEVÂZ]


- MÜBAHASE[Ar.] değil/yerine/= KONUŞMA


- MUBÂHÂT[Ar. < BAHÂ] değil/yerine/= PARLAKLIK, ÖVÜNME, GURURLANMA


- MÜBÂHESE ile/ve/değil/yerine/||/<> MÜNÂZARA

( Bir konu üzerine konuşma. | Toprağı kazmak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Kurallara uygun olarak karşılıklı konuşma. | Bilimsel tartışma. )


- MÜBÂLÂGA[Ar. < BÜLÛĞ] değil/yerine/= ABARTI


- MÜBÂREK[< BEREKET] değil/yerine/= VERİMLİ/KUTLU

( BEREKETLİ, FEYİZLİ | UĞURLU, HAYIRLI, MUTLU, KUTLU )


- MÜBAREK değil/yerine/= KUTLU


- MÜBAŞERET[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞİM

( Bir işe başlama. )


- MÜBAŞİR[Ar.] değil/yerine/= ÇAĞRICI


- MUBAYAA[Ar. < BEY] değil/yerine/= SATIN ALMA


- MÜBÂYENET[Ar.] değil/yerine/= ÇELİŞKİ

( Bir şeyin, kendinden başka bir şey olmaması. )


- MÜBAYENET değil/yerine/= UYUŞMAZLIK


- MÜBEZZİR değil/yerine/= TEBZÎR EDEN, GEREKSİZ, YERSİZ HARCAYAN, İSRÂF EDEN


- MÜCADELE değil MÜCÂDELE


- MÜCADELE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MÜZAKERE


- MÜCÂDELE değil/yerine/= SAVAŞIM/GÜREŞ


- MÜCAHEDE ile/ve/değil/> MÜCADELE


- MÜCÂVİR değil/yerine/= KOMŞU


- MÜCAZAT[Ar.] değil/yerine/= CEZA VERME

( İşlenen bir suçtan dolayı ceza verme. )


- MÜCBİR SEBEP değil/yerine/= GÜCEYİCİ NEDEN


- MÜCBİR[< CEBR] değil/yerine/= ZORLAYICI/ZORLAYAN


- MÜCBİR değil/yerine/= GÜCEYİCİ


- MÜCELLA[Ar.] değil/yerine/= PARLATILMIŞ/PARLAK


- MÜCELLİT[Ar.] değil/yerine/= CİLTÇİ


- MÜCERRED[< CERED] değil/yerine/= SOYULMUŞ, ÇIPLAK, TECRÎD EDİLMİŞ | TEK, YALNIZ | KARIŞIK VE KATIŞIK OLMAYAN | YALIN, SOYUT | KENDİ KENDİNE, BEKÂR, YALNIZ YAŞAYAN


- MÜCERREP[Ar.] değil/yerine/= DENENMİŞ, SINANMIŞ


- MÜCESSEM[Ar.] değil/yerine/= BELİRMİŞ OLAN

( Nesne/cisim/madde durumunda olan. | Somut bir varolanda, tam olarak belirmiş olan. )


- MÜCEVHER[Ar.] değil/yerine/= DEĞERLİ NESNE


- MUCİBİNCE değil/yerine/= GEREĞİNCE


- MUCİP SEBEP değil/yerine/= GEREKÇE


- MÛCİT/KÂŞİF değil/yerine/= GELİŞTİRİCİ/BULUCU/ORTAYA ÇIKARAN


- MUCİZE:
OLAĞANÜSTÜ değil ÂCİZ BIRAKAN


- MUCİZE[Ar.] değil/yerine/= TANSIK


- MUCİZE değil/yerine KALB-İ SELÎM


- MUCİZEVÎ ile/değil MİSTİK


- MÜCMEL[Ar.] değil/yerine/= KISA VE ÖZLÜ

( Özet olarak anlatılmış. )


- MÜCMEL değil/yerine/= ÖZETLİ


- MÜCMEL ile/ve/değil/yerine/<> TAFSİL

( Kısa ve öz sözle anlatılmış. İLE/VE/<> Etraflıca, uzun uzun anlatma/açıklama. )


- MÜCRİM[Ar.] değil/yerine/= SUÇLU


- MÜDÂFAA ETMEK değil/yerine/= SAVUNMAK


- MÜDAFAA:
HATTI ile/ve/değil/||/<>/< SATHI


- MÜDÂFAA[Ar.]/DEFANS[İng. < DEFENCE] değil/yerine/= SAVUNMA/SAVUNU


- MÜDÂFİ değil/yerine/= SAVUNCU


- MÜDAHALE EDEMEMEK ile/değil TAHAMMÜL EDEMEMEK


- MÜDAHALE ETMEK değil/yerine/= ELATMAK/KARIŞMAK


- MÜDAHALE ile/değil BEKLENTİ


- MÜDAHALE değil/yerine/= ELATIM


- MÜDAHALENİN MENİ değil/yerine/= ELATIMIN ÖNLENMESİ


- MÜDÂM[< DEVÂM] değil/yerine/= DEVÂM EDEN, SÜREN, SÜREKLİ | ARASI KESİLMEYEN


- MÜDÂVİM[Ar.] değil/yerine/= GEDİKLİ


- MÜDÂVİM ile/değil MUHİBBÂN


- MÜDDEA değil/yerine/= SAVLANAN


- MÜDDEÎ-İ UMÛMÎ[Ar.] değil/yerine/= SAVCI


- MÜDDET değil/yerine/= SÜRE


- MÜDELLEL[Ar.] değil/yerine/= KANITLANMIŞ/KANITLI


- MÜDEVVER[Ar.] değil/yerine/= YUVARLAK


- MÛDİ/MÜSTEVDİ değil/yerine/= SAKLATAN


- MUDİL[Ar.] değil/yerine/= KARMAŞIK, GÜÇ, ÇETİN


- MÜDRİKE değil/yerine/= ALIMLAMA


- MÜDÜR/İYET değil/yerine/= YÖNETÇİ/LİK


- MÜEBBET[Ar.] değil/yerine/= SONU OLMAYAN, YAŞAM BOYUNCA


- MÜEBBET[Ar.] değil/yerine/= SÜRESİZ


- MÜEDDEP[Ar.] değil/yerine/= USLU, TERBİYELİ


- MÜELLİF[Ar. < ÜLFET] değil/yerine/= KİTAP YAZAN, YAPIT SAHİBİ


- MÜEMMEN[Ar.] değil/yerine/= SAĞLANMIŞ, GÜVENİLİR


- MÜENNES[Ar.] değil/yerine/= DİŞİL


- MÜESSES NİZAM[Ar.] değil/yerine/= KURULU/YERLEŞİK DÜZEN


- MÜESSES[Ar.] değil/yerine/= KURULU


- MÜESSESE[Ar.] değil/yerine/= KURULUŞ

( Kurulma işi. | Topluma hizmet, üretim, tüketim vb. amaç ve görevlerle kurulan her şey, tesis. | Yapı, yapılış, bünye. | Kasılma. | Bir sefer kuvvetini oluşturan birliklerin yapısı. )


- MÜESSESE[Ar.] değil/yerine/= KURUM


- MÜESSİF[Ar.] değil/yerine/= ÜZÜCÜ


- MÜESSİR FİİL değil/yerine/= DOKUNÇLU EYLEM


- MÜESSİR[Ar.] değil/yerine/= ETKİLİ


- MÜESSİS[Ar.] değil/yerine/= KURUCU


- MÜEYYİDE[Ar.] değil/yerine/= YAPTIRIM


- MUFASSAL[Ar.] değil/yerine/= AYRINTILI


- MÜFETTİŞ[Ar.] değil/yerine/= DENETÇİ/DENETMEN


- MÜFETTİŞ değil/yerine/= DENETMEN


- MÜFİT[Ar.] değil/yerine/= YARARLI | ANLATAN


- MÜFLİS[Ar.] değil/yerine/= BATKIN

( Borçlarını ödeyemez duruma düşen, iflas etmiş kişi. )


- MÜFLİS ile/değil/yerine/>< MÜFLİK

( İflâs eden. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Birinci sınıf şiir yazan şair. )


- MÜFREDAT[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRETİM İZLENCESİ


- MÜFREDAT[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRETKE


- MÜFRET[Ar.] değil/yerine/= TEKİL


- MÜFRİT[Ar.] değil/yerine/= AŞIRI


- MÜFTERİ/İFTİRACI değil/yerine/= KARAÇALAN/KARALAMACI


- MUGALATA değil/yerine/= YANILTMACA

( Yanıltmak için, yanıltacak yolda söz söyleme. | Başkasını yanıltmak için, doğru olmadığı bilinerek yapılan uslamlama ve çıkarsama. )


- MUGANNÎ[Ar. < GINÂ][Fr. CHANTEUR] değil/yerine/= ŞARKICI

( Şarkıcı, hanende. | Hoş öten kuş. )


- MUGAYİR[Ar.] değil/yerine/= AYKIRI / UYMAZ


- MUĞBER[Ar.] değil/yerine/= GÜCENMİŞ/GÜCENİK, KÜSKÜN


- MUĞLAK[Ar.] ile/değil/yerine/>< MUTLAK[Ar.]

( Anlaşılmaz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Salt, saltık, kesinlikle. )


- MUHABBET SOKAK değil İNCİLİ ÇAVUŞ SOKAĞI


- MUHABERE ETMEK değil/yerine/= İLETİŞMEK/ÇAVLAŞMAK/BİLDİRİŞMEK


- MUHABERE MEMURU değil/yerine/= İLETİŞİM İŞYARI


- MUHABERE SINIFI değil/yerine/= SÜEL İLETİŞİM


- MUHABERE/KOMÜNİKASYON değil/yerine/= İLETİŞİM/ÇAVLAŞIM/BİLDİRİŞİM


- MUHABİR[Ar.] değil/yerine/= GAZETECİ


- MUHÂCİM[Ar. < HÜCUM] değil/yerine/= SALDIRAN/SALDIRICI


- MUHÂCİR[Ar. < HİCRET] değil/yerine/= GÖÇMEN

( Göçmen, göç eden. | Bir ülkeden kalkıp, bir başka ülkede yerleşen. )


- MUHADDEP[Ar.]/KONVEKS[İng.] değil/yerine/= DIŞBÜKEY


- MUHAFAZA ETMEK değil/yerine/= KORUMAK/KORUYUP SAKLAMAK


- MUHÂFAZA ve/+ KÂR ile/değil/yerine/>< MUHÂFAZAKÂR/KORUYUCU


- MUHAFAZA[Ar.] değil/yerine/= KORUMA/KORUNUM/SAKLAMA


- MUHAFAZAKÂR[Ar., Fars.] değil/yerine/= TUTUCU


- MUHAFAZAKÂR[Ar.]/KONSERVATİF/CONSERVATIVE[İng./Fr.] değil/yerine/= | TUTUCU


- MUHAFAZAKÂR ile/ve/değil/<>/>< RADİKAL

( Gelecek kaygılı. İLE/VE/DEĞİL/<>/>< Gelecekten ümitli. )


- MUHÂFIZ[Ar.] değil/yerine/= KORUYAN/KOLLAYAN

( Birini ya da bir şeyi koruyan, kollayan. | Bir kalenin ya da bir kentin önemli yerlerini korumak, düzeni ve güvenliği sağlamakla görevli komutan. )


- MUHÂKEMÂT'I:
VAROLUŞ/A değil/yerine UYGULAMA/LARA


- MUHAKEME/MAHKEME değil/yerine/= YARGILAMA


- MUHAKKAK Kİ ... ile/değil/yerine HERHALDE ...


- MUHÂL[Ar.] değil/yerine/= OLANAKSIZ, OLMAZ, OLMAYACAK


- MUHALEFET PARTİSİ değil/yerine/= KARŞITÇILIK BİRELİ


- MUHALEFET ŞERHİ değil/yerine/= KARŞIT GEREKÇE


- MUHALEFET ile/değil/yerine İTİZAL


- MUHALEFET değil/yerine/= KARŞITÇILIK


- MUHÂLİF[Ar.] değil/yerine/= KARŞICIL/KARŞITÇI


- MUHAMMEN[Ar.] değil/yerine/= ORANLANAN


- MUHAMMEN değil/yerine/= ÖNDEYİLENEN


- MUHAMMİN[Ar.] değil/yerine/= ORANLAYAN


- MUHAREBE[Ar.] değil/yerine/= ÇARPIŞKI


- MUHÂRİP/CENGÂVER değil/yerine/= SAVAŞÇI


- MUHARREM[Ar.] değil/yerine/= AŞÛRE AYI

( Ay takviminin birinci ayı. )


- MUHARRİK değil/yerine/= DEVİTKEN


- MUHASEBE/ACCOUNTİNG değil/yerine/= SAYMANLIK


- MUHASEBE/Cİ, MUHASİP değil/yerine/= SAYMAN/LIK


- MUHASEBECİ değil/yerine/= SAYMAN


- MUHASSALA[Ar.] değil/yerine/= BİLEŞKE

( Elde edilen sonuç. | Bileşke. )


- MUHASSAS[Ar.] değil/yerine/= AYRILMIŞ

( Birine ayrılmış, tahsis olunmuş. )


- MUHAT[Ar.] değil/yerine/= KUŞATILMIŞ


- MUHATAP[Ar.]["MUHATTAP" değil!] değil/yerine/= KONUŞULAN/KONUŞUK


- MUHATTAP/MUHAATTAP[Ar.] değil MUHÂTAP[Ar. < MUHÂTAB < HUTBE]


- MUHAVVİL[Ar. < HAVL] değil/yerine/= DEĞİŞTİREN/DÖNÜŞTÜREN

( Tahvîl, tahvîl eden, değiştiren, başka şekle soran. )


- MUHAYYERLİK değil/yerine/= SEÇİMLİK ÜLEV


- MUHBİR[Ar.] ile/değil MUHABİR[Ar.]

( Haber ulaştırıcı/veren. | Yasadışı olan bir durumu, yetkili oruna bildiren. İLE/DEĞİL Basın ve yayın kurumlarına haber toplayan, bildiren ya da yazan kişi. | Herhangi bir kuruluşun çalışmasıyla ilgili olarak, merkezle başka bir ülke arasında bağlantıyı sağlayan görevli. )


- MUHDESÂT, MUHDESÛN[< MUHDES] değil/yerine/= SONRADAN MEYDANA GELMİŞ, ESKİDEN OLMAYAN, YENİ ŞEYLER, MODERN, İHDÂS EDİLMİŞ


- MÜHENDİS değil/yerine/= ÖLÇMEN


- MÜHENDİS değil/yerine/= SAYIŞMAN


- MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ değil/yerine/= ÖLÇMENLİK ALAN DALI


- MÜHENDİSLİK değil/yerine/= ÖLÇMENLİK


- MÜHEYYÂ[Ar. < HEY'ET] değil/yerine/= HAZIR, HAZIRLANMIŞ (ÂMÂDE)


- MÜHEYYİÇ[Ar.] değil/yerine/= COŞTURUCU


- MUHİBBÂN/MUHİPLER ile/ve/değil/||/<>/> MÜNTESİB

( Bir tarikatın, tarikattan olmamasına karşın taraflısı olanlar. | Sevenler, saygı besleyenler, dostlar. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Bir yere, birine bağlanmış, kapılanmış, intisap etmiş olan kişi, derviş. | İlgili. )


- MÜHİM[Ar.] değil/yerine/= ÖNEMLİ


- MÜHİMMAT (DEPOSU) değil/yerine/= SAVAŞGEREÇ (SAKLAĞI)


- MUHİP[Ar.] değil/yerine/= SEVEN


- MUHİT-İ DAİRE değil/yerine/= ÇEMBER


- MUHİT/ETRAF değil/yerine/= ÇEVRE/ALANLIK


- MUHKEM[Ar.] değil/yerine/= SAĞLAM/LAŞTRILMIŞ


- MÜHLET/VÂDE değil/yerine/= SÜRE/SÜREV


- MÜHLİK[Ar.] değil/yerine/= ÖLDÜRÜCÜ | TEHLİKELİ


- MUHTAÇ OLMAK/İHTİYAÇ DUYMAK değil/yerine/= GEREKSİNMEK/GEREKSİNME DUYMAK


- MUHTAÇ değil/yerine/= GEREKSER


- MUHTÂR[Ar. < HAYR] değil/yerine/= ÖZERK

( İHTİYÂR EDEN, SEÇİLMİŞ, SEÇKİN | HAREKETİNDE SERBEST OLAN | KÖY YA DA MAHALLE İŞLERİNE BAKMAK ÜZERE HALKIN SEÇTİĞİ KİMSE )


- MUHTASARAN[Ar.] değil/yerine/= KISACA


- MUHTELİF[Ar.] değil/yerine/= TÜRLÜ, ÇEŞİT ÇEŞİT, ÇEŞİTLİ

( Zıt, birbirini tutmayan. | Türlü, çeşit çeşit, çeşitli. )


- MUHTELİT[Ar.] değil/yerine/= KARMA / KARIŞIK


- MUHTEMEL[Ar.] değil/yerine/= OLASI


- MUHTEMEL/EN[Ar.] değil/yerine/= OLASICA/BİR OLASILIK


- MUHTERİZ[Ar.] değil/yerine/= ÇEKİNGEN


- MUHTEŞEM[Ar.] değil/yerine/= GÖRKEMLİ/GÖSTERİŞLİ


- MUHTIRA[Ar.]/MEMORANDUM[İng.] değil/yerine/= YÖNERGE/ANDAÇ/GÜNLÜK

( Herhangi bir şeyi anımsatma, uyarma amacıyla yazılan yazı. | Bir devletin, başka bir develete, siyasal sorunlarla ilgili olarak yolladığı uyarı yazısı, diplomatik nota. | Andaç. | Günlük. )


- MUHTIRA değil/yerine/= UYARGA


- MÜHÜR/KAŞE değil/yerine/= DAMGA


- MUHYİDDİN değil/yerine/= DİNİ İHYÂ ETMEK/CANLANDIRMAK


- MUİT[Ar.] değil/yerine/= YARDIMCI ÖĞRETMEN


- MUKÂBELE[Ar.] değil/yerine/= KARŞILIK

( Karşılık verme, karşılama, karşılık. | Karşılaştırma, karşılıklı yapılan okuma. | Karşı gelme, başkaldırma. | Camilerde Kur'an okunurken, hâfızların da karşılık olarak ezbere Kur'an okumaları. | Kur'an'ı, birinin okuması ve birinin/birilerinin dinlemesi. | Mevlevî ayinlerinde, tarikat mensuplarının, cezbe haliyle ayakta dönmesi. )


- MUKABİL[Ar.] değil/yerine/= KARŞILIĞINDA

( Bir şeye karşılık olarak yapılan bir şeyin karşılığı olan. | Bir şeyin karşısında bulunan. | Karşılık. | Karşılık olarak, karşılığında. )


- MUKABİL değil/yerine/=


- MUKABİL değil/yerine/= KARŞI


- MUKABİL değil/yerine/= KARŞILIK/LI


- MUKADDEM değil/yerine/= ÖNCÜL


- MUKADDİME ile/değil MUKADDEME

( Önsöz. İLE/DEĞİL Öncül. )


- MÜKÂFÂT[Ar.] değil/yerine/= ÖDÜL


- MUKAFFA/KAFİYELİ[Ar.] değil/yerine/= UYAKLI


- MUKASSEM[Ar.] değil/yerine/= AYRILMIŞ, BÖLÜNMÜŞ


- MUKASSİ[Ar.] değil/yerine/= SIKINTILI, BUNALTICI


- MUKATTAR[Ar. < KATR] değil/yerine/= DAMITILMIŞ/DAMITIK

( Damıtılmış, imbikten çekilmiş, taktîr edilmiş. )


- MUKÂVELE[Ar.] değil/yerine/= SÖZLEŞME


- MUKÂVEMET[Ar.] değil/yerine/= DİRENME

( Dayanma, karşı durma, karşı koyma, direnme, direniş. | Direnç. )


- MUKÂVEMET/REZİSTANS değil/yerine/= DİRENMEK/DİRENÇ/DİRENİŞ


- MUKÂVİM[Ar.] değil/yerine/= DİRENÇLİ

( Dayanıklı, güçlü, dirençli. | Karşı koyan, başkaldıran. )


- MUKAVVA[Ar.]/KARTON[Fr. < CARTON] değil/yerine/= GÜÇLENDİRİLMİŞ KÂĞIT


- MUKAVVES[Ar.] değil/yerine/= EĞRİ


- MUKAVVİ[Ar.] değil/yerine/= GÜÇLENDİRİCİ


- MUKAYESE ETMEK/KIYASLAMAK/KIYAS ETMEK değil/yerine/= DENK SAYMAK/BİR TUTMAK


- MUKAYESE[Ar.] değil/yerine/= KARŞILAŞTIRMA

( Akıl ve zariflikte, çokluk iddiasında bulunma. | Benzeterek ya da karşılaştırarak değerlendirme, kıyaslama. )


- MUKAYYET[Ar.] değil/yerine/= BAĞLI OLAN

( Bağlı olan, bağlanmış. | Bir koşul ya da kayıtla bağlı olan. | Yazılmış, yazılı, kayıtlı. )


- MÜKELLEF değil/yerine/= YÜKÜMLÜ


- MÜKELLEFİYET ile/ve/değil/yerine/<> MUHABBET


- MÜKEMMEL[Ar.] değil/yerine/= EKSİKSİZ/YETKİN


- MÜKEMMEL/LİK ile/ve/değil/yerine NORMAL/LİK


- MÜKEMMELİYETÇİ/LİK ile/ve/değil/<> GARANTİCİ/LİK


- MÜKERRER[< KERR | çoğ. MÜKERRERÂT]/RECURSION/RECURSIVE değil/yerine/= TEKRARLI / YİNELEMELİ


- MUKNİ[Ar.] değil/yerine/= İNANDIRAN


- MÜKRİM[Ar.] değil/yerine/= KONUKSEVER


- MUKRİZ[Ar.] değil/yerine/= BORÇ VEREN


- MUKTEDİR[Ar. < KUDRET] değil/yerine/= ERKLİ

( Bir şey yapmaya gücü yeten, becerebilen. )


- MUKTEDİR değil/yerine/= ERKLİ/GÜCÜ YETEN


- MÜKTESEBAT[Ar.] değil/yerine/= EDİNÇ / KAZANILAN


- MÜKTESEP HAK/HAKK-I MÜKTESEP değil/yerine/= KAZANILMIŞ ÜLEV


- MUKTESİT[Ar.] değil/yerine/= TUTUMLU


- MUKTEZA/MUKTEZİ[Ar.] değil/yerine/= GEREKLİ

( Gereken, gerekli olan. | Bir iş yapılırken, gerekli işlemlerin tümü. )


- MÜLÂHAZA[< LÂHZ] değil/yerine/= DİKKATLE BAKMA | İYİCE DÜŞÜNME, DÜŞÜNÜŞ | DÜŞÜNCE


- MÜLAHHAM[Ar.] değil/yerine/= ŞİŞMAN


- MULAJ[Fr.] değil/yerine/= KALIP

( Bir şeyin balmumu, alçı gibi bir madde ile kalıbını çıkarmak için yapılan işlemlerin tümü. | Bu işlemler sonunda elde edilen kalıp. )


- MÜLÂKAT[Ar. < LİKA] ile/ve/değil/yerine/<>/< LİYÂKAT


- MÜLÂKAT[Ar. < LİKA] değil/yerine/= SÖYLEŞİ/GÖRÜŞME


- MÜLÂKAT[Ar.]/RÖPORTAJ[Fr. < REPORTAGE][ROPÖRTAJ değil!] değil/yerine/= SÖYLEŞİ/GÖRÜŞKÜ


- MÜLAYEMET[Ar.] değil/yerine/= UYSALLIK | BAĞIRSAK YUMUŞAKLIĞI


- MÜLÂYİM[Ar.] değil/yerine/= UYGUN | YUMUŞAK HUYLU


- MÜLÂZIM[Ar.]/MÜLÂZIM-I SÂNÎ[Osm.] değil/yerine/= TEĞMEN

( Bir işe girmek için bir süre parasız olarak o işe devam eden. | Teğmen. )


- MÜLEMMA'[Ar. < LEM] değil/yerine/= ALACA RENKLİ | KOŞUK | BULAŞMIŞ

( Bir kısmı Türkçe, bir kısmı Arapça ya da Farsça söylenmiş/yazılmış olan şiir/manzûme. )


- MÜLEVVES[< LEVS] değil/yerine/= KİRLİ, PİS | DÜZENSİZ, KARIŞIK

( TELVÎS EDİLMİŞ, KİRLİ, PİS | İNTİZAMSIZ, KARIŞIK )


- MÜLGA[Ar. < LAĞV] değil/yerine/= KAPATILAN


- MÜLHAK VAKIF/EVKAF değil/yerine/= KATMA TURGU/LAR


- MÜLHAK değil/yerine/= KATMA


- MÜLHAK değil/yerine/= SÜYAR


- MÜLHEM[Ar.] değil/yerine/= İÇE DOĞMUŞ, ESİNLENİLMİŞ


- MÜLHİT[Ar.] değil/yerine/= TANRISIZ


- MÜLK DEVLETİ ya da POLİS DEVLETİ ile/değil/yerine HUKUK DEVLETİ


- MÜLK[Ar.] değil/yerine/= YAPI | TAŞINMAZ

( Ev, dükkân, arazi, gibi taşınmaz mal. | Devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, ülke. | Vakıf olmayıp doğrudan doğruya birinin malı olan yer ya da yapı. )


- MÜLK değil/yerine ACZ

( Mülk ile doyamazsın. DEĞİL/YERİNE Acz ile kendinde ve doyurucu olursun/kalırsın. )


- MÜLK değil/yerine ŞİRKET


- MÜLKİYET HAKKI değil/yerine/= İYELİK ÜLEVİ


- MÜLKİYET HAZZI değil/yerine VAROLUŞ SEVİNCİ


- MÜLKİYET[Ar.] değil/yerine/= İYELİK


- MÜLKİYET ile/değil/yerine/< AİDİYET

( Kendine. İLE Kendini. )


- MÜLKİYET değil/yerine/= İYELİK


- MÜLTECİ[Ar.] değil/yerine/= SIĞINAN / SIĞINMACI / SIĞINIK


- MÜLTEFİT[Ar.] değil/yerine/= GÜLERYÜZLÜ


- MÜLTEFİT/İLTİFATKÂR değil/yerine/= İLGİKAYRAN


- MULTİ FONKSİYONEL değil/yerine/= ÇOK İŞLEVLİ


- MULTİDISİPLINER/MULTİDISCIPLINARY[İng.] değil/yerine/= ÇOK ALANLI


- MULTİFAKTÖRİYEL/MULTİFACTORIAL[İng.] değil/yerine/= ÇOK ETKENLİ


- MULTİFOKAL/MULTİFOCAL[İng.] değil/yerine/= ÇOK ODAKLI


- MULTİMEDYA[İng. < MULTIMEDIA] değil/yerine/= ÇOKLUORTAM


- MULTİPL/MULTİPLE[İng.] değil/yerine/= ÇOK, ÇOKLU


- MULTİPLAN/MULTİPLANE[İng.] değil/yerine/= ÇOK DÜZLEMLİ


- MULTİPOLAR[İng.] değil/yerine/= ÇOK UÇLU


- MULTISENTRİK/MULTICENTRIC[İng.] değil/yerine/= ÇOK MERKEZLİ


- MULTISLICE/MULTISLICE[İng.] değil/yerine/= ÇOK KESITLİ


- MULTIVALAN/MULTIVALENT[İng.] değil/yerine/= ÇOK DEĞERLİKLİ


- MULTIVARYANT/MULTIVARIANT[İng.] değil/yerine/= ÇOK DEĞİŞKENLİ


- MUMAİLEYH[Ar.] değil/yerine/= ADI GEÇEN


- MÜMÂRESE[Ar. < MERES] değil/yerine/= YATKINLIK

( ALIŞMA, ALIŞIKLIK, YATKINLIK, EL YATKINLIĞI )


- MÜMAS[Ar.] değil/yerine/= DOKUNAN | TEĞET

( Bir eğrinin yanından geçen ve ona ancak bir noktada değen doğru. )


- MÜMASİL[Ar.] değil/yerine/= BENZEYEN, ANDIRAN


- MÜMESSİL değil/yerine/= ÖZDEYİCİ


- MÜMEYYİZLİK/CIVIL RESPONSIBILITY[İng.] değil/yerine/= AYIRTIM GÜCÜ


- MÜMKÜN MERTEBE değil/yerine/= OLABİLDİĞİNCE


- MÜMKÜN MÜ?/OLANAKLI MI? ile/değil OLASI MI?


- MÜMKÜN MÜ?/OLANAKLI MI? ile/değil OLASI/OLASILIKLI MI?


- MÜMKÜN OLAMAZ değil/yerine/= OLANAKSIZ


- MÜMKÜN değil/yerine/= OLANAKLI


- MÜMTAZ ŞAHSİYET değil/yerine/= SEÇKİN KİŞİLİK


- MUMYALAMA ile/ve/<>/değil/yerine TAHNÎT


- MÜNÂFIK[< NİFÂK] ile/değil/yerine/>< MÜ'MİN[< EMN]

( İki yüzü olan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İki dünyası olan. )

( Günahı da, sevâbı da küçük görür. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Günahı, büyük görür. )

( Gideceği yeri beğenmeyen. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gideceği yere koşa koşa giden. )


- MÜNÂKALÂT[Ar. < NAKİL] değil/yerine/= ULAŞTIRMA / TAŞIMA


- MÜNÂKALE[Ar. < NAKL] değil/yerine/= ULAŞIM | AKTARMA


- MÜNÂKAŞA[< NAKŞ] ile/değil/yerine İSTİŞÂRE[< ŞÛRÂ]

( Atışma, çekişme. | Tartışma. | İrdeleme. İLE/DEĞİL/YERİNE Yazılı olarak bildirilmesini isteme. )

( Polemik, tartışma, "söz dalaşı" ya da atışma değil "yazılı olarak tartışma, değerlendirme" anlamına gelmektedir.

Eski deyimiyle de, "Yazı ile bildirilmesini isteme" anlamına gelen, İSTİŞ'ÂR[çoğ. İSTİŞ'ÂRÂT] kullanılmaktaydı.

Sözlü iletişimde, zihni ve düşünceyi, kavramı ya da olguyu aktarma ve paylaşmada ve özellikle de düşünce ayrılıklarındaki savların konuşulması ve tartışılmasında, yetersizlik ve (kolay/tam) takip edilemezlik durumu oluşur/oluşabilir.

Buna engel olmak için, düşünülen, savunulan şey üzerindeki savların ve ayrıntıların, yazılı olarak sunulması, olası savrulmaları da engelleyebileceği yöntem(ler)le yani yazıyla çözülebilir.

Ayrışma/tartışma konusu, yazılı olarak sunulduğunda ya da alındığında, hem kişinin kendi düşüncelerini ve ayrıntılarını, yazı aynasında tekrar (tekrar) değerlendirilebilmesi, hem de ötekinin sözünü/savını doğru/yetkin/kapsamlı takip edebilme ve anlayabilme olanağı sağlanmış olur.

Dolayısıyla, "polemiğe girmeyelim" deyimi, tam aksine, ""bu konuda, polemik yapmalıyız" şeklinde ve daha doğrusu da "bunu, karşılıklı olarak yazılı biçimde sunmalı ve tartışmalıyız" biçiminde olmalıdır. )

( CRITIQUE avec POLEMIC )


- MÜNÂKÂŞA ile/değil/yerine/||/> MÜNÂZARA/MÜKÂLEME ile/değil/yerine/||/> İSTİŞÂRE ile/değil/yerine/||/> MÜZÂKERE


- MÜNÂSEBET[Ar. < NİSBET] değil/yerine/= İLİŞKİ/İLİŞİK/İLİNTİ

( UYGUNLUK | İLİŞİK | İLGİ, YAKINLIK, BAĞ | YANAŞMA, VESÎLE )


- MÜNASEBETSİZ değil/yerine/= DENSİZ


- MÜNASEBETSİZCE değil/yerine/= DENSİZCE


- MÜNASEBETSİZLİK değil/yerine/= DENSİZLİK


- MÜNÂVEBE[Ar. < NEVBET] değil/yerine/= NÖBETLEŞME/KEŞİKLEME/ALMAŞ | NÖBETLE İŞ GÖRME


- MÜNBİT[Ar. < NEBÂT] değil/yerine/= VERİMLİ


- MÜNCÎ[Ar. < NECÂT] değil/yerine/= KURTARAN


- MÜNDEMİÇ[Ar.] değil/yerine/= İÇKİN


- MÜNDERECÂT[Ar.] değil/yerine/= İÇİNDEKİLER


- MÜNEBBİH[Ar.] değil/yerine/= UYARICI


- MÜNECCİM değil/yerine/= ÖNBİLİCİ/BİLİCİ/YUMCU


- MÜNEKKİT[Ar.] değil/yerine/= ELEŞTİRMEN


- MUNFASIL[Ar.] değil/yerine/= AYRILMIŞ


- MÜNHAL değil/yerine/= ERİR/ÇÖZÜLÜR


- MÜNHANİ[Ar.] değil/yerine/= EĞRİ


- MÜNHASIR[Ar.] değil/yerine/= ÖZGÜ


- MÜNHATT[Ar.] değil/yerine/= AŞAĞI İNEN | ALÇAK | ÇUKUR


- MÜNKAD[Ar.] değil/yerine/= BOYUN EĞEN


- MÜNKARİZ[Ar.] değil/yerine/= BATMIŞ, ÇÖKMÜŞ, TÜKENMİŞ


- MÜNKESİR[Ar. < KESR] değil/yerine/= KIRILMIŞ, KIRIK | KIRGIN, GÜCENMİŞ


- MÜNKİR[< NEKR] değil/yerine/= İNKÂR EDEN, KABUL ETMEYEN


- MUNSAP[Ar.] değil/yerine/= KAVUŞAN, KAVŞAK | [coğ.] AĞIZ


- MÜNŞEAT[Ar. < NEŞ'ET] değil/yerine/= YAPIT

( Sanatlı düzyazı ya da mektupların toplandığı dergi. | Kaleme alınmış, yazılmış şeyler. )


- MUNSİFÂNE değil/yerine/= DUYUŞLUCA


- MÜNTAHAP[Ar.] değil/yerine/= SEÇİLMİŞ, SEÇME


- MÜNTAHİP[Ar.] değil/yerine/= SEÇMEN


- MUNTAZAM[Ar.] değil/yerine/= DÜZGÜN/DÜZENLİ


- MUNTAZIR[Ar.] değil/yerine/= BEKLEYEN, GÖZLEYEN


- MÜNTEŞİR[Ar. < NEŞR] değil/yerine/= YAYILMIŞ, AÇILMIŞ | DAĞINIK | DUYULMUŞ, ETRAFA YAYILMIŞ | BASILMIŞ VE YAYILMIŞ


- MÜNTEZİ'[Ar. < NEZ] değil/yerine MÜNTEVÎ[Ar. < NEV]

( Bir şeyi söken, yerinden çekip koparan. DEĞİL/YERİNE Bir şey yapmaya niyetlenen. )


- MÜNÜBÜS değil MİNİBÜS


- MUNZAM[Ar.] değil/yerine/= KATILMIŞ, EKLENMİŞ


- MÜNZEVİ değil/yerine/= ÇEKİLGİN


- MÜPHEMİYET[Ar.] değil/yerine/= BELİRSİZLİK


- MÜPTEDİ[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRENMEYE YENİ BAŞLAYAN


- MÜPTEZEL/MÜBTEZEL[Ar. < İBTİZÂL] değil/yerine/= DEĞERSİZ, SAYGINLIĞINI YİTİRMİŞ, BAYAĞI KİŞİ, AŞAĞILIK KİŞİ

( Saygınlığını yitirmiş. | Çokluğundan dolayı değerini yitiren, değersiz. )


- MÜRACAAT[Ar.][MÜRACAT değil!] değil/yerine/= DANIŞMA/BAŞVURU


- MÜRÂDİF[Ar. < REDF]/SİNONİM[Fr./İng. < SYNONYME] değil/yerine/= ANLAMDAŞ, EŞ ANLAMLI


- MURAFAA[Ar.] değil/yerine/= DURUŞMA

( Duruşma. | Yargıtay'da yapılan duruşma. )


- MURAHHAS[Ar. < RUHSAT] değil/yerine/= RUHSATLI, İZİNLİ | DELEGE

( RUHSATLI, İZİNLİ | DELEGE )


- MÜRÂÎ/LİK[< RİYÂ] değil/yerine/= İKİYÜZLÜ/LÜK


- MURÂKABE[< RAKB] değil/yerine/= DENETLEME/DENETİM

( BAKMA, GÖZETME, GÖZ ALTINDA BULUNDURMA | KENDİ İÇ ÂLEMİNE BAKMA, KENDİNİ HESABA ÇEKME, DALIP KENDİNDEN GEÇME | GECEYARISI, DİZÜSTÜ OTURULARAK, GÖVDENİN HİÇBİR UZVUNU KIMILDATMADAN, GÖZLER KAPALI DURUMDA DALINAN "TEFEKKÜR" HALİ )


- MURAT ile/ve/değil/||/<>/> MEŞAKKAT


- MÛRD[Ar.] değil/yerine/= MERSİN AĞACI


- MÜREBBÎ[< TERBİYE] değil/yerine/= EĞİTİCİ | BESLEYEN


- MÜRECCEH[Ar.] değil/yerine/= YEĞ / YEĞREK


- MÜREFFEH değil/yerine/= GÖNENÇLİ


- MÜREN ile/değil PROTOPTERUS

( ... İLE/DEĞİL Yiyecek ya da su olmayan bir ortama girdiğinde, derin uyku moduna girerek, 5 yıla kadar yaşamda kalabilmektedir. )

( ... ile/değil )

( ... cum PROTOPTERUS ANNECTENS )


- MÜRG / MURG/U[Fars.] değil/yerine/= KUŞ


- MURİS[Ar.] değil/yerine/= KALIT BIRAKAN


- MÜRSEL[< RESEL] değil/yerine/= GÖNDERİLMİŞ, YOLLANMIŞ, İRSÂL EDİLMİŞ | PEYGAMBER


- MÜRŞİD ile/ve/değil/||/<> AYNA


- MÜRTECİ değil/yerine/= GERİCİ


- MÜRTESEM/İRTİSAM[Ar.]/PROJEKSİYON[Fr., İng.] değil/yerine/= İZDÜŞÜM


- MÜRÛR-İ ZAMAN[Ar.] değil/yerine/= ZAMANAŞIMI/SÜREAŞIMI


- MÜRURUZAMAN değil/yerine/= OĞUR/SÜRE AŞIMI/YILLANMA


- MÜRÜVVET[< MER] değil/yerine/= KUTSEVİNÇ İNSÂNİYET, MERTLİK, YİĞİTLİK | CÖMERTLİK, İYİLİKSEVERLİK


- MÜSBET değil MÜSPET


- MUŞ ile/değil HUŞ

( Yemen Türkü'sünde "Burası Muş'tur, yolu yokuştur" DEĞİL!!! "Burası Huş'tur, yolu yokuştur" şeklindedir! )


- MÜŞA değil/yerine/= ORTAKBÜTÜN


- MÜSÂADE[Ar. < SU'ÛD] değil/yerine/= İZİN


- MÜŞABEHET[Ar.] değil/yerine/= BENZERLİK/BENZEŞLİK


- MÜSÂBIK[Ar. < SEBK] değil/yerine/= YARIŞMACI


- MUSADDAK değil/yerine/= ONAYLI/ONAMIŞ


- MÜSÂDERE (ETMEK) değil/yerine/= GÜCERLE ALIM/ALMAK


- MUSAHABE[Ar.] değil/yerine/= KONUŞMA, GÖRÜŞME


- MÜŞÂHEDE (ETMEK) değil/yerine/= GÖZLEM/LEMEK


- MÜŞÂHEDE[Ar. < ŞUHÛD] değil/yerine/= GÖRME | GÖZLEM


- MÜSÂHİB ile/ve/değil/yerine REFÎK


- MÜSAİT[Ar.] değil/yerine/= UYGUN


- MUSALLAT (OLMAK) ile/değil/yerine MÜDAHİL (OLMAK)


- MUSALLAT[Ar.] değil/yerine/= PEŞİNE DÜŞME/DÜŞEN

( Bir kişi ya da şeyin üzerine, bıktıracak kadar düşmek/düşen. )


- MUSALLAT değil/yerine/= SARKINTI


- MÜSÂMERE[Ar. < SEMR] değil/yerine/= GÖSTERİ

( Okullarda, öğrencilerin sunduğu, içeriğinde koşuk, oyun gibi gösterilerin yer aldığı eğlence. | Çoğunlukla akşam toplantısı/eğlencesi. )


- MUSANNİF/CİLBENT[Fars.]/KLASÖR[Fr. < CLASSEUR] değil/yerine/= SIRALAÇ


- MÜŞÂREKET[Ar.] değil/yerine/= İŞTEŞ

( RECIPROCAL )


- MÜSÂVÂT ile/ve/> MUTÂBAKAT["MÜTÂBAKAT" değil!]


- MÜSÂVÎ[< SEVİYY] değil/yerine/= EŞİT | DENK

( EŞİT, BİRİNİN ÖTEKİNDEN FARKSIZ OLANI, AYNI HALDE VE DERECEDE BULUNAN )


- MÜSÂVİ değil/yerine/= EŞİT


- MÜŞAVİR değil/yerine/= DANIŞMAN


- MÜSEBBİP değil/yerine/= NEDEN OLAN/YOL AÇAN


- MÜSECCEL değil/yerine/= KÜTÜKLÜ


- MÜŞEKKEL[Ar.] değil/yerine/= BİÇİM VERİLMİŞ | İRİ, GÖSTERİŞLİ


- MÜSELLES-İ MÜTESÂVİYÜ'L-ADLÂ değil/yerine/= EŞKENAR ÜÇGEN


- MÜSELLES değil/yerine/= ÜÇGEN


- MÜŞERREF OLMAK değil/yerine/= YÜCEYLENMEK


- MÜŞERREF değil/yerine/= YÜCEYLİ


- MÜŞFİK["MÜŞVİK" değil!] değil/yerine/= SEVECEN


- MUSHAF ile/ve/değil KİTAP

( Kur'an-ı Kerîm. İLE/VE/DEĞİL Sen! )


- MUSHAF ile/ve/<>/değil KUR'AN-I KERİM

( Kağıtların biraradalığı. İLE/DEĞİL Okunması gereken. )

( Aşk yoktur. İLE/VE/<>/DEĞİL Aşk vardır/olur. )

( Öznesi yoktur. İLE/VE/<>/DEĞİL Öznesi vardır. )


- MUSÎBET ile/değil BELÂ

( Nefsinden gelen. İLE/DEĞİL Hakk'tan gelen. )

( Belâ, efendi arar. )

( Musibetin, nereden/niçin geldiğini bilmemek, en büyük musibettir. )

( ... İLE/DEĞİL Karşılık. )


- MÜSİLAJ değil/yerine/= SÜMÜKSÜ


- MÜŞKÜL[Ar.] değil/yerine/= GÜÇ, ZOR, ÇETİN | ENGEL, GÜÇLÜK/ZORLUK


- MÜSKÜLER/MUSCULAR[İng.] değil/yerine/= KAS (İLİŞKİLİ)


- MÜŞKÜLPESENT[Ar., Fars.] değil/yerine/= GÜÇ BEĞENEN, GÜÇBEĞENİR, TİTİZ


- MÜSLİ değil/yerine AŞÛRE


- MUSLUK (OLMAK) değil/yerine SU (OLMAK)


- MUSLUK değil/yerine/= SUVEREÇ


- MÜSRİF[Ar.] değil/yerine/= SAYPAK/TUTUMSUZ/SAVURGAN


- MÜŞRİK ile/değil/yerine TEVHÎD

( Huzur ve mutluluk bulamaz. İLE/DEĞİL/YERİNE Olgunlaşmadıkça erişilemez. )


- MUSTAFA RÂKIM'IN:
NESNELERE NAKŞI ile/ve/değil CAMİLERDEKİ NAKŞI

( Kendini özellikle camilerdeki yapıtlarında göstermiştir. )

( Tuğralardaki milad. )


- MÜSTAHAKK[Ar. < HAKK]["MÜSTEHAK" değil!]/MÜSTAHİKK[aslı!] değil/yerine/= KARŞILIĞINI BULMUŞ (HAK ETMİŞ)


- MÜSTAHDEM/HADEME[Ar.] değil/yerine/= HİZMETLİ


- MÜSTAHSİL[< HÂSIL] değil/yerine/= YETİŞTİREN, YETİŞTİRİCİ, ÜRETİCİ


- MÜSTAİT[Ar.] değil/yerine/= DOĞUŞTAN YETENEKLİ


- MÜSTAKARR[< KARÂR]/KARARGÂH[Ar. KARAR + Fars. GÂH] değil/yerine/= YERLEŞİLEN, DURULAN YER

( KARARGÂH: Bir birlik ya da kurumun, kumandan ile yardımcı şube ve bölümlerinden oluşan kuruluş. | Ordunun uzun bir süre ya da geçici olarak konakladığı yer. | Durulan ya da kalınan yer. )


- MÜSTAKBEL[Ar. < KABL] değil/yerine/= GELECEK

( KARŞILANAN | ÖNDE BULUNAN, İLERİDEKİ, GELECEK )


- MÜSTAKBEL değil/yerine/= GELECEKTEKİ


- MÜSTAKİLL[Ar. < KILLET] değil/yerine/= BAĞIMSIZ

( BAŞLI BAŞINA, KENDİ BAŞINA, KENDİ KENDİNE, AYRICA, BAĞIMSIZ )


- MÜSTAKÎM[Ar. < KIYÂM] değil/yerine/= DOĞRU, DÜZ, DİK | TEMİZ, NAMUSLU


- MÜSTAMEL[Ar. < AMEL] değil/yerine/= KULLANILMIŞ | ESKİ


- MÜSTANTİK[Ar.] değil/yerine/= SORGU YARGICI/HAKİMİ


- MUSTATÎL değil/yerine/= DİKDÖRTGEN


- MÜSTEBAD[Ar. < BU'D] değil/yerine/= OLACAĞI SANILMAYAN/UZAK GÖRÜLEN


- MÜSTECÂB[< CEVÂB] değil/yerine/= DİLEĞİ KABUL OLUNMUŞ

( DİLEĞİ KABUL OLUNMUŞ )


- MÜSTEFİT[Ar.] değil/yerine/= YARARLANAN


- MÜSTEHCEN[< HÜCNET] değil/yerine/= AÇIK SAÇIK


- MÜŞTEHİ[Ar.] değil/yerine/= İSTEKLİ

( Bir şey için çok istek gösteren, istekli. | İştahlı. )


- MÜSTEHLİK[Ar. < HELÂK] değil/yerine/= TÜKETİCİ | YİYİP İÇEREK TÜKETEN, BİTİREN


- MÜSTEKÂR[Ar.] değil MÜSTAKARR[Ar. < KARÂR]

( ... DEĞİL İstikrar bulunan, yerleşilen, durulan yer. | Karargâh. )


- MÜSTEKBİR ile/değil MÜTEKEBBİR


- MÜSTEKİL değil MÜSTAKİL


- MÜSTELZİM[Ar.] değil/yerine/= GEREKTİREN | GEREKEN/GEREKLİ OLAN


- MÜŞTEMELÂT/MÜŞTEMİLAT ile/ve/değil MEŞRÛTA

( Herhangi bir yapıya göre ayrı bir işlevi bulunan bölüm ya da yapı, eklentiler. İLE Belirli koşullarla vakfedilmiş ayrıcalıklar. İlk sahibi tarafından satılmama koşuluyla bırakılmış olan ev, tarla gibi gayrımenkul. | Hocaların, şeyhlerin, cami görevlilerinin yaşadığı/bulunduğu ev/yer. | İmâret, hastahane gibi kurumlarda çalışanların oturmaları için ayrılan lojman, odalar. )


- MÜSTENKİF[Ar.] değil/yerine/= ÇEKİMSER


- MÜSTENSİH[Ar. < NESH] değil/yerine/= ÇOĞALTAN


- MÜŞTEREK MÜLKİYET[Ar.] değil/yerine/= ORTAK İYELİK


- MÜŞTEREK[Ar.] değil/yerine/= BİRLİKTE, ORTAK/LAŞA


- MÜŞTERÎ[Ar. < ŞİRÂ] değil/yerine/= ALICI/İLGİLİ

( Satın alan/alıcı, iştirâ eden. | Alışverişte bulunan. | İstekli. | Hem satın alan, hem satan. )


- MÜŞTERİ[Ar.]/RESEPTÖR[Fr.] değil/yerine/= ALICI/(ALGILAYICI)/ALMAÇ


- MÜŞTERİ değil/yerine YOLCU


- MÜSTERİH OLMAK değil/yerine/= İÇİ İNÇ OLMAK


- MÜSTERÎH[Ar. < RAHAT] değil/yerine/= İÇİ RAHAT / KAYGISIZ


- MÜSTEŞÂR[Ar. < MEŞVERET] değil/yerine/= DANIŞILAN/DANIŞMAN


- MÜSTESNÂ[Ar. < SENY] değil/yerine/= AYRI TUTULAN

( İSTİSNÂ EDİLEN, KURAL DIŞI BIRAKILAN | ÜSTÜN | AYRI TUTULAN | BENZERLERİNDEN BASKIN )


- MÜSTEŞRİK[Ar.]/ŞARKİYATÇI/ORYANTALİST[Fr., İng.] değil/yerine/= DOĞUBİLİMCİ


- MÜSTEŞRİK/ORYANTALİST değil/yerine/= DOĞU BİLİCİ


- MÜSTEVÎ[Ar.] değil/yerine/= DÜZ | DÜZLEM


- MÜSTEVÎ[Ar.] değil/yerine/= DÜZLEM


- MÜSTEVLÎ[Ar. < VELY] değil/yerine/= SALGIN

( İstilâ eden, ele geçiren, idaresi altına alan. | Yayılan, her tarafı kaplayan. | Salgın. )


- MÜSTEZÂD[Ar. < ZİYÂDE] değil/yerine/= ARTMIŞ/ÇOĞALMIŞ

( Çoğalması istenilen, artmış. | Her dizesine bir küçük dize eklenmiş, Divan Edebiyatı şiir türü. [Bahr-i hecez vezinlerinden "mef'ûlü mefâîlü mefâîlü faûlün" vezninde söylenmiş dizelere "mef'ûlü faûlün" parçalarına denk birer parça katarak oluşturulan şiir.] )


- MÜSVEDDE[Ar. < SEVED] değil/yerine/= YAZI TASLAĞI / KARALAMA


- MÜSVEDDE değil/yerine/= KARALAMA/TASLAK YAZI


- MUTA NİKÂHI ile/değil NİKÂH-I MUVAKKAT ile/değil HÜLLE

( Hz. Muhammed, savaş zamanı için geçerli kılmıştır. [Hz. Ömer, tamamen kaldırmıştır.] DEĞİL Belirli bir süre için yapılan nikâh. [Caiz değildir.] İLE Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )

( "MİSYAR: Seyahat süresince geçerli olan nikah.

MİSFAR: İş gezisi(sefer) süresince geçerli olan nikah.

MİSYAF: Tatil süresince geçerli olan nikah." )


- MÜTA[Ar.] değil/yerine/= GEÇİCİ KAZANÇ


- MUTAASSIP(/B)[Ar.] değil/yerine/= BAĞNAZ/AŞIRI TUTUCU


- MUTAJENİK/MUTAGENIC[İng.] değil/yerine/= GEN DEĞİŞTİRICİ


- MUTAJENİTE/MUTAGENICITY[İng.] değil/yerine/= GEN DEĞİŞTİRICİLİK


- MÜTALAA ETMEK değil/yerine/= İRDELEMEK


- MÜTALAA değil/yerine/= İRDELEM


- MUTALLAKA[Ar.] değil/yerine/= DUL (KADIN)

( Boşanarak dul kalmış kadın. )


- MUTANT[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞMİŞ GEN


- MÜTAREKE[Ar.] değil/yerine/= ATEŞKES / BIRAKIŞMA


- MUTASARRIF değil/yerine/= KULLANIMCI


- MUTASAVVIF:
(")ZINDIK(") değil (O'NU "SAKLAYAN") "SANDIK"


- MUTAT[Ar.] değil/yerine/= ALIŞILMIŞ/ALIŞILAN


- MUTATABBİB değil/yerine TABİB

( Hekimlik taslayan. DEĞİL/YERİNE Hekim. )


- MUTÂVAAT[Ar. < TAV] değil/yerine/= BOYUN EĞME

( Baş/boyun eğme, itâat etme. | [dilb.] Dönüşlü. )


- MÜTAYİT değil MÜTEAHHİT


- MÜTEADDİ değil/yerine/= GEÇİŞLİ


- MÜTEADDİT[Ar.] değil/yerine/= ÇOK, BİRÇOK


- MÜTEAHHİT değil/yerine/= ÜSTENCİ


- MÜTEÂKIB[< AKAB] değil/yerine/= BİRBİRİ ARDINDAN GELEN (SIRA İLE) | ARDINDAN GELEN, ARKASI SIRA BELİREN


- MÜTEÂL[Ar. < ULÜVV] değil/yerine/= YÜKSEK, YÜCE

( Allah'ın sıfatlarından. )


- MÜTEALİYE[Ar.]/TRANSANDANTALİZM[İng..] değil/yerine/= DENEY ÜSTÜCÜLÜK/AŞKINCILIK


- MÜTEALLİK[Ar.] değil/yerine/= İLİŞKİN, İLGİLİ


- MÜTEBAHHİR[Ar.] değil/yerine/= GENİŞ/DERİN BİLGİSİ OLAN


- MUTEBER değil/yerine/= SAYGIN


- MÜTEBESSİM[< BESM] değil/yerine/= GÜLÜMSEYEN/GÜLEÇ :)


- MÜTECESSİS[Ar.] değil/yerine/= MERAKLI


- MÜTEDAİR, DAİR değil/yerine/= -E İLİŞKİN (- İLE İLGİLİ / – ÜZERİNE)


- MÜTEDAVİL[Ar.] değil/yerine/= ÇEVRİMDE/Kİ, YÜRÜRLÜKTE, DOLAŞIMDAKİ


- MÜTEDEYYİN[Ar.]/RELIGIOUS[İng.] değil/yerine/= DİNDAR/KÖNECİL

( ILIMLI (İNSAN) | DİNDAR. | DİN İLE GÖREVLİ. | BORÇLU OLAN )


- MUTEDİL RÜZGÂR[Ar.] değil/yerine/= ILIMLI YEL


- MUTEDİL[Ar.] değil/yerine/= DENGELİ | ILIMAN


- MUTEDİL[Ar.] değil/yerine/= ILIMAN/ILIMLI


- MÜTEESİR değil/yerine/= ETKİLENMİŞ


- MÜTEESSİF[Ar.] değil/yerine/= ÜZÜLEN, ACIYAN


- MÜTEESSİR OLMAK değil/yerine/= ETKİLENMEK


- MÜTEESSİR[< ESR < ESÂRET] değil/yerine/= HÜZÜNLÜ, KEDERLİ, ÜZÜNTÜLÜ | BİRİNİN ACISIYLA ACILANAN | DUYGULANMIŞ


- MÜTEFEKKİR[Ar.] değil/yerine/= DÜŞÜNÜR


- MÜTEFELSİF[< FELSEFE] değil/yerine/= FELSEFE YAPAN, FİLOZOFLAŞMA


- MÜTEFENNİN[Ar. < FENN] değil/yerine/= TEKNİK BİLGİ SAHİBİ, FEN BİLGİNİ


- MÜTEFERRİK[Ar.] değil/yerine/= AYRILMIŞ, DAĞINIK


- MÜTEHAMMİL[Ar.] değil/yerine/= DAYANIKLI, GÖTÜRÜMLÜ


- MÜTEHARRİK[Ar.] değil/yerine/= DEVİNGEN | İŞLEYEN/ÇALIŞAN


- MÜTEHASSIS/LIK[Ar.] değil/yerine/= UZMAN/LIK


- MÜTEKABİL[Ar.] değil/yerine/= KARŞILIKLI


- MÜTEKABİLİYET değil/yerine/= KARŞILIKLILIK


- MÜTEKAİT[Ar.]/ÇERAĞ[Fars.] değil/yerine/= EMEKLİ


- MÜTEKÂMİL[Ar.] değil/yerine/= OLGUNLAŞMIŞ


- MÜTEKARİP[Ar.] değil/yerine/= YAKINSAK

( Tek bir noktaya doğru yönelen ışınlar, çizgiler. )


- MÜTEKÂSİF[Ar.] değil/yerine/= YOĞUNLAŞMIŞ, KOYULAŞMIŞ, DERİŞİK


- MUTEKİT/MÜMİN[Ar.] değil/yerine/= DİNDAR


- MÜTEMERRİD değil/yerine/= DİRENGEN


- MÜTEMMİM CÜZ[Arç] değil/yerine/= TAMAMLAYICI PARÇA


- MÜTEMMİM[Ar.] değil/yerine/= TÜMLEÇ

( COMPLEMENT )

( Tamamlayan, bütünleyen, bitiren. | [mat.] Bütünler. | Tümleç. )


- MUTENA[Ar.]/GÜZİDE[Fars.]/ELİT[Fr.] değil/yerine/= ÖZENİLMİŞ | SEÇİLMİŞ, SEÇKİN, BEĞENİLMİŞ, ÖNEMLİ


- MÜTENAVİP[Ar.]/ALTERNATİF[İng.] değil/yerine/= SEÇENEK, ALMAŞIK


- MÜTENEVVİ[Ar.] değil/yerine/= TÜRLÜ, ÇEŞİTLİ


- MÜTERÂDİF[< RİDF]/SİNONİM[İng.] değil/yerine/= EŞANLAMLI

( TERÂDÜF EDEN, BİRBİRİNİN ARDI SIRA GİDEN | YAZILIŞI AYRI, ANLAMI BİR OLAN, ANLAMDAŞ [İng., Fr. SYNONYME] )


- MÜTERCİM[Ar.] değil/yerine/= ÇEVİRMEN


- MÜTERCİM/TERCÜMAN değil/yerine/= ÇEVİRMEN/DİLMAÇ


- MÜTEREDDİT[Ar.] değil/yerine/= İKİRCİKLİ


- MÜTEŞABİH ile/ve/değil/||/<> MESEL


- MÜTEŞEBBİH:
"BENZER" ile/ve/değil/||/<>/< ŞÜPHE


- MÜTEŞEBBİS[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞİMCİ


- MÜTEŞEBBİS[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞKEN/GİRİŞİMCİ


- MÜTEŞEKKİR değil/yerine/= ÖVÜŞKÜLÜ


- MÜTEVALİ[Ar.] değil/yerine/= ARDIŞIK


- MÜTEVASSIL değil/yerine/= VÂSIL OLAN, KAVUŞAN | MÜNÂSEBET VE YAKINLIK KURAN


- MÜTEVÂZI değil/yerine/= ALÇAKGÖNÜLLÜ/GÖNLÜ YERDE/KOTKU


- MÜTEVAZILIK değil TEVÂZÛ


- MÜTEVEFFÂ ile/değil/yerine MERHUM


- MÜTEVEFFÂ değil/yerine/= ÖLEN


- MÜTEVELLİ HEYETİ değil/yerine/= SORUMLU KURUL/GÖZETME KURULU


- MÜTEVELLİ değil/yerine/= TURGUEGE


- MÜTEZAYİT[Ar.] değil/yerine/= ARTAN/ÇOĞALAN


- MUTFAK değil/yerine/= PİŞİRGİ


- MÜTHİŞ değil/yerine/= YILGILI


- MUTILASYON/MUTILATION[İng.] değil/yerine/= SAKATLAMA


- MUTİZM/MUTISM[İng.] değil/yerine/= KONUŞMAZLIK


- MUTLAK (KAVRAMLAR) ile/ve/değil EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK (KAVRAMLAR)

( Birbirinden ayrılamayan kavramların didişmesi. )

( [not] ABSOLUTE (CONCEPTS) vs./and/but DIALECTIC (CONCEPTS) )


- MUTLAK (KAVRAMLAR) ile/ve/değil EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK (KAVRAMLAR)


- MUTLAK DEĞERLİ ile/değil/yerine DEĞERLİ


- MUTLAK KABUL ETMEK ile/değil/yerine ÖNEMSEMEK


- MUTLAK MUVAZAA değil/yerine/= SALT DANIŞIK


- MUTLAK[Ar.] değil/yerine/= SALT/SALTIK


- MUTLAK/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YETKİN/LİK

( Bir şeyin mutlak olması, yetkin olduğu anlamına gelmez. )


- MUTLAK ile/ve/değil ALIŞKANLIK


- MUTLAK ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNME BİÇİMİ


- MUTLAK ile/ve/değil GÜVENİLİR


- MUTLAK ile/ve/değil/yerine ITLAK


- MUTLAK ile/değil/yerine MUTFAK

( İdeoloji. İLE/DEĞİL/YERİNE Felsefe. )


- MUTLAK ile/değil/yerine UZLAŞILMIŞ


- MUTLAKA ... OLABILIR değil MUTLAKA OLUR ya da [sadece] OLABİLİR


- MUTLAKA ile/ve/değil/yerine/||/<> KUŞKUSUZ


- MUTLU OLMAK İÇİN GEREKEN "BENCİLLİK":
"SADECE KENDİNİ DÜŞÜNMEK" değil/yerine ÖNCELİKLE KENDİNİ DÜŞÜNEBİLMEK


- MUTLU OLMAK:
"HERŞEYİN YOLUNDA OLMASIYLA" değil SORUNLARI, GÖRMEMEZLİKTEN GELEREK


- MUTLULUĞU ANIMSAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MUTLULUK

( [Çoğunluk için ne yazık ki] Yaşamın küçük bölümünde yaşanılan mutluluktan geriye kalan büyük bölümü. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yaşamın çok küçük bir bölümünde yaşanılan. )


- MUTLULUK ARAYIŞI değil/yerine MUTLULUK

( Mutluluğa engel olan şey, mutluluk arayışıdır. )

( Mutluluk, kelebek gibidir. Biz yakalamaya çalıştıkça, o kaçar. Ne zaman ki, dikkatimizi başka şeylere veririz, ancak o zaman gelip omzumuza konar. )

( [not] SEEKING HAPPINESS but HAPPINESS
HAPPINESS instead of SEEKING HAPPINESS )


- MUTLULUK, ...:
"YAŞAM TARZIMIZDA" değil YAŞAMA BAKIŞ TARZIMIZDA


- MUTLULUK:
DAHA ÇOK OLANI ARAMAK değil/yerine/>< DAHA AZ OLANIN, TADINI ÇIKARMAK


- MUTLULUK:
"EN"/DAHA FAZLA ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/< EN/DAHA AZDAN ZEVK ALMA/ALABİLME


- MUTLULUK:
FİYATI OLANLARLA değil/yerine DEĞERİ OLANLARLA


- MUTLULUK:
GERÇEKLİK ile/ve/değil/yerine/-/||/<> BEKLENTİSİZLİK


- MUTLULUK:
İSTASYON ile/değil/yerine/>< YOLCULUK


- MUTLULUK:
KİŞİDE/MALDA/MAKAMDA değil/yerine AMAÇTA


- MUTLULUK:
SAHİP OLDUKLARIMIZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NE KADAR AZ ŞEYE GEREKSİNIM DUYDUĞUMUZ


- MUTLULUK ile/ve/değil AVUNMAK


- MUTLULUK ile/değil/yerine/>< HAZ

( Keyif (haz), şeylere bağımlıdır, mutluluk ise değil. )

( Mutlu olmak için şeylere gereksinimimiz olduğuna inandığımız sürece, onların yokluğunun bizi perişan edeceğine de inanırız. )

( Gövdenin ve zihnin doğru hali ve doğru kullanımı alabildiğine haz vericidir. Yanlış olan, haz arayışı içinde olmaktır. )

( Mutlu olmadığınızdan, mutluluğu hazda ararsınız; haz acı getirir, bunun için de ona dünyevi dersiniz; o zaman başka türlü bir hazzı, acısız bir hazzı özlersiniz, ona da ilâhi/tanrısal dersiniz. )

( Mutluluk, dünyasal ve dünyasal olmayan, içte ve dışta gerçekleşen her şeydir. )

( Mutlu olmak için kendinizi (özünüzü) bilmek dışında hiçbir şeye gereksiniminiz olmadığını bilmek bilgeliktir. )

( Haz, acının geçici olarak ertelenişidir. )

( Pleasure depends on things, happiness does not. )

( As long as we believe that we need things to make us happy, we shall also believe that in their absence we must be miserable.
The right state and use of the body and the mind are intensely pleasant. It is the search for pleasure that is wrong.
Because you are not happy you seek happiness in pleasure; pleasure brings in pain and therefore you call it worldly; you then long for some other pleasure, without pain, which you call divine.
Happiness is both worldly and unworldly, within and beyond all that happens.
To know that you need nothing to be happy, except self-knowledge, is wisdom.
Pleasure is but a respite from pain. )

( Hazların büyüsüne kapıldığımız oranda/sürece, mutluluktan da uzaklaşmış oluruz. )

( HAPPINESS vs. PLEASURE )


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( Kişi/insan her zaman için mutluluktur fakat asla mutluluk sahibi değildir. )

( Her şeyden çok iç huzuruna gereksiniminiz var -ki bu iç ve dış arasındaki uyumu gerektirir. )

( Huzurlu olmadıkça gerçeği göremezsiniz. )

( Eğer huzur istiyorsanız o yolda çaba göstermelisiniz. )

( İçindeki huzur kişinin felâketlere daha çabuk karşı gelmesini sağlar. )

( Huzuru olan kişi özgür olur ve özgür olan kişi de başkalarını özgürlüğe ulaştırır. )

( Omurgayı hiçbir eylem rahatsız etmediğinde, huzursuz zihin yavaş yavaş rahatlar. )

( Sadece aslî olanda sükûn ve huzur vardır. )

( Ne tür bir huzur? İstediğinize sahip olmanın huzuru mu, yoksa sahip olmadığınızı istememenin huzuru mu? )

( EUDAIMONIA ile/ve/değil ... )

( Takmadığın kadar. İLE/VE/DEĞİL Boşverdiğin kadar. )

( One is always bliss, but never blissful.
You cannot see the true unless you are at peace.
If you want peace you must strive for it.
What kind of peace is it? The peace of having what you want, or not wanting what you do not have? )

( [not] HAPPINESS, BLISS vs./and/but PEACE )


- MUTLULUK ile/ve/değil/||/<>/< TATMİN OLMA


- MUTSUZLUK MERKEZLERİ ile/ve/değil/yerine/>< MUTLULUK MERKEZLERİ

( 7. SAADET[SÜREKLİ MUTLULUK] MERKEZİ
------------------
6. YÜKSEK BİLİNÇ
5. KOŞULSUZ SEVGİ (BOLLUK)
4. SEVGİ
[mutluluk merkezleri]
ile/ve/değil/yerine/><
[mutsuzluk merkezleri]
3. GÜÇ
2. DUYGU
1. GÜVENLİK [en alt] )

( YÜKSEK BİLİNÇ KILAVUZU )


- MUTSUZLUK ya da KAYGILILIK ile/değil/yerine/>< HUZURLULUK

( Geçmişte. YA DA Gelecekte. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Şu anda ve burada/kilerle. )


- MUTSUZLUK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< ÇOCUKLUĞUNU KAYBETMİŞ OLMAK


- MUTSUZLUK değil/yerine/></> DEĞERİNİ AZALTMAK

( Bir şeyin/kişinin, bize verdiği mutsuzluktan kurtulmak istiyorsak, ona verdiğimiz "değeri/itibarı" azaltmamız gerekiyor. )


- MUTSUZLUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> MUTLULUK

( Sahip olduklarımızı unuttuğumuzdan dolayı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Sahip ol(a)madıklarımıza ulaşmak için. )

( En mutsuz kişi, geçmiş ve/ya da geleceğe (fazla) odaklı olandır. )


- MUTTALİ'[< TULÛ] değil/yerine/= ÖĞRENMİŞ, HABER ALMIŞ, BİLGİLİ, HABERDAR


- MUTTALİ[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRENMİŞ

( Öğrenmiş, haber almış, bilgi edinmiş. )


- MUTTASIF[Ar.]/VASIFLI değil/yerine/= NİTELENMİŞ/NİCELİKLİ


- MUVAFAKAT değil/yerine/= ONAMA/ONAYLAMA


- MUVÂFIK[< VEFK] ile/ve/değil/||/<> MUTÂBIK[< TIBK]

( Uygun, yerinde. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Birbirine uyan, uygun. )


- MUVAZAA[Ar.] değil/yerine/= DANIŞIK/LIK


- MUVAZAA değil/yerine/= DANIŞIK


- MUVAZAT[Ar.]/PARALELLİK değil/yerine/= KOŞUTLUK


- MUVAZENE ETMEK değil/yerine/= DENGELEMEK


- MUVÂZENE[Ar.]/BALANS[Fr., İng. < BALANCE] değil/yerine/= DENGE


- MUVAZENE[Ar.] değil/yerine/= DENGE


- MUVAZİ[Ar.]/PARALEL[Fr. < Lat. < Yun.] değil/yerine/= KOŞUT

( ... DEĞİL/YERİNE/= Koşut. | Yeryuvarı üzerinde çizildiği varsayılan, ekvatora koşut çemberlerden her biri. | Bir dönel yüzeyin, eksene dik bir düzlemle kesiti. )


- MUVAZZAF[Ar.] değil/yerine/= GÖREVLİ

( Bir görev ve hizmetle yükümlü olan kişi. | Silahlı Kuvvetler'de çalışan, meslekten subay ve astsubaylarla, askerlik hizmetini yapan erler. )


- MUVAZZAF değil/yerine/= GÖREVLİ


- MÜVECCİBE[Ar.] değil/yerine/= TALKIM

( Ana sapın bir çiçekle sonuçlandığı, büyümeyi yan sapların sürdürdüğü bir tür uzama biçimi. )


- MÜVEKKİL değil/yerine/= YETKİVEREN


- MUZ ÇORAP değil MUS ÇORAP


- MUZ ile/değil PLANTANO/PLAINTAIN

( ... İLE/DEĞİL Ekvador'da, Kolombiya'da ve bazı Güney Amerika ülkesinde, acı olmasından dolayı ancak kızartılarak yenilebilen, kırmızı renkli muz. )


- MUZAFFER değil/yerine/= UTKAN/UTKULU


- MUZAHİR[Ar.] değil/yerine/= DESTEKLEYEN, YARDIM EDEN


- MÜZAKERE (ETMEK) değil/yerine/= GÖRÜŞLEŞME/K


- MÜZÂYEDE[Ar. < ZİYÂDE] değil/yerine/= ARTIRMA


- MUZDARİP değil/yerine/= İÇVURUK/ÇEKENLİ


- MÜZE:
"KORUMA/SERGİLEME YERİ" ile/değil/||/<>/< ESİNLENDİRME YERİ/ARACI


- MÜZE değil/yerine/= SERGİLİK


- MÜZEVİR/MUZEVVİR[Ar.] değil/yerine/= ARABOZAN

( İki kişinin arasındaki dostluğu ya da geçimi bozan "kişi". )


- MÜZİK KONSERİ değil KONSER[Fr., İng. < CONCERT]/DİNLETİ


- MÜZİK ZİYAFETİ değil/yerine/= EZGİLER TOYU


- MÜZİK'TE:
"ÖZGÜN/LÜK" değil BİZE ÖZGÜ/LÜK


- MÜZİK ile/ve/değil İLÂHÎ


- MÜZİK değil/yerine/= KÜY, KÜĞ, ÇIĞGA


- MÜZİKOLOJİ/MÜZİKOLOG değil/yerine/= MÜZİKBİLİM/Cİ


- MUZİP değil/yerine/= TAKILGAN


- MÜZİSYEN değil/yerine/= KÜYCÜ, KÜĞCÜ


- MUZLİM[Ar.] değil/yerine/= KARANLIK | GİZLİ/BELİRSİZ


- MÜZMİN[Ar.]/CHRONIC[İng.]/KRONİK[Fr.] değil/yerine/= SÜREĞEN/SÜREGEN

( Ne kadar süreceği belirli olmaksızın sürüp giden. | Uzun zamandan beri süren. | Uzun zamandan beri süren, uzun süreli olan (hastalık). )


- MUZUR değil MUZIR


- MW/MICROWAVE[İng.] değil/yerine/= MİKRODALGA


- MYS/MODEL MANAGEMENT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= MODEL YÖNETİM DÜZENİ


- n.p.o.[Lat. < NULLA PER OS] değil/yerine/= AĞIZDAN HİÇBİR ŞEY ALINMAYACAK


- NÂ-MÜTENÂHÎ[Fars., Ar.] değil/yerine/= SONSUZ


- NA/NOMINA ANATOMICA[İng.] değil/yerine/= NABIZ PULSE VURU


- NÂDÂN[Fars.] ile/değil/yerine/>< DÂNÂ[Fars.]

( Bilmez. | Nobran, kaba, terbiyesi kıt. | Kendini beğenmiş, kibirli. >< Bilen, bilici, bilgiç. )


- NÂDÂN değil/yerine/>< YÂRÂN


- NADİM[Ar.]/PİŞMAN[Fars. < PAŞMAN PAŞEMAN] değil/yerine/= ÖKÜNÇLÜ


- NÂDİR değil/yerine/= AZ


- NADİR ile/değil TEK


- NAFAKA[Ar.] YÜKÜMÜ değil/yerine/= GEÇİMLİK YÜKÜMÜ


- NÂFİA[Ar.] değil/yerine/= BAYINDIRLIK

( Bir yeri, geliştirip güzelleştirmek için yapılan işlerin tümü. )


- NAĞRA değil NARA[Ar. < NARE]

( Haykırma, bağırma. | "Sarhoş ya da külhanbeyi" bağırması. )


- NAH ile/değil NARH[Fars.]

( İşte. İLE/DEĞİL Tüketiciyi korumak amacıyla özellikle temel gereksinim nesneleri için resmî makamlarca belirlenen ve her yerde geçerli olan fiyat. )


- NAHÎF/NAÎF[Ar. < NEHÂFET] ile/ve/değil/||/<>/< ZARİF[Ar. < ZARÂFET]


- NAHİV[Ar.]/SENTAKS[Fr., İng.] değil/yerine/= SÖZ DİZİMİ


- NÂHİYE[Ar.] değil/yerine/= BUCAK/BÖLGE


- NAHOŞ ile/değil MAYHOŞ


- NAİL OLMAK değil/yerine/= ERİŞMEK/ULAŞMAK/KAVUŞMAK


- NAKARAT değil/yerine/= YİNELEME, KOŞUMCA, KAVUŞTAK


- NAKİL (ETMEK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKIL (ETMEK)


- NAKİL[Ar.]/TRANSPORT[Fr.] değil/yerine/= TAŞIMACILIK/AKTARIM


- NAKİT PARA değil NAKİT


- NÂLÂN[Fars.] değil/yerine/>< HANDÂN[Fars.]

( İnleyici, inleyen. DEĞİL/YERİNE/>< Gülen, gülücü, güler, sevinçli. )

( "Son Hıçkırık"[Hülya Koçyiğit - Kartal Tibet] filmini de izlemenizi salık veririz. )


- NÂLE[Fars.], MOAN[İng.] değil/yerine/= İNLEME


- NAM/NATIONAL ACADEMY OF MEDICINE[İng.] değil/yerine/= ULUSAL TIP AKADEMISİ


- NAMAZ KILMAK değil NAMAZI KILMAK


- NAMDAR[Fars.] değil/yerine/= ÜNLÜ


- NAMIK KEMÂL FIKRALARI değil NÂM-I KEMÂL FIKRALARI


- NÂMÛS[Ar.] ile/değil/<> NOMOS[Yun.]

( Yasa. | Ar, edep, hayâ, ırz. | Temizlik, doğruluk. | Allah'a yakın olan büyük melek. | Esrâr sahibi. | Sinek. | Derinden gelen ses. İLE/DEĞİL/<> Yasa. )


- NAMZET[Fars.] değil/yerine/= ADAY


- NANE ile/değil BUHRİYE


- NANKÖR[Fars.] değil/yerine/= İYİLİKBİLMEZ


- NANKÖR[Fars.] ile/değil/yerine/>< VEFÂLI

( Tek bir yanlışınızı/eksiğinizi/zararınızı görse, tüm iyiliklerinizi/artılarınızı/yararlarınızı unutur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çok fazla yanlışınızı/eksiğinizi/zararınızı görse bile iyiliklerinizi/artılarınızı/yararlarınızı unutmaz. )


- NAPALM değil/yerine/= YANGIN KÖPÜĞÜ

( Yangın tüplerinin doldurulmasında kullanılan, alüminyum ya da sodyum palmitatla kıvamlaştırılmış madde. [Sodyum ve Palmitat] )


- NARASYON/U değil/yerine/= ÖYKÜ/SÜ


- NARATOR[İng. < NARRATOR] değil/yerine/= ANLATICI


- NARENCİYE[Ar.] değil/yerine/= TURUNÇGİLLER


- NARH[aslı NİRH] değil/yerine/= NARK, ÇARŞIDA, PAZARDA SATILAN ŞEYLER İÇİN RESMÎ MAKAMLARCA GÖSTERİLEN FİYAT


- NARİN/NAZENİN değil/yerine/= İNCEYİN/YEPELEK


- NARSİSIST/NARCISSIST[İng.] değil/yerine/= ÖZSEVER


- NARSİSİZM değil/yerine/= ÖZSEVERLİK


- NASFET/NISFET[Ar.] değil/yerine/= HAK VE ADÂLETE UYGUNLUK


- NASFET değil/yerine/= DUYUŞLUK


- NAŞİ[Ar.] değil/yerine/= ÖTÜRÜ/DOLAYI


- NASI değil NASIL?


- NASİHAT değil/yerine/= ÖĞÜT


- NASIL ...:
"TAKDİR EDERSEN/İZ" ile/ve/değil/yerine/<> "UYGUN GÖRÜRSEN/İZ"


- NASIL KULLANIŞI değil NASIL KULLANILDIĞI


- NASIL OLSA (ŞU/RADA VAR) ile/değil/yerine NEYSE Kİ, ŞU/RADA VAR


- NASIL OLURSA OLSUN ile/değil NASIL OLMUŞ OLURSA OLSUN


- NASIL YARARLANIRIM? değil/yerine/>< NASIL YARARLI OLABİLİRİM?


- NASIL? ile/yerine/değil NİÇİN?

( Ne asıl? İLE/YERİNE/DEĞİL Ne için? )


- NASIL? ile/yerine/değil NİÇİN?

( Ne asıl? İLE/YERİNE/DEĞİL Ne için? )

( Niçin'i olan, nasıl'a katlanır. )


- NASILSA ... ile/ve/değil/yerine/||/<> NEYSE Kİ ...


- NASIP[Ar.] değil/yerine/= ATAMA


- NASİP/KISMET[Ar.] değil/yerine/= KUTPAY/YAZGIPAY


- NASİP ile/ve/değil/yerine AZİM

( Nasip bilmeyip, azim biliriz. )


- NASİR[Ar.] değil/yerine/= DÜZYAZAR


- NASRANİ[Ar.] değil/yerine/= HRİSTİYAN


- NÂTIK değil/yerine/= SÖZMEN


- NATURAL PHILOSOPHY ile/ve/değil NATURAL SCIENCE

( Doğanın nedensel anlaşılması. İLE/VE/DEĞİL Doğanın matematiksel/niceliksel, deneysel(experimental), mekanik açıklaması. )


- NATÜRALİST değil/yerine/= DOĞALCI


- NATÜRALİZM değil/yerine/= DOĞALCILIK


- NATÜRİST değil/yerine/= DOĞACI


- NATÜRİZM değil/yerine/= DOĞACILIK


- NAVİGASYON/NAVİGATION[İng.] değil/yerine/= YOL BUL, SEYİR


- NAVİGASYON değil/yerine/= YOLBUL


- NAVİGATÖR değil/yerine/= YOLBİL


- NAYLON POŞETLER(İ KULLANMAK) yerine/değil FİLE/SEPET (KULLANMAK)


- NAYLON POŞETLER(İ KULLANMAK) değil/>< FİLE/SEPET (KULLANMAK)


- NAZ ile/ve/değil GAZ


- NAZ ile/değil ŞIMARIKLIK

( Büyüğün, küçüğe yaptığı. İLE/DEĞİL Küçüğün, büyüğe yaptığı. )

( BAYLAN: Nazlı, şımarık. )


- NAZAL değil/yerine/= GENİZCİL


- NAZAR-I DİKKAT değil/yerine/= İNCE BAKIŞ


- NAZAR[Ar.] değil/yerine/= BAKMA, GÖZ ATMA | DÜŞÜNME | GÖZ DEĞME


- NAZAR ideğil/yerine/>< ÇALIŞMAK

( Nazar etme, ne olur; çalış, senin de olur! )


- NAZARAN/KIYASLA değil/yerine/= GÖRE/ORANLA


- NAZARÎ değil/yerine/= KURAMSAL

( TEORİK )


- NÂZİK[Ar.] değil/yerine/= İNCELİKLİ


- NAZİRE değil/yerine/= BENZETİLEME


- NAZLI ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< NAZENİN


- NCD/NONCOMMUNICABLE DISEASE[İng.] değil/yerine/= BULAŞICI OLMAYAN SAYRILIK


- NE ALÂKA/KEL ALÂKA değil/yerine/= NE İLGİSİ VAR/İLGİSİ YOK


- NE DESEM BOŞ değil/yerine NE DESEM ÇOK, NE DESEM AZ


- NE DESEM(/DESEN) BOŞ ile/değil/yerine NE DESEM(/DESEN) AZ


- NE DİYEBİLİRİM (Kİ)? değil NE DENİLEBİLİR (Kİ)?


- NE HALE GELMİŞSİN! ile/ve/değil/yerine NE KADAR DEĞİŞMİŞSİN!


- NE İSTEDİĞİMİ/Zİ BİLMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NEYE GEREKSİNİMİM/İZ OLDUĞUNU BİLMEK

( Herkes "bilir". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bazıları bilir. )


- NE KADAR GERÇEKTİR? ile/değil NASIL BİR GERÇEK?


- NE KADAR KULLANILABİLİR OLMASI değil NE KADAR KULLANILABİLİR OLDUĞU


- NE KADAR:
("ÇOK"/"AZ") YEDİĞİN ile/değil/yerine/||/<>/< ÇOK ÇİĞNEDİĞİN

( Yediğini, iç; içtiğini, ye!
[ O kadar çok ve uzun süre çiğne ki, lokmanı, katı değil sıvı duruma gelene gelsin ve yediğin şeyi yutma ve ancak içmiş ol! İçtiklerini de, yavaş yavaş, çiğniyormuş gibi yut! ] )


- NE ÖĞRENDİMSE/YAPTIMSA değil NE ÖĞRENDİYSEM/YAPTIYSAM


- NE OLDUĞU/N ile/ve/<>/değil/yerine NE OLMADIĞI/N

( Bize ancak ne olmadığımız söylenilebilir. )

( Ne olmadığımızı bilme yoluyla gerçek kimliğimizi tanırız. )

( By knowing what we are not, we come to know ourselves.
The way back to ourselves is through refusal and rejection.
Can only tell us what we are not.
By knowing what we are not, we come to know ourselves. )

( Aslımıza geri dönüş yolu, reddetme ve geri çevirmeden geçer. )

( [not] HAPPENNED WHAT / WHAT YOU ARE vs./and/<>/but NOT HAPPENNED WHAT / WHAT YOU ARE NOT
NOT HAPPENNED WHAT / WHAT YOU ARE NOT instead of HAPPENNED WHAT / WHAT YOU ARE )


- NE OLDUĞUN ile/değil/yerine NE OLACAĞIN

( Belirlidir. İLE/DEĞİL/YERİNE Belirli değildir. )


- NE OLDUĞUNDAN ÇOK ... ile/ve/değil NE OLDUĞUNDAN ÖNCE ...


- NE OLDUĞUNUN BİR ÖNEMİ YOK değil ADINI, NE KOYDUĞUMUZUN BİR ÖNEMİ YOK/OLMAYABİLİR


- NE OLDUKSA değil NE OLDUYSAK


- NE OLDUM! ile/değil/yerine NE OLACAĞIM?


- NE OLMALI? ile/değil NE OLSA GEREK?


- NE YAPACAĞINI BİLMEK
ile/ve/değil/yerine/<
NE YAPMAYABİLECEĞİNİ/YAPMAYACAĞINI! BİLMEK !!!

( Ne yapman gerektiğinden çok, önce ne yapmaman gerekiğini bil, yeter. Çoğu zaman ne yapman gerektiğini bilemeyebilirsin, fakat ne yapmaman gerektiğini her zaman çok iyi bilebilirsin. )

( İsabet ve kesinlik tutturulamayabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/< İsabet ve kesinlik üzerinedir, kolaylıkla sağlanabilir, tamamen uzlaşımsal ortak bir hareket noktası sunabilir. )

( Kendini gerçekleştirmiş, saygın ve önemli birine sormuşlar:
Nasıl bu noktaya geldiniz?
Yakınlarında bulunan bir kişiyi göstererek, herşeyi ondan öğrendiğini söylemiş.

Çevresindekiler hayret içinde ve inanamayarak demişler ki:
Nasıl olur? O işaret ettiğiniz kişi, her türlü, düzenbazlığı, yalanı, rezilliği yapan biridir.

Yanıt: Heh işte!
O ne yaptıysa ben yapmadım! )

( Bir şey ki, yapmasan da olur, YAPMA!
Bir şey ki, söylemesen de olur, SÖYLEME! )

( Irmağın derinliği, iki ayakla birden ölçülmez! )

( Bilme sanatı, neyi gözardı edeceğini bilmektir. )

( )

( [not] TO KNOW, WHAT TO DO vs./and/but TO KNOW, WHAT, NOT TO DO
TO KNOW, WHAT, NOT TO DO instead of TO KNOW, WHAT TO DO )


- NE YAPACAĞINI BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/> BİLDİĞİNİ, YAPMAK/UYGULAMAK


- NE YAPACAK BENİ Kİ? değil NE YAPACAK Kİ BENİ?


- NE YAPARSAN YAP değil SEN BİLİRSİN


- NE YAZIK Kİ/MAALESEF ... ile/değil/yerine/>< ÇOK ŞÜKÜR (Kİ) ...


- NE ZAMAN KONUSU AÇILINCA değil NE ZAMAN KONUSU AÇILIRSA


- NE ZAMAN ile/ve/değil/yerine HANGİ KOŞULLARDA/ŞARTLARDA


- NE-VADA değil/< NEVADA


- neb./nebul[Lat. < NEBULA] değil/yerine/= İNCE TOZ HALİNDE PÜSKÜRTÜLEN İLAÇ


- NEBÜLÖZ[Fr.] değil/yerine/= BULUTSU


- NECÂT değil/yerine/= KURTULMA, KURTULUŞ


- NEDÂMET[Ar.]/PİŞMANLIK[Fars.] değil/yerine/= ÖKÜNÇ


- NEDEN OLMA ile/ve/değil/yerine/||/<> ZEMİN HAZIRLAMA


- NEDEN-ETKİ ile/ve/değil EYLEM-AMAÇ

( [not] CAUSE-EFFECT vs./and/but ACTION-PURPOSE )


- NEDEN:
400 değil 4YÜZSÜZ(/LÜK)


- NEDEN ile/değil İLLET

( ... İLE/DEĞİL Varoluş nedeni. )


- NEDEN ile/ve/değil/||/<> NEYE GÖRE


- NEDENİ ile/yerine/değil NEDENLERİNDEN BİRİ

( Her biri bir ötekinin nedenidir. )

( [not] CAUSE OF vs./but ONE OF THE CAUSES
ONE OF THE CAUSES instead of CAUSE OF
Each is the cause of the other. )


- NEDENİ ile/yerine/değil NEDENLERİNDEN BİRİ

( [not] CAUSE OF vs. CAUSES OF ONE )


- NEDENİNİ GÖRÜP:
GÖZARDI EDEN / KAYITSIZ KALAN(LARDAN OLMAK) ile/değil/yerine GÖRDÜKLERİNDEN HOŞLANMAYANLARDAN OLMAK


- NEDENLERDEN BİRİNCİSİ ile/ve/değil/yerine NEDENLERDEN BİRİ

( [not] THE FIRST CAUSE vs./and/but ONE OF THE CAUSES
ONE OF THE CAUSES instead of THE FIRST CAUSE )


- NEDENSELLİK ile/değil ARDIŞIKLIK


- NEDENSELLİK ile/ve/<>/değil/yerine BÜTÜNSELLİK


- NEDENSELLİK ile/ve/değil/yerine DÖNGÜSELLİK


- NEDENSELLİK ile/ve/değil EŞZAMANLILIK

( [not] SCIENTIFIC TERM vs./and/but SYNCHRONOUSNESS )



(13/13)




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 400 kez incelenmiş/okunmuştur.